Genel Başkanı Bayram Meral ve diğer sendika ağaları. bir kaç kuruşa peşkeş çektiler. Oysa bir süre öncesine kadar

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Genel Başkanı Bayram Meral ve diğer sendika ağaları. bir kaç kuruşa peşkeş çektiler. Oysa bir süre öncesine kadar"

Transkript

1

2 Merhaba, Gel Gel artık bekliyoruz" diyorsun Ağlama büyük sevgim, başını dik tut yiğit çığlığım Kızıl karanfilim, geleceğim, kavgamın yeşil goncası Zindan hayal dünyası değil ki... Gelir de dünyaları sarsar ve eli öpülesi analarımız kendilerine ve evlalarına bunca zulümü, baskıyı reva görenleri hiçbir zaman bağışlamayacak. Analara böylesine işkence yapanları bizler de bağışlamayacağız. İşçi sınıfi bir kez daha satıldı. Sarı sendikacılık her zaman olduğu gibi gerçek yüzünü bir kez daha ortaya serdi. Türk-İş Bu hafta gündemimizi dolduran en önemli konu cezaevlerindeki binlerce devrimci tutsağın sürdürdüğü ve 30'lu kendi çıkarları uğruna yüzbinlerce işçinin alınteri-ni, emeğini Genel Başkanı Bayram Meral ve diğer sendika ağaları günlere ulaşan Genel Direniş ve yaşlı analarımızın evlatlarına destek olmak için kendi bedenlerini de açlığa yatırması onurdan, namusdan ve ahlaktan söz ediyorlardı. bir kaç kuruşa peşkeş çektiler. Oysa bir süre öncesine kadar oldu. Yağıp gürlüyorlardı meydanlarda. Ama kafalarındaki Analar, özverili, fedakar ve sevecen analarımız. Günler- hesap başka türlüydü. İşçileri, emekçileri nasıl satacaklarını dir süresiz açlık grevinde olan oğullarını, kızlarını yalnız düşünüyorlardı. Meydanlarda çektikleri zehir zemberek bırakmayarak yıllara meydan okuyan bedenleriyle açlığın söylevlerde ikiyüzlülük, utanmazlık vardı. Yüzbinlerin gözünün koynuna yatan analarımız. "Evlatlarımızı sizlere öldürtmeyeceğiz" diyen analar evlatlarıyla birlikte direniyorlar ölü- öyle de yaptılar. Sattıkları aslında işçinin onuru, namusu içine baka baka "Sizi patronlara satacağız" diyorlardı. Ve me. Ölüme başkaldınştır onların gözlerindeki mücadele değil, kendi "onur"larıydı. Ama unuttukları bir şey var; inancı, ölüme hücre hücre direnmektir onların içindeki yaşama hırsı. Analarımızın kocaman yürekleri evlatlarının pazarladıklarını düşündükleri işçi sınıfı bu yaptıkları Kapalı kapılar ardında lokmasını, geleceğini patronlara yürekleriyle akıp gitmekte. onursuzluğu, düşmanlığı hiçbir zaman unutmayacak. Er Varsın duymasın sağır yürekler, dile gelmesin dilsiz geç işçi sınıfının önüne kurmaya çalıştıkları barikat kendileriyle birlikte tuzla buz olacak. ağızlar, işitmesin o sağır kulaklar. Onların sessizliği bile öyle bir çığlık, öylesine bir haykırış olur da o sağır kulaklar, konuşmak istemeyen diller, taşlaşan yürekler dile Haftaya görüşmek üzere hoşçakalın... gelir. Bedenlerini açlığa yatıran analarımıza; Faşist katliamlara, insanlık onuruna ve devrimci tutsakların siyasi kimliklerine yapılan saldırılara karşı bugün ülkenin dört bir yanında, cezaevlerinde genel bir direniş sürüyor. Devrimci tutsaklar faşizmin barikatlarını yıkmak için bedenlerini açlığa yatırdılar. Yoldaşlarımız, kardeşlerimiz, oğullarınız ve kızlarınız bugün açlığının 30. günündeler. Ve onlar yalnız değiller... Çünkü yoldaşlarını ve siz anaların yüreği onlarla birlikte çarpıyor. Ne mutlu bize... Buca'daki gibi faşist kuşatmalara ölümüne direnen yoldaşlarımız var. Ne mutlu bize... Onları yalnız bırakmayan kavga dostu analarımız var. Öyleyse biz kazanacağız. And olsun ki, faşizmin zindanlarını yıkacak, şehitlerimizin hesabını soracağız. Ve and olsun ki, zafer günü analarımızla omuz omuza hep birlikte halaya duracağız.

