Bölüm 5 PARKİNSON HASTALIĞI GELİŞİMİNDE ROL OYNAYAN GENETİK POLİMORFİZMLER. Nevra ALKANLI 1, Arzu AY 2. Giriş Parkinson Hastalığı

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Bölüm 5 PARKİNSON HASTALIĞI GELİŞİMİNDE ROL OYNAYAN GENETİK POLİMORFİZMLER. Nevra ALKANLI 1, Arzu AY 2. Giriş Parkinson Hastalığı"

Transkript

1 Bölüm 5 PARKİNSON HASTALIĞI GELİŞİMİNDE ROL OYNAYAN GENETİK POLİMORFİZMLER Nevra ALKANLI 1, Arzu AY 2 Giriş Parkinson Hastalığı Nörodejeneratif hastalıklar yaşa bağlıdır ve bu hastalıkların en önemli özelliklerinden biri beyin fonksiyonlarının yavaş ve geri dönülemez olarak bozulmasıdır (Cilingir & ark, 2018). Parkinson hastalığı (PH), motor sistemini etkileyen merkezi sinir sisteminde ortaya çıkan nörodejeneratif bir bozukluktur (Weikang & ark, 2016). PH nin ikinci progresif nörodejeneratif hastalık olduğu bilinmektedir. PH nin prevalansı 60 yaşın üzerindeki bireylerde yaklaşık %1 iken; prevalans 85 yaşın üzerindeki bireylerde yaklaşık %4 e kadar çıkabilmektedir (Cilingir & ark, 2018). Ciddi morbiditeye neden olan PH nin titreme, bradikinezi, kas sertliği, postüral instabilite gibi motor semptomlarının yanısıra; bilişsel davranışsal semptomlar, otonomik disfonksiyon, duyusal semptomlar, uyku bozuklukları ve yorgunluk gibi motor olmayan semptomları bulunmaktadır. Bu semptomlar; substantia nigra pars compacta (SNpc) içindeki dopaminerjik nöronlardaki progresif dejenerasyon, beyinde hayatta kalan nöronlarda hücre içi proteinlerde topaklanma, Lewy cisimcikleri ve Lewy nöritlerinde toplanmadan kaynaklanmaktadır (Cilingir & ark, 2018). PH de dopaminerjik nöronlardaki dejenerasyon hareket bozukluğuna yol açmaktadır ve bu hareket bozukluğu, nigrostriatal dopamin nöronlarının dejenerasyonu sonucunda beynin striatumundaki nörotransmiter dopamin eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bu nöronal ölümdeki temel mekanizma tam olarak bilinmemektedir, ancak genetik yatkınlığın ve çevresel faktörlerin PH gelişiminde etkili olduğu bilinmektedir (Borlak & Reamon-Buettner, 2006). PH nin patogenezinde birçok genin rol oynadığı ve bu genlerde meydana gelen polimorfizmlerin PH gelişiminde genetik risk faktörleri olabilecekleri bildirilmiştir (Niu, Wang & Xie, 2015). Bu bölümün amacı; PH hakkında genel bilgi verilmesinin yanısıra, PH gelişiminde önemli rol oynayabilecek gen polimorfizmlerinin ve bu gen polimorfizmleri ile PH gelişme riski arasındaki ilişkilerin araştırıldığı çalışmaların özetlenmesidir. 1 Dr. Öğr. Üyesi, Haliç üniversitesi, Tıp Fakültesi, Biyofizik Anabilim Dalı, Istanbul, Türkiye, nevraalkanli@ halic.edu.tr 2 Arş. Gör. Dr., Trakya Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Biyofizik Anabilim Dalı, Edirne, Türkiye, arzuay78@yahoo.com

2 ABCB1 Gen Polimorfizmleri ABCB1 (ATP bağlayıcı kaset alt aile B üyesi 1) geni, beyin içi konsantrasyonlarının korunmasını sağlayan düzenleme mekanizmasında önemli bir rol oynamaktadır. ABCB1 geninde meydana gelen çok sayıda tek nükleotid polimorfizmi belirlenmiştir. Bu gen polimorfizmleri; genin promoter, intronik ve ekzonik bölgelerinde oluşabilmektedir. ABCB1 geninde oldukça fazla gen polimorfizmi tanımlanmış olsa da, bu polimorfizmlerden fonksiyonel olarak değerlendirilebilen ve PH gelişimi ile ilişkili olduğu belirlenen birkaç polimorfizm bulunmaktadır. ABCB1 geninde meydana gelen tek nükleotid gen polimorfizmlerinin PH nin yanısıra; epilepsi, bipolar bozukluk ve AD gibi nörodejeneratif bozukluklarla da ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. ABCB1 geninin 12. ekzonunda eş anlamlı C1236T (rs ) polimorfizmi, 27. ekzonunda c.3435c/t (IIe1140IIe) (rs ) sessiz polimorfizmi ve 22.ekzonunda eş anlamlı olmayan trialelik varyant c.2677g/t/a (Ala893Ser/Thr) (rs ), ABCB1 geninin önemli polimorfizmleridir. C1236T (rs ) gen polimorfizminde gerçekleşen C>T baz yer değiştirmesi, N-terminal domaininin dış yüzeyine yerleştirilen glisin kalıntısına aittir. N-terminal domaini, bazı ilaç inhibitörleri ve protein katlanmaları üzerinde etkilidir. c.3435c/t (IIe1140IIe) (rs ) polimorfizminde meydana gelen C>T baz yer değiştirmesi, C-terminal domaininin iç bölgelerinde gözlenen izolösin kalıntısı ile ilişkilidir. C-terminal domaini de nöronal dokularda plazma-ilaç konsantrasyonlarında ve mrna stabilitesinde azalmada P gp nin diferansiyel ekspresyonuna neden olmaktadır. c.2677g/t/a (Ala893Ser/ Thr) (rs ) trialelik varyantın ise protein fonksiyonu üzerinde etkilerinin olduğu belirlenmiştir (Ramakrishnan & Akram Husain, 2016). ACE (I/D) Gen Polimorfizmleri PH de nörodejenerasyon ile ilişkili olduğu düşünülen genlerden biri de Anjiyotensin Dönüştürücü Enzim (ACE) genidir. ACE, inaktif olan Anjiyotensin I in aktif olan vazokonstriktif Anjiyotensin II ye dönüşümünde önemli rol oynayan bir enzimdir. Bu dönüşüm sonucunda kan basıncı yükselmektedir. Ayrıca ACE nin kinin ailesinin bir üyesi olan bradikinin degradasyonu için önemli bir yolak olduğu bilinmektedir. Kinin ailesi de periferal inflamatuar yanıt ile ilişkili olan vasküler tonun düzenlenmesinde anahtar rol oynamaktadır. Anjiyotensin II ve bradikinin ACE substratları olarak bilinmektedir. Bu substratların dışında P maddesi ve opioid peptidler gibi nöropeptidlerin de endojen olarak ortaya çıkan ACE substratları oldukları belirlenmiştir. 26 ekzon ve 25 intondan oluşan ACE geni, kromozom 17q23 üzerinde lokalizedir. ACE geninin substratlarından biri olarak bilinen P maddesi nöroprotektif etkiler gösteren bir undekapeptiddir ve P maddesinin PH gelişimi ile ilişkisinin olduğu belirlenmiştir. Sıçanlarla gerçekleştirilmiş bazı çalışmalarda, P maddesi substansia nigra retikulata (SNr), substantia nigra compacta (SNc), ventral tegmental alan (VTA) ve globus pallidum (GP) gibi bazal ganglionların belirli bölgelerine mikro enjekte edilmiştir. Mikro enjekte edilen P maddesinin sıçan lokomotor aktivitesini arttırdığı saptanmıştır. Ayrıca P maddesinin dopamin çıkışı ve asetilkolin salınımının arttırılmasında da ekili olduğu belirlenmiştir. ACE geninde meydana gelen en yaygın

3 polimorfizm ACE insersiyon/delesyon (I/D) gen polimorfizmidir ve bu polimorfizm 287 baz çiflik intron 16 nın varlığından ya da yokluğundan kaynaklanmaktadır. ACE (I/D) gen polimorfizminde DD, II homozigot genotipleri ve ID heterozigot genotipi olmak üzere üç genotip gözlenmektedir. ACE (I/D) gen polimorfizmi ve çeşitli nörodejeneratif bozukluklar arasında ilişki olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Tiret ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilmiş bir çalışmada, ACE (I/D) gen polimorfizminin yüksek plazma ACE aktivitesi ile ilişkili olduğu belirlenmiştir. Ayrıca ACE (I/D) gen polimorfizminin DD genotipi daha yüksek doku ACE aktivitesi ile ilişkili bulunmuştur. PH patogenezinde azalmış nöroproteksiyon önemli rol oynamaktadır. DD genotipini taşıyan bireylerde artmış ACE aktivitesi gözlendiğinden, bu bireylerin artmış ACE aktivitesine bağlı olarak P maddesi seviyelerinde azalma gözlenebileceği ve bunun sonucunda PH ye yatkınlıklarının artacağı düşünülmektedir. P maddesinin seviyelerinde meydana gelen azalma, lokomasyon ve dopamin modülatör mekanizmalarını etkileyerek PH gelişimine yol açabilmektedir. Yapılan çalışmalarda, PH hayvan modellerinin ve PH hastalarının postmortem örneklerinin nigral ve striatal dokularında da P maddesi düzeylerinin ve immünoreaktivitenin azaldığı saptanmıştır. Yunan popülasyonu ile gerçekleştirilmiş başka bir çalışmada, P maddesi düzeyleri değiştirilmiş ve ACE (I/D) gen polimorfizminin genotip dağımları belirlenmiştir. PH hastaları ve sağlıklı kontroller arasında yapılan karşılaştırmada, ACE (I/D) gen polimorfizminin DD genotipinin ve D alel freaknsının, sağlıklı kontrollere göre daha yüksek olduğu bulunmuştur ancak yine de istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir. Aynı çalışmada akinetik-rijit PH hastalarında DD homozigot genotipinin artmış prevalansı gözlenmiştir. Buradan yola çıkarak ACE (I/D) gen polimorfizminin hastalık modifiye edici etkilerinin olabileceği düşünülmüştür. Bu etkilere rağmen, ACE (I/D) gen polimorfizminin Yunan popülasyonu için genetik bir risk faktörü olmadığı saptanmıştır. Mellick ve arkadaşları tarafından Kafkasyalı popülasyonda yapılmış bir çalışmada da, ACE nin nöropeptidler ve nöroendokrin fonksiyonları üzerindeki etkilerinden dolayı, ACE (I/D) gen polimorfizminin D alelinin uzun süreli koruyucu bir etki sağlayabileceği sonucuna varılmıştır. Lin ve arkadaşları tarafından Çinli popülasyonda, ACE (I/D) gen polimorfizmi ve PH gelişme riski arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçlayan bir çalışmada ise ACE (I/D) gen polimorfizmi DD genotipinin PH hastalarında sağlıklı kontrollere göre yüksek olduğu bulunmuştur (Ramakrishnan & Akram Husain, 2016). ADH2 ve ALDH2 Gen Polimorfizmleri Alkol Dehidrogenaz (ADH) ve Aldehit Dehidrogenaz (ALDH) insan vücudunda etanol metabolizmasında önemli rol oynayan enzimlerdir. ADH, etanolün asetaldehite dönüşümünü katalize etmektedir. Asetaldehit ise yüksek derecede aktif olan bir toksik maddedir. ALDH da asetaldehit dehidrogenazın asetik asite dönüştürülmesinde rol oynamaktadır. Krebs döngüsüne giren asetik asit, karbondioksit ve suya metabolize olmaktadır ve bu ürünler daha sonra vücuttan atılmaktadır. ADH ve AL- DH nin genetik polimorfizmleri olarak bilinen ADH2 Arg47His ve ALDH2 Glu487Lys gen polimorfizmleri sonucunda proteinlerin aktiviteleri değişebilmekte ve böylece etanol metabolizması etkilenebilmektedir. Bazı çalışmalarda ALDH2 nin trans-4-hid

4 roksi-2-nonenal lipit peroksidasyon ürününün detoksifikasyonunda etkili olduğu gösterilmiştir. Bunun dışında bir dopamin metaboliti olarak bilinen 3,4-dihidroksifenilasetaldehit detoksifikasyonunda da önemli rol oynadığı belirlenmiştir. Bu detoksifikasyon sırasında, gen tarafından kodlanan enzim, toksik asetaldehit ürünlerinin asetik asite dönüşümünü katalizlemektedir. Meer ve arkadaşları ile Wermeer ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilen çalışmalarda, bu maddeler ve merkezi sinir sistemi hastalıklarının gelişimi arasında anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur. Casida ve arkadaşlarının gerçekleştirmiş oldukları bir çalışmada da, 3,4-dihidroksifenilasetaldehit dopamin metabolitinin ALDH ile detoksifiye edildiği ve ALDH ile PH nin patogenezi arasında önemli bir ilişkinin olabileceği belirlenmiştir. ALDH2 geninde meydana gelen polimorfizmler sonucunda bu proteinin ekspresyonu ve işlevi etkilenebilmektedir. Bu etkilenme, merkezi sinir sistemi hastalıklarına yatkınlığın artması ile ilişkilendirilmektedir. Li ve arkadaşları tarafından Çinli popülasyon ile yapılmış bir çalışmada, ALDH2 gen polimorfizminde A alelinin özellikle kadınlarda serebral enfarktüs gelişme riski ile ilişkili olduğu saptanmıştır. Yao ve arkadaşları tarafından yapılmış başka bir çalışmada da ALDH2 gen polimorfizmindeki A alelinin inme öyküsü bulunan hastalarda ve yoğun şekilde alkol tüketen hastalarda bağımsız koruyucu bir değişken olduğu bulunmuştur. Serebral enfarktüs gibi AH de de hastalığında (AH) da da ALDH2 gen polimorfizminin GA heterozigot ve AA homozigot genotiplerinin AH gelişiminde genetik risk faktörleri oldukları belirlenmiştir. Diğer bazı çalışmalarda ise bu çalışmanın sonucu ile tutarlı olmayan sonuçlar elde edilmiştir. Bu çalışmalarda AH gelişimi ve ALDH2 gen polimorfizmleri arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. ALDH2 gen polimorfizmleri ve PH gelişme riski arasındaki ilişkiyi araştırmaya yönelik çok az sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmalardan, Fitzmaurice ve arkadaşları tarafından yapılmış bir çalışmada, ALDH inhibisyonu ve PH arasında önemli bir ilişki olduğu belirtilmiştir. Ayrıca Zhang ve arkadaşlarının gerçekleştirdiği bir kohort çalışmasında, ALDH2 rs gen polimorfizminin PH yatkınlığında genetik bir risk faktörü olarak rol oynadığı belirlenmiştir. Çinli popülasyon ile gerçekleştirilmiş bir başka çalışmada da ALDH2 Glu487Lys gen polimorfizminin PH gelişme riski ile ilişkili olduğu, ancak ADH2 gen polimorfizminin PH gelişme riski ile ilişkili olmadığı belirlenmiştir. Bu gen polimorfizmleri ve PH gelişme riski arasındaki ilişkiyi belirlemek için farklı seçim kriterleri kullanılarak, farklı popülasyonlarda ve daha fazla sayıda çalışmalar gerçekleştirilmelidir (Zhao & ark, 2016). APOE Gen Polimorfizmleri APOE (Apoliprotein E) merkezi sinir sisteminde glial hücreler tarafından üretilmektedir ve yüksek yoğunluklu olan benzer lipoproteinlerde bulunmaktadır. APOE Amiloid beta peptidine bağlanarak düşük yoğunluklu liporotein reseptör ailesinin üyelerinden farklı reseptörlerle etkileşime girmektedir. Beyin hasarının gerçekleştiği bazı durumlarda, beynin birtakım nöronlarında APOE düzeylerinin önemli ölçüde arttığı ve bu artışın nörit uzantısını etkileyebildiği bilinmektedir. Bu fonksiyonundan dolayı APOE geni nöronların korunması ve onarımında önemli bir rol oynamaktadır. APOE geninde 19.kromozomda lokalize olan proteinin üç önemli izoformu

