CHARLES DICKENS BÜYÜK UMUTLAR
|
|
- Gözde Kiraz
- 8 yıl önce
- İzleme sayısı:
Transkript
1 1
2 2
3 CHARLES DICKENS BÜYÜK UMUTLAR 3
4 Great Expectations, Charles Dickens 1983, Can Sanat Yayınları A.Ş. Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz. 1. basım: basım: Temmuz 2015, İstanbul Bu kitabın 9. baskısı adet yapılmıştır. Ka pak ta sarımı: Utku Lomlu / Lom Tasarım ( Ka pak baskı: Azra Matbaası Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi D Blok 3. Kat No: 3-2 Topkapı-Zeytinburnu, İstanbul Sertifika No: İç baskı ve cilt: Arı Matbaası Davutpaşa Cad. Emintaş Kâzım Dinçol San. Sit. No: 81/39, Topkapı, İstanbul Sertifika No: ISBN CAN SANAT YAYINLARI YA PIM VE DA ĞI TIM TİCA RET VE SA NAYİ A.Ş. Hay ri ye Cad de si No: 2, Ga la ta sa ray, İstan bul Te le fon: (0212) / / Faks: (0212) canyayinlari.com/ y a y i n e v c a n y a y i n l a r i. c o m Sertifika No:
5 CHARLES DICKENS BÜYÜK UMUTLAR ROMAN İngilizce aslından çeviren Nihal Yeğinobalı 5
6 Charles Dickens ın Can Yayınları ndaki diğer kitapları: Oliver Twist, 2007 İki Şehrin Hikâyesi,
7 CHARLES DICKENS, 1812 de İngiltere nin Portsmouth kentinde doğdu. Babası hapse düşünce okuldan ayrılıp bir fabrikada çalışmak zorunda kaldı. Bu dönemde işçi sınıfının yaşamını ve sıkıntılarını yakından tanıma fırsatı buldu. Babası dönünce eğitimini tamamladı. Önce bir avukatla, sonra liberal bir gazetede çalıştı. Mister Pickwick in Serüvenleri (1837) adlı ilk romanı çok tutuldu. Ardından gelen Oliver Twist önce yayın yönetmenliğini üstlendiği bir dergide tefrika edildi. Bunu Nicholas Nickleby, Antikacı Dükkânı ve Martin Chuzzlewit izledi. Bir Noel Şarkısı (1843) olağanüstü bir başarı elde etti. Dombey and Son, Dickens ın romancılığında bir dönüm noktası oldu. David Copperfield da, toplumsal sorunlardan çok kendi deneyimlerine ağırlık veren Dickens, İki Şehrin Hikâyesi ve Büyük Umutlar la zirveye çıktı. Dickens ın yapıtları, gerçekçi biçemin, düzyazı ustalığının, mizahi bir dehanın ve benzersiz edebî karakterlerin en önemli örnekleri olarak değerlendirildi. Dickens, 1870 te öldü. NİHAL YEĞİNOBALI, 1927 de doğdu. Arnavutköy Amerikan Kız Koleji ni bitirdikten sonra New York Eyalet Üniversitesi nde edebiyat öğrenimi gördü. Genç Kızlar adlı ilk romanını, Vincent Ewing adını verdiği sözde Amerikalı bir yazarın imzasıyla 1950 de yayımladı. Kitap hâlâ basılmaktadır. Ardından Sitem, Mazi Kalbimde Bir Yaradır, Belki Defne, Gazel adlı romanları ve Cumhuriyet Çocuğu adlı anı kitabını yayımladı. Yeğinobalı, çok sayıda yazarın yapıtlarını çevirdi. 7
8 8
9 1 Soyadımız Pirrip, adım da Philip olduğundan küçüklüğümde bu iki adı bir arada söylemeye bir türlü dilim dönmez, anca Pip diyebilirmişim. Böylece adımı Pip e çıkarmışım, herkes de beni Pip diye çağıragelmiş. Soyadımızın Pirrip olduğuna babamın mezar taşı tanıktı; bir de köy demircisiyle evli olan ablam Mrs. Joe Gargery. Babam ile annemin kendilerini de, resimlerini de görmemiş olduğum için (çünkü o günler, henüz fotoğraflı günlerden çok uzaktı) onları gözümün önünde canlandırdığım zaman beliren ve mantıkla zerrece ilişkisi olmayan görüntüler mezar taşlarının esinleriydi. Taşının üstündeki harflerin biçimlerine baka baka babam kısa, tıknaz yapılı, koyu renk kıvırcık saçları olan, esmer bir adammış gibilerden bir garip inanca kapılmıştım. Ve Georgiana, yukarıda adı geçenin karısı diyen cümlenin biçimi ve akışındansa annemin çilli, hastalıklı, mıymıntı bir kadın olduğu gibi çocukça bir sonuç çıkarmıştım. Ana babamın mezarlarının yanı başında, eşit aralıklarla dizili duran, her biri de yaklaşık yarım metre uzunluğunda olan o beş tane küçük taş kutuya gelince... İnsanların yaşayabilmek uğruna giriştikleri evrensel çabadan, daha başlangıçta vazgeçmiş olan beş minik kardeşi- 9
10 min kutsal anısıydı bunlar. Ben de taşlara baktıkça bütün bu küçük kardeşlerimin sırtüstü, elleri ceplerinde olarak doğmuş ve yaşadıkları sürece ellerini ceplerinden hiç çıkarmamış olduklarına sarsılmaz bir inançla bağlıydım. Köyümüz ırmak boyunda, bataklık bir yerde kurulmuştu. Irmağın dönemeç yaptığı yörede, denizden otuz, kırk kilometre uzaklıktaydık. Şimdi düşünüyorum da çevremdeki şeylerin nitelikleri konusunda en canlı, en ge niş kapsamlı izlenimi edinmem, soğuk bir günün ikindi saatine rastlar. İçinde bulunduğum, bu dikenlere boğulmuş, ıssız, bakımsız yerin kilise avlusundaki mezarlık olduğunu, Bu köyde oturanlardan Philip Pirrip ile Georgiana nın yukarıda adı geçenin karı sı ölmüş, bu mezarlıkta gömülmüş olduklarını; ve yukarıda adı geçenlerin yavruları Alexander, Bartholomew, Abraham, Tobias ve Roger ın da ölmüş, bu mezarlıkta gömülmüş olduklarını kesinlikle anlayıp öğrendim. Gene kesinlikle anlayıp öğrendim ki, mezarlığın gerisinde uzanan, kanallar, setler, set kapıları, köprüler, tümseklerle dilimlenmiş, tümseklerin üstünde otlayan sığır sürüleriyle beneklenmiş olan ıssız, pusarık, yabanıl düzlük, Bataklık denilen yerdir: Bataklığın gerisindeki o alçak, kurşuni çizgi ırmaktır; delice saldıran azgın rüz gârların ini olan o yabanıl, korkunç uzaklık ise denizdir. Bütün bunlardan korkmaya, bu yüzden de tir tir titreyerek ağlamaya başlayan şu küçük çıkın ise, Pip tir. Kes zırıltıyı be! diye müthiş bir sesin gürlemesiyle birlikte, kilise sundurmasının yanındaki, mezarların arasından bir adam fırlayıvermişti. Kes sesini, yoksa gırtlağını keserim senin, küçük şeytan! Kaba saba, boz paçavralara bürünmüş, bacağının birinde kocaman bir demir parçası sürüyen, korkunç bir adamdı bu! Ayakkabıları paramparça, şapkasız başına eski püskü bir bez dolamış bir adam. İliklerine dek ıslan- 10
