HANEFİ MEZHEBİ FIKIH KİTAPLARINDA EHL-İ KİTAPLA İLGİLİ HÜKÜMLERİN TAHLÎLİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "HANEFİ MEZHEBİ FIKIH KİTAPLARINDA EHL-İ KİTAPLA İLGİLİ HÜKÜMLERİN TAHLÎLİ"

Transkript

1 T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI DİNLER TARİHİ BİLİM DALI HANEFİ MEZHEBİ FIKIH KİTAPLARINDA EHL-İ KİTAPLA İLGİLİ HÜKÜMLERİN TAHLÎLİ YÜKSEK LİSANS TEZİ DANIŞMAN Prof. Dr. Mehmet AYDIN HAZIRLAYAN Rabia MERT KONYA

2 BİLİMSEL ETİK SAYFASI Adı Soyadı Rabia Mert Öğrencinin Numarası Ana Bilim / Bilim Dalı Felsefe ve Din Bilimleri / Dinler Tarihi Bilim Dalı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tezin Adı Hanefi Mezhebi Fıkıh Kitaplarında Ehl-i Kitapla İlgili Hükümlerin Tahlili Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm. Öğrencinin imzası (İmza)

3 YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU Adı Soyadı Rabia Mert Numarası Öğrencinin Ana Bilim / Bilim Dalı Felsefe ve Din Bilimleri / Dinler Tarihi Bilim Dalı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Prof. Dr. Mehmet Aydın Tezin Adı Hanefi Mezhebi Fıkıh Kitaplarında Ehl-i Kitapla İlgili Hükümlerin Tahlili Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan Hanefi Mezhebi Fıkıh Kitaplarında Ehl-i Kitapla İlgili Hükümlerin Tahlili başlıklı bu çalışma 01/11./2010 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir. Ünvanı, Adı Soyadı Danışman ve Üyeler İmza Prof.Dr. Mehmet AYDIN Danışman Prof.Dr. Saffet KÖSE Yrd.Doç.Dr.Ahmet ARAS Üye Üye

4 i ÖNSÖZ İslâm dininde insanlığın bir atadan geldiği vurgulanır. İnsanlar aynı atadan gelmişlerdir; ancak aralarında bazı sosyal ve kültürel farklılıklar meydana gelmiştir. Allah dileseydi sizi bir tek ümmet yapardı. 1 ayeti bu farklılığın doğal olduğunu göstermektedir. Bu farklılıklar insanlar arasında üstünlük sağlamaz. İslâm dini yaratılış olarak insanları eşit kabul etmiştir. Ancak kendi inancından olanlar ile olmayanları iki ayrı grup kabul etmiştir. İslâm dininde insanlar Müslim ve gayr-i müslim olarak ikiye ayrılır. Bu ayrımın ahrette olduğu gibi dünyada da bazı sonuçları vardır. Hukukî meselelerde Müslümanlar ile gayr-i müslimler arsında bazı farklılıklar görünür. Gayr-i müslimler de Ehl-i Kitap olanlar ve olmayanlar olarak ikiye ayrılmaktadır. İslâmın amacı bütün insanlar için en güzel yaşama biçimini sunmaktır. Bu da kişinin fert olarak güzel bir ahlâka erişmesi anlamına geldiği gibi toplum için de en güzel yaşama biçimini ortaya koymakla sağlanır. Toplum hayatını Müslümanlar için düzenleyen İslâm dini farklı dinlerin varlığını kabul etmesiyle İslâm toplumunda farklı din mensuplarının yer almasını kabul etmiştir ve onlara yönelik hak ve sorumluluklarını içeren kurallar koymuştur. Din insanoğlunun başlangıcında itibaren var olmuştur. Hukuk kuralları da insanların başlangıcından itibaren var olmuştur. Bu durum bir arada yaşamanın bir gereğidir. İnsanların inandığı dinler çeşitlilik arz etmektedir. Bu dinî farklılığının hukuka yansıması, hukukun bir dalı olan Hanefi mezhebinde din farklılığının yeri ve hukukta ne gibi farklılıklara yol açtığı konusu bu tezin temel konusu olmuştur. İslâm hukuku yalnız fertlerin iç dünyalarında yaşadıkları dini hayatı düzenlemekle kalmaz, toplum içinde kuralar koyar. Ahiret için olduğu kadar dünya içinde kurallar konulmuştur. Din ile hukuk arasında var olan ilişkinin İslâm toplumunda yer alan Ehl-i Kitaba yansımasının şekli, Ehl-i Kitabın İslâm hukukundaki yeri bu tezde incelenmeye alınacaktır. İslâm toplumu Müslümanlardan kuruludur. Bunun yanında Ehl-i Kitabın bu toplumda yer almasının nedeni Kur an ve sünnete dayanmaktadır. İslâm ülkesinde yaşamasına izin verilen Ehl-i Kitaba hukukta nasıl bir yer verildiği önem arz etmektedir. 1 Maide 5/48.

5 ii İnanç temeline dayanarak kurulan İslâm devletinde hukuk kuralları oluşturulurken Müslüman gayr-i müslim ayrımının yapılmadığı görünmektedir. Her iki grubu da içeren kurallar konulmuştur. İslâm bütün insanların mutluluğu ve huzurunu amaçlamaktadır. Bu dünyadaki hak, adalet, huzur konularında Müslüman ile gayr-i müslim eşittir. Ahiret açısından fark vardır; ancak dünya hayatını düzenleyen kurallarda fark yoktur. Fıkıh kitaplarındaki Ehl-i Kitaba bakışın Kur an ve sünnet temeline dayanan İslâm hukukunda tarihi süreçte oluşan değişiklikler tespit edilerek yaşanılan dönemin etkisi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Hanefi mezhebinin Ehl-i Kitabın kimler olduğu konusundaki görüşleri Ehl-i Kitaba genel olarak bakışı Hanefi hukukuna da yansımıştır. Hanefi fıkhının Ehl-i Kitaba bakışı aktarılarak İslâmın diğer dinlere bakışının içinde Ehl-i Kitap denilen, ayrıcalık tanınan, köken birliği kabul edilen Yahudi ve Hıristiyanlar ile tarihi süreçte ilişki sürecinin nasıllığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu tezde disiplinler arası bir çalışma ile Dinler Tarihi penceresinden ve fıkıh kitapları üzerinde Müslüman toplumlarında farklı din mensuplarıyla oluşan bir arada yaşama sorununa bir bakış yapılmıştır. Geçmişteki bir arada yaşama tecrübelerine bakarak farklı dinler arasındaki iletişimin daha çok olduğu günümüze de bir ışık tutmak amaçlanmıştır. Bu tez, belli başlı kitaplar merkez alınarak yapılmış bunun için Hanefi mezhebinin yedi klasik eseri seçilmiştir. Ehl-i Kitapla ilgili bilgiler genellikle cihat, siyer başlıklarında yer almaktadır. İbadet konuları hariç bütün bölümlerde az veya çok Ehl-i Kitapla ilgili bilgilere rastlanılmaktadır. Tez giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde konunun sınırları ve araştırma esnasında kullanılan metod ve kaynaklar hakkında bilgi verilmiştir. Ehl-i Kitap kavramı açıklanmış, Ehl-i Kitap mensupları tespit edilmiş ve mezheplerin bu konudaki görüşlerine yer verilmiştir. Tezin esasını oluşturan kısmı iki temel bölüme ayrılmıştır. Bu iki bölümde İslâm hukukunun bütün alanlarına yayılmış bulunan Ehl-i Kitaba dair hükümler aktarılmıştır. Son bölümde ise fıkıh kitaplarında yer alan Ehl-i Kitap ile ilgili hükümlerin değerlendirmesi yapılmıştır. Araştırma konusunun gerek seçimi ve hazırlanması gerekse yönlendirilmesi safhasında ilgi ve yardımlarını esirgemeyen değerli hocam Prof. Dr. Mehmet Aydın a teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim.

6 iii Adı Soyadı Rabia Mert Numarası Öğrencinin Ana Bilim / Bilim Dalı Felsefe ve Din Bilimleri / Dinler Tarihi Bilim Dalı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Prof. Dr. Mehmet Aydın Tezin Adı Hanefi Mezhebi Fıkıh Kitaplarında Ehl-i Kitapla İlgili Hükümlerin Tahlili ÖZET HANEFİ MEZHEBİ FIKIH KİTAPLARINDA EHL-İ KİTAPLA İLGİLİ HÜKÜMLERİN TAHLİLİ Bu tezde Hanefi fıkhına göre Ehl-i Kitapla ilişkilerin nasıl kurulacağından söz edilmektedir. Bu amaçla belirli tarihlerden seçilen Hanefi fıkhına ait kitaplardan yola çıkılarak konu ele alınmıştır. Hanefi fıkhında Kur an ve sünnete dayanılarak Müslümanlar ile Ehl-i Kitap kimselerin birlikte yaşayabileceği ifade edilmektedir. Bu durumun bir sonucu olarak Hanefi hukukunun çeşitli alanlarında Ehl-i Kitapla ilgili bilgiler yer almaktadır. Ehl-i Kitap kimseler İslâm ülkesi ile yaptıkları bir anlaşma ile vatandaşlık hakkı kazanırlar. Vergilerini belirtilen miktarlarda ödemeleri ile dini, şahsi, sosyal hak ve özgürlükleri korunur. Ehl-i Kitap kimselerin dini farklılıkları hukukun çeşitli alanlarında haklarının korunmasına engel değildir. Bu tezde Müslümanlar ile Ehl-i Kitap kimseler arasındaki ilişkilerin tarihte nasıl yaşandığı ele alınmıştır. Bunun tarihte pek çok örneği mevcuttur. Köken birliği olan bu dinler arasında tarih içinde ilişkilerin devam ettiği görünmektedir. Bundan sonraki süreçte de devam edeceği görünmektedir. İslâm dininin diğer dinlere bakışından karşılıklı hoşgörü ile birbirlerinin farklılıklarını kabul edip, saygı göstererek birlikte yaşanılabileceği anlaşılmaktadır.

7 iv Adı Soyadı Rabia Mert Numarası Öğrencinin Ana Bilim / Bilim Dalı Felsefe ve Din Bilimleri / Dinler Tarihi Bilim Dalı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Prof. Dr. Mehmet AYDIN Tezin İngilizce Adı Analysis Of the Provision Relating To the People Of the Book in Hanefi Sect Islamic Law Books SUMMARY ANALYSIS OF THE PROVISION RELATING TO THE PEOPLE OF THE BOOK IN HANEFI SECT ISLAMIC LAW BOOKS The method of establishing the relationships with the People of the Book is mentioned, according to Hanefi sect, in this thesis. For this purpose, the subject is taken up by means of starting out of the books belonging to Hanefi sect as selected from certain dates. It is expressed in Hanefi sect Islamic law books that the Muslims and the People of the Book could live together based on the Sunna. As a consequence of this situation, there are information relating to the People of the Book on various areas of Hanefi sect Islamic books. The persons as the People of the Book win the right of citizenship by means of the agreement which they make with the Islamic country. As they pay their taxes in the amounts determined, their religious, personel and social rights and freedoms are protected. The religious differences of the persons as the People of the Book are not considered as obstacle againts protecting their rights on various areas of the law. In this thesis, the relationships between the Muslims and the persons as the People of the Book are taken up in the history. It has many examples throughout the history. It seems that the relationships continue in the history among these religions having unity of roots. And it seems that it will continue in the next period as well. It is understood with the mutual tolerance from the approach of Islam religion towards the other religions that it is possible to live together by means of respecting each others and accepting the differences of each others.

8 v KISALTMALAR a.g.e. a.g.md. a.g.s. a.g.t. adı geçen eser adı geçen madde adı geçen sözlük adı geçen tebliğ C. Cilt Çev. Çeviren D. Doğum tarihi DİA Hz. İFAV MEBİA Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi Hazreti Marmara Üniversitesi İlahiyat Vakfı Yayınları Milli Eğitim Bakanlığı İslâm Ansiklopedisi. s. sayfa ty. tarih yok V. Vefat tarihi

9 vi İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... i KISALTMALAR... v GİRİŞ... 1 I. Konunun Sınırları... 1 II. Kaynaklar... 1 III. Kullanılan Metodoloji... 1 BİRİNCİ BÖLÜM EHL-İ KİTAP KAVRAMI VE HANEFİ MEZHEBİ I. EHL-İ KİTAP KAVRAMININ ANLAMI VE YAKLAŞIMLARI... 3 A. Ehl-i Kitabın Tanımı... 3 B. Kur an a Göre Ehl-i Kitap... 8 C. Hz Peygamber in Ehl-i Kitaba Yaklaşımı D. Tarihi Süreçte Ehl-i Kitaba Yaklaşımlar E. Mezheplere Göre Ehl-i Kitap Hanefi Mezhebi Maliki Mezhebi Şafiî Mezhebi Hanbelî Mezhebi II. EHL-İ KİTAPLA İLGİLİ HANEFİ MEZHEBİ FIKIH KİTAPLARI A. Ebu Yusuf, Kitabu l-haraç, Çev. Ali Özek, Hisar Yayınevi, İstanbul Ebu Yusuf ( 113/ /798) Kitabu l-haraç B. Muhammed b. Ahmed es-serahsi, Şerhu s-siyeri l-kebir, Çev. İbrahim Sarmış, M. Sait Şimşek, Eğitaş Yayınları, 5 Cilt, Konya Muhammed b. Ahmet es-serahsi ( 400/ /1090) Şerhu s-siyeri l-kebir C. Şeyhü l-islâm Burhanüddin Ebu l-hasan Ali b. Ebu Bekir el-merginâni, El-Hidaye, Çev. Ahmet Meylâni, Kahraman Yayınları, 4 Cilt, İstanbul

10 vii 1. Şeyhü l-islâm Burhanüddin Ebu l-hasan Ali b. Ebu Bekir el-merginâni (511/ ) El-Hidaye D. Ebu l-fazl Mecidü d-din Abdullah b. Mahmut el Mavsılî, El-İhtiyar Li-Talîli l- Muhtar, Çev. Mehmet Keskin, Hikmet Neşriyat, 4 Cilt, İstanbul Ebu l-fazl Mecidü d-din Abdullah b. Mahmut el-mavsılî ( 599/ /1284) El-İhtiyâr Li-Talîli l-muhtar E. Molla Hüsrev, Dürerü l-hükkam Fi Şerhi Gureri l-ahkâm, Çev. Arif Erkan, Eser Neşriyat, 4 Cilt, İstanbul Molla Hüsrev ( V.885/1480) Dürerü l-hükkam Fi Şerhi Gureri l -Ahkâm F. İbrahim b. Muhammed el-halebî, Mülteka El-Ebhur, Çev. Mustafa Uysal, Uysal Yayınları, 4 Cilt, Konya ty İbrahim b. Muhammed el-halebî (865/ /1549) Mülteka El-Ebhur G. Fetâvâyi Hindiyye, Çev. Mustafa Efe, Akçağ Yayınları, Ankara ty. 16 Cilt Evrengzib Alemgir Şah ( ) Fetâvâyi Hindiyye İKİNCİ BÖLÜM HANEFİ MEZHEBİ FIKIP KİTAPLARINDA KAMU HUKUKU ALANINDA EHL-İ KİTAPLA İLGİLİ HÜKÜMLERİ KAMU HUKUKU I. ANAYASA HUKUKU A. Şahsi Hürriyetler Kişi Dokunulmazlığı Seyahat ve Yerleşme Hürriyeti Ehl-i Kitabın Kestikleri Ehl-i Kitabın Kılık Kıyafeti Ehl-i Kitaba Selam Vermek Ehl-i Kitabın Müslüman Olması... 41

11 viii 7. Taziye B. Manevi Hürriyetler Din ve Vicdan Hürriyeti a. Mabet b. Dinî Semboller c. Dinî Bayramlar Hak Arama Hürriyeti C. İktisadî ve Sosyal Haklar Mülkiyet Hakkı Çalışma Hakkı Sosyal Güvenlik Hakkı II. CEZA HUKUKU A. Kasten Adam Öldürme Kısas B. Hataen Adam Öldürme Diyet Âkile a. Velâ C. Hırsızlık Müslüman ın Ehl-i Kitabın Malını Çalması Ehl-i Kitabın Müslümanın Malını Çalması D. Zina Ehl-i Kitap Zimmînin Cezası Ehl-i Kitap Müste menin Cezası E. Zina İftirası (Kazf Haddi) F.Yol Kesme G. İçki Haddi III. YARGILAMA HUKUKU A. Yargılama İle İlgili Genel İlkeler ve Mahkeme Usulü... 67

12 ix 1. Hakem Tayini Davada Sulh B. İspat Vasıtaları Yemin İkrar Şahitlik IV. DEVLETLER UMUMÎ HUKUKU A. İslâmın Devlet Anlayışı İslâm Devleti (Daru l-islâm) Gayr-i Müslim Devlet (Daru l-harp) Anlaşmalı Devlet (Daru s-sulh) B. İslâm da Savaş Savaştan Önce Barış Çağrısı Savaşta Yasak Fiiller Esirler C. Anlaşmalar D. Eman Müessesi E. Ganimet V. Vergi Hukuku A. Cizye B. Haraç C. Gümrük Vergisi (Uşur) D. Diğer Malî Yükümlülükler ÜÇÜNCÜ BÖLÜM HANEFİ MEZHEBİ FIKIH KİTAPLARINDA ÖZEL HUKUK ALALINDA EHL-İ KİTAPLA İLGİLİ HÜKÜMLER I. MEDENÎ HUKUK A. Şahıslar Hukuku Vakıf B. Aile Hukuku... 98

13 x 1. Ehl-i Kitapla Evlilik Ehl-i Kitabın Mehri Ehl-i Kitabın Nafakası Ehl-i Kitabın İddeti Ehl-i Kitabın Kendi Aralarında Evliliği Hidane C. Miras Hukuku Ehl-i Kitabın Mirası Ehl-i Kitabın Vasiyeti D. Borçlar Hukuku Rehin Lakit (Sokağa Bırakılan Çocuk) II. TİCARET HUKUKU A. Müzaraa B. Müdarebe C. Müfavaza Ortaklığı D. İnan Ortaklığı E. İcare III. DEVLETLER ÖZEL HUKUKU A. Uyrukluk (Zimmet Akdi) B. Kanunlar İhtilafı Din Ülke İhtilafında Çocuklar Din Değiştirmede Eşler C. Ehl-i Kitap Bir Devlette Müslümanın Durumu DÖRDÜNCÜ BÖLÜM HANEFİ MEZHEBİ FIKIH KİTAPLARINDAKİ EHL-İ KİTAPLA İLGİLİ HÜKÜMLERİN GENEL DEĞERLENDİRMESİ I. KAMU HUKUKU A. Anayasa Hukuku Şahsi Hürriyetler

14 xi 2. Manevi Hürriyetler İktisadî ve Sosyal Haklar ve Hürriyetler B. Ceza Hukuku C. Yargılama Hukuku D. Devletler Hukuku E. Vergi Hukuku II. ÖZEL HUKUK A. Medeni Hukuk Şahıslar Hukuku Aile Hukuku Miras Hukuku Borçlar Hukuku B. Ticaret Hukuku C. Devletler Özel Hukuku SONUÇ BİBLİYOGRAFYA

15 1 GİRİŞ I. Konunun Sınırları Tezimizde inceleyeceğimiz ana konu Hanefi fakihlerinin Ehl-i Kitaba yaklaşımı olduğu için konunun sınırları Hanefi fakihlerinin görüşleri ile sınırlı tutulmuştur. II. Kaynaklar Hanefi fıkhının ilk dönemlerinden Ebu Yusuf un malî hukuk alanındaki eseri ile İmam Muhammed in Siyer-i Kebir adlı eserinin Serahsi tarafından yapılan şerhi incelenmiştir. Sonra da çeşitli tarihi dönemlerden kronolojik olarak Hanefi fıkıh kitapları seçilmiştir. Seçilen bu kitaplar Hanefi mezhebinin klasik olan eserleridir. Hanefi mezhebinin klasik olan yedi önemli eseri yanında hukuk, tarih, tefsir, hadis, İslâm tarihi kitaplarından da ilgili olan bölümler incelenmiştir. Araştırma da kullanılan temel kaynaklar Hanefi fıkıh kitapları olmuştur. Elde edilen bilgilerin değerlendirilmesi aşamasında da dinler tarihi alanındaki kitaplardan faydalanılmıştır. III. Kullanılan Metodoloji Dinler Tarihi yüksek lisans tezi olarak hazırlanan bu çalışmada Dinler Tarihinin belli başlı üç metodu kullanılmıştır, bunlar; deskriptif metod, mukayeseli metod ve fenomenolojik metoddur. Tezde en çok kullanılan metod, deskriptif metod ile fenomenolojik metod olmuştur.

16 BİRİNCİ BÖLÜM EHL-İ KİTAP KAVRAMI VE HANEFİ MEZHEBİ

17 3 I. EHL-İ KİTAP KAVRAMININ ANLAMI VE YAKLAŞIMLARI A. Ehl-i Kitabın Tanımı İslâm hukuku bakımından Ehl-i Kitap kavramının tanımlanması gerekmektedir. Günümüzde Ehl-i Kitap ile kimlerin kastedildiğini bilmek Müslümanlar ile Ehl-i Kitap arasındaki ilişkilerin diğer din mensuplarından farklı kabul edildiği için önemlidir. Bu durum karşılıklı iletişimin öngörülmesi sebebiyle daha da önem kazanmaktadır. Kur an da kitap kelimesi genellikle ilahi vahiy anlamında kullanılmaktadır. Kitap kelimesi eski Arap şiirlerinde ilahi vahiy anlamına gelmektedir. 2 Kitap kelimesi Kur an da herhangi bir kutsal kitap anlamında değil, Kur an ve kullanıldığı bağlama göre belirli kutsal kitaplar için kullanılmaktadır. 3 Kur an da geçen kitap kelimesi ile Kur an, Tevrat ve İncil e işaret edilmiştir. Bunların dışında herhangi bir kutsal kitaba dair bilgi bulunduğunu gösteren bir ifade yoktur. Mecusilerin, Brahmanların, Sabiîlerin kutsal kitaplarına atıflar yapıldığına ve bu kitapların vahiy kaynaklı olduğuna dair bir bilgi yoktur. 4 Kur an da yer alan Ehl-i Kitap kelimesi ilahî bir kitaba inananlar anlamına gelmektedir. 5 Kur an ın vahyedildiği dönemde Arap dilinde Ehl-i Kitap kelimesi kullanılmıştır. 6 Hz. Peygamber in geldiği dönemde Araplar Ehl-i Kitap ve ümmî kavramlarını kullanmışlar, Ehl-i Kitap kavramı ile de Yahudi ve Hıristiyanları kastetmişlerdir. 7 İslâm ın geldiği coğrafyada Araplar ümmî grubu, Yahudi ve Hıristiyanlar da Ehl-i Kitap denilen grubu oluşturuyordu. Ehl-i Kitap İsrailoğullarının dini üzerinde yaşıyor, ümmîler ise İsmailoğullarından olup atalarının dini üzere yaşıyorlardı. 8 Ehl-i Kitap, şeriat ve hükümleri, haddleri ve dinî kavramları kabul eden fakat Hanîf din ve İslâm dışında olan kimselerdir. Tevrat ve İncil gibi kitapları olanlara Kur an da Ehl-i Kitap denilmektedir. 9 Bu kavram Müslümanlar dışındaki kutsal kitap sahibi din mensupları için kullanılmaktadır F.Krenkow, a.g.md, C.10, s Güner, Osman, Resulullah ın Ehl-i Kitab la Münasebetleri, Fecr Yayınevi, Ankara 1997, s.30 4 Güner, a.g.e, s.34 5 Kaya, Remzi, Ehl-i Kitap md, DİA, İstanbul 1997, C.10, s Güner, a.g.e, s.35 7 Şehristanî, Ebu l-feth Muhammed b. Abdulkerim, el Milel ve n-nihal, Litera Yayıncılık, İstanbul 2008, s Şehristanî, a.g.e, s Şehristanî, a.g.e, s Kaya, a.g.md, C.10, s.516

18 4 Şehristanî, dinin başlangıcı olarak Hz. Âdem i gösterir. Hz. Âdem den sonra peygamberlik Hz. İbrahim e geçmiştir. Hz. İbrahim den sonra ikiye ayrılarak bir kısmı İsrailoğullarına bir kısmı da İsmailoğullarına geçmiştir. İsrailoğullarındaki peygamberlik açık, İsmailoğularındaki ise gizlidir. Bu anlatılan zincirde Hint dinlerinden veya Zerdüşt e gelen kitap ve peygamberlikten söz edilmez. Ancak Mecusilerden bahsedilen kısımda bu konuda bilgi verilir. Şehristanî, Yahudi ve Hıristiyanların Ehl-i Kitap olduğunu söyler, İsrailoğullarının davetinin çoğunlukla Şam ve Mağrib diyarlarında olduğunu ve onların davetinin Acem beldelerine ulaşmasının zor olduğu söylemiştir. 11 Ehl-i Kitabın kimler olduğunu tespit etmek için kimlere kitap verildiğinin de tespit edilmesi önemlidir. Hz. Musa ya ve Hz. İsa ya Kitap, Hz. Davud a Zebur, Hz. İbrahim e suhuf verildiği, Hz. Âdem, Hz. Şit ve Hz. İdris e sayfalar verildiği ayet ve hadislerde belirtilmiştir. 12 Kur an da öncekilerin kitapları 13 ifadesi bulunmaktadır, bu ifade ile Hint kutsal kitaplarının kastedildiği zira Puranalar ın da öncekilerin kitapları anlamına geldiği iddia edilmiştir. 14 Ancak bu konuda yeterli bilgi bulunmamaktadır. Kur an da İbrahim, İsmail, Yakup ve Yakupoğullarına indirilen Musa ya ve İsa ya verilene iman ettik ifadeleri de yer almaktadır. 15 Bu ifadelerden birçok peygambere vahiy gönderildiği anlaşılmaktadır. Ancak Kur an da bir kısmı hakkında bilgi bulunmaktadır. 16 Kitap yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi 17 ayetini göz önüne alan ilk dönem müfessirleri bununla Yahudi ve Hıristiyanların kastedildiğini söylemişlerdir. 18 Buna dayanarak Ehl-i Kitabın sadece Yahudi ve Hıristiyanlar olduğu kabul edilmiştir. Ehl-i Kitabın kimler olduğunun tespiti için gösterilen diğer bir delil de risaletin VIII. yılında İranlı Mecusilerle Bizanslı Hıristiyanlar arasında gerçekleşen savaşta müşrik Arapların tavrıdır. Müşrikler bu savaşta yenilen Hıristiyanların Müslümanlar gibi Ehl-i Kitap olmasına karşılık kendileri gibi ümmî olan İranlıların (Ehl-i Kitap sayılmayan) kazanmasına sevinmişlerdir Şehristanî, a.g.e, s Kaya, a.g.md, C.10, s Şuara 26/ Kaya, a.g.md, C.10, s Bakara 2/ Kaya, a.g.md, C. 10, s Enam 6/ Kaya, a.g.md, C.10, s Güner, a.g.e, s.35

19 5 Ancak İslâmın yayılmasıyla Ehl-i Kitap ile sadece Yahudi ve Hıristiyanların kastedildiği kânaati de değişmiştir. Bunun nedeni; Kur an da Sabiîlik, Mecusilik gibi ilahi olmayan dinlerden de bahsedilmesi, siyasî, iktisadî ve sosyal şartların bunu gerektirmesidir. 20 Kur an da geçen Ehl-i Kitabın kimler olduğu konusunda Yahudi ve Hıristiyanlar hakkında şüphe yoktur. Ancak isim olarak Kur an da geçen haklarında hiçbir bilgi bulunmayan Mecusi ve Sabiîlerin Ehl-i Kitap olup olmadığı tartışmalıdır. Sabiîlik, Kur an da geçmesine rağmen hakkında bilgi yoktur. Ebu Hanife ve Ahmet b. Hanbel Sabiîliği Yahudi ve Hıristiyanlığın bir mezhebi olarak görmüş ve Ehl-i Kitap kabul etmişlerdir. 21 İmam Muhammed, Ebu Yusuf ve bazı fakihler ise Sabiîleri Ehl-i Kitap kabul etmemişlerdir. 22 Sabiîlik hakkındaki görüş farklılıklarının sebebi Sabiîlerin kim olduğu konusundaki tartışmalardan kaynaklanmaktadır. Birunî ye göre iki grup Sabiî vardır. Harraniler isminde puta tapan bir grup olup bunlara da Sabiî denilmektedir. Ayrıca Hz. Nuh un neslinden gelen Sabiî denilen kimselerin bulunduğundan da bahsedilmektedir. 23 Ebu Hanife nin Ehl-i Kitap kabul ettiği Sabiîler Zebur okuyan, Hz. İdris ya da Hz. Nuh un dinine inanan yıldızlara hürmet eden insanlardır. Ebu Yusuf ve İmam Muhammed e göre ise Sabiîler, yıldızlara tapan insanlardır. 24 Ehl-i Kitap olup olmadığı tartışmalı olan diğer bir grup da Mecusilerdir. Kur an da Mecusi kelimesi bir yerde geçer. Ancak Mecusiler hakkında bilgi verilmez. Mecusiler Ehl-i Kitap kabul edilmemişlerdir. 25 Hz. Peygamber in Mecusilere Ehl-i Kitap muamelesi yapınız dediği rivayet edilmiştir. Ancak Hz. Peygamber kestiklerinin yenilmesi ve kadınlarıyla evlenilmesini yasaklamıştır. 26 Hz. Ömer zamanında Mecusilere nasıl davranılacağı tartışılmış ve Abdurrahman b. Avf, Hz. Peygamber in Hacer ve Bahreyn Mecusilerinden cizye alınmasını istediği ve onlara 20 Kaya, a.g.md, C 10, s Kaya, a.g.md, C.10, s Kaya, a.g.md, C.10, s Tümer, Günay, Bîrunî ye Göre Dinler ve İslâm Dini, DİB Yayınları, Ankara 1986, s Molla Hüsrev, Gurer ve Dürer Tercümesi, Çev. Arif Erkan, Eser Neşriyat, İstanbul 1979, 4 Cilt, C.3, s Hacc 22/17 26 Canan, İbrahim, Hadis Ansiklopedisi Kütüb-i Sitte, Akçağ Yayınları, İstanbul ty, 18 Cilt, C.4, s.95

20 6 Ehl-i Kitap muamelesi yapılmasını istediğini, söylemesi üzerine Mecusilere Ehl-i Kitap muamelesi uygulanmıştır. 27 Hadiste geçen ifade de Mecusiler Ehl-i Kitap kabul edilmemiş, Ehl-i Kitap muamelesi yapılması istenmiştir. Mecusiler Ehl-i Kitap sayılmamışlardır. Ehl-i Kitap şüphesi olanlar olarak ayrı bir grup kabul edilmişlerdir. Mecusiler kadınlarıyla evlenilme ve kestiklerinin yenilmesi konuları hariç Ehl-i Kitap muamelesi görmüşlerdir. Ehl-i Kitap ile kimlerin kastedildiğinin tespit edilmesi fıkıh açısından önem arz etmektedir. Cizye ayetinde Ehl-i Kitap ifadesi geçer. Cizye ile gayr-i müslimler zimmîlik statüsü kazanırlar. İslâm ülkesinde yaşayabilme vatandaşlık hakkı ve bunun sonucunda diğer haklardan faydalanabilme konusu Ehl-i Kitabın kimler olduğunun tespitine bağlıdır. 28 Ehl-i Kitap ifadesi İslâm ile bir arada yaşama hakkı, toplum hayatında da Müslümanın sahip olduğu haklara sahip olabilme anlamına gelir. İlk dönemler sadece Yahudi ve Hıristiyanlar Ehl-i Kitap olarak kabul edilmişlerdir. Mecusiler Ehl-i Kitap kabul edilmeyip, Ehl-i Kitap muamelesi yapılabilecek bir grup kabul edilmiştir. Bu durum bir açılım sağlamıştır. Karşılaşılan başka dinlerden insanlara da Ehl-i Kitap muamelesi uygulanmış; ancak Ehl-i Kitap kabul edilmemişlerdir. Kadınlarıyla evlenme ve kestiklerinin yenilmesi hususları hariç başka her türlü ilişkide Ehl-i Kitap kabul edilen Yahudi ve Hıristiyanlar ile diğer din mensupları eşit haklara sahiptir. Ancak Ehl-i Kitap ile kastedilenlerin Kur an ın ve sünnetin ifadelerinde de Yahudi ve Hıristiyanlar için olduğu anlaşılmaktadır. 29 Arap putperestlerin dışında kalan putperestler de Ehl-i Kitap kabul edilmemelerine rağmen Ehl-i Kitap statüsüne dâhil edilerek kendilerinden cizye alınmış ve zimmîlik sözleşmesi yapılmıştır. 30 Arap putperestlerine cizye vermek ve Ehl-i Kitap statüsüne kabul edilme ayrıcalığı verilmemiştir. 31 İslâm tarihinde karşılaşılan ve Ehl-i Kitap olup olmadıkları tartışılan diğer din grupları Hindu ve Budistlerdir. Kur an da adı geçen altı din içinde sayılmayan bu dinlerin işaret yoluyla ifade edildikleri söylenmiştir. Zülkifl Buda ya, Tin Buda nın altında vahiy aldığı ağaca, 27 Ebu Yusuf, Kitabu l Haraç, Çev. Ali Özek, Hisar Yayınevi, İstanbul 1973, s Tevbe 9/29 29 Kaya, a.g.md, C.10, s Fidan, Yusuf, İslâm da Yabancılar ve Azınlıklar Hukuku, Ensar Yayıncılık, Konya 2005, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.210

21 7 Zübürü l-evvelin tabirinin de Hint kutsal kitaplarından Puranalar a işaret ettiği belirtilmiştir. 32 Müslümanlar Hindistan a gidince oradaki insanlara Ehl-i Kitap muamelesi yapılması söz konusu olmuştur. İlk defa Hindistan a giden ve yönetime hâkim olan Muhammed b.kasım (V.99/717) döneminde Ehl-i Kitap olmayan bu insanlardan cizye alınarak zimmîlik statüsü verilmesi kabul edilmiştir. 33 Böylece Hindu ve Budistler Ehl-i Kitap statüsünde kabul edilmişlerdir. Hintli kadınlarla evlenenler de olmuştur. Ancak bu durum yaygın bir hal almamıştır. 34 Kestiklerinin yenilmesi ve kadınlarıyla evlenme hususlarında Hindu ve Budistler müşrikler grubuna dâhil edilmişler, cizyeye tabi olma bakımından da Ehl-i Kitap statüsünde kabul edilmişlerdir. 35 Ehl-i Kitap kavramının yerine fıkıh kitaplarında başka tabirlerde kullanılmıştır. Ehl-i Kitap ile evlilik, hayvan kesimi, gibi konularda kitabî kavramı da kullanılır. 36 İslâm ülkesinde yapılan anlaşma ile oturan Ehl-i Kitap olan ve olmayanları ifade eden geniş bir anlam ifade edecek şekilde zimmî kavramı da kullanılır. 37 İslâm ülkesinde emanla belirli bir süre için gelen Ehl-i Kitap olan ve olmayanları ifade eden geniş bir anlam içeren müste men tabiri de kullanılır. 38 İslâm devleti ile anlaşması olmayan Ehl-i Kitap veya başka dinlere mensup devlet halkı için harbi tabiri de kullanılır. 39 Bu tabir daha çok Devletler Hukuku konularında geçer. Ehl-i Kitap için kâfir kelimesi de kullanılır. 40 Kur an da Ehl-i Kitabı kâfir olarak niteleyen ayetlerde vardır. 41 Ehl-i Kitap için fıkıh kitaplarında gayr-i müslim tabiri de kullanılır. 42 Bu ifade Müslümanlar dışındaki bütün din mensuplarını içine alacak şekilde geniş bir anlamda kullanılır. Yapılan açıklamalardan sonra Ehl-i Kitap insanlar konusunda şöyle bir gruplandırma yapabiliriz. İslâm hukukunun uygulanması açısından Müslümanlar dışındaki insanlar üç gruba ayrılmıştır. 32 Kaya, a.g.md, C.10, s Fidan, a.g.e, s Kaya, a.g.md, C.10, s Fidan, a.g.e, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s.66, Bakara 2/ Halebî, İbrahim, Mülteka El-Ebhur, Çev. Mustafa Uysal, Uysal Yayınları, Konya ty, 4 Cilt, C.1, s.236

22 8 1-) Ehl-i Kitap olanlar, bunlar kestiklerinin yenilmesi ve kadınlarıyla evlenme hususları da dâhil kendilerinden cizye alınması kabul edilir ve İslâm hukukunun bütün hükümlerine muhatap olurlar. 2-) Arap ya da Kureyş putperestleri ve mürtedler, kendilerinden cizye kabul edilmeyen ya İslâm ya savaş denilen gruptur. 3-)Arap putperestleri ve mürtedler dışında olan Ehl-i Kitap da olmayan diğer din mensupları, bunlar kestiklerinin yenilmesi ve kadınlarıyla evlenme hususları hariç İslâm hukukunun bütün hükümlerine muhatap olurlar. Bu gruplandırmada sadece Yahudi ve Hıristiyanlar Ehl-i Kitap kabul edilirler. Arap putperestleri ve mürtedler dışındaki Yahudi ve Hıristiyanlardan başka bütün din mensupları Ehl-i Kitap statüsünde kabul edilirler; ancak bunlara Ehl-i Kitap denilmez. Bunlara hukukî alanda Ehl-i Kitaba uygulanan hükümlere tabi olmaları açısından hükmî Ehl-i Kitap denilebilir. B. Kur an a Göre Ehl-i Kitap Ehl-i Kitabın tanımı ve kimler olduğunu tespit edebilmek için Kur an ın diğer dinlere bakışını ve Ehl-i Kitaba nasıl bir yer verdiğini tespit etmek gerekir. Kur an bütün insanlığa hitap ediyor. Diğer dinlere inanan insanlara da hitap etmektedir. Kur an topyekûn insanların Müslüman olması durumundan söz etmez. Kur an İslâm dışı dinlerin varlığını kabul etmiş zorla İslâm a getirilmelerini kabul etmemiştir. 43 Rabbin dileseydi bütün insanları muhakkak ki bir tek ümmet yapardı. Hâlbuki ihtilaf edip duracaklardır. 44 Bu konuda Hz. Peygamber e yönelik olarak ifade edilen bir ayette de farklı dinlerin olacağı İslâmın bütün insanları Müslüman olmak için zorlamak gibi bir amacının olmadığı açıktır. Eğer Rabbin dileseydi yeryüzünde kim varsa hepsi toplu olarak iman ederdi. O halde insanları hep inansınlar diye sen mi zorlayacaksın? 45 İslâm dışında dinlerin varlığını kabul eden Kur an bu din mensuplarına karşı uygulanacak tavrı da belirlemiştir. İslâm dışı dinlerden bir kısmı Ehl-i Kitap olarak adlandırılmış ve onlara farklı hükümler konulmuştur. İslâm öncesi Arap literatüründe Yahudi 43 Aydın, Mehmet, Müslümanların Hıristiyanlara Karşı Yazdığı Reddiyeler ve Tartışma Konuları, TDV Yayınları, Ankara 1998, s.6 44 Hud 11/ Yunus 10/99

23 9 ve Hıristiyanlar için kullanılan Ehl-i Kitap kavramı Kur an ve sünnette de aynı anlamı korumuştur. 46 Kur an da Ehl-i Kitap kavramı yanında kitap verilenler 47, kitap verdiklerimiz 48, kendilerine kitaptan pay verilenler 49, kitaba varis olanlar 50, yanında kitap bilgisi olanlar 51, kitabı okuyanlar 52 gibi ifadeler de yer almaktadır. Bu ayetler Kur an bütünlüğü içinde değerlendirildiğinde Ehl-i Kitap denilen kimselerin Tevrat ve İncil e inanan kimseler olduğu anlaşılmaktadır. Ehl-i Kitap kavramı Müslümanlar için kullanılmaz. 53 Kur an ın bazı ayetlerinde Ehl-i Kitabın Yahudi ve Hıristiyanlar olduğu açıkça zikredilmiştir. De ki: Ey Ehl-i Kitap! Siz Tevrat ı, İncil i ve Rabbinizden size indirileni tutup uygulamadıkça hiçbir şey değilsiniz 54 Ey Ehl-i Kitap, neden İbrahim hakkında tartışıyorsunuz? Hâlbuki Tevrat ve İncil ancak ondan sonra indirildi. Düşünmüyor musunuz? 55 Yahudiler ve Hıristiyanlar, Biz Allah ın oğulları ve sevgilileriyiz, dediler. De ki: o halde niçin günahlarınızdan ötürü (Allah) size azap ediyor?..ey Ehl-i Kitap elçilerin arasının kesildiği ve boşluk meydana geldiği sırada size elçimiz geldi, size gerçekleri açıklıyor ki: Bize bir müjdeci ve uyarıcı gelmedi demeyesiniz 56 Bunlar ve başka ayetlerden de anlaşılan Kur an da Ehl-i Kitap olarak kabul edilen kişiler, Yahudi ve Hıristiyanlardır. Kur an da Haniflik, Yahudilik, Hıristiyanlık, Sabiîlik ve Mecusi dinlerinden bahsedilir. Haniflik ile Hz. İbrahim in dini anlaşılmıştır. Sabiîlik ve Mecusilik sadece isim olarak geçer. İslâmın ortaya çıktığı dönemde dünyada pek çok din bulunmasına rağmen Kur an da bunlardan bahsedilmez. İslâmın ortaya çıktığı coğrafyada Araplar arasında o dinlere mensup insanların olmadığı gibi o dinler hakkında bilgiler de bulunmamaktadır. 57 Kur an da geçen Ehl-i Kitap kavramı ile o zaman Hicazın kuzeyinde ve güneyinde bulunan Yahudi ve Hıristiyanların kastedildiği söylenilmektedir. 58 Kur an ın indiği dönemde o coğrafyada bulunan dinler hakkında şu bilgiler verilmektedir: Güney Arabistan da genel dinî anlayış yıldızperestlikti, Güney Arabistan da Yahudiler ve Hıristiyanlar da 46 Güner, a.g.e, s Bakara 2/101,144, Bakara 2/121, Nisa 4/44,51 50 Şura 42/14 51 Yusuf 13/94 52 Yunus 10/94 53 Güner, a.g.e, s.37; Kaya, a.g.md, C.10, s Maide 5/68 55 Alî İmran 3/65 56 Maide 5/ Kaya, a.g.md, C.10, s Paçacı, Mehmet, Kur an da Ehl-i Kitap Anlayışı, TDTD Yayınları, Ankara 2004, s.41

24 10 bulunmaktaydı. Kuzey Arabistan da Yahudilik ve Hıristiyanlık yaygın olmakla birlikte hâkim dini anlayış putperestlikti. İslâmın ortaya çıktığı Orta Arabistan da da hâkim dinî inanış putperestlikti. 59 Kur an da adı geçen Sabiîlik hakkında bilgi yoktur. Sabiîliği Hıristiyanlığın ve Yahudiliğin bir mezhebi olarak görüp Ehl-i Kitap kabul edenler olmuştur. Sabiîlik Kur an da üç yerde geçer. 60 Kur an da adı geçen Mecusiler 61 hakkında da bilgi verilmemiştir. Kur an ın Ehl-i Kitaba bakışını iki açıdan ele alabiliriz. Birincisi itikadî açıdan, bu alanda Yahudiler ve Hıristiyanlar İslâma davet edilmişlerdir. Yahudi ve Hıristiyanların inançlarındaki yanlışlıklar da açıklanmıştır. İkincisi sosyal açıdan, bu alanda toplum hayatında Müslümanlar ile Ehl-i Kitabın karşılıklı saygı ile bir arada yaşayabilecekleri anlaşılmaktadır. Kur an, İslâm dışı dinler arasında Ehl-i Kitaba ayrı bir yer vermiştir. Ehl-i Kitabın eksikleri ve yanlışlıklarının anlatılmasının yanında Ehl-i Kitabla ilişkiler kurulması da önerilmektedir. 62 İslâmın ortaya çıktığı dönemlerde bulunan dinlerden müşrikler İslâma davet edilmiş ve bundan taviz verilmemiştir. Ancak Kur an ın Ehl-i Kitaba yaklaşımı da daha ılımlı olmuştur. Ehl-i Kitaba İbrahim dininde uzlaşım teklifi yapılmıştır. 63 Kur an da Yahudi ve Hıristiyanların Ehl-i Kitap olarak kabul edilmesi bu iki dinin Allah, peygamber, kitap, ahiret inançlarının olması ilahî kaynağa dayanması ve o dönem insanları tarafından bilinmesi sebebiyledir. 64 Bu ortak noktalar sebebi ile Ehl-i Kitap diğer dinlerden farklı kabul edilmiştir. Vahiy sürecinin ilk dönemlerinde Ehl-i Kitap ile ilgili ilk ayetlerde hitap oldukça yumuşaktır. Bu tavır Ehl-i Kitap ile ilişkilerde ilk olarak yumuşak bir zeminde yaklaşmanın esas alındığını gösterir. Medine de Yahudilerin Müslümanlarla olan anlaşmaları bozmaları üzerine Ehl-i Kitap ile ilgili ayetlerde de üslubun sertleştiği görülmektedir. 65 Medine de 59 Özkan, Ali Rafet, İslâmın Ortaya Çıktığı Dönemlerde Arap Yarımadasındaki Diğer Dinlerin Durumu, TDTD Yayınları, Ankara 2004, s Hacc 22/17, Bakara 2/62, Maide 5/69 61 Hacc 22/17 62 Kaya, a.g.md, C.10, s Sarıkçıoğlu, Ekrem, İslâm Dışı Dinlerde Kur an ın Temel Yaklaşımı ve İbrahimî Din Ölçüsü, TDTD Yayınları, Ankara 2004, s Kaya, a.g.md, C.10, s.517; Sarıkçıoğlu, a.g.t, s Okuyan, Mehmet, Öztürk Mustafa, Kur an Verilerine Göre Öteki nin Konumu, Kaknüs Yayınları, İstanbul 2001, s.178

25 11 Yahudilerle yaşanılan olumsuz şartlara rağmen Kur an bütün Ehl-i Kitabı aynı kategoride değerlendirmemiştir. 66 Kur an ın ilk ayetlerinin indiği Mekke döneminin ilk zamanları hakkında tefsirlerde Hıristiyanlardan söz edilmez. Bu dönemde Yahudi ve müşriklerden bahsedilir. Mekke döneminde Hıristiyanlarla ilişkinin olduğu olaylar içinde Habeşistan hicreti önemlidir. 67 Habeşistan a giden Müslümanların orada Hıristiyanlar hakkında verdiği bilgiler onlar hakkında bilgi sahibi olduklarını göstermektedir. Mekke dönemimin sonlarına doğru inen ayetlerde Ehl-i Kitaba söyleneler Yahudi ve Hıristiyanların ayrılığa düşerek dinlerini parçaladıklarıdır. 68 İnanç konularında eleştirildikleri görülmektedir. Ehl-i Kitap Kur an da eleştirilmesine rağmen müşriklerle Ehl-i Kitap arasında bir tercih söz konusu olduğunda Kur an Ehl-i Kitap yanında yer almıştır. Bizansla Sasaniler arasındaki savaşta Müslümanların ve Kur an ın tavrı buna örnek gösterilebilir. 69 Mekke dönemindeki ayetlerde Kur an ın Hz. Musa ve Hz. İsa ya gelen vahyin devamı olduğu vurgulanmış, Yahudi ve Hıristiyanların içinde bulundukları ayrılıklara da değinilmiştir. 70 Medine ye yapılan hicret sonrasında Yahudilerle bir ittifak kurulmuştur. Bu durum Müslümanlar ile Ehl-i Kitabın tarihi ve teolojik köken birliği nedeniyle doğal bir durumdur. Ancak Yahudilerle Müslümanlar farklı dinî gruplardır. Bu durum daha sonraki gelişmelerle ortaya çıkmıştır. 71 Medine den Yahudilerin uzaklaştırılmasından sonra Hıristiyanlar ile ilişkiler göze çarpmaktadır. Tebük seferinin yapıldığı dönemde Hıristiyan bir heyet Medine ye gelmiştir. 72 Kur an ın Ehl-i Kitaba değişik zamanlarda yakın ya da uzak duruşları olmuştur. Yahudilerle Mekke dönemi ve Medine dönemimin ilk zamanlarında yakın bir duruş varken daha sonra uzak ilişkiler görülmektedir. Vahiy sürecinde Hıristiyanlarla ilişkiler Yahudiler gibi olmamıştır. Ne Yahudilerle olduğu kadar yakın ne de onlar kadar sert olmuştur. Müslümanlarla Hıristiyanların yaşanılan mekân olarak farklı yerlerde bulunmaları sebebiyle Yahudiler gibi yoğun ilişkiler yaşanmamıştır. Kur an ın indiği vahiy sürecinden sonra durum 66 Okuyan, a.g.t, s Paçacı, a.g.t, s Paçacı, a.g.t, s Paçacı, a.g.t, s Paçacı, a.g.t, s Paçacı, a.g.t, s Paçacı, a.g.t, s.59

26 12 tersine dönmüştür. Hıristiyanlarla Müslümanlar daha sonraki dönemlerde yapılan fetihler neticesinde yoğun ilişkiler içine girmişlerdir. 73 Vahyin iniş sürecinde Ehl-i Kitap ile Müslümanlar arasındaki ilişkiler inen ayetlerdeki ifadeler üzerinde etkili olmuştur. Ancak Kur an da her zaman genel olarak Ehl-i Kitap için olumlu ifadeler de yer almıştır. Kur an kendisini önceki kitapların devamı ve tasdikçisi olarak ilan etmiştir. Bu konuda Kur an içerik olarak kendisinin önceki kitaplarda bulunduğunu ifade etmektedir. 74 Tevrat ve İncil deki ahlâki ilkeler üslûp farklılıklarıyla Kur an da yer alır. Hz. Musa ya verilen On Emir ve Hz. İsa nın Dağdaki Vaaz ında geçen ilkeler Kur an da topluca değilse de değişik ayetlerde yer alır. 75 Kur an da çok yönlü olarak ele alınan Ehl-i Kitap ve diğer mensupları İslâma davet edilirler 76 Bunun sebebi Allah inancı konusundaki yanlış inanışlardan kaynaklanmaktadır. İnançlarındaki bazı özelliklerden dolayı yerilmişlerdir. Bu konuda Kur an da Üzeyir Allah ın oğludur dediler 77, Buzağıyı put edindiler 78, Bize belli günler hariç ateş dokunmayacak dediler 79, Hz. İsa yı öldürdüklerini söylediler 80, Peygamberleri yalanladılar 81, Hz Muhammed i 82, Kur an ı ve Allah ın ayetlerini bile bile inkâr ederler 83, Allahın eli bağlıdır dediler 84 ifadeleri ile Yahudiler yerilmişlerdir. Hıristiyanlar da Dinlerinde aşırı giderler 85, Hz.İsa Allah ın oğludur dediler 86, İsa ve annesini Tanrı edindiler 87 ifadelerinde geçen inançları dolayısıyla yerilmişlerdir. Ehl-i Kitap inanç konusundaki bu ayrılıklarına rağmen Ehl-i Kitap tanımı ile ifade edilmeleri sebebiyle müşriklerden ayrı kabul edilmişlerdir. İnanç konusundaki ayrılıklarına rağmen Ehl-i Kitap kabul edilerek diğer dinlerden farklı tutulmuşlardır. 88 Bir taraftan Yahudi 73 Paçacı, a.g.t, s Şuara 26/ Okuyan, a.g.t, Nisa 4/47, Araf 7/ Tevbe 9/30 78 Bakara 2/92 79 Ali imran 3/24 80 Nisa 4/ Maide 5/70 82 Bakara 2/ Bakara 2/89-91; Alî imran 3/70-98; Nisa 4/ Maide 5/64 85 Nisa 4/ Tevbe 9/30 87 Maide 5/ Kaplan, İbrahim, İslâma Göre Hıristiyanlık, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2008, s.70

27 13 ve Hıristiyanlar inanç konusunda yerilmişler, öbür taraftan diğer din mensuplarından farklı bir konumda kabul edilmişlerdir. Araplar İslâmdan önce Yahudi ve Hıristiyanlarla birlikte Mecusiler ve Sabiîlerinde yaşadığı bir coğrafyada sadece Yahudi ve Hıristiyanları Ehl-i Kitap kabul etmişlerdir. Kur an ın üslubunda da Ehl-i Kitap kavramının yalnızca Yahudi ve Hıristiyanlar için kullanıldığı görülmektedir. 89 Yahudiler ve Hıristiyanlar inanç konularında eleştirmelerine karşılık Yahudi ve Hıristiyan kadınlarla evliliğe ve onların kestiklerinin yenilmesine izin verilerek bu dinlerle bir arada yaşama imkânı sağlanmıştır. 90 Kur an da Ehl-i Kitaba tanınan kadınlarıyla evlenme ve kestiklerinin yenilmesi hususunda onlara tanınan bir ayrıcalık vardır. Bu durum aynı zamanda Müslümanlara da Ehl-i Kitap toplumu içinde yaşama konusunda kolaylık sağlamaktadır. 91 C. Hz Peygamber in Ehl-i Kitaba Yaklaşımı Hz. Peygamber in geldiği dönemlerde Doğu iki büyük devlet tarafından paylaşılmıştı. Hıristiyan olan Doğu Roma İmparatorluğu İstanbul dan Avrupa nın güneyine Ön Asya ve Mısır dan Atlas Okyanusuna kadar olan alanı kaplıyordu. İran Şehinşahlığı ise Asya nın büyük bir kısmına hükmediyordu. 92 İslâmın ortaya çıktığı dönemde bölgede Yahudi ve Hıristiyanlar bulunuyordu. Yahudilerin bölgeye gelişi gördükleri baskılar sonucu M.Ö. 586 ve M.S. 70 yıllarında olmuştur. 93 Hıristiyanların bölgeye ne zaman geldiği kesin değildir. Ancak ilk zamanlardan itibaren misyonerlik, ticaret ve kölelik yoluyla bölgeye geldikleri belirtilmiştir. 94 Arap yarımadasında Hıristiyanların yaşadıkları bölgeler Gassan, Kudaa, Eyle, Dumetü l-cendel kabilelerinin yaşadığı yerlerdir. Necran ise Hıristiyanların ise en güçlü oldukları yer idi. 95 Beni Tağlib, Beni Bekr, Beni Tayy, Beni Tamim, Beni Kenda kabileleri arasında da Hıristiyanlar mevcuttu. 96 Mekke de Ehl-i Kitabın varlığı konusunda bilgiler azdır. Mekke de oldukça az Hıristiyan bulunduğu, bunların Hıristiyan köle, tüccar ve misyonerlerden oluştuğu ifade 89 Güner, a.g.e, s Aydın, a.g.e, s.9 91 Ulutürk, Veli, Kur an da Ehl-i Kitap, İnsan Yayınları, İstanbul 1996, s.8 92 Turnagil, Ahmet Reşid, İslâmiyet Ve Milletler Hukuku, Sebil Yayınevi, İstanbul 1977, s Özkan, a.g.t, s Güner, a.g.e, s Aydın, a.g.e, s.16; Hamidullah, İslâm Peygamberi, Beyan Yayınları, Çev. Mehmet Yazgan, İstanbul 2004, s Özkan, a.g.t, s.21