5 olarak APOE2, APOE3 ve APOE4 bulumaktadır. Bu APOE molekülünün izoformları; üç ortak alelde e2, e3 ve e4 varyasyonları olarak kodlanmaktadırlar. APOE geninin 4.ekzonunda bu alellerin iki tek nükleotid polimorfizmi şeklinde ifade edildiği bilinmektedir. İnsan APOE geninde, gen boyunca yayılmış birçok tek nükleotid gen polimorfizmi belirlenmiştir. APOE geninde meydana gelen çok sayıda tek nükleotid polimorfizmleri arasında kodlanmış eş anlamlı, intronik ve çevrilmemiş bölge polimorfizmleri bulunmaktadır. Bu polimorfizmler sonucunda da kodlama dizilerinde değişiklikler meydana gelmektedir. Bu polimorfizmlerden en yaygın olanları; APOE2 (cys 112, cys 158), APOE3 (cys 112, arg 158) ve patojenik olduğu bilinen APOE4 (arg 112, arg 158) şeklindedir. Multhammer ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilmiş bir çalışmada, APOE e3 ve APOE e4 alellerinin heterozigot ve homozigot formlarındaki kombinasyonları ile PH prevalansı arasında anlamlı bir ilişkinin bulunmadığı gösterilmiştir. Peplonska ve arkadaşları tarafından Polonyalı popülasyonda gerçekleştirilmiş başka bir çalışmada, APOE gen polimorfizmi ve PH gelişme riski arasında anlamlı bir ilişki belirlenmese de, bu polimorfizmde tek alel, genotip veya haploit düzeylerinde anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır. İran popülasyonu ile yapılmış diğer bir çalışmada da APOE 8390G>A (rs ) gen polimorfizminin PH gelişiminde genetik bir risk faktörü olmadığı belirlenmiştir (Lashkari & ark, 2016). BACE 1 Gen Polimorfizmleri Amiloid beta peptidleri, amiloidojenik olan ve amiloidojenik olmayan amiloid öncü protein (APP) işleme yolakları aracılığıyla alfa, beta ve gama sekretazlar ile işlenebilen APP nin bölünmesi sonucunda oluşmaktadır. Amiloid beta üretimi ve klerensi arasında ortaya çıkan dengesizliğin AH gibi nörodejeneratif bozuklukların patogenezinde önemli rol oynadığını gösteren amiloid kaskad hipotezi bulunmaktadır. Önceden farklı etnik popülasyonlar ile yapılmış olan çalışmalarda BACE 1 (Beta- Sekretaz 1) geninde meydana gelen polimorfizmlerin GG genotipi ve G alelinin veya CC genotipi ve C alelinin nörodejeneratif bozukluklar ile ilişkili olduğu belirlenmiştir. BACE 1 geninin sessiz bir mutasyonu olduğu bilinen rs gen polimorfizminin nörolojik hastalıklar ile ilişkisi yönünde birtakım belirsizlikler bulunmaktadır. APP işleme genlerindeki genetik varyantlar ve PH gelişme riski arasında ilişki olup olmadığını belirlemeyi amaçlayan bir çalışmada, APP işleme genleri ve PH gelişmesi arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Ancak BACE 1 gen polimorfizmlerinin PH gelişiminde genetik risk faktörleri olmadıkları saptanmıştır. BACE 1 rs gen polimorfizminin PH gelişimi ile ilişkisini araştıran bir çalışmada da bu gen polimorfizminin PH gibi nörolojik hastalıklarda etkili olabileceği belirlenmiştir. APP işleme yolağı üzerinde meydana gelen gen polimorfizmlerinin PH nin patogenezinde önemli rol oynadığı gösterilmiştir (Lange & ark, 2015). BNDF Gen Polimorfizmleri Merkezi sinir sisteminde yaygın olarak bulunan beyin kaynaklı nörotrofik faktör (BDNF) proteini, tropomiyozine bağlı kinaz B (TrkB) reseptörüne bağlanarak işlev görmektedir. BDNF proteini, nöronal büyümede, substantia nigradaki dopaminer

6 jik nöronların hayatta kalmasında ve farklılaşmasında, sinaptik plastisiteyi arttırmada önemli rol oynamaktadır. BDNF nin PH nin patogenezinde etkili olduğu öne sürülmüştür. BDNF nin SNpc de dopaminerjik nöronların kurulmasında önemli rol oynadığı bilinmektedir. BDNF ve TrkB, bu dopaminerjik nöronların büyük çoğunluğu tarafından eksprese edilmektedir. PH nin hayvan modellerinde nörotoksin kaynaklı nöron ölümüne karşı dopaminerjik nöronların korunmasında BDNF önemli rol oynamaktadır. BNDF, nörotrofiyi desteklemektedir ve nörotrofideki bozukluk veya azalmanin PH için etiyolojik bir faktör olduğu düşünülmektedir. BDNF geninde bilişsel ve motor süreçleri etkileyen önemli bir polimorfizm, Val66Met (rs6265) polimorfizmidir. Bu gen polimorfizmi ve PH gelişme riski arasındaki ilişkiyi araştırmak için çeşitli çalışmalar yapılmıştır. BDNF Val66Met gen polimorfizmi, BDNF geninin prodomain bölgesinde 66.pozisyonda Met/Val aminoasitleri ile Guanin/ Sitozin baz yer değiştirmesi sonucu oluşan tek nükleotid polimorfizmidir. Bu değişiklik sonucunda pro-bdnf öncül formunun sortilin ile etkileşimi azalmaktadır. Etkileşimin azalması da, BDNF dendritik dağılımında azalmaya, sekretuar granüllere BDNF taşınımının azalmasına ve BDNF nin sekretuar yolağında bozulmaya neden olmaktadır. PH gelişimi ve BDNF arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalarda farklı sonuçlar bulunumuştur. Japon popülasyonu ile gerçekleştirilmiş bir çalışmada, BDNF Val66Met gen polimorfizminin homozigot AA genotipinin ve A alelinin PH gelişiminde genetik bir risk faktörü olduğu belirlenmiştir. Diğer bazı çalışmalarda ise BDNF Val66Met gen polimorfizminin homozigot GG genotipi ve G aleli ile PH gelişme riski arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Brezilyalı popülasyon ile gerçekleştirilen bir çalışmada ise BDNF Val66Met gen polimorfizminin biliş üzerinde etkili olduğu sonucuna varılmıştır. Avrupalı bir popülasyonda yapılmış başka bir çalışmada yine bu polimorfizmin A alelininin PH gelişiminde önemli bir etkisinin olduğu bulunmuştur. Doğu Asya popülasyonu üzerinde yapılmış bir çalışmada ise, A alelinin PH hastalarında sağlıklı kontrollere kıyasla oldukça düşük olduğu belirlenmiştir. Asya popülasyonu ile yapılmış bir çalışmada BDNF Val66Met gen polimorfizminin heterozigot AG genotipinin koruyucu bir faktör olduğu belirlenirken, başka popülasyonlar ile gerçekleştirilen çalışmalarda A allelinin PH hastalığının gelişimine karşı koruyucu bir faktör olduğu saptanmıştır. Yapılmış tüm çalışmalardan çıkarılan sonuçlara göre BDNF Val66Met gen polimorfizminin A alel sıklığı dünyada çeşitli popülasyonlarda büyük oranda değişmektedir. Sahra-altı Afrikalı ve Amerikan yerli popülasyonlarında A alelinin hiç bulunmadığı, buna karşın Çinli popülasyonda ise A alelinin önemli ölçüde artmış olduğu belirlenmiştir (Cagni & ark, 2017). COX2 Gen Polimorfizmleri Siklooksijenaz-2 (COX2), inflamatuar yanıtta prostaglandinin sentezlenmesinde önemli rol oynayan bir enzimdir ve bu enzimin çeşitli kanserler ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. COX enzimi, PTGS2 (Prostaglandin-endoperoksit sentaz 2) geni tarafından kodlanmaktadır ve PTGS2 geni de kromozom 1q25.2-q25.3 üzerinde lokalize bir gendir. Glomerular podositlerde, renal arterlerde, damar endotelyal ve düz kas hücrelerinde eksprese edilen COX2 enzimi, böbrekte hidroelektrik ortam denge

7 sinin korunmasında ve mide bağırsak sisteminin mukoza bütünlüğünün korunmasında önemli rol oynamaktadır. PH ve çeşitli kanserlerin ortak noktası olduğu kabul edilen inflamasyon ortamı COX2 enziminin uyarılmasında işlev görmektedir. PH ile ilişkili olan bazı genlerde meydana gelen polimorfizmlerin kanser gibi farklı hastalıklar ile de ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Nöronal hücrelerin farklılaşması sonucunda PH hastalığı gelişebilirken; kanser hücrelerinin farklılaşması sonucunda kanserler gelişebilmektedir. COX2 geninde ortaya çıkan polimorfizmler ve PH gelişme riski arasındaki ilişkinin araştırılması ile ilgili çok fazla sayıda çalışma bulunmamaktadır. Çalışmalardan çıkarılan sonuçlara dayanılarak PH ve kanserin gelişiminde inflamatuar yanıtın rol oynadığı, COX2 enziminin prostaglandini sentezleme yolu ile PH gelişimi sonucunda nöronların bozulmasında etkin bir enzim olduğu düşünülmektedir. PH nin başlangıcında COX2 geninin etkili olduğu belirtilmiştir. Wang ve arkadaşları tarafından yapılmış bir çalışmada, COX2 enzimindeki ekspresyonun substantia nigrada 1-metil-4-fenil-1,2,3,6-tetrahidropiridin (MPTP) ile indüklenmiş PH üzerinde etkili olduğu bulunmuştur. Teismann ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilen başka bir çalışmada, nörodejeneratif süreci etkileyen COX2 geninin PH gelişiminde genetik bir risk faktörü olduğu belirlenmiştir. Lopez de Maturana ve arkadaşları tarafından da COX2 enziminin ekspresyonunun lösin yönünden zengin olan tekrar kinaz 2 tarafından düzenlendiği ve kinazın PH hastalarında inflamatuar yanıt ile ilişkili olduğu saptanmıştır. Daha önce gerçekleştirilmiş bir çalışmada, COX2 geninin promoter bölgelerinde ortaya çıkan -1290A>G, -1195G>A ve -765G>C gen polimorfizmleri ile PH gelişme riski arasındaki ilişki araştırılmıştır. Bu polimorfizmlerden -1290A>G ve -765G>C gen polimorfizmlerinin PH gelişiminde genetik olarak önemli risk faktörleri olmadıkları, ancak -1195G>A gen polimorfizminin GG genotipinin PH li hastalarda AA genotipine oranla daha fazla gözlendiği belirlenmiştir. Aynı çalışmada ayrıca COX2 geninin G-1290-A-1195-C765 haplotipinin PH gelişme riskinde azalma ile ilişkili olduğu bulunmuştur (Dai, Wu, & Li, 2015). CYP2D6 Gen Polimorfizmleri Sitokrom P450 geni kromozom 22q13 üzerinde lokalizedir ve CYP2D6 (Sitokrom P450 2D6) geni, sitokrom P450 ailesinin önemli bir üyesidir. CYP2D6 geninde meydana gelen polimorfizmlerden biri genin intron 3/ekzon 4 birleşiminde (CYP2D6*4), 1934.pozisyonunda Guanin/Adenin baz yer değiştirmesi ile karakterizedir. Bu polimorfizmde CYP2D6B veya CYP2D629B olarak adlandırılan mutant aleller belirlenmiştir. Bu gende ortaya çıkan polimorfizm sonucunda mrna da yer değiştirmeler meydana gelmekte ve erken stop kodonu oluşumu gerçekleşmektedir. Bu durum, debriskuin 4-hidroksilaz metabolizmasının zayıflamasına neden olmaktadır. Bu zayıflama, mutant*4 alelinin enzim işlev bozukluğu ile ilişkili olduğunu ve nörotoksik hasara yol açabileceğini göstermektedir. Nörotoksik hasarın gelişmesi sonucunda da daha yüksek nöronal kayıp oranı gözlenmekte ve daha erken yaşta PH gelişimi ile karşı karşıya kalınmaktadır. Armstrong, Smith ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilmiş bir çalışmada, CYP2D6*4 teki mutasyon sıklığı PH hastaları ve sağlıklı kontroller arasında karşılaştırılmış ve bu sıklığın PH hastalarında sağlıklı kon