11 mış, tepeden tırnağa çamura bulanmış, taşlardan, kayalardan bacakları yara bere içinde kalmış, dört bir yanına dikenler yapışmış, sırtındakiler çalı çırpıya takılmaktan lime lime olmuş bir adam. Soğuktan titreyerek topallaya topallaya yürüyen, gözlerini devire devire homurdanan bir adam. Üşümekten dişleri birbirine çarpan çenemi tutup yüzümü şöyle bir kaldırınca tüylerim diken diken olarak yalvardım: N olur kesmeyin gırtlağımı, efendim! N olur yapmayın! Adın ne senin? dedi adam. Çabuk söyle! Pip, efendim. Adam yüzüme dik dik bakarak, Ne dedin? diye sordu. Doğru dürüst konuş, bakayım! Evin neresi? Parmağınla göster. Kiliseden bir buçuk kilometre kadar uzaklıkta, rüzgârdan kelleşmiş kızıl ağaçların arasındaki düzlükte kurulu olan köyümüzü gösterdim. Adam beni şöyle bir ters ters süzdükten sonra tuttuğu gibi baş aşağı çevirerek ceplerimi boşalttı. Bir parça ek mekten başka bir şey çıkmadı ceplerimden. Gözlerimin önünde kilise gene yerli yerine dönünce (adam öyle güç lüydü, beni de öylesine birdenbire ters döndürmüştü ki, kiliseyi de tepetaklak hale getirmişti; kuleyi ayaklarımın di binde görmüştüm bir an); dediğim gibi kilise gene eski du rumuna dönünce, kendimi bir mezar taşının üstüne otur muş, tir tir titrer buldum. Adamsa cebimde bulduğu ekmeği, kıtlıktan çıkmışçasına mideye indiriyordu. Dudaklarını şapırdatarak, Seni köpoğlusu! diye söylendi. Amma da tombul yanakların var be! Gerçi o sırada yaşıma göre cılız, çelimsiz sayılırdım, gene de yanaklarım tombulmuş demek! Adam başını bana gözdağı verircesine sallayarak, Tan 11
12 rı canımı alsın ki yiyesim geliyor yanaklarını, diye söylendi. Şöyle şapur şupur, ne de güzel yenir ya. Tanrı vere de böyle bir şey yapmaya, diye içimden geçirdiğim dileği, adama olanca ciddiliğimle söyledim. Be ni oturtmuş olduğu mezar taşına sıkı sıkı sarılmıştım; hem düşmemek, hem de ağlamamak için. Sen bana bak hele, dedi adam. Annen nerde senin? Şuracıkta, efendim, dedim. Adam irkilerek o saat bir koşu kopardı; birkaç adım koştuktan sonra durup arkasına baktı. O zaman ben çekinerek, İşte, şurda, diye açıklamada bulundum. Ve Georgiana... Benim annem o işte. Adam, Yaa, diye döndü, yanıma geldi. Annenin yanı sıra yatan da baban mı yoksa? Evet, efendim, dedim. O da o. Bu köyde oturanlardan. Vay anasını... diye, adam dalgın dalgın söylendi. Sonra, Kimle oturuyorsun sen? diye sordu. Diyeceğim, iyiliğim tutar da sağ bırakırsam kimin yanına gideceksin? Sağ bırakacağıma daha karar vermiş değilim ya, o başka. Ablam var, efendim. Mrs. Joe Gargery. Demirci Joe Gargery nin karısı, efendim. Adam, Demirci ha, diyerek kendi ayağına bir göz attı. Bir bacağına bir de bana birkaç kez kötü kötü baktıktan sonra üstünde tünediğim mezar taşına adamakıllı sokuldu, beni iki kolumdan kavradığı gibi arkama doğru yatırabildiğince yatırdı. Gözleri olanca keskinliğiyle gözlerime dikilmiş, benim gözlerim de çaresiz, ürkek, onun gözlerine takılıp kalmıştı. Adam, Sen hele bir bana bak, bakalım, dedi. Canını bağışlayacak mıyım, yoksa bağışlamayacak mıyım, sorun bu. Eğe denen şey nedir, bilir misin sen? 12
13 Evet, efendim. Kumanya bilir misin? Evet, efendim. Adam her sorudan sonra, daha bir umarsızlık ve tehlike duygusu aşılamak için olacak, beni daha da arkaya yatırıyordu. Eğe bulup getireceksin bana, dedi, bastırdı beni arkaya doğru, bastırabildiğince. Kumanya getireceksin, de di. Daha da yatırdı. Yoksa, yemin ederim, yüreğinle ciğerini deşerim ha, senin. Beni gene geriye doğru ittirdi. Ödüm kopmuştu. Öy le başım dönüyordu ki ona sımsıkı sarılarak, Eğer dik durmama izin verirseniz belki içim dışıma çıkmaz; o zaman sizin söyledikleriniz daha iyi aklıma girer sanıyorum, efendim, dedim. Bu kez adam beni öylesine bastırdı ki, karşımdaki kilise, kulesinin tepesindeki rüzgârgülünün üstünden takla attı sanki. Derken adam beni gene kollarımdan sımsıkı kavramış olarak taşın üstünde doğrulttu. Kanımı donduran şu sözlerle konuşmasını sürdürdü: Sen şimdi yarın sabah erkenden bana bir eğe ile biraz kumanya getireceksin. Topunu birden alıp bana, şu karşıki eski cephaneliğe getireceksin. Bu dediklerimi yapar da ağzını açıp kimselere, şöyle bir adam gördüm, demezsen; değil beni başka herhangi birini gördüğünü kimseye sezdirtmez, çıt çıkartmazsan canını bağışlarım senin. Yok, hele becerme söylediklerimi ya da dediklerimden biraz dışarı çık, istersen nah şu kadarcık bile çıkayım de, o zaman ciğerinle yüreğin deşilip kızartılıp yenilecek... Şimdi sen beni yalnız sanıyorsun ya, gelgelelim işin içyüzü hiç öyle değil. Benimle birlikte gizlenen genç bir adam var ki, Tanrı vermeye, onun yanı sıra hani ben, zemzemle yıkanmış gibi kalırım. Benim şu ettiğim lafları duyuyor şimdi, o genç adam. Kendine özgü yön- 13