28 14 edilmektedir. 97 Mekke de Yahudilerin varlığı konusunda da bilgiler azdır. Burada Yahudilerin bulunmadığına dair görüşler de vardır. 98 Medine de Yahudiler bulunuyordu. Medine deki Yahudiler üç büyük kabileye ayrılmışlardı. Bunlar Nadir, Kaynuka ve Kureyza idi. 99 Medine deki Hıristiyan varlığı ise yok denecek kadar az olup sayılarının elli kadar olduğu bildirilmektedir. 100 Hz. Peygamber in Ehl-i Kitap hakkındaki bilgisinin ne olduğuna bakarsak Ehl-i Kitap kimselerin bulunduğu bir toplumda yaşayan peygamber onların varlığından haberdardı. Peygamberlik görevine geldiğinde Hz. Musa, Hz. İsa gibi peygamberlik geleneğinin bir halkası olduğunu önceki kitapları tasdik etmek için geldiğini biliyordu. Ehl-i Kitaba yaklaşımı da bu bilinç üzere olmuştur. Hz. Musa, Hz. İsa gibi bir peygamber olan Hz. Muhammed bir açıdan Yahudi ve Hıristiyanlarla köken birliği sebebiyle yakınlık kurarken asıl vahiyden uzaklaştıkları hususları dile getirerek onlardan ayrıldığı noktaları da göstermiştir. 101 Bütün peygamberlerin görevi tevhit ilkesini yaymaktır. Kendinden önceki kitapların doğrulayıcısı olarak gelen Hz. Peygamber in diğer dinlerden insanlarla ilişki kurması da kaçınılmazdır. Hz. Peygamber in Ehl-i Kitap olan Yahudi ve Hıristiyanlara karşı takındığı tavrı belirlemek önemlidir. 102 Hz. Peygamber in Kur an destekli Ehl-i Kitaba yaklaşımı daha sonraki dönemler içinde örneklik teşkil etmesi bakımından önemlidir. Hz. Peygamber in Ehl-i Kitap ile ilişkilerini ve tutumunu anlamak için hayatı boyunca Ehl-i Kitapla ne tür ilişkilerde bulunduğuna bakmak gerekir. Hz. Peygamber peygamberlik geleneğinin bir devamı olarak Hz. Musa ve Hz. İsa ile bağlarını inkâr etmemiştir. Ancak Yahudi ve Hıristiyanların inançlarındaki yanlışlıkları da vurgulamıştır. Kur an ve Hz. Peygamber tarafından Ehl-i Kitap ilahi kaynağa yakınlığını ve saflığını koruğu ölçüde övülmüş, saflığını kaybeden pek çok husus eleştirilmiş ve aslına dönülmesi istenmiştir. 103 Hz. Peygamber tarihi süreç içinde oluşan tahriflerden ilahi vahyi arındırmak için gelmiştir. Hz. Peygamber in genel tutumu bu olmakla beraber Mekke döneminde ve Medine döneminde Ehl-i Kitapla ilişkilerinde farklılık görülmektedir. Mekke döneminde Ehl-i Kitapla ilişkiler sınırlı olmuş ve inanç yönünden eleştirilmişlerdir. Medine döneminde birlikte 97 Hamidullah, a.g.e, s Hamidullah, a.g.e, s Hamidullah, a.g.e, s.460, Hamidullah, a.g.e, s Aydın, a.g.e, s Güner, Osman, Hz. Peygamber in Öteki ne Bakışı, Kaknüs Yayınları, İstanbul 2001, s Güner, a.g.t, s.220

29 15 yaşamaya başlanılmasıyla birlikte ilişkiler artmıştır. Hukukî, askerî, sosyal pek çok alanda birlikte yaşamanın örnekleri oluşmuştur. Hz. Peygamber in Mekke de tüccar ve köleler dışında Ehl-i Kitapla yoğun ilişkileri görülmez. 104 Mekke döneminde Ehl-i Kitapla ilişkilerde göze çarpan örnekler Hıristiyan Habeşistan a hicret ve Mekke ye gelen bir heyetle Hz. Peygamber in görüşmesidir. 105 Hz. Peygamber Mekke de müşriklerin baskıları artınca Müslümanların Hıristiyan bir ülke olan Habeşistan a hicret etmelerini istemiştir. Müslümanlar bu Hıristiyan ülkede güven içinde olmuşlardır. 106 Hz. Peygamber in İslâm davetini yayması Ehl-i Kitap kimselerin dikkatini çekmiştir. Mekke ye Habeşistan dan yirmi kadar Hıristiyandan oluşan bir heyet peygamberle görüşmek için gelmiştir. 107 Hz. Peygamber in Yahudi ve Hıristiyanlara tavırlarında farklılık görünür. Yahudiler ile sosyal ve siyasal bazı anlaşmazlıklar yaşanırken Hıristiyanlarla ilişkilerde itikadî konuların ağırlık kazandığı görünür. 108 Bu durum Yahudilerle inanç konusunda anlaşmazlık yok anlamına gelmez. Yahudilerle anlaşmazlıklar inanç konularında olmakla birlikte siyasî tartışmalar daha fazla olmuştur. Hıristiyanlar ile de bir arada yaşama tecrübesinin fazla olmaması nedeniyle hukukî ve siyasî çatışmalar daha az olmuştur. İlahî kaynaklı bütün dinlerde Tevhit zorunlu bir ilkedir. Ehl-i Kitap bu konuda eleştirilmiştir. 109 Tanrı konusunda fikir birliği olması gerekir. Ehl-i Kitabın Tanrı konusundaki görüşleri Allah a çocuk isnat etme 110 Teslis 111 gibi hususlar sebebiyle bozulmaya uğradığı görülmektedir. Ehl-i Kitapla ilk ve en önemli tartışma konusu budur. 112 Ehl-i Kitabın Hz. Peygamber e tavırları ve diğer peygamberler konusundaki görüşleri de eleştirilmiştir. 113 Ehl-i kitaba gönderilen kitapları tahrif ettikleri de söylenmiştir 114 Hz. Peygamber bu sebeplerden dolayı Ehl-i Kitaba dini konularda soru sorulmamasını 104 Güner, a.g.e, s Güner, a.g.e, s Aydın, a.g.e, s Güner, a.g.e, s Hamidullah, a.g.e, s,613; Aydın, a.g.e, s Tevbe 9/ Yuhanna 3/16-18, Tevbe 9/ Maide 5/17, Aydın, a.g.e, s Bakara 2/146, Güner, a.g.e, s Bakara 2/75, Güner, a.g.e, s.256

30 16 istemiştir. Ehl-i kitabın sözlerinin tasdik de tekzip de edilmemesini istemiştir. 115 Hz. Peygamber in bu sözü tarih boyunca uğrayan tahrifin bilinmemesi sebebiyledir. Hz. Peygamber in bu tahrifleri düzeltmek için gelmesi sebebiyle bu doğal bir davranıştır. Kur an-ı Kerim bir takım hukukî kurallar içermektedir. Hz. Peygamber de Kur an ın en yetkili uygulayıcısıdır. İslâmda hukukun kaynağı dindir. Kur an tarafından belirlenen kurallar ve Hz. Peygamber in Yahudilerle ve müşriklerle yaşadığı mücadeleler, İslâm toplum ve devlet yapısının nasıl olacağını göstermiştir. Hukukî alanda Hz. Peygamber Kur an ın uygulanması konusunda örneklik teşkil etmektedir. Hz. Peygamber Medine ye hicret ettiğinde orada 1500 Müslüman, 4000 Yahudi ve geri kalanı da müşrik olmak üzere on bin kişi yaşıyordu. 116 Medine de yaşayan bu gruplar ile hukukî, malî ilişkileri düzenleyen Medine vesikası düzenlemiştir. 117 Bu vesikada Müslüman ve gayr-i müslim unsurların devletin vatandaşı kabul edilip, haklarının ve yükümlülüklerinin düzenlendiği görülür. İslâm toplumu din birliği esasına dayanmasına rağmen farklı dinî gruplar bu toplumda yer almıştır. Bu dinî gruplar içinde de Ehl-i Kitaba farklı bir statü tanınmıştır. Zimmet akdi ile gayr-i müslimlere İslâm toplumunda yer verilmiştir. 118 Zimmet akdinin yapılması için kişinin dini önem arz etmektedir. Cizye ayetinin 119 gelmesiyle bu hak Ehl-i Kitaba tanınmıştır. Cizye alınarak yapılan zimmet akdinin neticesinde Ehl-i Kitaba İslâm toplumu içinde yer almalarıyla dinî özgürlükleri tanınmış, can ve mal emniyetleri garanti edilmiş, hukukî alanda da özerklik tanınan bir alan bulunmuştur. Hz. Peygamber döneminde cizye alınarak zimmet akdi Yahudi ve Hıristiyanlarla yapılmıştır. Hz. Peygamber bu konuda Mecusilere de Ehl-i Kitap muamelesi yapılmasını istemiştir. 120 Hz. Peygamber döneminde Arap putperestleri ve mürtedler ile zimmet akdinin yapıldığına dair bilgi olmadığı için Hanefi mezhebinde bu iki grupla zimmet sözleşmesinin yapılmayacağı söylenmiştir. 121 Hz. Peygamber döneminde Ehl-i Kitaba da müşriklere de İslâma girmeleri için baskı yapılmamıştır. Kur an tarafından verilen bu dini özgürlük hakkı Hz. Peygamber in 115 Canan, a.g.e, C.13, s Hamidullah, a.g.e, s Güner, a.g.e, s Serahsi, Şerhu s-siyeri l-kebir, Çev. İbrahim Sarmış, M.Sait Şimşek, Eğitaş Yayınları, Konya 2001, 5 Cilt, C.1, s Tevbe 9/ Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.210

31 17 uygulamalarında görülmüştür. Medine vesikasında, yapılan anlaşmalarda ve Hz. Peygamber in ordu komutanlarına verdiği talimatlarda dini özgürlüğün teminat altına alındığı görünmektedir. 122 Kamu hukuku alanına girmeyen konularda Ehl-i Kitaba hukukî özerklik de tanınmıştır. 123 Hz. Peygamber in Ehl-i Kitabın kendisine getirdiği hukukî sorunları çözüme kavuşturduğu görünmektedir. 124 Hz. Peygamber İslâmı tebliğ etmiştir, insanların zorla İslâma getirilmelerine de karşı çıkmıştır. Ehl-i Kitapla yapılan anlaşmalarda da din özgürlükleri tanınmıştır. Zorunlu durumlarda savaşa da başvurulmuştur. Savaş İslâmı tebliğde güçlüklerle karşılaşınca başvurulan bir araçtır. 125 Hz. Peygamber in Mekke döneminde savaşa başvurulmazken Medine döneminde savaşa başvurulduğu görünmektedir. Hz. Peygamber in yaptığı savaşların sebeplerine bakıldığında İslâm devletinin güvenliği için ve meşru müdafaa durumlarında yapıldığı görülür. 126 Hz. Peygamber yapılan anlaşmalar ve savaşlar ile İslâm devletinin güvenliğini sağlayınca devlet ve kabile reislerine İslâma davet mektupları yazmıştır. 127 Hıristiyan olan Mısır Mukavkısına, 128 Hıristiyan olan Gassan hükümdarına, 129 Bizans hükümdarı Heraklius a 130 İslâma davet mektupları göndermiştir. Hz. Peygamber Medine ye gelen heyetlerle de görüşmüştür. Bunlardan biri Hıristiyan Necrân heyeti ile yaptığı görüşmedir. 131 Hz. Peygamber in Necrânlılarla yaptığı görüşmede Alî İmran suresinin ilk 80 ayeti nazil olmuştur. 132 Necrânlılar İslâmı kabule yanaşmamış cizye karşılığında din, can ve mal güvenlikleri sağlanarak geri dönmüşlerdir. 133 Hz. Peygamber toplumsal hayatta Ehl-i Kitapla sosyal bazı ilişkilerde bulunmuş ve bu konuda da örneklik teşkil etmiştir. Bu konudaki ilişkileri selamlaşma, komşuluk, 122 Güner, a.g.e, s Güner, a.g.e, s.285; Karaman, Hayreddin, Mukayeseli İslâm Hukuku, İz Yayıncılık, İstanbul 2009, 3 Cilt, C.3, s Güner, a.g.e, s Hamidullah, Muhammed, İslâmda Devlet İdaresi, Beyan Yayınları, İstanbul 1998, s Güner, a.g.e, s Aydın, a.g.e, s Hamidullah, İslâm Peygamberi, Hamidullah, a.g.e, s Hamidullah, a.g.e, s Hamidullah, İslâm Peygamberi, s Aydın, a.g.e, s Hamidullah, a.g.e, s.518

32 18 hediyeleşme, evlilik, giyim kuşam, ticaret gibi günlük hayattaki ilişkilerdir. Hz. Peygamber in Medine ye hicreti ile sosyal hayatı da değişmiştir. Ehl-i Kitabın yaşadığı bir yere hicret edilmesiyle onlarla günlük hayatta ilişkiler içine girilmiştir. Kur an da Ehl-i Kitap kadınlarla evliliğe izin verilmiştir. 134 Hz. Peygamber in Ehl-i Kitap bir kadınla evlendiğine dair bilgi yoktur. Yahudi olan Safiye nin Müslüman olduktan sonra Hz. Peygamber le evlendiği bildirilmiştir. 135 Ancak sahabeden bazıları Ehl-i Kitap kadınlarla evlenmişlerdir. Bu konuda ruhsat olduğu görünmektedir. 136 İnsanlar arası ilişkilerden bir diğeri de ticari ilişkilerdir. Hz. Peygamber in Ehl-i Kitapla alış veriş yaptığını gösteren örnekler vardır. 137 Ehl-i Kitapla ticari ilişkiler yasaklanmamıştır. Hz. Peygamber ve ashabı Ehl-i Kitapla ticaret yapmışlardır. 138 Hz. Peygamber peygamberlik süresi boyunca Kur an a dayanarak Ehl-i Kitapla çeşitli ilişkilerde bulunmuştur. Ehl-i Kitap itikadî yönden eleştirilirken, sosyal hayatta Ehl-i Kitapla ilişkilerden kaçınılmamıştır. Bu konudaki uygulamaların ne şekilde olması gerektiğini Hz. Peygamber in hayatındaki örneklerde bulmak mümkündür. D. Tarihi Süreçte Ehl-i Kitaba Yaklaşımlar Gayr-i müslimler çeşitli gruplara ayrılarak incelenmiştir. Temelde iki ana gurubuna ayrılırlar. İlahî bir kitaba sahip olup Ehl-i Kitap olanlar ve Ehl-i Kitap olmayanlar. 139 Hz. Peygamber in vefatından sonra Yahudi ve Hıristiyanların Ehl-i Kitap olduğu konusunda görüş birliği olmasına rağmen, bunların dışında Ehl-i Kitap olanların bulunup bulunmadığı, kimlerin Ehl-i Kitap olduğu ve Ehl-i Kitabın sahip olduğu haklar ve yükümlülükler çeşitli tartışmalara neden olmuştur. 140 Ehl-i Kitabın kimler olduğu Kur an ve sünnette bildirilmesine rağmen bu konuda bir görüş birliği yoktur. Bu görüşler iki gruba ayrılmaktadır. Birincisi Ehl-i Kitabın sadece Yahudi ve Hıristiyanlar olduğunu savunanlardır. İkincisi Ehl-i Kitaba Yahudi ve Hıristiyanlarla birlikte diğer din mensuplarının da dâhil olduğunu savunanlardır. 134 Maide 5/5 135 Güner, a.g.e, s Güner, a.g.e, s, Canan, a.g.e, C.17, s.303; Merginâni, Şeyhu l-islâm Burhaneddin Ebu l-hasan Ali b. Ebu Bekr, el Hidaye Tercemesi, Çev. Ahmet Meylâni, Kahraman Yayınları, İstanbul 2004, 4 Cilt, C.3, s Güner, a.g.e, s Şehristanî, a.g.e, s Güner, a.g.e, s.21

33 19 Kitap yalnızca bizden önceki iki gruba indirildi 141 ayetinde geçen iki grubun Yahudi ve Hıristiyanlar olduğu savunulmuştur. Bu iki gruptan başkalarına verilen suhuf ların sahipleri Ehl-i Kitap olmaz; çünkü suhuf lar hüküm içermez, denilmektedir. 142 Bu görüştekiler, Sabiî ve Mecusileri Ehl-i Kitap değil kitap şüphesi olanlar olarak kabul ederler. Ehl-i Kitaba Yahudi ve Hıristiyanlar dışında diğer din mensuplarının da dâhil olduğunu söyleyenler çoğunluktadır. Hanefiler de bu gruptadır. Hanefilere göre; kendilerine suhuf verilenler de Ehl-i Kitap sayılmışlardır. Bu görüş daha sonraları daha da genişletilmiştir. İslâmın yayılmasıyla birlikte Ehl-i Kitap kavramının alanı genişletilmiştir. Hindu ve Budistler de bu kapsama alınmışlardır. 143 Ehl-i Kitap kavramının alanının genişlemesi zimmet akdi ile bağlantılıdır. Yahudi, Hıristiyan ve Mecusilerle yapılan zimmet akdi, sınırların genişlemesi ile yeni karşılaşılan dinlerle de yapılmıştır. 144 Müslümanlar dışındaki insanları iki gruba ayırabiliriz. Ehl-i Kitap olanlar ile Ehl-i Kitap muamelesi görecek olanlar ve Ehl-i Kitap kabul edilmeyenler. Ehl-i Kitap kabul edilmeyenler mürtedler ve Arap putperestleridir. İslâmın yayılmasıyla Ehl-i Kitap ile sadece Yahudi ve Hıristiyanların kastedildiği kanaati de değişmiştir. Bunun nedeni; Kur an da Sabiîlik, Mecusilik gibi ilahi olmayan dinlerden bahsedilmesi ve bu dinlerin de kitaplarının olması ve siyasî, sosyal, iktisadî şartların bunu gerektirmesidir. 145 Hz. Peygamber döneminde cizye vermek suretiyle Ehl-i Kitaba tanınan din, can ve mal emniyetleri daha sonraki dönemlerde de devam etmiştir. 146 Hz. Peygamber döneminde Necrân Hıristiyanları ile yapılan anlaşmada canları, malları, kiliseleri, dinlerinin korunacağı piskopos ve rahiplerin değiştirilmeyeceği garanti edilmiştir. 147 Raşid Halifeler döneminde de bu usul devam etmiştir. Hz. Ebu Bekir döneminde Anat halkı ile yapılan anlaşmada kilise ve havraların yıkılmayacağı, bayram günlerinde haç 141 Enam 6/ İbn Kayyım el-cevzîyye, Ebu Abdullah Muhammed b. Ebi Bekr, Ahkamu Ehli z-zimme, Beyrut 1961, 2 Cilt, C.2, s Kaya, a.g.md, C.10, s Fidan, a.g.e, s Kaya, a.g.md, C.10, s Köse, Saffet, Din ve Vicdan Hürriyeti, İz Yayıncılık, İstanbul 2003, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.127

34 20 çıkartmalarına engel olunmayacağı bildirilmiştir. 148 Hz. Ömer zamanında bu uygulamalar Irak, Suriye, Mısır bölgelerinde devam etmiştir. 149 Emeviler döneminde de Ehl-i Kitaba çok toleranslı davranılmıştır. Devlet idaresinde Hıristiyanlar görev yapmış, sarayda dinî tartışmalar yapılmıştır. 150 Abbasiler döneminde de Ehl-i Kitap vatandaşların dinî özgürlüklerinin, can, mal emniyetlerinin sağlanması devam etmiştir. 151 Selçuklular döneminde de Ehl-i Kitaba olumlu davranışlar devam etmiş can, mal, güvenlikleri sağlanmış özgürlükleri de devam etmiştir. 152 Osmanlı döneminde de Ehl-i Kitabın can, mal güvenlikleri ile din özgürlükleri devam etmiştir. 153 Hz. Peygamber döneminde müşrikler Ehl-i Kitap olarak görülmemişlerdir. Bu sebeple Yahudi ve Hıristiyanlar dışında Mecusi, Sabiî, Hindu ve Budistler Ehl-i Kitap kabul edilmemiş; ancak Ehl-i Kitap muamelesi görmüşlerdir. Tarihi süreç içinde Ehl-i Kitapla kastedilen Yahudi ve Hıristiyanlar yanında Arap putperestleri ve mürtedler dışındaki diğer din mensupları Ehl-i Kitap muamelesine tabi olmuşlardır. Ancak Yahudi ve Hıristiyanlar dışındaki diğer din mensuplarına Ehl-i Kitap denilmemiştir. Kadınlarıyla evlenme ve kestiklerinin yenilmesi konuları da sadece Yahudi ve Hıristiyanlar için geçerli olmuştur E. Mezheplere Göre Ehl-i Kitap 1. Hanefi Mezhebi Kur an da geçen ifadelerden ve Hz. Peygamber in söz ve uygulamalarına dayanılarak Yahudi ve Hıristiyanlar Ehl-i Kitap kabul edilmişlerdir. Bu iki din yanında Hanefiler Tevrat, İncil, Zebur ve suhuf gibi vahiy edilmiş bir kitabı olan her ümmetin Ehl-i Kitap olduğunu söylerler. 154 Mezheplerin Ehl-i Kitap saydıkları din mensupları evlenilmesi caiz olan kadınlar ve cizye konularında ortaya çıkar. 155 Ebu Hanife, Ehl-i Kitap olup olmadığı tartışmalı olan, isim olarak Kur an da geçen Sabiîleri Ehl-i Kitap kabul eder. Ebu Hanife ye göre; Sabiîler, Zebur okuyan Hz. İdris ya da Hz. Nuh a inanan, yıldızlara tapmayan, Müslümanların Kâbe ye saygı gösterdikleri gibi saygı 148 Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Aydın, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Köse, a.g.e, s Köse, a.g.e, s Kaya, a.g.md, C.10, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s.113

35 21 gösteren bir gruptur. 156 Hanefi imamlardan Ebu Yusuf ve İmam Muhammed e göre ise; Sabiîler Ehl-i Kitap kabul edilmezler. Sabiîler yıldızlara tapan bir grup olarak kabul edilmektedir. 157 Ehl-i Kitap olup olmadığı tartışmalı olan ve isim olarak Kur an da geçen bir diğer grup Mecusilerdir. Hz. Ömer zamanında Mecusilere nasıl davranılacağı araştırılmıştır. Abdurrahman b. Avf Hacer ve Bahreyn Mecusilerinden cizye alınması ve onlara Ehl-i Kitap muamelesi yapılmasını Hz. Peygamber in söylediğini bildirmiştir. 158 Hanefi mezhebinde Mecusiler Ehl-i Kitap kabul edilmezler. 159 Hindu ve Budistler konusunda cizyeye tabi olma bakımından Ehl-i Kitap statüsünde oldukları, kadınlarıyla evlenme ve kestiklerinin yenilmesi konularında müşriklere dâhil oldukları, Hanefi mezhebinde kabul edilmiştir. 160 Serahsi ye göre cizye ayetinde yalnızca Ehl-i Kitabın zikredilmesi bu kuralı sınırlandırmak için değil, belki cizyenin öncelikle Ehl-i Kitap tarafından kabul edilmesi gerektiğini göstermek içindir. 161 Ebu Yusuf, daha açık bir şekilde cizyenin İslâmdan dönen mürtedler ve Arap putperestler dışında Mecusi, Sabiî, putperest, ateşperest bütün gayr-i müslimlerden alınabileceğini söylemiştir. Putperest, ateşperest ve Mecusiler kestiklerinin yenilmesi ve kadınlarıyla evlenme konularında Ehl-i Kitap gibi değillerdir. Bu konudaki hadisler bu iki konuyu yasaklamış İslâm âlimleri ittifak etmiş uygulamada bu yönde olmuştur. 162 Hanefi mezhebinde Yahudi ve Hıristiyanlarla kendilerine suhuf gelenlerin de Ehl-i Kitap kabul edildiği görülür. Bunun dışındaki dinler Ehl-i Kitap kabul edilmezler; ancak kendileriyle cizye anlaşması yapılabileceği belirtilerek Ehl-i Kitap muamelesine tabi olabilecekleri kabul edilmiştir. Hanefi mezhebinde mürtedler ve Arap putperestleri ile cizye anlaşması yapılamaz. Bu iki grup Ehl-i Kitap statüsü verilenlere dâhil edilmezler Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Muhammed b. Ahmet es-serahsi, Mebsut, Editör, Mustafa Cevat Akşit, Gümüşev Yayınevi, İstanbul 2008, 30 Cilt, C.10, s Serahsi, a.g.e, C.10, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s. 210

36 22 2. Maliki Mezhebi Maliki mezhebinde Yahudi ve Hıristiyanların Ehl-i Kitap sayılmasında görüş birliği vardır. Sabiîler de Ehl-i Kitap sayılırlar. Cizye alınması konusunda da Kureyş putperestleri hariç Arap müşrikleri de dâhil herkesi dâhil ederler Şafiî Mezhebi Kitap yalnız bizden önceki iki topluluğuna indirildi 165 ayetine dayanılarak Ehl-i Kitabın Yahudi ve Hıristiyanlar olduğu kabul edilmektedir. Şafiî mezhebinde de bu ayetten hareket edilerek sadece Yahudi ve Hıristiyanlar Ehl-i Kitap kabul edilmişlerdir. 166 Kitap dışında suhuf verilenler Ehl-i Kitap kabul edilmemiştir. Bunun nedeni; suhuflarda hüküm içeren ayetlerin bulunmamasıdır. 167 Sabiîlerin Ehl-i Kitap sayılıp sayılmayacağı konusunda iki görüş vardır. Birincisine göre; Zebur a, Hz. Şit, Hz. İdris, Hz. İbrahim in sahifelerine inananlar, Ehl-i Kitap kabul edilmezler. 168 İkinci görüşe göre incelemeye alınırlar, inançları Yahudi ve Hıristiyanlara benziyorsa Ehl-i Kitap kabul edilirler. Eğer inançları bu iki gruba benzemiyorsa putperest kabul edilirler. 169 İmam Şafiî nin kendilerine verilmiş bir kitapları varken işledikleri fiiller sebebiyle semaya kaldırıldığına dair Hz. Ali den 170 gelen rivayete dayanarak Mecusileri Ehl-i Kitap kabul ettiği söylenir. Ancak kestiklerinin yenilmesi ve kadınlarıyla evlenilmesine karşıdır Hanbelî Mezhebi Hanbelî mezhebinde de ilgili ayete 172 dayanılarak sadece Yahudi ve Hıristiyanlar Ehl-i Kitap kabul edilirler. Kendilerine suhuf verilenlerin Ehl-i Kitap olmadığını suhufların hüküm içermediğini söylerler Bilmen, a.g.e, C.3, s.425; Sehnun, İbn Abdi s-selam, Müdevvenetü l-kübra, Beyrut ty, C.2, s Enam 6/ Kaya, a.g.md, C.10, s Bilmen, a.g.e, C.2, s Bilmen, Ömer Nasuhî, Hukuku İslâmiyye ve Istılahatı Fıkhîyye Kamusu, Bilmen Yayınevi, İstanbul 1967, 8 Cilt, C.3, s Bilmen, a.g.e, C.2, s İbn Kayyım, el-cevziyye, a.g.e, C.2, s Şafiî, Muhammed b. İdris, el-ümm, Kahire 1968, C.4, s.159; İbn Kayyım, el-cevziyye, a.g.e, C.1, s Enam 6/ Kaya, a.g.md, C.10, s.517; İbn Kayyım, a.g.e, C.1, s.15

37 23 Sabiîlerin Ehl-i Kitap kabul edilmesi konusunda Sabiîlerin incelemeye alınmasını bu inceleme sonucunda da Yahudi veya Hıristiyanlardan bir gruba dâhil edilmesini savunurlar. Sabiî olarak Ehl-i Kitap kabul edilmezler. 174 Ahmet b. Hanbel, Sabiîliği Yahudilik ve Hıristiyanlığın bir mezhebi olarak görmüş ve Ehl-i Kitap kabul etmiştir. 175 Ehl-i Kitap olup olmadığı konusunda görüş bildirilen diğer bir grup Mecusiliktir. Mecusiler Hanbelî mezhebinde de Ehl-i Kitap kabul edilmezler. Ancak Mecusiler ayrı bir grup olarak Ehl-i Kitap şüphesi olanlar olarak kabul edilirler. 176 II. EHL-İ KİTAPLA İLGİLİ HANEFİ MEZHEBİ FIKIH KİTAPLARI A. Ebu Yusuf, Kitabu l-haraç, Çev. Ali Özek, Hisar Yayınevi, İstanbul Ebu Yusuf ( 113/ /798) Ebu Yusuf Yakub b. İbrahim b. Habib el-kûfi, Kûfe de doğmuştur. Sahabeden Sad b. Habta nın neslindendir. 177 Ebu Hanife nin ölümünden sonra Bağdat a gelen Ebu Yusuf, üstün zekâ ve anlayışı ile dikkat çekmiş ve kadı olarak tayin edilmiştir. 178 Üç Abbasi halifesi Mehdi, Hadi ve Harun Reşid dönemlerinde kadılık yapmıştır. Görüşlerini hadis ile desteklemeye çalışan rey ekolünün ilk âlimlerindendir. 179 Ebu Yusuf un fıkıhta en fazla ağırlık verdiği konu reydir. Ebu Yusuf un savunduğu bu yöntem çok eleştirilmekle beraber daha sonraki İslâm hukukçularını büyük ölçüde etkilemiştir. 180 Ebu Yusuf un Hanefi fıkhına yaptığı hizmetler çok büyüktür. Kadılık görevi ile Hanefi mezhebinin tatbikattaki yerini hazırlamış bizzat uygulanmasını sağlamıştır. Kadılık görevi ile halkın sorunları ile karşılaşmış ve onları halletmenin yollarını aramıştır. Bu sebeple onun kıyas ve istihsanları amelî hayata dayanmış nazarî bilgiler olarak kalmamıştır. 181 Yargı işlerini yürütecek kadıların rütbe sıralanışını, giyimlerini, protokoldeki yerlerini, gelir kaynaklarını tespit eden Ebu Yusuf un koyduğu esaslar Osmanlı döneminin 174 Bilmen, a.g.e, C.2,s.104; Zeydan, Abdülkerim, Ahkamu z-zimmîyyin ve l-müste menin fi Dari l-islâm, Bağdat 1976, s.12-13; İbn Kayyım, a.g.e, C.1, s.77, Kaya, a.g.md, C.10, s Zeydan, a.g.e, s Ana Britannica, Ebu Yusuf md, İstanbul 1989, C.7, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Es-Sağirci, Esad Muhammed Said, Delilleri ile Hanefi Fıkhı, Çev. Halil Aldemir, Savaş Kocabaş, Soner Duman, Karınca & Polen Yayınları, İstanbul 2009, s.2, Ana Britannica, a.g.md, C.7, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.16

38 24 son günlerine kadar uygulanmıştır. 182 Yargı işlerinde görevli kadıların siyah sarık ve cübbeden oluşan özel bir kıyafet giymelerini sağlamıştır. 183 Hz. Ömer in haraç vergisi olarak belirlediği miktarı günün şartlarına göre yeniden tespit etmiştir. Günün şartlarına göre fıkıh kurallarının değişebileceğini göstermiştir. 184 İmam Muhammed in eser yazarak Hanefi mezhebine sağladığı faydayı Ebu Yusuf kadılık görevi dolayısıyla bizzat uygulamak suretiyle sağlamıştır. Ebu Yusuf Bağdat ta vefat etmiştir Kitabu l-haraç Ebu Yusuf un önemli eserlerinden biridir. İslâm fıkıh tarihinde malî hukuk alanında yazılan ve bu alanda günümüze kadar gelen ilk eserdir. Genel olarak devletin ekonomik siyasetini belirlemek için yazılmıştır. 186 Hanefi mezhebinin ilk dönem klasik eserlerinden biridir. Kitabu l-haraç ünlü Abbasi halifesi Harun Reşid zamanına kadar olan İslâm devletinin iktisadını ve maliyesini içine almaktadır. Kitapta hemen hemen bütün iktisadî konulara yer verilmiştir. 187 Devletin gelirleri, beytü l-mâl(hazine), devletin masrafları, harcamaların nasıl yapılacağı, vergi, vergi tahsil şekilleri, vergi mükellefi ile devlet arasındaki ilişkiler, iktisat politikası, fiyat istikrarı vb. konular o devrin ihtiyaçları ve ilmi anlayışına göre işlenmiştir. 188 Eserde aynı zamanda dinî ve sosyal konularla ilgili bilgilerde yer almaktadır. 189 Kitabu l-haraç ta yer alan bilgiler Ebu Yusuf un görüşleridir. Başka fıkıhçıların görüşleri kitapta yer almaz. 190 Kitabın Türkçe tercümesi vardır. Irak bölgesinde yazılan bir kitaptır. Kitabın yazıldığı dönem Abbasi hükümdarı Harun Reşid zamanıdır. Harun Reşid güçlü bir iktidar sahibi olmuştur. Ebu Yusuf, İmam Muhammed gibi büyük fıkıhçılar adalet işlerinde görev almışlardır. Harun Reşid İslâm adetlerine saygı ve hürmet göstermiş, 182 Meydan Larausse, Ebu Yusuf md, İstanbul 1985, C.4, s Öğüt, Salim, Ebu Yusuf md.,dia, İstanbul 1997, C.10, s Öğüt, a.g.md, C.10, s Öğüt, a.g.md, C.10, s Öğüt, a.g.md, C.10, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Öğüt, a.g.md, C.10, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.19

39 25 fıkıhçılara da hürmet etmiştir. Bu dönemde Bağdat şehri mamur bir durumdaydı. Her taraftan âlimlerin yetişmesi ve bir araya gelmesi ile ilim bakımından da gıpta edilir bir durumdaydı. 191 Emeviler dönemindeki fetihlerle çok geniş bir coğrafyaya ulaşan devlete Abbasiler hâkim olmuşlardır. Abbasiler döneminde fetihlerden çok kültür ve medeniyette ilerleme gösterilmiştir. 192 Tercüme faaliyetlerine önem verilmiş Beytü l-hikme kurulmuştur. Beytü l- Hikme farklı din ve milletlerden âlimlerin bir araya geldiği bir müessese olmuştur. Bunun yanında birçok müessese daha kurulmuştur. 193 Toprak sistemi ve vergi alanlarında da önemli gelişmeler olmuştur. Ebu Yusuf un Kitabu l-haraç ı böyle bir dönemde yazılmıştır. 194 Devletin her aşamada gelişme gösterdiği İslâm medeniyetinin güçlendiği bir dönemde yazılan bu eser hem dönemin anlayışını yansıtması açısından hem de bu alandaki ilk örnek olması bakımından verdiği bilgiler önemlidir. Ehl-i Kitapla ilgili verilen bilgiler daha sonraki dönemler içinde kaynaklık teşkil etmiştir. Konumuz açısından da önemli bilgiler içermektedir. İslâm toplum yapısında Ehl-i Kitaba yaklaşımın ilk dönemlerindeki durumunu yansıtması açısında önemlidir. B. Muhammed b. Ahmed es-serahsi, Şerhu s-siyeri l-kebir, Çev. İbrahim Sarmış, M. Sait Şimşek, Eğitaş Yayınları, 5 Cilt, Konya Muhammed b. Ahmet es-serahsi ( 400/ /1090) Muhammed b.ahmet es-serahsi, Hanefi mezhebinin önemli fakihlerindendir. Lakabı Şemsü l-eimme dir. Serahs şehrinde doğmuştur. Türkistan da yetişen önemli İslâm âlimlerindendir. Serahs şehri bugün İran-Rus sınırı üzerindedir. Serahsi tahsilini Buhara da yapmıştır. Fıkhı Halvani den okumuştur. 195 Hocası Halvani nin ölümünden sonra yerine geçmiştir. Serahsi Hakan a yaptığı nasihatten dolayı Özkent şehrinde hapse atılmıştır. Hapishanede iken talebeleri kapının önüne gelmiş ve onlara orada ders okutmuştur. 196 Serahsi Fergana da vefat etmiştir. 197 Serahsi Hanefi mezhebinde hem usul hem de furua ait eserleri ile daha sonraki dönemler için önemli bir kaynak olmuştur. Serahsi, Hanefi fıkhını rivayet ve içtihatları ile aktaran Mebsut adlı önemli bir eseri yazmıştır Ahmet Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa, Bedir Yayınevi, İstanbul 1969, 2 Cilt, C.2, s Baltacı, Cahit, İslâm Medeniyet Tarihi, İFAV, İstanbul 2005, s Baltacı, a.g.e, s Baltacı, a.g.e, s Fetâvâyi Hindiyye, Çev. Mustafa Efe, Akçağ Yayınları, Ankara ty, 2.Baskı, 16 Cilt, C.16, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.16, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.16, s.105

40 26 2. Şerhu s-siyeri l-kebir Siyer-i Kebir, İmam Muhammed tarafından yazılan Hanefi mezhebinin klasik eserlerindendir. Kitap, İmam Muhammed zamanına kadar İslâm idaresinin başka devletlerle savaş, barış ve diğer ilişkilerinde hâkim olan hukukî anlayışı ele almaktadır. İçerdiği konular itibariyle bugün Devletler Hukuku alanına girmektedir. 199 Hanefi mezhebinin devletler hukuku alanında yazılan klasik eserlerinden siyer-i Kebir in aslı kaybolmuştur. Bugün mevcut olan metin Serahsi nin şerhinden anlaşılmaktadır. 200 Irak bölgesinde yazılan Siyer-i Kebir Maveraünnehir bölgesinin âlimi tarafından şerh edilmiştir. Siyer-i Kebir adlı eser Karahanlı döneminin önemli hukukçusu Muhammed b. Ahmet es-serahsi tarafından şerh edilmiştir. 201 İslâm hukukunun tedvininin başladığı H.II yüzyıldan itibaren ayrı bir dal olarak Devletler Hukuku da sistematik olarak incelenmiştir. Bu durum İslâmın doğduğu andan itibaren diğer milletlerle ilişkilere önem verdiğini ve bu ilişkilerin bir hukuka dayandırıldığını göstermektedir. 202 Bu kitap savaşla ilgili hususları, müşriklerle ilişkileri ve bunlarla ilgili hükümleri konu edinir. Esirler müşriklerin İslâma girmeleri, eman konusu, elçiler, ganimetler, anlaşmalar, silah ile ilgili hükümler, savaş ve barış halinde başka milletlerle ilişkiler hususlarında bilgiler yer almaktadır. Bu hususlarda Kur an, Hz. Peygamber in uygulamaları ve Müslümanların savaşta verdikleri hükümlere dayanır. 203 Eserde Ehl-i Kitapla ilgili önemli bilgiler yer almaktadır. İlk dönemlerden itibaren İslâmın iç hukukuyla alakalı eserlerin yanında Uluslararası Hukuku içeren kitaplarda yazılmıştır. İslâm devletinin uluslararası ilişkilerde takip edeceği yollar belirlenmiştir. İslâm hukukunda uluslararası ilişkilerin barış temeline dayalı yürüyebileceği gibi savaş halinin de mümkün olduğu göz önüne alınarak düzenlemeler yapılmıştır. Başka devletlerle ilişkiler, barış veya savaş halleri göz önüne alınarak İslâm fıkhında yer almıştır ve buna ilişkin kurallar düzenlenmiştir. 198 Bardakoğlu, Hanefi Mezhebi md., DİA, İstanbul 1997, C.16, s Serahsi, Şerhu s-siyeri l-kebir, C.1, s Serahsi, a.g.e, C.1, s Serahsi, a.g.e, C.1, s Serahsi, a.g.e, C.1, s Serahsi, a.g.e, C.1, s.22

41 27 C. Şeyhü l-islâm Burhanüddin Ebu l-hasan Ali b. Ebu Bekir el-merginâni, El- Hidaye, Çev. Ahmet Meylâni, Kahraman Yayınları, 4 Cilt, İstanbul Şeyhü l-islâm Burhanüddin Ebu l-hasan Ali b. Ebu Bekir el-merginâni (511/ ) Ebu l-hasan Ali b. Bekr b. Abdu l-celil er-reşadani el-merginâni, Fergana nın Merginân şehrinde doğmuştur. Hz. Ebu Bekir in soyundandır. 204 Maveraünnehir de yetişen önde gelen Hanefi fıkıhçıdır. 205 Semerkant ta vefat etmiştir. 206 Müteahhirin devri Hanefi âlimlerindendir. 207 Hanefi fıkhının klasik şeklini almasında Merginâni nin önemli bir yeri vardır. Merginâni ile Hanefi fıkhı hemen hemen klasik şeklini tamamlamış, mezhep görüşleri istikrarlı bir görünüm kazanmıştır El-Hidaye Merginâni, Kuduri nin Muhtasar ı ve Şeybani nin Camiu s-sağir ine dayanarak Bidayetü l-mübtedi yi yazmıştır. Bu eseri şerh ederek adını el Hidaye koymuştur. 209 Merginâni nin ilmî kudreti konuları bir bütün halinde işlemesi ve üslûbunun güzel olması sebebi ile eser çok rağbet görmüştür. 210 Üzerine pek çok şerh ve haşiye yazılmıştır. 211 El-Hidaye Hanefi fıkhında temel kaynaklardan biri olmuştur. Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. 212 Bu eser hem Hanefi mezhebinin önemi eserlerinden biri olması hem de konumuzla ilgili önemli bilgiler ihtiva etmesi sebebi ile tercih edilmiştir. Hanefi mezhebinin XII. yüzyılda Maveraünnehir âlimlerinden olan Merginâni nin el-hidaye adlı eseri yazıldığı dönem itibari ile de önem arz etmektedir. 204 Merginâni, a.g.e, C.1, s Ana Britannica, Merginâni md, İstanbul 1985, C.15, s Merginâni, a.g.e, C.1, s Özel, Ahmet, Fıkıh md., DİA, İstanbul 1997, C.13, s Bardakoğlu, a.g.md, C.16, s Merginâni, a.g.e, C.1, s Özel, a.g.md, C.13, s Merginâni, a.g.e, C.1, s Ana Britannica, a.g.md, C.15, s.586

42 28 D. Ebu l-fazl Mecidü d-din Abdullah b. Mahmut el Mavsılî, El-İhtiyar Li- Talîli l-muhtar, Çev. Mehmet Keskin, Hikmet Neşriyat, 4 Cilt, İstanbul Ebu l-fazl Mecidü d-din Abdullah b. Mahmut el-mavsılî ( 599/ /1284) Ebu l-fazl Mecidü d-din Abdullah b. Mahmut el Mavsılî, büyük bir fıkıh âlimidir. Musul da doğmuştur. 213 İlk olarak şeyh Mahmut tan ders almıştır, sonra Şam a gitmiş orada Cemalettin el-hüseyri den ders almıştır. Kûfe de kadılık yapmıştır. Kadılıktan azledilince Bağdat a gitmiş orada ders okutmuştur El-İhtiyâr Li-Talîli l-muhtar El-Mavsılî den Ebu Hanife nin mezhebi üzere bir eser yazmasını ve Ebu Hanife nin fetvalarına dayanmasını isteyenlerin talebi üzerine el Muhtar Li I-Fetva adlı eseri yazmıştır. Bu eser fıkıhçılar arasında meşhur olmuştur. Bunun üzerine eserini şerh etmiştir. Adını da El- İhtiyar Li Talîli l-muhtar koymuştur. 215 Ebu Hanife nin fetvalarından oluşan bu eserin yazıldığı dönemde fıkıh eserlerinde muhtasar eserler yaygındır. El-Muhtar Hanefi mezhebinde Hanefi fıkıh tasnifine uygun olarak kısaltılmış şekilde yazılan eserlerdendir. Yine dönemin özelliklerine uygun olarak Mavsılî eseri şerh etmiştir. 216 Müteahhirun devri Hanefi âlimlerinden el-mavsılî nin El-ihtiyar adlı eseri mezhebin o zamana kadar olan muteber kitapları esas alınarak hazırlanmıştır. Üzerine pek çok şerh ve haşiye yazılmıştır. Bu tarz muhtasar eserler mezhep fıkhının ana çizgisini belirleme ve geleneksel çizgiyi devam ettirme görevi üstlenmiştir. 217 Klasik Hanefi mezhebi tasnifinde yazılan ve klasikleşen Hanefi görüşlerini yansıtan önemli bir eserdir. XIII. Yüzyıldaki fıkhın bakışını yansıtan bir eserdir. Ehl-i Kitapla ilgili bilgilerde eserde yer almaktadır. İlk dönem eserlerindeki Ehl-i Kitap ile ilgili hükümlerin bu eserde daha bir keskinlik kazandığı görünmektedir. Mavsılî, Abbasilerin son dönemi ile Memlukların ilk dönemlerinde yaşamıştır. Anadolu nun pek çok yerinin Moğollar tarafından yıkıldığı XIII. yüzyılda Memluk devleti 213 El-Mavsılî, Abdullah b. Mahmud, el-ihtiyar Li-Talîli l-muhtar, Çev. Mehmet Keskin, Hikmet Neşriyat, İstanbul 2005, 4 Cilt, C.1, s Mavsılî, a.g.e, C.1, s Mavsılî, a.g.e, C.1, s Mavsılî, a.g.e, C.1, s Bardakoğlu, a.g.md, C.16, s.11

43 29 tarafından bu istilalar engellenmiştir. Bu karışıklıklardan kaçan âlimler Kahire ile Şam civarına gelmişlerdir. Endülüs ve Kuzey Afrika dan kaçan âlimlerin de buralara gelmesi ile Memluk devleti zamanında pek çok âlimin bulunduğu bir yer olmuştur. 218 Mavsılî gerek Selçuklular gerekse Memluklar dönemlerinde ilme önem verilen bir dönemde yaşamıştır. E. Molla Hüsrev, Dürerü l-hükkam Fi Şerhi Gureri l-ahkâm, Çev. Arif Erkan, Eser Neşriyat, 4 Cilt, İstanbul Molla Hüsrev ( V.885/1480) Muhammed b. Feramus b. Ali, Tokat civarındaki Türkmenlerden İrsak kabilesindendir. Büyük bir Türk âlimi ve şeyhülislâmıdır. Bir süre eniştesi Hüsrev in yanında kaldığı için Molla Hüsrev denilmiştir. Fıkıh ilmini Burhaneddin Herevi den almıştır. Edirne de müderrislik yapmıştır. II. Murad zamanında kadı askerlik yapmıştır 219 Fatih Sultan Mehmet döneminde kadılık ve Ayasofya da müderrislik yapmıştır. Fatih Sultan Mehmet, Molla Hüsrev için Zamanın Ebu Hanife demiştir. 220 İstanbul da vefat etmiştir. Bursa ya nakil edilerek kendi yaptırdığı medresenin avlusuna defnedilmiştir Dürerü l-hükkam Fi Şerhi Gureri l -Ahkâm Hanefi mezhebince furuu fıkha ait bir eserdir. Molla Hüsrev kendi el yazısı ile yazıp Fatih sultan Mehmet e takdim ettiği nüsha Köprülü kütüphanesinde mevcuttur yılları arasında yazılan Dürerü l Hükkam Fi Şerhi Gureri l -Ahkâm adlı eser daha sonra şerh edilmiş ve bütün Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. 223 Kitabu l-haraç ın yazarı Ebu Yusuf gibi Molla Hüsrev de devlet başkanına yakın bir kadı olmuştur. Bu durum eserin uygulamadaki gücünün fazlalığını da sağlamıştır. Bu açıdan eserde Ehl-i Kitap ile ilgili bilgiler uygulamada yer alması açısından önemlidir. Dürerü l- Hükkam Fi Şerhi Gureri l -Ahkâm üzerine yirmiye yakın şerh ve haşiye yazılmıştır. Dürerü l- Hükkam Fi Şerhi Gureri l -Ahkâm Hanefi mezhebindeki muteber görüşler esas alınarak 218 Baltacı, a.g.e, s Ana Britannica, Hüsrev Molla md, İstanbul 1985, C.11, s Karaman, a.g.e, s Ana Britannica, a.g.md, C.11, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.16, s Ana Britannica, a.g.md, C.11, s.323

44 30 oluşturulmuştur. Mülteka el-ebhur, Kuduri nin Muhtasarı, el Muhtar, Kenzü d-dekaik, el Vikaye gibi eserlere dayanmaktadır. 224 XV. yüzyıla ait bu eser Osmanlı devletinin Mülteka el-ebhur adlı eseri ile birlikte yarı resmi hukuk eserleri olmuşlardır. 225 Bu iki eser Osmanlı devletinin en güçlü olduğu dönemdeki fıkhî anlayışı yansıtması açısından önemlidir. Konumuzla ilgili önemli bilgiler içermektedir. Aynı zamanda bu dönemde Ehl-i Kitap ile ilgili hükümler üzerinde dönemin etkileri de görülmektedir. Güçlü bir İslâm devletinde Ehl-i Kitap konusunda ne tür bilgilerin hukuk kitaplarında ne şekilde yer aldığını görme imkânı bulunmaktadır. Bu fıkıh kitaplarındaki bilgiler Ehl-i Kitaba bakış ve Ehl-i Kitapla ilişkiler üzerindeki etkisi açısından önemlidir. F. İbrahim b. Muhammed el-halebî, Mülteka El-Ebhur, Çev. Mustafa Uysal, Uysal Yayınları, 4 Cilt, Konya ty. 1. İbrahim b. Muhammed el-halebî (865/ /1549) İbrahim b. Muhammed, Haleb te doğdu. Halep te ve Kahire de okumuştur. Mısır a da giden İbrahim b. Muhammed daha sonra İstanbul a gelerek müderrislik yapmıştır. İstanbul da vefat etmiştir Mülteka El-Ebhur Hanefi mezhebi üzerine yazılmış bir eserdir. Üzerine birçok şerh yazılmıştır. 227 XVI. yüzyılda yazılan bu eser Osmanlı devletinin yarı resmi hukuk eseridir. Yıllarca kadı, müftü ve müderrisler tarafından başvurulan bir eser olmuştur. 228 Osmanlı döneminde ilmiyye sınıfın oluşmasından sonra yazılan Hanefi mezhebine ait eserler Osmanlı dönemindeki fıkıh anlayışını da yansıtmaktadır. Devletin yarı resmi hukuk eserlerinden biri olan Mülteka el Ebhur geleneksel Hanefi mezhebi doktrininde farklı bir çevrede ne gibi değişikliklerin olduğunu da görmemizi sağlamaktadır. Ayrıca taklidin yaygınlaşması ve mezhepçiliğin hâkim olmasının da hukukî hayatta yol açtığı tıkanıkları da burada görebiliriz Özel, a.g.md, C.13, s Özel, a.g.md, C.13, s Karaman, İslâm Hukuk Tarihi, İz Yayıncılık, İstanbul 2007, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.15, s Özel, a.g.md, C.13, s Bardakoğlu, a.g.md, C.16, s.11

45 31 Türklerin İslâma girmesi Abbasilerin zayıfladığı bir dönemde yeni bir dinamizm kazandırmıştır. İlk dönemlerde Türk İslâm devletleri Semerkant, Buhara, Taşkent gibi Orta Asya da kendini göstermiştir. Daha sonraları ise Doğu Avrupa ve Orta Avrupa ya doğru yayılmıştır. 230 Bu durum sonucu Hanefi mezhebinde de hâkim durumda olan bölgeler Semerkant, Buhara dan İstanbul a doğru değişiklik göstermiştir. Osmanlılar İslâm tarihinin en uzun ömürlü ve en geniş coğrafyaya hâkim olan Türk İslâm devletidir. Çok uluslu, çok dinli, çok kültürlü bir yapıya sahiptir. Osmanlı devleti kendinden önceki Türk İslâm geleneğine yeni değerler kazandırarak güçlendirmiştir. 231 Bu durum Hanefi mezhebine ait eserlere yansımış ve verilen hükümlerde çeşitliliğe de neden olmuştur. Hanefi mezhebi, doğduğu coğrafya ve yayıldığı coğrafya itibari ile Arap kültürü dışındaki milletler arasında yayıldığından Ehl-i Kitaba ve başka dinlere ait hükümlerde daha uzlaşmacı bir yaklaşım hep hâkim olmuştur. İslâm devletinin önderliğini alan Türklerin devlet varlığı içinde farklı dinleri barındıran yapısı gereği Hanefi mezhebini resmi mezhep olmasında da şaşırılacak bir durum yoktur. Ancak Osmanlı nın zirve dönemini yaşadığı dönem eserlerinde bu gücün etkisi verilen hükümlere yansımış ve farklılık göstermiştir. Konumuzla ilgili önemli bilgilerin yer aldığı bu eserdeki bilgilerde dönemin hükümler üzerindeki etkilerinin anlaşılması açısından önemlidir. G. Fetâvâyi Hindiyye, Çev. Mustafa Efe, Akçağ Yayınları, Ankara ty. 16 Cilt 1. Evrengzib Alemgir Şah ( ) Ebu l-muzaffer Muhyiddin Muhammed, Hint-Moğol hükümdarıdır. Çocukluğundan itibaren Şah Cihan ın bütün seferlerine katılmıştır te Delhi de imparatorluğunu ilan etmiştir. 232 Evrengzib Alemgir Şah, hükümdarlığı döneminde ferî meselelerin bir kitapta toplanmasını ve bu kitaptan herkesin aradığını kolayca bulabilmesini istemiştir. Bunun üzerine Hindistan ın meşhur âlimlerini bir araya toplayarak böyle bir kitap meydana getirmelerini istemiştir. Bu heyetin başkanı Mevle l-hümmam Şeyh Nizam olmuştur Baltacı, a.g.e, s Baltacı, a.g.e, s Meydan Larausse, Evrengzib md, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.1, s.5

46 32 2. Fetâvâyi Hindiyye Bu kitap, kadılar, müftüler, öğrenciler ve bütün insanlar için kolayca istifade edilebilecek bir kaynak olarak hazırlanmıştır. 234 Bu eserin meydana gelmesine sebep olan Alemgir Şah a nispet edilerek Fetâvâyi Alemgiriyye denilmiştir. 235 Ancak bu kitap Fetâvâyi Hindiyye olarak meşhur olmuştur. Bu eserin oluşturulmasında görev alan âlimler bu eserin tertibinde el-hidaye nin tertibini açıklık ve kısalıkta en-nihaye nin metodunu esas almışlardır. Rivayet ve zevaid kitaplarında bulunan tekrarları esere almamışlardır. 236 Eser genelde Hanefi mezhebi kitaplarından Zahirü r-rivaye ye dayanmaktadır. 237 Hindistan da bir heyet tarafından Hanefi mezhebi esas alınarak oluşturularak Fetâvâyi Hindiyye adlı eser Hanefi mezhebinde bu döneme kadar gelen farklı görüşleri toplamıştır. Hanefi mezhebinin genel çizgisi esas alınarak hazırlanan ve yeni meselelere de çözüm getiren klasik Hanefi mezhebinin tarzını yansıtan son dönem eserlerindendir. 238 Hindistan da kurulan Hint-Moğol İslâm devletinde halkın çoğunluğunu Hint dini mensupları oluşturmaktaydı. 239 Evrengzib Şah ın Hanefi fıkhını yargıda da uygulamak üzere derlenmesini istediği Fetâvâyi Hindiyye nin yazıldığı dönem imparatorluğun en güçlü olduğu dönemdir. 240 Hanefi mezhebinin ilk dönemlerinden itibaren yazılan bütün fıkıh konularını içeren veya muhtasar olan kitapların Hanefi fıkhına önemli katkıları olmuştur. Hanefi mezhebinde yazılan kitaplar tarih içinde hukuk alanındaki uygulama örneklerinin ve konu hakkındaki görüşlerin tespit edilmesini sağlaması açısından önemlidir. Bu eser son dönemde yazılması ve yazıldığı coğrafya itibari ile diğer fıkıh kitaplarından farklıdır. Konumuz hakkında çeşitli ve ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. Farklı dinlerin çoğunlukta olduğu bir coğrafyada yazılmasına rağmen Hindu ve Budistlere dair bilgiler yer almaz, konular Hanefi fıkıh kitaplarının işleyişinde ele alınmıştır. Örnekler Yahudi, Hıristiyan ve Mecusi dinleri dışında başka dinlerden verilmez. Genel olarak bütün gayr-i müslimleri ifade eden zimmî kavramı kullanılmaktadır. 234 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.1, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.1, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.1, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.1, s Bardakoğlu, a.g.md, C.16, s Robinson, Francis, İslâm Dünyası, Çev. Mete Tunçay, İletişim Yayınları, İstanbul 1986, C.1, s Robinson, Francis, a.g.e, s.59