8 trollere kıyasla iki kat arttığı saptanmıştır. Bu çalışmanın aksine, Plante-Bordeneuve, Atkinson ve arkadaşları tarafından yapılmış başka bir çalışmada, CYP2D6*4 teki mutasyon sıklığı bakımından PH li hasta ve sağlıklı kontrol grupları arasında anlamlı bir fark belirlenmemiştir. Kafkasyalı bir popülasyon ile gerçekleştirilmiş çalışmada ise CYP2D6*4G/A gen polimorfizmi ve PH gelişme riski arasında anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır. Birçok epidemiyolojik çalışmada, CYP2D6 gen polimorfizmleri ve PH yatkınlığı arasındaki ilişki araştırılmıştır ve elde edilen sonuçların çelişkili olduğu, etnik kökenlere göre farklılık gösterdiği bulunmuştur (Lu & ark, 2013). DNA Metil Transferaz Gen Polimorfizmleri Epigenetik mekanizmaların PH gelşiminde genetik ve çevre etkileşim mekanizmalarına aracılık ettiği düşünülmektedir. Önemli epidemik modifikasyonlardan biri olduğu bilinen DNA metilasyonu gen ekspresyonunu modüle etmektedir. Hayvan modellerinde meydana gelen PH de, global metilasyon ve insan alfa sinüklein ile PH hastalarının lökositlerinde meydana gelen DNA metilasyonlarında değişiklikler belirlenmiştir. PH nin genom çapında ilişki çalışmalarından yola çıkılarak gerçekleştirilmiş bir meta analizde beyin dokularında metilasyon ve ekspresyon ile ilişkili olan lokusların tanımlandığı gösterilmiştir. Bir başka çalışmada da, gen ya da protein aşağı regülasyonu ile ilişkili dopaminerjik nöronlarda transkripsiyon faktörlerinin artışının hipermetilasyonu gösterilmiştir. DNA metilasyon süreci, DNA-metil transferaz enzimleri (DNMT ler) aracılığı ile gerçekleşmektedir. Bu enzimler sayesinde, CpG dinükleotidinde sitozin pirimidin halkasının 5 pozisyonuna bir metil grubu eklenmektedir. DNA (sitozin-5)-metiltransferaz-1 (DNMT1) ve embriyonik gelişimi sırasında novo metilasyon paternleri oluşturulmasından sorumlu olan DNA (sitozin-5)-metiltransferaz-3 beta (DNMT3 beta) onarım enzimleridir. DNMT1 geninde oluşan polimorfizmlerin protein homeostazı ve otofajide önemli rollerinin bulunduğu ve böylece bu enzimlerin çeşitli nörodejeneratif bozukluklar ile ilişkili olduğu belirlenmiştir. DNMT3 beta geninde meydana gelen polimorfizmler ise özellikle psikiyatrik hastalıklarla ilişkili bulunmuştur ve bu hastaların post mortem beyin dokularında artmış DNA metilasyonu saptanmıştır. DNA metil transferaz gen polimorfizmleri ve yaşlanma ile kanser, psikiyatrik ve nörodejeneratif bozukluklar gibi hastalıklar arasında anlamlı ilişkilerin olduğu belirlenmiştir. İşlevsiz bir metilasyon paterninin DNMT3 beta polimorfizmi sonucunda etkilenmesi ile anormal protein birikimi gözlenmektedir ve nörodejeneratif sürecin gelişmesi yönünde daha geniş bir etki gösterilmektedir. PH nin epigenetik mekanizmalarına bakıldığında; CpG insan alfa sinüklein intron 1 adacıklarında gerçekleşen DNA metilasyonu ve PH hastalarının beyinlerinde insan alfa sinüklein CpG nin demetilasyonu sonucunda insan alfa sinüklein gen ekspresyonu düzenlenmektedir. Ayrıca yapılan çalışmalarda lökositlerdeki insan alfa sinükleininde metilasyonu araştırılmış ve farklı sonuçlar elde edilmiştir. Bir çalışmada, PH ve CpG-2 adasının hipometile olması arasında anlamlı bir ilişki bulunurken; başka bir çalışmada PH nin lökositlerindeki DNA larında alfa sinükleinin metilasyonunda değişiklik olmadığı belirlemiştir. Bunların yanısıra hayvan modellerinde artmış yaş ile ilişkili olarak artmış bir global metilasyon belirlenmiştir. Global metilasyondaki artma ise dopamin, norepinefrin ve serotonin tüken

9 mesine neden olarak asetilkolin artışı, hipokinezi ve titremenin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bu yüzden PH de artmış metilasyonun indükleyici bir faktör olduğu düşünülmektedir. DNMT3 beta rs gen polimorfizmi, genin kodlanmamış bölgesinde lokalizedir. Bu gen polimorfizminin fonksiyonu hala belirsiz olmasına rağmen, yapılmış in vitro çalışmalarda DNMT3 beta promoter aktivitesinin belli bir oranda arttığı gözlenmiştir. Buradan yola çıkarak, PH hastalarında bu genlerin metilasyon ve ekspresyonunun artması sonucunda DNMT3b ekspresyonunun da yukarıya doğru düzenlenebileceği düşünülmektedir. Daha önce yapılan çalışmalarda DNMT3 beta rs gen polimorfizminin T aleli azalmış kanser riski ile ilişkili bulunmuşken, başka bir çalışmada PH için genetik bir risk faktörü olarak bulunmuştur. Aynı çalışmada, DNMT1 gen polimorfizmleri bakımından PH li hasta ve sağlıklı kontrol grupları arasında anlamlı bir ilişki belirlenmemiştir. Sonuç olarak son zamanlarda gerçekleştirilmiş çalışmalarda, kanser gelişme riski ve nörodejeneratif bozukluk gelişme riski arasında ters bir ilişki gözlenmiştir. PH gibi nörodejeneratif bozuklukları olan bireylerin bazı kanser çeşitlerine karşı korunmakta oldukları ortaya çıkmıştır ve kanserin anormal hücre proliferasyonuna karşı, PH de hücre ölümüne yatkınlık gösteren metilasyon paternleri tarafından bireyin korunabildiği gösterilmiştir (Pezzi & ark, 2017). GSTs Gen Polimorfizmleri Glutatyon S-transferazları (GSTs ler) sitozolik bir enzim ailesidir ve çeşitli eksojen ve endojen reaktif türlerin detoksifikasyonunda önemli rol oynamaktadırlar. Okdidatif stresi hafifleten ve sudaki çözünürlüğü arttıran GST ailesi, toksik maddelerin vücuttan uzaklaştırılmasında etkilidir. Ayrıca mukoza zarları yolu ile vücuda girebilen ksenobiyotik kimyasallara karşı etkin bir koruma görevi görmektedirler. GSTA, GSTK, GSTD, GSTW, GSTM, GSTP, GSTE ve GSTQ olmak üzere sekiz farklı GST tipi bulunmaktadır. Daha önce yapılmış çalışmalarda, GST gen polimorfizmleri ve PH gelişme riski arasındaki ilişki araştırılmıştır. GSTT1 geninin kromozom 22q11.23 üzerinde, GSTM1 geninin kromozom 1p13.3 üzerinde ve GSTP1 geninin kromozom 11q13 üzerinde lokalize olduğu bilinmektedir. GSTM1 ve GSTT1 aktivitelerinde fenotipik yokluk, bu genlerde meydana gelen homozigot delesyonlardan kaynaklanmaktadır. GSTP1-104, genin fonksiyonunda değişikliğe neden olan A/G baz yer değiştirmesi ile karakterize iken; GSTP1-114, genin fonksiyonunu değiştirebilen C/T baz yer değiştirmesi ile karakterizedir. GSTM1 polimorfizmlerinin kodlama bölgelerinde farklı katalitik aktiviteler gözlenmektedir. Sıfır genotipi olarak bilinen homozigot delesyon polimorfizmi GSTM1 genidir. GSTM1 sıfır genotipinin protein enzim aktivitelerini göstermediği, enzim aktivitesinde eksikliğe yol açabildiği ve PH gelişme riskini arttırarak nöronal ölüme yol açabildiği belirlenmiştir. Önceden gerçekleştirilmiş çeşitli çalışmalarda, GSTM1 gen polimorfizmlerinin PH gelişme riski üzerinde genetik rolünün olup olmadığı araştırılmış ve bu çalışmalarda çelişkili sonuçlar elde edilmiştir. Pinhel ve arkadaşları tarafından belli bir popülasyon ile gerçekleştirilmiş çalışmada, PH li hasta ve sağlıklı kontrol grupları arasında GSTT1/GSTM1 genetik polimorfizmleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Stroombergen ve arkadaşları tarafından yapılmış başka bir çalışmada ise GSTM1-49 -

10 ve GSTT1 genlerinde meydana gelen delesyonların özellikle erkeklerde PH gelişme riski ile ilişkili oldukları bulunmuştur. PH nin alt grupları ile yapılmış bir çalışmada da, Kafkas popülasyonunda GSTM1 gen polimorfizmleri ve PH gelişme riski arasında anlamlı bir ilişki olduğu, buna karşılık Asya popülasyonunda bu gen polimorfizmleri ve PH gelişme riski arasında anlamlı bir ilişki olmadığı belirlenmemiştir. Avrupalı popülasyon ile gerçekleştirilen bir meta analizde de GSTM1 delesyon gen polimorfizmi PH gelişiminde genetik bir risk faktörü olarak belirlenmiştir. PH gelişme riski ve GSTs gen polimorfizmlerinin ilişkisinin değerlendirilmesi yönünde daha kapsamlı çalışmalar gerçekleştirilmelidir (Weikang & ark, 2016). HNMT Gen Polimorfizmleri Beyinde depolanan histamin, özellikle mast hücrelerinde, posterior bazal hipotlamusun tuberomamiller çekirdeğinin histaminerjik nöronlarında salınmaktadır. Bu çekirdekten striatum, talamus, serebral korteks ve hipokampus gibi beynin diğer bölgelerine histaminerjik lifler uzanmaktadır. Histamin önemli metabotropik histamin reseptörleri (HR) aracılığı ile etki etmektedir. Bu reseptörler arasında G-protein bağlı olan HRH1, HRH2, HRH3 ve HRH reseptörleri bulunmaktadır. Merkezi sinir sisteminde nörotransmitter salınımına neden olduğu bilinen reseptör HRH3 reseptörüdür. Histamin sentezinden sorumlu olan enzim histidin dekarboksilaz enzimidir. Beyinde ve periferal dokularda histamin inaktivasyonunda önemli rol oynayan enzimler ise histamin N-metiltransferaz (HNMT) ve diamin oksidaz (ABP1) enzimleridir. Sıçanlar ile yapılmış çalışmalarda, sıçanların substantia nigrasında histamin infüzyonu ile nöronal ölüm ve inflamatuar etkinin indüklenebildiği gösterilmiştir. Son zamanlarda yapılan çalışmalar histaminin PH patogenezinde önemli bir rol oynadığını düşündürür niteliktedir. HNMT C134T (Thr105IIe) (rs ), enzim aktivitesinin azalması ile ilişkili bir gen polimorfizmidir ve bu polimorfizm genin 4.ekzonunda Sİitozin/Timin baz değişimi sonucunda aminoasit değişimi ile karakterizedir. Bu gen polimorfizminin DD genotipi ve PH gelişme riski arasındaki ilişkinin karşılaştırılması bakımından yapılmış çalışmalarda farklı sonuçlar elde edilmiştir. Kafkas ve Asya popülasyonları ile gerçekleştirilmiş çalışmalarda, HMNT (rs ) gen polimorfizmi ve artmış PH gelişme riski arasında anlamlı bir ilişki belirlenmiştir. Histaminin PH gelişimi üzerinde genetik rolünün olup olmadığını araştıran ilişkilendirme çalışmalarında, ABP1 His645Asp gen polimorfizmi, HRH1 (Leu449Ser) (rs ) gen polimorfizmi ve HRH2 (G1018A) (rs ) gen polimorfizminin PH gelişiminde genetik risk faktörleri olmadıkları belirlenmiştir. Histaminin HNMT tarafından aktive olduğu mekanizma, bir histamin inaktif metaboliti olan N-metilhistaminin ve S-adenozil metiyoninden metil grubunun imidazol halkasında Np2 atomuna aktarılması sonucunda oluşmaktadır. HMNT (rs ) minör aleli ile azalmış HNMT aktivitesi, artmış beyin histamin düzeyleri ve artmış HNMT mrna seviyeleri arasında anlamlı ilişkiler belirlenmiştir. Daha önce gerçekleştirilmiş bir meta analiz çalışmasında da merkezi sinir sisteminde azalmış histamin metabolizması ve PH gelişimine karşı koruyucu rolü arasında anlamlı ilişki saptanmıştır. HMNT (rs ) gen polimorfizminde rs t alelinin PH gelişme riskine karşı koruyucu rolünün olduğu gösterilmiştir (Jime nez-jime nez & ark, 2016)

11 MAO Gen Polimorfizmleri Monoamin oksidazlar (MAO lar), flavin monoamin oksidaz ailesinin üyelerinden biridir. MAO ailesi; dopamin, adrenalin ve triptomin gibi monoaminlerin oksidasyonunun katalizlenmesinde önemli rol oynamaktadırlar. Ayrıca, vücuttaki çoğu hücre tipinde özellikle karaciğer, beyin ve böbrek histositisinde mitokondrinin dış kısmına bağlanan MAO lar, biyojenik ve ksenobiyotik aminlerin oksidatif deaminasyonunda, merkezi sinir sisteminde ve periferik dokularda nöroaktif, vazoaktif aminlerin metabolizmalarında etkin rol oynamaktadırlar. İnsanların nöronlarında ve astroglialarda yer alan MAO ların substrat seçicilikleri ve inhibitörlere duyarlılıkları bakımından MAO-A ve MAO-B şeklinde sınıflandırıldıkları bilinmektedir. İnsan MAO-A ve MAO-B genleri X kromozomunun kısa kolu üzerinde birlikte bulunmaktadırlar ve bu kromozom Xp11.23 ile Xp11.4 bantları arasındadır. Bu genler intron-ekzon organizasyonları aynı olan 15 ekzon içermektedir. MAO geni merkezi sinir sisteminde dopaminerjik nörotransmitterlerin engellenmesinde etkili olduğundan bu gende meydana gelen polimorfizmler ve PH gelişimi arasında önemli bir ilişki olduğu belirtilmiştir. MAO genlerinin çeşitleri olan MAO-A ve MAO-B genetik varyasyonlarının da PH gelişiminde etkili oldukları düşünülmektedir. Monoamin oksidaz formu olan MAO-A nın MAO-B ile birçok ortak özelliği bulunmaktadır ve bu izoformlar dopamin metabolizmasında etkilidir. MAO-B, substantia nigra içindeki dopamin metabolizmasında önemli rolü olan bir enzimdir ve bu enzim sayesinde hidrojen peroksit üretimi katalize edilebilmektedir ve sonuç olarak PH gelişimine yol açabilmektedir. Önceden gerçekleştirilmiş çalışmalarda MAO-A (rs CNT) ve MAO-B intron 13G/A (rs ANG) gen polimorfizmleri ile PH gelişme riski arasında anlamlı ilişkiler saptanmıştır. MAO-B intron 13G/A (rs ANG) gen polimorfizmi sonucunda mrna kısalması ve MAO-B nin enzim aktivitesinde azalma gözlenmektedir. Bu çalışmanın tersine, diğer bazı çalışmalarda ise bu gen polimorfizmlerinin PH gelişiminde genetik risk faktörleri olmadıkları belirlenmiştir. Başka bir meta analiz çalışmasında da, bu gen polimorfizmlerinin PH gelişimi üzerine etkili oldukları gösterilmiştir ve MAO-A rs CNT gen polimorfizminin CC genotipinin armış PH riski ile anlamlı derecede ilişkili olduğu, MAO-B intron 13G/A (rs ANG) gen polimorfizminin artmış AA genotipi ve A alel sıklığının PH gelişiminin başlangıcında etkili olduğu saptanmıştır. MAO-B intron 13G/A (rs ANG) gen polimorfizminin G aleli, azalmış MAO-B aktivitesi ile ilişkili olduğundan G alelinin PH gelişiminde koruyucu rol oynadığı düşünülmektedir. Bialecka ve arkadaşları tarafından yapılmış bir çalışmada ise MAO-B intron 13G/A (rs ANG) gen polimorfizminin AA genotipinin ve A alelinin PH nin erken başlangıcında etkili risk faktörleri oldukları bulunmuştur (Sun & ark, 2014). MTHFR Gen Polimorfizmleri 5,10-metilentetrahidrofolat redüktaz (MTHFR) geni, PH gelişiminde rol oynayan önemli aday genlerden biridir. Metiyonin demetilasyonundan türetilmiş sülfür içeren bir metabolit olan homosistein, artmış oksidatif stres, DNA hasarı ve apoptoz ile eksitotoksisiteyi tetiklemekte ve böylece nörodejenerasyonun patofizyolojisinde rol