3 Tutsakların direnişi kazanmalıdır M. Ali BARAN uca Katliamı ve Direnişiyle birlikte, cezaevlerinde yeni bir süreç başladı. Faşizm, tutsakları teslim almak için, hertürlü baskı yöntemini deneyebileceğini gösterirken devrimci tutsaklar da bu baskılara karşı şehitler de verseler direneceklerini ve teslim olmayacaklarını gösterdiler. Ardı sıra, devrimci, demokrat kamuoyunda, direnişçilerin sahiplenilmesi, katliamın lanetlenmesi, oligarşinin cezaevi politikaları önünde çok güçlü olmasa da bir set oluşturmuştur. Kuşkusuz, faşizm, katliamdan sonra bu tür tepkilerin olabileceğini de hesap ederek hareket etmişir. Biz de, oluşturulan bu setin fazla güçlü olmadığını bilerek hareket etmek durumundayız. Türkiye oligarşisi, zayıf dengeler üzerine oturmuştur. Onun dengelerini daha fazla sarsmak, vurarak ve darbeler indirerek kazanmak mümkündür. Bunun Buca Katliamı ve genel olarak cezaevleri nezdinde biçimlenişi, kitlesel olarak sahiplenmek, askeri olarak vurmak ve tutsakların daha güçlü direnişlerini ortaya çıkartmaktır. Tutsaklarımızın ve bazı dost örgüt tutsakların, yaklaşık bir aydır sürdürdükleri açlık direnişleriyle oligarşi cezaevleri politikasında köşeye sıkışmakta ve Buca'yla başlattığı saldırıyı devam ettirmekte güçlüklerle karşılaşmaktadır. Buca katliamı, oligarşinin cezaevi politikalarını güçlendirememiş, tersine zayıflatmıştır. İşte tam bu zayıf noktada, düşmanın tereddütünü lehimize çevirmenin, politikaları önünde güçlü bir set oluşturmanın yolu; tutsakların direnişlerinden, dışarıdaki kitlesel sahiplenişten protestolardan, katillerden, katliam emri verenlerden ve katliamı savunanlardan, her düzeyde hesap sormaktan geçmektedir. Oligarşiyle "barışma, uzlaşma" temelinde taktikler belirleyen, bazı siyasi kesimler hariç, hemen birçok siyasi yapı, - şimdilik de olsa-faşizmin politikaları konusunda reformist hayaller beslememekte ve "demokrasi" beklentisine girmemektedirler. 12 Eylül sürecinde bir çok örgütün cezaevleri politikalarıyla, bugünkü durum kıyaslandığında bir olumluluk sözkonusudur. Bugün bu olumluluğu devam ettirmek ve daha da geliştirmek zorunluluktur. Düşman, savaşı derinleştirme politikaları çerçevesinde, geçici olarak geri adımlar atsa da uygun anları yakaladığında, dengesizliğiyle birlikte saldırı politikalarına çok yönlü olarak devam edecektir. Faşizm, kontrgerilla merkezli olarak politikalar üretmekte ve saldırı planları yapmaktadır. Devrimci, demokrat tutsaklar da, bu merkezi, planlı sadırılar karşısında direnişi merkezileştirerek, eylemliliklerini bu doğrultuda planlayarak daha güçlü direnişler ortaya çıkartmalıdır. Düşmanın en iyi bildiği taktik bölerek, parçalayarak yönetmektir. Buca'daki saldırının, doğrudan DHKP-C tutsaklarına yönelmesi bu yanıyla anlamlıdır. Böylece bazı sol yapıların kaygılarını gündeme getirip direnişi parçalayarak güçlü di- renişçilerin ortaya çıkmasını engellemek istemiştir. Nitekim, Buca'dan sonra bazı siyasi yapıların "provokasyona gelmeme" gibi tespitleri, bunun sonucu ortaya çıkmıştır. Provokasyon tespitlerinin ciddiyetsizliği ve bu tespitlerin hangi taktikler üzerine yapıldığı kimse için sır değildir. Bir siyasi hareket "maceracı çizgisi" nedeniyle provokayona da gelmiş olabilir, bu koşullarda dahi faşizme karşı, hiç bir örgüt, demokratik kuruluşlar, hatta