14 temleri vardır onun; oğlan çocuklarının yüreklerini, ciğerlerini deşip çıkarmakta birebirdir. Ondan saklanmaya çalışmak da boşunadır. İstediğin kadar kapını kilitle, sıcacık yatağına gir yat; hatta büzül iyice, yorganı başına çek... Tehlikeyi atlattım, gayri ele geçmem sanırsın ama boş! O genç adam usulcacık, sürüne sürüne gelir, seni bulur, deşiverir karnını. Dahası da var; demin bile sana ilişmesin diye ben ettim gönlünü, hem de zorlukla. Göbeğim çatlıyor onu senden uzak tutmak için. Anladın ya! Ee, ne diyorsun şimdi bakalım? Ne diyeceğim? Ertesi sabah istediği eğeyle, toparlayabildiğim üç-beş lokma yiyeceği alarak erkenden cephaneliğe getirip ona vereceğimi söyledim. Adam, Sözümde durmazsam Tanrı Baba beni çarpıp canımı alsın, de, diye buyurdu. Böylece yemin ettim. Bunun üzerine o da beni taştan aşağı indirdi. Sakın ha, unutayım deme yapacağın işleri, diye son bir uyarıda bulundu. O dediğim genç adamı da hiç aklından çıkarma. Hadi, şimdi, koş evine git. H... hayırlı geceler, ef... fendim, diye kekeledim. Adam gözlerini çevresindeki o soğuk, rutubetli bataklıkta gezdirerek, Amma da hayırlı gece ha! diye söylendi. Kurbağa olmak varmış... ya da sülük! Bir yandan da o titreyen gövdesini dağılıp gitmekten korurcasına iki koluyla sımsıkı sararak topallaya topallaya, kilisenin alçak duvarına doğru yürüdü. O, yeşil tümsekleri bürümüş olan çalıların, ısırgan otlarının, fundaların arasından, dikenleri sakına sakına yürürken bana öyle geldi ki mezarlardaki ölüler de onu bacağından tutup çekivermek için uzanıyorlardı. Adam dikenlere değil de, ölülerin ellerine takılmamak için öyle sakına sakına yürürmüş gibi göründü çocuk gözlerime. Kilisenin alçak duvarına vardığı zaman bacakları tu- 14
15 tuk, ağrılıymış gibi bir hantallıkla öte yana atladı, sonra bana bakmak üzere döndü. Onun döndüğünü görünce ben hemen yüzümü köyden yana çevirip bacaklarımı var gücümle işletmeye giriştim. Biraz sonra bir daha dönüp baktım. Adam ırmaktan yana gitmekteydi. Kendi kendini hâlâ kollarıyla sarmıştı. Yağmurdan sular kabardığı ya da gelgit dalgaları bastığı zaman yürünebilsin diye bataklığa serpiştirilmiş duran kocaman taşların birinden öbürüne atlaya atlaya yürüyordu. Şu sırada bataklık ufka paralel uzanan uzun, kara bir çizgiydi, ben durmuş adamın ardından bakarken. Irmak da uzun, düz bir çizgiydi ama ne o kadar engin, ne de öylesine kara. Gökyüzü ise alçak, öfkeli, kızıl çizgilerle kapkara çizgilerin birbirine karışmasından oluşmuştu. Bütün bu manzara içinde dikine duran iki tanecik şey vardı ki bunlar da ırmak kıyısındaydı: Biri, gemicilere yol gösteren deniz feneriydi. Direk üstüne dikilmiş bir fıçıyı andıran, hele yakından bakınca pek çirkin görünen bir yapı. Öteki dikey nesneyse eski bir darağacıydı. Üzerindeki zincirlere bir zamanlar bir korsanı bağlamışlardı. Deminki adam aksak adımlarla bu darağacına doğru ilerliyordu şimdi. Eski çağların o korsanı dirilmiş de kendini gene zincire vurmaya gidiyormuş sanırdınız. Bu düşünce tüylerimi diken diken etti, kanımı dondurdu. Yakınlardaki sığırların da başlarını kaldırarak ona baktıklarını gördüm. Acaba onlar da aynı şeyi mi düşünüyorlar, diye merak ettim. Demin sözü geçen o korkunç genç adamı görebilir miyim diye dört bir yana göz gezdirdimse de hiçbir ize, belirtiye rastlamadım. Ama içime gene bir korku düşmüştü. Koşmaya başladım; eve varıncaya dek de hiç durmadan koştum. 15
16 2 Ablam Mrs. Joe Gargery benden yirmi yaş büyüktü. Beni, kendi elcağızıyla büyütmüş olması yüzünden hem kendi gözünde, hem de komşular arasında büyük bir saygınlık kazanmıştı. Küçükken bu kendi elcağızıyla bü yütme deyiminin ne anlama geldiğini pek kestiremez, bulup çıkarmaya çalışırdım. Ablamın sert, ağır elli ol duğunu, benim kadar, kocasının da bu elin tadını tattığını bildiğimden, ikimizin de ablamın kendi elcağızıyla büyütülmüş olduğumuzu sanırdım. Güzel, alımlı bir kadın değildi ablam. Şöylesine ki, Joe Gargery ile de kendi elcağızıyla evlenmiş olsa gerek, diye içimden geçirirdim. Joe sarışın bir adamdı. Düzgün tenli yüzünün iki yanına sarkan sarı büklümlü saçları vardı. Gözleri öyle kararsız bir mavi renkteydi ki, her nasılsa kendi aklarıyla karışmış sanırdınız. Yumuşak başlı, iyi huylu, geçimli, biraz saf, çok sevimli bir insandı. Bir çeşit Herkül gibiydi, hem güçlülükleri hem de zayıflıkları yönünden... Kara gözlü, kara saçlı olan ablam Mrs. Gargery nin yüzüyse öylesine kıpkırmızıydı ki, kimi kez kendi kendime, acaba yıkanırken sabun yerine rende mi kullanıyor, diye merak ettiğim olurdu. Uzun boylu, iri kemikliydi. Üzerinde her zaman, kaba bezden yapılma bir önlük bulundururdu. Bu önlük, arkasındaki iki ilmikten geçen bağcıklarla bağlanırdı. Önlüğün üst yanı ise üzerine her zaman topluiğneler, dikiş iğneleri saplanmış olduğu için, dört köşeli, zırha benzer bir göğüslük biçimindeydi. Ablam, hep önünde bu önlükle dolaşmaktan kendine büyük bir övünme payı çıkarır, kocasını da sürekli kınama fırsatı yaratırdı. Bana kalırsa ablam bu önlüğü hiç takma- 16
17 sa da olurdu ya, yok ille takacaksa, akşamları çıkarmasına ne engel vardı, anlayamazdım! Joe nun demirci dükkânı evimizin yanı başındaydı. Evimiz de yöremizdeki evlerin çoğunluğu gibi tahtadandı. O akşam koşa koşa eve döndüğümde demirci dük kânı nı kapanmış buldum. Joe tek başına mutfakta oturuyordu. Joe ile ben dert ortağı olduğumuz için sır ortağıydık da. Kapının mandalını kaldırıp başımı içeri sokar sok maz tam karşıda, ocağın köşesinde oturan Joe nun ba kışlarıyla karşılaştım. Joe hemen bana bir sır verdi: Ablan on, on iki kez çıkıp seni aradı, Pip ciğim. Şimdi de dışarıda, on üçüncü kezdir seni aramakta. Sahi mi? Evet. En kötüsü gıdıkçı da elinde. Bu kara haberi alınca gözlerimi ocaktaki ateşe dikerek yeleğimin düğmelerini burup bükmeye başladım. İçime bir ağırlık çökmüştü. Gıdıkçı diye andığımız şey, ucu mumlu bir kamıştı. Beni tepeden tırnağa gıdıklayıp durmaktan yıpranmış, üstüne cilalıymış gibi bir parlaklık gelmişti. Joe, Hop oturdu, hop kalktı, diye anlatıyordu. Sonunda gıdıkçıyı kaptığı gibi hışımla dışarı fırladı. Yaa, böyle oldu işte. Bir maşa aldı, ocağın önündeki parmaklığın arasından közleri karıştırarak o da gözlerini ateşe dikti. Fırtına gibi fırladı dışarıya, inan olsun. Tam kameti artırdı, bu kez. Çok oldu mu gideli? diye sordum. Joe ya hep, iri yapılı bir çocukmuş gözüyle bakar, onu kendime yaşıt tutardım. Joe başını kaldırıp duraladı. Felemenk işi saate bakarak, Bu son gidişi beş dakika oluyor Pip ciğim, dedi. Sonra, Geliyor! diye haykırdı. Koş kapının ardına, dostum. Köşeye saklan! Onun dediğini yaptım. Ablam kapıyı ardına kadar 17