47 İKİNCİ BÖLÜM HANEFİ MEZHEBİ FIKIH KİTAPLARINDA KAMU HUKUKU ALANINDA EHL-İ KİTAPLA İLGİLİ HÜKÜMLER

48 34 KAMU HUKUKU Devletin teşkilâtını, devlet sıfatıyla gösterdiği faaliyetleri ve taşıdığı salahiyetleri ve bu teşkilâtın kurulması ve faaliyetlerin gerçekleştirilmesi dolayısıyla devletle fertler arasında meydana gelen münasebetleri düzenleyen ve ferdin devlet karşısındaki haklarını belirleyen hukuk şubesine kamu hukuku denir. 241 İslâm hukukunun kendine has bir sistematiği vardır. İslâm hukukunda konular kamu hukuku ve özel hukuk olarak ikiye ayrılmaz. Günümüzde İslâm hukuku alanında yapılan çalışmalarda ise bu sistemin benimsendiği görünmektedir. 242 Kamu hukuku; anayasa, idare, ceza, devletler umumî hukuku olarak kısımlara ayrılmaktadır. Özel hukuk ise medeni hukuk, ticaret hukuku ve devletler hususî hukuku olarak kısımlara ayrılmaktadır. 243 Ayrıca medeni hukuk; şahıs, aile, miras, eşya ve borçlar hukuku olarak kendi içinde bölümlere ayrılmıştır. 244 Bu çalışmada Ehl-i Kitapla ilgili bilgilerin yer aldığı kısımlar günümüz hukuk sistemine göre incelenmiştir. İslâm hukuku(fıkıh) konuları ibadet, muamelât ve ukûbattan oluşmaktadır. Fıkıh kitaplarının sistematiği bu şekilde oluşmuştur. Konuların bu şekilde sınıflandırılmasında dinin konulara verdiği önem göz önüne alınmıştır. İslâm hukukunda yalnız beşeri ilişkiler değil insanın Allah ile ilişkileri ve helâller haramlarda yer almaktadır. 245 Başlangıçtan Ebu Yusuf zamanına kadar hâkimlerin başvuracağı fıkıh kitapları yoktu. Kitap, sünnet ve sahabe görüşlerine dayanılarak kadılar içtihat yapıp hüküm vermişlerdir. Hanefi mezhebinin sistematiğini tanzim ettiği fıkıh kitapları Osmanlı dönemine kadar hüküm için başvurulan kaynaklar olmuştur. Osmanlı döneminde Mecelle nin hazırlanmasından sonra bazı kanunlaştırmalar başlamıştır Türk Hukuk Lügati, Heyet, Türk Hukuk Kurumu, Ankara 1991, 3.Baskı, s Karaman, Mukayeseli İslâm Hukuku, C.1, s Karaman, a.g.e, C.1, s Karaman, a.g.e, C.1, s Karaman, a.g.e, C.1, s Karaman, a.g.e, C.1, s.29

49 35 I. ANAYASA HUKUKU Bu hukuk devletin şeklini belirler, çatısını tespit eder, devletin teşri, icra ve kaza kuvvetlerinin münasebetlerinin düzenler, bunların hangi organlar vasıtasıyla kullanılacağını belirler, ayrıca ferdin devlete karşı haklarını tespit eder. 247 İslâm hukukunda başlıca kaynaklar, Kur an ve Sünnettir. Bu iki kaynağın yanında fıkıh kitaplarında Hulefa-i Raşîd in uygulamaları ile müçtehitlerin fetvaları da yer alır. A. Şahsi Hürriyetler 1. Kişi Dokunulmazlığı İslâm dininde din, can, akıl, nesil, mal olarak tespit eden değerlerin hiçbir fark gözetilmeden bütün insanlar için korunması savunulmuştur. 248 İnsanın can emniyeti onun temel haklarındandır. Dini ne olursa olsun bu hak herkese tanınmıştır. 249 Ehl-i Kitap kimseler vatandaş olarak, oturduğu yerde de seyahat ederken de şahsi dokunulmazlık haklarına sahiptir. Her türlü haksız fiile karşı devletin koruması altındadır. Bu nasların yanında zimmet akdinin de bir gereğidir. 250 Savaş hali dışında gayr-i müslimlerin dokunulmazlığını içeren ayetler 251 bu hakkı ifade etmektedir. Ehl-i Kitap halk İslâm devletinin koruması altında bulundukları sürede dış saldırılara karşı da korunurlar. 252 Hz. Peygamber in Necrânın Hıristiyan halkı ile yaptığı anlaşmada onların hazır bulunan ve bulunmayanları, aşiretleri ve hepsinin canlarının Allah ve Resulü nün zimmeti altında olduğu belirtilmiştir. Başkasının yaptığı kötülükten dolayı kötülük yapanın yerine onlardan birisi yakalanamaz; ancak suçlu yakalanır, ifadesi de yer almaktadır. 253 Necrânlılar ile Hz. Peygamber zamanında yapılan bu anlaşma Hz. Ebubekir, Hz. Osman, Hz. Ömer ve Hz. Ali dönemlerinde de yenilenmiştir. Yenilenen anlaşmalar ile Necrân halkının canlarının korunacağı garanti edilmiştir. 254 Hz. Ömer in onlarla yaptığı anlaşmada Necrânlılardan gezip dolaşan her ferdin güvenlikte olduğu Müslümanlardan da hiç kimsenin onlara zarar vermemesi ifade edilmiştir Karaman, a.g.e, C.1, s Karaman, a.g.e, C.1, s Fidan, a.g.e, s Karaman, a.g.e, C.3, s Bakara 2/190, Maverdi, Ebu l-hasan Habib, el-ahkâmu s-sultaniyye, Çev. Ali Şafak, Bedir Yayınevi, İstanbul 1994, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s

50 36 Ehl-i Kitap kişiler İslâm ülkesinde Müslümanlardan gelecek zararlardan korunduğu gibi dış tehditlere karşı da korunmuştur. Suriye de bu koruma görevinin yerine getirilemeyeceği için vali Ebu Ubeyde b. Cerrah oradaki zimmîlerden aldığı cizyeyi iade etmiştir. 256 Bir zimmîyi öldüren Müslüman kişinin de kısas edilmesi kabul edilmiştir. 257 Bu durum İslâm devletinin vatandaşı olan zimmîlerin can emniyetinin bir sonucudur. 2. Seyahat ve Yerleşme Hürriyeti İslâm ülkesinde vatandaşlık hakkı tanınan Ehl-i Kitaptan olan zimmîler seyahat, yerleşme, taşınma hürriyetine sahiptir. Seyahat ve yerleşme hürriyetini kullanırken Ehl-i Kitaba bazı sınırlamalar getirilmiştir. Bu kısıtlamalar Müslümanlar ile beraber yaşadıkları yerlerde ve Hicaz bölgesinde seyahat ve yerleşmeleri hususlarındadır. Hicaz bölgesinde harem sınırlarına Ehl-i Kitap da dâhil hiçbir gayr-i müslimin giremeyeceği savunulmuştur. Bu görüş Allah a ortak koşanlar pistir, bu yıllardan sonra mescidi harama yaklaşmasınlar 258 ayeti ile Hz. Peygamber in Yahudilerle Hıristiyanları Arap Yarımadasından mutlaka çıkaracağım 259 hadisine dayanmaktadır. Hanefiler ise Resulüllah ın çeşitli maksatlarla gayr-i müslimleri Medine mescidinde kabul ettiğini örnek alarak, harem bölgesine girebileceklerini savunmuşlardır. 260 Harem dışındaki Hicaz arazisine ise ticaret, seyahat gibi amaçlarla girebilecekleri; ancak yerleşemeyecekleri savunulmuştur. 261 Tarihte Hz. Peygamber döneminde Yahudiler belli sebeplerle bölgeden çıkarılmışlardır. Hz. Ömer döneminde de Necrânda bulunan Hıristiyanlar dinî veya siyasî bir takım sebeplerle Arap yarımadasından çıkarılmışlardır. 262 Hz. Ömer, Necrânlıları Yemen Necrânından Irak Necrânı denilen yere iskân etmiştir. Bu sırada Hıristiyan Necrânlılara haksızlık yapılmamasını da emretmiştir. Yazdığı namede onlardan her ferdin güvenlikte olduğunu, Necrânlılar Müslümanların kendilerine 255 Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Tevbe 9/ Sahîh-i Müslim Muhtasarı, Çev. Abdullah Feyzi Kocaer, Hüner Yayınevi, Konya 2005, C.2, s Serahsi, a.g.e, C.1, s Karaman, a.g.e, C.3, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.128

51 37 zulmetmesinden şikâyette bulunursa valinin onlara yardımcı olmasını istemiştir. Çünkü onlar kendileri ile anlaşma yapılan bir kavimdir, demiştir. 263 Hz. Peygamber, Necrânlılarla yaptığı anlaşmada onların meskenlerinin, arazilerinin Allah ve Resulü nün zimmetinde olduğunu belirtmiştir. 264 Serahsi(1010/1090), Resulullah ile görüşmek için gelen Ebu Süfyan ın Medine ye geldiği ve mescide girdiğini bildirir. Ayrıca Sakîf kabilesinin elçilerinin de Resulüllah tarafından Mescidi Nebevi de ağırlandığı Onlar necis kimselerdir denildiğinde, Yere necasetlerden bir şey düşmez dediği bu rivayetlere dayanılarak da Mescidi Haram a girebilecekleri ifade edilmiştir. Bu konuda harbi ile zimmî arasında bir ayrım gözetilmemiştir. İlgili ayetin Kâbe yi çıplak tavaf etmeleri sebebiyle bu şekilde girmelerinin yasaklandığı şeklinde anlaşılması gerektiği söylenir. 265 Mavsılî (1202/1284) de müşriklerin Mescidi Haram a yaklaşmamalarını bildiren ayetin, işgalci olarak girmemeleri veya önceden olduğu gibi çıplak tavaf etmemeleri şeklinde anlaşılması gerektiğini söylemiştir. 266 Herhangi bir zimmînin Müslüman şehrinde oturması ve ev alması, konusunda genel görüş, zimmîlerin Arap şehirleri dışında her yerde yerleşip yaşayabilecekleridir. Bu hükümlerden Hicaz arazisi hariçtir. Çünkü zimmîler oraya yerleşemezler. 267 Hicaz Mekke deki harem bölgesidir. Yani Medine, Yemame, Taif, Hayber bölgelerine devamlı kalmamak üzere bu bölgelere Ehl-i Kitap kimseler girebilirler. Hanefiler Harem bölgesine de devamlı kalmamak üzere girebileceklerini savunmuşlardır. 268 Bu hükümler Müslüman şehirlerinde Ehl-i Kitabın yerleşip kalmaları şehrin nüfus dağılımının düzenli olması halindedir. Zimmîlerin çoğalıp Müslümanların azalması halinde, Ehl-i Kitap kimseler Müslümanların olmadığı yerlere yerleştirilirler. 269 Ehl-i Kitap kimseler Müslümanlar ile aynı şehirde oturabilirler. Ancak Ehl-i Kitabın evlerinin Müslüman evlerinden farklı olmasını sağlamak için Ehl-i Kitabın evlerinin üzerinde bazı işaretlerin bulunması gerekir, denilmektedir. Ayrıca Müslümanlarla beraber bulundukları yerlerde evlerinin Müslümanların evlerinden yüksek olmaması gerekir de denilmiştir. Kendi 263 Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Serahsi, a.g.e, C.1 s Mavsılî, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.298

52 38 köy ve kasabalarında Müslümanların yaşamadığı yerlerde yüksek binalar yapmalarına ise izin verilmiştir. 270 Ehl-i Kitap ile Müslümanların birlikte yaşamaları Hz. Peygamber dönemi ve sonrasında gerçekleşmiştir. Bu durum Müslümanların yeni kurdukları şehirlerde Ehl-i Kitabın iskânı ve Ehl-i Kitabın yerleşim yerlerine Müslümanların iskânı ile olmuştur. Hz. Peygamber döneminde Mekke de Ehl-i Kitap olmadığı için bir arada yaşama söz konusu değildir. Medine ye hicret edildiğinde ise Müslümanlar ile Ehl-i Kitabın farklı mahallelerde yaşadığı görülmektedir. 271 Müslümanlar tarafından kurulan yeni şehirlerin yakınındaki Hıristiyan yerleşim yerleri şehrin genişlemesi sonucu Müslüman şehirleri ile birleşmiştir. Böylece karma bir toplum yapısı ortaya çıkmıştır. 272 Ebu Yusuf; Bağdat, Kûfe, Basra vb İslâm şehirlerinde oturan zimmîlerden cizyenin nasıl alınacağını anlatırken buralardaki Ehl-i Kitabın varlığını göstermektedir. Ebu Yusuf, Harun Reşid e gayr-i müslimlerin İslâm şehirlerinde oturmalarına izin verilebileceğini belirtmiştir. 273 Hz. Ömer, Müslümanlarla Hıristiyanların bir arada yaşadığı bölgelerin halklarına Domuz çiftlikleri size komşu olmasın, aranızda haç ı göstermesinler şeklinde tavsiyede bulunmuştur. Serahsi de geçen bu ifadeler Müslüman şehirlerinde haçı çıkarmaları, domuz yetiştirmeleri yasak olmakla birlikte, sulh yapılan şehirlerde açığa çıkarmadan kendi evlerinde, kiliselerinde yapmalarına engel olunmaz, şeklinde açıklanmıştır. 274 Anlaşma ile alınan şehirlerde sulh şartlarına uyulur. Anlaşma ile alınan beldelerde Müslümanlar ile zimmîleri ayırt eden özellikler bir alamet ile sınırlandırılır. Zimmîlerin evlerinin üzerinde Müslümanların evlerinden ayıran bir alamet bulunur. 275 Zimmîlerden bir grup şehirde bir kabristan yapmak için Müslümanlardan bir yer satın alıp, kabristan yapmak isterlerse buna hakları vardır. Zimmîler Mescid-i Haram a ve diğer mescitlere de girebilirler Mavsılî, a.g.e, C.4, s Öztürk, a.g.e, s Öztürk, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Serahsi, a.g.e, C.1, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s.92, Halebî, a.g.e, C.4, s.177, Mavsılî, a.g.e, C.4, s.150

53 39 Gayr-i müslimlerin İslâm şehirlerinde oturmalarına, pazarlarda ticaret ile meşgul olmalarına müsaade edilir; ancak domuz ve şarap alım-satımını açıktan yapmaları yasaklanır. 277 Zimmîlerin üzerinde anlaşma bulunmayan faiz, zina gibi kendi dinlerinde de yasak olan şeyleri yapmaları yasaklanır Ehl-i Kitabın Kestikleri Yahudi ve Hıristiyanların gerek kestikleri hayvanlar gerek yemeklerinin yenilmesinde bir sakınca yoktur. Gayr-i müslimlerden sadece Ehl-i Kitap kimselerin kestiklerinin yenilebileceği ayete dayanılarak verilmiş bir hükümdür. Ehl-i Kitap dışındaki hiçbir gayr-i müslimin kestiği yenilmez. Ancak Ebu Hanife, Sabiîleri Ehl-i Kitap kabul etmesi sebebiyle Sabiîlerin de kestiklerinin yenilebileceğini, söylemiştir. İmameyn bu görüşe karşıdır. 279 Ehl-i Kitap kimsenin zimmî veya harbi olması arasında bir fark yoktur, kestikleri yenilir. Ehl-i Kitap kimsenin keserken Hz. İsa nın adını andığının duyulması ile o hayvanın etinin yenilmeyeceği ifade edilmektedir. Ancak keserken ne söylediği duyulmamışsa kestiği yenilir. Keserken kasten olmadan besmelenin unutulması halinde kesilen hayvanın eti yenilir. 280 Ehl-i Kitap erkeğin kestiği yenilebildiği gibi Ehl-i Kitap kadın ve çocuğun kestiği de yenilebilir. 281 Kurban kesiminde Ehl-i Kitabın kesmesinin doğru olmadığı; ancak kesmesi halinde de yenilebileceği ifade edilmektedir. Çünkü kurban ibadet niyetiyle yapılmaktadır. 282 Avlanan hayvanın yenilebilmesi için de av hayvanı sevk edenin veya silah atanın Müslüman veya Ehl-i Kitap olması gerekir. 283 Hayvan kesiminde Yahudi ve Hıristiyanlara izin verilmesinin onların kesme usulleri ve keserken Allah ın adını anmaları sebebiyle olduğu anlaşılmaktadır. Boğazlanan hayvanlarda sadece Ehl-i Kitaba ayrıcalık tanınmıştır. 277 Ebu Yusuf, a.g.e, s.207, Mavsılî, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.295, Mavsılî, a.g.e, C.4, s.91, Serahsi, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s.94; Halebî, a.g.e, C.4, s.101; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.206; Merginâni, a.g.e, C.4, s.94; Serahsi, a.g.e, C.1, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.11, s.438; Halebî, a.g.e, C.4, s.101;mavsılî, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.11, s.442; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.11, s.491; Halebî, a.g.e, C.4, s.127; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.235; Merginâni, a.g.e, C.4, s.126; Molla Hüsrev, a.g.e, C.1, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s.305, Halebî, a.g.e, C.4, s.215; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.194;

54 40 Balık ve diğer yiyeceklerde diğer dinlere mensup olanların yiyeceği de yenilir, bunlarda din farkı gözetilmemiştir Ehl-i Kitabın Kılık Kıyafeti İslâm ülkesinde vatandaş olarak bulunan Ehl-i Kitap kimselerin giyinme, binite binme, ziynet takma ve genel görünüş olarak Müslümanlara benzemelerine izin verilmeyeceği ifade edilmektedir. Bu konuda Hz. Peygamber döneminden bir örnek bulunmamaktadır. Hz. Ömer ordu komutanlarına mektup yazarak kemerlerini açığa çıkarmalarını, saçlarını kesmelerini söyleyerek giyim bakımından Ehl-i Kitabın Müslümanlara benzememelerini istemiştir. Hz. Ömer in bellerine zünnar bağlamaları hususunda Ehl-i Kitapla anlaşma yaptığı ifade edilmektedir. 285 Hz. Ömer in bundan maksadı Müslümanlar ile Ehl-i kitabı ayırt etmektir. Amacı zimmîleri belli kıyafetlere mecbur etmek değildir. Ömer b. Abdülaziz de valilere yazdığı bir mektupta da Ehl-i Kitabın eğerlere binmelerine müsaade olunmamasını ve tanınmaları için kuşak bağlamalarının istenmesini emretmiştir. Müslümanlar gibi sarık giyen, bellerine bağladıkları kuşakları bıraktıkları söylenen kimselere engel olunmasını da valilerden istemiştir. 286 Müslümanların bellerine bağladıkları kuşak yerine kalın iplikten yapılmış bir kemer takmaları, başlarına kalensöve takmaları, ayakkabılarının Müslümanların ayakkabılarından bağlanış tarzı veya yapıldığı madde olarak farklı olması gibi hususlarda Ehl-i Kitabın görünüşü Müslümandan ayırt edilmeye çalışılmıştır. 287 Fıkıh kitaplarında ayrıntılı olarak verilen ayırıcı giyim özelliklerinin dönemin kıyafet anlayışına göre farklılaştığı anlaşılmaktadır. Amaç Müslümanlar ile Ehl-i Kitabın ayırt edilmesidir. Hangi kıyafetin giyileceği dönemin kıyafet anlayışına göre belirlenildiği anlaşılmaktadır. Ehl-i Kitap kimselerin sarık giymeleri, din adamlarının kıyafetlerine benzer kıyafetler giymelerinin de yasaklanacağı ifade edilmektedir. 288 Ehl-i Kitap kadınların kıyafetlerinin de Müslüman kadınlardan farklı olması gerektiği ifade edilmektedir Serahsi, a.g.e, C.1, s.161; Molla Hüsrev, a.g.e, C.1, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.207; Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.292; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.208, Serahsi, a.g.e, C.1, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.207; Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.293; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.293; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.90

55 41 5. Ehl-i Kitaba Selam Vermek Bir Müslüman ile Ehl-i Kitap arasında yapılması gerekli olan insanî muamelelerin yapılmasında bir sakınca yoktur. Selamlaşmak da bunlardan biridir. 290 Ehl-i Kitaba selam vermek hususunda Hz. Peygamber in onlara önce selam verilmemesini söyleyen hadisine 291 dayanılarak Ehl-i Kitaba selam vermenin uygun olmadığı söylenilmiştir; ancak bu konuda farklı görüşler de vardır. Bazıları selam vermede bir sakınca olmadığını söylerken bazıları selam verilemeyeceğini söylemiştir. 292 Buradan anlaşılan tanınan, görüşüp konuşulan bir Ehl-i Kitaba selam vermede bir sakınca yoktur. Ancak şahıs olarak tanınmayan Ehl-i Kitaba selam vermek gerekmez. Ehl-i Kitap kimsenin verdiği selamı almak konusunda ise görüş birliği vardır. Bunda bir sakınca görülmemiştir. Selamlarına karşılık verilmezse incitilmiş olacaklarından bu doğru bulunmamıştır. 293 Bir Müslümanın Ehl-i Kitaptan birine Ey Kâfir dediğinde, bu söz ona ağır geliyorsa bu şekilde hitap etmenin de doğru olmadığı ifade edilmektedir Ehl-i Kitabın Müslüman Olması Ehl-i Kitap kimsenin hangi söz ve davranışları ile Müslüman sayılacağı konusunda fıkıh kitaplarında bilgiler yer almaktadır. Bu durum toplumdaki vatandaşlık durumu, vergi türü gibi çeşitli değişikliklere sebep olduğundan önem arz etmektedir. Müslüman olmanın alametleri namaz kılmak ve kılık kıyafet gibi durumlar ile de anlaşılır; ancak fıkıh kitaplarına genellikle sözle ifade yer almıştır. Bu durum daru l-harpte bulunan Müslümanın anlaşılması, savaş hali gibi kişinin Müslüman mı Ehl-i Kitap mı olduğunun anlaşılması gereken durumlar için olmalıdır. Bir Ehl-i Kitap cemaatle namaz kılar, hacca gider veya oruç tutarsa Müslüman olduğu anlaşılır Ebu Yusuf, a.g.e, s. 207; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s Canan, a.g.e, C.17, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s.25; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s.25; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.158

56 42 Ebu Hanife, Ehl-i Kitap bir kimsenin Ben Müslümanım demesi ve bu sözüyle İslâmı kastetmesiyle Müslüman kabul edileceğini söylemiştir. 296 Ebu Yusuf, Ehl-i Kitap kimsenin Hz. Muhammed in peygamberliğini kabul etmesiyle Müslüman kabul edileceğini söylemiştir. 297 Fıkıh kitaplarında putperest veya herhangi bir dine inanan kimsenin La ilahe illallah demesi Müslüman sayılması için yeterli kabul edilmiştir; ancak Ehl-i Kitap bir kimsenin Müslüman kabul edilmesi için bu yeterli görülmemiştir. Ehl-i Kitap bir kimsenin Müslüman kabul edilmesi için Hz. Muhammed in peygamberliğini kabul ettiğini de söylemesi gerekli görülmüştür. Hz. Peygamber Medine Yahudilerini İslâma davet ettiğinde, Hz. Muhammed in peygamberliğini kabul etmeleri Müslüman olmalarına bir alamet sayılmıştır. Bunun yanında Hıristiyanlıktan veya Yahudilikten ayrıldıklarını da söylemelerinin gerektiği ifade edilmektedir Taziye İbn Abbas a Hıristiyan olan annesinin öldüğünü ve ne yapması gerektiğini soran bir kişiye, İbn Abbas cenaze işlerini yapmasını tavsiye etmiştir. Sahabeden bir kimsenin de Hıristiyan olan annesinin cenazesine katıldığını bildiren rivayetler vardır. 299 Ebu Hanife ye çocuğu ya da bir yakını ölen Yahudi veya Hıristiyana ne şekilde taziye yapmak gerektiği sorulmuştur. Ebu Hanife Allah Teâlâ ölümü mahlûkatına yazdı. Acısıyla kederiyle bulunan kimsenin beklenilen gaiplerin hayırlısı olmasını Cenabı Haktan temenni ederiz. Hepimizin gidişi Allah adır. Sana gelen musibete karşı sabırlı ol. denileceğini söylemiştir. 300 Hz. Hasan ın görüşüp konuştuğu Hıristiyan bir adam varmış, bu adam öldüğünde Hz. Hasan bu kişinin kardeşine giderek taziye de bulunmuştur. 301 Ehl-i Kitap kimseye ziyarete gitmekte ve çağırmakta da bir sakınca görülmemiştir. Hz. Peygamber Ehl-i Kitap kimseleri ziyaret etmiştir. Onları ziyaret etmek ve iyilikte bulunmak yasaklanmamıştır Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.156; Halebî, a.g.e, C.2, s. 342; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.111; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s.97; Serahsi, a.g.e, C.5, s.349, C.1, s Serahsi, a.g.e, C.1, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s.95; Halebî, a.g.e, C.4, s. 181; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.151

57 43 B. Manevi Hürriyetler 1. Din ve Vicdan Hürriyeti Din duygusu fıtrîdir. Geçmişte ve günümüzde dinsiz bir topluma rastlanılmamıştır. 303 Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinde her insanın din ve vicdan hürriyetine sahip olduğu açıklanmıştır. 304 Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 24.maddesinde de her ferdin din ve vicdan özgürlüğü tanınmıştır. Kur an da inanç özgürlüğü alanındaki değerler ve Hz. Peygamber in diğer din mensuplarına karşı gösterdiği hürriyetçi tavır, tarihi süreç içinde İslâm ülkelerindeki uygulamalara örneklik teşkil etmiştir Din ve vicdan hürriyeti temel insan haklarındandır. İslâm ülkesinde yaşayan Ehl-i Kitaba Dinde zorlama yoktur 305, Dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin 306 mealindeki ayetler gereğince din özgürlüğü tanınmıştır. Bu din hürriyeti çerçevesinde Ehl-i Kitap kimseler İslâma girmeye zorlanmamışlardır. 307 Ehl-i Kitapla yapılan zimmet akdi içinde din ve vicdan hürriyetleri de tanınmıştır. İslâm devletiyle zimmet akdi yapan gayr-i müslimlerin dinlerinin gereğini yerine getirmelerine engel olunmamıştır. 308 Hz. Peygamber in Necrân halkı ile yaptığı anlaşmada onların dinlerinin Allah ve Resulü nün zimmetinde olduğu ifade edilmiştir. Papazlar, din adamları ve kâhinlerden hiç birinin değiştirilmeyeceği garanti edilmiştir. 309 Hz. Ebu Bekir in Necrânlılarla yenilediği anlaşmada da dinlerinin, ibadetlerinin, papazlarının, rahiplerinin koruma altında olduğu tekrar yer almıştır. 310 Tarih boyunca Müslümanlar tarafından zimmî statüsündeki Ehl-i Kitaba dinleri konusunda baskı yapılmamış, Ehl-i Kitabın inançları konusunda Kur an da yer alan eleştirilerin devamı olarak bir takım reddiyeler yazılmıştır. 311 Ehl-i Kitap zimmîlere din ve vicdan hürriyetlerinin tanınması yanında devlet menfaatleri ve kamu düzeni için birtakım sınırlandırmalar da getirilmiştir. 303 Aydın, Mehmet, Dinler Tarihine Giriş, Din Bilimleri Yayınları, Konya 2002, s Köse, a.g.e, s Bakara 2/ Kehf 18/ Yusuf, a.g.e,,s Öztürk, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Bakınız. Aydın, Mehmet, Müslümanların Hıristiyanlara Karşı Yazdığı Reddediyeler ve Tartışma Konuları

58 44 İslâm devletinin kendileriyle zimmet akdi yapıp din özgürlüğü tanıdığı kimseler, cizye ayetinde 312 isimleri geçen Ehl-i Kitap ile Hz. Peygamber in hadisine dayanılarak Mecusiler ve Arap putperestleri ve mürtedler hariç diğer din mensuplarıdır. 313 Arap putperestler ve mürtedler ya Müslüman olurlar ya da onlarla savaşılır, denilen grupturlar. 314 Bu iki grup insanlar dışındaki diğer bütün din mensuplarının din ve vicdan hürriyeti tanınmıştır. Serahsi, müşrik Arapları ve mürtedleri devlet başkanı zimmî statüsüne geçirmeyi uygun görürse bunun yanlış olmakla beraber geçerli olduğunu söylemiştir. Bu konudaki deliller, Hz. Peygamber in putperest Araplara ya İslâma girmek ya da savaşmak dışında bir muamele yaptığının duyulmaması ve Resulullah ın Huneyn günü Araplar için köleleştirme ve mevali olma mümkün olsaydı, bugün olurdu, ama onlar için sadece fidye veya öldürmeleri vardır sözüdür. 315 Din veya vicdan özgürlüğü ile bağlantılı olan konular mabetler ve dini sembollerdir. a. Mabet İslâm ülkesinde yaşayan Ehl-i Kitap kimselerin mabetleri inanç hürriyeti çerçevesinde ele alınmaktadır. İslâm tarihinde Ehl-i Kitabın mabetleri din özgürlüğü çerçevesinde yıkılmamış ve korunmuştur. Ancak puthaneler için aynı şey söylenemez. 316 Hıristiyanların ibadet yerleri için kilise, manastır ifadeleri kullanılırken Yahudi ibadet yerleri için havra, sinagog tabirleri kullanılmıştır. 317 Şehir içinde yapılan Hıristiyan mabetlerine kilise, şehir dışında inşa edilenlere de manastır ifadesi kullanılmıştır. 318 İslâm hukukunda mabetlerin Allahın bazı insanları diğer bazılarıyla defetmesi olmasaydı devamlı Allah ın adının anıldığı manastırlar, kiliseler, havralar, camiler ve bütün ibadet yerleri harap olup giderdi. 319 ayeti gereği korunması gerektiği ifade edilmiştir. İslâm hukukunda mabetlerin bulunduğu yerleşim yerinin eski veya yeni oluşu, köy veya şehir oluşuna göre farklı hükümler verilmiştir. Fethedildiği anda şehirde mevcut olan mabetler yıkılmaz; ancak yenisinin yapılmasına da izin verilmez Tevbe 9/ Ebu Yusuf, a.g.e, s.200, Mavsılî, a.g.e, C.4, s , Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4; Halebî, a.g.e, C.2, s.326; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.84; Serahsi, a.g.e, C.4, s.83, s.152, Serahsi, a.g.e, C.5, s Fidan, a.g.e, s Karaman, a.g.e, C.3, s Öztürk, a.g.e, s Hacc 22/40

59 45 Kûfe, Basra, Bağdat gibi Müslümanlar tarafından kurulan şehirlerde yeni mabet inşasına izin verilmemiştir. Müslümanların savaşarak aldığı şehirlerde de yeni mabet yapılmayacağı söylenmiştir. Anlaşma yoluyla alınan şehirlerde anlaşma şartlarına uyulur. Şartlarda yeni mabet inşası varsa ona uyulur. Şehir olmayan köy ve kasaba gibi yerleşim yerlerinde yeni mabet inşasına da izin verilmiştir. 321 İbn Abbas a Ehl-i Kitabın Müslümanların şehirlerinde yeniden kilise ve havra inşa etme haklarının olup olunmadığı sorulduğunda şöyle demiştir: Müslümanların kurduğu şehirlerde, zimmîlerin orada yeni kilise inşa etmeye, çanlar çalmaya hakkı yoktur. Müslüman olmayanların kurduğu sonradan Müslümanların fethettiği şehirlerde ise anlaşma şartlarına uyulur. 322 Halid b. Velid in, Irak taki Anat halkı ile yaptığı anlaşmada kilise ve havraların yıkılmaması talebinde bulunmuşlar, o da kabul etmiştir. Üzerine anlaşma yapılan hiçbir mabet yıkılmamalı, başka şeye değiştirilmelidir. Yeniden inşa edilen ve anlaşma şartlarına uymayan kilise ve havralar yıkılır. Anlaşma şartları kıyamete kadar geçerlidir. 323 Şam ı fetheden Ebu Ubeyde nin onlarla yaptığı anlaşmada, yeni kilise ve havra inşa etmemeleri şartıyla mevcut kilise ve havraların yıkılmaması kabul edilmiştir. 324 Müslümanların kilise ve havraları yıkmamasının sebebi fethedilen yerlerin halkı ile yapılan anlaşmalarda cizye vergilerini ödemeleri ile şehir ve köydeki kilise ve havraların yıkılmaması şartıdır. Zimmîler bu şartlarla cizyelerini ödemişlerdir. 325 Arap topraklarından hiçbir köy ve kasabada kilise, havra, ateş evi bırakılmaz. Bunun yasaklanma nedeni; Resulüllah ın yaşadığı bu bölgede Resulüllah ın şerefi içindir. 326 Hz. Peygamber in İslâm da kilise açma yoktur dediği rivayet edilmiştir. Bununla İslâm ülkesinde yeni kilise yapmanın yasak olduğu ifade edilmiştir. Zimmet ehline yeni kilise, havra yapımı için izin verilmez. 327 Zimmet anlaşmasından önce yapılmış olan kiliseler ve havralar yıkılmaz. 328 Zimmîlerin yeni mabetleri köylerinde yapmak istemeleri konusunda ihtilaf vardır. Eğer köyde 320 Karaman, a.g.e, C.3, s Karaman, a.g.e, C.3, s.263; Merginâni, a.g.e, C.2, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s , Mavsılî, a.g.e, C.4, s.90; Serahsi, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.288; Halebî, a.g.e, C.2, s.327; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.90; Merginâni, a.g.e, C.2, s.323; Serahsi, a.g.e, C.4, s.95

60 46 oturanların çoğu zimmî ise engel olunmaz, diyenler de vardır. 329 Halkın çoğunluğunun zimmî olduğu köylerde ve Cuma namazının kılınmadığı ve haddlerin uygulanmadığı köylerde kilise inşa edebilirler. Ancak şehir merkezlerinde inşa edemezler. Müslüman köylerinde de yapamazlar. 330 Hz. Ömer in şöyle dediği rivayet edilir: Zimmet ehlinin Horasan ve fethedilen başka yerlerde kilise açmalarını yasaklarım, fethedilen yerlerde fetihten sonra yaptıkları ortaya çıkmadıkça daha önce yaptıkları ve mevcut olan kiliselere dokunmam. Çünkü gerektiren bir delili olmadıkça daha önce yapılmış olan kiliseleri yıkmak doğru olmaz. Müslümanlar tarafından kurulan bir yerde zimmet ehline kilise açmak için izin vermek irtidattan sonra Müslümanın şirk üzere devam etmesine benzetilerek izin verilmemiştir. 331 Müslümanların fethinden önce yapılan mabetler bir hak olarak devam eder; ancak orası Müslümanların yaşadığı bir şehir olduktan sonra yeni mabet yapılmasına izin verilmemiştir. Müslümanlar ölü arazide veya boş bir yerde bir şehir kurarlar ve bu şehir yakınlardaki Ehl-i Kitap köyleri ile birleşirse oralarda şehrin bir parçası olur. Zimmet ehlinin kilise ve havralarına dokunulmaz; ancak Müslüman şehirlerine katıldıktan sonra yeni kilise ve havra yapmalarına da izin verilmez. Bu yer Cuma ve bayram namazlarının kılındığı İslâm cezalarının uygulandığı bir yer olmuştur. Burada yeni mabet yapımına izin vermenin Müslümanların aşağılanması veya şekil olarak Müslümanlara muhalefet anlamına geleceği ifade edilmektedir. 332 Ehl-i Kitap kimseler önceden mevcut olan kilise ve havraları yıkılırsa aynı yerde tekrar yapabilirler. Bu hakları kabul edilmiştir. Binanın yıkılmasıyla bu hak değişmez. Ancak yıkılan mabedin başka bir yere nakline izin verilmez. Yıkılan mabet ancak kendi yerine yapılabilir. Yeni yapılan binanın eskisinden büyük olmasına da izin verilmez. Tahrip olan kilise veya havranın tamirine de izin verilir. Ehl-i Kitabın orada ibadet etmelerine önceden izin verildiği için bina elbet tahrip olur, bu sebeple tamirine izin verilmiştir. 333 Yıkılan kilisenin başka yere nakli için Müslümanlara karşılığını verseler bile caiz değildir. Meselâ, bu kilisenin yerine Müslümanlara çok daha güzel ve daha geniş bir cami 328 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.289; Merginâni, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Mavsılî, a.g.e, C.2, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.100, 296; Serahsi, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s ; Halebî, a.g.e, C.2, s ; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.90; Serahsi, a.g.e, C.4, s.100

61 47 yapmaya karşılık yeni yerde yıkılmış bir mescidin yerine kiliseyi inşa etmek isteseler bu istekleri kabul edilmez. 334 Müslüman şehirlerinde eski bir kilise bulunup, Müslümanlar bunu yıkmak istediklerinde oranın halkı anlaşma yaptıklarını ve zimmet ehli olduklarını iddia edip, Müslümanlar savaşarak aldıklarını iddia etseler işin aslı anlaşılmayacak kadar çok zaman geçmişse bir rivayet olup olmadığı araştırılır, eğer bir delil bulunmazsa kilise olduğu gibi bırakılır. 335 Bu ifade savaşarak fethedilen yerlerde bulunan ibadethanenin yıkılabileceğini göstermektedir. Zimmet ehli Müslüman şehirlerinden birinde ibadet etmek için kilise veya havra yapmak üzere bir ev satın almak isteseler bu istekleri kabul edilmez. Bu durum Müslümanlara muhalefet ve ciddiye almamak, küçümsemek ifade edeceği için kabul edilmez. 336 Ama kişi kendine ait bir evde ibadethane edinirse buna engel olunmaz. Bu evin içinde olan bir şeydir. Evin ibadethaneye çevrilmesi İslâmın simgesi olan şeylere muhalefet sayılmamaktadır. 337 Eğer Ehl-i Kitaptan zimmîler kilise veya havra yapmak için bir Müslümanın evini kiralamak isterlerse Müslümanın evini kiraya vermesi mekruh olur. Zimmîler evi kiralar ve açıktan bunu yaparsa buna engel olunabilir; ancak kira sözleşmesi bozulmaz. 338 Müslümanlar bir beldeyi terk edip içinde Cuma ve bayram namazları kılınmasa, cezalar uygulanmasa Ehl-i Kitap burada kilise, havra yapabilir. Bunu engelleyen sebep ortadan kalkmıştır. Müslümanlar buraya gelmeden zaten bunu yapıyorlardı. Müslümanlar tekrar bu beldeye gelse yapılan yeni kiliseyi yıkma hakları yoktur. Yasak olmayan bir dönemde yapılmıştır. Savaşarak elde edilen topraklarda kiliselerde ibadet edilmesi yasaklanabilir. 339 Anlaşma ile elde edilen yerlerdeki kiliselerde ibadet edilmesi yasaklanamaz. 340 İslâm ülkesinde yerleşecekleri arazide kilise ve havra yapmak şartı ile anlaşma yapmak isterlerse bu şartlarla anlaşma yapmak doğru değildir. Bunda Müslümanların 334 Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.298; Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.291; Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s.103

62 48 aşağılanması söz konusudur. Zaruret ve ihtiyaç olmadıkça bu şartlarla anlaşma yapılmaz. Ancak böyle bir anlaşma yapılmışsa kilise ve havra yapmalarına engel olunmaz. 341 Kur an da mabetler konusundaki ifadeler 342 Hz. Peygamber in uygulamalarıyla açıklık kazanmıştır. Hz. Peygamber anlaşma yaptığı Ehl-i Kitaba mabetler konusunda garanti vermiştir. Mabetler konusunda ilk ifade Necrân Hıristiyanları ile yapılan anlaşma da görünmektedir. Mevcut kiliselerin kendilerine ait olduğu ve zarar verilmeyeceği ifade edilmiştir. 343 Hz. Peygamber tarafından yapılan cizye anlaşmalarında mabetlerin yıkılmayacağının garanti edildiği görünmektedir. Hz. Peygamber in vefatından sonra yapılan anlaşmalarda mevcut kiliselerin yıkılmayacağının garanti edildiği görünmektedir. Bazı anlaşmalarda da yeni kilise yapımlarının yasaklandığı görünmektedir. Mevcut kiliselerin yıkılmayacağına dair Hz. Peygamber den sonraki dönemde ilk anlaşma Halid b. Velid in Anat halkı ile yaptığı anlaşmada yer almaktadır. 344 Hz. Ebubekir ve diğer halifeler döneminde bu uygulama devam etmiştir. 345 Dört halife döneminde yeni mabet yapıldığına dair bir bilgi bulunmamaktadır. 346 Muaviye döneminde bazı kilise yapımı ve tamir olayları görünmüştür. Sahabeden İbn Abbas a bu durum sorulduğunda Müslümanların inşa ettiği şehirde yeni mabet yapılamayacağını, anlaşmalı yerlerde ise anlaşma şartlarına uyulması gerektiğini söylemiştir. 347 Abbasiler döneminde de tabiat hadiseleri sonucu veya başka sebeplerle yıkılan kilise tamirlerine olumlu bakılmış, bazı yeni kilise yapımı hadiseleri de görünmüştür. 348 Mabetler konusunda tam bir açıklık yoktur. Tarih içinde kilise yapımı ve tamirlerinin dönemin siyasi kararları sonucu oluştuğu anlaşılmaktadır. Önceden mevcut olan kiliselerin yıkılmaması yıkılanların tamiri genel görüşü oluşturmaktadır. Ancak yeni kilise inşası konusunda tartışmalar mevcuttur. b. Dinî Semboller Her dini sembolize eden, o dini hatırlatan bir takım semboller vardır. Mesela ezan ve minare İslâmın sembolleridir. Haç ve çan da Hıristiyanlığın dinî sembolleridir. Fıkıh kitaplarında Yahudi dinine ait semboller hakkında bilgi tespit edilmemiştir. 341 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s ; Serahsi, a.g.e, C.4, s Hacc 22/ Hamidullah, İslâm Peygamberi, s Öztürk, a.g.e, s Öztürk, a.g.e, s Öztürk, a.g.e, s Öztürk, a.g.e, s Öztürk, a.g.e, s.135

63 49 İslâm ülkesinin vatandaşı olan Ehl-i Kitap kimselerin dinî sembolleri din ve vicdan hürriyeti bağlamında fıkıh kitaplarında yer alan hususlardır. Bu konuda Ehl-i Kitap vatandaşlara bir takım özgürlükler tanınırken bazı sınırlandırılmalarında getirildiği görünmektedir. Haç Hz. İsa nın çarmıha gerilişini simgeleyen, özel günlerde taşınan altın ve gümüşten yapılan büyük ebatlarda sembollerdir. Mabetlerin çatısında ve duvarında bulunan kolye olarak kullanılan haçlar da bulunmaktadır. 349 Fıkıh kitaplarında yer alan haç ile kastedilen bayram günlerinde sokaklarda gezdirilen büyük sembollerdir. Çan, ibadete çağırmak için Hıristiyanların kullandığı bir alettir. Bir tokmakla vurulan demir bir levha şeklindedir. 350 Dinî semboller konusunda en müsamahalı görüşe Hanefi mezhebinin sahip olduğu görünmektedir. Dinî semboller ile ilgili kısıtlamaların kamu menfaatine dayanılarak getirildiği anlaşılmaktadır. Ebu Ubeyde, Şam halkı ile yapılan anlaşmada Müslümanların toplu bulunduğu yerlerde haç çıkarmamaları, çanlarını ezandan önce ve ezan vaktinde çalmamaları, bayram günlerinde bayrak çıkarmamaları bayram günleri silah kuşanmamaları, şartları yer almıştır. 351 Bu şartlar üzere onlar ile anlaşma yapılmıştır. Ebu Ubeyde senede bir gün haçlarını sokağa çıkarmalarına izin vermiştir. O gün bayram ettikleri gündür. Bu günün dışındaki günlerde haçlarını kilisenin dışına çıkarmalarına izin verilmemiştir. 352 Hz. Ömer, Şam daki valisine bir mektup yazarak haçın teşhir edilerek halka gösterilmesini yasaklamıştır. Zimmîler Müslüman şehirlerinde haçlarını teşhir ederek sokaklardan geçemezler. Bu Müslümanları hafife almak olarak anlaşılmıştır. Müslümanların onlarla yaptığı anlaşmanın Müslümanları hafife almaları için yapılmadığı vurgulanmıştır. Bunu kiliselerinde yapabilirler. Buna engel olunmayacağı ifade edilmiştir. 353 Kiliseler ve havralar olduğu gibi bırakılır, yıkılmaz; ancak putları ve haçları kilisenin dışına çıkaramazlar. 354 Kiliselerin içinde çaldıkları müddetçe, çan çalmalarına engel olunmaz. Bunu kilisenin dışında çalmak isterlerse, müsaade edilmemesi gerekir. Bu şekil olarak 349 Öztürk, a.g.e, s Öztürk, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Serahsi, a.g.e, C.1, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.290

64 50 Müslümanların ezanlarına rekabet ve muhalefet sayılmaktadır. Müslümanların şehri olmayan köy ve mahallelerde yapmalarına engel olunmaz. Orada az sayıda Müslüman olsa da engel olunmaz. Çünkü buralar Cuma ve bayram namazlarının kılındığı yerler değildir. 355 Halkın çoğunluğunun zimmî olduğu şehirlerde, içinde Cuma ve bayram namazlarının kılınmadığı yerlerde bunlara engel olunmaz, denilmiştir. Yasaklama dinin şiârı olan Cuma ve bayram namazlarının kılındığı haddlerin uygulandığı yerler olması sebebiyledir. Şehir ve banliyösünde bu gibi şeyleri yapmaları yasaklanır. 356 Ehl-i Kitap olan zimmîlere Müslümanların yaşadığı şehrin dışına çıkınca kendi köylerinde ve şehirlerinde, haçlarını çıkarmaları ve çanlarını çalmalarına engel olunmaz. Orada birkaç Müslüman olsa bile bundan yasaklanmazlar. 357 c. Dinî Bayramlar Fıkıh kitaplarında Ehl-i Kitabın dinî bayramları konusundaki bilgiler de Hıristiyanlarla ilgilidir. Yahudiler ile ilgili dinî bayramlar hakkında bilgi ya da kısıtlama yer almamaktadır. Hıristiyanların dinî bayramları hakkında bir takım bilgiler ve bu konuda bazı sınırlandırmaların yer aldığı görünmektedir. Ebu Ubeyde nin Şam halkı ile yaptığı anlaşmada bayram günlerinde bayrak çıkartmamaları şart koşulmuştur. Şamlılar Ebu Ubeyde ye gelerek senede bir gün haçlarını bayraksız olarak çıkarmak için izin istemişlerdir. Bu günün en büyük bayramları olduğunu söylemişlerdir. Ebu Ubeyde bu durumu Hz. Ömer e yazarak sormuştur. Hz. Ömer bayram günü haç çıkarma isteklerine senede bir gün bayraksız ve flamasız çıkarak ve şehrin dışında olmak şartıyla izin verilmesini söylemiştir. Şehir içinde Müslümanlar arasında ve mescitler yanında haç çıkarılmamasını söylemiştir. 358 Serahsi de bayram günü haç çıkarmayı kiliselerinde yapmalarını eğer kilisenin dışına çıkaracaklarsa bunu açıktan yapmalarına izin verilmemesi gerektiğini söylemiştir. Bu Müslümanları hafife almak olur. Haçlarını dışarı çıkaracaklarsa teşhir etmeden çıkarıp şehrin banliyösünü geçtikten sonra istedikleri bir yere gidip törenlerini yapabileceklerini söylemiştir. Şehrin banliyösü de merkez kabul edilerek burada Müslümanlar Cuma ve bayram namazlarını kıldıkları için, haçları teşhir ederek tören yapmalarının yasaklanacağı, ifade edilmiştir Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Serahsi, a.g.e, C.4, s.98

65 51 2. Hak Arama Hürriyeti Davalı ya da davacının Müslüman ya da Ehl-i Kitap olması arasında bir fark yoktur. Kişinin hakkını araması en temel insan haklarındandır. İslâm ülkelerinde zimmîler veya müste menler Müslümanlar aleyhine de olsa dava açabilirler. Zimmî veya müste menlerin İslâm mahkemelerine dava açma hakları vardır. 360 Hz. Ömer, Necrânlıları Yemen den Irak a gönderirken haksızlığa uğramamaları için ellerine bir belge vermiştir. Bu belgede Necrânlılardan biri Müslümanların kendine zulmettiklerini söyleyerek valiye şikâyette bulunurlarsa, valinin zalime karşı onlara yardımcı olması gerektiği ifade edilmiştir. 361 Onların kendileriyle anlaşma olan bir kavim olduğunu haksızlığa uğratılmamalarını şikâyetleri halinde haklarının korunması istenmiştir. Bu durum zimmîlerin haklarını arama hususunda hürriyete sahip olduklarını göstermektedir. Ehl-i Kitap kimseler hak talebinde bulunabilirler. 362 Hz. Peygamber in Necrân halkıyla yaptığı anlaşmada onlardan birinin ödediği cizyenin gücünün üstünde olduğunu iddia ederek hak talebinde bulunması halinde haksızlık yapılmayacak şekilde verginin düşürülmesi gerektiği ifadesi yer almaktadır. Ayrıca başkasının yaptığı kötülükten dolayı onlardan herhangi birinin yakalanmayacağı; ancak suçlunun yakalanması gerektiği de ifade edilmiştir. 363 Hak arama konusunda Müslüman ile zimmî eşittir. Hak arama için fıkıh kitaplarında aranan şart akıl sahibi ve mümeyyiz olmaktır. 364 Hz. Ömer zamanında kendisinden haksız vergi alındığı iddiasıyla Arap Hıristiyanlarından bir adam Hz. Ömer e gidip şikâyetini anlatmıştır. Hz. Ömer duruma müdahale etmiş ve bir yıl içinde bir defa vergi alınacağı talimatını vermiştir. 365 C. İktisadî ve Sosyal Haklar 1. Mülkiyet Hakkı İnsanların meşru yoldan elde ettikleri değerlere sahip olma ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakları vardır. Dini kaynaklarda mülkiyet hakkının korunması topluma ve 360 Fidan, a.g.e, Ebu Yusuf, a.g.e, s Mavsılî, a.g.e, C.3, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Fidan, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.220

66 52 devlete vazife olarak verilmiştir. 366 Cizyesini ödeyen zimmî vatandaşlar mülkiyet edinme hakkına sahiptirler ve bu hakları devlet tarafından güvence altına alınmıştır. Hz. Ömer, vali Ebu Ubeyde ye yazdığı mektupta, fethedilen toprakları sahiplerin ellerinde bırakmasını söylemiştir. Onlara güçleri nispetinde cizye koymasını, toprağın imarını ise onların yapmalarını istemiştir. Müslümanların onlara haksızlık etmelerinin ve zarar vermelerinin önlenmesini zimmîlerin mallarının ancak helâl yoldan yenilebileceğini söylemiş ve anlaşma şartlarına tam olarak uyulmasını istemiştir. 367 Zimmîler mal ve canlarının Müslümanların mal ve canları gibi olması için zimmet akdi yapmayı kabul etmişlerdir. Cizye ve haraç ödemek üzere zimmet akdi yapmak isteyenlerin bu istekleri de kabul edilmelidir. 368 Zimmet akdi yapılan yerlerin kiliseleri yıkılmaz; ancak oturmak için evlere çevrilebilir. Çünkü bu yerler onların mülküdür. Onların can ve mal dokunulmazlıkları vardır. Onların mallarından her hangi bir şeyi yıkmaya kalkışmak doğru olmaz. 369 Zimmet ehlinin içki ve domuz konularındaki mülkiyet hakkı Müslümanların kaplar konusundaki hakları gibidir. Bu iki şey Ehl-i Kitap kimseler için değerli olan mallardır. Bir kişi bu malları telef ederse, parasını öder. 370 Domuzları ve içkiyi açıktan satmaları engellenir; ancak evlerinde ve anlaşma yapılan kiliselerde bunu yapabilirler. Bu konuda engellenmezler. 371 Ebu Yusuf, devlet başkanı veya vali de olsa kimsenin zimmînin hakkını alıp başkasına verme hakkı olmadığını, kimsenin elindeki malı alamayacağını söylemiştir. 372 Zimmî olan Ehl-i Kitaba ait domuz ve içkiyi telef edenler bu malların kendisini değil kıymetini öderler. Bu mallar Müslümanlara ait olursa ödemek gerekmez. Hz. Peygamber zimmîlerin inandıkları inançları ile baş başa bırakılmasını istemiştir. Onlar içki ve domuzun mal olduğuna dinleri gereği inanmaktadır Karaman, a.g.e, C.1, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Merginâni, a.g.e, C.3, s.71; Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.1, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Mavsılî, a.g.e, C.2, s.452

67 53 Ehl-i Kitaba ait içinde içki olan fıçıyı yakmak ve kabını kırmak uygun değildir. Fıçıyı kıran ya da yakan onu öder. Bir Müslüman Ehl-i Kitaba ait içkiyi dökerse, domuzu keserse bunları öder. 374 Hz. Peygamber, Hayber i savaşarak fethettiğinde arazilerine haraç koymamış, fakat yarı yarıya usulüyle topraklar Yahudilerde kalmak üzere onlarla anlaşma yapmıştır. Vergileri vermek suretiyle toprakların onların mülkünde kalmasına razı olmuştur. 375 Hz. Peygamber ölü toprakları ihya edenin o topraklara sahip olacağını söylemiştir. Bu hadiste geçen ifadeye zimmî olan Ehl-i Kitaptan halk da dâhildir. Ölü araziyi ihya eden zimmî o topraklara sahip olur. Arazi haraç arazisi olur ve o toprakların haracını öderler. 376 Bir kasaba halkından olan zimmî kimse evini kiremitle örtmek istediğinde Müslümanlar buna karşı çıkıp engellemeye haklarının olup olmadığına dair sorulan soruya zimmînin mülkü olduğu için engellenemeyeceği şeklinde cevap verilmiştir. 377 Ehl-i Kitabın Müslüman mahallelerinde de ev alarak oturmaları engellenemez. Onların Müslümanlarla birlikte oturarak İslâmın güzelliklerini görüp tanımaları için onlarla anlaşma yapılmıştır. Onların evlerinin Müslümanların evlerinin yanında olması da bunu sağlamaya yöneliktir Çalışma Hakkı Çalışma bir yandan ferdin hakkı, diğer yandan ferdin topluma karşı borcudur. İslâm çalışmayı teşvik etmiştir. İslâm toplumu ile vatandaşlık sözleşmesi yapan zimmîler de Müslümanların bu konuda sahip olduğu haklara sahiptirler. Ehl-i Kitaptan haraç ve cizye vergisinin alınabilmesi için mülk edinme haklarının kabul edildiği gibi çalışma hakları da kabul edilmiştir. Geçimini temin etmek için Ehl-i Kitabın çalışma hakkı tanınmıştır. Hz. Peygamber in Necrân halkı ile yaptığı anlaşmada alış verişlerinin de Allah ve Resulü nün garantisi altında bulunduğu ifade edilmiştir. Ehl-i Kitaptan Yahudiler ile Hz. Peygamber in alış veriş yaptığı da bilinmektedir. Yahudi ve Hıristiyanların içki ve domuz satışları da dâhil alış verişte bulunmalarına ve çalışmalarına engel olunmamıştır. İşlerinde kullandıkları ve üretim için besledikleri hayvanlardan öşür alınmayacağı Hz. Peygamber in 374 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.113; Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Halebî, a.g.e, C.2, s Serahsi, a.g.e, C.4, s.101