kişiler "eh ne yapalım, provokasyona gelmeselerdi, bizi ilgilendirmez..." dercesine faşizmin katliamı karşısında, hem de cezaevi gibi bir mekanda, sessiz bir izleyici olamazlar. Oldukları noktada, devrimci tutsaklık ve direniş tartışılır duruma gelir. Ülkemiz gerçeğinde ne yazık ki, bu tür tutumlar, geçmişten günümüze kadar var olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Bu tür tutum ve tavırların önüne geçmek, daha büyük yanlışlıkların yapılmasına izin vermemek ve düşman karşısında tutsakların devrimci direniş cephesini güçlendirmek için her boyutuyla, dünden bugüne cezaevleri tartışılmalıdır. Direniş ve bugün yapılması gerekenler üzerine, tüm ülke cezaevlerinde eğitici, birleştirici ve direnişi güçlendirici bir perspektifle tüm tutsakların katılabileceği geniş toplantılar düzenleyebilmeliyiz. Kuşkusuz, bütün ayrıntılarda anlaşmak mümkün olmayabilir, ama en azından tüm devrimci-demokrat, siyasi yapılarla, oligarşinin tutsaklar üzerine geliştirdiği politikalar ve tutsakların bu politikalara karşı genel tavrının, direniş biçimlerinin ne olması gerektiği üzerine, asgari koşullarda birlik sağlanabilir. Buca öğreticidir. "Provokasyon" diyenler, o tespitlerinin altında kalmışlardır. Buca direnişi, faşizmin ülke genelinde tutsaklara saldırısının önünü kesmiş ve karşı saldırıya geçmenin koşullarını yaratmıştır. Bir ayı aşkındır süren tutsakların açlık direnişi ve dışarıdaki gösteriler bunun ifadesidir. Bu gerçeği anlayamayan bazı siyasetler hala, Buca katliamını, sadece DHKP-C tutsaklarına yönelmiş bir katliammış gibi değerlendirdiğinden, süregelen direnişin de karşı saldırı işlevini görememektedir. Bu nedenle direnişe ya katılmamakta yada, otuzlu günleri aşan direnişi desteklemek için, birkaç günlük açlık direnişiyle sorunu geçiştirmek istemektedirler. Bu yaklaşım, tutsakların direniş gücünü zayıflatan, düşmanın politikalarına güç veren bir tavırdır. Neyi bekliyoruz? Tüm tutsakların katıldığı ve "olmazsa olmaz" diyerek taleplerinin sonuna kadar dayatıldığı, şehitler pahasına süren genel bir direnişin gerçekleşmesi için, Buca'da veya başka bir zindanda her örgütten bir kaç devrimcinin katledilmesi mi gerekiyor? Elbette, farklı politikalar için planlı programlı bir şekilde başlatılmış bir direniş ve bu direniş içerisinde ortaya çıkan ölümler ve sonuçları farklı bir tartışmadır. Bir siyasi hareketin tutsakları kendi özgün politikaları gereği.tutsaklar cephesinde de bir kampanya başlatıp sürdürebilir. Başka siyasi hareketler ise, bu kampanyanın amaçlarını yanlış bulduğundan onu desteklemeyebilirler. Kimse de "be- nim direnişimi neden desteklemedin" diye zorlayamaz. Bizim sözünü ettiğimiz, bu tarz özgün bir direniş değildir. Genel olarak tüm tutsakları ilgilendiren saldırı politikaları ve bunun karşısına çıkarılacak tutsakların birlikte direnişidir. Oligarşi, hükümet krizi, işçi ve memur direnişleri, grevler ve süren silahlı savaşla epeyce sendelemiş ve yeniden kendini toplayabilmek için seçimle güç toplamak istemektedir. Seçim hükümeti, oligarşinin krizi atlatamamasının ve daha da derinleşeceğinin ifadesidir. Egemen sınıflar kendi aralarındaki çelişkilerin alabildiğine yoğunlaştığı bu asamda, saldırı politikalarını sürdürmekle birlikte, devletin hemen bütün kurumlarında ve bürokraside tereddütler, yalpalamalar, çıkar