18 açıp da köşeye bir şeyler sıkışmış olduğunu anlayınca durumu hemen kavradı. Gıdıkçıyı da keşif kolu niyetine ileri uzattı. Sonunda beni tuttuğu gibi kocasından yana fırlattı. Kocasına karşı bir mermi olarak çok kullanırdı zaten beni! Joe ise beni kıvançla yakalayarak hemen ocağın köşesine sıkıştırdı; o uzun, iri bacaklarını önüm de si per gibi gerdi. Ablam tepinerek, Nerelerde sürttün, beni böyle korkudan, kaygıdan, meraktan çatlatana dek, ha? diye bağırıyordu. Söyle diyorum, yoksa bir değil, elli tane Pip olsan, bir değil, beş yüz tane Joe Gargery nin elinden çeker alırım seni! Köşedeki iskemlede büzülmüş oturduğum yerden, yaşlı gözlerimi ovuşturarak, Mezarlıktaydım, diye hıçkırdım. Ablam, Mezarlıktaymış, diye dudak büktü. Ben olmasaydım, sen çoktan boylamıştın o mezarlığı, hem de ka zık çakmıştın oraya! Kim büyüttü seni kendi elcağızıyla, ha? Sen büyüttün, dedim. Ablam, Neden yapmışım sanki? diye yaygarayı bastı. Hangi akla uymuşum da yapmışım sanki? Ben hep hıçkırarak, Bilmem, dedim. Ablam, Ortada bir bilmeyen varsa o da benim, diye bağırdı. Şimdiki aklım olsa dünyada yapmazdım, inan olsun! Sen doğdun doğalı şu önümdeki önlüğü bir Tanrı nın günü çıkardımsa kör olayım. Gargery gibi bir demirci parçasının karısı olmak yetmezmiş gibi, bir de sana analık etmek varmış yazımda! Ben hâlâ üzgün üzgün ateşe bakıyordum ama düşüncelerim dağılmıştı. Bataklıktaki o bacağı demirli, vahşi adam, sözünü ettiği o gizemli genç adam, yiyecekle eğe sorunu, beni barındıran evde hırsızlık yapmak üzere vermiş olduğum söz, şu anda cehennem ateşini an dıran 18
19 alevler arasından yükselerek gözümün önünde dalgalanıyordu. Ablam gıdıkçıyı yerli yerine koyarak, Hıh, diye burun kıvırdı. Mezarlıkmış! Siz ikiniz de o mezarlığı hiç aklınızdan çıkarmasanız yeridir. Oysa ikimizden birisi o mezarlığın adını bile anmamıştı. Gene de ablam, Yakında ikiniz bir olup beni yollayacaksınız o mezarlığa, diye söylendi. Bensiz ne yapıp edeceğinizi görmek isterdim, doğrusu! Biraz sonra ablam sofra hazırlığına başlamıştı. Joe bacaklarının arasından bana doğru şöyle bir baktı. Sanki, ablamın sözünü ettiği üzücü koşullar altında ne yapıp edeceğimizi o da gözünde canlandırmak istiyordu. Sonra, böyle fırtınalı durumlarda huyu olduğu üzere, o kıvır kıvır sapsarı saçlarıyla şakaklarındaki tüyleri çekeleyerek karısının gidiş gelişlerini mavi gözleriyle izlemeye koyuldu. Ablamın ekmek dilimleyip üzerlerine yağ sürmekte pek ustalıklı bir yöntemi vardı ki hiç değişmezdi. Önce, sol eliyle tuttuğu bir somun ekmeği önlüğünün göğüs kısmına bastırırdı. (Bu önlüğün göğsüne batırılmış duran topluiğnelerden, dikiş iğnelerinden birinin ekmeğe, oradan da bizim ağzımıza girdiği de olurdu.) Sonra ablam bıçakla bir parça (çok değil) tereyağı alır, ilaç karıştırıp macun yapan bir eczacının ustalığıyla bıçağın iki yanını da kullanarak somunun üzerine güzelce sürerdi. Daha sonra bıçağı somunun kenarında şöyle bir silip temizleyerek testereyle kesercesine somundan kalın bir dilim kesip ayırırdı. Ne var ki bu dilimi somundan ayırmadan önce ikiye bölerdi. Dilimin bir yarısı Joe nun payına düşerdi, öbürü de bana. Bu akşam karnım çok aç olduğu halde payıma düşen ekmeği yemeyi bir türlü göze alamadım. Bataklıktaki o korkunç tanışımla onun kendinden bile korkunç olan ortağı için yedekte biraz kumanyam bulunması ge- 19
20 rektiğini düşünüyordum. Ablamın elinin pek sıkı olduğunu, mutfakla kilerde yapacağım kötü niyetli araştırmaların belki de hiçbir sonuç vermeyeceğini biliyordum. Onun için, kendi tereyağlı ekmek dilimimi pantolonumdan içeri sokup saklamaya karar vermiştim. Bu amaca erişmek uğruna harcanılması gereken çabanın nasıl insanüstü bir şey olduğunu az sonra anladım. Yüksek bir damdan aşağı atlamaya, derin sulara kendimi bırakmaya karar vermekle birdi bu! Hiçbir şeyin farkında olmayan Joe da işi büsbütün güçleştiriyordu. Dediğim gibi dert ortağı olduğumuz için kafadarlığımızı belirlemek üzere her akşam dilimlerimizi ısırmakta bir tür yarışa girişmek aramızda bir alışkanlık, bir gelenek olmuştu. Hiç sesimizi çıkarmadan dilimlerimizi birbirimize gösterip çalım satarak birbirimizden hız alır, lokmalarımızı daha bir gayretle ısırıp yutmaya başlardık. Bu akşam da Joe birkaç kez kendi diliminin nasıl çarçabuk küçülmekte olduğunu bana göstererek her akşamki dostça yarışmamızı başlatmaya yeltendi. Ne var ki her bakışında beni, bir dizimde sarı çay kupam, öbür dizimde el sürülmemiş ekmek dilimimle, öylece oturur görüyordu. Sonunda planımı gerçekleştirmenin artık kaçınılmaz olduğuna, bunun için de durumumuzun elverdiği en akla yatkın olanaktan yararlanmam gerektiğine karar verdim. Joe nun bana baktıktan sonra başını çevirdiği bir sa niyeyi fırsat bilerek tereyağlı ekmeğimi pantolon bacağımdan aşağı itiverdim. Joe nun benim bu (sözümona) iştahsızlığıma sıkıldığı anlaşılıyordu. Kendi ekmeğini dalgın dalgın şöyle bir dişledi, ama onun da iştahı kaçmış gibiydi. Lokmayı ağzında her zamankinden çok döndürüp dolaştırarak çiğnedi, çiğnedi, sonunda hap gibi yutuverdi. Bir lokma daha ısırmak üzereydi... tam iyice dişlemek için başını 20