12 oynamaktadır. MTHFR geninde ortaya çıkan mutasyonlar sonucunda MTHFR enzim aktivitesinde azalmalar meydana gelmektedir. Bunun sonucunda da homosistein düzeyleri artmakta ve hiperhomositeinemi gelişmektedir. MTHFR gen polimorfizmleri ve PH gelişme riski arasındaki ilişkiyi araştırmaya yönelik çalışmalarda, farklı popülasyonlarda farklı sonuçlar elde edilmiştir. MTHFR geninde meydana gelen polimorfizmlerden en yaygın olanlar, MTHFR enzim aktivitesinin etkilenmesine ve bu yolla hiperhomosisteinemiye yol açarlar. MTHFR gen polimorfizmlerinden biri olan C677T gen polimorfizmi Alanin/Valin yer değiştirmesine neden olurken; A1298C gen polimorfizminde Glutamin/Alanin yer değiştirmesi ortaya çıkmaktadır. MTHFR C677T gen polimorfizminin CT ve TT genotiplerinin enzim aktivitesinde %60 ve %30 oranında bulunduğu bilinmektedir. MTHFR A1298C gen polimorfizminde ise CC genotipi %60 oranında enzim aktivitesine sahiptir. MTHFR gen polimorfizmlerinin genetik olarak risk faktörleri olup olmadıkları çeşitli hastalıklarda araştırılmıştır. Yapılmış bir meta analizde MTHFR C677T gen polimorfizmi ve PH gelişme riski arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Buna karşın Kafkasyalı bir popülasyonda MTHFR C677T gen polimorfizminin TT/CT genotiplerinin CC homozigot genotiplerine oranla daha yüksek bir PH gelişme riski ile ilişkili oldukları belirlenmiştir. Zhu ve arkadaşları tarafından Asyalı bir popülasyon ile gerçekleştirilmiş çalışmada ise MTHFR C677T gen polimorfizminin T alelinin PH gelişiminde genetik risk faktörü olduğu bulunmuştur. Çin Han popülasyonu ile yapılmış başka bir çalışmada, T aleli ile PH gelişme riskinin azalması arasında anlamlı bir ilişki gösterilmiştir. Diğer önemli bir polimorfizm olan MTHFR A1298C gen polimorfizminin AC heterozigot genotipinin ve AC/CC genotiplerinin AA genotipleri ile karşılaştırıldıklarında artmış PH ile ilişkili oldukları saptanmıştır. Bu çalışmaların tersine Wu ve arkadaşlarının yapmış olduğu bir çalışma sonucunda MTHFR A1298C gen poliorfizminin PH gelişme riski üzerinde önemli bir etkisinin olmadığı belirlenmiştir (Liu & ark, 2018). NAT2 Gen Polimorfizmleri İlaçların ve çevresel toksinlerin metabolizmasında önemli rol oynayan N-asetiltransferazlar (NAT lar), asetiltransferazı asetilkoenzim A dan aromatik amine, heterosiklik amine ya da hidrazin bileşiğine katalize etmektedirler. NAT proteinleri değişken enzim aktivitesine sahiptir ve bu proteinlerin üretilmesinde NAT1 ve NAT2 de oluşan genetik polimorfizmler etkilidir. Bu nedenle NAT1 ve NAT2 gen polimorfizmlerinin ilaca bağlı toksisiteler ve PH gelişmesi ile ilişkili olduğu belirlenmiştir. Bu polimorfizmler yavaş veya hızlı asetilasyonlara yol açmaktadırlar. Yavaş asetillenme, yetersiz detoksifikasyona yol açabilmektedir. NAT2 gen polimorfizmleri ve PH gelişme riski arasındaki ilişkileri belirlemek için çalışmalar yapılmıştır, ancak yapılan çalışmalarda değişik sonuçlar bulunmuştur. Bu çalışmaların bazılarında PH gelişme riski ve NAT2 deki yavaş asetilatör genotipleri arasında anlamlı bir ilişki belirlenmiştir. Avrupalı popülasyon ile gerçekleştirilmiş bir çalışmada, yavaş asetilatör genotiplerinin PH gelişmesinde genetik risk faktörleri oldukları saptanmıştır. Polonyalı bir popülasyonda yapılmış başka bir çalışmada psikiyatrik PH ile yavaş asetilatörler arasında anlamlı bir ilişki bulunmuş ve yavaş asetilatörlerin psikiyatrik PH hastalarında anlamlı derecede yüksek olduğu belirlenmiştir

13 Hongkong Çin popülasyonu ile gerçekleştirilmiş bir çalışmada da NAT2 gen polimorfizmlerinin genotipleri PH gelişiminde etkili oldukları belirlenmiştir. Hint popülasyonunda ise c.590g>a ve 857G>A gen polimorfizmlerinin erken başlangıçlı PH de; c.282c>t gen polimorfizminin de geç başlangıçlı PH de genetik risk faktörleri oldukları saptanmıştır. Sporadik PH liler ile yapılmış bir çalışmada ise NAT2 genotipleri sporadik PH hastaları hasta ve sağlıklı kontrol grupları arasında karşılaştırılmış ve anlamlı bir ilişki belirlenmemiştir. Erken başlangıçlı PH li hastalarda yavaş asetilatör tipleri daha yüksek sıklıkta gözlenmiştir. Dupret ve arkadaşlarının Fransız popülasyonu ile gerçekleştirdikleri çalışmalarında PH li hastalar ve sağlıklı kontroller arasında yavaş asetilatör dağılımlarında anlamlı farklılık bulunmamıştır (Borlak & Reamon-Buettner, 2006). RAGE Gen Polimorfizmleri PH patogenezinde iflamasyonun oldukça önemli rol oynadığı gösterilmiştir. İmmünglobülin ailesinin bir multiligand reseptörü olan RAGE (İleri Glikozilasyon Son Ürün Reseptörü), PH gibi nörodejeneratif hastalıkların gelişiminde önemli rol oynamaktadır ve geniş ligandlar topluluğuna bağlanarak işlev görmektedir. Bu ligandların patolojik düzeylerde birikmesi sonucunda ise RAGE ekspresyonu uyarılmakta ve duruma özel sinyal kaskadları aktive edilmektedir. İnflamasyon durumunda ACE ligandı ve RAGE bağlanması gerçekleşmektedir. Bu bağlanma, nöronlarda ve mikroglial hücrelerde çeşitli yolakları aktive etmektedir. RAGE geni 11 ekzon içermektedir ve kromozom 6p21.3 üzerinde lokalizedir. RAGE gen polimorfizmleri ve çeşitli nörodejeneratif hastalıklar arasında ilişki bulunduğunu gösteren bazı çalışmalar mevcuttur. ACE ve RAGE genleri arasındaki ilişkinin PH gelişiminde önemli olduğu düşünülmektedir. Ancak RAGE gen polimorfizmlerinin sadece Çin-Han popülasyonu için PH gelişiminde genetik risk faktörleri oldukları bildirilmiştir. RAGE G82S (rs ) gen polimorfizmi, genin ligand bağlama aktivitesini ve dolayısıyla hücresel sinyalizasyonu etkileyebilen bir polimorfizmdir. Bu polimorfizm genin V-domainini kodlamaktadır. Önceden gerçekleştirilmiş çalışmalarda, RAGE G82S gen polimorfizminin 82S alelinin RAGE aktivasyonu ve artmış inflamatuar mediatör üretimi ile ilişkili olduğu belirlenmiştir. Hudson ve arkadaşları tarafından yapılmış bir çalışmada da, RAGE geninin promoter bölgesinde meydana gelen -429T/C (rs ), -374T/ A (rs ) ve 63 baz çift insersiyon/delesyon gen polimorfizmlerinin -429C, -374A ve 63 baz çift delesyon alellerinin sırasıyla gen ekspresyonunda sırasıyla iki, üç ve dört kat artış ile ilişkili oldukları bulunmuştur. Gao ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilmiş bir çalışmada, 374T/A (rs ) gen polimorfizminin PH gelişiminde önemli risk faktörü olduğu saptanmıştır. Türk popülasyonu ile gerçekleştirilmiş bir kohort çalışmasında, RAGE G82S gen polimorfizminin 82S alelinin PH gelişimi için genetik bir risk faktörü olduğu belirtilmiştir. Bunun yanısıra -429T/C (rs ), -374T/A (rs ) promoter gen polimorfizmlerinin-429c, -374A alellerinin artmış PH riski ile ilişkili olabileceği ve RAGE geninin transkripsiyonel aktivitesi üzerinde etkili oldukları bildirilmiştir. RAGE gen polimorfizmleri ve PH gelişme riski arasındaki ilişkiyi belirleyebilmek için daha kapsamlı kohort çalışmalarının yapılması gerekmektedir (Cilingir, 2017)

14 RIT2 Gen Polimorfizmleri RIT2 (Ras benzeri GTP bağlyıcı protein 2), plazma membranı üzerinde lokalize olan küçük guanozin trifosfat bağlayıcı proteinlerin Ras ailesinin bir üyesidir. Nöronlarda spesifik olarak eksprese edilen RIT2, özellikle substantia nigra içindeki dopaminerjik nöronlarda eksprese edilmektedir. RIT2, PH için yatkınlık genleri olarak bilinen genlere bağlanarak buradan fosforilaz kinaz olduğu bilinen kalmodulin 1 e bağlanmaktadır. Doğrudan dopamin taşıyıcısı ile etkileşen RIT2, internalizasyonda ve fonksiyonel aşağı regülasyonda aracılık ederek önemli rol oynamaktadır. Postmortem PH ve sağlıklı kontroller karşılaştırıldığında PH li hastaların substantia nigralarında sağlıklı kontrollere oranla RIT2 ekspresyonunda azalma gözlenmiştir. Ponkratz ve arkadaşları tarafından yapılmış bir meta analiz çalışmasında, PH ile ilişkili yeni bir lokus olarak rs lokusu tanımlanmışken; Nails ve arkadaşları tarafından beyaz popülasyon ile gerçekleştirilmiş başka bir çalışmada, rs lokusunun PH gelişmesinde genetik risk faktörü olduğu belirlenmiştir. Asya popülasyonu ile yapılmış bir meta analiz çalışmasında da rs gen polimorfizminin PH gelişme riski ile anlamlı olarak ilişkili olduğu saptanmıştır. Lin ve arkadaşlarının Tayvanlı bir popülasyon ile gerçekleştirdikleri çalışmada ise rs gen polimorfizminin PH gelişiminde genetik risk faktörü olmadığı sonucuna varılmıştır. Buradan yola çıkarak, RIT2 geninde oluşan polimorfizmlerin PH gelişimi için risk faktörleri oldukları belirlenmiştir. Farklı popülasyonlar ile gerçekleştirilen replikasyon çalışmalarında, rs gen polimorfizmi ve PH gelişme riski arasındaki ilişki araştırılmış ve farklı sonuçlar bulunmuştur (Lu & ark, 2015). SCNA Gen Polimorfizmleri PH nin patogenezi ile ilişkili Lewy organları adı verilen bir protein kompleksinin parçası olarak bilinen alfa sinüklein (SNCA) geni, presinaptik bir protein ürününü kodlamaktadır ve bu genin PH ile ilişkili önemli yolaklarda rol oynadığı düşünülmektedir. SNCA düzeyleri ve PH gelişme riski arasında ilişki olduğu ve bu düzeylerin PH nin teşhisinde önemli bir belirteç olduğu öne sürülmektedir. Farklı popülasyonlarda SNCA geninin farklı bölgelerinde çeşitli polimorfizmler ile PH arasındaki ilişkilerin belirlenmesine yönelik çalışmalar yapılmıştır. SNCA geninin 5 veya 3 UTR bölgelerinde ortaya çıkan polimorfizmler sonucunda transkripsiyon faktörlerinin bağlanmasında değişmeler gerçekleşmekte ve genin promoter aktivitesi ile mir- NA ların bağlanması etkilenmektedir. PH nin etiyolojisinde önemli etkisi olduğu düşünülen genlerde meydana gelen polimorfizmler ve PH gelişimi arasında ilişki olduğu gösterilmiştir. Yu ve arkadaşları tarafından Çin populsyonu ile yapılmış bir çalışmada, SNCA geninde meydana gelen intronik rs gen polimorfizmi ve PH gelişme riski arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Tayvanlı bir popülasyon ile gerçekleştirilmiş kohort çalışmasında, SNCA genindeki promoter bölge yakınlarında bulunan rs ve rs gen polimorfizmleri ile genin 3 UTR bölgesinde yer alan rs ile rs gen polimorfizmlerinin PH gelişimindeki olası rolleri araştırılmıştır. Bir çalışmada, promoter bölge yakınlarında bulunan rs ve rs gen polimorfizmleri ile PH gelişme riski arasında anlamlı