hesapları gelişecektir. Bu süreçte tutsaklar cephesinde doğru taktiklerle mücadele eder, güçlü bir direniş hattı oluşturursak, bir çok temel talebi oligarşiye kabul ettirmek zor olmayacaktır. Oligarşi 12 Eylül öncesinden başlayarak günümüze kadar tutsakları teslim alabilmek, ABD ve Avrupa'daki cezaevi sistemlerini ülkemize de yerleştirebilmek için yoğun çaba sarfetmiş ama her seferinde tutsakların direnişiyle karşılaştığından, başarılı olamamıştır. Buca katiamı bu yanıyla yeni bir saldırı dalgasının başlangıcı olmuştur. Saldırının hızı kesilmiş ama, durmamıştır. Saldırıyı durduracak direnişler bizden her zaman bedeller istemiştir. Bu bedelleri vermekte hiç bir zaman tereddüt etmedik. Teslimiyetin ve ihanetin dizboyu geliştiği 12 Eylül koşullarında, tutsaklarımız, Özgür Tutsaklığın ne demek olduğunu, can bedeli öğrenmiş, öğretmiş ve düşman saldırılarının önüne şehitleriyle barikat oluşturmuştur. Geçen yıllar, özgür tutsaklık bilincimizi daha da geliştirmiş ve Buca Direniş Destanını yaratmıştır, buca Direnişinin anlamını kavramak ve geleceğe taşımak ancak daha güçlü direnişleri ortaya çıkartarak, Buca Barikatlarının aşılamadığını şehitlerimizin kanlarının yerde kalmadığını göstermekle mümkündür. Buca Direnişi, bir kıvılcım olmuş ve tüm ülke zindanlarındaki özgürlük ateşini büyütmüştür. Buca Direnişini zaferle taçlandırmak, süregelen direnişi güçlü bir şekilde sahiplemekle, oligarşiye temel taleplerimizi kabul ettirmekle gerçekleşecektir. Oligarşi, bütün kararlılık gösterilerine karşın, güçsüzdür ve tutsakların ölümü de göze alan kararlılığı karşısında, çaresiz kalacak ve politikalarını uygulayamayacaktır. Direnişin beşinci haftasına girildiği bu günlerde, oligarşinin asıl beklentisi, direnişten kopmaların olması ve zayıflamasıdır. Dostlarımız ve hala direnişe, direnişin esas gücü olarak katılmayanlar, bu çıplak gerçeği gözönüne alarak, düşmanın kararlılık gösterilerini bozmak için, direnişin taleplerini kendi talepleri kabul ederek direnişe katılmalıdır. Düşmanın karşısına tutsakların yenilmez direniş gücünü çıkarmalıyız. Tutsaklık koşullarındaki direnişlerde ölümler, sakatlıklar olacaktır. Bu bizim tercihimiz değildir. Ama, "Ya Özgürlük, Yada Teslim Olma" tarihinin dayatıldığı koşullarda, ölümü ve sakatlığı seçmek, özgürlüğümüzün bedeli olacaktır. Bucanın anlamı budur. Ya Özgür Tutsaklar olarak yaşamak için her türlü bedel ödenecek ve oligarşinin politikaları önünde barikat oluşturacak ya da teslim olunacaktır. Özgür Tutsaklık, bu ağır bedeller ödenerek kazanıldı. Yeniden böylesi bir bedel ödemek durumuyla karşı karşıya kalındığında, bütün tutsak yoldaşlarımız yaşamları da dahil her türlü bedeli tereddütsüz ödeyeceklerdir. Oligarşinin uygulamaya başladığı Ümraniye tabutluğu, öne çıkan direnişçi bazı tutsakları mahkemeler bitmeden tecrit etmek için yapılan sürgünler, hergün artan hak gaspları, keyfilikler ve yasaklar ancak güçlü direnişlerle, gerektiğinde ağır bedeller ödenerek durdurulabilir. Ve yalnız eski statükoyu elde etmekle yetinmemeliyiz. Direniş, daha ileri talepleri önüne hedef olarak koymalıdır. Elbette bir tek direnişle zindanların zindan olmaktan çıkmayacağını biliyoruz. Ama, Özgür Tutsak olmanın başka da bir yolu yoktur. Baskılar, hak gaspları ve düşmanın teslim alma politikalarının