21 şöyle yana çevirmişti ki, bana takılan gözleri ekmeğimin yok olmuş olduğunu gördü. Onun, ekmeğini tam ısırmak üzereyken böyle zınk diye durup merakla, tasayla gözlerini açarak bana bakması öyle belirgindi ki ablamın dikkatinden kaçmamıştı. Ablam hemen elindeki çay bardağını masanın üzerine bırakarak, Ne oldu gene? diye çıkıştı. Joe başını bana doğru ciddi ciddi sallayarak, Bana bak, arkadaş, diye sitemli bir azarla konuştu. Pip ciğim, iki gözüm, pişman olursun sonra. Boğazına tıkılır. Çiğnemeden yutuverdin, be cancağızım! Ablam deminkinden daha sert, Ne oldu, diyorum size? diye sordu. Ağzı bir karış açık kalmış olan Joe, Pip ciğim, şöyle bir öksürüp birazcığını çıkartabilirsen iyi olur, diye mırıldandı. Evet, belki yola yönteme sığmaz, ayıp kaçar ama insanın sağlığı da her şeyden üstündür, Pip. Bu sırada lafları arada kaynayınca zıvanadan çıkmış olan ablam, Joe nun üstüne atıldığı gibi yan sakallarından tutarak kafasını arkadaki duvara birkaç kez vurdu. Bense köşemde oturmuş, suçlu suçlu bakınıyordum. Soluk soluğa kalmış olan ablam, Şimdi belki söylersin ortada neler döndüğünü, seni gök gözlü koca öküz! diye bağırdı. Joe umarsız bakışlarla karısına baktı, sonra ne yapacağını kestirememiş gibi ekmeğinden bir lokma ısırdı, sonra gene bana baktı. Lokmasını avurduna tıkarak odada ikimiz yalnızmışız gibi ciddi, içten, konuşmasını sürdürdü: Pip ciğim, bilirsin, biz senlen canciğer dostuz, senin gizlini saklını dünyada ele vermem. Vermem ya, gene de a benim canım... Joe sandalyesinin ayağını yere sürttü, gözlerini önce indirdi, sonra gene benden yana baktı. O ne görülmedik yutuştu öyle! 21
22 22
23 23
1. basım: basım: Eylül 2013, İstanbul E-kitap 1. Sürüm Ocak 2014, İstanbul 2013 tarihli 7. Basım esas alınarak hazırlanmıştır.
2 Great Expectations, Charles Dickens 1983, Can Sanat Yayınları Ltd. Şti. Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz.
DetaylıTürkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de
DetaylıUFACIK TEFECİK KURBAĞACIK
Betül Tarıman UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK YARATICI OKUMA DİZİSİ Şiir Resimleyen: Yasemin Ezberci Yaratıcı Okuma Dosyası: Nilser Utku 2 BASIM Betül Tarıman UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK Resimleyen: Yasemin Ezberci
Detaylı1. basım: basım: Eylül 2013, İstanbul E-kitap 1. Sürüm Ocak 2014, İstanbul 2013 tarihli 7. Basım esas alınarak hazırlanmıştır.
2 Great Expectations, Charles Dickens 1983, Can Sanat Yayınları Ltd. Şti. Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz.
DetaylıDersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.
Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan
DetaylıÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz
Resimleyen: Burcu Yılmaz Refik Durbaş KURABİYE EV ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü Refik Durbaş KURABİYE EV Resimleyen: Burcu Yılmaz www.cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör:
DetaylıBÖCEK ORKESTRASININ MUHTEŞEM SINIFI
Göknil Genç BÖCEK ORKESTRASININ MUHTEŞEM SINIFI 1 Çeviren: Saadet Özen ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü 5. basım Resimleyen: Mustafa Delioğlu Göknil Genç BÖCEK ORKESTRASININ MUHTEŞEM SINIFI 1 Resimleyen: Mustafa
DetaylıMATBAACILIK OYUNCAĞI
Resimleyen: Özlem Isıyel Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Roman 1. basım Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü:
DetaylıŞİMDİKİ ÇOCUKLAR HÂLÂ HARİKA
Zehra İpşiroğlu ŞİMDİKİ ÇOCUKLAR HÂLÂ HARİKA Resimleyen: Gözde Bitir Bu kitabın ilk baskısı ÇYDD için Toroslu Kitaplığı tarafından yapılmıştır. Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Düzelti: Leyla Nebioğlu Kapak
DetaylıÇiKOLATAYI KiM YiYECEK
ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,
DetaylıÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Öykü ORMANDAKİ DEV. 4. basım. Resimleyen: Reha Barış
Resimleyen: Reha Barış Süleyman Bulut ORMANDAKİ DEV ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü 4. basım Süleyman Bulut ORMANDAKİ DEV Resimleyen: Reha Barış Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör: Ebru Akkaş Kuseyri Kapak
DetaylıCadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.
MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi
Detaylıküçük İskender THE GOD JR
1 2 küçük İskender THE GOD JR 3 2017, Can Sanat Yayınları A.Ş. Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz. 1. basım:
DetaylıDESTANLAR VE MASALLAR. Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK. Masal. Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez
Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez DESTANLAR VE MASALLAR Masal samed Behrengi Küçük Kara Balık Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez Yayın
DetaylıGülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!
Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,
DetaylıÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun
Resimleyen: Uğur Altun Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü 2. basım Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ Resimleyen: Uğur Altun Yayın Koordinatörü: İpek Şoran
DetaylıŞEBNEM İŞİGÜZEL Eski Dostum Kertenkele
ŞEBNEM İŞİGÜZEL Eski Dostum Kertenkele ŞEBNEM İŞİGÜZEL 1973 yılında doğdu. İstanbul Üniversitesi nde antropoloji okudu. İlk kitabı Hanene Ay Doğacak 1993 yılında yayımlandı. Aynı yıl Yunus Nadi Öykü Ödülü
DetaylıEdwina Howard. Çeviri Elif Dinçer
Edwina Howard Çeviri Elif Dinçer 4 Bölüm Bir Herkes aynı şeyi söyler: Jeremy türünün tek örneğidir. Herkes böyle söyler işte. Şey, öğretmenimiz Bay Buttsworth dışında herkes. Ona göre Jeremy başına bela
Detaylıþimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.