15 bir ilişki bulunmuşken; 3 UTR bölgesinde bulunan rs gen polimorfizmi ile PH gelişiminin ilişkili olduğu, ancak aynı bölgedeki rs gen polimorfizmi ile ilişkili olmadığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca rs gen polimorfizminin CC genotipi ile C alelinin PH gelişme riskini arttırdıkları, rs gen polimorfizminin ise CC genotipi ile C alelinin ve rs gen polimorfizminin GG genotipinin azalmış PH riski ile ilişkili olduğu saptanmıştır. Matta ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmalarda da SNCA gen polimorfizmleri PH gelişiminde genetik risk faktörleri olarak belirlenmiştir. Han-Çin popülasyonunda gerçekleştirilmiş yakın tarihli bir çalışmada da rs promoter gen polimorfizminin sporadik PH gelişiminde etkisinin olduğu gösterilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri nde gerçekleştirilmiş bir çalışmada ise rs ve PH gelişme riski arasında anlamlı bir ilişki olmadığı halde, SCNA geninin bazı diğer polimorfizmlerinin PH gelişiminde risk faktörleri olabilecekleri belirtilmiştir. SNCA gen polimorfizmleri ve PH gelişme riski arasındaki ilişkiyi araştırmaya yönelik yapılmış çalışmalardan çıkarılan genel sonuca göre SNCA geninin ve bu gende oluşan polimorfizmlerin PH riski üzerine etkisinin olduğu bulunmuştur (Rahimi & ark, 2017). Sitokin Gen Polimorfizmleri Enfeksiyonun, PH gelişme riskini arttırabilecek faktörlerden birisi olduğu düşünülmektedir. Daha önceden yapılmış çalışmalarda, PH li hastaların ve hayvan modellerinin aktive mikroglialar ile artmış inflamatuar mediatör düzeyleri belirlenmiştir. Sitokinler gibi inflamatuar moleküller nöroinflamatuar süreçlerde üretilmektedir ve bu moleküller, nöronal dejenerasyonun ilerlemesinde önemli rol oynamaktadırlar. Çeşitli sitokin reseptör tiplerinin orta beyinde dopaminerjik nöronlarda eksprese edildikleri bilinmektedir. PH ile ilgili in vitro bir çalışmada, nöroproteksiyon, sitokin reseptörleri için nötralize edici antikorlar kullanılarak sağlanabilmiştir. Çeşitli çalışmalarda, PH li hastaların serumlarında, beyin omurilik sıvılarında tümör nekroz faktör-alfa (TNF-alfa), interlökin-1 beta (IL-1 beta) ve interlökin-6 (IL-6) düzeylerinde anlamlı derecede artış olduğu gözlenmiştir. İnterlökin-1 alfa (IL-1 alfa), IL-1 beta, IL-1 reseptör antagonisti (IL-1RA), TNF-alfa, IL-6 ve IL-10 önemli sitokin gen polimorfizmlerindendir. Liu ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilmiş bir çalışmada, IL-1 alfa-889 ve IL-1 beta-511 gen polimorfizmleri ile artmış PH gelişme riski arasında anlamlı bir ilişki bulunmamış olmasına rağmen, IL-1 beta-511 gen polimorfizminin TT genotipinin PH gelişiminde koruyucu etkilerinin olduğu gösterilmiştir. Asyalı bir popülasyonda gerçekleştirilmiş meta analiz çalışmasında TNF-alfa-1031 gen polimorfizminin CC genotipinin artmış PH riski ile ilişkili olduğu ve bu polimorfizmin C alelinin artmış TNF-alfa gen transkripsiyonu ile ilişkili olduğu belirlenmiştir. Diğer bazı çalışmalarda da proinflamatuar bir etkiye sahip olan IL-6 da IL gen polimorfizminin C alelinin azalmış PH ile dolayısıyla azalmış IL-6 ekspresyonu ile ilişkili olduğu bulunmuştur. İnflamatuar sitokinlerden biri olan IL-1RA VNTR gen polimorfizmi ve PH gelişimi arasındaki ilişkiyi araştıran bir çalışmada da IL-1RA VNTR 2 alelinin PH de koruyucu bir faktör olduğu belirtilmiştir. Yapılmış başka çalışmalarda, IL-1RA VNTR 2 alelinin insan monositlerinde artmış IL-1RA düzeyleri ile ilişkili olduğu saptanmıştır (Ketan Xiao & Ben-yan, 2012)

16 Tau ve Saitohin Gen Polimorfizmleri Tau geninin Lewy cisimciklerinin önemli bir bileşeni olmadığı, PH de nörofibriler yumakların gözlenmediği bilinmektedir. Ancak bir SNCA Tau ya bağlandığı zaman, Tau fosforilasyonu uyarılabilmektedir. Fibriller agregatlar oluşmasa bile, Tau nun aşırı ekspresyonu sonucunda nöron ölümü gerçekleşebilmektedir. Gen lokalizasyonu ve beyin ekspresyonu nedeni ile PH gelişiminde önemli diğer bir risk faktörü de Saitohin genidir. Saitohin geni de Tau geninin intro 9 unda tanımlanmış bir gendir. Tau ve Saitohin genlerinin her ikisinde ortak olan düzenleyici elementler bulunmaktadır ve beyin içindeki doku ekspresyon dağılımları örtüşmektedir. CpG adaları olarak bilinen düzenleyici unsurların, Tau geninde ekzon 1 de, Saitohin geni yakınlarında ekzon 9 da etkili oldukları, Tau ve Saitohin genlerinin transkripsiyonunun düzenlenmesinde rol oynadıkları belirlenmiştir. Bağlantı dengesizliğinde olan Tau ve Saitohin genlerinde meydana gelen polimorfizmlerin PH gelişimi için genetik risk faktörleri olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca Tau geninde oluşan genetik polimorfizmlerin PH ile motor semptomların birlikte olduğu taupatiler ile ilişkili oldukları düşünülmektedir. Tau geninin PH ile ilişkili olduğunu gösteren çeşitli çalışmalar bulunmaktadır. Bu çalışmaların tersine Tau geninin PH gelişiminde genetik bir risk faktörü olmadığını gösteren çalışmalar da bulunmaktadır. Geniş bir popülasyon ile gerçekleştirilmiş çalışmada, PH li hastalar ve sağlıklı kontroller arasında yapılan karşılaştırmada, PH li hasta grubunda sağlıklı kontrollere göre daha yüksek H1 homozigotu gözlenmiştir ve Saitohin geninin A/G polimorfizminin H1 haploiti ile dengesiz bir bağlantı içinde olduğu saptanmıştır (Levecque & ark, 2004). Vitamin D Reseptör Gen Polimorfizmleri D vitamininin fonksiyonlarının önemli mediatörü olan vitamin D reseptör (VDR); 1, 25-dihidroksinin vitamin D3 e bağlanması ile aktive edilmektedir ve vitamin D de yer alan hedef genlerin promoter bölgelerinde ekspresyonun düzenlenmesi için vitamin D ye duyarlı olan elementlerle etkileşmektedir. Kromozom 12q12 üzerinde yer alan insan VDR geni 8 ekzon ve 7 introndan oluşmaktadır. En fazla substantia nigra nın dopaminerjik nöronlarında eksprese edilen VDR geni ile ilgili ratlarda gerçekleştirilmiş bir çalışmada, bu ratlarda VDR geninin kas ve motor bozukluklarının gelişmesi ile ilişkili olduğu gözlenmiştir. Finlandiya da gerçekleştirilmiş bir kohort çalışmasında düşük serum D vitamini düzeyleri ve yüksek PH riski arasında anlamlı bir ilişki olabileceği sonucuna varılmıştır. PH nin patogenezinde VDR nin önemli rol oynadığı düşünülmektedir. VDR genlerinde oluşan 60 dan fazla sayıda polimorfizm bulunmaktadır. Bu polimorfzimlerden VDR geninin 3 ucunda yer alan Apa I, Bsm I, Fok I ve Taq I gen polimorfizmleri ile PH gibi nörodejeneratif hastalıklar arasındaki ilişkiler araştırılmış ve bu çalışmalardan değişik sonuçlar çıkarılmıştır. Ekzon 2 de lokalize olan Fok I gen polimorfizmi, VDR geninin başlangıç kodon polimorfizmidir. VDR genlerinde meydana gelen polimorfizmler sonucunda D vitamini için reseptör afinitesi değişmekte ve buna bağlı olarak reseptör aktivasyonu etkilenmektedir. Butler ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilmiş bir çalışmada VDR genlerinin PH gelişiminde etkili oldukları belirlenmiştir. Yapılmış çalış

Parkinson Hastalığı ile α-sinüklein Geni Polimorfizmlerinin İlişkisinin Araştırılması

Parkinson Hastalığı ile α-sinüklein Geni Polimorfizmlerinin İlişkisinin Araştırılması İ.Ü. CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ TIBBİ BİYOLOJİ ANABİLİM DALI Parkinson Hastalığı ile α-sinüklein Geni Polimorfizmlerinin İlişkisinin Araştırılması Araş.Gör. Yener KURMAN İSTANBUL

Detaylı

ETKİN İLAÇ KULLANIMINDA GENETİK FAKTÖRLER. İlaç Kullanımında Bireyler Arasındaki Genetik Farklılığın Mekanizması

ETKİN İLAÇ KULLANIMINDA GENETİK FAKTÖRLER. İlaç Kullanımında Bireyler Arasındaki Genetik Farklılığın Mekanizması ETKİN İLAÇ KULLANIMINDA GENETİK FAKTÖRLER İlaç Kullanımında Bireyler Arasındaki Genetik Farklılığın Mekanizması Absorbsiyon İlaç hedefleri Dağılım Hastalıkla ilgili Metabolizma yolaklar Atılım Farmakokinetik

Detaylı

Açıklama 2012-2013. Araştırmacı: Yok. Danışman: Yok. Konuşmacı: Yok

Açıklama 2012-2013. Araştırmacı: Yok. Danışman: Yok. Konuşmacı: Yok Açıklama 2012-2013 Araştırmacı: Yok Danışman: Yok Konuşmacı: Yok ALKOL BAĞIMLILIĞINDA DOPAMİNERJİK SİSTEM GENETİĞİ Dr.Erhan Akıncı Plutarchos (M.S. 45-120) İkiz ve evlat edinme çalışmaları kalıtılabilir

Detaylı

Sebahat Usta Akgül 1, Yaşar Çalışkan 2, Fatma Savran Oğuz 1, Aydın Türkmen 2, Mehmet Şükrü Sever 2

Sebahat Usta Akgül 1, Yaşar Çalışkan 2, Fatma Savran Oğuz 1, Aydın Türkmen 2, Mehmet Şükrü Sever 2 BÖBREK NAKLİ ALICILARINDA GLUTATYON S-TRANSFERAZ ENZİM POLİMORFİZMLERİNİN VE GSTT1 POLİMORFİZİMİNE KARŞI GELİŞEN ANTİKORLARIN ALLOGRAFT FONKSİYONLARI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Sebahat Usta Akgül 1, Yaşar Çalışkan

Detaylı

SNP TEK NÜKLEOTİD POLİMORFİZMLERİ (SINGLE NUCLEOTIDE POLYMORPHISMS)

SNP TEK NÜKLEOTİD POLİMORFİZMLERİ (SINGLE NUCLEOTIDE POLYMORPHISMS) SNP TEK NÜKLEOTİD POLİMORFİZMLERİ (SINGLE NUCLEOTIDE POLYMORPHISMS) Herhangi iki bireyin DNA dizisi %99.9 aynıdır. %0.1 = ~3x10 6 nükleotid farklılığı sağlar. Genetik materyalde varyasyon : Polimorfizm

Detaylı

Farmakogenetik Dr. Pınar Saip İ.Ü.Onkoloji Enstitüsü

Farmakogenetik Dr. Pınar Saip İ.Ü.Onkoloji Enstitüsü Farmakogenetik Dr. Pınar Saip İ.Ü.Onkoloji Enstitüsü TIBBİ ONKOLOJİ DERNEĞİ İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ KURSU PAMUKKALE- Kasım 2004 İlacın yanıtı ve yanetkisi ile ilişkili faktörler tanı Diğer ilaçlar doz Hasta

Detaylı

TRANSKRİPSİYON AŞAMASINDA KROMATİN YAPININ DÜZENLENMESİ

TRANSKRİPSİYON AŞAMASINDA KROMATİN YAPININ DÜZENLENMESİ İ.Ü Fen Bilimleri Enstitüsü Moleküler Biyoloji ve Genetik TRANSKRİPSİYON AŞAMASINDA KROMATİN YAPININ DÜZENLENMESİ Merve YILMAZER 2601120219 İÇERİK Kromatin ve nükleozom yapısı Transkripsiyon aşamasında

Detaylı

MEME KANSERİ HASTALARINDA JAM-A VE LFA-1 GEN VARYASYONLARININ ETKİSİNİN İNCELENMESİ

MEME KANSERİ HASTALARINDA JAM-A VE LFA-1 GEN VARYASYONLARININ ETKİSİNİN İNCELENMESİ MEME KANSERİ HASTALARINDA JAM-A VE LFA-1 GEN VARYASYONLARININ ETKİSİNİN İNCELENMESİ Bengü TOKAT, 1,2 Deniz KANCA, Tülin ÖZTÜRK, M.Fatih SEYHAN, Zerrin CALAY, Şennur İLVAN, Özlem KURNAZ-GÖMLEKSİZ, Hülya

Detaylı

Dr. Nilay HAKAN Muğla Sıtkı Koçman Üniv. Tıp Fak. Neonatoloji Bilim Dalı Perinatal Medicine Nisan 2017, İZMİR

Dr. Nilay HAKAN Muğla Sıtkı Koçman Üniv. Tıp Fak. Neonatoloji Bilim Dalı Perinatal Medicine Nisan 2017, İZMİR Nedeni Açıklanamayan Patolojik ve Uzamış Sarılığı Olan Yenidoğanlarda UDP- Glukuroniltransferaz 1 (UGT1A1), Hepatik Organik Anyon Taşıyıcısı (SLCO1B) ve Glutatyon S-transferaz (GST) Polimorfizmlerinin

Detaylı

GLOBİN GEN REGÜLASYONU

GLOBİN GEN REGÜLASYONU GLOBİN GEN REGÜLASYONU GLOBİN GENLERİN REGÜLASYONU Her bir globin genin dokuya ve gelişime spesifik ekspressiyonu regülatör dizilimdeki transkripsiyon faktörlerinin etkisi ile sağlanmaktadır. Globin