68 54 Necrân halkı ile yaptığı anlaşmada yer almaktadır. Ancak faizli alış verişler bundan istisna edilmiştir. 379 Bu konuda kendilerine izin verilmez. Ticari alış verişlerde Ehl-i Kitap tan %5 oranında gelir vergisi alınmaktadır. 380 Ebu Yusuf, Ehl-i Kitap vatandaşların çalıştıkları mesleklere göre vergi alınacağını belitmiştir. Kuyumcu, manifaturacı, çiftlik ve akar sahibi, tüccar, doktor, eczacı, zanaatkâr vb. meslek çalışanlarından durumlarına göre vergi alınır. Zengin olandan 48 dirhem, orta halli olandan 24 dirhem, terzi, boyacı, ayakkabıcı gibi el ile çalışanlardan 12 dirhem vergi alınması gerektiği açıklanmıştır. 381 Ehl-i Kitaptan kimselerin tarım ve hayvancılık yanında bu meslek türlerinde de çalıştığı anlaşılmaktadır. 3. Sosyal Güvenlik Hakkı Dini, ırkı, mesleği ne olursa olsun İslâm ülkesinin vatandaşları asgari refah ve hayat şartlarını temin bakımından güvence altındadırlar. Bu sosyal güvence, ödemekten aciz kalan borçluya, kendi memleketinde zengin bile olsa yolcuya kadar geniş bir alanı içine almaktadır. 382 Çalışmaktan aciz olanlar, hastalık, yaralanma, sakatlık gibi durumu olanlar veya zengin iken fakir duruma düşenlerin ödediği cizye vergisi devlet tarafından düşürülür. Böyle durumlardaki Ehl-i Kitap kimselere beytü l-mâl den nafaka da verilir. 383 Hz. Ömer yaşlı ve kör bir adamın dilendiğini görmüş ve hangi dine mensup olduğunu sormuştur. Adamın Yahudi olduğunu öğrendiğinde bu duruma nasıl düştüğünü sormuştur. Adam yaşlılık, ihtiyaç ve cizyenin sebep olduğunu söylemiştir. Hz. Ömer o adamı beytü l-mâl in hazinedarına göndermiştir ve Böylelerine insaflı davranmalıyız, gençliğinde cizyesini alıp ihtiyarlığında bu vaziyette bırakmak doğru olmaz demiştir. Sadakalar fakirler ve miskinler içindir ayetindeki miskinlerin Ehl-i Kitabın fakirlerini olduğunu söylemiştir. Bu olaydan sonra Hz. Ömer bu adamın durumunda olanlardan cizye vergisini kaldırmıştır Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Karaman, a.g.e, C.1, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s

69 55 II. CEZA HUKUKU Bir memlekette yürürlükte olan ceza kurallarının nasıl uygulanacağını gösteren hukuk dalına ceza hukuku denilmekedir. 385 Ceza hukuku, ceza gören suçlar ile bu cezaların miktarını açıklayan hukuk dalı olarak da tarif edilmektedir. 386 İslâm hukukunda suçlar, Allah ın işlenmesini yasakladığı fiillerdir. Suçun işlendiğinin ispatı halinde dini hükümlerden tatbiki istenen fiil uygulanır. 387 Şer i cezalarda asıl gaye insanları topluma zarar veren suç ve kötülüklerden alıkoymaktır. Kişiler cezalar ile günahtan arınmazlar. Bu cezalar Müslüman olmayanlar için de uygulanır. 388 Cezalar, asıl cezalar ve tazir cezaları olarak iki kısımdır. Asıl cezalar, haddler ve kısastır. Bunların cezaları kesin olarak belirlenmiştir. 389 Tazir cezaları ise hakkında ceza konulmamış, işlerin yapılması halinde yapanın ıslahı için konulan cezalardır. 390 A. Kasten Adam Öldürme İnsanların hayatına yönelik suçlar insanın öldürülmesi veya yaralanması ile sonuçlanır. İnsanın ölmesi ile sonuçlanan suçların kasten yapılması halinde kısas ile cezalandırılır. Ehl-i Kitaptan İslâm ülkesinde yaşayanlar İslâm hukuku ile muhataptırlar. Müslümanların can güvenliği olduğu gibi Ehl-i Kitap zimmîlerin de can güvenliği vardır. Bir kimseyi kasten öldüren Müslüman olsun zimmî olsun kısas ile cezalandırılır. 391 İnsanın öldürülmesinin kısas ile cezalandırılması için kasten öldürme sayılması gerekmektedir. Kasten adam öldürme, bir uzvu vücuttan ayırabilecek bir silah veya alet ile öldürmedir. Keskin demir, ağaç, taş vb. ile öldürme gibi Kısas Kasten adam öldürmenin cezası kısastır. Kısas; Kur an, sünnet ve icma ile sabittir Türk Hukuk Lügatı, a.g.e, s Karaman, a.g.e, C.1, s Maverdi, a.g.e, s Merginâni, a.g.e, C.2, s Karaman, a.g.e, C.1, s Maverdi, a.g.e, s Serahsi, a.g.e, C.1, s Mavsılî, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s.458; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.239

70 56 Ey iman edenler, öldürenler hakkında size kısas farz kılındı 394 ayeti bu konuda delil teşkil etmektedir. Hz. Peygamber: Kim kasten öldürürse bunun hükmü kısastır. 395 buyurmuştur. Kasten öldürmede âkile malî bedel üstlenmez. 396 Kan sahibinin katili affetmesi halinde kısas, diyete dönüşür. Aynı zamanda kefaret de gerekir. 397 Bir zimmînin diğer bir zimmîyi öldürmesi halinde kısas hükmü verilir. Bir zimmînin Müslümanı öldürmesi halinde de kısas gerekir. 398 Ancak bir Müslümanın bir zimmîyi öldürmesi halinde kısas uygulanıp uygulanmayacağı konusunda farklı görüşler vardır. Hanefi mezhebine göre bir zimmîyi öldüren Müslüman da kısas edilir. Hz. Peygamber in bir zimmîyi öldüren Müslüman bir katile kısas uyguladığı rivayet edilmiştir; çünkü ebedi olarak dokunulmazlık bakımından Müslüman ve zimmî eşittir. Zimmîye karşılık Müslüman öldürülür. Burada kısas uygulanmazsa gayr-i müslimler zimmet akdi yapmazlar, bunda ise zarar vardır. 399 Müslüman kişi kâfir karşılığında öldürülmez hadisinde kâfirden kasıt, harbi olan gayr-i müslimlerdir. Müste mene karşılık Müslüman ve zimmî öldürülmez. Çünkü onun kanı ebediyen dokunulmaz değildir. Daru l-islâm a eman ile giren harbi için bir zimmî veya Müslümana kısas uygulanmaz. 400 Bir zimmî başka bir zimmîyi öldürecek olursa kendisine kısas uygulanır. Kısas ülkemizde yaşadıkları müddetçe onlara karşı devlet başkanının sorumlu olması ve onların haksızlıktan korunması gerektiğinden uygulanmalıdır. 401 Bir Müslümanı öldüren Ehl-i Kitap vatandaşa da kısas uygulanır. 402 Ebu Yusuf, müste menin İslâm ülkesine eman alarak girmesi sebebiyle müste meni öldüren Müslüman veya zimmîye de kısas uygulanacağını söylemiştir. 403 Hanefi mezhebinin genel görüşü ise Müslümanın zimmî karşılığında kısas edileceği; ancak müste men karşılığında Müslüman veya zimmînin kısas edilmeyeceğidir Bakara 2/ Canan, a.g.e, C.13, s Mavsılî, a.g.e, C.4, s Karaman, a.g.e, C.1, s Karaman, a.g.e, C.3, s Mavsılî, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s.464; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s.464; Serahsi, a.g.e, C.4 S Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s Mavsılî, a.g.e, C.4, s.253

71 57 Zimmî İslâm ülkesinin vatandaşıdır. Müslüman zimmîye karşılık öldürülür. Ancak Müslüman kimseye müste men Ehl-i Kitabı öldürmesi halinde kısas uygulanmaz. Zimmî olan kimsede müste mene karşılık kısas edilmez. 405 B. Hataen Adam Öldürme Bir kasıt olmadan bir şahsın ölümüne sebep olmaya denir. Hataen adam öldürmeye kısas cezası verilmez. Failin zannında hata veya fiilde hata şeklinde iki şekilde gerçekleşir. 406 Hataen öldürülen zimmînin durumu da Müslümanın durumu gibidir. Hataen öldürmede verilecek ceza, diyet ve kefarettir. Ehl-i Kitaptan birini öldüren Müslümana kefaret gerekir; ancak adam öldüren Ehl-i kitap kimseye kefaret gerekmez Diyet Adam öldürme durumunda ölenin velilerine verilen mala diyet denir. 408 karşılık demektir. 409 Diyet, Diyet ödenmesi kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Her kim hata yoluyla bir mümini öldürecek olursa mümin bir köle azat eder ve ailesine diyet öder, meğerki ölünün ailesi bağışlasın. Eğer ölen mümin olduğu halde size düşman olan bir toplumdan olursa mümin bir köle azat etmek gerekir. Eğer kendileriyle aranızda anlaşma bulunan bir toplumdan ise ailesine teslim edilecek bir diyet ve bir mümin köle azad etmek gerekir. 410 Bu ayet diyet verilmesine delil kabul edilmektedir. Hz. Peygamber de Kim hataen öldürülürse, diyeti yüz devedir. 411 buyurmuştur. Hataen adam öldürme durumunda Müslüman gibi zimmî olan Ehl-i Kitap kimseler için de diyet ödenir. Bu durumda Müslüman ile zimmînin diyeti aynıdır. 412 Hz. Peygamber, anlaşması olan iki kişinin diyetini Müslümanların diyetine göre ödemiştir. 413 Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer de bununla hükmetmişlerdir Halebî, a.g.e, C.4, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.4, s Maverdi, a.g.e, s Karaman, a.g.e, C.3, s Mavsılî, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.13, s Nisa 4/ Canan, a.g.e, C.6., s Halebî, a.g.e, C.4, s.272, 289; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.272; Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Canan, a.g.e, C.6, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s.103

72 58 Eman alarak İslâm ülkesine gelen müste menin de hataen öldürülmesi halinde diyeti ödenir. Diyeti, Müslüman ve zimmînin diyetine eşittir. 415 Diyet; altın, gümüş ve deveden olmak üzere üç çeşit maldan ödenir. Altında bin dinar, gümüşte on bin dirhem, deveden de 100 deve olmak üzere ödenir. Diyet bu mallardan biriyle verilir veya bunların değerleriyle verilir Âkile Hataen adam öldürme durumunda diyeti veren kimselere âkile denir. 417 Kasten adam öldürmede kısas diyete çevrildiğinde âkile diyeti ödemez. Hataen öldürmede âkile diyeti ödemekle yükümlüdür. Âkile diyeti üç yıl içinde eşit taksitlerle öder. 418 Âkile, baba tarafından yakın akrabalardır. Sonra kabilesi, sonra da devlet hazinesi bu görevi yüklenir. Burada yardımlaşma söz konusudur. 419 Hz. Peygamber, Diyeti ödeme işini katilin akilesine yüklemiştir. 420 Müslüman Ehl-i Kitap için Ehl-i Kitap da Müslüman için diyet veremez. Ehl-i Kitap birbirine âkile olur. Milletleri farklı da olsa eğer aralarında düşmanlık yoksa birbirilerine âkile olurlar. Yahudinin Hıristiyana, Hıristiyanın da Yahudiye âkile olabileceği kabul edilmiştir. 421 Ehl-i kitap kimselerin âkilesi olduğunda diyeti ödemek onlara düşer. Âkilesi yoksa diyet miktarı, üç sene içerisinde kendi malından alınır. 422 Bir harbi Müslüman olduğunda, İslâm ülkesinde bir Müslüman onunla velâ akdi yaparsa, sonrada o adam bir cinayet işlerse onunla velâ yapanın âkilesi onun da âkilesi olur. Bir zimmî Ehl-i Kitap Müslüman olur ve kimseyle velâ akdi olmazsa hataen adam öldürmesi halinde diyet beytü l-mâl den ödenir. 423 a. Velâ Velâ, yakınlık manasına gelir, azat etmeden meydana gelen hükmî bir yakınlıktır veya muvalattan meydana gelen hükmî bir yakınlıktır Mavsılî, a.g.e, C.4, s.272; Serahsi, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s.526,527; Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.13, s148; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Maverdi, a.g.e, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.13, s Canan, a.g.e, C.6, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.13, s.156; Halebî, a.g.e, C.4, s.351; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Halebî, a.g.e, C.4, s.351; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.13, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s.352

73 59 İki çeşit velâ vardır; Biricisi, azat etme ile meydana gelir. Hz. Peygamber Velâ hakkı azat edenindir buyurmuştur. 425 Velâ nesep gibidir. İkincisi muvalat ile meydana gelir. Hür, akıllı, baliğ bir kimsenin nesebi belli olmayan biriyle sözleşme yapmasıdır. Bu iki velâda da diyet vermek ve mirasçı olmak durumları söz konusudur. 426 İki çeşit velâda da maksat yardımlaşmaktır. Hataen öldürmede ödenecek diyet miktarını üstelenen âkilenin içinde velâ yoluyla oluşan yakınlıkta yer almıştır. Velâ akdi yapan kimse diyet ödemeyi de üstlenmiş olur. Velâ sistemi kölelikten azat olan veya kavminden ayrılıp Müslüman olan kimselerin İslâm toplumunda yalnızlığa itilmekten korunması için oluşturulmuş bir sistemdir. Müslüman ile Ehl-i Kitap arasında gerçekleşecek bir velâ akdinden fıkıh kitaplarında söz edilmemektedir. C. Hırsızlık Haddler, Allah hakkı için uygulanması gereken cezalardandır, bunlara kamu hakkı için uygulanan cezalar da denilir. 427 Bunlar İslâmî cezalardır. Zina, zina iftirası, hırsızlık, sarhoşluk, isyan, yol kesme bu tür cezalardandır. Ehl-i Kitap olan zimmîler de bu cezalarda Müslümanlar gibi kabul edilirler. İslâm ülkesindeki Ehl-i Kitap vatandaşlarda bu hükümlerle yükümlüdürler. Hırsızlık, nisap miktarında veya kıymeti sirkat(hırsızlık) nisabında olan başkasının mülkündeki korunmuş malın, akıllı ve baliğ olan biri tarafından, kendisinin o malda mülkiyet hakkı olmadan gizlice almasıdır. 428 Hırsızlık suçunun cezası el kesmedir. Bunun delili Hırsızlık eden erkek ve kadının yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah tan bir ibret olması için ellerini kesin. 429 ayetidir. Hz. Peygamber de Hırsızlık edenin eli kesilir. buyurmuştur. Bir hırsız Resulullah ın huzuruna getirilmiş o da hırsızın elini kesmiştir. 430 Hırsızlık suçu ya ikrar ile ya da iki adil kişinin şahitliği ile sabit olur Canan, a.g.e, C.14, s Mavsılî, a.g.e, C.4, s ; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Fidan, a.g.e, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.85; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Maide 5/ Canan, a.g.e, C.17, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.87

74 60 1. Müslüman ın Ehl-i Kitabın Malını Çalması Hırsızlık suçunu işleyen bir Müslümana el kesme cezası verilir. Müslüman kimse zimmînin malını çalarsa şartların gerçekleşmesi halinde yine el kesme cezası uygulanır. 432 Eş as, Hasen den şöyle nakletmiştir: Bir Yahudi veya Hristiyandan yahut bunların dışında kalan diğer zimmîlerden bir şey çalmış olan hırsızın eli kesilir. 433 Müslüman kimsenin altın veya gümüşten yapılmış haçı çalması durumunda el kesme cezası uygulanmaz. Müslüman kimsenin içki çalması durumunda da el kesme cezası uygulanmaz. 434 Zimmî kimseden mal çalınması durumunda hırsızlık suçunun cezası uygulanır. Çünkü zimmî kimsenin de malı müslümanın malı gibi korunmuş maldır. Ancak şarap, haç gibi mal kabul edilmeyen şeyler zimmînin malı da olsa el kesme cezası uygulanmaz; ancak zimmîye ait olan bu malların tazmini gerekir. 435 Hz. Ömer, ordu komutanlarına düşman topraklarında bulunulan sürede haddlerin uygulanmamasını tavsiye etmiştir. 436 Haddler İslâm ülkesinde uygulanır. 2. Ehl-i Kitabın Müslümanın Malını Çalması Hırsızlık suçunun sabit olması için aranan şartlarda hırsızın Müslüman ya da gayr-i müslim olması gibi bir ayrım yer almamaktadır. İslâm ülkesinin vatandaşı olan Ehl-i Kitap kimse, İslâm ülkesinin kurallarına uymakla yükümlüdür. Hırsızlık suçunu işleyen zimmî kimse de Müslüman kimse gibi aynı cezaya çarptırılır. 437 Ehl-i Kitap zimmînin Müslümanın malını çaldığında hırsızlık cezasının uygulanması yanında zimmînin malını çalması durumunda da aynı cezaya çarptırılır. Ancak bir zimmî diğer bir zimmîden içki gibi İslâmda mal olmayan bir şey çalarsa el kesme cezasına çarptırılmaz. 438 Müste menin hırsızlık suçunu işlemesinde Ebu Yusuf, zimmî gibi müste menin de el kesme cezasına çarptırılacağını söylemiştir. Ebu Hanife ve İmam Muhammed e göre ise 432 Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Halebî, a.g.e, C.2, s.291; Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Merginani, a.g.e, C.2, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.273; Serahsi, a.g.e, C.1, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.103

75 61 hırsızlık suçunu işleyen müste men el kesme cezasına çarptırılmaz. İslâm ülkesine girerken kul haklarını içeren hükümleri yüklenirler; ancak Allah haklarını içeren hükümleri üstlenmezler. 439 D. Zina Zina, İslâm hukukunda hadd cezasını gerektiren bir suçtur, cezası takdir edilmiştir ve Allah hakkı kabul edilir. Hadd ile insanların diğer insanlara zarar vermesinin önlenmesi ve İslâm ülkesinin fesattan korunması amaçlanır. Haddlerde asıl amaç kişiyi günahtan temizlemek değildir, bu tevbe ile gerçekleşir. Ehl-i Kitap kimselere de hadd uygulanır hâlbuki onlar için temizlenme amacı yoktur. 440 Zina suçunun cezası bekârlar ve evliler için ayrıdır. Bekâr olanların Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüz kırbaç vurunuz. 441 ayeti ile cezaları 100 sopadır, ayrıca sürgün cezasının verilebileceği de belirtilir. 442 Evli olanların ise muhsan olmarı halinde cezaları recm dir. Muhsan olmayan evlilerin cezası ise 100 sopadır. Bu hüküm sünnete dayanmaktadır. Zina suçunda kadın ve erkeğin cezası aynıdır. 443 Evli olan kimselerin zina etmesi halinde recm cezasının uygulanabilmesi için dört erkek şahidin bulunması veya kişilerin ikrar etmeleri gerekir. 444 Bir kişinin recm edilebilmesi için muhsan olma şartı aranmıştır. Hür, mükellef kimse sahih nikâhla evlenmiş olması durumunda muhsan kabul edilir. 445 Muhsanlık hususunda bir takım ihtilaflar vardır. Bazı kimseler hür olan müslümanın ancak hür bir Müslüman kadınla evlendiğinde muhsan olacağını, Ehl-i Kitap veya diğer zimmîlerden bir kadınla evlenen kişinin muhsan olmayacağını söylemişlerdir. 446 Bazıları da Ehl-i Kitaptan olan zimmî kadınla evlenen Müslüman erkeğin muhsan olacağını, birinin diğerini muhsan kılacağını söylemişlerdir. Bütün zimmîler içinde aynı hükmün geçerli olduğunu söylenişlerdir Mavsılî, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.5;mavsılî, a.g.e, C.3, s.415; Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Nur 24/2 442 Merginâni, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.16; Merginâni, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.16; Maverdî, a.g.e, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.258; Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.12; Merginâni, a.g.e, C.2, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.258

76 62 Ehl-i Kitap kadınla evlenenin muhsan olacağını kabul edenlerin yanında Ehl-i Kitap kadının kocasını muhsan kılmayacağını savunanlarda vardır. Ebu Yusuf, hür Müslüman bir erkeğin ancak hür Müslüman bir kadınla evlenmesi halinde muhsan olacağını söylemiştir. Ehl-i Kitap bir kadınla evli olunması halinde Müslüman kocadan dolayı kadının muhsan sayılacağını ancak Ehl-i Kitap kadının kocasını muhsan kılmayacağını söylemiştir. 448 Molla Hüsrev de Ehl-i Kitapla evli olan Müslüman erkeğin muhsan olmayacağını söylemiştir Ehl-i Kitap Zimmînin Cezası Bir kişinin recmedilmesi için hür, akıllı, buluğa ermiş ve sahih bir nikâhla evli olduğu halde zina etmesi gerekir. Bu şartları taşıyan Ehl-i Kitap bir zimmî recm cezasına çarptırılır. Çünkü zimmî kimseler İslâm hükümleri ile yükümlüdürler. 450 Zimmî kimse zinayı ikrar etme hususunda Müslüman kimse gibidir. 451 Zimmî olan kimse Müslüman bir kadınla zina ederse zimmî olan kimseye Müslümana uygulanan ceza uygulanır. Hıristiyanlardan biri Müslüman bir kadınla zina etmiştir. Bu olay Ebu Ubeyde ye bildirilmiştir. Ebu Ubeyde Biz sizinle bu şekilde davranışlar için anlaşmadık demiş ve adamı öldürmüştür. 452 Bir zimmî zina ettikten sonra Müslüman olur ve zina ettiği kendi ikrarı veya Müslümanların şahitliği ile sabit olmuşsa o kimseye zina suçunun cezası olan recm cezası uygulanır. Eğer zimmîlerin şehadeti ile sabit olmuşsa recm uygulanmaz. 453 İki Hıristiyanın zina ettiğine dört Hıristiyan şahitlik etse hâkim de bu şahitlere dayanarak hüküm verse sonra zina eden kadın ve erkek Müslüman olsa bu hadd hükmü geçersiz olur. Zina suçunda dört kişinin şahitliği Ehl-i Kitap zimmîler içinde geçerlidir. Ancak zina suçunda Müslümanın aleyhine zimmînin şahitliği kabul olunmaz. 454 Muhsan olan Ehl-i Kitap zimmî kimselere recm cezası verilir. Bekâr olan Ehl-i Kitap kimselere ise yüz sopa cezası verilir Ebu Yusuf, a.g.e, s Molla Hüsrev, a.g.e, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.16, Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s.16; Serahsi, a.g.e, C.1, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Halebî, a.g.e, C.2, s.261

77 63 2. Ehl-i Kitap Müste menin Cezası İslâm ülkesine eman ile giren İslâm ülkesinin vatandaşı olmayan Ehl-i Kitap kimsenin İslâm ülkesinde zina suçunu işlemesi halinde zina haddinin bu kimselere uygulanıp uygulanmayacağı konusunda Hanefi mezhebinde iki görüş vardır. Ebu Yusuf zina suçunu işleyen müste menin zimmî kimse gibi hadd cezasına çarptırılacağını söylemiştir. Ebu Hanife ve İmam Muhammed e göre ise müste men kimseye zina haddi uygulanmaz. 456 Ehl-i Kitap zimmî vatandaşlar İslâm hükümleriyle yükümlüdür; ancak müste men kimseler İslâm hükümleriyle yükümlü değildir. Bu sebeple müste men kadın ve erkeğe zina haddi uygulanmaz. 457 Ehl-i Kitaptan zimmî bir erkek ile müste men bir kadın zina etse zimmî erkeğe hadd uygulanır. Ebu Yusuf a göre ikisine de hadd uygulanır. Müste men bir erkek ile zimmî kadın zina etse zimmî olan kadına hadd uygulanır. Müste mene uygulanmaz. Ebu Yusuf a göre ikisine de hadd uygulanır. 458 E. Zina İftirası (Kazf Haddi) Kazf, hususi bir isnadda yani zina isnadında bulunmaktır. Zina iftirası edilen kişinin akıllı, baliğ, Müslüman, hür ve namuslu bir kimse olması halinde kazf haddi uygulanır. Zina iftirasında bulunan kişinin de akıllı, baliğ ve hür olması gerekir. Ehl-i Kitap kimsenin zina isnadında bulunması halinde Müslüman kişi gibi ceza görür. 459 Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup dört şahit getiremeyen kimselere seksener sopa vurun ve artık onların şahitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar tamamen günahkârlardır. 460 ayeti bu konuda delil teşkil etmektedir. Ayette kadınlara zina isnadında bulunanların zikredilmesiyle birlikte erkeklere zina isnadında bulunanlarda aynı cezaya çarptırırlar. 461 Zina iftirasında bulunmak İslâm hukukunda zina gibi bir suç kabul edilmektedir. Toplumda insanların iftiraya uğraması engellenmek istenmiştir. 456 Mavsılî, a.g.e, C.2, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.16; Halebî, a.g.e, C.2, s Maverdî, a.g.e, s.430; Mavsılî, a.g.e, C.3, s.452; Merginâni, a.g.e, C.2, s.240; Serahsi, a.g.e, C.1, s Nur 24/4 461 Karaman, a.g.e, C.3, s.350

78 64 Zina iftirasında bulunan kimseye seksen sopa vurulur. Hanefi mezhebinde kazf haddi kamu hakkı olan suçlardan kabul edilir. İki erkek şahitliğiyle sabitlik kazanır. 462 Bir kimse muhsan olan erkeğe veya muhsan olan kadına açık zina lafızları ile iftira ederse kazf haddi uygulanır. Cezanın verilebilmesi için iftiraya uğrayanın davacı olması gerekir. 463 Kazf haddinin uygulanması için iftiraya uğrayan kimsenin Müslüman olması şarttır. Bir Müslümana zina isnadında bulunan Ehl-i Kitaptan zimmî vatandaşa kazf haddi uygulanır. 464 Bir Müslümana zina isnadında bulunan müste mene de kazf haddi uygulanır. Bunda kul hakkı vardır. Müste men İslâm ülkesine girerken kul haklarını çiğnemeyeceğine dair teminatta bulunmuştur. Bu sebeple zina isnadında bulunan müste men de olsa kazf haddi uygulanır. 465 Zina iftirasına uğrayan kimsenin Müslüman olması halinde bu ceza uygulanır. Zina iftirasına uğrayan kimsenin Ehl-i Kitap zimmî olması halinde iftirayı atan Müslüman da olsa Ehl-i Kitap da olsa kazf haddi uygulanmaz. Ehl-i Kitap hak talebinde bulunabilir. Ancak zina isnadında bulunması bunun dışındadır. Ehl-i Kitap kimselerin de iftiraya uğramasının engellenmesi için iftira edene tazir cezası verilir. 466 Ehl-i Kitap kimseye kazf haddi uygulanmışsa bu kimsenin zimmîler hakkında şahitliği de kabul olunmaz. Bu şahıs Müslüman olursa Müslümanlar ve zimmîler hakkında şahitliği kabul olunur. Ancak Müslüman olmadan önce kazf haddi cezası almış ve bu ceza Müslüman olduktan sonra uygulanmışsa bu kimsenin şahitliği kabul olunmaz. 467 Kazf haddi cezası Müslüman kadın ve erkeğin gelişi güzel iftiraya uğramasını engellemek için konulmuştur. Müslümana zina isnadında bulunan zimmî ve müste mene de bu ceza uygulanır. Ancak Ehl-i Kitaptan kimselere zina isnadında bulunan Müslüman ve Ehl-i Kitaba kazf haddi uygulanmaz. Ehl-i Kitap kimsenin zina iftirasına uğraması halinde hadd değil iftirada bulunana tazir cezası verilerek onların da iftiraya uğramaları engellenmiştir Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.56; Mavsılî, a.g.e, C.3, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.74; Mavsılî, a.g.e, C.3, s Mavsılî, a.g.e, C.3, s.455; Merginâni, a.g.e, C.2, s.246; Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Merginâni, a.g.e, C.2, s.246

79 65 F.Yol Kesme Yol kesme, Müslüman ya da zimmî Ehl-i Kitabın malını zorla almak, hayatlarına kastetmek, halkı korkuya düşürmek, anarşi çıkarmak ve bozgunculuk yapmaktadır. 469 Yol kesme haddi gerektiren bir suçtur. Bu hadd Allah hakkı kabul edilen suçlardandır, insanların bu suçu af yetkisi yoktur. 470 Yol kesme suçunun cezası Allah ve peygamberine karşı harb eden ve yeryüzünde fesat çıkaranların cezası öldürülmek, asılmak, çaprazlama el ve ayaklarının kesilmesi yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onları yeryüzünde rüsvay etmek içindir. Onlara ahirette de büyük azap vardır. Yalnız ele geçirmeden önce tevbe edenler müstesna 471 ayeti ile belirlenmiştir. Yol kesme suçunu işleyen kimsenin Müslüman veya Ehl-i Kitap zimmî olması arasında fark yoktur. İkisine de aynı ceza verilir. Yolu kesilen kimsenin de Müslüman veya zimmî olması arasında fark yoktur. Bu kimselerin yolunu kesen cezalandırılır. Zimmî kimse canı ve malı korunmuş kimsedir. 472 Yol kesme suçunu işleyen müste men olursa kendine hadd uygulanmaz. Müslüman veya zimmî kimsenin müste menin yolunu kesmesi halinde de yol kesenlere hadd uygulanmaz. 473 Yol kesme suçuna hadd cezasının verilebilmesi için İslâm ülkesinde işlenmiş olması gerekir. Şehirde veya dağda işlenmesi hallerinde de farklı hükümler verilir. Ebu Hanife ye göre şehirde işlenirse yol kesme cezası uygulanmaz. 474 Yol kesme suçunun cezası suçun işleniş şekline göre belirlenmiştir. Müslüman veya zimmîden biri yol kesmeye kastetse ve yol kesmeden evvel yakalansa tevbe edince kadar hapsedilir. 475 Yol kesen Ehl-i Kitap zimmî, bir Müslüman veya zimmînin malını almış ve bu mal bölününce yol kesenlerin her birine nisap miktarı (hırsızlık nisabı yani 10 dirhem) mal 469 Fidan, a.g.e, s Mavsılî, a.g.e, C.4, s Maide 5/ Merginâni, a.g.e, C.2, s.271; Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Mavsılî, a.g.e, C.4, s.34; Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Karaman, a.g.e, C.1, s.1; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Halebî, a.g.e, C.2, s.300; Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s.55

80 66 düşüyorsa el ve ayakları çaprazlama kesilir. Yol kesenler mal almamışlar; ancak adam öldürmüşlerse hadd olarak öldürülürler. 476 Yol kesenler, hem adam öldürmüş hem de malını almışlarsa el ve ayakları kesilip öldürürler, ya da el ve ayakları kesilmeden öldürülürler. 477 Topluma zarar veren, ülkede kargaşaya, anarşiye yol açan bir suçta Müslüman ve Ehl-i Kitap zimmîler arasında ayrım yapılmaz. Aynı hükümlere tabidirler. Meşru idareye karşı toplanıp ayaklanan, savaş çıkaran insanların bu durumuna isyan denir. İsyan eden gurup içine İslâm devletinde zimmî olarak yaşayan Ehl-i Kitap kimselerde katılırsa bu durum zimmet sözleşmesini bozmak anlamına gelmez. Zimmîler de isyancı kabul edilir. 478 İsyan edenler içinde zimmîler meşru idarenin askerlerinden meşru idarenin de zimmîlerden öldürme, yaralama, mal alma gibi durumlarında tazminat yoktur. Bu durumda ölen ve öldürülen zimmîler için kısas da yapılmaz. 479 G. İçki Haddi Sarhoşluk veren içkiyi içen kimseye içki haddi uygulanır. İçki içip kokusu mevcut iken yakalanan veya sarhoş halde getirilip aleyhine şahitlikte bulunulan kimseye içki haddi uygulanmaktadır. İçki haddi Hanefi mezhebinde seksen sopa olarak kabul edilmektedir. İçki içene hadd uygulanabilmesi için kişinin akıllı, baliğ, Müslüman bir kimse olması gerekir. 480 İslâm ülkesinde yaşayan Ehl-i Kitap zimmîlere veya müste menlere ise içki içmelerinden dolayı ceza uygulanmayacağı kabul edilmiştir. Bu hüküm içkinin Ehl-i Kitabın dinlerinde yasak olmaması sebebiyle verilmiştir. Ancak açıktan satmalarına engel olmuştur. 481 III. YARGILAMA HUKUKU Mahkemelerin adalet sağlamak için kararlar verirken takip edecekleri usulü düzenleyen bir hukuk dalıdır Mavsılî, a.g.e, C.4, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.53-55; Halebî, a.g.e, C.2, s Karaman, a.g.e, C.1, s.23

81 67 A. Yargılama İle İlgili Genel İlkeler ve Mahkeme Usulü Dava; talep, niyaz anlamına gelir. Bir kimsenin hâkimin huzurunda bir hakkı başkasından talep etmesi demektir. 483 Bir kimsenin davada taraf olabilmesi için akıllı ve baliğ olması gerekir. Davalı ya da davacının Müslüman ya da Ehl-i Kitap olması arasında fark yoktur. İslâm ülkesinde Müslüman, zimmî, müste men herkesin dava açma ve hakkını arama hürriyeti vardır. Suçu ispat edilmeden kimse hakkında hüküm verilemez. Meselenin açığa çıkması için dava araştırılır. 484 Ehl-i Kitap kimselerin dinlerini ilgilendiren evlenme gibi hususlar hariç İslâm mahkemelerinde davaları görülür. Bu gibi hususlar hariç yargılama hususunda Müslümanlar ile aynı haklara sahiptirler. Ehl-i Kitap kimselerin haklarını aramak için dava açma hakları vardır. Hâkim görevini yaparken bilmediği hususları araştırır. Taraflara da eşit davranır. 485 Suçla itham edilen şahsı, hüküm verecek kişi araştırır. Davacıyı dinler, deliller varsa ortaya çıkarılır. Suç sabit olmazsa kişi beraat eder. Suç sabit olursa hadd, kısas ve tazir cezalarından uygun olan ile cezalandırılır. 486 Gaip olan kimsenin lehine ve aleyhine hüküm verilmez Hakem Tayini İslâm mahkemelerinde Müslüman kimselerin hâkim olması gerektiği kabul edilmiştir. Hanefi mezhebinde iki tarafında Ehl-i Kitap zimmî olması halinde Ehl-i Kitabın da hakem olabileceği söylenmiştir. 488 Hakem ise bütün insanlar arasında hâkim gibi olması ve iki kişi arasında arabuluculuk etmesi demektir. Ehl-i Kitap olan zimmîlerin hakemliği geçerli değildir. Zimmînin hakemliğini geçerli olmaması zimmînin iki Müslüman arasında hakem olmasının geçerli olmaması anlamına gelmektedir. Zimmî kimse iki zimmî arasında hakem olursa bu geçerlidir Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s Maverdi, a.g.e, s Fidan, a.g.e, s Maverdî, a.g.e, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.4, s Mavsılî, a.g.e, C.2, s.83; Molla Hüsrev, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.6, s.386

82 68 Hükümdarın zimmîler arasındaki hükümler için hakem tayin etmesi de geçerlidir. İki Müslüman arasındaki mesele için zimmînin hakemliği gibi hükümdarın böyle bir durumda hakem tayini de geçersizdir. 490 Bir Müslüman ve bir zimmî aralarındaki meseleye bir zimmîyi hakem yapsalar, zimmî hakemin Müslüman hakkındaki hükmü geçersiz zimmî hakkındaki hükmü geçerlidir. 491 İki Müslüman aralarındaki bir mesele için bir zimmîyi hakem yapsalar ikisi de buna razı olsa dahi bu durum geçersizdir Davada Sulh Sulh, iki tarafın (davacı ile davalı) karşılıklı rızaları ile davayı ortadan kaldırmak için yaptıkları akittir. 493 vardır. Sulh genellikle ticari konularda olmakla birlikte yargılamayı ilgilendiren bir yönü de İki Müslüman arasında geçerli olan her çeşit sulh, zimmîler arasında da geçerlidir. İki Müslüman arasında geçerli olmayan sulh, zimmîler arasında da geçerli olmaz. Ancak zimmîler için şarap ve domuz üzerine yapılan sulh geçerlidir. 494 İki müste menden biri diğerinden mal gasp ettikten sonra aralarında anlaşıp sulh yapsalar bu Ebu Hanife ve İmam Muhammed e göre geçerli olmaz. Ebu Yusuf a göre ise geçerlidir. 495 Bir Müslüman daru l-harpteki harbi bir tüccardan mal gasp etse sonra aralarında sulh yapsalar bu geçerli olmaz. Bir harbi Müslümanın malını gasp etse sonra aralarında sulh yapsalar bu da geçerli olmaz. 496 Harbi kimse Müslüman ve zimmî gibi borç hususunda İslâm ülkesinde sulh yapabilir. Gasp edilen mal üzerinde sulh bundan farklıdır. Böyle bir anlaşmazlık hususunda mahkemenin yetkili olup olmaması önemlidir. Sulh üzerinde bir anlaşmazlık çıkarsa mahkemenin yetkili olabilmesi için taraflar arasındaki hususun meşru bir şekilde mala sahip 490 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.6, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.6, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.6, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.8, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.8, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.8, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.8, s.506

83 69 olmaya dayanması gerekir. Haksız elde edilen gasp gibi bir hususta mahkeme davaya bakmaz. 497 B. İspat Vasıtaları İslâm hukukunda davayı ispat yolları yemin, ikrar ve şahitliktir. Bunlara gerçeği ortaya çıkardığı için beyyine denilir. 1. Yemin Bir ibadet yönü olan yemin, bir de yargı ile hususlarda geçerli olan yemin vardır. Yargı ile ilgili hususlarda yemin bir akittir. Yargılamada hâkim tarafından verdirilen yemin, Allah ın isim veya sıfatlarını söyleyerek bir hakkın bulunup bulunmadığını ifade etmektir. Yargılamada yemin eden kişinin Müslüman veya Ehl-i Kitap olması arasında fark yoktur. Hz. Peygamber Davacının beyyine getirmesi, davalının da yemin etmesi gerekir buyurmuştur. 498 Hâkim yalnız Allah adına yemin ettirir, davalının haline veya iddia edilen malın miktarının fazlalığına göre hâkim yemini ağırlaştırabilir. 499 Kilise veya havra gibi mabetlerde yemin verdirilmez. Bunda mabetlere saygı gösterilmesi vardır. 500 Ehl-i Kitap kimselerde yargılamada Müslümanların tabi oldukları usullere göre yemin ederler. Yahudiye, Musa ya Tevrat ı indiren Allah a yemin ederim şeklinde, Hristiyana İsa ya İncil i indiren Allah a yemin ederim şeklinde yemin ettirilir. 501 Hz. Peygamber Yahudi ibn Sarina ya Tevrat taki zina hükmü hakkında yemin ettirerek ona şöyle demiştir: Musa ya Tevrat ı indiren Allah aşkına söyle Yahudinin bu şekilde yemininin sabit olması üzerine Hristiyanın da İncil üzerine Allah adı vererek yemin etmesi anlaşılmıştır. 502 Belirli bir kutsal kitaba işaret edilerek yemin ettirilmez. Şöyle ki: Yemin ederim o Allah a ki bu İncil i veya bu Tevrat ı indirdi dedirtilmez. Bu kitaplar tahrif edilmiştir. Bu şekilde yemin ettirilmez Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.8, s Canan, a.g.e, C.13, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s.391; Molla Hüsrev, a.g.e, C.4, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.4, s Mavsılî, a.g.e, C.2, s.171; Merginâni, a.g.e, C.3, s.284; Molla Hüsrev, a.g.e, C.4, s Mavsılî, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s.391

84 70 Yahudi ve Hıristiyanlar İslâm toplumunda yaşadıklarında İslâm hükümlerine tabi olurlar. İslâm hukukunda davalarda yemin ispat yollarından biri olarak kullanılmaktadır. Bu İslâm toplumundaki Ehl-i Kitap içinde geçerlidir. Ancak onlardan kendi dinlerine göre Allah adına yemin etmeleri istenmiştir. Farklılıkları tamamen göz ardı edilmemektedir. 2. İkrar İkrar, bir kimsenin kendisi üzerinde başka bir şahsın hakkının bulunduğunu haber vermesidir. Kitap, sünnet ve icma ile sabit olan davayı ispat yollarından biridir. 504 Kur an-ı Ker im de Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan kendiniz aleyhine de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun buyrulmaktadır. 505 Kişinin aleyhine şahitliği ikrardır. Hz. Peygamber de zina suçunu ikrar eden Maiz ve Gamidiye yi recmetmiştir. 506 İkrarda bulunanın Müslüman veya Ehl-i Kitap olması arasında bir ayrım yapılmaz. Bir Müslüman bir zimmîye şarap veya domuz borcu olduğunu ikrar eder ve bu söylediği şeyler yanında bulunursa ikrarı geçerli olur. Zimmî kimse Müslüman için borcu olduğuna dair ikrarda bulunursa aynen geçerlidir. Eğer zimmî kimsenin Müslümana olan şarap veya domuz borcu zayi olmuşsa ikrarı halinde ödemesi gerekmez. Eğer zimmî kimse başka zimmîde olan borcunu ikrar ederse kıymetini alır. 507 Bir müste men de İslâm ülkesinde bir Müslümana borcu olduğunu ikrar ederse onu ödemesi gerekir. Bir müstemen başka bir müste mene veya zimmîye borcu olduğunu ikrar ederse yine ödemesi gerekir Şahitlik Davayı ispat yollarından biri de şahitliktir. Şahitlik, bir kimsenin başka bir kimsede olan hakkı almak için şehadet lafızları ile hâkimin huzurunda doğru olarak haber vermesidir. 509 Şahitlerin hazır bulunup gördükleri bir hadiseyi haber vermeleri demektir. Bu şahitlik zina ve adam öldürme gibi fiilerde olduğu gibi ya görerek olur ya da akitlerde olduğu gibi işiterek olur Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.8, s Nisa 4/ Canan, a.g.e, C.5, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.8, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.8, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.6, s Mavsılî, a.g.e, C.2, s.221

85 71 Hz. Peygamber, Davalının iki şahit getirmesini ya da yemin etmesini istemiştir. 511 Şahitlik, zina suçunda dört erkek şahit, diğer haddlerde iki erkek şahit, diğer davalarda iki erkek şahit veya bir erkek iki kadın şahit ile gerçekleşir. İki erkekten az şahitlerin şahitliği geçerli değildir. Haddler ve kısasta kadınların şahitliği de geçerli değildir. 512 Şahidin adil, hür ve Müslüman olması gerekir. Müslümanlar aleyhine davalarda ancak Müslümanların şahitliği geçerlidir. Müslümana karşı Ehl-i Kitabın şahitliği kabul edilmez. 513 Müslüman kimsenin Ehl-i Kitap üzerinde şahitliği geçerlidir. 514 Ehl-i Kitabın birbirleri için şahitliği de geçerlidir. Şahitlik velayet konusunu içerir. Zimmîler birbirlerine velilik yapabilir. Yalan söylerlerse şahitlikleri kabul olmaz. Çünkü yalan bütün dinlerde yasaktır. Hıristiyanların birbirleri için şahitlikleri geçerlidir. Hz. Peygamber Yahudilerin şahitliğine dayanarak iki Yahudiyi recmetmiştir. 515 Zimmînin müste men hakkındaki şahitliği geçerlidir. Ancak müste menin zimmî için şahitliği kabul edilmez müstemenlerin birbiri üzerindeki şahitlikleri kabul edilir. Bu müste menlerin aynı ülkeye mensup olmaları durumundadır. Ayrı ülkelere mensup müste menlerin birbirileri hakkındaki şahitlikleri kabul olunmaz. Zimmînin müste mene karşı durumu, Müslümanın zimmîye karşı durumu gibidir. 516 Zimmî olan iki şahit başka bir zimmî hakkında bir kimsenin onda malının, şarabının veya domuzunun olduğuna şahitlik etseler hâkim hükmünü verdikten sonra şahitlikten dönerlerse o malın, şarabın veya domuzun kıymetini öderler. 517 Şahitlerin adil, dürüst bir kimse olup olmadıkları araştırılır. Hristiyan bir kimse şahitlik yapacaksa onun adil, dürüst bir kimse olup olmadığı araştırılır. Yalancı şahide tazir cezası verilir. Ehl-i Kitap kimse de yalancı şahitlikte Müslüman gibi muamele görür Canan, a.g.e, C.17, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s.67; Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.6, s.487; Mavsılî, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s.52, C.6, s.328; Mavsılî, a.g.e, C.2, s.227, Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s.52; Mavsılî, a.g.e, C.2, s.245; Merginâni, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s.52; Mavsılî, a.g.e, C.2, s.245; Merginâni, a.g.e, C.3, s.219; Serahsi, a.g.e, C.5, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s.90, C.6, s.350

86 72 Şahitlik bir kimsenin üzerinde borç bulunup bulunmadığına dair meselelerde, miras konularında ve çeşitli meselelerde hüküm verilmesi gereken durumlarda başvurulan bir yöntemdir. Hristiyan bir kimsenin Müslüman bir oğlu bulunup babasının ölmeden önce Müslüman olduğunu ispat edemezse, bir kimsede Hıristiyan olan kimsede alacağı olduğunu iddia ederse borcunu almasına karar verilir. Eğer Müslüman olan oğlu babasının ölmeden önce Müslüman olduğunu ispat ederse alacaklı Hıristiyan ise borç reddedilir, alacaklı Müslüman ise alacağının tahsil edilmesine karar verilir Bir zimmî öldüğünde, oğlu babasının Müslüman olarak öldüğünü iddia eder, zimmînin zimmî olan kardeşi Hıristiyan olarak öldüğünü ve kendisine borcu olduğunu iddia ederse oğlunun sözü geçerli olur. Miras Müslüman olan oğlunun olur. İkisi de delil getirirse Müslümanın delili kabul edilir. Zimmî olan kendisinin doğru söylediğine Müslümanlardan iki şahit getirirse miras zimmî kardeşe verilir. Zimmî kardeş zimmîlerden şahit getirirse kabul edilmez. 520 Müslümanın aleyhine zimmînin şahitliği geçerli sayılmadığı için miras davalarında zimmî şahidin şahitliği kabul edilmemektedir. Ölen bir Hristiyanın karısı, eşinin ölümünden sonra Müslüman olduğunu söyler ve miras ister, diğer varislerde kadının Hristiyanın ölümünden önce Müslüman olduğunu söylerlerse varislerin sözü geçerli olur. Bir Müslüman ölür Hristiyan karısı kocasının ölümünden önce Müslüman olduğunu söyler, diğer varisleri de kocası öldükten sonra Müslüman olduğunu söylerlerse, varislerin sözü geçerli olur. 521 Din farkı mirasa engel teşkil ettiği için eş ve çocukları da olsa farklı dinlerden olan akrabalara mirastan pay verilmez. Eşi ölen kadının kocasının ölümünden önce veya sonra din değiştirdiğini söylediği bu durumlarda davanın görüldüğü andaki durum dikkate alındığı için hüküm ona göre verilir. Bir zimmî ölüp bir evi olsa, bir Müslüman ve bir zimmî de bu evi miras yoluyla iddia etseler ve zimmînin şahitleri Müslüman, müslümanın şahitleri de zimmî olsa miras olan ev aralarında taksim edilir Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s.58; Merginâni, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s.58

87 73 Bir Müslüman hür bir Hıristiyanı köle sanarak elini keser ve bir erkek iki kadın Müslüman o Hıristiyanın hür olduğuna şahitlik ederlerse Müslüman kimseye kısas uygulanır. Eğer eli kesilen Hıristiyana iki Hıristiyan hür olduğuna dair şahitlik yaparsa Hristiyan kimse hür kabul edilir fakat kısas yapılmaz. 523 Müslüman ile Hıristiyan kimselerin şahitliklerinin çatıştığı durumlarda Müslüman kimsenin şahitliği geçerli kabul edilir. 524 Bir Hıristiyan kadınla bir Hıristiyan erkek evlendiğini söyleyip böyle hüküm verildikten sonra bir Müslüman o Hıristiyan kadınla kendisinin evlendiğini söylerse müslümanın sözü kabul edilmez. Eğer bir Müslüman ve bir Hıristiyan erkek bir Hıristiyan kadın için evlendiklerini iddia etseler ikisi de belge gösterse Ebu Hanife ye göre Müslümanın delili kabul edilir, Ebu Yusuf a göre Hıristiyanın delili kabul edilir. 525 Ölen bir Hıristiyanın hem bir Müslümana Hıristiyan şahit ile hem de bir Hıristiyan şahit ile yine bir Hıristiyana borcu olsa önce Müslümana olan borcu ödenir sonra da Hıristiyana olan borcu ödenir. 526 Bir zimmî ticaret için bir Müslümanı vekil yapsa iki Müslüman şahit bulunmadıkça geçerli olmaz, ancak bir Müslüman bir zimmîyi vekil yaparsa bu vekâlet geçerlidir. 527 Bir zimmî öldüğünde bir Müslümana vasiyette bulunmuş ve bir kimsede ölen kimseden alacağı olduğunu iddia ederse ve zimmîlerden şahit gösterirse, istihsanen onların şahitliği kabul edilir. 528 IV. DEVLETLER UMUMÎ HUKUKU İslâm hukukunda Müslümanların Müslüman olmayanlar ile umumî ilişkileri cihat veya siyer başlığı altında işlenmiştir. Cihat ile anlaşılan savaş öncesi, savaş sırasında ve savaş sonrasında uygulanacak kurallardır. Cihat, farklı ülkelerle savaş hallerini açıklaması sebebiyle uluslar arası hukuku ilgilendirmektedir. Serahsi nin siyer kelimesi için söyledikleri ile kelimenin İslâm hukukunda uluslar arası hukuk alanında hangi anlamda kullanıldığı anlaşılmaktadır. Elinizdeki bu kitaba siyer adını verişimizin sebebi, müşriklerle savaş halinde olanlara, anlaşma yapılanlara, zimmet 523 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s.63

88 74 ehline, imandan sonra inkâr ile kâfirlerden daha aşağı olan mürtedlere ve durumları cehaletleri nedeni ile batıl inançlara dayananlara karşı davranışlarında Müslümanların tutumunu açıklamasındandır. 529 Devletler umumî hukuku, devletlerin ve devlet vasfı taşımayan bazı milletler arası şahısların hukuk ve görevini belirleyen bir hukuk dalıdır. 530 Uluslar arası hukuku içeren siyer ve cihat başlıkları altında fıkıh kitaplarında Müslüman olmayanlarla Müslümanların ilişkilerinin nasıl olacağı açıklanmaktadır. Abbasiler döneminden itibaren farklı Müslüman ülkelerin varlığı İslâm tarihinde görülmüştür. İslâm devletini bir bütün kabul eden anlayış yanında farklı Müslüman ülke varlıkları da tarihte görülmüştür. Fıkıh kitaplarında iki farklı Müslüman ülkenin ilişkilerinden çok Müslüman olmayan ülkelerle ilişkilerin ele alındığı görünmektedir. A. İslâmın Devlet Anlayışı Devletler hukuku bağımsız devletler arasındaki ilişkileri düzenleyen bir hukuk dalı olduğu için İslâmın devlet anlayışı konusunun da açıklanması önemlidir. Sınırları belli bir ülkede yaşayan bir insan topluluğunun hukukî ve siyasî düzeni kuran, onları temsil eden ve ülkede en üstün güç olan siyasi kuruma devlet denir. Bir kuruma devlet denilebilmesi için ülke, halk ve egemenlik unsurlarının bir arada bulunması gerektiği anlaşılmaktadır. 531 İslâm devletnin halk yapısı Müslümanlardan oluşmaktadır. Bunun yanında Ehl-i Kitap kimseler de İslâm devletinde halk olarak kabul edilmiştir. İslâm devletini oluşturan halk Müslümanlardan oluşan kapalı bir toplum olmamış farklı dinlerden insanlarda hakları ve sorumlulukları belirlenerek devlet içinde yer almışlardır. İslâm devletinin sınırları da belirlenmiştir. İslâm devletinin sınırları içinde yaşayanlar la ilgili hukuk kuralları olduğu gibi bu sınırlar dışında yaşayan milletler ile de ilişkileri düzenleyen hukuk kuralları vardır. Bunun için İslâm devleti ve diğer devletleri ifade eden çeşitli tabirler kullanılmıştır: 1. İslâm Devleti (Daru l-islâm) İslâm devletini ifade etmek için siyasi bir kavram olarak daru l-islâm tabirinin fıkıh kitaplarında kullanıldığı görünmektedir. Daru l-islâm tabiri ile İslâm devleti kastedilir. 529 Serahsi, Mebsut, C.10, s Türk Hukuku Lügati, a.g.e, s Yaman, Ahmet, İslâm Hukukunda Uluslar Arası İlişkiler, Fecr Yayınevi, Ankara 1998, s.63

89 75 İlk İslâm devletinin kurulduğu Medine döneminde Mekkeli müşrikler ile düşmanca ilişkiler yaşanmıştır. Bu tarihi durum üzerine fıkıhçılar ülkeleri daru l-islâm ve daru l-harp olarak taksim etmişlerdir. Bunun yanında İslâm hukuk kurallarının uygulanabildiği yerleri ifade etmek için de daru l-islâm tabiri kullanılmıştır. 532 İslâm ülkesi Müslümanların emniyette bulunduğu içinde korku ve düşmanlığın bulunmadığı yer anlamını da ifade etmektedir. Serahsi, daru l-islâmı, Müslümanların idare ve hâkimiyeti altındaki yerdir ki bunun alameti, Müslümanların o bölgede emniyet içinde yaşamalarıdır. şeklinde ifade etmiştir. 533 Müslümanların çoğunlukla yaşadıkları yerlere daru l-islâm denilmemiş, Müslümanların hâkimiyetinin bulunduğu yerlere daru l-islâm denilmiştir. Müslümanlar tarafından fethedilip Müslümanların yaşadığı ve İslâm hükümlerinin uygulandığı, Ehl-i Kitap vatandaşlıkların cizye karşılığı yaşadıkları yerlere daru l-islâm denilmektedir. 534 Bir yerin daru l-islâm kabul edilmesi için orada İslâm hükümlerinin uygulanması yeterlidir. Fıkıh kitaplarında daru l-islâm kabul edilen bir yerin daru l-harbe dönüşmesi için İslâm hükümlerinin uygulanmaması yanında başka bazı şartlarda öngörülmüştür. İmameyn e göre İslâm hükümlerinin uygulanmayıp küfür hükümlerinin uygulanması bir yerin Daru l- Harbe dönüşmesi için yeterlidir. Ancak Ebu Hanife İslâm ülkesinin daru l-harbe bitişik olması ve Müslüman ve zimmîlere İslâmın verdiği can ve mal güvenliklerinin ortadan kalkması şartlarının da bulunması gerektiğini söylemiştir. 535 İslâm Devletinin sayılarının birden fazla olması halinde bu Müslüman ülkelerin hepsi bir bütün kabul edilmiş ve hepsine daru l-islâm denilmiştir Gayr-i Müslim Devlet (Daru l-harp) Daru l-harp, İslâm hâkimiyetinin dışında kalan hukuk kurallarının İslâma dayanmadığı ve İslâm ülkesiyle aralarında anlaşma olmayan devlete denilmektedir. 537 Fıkıh kitaplarında devlet gücünün gayr-i müslimlerin elinde olduğu ve İslâmî olmayan hukuk kurallarının uygulandığı yer daru l-harp olarak adlandırılmaktadır Yaman, a.g.e, s Serahsi, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s.31, Serahsi, a.g.e, C.3, s.233, Serahsi, a.g.e, C.3, s.233; Yaman, a.g.e, s.103

90 76 Tarih içinde Müslümanlarla savaş halinde olmayan gayr-i müslim devletler içinde daru l-harp kavramının kullanılması ile devamlı savaş halinde olunması olarak anlaşılmıştır Anlaşmalı Devlet (Daru s-sulh) Müslüman devlet ile gayr-i müslim devletlerarasında düşmanca ilişkilerden uzak saldırmazlık içeren dostluk anlaşmaları imzalanabilir. Hz. Peygamber in gayr-i müslim gruplarla barış esasına dayanan anlaşmalar yaptığı bilinmektedir. Bu anlaşmalarda gayr-i müslimlerin kendi dinî inançları ve siyasî bağımsızlıklarının korunduğu görünmektedir. Bu şekildeki devletlere daru s-sulh denilmektedir. 540 Serahsi, daru l-eman ifadesi ile İslâm hukukunda daru l-islâm, daru l-harp ayrımında bir üçüncü gruptan bahsetmiştir. Ancak Hanefiler kendileri ile anlaşma yapılan bu ülkeleri İslâmî hükümlerin uygulanmaması sebebiyle daru l-harp içerisinde kabul etmişlerdir. 541 B. İslâm da Savaş İslâm hukukunda savaşa cihat denilmektedir. Fıkıh kitaplarında bu konu siyer veya cihat başlıkları altında ele alınmaktadır. Mavsılî siyerin yol anlamına geldiğini bu bölüme siyer denmesinin sebebinin de Hz. Peygamber in yolunu ve onunla ashabının savaş hususunda takip ettikleri yolları ve bu konudaki nakledilen sözleri içerdiği için olduğunu söylemektedir. 542 Cihat, sözlükte söz ve fiile birlikte en son gücü sarf etmek, meşakkate katlanmak anlamlarına gelir. Fıkıhta ise kâfirlerle ve asilerle çarpışmak için bütün gayretini sarf etmektir. 543 Cihat, hak din olan İslâma davet, bu daveti kabul etmekten kaçınan ve bunda inat edenlerle savaşmaktır. Cihat ya bedenle olur ya da mal ile olur. 544 Cihatın amacı, kâfirlerin şerrini defetmek, güçlerini kırmak, intikam ateşlerini söndürmek ve İslâmın kelimesini yüceltmektir. 545 Cihatın yapılması için şu şartların olması gerekir: 538 Serahsi, a.g.e, C.3, s Yaman, a.g.e, s Yaman, a.g.e, s Serahsi, a.g.e, C.5, Mavsılî, a.g.e, C.4, s Halebî, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Mavsılî, a.g.e, C.4, s.41