Kaybolan Çocuk Çocuklar için öyküler yazmak istiyordum. Yazmayý çok çok sevdiðim için sevinçle oturdum masanýn baþýna. Yazdým, yazdým... Sonra da okudum yazdýklarýmý. Bana göre güzel öykülerdi doðrusu.
Detaylıde hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu
İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda
DetaylıANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ
ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ www.armtr.org Yazan: Billur Demiroğulları Çizen: Yasemin Erdem Kontrol: Özlem Küçükfırat Bilgi (Çocuk Gelişim Uzmanı) Bu hikaye kitabının her türlü yayın hakkı Anorektal
DetaylıBilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.
Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz
DetaylıNURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.
Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci
DetaylıÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır.
ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır. (Şapkasını takar.) Nasıl oldu Mimiciğim? Ay çok hoş! (Saçlarına taktığı çiçekleri gösterir.) Ne
DetaylıMATEMATİK ÖYKÜLERİ BİLGİÇ İLE SAYGIÇ NEŞELİ
NEŞELİ MATEMATİK ÖYKÜLERİ 1 BİLGİÇ İLE SAYGIÇ Bilgiç kurbağa ile Saygıç fare iyi arkadaşlardı. Neredeyse her gün göl kenarında buluşup sohbet ederlerdi. Bazen de çevredeki nesneleri sayarlar, hesap yaparlardı.
Detaylı1. basım: basım: Eylül 2013, İstanbul E-kitap 1. Sürüm Ocak 2014, İstanbul 2013 tarihli 7. Basım esas alınarak hazırlanmıştır.
Great Expectations, Charles Dickens 1983, Can Sanat Yayınları Ltd. Şti. Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz.
DetaylıC A NAVA R I N Ç AGR ISI
C A NAVA R I N Ç AGR ISI Canavar, canavarların hep yaptığı gibi, gece yarısından hemen sonra çıktı ortaya. Geldiğinde Conor uyanıktı. Kısa süre önce bir kâbus görmüştü. Herhangi bir kâbus değil- di bu;
DetaylıÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz
Refik Durbaş BEZ BEBEKLE KUKLASI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Şiir Resimleyen: Burcu Yılmaz 2. basım Refik Durbaş BEZ BEBEKLE KUKLASI Resimleyen: Burcu Yılmaz Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör: Ebru Akkaş
DetaylıBilgin Adalı HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mustafa Delioğlu SÜMBÜLLÜ KÖŞK
Bilgin Adalı Resimleyen: Mustafa Delioğlu SÜMBÜLLÜ KÖŞK HEYECANLI KİTAPLAR Serüven Bilgin Adalı Resimleyen: Mustafa Delioğlu SÜMBÜLLÜ KÖŞK Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör: Ebru Akkaş Kuseyri Kapak
DetaylıECE TEMELKURAN İÇ KİTABI
1 2 ECE TEMELKURAN İÇ KİTABI 3 Hayat Üçlemesi 2 2016, Can Sanat Yayınları A.Ş. Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz.
DetaylıÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Bilmece ŞİPŞAK BİLMECELER DEYİM VE ATASÖZLERİ. 2. basım. Resimleyen: Ferit Avcı
Resimleyen: Ferit Avcı Süleyman Bulut ŞİPŞAK BİLMECELER 2 ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Bilmece DEYİM VE ATASÖZLERİ 2. basım Süleyman Bulut ŞİPŞAK BİLMECELER 2 DEYİM VE ATASÖZLERİ Resimleyen: Ferit Avcı www.cancocuk.com
DetaylıSİNE ERGÜN BAŞTANKARA
1 2 SİNE ERGÜN BAŞTANKARA 3 2016, Can Sanat Yayınları A.Ş. Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz. 1. basım: Haziran
DetaylıO sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç
O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek
Detaylı1. basım: basım: Eylül 2013, İstanbul E-kitap 1. Sürüm Ocak 2014, İstanbul 2013 tarihli 7. Basım esas alınarak hazırlanmıştır.
Great Expectations, Charles Dickens 1983, Can Sanat Yayınları Ltd. Şti. Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz.
DetaylıÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Çetin Öner. Roman GÜLİBİK. Çeviren: Aslı Özer. 26. basım. Resimleyen: Orhan Peker
Çetin Öner GÜLİBİK ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Roman Çeviren: Aslı Özer Resimleyen: Orhan Peker 26. basım Çetin Öner GÜLİBİK Resimleyen: Orhan Peker cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü: İpek
Detaylı&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ
CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR!.. SERIS.INDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor
DetaylıMELİKE UZUN Soğuk ve Temiz
MELİKE UZUN Soğuk ve Temiz MELİKE UZUN 1975 yılında Eskişehir de doğdu. Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı ndan mezun. Kitapları: Ateş Öyküleri (Kanguru, 2010), Kürar (İletişim, 2014). İletişim
Detaylı12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN
12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-İROL AŞARAN : Efendim : İyiyim sağol sen nasılsın : Çalışıyorum işte yaramaz birşey yok : Kim yazmış bunu : Kim yazmış bunu Milliyet te : Yani sen sen birşey yollamış mıydın
DetaylıWOLFGANG BORCHERT Fener, Gece ve Yıldızlar. ve Ölümünden Sonra Yayımlananlar
1 2 WOLFGANG BORCHERT Fener, Gece ve Yıldızlar ve Ölümünden Sonra Yayımlananlar 3 Gedichte, Wolfgang Borchert Bu eserin orijinal baskısı ilk kez Das Gesamtwerk adı altında yapılmıştır. 1947, 1949, 1961,
DetaylıOKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Aşağıdaki şiiri okuyunuz. Soruları cevaplayınız. OKULUMUZ Her yerden daha güzel, Bizim için burası. Okul, sevgili okul, Neşe, bilgi yuvası. Güzel kitaplar burda, Birçok arkadaş burda, İnsan nasıl sevinmez,
DetaylıÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Koray Avcı Çakman. Öykü FLAMİNGO GÜNLÜĞÜ. 1. basım. Resimleyen: Reha Barış
Resimleyen: Reha Barış Koray Avcı Çakman FLAMİNGO GÜNLÜĞÜ ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü 1. basım Koray Avcı Çakman FLAMİNGO GÜNLÜĞÜ Resimleyen: Reha Barış 2010 yılında İzmir Kuş Cennetini Koruma ve Geliştirme
DetaylıÇAĞDAŞ DÜNYA EDEBİYATI. André Maurois. Roman ŞİŞKOLARLA SISKALAR. Çeviren: Ülkü Tamer. 18. basım. Resimleyen: Fritz Wegner
André Maurois ŞİŞKOLARLA SISKALAR ÇAĞDAŞ DÜNYA EDEBİYATI Roman Çeviren: Ülkü Tamer Resimleyen: Fritz Wegner 18. basım André Maurois ŞİŞKOLARLA SISKALAR Çeviren: Ülkü Tamer Resimleyen: Fritz Wegner cancocuk.com
DetaylıKEREM ASLAN Her Şey Dahil
KEREM ASLAN Her Şey Dahil KEREM ASLAN 1987 de Ankara da doğdu. TED Ankara Koleji ve Yahya Kemal Beyatlı Lisesi ni bitirdi, Uludağ Üniversitesi Felsefe Bölümü nden mezun oldu. Eğitimine devam etmek için
DetaylıCem Akaş BUMBA İLE BİBU. Resimleyen: Reha Barış