Detaylı

ETKİN İLAÇ KULLANIMINDA GENETİK FAKTÖRLER. İlaç Kullanımında Bireyler Arasındaki Genetik Farklılığın Önemi

ETKİN İLAÇ KULLANIMINDA GENETİK FAKTÖRLER. İlaç Kullanımında Bireyler Arasındaki Genetik Farklılığın Önemi ETKİN İLAÇ KULLANIMINDA GENETİK FAKTÖRLER İlaç Kullanımında Bireyler Arasındaki Genetik Farklılığın Önemi PLAVİX FİLM TABLET 75 mg KISA ÜRÜN BİLGİSİ 4.2. Pozoloji ve uygulama şekli Farmakogenetik CYP2C19

Detaylı

15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ

15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ 15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ İyonlaştırıcı radyasyonların biyomoleküllere örneğin nükleik asitler ve proteinlere olan etkisi hakkında yeterli bilgi yoktur. Ancak, nükleik asitlerden

Detaylı

Biyoteknoloji ve Genetik I Hafta 13. Ökaryotlarda Gen İfadesinin Düzenlenmesi

Biyoteknoloji ve Genetik I Hafta 13. Ökaryotlarda Gen İfadesinin Düzenlenmesi Biyoteknoloji ve Genetik I Hafta 13 Ökaryotlarda Gen İfadesinin Düzenlenmesi Prof. Dr. Hilal Özdağ A.Ü Biyoteknoloji Enstitüsü Merkez Laboratuvarı Tel: 2225826/125 Eposta: hilalozdag@gmail.com Gen İfadesi

Detaylı

FAZ II Enzimlerine bağlı genetik polimorfizmler - 1

FAZ II Enzimlerine bağlı genetik polimorfizmler - 1 FAZ II Enzimlerine bağlı genetik polimorfizmler - 1 1 İlaçların,öncelikle yararlı etkileri için kullanılmaktadır. Ancak bazen ilaç kullanımı yan etkiler gösterebilmektedir. Bazı hastalarda aynı ilaç için

Detaylı

İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın

İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın Hücre iletişimi Tüm canlılar bulundukları çevreden sinyal alırlar ve yanıt verirler Bakteriler glukoz ve amino asit gibi besinlerin

Detaylı

NÖRODEJENERATİF HASTALIKLAR NÖRODEJENERASYON MEKANİZMALAR. Doç. Dr. Emine Akal Yıldız

NÖRODEJENERATİF HASTALIKLAR NÖRODEJENERASYON MEKANİZMALAR. Doç. Dr. Emine Akal Yıldız NÖRODEJENERATİF HASTALIKLAR NÖRODEJENERASYON MEKANİZMALAR Doç. Dr. Emine Akal Yıldız Alzheimer Beyindeki spesifik bölgelerdeki nöronların ilerleyici ve geri dönüşümsüz kaybı Parkinson ALS (Amyotrofik Lateral

Detaylı

RENAL TRANSPLANT ALICILARINDA C5aR 450 C/T GEN POLİMORFİZMİ: GREFT ÖMRÜ İLE T ALLELİ ARASINDAKİ İLİŞKİ

RENAL TRANSPLANT ALICILARINDA C5aR 450 C/T GEN POLİMORFİZMİ: GREFT ÖMRÜ İLE T ALLELİ ARASINDAKİ İLİŞKİ RENAL TRANSPLANT ALICILARINDA C5aR 450 C/T GEN POLİMORFİZMİ: GREFT ÖMRÜ İLE T ALLELİ ARASINDAKİ İLİŞKİ Ramazan GÜNEŞAÇAR 1, Gerhard OPELZ 2, Eren ERKEN 3, Steffen PELZL 2, Bernd DOHLER 2, Andrea RUHENSTROTH

Detaylı

HÜCRE SĠNYAL OLAYLARI PROF. DR. FATMA SAVRAN OĞUZ

HÜCRE SĠNYAL OLAYLARI PROF. DR. FATMA SAVRAN OĞUZ HÜCRE SĠNYAL OLAYLARI PROF. DR. FATMA SAVRAN OĞUZ Çok hücreli organizmaların kompleks omurgalılara evrimi, hücreler birbirleriyle iletişim kuramasalardı mümkün olmazdı. Hücre-hücre Hücre-matriks etkileşimini

Detaylı

Nöronal Plastisite Paneli

Nöronal Plastisite Paneli 21. Ulusal Farmakoloji Kongresi Osmangazi Üniversitesi Eskişehir Nöronal Plastisite Paneli Ersin O. Koylu Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Beyin Araştırmaları Uygulama ve Araştırma

Detaylı

Yard. Doç. Dr. Ercan ARICAN. İ.Ü. FEN FAKÜLTESİ, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü

Yard. Doç. Dr. Ercan ARICAN. İ.Ü. FEN FAKÜLTESİ, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü KANSER OLUŞUMUNDA ROL OYNAYAN EPİGENETİK MEKANİZMALAR Yard. Doç. Dr. Ercan ARICAN İ.Ü. FEN FAKÜLTESİ, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Epigenetik Nedir? Gen ekspresyonuna dayanan kalıtsal bilgi epigenetik

Detaylı

Davranış ve Nörogenetik

Davranış ve Nörogenetik Davranış ve Nörogenetik Chapter Lecture Presentation by Dr. Cindy Malone, California State University Northridge Başlıklar 1 Merkezi sinir sistemi uyarıları alır ve davranışsal cevaplar üretir 2 Sinir

Detaylı

Nörolojik Hastalıklarda Depresyon ve Sitokinler

Nörolojik Hastalıklarda Depresyon ve Sitokinler 46.ULUSAL PSİKİYATRİ KONGRESİ, 2010 Nörolojik Hastalıklarda Depresyon ve Sitokinler Dr.Canan Yücesan Ankara Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Akış Sitokinler ve depresyon Duygudurum bozukluklarının

Detaylı

Sağlıklı ve Uzun Yaşamak için

Sağlıklı ve Uzun Yaşamak için Sağlıklı ve Uzun Yaşamak için Merhaba İnsan Genom Projesi Tüm çağların en özel günü ifadesi ile 26 Haziran 2000 tarihinde ABD Başkanı Bill Clinton tarafından dünyaya ilan edildi. Aradan geçen 18 yıl içinde

Detaylı

7. PROKARYOTLARDA GEN İFADESİNİN DÜZENLENMESİ

7. PROKARYOTLARDA GEN İFADESİNİN DÜZENLENMESİ 7. PROKARYOTLARDA GEN İFADESİNİN DÜZENLENMESİ Başlıklar 1. Prokaryotlar gen ifadesini çevre koşullarına göre düzenler 2. E. Coli de laktoz metabolizması 3. Lac operonu negatif kontrol 4. CAP pozitif kontrol

Detaylı

Merkezi Sinir Sistemi İlaçları

Merkezi Sinir Sistemi İlaçları Merkezi Sinir Sistemi İlaçları Prof.Dr. Ender YARSAN A.Ü.Veteriner Fakültesi Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Kemoterapötiklerden sonra en fazla kullanılan ilaçlar Ağrı kesici, ateş

Detaylı

7. PROKARYOTLARDA GEN İFADESİNİN DÜZENLENMESİ

7. PROKARYOTLARDA GEN İFADESİNİN DÜZENLENMESİ 7. PROKARYOTLARDA GEN İFADESİNİN DÜZENLENMESİ Başlıklar 1. Prokaryotlar gen ifadesini çevre koşullarına göre düzenler 2. E. Coli de laktoz metabolizması 3. Lac operonu negatif kontrol 4. CAP pozitif kontrol

Detaylı

HORMONLAR VE ETKİ MEKANİZMALARI

HORMONLAR VE ETKİ MEKANİZMALARI HORMONLAR VE ETKİ MEKANİZMALARI Receptörler İntrasellüler hidrofobik(llipofilik)ligandlara baglananlar Nükleer hormon reseptörleri Guanylate siklaz(nitrikoksid receptor) Hücre yüzey hidrofilik ligandlara

Detaylı

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... 1 Bilinmesi Gereken Kavramlar... 1 Giriş... 2 Hücrelerin Fonksiyonel Özellikleri... 2 Hücrenin Kimyasal Yapısı... 2 Hücrenin Fiziksel Yapısı... 4 Hücrenin Bileşenleri... 4

Detaylı

Farmasötik Toksikoloji

Farmasötik Toksikoloji Farmasötik Toksikoloji 2014 2015 4.Not Doç.Dr. Gül ÖZHAN BİYOTRANSFORMASYON Endojen maddelerin ve ksenobiyotiklerin metabolizma reaksiyonları ile suda çözünen bileşiklere dönüştürülmesi. Biyotransformasyon

Detaylı

Böbrek nakli hastalarında akut rejeksiyon gelişiminde CTLA-4 tek gen polimorfizmlerinin ve soluble CTLA-4 düzeylerinin rolü varmıdır?

Böbrek nakli hastalarında akut rejeksiyon gelişiminde CTLA-4 tek gen polimorfizmlerinin ve soluble CTLA-4 düzeylerinin rolü varmıdır? Böbrek nakli hastalarında akut rejeksiyon gelişiminde CTLA-4 tek gen polimorfizmlerinin ve soluble CTLA-4 düzeylerinin rolü varmıdır? Çağlar Ruhi 1, Nilgün Sallakçı 2, Fevzi Ersoy 1, Olcay Yeğin 2, Gültekin

Detaylı

NÖROBİLİM ve FİZYOTERAPİ

NÖROBİLİM ve FİZYOTERAPİ TFD Nörolojik Fizyoterapi Grubu Bülteni Cilt/Vol:1 Sayı/Issue:5 Kasım/November 2015 www.norofzt.org DOÇ. DR. BİRGÜL BALCI YENİ BİR ALAN!!!! Sinir bilim veya nörobilim; günümüzün sinir sistemi bilimlerinin

Detaylı

Replikasyon, Transkripsiyon ve Translasyon. Yrd. Doç. Dr. Osman İBİŞ

Replikasyon, Transkripsiyon ve Translasyon. Yrd. Doç. Dr. Osman İBİŞ Replikasyon, Transkripsiyon ve Translasyon Yrd. Doç. Dr. Osman İBİŞ DNA replikasyonu DNA nın replikasyonu, DNA molekülünün, sakladığı genetik bilgilerin sonraki nesillere aktarılması için kendi kopyasını

Detaylı

b. Amaç: Gen anatomisi ile ilgili genel bilgi öğretilmesi amaçlanmıştır.

b. Amaç: Gen anatomisi ile ilgili genel bilgi öğretilmesi amaçlanmıştır. TIBBİ GENETİK I-DERS TANIMLARI 1-Tanım: DNA ve RNA yapısının öğretilmesi. b. Amaç: DNA nın genetik materyal olmasında moleküler yapısının önemi ve RNA yapısının proteine geçiş ve gen ekspresyonu kontrolündeki

Detaylı

TIBBİ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI

TIBBİ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI TIBBİ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI SAĞLIK BİLİMLERİ ENSİTÜSÜ İ Yüksek Lisans Programı SZR 101 Bilimsel Araştırma Yöntemleri Ders (T+ U) 2+2 3 6 AD SZR 103 Akılcı İlaç Kullanımı 2+0

Detaylı

TİP I HİPERSENSİTİVİTE REAKSİYONU. Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu

TİP I HİPERSENSİTİVİTE REAKSİYONU. Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu TİP I HİPERSENSİTİVİTE REAKSİYONU Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu HİPERSENSİTİVİTE REAKSİYONLARI TİP I TİP II TİPII TİPIII TİPIV TİPIV TİPIV İmmün yanıt IgE IgG IgG IgG Th1 Th2 CTL Antijen Solübl antijen Hücre/

Detaylı

ETKİN İLAÇ KULLANIMINDA GENETİK FAKTÖRLER. Antineoplastiklerin Kullanımında Genetik Faktörler

ETKİN İLAÇ KULLANIMINDA GENETİK FAKTÖRLER. Antineoplastiklerin Kullanımında Genetik Faktörler ETKİN İLAÇ KULLANIMINDA GENETİK FAKTÖRLER Antineoplastiklerin Kullanımında Genetik Faktörler İLAÇ FAZ I reaksiyonları METABOLİT FAZ I: oksidasyon, redüksiyon, hidroliz Faz I enzimleri: Sitokrom P450 Alkol

Detaylı

FTR 231 Fonksiyonel Nöroanatomi. Sinapslar. yrd.doç.dr. emin ulaş erdem

FTR 231 Fonksiyonel Nöroanatomi. Sinapslar. yrd.doç.dr. emin ulaş erdem FTR 231 Fonksiyonel Nöroanatomi Sinapslar yrd.doç.dr. emin ulaş erdem TANIM Sinaps, nöronların (sinir hücrelerinin) diğer nöronlara ya da kas veya salgı bezleri gibi nöron olmayan hücrelere mesaj iletmesine

Detaylı

KRONİK BÖBREK HASTALIĞI (YETMEZLİĞİ) OLAN TÜRK HASTALARINDA TÜMÖR NEKROZ FAKTÖR ALFA ve İNTERLÖKİN-6 PROMOTER POLİMORFİZMLERİNİN ETKİSİ

KRONİK BÖBREK HASTALIĞI (YETMEZLİĞİ) OLAN TÜRK HASTALARINDA TÜMÖR NEKROZ FAKTÖR ALFA ve İNTERLÖKİN-6 PROMOTER POLİMORFİZMLERİNİN ETKİSİ KRONİK BÖBREK HASTALIĞI (YETMEZLİĞİ) OLAN TÜRK HASTALARINDA TÜMÖR NEKROZ FAKTÖR ALFA ve İNTERLÖKİN-6 PROMOTER POLİMORFİZMLERİNİN ETKİSİ Hazırlayan: Meral YILMAZ Cumhuriyet Üniversitesi KRONİK BÖBREK HASTALIĞI

Detaylı

İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof. Dr. Filiz Aydın

İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof. Dr. Filiz Aydın İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof. Dr. Filiz Aydın Mitokondri, ökaryotik organizmanın farklı bir organeli Şekilleri küremsi veya uzun silindirik Çapları 0.5-1 μm uzunlukları 2-6 μm Sayıları

Detaylı

Hücre reseptörleri. Doç. Dr. Çiğdem KEKİK ÇINAR

Hücre reseptörleri. Doç. Dr. Çiğdem KEKİK ÇINAR Hücre reseptörleri Doç. Dr. Çiğdem KEKİK ÇINAR Tüm canlılar bulundukları çevreden sinyal alırlar ve yanıt verirler. Bakteriler, glukoz ve amino asit gibi besinlerin varlığını algılarlar. Yüksek yapılı