91 77 -Düşmanın İslâma davet edilmesine rağmen bundan kaçınması ve Müslümanlar ile aralarında eman ve anlaşma bulunmaması -Müslümanların bu savaş sonunda kuvvet kazanacaklarını ümit etmeleri Bazı âlimler cihat, düşman saldırmadan önce nafile saldırdıktan sonra farzı ayn olur demişlerdir. Âlimlerin çoğu da cihat her halde farzdır, düşmanın saldırmasından önce farzı kifaye, saldırmasından sonra farzı ayndır, demişlerdir. 546 Cihat ve savaş emri tedrici olarak gelmiştir. İlk başta Hz. Peygamber İslâmı tebliğ ve müşriklere aldırış etmemekle emrolunmuştur. Daha sonra iyi bir şekilde tartışma ile emrolunmuştur. Kitap ehl-i ile en güzel şekilde mücadele edin. 547 Daha sonra savaşa izin verilmiştir. Haksızlığa uğratılarak kendilerine savaş açılan kimselerin karşı koyup savaşmasına izin verilmiştir. 548 Bundan sonra haram aylar geçtikten sonra savaşılması emredildi. Daha sonra da mutlak savaş emredildi. Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah işitir ve bilir. Savaşın farz oluşu dini yüceltmek ve müşrikleri susturmak içindir. Ancak Müslümanların bir kısmı ile yerine getirilince diğer kısmının üzerinden sorumluluk kalkar. Eğer her Müslüman cihat ile yükümlü olsaydı, kazanç temini, ilim tahsili gibi işler aksardı. Cihat farzı ayn değil, farzı kifayedir. 549 Ebu Hanife ye göre cihat farzdır; ancak ihtiyaç anına kadar beklenir. İmam-ı Sevri ise kendileri savaşa başlamadıkça müşriklere savaş açmak farz değildir, onlar savaşa başlarlarsa o zaman savunmak amacıyla cihat farz olur, demiştir. 550 Cihat yapılırken savaştan önce yapılacaklar ile savaştan sonra yapılacaklar belirlenmiştir. Savaştan önce yapılacaklar; İslâma davet edilirler, bunu da kabul etmezlerse cizye vermeye davet edilirler, bunu da kabul etmezlerse savaşılır. 551 Hz. Peygamber bir orduyu savaşa gönderirken putperest düşmanlarla karşılaştığınızda onları üç şeye davet edin buyurmuştur: 1. İslâma çağırın kabul ederlerse onlara ilişmeyin. 2. İslâmı kabul etmezlerse cizye vermeye çağırın 546 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Ankebut 29/ Hacc 22/ Serahsi, a.g.e, C.1, s Serahsi, a.g.e, C.1, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.151; Halebî, a.g.e, C.2, s.306

92 78 3. Cizye vermeyi kabul etmezlerse savaş ilan ettiğinizi bildirin. 552 Kendileri ile savaşılacak insanlar üç guruba ayrılmıştır: Birincisi kendilerinden cizye alınması kabul edilmeyenler, bunlar Araplardan puta tapanlar ve mürtedlerdir. Bunlar İslâma davet edilirler, reddederlerse tekbir yol kalır o da savaşmaktır. İkincisi, kendilerinden cizye alınması kabul edilen gruptur. Bunlar Ehl-i Kitap kimseler ve Mecusilerdir. Üçüncüsü, kendilerinde cizye alınıp alınmayacağı ihtilaflı olan gruptur. Bunlar Araplar dışındaki puta tapanlardır. Bunlar cizye konusunda Ehl-i Kitap konumundadırlar. Savaştan önce İslâma davet edilirler. Kabul etmezlerse cizye vermeye davet edilirler. 553 Savaş durumunda zimmîlerin çocukları ve malları da Müslümanların çocukları ve malları gibidir. Savaş halinde korunması gerekir Savaştan Önce Barış Çağrısı Fıkıh kitaplarında cihat anlatırken savaşa başlamadan önce yapılacak hususlar zikredilir. Bunlardan birisi İslâma davet etmektir. Müşrikler savaştan önce İslâma davet edilirler. Hz. Peygamber insanları Allah a ve Resulü ne davet etmeden hiçbir kavimle savaşmamıştır. Selman-ı Farisi, İran halkı ile savaşa başladığında Resulüllahtan işittiğim gibi ilk önce onları İslâma davet edeyim dedi. Onlar İslâma girmeyi kabul etmezlerse cizye vermeye çağrılacaklarını onu da kabul etmezlerse savaş açılacağını bildirmiştir. 555 Mürted ya da Arap putperestleri gibi kendilerinden cizye kabul edilmeyen bir grupla savaşılacak olursa İslâma davet edilirler. Kabul etmezlerse cizye vermeleri teklif edilmeden onlarla savaşılır. 556 Müslümanlar savaş için inanmayan bir toplulukla karşılaşırsa o kavim İslâmı duymamış ise savaştan önce İslâma davet edilirler. Hz. Peygamber ordu komutanlarına bunu emretmiş Onları Allahtan başka ilah olmadığına şehadet etmeye çağırın buyurmuştur. Eğer böyle yapılmaz ise onlar mallarını almak, çocuklarını esir etmek amacıyla kendileri ile savaşıldığını sanabilirler. Din amacı ile savaş yapıldığını öğrendiklerinde savaş yapılmadan İslâmı kabul edebilirler Canan, a.g.e, C.4, s.14; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.1, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Serahsi, a.g.e, C.1, s Serahsi, a.g.e, C.1, s.92

93 79 Serasi nin şerhinde geçen bilgiye göre; Abdurrahman b. Aiz in rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber bir yere ordu gönderdiği zaman onlara şöyle derdi: İnsanların gönlünü kazanmaya çalışın ve onlara ihtimam gösterin. Onları İslâma davet etmeden üzerlerine saldırmayın. Yeryüzünde bulunan insanların her çeşidini yerleşik olanı göçebe olanı İslâma kazandırmanız, erkeklerini öldürüp çocuk ve kadınlarını getirmenizden bana daha sevimlidir. 558 Hasan Basri nin şöyle dediği rivayet edilir: Rumlar için(bizanslılar) davet yoktur. Çünkü onlar çok önceden davet edilmişlerdir. Yani zamanımızdan çok önce davet onlara ulaşmıştır. Bu sözünden maksadı Hz. İsa nın onlara Hz. Muhammed i müjdelemiş olduğudur. 559 Benden sonra gelecek adı Ahmet olacak bir peygamberi müjdeyen Allah ın size gönderilmiş bir peygamberiyim demişti. 560 Ehl-i Kitapla savaşta İslâma davet etmeden başlanılabileceği söylenilmiştir. Çünkü onlar Allah ın peygamberlerini biliyorlar ve vahye inanıyorlar. İslâma davet edildiklerinden haberdarlar, ancak Ehl-i Kitap kimseler ile de savaşılsa önce İslâma davet edilmeleri gerekir. Hz. Peygamber in İnsanlar lailahe illallah deyinceye kadar kendileriyle savaşmakla emrolundum 561 dediği rivayet edilir. Savaşın meşru olmasının sebebi İslâm için yapılmasıdır. Hz. Peygamber in bu sözü Arap yarım adasındaki müşrikler için olabilir. Değilse bu rivayet Dinde zorlama yoktur. ayetiyle bağdaşmaz. 562 İslâm hukukunda savaşın sebebi İslâmı duyurmaktır. Bu sebeple Hz. Peygamber den gelen rivayetlerin de gösterdiği gibi savaş yapılmadan önce insanlar İslâma davet edilmelidirler. 2. Savaşta Yasak Fiiller Fıkıh kitaplarında cihat konusunda savaşta yasak olan, yapılması engellenen fiiller de anlatılmıştır. Savaştan önce yapılacaklar anlatıldıktan sonra savaş sırasında uygulanacak kurallar sıralamıştır. Ehl-i Kitap kimselerle savaşılırken yaşlılar, kadınlar, çocuklar ve akıl hastaları öldürülmez. Yüce Allah şöyle buyuruyor: Allah yolunda sizinle savaşanlarla 558 Serahsi, a.g.e, C.1, S Serahsi, a.g.e, C.1, S Saff 61/6 561 Canan, a.g.e, C.17, s Serahsi, a.g.e, C.5, s.315

94 80 savaşın. 563 Küfrün cezası ahirete bırakılmıştır. Bu dünyadaki savaş insanların yararına olan sebepten meşru olmuştur. 564 Bir rahip, ibadet yerinde kilise veya havrada öldürülmez. Rahip savaşa katılmışsa o zaman öldürülür. 565 Savaş sırasında sadece savaşanlar öldürülür, diğer insanlar öldürülmez. Manastırlarda yaşayan, dağlarda dolaşıp halkın arasına karışmayan kimseler öldürülmez. 566 Ebu Yusuf, manastırlarda yaşayan rahiplerin öldürülmesi durumunu Ebu Hanife ye sormuştur. Hayatlarını bir bakıma küfre adadıkları için öldürebileceklerini söylemiştir. Bu sözle kastedilen insanlar arasına karışan, Müslümanlara karşı savaşa teşvik eden kimselerdir. Bir eve yahut kiliseye kapanıp rahiplik hayatı yaşayanların öldürülmeleri yasaktır. 567 Papazlar, diyakoslar (papaz yardımcıları) ve halkın arasına karışan gezginlerin öldürülmelerinde bir sakınca bulunmamaktadır. Çünkü bunlar imkân bulduklarında canlarıyla savaşanlardan sayılırlar. Bizzat savaş içinde görülmeseler de öldürülebilirler. Rahip hayatı süren ve insanlara karışmayan kişilere dokunulmaz. Çünkü bunlar çocuk sahibi olmadıklarından nesilleriyle düşmana destek olmaları da söz konusu değildir, denilmiştir. 568 Bir rahip manastırından çıkıp düşmanın şehrine inse ve Müslümanlar onu yolda yahut şehirde yakalasalar o da Sizden korktum ve kendimi kurtarmak için çıktım. dese bu sözüne güvenilmeyip öldürülebilir. Çünkü düşman savaşçıların bulunduğu yerde görülmüştür. Halka karışmayan kişi öldürülmez. Rahibin doğru söylediğini Müslümanlar tahmin ediyorlarsa öldürülmemeleri daha iyidir. Bu meselede bir yanlışlık yapılması halinde telafi mümkün değildir. 569 İhtiyatlı davranılması daha iyi olur. Kilise veya manastırda olup kapısı halka kapalı olmayan yerdeki kişinin öldürülmesinde bir sakınca yoktur. Çünkü halk onların yanına girip çıkıyorsa ve onların görüşleriyle hareket ediyorsa küfrün önderleri kabul edilirler. Öldürülmeleri düşmanın gücünü kırar. 570 Müslümanlar manastırda yaşayan bir rahibe gelip yolu veya düşmanın yerini sorsalar o da Bunu biliyorum; fakat size söylemem, sizi de onlara söylemem derse, o rahip 563 Bakara 2/ Serahsi, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s.26

95 81 öldürülmez. Çünkü bu sözleriyle kendisine dokunulmaması gerektiğini ifade etmiştir. İnsanların arasına karışmadığını ve durumlarını bilmediğini söylemiştir. Dostluk veya düşmanlık çabası içinde değildir. 571 Böyle bir rahibin öldürülmesi doğru olmaz. Müslümanlar halkı Rum olan bir ülkedeki manastırda bir Habeşliyi görseler ve bunun içeriğini öğrenmek isteler sorup öğrenmeleri gerekir. Söyleyeceği şeylerde hıyanet ve suçluluk hali görülmese verdiği cevap kabul edilmelidir. Ben Hıristiyan askerlerden biriydim, burada rahip oldum derse, sözü kabul edilir. Kendisine dokunulmaz. 572 Müslümanlardan birinin kölesiydim, Hıristiyan idim, burada rahip oldum, derse efendisine teslim edilir. Kaçmış bir köle olduğu itiraf etmiştir. Düşman beni esir aldıktan sonra azat etti, bende rahip oldum, derse sözü tasdik edilmez. Köle olduğunu itiraf etmiştir efendisine teslim edilir. 573 Müslüman bir köle idim Hıristiyan oldum ve rahip oldum derse irtidat ettiğini itiraf etmiş olur. İslâma dönmesi teklif edilir. Kabul ederse efendisine teslim edilir. Kabul etmezse öldürülür. 574 Savaşta yasak fiillerden Ehl-i Kitap ile ilgili olan hususlar rahipler ve manastırlarla ilgili olarak açıklanmıştır. Manastırlarda yaşayan rahipler de kadınlar, çocuklar gibi savaşa bizzat katılmayanlar olduğu için öldürülmelerine izin verilmemiştir. 3. Esirler Savaştan sonra yapılacaklar da fıkıh kitaplarının cihat bölümlerinde yer almıştır. Bunların içinde esirlerin durumu açıklanmıştır. Esirlere yapılacak muamele devlet başkanına aittir. Hanefi mezhebine göre öldürme, köleleştirme veya zimmet akdi yapılarak zimmî statüsüne geçirme seçeneklerinden uygun görülen esirlere uygulanır. Esirler fidye karşılığında veya karşılıksız olarak serbest de bırakılabilir. 575 Esir alınan kimseler ile bilgilerde onların genelde Ehl-i Kitap kimseler kabul edildiği görünmektedir. Hz. Peygamber Arap putperestleri ile savaşmıştır ve bunlara esir alınma 571 Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Mavsılî, a.g.e, C.4, s.125; Serahsi, a.g.e, C.3, s.80

96 82 muamelesi uygulanmamıştır. Bunlara İslâma girmeleri veya öldürülmelerinden başka hak tanınmamıştır. 576 Ehl-i Kitabın elinde esir olarak bulunan Müslümanları kurtarmak için bütün Müslümanların çıkıp onlarla savaşmalarının farz olmadığı da ifade edilmiştir. 577 Eşlerden birinin esir düşmesi ile araları ayrılmış olur. Bu ayrılmanın sebebi esir alınmaları değildir. Hakikaten ve hükmen farklı ülkelerde bulunmalarındandır. Eşlerin ikisi birlikte esir alınırsa aralarında ayrılma olmaz. 578 Esir alınan çocuk hakkında da bir takım bilgiler Hanefi fıkıh kitaplarında yer almıştır. Esir alınan çocuğun köleleştirilip satılması halinde satın alan kişi Ehl-i Kitap çocukta putperest ise bu çocuk Ehl-i Kitap gibi kabul edilir. Bu durumdaki çocuk ebeveyninden biri Ehl-i Kitap diğeri Mecusi olan çocuk gibidir. Sahibi olan kişiye nispetle böyle kabul edilir. Anne babasından biri Ehl-i Kitap olsaydı çocukta ona tabi olacaktı. Efendisi Ehl-i Kitap olduğunda da çocuk Ehl-i Kitap kabul edilir. Çocuk Ehl-i Kitap olup kendisini getiren efendisi Mecusi veya putperest ise çocuk aslında itibar edilerek Ehl-i Kitap kabul edilir. 579 Esir alınan çocuklar İslâm ülkesine getirdiklerinde Müslüman kabul edilmemiştir. Çocuk için din bakımından üstün kabul edilene tabi sayılmıştır. Müslümanlığı aklı erince kendisi seçmektedir. Esir düşen kişi ile karısı arasındaki nikâh bilinmiyorsa, esir kişinin karısına malından nafaka verilir. Kadının Müslüman veya Ehl-i Kitap olması fark etmez. Nafakayı hak etmede din farkı gözetilmez. 580 Esirlerin köleleştirilmesi halinde de bir takım kurallara uyulmuştur. Çocuklarıyla birlikte esir alınan Ehl-i Kitap bir kadının çocuklarından biri Müslüman olursa bu kadın ve çocuklarının Ehl-i Kitap birine satılması doğru olmaz. Anne ve çocukların birbirinden ayrılmaları doğru olmayacağı için de farklı kimselere satılamazlar. 581 Çocuk Müslüman olduğu için Müslüman esir Ehl-i Kitap kimseye köle olarak satılmaz. Esirlerin fidye verilerek salınması da mümkündür. Müslümanlar da düşmana esir düşen vatandaşlarını fidye vererek kurtarabilirler. 576 Serahsi, a.g.e, C.3, s Serahsi, a.g.e, C.1, s Serahsi, a.g.e, C.5, s Serahsi, a.g.e, C.5, s Serahsi, a.g.e, C.5, s Serahsi, a.g.e, C.5, s.364

97 83 Müslümanlardan esir düşenler arasında zimmîler varsa bunların beytü l-mâl den fidye verilip kurtarılmasının zorunlu olmadığı; çünkü beytü l-mâl in Müslümanların malı olduğu, bununla Müslüman esirlerin kurtarılabileceği söylenmiştir. 582 C. Anlaşmalar Uluslar arası ilişkilerde barış temeline dayalı ilişkiler kurulabilmesinin şartı anlaşmalar yapmaktır. Ayetlerden de barış için anlaşmalar yapılabileceği anlaşılmaktadır. 583 Anlaşma imzalamanın şartı Müslümanların menfaatidir. Müslümanların menfaati anlaşma yapılmasını gerektiriyorsa bu yapılır. 584 Anlaşmaların süresi konusunda bazı fikir ayrılıkları vardır. Hanefi mezhebinde barış anlaşmasında on yıllık süre şartı yoktur. Müslümanların anlaşma şartlarındaki menfaatine göre süre belirlenir. 585 Hz. Peygamber Medine ye geldiğinde Yahudilerle anlaşma yapmıştır. Anlaşma şartlarına Yahudiler uymayınca Hz. Peygamber onlara haber göndererek İslâma davet etmiş, sonra da savaş yapılmıştır. 586 Hz. Peygamber in bu tavrı Müslümanların zayıf olduğu zamanlarda düşmanla anlaşma yapılabileceği güçlü olduklarında da savaşın geçerli olduğuna delil kabul edilmiştir. 587 Belli bir mal karşılığında da anlaşma yapılabilir. Hiçbir şey olmadan barış yapılabileceğine göre mal karşılığında da anlaşma yapılabileceği kabul edilmiştir. 588 Ehl-i kitap Araplar ve diğer milletlerden olan putperestler de dâhil bunlarla anlaşma yapmak için mal alınmasında bir sakınca yoktur. Bu mal haraç kabul edilir. Zimmî olmak istediklerinde de bu kabul edilmelidir. Hz. Peygamber Necrânlılarla her yıl iki bin elbise vermeleri karşılığında anlaşma yapmıştır. 589 Onlardan haraç almanın mümkün olmasına kıyas yapılarak anlaşma yapmak üzere de mal alınabileceği söylenmiştir. 590 Anlaşma imzalanırken taraflardan her biri anlaşma metninde yazılanlara bağlı kalacağına dair Allah ın zimmetini Resulünün zimmetini ve Meryem oğlu İsa nın zimmetini 582 Serahsi, a.g.e, C.4, s Enfal 8/ Mavsılî, a.g.e, C.4, s Mavsılî, a.g.e, C.4, s.49; Merginâni, a.g.e, C.2, s Serahsi, a.g.e, C.4,s Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, S Serahsi, a.g.e, C.4, s.222

98 84 verir, denilmiştir. O dönemdeki halifenin uygulaması göz önüne alınarak bu cümle söylenmiştir. O dönemde Müslümanlar Bizanslılar ile savaşıyorlardı ve verilen söze sadakat konusunda en etkili sözler bunlar olduğu için İmam Muhammed bu sözleri söylemiştir. 591 Anlaşma yapılırken bazı şartlar öne sürülebilir. Kendilerinden kimselerin can ve mallarına eman verilmesini ve bunları patriğin seçmesini isterlerse bu şart kabul edilir. Bu konuda patriğin sözü geçerli olacağı için patriğin ihanetinin önlenmesi için yemin ettirilebilir. Bu husus belgeye de yazılır. 592 D. Eman Müessesi Eman, devlet ile insanlar arasında gerçekleşen bir olay olmasına karşılık günümüzde devletler arası bir fenomen haline gelmiştir. 593 Eman İslâm idaresi tarafından bir gayr-i müslim vatandaşa İslâm ülkesine girmesi için tanınan can ve mal emniyetini de sağlayan güvencedir. 594 Her bir kimse kadın veya erkek fark etmez bir veya birkaç gayr-i müslime eman verirse bu eman geçerlidir, bu kimselere dokunulmaz. İslâm ülkesinde yaşayan Ehl-i Kitabın emanı ise geçersizdir. Müslümanlar adına eman vermek velayet babındadır. Gayr-i müslimler Müslümanlar üzerinde velayet yetkisine sahip değillerdir. Ancak savaşta komutan Ehl-i Kitap kimseye bu konuda izin vermişse bu durumda emanı geçerli olur. 595 Emanın savaşta verilen ile barış durumunda İslâm ülkesine girmek için verilen iki çeşidi olduğu anlaşılmaktadır. Emanın süresiz olarak verilmesi ve belli bir süre ile verilmesi olarak bir başka şekli daha bulunmaktadır. Süresiz olarak verilen eman ile kişi zimmî statüsünde kabul edilir. Belli bir süre için verilen eman ile kişi müstemen statüsünde kabul edilir. Müste men için verilen emanda sürenin bir yılı aşmaması gerekir. Çünkü bir yıl cizye alınması için verilen süredir. Bir yıl kalan müste men zimmî statüsüne geçmiş kabul edilir. 596 Eman verilen kimse İslâm ülkesine girdikten sonra kasten veya yanlışlıkla bir Müslümanı öldürse veya yol kesme suçunu işlese veya casusluk yapsa veya zina yapsa, 591 Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Yaman, a.g.e, s Yaman, a.g.e, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.166; Merginâni, a.g.e, C.2, s.287; Serahsi, a.g.e, C.1, s Serahsi, a.g.e, C.2, s.111

99 85 hırsızlık yapsa bu sebeplerin hiçbiri ile verilen eman bozulmaz. Bunları işleyen Müslümanın dinden çıkmadığı gibi eman altındaki kişininde bu davranışlar sebebiyle emanı bozulmaz. 597 Bir kimseye şart koşularak bir eman verilmişse bu şartın gerçekleşmesi halinde eman bozulmuş olur. Hz. Peygamber Hayber Yahudilerine can emniyetini sağlamış ve mallarını bırakmaları üzere eman vermiştir. Ancak onların sakladıkları gümüş kapların bulunmasıyla verilen eman bozulmuştur. 598 Savaşta bir patriğin yerini göstermesi şartı ile eman verilen kimsenin söylediği patriğin yerini göstermesiyle eman geçerli olur, yerini gösteremezse eman geçersiz olur. 599 Eman öldürme ve köleleştirmeyi engeller, can ve mal emniyeti sağlar. Eman verilen kimsenin diyeti, hür Müslümanın diyeti gibidir. 600 Kendisine zimmet sözleşmesi için eman verilmediği halde Ehl-i Kitap bir kadın İslâm ülkesinde veya daru l-harpte bir Müslüman ile evlenirse eman altında kabul edilir. 601 E. Ganimet Ganimet, savaşta şirk ehlinin askerlerinden Müslümanların elde ettikleri her türlü meta, silah, hayvan vs gibi mallardır. Bunlar düşmandan alınıp İslâm ülkesine getirilir. Bu malların beşte biri Allah ın Kur an da isimlerini saydığı kimselere verilir. 602 Geri kalan beşte dördü ise ganimeti ele geçiren askerler arasında paylaştırılır. 603 Ganimet olarak el konulan araziler konusunda devlet başkanı muhayyerdir. Devlet başkanı Müslümanlar için en uygun yolu seçer. Dilerse beşte birini çıkardıktan sonra kalan kısmı askerlere dağıtır, dilerse de araziyi sahiplerinin elinde bırakıp üzerine haraç koyar. 604 Hanefi mezhebinde zimmîye ganimetten pay verilmeyeceği kabul edilir. Sadece savaşan hür Müslüman erkeklere ganimetten pay verilir. Zimmî olan Ehl-i Kitap kimseler Müslümanlarla birlikte savaşacak olurlarsa onlara pay değil bahşiş verilir. Onların yaptığı cihat değildir. Hz. Peygamber in Yahudilerden birtakım kişilerle beraber savaştığı ve onlara 597 Serahsi, a.g.e, C.1, s Serahsi, a.g.e, C.1, s Serahsi, a.g.e, C.2, s Serahsi, a.g.e, C.2, s Serahsi, a.g.e, C.2, s.75, Enfal 8/ Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.296

100 86 Müslümanlara verdiği gibi pay verdiği de rivayet edilmiştir. Zimmîlere de pay verileceğini savunanlar da vardır. 605 Bu ihtilaftan dolayı devlet başkanı veya komutan zimmîlere Müslümanlara ayrılan pay gibi pay verirse bu hüküm geçerli olur. İçtihat konusu olan bir alanda verilmiş olan bir hükümdür bu sebeple geçerli olur. 606 Savaşan askerler arasında müste menler bulunup devlet başkanının izni ile katılmışlarsa ve savaşırlarsa ganimet taksiminde zimmîler gibi muamele görürler. 607 Ehl-i Kitap kimselerden savaşta devlet başkanı bir yardım isteyip belirli bir mal vaat ederse bu ücretin verilmesi gerekir. 608 Savaşta yol göstermek üzere Ehl-i Kitaptan yardım alınırsa bu kişilere pay değil bahşiş verilir. Çünkü savaşmamış sadece Müslümanlara fayda sağlayan bir iş yapmışlardır. Müslümanlara sağladıkları faydanın büyüklüğüne göre ganimet payından fazla miktarda bahşiş verilebilir. Ganimetten vaatte bulunulmuşsa bu ganimet taksiminden önce verilmelidir. 609 Zimmî veya müste men kimselere kılavuzluk gibi bir iş için pay verilmesinde Müslümanlar ile savaşta bulunmalarına değil istenen faydanın sağlanmasına bakılır. 610 Savaşa teşvik etmek için ganimet alınmadan önce askerlere ganimet tahsisi yapılabilir. Komutanın yaptığı genel ganimet tahsisinde zimmî kimselerde hak kazanır. Komutan Kim bir düşmanı öldürürse her şeyi onundur. derse bu genel ifade ile yapılan ganimet tahsisinden Müslümanlarla beraber savaşan zimmîler Müslümanlarla eşit pay alırlar. Ganimet tahsisi zimmîye yönelik yapılmışsa bu durumda da ganimete hak kazanır. Ganimet tahsisinde Müslüman veya zimmî kadında hak kazanır. 611 Ganimet taksimi ile ganimet tahsisi farklılık arz etmektedir. Ganimet taksiminde süvariye iki, piyadeye bir pay verilir ve sadece savaşanlar pay alır. Zimmîye, kadına, köleye, pay değil bahşiş verilir. Ganimet tahsisi komutan tarafından savaşa teşvik için vaat edilir. 605 Ebu Yusuf, a.g.e, s.297; Halebî, a.g.e, C.2, s.313; Merginâni, a.g.e, C.2; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s.16, s.300; Serahsi, a.g.e, C.2, s Serahsi, a.g.e, C.2, s Serahsi, a.g.e, C.2, s Serahsi, a.g.e, C.2, s Serahsi, a.g.e, C.3, s Serahsi, a.g.e, C.3, s Serahsi, a.g.e, C.2, s.181,297

101 87 Bunda zimmî, kadın, köle, süvari, piyade eşit pay alır. Ganimet tahsisi komutanın sözü ile gerçekleşir bunda Müslüman ile Ehl-i Kitap vatandaşlar eşittir. 612 Komutan Kim bir patrik öldürürse her şeyi onundur. şeklinde bir tahsis yaparsa patrik olmayan bir kimseyi öldürmekle bu hak kazanılmaz. Çünkü maksat öldürülmesiyle düşmanının gücü kırılacak bir kişiyi öldürmeye teşviktir. 613 Burada kastedilen patrik düşmanı savaşa teşvik eden din adamı olmalıdır. Çünkü Hz. Peygamber in orduyu savaşa gönderirken Kilise ve havralarda vazifeli olan ve ibadetle meşgul olan kimseleri öldürmeyiniz. dediği rivayet edilmektedir. 614 Ganimet olarak ele geçirilen mallar içinde altın veya gümüşten haç veya heykeller bulunursa devlet başkanının bunları kırıp külçe haline getirdikten sonra satması veya taksim etmesi gerekir. 615 Müslümanların ele geçirdiği ganimetler arasında Tevrat, Zebur veya İncil bulunursa bunlar taksim edilmez. Bu kitapların yakılması da uygun olmaz. Eğer kitapların kâğıtları kıymetli ise yazıları yıkanıp sayfalardan faydalanılabiliyorsa bu yapılır, yoksa bu kitaplar gömülür. Ancak insanların eline geçmeyeceği bir yere gömülmesi gerekir, denilmiştir. 616 V. Vergi Hukuku Gayr-i müslim vatandaşların içinde yaşadıkları devlete karşı malî hükümlükleri vardır. Bunlar cizye, haraç, gümrük vergisi, define ve hazinelerden alınan vergilerdir. Müslümanlardan alınan vergilerin hepsi zekât hükmündedir. Gayr-i müslimlerden alınan vergiler arazi üzerinde alınıyorsa haraç denilir. Çeşitli meslek guruplarında çalışanlardan ve tüccarlardan belirli oranda alınan vergiye de cizye denilir. Bir nevi gümrük vergisi olan ülkeye ticaret için gelen yabancılardan alınan vergiye de uşur denilir. Tüccar Müslüman ise %2,5, zimmî ise %5, harbi ise %10 nispetinde vergi alınır. Ticaret maksadıyla satılan malların değeri 200 dirheme ulaşmazsa Müslüman veya Ehl-i Kitap olsun o kimseden vergi alınmaz. 617 Vergi memurları muhtelif malların tespiti bitince kıymetini para olarak hesap ederler ve Müslüman lardan %2,5, zimmîlerden %5, harp ehlinden %10 oranında vergi alırlar. Ehl-i Kitap vatandaşlar vergi memuruna şarap ve domuz getirmişlerse bunların zimmîlere göre 612 Serahsi, a.g.e, C.2, s Serahsi, a.g.e, C.2, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.209; Serahsi, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.218

102 88 fiyatı belirlenir, zimmîler onları satın alır elde edilen kıymetten vergileri alınır. Tağlipli Hıristiyanlardan alınacak vergi Necrânlı Hıristiyanlar ve diğer Ehl-i Kitap vatandaşlardan alınan gibidir. Bu hükümde bütün gayr-i müslimler eşit muameleye tabiidirler. 618 Beni Tağlipli Hıristiyanlar ile Hz. Ömer kendilerinden alınan zekâtın (vergi) Müslümanlardan alınanın iki katı olması ve kendilerinden cizyenin düşürülmesi üzerine bir anlaşma yapmıştır. Tağlipli Hıristiyanlardan Müslümanlardan alınan zekâtın iki katı alınır, kadınları da vergiye tabiidir. Arazi ürünlerinden de Müslümandan alınanın iki katı alınır. Hz. Ömer in Beni Tağlipliler Arap milletindendir, onlar Ehl-i Kitap değillerdir. dediği rivayet edilir. 619 Hz. Ömer bir hutbesinde bir vergiyi üç özelliğin meşru kılacağını bunların; hak ile alınması, hak olana harcanması ve gerek alınışında gerek harcanışında haksızlıktan kaçınılması olduğunu söylemiştir. Hz. Ömer in vergiler toplandıktan sonra bunların bir Müslüman veya zimmîden haksızlıkla alınmadığına şahitlik ettirdikten sonra kabul ettiği rivayet edilmiştir. 620 Ömer b.abdülaziz e bir vergi memuru bazı kimselerin baskı yapmadan haraç vermediklerini bildirmiştir. Ömer b.abdülaziz insanlara azap etmek için kendisinden izin istenmesine şaşırmış ve vergilerini kolaylıkla verenlerden almasını, zorluk gösterenlere veremediğine dair yemin ettirmesini söylemiştir. 621 Ebu Yusuf haraç vergisini ödemekle yükümlü olan kimselerin borçlarından dolayı dövülmemelerini ve ayakta tutulmamalarını söylemiştir. 622 Vergi toplayan memurlarda bazı şarlar aranmıştır. Bunlar; iffetli, istişare yapan, ahlaklı, cesur, güvenilir, haramdan kaçınan kimse olması gibi özelliklerdir. Bu sıfatların yanında vergi memurunun Ehl-i Kitap vatandaşlara da adaletle muamele etmesi istenmiştir. 623 Toplanan vergilerin harcanacağı yerlerde belirtilmiştir. Beytü l-mâl in (Hazine) gelirlerinin dört kaynağı vardır. Bunların sarf edileceği yerlerde belirtilmiştir. 1. Hayvanlardan Alınan zekât, öşür ve Müslümanların ticaret mallarından alınan şeylerdir. Bunlar zekâtın Kur an da belirtilen sarf yerlerine harcanılır. 618 Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s

103 89 2. Ganimetler, madenler, hazine ve definelerden alınan beşte bir oranındaki vergidir. Bunlar fakirler, kimsesizler, yetimler ve yolcular için harcanır. 3. Haraç, cizye, harp ehlinden anlaşma ile alınan sulh bedelleri, müste menlerden alınan vergiler, ticaretle uğraşan Ehl-i Kitap vatandaşlardan alınan vergilerdir. Bunlar savaş için hazırlıklarda kale, köprü, kanal yapımlarından kullanılır. Kadı, vali, müftü ve diğer memur ve idarecilerin maaşları da bu kısımdaki vergilerden karşılanır. Bunların maaşları zekâttan verilmez; çünkü zekâtın sarf yerleri bellidir. 4. Lukatalar (Buluntu mal) ve varis bırakmadan ölenlerin miraslarıdır. Bunlar fakir olan hastaların tedavisinde, malı olmayanların cenaze masraflarında, hiçbir kazancı olmayan aciz kimselere ve akli dengesini yitirmiş olanlara harcanır. Beytü l-mâlin gelirlerinin Müslümanlar için harcanabileceği Ehl-i Kitap vatandaşlara buradan harcama yapılamayacağı belirtilmiştir. Ancak zor durumda kalan vatandaşların hayatlarını korumak devletin görevi olduğu için böyle kimseler için harcama yapılabilir. 624 A. Cizye Cizye, Ehl-i Kitap ile yapılan zimmet akdinde belirlenen vergidir. Bu vergi ile gayr-i müslimler İslâm ülkesinde güven içinde yaşarlar. Cizye, Ehl-i Kitap kimselerden alınır. Bunun delili Tevbe 9/29 ayetidir. Bunlar dışında Mecusilerden de cizye alınır. Cizye, Yahudi, Hıristiyan ve Mecusiler yanında Sabiî gibi diğer gayr-i müslimlerin hepsinden de alınabilir. 625 Cizye, savaş ehlinden olan hür, akıllı, buluğa ermiş kimselerin vermesi gereken bir vergidir. Cizye iki çeşittir: birincisi, anlaşma ve karşılıklı rıza ile konulan cizyedir, ikincisi, savaşılıp galip gelince devlet başkanının takdir ettiği vergidir. Karşılıklı rıza ile konulan cizye değiştirilmez. Devlet başkanı tarafından belirlenen vergi ise zengin olanlardan 48 dirhem, orta halli kimselerden 24 dirhem, fakir olanlardan iki yüz dirhem malı olmayan kimselerden 12 dirhem olarak alınır. Cizye yıllık olarak ödenen bir vergidir. 626 Cizye konusunda Yahudi, Hıristiyan ve diğer din mensupları eşittir. Kadınlar ve çocuklardan cizye alınmaz, sadece erkeklerden alınır. Deli, köle, kör, yatalak ve çok yaşlı kimselerden de cizye alınmaz. İnsanlar arasına karışmayan, inzivaya çekilmiş ve çalışmayan 624 Ebu Yusuf, a.g.e, s.286; Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.1, s.629,630; Serahsi, a.g.e, C.5, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.200; Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.192; Halebî, a.g.e, C.2, s.326; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.83; Serahsi, a.g.e, C.3, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.200; Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.283; Halebî, a.g.e, C.2, s.327; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.85, 86; Merginâni, a.g.e, C.2, s. 319; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s.37

104 90 rahiplerden de cizye alınmaz. Ebu Hanife ve İmam Muhammed e göre eğer rahip belli bir işte çalışıyorsa ondan cizye alınır. 627 Kiliselerde vazife gören rahiplerin kendi şahıslarına ait malları ve gelirleri varsa cizye alınır yoksa alınmaz. Eğer kiliselerin akarları varsa, o akarı idare eden kimselerden cizye alınır. Eğer, kilise masraflarına harcandıktan sonra ellerinde bir şey kalmadığını söylerlerse kendi dinlerine göre yemin ettirilirler ve onlardan cizye alınmaz. 628 Cizye mükellefi olan kimselerden hayvan gibi çeşitli malları getirmeleri halinde kendilerinden kabul edilir. Ancak cizye karşılığı olarak domuz ve şarap getirirlerse bu kendilerinden alınmaz. Hz. Ömer, cizye olarak bu malların alınmasını yasaklamıştır. Onların sahiplerine verilip onlar satıp parasını getirdikten sonra kıymetinin alınmasını istemiştir. 629 Putperest Araplar ve mürtedlerden cizye kabul edilmez. Bu iki grup cizye alınan kimselerden kabul edilmemişlerdir. Cizye vererek İslâm toplumunun vatandaşı olmalarına izin verilmez. Erkekleri Müslüman olmazsa öldürülür, kadın ve çocukları ise öldürülmezler. Hz. Peygamber den ve sonra gelen halifelerden putperest Araplardan cizye aldıklarına dair bir rivayet bulunmamaktadır. 630 Serahsi, müşrik Araplardan cizye almayı devlet başkanının kabul etmesi halinde bu davranışın yanlış olmakla beraber geçerli olacağını söylemektedir. Cizye ayetinde herhangi bir tahsis olmadığını bu meselenin içtihat konusu olduğunu söylemektedir. 631 Araplardan Ehl-i Kitap olanlardan ise cizye kabul edilir. Hz. Peygamber Yemen deki Ehl-i Kitap kimselerden cizye almıştır. Hz. Peygamber Arap Yarımadasındaki Hıristiyanların şahıslarına cizye koymuştur; ancak arazileri üzerine haraç koymamıştır. 632 Hz. Ömer, vefatı esnasında yaptığı tavsiyelerde kendinden sonra yerine gelecek kimsenin yapılan anlaşmalar gereğince zimmîlerin haklarının tam olarak vermesini, taşıyamayacakları vergilerin yüklenmemesini, dış saldırılar karşısında da can ve mal emniyetleri için gerekirse savaşılmasını tavsiye etmiştir Ebu Yusuf, a.g.e, s.200; Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.283; Halebî, a.g.e, C.2, s.327; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.85, 86; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, 117; Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.283, C.5, s.329; Halebî, a.g.e, C.2, s.326; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.84; Serahsi, a.g.e, C.3, s.83, Serahsi, a.g.e, C.5, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.105, Ebu Yusuf, a.g.e, s.76, 203

105 91 Ebu Yusuf da halifeye yaptığı tavsiyede, zimmîler konusunda haksızlıktan kaçınmasını, taşıyamayacakları vergiler yüklememesini vergileri hakkaniyetle toplamasını söylemiştir. 634 Cizyeyi ödemeyen bir zimmînin dövülmeyeceği, eziyet ve işkence edilmeyeceği ifade edilir. Ancak cizyesini ödeyinceye kadar hapsedilir. Çünkü Yahudi, Hıristiyan veya herhangi bir zimmînin ödenmeyen vergisini valinin veya başkasının affetme yetkisi yoktur. 635 Toplanan cizyeler Beytü l-mâl e getirilir. Bunların harcanacakları yerler zekâttan farklıdır. Cizyeden elde edilen gelirler Müslümanların işlerine harcanır. Savaşan askerlerin ailelerinin geçimi, köprü yapmak, hâkim, müderris, müftü, zekât memurlarının maaşları gibi yerlere harcanır. 636 Cizye ödeyen kişinin senenin büyük bir kısmında hastalanması, zimmînin ölmesi veya Müslüman olması gibi durumlarda cizye vergisi düşer. İki senenin cizyesi birleşirse Ebu Hanife ye göre bir senenin cizyesi alınır, İmameyn e göre iki senenin cizyesi alınır. 637 Beni Tağlib Hıristiyanları Araplardan oluşmaktadır. Müslümanların verdiği zekâtın iki katı bu kabileden cizye olarak alınır. Beni Tağliblilerin kadınlarından da cizye alınır. Hz. Ömer, onlarla Müslümanların ödediği zekâtın iki katını cizye olarak vermek üzere anlaşma yapmıştır. 638 B. Haraç Haraç, toprak mahsullerinden alınan bir vergidir. Haraç, İslâm ülkesinde yaşayan Ehl-i Kitap kimselerin topraklarından alınır. Cizyenin meşruluğunu ayete dayanırken haracın meşruluğu içtihada dayanmaktadır. 639 Hz. Peygamber, Hayber ve Fedek halklarıyla mahsulün yarısını Müslümanlara vermeleri şartıyla toprakların kendilerinde kalmasını kabul etmiştir. 640 Hz. Peygamber in bu uygulamasını ilk uygulayanın Hz. Ömer olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Ömer zamanında Irak ve Şam toprakları fethedilince toprakların ganimet olarak dağıtılması istenmiştir. Hz. Ömer bu 634 Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.203; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Mavsılî, a.g.e, C.4, s Mavsılî, a.g.e, C.4, s.91; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s.41; 639 Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.94, 95

106 92 teklifi kabul etmemiş, mal, hayvan, eşya olarak alınan ganimetlerin dağıtılmasını, arazilerin ise sahiplerine bırakılarak onlardan haracının alınmasını emretmiştir. 641 İslâm ülkesinde topraklar öşrî ve haracî olarak ikiye ayrılır. Müslümanların sahip oldukları topraklara öşrî, Ehl-i Kitabın sahip olduğu topraklara haracî toprak denilir. 642 Bir arazinin haraç arazisi olması bazı şartlara bağlanmıştır. Savaşılarak fethedilen bir ülkenin toprakları sahiplerinde bırakılmışsa o topraklar haraç arazisi olur. Kendileri ile sulh yapılan ülkenin vatandaşlarının sahip olduğu topraklarda haraç arazisidir. 643 Kendisinden yararlanılmayan, üzerinde ziraat eseri olmayan ve kimseye ait olmayan topraklara ölü arazi denilir. Ölü araziyi ihya eden, işleyen kimse o arazinin sahibi olur. Ebu Hanife, ölü topraklar için Halifenin izninin olmasını şart koşmuştur. Bu konuda Müslüman ile zimmî eşittir. Ölü toprağı işleyen zimmînin arazisi de haraç arazisi kabul edilir. 644 Haraca tabi arazilerden iki çeşit haraç alınır. Bunlar Harac-ı Mukaseme ve Harac-ı Vazife dir. Harac-ı Mukaseme, araziden çıkan ürünün beşte bir, altıda bir gibi bir oranının devlete verilmesidir. Ebu Yusuf, hem haraç verenlerin haksızlığa uğraması engellemek hem de devlete daha çok gelir sağlayacağını düşünerek bu şekilde alınmasının daha iyi olacağını savunmuştur. 645 Harac-ı Vazife ise toprağın yüzölçümüne ve ziraatın çeşidine göre alınan vergidir. Bu şeklin ilk defa Hz. Ömer tarafından uygulandığı görünmektedir. Hz. Ömer zamanında Irak topraklarından ekilen her dönüm için belli bir oranda ve hurma ve yaş sebzelerden belli bir oranda olmak üzere alınmıştır. 646 Haraç vergisi yılda bir defa alınır. Yılda iki ürün alınsa bile bir defa haraç alınır, her ürün alınışında haraç alınmaz. Haraç vergisi mahsul hasat edilince alınır. 647 Su baskını, yangın, aşırı soğuk gibi doğal afetler sebebiyle ürün alınamamışsa, haraç alınmaz. Eğer sahibi araziyi işleyemezse devlet tarafından arazi kiraya verilip haracı alınır Ebu Yusuf, a.g.e, s.56; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Merginâni, a.g.e, C.2, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.105,122; Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.264; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.56, 94; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s.34; Serahsi, a.g.e, C.5, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.113; Mavsılî, a.g.e, C.2, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.93; Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.265; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.96; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, 265; Mavsılî, a.g.e, c.4, s.96; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.27; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.95; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s.36

107 93 Hanefilere göre bir Müslüman Ehl-i Kitabın haraç arazisini satın alırsa veya Ehl-i Kitap vatandaş Müslüman olursa o araziden yine haraç vergisi alınır; çünkü haraç o arazinin vergisidir. Sahibinin değişmesiyle vergi değişmez. Bu araziden haraç yanında öşür de alınmaz. Hanefiler dışındaki fıkıhçılara göre ise toprağın sahibine göre vergi çeşidi belirlenir. 649 C. Gümrük Vergisi (Uşur) Dış ticaret ilişkilerinde ticarî mal ve paranın bir başka ülkeye girmesi ile alınan vergiye gümrük vergisi denilmektedir. Bu verginin alınabilmesi için tüccarın bir ülkeden İslâm ülkesine geçmesi gerekir. 650 Müste men olan Ehl-i Kitap tüccarın malı iki yüz dirheme ulaşmadıkça vergi alınmaz. Zimmînin malı da iki yüz dirheme ulaşmadıkça vergi alınmaz. 651 Gümrük vergisinin meşruluğu Hz. Ömer den gelen rivayetlere dayanmaktadır. Dış ticaret vergisi ile Ehl-i Kitabın mallarının İslâm ülkesinde güvenliğin sağlanması amaçlanmaktadır. 652 Ziyad b. Hudayr, Hz. Ömer in uşur vergisini almak için ilk görevlendirdiği kişinin kendisi olduğunu söylemiştir. 653 Gümrük memuru, gümrüğe uğrayan Müslümandan kırkta bir, zimmîden yirmide bir, harbiden onda bir oranında vergi alır. Bu şekilde davranılmasını Hz. Ömer emretmiştir. Bu iş Ensar ve Muhacir sahabelerinin huzurunda olmuş kimse de karşı çıkmamıştır. Bu uygulama icma halini almıştır. 654 Müslüman kimseden gümrük vergisi kırkta bir oranında alınıyor; çünkü onlardan alınan zekâttır. Müslümanlardan zekât dışında bir vergi alınmaz. Zimmî Ehl-i Kitaptan ise Müslümandan alınan verginin iki katı alındığı için burada da iki katı alınmıştır, bu da yirmide bir şeklindedir. 655 İslâm ülkesinin vatandaşı olmayan Ehl-i Kitaptan gümrük vergisi olarak onda bir oranın da alınır. Bunun nedeni onların da Müslümanlardan bu oranda vergi almalarıdır. Ehl-i Kitapla dış ilişkilerde mütekabiliyet esas alınmıştır. Onlar beşte bir oranında alırsa, 648 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.276, C.14, s.396; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.98; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Mavsılî, a.g.e, C.4, s Yaman, a.g.e, s Serahsi, a.g.e, c.5, s Yaman, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Serahsi, a.g.e, C.5, s Serahsi, a.g.e, C.5, s.232

108 94 Müslümanlarda o oranda vergi alır. Hatta onlar hiç vergi almıyorsa Müslümanlar da onlardan vergi almaz, denilmiştir. 656 D. Diğer Malî Yükümlülükler İslâm ülkesinde yaşayan Ehl-i Kitap vatandaşlar cizye, haraç ve uşur dışında diğer bazı malî yükümlülüklere de muhataptırlar. İster tabii olarak yer altında olan madenler olsun, ister insanlar tarafından yer altına gömülen hazineler olsun hepsi define hükmüne tabidir. Bunları bulan kimseden beşte bir oranında vergi alınır, geri kalanı bulan kimsenin olur. 657 Hz. Peygamber Definelerden beşte bir nispetinde zekât alınır buyurmuştur. 658 Bu sebeple vergi beşte bir şeklinde alınır. Maden veya hazineyi bulan kimsenin Müslüman veya Ehl-i Kitap olması arasında fark yoktur. İkisinden de beşte bir oranındaki vergi alındıktan sonra kalanı bulanındır. 659 İslâm ülkesinde bulunan hazinenin üzerinde put, haç, gibi Ehl-i Kitaba ait olduğunu gösteren bir alamet varsa bundan da beşte biri alınır, geri kalanı bulanındır. 660 Bu durum kimsenin mülkünde olmayan yerde bulunan defineler için geçerlidir. Maden veya gömüleri İslâm ülkesinde bir müste men bulursa sahibi olmayan bir arazide bulmuşsa hepsi devletin olur. Sahibi olan bir arazide bulmuşsa bulduğu şeyler o yerin sahibine verilir. Ancak devlet başkanının izni ile kazı yapılarak bulmuşsa anlaşma yapılan şartlardaki miktar devlete verilir, geri kalan bulanındır. 661 Daru l-harpte bir Müslüman, sahibi olan bir yerde maden veya gömü bulursa bulunan şeylerin hepsi sahibine verilir. Eğer bulan Müslüman bu şeyleri İslâm ülkesine getirirse, ondan beşte bir alınmaz. Müslüman kimse daru l-harpte sahipsiz bir arazide maden veya gömü bulursa bulunan şeylerin hepsi kendisinin olur, o maldan İslâm devletine beşte bir oranındaki vergi alınmaz. 662 İslâm ülkesine eman ile giren Ehl-i Kitaptan gümrük vergisinden başka vergi alınmaz. İslâm ülkesinin vatandaşı olan Ehl-i Kitap kimseler ise cizye ve haraç dışında 656 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.1, 608; Mavsılî, a.g.e, C.1, 229; Molla Hüsrev, a.g.e, C.1, s.324; Serahsi, a.g.e, C.5, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.1, s Canan, a.g.e, C.6, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.1, s. 611; Molla Hüsrev, a.g.e, C.1, s.329; Serahsi, a.g.e, C.5, Mavsılî, a.g.e, C.1, s.233; Merginâni, a.g.e, C.1, s.235; Molla Hüsrev, a.g.e, C.1, s Mavsılî, a.g.e, C.1, s.233; Molla Hüsrev, a.g.e, C.1, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.1, s.613; Molla Hüsrev, a.g.e, C.1, s.329; Serahsi, a.g.e, C.5, s.253

109 95 Müslümanların tabi olduğu hükümlere tabidirler. Ancak dinî amacı olan vergilerden Ehl-i Kitap vatandaşlar sorumlu değildir. Zekât ve fıtır sadakası gibi. Zekât Ehl-i Kitaptan alınmadığı gibi Ehl-i Kitap kimseye zekât verilmez; ancak fıtır sadakası, kefaret, adak gibi zekâttan başka sadakalar verilebilir Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.1, s.623; Mavsılî, a.g.e, C.1, s.238; Molla Hüsrev, a.g.e, C.1, s.339

110 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM HANEFİ MEZHEBİ FIKIH KİTAPLARINDA ÖZEL HUKUK ALANINDA EHL-İ KİTAPLA İLGİLİ HÜKÜMLER

111 97 I. MEDENÎ HUKUK Medenî hukuk; özel hukukun aileye, mirasa, eşyaya, malların intikaline, borçlara ait kuralları ihtiva eden hukuk dalıdır. 664 A. Şahıslar Hukuku Medeni hukukta şahıslar ikiye ayrılır: Bunlar hakiki ve hükmî şahıslardır. Hakiki şahıslar, insanlardır. Hükmi şahıslar; şirket, vakıf, devlet, beytü l-mâl gibi kendine mahsus hak sahibi olabilen topluluklardır Vakıf Vakıf, Ebu Hanife ye göre, bir mülkün aynı sahibinin mülkünde kalmak üzere bu şeyin menfaatini fakirlere vermek ve başkasına menfaatiyle yardım etmek demektir. 666 İmameyn e göre vakıf, bir şeyin mülkiyeti Allah ın mülkü hükmünde olmak üzere o şeyin menfaatini kullara tahsis etmek demektir. Vakıf yapılan mülk satılamaz, miras bırakılamaz. 667 Vakıf yapan kişinin Müslüman olması şart değildir. İslâm ülkesinde zimmî veya müste men olan Ehl-i Kitap kimseler de bir mülkü vakfedebilirler. 668 Bir Müslümanın vakfettiği maldan Ehl-i Kitabın faydalanabildiği gibi Ehl-i Kitap kimsenin yaptığı vakıftan da Müslüman kimse faydalanabilir. Yalnızca belli kimseler için yapılan vakıf farklıdır, bunda şart koşulan kişiler faydalanabilir. Akrabaya, komşuya, aile fertlerine yapılan vakıflarda da Müslüman ile Ehl-i Kitap eşittir. Akraba, komşu ve aile üyeleri arasında bulunan bütün Müslüman ve Ehl-i Kitap Kimseler bu vakıftan eşit olarak faydalanabilir. Vakfı yapan ve faydalananın dinî durumu vakıftan faydalanmaya engel teşkil etmez. 669 Bir malı vakfeden Ehl-i Kitap kimse bu vakfın menfaatini özellikle Ehl-i Kitaptan bir sınıfa tahsis etmişse bu vakıf geçerlidir. Vakıfta tahsis edilenlerden başkası bu vakıftan faydalanamaz. Mesela, Vakıf, Yahudilere mahsustur. denilmişse bundan Hıristiyanlar ve 664 Tük Hukuk Lûgatı, a.g.e, s Karaman, a.g.e, C.1, s Merginâni, a.g.e, C.3, s Merginâni, a.g.e, C.1, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.500; Halebî, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.540; Halebî, a.g.e, C.2, s.398

112 98 Müslümanlar faydalanamaz. Eğer Bütün Ehl-i Kitaba mahsustur denilmişse bundan bütün Ehl-i Kitap faydalanabilir. 670 Bir Hıristiyan arazisini evlatlarına ve nesil devam ettiği müddetçe nesline vakfeder ve bunlar içinde Müslümanlarda bulunursa bu vakfın menfaatinden Müslüman ve Hıristiyan olanlar faydalanabilir. 671 Bir Ehl-i Kitap Vakfımın geliri komşulara olsun sonra da fakirlere dağıtılsın derse komşular Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerden oluşuyorsa bu vakfın menfaatinden ayrım yapılmadan bütün komşular faydalanabilir. 672 Ancak bir Müslüman veya Ehl-i Kitabın kilise veya havraya yahut İslâm ülkesinde yaşamayan bir Ehl-i Kitaba yaptığı vakfın geçerli olmayacağı söylenmiştir. 673 Bu, yeni kilise veya havra yapımına İslâmda olumlu bakılmaması sonucu verilmiş bir hükümdür. B. Aile Hukuku Aile; kan, süt ve evlilik bağları ile birbirine bağlanmış fertlerden oluşmaktadır. Hukukun bu çerçeve içindeki şahısların karşılıklı münasebetlerini, hak ve sorumluluklarını düzenleyen kısmına aile hukuku denilmektedir. 674 Aile hukukunun görevi, toplum içinde aile düzenini gerçekleştirmek, aileyi güçlendirip toplumun temelini sağlamlaştırmaktır. 675 İslâm hukukunda da aile konusunda hükümler konulmuştur. Kur an ve sünnet tarafından aile konusunda verilen hükümler fıkıhçılar tarafından sistemleştirilmiştir Ehl-i Kitapla Evlilik İslâmda evlilik meşru bir akittir. Ancak evlilik hususunda birtakım kurallar konulmuştur. Müslümanların başka dinlerden insanlar ile evlilikleri yasaklanmıştır. Bu konuda ayrıcalık olarak, Müslüman erkeğin Ehl-i Kitap kadınlar ile evliliğine izin verilmiştir. Müslüman kadın Ehl-i Kitap veya başka dinlerden erkekler ile evlenemez. Fıkıh kitaplarında 670 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.498, Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Karaman, a.g.e, C.1, s Yaman, Ahmet, İslâm Aile Hukuku, Yediveren Yayınları, Konya 2002, 5. Baskı, s Yaman, a.g.e, s.11