Cem Akaş BUMBA İLE BİBU Resimleyen: Reha Barış Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Düzelti: Leyla Nebioğlu Son Okuma: Egem Atik Kapak ve İç Tasarım: Gözde Bitir Tasarım Uygulama: Güldal Yurtoğlu 1. Basım: 2000
DetaylıÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut GÜNAYDIN! GÜNAYDIN! Resimleyen: Burcu Yılmaz
Süleyman Bulut GÜNAYDIN! GÜNAYDIN! ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Resimleyen: Burcu Yılmaz Süleyman Bulut GÜNAYDIN! GÜNAYDIN! Resimleyen: Burcu Yılmaz Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Düzelti: Leyla Nebioğlu Son
DetaylıÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Öykü ASLAN KRAL KORK. Resimleyen: Sedat Girgin
Süleyman Bulut ASLAN KRAL KORK ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü Resimleyen: Sedat Girgin Süleyman Bulut ASLAN KRAL KORK Resimleyen: Sedat Girgin Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör: Ebru Akkaş Kuseyri Son
DetaylıZulu folktale Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 4
Bal kuşunun intikamı Zulu folktale Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 4 Bu hikaye bal kuşu Ngede ile Gingile adında aç gözlü bir genç adamın hikayesi. Bir gün Gingile avlanmaya gittiğinde Ngede
DetaylıZİYA OSMAN SABA CÜMLEMİZ BÜTÜN ŞİİRLERİ
1 2 ZİYA OSMAN SABA CÜMLEMİZ BÜTÜN ŞİİRLERİ 3 2014, Can Sanat Yayınları Ltd. Şti. Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz.
DetaylıÇAĞDAŞ DÜNYA EDEBİYATI. Goscinny / Sempé. Öykü PITIRCIK KÜÇÜK PITIRCIK. Çeviren: Vivet Kanetti. 29. basım
Goscinny / Sempé PITIRCIK KÜÇÜK PITIRCIK 1 ÇAĞDAŞ DÜNYA EDEBİYATI Öykü Çeviren: Vivet Kanetti 29. basım Goscinny / Sempé PITIRCIK KÜÇÜK PITIRCIK 1 Çeviren: Vivet Kanetti cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com
DetaylıKÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU
KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,
DetaylıHazırlayan: Saide Nur Dikmen
Yayın no: 163 FEDAKÂRLIK VE DUYARLILIK ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 5523 09 1 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın
DetaylıGünler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin
Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.
DetaylıÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Cihan Demirci. Şiir ŞİİR KÜÇÜĞÜN. 2. basım. Resimleyen: Cihan Demirci
Cihan Demirci ŞİİR KÜÇÜĞÜN ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Şiir Resimleyen: Cihan Demirci 2. basım Cihan Demirci ŞİİR KÜÇÜĞÜN Resimleyen: Cihan Demirci Can Sanat Yayınları Yapım, Dağıtım, Ticaret ve Sanayi Ltd.
DetaylıÇok Mikroskobik Bir Hikâye
Çok Mikroskobik Bir Hikâye ÜMMÜŞ PÖRTLEK İlköğretim Okulu nda sıradan bir ders günüydü. Eğer Hademe Kazım, yine bir gölgelikte uyuklamıyorsa, birazdan zil çalmalıydı. Öğretmenimiz, gürültü yapmadan toplanabileceğimiz
DetaylıEşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)
Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış.
DetaylıBİREYSEL EĞİTİM PROGRAMI GÖRÜŞME FORMU
BİREYSEL EĞİTİM PROGRAMI GÖRÜŞME FORMU Formun Amacı: Bu form çocuğun sağlık durumu, psikomotor gelişimi, özbakım gelişimi, sosyal duygusal gelişimi ve davranışsal özelliklerine ilişkin bireysel gereksinimleri
DetaylıJiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.
Çeviri Deniz Hüsrev Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. 5 6 BİRİNCİ BÖLÜM Hayatınızı elinizden alınıp klozete atılmış, ardından da üzerine
DetaylıMERAKLI KİTAPLAR. Alfabe
MERAKLI KİTAPLAR Alfabe Bu kitabın sahibi:... Dinle bir tanem, şimdi sana, bir çocuğun öyküsünü anlatmak istiyorum... Uzun çoooooooook uzun adı olan bir çocuğun öyküsü bu! Aslında her şey onun dünyaya
DetaylıEvimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım
Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa
DetaylıDört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda
Bir gün sormuşlar Ermişlerden birine: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş Ermiş. Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara
Detaylıa) Gerinme: Sırtüstü yatar pozisyonda, eller yana açık, bacaklar düz iken bacakları aşağıya, kolları yanlara doğru iyice uzatmaya çalışın.
BEL EGZERSİZLERİ 1) GERME HAREKETLERİ: a) Gerinme: Sırtüstü yatar pozisyonda, eller yana açık, bacaklar düz iken bacakları aşağıya, kolları yanlara doğru iyice uzatmaya çalışın. Aynı pozisyonda, kollan
DetaylıYİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.
İÇİNDEKİLER Yine Yeni Komşular 7 Korsanlar Ninjalara Karşı 11 Akari 21 Tükürme Yarışı 31 Mahallede Huzursuzluk 39 Korsanların Yasaları 49 Yemek Çubukları ve Terli Ayaklar 56 Korsan Atlet 68 Titanların
DetaylıALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?
ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.
DetaylıAdı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?
ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa
Detaylıyemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan
Karganın Rengi Siyah! Siyah mı? Evet Emre, siyah. Kara değil mi? Ha kara, ha siyah Cenk, bence kara ile siyah arasında fark var. Arkadaşım Cenk le hâlâ aynı şeyi, kargaların rengini tartışıyoruz. Galiba
DetaylıŞimdi Okullu Olduk İlkokul 1. Sınıf
Yrd. Doç. Dr. Özgül Polat Şimdi Okullu Olduk İlkokul 1. Sınıf 11 Adım ve Soyadım Eşleştirme yapalım. A Cümlelerin ilk harflerinin her zaman büyük olması gerektiğini biliyor muydunuz? e T t E l e E L L
DetaylıCİN ALİ İLE BERBER FİL
....... CiN ALl'NIN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin To'Ju ' 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula
DetaylıDDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ
. CİN. ALİ'NİN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor
DetaylıUzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer
Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü Henry Winker İllüstrasyonlar: Scott Garrett Çeviri: Bengü Ayfer 4 GİRİŞ Bu sendeki kitaplar Dyslexie adındaki yazı fontu kullanılarak tasarlandı. Kendi de bir disleksik
DetaylıŞehirdeki Yeni Hayatımız Başlıyor
Şehirdeki Yeni Hayatımız Başlıyor CAAARTTTT! CAARRTTTT! Az önce annemin yanına gidip, Bu sesi seviyor olsaydım, eve böyle öten bir kuş alırdım dedim. Annem, gözlerini şaşı yapıp suratıma baktı. Şakalarımı
DetaylıBir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,
Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.