Detaylı

Toksisiteye Etki Eden Faktörler

Toksisiteye Etki Eden Faktörler Toksisiteye Etki Eden Faktörler Toksik etki (toksisite) Tüm ksenobiyotiklerin biyolojik sistemlerde oluşturdukları zararlı etki. 2 Kimyasal Madde ile İlgili Faktörler Bir kimyasal maddenin metabolizmasında

Detaylı

Metilen Tetrahidrofolat Redüktaz Enzim Polimorfizmlerinde Perinatal Sonuçlar DR. MERT TURGAL

Metilen Tetrahidrofolat Redüktaz Enzim Polimorfizmlerinde Perinatal Sonuçlar DR. MERT TURGAL Metilen Tetrahidrofolat Redüktaz Enzim Polimorfizmlerinde Perinatal Sonuçlar DR. MERT TURGAL Giriş Homosistein iki farklı yolla metabolize olur Transsülfürasyon= homosistein sistatiyon (CBS) Remetilasyon=

Detaylı

En Etkili Kemoterapi İlacı Seçimine Yardımcı Olan Moleküler Genetik Test

En Etkili Kemoterapi İlacı Seçimine Yardımcı Olan Moleküler Genetik Test En Etkili Kemoterapi İlacı Seçimine Yardımcı Olan Moleküler Genetik Test Yeni Nesil DNA Dizileme (NGS), İmmünHistoKimya (IHC) ile Hastanızın Kanser Tipinin ve Kemoterapi İlacının Belirlenmesi Kanser Tanı

Detaylı

GENETİK POLİMORFİZMLER. Prof. Dr. Filiz ÖZBAŞ GERÇEKER

GENETİK POLİMORFİZMLER. Prof. Dr. Filiz ÖZBAŞ GERÇEKER GENETİK POLİMORFİZMLER Prof. Dr. Filiz ÖZBAŞ GERÇEKER Genomu bir kitap olarak düşünürsek... (Ridley, 2000) Kromozom olarak adlandırılan 23 bölüm Her bölüm birkaç bin hikayeden oluşur ki bunlar genlerdir.

Detaylı

Oytun Erbaş, Hüseyin Sedar Akseki, Dilek Taşkıran

Oytun Erbaş, Hüseyin Sedar Akseki, Dilek Taşkıran Yağlı Karaciğer (Metabolik Sendrom) Modeli Geliştirilen Sıçanlarda Psikoz Yatkınlığındaki Artışın Gösterilmesi ve Bu Bulgunun İnflamatuar Sitokinlerle Bağlantısının Açıklanması Oytun Erbaş, Hüseyin Sedar

Detaylı

Nöroinflamasyon nedir? Temel mekanizmaları ve ölçümleme

Nöroinflamasyon nedir? Temel mekanizmaları ve ölçümleme Nöroinflamasyon nedir? Temel mekanizmaları ve ölçümleme Uz. Dr. Tevfik Kalelioğlu Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Nöroinflamasyon nedir? Temel mekanizmaları ve ölçümleme Uz. Dr. Tevfik Kalelioğlu

Detaylı

2006 ÖSS BİYOLOJİ SORULARI VE CEVAPLARI

2006 ÖSS BİYOLOJİ SORULARI VE CEVAPLARI 2006 ÖSS BİYOLOJİ SORULARI VE CEVAPLARI 1. BÖLÜM 1. I. Adaptasyon II. Mutasyon III. Kalıtsal varyasyon Bir populasyondaki bireyler, yukarıdakilerden hangilerini "doğal seçilim ile kazanır? D) I veii E)

Detaylı

HANDAN TUNCEL. İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biyofizik Anabilim Dalı

HANDAN TUNCEL. İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biyofizik Anabilim Dalı HÜCRENİN ÇOĞALMASI VE FARKLILAŞIMININ BİYOFİZİĞİ HANDAN TUNCEL İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biyofizik Anabilim Dalı hntuncel@istanbul.edu.tr G1; presentetik, S; DNA sentez fazı G2;

Detaylı

¹GÜTF İç Hastalıkları ABD, ²GÜTF Endokrinoloji Bilim Dalı, ³HÜTF Geriatri Bilim Dalı ⁴GÜTF Biyokimya Bilim Dalı

¹GÜTF İç Hastalıkları ABD, ²GÜTF Endokrinoloji Bilim Dalı, ³HÜTF Geriatri Bilim Dalı ⁴GÜTF Biyokimya Bilim Dalı Dr. Derda GÖKÇE¹, Prof. Dr. İlhan YETKİN², Prof. Dr. Mustafa CANKURTARAN³, Doç. Dr. Özlem GÜLBAHAR⁴, Uzm. Dr. Rana Tuna DOĞRUL³, Uzm. Dr. Cemal KIZILARSLANOĞLU³, Uzm. Dr. Muhittin YALÇIN² ¹GÜTF İç Hastalıkları

Detaylı

KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE TÜTÜN KULLANIMI: MEKANİZMA. Mini Ders 2 Modül: Tütünün Kalp ve Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi

KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE TÜTÜN KULLANIMI: MEKANİZMA. Mini Ders 2 Modül: Tütünün Kalp ve Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE TÜTÜN KULLANIMI: MEKANİZMA Mini Ders 2 Modül: Tütünün Kalp ve Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi TEMEL SLAYTLAR Kardiyovasküler Hastalıkların Epidemiyolojisi

Detaylı

JAK STAT Sinyal Yolağı

JAK STAT Sinyal Yolağı The Janus kinase/signal transducers and ac4vators of transcrip4on (JAK/STAT) JAK/STAT sinyal yolu sitokinler tara>ndan ak4fleş4rilir. ü Hücre farklılaşması ü Hücre çoğalması ü Hücre göçü ü Apoptoz gibi

Detaylı

Kanser Tedavisi: Günümüz

Kanser Tedavisi: Günümüz KANSER TEDAVİSİNDE MOLEKÜLER HEDEFLER Doç. Dr. Işık G. YULUĞ Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü yulug@fen.bilkent.edu.tr Kanser Tedavisi: Günümüz Geleneksel sitotoksik ilaçlar ve

Detaylı

Nigrostriatal sistem, Hareketin Kontrolü: Parkinson Hastalığı

Nigrostriatal sistem, Hareketin Kontrolü: Parkinson Hastalığı Nigrostriatal sistem, Hareketin Kontrolü: Parkinson Hastalığı Doç. Dr. Esen Saka Topçuoğlu Hacettepe Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı Parkinson Hastalığı Alzheimer Hastalığından sonra en sık görülen

Detaylı

Transforming growth factor ß. Sinyal molekülleri, reseptör ve ko-reseptörler C. elegans tan insana kadar korunmuştur.

Transforming growth factor ß. Sinyal molekülleri, reseptör ve ko-reseptörler C. elegans tan insana kadar korunmuştur. Transforming growth factor ß Hem omurgalılarda hem de omurgasızlarda gelişimin düzenlenmesinde önemli işlevleri vardır. Sinyal molekülleri, reseptör ve ko-reseptörler C. elegans tan insana kadar korunmuştur.

Detaylı

Arı sütünün besinsel içeriği aşağıdaki tabloda yer almaktadır

Arı sütünün besinsel içeriği aşağıdaki tabloda yer almaktadır Arı Sütü Arı sütü koyu kıvamda jelatinöz vasıfta olup beyaz-sarı renktedir. Arı sütü için uluslararası üretim standartları bulunmayıp Brezilya, Bulgaristan, Japonya ve İsviçre de uygulanan ulusal standartlar

Detaylı

AF Konusunda Klinik Pratikte Kullanılan Genetik Çalışmalar Türkiye de Durum Ne?

AF Konusunda Klinik Pratikte Kullanılan Genetik Çalışmalar Türkiye de Durum Ne? AF Konusunda Klinik Pratikte Kullanılan Genetik Çalışmalar Türkiye de Durum Ne? Prof. Dr. Nihal AKAR BAYRAM Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Patofizyoloji Atriyal fibrilasyonun etyolojisi oldukça

Detaylı

Alzheimer hastalığı nedir, neden gelişir Bozulan mekanizmalar nachr ve nörodejenerasyonla ilişkisi tedavi girişimleri ve sonuçları

Alzheimer hastalığı nedir, neden gelişir Bozulan mekanizmalar nachr ve nörodejenerasyonla ilişkisi tedavi girişimleri ve sonuçları Prof. Dr. Görsev Yener Dokuz Eylül Üniversitesi Nöroloji ve Sinirbilimleri Anabilim Dalları gorsev.yener@deu.edu.tr Alzheimer hastalığı nedir, neden gelişir Bozulan mekanizmalar nachr ve nörodejenerasyonla

Detaylı

Artan bilgi ile birlikte hasta ve ailelerin bilinçlendirilmesi

Artan bilgi ile birlikte hasta ve ailelerin bilinçlendirilmesi 2 Artan bilgi ile birlikte hasta ve ailelerin bilinçlendirilmesi «Genetik bilgiden hastaların ve ailelerin yararlanması için tüm sağlık çalışanları insan genetiğinin temelinde yatan prensipleri anlamalıdır»

Detaylı

TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ

TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ CEMRE URAL 1, ZAHİDE ÇAVDAR 1, ASLI ÇELİK 2, ŞEVKİ ARSLAN 3, GÜLSÜM TERZİOĞLU 3, SEDA ÖZBAL 5, BEKİR

Detaylı

SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder

SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder. Çeşitli duyu organlarından milyonlarca

Detaylı

Parkinson hastalığı beyindeki hücre dejenerasyonu (işlev kaybı ile hücre ölümü) ile giden bir nörolojik

Parkinson hastalığı beyindeki hücre dejenerasyonu (işlev kaybı ile hücre ölümü) ile giden bir nörolojik Parkinson Hastalığı Nedir? Parkinson hastalığı beyindeki hücre dejenerasyonu (işlev kaybı ile hücre ölümü) ile giden bir nörolojik hastalıktır. Bu hastalıkta beyinde dopamin isimli bir molekülü üreten

Detaylı

Cinsiyet Disforisi'nde Genetik ve Biyobelirteçler. Uzm. Dr. Ömer Faruk Demirel İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri AD.

Cinsiyet Disforisi'nde Genetik ve Biyobelirteçler. Uzm. Dr. Ömer Faruk Demirel İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri AD. Cinsiyet Disforisi'nde Genetik ve Biyobelirteçler Uzm. Dr. Ömer Faruk Demirel İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri AD. Sunum Planı Giriş İkiz çalışmaları Genetik çalışmalar Diğer biyolojik moleküller

Detaylı

Ders 11 - Protein kodlamayan RNA ların insan hastalıklarındaki rolu

Ders 11 - Protein kodlamayan RNA ların insan hastalıklarındaki rolu Ders 11 - Protein kodlamayan RNA ların insan hastalıklarındaki rolu Kodlamayan RNA lar ü Kodlamayan genomun hem normal gelişim için gerekli olduğu ortaya konulmuş hem de birçok hastalıkla ilişkilendirilmiş8r.

Detaylı

Talamokortikal İlişkiler, RAS, EEG DOÇ. DR. VEDAT EVREN

Talamokortikal İlişkiler, RAS, EEG DOÇ. DR. VEDAT EVREN Talamokortikal İlişkiler, RAS, EEG DOÇ. DR. VEDAT EVREN Bilinç İnsanın kendisinin ve çevresinin farkında olma durumu. İç ve dış çevremizde oluşan uyaranların farkında olma durumu. Farklı bilinç düzeyleri

Detaylı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Eğitim Yılı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Eğitim Yılı Dönem I. 2. Ders Kurulu II. HÜCRE BİLİMLERİ-I Eğitim Programı Eğitim Başkoordinatörü: Dönem Koordinatörü: Koordinatör Yardımcısı: Doç. Dr. Erkan Melih ŞAHİN Prof. Dr. Alirıza ERDOĞAN Yrd. Doç. Ders Kurulu

Detaylı

PROKARYOTLARDA GEN EKSPRESYONU. ve REGÜLASYONU. (Genlerin Gen Ürünlerine Dönüşümünü Kontrol Eden Süreçler)

PROKARYOTLARDA GEN EKSPRESYONU. ve REGÜLASYONU. (Genlerin Gen Ürünlerine Dönüşümünü Kontrol Eden Süreçler) PROKARYOTLARDA GEN EKSPRESYONU ve REGÜLASYONU (Genlerin Gen Ürünlerine Dönüşümünü Kontrol Eden Süreçler) Nihal EYVAZ (050559015) Şerife OKAY (050559025) Prof. Dr. Figen ERKOÇ Gazi Eğitim Fakültesi Gen

Detaylı

ÇOK HÜCRELİ ORGANİZMALARIN GELİŞİMİ

ÇOK HÜCRELİ ORGANİZMALARIN GELİŞİMİ ÇOK HÜCRELİ ORGANİZMALARIN GELİŞİMİ Seçici gen ifadesi embriyonun gelişmesini sağlayan 4 temel işlevi denetler: 1. Hücre çoğalması 2. Hücre farklılaşması 3. Hücre etkileşimleri 4. Hücre hareketi HÜCRE

Detaylı

Hücreler Arası Sinyal İletim Mekanizmaları

Hücreler Arası Sinyal İletim Mekanizmaları Hücreler Arası Sinyal İletim Mekanizmaları Prof. Dr. Selma YILMAZER Tibbi Biyoloji Anabilim Dalı Hücrelerarası iletişim(sinyalleşme) Sinyal molekülleri: Protein,küçük peptid,amino asid, nukleotid,steroid,vit

Detaylı

YAZILIYA HAZIRLIK TEST SORULARI. 11. Sınıf

YAZILIYA HAZIRLIK TEST SORULARI. 11. Sınıf YAZILIYA HAZIRLIK TEST SORULARI 11. Sınıf 1) Oksijenli solunumda, oksijen molekülleri, I. Oksidatif fosforilasyon II. Glikoliz II. Krebs Evrelerinden hangilerinde kullanılır? A) Yalnız I B) Yalnız II C)

Detaylı

Notlarımıza iyi çalışan kursiyerlerimiz soruların çoğunu rahatlıkla yapılabileceklerdir.