113 99 Ehl-i Kitapla evlilik konusunda bilgiler evlenilmesi yasak olanlar kısmında ele alınmaktadır. 677 Müslüman erkeğin Yahudi veya Hıristiyan bir kadın ile evlenmesi mümkündür. Bu konu Kur an ayetleri ile açıklanmıştır. 678 Sabiîler konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Sabiîleri yıldızlara saygı gösteren Ehl-i Kitap kimseler olarak kabul eden Ebu Hanife ye göre Sabiî kadınlar ile evlenilebilir. İmameyn e göre ise Sabiîler yıldızlara tapan putperest kimselerdir, bu sebeple Sabiî kadınlar ile evlenilmez. 679 Evliliğin geçerlilik şartlarından biri şahitlerin bulunmasıdır. Müslümanların evliliğinde şahitlerinde Müslüman olması gerekli görülmüştür. Ancak Ehl-i Kitap bir kadınla evlenen Müslüman kimseye Ehl-i Kitabın şahitlik yapabileceği kabul edilmiştir. 680 Bir Müslüman erkeğin Ehl-i Kitap bir kadınla evlenmesinden sonra kadın Mecusiliğe geçerse evlilik sona ermektedir. Eğer kadın Yahudi iken Hıristiyanlığa veya Hıristiyan iken Yahudiliğe geçerse evlilik devam eder. 681 Ehl-i Kitap kadınla evli olan Müslüman ile ilgili bazı bilgiler de verilmektedir. Ehl-i Kitap kadını gusletmesi için Müslüman koca zorlayamaz. Müslüman koca Ehl-i Kitap karısının içki içmesine de engel olamaz, denilmiştir. Ancak eve içki sokmasını engellemeye hakkının olduğunu da ifade edilmiştir. Ehl-i Kitap kadının kiliseye veya havraya gitmesine ise engel olunabileceğine dair bilgiler yer almaktadır. 682 Ancak Ehl-i Kitap kadınını kiliseye veya havraya gitmesine engel olunmaması gerekmektedir. Ehl-i Kitap kadınla evliliğe izin verilmesi onun dinini yaşamasına engel olunmayacağını göstermektedir. Hanefi mezhebinde ülke farklılığı evliliği sona erdiren bir durumdur. Daru l-harpte Ehl-i Kitap kadınla evlenen Müslüman erkeğin nikâhı geçerlidir. Ancak böyle bir durumda olan Müslüman koca İslâm ülkesine gelirse Ehl-i Kitap kadın ile araları ayrılmış olur. Eman alarak ülke değiştirilmesi sebebiyle ise evlilik sona ermez. 683 Bu durumun Müslüman olmayan ülkeler için geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Daru l-harpte Ehl-i Kitap bir kadınla 677 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, 300; Mavsılî, a.g.e, C.3, s Maide 5/5; Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, c.2, 298; Halebî, a.g.e, C.1, s.343; Merginâni, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s.298; Mavsılî, a.g.e, C.3, 24; Merginâni, a.g.e, C.2, s.13; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s.113; 680 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s.256; Halebî, a.g.e, C.1, s.328; Mavsılî, a.g.e, C.3, s.11; Merginâni, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s.256; Halebî, a.g.e, C.1, s.328; Mavsılî, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, 298, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s.298, 468

114 100 evlenip sonra Müslüman ülke vatandaşı olmak için İslâm ülkesine gelen ve eşi daru l-harpte kalan eşler için farklı ülkelerde yaşamak, boşanma olarak kabul edilmektedir. Eşlerin birlikte ülke değiştirmeleri veya geri gelmek üzere ülke değiştirilmesi durumu boşanma kabul edilmez. 2. Ehl-i Kitabın Mehri Mehir, evlenirken erkeğin kadına verdiği mal veya paradır. 684 Müslümanların nikâhında mehir olması elverişli şeyler Ehl-i Kitabın evliliğinde de geçerlidir. Müslümanlar için mehir olmayan şeyler Ehl-i Kitap içinde geçerli olmaz. Fakat içki ve domuz Ehl-i Kitapla evlilikte mehir olarak kabul edilir. 685 Bu Müslümanın Ehl-i Kitapla evliliğindeki mehir ve Ehl-i Kitabın kendi aralarındaki evlilikteki mehir için geçerlidir. Müslüman kimse mehir olarak belirlenen domuz veya şarabın kıymetini verir. 686 Mehir, evlilikte kadına verilen bir mal olarak İslâm hukukunda yer almaktadır. Bunun Ehl-i Kitap kimseler içinde geçerli olup olmayacağı konusunda Hanefi mezhebinde farklı görüşler vardır. Ehl-i Kitap kendi aralarında mehirsiz evlenebilirler. Bu durumda kadının mehir hakkı yoktur. Ebu Hanife ye göre daru l-harpte veya İslâm ülkesinde bu şekilde mehirsiz evlenme durumunda kadının mehir hakkı yoktur; çünkü mehir Allah hakkıdır, Ehl-i Kitap bununla muhatap değildir. 687 İmameyn e göre ise daru l-harpteki Ehl-i Kitap kimseler mehirsiz evlemişlerse kadının mehir hakkı yoktur. Ancak İslâm ülkesinde yaşayan zimmî statüsündeki Ehl-i Kitaba İslâm hükümleri uygulanır. Zimmî kadının mehir hakkı vardır. 688 Bu görüşlere göre Ehl-i Kitap kadının boşanma veya kocanın ölmesi hallerinde İslâm mahkemesine başvurarak mehrini alma hakkının olup olmadığı açıklanmış olmaktadır. Müslüman ile evlenen Ehl-i Kitap kadının mehir hakkı vardır. 689 Ehl-i Kitap zimmîler şarap veya domuzu mehir olarak verebilirler, şarap veya domuz mukabili evlenen Ehl-i Kitap eşlerin Müslüman olması halinde miktarları belirli ise kadının tayin edileni alma hakkı vardır. Eğer miktarları belli değilse kadına mehr-i misil verilir Yaman, a.g.e, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s.433; Merginâni, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s.433; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Halebî, a.g.e, C.1, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s.434; Halebî, a.g.e, C.1, s.388; Mavsılî, a.g.e, C.3, s.82; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s.143

115 Ehl-i Kitabın Nafakası Evliliğin bir takım malî sonuçları vardır. Bunlar mehir ve nafakadır. Nafaka, evlilik içinde kocanın eşi ve çocukları için yüklendiği geçim masraflarıdır. 691 Nafaka hak edilme sebepleri açısından iki grupta incelenmiştir. Birinci eş, çocuk ve anne babalar için nafaka diğeri de akrabalar için verilmesi gereken nafakadır. Nafaka ile kastedilen giyecek, yiyecek, mesken ve gerektiğinde ilaç ve tedavi masraflarıdır. 692 Ehl-i Kitap bir kadınla evlenen Müslüman kimse karısının nafakası ile sorumludur. Dinlerin farklı olması eşler arasında nafakaya engel teşkil etmez. Çocukların nafakasında da din farkı gözetilmez. Ehl-i Kitap baba Müslüman olan çocuğunun nafakasını vermekle sorumlu olduğu gibi Müslüman baba da Ehl-i Kitap çocuğu için nafaka vermekle yükümlüdür. 693 Müslüman olan çocuk Ehl-i Kitaptan zimmî olan anne babasının nafakası ile sorumludur. Ancak İslâm ülkesinin vatandaşı olmayan Ehl-i Kitap anne babanın nafakası için Müslüman veya zimmî olan çocuk sorumlu tutulmamıştır. İslâm ülkesinin vatandaşı olmayan Ehl-i Kitap çocuk da Müslüman veya zimmî anne babasının nafakasından sorumlu tutulmaz. 694 Fakir, bir kimsenin biri Müslüman diğeri Ehl-i Kitap iki çocuğu olsa nafakasından iki çocuğu da eşit olarak sorumlu tutulur. 695 Akrabalar için gereken nafaka hususunda din farkı önemlidir. Dinleri farklı olan akrabalar birbirlerinin nafakasından sorumlu tutulmamıştır. 696 Müslüman kimse Hıristiyan kardeşinin nafakasından, Hıristiyan veya Yahudi kimse de Müslüman kardeşinin nafakasından sorumlu değildir, denilmiştir. Dinlerin farklı olması akrabalar arasında nafakadan sorumlu tutulmayı önlemektedir. 697 Nafaka konusunun Müslüman ile Ehl-i Kitap arasında gerçekleşmesi halinde eş, çocuklar ve anne baba için din farkı gözetilmeden zorlanabilir. Ancak diğer akrabalıklarda nafaka hususunda din farkı önemlidir. Müslüman ve Ehl-i Kitap arasında gerçekleşmesi halinde kişiler bu konuda zorlanamazlar. 691 Yaman, a.g.e, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.3, s.428; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s.276; Yaman, a.g.e, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.3, s.417; Halebî, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.3, s.422, 429; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.3, s.422; Halebî, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.3, s.428; Halebî, a.g.e, C.2, s.192; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.3, s.429; Halebî, a.g.e, C.2, s.192; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s.288

116 102 Eş, çocuklar ve anne baba için nafakada din farkı gözetilmez; ancak din farkının yanında ülke farklılığı da olursa bu durum nafakaya engel teşkil eder. İslâm ülkesinde olmayan Ehl-i Kitap kimse nafaka hususunda sorumlu tutulmaz. Baskı da yapılamaz. 4. Ehl-i Kitabın İddeti Boşanma veya kocanın ölümünden sonra kadının beklemesi gereken süreye iddet denir. Boşanan kadınlar üç kuru(hayız), kocası ölen kadınlar dört ay on gün başkasıyla evlenmeden beklerler. 698 Müslüman ile evli olan Ehl-i Kitap kadınlar aynı Müslüman kadınlar gibi iddet beklerler. Ehl-i Kitabın kendi aralarındaki evliliklerde iddet kendi dinlerinde yoksa beklemeleri gerekmez. İmameyn e göre Ehl-i Kitap kadınlar zimmî olan kocaları içinde iddet beklerler. Ehl-i Kitabın kendi aralarındaki evlilikte kadın hamile ise çocuğu doğurmadan başkasıyla evlenmez. 699 İddet bekleyen kadın başkasıyla evlenemediği gibi evinden dışarı da çıkmaz. Bu konuda Ehl-i Kitap kadın da Müslüman gibidir. Hidad denilen güzel koku sürünmek, kına yakmak gibi kadının kaçınması gereken fiillerden kocası ölen Ehl-i Kitap kadınlar sorumlu tutulmaz Ehl-i Kitabın Kendi Aralarında Evliliği Ehl-i Kitap kimselerin İslâm ülkesinin vatandaşı olmaları sebebiyle İslâm mahkemelerine başvurularında veya eşlerden birinin Müslüman olması halindeki durumlar itibariyle İslâm hukukunda Ehl-i Kitabın kendi aralarındaki evliliklerine de yer verilmiştir. Ehl-i Kitabın kendi aralarındaki evlilikler İslâm hukukunda geçerli kabul edilmiş ve kendi usullerine uygun hususlar İslâma aykırı da olsa kendi hallerine bırakılacakları kabul edilmiştir. Müslümanlar arasında geçerli olan evlilikler Ehl-i Kitap arasında da geçerlidir. Müslümanlar için geçerli olmayan Ehl-i Kitap için geçerli olan evlilik çeşitleri vardır. Bu durumlarda eşlerden birinin Müslüman olması veya eşlerin ikisinin birden Ehl-i Kitap olarak İslâm mahkemesine başvurmaları halinde aralarında ayrılma kararı verilebilir Mavsılî, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.3, s.354, Halebî, a.g.e, C.2, s.143, 148; Mavsılî, a.g.e, C.3, s.223; Merginâni, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s.463

117 103 Şahitsiz evlenme, iddet bekleyen bir kadınla evlenme ve mahremleriyle evlenme halleri Ehl-i Kitabın kendi aralarındaki evliliklerde geçerli kabul edilir. 702 Ehl-i Kitap kendi aralarında mehirsiz veya domuz, şarap gibi bir mal karşılığı evlenseler bu dinlerinde uygunsa geçerlidir. Ehl-i Kitap zimmet akdi yaparken kendi inançlarını yaşamak üzere kabul etmişler, zimmet akdi ile onları baskı yapmak yasaklanmıştır. Zina bu hükme girmez; çünkü zina bütün dinlerde yasaktır. 703 Şahitsiz ve iddet bekleyen kadınla evlenen Ehl-i Kitap eşlerin evliliği geçerlidir. Bu durumdaki eşler Müslüman olursa evliliklerinin aynen devam edeceği kabul edilmektedir. Mahremi ile evlenen Ehl-i Kitabın evlikleri de geçerli kabul edilir; ancak bu eşlerden biri veya ikisi Müslüman olursa veya ikisi birlikte İslâm mahkemesine başvurursa araları ayrılır, evlilikleri devam edemez. Mahkemeye müracaat etmeyen Ehl-i Kitabın mahremle evli olması halinde kendilerine karışılmaz. 704 Ehl-i Kitap Eşlerden kadın Müslüman olursa evlilikleri devam edemez ve kadın iddet bekler; ancak Ehl-i Kitap eşlerden koca Müslüman olursa kadının Ehl-i Kitap olarak kalması halinde evlilikleri devam eder Hidane Hidane, çocuğun beslenip büyütülmesidir. Küçük çocuk kendi işlerine bakmaktan aciz olduğundan bu vazife onun velayetini üstlenenlere aittir. Çocuğun beslenip büyütülmesi işi kadınlara verilmiştir. 706 Çocuğa bakma ve terbiye etme hususunda en çok hak sahibi olan evlilikte olsun ölüm, boşanma gibi ayrılık hallerinde olsun annedir. Eşler evlilikleri süresinde veya ayrılmaları halinde çocuk hakkında anlaşmazlığa düşerse, anne çocuğa bakma hususunda daha fazla hak sahibidir. Hidane hakları konusunda annenin Müslüman olması ile Ehl-i Kitap olması arasında fark yoktur. 707 Müslüman ile evli olan Ehl-i Kitap kadınlar da çocukları üzerindeki hakları konusunda Müslüman anne gibidir. Ehl-i Kitap anne çocuğuna bakmaya daha fazla hak sahibidir. Hidane, şefkate dayanır, bu konuda en uygun kişi de annedir Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s.463; Halebî, a.g.e, C.1, s.407; Mavsılî, a.g.e, C.3, s Mavsılî, a.g.e, C.3, s.81; Merginâni, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s.463, 465; Halebî, a.g.e, C.1, 407; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s.466; Halebî, a.g.e, C.1, s Mavsılî, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.3, s.374; Mavsılî, a.g.e, C.3, s Merginâni, a.g.e, C.2, s.153; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s.271

118 104 Ehl-i Kitap annenin çocuğuna dini konusunda telkininden korkulmadığı müddetçe herkesten daha fazla hidane hakkı vardır. 709 Bir baba, annenin izni olmadan çocuğu yaşadığı yerden götüremez. Anne de babanın izni olmadan çocuğu ülkeden götüremez. Çünkü böyle bir durumda annenin veya babanın hakkı iptal olmaktadır. Ehl-i Kitap kadın çocuğu daru l-harbe götüremez. Ehl-i Kitap kadının kocası zimmî ise yine götüremez. 710 Ehl-i Kitap ile evli olan Müslüman kimsenin ayrılıkları halinde çocuk Ehl-i Kitap da olsa anneye verilir. Ancak anne de çocuğu daru l-harbe götüremez, bunda babanın hakkı iptal olmaktadır. Kadın çocuğu daru l-harpte evlenmişlerse o zaman ülkesine götürebilir. C. Miras Hukuku Bir kimsenin sağlığında ölümüne bağlı olmak üzere malları üzerindeki tasarruflarının şekli ve şartları ile ölümü halinde mal, hak ve borçlarının mirasçılara intikalinin şekil ve şartlarını düzenleyen hukuk alanına miras hukuku denilmektedir Ehl-i Kitabın Mirası İslâm hukukunda din ve ülke farklılığı mirasçı olmaya engel kabul edilmektedir. Müslümanlar arasında ülke farklılığı ise mirasa engel değildir. Müslümanlar ile Ehl-i Kitap kimseler arasında mirasçı olma durumu gerçekleşmez. Ehl-i Kitap kimseler arasındaki miras hükümleri Müslümanlar için geçerli olan akrabalık sebepleri ile gerçekleşir. 712 Müslümanlar ile Ehl-i Kitap arasında din farkı sebebiyle miras hükümleri gerçekleşmez. Hz. Peygamber in hadislerine dayanılarak bu hüküm verilmiştir. Bir Müslüman Ehl-i Kitaba, Ehl-i Kitap da bir Müslümana mirasçı olamaz. Vefat eden Müslümana, Hıristiyan veya Yahudi karısı veya oğlu mirasçı olamaz. 713 Ülke farklılığı da mirasa engel durumlardandır. Ancak Müslümanlar arasında ülke farklılığı mirasa engel değildir. Ehl-i Kitap kimselerin aynı ülke vatandaşı olmaları halinde kendi aralarında miras hükümleri geçerlidir. Aralarında mirasçı olma durumu olan iki Ehl-i Kitaptan biri İslâm ülkesinde diğeri daru l-harpte ise aralarında mirasçı olma durumu gerçekleşmez. İki gayr-i müslim ülke vatandaşı olan Ehl-i Kitap arasında da miras hükümleri 709 Halebî, a.g.e, C.2, s.166; Mavsılî, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.3, s.380; Mavsılî, a.g.e, C.3, s Türk Hukuk Lügati, a.g.e, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.14, s.502; Serahsi, a.g.e, C.5, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.14, s.496; Halebî, a.g.e, C.4, s.413; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.445

119 105 uygulanmaz. Eğer iki gayr-i müslim ülke arasında savunma ve yardımlaşma anlaşması varsa iki Ehl-i Kitap birbirine mirasçı olabilir, yoksa olamaz. 714 Yahudi ile Hıristiyan arasında miras hükümleri geçerli olur, din farklılığı Müslüman ile Ehl-i Kitap arasındadır. 715 Bir müste men İslâm ülkesinde ölürse malı daru l-harpteki varislerine gönderilir. Varisi olmayan zimmî Ehl-i Kitap ölürse malı devlet hazinesine kalır. 716 İki zimmî aralarındaki akrabalıktan dolayı birbirlerine mirasçı olurlar. Ancak zimmî ile harbi birbirine mirasçı olamaz. 717 İslâm hukukunda miras akrabalık bağına göre belirlenir. Ancak Müslüman ile Ehl-i Kitabın akraba olmaları halinde aralarında miras hükümleri geçerli olmaz. Aynı zamanda zimmî ile müste men ve harbi arasında da din farklılığından değil ülke farklılığından aralarında miras hükümleri uygulanmaz. 2. Ehl-i Kitabın Vasiyeti Vasiyet, kişinin ölümü halinde geçerli olmak üzere sağlığında malları üzerinde yaptığı tasarruflardır. 718 Vasiyet konusu da miras hukuku içerisinde ele alınmaktadır. Vasiyet, bir kimsenin yokluğunda veya ölümünden sonra bir işin kendi isteğine uygun bir şekilde yapılmasını başkasından istemesidir. Muamelat cinsinden olan vasiyetlerde Müslüman ile Ehl-i Kitap eşittir. Vasiyette bulunduklarında geçerlidir. Ancak vasiyet, kişinin malının üçte birini geçmemelidir. 719 Müslüman kimsenin vasiyetinin geçerli olduğu şartlarda Ehl-i Kitap içinde vasiyet geçerli olur. Bunun yanında Müslümanın zimmîye, zimmînin de Müslümana vasiyeti geçerlidir. Ancak Müslüman veya zimmî Ehl-i Kitap daru l-harpteki bir kimseye vasiyet yaparlarsa bu geçerli olmaz. 720 Vasiyetin geçerli olabilmesinin bir şartı da ülkelerin aynı olmasıdır. Bu Müslümanlar için geçerli değildir. Müslümanlar için farklı ülkelerdeki kişiye vasiyet yapmak sebebiyle geçersiz sayılmaz. Ülke farklılığı Ehl-i Kitap kimseler için geçerlidir. İslâm ülkesinde yaşayan Ehl-i Kitap kimselerin birbirlerine, Müslümanlara ve eman ile gelen Ehl-i Kitaba vasiyetleri geçerlidir. Burada ülke farklılığı yoktur. İslâm ülkesine eman ile gelen Ehl-i Kitaba 714 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.14, s.497; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.445; Serahsi, a.g.e, C.5, s Halebî, a.g.e, C.4, s Halebî, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.5, s Meginani, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.13, s.176; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.325; Serahsi, a.g.e, C.5, Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.13, s.176; Halebî, a.g.e, C.4, s.325; Serahsi, a.g.e, C.5,

120 106 Müslüman ve zimmîler vasiyet yapabildiği gibi müste menlerde zimmî ve Müslümana vasiyet yapabilirler. Ancak daru l-harpteki Ehl-i Kitaba hem Müslüman hem de zimmî vasiyet yapamaz. 721 Müslüman bir kimse Hıristiyan komşusuna veya kız kardeşine vasiyette bulunursa geçerlidir. Bir Müslüman Hıristiyan veya Yahudilerin fakirlerine vasiyette bulunabilirler, bu vasiyet yasak değildir. 722 Ehl-i Kitap kimselerin vasiyetlerinde dinlerinden kaynaklanan sebepler dolayısıyla bazı farklı durumlar olabilir. Ehl-i Kitabın vasiyetleri bu sebeple bazı gruplara ayrılmıştır. Ehl-i Kitabın yaptığı vasiyetler hem Müslümanlara göre hem de kendilerine göre hayır olur. Şöyle ki; Mescid-i Aksa nın tamiri için vasiyet yapsa bu hem Müslümanlara göre hem de Ehli Kitaba göre hayırdır. Evinin kilise veya havra yapılmasını vasiyet edebilir, bu onlara göre hayırdır. Ebu Hanife, kendi dinlerinde kalmaları için anlaşma yapılmıştır, bu sebeple kendilerine karışılmayacağını söylemektedir. İmameyn ise bu kötülüğü işlemelerinin tasdiki olur, demektedirler. Müslümanların mescitlerinin onarılması için vasiyet yapabilirler, bu da Müslümanlara göre hayırdır, bu vasiyet geçerlidir. 723 Ehl-i Kitap kimseler mescit yapılması, kilise veya havra yapılması gibi vasiyetleri belli kimseler için yapmışlarsa bu geçerli olur. Vasiyet yapılan kimseler belli değilse vasiyet geçerli olmaz, denilmiştir. Ebu Hanife, kilise veya havra yaptırılması gibi kendi dinlerinde hayır olan vasiyetlerin şahıslar belli olsa da olmasa da geçerli olacağını söylemiştir. İmameyn ise, şahıslar belli ise vasiyetin geçerli olacağını, şahıslar belli değilse o havra veya kilisenin miras olacağını, vasiyetin geçerli olmayacağını söylemişlerdir. 724 Müste men olan Ehl-i Kitap kimsenin İslâm ülkesine yaptığı vasiyette mirasın üçte birini geçmemesi şartı yoktur; çünkü bu İslâm hükümlerindendir. 725 Vasiyetler mirastan farklı olarak Ehl-i Kitap ile Müslümanlar arasında gerçekleşir. Vasiyette din farkı gözetilmez. Ancak vasiyette ülkelerin farklı olması vasiyeti engeller. Milletlerin farklı olması vasiyete engel değildir. 721 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.13, s.287; Halebî, a.g.e, C.4, s.378; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.375; Serahsi, a.g.e, C.5, s.164, 157, Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.13, s.189; Halebî, a.g.e, C.4, s.355; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.13, s.285; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.13, s.285, 286; Halebî, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.5, s.155

121 107 D. Borçlar Hukuku Fertler arasındaki borç münasebetlerini düzenleyen hukuk alanına borçlar hukuku denilmektedir Rehin Rehin, bir malı tamamen veya kısmen istifası mümkün olan bir mal, bir hak karşılığında hak sahibinin eline rıza ile bırakmaktır. Rehin, borcu almayı garantilemek için meşru kılınmıştır. 727 Müslüman için rehinde geçerli olan hükümler Ehl-i Kitap içinde geçerlidir. Müslüman ile Ehl-i Kitap kimseler arasında alışverişin geçerli olması gibi rehinin de gerçekleşmesi kabul edilmiştir. Ehl-i kitap kimselere Müslüman için mal olmayan içki ve domuzun rehin alınması ve verilmesi konusunda ayrıcalık tanınmıştır. 728 Müslümanın Ehl-i Kitaba, Ehl-i Kitabında Müslümana rehin vermesi ve alması mümkündür. Hz. Peygamber Medine de Yahudi Ebu Şahm ın yanına zırhını rehin olarak bırakmıştır. 729 Hür insanın rehin olarak bırakılması kabul edilmez. Müslüman Ehl-i Kitaba Ehl-i Kitap da Müslümana rehin olmaz. Hür bir insanın rehin verilmesi de alınması da kabul edilmez. 730 İçki ve domuzun rehin alınması ve bırakılması Ehl-i Kitap için geçerlidir. Müslüman için mal olmayan bu mallar rehin alınamaz ve bırakılamaz. Bir Müslüman Ehl-i Kitaba içki veya domuz rehin bırakmışsa telef olması halinde Ehl-i kitabın malı rehin olarak bulunuyorsa bu malın telef olması halinde tazmin edilmesi gerekir; çünkü bu mal Ehl-i Kitap için mal kabul edilmektedir. 731 Müste men kimsede rehin hususunda zimmî kimseler gibidir. Ölü eti, kan gibi şeyler rehin olarak Ehl-i Kitap kimseler için daru l-harbe gitmesi halinde zimmînin rehini satma hakkı bulunmaktadır Türk Hukuk Lügati, a.g.e, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C. 12. s. 333; Mavsılî, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s Mavsılî, a.g.e, C.2.s Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s ; Halebî, a.g.e, C.4, s ; Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s.439; 732 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s. 349, 371

122 Lakit (Sokağa Bırakılan Çocuk) Lakit, zina ile itham edilmekten kaçınmak için veya geçim sıkıntısı sebebiyle sokağa bırakılan çocuğa denir. 733 Lakit konusuna fıkıh kitaplarında yer verildiği görünmektedir. Sokağa bırakılmış çocuğun bulunması halinde nesebinin kime ait olacağı ve çocuğun Müslüman kabul edilip edilmeyeceği durumlar açıklanmaktadır. Sokakta bulunan çocuğun nesebinin tespiti ve bakımını kimlerin üstleneceğinin açıklığa kavuşması için çocuğun bulunduğu yer önem arz etmektedir. Bir Müslümanın, Müslüman köy veya şehirlerinde bulduğu çocuğun kime ait olacağında tartışma yoktur. İhtilaf olan konu Müslümanın Ehl-i Kitabın yaşadığı yerde bulduğu çocuk ile Ehl-i kitap kimsenin Müslümanların yaşadığı yerde bulduğu çocuk hakkındadır. Çocuk, Müslüman köy veya şehirlerinde bulunursa veya Ehl-i Kitap ile Müslümanların karışık yaşadığı bir yerde bulunursa, bulan Ehl-i Kitap kimse de olsa çocuk Müslüman sayılır. Eğer çocuk Ehl-i Kitabın yaşadığı bir köyde veya kilise, havra gibi bir yerde bulunursa; çocuk, Ehl-i Kitap sayılır. Daru l-harpte bulunan çocuk, Müslüman kabul edilemez. 734 Eğer bulunan çocuk üzerinde haç gibi Ehl-i kitaba ait bir işaret varsa çocuk Ehl-i Kitaptan kabul edilir. 735 Sokakta bulunan çocuğu, Ehl-i Kitap bir kimse kendisine ait olduğunu iddia ederse çocuğun nesebi ondan olur. Ancak sokağa bırakılan çocuğu bir Müslüman bulduktan sonra bir Hıristiyan kendisine ait olduğunu iddia ederse, çocuk Müslümana verilir. Eğer Ehl-i Kitap kimse çocuğun kendisine ait olduğuna dair belge getirir veya iki Müslüman şahit getirirse çocuk Ehl-i Kitap kimseye verilir. 736 Sokağa bırakılmış çocuk hakkında Müslüman ile Ehl-i Kitap hakkında tartışma olursa, Müslüman Ehl-i Kitaptan daha fazla hak sahibi kabul edilmektedir Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s. 361; Mavsılî, a.g.e, C.2, s Halebî, a.g.e, C.2, s. 371; Mavsılî, a.g.e, C.2, s. 363; Merginâni, a.g.e, C.2, s.342; Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Mavsılî, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye a.g.e, C.4, s. 365; Mavsılî, a.g.e, C.2, s. 363, Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s. 366; Mavsılî, a.g.e, C.2, s. 362

123 109 II. TİCARET HUKUKU Tüccarlara, ticarî müesseselere ve muamelelere ait özel kuralları belirleyen hukuk dalına ticaret hukuku denilmektedir. 738 Zimmîler, İslâm ülkesinde ticaret hususunda Müslümanlar gibidirler. 739 A. Müzaraa Müzaraa, arazi bir taraftan ziraatın da diğer taraftan olacak şekilde arazi üzerine yapılan bir ortaklıktır. 740 Müzaraa ortaklığı iki kişi arasında kurulmaktadır. Arazi sahibi ile bir kişi araziyi işletmek ve çıkan ürünü aralarında paylaşmak üzere anlaşırlar. Arazi sahibi olup bunu işleme imkânı bulamayan kimselere kolaylık sağlanmaktır. Müzaraa akdi Müslüman ile Ehl-i Kitap kimse arasında kurulabilir. 741 B. Müdarebe Müdarebe, sermaye bir taraftan emek diğer taraftan olmak üzere iki kişi arasında kurulan ticarî bir ortaklıktır. Parası olup ticaret yapma imkânı olmayan kimse ile ticaret yapabilen; ancak parası olmayan kişilere kolaylık sağlanmaktadır. 742 Müdarebe, sermaye üzere kurulan bir ortaklıktır. Bu ortaklığın Müslümanlar ile Ehl-i kitap kimseler arasında kurulmasında bir sakınca yoktur. Bu konudaki görüşlerde birtakım farklılıklar görünmektedir. Müslüman ile Ehl-i Kitap arasında kârı aralarında paylaşmak üzere kurulan müdarebenin mekruh olduğu söylenmiştir. Müslüman ile Ehl-i Kitap arasındaki müdarebenin geçerli olduğu ve mekruh olmadığı da ifade edilmektedir. 743 Müdarebe, Müslüman ile zimmî arazisinde olabileceği gibi Müslüman ile müste menler arasında da gerçekleşebilir. Müslüman kimse müste men Ehl-i Kitaba daru lharpte satması için mal verebilir. Müslüman kimsenin daru l-harbe gidip malı satması içinde anlaşabilirler. Bu durumlar gerçekleşmesi kabul edilen durumlardır Türk Hukuk Lügati, a.g.e, s Merginâni, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.11, s Merginâni, a.g.e, C4, s.79-80; Molla Hüsrev, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C. 8, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C. 9, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C. 9, s.98

124 110 İslâm ülkesinde müste men kimsenin Müslüman veya zimmî ile müdarebe ortaklığı kurmasının mümkün olması yanında daru l-harbe giden Müslüman veya zimmî kimseler de harbi kimseler ile müdarebe ortaklığı kurabilirler. 745 Ticarette din ve ülke farklılığının İslâm hukukunda ticarî ilişkilere engel olmadığı görünmektedir. Müslümanlar arasında geçerli olan ticarî ilişkiler, Ehl-i Kitap kimseler için de geçerli sayılmaktadır. Daru l-harp denilen İslâm ülkesi olmayan gayr-i müslim ülkelerin vatandaşları ile de ticarî ilişkiler kurulmaktadır. Uluslar arası ticaret durumunda Müslümanların Ehl-i Kitap kimseler ile ticarî ilişkileri kabul edilmiş ve bununla ilgili kurallar belirtilmiştir. C. Müfavaza Ortaklığı Şirket (ortaklık), ticaret kanununda tarif edilen şirketlerin vasıflarını taşıyan ortaklıklara denilir. Şirketi inan ve şirketi müfavaza olarak ikiye ayrılır. 746 Müfavaza şirketi, iki kişinin eşit miktarda mallarla ve bu malları harcamada, borç vermede eşit yetkilerle ortak olma şekline denilir. 747 Müfavaza şirketini Kur an ortakların tasarruflarında, dinlerinde ve mallarında eşit haklara sahip olmaları gerekmektedir. İki Müslüman ve iki zimmî arasında gerçekleşebilir. Müslüman ile Ehl-i Kitap arasında Ebu Hanife ve İmam Muhammed e göre müfavaza ortaklığı gerçekleşemez. Ebu Yusuf a göre ise Müslüman ile Ehl-i Kitap arasında müfavaza ortaklığı kurulabilir. 748 Müslüman ile Ehl-i Kitap arasında müfavaza ortaklığının kurulamamasının sebebi, ortaklar satmak ve alışverişte birbirinin vekilidir, Ehl-i kitap Müslüman için satın alma yapabilir; ancak Müslüman Ehl-i Kitap için şarap, domuz gibi malları alamayacağından bu ortaklık eksik olmuş olur. Müslümanın yapamayacağı alışverişler oluşmaktadır. Ebu Yusuf ise bu ortaklığın kurulabileceğini Müslümanın şarap, domuz gibi alışverişleri vekil tayin ederek yaptırabileceğini, söylemektedir Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C. 9, s Türk Hukuk Lügati, a.g.e, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.422; Halebî, a.g.e, C.2, s.385; Mavsılî, a.g.e, C.2, s ; Molla Hüsrev, a.g.e, C.4, s Mavsılî, a.g.e, C.2, s.32; Molla Hüsrev, a.g.e, C.4, s.132

125 111 D. İnan Ortaklığı İnan ortaklığı, buğday, yiyecek maddesi gibi bir çeşit şeyin ticaretinde, alınıp satılmasında iki kişinin ortaklaşmasıdır. Bu ortaklık bir çeşit malda veya bütün ticaret çeşitlerinde iki kişinin ortak olması ve kefaletin söz konusu olmamasıdır. 750 İnan ortaklığı ticaretle uğraşan herkes arasında kurulabilir. Müslüman ile Ehl-i Kitap arasında da kurulabilir. 751 E. İcare İcare (kira), bilinen bir menfaati belli bir bedel karşılığında başka bir şahsa vermektir. Menfaatlerin satılmasıdır. 752 Fıkıh kitaplarında icare konusunda kiranın geçerli olup olmayacağı tartışmalı olan konularda bilgiler verilmektedir. Bunlar Müslüman ile Ehl-i kitap kimseler arasında kira sözleşmesinin olması durumlarını içermektedir. Konular genellikle Müslümanlar için yasak olan içki, domuz ve kilise, havra gibi konulardır. Bir kimse şehir dışındaki bir evi havra veya kilise olarak kullanacak birine kiraya verirse bu İmameyn e göre geçerli olmaz, Ebu Hanife ye göre geçerli olur. Ebu Hanife, evi kiraya vermenin kötülük olmadığını, kötülüğün kiracının yaptığı iş olduğunu, söylemiştir. Ehl-i kitap bir kimse bir Müslümandan içki satmak üzere bir yer kiralasa bu Ebu Hanife ye göre geçerlidir, İmameyn e göre geçerli değildir. 753 Ehl-i Kitaptan biri, bir Müslümandan, içki taşıtmak için hayvan veya gemi kiralasa bu Ebu Hanife ye göre geçerli, İmameyn e göre geçerli değildir. 754 Ehl-i Kitap bir kimse oturmak için bir Müslümandan ev kiralamak istediğinde bu mümkündür, ev içinde içki içmesi, kendine ibadetgâh edinmesinin de bir sakıncası yoktur. 755 Ehl-i Kitap bir kimse havra veya kilise yapımı için bir Müslümanı kiralamasında da bir sakınca yoktur. Ancak çan çalmak için bir Müslümanın Hıristiyan ile anlaşması uygun görülmemiştir Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.446; Halebî, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.9, s.357; Mavsılî, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.9, s. 479; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.9, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.9, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.9, s.481

126 112 III. DEVLETLER ÖZEL HUKUKU Şahısların kabiliyetlerini tespit, yabancıların bir memlekette taşıdıkları haklarını tayin etmek, hakların doğması ve düşmesine ait kanunlar ihtilaflarını tespit ve bu haklara riayeti sağlayan hukuk alanına devletler özel hukuku denilmektedir. 757 A. Uyrukluk (Zimmet Akdi) İslâm ülkesinde Müslüman olanlar, vatandaş kabul edilir. İslâm ülkesinde vatandaşlık dine göre belirlenmektedir. Müslümanlardan başka İslâm ülkesinde vatandaşlık kazanan kimselere zimmî denilmektedir. Bu kavram İslâm ülkesinde yaşayan, vatandaş kabul edilen; ancak Müslüman olmayan kimseleri ifade etmektedir. İslâm ülkesine belli bir süre için gelen gayr-i müslimlere ise müste men denilmektedir. Zimmet akdi, Ehl-i Kitap olanlar ile Ehl-i Kitaba benzeyen denilen dinî gruplarla ve Ehl-i Kitap olmayanlar ile yapılabilir. Zimmet akdi öncelikle Ehl-i Kitap ile yapılır. Arap müşrikleri ve mürtedlerin İslâm ülkesinin vatandaşı olmaları için anlaşma yapılması uygun görülmemektedir. 758 Zimmîler, muamelat konusunda İslâmın hükümlerine tabidir. Onlar hakkında geçerli hüküm, Müslümanlar hakkında geçerli olan hükmün aynısıdır. Sadece zimmet akdinden dolayı müstesna olan durumlar; içki, domuz, evlilik gibi şeyler bunun dışındadır. 759 Zimmet akdinin yapılabilmesinin din yanında başka bazı şartları da vardır. İslâm ülkesinde bir sene kalan Ehl-i kitap kimse zimmî kabul edilir. Zimmî bir kadınla evlenen harbi Ehl-i Kitap da zimmî olmaktadır. 760 Cizyesini vermeyen, bir Müslüman öldüren, Müslüman ile zina eden zimmînin sözleşmesi bozulmaz. Ancak daru l-harbe giden isyan eden zimmîlerin sözleşmeleri bozulmuş sayılır. 761 Cizyesini ödeyen zimmî olan Ehl-i kitap kimseler İslâm ülkesinde özgür olarak yaşarlar. Selman-ı Farisi ye, zimmîler için nelerin yapılabileceğini soran bir kimseye şöyle cevap vermiştir. Bildiklerini öğretmesi, yiyecek, içecek gibi malzemeler almak ve zimmîler ile arkadaşlık yapıldığında yiyeceğinden yemek, bineğine binmek gibi ilişkiler içinde olunur. Zimmîlere zarar vermekten de kaçınmak gerekir Türk Hukuk Lügati, a.g.e, s Serahsi, a.g.e, C.3, s Serahsi, a.g.e, C.5, s Mavsılî, a.g.e, C.4, s. 81; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s.29; Serahsi, a.g.e, C.4, s.355; C.5, s. 341, Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.205

127 113 B. Kanunlar İhtilafı 1. Din Ülke İhtilafında Çocuklar Çocuğun velayetine sahip olan kişinin dini ve yaşadığı ülkeye göre çocuğun durumu tespit edilir. Çocuğun İslâm ülkesinin vatandaşı sayılıp sayılmayacağı, Müslüman sayılıp sayılmayacağı durumlar velinin dini ve ülkesine göre belirlenir. Bu durumda anne ve babanın dini çocuk içinde geçerli sayılır. Çocuğun dini konusunda anne, babadan başkasının dini geçerli olmaz. Ülke konusunda anne, baba dışında diğer akrabaların durumu da göz önüne alınır. Ergenlik çağına gelmemiş küçük çocuklar anne babasından din konusunda üstün olana göre tercih edilir. Anne babadan biri Müslüman ise çocuk da Müslüman sayılır. Anne babadan biri Ehl-i Kitap, diğeri başka dinden ise çocuk Ehl-i Kitap kabul edilir. Burada annenin ya da babanın dinine bakılır, kadın erkek ayrımına bakılmaz. Küçük çocukların anne babasından biri İslâm ülkesinin vatandaşlığına geçerse çocuk ona tabi olarak İslâm ülkesinin vatandaşı kabul edilir. Bu çocuğun anne babasının yanında olması halindedir. Çocuk daru lharpte anne ve baba İslâm ülkesinde olduğu zaman çocuk İslâm ülkesinin vatandaşı kabul edilemez. Ergenlik çağına gelen çocuklar ise kendi tercihlerini yaparlar. Anne ve babasından birinin Müslüman veya zimmî olmasına bağlı olarak onların din veya ülkeleri belirlenmez. 763 Dedenin Müslüman olması ile çocuk Müslüman sayılmaz. Anne babasından biri daru l-harpten gelip çocuklarını götürebilir. Dede, buna engel olamaz. Aynı durum amca ve kardeş içinde geçerlidir. Amca veya kardeşin Müslüman olmasıyla çocuk Müslüman sayılmaz, ergenlik çağına gelince kendi kararını verir. Dilerse İslâm ülkesinin vatandaşlığına geçer, dilerse daru l-harbe gider. Müslüman olma ve zimmî olma durumlarında çocuk anne babasına tabidir, ancak diğer veliler için bu hüküm geçerli değildir. 764 Çocuğun babası yaşarken ağabey veya amcanın çocuk üzerinde söz hakkı yoktur. Baba ölmüşse çocuk üzerinde anne daha fazla hak sahibidir. Çocuk ergenlik çağından küçükse anne Ehl-i Kitaptan bir kimse de olsa çocuğa bakmaya en yetkili kişidir. Anne evlenmiş ise çocuğu daru l-harbe götüremez. Ancak anne Müslüman veya zimmî ise evlenmiş olsun olmasın akrabalardan hiçbiri çocuk üzerinde söz sahibi olamaz. 765 Çocuk daru l-harpte iken anne veya babası İslâm ülkesine gelip zimmî veya Müslüman olmuşsa, çocuk zimmî veya Müslüman kabul edilemez. Ancak anne veya babası 763 Merginâni, a.g.e, C.2, s.45; Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s

128 114 hayatta iken bir akrabası onu ziyarete getirmişse çocuğu geri götüremez; çünkü çocuk babasına tabi olur. Ancak anne ve babası ölmüş ve akrabasından biri onun kabrini ziyarete getirmişse, çocuğu tekrar daru l-harbe götürebilir. 766 Anne babadan birinin Ehl-i Kitap diğerinin başka dinden olması halinde de çocuk din yönünden üstün olana yani Ehl-i Kitaba tabi olur. İslâm ülkesinde anne veya babasından biri zimmî ise çocukta zimmî kabul edilir. 767 Çocuk anne baba hayatta iken ergenlik çağına gelmemişse din yönünden üstün olana tabi olur, ancak anne baba ikisi birlikte hayatta iken birinin zimmî olması durumu farlıdır. Anne babadan biri İslâm ülkesine gelir ve zimmî olursa çocuğu anne veya babasından biri ziyarete getirdiğinde tekrar götürebilir; çünkü başka bir ülkenin vatandaşı olmakla çocuk üzerindeki velayet kaybedilmiştir. 768 Farklı bir ülkenin vatandaşı olmak dinî farklılıktan ayrı değerlendirilmektedir. 2. Din Değiştirmede Eşler Eşlerin ikisi birden Ehl-i Kitap olup birlikte Müslüman olurlarsa evlilikleri devam eder. İslâmdan başka dine geçen eşler arasındaki evlilik de devam eder. Kadın Ehl-i Kitap değilse veya sadece kadın Müslüman olursa iddet dönemi bitince araları ayrılmış olur. 769 Müste men olarak İslâm ülkesine gelen iki Ehl-i Kitap eşden erkek Müslüman olursa evlilikleri devam eder. Kadın Ehl-i Kitap değilse İslâma davet edilir. Kabul ederse evlilikleri devam eder. Kabul etmezse iddet süresi sonunda evlilikleri sona erer ve kadın daru l-harbe dönebilir. Eğer kadın Müslüman olmuşsa kocası İslâma davet edilir, reddederse evlilikleri sona erer, koca daru l-harbe dönecek olursa, ülke ayrılığı nedeniyle hükmen evlilikleri son bulur. 770 Eşlerden biri Müslüman olup İslâm ülkesine gelirse, ülkelerin farklı olması sebebiyle araları ayrılmış olur. 771 İki kız kardeşle evli olan bir kimse Müslüman olursa evlilikleri son bulur. Ancak Ebu Hanife ve Ebu Yusuf a göre ayrı nikâhlarla iki kız kardeşle evlenmişse hepsi de Müslüman olmuşsa birincinin evliliği geçerli olur, ikinci nikâhla evlenenin evliliği sona erer. İmam 766 Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s.323, Serahsi, a.g.e, C.4, s. 318

129 115 Muhammed e göre ise ister aynı akitte ister farklı akitlerle evlenmiş olsunlar, eşlerden dileğini seçer, onunla evliliği devam eder. 772 İki sütkardeşle evlenen kimselerin Müslüman olmaları halinde de evlilikleri son bulur. Bir kadın ve onun sütkızı ile evlenen kimselerin Müslüman olmaları halinde de evlilikleri son bulur. 773 Eşlerin din değiştirmedeki durumları eşlerin ikisinin veya birinin Müslüman olması durumu için geçerlidir. Müslüman olduklarında evliliğin öncesine bakılmaz; ancak İslâma aykırılık varsa bu hal üzere bırakılmazlar. İki kardeşle evlilik gibi. Ancak şahitsiz ve mehirsiz evlilik gibi evliliğin aslında değil sıhhat şartlarında olan durumlarda evlilik devam eder. C. Ehl-i Kitap Bir Devlette Müslümanın Durumu Ehl-i Kitap bir devlette yaşayan veya eman ile gitmiş bulunan Müslüman ile ilgili olarak fıkıh kitaplarında yer alan konular daru l-harpte faiz, şahitlik ve haddlerin uygulanmasıdır. Bu konularda Müslümanın nasıl davranacağı hakkında bilgilerin İslâm ülkesindeki Ehl-i Kitapla ilgili hükümlere göre daha az olduğu görünmektedir. Hanefi mezhebinde, daru l-harpte Müslüman ile Ehl-i Kitap arasında faiz yasağının olmadığı söylenilmektedir. Bu konudaki görüş Hz. Peygamber den gelen bir rivayete dayanmaktadır. Daru l-harpte onların malları Müslümanlara mubahtır; ancak haksızlık yapılmamalıdır, Müslüman olanların rızaları alırsa bu geçerlidir, denilmektedir. Bu görüş Ebu Hanife ile İmam Muhammed e dayanmaktadır. Ebu Yusuf bu görüşe katılmamaktadır. 774 İslâm ülkesine gelen Müste men Ehl-i Kitap kimse ile Müslüman arasında faizli alış veriş geçerli olmaz; çünkü İslâm ülkesinde İslâm kuralları geçerlidir. Daru l-harpte iki Müslüman arasında da faizli alışveriş geçerli olmaz. Müslümanlar nerede yaşarsa yaşasın İslâm kurallarına tabidirler. İslâm ülkesinde iki harbi Ehl-i Kitap arasında da faiz geçerli olmaz. İslâm ülkesinde yaşayan zimmîler arasında da faizli alış veriş geçerli değildir Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.6, s.76; Mavsılî, a.g.e, C.1, s.419; Merginâni, a.g.e, C.3, s.111; Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.6, s.76-77

130 116 Daru l-harpte Müslümanın da zimmînin de şahitlikleri geçerlidir. 776 Daru l-harpte hadd gerektiren bir suç işleyen Müslüman orada cezalandırılamaz. Bu konu hakkındaki hüküm Hz. Ömer e dayandırılmaktadır Serahsi, a.g.e, C.5, s Serahsi, a.g.e, C.4, s.343

131 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM HANEFİ MEZHEBİ FIKIH KİTAPLARINDAKİ EHL-İ KİTAPLA İLGİLİ HÜKÜMLERİN GENEL DEĞERLENDİRMESİ

132 118 I. KAMU HUKUKU A. Anayasa Hukuku 1. Şahsi Hürriyetler İslâmiyet te Ehl-i Kitabın din, can, akıl, nesil, mal konularında dokunulmazlıkları temel prensip olarak kabul edilmiş durumdadır. Bu konudaki örnekler ilgili bölümde detaylı şekilde verilmiştir. Zimmî veya Müslüman İslâm devletinin himayesi altında kişi dokunulmazlığı hakkına sahiptir. Zimmî statüsündeki bir gayr-i müslimi öldüren Müslümanın kısas edilmesini kabul eden İslâm âlimleri insanın yaşama hakkına ne kadar saygı gösterildiğini açıkça belirtmişlerdir. 778 İslâm devleti zimmîlerin can emniyetlerini koruyamayacağı takdirde cizye almamakta ve onları böyle bir yükümlülük altında tutmamaktadır. 779 Hanefi fıkıh kitaplarında kişi hakları ciddi şekilde ele alınmış olup insan hayatına gereken önem verilmiştir. Ehl-i Kitap kimselere İslâm ülkesinde seyahat ve yerleşme hürriyeti tanınmıştır. İslâm ülkesinde yaşayan zimmîler istedikleri yerde ikamet etme hürriyetine sahiptirler. Ayrıca İslâm ülkesine emanla ticaret, seyahat gibi amaçlarla Ehl-i Kitap kimselerin gelmesi de mümkündür. Seyahat ve ikamet etme konularında herhangi bir kısıtlamaya tabi tutulmazlar. Bu hakları devlet tarafından güvence altına alınmıştır. Hicaz arazisine ve diğer Arap yarımadasındaki yerlere Ehl-i Kitap kimseler girebilir; ancak ikamet edemezler. 780 Bu konudaki hükmün dini hassasiyet nedeniyle verildiği anlaşılmaktadır. İslâmın ortaya çıktığı bölgede Ehl-i Kitabın yerleşememesi birtakım naslara dayandırılsa da asıl amaç İslâmın yüceliğini göstermek için İslâmın ortaya çıktığı coğrafyada tek din olarak korunmak istenmesidir. Ehl-i Kitabın kestiklerinin yenilmesinde Kur an-ı Kerime dayanılarak 781 Hanefi fakihlerinin verdiği fetvalarda ittifakla verilmiş kararlar söz konusudur. 782 Müslümanların kurbanının bile Ehl-i Kitap tarafından kesilmesinde bir sakınca görmeyecek kadar Hanefi fakihleri bu konuda geniş bir İslâmi tolerans göstermektedir Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Maide 5/5 782 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s.94; Halebî, a.g.e, C.4, s.101; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.206; Merginâni, a.g.e, C.4, s.94; Serahsi, a.g.e, C.1, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.11, s.491; Halebî, a.g.e, C.4, s.127; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.235; Merginâni, a.g.e, C.4, s.126; Molla Hüsrev, a.g.e, C.1, s.420

133 119 Ehl-i Kitabın kestiklerinin yenilmesi konusunda dört mezhep de aynı görüştedir. Ehli Kitabın kestiklerinin yenilmesinde dört mezhepte de herhangi bir sakınca görülmemiştir. 784 Ehl-i Kitap kimselerin İslâm ülkesinde vatandaş olarak bulunduklarında kıyafetlerinin Müslümanlardan farklı olması istenmiştir. 785 Bu durum Müslümanlar ile Ehl-i Kitabı ayırt etmek için devlet tarafından uygulanmıştır. Bu karar dini bir nassa dayanmamaktadır. Bu karar ile İslâm ülkesinde yaşayan Müslüman ile gayr-i müslim kimseler dış görünüş olarak ayırt edilmişlerdir. Bu durum Ehl-i Kitabın İslâm ülkesinde zaman içinde asimile olmalarını önleyerek farklılıkların korunması sonucunu da ortaya çıkarmıştır. Kıyafet konusu İslami bir emir değil, bir yorumdur. Bunun dışında sosyal güvenliğin sağlanması açısından da önemli bir fonksiyona sahiptir, suç işleyenlerin tespitinde kıyafet konusundaki farklılıktan yararlanılması sağlanmıştır. Ehl-i Kitap kimselere selam vermek hususunda hadislere dayanılarak selam verilmemesi ifade edilmiştir. 786 Selamlaşmak bir sembol kabul edilerek dini bir anlam yüklenildiğinden Ehl-i Kitaba selam vermek hususunda hassasiyet gösterilmiştir. Onların verdiği selamı almak konusunda ise ittifak vardır. 787 Verdikleri selamı almada bir sakınca olmadığı gibi onlara selam vermede de bir sakınca görülmemelidir. İnsani bir muamele olan selam ile ilişki içinde bulunmak İslâm tarafından yasaklanacak bir durum değildir. Selam konusundaki hükümler o günkü şartlar içinde düşünülmeli ve çağlar ötesi bir hüküm olarak görülmemelidir. İmam Şafii Ehl-i Kitaba selam verilmesinde ve alınmasında bir sakınca olmadığı görüşündedir. Ancak sadece es-selamu aleyküm denilmesi yeterlidir, demektedir. Hanbelî mezhebine göre ise verdikleri selam alınır; ancak onlara önce selam vermemek gerekir. 788 Ehl-i Kitap kimselerin Müslüman olmaları halinde sözlü ifadelerinin nasıl olacağı konusunda fıkıh kitaplarında bir hayli bilgi yer almaktadır. Bu konuya fıkıh kitaplarında önem verildiği anlaşılmaktadır. Bu, dini nedenlerle yapılmış olabileceği gibi savaş hali gibi olağanüstü bir durumda veya İslâm ülkesinde vergi gibi birtakım uygulamalarda karışıklığı, 784 Ceziri, Abdurrahman, Dört Mezhebe Göre İslâm Fıkhı, Çev. Mehmet Keskin, Çağrı Yayınları, İstanbul 1993, 8 Cilt, 5. Baskı, C.3, s.1057, 1060, Ebu Yusuf, a.g.e, s.207; Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.292; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Canan, a.g.e, C.17, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s.25; Mavsılî, a.g.e, C.4, s İbn Kayyım el-cevzîyye, Ebu Abdullah Muhammed b. Ebi Bekr, Zadü l Mead, Çev. Şükrü Özen, H.Ahmet Özdemir, Ali Vasfi Kurt, Mustafa Erkekli, İklim Yayınları, 6 Cilt, İstanbul 1989, C.2, s.432, 433