önüne geçmek için, direnişler hep devam edecektir. Devrimci mücadele sürdükçe, zindanlar ve tutsaklar daha da çoğalacak ve tutsakların direnişi daha bir önem kazanacaktır. Bugün, zindanlara doldurulan binlerce devrimci tutsak, faşizmin başarısını değil, devrimci mücadele karşısındaki güçsüzlüğünü ve herşeye rağmen devrimci savaşı durduramadığının kanıtıdır. Hemen hergün, ülke genelinde yüzlerce insanın tutsak alınmasına rağmen, mücadelenin gelişerek sürdüğü bu koşullarda tutsaklarla dışarıdaki mücadele arasında koparılamaz ve vazgeçilemez bir bağ vardır. İçeri ile dışarı arasındaki ayrımı ortadan kaldırmak, tutsaklık koşullarını dışarıdaki savaşın bir parçası haline getirmek, Özgür Tutsağın vazgeçilemez görevidir. Ülkemiz tutsağı geçmişte genellike reformistlerde ve bazı oportünist kesimlerde görülen çarpık, hatta politik olmayan "mapus" anlayışını aşmıştır. Zindanlar bir savaş mevziidir. Kim ki, çeşitli kaygılarını teorileştirir, içeri-dışarı ayırımı yaparak mücadeleyi geriletmek isterse o, Özgür Tutsaklığın ne olup olmadığını hala anlayamamış, "mapusluk" anlayışını devam ettiriyor demektir. Oligarşi, "cezaevleri terörist yetiştiriyor" feryatlarında haklıdır. Çünkü bütün baskılara rağmen, tutsaklarımızı teslim alamamış, diz çöktürememiştir. Öyle ki, cezaevleri dolup taşmış ama, mücadele durmamış ve cezaevlerinden çıkan binlerce insan, yeniden mücadeleye koşmuştur. Düşman öylesine çaresizleşmiştir ki, tutsak alma yerine, kendi yasalarını da görmezden gelerek işbirlikçiliği dayatmaya başlamıştır. Bu da oligarşinin çaresizliğine çare olamayacak, mücadele gelişmeye devam edecektir. Mücadeleyi geliştirmek bir yanıyla tutsaklık koşullarında devrimci yaşamı, devrimci direnişi geliştirmektir. Devrimci yaşamın ve direnişin geliştiği koşullarda zindanlar, devrimin okulları işlevini görürler. Devrimin okulları, yaşam pahasına da olsa bu direnişi kazanmalıdır.*

4 Binlerce Tutsak ve Aileleri Açlık Grevinde Devrimci Tutsaklar Teslim Alınamaz Ülke genelinde 23 cezaevinde yaklaşık 1200 devrimci tutsağın: - Faşist Devletin Devrimci Tutsak ların Kimliğine Yönelik Saldırılarına Set Oluşturmak - Buca Katliamını Gerçekleştirenlerden Hesap Sormak - Ümraniye Tabutluğunu Kapattırmak - Devrimci Tutsaklara Yönelik Tecrit, Sürgün, Sevk Politikalarına Son vermek için 25 Eylül '95 günü başlattıkları süresiz açlık grevi devam ediyor. Açlık grevinin 30'lu günleri asmasıyla birlikte tutsaklarda duyma, görme bozuklukları ve mide kanamaları görülmeye başlandı. Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde bulunan DHKP-C tutsaklarından Zey- nep Yaman ve Savaş Özçelik'in göz damarlarında kuruma oldu. Kayseri Cezaevi'ndeki DHKP-C tutsağı Hüseyin Özaslan'ın sağlık durumu giderek kötüleşti. Çankırı ve Bartın cezaevlerinde bulunan tutsaklarda da görme bozuklukları başladı. Çanakkale Cezaevi'ndeki DHKP-C tutsaklarından Mehmet Kahraman, Semra Askeri, Volkan Günay ve TKP(ML) tutsağı Tekin Yıldız'ın sağlık durumu kötüleşince hastaneye kaldırıldılar, tutsaklar tedaviyi kabul etmeyerek direnişlerini sürdürüyorlar. Zile Cezaevi'ndeki açlık grevinin 23. gününde DHKP-C tutsaklarından Erdal Bozkurt ve Özgür Tanrıyapısı mide kanaması geçirdi. Malatya Cezaevi'nde DHKP-C davası tutsaklarından Sakine Fidan, Fatma Sarısaltık ve İbrahim Emrah'ın