Notlarımıza iyi çalışan kursiyerlerimiz soruların çoğunu rahatlıkla yapılabileceklerdir. Biyokimya sınavı orta zorlukta bir sınavdı. 1-2 tane zor soru ve 5-6 tane eski soru soruldu. Soruların; 16 tanesi temel bilgi, 4 tanesi ise detay bilgi ölçmekteydi. 33. soru mikrobiyolojiye daha yakındır.

Detaylı

Chapter 10. Summary (Turkish)-Özet

Chapter 10. Summary (Turkish)-Özet Chapter 10 Summary (Turkish)-Özet Özet Vücuda alınan enerjinin harcanandan fazla olması durumunda ortaya çıkan obezite, günümüzde tüm dünyada araştırılan sağlık sorunlarından birisidir. Obezitenin görülme

Detaylı

2013 NİSAN TUS FARMAKOLOJİ

2013 NİSAN TUS FARMAKOLOJİ 2013 NİSAN TUS FARMAKOLOJİ Doğru Yanıt : E Referans: e-tus İpucu Serisi Farmakoloji Ders Notları Sayfa: 43 Doğru Yanıt :E Doğru Yanıt : B Referans: e-tus İpucu Serisi Farmakoloji Ders Notları Sayfa: 197

Detaylı

Yaygın Hastalıklarda Genetik Yaklaşım

Yaygın Hastalıklarda Genetik Yaklaşım GENETİKTE YENİ AÇILIMLAR Yaygın Hastalıklarda Genetik Yaklaşım Ajlan Tükün XVIII. DÜZEN LABORATUVARLARI KLİNİK BİYOKİMYA GÜNLERİ Ankara, 19.10.2008 Riskim nedir? Risk Sınıflaması Risk Düzeyi Düşük Girişim

Detaylı

İyonize Radyasyonun Hücresel Düzeydeki Etkileri ve Moleküler Yaklaşımlar

İyonize Radyasyonun Hücresel Düzeydeki Etkileri ve Moleküler Yaklaşımlar İyonize Radyasyonun Hücresel Düzeydeki Etkileri ve Moleküler Yaklaşımlar Aysun Manisalıgil, Ayşegül Yurt Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Medikal Fizik Anabilim Dalı Hücre ve Moleküller

Detaylı

HÜCRE YAŞLANMASI Prof.Dr. T. Ulutin

HÜCRE YAŞLANMASI Prof.Dr. T. Ulutin HÜCRE YAŞLANMASI Prof.Dr. T. Ulutin HÜCRE YAŞLANMASI Hücrenin biyosentez mekanizmalarındaki hatalar toplamıdır Hücresel metabolizmanın yavaşlaması sonucu geri dönüşü olmayan olaylar toplamıdır Yaşlılık

Detaylı

PODOSİT HÜCRE MODELİNDE PROTEİNÜRİDE, SLİT DİYAFRAM PROTEİNLERİ GENLERİNİN EKSPRESYONU VE FARMAKOLOJİK MODÜLASYONU

PODOSİT HÜCRE MODELİNDE PROTEİNÜRİDE, SLİT DİYAFRAM PROTEİNLERİ GENLERİNİN EKSPRESYONU VE FARMAKOLOJİK MODÜLASYONU PODOSİT HÜCRE MODELİNDE PROTEİNÜRİDE, SLİT DİYAFRAM PROTEİNLERİ GENLERİNİN EKSPRESYONU VE FARMAKOLOJİK MODÜLASYONU Mesude Angın 1, Ender Hür 1, Çiğdem Dinçkal 1, Cenk Gökalp 1, Afig Berdeli 1, Soner Duman

Detaylı

Bakır (Cu) Bakır anemi de kritik bir rol oynar.

Bakır (Cu) Bakır anemi de kritik bir rol oynar. Bakır (Cu) Bakır anemi de kritik bir rol oynar. Vücutta küçük miktarda bakır varlığı olmaz ise demirin intestinal yolaktan emilimi ve kc de depolanması mümkün değildir. Bakır hemoglobin yapımı için de

Detaylı

Prof.Dr.Kemal NAS Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD

Prof.Dr.Kemal NAS Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD Prof.Dr.Kemal NAS Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD Kronik enflamatuar hastalıklar, konak doku ve immun hücreleri arasındaki karmaşık etkileşimlerinden

Detaylı

Hücrelerde Sinyal İletimi ve İletişim

Hücrelerde Sinyal İletimi ve İletişim 7 Hücrelerde Sinyal İletimi ve İletişim 7 7.1 Sinyal nedir ve hücreler buna nasıl cevap verir? 7.2 Sinyal almaçları hücre cevabını nasıl başlatır? 7.3 Sinyale cevap hücre içinde nasıl aktarılır? 7.4 Sinyallere

Detaylı

Notch/Delta Yolağı. Oldukça korunmuş ve gelişim için oldukça önemli olan bir yolak5r.

Notch/Delta Yolağı. Oldukça korunmuş ve gelişim için oldukça önemli olan bir yolak5r. Notch/Delta Yolağı Notch/Delta Yolağı Oldukça korunmuş ve gelişim için oldukça önemli olan bir yolak5r. Kısa mesafeli sinyal ile;mi gerçekleşir. (Plazma zarına tutunmus proteinler aracılığıyla sinyal ile;mi

Detaylı

BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI

BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI SAĞLIK BİLİMLERİ ENSİTÜSÜ İ Yüksek Lisans Programı SZR 101 Bilimsel Araştırma Ders (T+ U) 2+2 3 6 AD SZR 103 Akılcı İlaç Kullanımı 2+0 2 5 Enstitünün Belirlediği

Detaylı

Akıllı Defter. 9.Sınıf Biyoloji. vitaminler,hormonlar,nükleik asitler. sembole tıklayınca etkinlik açılır. sembole tıklayınca ppt sunumu açılır

Akıllı Defter. 9.Sınıf Biyoloji. vitaminler,hormonlar,nükleik asitler. sembole tıklayınca etkinlik açılır. sembole tıklayınca ppt sunumu açılır 9.Sınıf Biyoloji 1 Akıllı Defter vitaminler,hormonlar,nükleik asitler sembole tıklayınca etkinlik açılır sembole tıklayınca ppt sunumu açılır sembole tıklayınca video açılır 1 VİTAMİNLER ***Vitaminler:

Detaylı

ENZİM KATALİZİNİN MEKANİZMALARI

ENZİM KATALİZİNİN MEKANİZMALARI ENZİMLER 3. Hafta Ders Konuları 1) Enzim Katalizinin Mekanizmaları -Kovalan Kataliz -Yakınlığa (proximity) bağlı kataliz -Asit-Baz katalizi -Metal iyon katalizi 2) Enzimlerin Regülasyonu -Allosterik Regülasyon

Detaylı

Amino Asit Metabolizması Bozuklukları. Yrd. Doç. Dr. Bekir Engin Eser Zirve Üniversitesi EBN Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya ABD

Amino Asit Metabolizması Bozuklukları. Yrd. Doç. Dr. Bekir Engin Eser Zirve Üniversitesi EBN Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya ABD Amino Asit Metabolizması Bozuklukları Yrd. Doç. Dr. Bekir Engin Eser Zirve Üniversitesi EBN Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya ABD Amino Asit Metabolizması Bozuklukları Genelde hepsi kalıtsal ve otozomal resesifir

Detaylı

T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II VI. DERS KURULU (4 HAFTA)

T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II VI. DERS KURULU (4 HAFTA) T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ 2015-2016 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II VI. DERS KURULU (4 HAFTA) 1901206 HASTALIKLARIN BİYOLOJİK TEMELİ DERS KURULU-I DEKAN DEKAN YRD.

Detaylı

Prolidaz; Önemi ve güncel yaklaşımlar

Prolidaz; Önemi ve güncel yaklaşımlar Prolidaz; Önemi ve güncel yaklaşımlar Dr. Ahmet Çelik Sütçü İmam Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı 1. Kahramanmaraş Biyokimya Günleri 7-9 Kasım 2013 Kahramanmaraş Başlıklar Tarihçe,Tanım

Detaylı

GÖĞÜS HASTALIKLARINDA GENETİK ARAŞTIRMA. Prof. Dr. Nejat Akar Ankara Üniversitesi

GÖĞÜS HASTALIKLARINDA GENETİK ARAŞTIRMA. Prof. Dr. Nejat Akar Ankara Üniversitesi GÖĞÜS HASTALIKLARINDA GENETİK ARAŞTIRMA Prof. Dr. Nejat Akar Ankara Üniversitesi DNA RNA Genomik Transkriptomik Gen Dizileri, SNPs RNA Protein Hücre Doku Organ Proteomik Diferansiyel Proteomik Fonksiyonel

Detaylı

Anksiyete Bozukluklarında Genom Boyu Asosiyasyon Çalışmaları

Anksiyete Bozukluklarında Genom Boyu Asosiyasyon Çalışmaları Anksiyete Bozukluklarında Genom Boyu Asosiyasyon Çalışmaları Yrd. Doç. Dr. Neşe Direk Dokuz Eylül Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Genetik Epidemiyoloji ve Psikiyatri Genome-Wide vs. Aday Gen Asosiyasyon

Detaylı

Hücrede Genetik Bilgi Akışı

Hücrede Genetik Bilgi Akışı Hücrede Genetik Bilgi Akışı 1) Genomun korunması DNA nın tam olarak kopyalanması ve hücre bölünmesiyle yeni kuşak hücrelere aktarılması 2) Genetik bilginin çevrimi Hücre içerisinde bilginin DNA dan RNA

Detaylı

BCC DE GÜNCEL Prof. Dr. Kamer GÜNDÜZ

BCC DE GÜNCEL Prof. Dr. Kamer GÜNDÜZ BCC DE GÜNCEL Prof. Dr. Kamer GÜNDÜZ Celal Bayar Üniversitesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı-MANİSA Bazal Hücreli Kanser (BCC) 1827 - Arthur Jacob En sık rastlanan deri kanseri (%70-80) Açık

Detaylı

Psikofarmakolojiye giriş

Psikofarmakolojiye giriş Psikofarmakolojiye giriş Genel bilgiler Beyin 100 milyar nöron (sinir hücresi) içerir. Beyin hücresinin i diğer beyin hücreleri ile 1,000 ile 50,000 bağlantısı. Beynin sağ tarafı solu, sol tarafı sağı

Detaylı

Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi

Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi İhsan Ateş 1, Mustafa Altay 1, Nihal Özkayar 2, F. Meriç Yılmaz 3, Canan Topçuoğlu 3, Murat Alışık 4, Özcan Erel 4, Fatih Dede 2 1 Ankara Numune Eğitim

Detaylı

Bir populasyonun birey sayısı, yukarıdaki büyüme eğrisinde görüldüğü gibi, I. zaman aralığında artmış, II. zaman aralığında azalmıştır.

Bir populasyonun birey sayısı, yukarıdaki büyüme eğrisinde görüldüğü gibi, I. zaman aralığında artmış, II. zaman aralığında azalmıştır. 2000 ÖSS BİYOLOJİ SORULARI VE CEVAPLARI 1. Bir populasyonun birey sayısı, yukarıdaki büyüme eğrisinde görüldüğü gibi, I. zaman aralığında artmış, II. zaman aralığında azalmıştır. Aşağıdakilerden hangisinde

Detaylı

Genetik Polimorfizmler ve İlişkili Hastalıklar. Yard. Doç. Dr. Özlem KURT ŞİRİN Biokimya Anabilim Dalı

Genetik Polimorfizmler ve İlişkili Hastalıklar. Yard. Doç. Dr. Özlem KURT ŞİRİN Biokimya Anabilim Dalı Genetik Polimorfizmler ve İlişkili Hastalıklar Yard. Doç. Dr. Özlem KURT ŞİRİN Biokimya Anabilim Dalı Sunum Akışı Polimorfizm Tek nükleotit polimorfizmleri (SNP; Single nucleotide polymorphism) Farmakogenetik

Detaylı

TRANSLASYON ve PROTEİNLER

TRANSLASYON ve PROTEİNLER TRANSLASYON ve PROTEİNLER Prof. Dr. Sacide PEHLİVAN 13 Aralık 2016 mrna daki baz sırasının kullanılarak amino asitlerin doğru sıra ile proteini oluşturmasını kapsayan olayların tümüne Translasyon veya

Detaylı

PERİTON DİYALİZ HASTALARINDA İNFLAMASYON. Dr.Mahmut İlker Yılmaz. 25 Eylül 2010, Antalya

PERİTON DİYALİZ HASTALARINDA İNFLAMASYON. Dr.Mahmut İlker Yılmaz. 25 Eylül 2010, Antalya PERİTON DİYALİZ HASTALARINDA İNFLAMASYON Dr.Mahmut İlker Yılmaz 25 Eylül 2010, Antalya İNFLAMASYON İnflamasyon Kronik inflamasyon İnflamasyon İyi Kötü Çirkin "Her kelimeyi bir şekille anlatan Çincede

Detaylı

Amiloidozis Patolojisi. Dr. Yıldırım Karslıoğlu GATA Patoloji Anabilim Dalı

Amiloidozis Patolojisi. Dr. Yıldırım Karslıoğlu GATA Patoloji Anabilim Dalı Amiloidozis Patolojisi Dr. Yıldırım Karslıoğlu GATA Patoloji Anabilim Dalı Tanım Amiloid = Latince amylum (nişasta, amiloz) benzeri Anormal ekstrasellüler protein depozisyonu Fizyolojik eliminasyon mekanizmaları

Detaylı

SİNİR SİSTEMİ. Prof. Dr. Ünsal ÇALIŞ.

SİNİR SİSTEMİ. Prof. Dr. Ünsal ÇALIŞ. SİNİR SİSTEMİ Prof. Dr. Ünsal ÇALIŞ http://yunus.hacettepe.edu.tr/~ucalis/ SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi, organizmanın gerek kendisinde gerekse çevresinde meydana gelen değişikliklere karşı koordine şekilde

Detaylı

Wnt/β-katenin Yolağı

Wnt/β-katenin Yolağı Wnt/β-katenin Yolağı Wnt/β-katenin Yolağı Memeli canlılarda oldukça korunmuş ve gelişim için oldukça önemli olan bir yolak7r. Drosophila da yapılan gene>k çalışmalar sırasında keşfedilmiş>r. Özellikle

Detaylı

BAKTERİLERİN GENETİK KARAKTERLERİ

BAKTERİLERİN GENETİK KARAKTERLERİ BAKTERİLERİN GENETİK KARAKTERLERİ GENETİK MATERYALLER VE YAPILARI HER HÜCREDE Genetik bilgilerin kodlandığı bir DNA genomu bulunur Bu genetik bilgiler mrna ve ribozomlar aracılığı ile proteinlere dönüştürülür

Detaylı