134 120 aldatılmayı önlemek amacıyla da yapılmış olabilir. Ehl-i Kitap kimselerden Hz. Peygamber in peygamberliğini kabul ettiklerini söylemeleri istenmiştir. 789 Ehl-i Kitap kimseler ile insani ilişkiler yasaklanmadığı gibi Ehl-i Kitabın cenazesi olduğunda taziyeye gidilmesi de yasaklanmamıştır. Ehl-i Kitap kimselerin ziyaretlerine gidilebilir ve onlar davet de edilebilirler. 790 Bu konuda İslâmın Ehl-i Kitap kimselerle ilişkilere önem verdiği görünmektedir. 2. Manevi Hürriyetler Din hürriyeti bizzat Kur an tarafından Ehl-i Kitaba ve diğer din mensuplarına tanınmıştır. Fakihlerin görüşlerinde Arap müşrikleri de dâhil bütün din mensuplarına İslâm ülkesinde kendi dinlerinde yaşama imkânı tanıyan bir genişlik de görünmektedir. Din hürriyeti alanında Ehl-i Kitap kimselere ve diğer zimmî vatandaşlara gereken özgürlüğün verildiği görünmektedir. 791 Ehl-i Kitap kimselerin mabetleri Kur an a dayanılarak yıkılamayacağı anlaşılmıştır. 792 Fakihlerin görüşleri mabetlerin yıkılmayacağı ve korunması gerektiği yönündedir. 793 Hz. Peygamberin İslâm şehirlerinde yeni mabet yapılmayacağına dair hadisine 794 dayanılarak bazı tereddütler olsa da Ehl-i Kitabın çoğunlukta olduğu yerlerde ve zimmet sözleşmesinde yeni mabet yapımına dair şart bulunması halinde yeni mabet yapılabileceği görünmektedir. 795 Hanefi mezhebinde Ehl-i Kitabın köylerinde yeni mabet yapımına izin verilmesine dair görüş bulunmaktadır. 796 Bu konuda yeni mabet yapılmamasına ilişkin görüşün dönemin idarecileri tarafından alınan kararlar olduğu görünmektedir. Hz. Peygamber in hayatında yeni mabet yapımı hadisesi olmamıştır; ancak Hz. Peygamber döneminde mabetlerle ilgili uygulamalarda mabetlerin yıkılmasına izin verilmediği görünmektedir. Zimmî vatandaşlara kendi dinlerinde kalma hakları zimmet sözleşmesi ile tanındığı için o dine inanan insanlara ihtiyaçları nispetinde yeni mabet yapımı için izin verilmelidir. Mabet yapımına bazen izin verilip bazen izin verilmemesi bu konudaki İslami esnekliği göstermektedir. 789 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.156; Halebî, a.g.e, C.2, s. 342; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.111; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s.97; Serahsi, a.g.e, C.5, s.349, C.1, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s.95; Halebî, a.g.e, C.4, s. 181; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.200, Mavsılî, a.g.e, C.4, s.83; Öztürk, a.g.e, s Hacc 22/ Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.289; Merginâni, a.g.e, C.2, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.288; Mavsılî, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.288; Serahsi, a.g.e, C.4, s.99

135 121 Dinî semboller konusunda da Ehl-i Kitaba din hürriyeti alanında tanınan hürriyete uygun olarak kolaylaştırıcı kararlar alındığı görünmektedir. Çanların çalınmasının yasaklanması yerine ezandan önce ve ezan vaktinde çalınmaması istenmiştir. Dinî semboller ve bayramlar konusundaki düzenlemeler dini alanı kısıtlama amacı taşımamaktadır. Fakihler tarafından İslâm toplumunda semboller ve bayramlardan sosyal hayatı etkileyen kısımların bazı düzenlemelere tabi tutulduğu görünmektedir. 797 Ehl-i Kitap kimseler hukukî, ticarî, sosyal alanlarda olduğu gibi manevi özgürlükler alanı da dâhil her alanda mahkemeye başvurup hakkını arama hürriyetine sahiptir. 798 Haklar ve hürriyetler konusunda Müslüman Ehl-i Kitap ayrımı yapılmadan İslâm ülkesinde her ferdin hakkı korunmaktadır. Hz. Peygamber dönemi uygulamalarında daha geniş olan özgürlüklerin sonraki dönem uygulama ve hükümlerinde bazı kısıtlamalara uğradığı görünmektedir. Bu durum her dönemin kendi şartları içinde değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Bir Ehl-i Kitap, Müslüman aleyhine de olsa mahkemeye başvurup hakkını arayabilmektedir. 799 İlgili kısımda verilen örneklerde de görüleceği üzere tarih içinde Ehl-i Kitap kimseler haksızlığa uğratılmamışlardır. Hakkını arama hususunda Müslüman Ehl-i Kitap ayrımı yapılmaz. 3. İktisadî ve Sosyal Haklar ve Hürriyetler Ehl-i Kitap kimseler çalışma ve mülk edinme konularında Müslümanlar ile aynı haklara sahiptirler. Ehl-i Kitap kimselerin mülk edinme hakları devlet tarafından güvence altına alınmıştır. 800 Zimmîlerin İslâm ülkesinde mülk edinmesini engelleyen veya zorlaştırılmasını isteyen herhangi bir ifade fıkıh kitaplarında yer almamaktadır. Ehl-i Kitap kimseler Müslümanlar için mal kabul edilenler konusunda Müslümanlar ile aynı haklara sahiptirler. Aynı zamanda kendileri tarafından mal kabul edilen içki ve domuz da onlar için mal kabul edilerek bu konudaki hakları korunmuştur. Bu mallara zarar veren bunların bedelini ödemekle sorumlu tutulmuştur. 801 Ehl-i Kitap kimselerin istedikleri iş ve mesleklerde çalışmalarını engelleyen herhangi bir kısıtlama mevcut değildir. Vergilerini ödemek şartıyla Müslümanların çalıştığı her işte çalışabilirler. Dünyevi geçim için çalışma konusunda İslâm dininde Müslüman ile zimmî arasında herhangi bir ayrım yapılmaz. 797 Ebu Yusuf, a.g.e, s Fidan, a.g.e, Ebu Yusuf, a.g.e, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Merginâni, a.g.e, C.3, s.71; Serahsi, a.g.e, C.4, s.107

136 122 Ehl-i Kitap kimselerin tabi olduğu farklı uygulamaların yöneticilik ve hâkimlik gibi siyasi alanlarda olduğu görünmektedir. 802 Bu alandaki düzenlemelerin dönemin idarecileri tarafından verilen siyasi kararlar olduğu anlaşılmaktadır. İslâm ülkesinde bir gayr-i müslimin Müslümanların başına idareci olmasının dini hassasiyetler gereği engellendiği görülmektedir. Hanefi fakihleri tarafından Ehl-i Kitap kimselerin, zimmîlerin davalarında hâkim olabilecekleri kabul edilerek bu alanda bir genişlik sağlandığı görünmektedir. 803 İslâm devletinde zimmî ve Müslüman vatandaşlar zor durumda kaldıklarında asgari geçim yardımı yapılması anlayışı bulunmaktadır ve bu konuda vatandaşlar arasında din ayrımı da gözetilmez. Zimmî vatandaşların sosyal güvenlik hakları devletin güvencesi altındadır. 804 B. Ceza Hukuku İslâm hukukunda bazı suçlar kamu yararını ilgilendirdiği için cezaları Kur an tarafından belirlenmiştir. Bu suçlarda Müslüman Ehl-i Kitap ayrımı gözetilmeyip, her vatandaş bu hükümler ile sorumlu tutulmuştur. Bu suçları işleyen kim olursa olsun aynı ceza uygulanır. Bu genel görüşü oluşturmasına rağmen bazı konularda görüş ayrılıkları da mevcuttur. Kasten adam öldürme suçunda Müslümanı öldüren Ehl-i Kitap kısas edildiği gibi, zimmî Ehl-i Kitabı öldüren Müslümanın da kısas edileceği Hanefi fakihleri tarafından kabul edilmektedir. 805 İslâm ülkesine emanla giren Ehl-i Kitabı öldüren Müslümanın da kısas edilmesine dair görüşler İslâmın insan hayatına din ayrımı yapmadan önem verdiğini göstermektedir. 806 Kasten adam öldürme suçunu işleyen kim olursa olsun kısas cezasının uygulanması gerekir. Ehl-i Kitap kimselerin can güvenlikleri garanti edilerek vatandaş kabul ediliyorlar. İslâm ülkesine emanla giren kimseye de verilen eman ile can güvenlikleri sağlanmaktadır. Bu sebeple bu suç Müslüman, Ehl-i Kitap, zimmî, müste men ayrımı yapılmadan değerlendirilmelidir. Kasten adam öldürme suçunda bir Ehl-i Kitabı öldüren Müslümanın kısas edilmesi konusunda Hanefiler dışındaki diğer mezhepler katile kısas uygulanmayacağını kabul 802 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.6, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.6, s Ebu Yusuf, a.g.e, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.12, s.464; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Mavsılî, a.g.e, C.4, s.253

137 123 etmektedirler. Şafii, Malikî ve Hanbelî mezhepleri bu konudaki hükümlerini Müslüman zimmî (birisini öldürme) nedeniyle öldürülmez 807 hadisine dayandırmaktadırlar. 808 Hata ile adam öldürme durumunda da Ehl-i Kitabın diyetinin Müslümanın diyetinin yarısı kadar olmasına dair diğer mezheplerin görüşlerine karşı Hanefi fakihleri Ehl-i Kitabın diyetinin Müslümanın diyetine eşit olduğunu kabul etmişlerdir. 809 Bu konudaki hükümler Hz. Peygamber in uygulamalarına dayanmaktadır. Müslüman ile Ehl-i Kitabın diyetinin eşit olması İslâm toplumunda adaletin ve güvenin sağlanmasına daha uygundur. Ehl-i Kitabın diyeti konusunda Şafii mezhebinde diyetlerinin kasten öldürme durumunda Müslümanın diyetinin üçte biri kadar, yanlışlıkla öldürme durumunda üçte iki oranında olacağı ifade edilmektedir. Malikî mezhebinde Ehl-i Kitabın diyeti Müslümanın diyetinin yarısı kadar kabul edilmektedir. Hanbelî mezhebinde ise kasten öldürme durumunda Müslümanın diyeti kadar, yanlışlıkla öldürme durumunda Müslümanın diyetinin yarısı kadar olacağı kabul edilmektedir. 810 Hırsızlık suçunda da Müslüman Ehl-i Kitap ayrımı yapılmadan gereken ceza uygulanır. Bu hükmün Ehl-i Kitaba uygulanmasında farklı görüşler müste menler konusundadır. Zimmîye hırsızlık cezasının uygulanmasında ittifak olup, eman ile ülkeye gelen kimselere bu cezanın uygulanması gerektiğini söyleyen fakihler olduğu gibi uygulanmaması gerektiğini söyleyen fakihler de vardır. 811 İslâm ülkesinde yaşamayan kimseye bu cezanın uygulanması İslâm ülkesi ile diğer ülkeler arasındaki ilişkiler açısından bakıldığında uygulanmamasının daha uygun olduğu anlaşılmaktadır. Bu kimsenin cezasının İslâm ülkesinin vatandaşı olmaması sebebiyle suç uluslar ilişkiler içerisinde değerlendirilerek ceza da değişikliğe gidilebilir. Fakihlerin görüşleri bu değişikliğe imkân tanıyan bir genişlik içermektedir. Müslümanın malını çalan Ehl-i Kitaba hırsızlık cezasının uygulandığı gibi, Ehl-i Kitabın malını çalan Müslümana da aynı cezanın uygulanması kabul edilerek toplumsal zararları olan bir suçta din ayrımı yapılmadan adalet tesis edilmeye çalışılmıştır. Müste men bir Ehl-i Kitabın İslam ülkesinde hırsızlık suçunu işlemesi ve bu suçun sabit olması halinde kendisine el kesme cezasının uygulanmasında Şafii mezhebinde genel 807 Canan, a.g.e, C.13, s Ceziri, a.g.e, C.7, s Halebî, a.g.e, C.4, s.272, 289; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.272; Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Ceziri, a.g.e, C.8, s.3404, 3406, Ebu Yusuf, a.g.e, s.273; Mavsılî, a.g.e, C.3, s.459

138 124 görüş cezanın uygulanmaması yönündedir. Malikî ve Hanbelî mezhepleri ise müste men kişiye hırsızlık suçun cezasının uygulanacağını kabul etmektedirler. 812 Toplumsal zararları olan zina suçunu işleyen Müslüman ve zimmî kimselere aynı ceza uygulanır. 813 Ancak ülkeye eman ile gelen Ehl-i Kitap kimselere bu cezanın uygulanacağına dair görüşler olsa da bu konu ülkeler arası ilişkileri etkileyecek bir durumdur. Fakihlerin görüşlerindeki çeşitlilik ülkeler arası ilişkilere bağlı olarak cezanın şeklinde değişikliğe imkân tanıyan bir genişlik sağlamaktadır. Şafii mezhebinde de İslâm ülkesinin vatandaşı olan bir Ehl-i Kitabın zina suçunu işlemesi halinde recm cezasının verileceği belirtilmektedir. Hanbelî mezhebinde de hadd gerektiren suçlarda Ehl-i Kitaba da aynı cezanın uygulanacağı kabul edilmektedir. 814 Fıkıh kitaplarında ifade edildiği üzere İslâm hukukunda bir kişiye zina isnadında bulunmak bir suç kabul edilerek cezası belirlenmiştir. Bu suçu işleyen Müslüman ve Ehl-i kitap kimselere zina iftirası cezası uygulanacağını kabul eden fakihler Ehl-i Kitap kimseye zina isnadında bulunan kimseye bu haddin uygulanmayacağını ifade etmişlerdir. 815 Toplumda kişilerin haksız iftiralardan korunması için İslâm hukukunda yer alan bu cezada Ehl-i Kitap kimselerin bu hükümden ayrı tutulmaları doğru olmaz. Ehl-i Kitaba karşı işlenen bu suçta cezanın hadd değil tazir olmasını belirten görüşlerin sebebi açık değildir. İslâm hükümleri sadece Müslümanları bağlayan kurallar değildir, İslâm ülkesinde yaşayan herkes için geçerli hukuk kurallarıdır. İslâm insanlar için en uygun kurallar olarak Allah tarafından bildirilen kurallardır. Bütün insanlar için uygulanabilir kurallardır. Burada karışıklığa sebep olan husus İslâm hukuk sisteminin dünya ve ahiret için geçerli kuralları bir arada içermesindendir. Ahiret için geçerli kurallar sadece Müslümanlar için geçerli olmasına karşı dünya ile ilgili kurallar bütün insanlar içindir. İslâm hukuk kuralları İslâm ülkesinde yaşayan herkes için bağlayıcılık içerir. Ehl-i Kitap kimselere dinleri ile ilgili konularda tolerans gösterilir, bu İslâm hukukunun onlar için uygulanmaması olarak anlaşılamaz. İnsan hayatına ve malına kastedilen yol kesme suçunda Ehl-i Kitap kimseler suçlu veya mağdur olmaları halinde Müslümanlar ile aynı muameleye tabidirler. 816 Böyle bir suçta İslâm hukukunda din ayrımı gözetilmeden vatandaşların hakları korunmaktadır. 812 Ceziri, a.g.e, C.7, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.16, Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s İbn Kayyım, a.g.e, C.5, s.152, 153; İmam Nevevi, Açıklamalı Minhac Tercemesi, Çev. Mithat Acat, Kahraman Yayınları, İstanbul 2003, s Mavsılî, a.g.e, C.3, s.455; Merginâni, a.g.e, C.2, s.246; Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Merginâni, a.g.e, C.2, s.271; Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s.55

139 125 İçki haddi dini sebeplere dayanmaktadır. Bu sebeple Müslümanlar için geçerli olan bir cezadır. Bu Ehl-i Kitap kimseler için bir suç kabul edilmez, ceza da gerçekleşmez. 817 Burada Ehl-i Kitap vatandaşların dinlerine dayanan bir konuda baskıya maruz kalmadan yaşamalarına imkân tanınmıştır. İslâm toplumunda farklılıklarıyla yer almaları sağlanmış dini ayrılıkları göz ardı edilmemiştir. C. Yargılama Hukuku Ehl-i Kitap kimseler İslâm mahkemelerine başvurup haklarını arayabilirler. İslâm mahkemelerinde İslâm hukuku uygulanır. Ehl-i Kitap kimselere de İslâm hukuku uygulanır. Ehl-i Kitaba dinlerini ilgilendiren durumlar da kendi hukuklarının uygulanacağına dair görüşler vardır. 818 Toplumu ilgilendiren durumlarda kendi kurallarını uygulamalarına izin verilmez. Meselâ kendi dinlerinde yasak değilse bu sebeple İslâm ülkesinde faizli alış verişe izin verilmez. Yargılamada dinî farklılığın göz önüne alındığı durumlar, şahsi hayat ile ilgili durumlardadır. Şahitsiz veya mehirsiz evlenme, sütkardeşle evlenme gibi durumlarda kendi dinî kurallarını uygulamalarına engel olunmaz. Bu durum yaşam alanlarını genişletmek amacına ve tanınan özgürlüklere daha uygundur. Ehl-i Kitap kimselerin İslâm ülkelerinde hâkim ya da hakem olmaları kabul edilmemektedir. Hanefi fakihleri ise zimmîlerin kendi aralarındaki davalarda hakem olabileceklerini kabul ederek zimmîlere yargılamada hakemlik hakkı tanımışlardır. 819 Zimmîlerin hâkim ya da hakem olmalarının engellenmesi dini bir nassa dayanmamaktadır. Dini hassasiyetler gereği bu hükmün verildiği anlaşılmaktadır. Bu hüküm İslâm kurallarının uygulandığı mahkemeler için verilmiştir, günümüz şartlarında alınan eğitim neticesi hâkimlik hakkının bir gayr-i müslime tanınıp tanınmayacağı sorusuna buradan ulaşabileceğimiz sonuç ne olmalıdır. Bu günümüz şartlarına uygun yeni bir yorum gerektirmektedir. Hâkimlik konusuna dini bir anlam yüklenildiğinde bunu gayr-i müslimin yapamayacağı sonucu çıkmaktadır; ancak hukuk kuralları olarak İslâm hukukunun uygulanması şartıyla bunun yapan kişinin dini önemli midir? Fakihlerin görüşlerinden anlaşılan Müslümanlar dışında birinin hüküm vermesi anlaşılmaz değildir, anlaşılmaz olan Müslümanların davalarında bir gayr-i müslimin Müslümanların başında yetki sahibi olan bir konumda bulunmasıdır. 817 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.53-55; Halebî, a.g.e, C.2, s Maverdi, a.g.e, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.6, s.386

140 126 Yargılamada davayı ispat yollarından yemin ve ikrar konularında Müslüman ile Ehl-i Kitap eşittir. 820 Mahkemede Müslüman ile Ehl-i Kitap arasında ayrım yapılmaz. Ancak şahitlik konusunda bir husus göze çarpmaktadır. Ehl-i Kitap kimselerin kendi aralarındaki davalarda birbirleri aleyhine şahitlikleri kabul edilir. Ancak davalarda Ehl-i Kitap aleyhine Müslümanın şahitliği kabul edilirken, Müslüman aleyhine Ehl-i Kitabın şahitliği ilgili kısımdaki örneklerde de görüleceği üzere hiçbir durumda kabul edilmez. 821 Bu durum din farkının yargılamaya etkisi olabileceği ihtimaline karşı bir tedbir amacı taşımaktadır, yoksa onları yalancı kabul etmek şeklinde anlaşılmamalıdır. Şafii mezhebinde de Ehl-i Kitabın Müslüman aleyhine şahitliği kabul edilmemektedir. 822 Yolculuk esnasında olan bir durum için Ehl-i Kitabın şahitliğinin kabul edileceği; ancak bunun da başka şahit olmadığı durumlarda kullanılacağı ifade edilmiştir. 823 Müslüman aleyhine şahitlik yapan Ehl-i Kitabın doğru ve dürüst bir kimse olması araştırılmalı ve asıl kıstas bu olmalıdır. Sadece din farklılığı nedeniyle şahitliğin reddedilmesinin ikna edici bir sebebi bulunmamaktadır. D. Devletler Hukuku İslâm dininin genel görüşünde insanların Müslüman ve gayr-i müslim olarak ayrılması uluslar arası ilişkilere de yansımıştır. İslâm dininin genel görüşüne paralel olarak ilişki içinde bulunulan devletler daru l-islâm ve daru l-harp olarak iki kısma ayrılmıştır. İlişkiler bu taksime göre farklılık arz edebilmektedir. Mesela Serahsi, daru l-harp ülkelere savaş malzemelerinin satılamayacağını; ancak diğer ticaret malzemelerinin alış verişinde bir kısıtlamanın olmadığını ifade etmiştir. 824 Daru l-harp ülkelerde hadlerin uygulanamaması, tartışılmakla beraber faizin geçerli olması gibi. İslâmın dünya görüşünde devletlerin Müslüman ve gayr-i müslim oluşlarına göre ayrımı baştan beri olmakla beraber daru l-islâm, daru l-harp tabirleri daha sonralarda ortaya çıkmıştır. Bu tabirler dönemin anlayışına göre İslâm ülkeleri dışındaki ülkeleri ifade etmek için kullanılan tabirlerdir. Devamlı savaş hali olan devletleri ifade eden tabirler olarak anlaşılmamalıdır. Bu tabirler günümüzde orta doğu tabiri neyi ifade ediyorsa o anlamda kullanılmıştır. 820 Mavsılî, a.g.e, C.2, s.171; Merginâni, a.g.e, C.3, s.284; Molla Hüsrev, a.g.e, C.4, s.169; Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.8, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.7, s.52, C.6, s.328; Mavsılî, a.g.e, C.2, s.227, İmam Nevevi, a.g.e, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s.1,2

141 127 İslâm devleti Müslümanların yaşadığı yerler için kullanılmaz. İslâm hükümlerinin uygulandığı yerler için kullanılır ve İslâm ülkesinde halk Müslüman ve Ehl-i Kitap kimselerden oluşur. 825 Gayr-i müslimlerin hâkimiyetleri altında bulunan devletlerin varlığı kabul edilmiştir. Bundan Ehl-i Kitap kimselerin ülkeleri ile barış içinde karşılıklı haklara riayet edilerek yaşanılabileceği anlaşılmaktadır. İslâm devleti gibi gayr-i müslim devletlerin de meşru varlığı tanınmaktadır. Ehl-i Kitap ülkeler ile sosyal, kültürel, ticari ilişkiler kurulabilir. İslâm dininde savaş, zorunlu durumlarda başvurulan bir araç olarak kabul edilmektedir. Ancak savaşa izin verilirken savaş durumunda yapılması uygun olan ve olmayan davranışlar belirlenmiştir. Savaş yapılırken zulmetmekten kaçınılması gerekir. Savaşa belli şartlarla izin verilmiştir. Savaş başlamadan önce insanlar önce İslâma sonra da barış yapmaya davet edilmelidir. Savaş sırasında bizzat savaşmayan kadın, çocuk, din adamı ve rahiplerin öldürülmeleri yasaklanmıştır. 826 Barış hali dışında olağanüstü bir durum olan savaş sırasında bile insan hayatına ve haklarına önem verilmiş, haksızlık yapılması engellenmek istenmiştir. Savaş sonrasında esir alınan kimselerle ilgili fıkıh kitaplarında birtakım kurallar yer almaktadır. Bu kurallar ile insanlık onuruna yakışmayacak davranışlardan Müslümanlar sakındırılmaktadır. Esir alınan kimselere uygulanacak muamele vatandaşlık statüsüne geçirmek olabileceği gibi esirler serbest de bırakılabilirler. Esirlerin öldürülme seçeneği savaşta ve öncesindeki davranışları sebebiyle bazı kimselere mesela; savaş suçlusu kabul edilen kişilere uygulanabilir. Yoksa bu savaşılan halkın tamamı için geçerli bir durum olamaz, bu İslâmın insan hayatına verdiği öneme aykırıdır. Köleleştirme uygulaması da İslâmın genel görüşüne aykırıdır. İslâm kölelik kurumunu ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Uluslararası ilişkilerde geçerli olan anlaşmalar, devletler arasında karşılıklı haklara riayet edileceğini bildiren barışı sağlayan bir uzlaşma olarak İslâm tarafından kabul edilmektedir. İslâm hukukunda aynı zamanda eman müessesi de bulunmaktadır. 827 Eman ile devletler arası bir barış kastedilmeyip, İslâm ülkesinin bir ferdinin gayr-i müslim bir kimseye can ve mal emniyeti sağlaması anlaşılmaktadır. Eman fertler arası bir özellik taşımaktadır, aynı zamanda İslâm devleti tarafından da geçerli kabul edilen bir uygulamadır. Emanın günümüzde fertlere bırakılmayıp bu hakkın sadece devlet tarafından kullanılması daha uygun 825 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Yaman, a.g.e, s.235

142 128 görünmektedir. Ancak bu tavır da sınırların belli olduğu ve ülkeler arası geçişlerin belli kurallara tabi olduğu şartlar dâhilinde düşünüldüğünde böyledir. Emen müessesi bu şekilde bir daralmaya uğramaktadır. Ancak gerekli şartların oluşması halinde tekrar uygulama alanı oluşabilir. İslâm hukukunda gerekli görülüp savaş yapıldığında ele geçirilen mal ve topraklar konusunda nasıl davranılacağı belirlenmiştir. Ele geçirilen malların beşte biri devlete ayrıldıktan sonra geri kalanı savaşan kimselere dağıtılır. 828 Bu Müslüman olmayan kimselerle savaşılması halinde ele geçirilen mallar içindir. Müslüman devletler ile savaşılması halinde ele geçirilen mallar ganimet olmaz ve dağıtılmaz. Ele geçirilen topraklar konusunda karar devlet başkanına aittir. Topraklar Müslüman askerlere dağıtılabileceği gibi halkın elinde de bırakılabilir. Hz. Ömer ganimet topraklar konusunda halkın elinde kalması ve vergilerini ödemeleri kararını vermiş ve uygulamıştır. 829 Bu uygulama İslâmda savaşın asıl amacının toprak kazanmak olmaması sebebiyle en uygun yöntemdir. Savaşa katılan Ehl-i Kitap kimselere ganimetten pay değil bahşiş verilir. 830 Ganimet Müslüman olanlara dağıtılmış ve ganimete yapılan savaş gibi dini bir anlam yüklenilmiştir. Bu uygulama Hz. Peygamber den gelen örnek uygulamalara dayanmaktadır. Ganimetin kimlere nasıl dağıtılacağı belirlenerek savaş dâhil her konuda Ehl-i Kitap kimseler de göz önüne alınarak adalet sağlanmaya çalışılmaktadır. Ehl-i Kitap kimselerin Müslümanlara savaşta faydası dokunması halinde bu karşılıksız bırakılmayarak onlara da ganimetten belli bir miktar ayrılmıştır. Buradan İslâm devletinin ordusunda gayr-i müslimlerin savaşmasında veya onlardan yardım alınmasında bir sakınca görülmediği anlaşılmaktadır. E. Vergi Hukuku İslâm ülkesinde yaşayan vatandaşlardan Müslüman ve Ehl-i Kitap olanlardan belli oranlarda vergi alınmaktadır. Ayrıca İslâm ülkesine ticaret amacıyla gelen Müslüman ve Ehl-i Kitap kimselerden gümrük vergisi alınmaktadır. 831 Müslümanlardan alınan vergi zekâttır ve bunun nereye harcanacağı Kur an da bildirilmiştir. Gayr-i müslimlerden alınan cizye ve haraç vergileri Müslümandan alınan verginin iki katıdır ve nereye harcanacağı belirlenerek devlet 828 Serahsi, a.g.e, C.2, s.75, Ebu Yusuf, a.g.e, s.296; Ebu Yusuf, a.g.e, s.56; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.297; Halebî, a.g.e, C.2, s.313; Merginâni, a.g.e, C.2; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s.16, s.300; Serahsi, a.g.e, C.2, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.156,200; Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.283; Halebî, a.g.e, C.2, s.327; Yaman, a.g.e, s.293

143 129 hazinesine aktarılmaktadır. 832 İslâm ülkesinde Ehl-i Kitabın vergilerini ödemek şartıyla yaşamaları Kur an tarafından verilen bir hükümdür. Ancak ayetteki küçültülmüş olarak 833 ifadesinin yanlış anlaşılması sonucu vergilerini öderken hor ve zelil kılınmalarına dair bazı bilgiler olsa da bu davranışların yanlış olduğu Hz. Ömer den gelen rivayetlerden anlaşılmaktadır. Ayette geçen hor ve zelil kılınmaları yanlış anlaşılmıştır. Müslümanlar yönetici konumda bulundukları için itaat merkezine karşı sadakatlerini ve vatan duygularını hissetmeleri şeklinde anlaşılmalıdır. Bu durum onlar için küçük düşürücü olsa da yönetici kadrolara karşı itaat duygusunu göstermek içindir. Elmalı nın tefsirinde bu ayetin açıklamasında; hak din olan İslâmı kabul etmedikleri takdirde, kendilerine kitap verilmiş iken hakka karşı gelen, o haksız, saygısız ve saldırganların kuvvetleri tükenip, İslâm himayesi altına girmeyi ve buna karşılık cizye vermeyi kabul ve taahhüt edinceye, zimmetlerinde kesinleşmiş olan cizyeyi hazır elden, içinde bulundukları aşağı durumu unutmadan saygılı bir şekilde vermeleri olarak ifade edilmiştir. 834 Sağirun kelimesindeki anlamın mecazi olduğu, Ehl-i Kitabın içinde bulundukları durumu ifade etmek için kullanıldığı anlaşılmaktadır. Fahruddin er-razi nin tefsirinde ise bu ayetin açıklamasında Sağirun kelimesinin verenin ayakta olması alanın oturması, hoşlarına gitmese de gidip cizyelerini vermeleri ve cizye vermek anlamlarına geldiği ifade edilmektedir. 835 Bu ayette savaş ile ilgili konu anlatılırken cizye konusuna yer verilmektedir. Bu açıdan bakıldığında hak dini din kabul etmeyen kişilerin yenilgiyi kabul edip kendi elleriyle cizye vermeleri şeklinde anlaşılmasının daha uygun olduğu görünmektedir. Sağirun kelimesinin ifade ettiği anlamın gerçekten hor görülmeleri, vergiyi verirken ayakta olmaları şeklinde anlaşılmaması gerekir. Yenilgiyi kabul ettikleri şeklinde anlaşılmalıdır. 836 Vergi toplarken Ehl-i Kitabın hor ve zelil kılınması yanlış anlaşılmıştır. Bu konudaki görüşlerin dinî bir dayanağının olmadığı anlaşılmaktadır. Bu İslâmın Ehl-i Kitap kimselere karşı tavrı olarak anlaşılmamalıdır. Ebu Yusuf un halifeye yaptığı tavsiyelerde Ehl-i kitaptan vergi alınırken iyi davranılmasının tavsiye edildiği görünmektedir. 837 Baştan beri yanlış anlaşılmalara karşı tavır alındığı görünmektedir. İslâmın genel görüşünde Ehl-i Kitap 832 Ebu Yusuf, a.g.e, s Tevbe 9/ Yazır, Elmalılı Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur an Dili, Eser Yayınevi, 9 Cilt, İstanbul ty. C.4, s Er-Razi, Fahruddin, Tefsiri Kebir Mefatihu l-gayb, Çev. Suat Yıldırım, Lütfullah Cebeci, Sadık Kılıç, Sadık Doğru, Akçağ Yayınları, 14 Cilt, Ankara 1991, C.11, s.475, Özsoy, Ömer, Güler, İlhami, Konularına Göre Kur an, Fecr Yayınevi, 12. Baskı, Ankara 2006, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.203

144 130 kimselerin vergilerini ödemek koşuluyla İslâm ülkesinde güven içinde yaşayabilecekleri ifade edilmektedir. İslâm dininin kendi dışındaki din mensuplarını zorla İslâma getirmek gibi bir politikası yoktur. Ancak siyasi hâkimiyetin İslâma ait olması kabul edilmektedir. Zillet ve meskenet içinde cizyelerini vermelerini isteyen ayeti kerimede İslâmın dini müsamahasına ters düşmemektedir. Bu ayette siyasi gücü olan İslam tarafından Ehl-i Kitap kimseler İslâma davet edilmektedir. Çünkü İslâm dininde hak din İslâm dır. Ehl-i Kitap kimseler İslâma girmelilerdir, bunu kabul etmediklerinde bu halleri zillet olarak ifade edilmektedir. Buna rağmen insanlar İslâma girmeye zorlanmazlar. İslâm dinini kabul etmeyen Ehl-i Kitap kimselerden İslâm otoritesini kabul etmeleri istenir. İslâmın siyasi otoritesinin kabul edildiğinin göstergesi cizye vermektir. Cizye vererek İslâmın otoritesi altında olduklarının farkına varmaları istenmektedir. Bu halleri de ayette zillet hali olarak ifade edilmektedir. Ancak yaşayış olarak serbest bırakılmışlardır. Onlar cizye vererek İslâmın siyasi otoritesini kabul etmişlerdir, İslâm devleti de onların dinlerini serbestçe yaşamalarını kabul etmiş olmaktadır. 838 Müslümanlar gibi Ehl-i Kitabın da bazı malî yükümlülükleri vardır. Tarım ile uğraşanlar haraç verir, diğer meslekler de çalışanlardan ise cizye adı altında belli bir oranda veya malının belli bir yüzdesi oranında vergi alınır. 839 Bu vatandaşlık sözleşmesinin bir gereğidir. Güçleri nispetinde vergi konulmasına dair bilgiler fıkıh kitaplarında yer almaktadır. 840 Güçlerinin üstünde bir vergi ile sorumlu tutulmaları İslâmın genel görüşü ile bağdaşmaz. İmam Şafii, Yahudi, Hıristiyan ve Mecusiler dışındaki din mensuplarında cizye alınmayacağını ifade etmektedir. Hanbelî mezhebinde ise Arap müşrikleri de dâhil herkesten cizye alınabileceği kabul edilmektedir. Hanefi mezhebine göre ise Arap müşrikleri ve mürtedler hariç diğer din mensuplarından cizye alınır Aydın, Mehmet, Din Fenomeni, Din Bilimleri Yayınları, Konya 1993, s Ebu Yusuf, a.g.e, s.200; Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.283; Halebî, a.g.e, C.2, s Ebu Yusuf, a.g.e, s İbn Kayyım, a.g.e, C.3, s.190

145 131 II. ÖZEL HUKUK A. Medeni Hukuk 1. Şahıslar Hukuku İslâm hukukundaki sosyal müesseselerden biri olan vatandaşlar arası yardımlaşmayı sağlayan vakıflar konusunda Ehl-i Kitap kimseler Müslümanlar gibi bir malı vakfedebildiği gibi yapılan vakıftan da faydalanabilir. 842 Vakfı yapanın dini ön plana alınmadan bu sosyal müesseseden herkes faydalanabilmektedir. Bu Ehl-i Kitabın İslâm ülkesinde yaşaması halindedir. Daru l-harp denilen Ehl-i Kitap ülkede yaşayan bir Ehl-i Kitaba yapılan vakıf ise geçersiz sayılmaktadır. 843 İslâm ülkesinde yaşamayan Ehl-i Kitaba vakıf yapılamaması İslâm devletinin ekonomik çıkarlarını koruma amacına yönelik olarak anlaşılabilir bir durumdur. Burada devletler arası ilişkiler söz konusu olmaktadır. Bu durum bir devletin maddi konularda ülke çıkarlarını korumasıdır. Kilise ve havralara yapılacak vakıflar fıkıh kitaplarında geçersiz kabul edilmektedir. 844 Bu görüşün anlaşılır bir açıklaması yoktur. Bu hüküm İslâmda yeni kilise yapılmasına hoş bakılmaması anlayışının bir yansıması olarak görünmektedir. Mabetlere dini gerekçeler ile kişilerin ölümünden sonra geçerli olmak üzere yaptıkları vakıfların engellenmemesi İslâmın onlara tanıdığı din hürriyetine daha uygun görünmektedir. Eğer kötü niyetler varsa bunlar önlenmeli; ancak mabede yapılacak vakfın engellenmesi şeklinde olmamalıdır. 2. Aile Hukuku Ehl-i Kitaba kendi hukuklarının uygulanması için en fazla genişlik tanınan alanın aile hukuku ile ilgili olduğu görünmektedir. Bu konuda dikkat çeken husus Ehl-i Kitap kadınlarla Müslümanların evliliği konusudur. Bunun dışında olan din mensuplarıyla Müslümanların evliliğine izin verilmemektedir. Bu durum, Ehl-i Kitapla yakınlığın korunduğunu göstermesi ve Ehl-i Kitapla olumlu ilişkilerin yasaklanmadığını göstermesi bakımından önemlidir. İslâm hukukunda en geniş konulardan biri aile konusudur. Bu alanda pek çok hüküm bizzat Kur an tarafından konulmuştur. Hz. Peygamber in uygulamaları ile de çok geniş bir alan oluşturmaktadır. Bu İslâmın aile konusuna verdiği önemi göstermektedir. Kur an da Ehli Kitap kimseler ile Müslümanların evliliğine izin verilirken başka dinlere mensup kişiler ile 842 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.540; Halebî, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.499

146 132 evlilikler yasaklanmaktadır. 845 Kur an da yer alan bu hüküm ile Ehl-i Kitaba diğer dinlerden ayrı bir yer verildiği görünmektedir. Müslümanlar üzerine Ehl-i Kitabın şahitliği hiçbir durumda kabul edilmezken nikâhta Müslüman üzerine Ehl-i Kitabın şahitliği kabul edilerek Ehl-i Kitaba tanınan ayrıcalık burada da devam etmektedir. 846 Ehl-i Kitapla evlilik konusunda Ehl-i Kitap kadınlar ile Müslümanların evliliğine izin verilirken Ehl-i Kitap da olsa Müslümanlar dışındaki hiçbir din mensubu ile Müslüman kadınların evliliğine izin verilmemektedir. Bu konudaki hüküm Kur an ayetlerine dayandırılmaktadır. 847 Bu konudaki hüküm fıkıh kitaplarında Müslüman erkeklerin Ehl-i Kitap kadınlarla evliliğine izin verilmesi İslâmın Ehl-i Kitaba olan yakınlığını göstermektedir ve Ehl-i Kitap kimseler ile ilişkilerin geliştirilmesi amacını taşımaktadır, şeklinde açıklanmaktadır. Kadınların Ehl-i Kitap kimseler ile evliliğine izin verilmemesi konusundaki hükmün de Müslüman kadınların dinlerini yaşama konusunda baskıya uğrayabilecekleri ihtimaline karşı verilmiş olabileceği şeklinde açıklanmaktadır. Bu açıklamaların verilen hükümleri yeterince açıklamadığı anlaşılmaktadır. Bu konuda bütün mezhepler aynı görüşü kabul etmektedirler. Ehl-i Kitap kadınlar ile evlilik ayete dayanılarak meşru kabul edilirken yine ayete dayanılarak Müslüman kadınların Müslümanlar dışında hiçbir din mensubu ile evlenemeyeceği kabul edilmektedir. Bu hüküm de bütün mezheplerin ittifakı söz konusudur. 848 Bu konuda tarihi süreç içinde gerçekleşen uygulamanın bu şekilde olduğu tarihi bilgilerden anlaşılmaktadır. Daha sonraki süreçte de bunun aksine bir hüküm ve uygulama yaygın olarak kabul edilmemiştir. Hüküm de fıkıh kitaplarında bu şekilde yer almıştır. Bunun sebebi veya hikmeti net olarak belli değildir. Fıkıh kitaplarında verilen hükmü açıklamak için bazı sebepler belirtilse de nedeni açık değildir. Ancak bu hüküm İslâmın genel görüşü olarak kabul edilmektedir. İslâm hukukunda mehir evlilikte kadının hakkı olarak belirlenmiştir. İslâm ülkesinde yaşadıkları sürede İslâm hükümleri ile yükümlü olan Ehl-i Kitap kimselere aile hukuku konusunda din ile ilişkili olması sebebiyle bir genişlik tanınmaktadır. Mehir konusu İslâm hükümlerinin Ehl-i Kitaba uygulanması ile kendi dini kurallarını uygulama serbestliği tanınan alan arasında bulunmaktadır. Mehirsiz evlenmeleri halinde kendilerine karışılmaz; ancak 845 Maide 5/5 846 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s.256; Halebî, a.g.e, C.1, s.328; Mavsılî, a.g.e, C.3, s.11; Merginâni, a.g.e, C.2, s Bakara 2/ Ceziri, a.g.e, C.5, s.2141,2142

147 133 kadının mehri talep etmesi halinde İslâm hukukunun uygulanması ve uygulanmaması konusundaki iki görüşe rağmen bu sebeple mahkemeye başvuran kişinin hakkının korunması ve İslâm hukuku hükmü olan mehrin Ehl-i Kitap için de kullanılması gerekir. 849 İslâm hukukunda evliliğin sonucu olarak nafaka denilen aile içinde gerekli ihtiyaçların karşılanması konusunda koca sorumlu tutulmaktadır. İslâm hukukunda Ehl-i Kitap kadınlar ile evliliğe izin verilmesinin sonucu olarak nafaka konusunda din farkı gözetilmeden bu evlilikte de koca sorumlu tutulmaktadır. 850 Bu durum İslâm hukukunda dünya işlerinde Müslüman Ehl-i Kitap ayrımı yapılmadığını göstermektedir. Asgari geçim ihtiyaçlarının sağlanmasında Müslüman kadınlar ile Ehl-i Kitap kadınlar aynı haklara sahip olup gerektiğinde bu haklarını mahkemeye başvurarak arayabilmektedirler. Aynı durum çocukların nafakaları içinde geçerlidir. Çocuğun nafakasından baba sorumlu olup din farkı gözetilmez. 851 Gerektiğinde mahkemeye başvurulduğunda baba bu konuda zorlanabilir. İslâm hukukunda daru l-islâm daru l-harp ayrımının bir sonucu olarak nafaka konusunda farklı ülke olan daru l-harpteki kişi nafaka konusunda zorlanamaz. Bu durum ülkelerin farklı olması sebebiyle doğal bir durumdur. Farklı ülkedeki kimseye otorite uygulanamaz. Aile hukuku ile ilgili bir konu olan iddet konusunda Ehl-i Kitap kadınlar bu hükme muhatap kabul edilirler, aynı zamanda bu konuda bir zorlama yapılmadan iddet beklemeyebilirler. Bu durum şu şekilde açıklanabilir, Müslüman ile evli olan Ehl-i Kitap kadın kocasının hakkı kabul edildiği için iddet beklerken, Ehl-i Kitabın kendi aralarındaki evliliklerde iddetle sorumlu tutulmamışlardır. İddet konusunda dini sebepler bulunduğu için Ehl-i Kitap sorumlu tutulmaz; ancak İslâm hükümlerinin bütün insanların iyiliği için konulduğu fikrine dayanılarak da iddet ile sorumlu olacakları savunulmuştur. 852 Bu konudaki karar insanların huzurunu sağlayacak şekilde içinde bulunulan durum da göz önüne alınarak hüküm verilmesi olmalıdır. Ehl-i Kitabın kendi aralarındaki evlilikler konusu da İslâm hukukunda yer alan hususlardandır. Ehl-i Kitabın kendi aralarındaki evliliklere İslâm hukukunda karışılmayıp kendilerine önemli bir genişlik tanınmıştır. Bu konunun İslâm hukukunda yer alması eşlerden birinin Müslüman olması veya eşlerin birlikte İslâm mahkemesine başvurması halinde 849 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s.433; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.3, s.417; Halebî, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.3, s.417; Halebî, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.3, s.354, Halebî, a.g.e, C.2, s.143, 148; Mavsılî, a.g.e, C.3, s.223; Merginâni, a.g.e, C.2, s.141

148 134 mümkündür. 853 Eşlerden kadın Müslüman olursa araları ayrılır. 854 Eşlerden erkek Müslüman olursa kadının Ehl-i Kitap olarak kalması halinde evlilikleri devam eder. 855 İslâm hukukuna aykırı olan şahitsiz evlenme, mehirsiz evlenme ve iddet bekleyen kimse ile evlenme hallerinde eşlerden biri Müslüman olsa da ikisi Ehl-i Kitap olup İslâm mahkemesine başvursa da evlilikleri devam eder. Ancak mahremleri ile evlenme halinde hiçbir durumda evliliğin devamına izin verilmez. 856 Ehl-i Kitap kimseler İslâm mahkemesine başvurmamışlarsa mahremleriyle de evlenseler kendilerine evlilikleri konusunda karışılmaz. İslâm hükümleri ile sorumlu tutulmazlar. Bu durumlar İslâm mahkemeleri tarafından verilen ve uygulanan hükümleri içermektedir. Mahkeme dışında kişilere karışılmaz. İslâm hukukunda kendilerine bakacak duruma gelinceye kadar çocukların bakım ve terbiyesinden anne sorumlu tutulmuş ve bu hidane hakkı olarak fıkıh kitaplarında yer almıştır. İslâm hukukunda Ehl-i Kitap kadınlar ile evliliğe izin verilmesinin bir sonucu olarak çocuklar üzerindeki hidane hakkı konusunda da Ehl-i Kitap anne hak sahibi kabul edilmektedir. 857 Eşlerin ayrılması halinde de Ehl-i Kitap annenin hidane hakkı devam etmektedir. Ancak annenin çocuğunu alarak daru l-harbe götürmesine izin verilmez. 858 Bu şekilde babanın çocuk üzerindeki hakkı engelleneceği için doğal bir durumdur. Burada din farkının sonucu olarak ortaya çıkan ülke farklılığının da konu üzerinde etkili olduğu görünmektedir. Annenin Ehl-i Kitap olması eşlerin ayrılması halinde de olsa hidane hakkının devam etmesine engel kabul edilmeyip gereken haklar korunmaktadır. Şafii mezhebinde Ehl-i Kitap kimsenin hidane hakkı bulunmadığı ifade edilmektedir. Malikî mezhebinde ise Ehl-i Kitabın hidane hakkı kabul edilir; ancak çocuğa Müslümanlara yasak olan şeyleri yaptırması konusunda dikkat edilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Hanbelî mezhebinde ise Müslüman olmayan kadın annesi de olsa Müslüman çocuğunun hidane hakkına sahip olmadığı kabul edilmektedir Miras Hukuku İslâm hukukunda kişinin ölümünden sora mallarının kan bağı olan akrabalarına yakınlık derecelerine göre payları belirlenerek bırakılması kabul edilmiştir. Ancak kan bağı olan akrabalar arasında miras hükümlerinin gerçekleşmesine din farklılığı ve buna bağlı 853 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s.466; Halebî, a.g.e, C.1, s.412; Serahsi, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s.466; Halebî, a.g.e, C.1, s.412; Serahsi, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.2, s.463, 465; Halebî, a.g.e, C.1, 407; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Merginâni, a.g.e, C.2, s.153; Molla Hüsrev, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.3, s.380; Mavsılî, a.g.e, C.3, s Ceziri, a.g.e, C.6, s.2841, 2842; İbn Kayyım, a.g.e, C.6, s.

149 135 olarak ülke farklılığı etki etmektedir. Müslüman ve Ehl-i Kitap akrabalar arasında miras hükümleri geçerli olmaz. 860 Bu hüküm Hz. Peygamber in uygulamalarına dayanılarak verilmiştir. Bu yönüyle yoruma kapalıdır. Ancak bu durum İslâm hukuku din temel alınarak kurulmuş bir hukuk olması sebebiyle anlaşılmaz bir durum değildir. Ehl-i Kitap ile evliliğe izin verilirken din farkının mirasa engel olması Ehl-i Kitap eşleri etkileyen bir husustur. Bu yönüyle bir sıkıntı var gibi görünse de vasiyet konusunda din farkının gözetilmemesi sebebiyle göreceli bir hak kaybı da engellenmektedir. Vasiyet konusunda din farkı gözetilmezken miras konusuna din farkı engel kabul edilmektedir. Miras konusu Müslüman olan akrabalar ile Ehl-i Kitap olan akrabaların kendi aralarında geçerli olurken Ehl-i Kitap akrabalar arasında da eğer ülke farklılığı varsa bu da mirasta hak sahibi olmaya engeldir. Şöyle ki daru l-harpten emanla İslâm ülkesine gelen bir Ehl-i Kitap ölürse malı daru l-harpteki akrabalarına gönderilir. İslâm ülkesinde zimmî olan bir Ehl-i Kitabın mirasından daru l-harpteki akrabaları faydalanamaz. 861 Burada görünen ülkeler arası ilişkilerde ekonomik durumları etkileyen bir husus olması sebebiyle mirasta ülkelerin çıkarları ön planda tutularak hükümler verilmiştir. Vasiyet konusu mirastan farklı olarak Müslüman ile Ehl-i Kitap arasında gerçekleşebilir. 862 Vasiyet konusunda da ülke farlılığı engel kabul edilmektedir. İslâm ülkesinde yaşayan Müslüman ve Ehl-i Kitap kimseler daru l-harpteki kişilere vasiyet yapamazlar. 863 Bu durum da ülkeler arası ilişkiler içine girmektedir ve ülke çıkarları sebebiyle kabul edilmemiştir. Vasiyet konusunda Şafii, Malikî ve Hanbelî mezheplerinde vasiyette bulunanın Müslüman olma zorunluluğu bulunmadığı ifade edilerek Ehl-i Kitap kimselerin vasiyette bulunabilecekleri kabul edilmiştir. Müslüman veya Ehl-i Kitap kimselere vasiyette bulunabilirler. Bir Müslüman Ehl-i Kitaba vasiyette bulunabileceği gibi Ehl-i Kitap bir kimsenin de Müslüman kimseye vasiyette bulunabileceği kabul edilmektedir. 864 İslâm ülkesinde bulunan maddi kaynakların ülke dışına çıkışı miras ve vasiyet konularında engellenerek ülke çıkarlarının korunmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Devletlerin kendi çıkarlarını düşünmeleri sebebiyle doğal bir durumdur. Bu konuda İslâm ülkesinin vatandaşı olmak açısından Müslüman ve Ehl-i Kitap kimselerin hukuk önünde eşit hak ve 860 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.14, s.496; Halebî, a.g.e, C.4, s.413; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Halebî, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.13, s.176; Halebî, a.g.e, C.4, s.325; Serahsi, a.g.e, C.5, Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.13, s.287; Halebî, a.g.e, C.4, s.378; Mavsılî, a.g.e, C.4, s.375; Serahsi, a.g.e, C.5, s.164, 157, Ceziri, a.g.e, C.5, s.1998, 2000, 2003

150 136 sorumluluklara sahip oldukları görünmektedir. Her iki din mensubu da eşit şekilde muhatap alınmıştır. Müslümanlar için miras ve vasiyet nasıl geçerli ise Ehl-i Kitap içinde aynı şekilde geçerli olarak hukuk işlemektedir. 4. Borçlar Hukuku İslâm hukukunun dünya ve ahiret ile ilgili hükümler koyan bir yapıya sahip olmasının bir sonucu olarak alış veriş ile ilgili kurallardan borçlar ile ilgili kurallar da belirlenmiştir. Rehin bir hakka karşılık bırakılan bir maldır ve bu konuda Müslüman ile Ehl-i Kitap vatandaşlar aynı kurallara tabidir. 865 Müslüman ile Ehl-i Kitap arasında da gerçekleşmesinde bir sakınca görülmemiştir. Bu konuda Hz. Peygamber in örnekliği de söz konusudur. Ehl-i Kitap kimselere içki ve domuzun rehin bırakılması ve alınmasında tanınan ayrıcalık ile İslâm ülkesinde rahat bir şekilde yaşamalarına imkân tanınmaktadır. Sokağa bırakılmış anne babası bilinmeyen çocuğun nesebinin tespit edilememesi halinde Müslüman mı Ehl-i Kitap bir kimse olarak mı büyütüleceği konusu ayrıntılı bir şekilde fıkıh kitaplarında ele alınmıştır. Sokakta bulunan bütün çocukların Müslüman kabul edilmesi anlayışı yerine önce deliller araştırılır. Ulaşılan sonuca göre çocuğun dini durumu tespit edilir. Deliller ile ispat etmesi halinde çocuk Ehl-i Kitap kimseye verilir. 866 Bunun için çocuğun bulunduğu yer ve üzerinde bulunan işaretlere bakılır. Müslümanların yaşadığı yerde bulunan çocuk Müslüman, Ehl-i Kitabın yaşadığı yerde bulunan çocuk Ehl-i Kitap kabul edilir. 867 Müslüman ile Ehl-i Kitap arasında bir çocuk üzerinde anlaşmazlık olursa Müslüman kimse daha fazla hak sahibi kabul edilmektedir. 868 Bu durum Müslümanlar açısından bakıldığında bir yanlışlık yapılması halinde ortaya çıkabilecek sonuç göz önüne alınarak verilmiş bir hüküm olduğu anlaşılmaktadır. B. Ticaret Hukuku Uluslar arası ticarette Serahsi de geçen ifadelere göre savaş aletlerinin satılmasına dair bir kısıtlama vardır. 869 Bu durum ülke çıkarlarının korunma amacına uygun bir davranış olup din ayrımına değil ülke farklılığına dayanılarak verilmiş bir hüküm kabul edilmelidir. İslâm hukukunda ticarette din ayrımı hiçbir şekilde görülmez. Gerek uluslar arası gerek ülke içinde Ehl-i Kitapla alış verişte bir sınırlandırma veya yasaklama görülmez. Ehl-i 865 Mavsılî, a.g.e, C.2.s Fetâvâyi Hindiyye a.g.e, C.4, s. 365; Mavsılî, a.g.e, C.2, s. 363, Halebî, a.g.e, C.2, s. 371; Mavsılî, a.g.e, C.2, s. 363; Merginâni, a.g.e, C.2, s.342; Molla Hüsrev, a.g.e, C.3, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s. 366; Mavsılî, a.g.e, C.2, s Serahsi, a.g.e, C.4, s.1,2

151 137 Kitabın kendi aralarındaki alış verişler Müslümanlara uygun olmasa da karışılmaz. Müslümanlar ile Ehl-i Kitap arasında gerçekleşen alış verişlerde bir kısıtlama görülmez; ancak Müslüman için geçerli olmayan alış verişlere Ehl-i Kitapla yapılan ortaklıkta izin verilmez. 870 Burada her iki din mensubunun birbirlerinin dini inançlarını etkileyecek şekilde alış verişleri onaylanmaz; yoksa herkes kendi dini inancına uygun alış verişi yapmakta serbesttir. Belki Ehl-i Kitap kimselerin İslâm ülkesinde en geniş haklara sahip oldukları alan ticarettir. Müslüman aleyhine Ehl-i Kitabın şahitliği kabul edilmezken ticarette güvene dayalı bir iş olan ortaklık kurmaları ve birbirlerine vekil olmalarının kabul edilmesi bu genişliği göstermektedir. Ticaretin nevilerinden biri olan müzaraa akdi denilen arazi üzerine kurulan ortaklıkta Müslüman ile Ehl-i Kitap eşit haklara tabi oldukları gibi Müslüman ile Ehl-i Kitap arasında kurulmasında da bir sakınca görülmemiştir. 871 Sermaye üzerine kurulan müdarebe ortaklığında da Ehl-i Kitap ayrımı yapılmadığı görülmemektedir. 872 Bu hüküm ile Müslümanların İslâm ülkesinde ve daru l-harpte ticari alış verişlerine kolaylık sağlanırken Ehl-i Kitap kimseler içinde İslâm ülkesinde aynı kolaylık sağlanmaktadır. Müzaraa ve müdarebe ortaklıklarında sermaye bir taraftan emek diğer taraftan olmak üzere kurulmaktadır. Müfavaza ve inan ortaklıkları ise eşit sermaye ve eşit emek üzerine kurulmaktadır. İnan ortaklığının Müslüman ile Ehl-i Kitap arasında kurulmasında hiçbir sakınca görülmemiştir. 873 Müfavaza ortaklığında ise sadece aynı dine mensup kişiler arasında eşit miktarda mal üzerinde kurulabileceğine dair görüş bulunmasının yanında Ebu Yusuf Müslüman ile Ehl-i Kitap arasında da kurulabileceğini belirtmiştir. 874 Ticari ortaklıklarda din ve ülke farklılığının en az seviyede etkili olduğu görünmektedir. Bu durum İslâm dininin dünya hayatında tanıdığı genişlikle ne kadar gerçekçi bir din olduğunu göstermektedir. Bu hükümlerin günümüz ticari alış verişlerinde ve ülkeler arası ticarette gerçekleşen Müslüman Ehl-i Kitap ortaklıklarının tartışmasız kabul edilmesinde etkisi büyüktür. 870 Mavsılî, a.g.e, C.2, s.32; Molla Hüsrev, a.g.e, C.4, s Merginâni, a.g.e, C4, s.79-80; Molla Hüsrev, a.g.e, C.4, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C. 9, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.446; Halebî, a.g.e, C.2, s Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.4, s.422; Halebî, a.g.e, C.2, s.385; Mavsılî, a.g.e, C.2, s ; Molla Hüsrev, a.g.e, C.4, s.132

152 138 Kira konusunda da Ehl-i Kitap kimselerin hayatını zorlaştıracak hükümler fıkıh kitaplarında yer almamaktadır. Ele alınan konularda Müslümanlar için yasak olan, dini gerekçelere dayanan konularda Müslüman ile Ehl-i Kitap kimseler arasındaki ilişkilerin nasıl olacağı ifade edilmektedir. Müslümanlar ile Ehl-i Kitap kimseler arasında meşru kira akitlerinde herhangi bir kısıtlama yoktur. Kilise, havra gibi ibadethane edinme için yapılacak kiralamalarda veya içki ve domuz ile ilgili kira konularında bazı görüş ayrılıkları olsa da bu konularda da olsa herhangi bir kısıtlamanın olmaması gerektiğine dair görüşler de mevcuttur. 875 Bu farklı görüşlerin yaşanılan dönem uygulamalarının etkisiyle oluştuğu görünmektedir. Yoksa bu hükümler Ehl-i Kitap kimselere karşı İslâm dininin genel bakışı değildir. İslâm toplumunun vatandaşı olarak dinlerine karışılmadan hayatlarını İslâm ülkesinde devam ettirmeleri İslâm devletinin görevi kabul edilmektedir. C. Devletler Özel Hukuku İslâm hukukunda vatandaşlığın tespiti din esasına dayanmaktadır. Müslüman olan kimseler doğrudan İslâm ülkesinin vatandaşı kabul edilir ve her türlü hak ve sorumluluğa muhatap olurlar. Bu durumun Hz. Peygamber döneminde Müslümanları Medine ye toplayarak Müslümanların yaşadığı sınırları belli bir yer tespit edilmesinden çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Müslümanların yaşadığı sınırları belli yerde Müslümanlar yanında Ehl-i Kitap kimselerin de yaşayabileceği Kur an ve Hz. Peygamber in hayatındaki örneklerden anlaşılmaktadır. 876 İslâm hukukundaki zimmîliğin ülkelerin sınırlarının belli olduğu günümüz dünyasının şartlarına uygun bir vatandaşlık anlayışı olduğu görünmektedir. İslâm ülkesinde bir nevi yabancı uyruklu İslâm ülkesi vatandaşlığı olan zimmîliğin zaman içinde Ehl-i Kitap dışındaki diğer din mensuplarına da tanındığı görünmektedir. Yalnız bu hükümlerden mürtedler istisna edilmişlerdir. Onlara bu hak tanınmaz. 877 Zimmî olan kimseler muamelatta, hukuk önünde hakları konusunda Müslümanlar ile eşit haklara sahiptirler. Herhangi bir haksızlığa uğratılmazlar. Çocuğun dini durumunun tespiti ile aslında hangi ülke vatandaşı olduğu belirlenmektedir. Çocuğun Müslüman kabul edildiği bir durumda daru l-harp olan ülkeye gitmesine izin verilmez. Çocuk Ehl-i Kitap kabul edilirse bu defa İslâm ülkesinde kalması için baskı yapılamaz. Dini duruma göre çocuğun hangi ülkeye mensup olduğu belirlenmektedir ve bu konu uluslar arası ilişkiler içerisine girmektedir. Çocuğun dini durumunda anne babanın 875 Fetâvâyi Hindiyye, a.g.e, C.9, s. 479; Mavsılî, a.g.e, C.4, s Tevbe 9/ Ebu Yusuf, a.g.e, s.210

153 139 dini önemlidir. Anne babadan biri Müslüman veya İslâm ülkesinin vatandaşı olan Ehl-i Kitap kimse ise çocuk da İslâm ülkesinin vatandaşı olur. 878 Bu buluğ çağına gelmemiş çocuklar için geçerli bir durumdur. Din esasına bağlı olarak vatandaşlık hakkı olan, yaşanılacak ülkenin tespitinde etkili olan diğer bir hususta eşlerin din değiştirmesidir. Din değiştirme aynı zamanda vatandaşlık hakkı kazanılan ülkenin de tespit edilmesi demektir. Din değiştirmenin İslâm hukukunda yer alan kısmı eşlerden birinin veya ikisinin Müslüman olması halindedir. Kadın Müslüman olursa erkek Müslüman olmayı kabul etmezse; kadın İslâm ülkesinin vatandaşı olur, kocası daru l-harbe dönebilir ve evlilikleri sona erer. 879 Erkek Müslüman olursa kadın Ehl-i Kitap olarak kalırsa ikisi de İslâm ülkesinin vatandaşı olurlar, kadın zimmî olur ve evlilikleri devam eder. 880 Eşlerin birlikte Müslüman olmaları halinde ikisi de İslâm ülkesinin vatandaşı olur ve evlilikleri devam eder. Ancak evliliklerinde mahremle evlilik gibi, İslâma aykırı bir durum varsa bu hal üzere evliliklerinin devamına izin verilmez. 881 Muamelâta dair hükümlerde Müslüman ile Ehl-i Kitap arasında bir ayrım gözetilmediği görünmektedir. Her iki grupta aynı hükümlere muhataptırlar. Ancak İslâm toplumu din esasına dayalı olarak kurulduğu için Ehl-i Kitapla ilgili bazı farklı hükümlerin olması kaçınılmazdır. Din farkı akrabalar arasında mirasa engel kabul edilmektedir. Ancak vasiyette din farkı gözetilmez. Ehl-i Kitap olan eşle Müslüman eş birbirlerine mirasçı olamazlar; ancak eş ve çocuklar için, din farkı da olsa nafaka konusunda din farkı gözetilmez. Zekât Müslüman olmayandan alınmaz, Müslüman olmayana da verilmez; ancak diğer sadakaların Ehl-i Kitaba verilmesinde bir sakınca yoktur. Ehl-i Kitabın kestiği yenilir; ancak kurbanı da kesebilmesine rağmen bundan sakınılmasının daha iyi olacağı ifade edilmiştir. Miras konusundaki hükme rağmen vasiyet ve nafaka konularındaki hükümler ve diğer sadakalar konusundaki hükümler Müslümanlar ile Ehl-i Kitabın ilişkilerinin kesilmemesi anlayışını yansıtmaktadır. Ehl-i Kitap konusunda Hz. Peygamber dönemi uygulamaları ile fıkıh kitaplarında yer alan bilgiler karşılaştırıldığında bazı farklar olduğu görünmektedir. Bu durum her dönemin kendine has şartlarının fıkhî hükümler üzerinde etkili olmasından kaynaklanmaktadır. Hz. Peygamber dönemi sonrasında müçtehitlerin Kur an da ve hadislerde olmayan konularda hükümler verdikleri görünmektedir. Müçtehitlerin görüşlerini her dönemin kendine has 878 Merginâni, a.g.e, C.2, s.45; Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s Serahsi, a.g.e, C.4, s.323, Serahsi, a.g.e, C.4, s.315, 317, 323

154 140 şartları göz önüne alınarak değerlendirmelerde bulunmak gerekmektedir. Bunlar İslâmın genel görüşü olarak değerlendirilmemelidir. Ehl-i Kitap kimselerle günümüz ilişkilerinde, çeşitli dönemlerde günün şartları gereği verilen hükümlerden uzak günümüz şartlarındaki ilişki türlerine uygun olarak yeni yorumlar getirilmelidir. İletişimin yaygınlığı sebebi ile etkileşimin fazla olması sadece yaşadığımız yerde değil bütün dünya insanları ile ilişkiler içinde olmamızı sağlamaktadır. Tarih içinde Ehl-i Kitaba Müslümanların yaklaşımının genellikle olumlu olduğu görünmektedir. Ancak tarihi süreçte Müslümanların içinde bulundukları üstünlük anlayışı ve devlet olarak da güçlü bir konumda bulunmanın sonucu olarak Ehl-i Kitapla ilgili hükümlere bazı olumsuz yansımaların olduğu görünmektedir.