DetaylıOkula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama
Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama rağmen sık sık geç kalırım... okul BIZIM (Meşelik) yol.. BIZIM ev Üç Kuruş Sokağı Kale Yolu Dükkan iki dak Meşelik ika Percy Sokağı Okula iki dakika
DetaylıKURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.
--KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir. Örnek: Mustafa okula erkenden geldi. ( Kurallı cümle ) --KURALSIZ (DEVRİK) CÜMLE: Eylemi cümle sonunda yer almayan
Detaylı&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ
.... CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor
DetaylıTEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut
Havada bulut Sen bunu unut 8 TEK TEK TEKERLEME Öğrendiğim ilk tekerlemeyi hatırlamıyorum ama; çocukluğuma dönüp, baktığımda onlarca tekerleme arasından ikisinin öne çıktığını çok net görüyorum. Bir tanesi,
DetaylıAnkilozan Spondilit hastaları için Günlük egzersiz programı
Ankilozan Spondilit hastaları için Günlük egzersiz programı Egzersiz 1 Yer Egzersizleri Yere sırtüstü uzanın. Dizlerinizi ayak tabanlarınız yere tam basacak şekilde bitişik olarak bükün. Kalçanızı mümkün
DetaylıAYLA ÇINAROĞLU HOŞ GELDİN ESİN PERİSİ
AYLA ÇINAROĞLU HOŞ GELDİN ESİN PERİSİ 2003, Uçanbalık Cumhuriyet Bulvarı No: 302/104 35220 Alsancak - İZMİR Yazar: Ayla Çınaroğlu Yayın Yönetmeni: İlke Aykanat Çam Düzelti: Gökçe Uslu Baskı: Ertem Matbaa
DetaylıElişa, Mucizeler Adamı
Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Elişa, Mucizeler Adamı Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2007 Bible
DetaylıBirinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.
Marifetli Çocuk Üç kadın ellerinde sepetleriyle pazardan dönüyorlardı. Dinlenmek için yolun kenarındaki kanepeye oturdular. Çocukları hakkında sohbet etmeye başladılar. Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli
DetaylıMUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN
MUTLU HAFTALAR Emrah&Elvan PEKŞEN ilkok BÜYÜK HARFLERIN KULLANIMI Emir Defne Özel isimlerin ilk harfleri büyük yazılır. Cesur Yumak Nevşehir Japon Azerbaycan Ağrı Dağı Anıtkabir Cümleler her zaman büyük
DetaylıMUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN
MUTLU HAFTALAR Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok BÜYÜK HARFLERIN KULLANIMI Emir Defne Özel isimlerin ilk harfleri
DetaylıBARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe
BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI 1966 da Adana da doğdu. Hüseyin Kıyar ve Yavuz Sarıalioğlu ile birlikte Ocak 1994 ve Ekim 1997 de iki şiir kitabı yayımladı. İletişim Yayınları nca
DetaylıΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ
ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:
Detaylıedersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları
RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki
Detaylızaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,
DetaylıHaydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır
1. Bölüm Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır Savaşı nın hikâyesidir. Diğer adıyla ona Akşam Yemeği Savaşları da diyebiliriz. Aslında Hayalet Avcıları III de diyebiliriz, ama açıkçası
DetaylıTEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN
TEŞEKKÜR Kısa Film Senaryosu Yazan Bülent GÖZYUMAN Sahne:1 Akşam üstü/dış Issız bir sokak (4 sokak çocuğu olan Ali, Bülent, Ömer ve Muhammed kaldıkları boş inşaata doğru şakalaşarak gitmektedirler.. Aniden
Detaylı(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı
2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı AÇIKLAMALAR 1. Soruların cevaplarını kitapçıkla birlikte verilecek optik forma işaretleyiniz. 2. Cevaplarınızı koyu siyah ve yumuşak bir kurşun kalemle
DetaylıÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Ülkü Tamer. Öykü PULLAR SAVAŞI. Kapak Resmi: Gözde Bitir
Kapak Resmi: Gözde Bitir Ülkü Tamer PULLAR SAVAŞI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü Ülkü Tamer PULLAR SAVAŞI Kapak Resmi: Gözde Bitir www.cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Düzelti:
Detaylıİletişim Yayınları 2472 Çağdaş Türkçe Edebiyat 426 ISBN-13: İletişim Yayıncılık A. Ş. 1. BASKI 2017, İstanbul
ATTİLÂ ŞENKON Telef ATTİLÂ ŞENKON 21 Ağustos 1962 de Ankara da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini bu kentte tamamladı. 1987 de Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü nden yüksek
DetaylıEZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK
Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Bir çocuk varmış. Eşyalarını toplamaktan hiç hoşlanmazmış. Bir gün yerlerde atılı duran eşyalar, aralarında konuşuyorlarmış. - Sen neden hala buradasın. Bu saatte
DetaylıO günlerde, bir kıyı kenti olan Hull'a gitmiştim. Orada bir. arkadaşıma rastladım. Babasının gemisi vardı. Gemi o gün
2. İLK YOLCULUĞUM 1 2. İLK YOLCULUĞUM O günlerde, bir kıyı kenti olan Hull'a gitmiştim. Orada bir arkadaşıma rastladım. Babasının gemisi vardı. Gemi o gün Londra'ya gitmek üzereydi. Arkadaşım kendisiyle
DetaylıCAN'IN SESSİZ DÜNYASl
CAN'IN SESSİZ DÜNYASl Sınıfta herkes önüne eğilmiş, öğretmenin verdiği ödevi yapıyordu. Defterlerine çapraz çizgiler çiziyorlardı. Bir süre hiç ses çıkmadı. Bitirenler Özge Öğretmen in masası önünde sıraya
DetaylıAsker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;
Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin
Detaylıbez gez sez tez biz çiz diz giz boz roz koz poz toz yoz çöz göz köz söz buz muz tuz büz düz güz
Son harflerini vurgulayarak okuyunuz. bak çak fak gak hak kak pak sak şak tak yak bek dek kek pek sek tek yek bık çık sık tık yık cik bas has kas mas pas tas yas kes ses pes fıs kıs his kis pis sis pus
DetaylıGeç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin
Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz
DetaylıBilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:
Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: - Deli, deli, diye seslenmiş. Siz içeride kaç kişisiniz? Deli şöyle bir durup düşünmüş: 1 / 10 - Bizim
Detaylı