155 141 SONUÇ İslâm dininde diğer dinlerle ilişkilere önem verildiği görünmektedir. Diğer dinlerden de en çok Yahudi ve Hıristiyanlarla ilişkiler göze çarpmaktadır. Bu durum İslâmın ana kaynağı Kur an da Ehl-i Kitaptan bahsedilmesi, onlarla ilgili kuralların düzenlenmesi yanında Hz. Peygamber in hayatındaki Ehl-i Kitapla olan örnekler sebebiyle olmuştur. Fıkıh kitaplarında Ehl-i Kitap dışında diğer dinler hakkında fazla bilgi verilmediği görünmektedir. Ehl-i Kitapla yapılan zimmet sözleşmesi ile birlikte yaşamanın getirdiği ticarî, hukukî ve sosyal ilişkilerde nasıl davranılacağına dair bilgiler fıkıh kitaplarında yer almaktadır. Tarihi süreç içinde bu alanlarda pek çok örnek bulmak mümkündür. Ehl-i Kitabın İslâm toplumunda dinî kimlikleri yok sayılmamış, bu halleri ile toplumda yer almışlardır. Dinî kimlikleri sebebiyle dışlamak yerine belirli kurallar çerçevesinde İslâm toplumunda yer almaları Kur an ve sünnet ile tanınmıştır. Bu kurallar fıkıh kitaplarında sistemli bir şekilde yer almıştır. Bu çalışmada hukukta Ehl-i Kitabın nasıl bir yer edindiği araştırılmıştır. Ehl-i Kitapla Müslümanlar arasında hakkın korunması noktasında hiçbir ayrımın gözetilmediği görünmektedir. Ehl-i Kitabı hor gören, aşağılayan bazı hükümler İslâmın genel olarak Ehl-i Kitaba bakışı olarak algılanmamalıdır. Bunlar dönemim şartları içinde verilmiş hükümlerdir. Ehl-i Kitap kimselere İslâm ülke vatandaşlığı ancak vergi ödemeyi kabul etmeleri halinde tanınmaktadır. Vergisini ödeyen Ehl-i Kitap kimsenin her türlü hakkının korunması İslâm ülkesinin sorumluluğu altındadır. Ehl-i Kitap vatandaşlar ödeyemeyecekleri vergiler ile yükümlü tutulmayarak gereken adalet sağlanmaktadır. Şahsi hürriyetler alanı kabul edilen aile hukuku gibi alanlarda gereken genişlik sağlanarak İslâm ülkesinde huzur içinde yaşamaları da temin edilmiştir. Ülke içinde veya uluslar arası ticaret ile ilgili haklar konusunda Ehl-i Kitap vatandaşlara yönelik kısıtlamalar olmayıp istedikleri iş ve mesleklerde çalışmaları da engellenmemiştir. İslâm hukukunda devletler arası ilişkilerin barış temeline dayalı olarak kurulması esastır. Ülkeler arası durumlarda barışın bozulması, huzursuzluk çıkarılması, vatandaşların baskıya ve zulme uğraması halinde savaşa izin verilmiştir. Bu durum da barışın yeniden tesis edilmesi amacının taşımaktadır. Ehl-i Kitap ülkeler ile barış anlaşmaları yapılabilir ve sosyal, kültürel, ticari ilişkiler kurulabilir.

156 142 Ehl-i Kitap kimseler yargıya başvurup her türlü haklarını arayabilirler. Ceza hukuku alanında müslümanın tabi olduğu alanlarda Ehl-i Kitap kimseler de aynı hak ve sorumluluklara sahiptirler. Müslümanlar için dini sebeplere dayanan içki yasağı ile Ehl-i kitap vatandaşlar sorumlu tutulmazlar; ancak Müslümanların da gereken haklarının korunması amacıyla açıktan satmaları engellenmektedir. Müslümanların hakları korunduğu gibi Ehl-i Kitap vatandaşların da gereken haklarının korunduğu görünmektedir. Ehl-i Kitap kimselerin İslâm ülkesinde vatandaş kabul edilmeleri sonrasında can ve mal emniyetleri Müslümanların can ve mal emniyetleri gibi kabul edilerek korunmaktadır. İslâm ülkesinde Ehl-i Kitap vatandaşlar şahsi hürriyetleri ve din hürriyetleri kabul edilerek özgürce yaşayabilmektedirler. Ehl-i Kitapla Müslümanların hiçbir alanda ilişkileri yasaklanmamıştır; ancak dinî farklılıkları da tamamen yok sayılmamıştır. Bu İslâm toplumun din esasına göre kurulması sebebiyle doğal bir durumdur. Ehl-i Kitaba dinlerini yaşamalarına imkân sağlayacak bir genişliğin sağlandığı görünmektedir.

157 143 BİBLİYOGRAFYA Ahmet Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa, Bedir Yayınevi, İstanbul 1969, 2 Cilt Ana Britannica, Hüsrev Molla, İstanbul 1989, C.11, s.323 Ana Britannica, Merginâni, İstanbul 1989, C.15, s.986 Ana Britannica, Ebu Yusuf, İstanbul 1989, C.7, s.609 Aydın, Mehmet, Müslümanların Hıristiyanlara Karşı Yazdığı Reddiyeler ve Tartışma Konuları, TDV Yayınları, Ankara 1998 Aydın, Mehmet, Din Fenomeni, Din Bilimleri Yayınları, Konya 1993 Aydın, Mehmet, Dinler Tarihine Giriş, Din Bilimleri Yayınları, Konya 2002 Baltacı, Cahit, İslâm Medeniyet Tarihi, İFAV, İstanbul 2005 Bardakoğlu, Hanefi Mezhebi, DİA, İstanbul 1997, C.16, s.1 Bilmen, Ömer Nasuhî, Hukuku İslâmiyye ve Istılahatı Fıkhîyye Kamusu, Bilmen Yayınevi, İstanbul 1967, 8 Cilt Bostancı, Ahmet, Kamu Hukuku Açısından Hz. Peygamber in Gayri Müslimlerle İlişkileri, Rağbet yayınları, İstanbul 2001 Cilt Canan, İbrahim, Hadis Ansiklopedisi Kütüb-i Sitte, Akçağ Yayınları, İstanbul ty, 18 Ceziri, Abdurrahman, Dört Mezhebe Göre İslâm Fıkhı, Çev. Mehmet Keskin, Çağrı Yayınları, İstanbul 1993, 8 Cilt, 5. Baskı Ebu Yusuf, Kitabu l Haraç, Çev. Ali Özek, Hisar Yayınevi, İstanbul 1973 El-Mavsılî, Abdullah b. Mahmud, el-ihtiyar Li-Talîli l-muhtar, Çev. Mehmet Keskin, Hikmet Neşriyat, İstanbul 2005, 4 Cilt En-Nevevi, Açıklamalı Minhac Tercemesi, Çev. Mithat Acat, Kahraman Yayınları, İstanbul 2003 Er-Razi, Fahruddin, Tefsiri Kebir Mefatihu l-gayb, Çev. Suat Yıldırım, Lütfullah Cebeci, Sadık Kılıç, Sadık Doğru, Akçağ Yayınları, 14 Cilt, Ankara 1991

158 144 Es-Sağirci, Esad Muhammed Said, Delilleri İle Hanefi Fıkhı, Çev. Halil Aldemir, Savaş Kocabaş, Soner Duman, Karınca & Polen Yayınları, İstanbul Fidan, Yusuf, İslâm da Yabancılar ve Azınlıklar Hukuku, Ensar Yayıncılık, Konya Fetâvâyi Hindiyye, Çev. Mustafa Efe, Akçağ Yayınları, Ankara ty. 2.Baskı, 16 Cilt 1997 Güner, Osman, Resulullah ın Ehl-i Kitab la Münasebetleri, Fecr Yayınevi, Ankara Güner, Osman, Hz. Peygamber in Öteki ne Bakışı, Kaknüs Yayınları, İstanbul 2001, s Cilt 2004 Halebî, İbrahim, Mülteka El-Ebhur, Çev. Mustafa Uysal, Uysal Yayınları, Konya ty. Hamidullah, İslâm Peygamberi, Beyan Yayınları, Çev. Mehmet Yazgan, İstanbul Hamidullah, Muhammed, İslâmda Devlet İdaresi, Beyan Yayınları, İstanbul 1998 İbn Kayyım el-cevzîyye, Ebu Abdillah Muhammed b. Ebi Bekr, Ahkamu Ehli z- Zimme, Beyrut 1961, 2 Cilt İbn Kayyım el-cevzîyye, Ebu Abdullah Muhammed b. Ebi Bekr, Zadü l Mead, Çev. Şükrü Özen, H.Ahmet Özdemir, Ali Vasfi Kurt, Mustafa Erkekli, İklim Yayınları, 6 Cilt, İstanbul Kaplan, İbrahim, İslâma Göre Hıristiyanlık, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul Karaman, Hayreddin, Mukayeseli İslâm Hukuku, İz Yayıncılık, İstanbul 2009, 3 Cilt Karaman, Hayreddin, İslâm Hukuk Tarihi, İz Yayıncılık, İstanbul 2007 Kaya, Remzi, Ehl-i Kitap, DİA, İstanbul 1997, C.10, s.516 Kitabı Mukaddes, Kitabı Mukaddes Şirketi, İstanbul 2005 Köse, Saffet, İslâm Hukuku Açısından Din ve Vicdan Hürriyeti, İz Yayıncılık, İstanbul 2003 Maverdi, Ebu l-hasan Habib, El-Ahkâmu s-sultaniye, Çev. Ali Şafak, Bedir Yayınları, İstanbul 1994

159 145 Merginâni, Şeyhu l-islâm Burhaneddin Ebu l-hasan Ali b. Ebu Bekr, el Hidaye Tercemesi, Çev. Ahmet Meylâni, Kahraman Yayınları, İstanbul 2004, 4 Cilt Meydan Larausse, Ebu Yusuf, İstanbul 1985, C.4, s.43 Meydan Larausse, Evrengzib, İstanbul 1985, C.4, s.459 Molla Hüsrev, Gurer ve Dürer Tercümesi, Çev. Arif Erkan, Eser Neşriyat, İstanbul 1979, 4 Cilt Okuyan, Mehmet, Öztürk Mustafa, Kur an Verilerine Göre Öteki nin Konumu, Kaknüs Yayınları, İstanbul 2001, s Öğüt, Salim, Ebu Yusuf, DİA, İstanbul 1997, C.10, s.260 Özel, Ahmet, Fıkıh, DİA, İstanbul 1997, C.13, s.15 Özkan, Ali Rafet, İslâmın Ortaya Çıktığı Dönemlerde Arap Yarımadasındaki Diğer Dinlerin Durumu, TDTD Yayınları, Ankara 2004, s Özsoy, Ömer, Güler, İlhami, Konularına Göre Kur an, Fecr Yayınevi, 12. Baskı, Ankara 2006 Öztürk, Levent, Asr-ı Saadetten Haçlı Seferlerine Kadar İslâm Toplumunda Hıristiyanlar, İz Yayıncılık, İstanbul 1998 s Paçacı, Mehmet, Kur an da Ehl-i Kitap Anlayışı, TDTD Yayınları, Ankara 2004, Robinson, Francis, İslâm Dünyası, Çev. Mete Tunçay, İletişim Yayınları, İstanbul Sahîh-i Müslim Muhtasarı, Çev. Abdullah Feyzi Kocaer, Hüner Yayınevi, Konya 2005, 2 Cilt Sarıkçıoğlu, Ekrem, İslâm Dışı Dinlerde Kur an ın Temel Yaklaşımı ve İbrahimî Din Ölçüsü, TDTD Yayınları, Ankara 2004, s Sehnun, İbn Abdi s-selam, Müdevvenetü l-kübra, Beyrut ty Serahsi, Muhammed b. Ahmet, Şerhu s-siyeri l-kebir, Çev. İbrahim Sarmış, M.Sait Şimşek, Eğitaş Yayınları, Konya 2001, 5 Cilt Serahsi, Muhammed b. Ahmet, Mebsut, Editör, Mustafa Cevat Akşit, Gümüşev Yayınevi, İstanbul 2008, 30 Cilt

160 146 Şafiî, Muhammed b. İdris, el-ümm, Kahire 1968, 4 Cilt Şehristanî, Ebu l-feth Muhammed b. Abdulkerim, el Milel ve n-nihal, Litera Yayıncılık, İstanbul Turnagil, Ahmet Reşid, İslâmiyet Ve Milletler Hukuku, Sebil Yayınevi, İstanbul Tümer, Günay, Bîrunî ye Göre Dinler ve İslâm Dini, DİB Yayınları, Ankara 1986 Türk Hukuk Lügati, Heyet, Türk Hukuk Kurumu, Ankara 1991, 3.Baskı Ulutürk, Veli, Kur an da Ehl-i Kitap, İnsan Yayınları, İstanbul 1996 Yaman, İslâm Hukukunda Uluslar arası İlişkiler, Fecr Yayınevi, Ankara 1998 Yaman, Ahmet, İslâm Aile Hukuku, Yediveren Yayınları, Konya 2002, 5. Baskı Yazır, Elmalılı Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur an Dili, Eser Yayınevi, 9 Cilt, İstanbul ty. Zeydan, Abdülkerim, Ahkamu z-zimmîyyin ve l-müste menin fi Dari l-islâm, Bağdat 1976

161 Ek- 1: Özgeçmiş T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü Özgeçmiş Adı Soyadı: Rabia Mert Doğum Yeri: Turhal Doğum Tarihi: Medeni Durumu: Bekar Öğrenim Durumu Derece Okulun Adı Program Yer Yıl İlköğretim Atatürk Turhal 1992 İlköğretim Okulu Ortaöğretim Lise Turhal İmam Turhal 1999 Lisans Yüksek Lisans Becerileri: İlgi Alanları: İş Deneyimi: Aldığı Ödüller: Hatip Lisesi Selçuk Üniversitesi Selçuk Üniversitesi Hakkımda bilgi almak için önerebileceğim şahıslar: Tel: E-Posta: Adres Yeni Lisans İlahiyat Programı Dinler Tarihi Bilim Dalı Konya 2004 Konya 2010 Çorum/ Sungurlu İlçesinde Kur an Kursu Öğreticiliği Yapmaktadır Sunguroğlu Mah. Ankara Samsun Cad. Dede Korkut Apt. A Blok No:7 Sungurlu / Çorum

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet. BULUŞ YOLUYLA ÖĞRENME ETKİNLİK Ders: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ Sınıf: 9.Sınıf Ünite: İslam da İman Esasları Konu: Kitaplara İman Etkinliğin adı: İlahi Mesaj Süre: 40 dak + 40 dak Yine onlar, sana indirilene

Detaylı

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI 1- Soru: Allah ın insanlar arasından seçip vahiy indirdiği kişiye ne ad verilir? Cevap: Peygamber/Resul/Nebi denir. 2- Soru: Kuran da peygamber hangi kelimelerle ifade edilmektedir? Cevap: Resul ve nebi

Detaylı

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri) ARAŞTIRMA ALANLARI 1 Kur an İlimleri ve Tefsir Kur an ilimleri, Kur an tarihi, tefsir gibi Kur an araştırmalarının farklı alanlarına dair araştırmaları kapsar. 1. Kur an tarihi 2. Kıraat 3. Memlükler ve

Detaylı

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ 5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Allah İnancı Ünite/Öğrenme Konu Kazanım Adı KOD Hafta Tarih KD1 KD2 KD3 KD4 KD5 KD6 Allah Vardır ve Birdir Evrendeki mükemmel düzen ile Allahın (c.c.) varlığı ve birliği

Detaylı

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya VAHYE DAYALI DİNLER YAHUDİLİK Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya nispetle verilmiştir. Yahudiler

Detaylı

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI ALANLAR ve ÖNCELİKLER AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI 1- Kur an İlimleri ve Tefsir Kur an ilimleri, Kur an tarihi, tefsir gibi Kur an araştırmalarının farklı na dair araştırmaları 1. Kur an tarihi 2. Kıraat

Detaylı

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ Kur an-ı Kerim : Allah tarafından vahiy meleği Cebrail aracılığıyla, son Peygamber Hz. Muhammed e indirilen ilahi bir mesajdır. Kur an kelime olarak okumak, toplamak, bir araya

Detaylı

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır. İslam çok yüce bir dindir. Onun yüceliği ve büyüklüğü Kur an-ı Kerim in tam ve mükemmel talimatları ile Hazret-i Resûlüllah (S.A.V.) in bu talimatları kendi yaşamında bizzat uygulamasından kaynaklanmaktadır.

Detaylı

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri 1 ) İlahi kitapların sonuncusudur. 2 ) Allah tarafından koruma altına alınan değişikliğe uğramayan tek ilahi kitaptır. 3 ) Diğer ilahi

Detaylı

1- Aşağıdakilerden hangisi suhuf gönderilen peygamberlerden biri değildir?

1- Aşağıdakilerden hangisi suhuf gönderilen peygamberlerden biri değildir? DİN KÜLTÜRÜ 6. SINIF 1. ÜNİTE TEST 1 1- Aşağıdakilerden hangisi suhuf gönderilen peygamberlerden biri a)hz. İbrahim b)hz. Yunus c)hz. Şit d)hz. Adem 2- Varlıklar hakkında düşünerek Allah ın varlığına ve

Detaylı

Fadıl Ayğan. Eylül 2015

Fadıl Ayğan. Eylül 2015 Önsöz İnancı oluşturan temel unsurlardan biri olan nübüvvet, aynı zamanda dinler arası tartışmaların ve teolojik ilişkilerin ana konularından birini teşkil eder. Son ilâhî mesajı tebliğ eden Hz. Peygamber

Detaylı

İLAHİ KİTAPLARA İNANÇ

İLAHİ KİTAPLARA İNANÇ İLAHİ KİTAPLARA İNANÇ Memduh ÇELMELİ İLÂH İlâh: Tapılmaya lâyık görülen yüce varlık. «Lâ ilahe illallah Allah tan başka ilah yoktur.» İlâhî: Allah a ait. Allah a özgü. Allah ile ilgili. ilahi KİTAP VAHİY

Detaylı

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI 4. DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ UYGULANMASI 4.1. DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ TEMEL FELSEFESİ VE GENEL AMAÇLARI Kültürler arası etkileşimin hızlandığı

Detaylı

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...1

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...1 İÇİNDEKİLER GİRİŞ...1 A. GENEL BİLGİLER...1 1. Tarihin Faydası ve Önemi...3 2. Kur an ve Tarih...4 3. Hadis ve Tarih...5 4. Siyer ve Meğâzî...6 5. İslâm Tarihçiliğinin Doğuşu ve Gelişmesi...6 B. İSLÂM

Detaylı

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6] K U R B A N Şartlarını hâiz olub,allah a yaklaşmak amacıyla kesilen kurban;hz. Âdem in çocuklarıyla başlayıp [1],Hz. İbrahim-in oğlu İsmail-in kurban edilmesinin emredilmesi[2],daha sonra onun yerine koç

Detaylı

PEYGAMBERLERE VE İLAHİ KİTAPLARA İNANÇ 7. 10. Ey Resûl! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler

Detaylı

Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ

Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ Gençlik Programları 1. HAFTA SIYER NEDIR? Siyeri nasıl okuyalım? Niçin Peygamber gönderilmiştir? Hz. Peygamber i sevmek ve hayatının bilinmesi gerekliliğini

Detaylı

14. BÖLÜMÜN DİPNOTLARI

14. BÖLÜMÜN DİPNOTLARI (1) En Nisa Sûresi: 11. (2) El Meydani-El Lübab fi Şerhi'l Kitab-Beyrut: 1400 C: 4, Sh: 186. Ayrıca El Mavsili-El İhtiyar fi Ta'lili'l Muhtar-İst: 1980 Çağrı Yay. C: 5, Sh: 84. (3) El Mavsili-A.g.e. C:

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH 307 5 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS SİYER II İLH 114 2 2+0 2 2 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HZ.MUHAMMEDİN HAYATI DKB

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HZ.MUHAMMEDİN HAYATI DKB DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HZ.MUHAMMEDİN HAYATI DKB 05 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin

Detaylı

Ck MTP61 AYRINTILAR. 5. Sınıf Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi. Konu Tarama No. 01 Allah İnancı - I. Allah inancı. 03 Allah İnancı - III

Ck MTP61 AYRINTILAR. 5. Sınıf Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi. Konu Tarama No. 01 Allah İnancı - I. Allah inancı. 03 Allah İnancı - III 5. Sınıf 01 Allah İnancı - I 02 Allah İnancı - II 03 Allah İnancı - III Allah inancı 04 Ramazan ve Orucu - I 05 Ramazan ve Orucu - II Ramazan orucu 06 Ramazan ve Orucu - III 07 Adap ve Nezaket - I 08 Adap

Detaylı

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız 4. SINIFLAR (PROJE ÖDEVLERİ) Öğrenci No 1- Dinimize göre Helal, Haram, Sevap ve Günah kavramlarını açıklayarak ilgili Ayet ve Hadis meallerinden örnekler veriniz. 2- Günlük yaşamda dini ifadeler nelerdir

Detaylı

İÇİNDEKİLER İTİKAD ÜNİTESİ. Sorular

İÇİNDEKİLER İTİKAD ÜNİTESİ. Sorular İÇİNDEKİLER Takdim. 9 İTİKAD ÜNİTESİ Din Din Ne Demektir?... Dinin Çeşitleri... İslâm Dininin Bazı Özellikleri... I. BÖLÜM 11 11 11 II. BÖLÜM İman İmanın Tanımı... İmanın Şartları... Allah'a İman... Allah

Detaylı

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Giriş Ana hatlarıyla İslam dini programı, temel sayılan programlardan sonra daha ileri düzeylere yönelik olarak hazırlanmıştır. Bu programı takip edecek ders

Detaylı

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI DEĞERLER EĞİTİMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Bir milletin ve topluluğun oluşumunda maddi

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : TÜRK DİLİ I Ders No : 00700400 : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 2 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim Tipi Ön Koşul

Detaylı

İslam hukukuna giriş (İLH1008)

İslam hukukuna giriş (İLH1008) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. İslam hukukuna giriş (İLH1008) KISA

Detaylı

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL Önsöz Klasik ilimler geleneğimizin temel problemlerinden birine işaret eden tevil kavramını en geniş anlamıyla inanan insanın, kendisine hitap eden vahyin sesine kulak vermesi ve kendi idraki ile ilâhî

Detaylı

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK İLK TÜRK { DEVLETLERİNDE HUKUK Hukuk Anlayışı Hukuk fertlerin bir arada barış ve güven içinde yaşamasını sağlamak amacıyla oluşturulan hak ve kanunların bütünüdür. Bir devletin uzun ömürlü olabilmesi için

Detaylı

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 8 Ey insanlar! Rabbiniz birdir, atanız (Âdem) da birdir. Hepiniz Âdem densiniz, Âdem ise topraktan yaratılmıştır. Allah katında en değerli olanınız, O na karşı gelmekten

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan İÇİNDEKİLER Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan Teveffi Kelimesi Ve Resulüllah ın Açıklaması İmam Buhari Ve Teveffi

Detaylı

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti)

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti) KURAN YOLU- DERS 3 (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti) DERSTE GEÇEN KAVRAMLAR 1) Mübin : Açık ve Açıklayan. Kur an ın sıfatlarındandır. Kur an sadece

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS TEFSİR V İLH 403 7 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE) 7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE) ÖĞRENCİNİN ADI-SOYADI: SINIFI: NO: 1 1. ETKİNLİK: BOŞLUK DOLDURMA ETKİNLİĞİ AYET-İ KERİME SÜNNET KISSA CENNET TEŞVİK HAFIZ 6236

Detaylı

Tartışmalı İlmî Toplantı PROGRAM - DAVETİYE ARALIK 2013

Tartışmalı İlmî Toplantı PROGRAM - DAVETİYE ARALIK 2013 Kur ân ve Sünnete Göre TEMEL İNSAN HAKLARI Tartışmalı İlmî Toplantı PROGRAM - DAVETİYE 22-23 ARALIK 2013 BAĞLARBAŞI KONGRE VE KÜLTÜR MERKEZİ Tertip Heyeti: Prof. Dr. Ali ÖZEK Prof. Dr. Salih TUĞ Prof.

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı Hayat Amaçsız

Detaylı

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MÜŞRİKLERLE İLİŞKİLER SERİYYE VE GAZVELER

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MÜŞRİKLERLE İLİŞKİLER SERİYYE VE GAZVELER 15.03.2010 Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MÜŞRİKLERLE İLİŞKİLER SERİYYE VE GAZVELER Müşriklerle İlişkiler - İlk Seriyyeler ve Gazveler Gazve: Hz. Peygamber in katıldığı bütün seferlere gazve (ç.

Detaylı

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım. TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 Rabbin kim? Rabbim Allah. 2 Dinin ne? Dinim İslam. 3 Kitabın ne? Kitabım Kur ân-ı Kerim. 4 Kimin kulusun? Allah ın kuluyum. 5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu

Detaylı

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur. Alıntı; FarukBeşer İsra Suresi hicretten bir yıl önce indirilmiş. Yani Hicret yakındır ve artık Medine de Yahudilerle temas başlayacaktır. Sure sanki her iki tarafı da buna hazırlıyor gibidir. Mescid-i

Detaylı

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu. Türk İslam Bilginleri: İslam dini insanların sadece inanç dünyalarını etkilemekle kalmamış, siyaset, ekonomi, sanat, bilim ve düşünce gibi hayatın tüm alanlarını da etkilemiş ve geliştirmiştir Tabiatı

Detaylı

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. İBADET 1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. 2 İslam ın şartı kaçtır? İslam ın şartı beştir.

Detaylı

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15 İçindekiler Önsöz 11 Kısaltmalar 15 EBÛ MANSÛR EL-MÂTÜRÎDÎ 17 Hayatı 17 Siyasî ve İlmî Çevresi 20 İlmî Şahsiyeti 22 Eserleri 25 a. Kelâm ve Mezhepler Tarihi 25 b. Usûl-i Fıkıh 29 c. Tefsir ve Kur an İlimleri

Detaylı

KİTAPLARA İMAN. 1 Vahiy nedir? Allah Teâla nın Cebrail (aleyhisselam) vasıtasıyla peygamberlerine bildirdiği ilahî emirlerdir.

KİTAPLARA İMAN. 1 Vahiy nedir? Allah Teâla nın Cebrail (aleyhisselam) vasıtasıyla peygamberlerine bildirdiği ilahî emirlerdir. TEMEL DİNİ BİLGİLER KİTAPLARA İMAN 1 Vahiy nedir? Allah Teâla nın Cebrail (aleyhisselam) vasıtasıyla peygamberlerine bildirdiği ilahî emirlerdir. 2 Kutsal kitap neye denir? Allah ın emir ve yasaklarını,

Detaylı

Gençlik Eğitim Programları DAVET

Gençlik Eğitim Programları DAVET Gençlik Eğitim Programları DAVET Gençlik Programları 1. HAFTA DAVET tebliğ nedir, nasıl anlaşılmalıdır? İslam a davetin anlamı Ezber ayeti: Yusuf 108 Davetçi bir Müslüman için İslam ı öğrenmenin, yaşamanın

Detaylı

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed.

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed. TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 Siyer-i Nebi ne demektir? Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) doğumundan ölümüne kadar geçen hayatı içindeki yaşayışı, ahlâkı, âdet ve davranışlarını inceleyen ilimdir.

Detaylı

5. Peygamberimizin Medine'ye hicret ettikten sonra yaptırdığı caminin adı nedir? 1. Aşağıdakilerden hangisi dinin faydalarından biri değildir?

5. Peygamberimizin Medine'ye hicret ettikten sonra yaptırdığı caminin adı nedir? 1. Aşağıdakilerden hangisi dinin faydalarından biri değildir? Din Kültürü. Aşağıdakilerden hangisi dinin faydalarından biri değildir? Düşünmeyi öğretir Hayata anlam katar Sabretmeyi öğretir Herkesten yardım istemeyi öğretir Özgür olmayı öğretir. Peygamberimizin Medine'ye

Detaylı

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15 İçindekiler Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15 Ebû Mansûr el-mâtürîdî 1. Hayatı 21 2. Siyasî ve İlmî Çevresi 25 3. İlmî Şahsiyeti 28 4. Eserleri 31 4.1. Kelâm ve Mezhepler Tarihi 31 4.2.

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı İnsanın Evrendeki

Detaylı

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma Question İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma (s.a)'nın mushafı hakkındaki sözleri idi. Allah-u Teâlâ tarafından Hz. Fatıma Zehra (s.a)'ya ilham edilen

Detaylı

Hz Âmine, kocası Abdullah ın kabrini ziyaret etmiş, Hz Peygamber de Neccaroğulları ndan.

Hz Âmine, kocası Abdullah ın kabrini ziyaret etmiş, Hz Peygamber de Neccaroğulları ndan. Sevgili Peygamberimiz 20 Nisan 571 Pazartesi günü Mekke de doğdu Babası Abdullah, annesi Âmine, dedesi Abdülmuttalip, büyük babası Vehb, babaannesi Fatıma, anneannesi ise Berre dir. Doğduktan sonra 4 yaşına

Detaylı

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI ŞEYH MUHAMMED NASIRUDDİN EL-ELBANİ 1 KİTAB VE SÜNNETE DAVET YAYINLARI 1435 HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI ŞEYH MUHAMMED NASIRUDDİN EL-ELBANİ irtibat kitabvesunnet@gmail.com

Detaylı

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İSLÂMÎ İLİMLER FAKÜLTESİ LİSANS PROGRAMI 1. Yıl / I. Dönem Ders. Kur'an Okuma ve Tecvid I

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İSLÂMÎ İLİMLER FAKÜLTESİ LİSANS PROGRAMI 1. Yıl / I. Dönem Ders. Kur'an Okuma ve Tecvid I SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İSLÂMÎ İLİMLER FAKÜLTESİ LİSANS PROGRAMI 1. Yıl / I. Dönem 3801101 3802101 Kur'an Okuma ve Tecvid I 3801111 3802111 Arapça Dil Bilgisi I 2 2 3 3 3801112 3802112 Arapça Okuma-Anlama

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ HARRAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HARRAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ÖZGEÇMİŞ HARRAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HARRAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÖZGEÇMİŞ ADI SOYADI: ÖMER FARUK HABERGETİREN DOĞUM YERİ VE TARİHİ: ŞANLIURFA/03.04.1968 ÖĞRENİM DURUMU: DOKTORA DERECE ANABİLİM DALI/BİLİM DALI 1 LİSANS SELÇUK İLAHİYAT FAKÜLTESİ 2 YÜKSEK LİSANS 3 DOKTORA

Detaylı

HAKKARİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ İLAHİYAT LİSANS MÜFREDAT PROGRAMI

HAKKARİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ İLAHİYAT LİSANS MÜFREDAT PROGRAMI HAKKARİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ İLAHİYAT LİSANS MÜFREDAT PROGRAMI 1. SINIF 1. YARIYIL İLH101 KURAN OKUMA VE TECVİD I 4 0 4 4 İLH103 ARAP DİLİ VE BELAGATI I 4 0 4 4 İLH105 AKAİD ESASLARI 2 0 2 2

Detaylı

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Yayın No. 756 İSAM Yayınları 202 İlmî Araştırmalar Dizisi 90 Her hakkı mahfuzdur.

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Yayın No. 756 İSAM Yayınları 202 İlmî Araştırmalar Dizisi 90 Her hakkı mahfuzdur. Mustafa Bülent Dadaş, Dr. 1979 da Adana da doğdu. Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ni bitirdi (2002). Aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü nde Mecelle de Bulunan Hukuk-Dil İlişkisine Yönelik

Detaylı

Dini Yayınlar Fuarında Çıkacak Yeni Kitaplar 2

Dini Yayınlar Fuarında Çıkacak Yeni Kitaplar 2 On5yirmi5.com Dini Yayınlar Fuarında Çıkacak Yeni Kitaplar 2 İşte Kubbealtı, Küre, Klasik, Erkam, Beyan, Fecr Yayınlarının fuarda yeni çıkacak kitapları. Yayın Tarihi : 19 Temmuz 2012 Perşembe (oluşturma

Detaylı

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir; Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla 3 Bu güvenli belde şahittir; 1 4 1 İNCİR AĞACI ve zeytin (diyarı) şahittir! 4 Doğrusu Biz insanı en güzel kıvamda yaratmış, 2 İncir ile Hz Nuh un tufan bölgesi olan

Detaylı

Üniversitemiz Senatosunun tarih ve 2018/19 2 sayılı karar eki

Üniversitemiz Senatosunun tarih ve 2018/19 2 sayılı karar eki İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İSLAM VE DİN BİLİMLERİ FAKÜLTESİ İSLAM VE DİN BİLİMLERİ-ULUSLARARASI İLAHİYAT PROGRAMI (%30 Arapça) (2016-2017 AKADEMİK YILINDAN İTİBAREN KAYITLI VE PEDAGOJİK

Detaylı

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI) Livata Haddi 71 LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI) Livatanın cezası zina cezasından farklıdır. Her ikisinin vakıası birbirinden ayrıdır, birbirinden daha farklı durumları vardır. Livata,

Detaylı

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün URL: Kültürümüzden Dua Örnekleri Güzel İş ve Davranış: Salih Amel İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 Kültürümüzde birçok dua örneği

Detaylı

Fakülte Kurulunun tarih ve 2018/02 1 sayılı karar eki İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İSLAM VE DİN BİLİMLERİ FAKÜLTESİ

Fakülte Kurulunun tarih ve 2018/02 1 sayılı karar eki İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İSLAM VE DİN BİLİMLERİ FAKÜLTESİ İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İSLAM VE DİN BİLİMLERİ FAKÜLTESİ EK.1 İSLAM VE DİN BİLİMLERİ-ULUSLARARASI İLAHİYAT PROGRAMI (2016-2017 AKADEMİK YILINDAN İTİBAREN KAYITLI VE PEDAGOJİK FORMASYON

Detaylı

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU e-makâlât Mezhep Araştırmaları, IV/2 (Güz 2011), ss. 179-183. ISSN 1309-5803 www.emakalat.com ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU Halil İbrahim Bulut, Araştırma Yayınları, Ankara, Nisan 2011,

Detaylı

Diyanet'in arşivinden daha neler çıktı neler

Diyanet'in arşivinden daha neler çıktı neler Diyanet'in arşivinden daha neler çıktı neler Mustafa Solak yazdı Diyanet İşleri Başkanlığı bulûğ yaşının alt sınırını kızlarda 9, erkeklerde 12 olarak tespit etmişti. Bu ifadenin tepki çekmesi üzerine

Detaylı

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir? Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir? Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir? Kısacası

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURÂN A ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLAR ILH333 5 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Seçmeli

Detaylı

22:40 AYETİNİN KURAN DAKİ KOORDİNATLARI

22:40 AYETİNİN KURAN DAKİ KOORDİNATLARI 22:40 AYETİNİN KURAN DAKİ KOORDİNATLARI 1 1-) 22. SURE HACC SURESİ - 22nci ENLEMDE GEÇEN HACC BÖLGESİ 2-) 22 (HACC) 40 ve 22 (HACC) 41 AYETLERİNİN 22:40 ve 22:41. BOYLAM İLE İLİŞKİSİ Suudi Arabistan 13

Detaylı

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI Tıbb-ı Nebevi İslam coğrafyasında gelişen tıp tarihi üzerine çalışan bilim adamlarının bir kısmı İslam Tıbbı adını verdikleri., ayetler ve hadisler ışığında oluşan bir yapı olarak

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Abdullah DURMUŞ

Yrd. Doç. Dr. Abdullah DURMUŞ Yrd. Doç. Dr. Abdullah DURMUŞ Tel (İş) : (04) 74458 Faks : (04) 06889 E-posta : durmusabdullah@yahoo.com Yazışma Adresi : Akdeniz Üniversitesi ahiyat Fakültesi Dumlupınar Bulvarı 07058 Kampüs ANTALYA Öğrenim

Detaylı

ÖNSÖZ... vii KISALTMALAR LİSTESİ... xv GİRİŞ...1

ÖNSÖZ... vii KISALTMALAR LİSTESİ... xv GİRİŞ...1 ix İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... vii KISALTMALAR LİSTESİ... xv GİRİŞ...1 Birinci Bölüm MANEVİ TAZMİNATIN HUKUKİ NİTELİĞİ, AMACI VE SÖZLEŞMEYE AYKIRILIKTAN DOĞAN MANEVİ TAZMİNATIN YASAL DAYANAĞI I. MANEVİ TAZMİNATIN

Detaylı

Peygamber ve Peygamberlere İman

Peygamber ve Peygamberlere İman Peygamber ve Peygamberlere İman İslam da inanç esaslarından biri de peygamberlere inanmaktır. Allah ın sözlerini bizlere ulaştıran peygamberlere inanmak, Allah a imanın gereğidir. Peygamber, Allah tarafından

Detaylı

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri -Ders Planı- Dersin konusu: islamda kadının giyim-kuşamı [tesettür- örtünme] Ön hazırlık: İlgili tezler: ismail yıldız nesibe demirbağ

Detaylı

HZ. PEYGAMBER DÖNEMİNDE SAĞLIK HİZMETLERİNDE KADINLARIN YERİ Levent Öztürk, Ayışığı Kitapları, İstanbul 2001, 246 s. Fatmatüz Zehra KAMACI

HZ. PEYGAMBER DÖNEMİNDE SAĞLIK HİZMETLERİNDE KADINLARIN YERİ Levent Öztürk, Ayışığı Kitapları, İstanbul 2001, 246 s. Fatmatüz Zehra KAMACI sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 9 / 2004 s. 219-223 kitap tanıtımı HZ. PEYGAMBER DÖNEMİNDE SAĞLIK HİZMETLERİNDE KADINLARIN YERİ Levent Öztürk, Ayışığı Kitapları, İstanbul 2001, 246 s. Fatmatüz

Detaylı

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır Tevafuk birbirine denk gelmek, birbiriyle uygun vaziyet almak demektir. Tevafuklu Kur anda tam 2806 Allah lafzı pek az müstesnalar

Detaylı

Üniversitemiz Senatosunun tarih ve 2018/19 2 sayılı karar eki

Üniversitemiz Senatosunun tarih ve 2018/19 2 sayılı karar eki İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İSLAM VE DİN BİLİMLERİ FAKÜLTESİ İSLAM VE DİN BİLİMLERİ-ULUSLARARASI İLAHİYAT PROGRAMI (%30 Arapça) (2017-2018 AKADEMİK YILINDAN İTİBAREN 2.,3.,4. SINIF ÖĞRENCİLERİNE

Detaylı

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ, Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ Ders No : 0070040072 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 4 Ders Bilgileri Ders Türü

Detaylı

SİYER DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

SİYER DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI 10. SİYER DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ UYGULANMASI 10.1. SİYER DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ TEMEL FELSEFESİ VE GENEL AMAÇLARI Siyer; Peygamberimiz Hz. Muhammed in (s.a.v.) hayatını, şahsiyetini, tebliğ faaliyetlerini,

Detaylı

8. KÂFİRÛN SÛRESİ ÖĞRENELİM

8. KÂFİRÛN SÛRESİ ÖĞRENELİM SÛRELERİMİZİ tefekkürle ÖĞRENİYORUZ 8. KÂFİRÛN SÛRESİ ا ل ا ع ب د ما ت ع ب دو ن 1 ق ل ي ا ا ي ها ال كا ف رو ن و ا ل ا ن ا ع ا ب د 3 و ا ل ا نت م ع ا ب دو ن ما ا ع ب د 2 5 و ا ل ا نت م ع ا ب دو ن ما ا ع

Detaylı

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2 (2012), ss

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2 (2012), ss Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2 (2012), ss. 349-353. Sami Kılıç, İlâhi Dinlerde Yiyecek ve İçecekler Ankara: Sarkaç Yayınları, 2011, IX+226 s. Bilindiği üzere doktrinel ve

Detaylı

Yani küfredenler ister Ehli Kitaptan olmuş olsunlar ister müşriklerden; kendilerine beyyine gelene kadar küfürlerinden ayrılamazlardı.

Yani küfredenler ister Ehli Kitaptan olmuş olsunlar ister müşriklerden; kendilerine beyyine gelene kadar küfürlerinden ayrılamazlardı. Allahü Teala (c.c.) şöyle buyuruyor; [1] Yani küfredenler ister Ehli Kitaptan olmuş olsunlar ister müşriklerden; kendilerine beyyine gelene kadar küfürlerinden ayrılamazlardı. Bu ayette beyan edilen ve

Detaylı

Sadece Peygamberlerin sözleri ve onlarla gönderilmiş, tahrif edilmemiş, bozulmamış kutsal metinlerde olan bilgilerdir.

Sadece Peygamberlerin sözleri ve onlarla gönderilmiş, tahrif edilmemiş, bozulmamış kutsal metinlerde olan bilgilerdir. Kesin doğru, vahiyle teyid edilmiş bilgi; Sadece Peygamberlerin sözleri ve onlarla gönderilmiş, tahrif edilmemiş, bozulmamış kutsal metinlerde olan bilgilerdir. 124 bin Peygamber zincirinin son halkası

Detaylı

İÇİNDEKİLER KISALTMALAR...10 ÖNSÖZ...12 GİRİŞ...16 I- İSRÂ VE MİRAÇ KELİMELERİNİN MANALARI...16 II- TARİH BOYUNCA MİRAÇ TASAVVURLARI...18 A.

İÇİNDEKİLER KISALTMALAR...10 ÖNSÖZ...12 GİRİŞ...16 I- İSRÂ VE MİRAÇ KELİMELERİNİN MANALARI...16 II- TARİH BOYUNCA MİRAÇ TASAVVURLARI...18 A. İÇİNDEKİLER KISALTMALAR...10 ÖNSÖZ...12 GİRİŞ...16 I- İSRÂ VE MİRAÇ KELİMELERİNİN MANALARI...16 II- TARİH BOYUNCA MİRAÇ TASAVVURLARI...18 A. Eski Kavimlerde Miraç...18 1. Çeşitli Kabile Dinleri...19 2.

Detaylı

T.C. BİLECİK ŞEYH EDEBALİ ÜNİVERSİTESİ İSLAMİ İLİMLER FAKÜLTESİ İSLAMİ İLİMLER BÖLÜMÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM PROGRAMI

T.C. BİLECİK ŞEYH EDEBALİ ÜNİVERSİTESİ İSLAMİ İLİMLER FAKÜLTESİ İSLAMİ İLİMLER BÖLÜMÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM PROGRAMI Z/S K/ Z/S K/ EK-1 T.C. BİLECİK ŞEYH EDEBALİ ÜNİVERSİTESİ İSLAMİ İLİMLER FAKÜLTESİ İSLAMİ İLİMLER BÖLÜMÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM PROGRAMI ARAPÇA HAZIRLIK SINIFI PROGRAMI Hazırlık 1. Yarıyıl İİH001 Arapça Dilbilgisi

Detaylı

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ Bu Beldede İlim Ölmüştür Rivayet edildiğine göre Süfyan es-sevrî (k.s) Askalan şehrine gelir, orada üç gün ikamet ettiği halde, kendisine hiç kimse gelip de ilmî bir mesele hakkında

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU İLH322 6 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Türkçe Lisans Dersin Türü Yüz Yüze

Detaylı

DİYANET İLMİ DERGi 32. CİLT TOPLU FİHRİSTİ (1996)

DİYANET İLMİ DERGi 32. CİLT TOPLU FİHRİSTİ (1996) DİYANET İLMİ DERGi 3. CİLT TOPLU FİHRİSTİ (1996) SA YILARA GÖRE SA YI MAKALENİN BAŞLIG I Sünnet ve Teşrideki Yeri YAZARI Lütfi ŞENTÜRK SAYFA 3-0 Kur'an'da Hak Kavramı Mehmed Akif ve Kur'an-ı Kerim Tercümesi

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Abdullah DURMUŞ

Yrd. Doç. Dr. Abdullah DURMUŞ Yrd. Doç. Dr. Abdullah DURMUŞ Tel (İş) : (04) 74458 Faks : (04) 06889 E-posta : durmusabdullah@yahoo.com Yazışma Adresi : Akdeniz Üniversitesi ahiyat Fakültesi Dumlupınar Bulvarı 07058 Kampüs ANTALYA Öğrenim

Detaylı

T.C. BAŞBAKANLIK Diyanet İşleri Başkanlığı. (İl Müftülüğü)

T.C. BAŞBAKANLIK Diyanet İşleri Başkanlığı. (İl Müftülüğü) T.C. BAŞBAKANLIK Diyanet İşleri Başkanlığı Sayı Konu : 28941822-814-E.60422 : Ramazan Ayı Kitap Kampanyası. 21.05.2018 E. ^ Z ı ^.^ ^ A L İ L İ Ğ İ N E (İl Müftülüğü) Başkanlığımız yayınlarını tanıtmak,

Detaylı

Spor (Asr-ı Saadette) Prof.Dr. Vecdi AKYÜZ

Spor (Asr-ı Saadette) Prof.Dr. Vecdi AKYÜZ Spor (Asr-ı Saadette) Prof.Dr. Vecdi AKYÜZ Hz. Peygamber döneminde insanların hayat tarzı, fazladan bir spor yapmayı gerektirmeyecek kadar ağırdı. Çölde ticaret kervanlarıyla birlikte yapılan seferler,

Detaylı

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Bugün her şeyi sorgulayan genç beyinlere ikna edici cevaplar

Detaylı

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır. İslam a göre kadınlar erkeklerden daha değersiz kabul edilmez. Kadınlar ve erkekler benzer haklara sahiptirler ve doğrusu bazı hususlarda kadınlar, erkeklerin sahip olmadığı bazı belirli ayrıcalıklara

Detaylı

TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI

TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI ] ريك Turkish [ Türkçe Muhammed Salih el-muneccid Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 20-432 ع لكمة الطاغوت» باللغة الت ية «مد صالح املنجد رمجة: ممد مسلم شاه مراجعة:

Detaylı

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla (Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise o, (tutamadığı) günler sayısınca başka günlerde

Detaylı

Şüphesiz ki Allah a, ahiret gününe iman edenlerle Allah ı çok anan kimseler için Allah ın elçisinde güzel bir örnek vardır.

Şüphesiz ki Allah a, ahiret gününe iman edenlerle Allah ı çok anan kimseler için Allah ın elçisinde güzel bir örnek vardır. İlk insan ve Peygamber Adem babamızla başlayan güzel ahlakı inşa etme vazifesi Peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.v.) ile tamamlandı: Ve şüphesiz sen büyük bir ahlak üzerindesin.(kalem, 68/4) Şüphesiz ki Allah

Detaylı

Yard.Doç. Aralık 2000 İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi. Doktora Ekim 1998 M.Ü.S.B. E. Temel İslam Bilimleri Hadis Anabilim Dalı

Yard.Doç. Aralık 2000 İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi. Doktora Ekim 1998 M.Ü.S.B. E. Temel İslam Bilimleri Hadis Anabilim Dalı Adı Soyadı: Mustafa KARATAŞ Ünvanı: Doç.Dr. Ana Bilim Dalı: Hadis Ana Bilim Dalındaki Konumu: Öğretim Üyesi E-Posta: mkaratas@istanbul.edu.tr Web: www.mustafakaratas.com ÖĞRENİM DURUMU VE AKADEMİK ÜNVANLAR

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ DİN PSİKOLOJİSİ ÖZEL SAYISI Prof. Dr. Kerim Yavuz Armağanı Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 12 Sayı 2 Temmuz-Aralık 2012 ÇUKUROVA

Detaylı

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de. 2014 İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de. 2014 İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te 9 da AK YIL: 2012 SAYI : 164 26 KASIM 01- ARALIK 2012 BÜLTEN İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI T E Ş K İ L A T İ Ç İ H A F T A L I K B Ü L T E N İ 4 te Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır

Detaylı

Tevrat ta Dabbe İncil de Dabbe İslam Kültüründe Dabbe Hadislerde Dabbetül-Arz Kur an da Dabbetül-Arz Kaynakça. Dabbetül-Arz دابة االرض

Tevrat ta Dabbe İncil de Dabbe İslam Kültüründe Dabbe Hadislerde Dabbetül-Arz Kur an da Dabbetül-Arz Kaynakça. Dabbetül-Arz دابة االرض Tevrat ta Dabbe İncil de Dabbe İslam Kültüründe Dabbe Hadislerde Dabbetül-Arz Kur an da Dabbetül-Arz Kaynakça Dabbetül-Arz دابة االرض Tevrat ta Dabbe Yahudi ve Hıristiyan Teolojisinde (Tanrı biliminde),

Detaylı

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır. İnsanın toplumsal bir varlık olarak başkaları ile iyi ilişkiler kurabilmesi, birlik, barış ve huzur içinde yaşayabilmesi için birtakım kurallara uymak zorundadır. Kur an bununla ilgili ne gibi ilkeler

Detaylı

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : 00004003 Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim

Detaylı