sağlık durumları kötüleşti. Sakine Fidan ve Fatma Sarısaltık baygınlık geçirmelerine rağmen doktora çıkarılmadı. Bursa Cezaevi'nde Fedai Şarklı ve Bülent Durgaç'ın sağlık durumları kötüleşti. Yozgat Cezaevi'ndeki DHKP-C, TKEP-L davası tutsakları adına Selmani Özcan ve Mutlu Yıldırım tarafından 17 Ekim günü yapılan açıklamada faşizmin devrimci tutsakları teslim almak, siyasi kimlik ve onurlarından soyundurmak amacıyla başlattıkları saldırıların Buca'da katliama dönüştüğü belirtilirken "Biz Buca'da şehit edilen tutsakların unutulmasına, haklarımızın gasp edilmesine, Ümraniye tabutluğunun açılmasına, tecrit ve sürgünlerle yeni oyunlar oynanmasına izin verme- mek ve sorumlulardan hesap sormak talebiyle başlattığımız açlık grevini kazanıncaya kadar sürdüreceğiz" denildi. Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'- ndeki MLKP, TKEP-L, TKP(ML) ve DHKP-C davası tutsakları 23 Ekim'de yaptıkları basın açıklamasında, açlık grevinde gelinen aşamada tutsakların sağlık durumunun kötüleştiği, ölümler ve sakat kalmalarla sonuçlanabilecek bir aşamaya girildiği belirtildi. Erzurum Cezaevi'nde açlık grevinde olan tutsaklara cezaevi idaresinin her türlü saldırısı da sürüyor. Erzurum cezaevindeki tutsakların yakınları yaptıkları açıklamada Erzurum cezaevine dışarıdan geldikleri bilinen bir grup faşistin birçok kez cezaevi içerisine girdiği, tutsakları tehdit ettiği ve "yaşasın MHP" şeklinde slogan attıklarını belirt-

5 tiler. Erzurum Cezaevi bayanlar koğuşunda kalan Arzu Güder'in de sağlık durumu kötüleşti. Sağmalcılar cezaevinde Barış Emin isimli tutsağın rahatsızlığının artması üzerine Cerrahpaşa Hastanesi'ne kaldırıldı, tedavi kabul etmediği için geri getirildi. Aziz Koç, Muharrem Karademir ve Arif Gülbudak'ın da durumları ağıriaştı. Sağmalcılar Cezaevi B ve D Bloklardaki ilerici, demokrat, yurtsever tutsaklar da cezaevlerindeki Süresiz Açlık Grevini desteklemek için 26 Ekim'den itibaren 3 günlük Açlık Grevine başladılar. Bartın Cezaevi'ndeki DHKP-C ve TKEP/Leninist davası tutsakları 27 Ekim'de yaptıkları açıklamada DHKP-C davasından Ekrem Kaval'ın 29 Ekim'de mide kanaması geçirdiği, bilinç kaybına uğradığı ve hastaneye kaldırıldığı ama talepler kabul edilmediği için tedaviyi kabul etmediği belirtilirken "Biz Bartın Cezaevi'ndeki DHKP-C ve TKEP/L tutsakları olarak bedeli ne olursa olsun süresiz açlık grevi direnişimize devam edeceğiz." denildi. Sağmalcılar Cezaevi'nde Görüş ve Anma Bu hafta cezaevindeki yakınlarını ziyarete giden tutsak yakınları için oldukça farklıydı. Uzun süreden beri açlık grevi yapan oğulları, kızları açlıklarına aldırmaksızın oldukça yorucu bir çalışma sonucu tüm ziyaretçi kabinlerini Parti-Cephe flamalarıyla donatmış, kabinlerin arkasına da büyük boy Parti- Cephe bayrakları ve pankartları asmışlardı. Buca'daki yoldaşlarının tavizsiz savaşını birkez daha anlatarak şehit yoldaşlarını anıyorlardı. Anmada ailelere yönelik bir konuşma yapılırken "Buca Şehitleri Ölümsüzdür", "Buca Katliamının Hesabını Sorduk Soracağız", "Yaşasın Devrimci Tutsakların Onurlu Direnişi" sloganları atılıyordu. Grup Yorum da anmadaki yerini almış marşlarıyla özgür tutsaklara onur veriyordu. Görüş kabinlerinin iki tarafında yüzlerce insanın yüreği aynı heyecanla atıyor, bir kez daha birbirlerine bağlılıklarını aktarıyorlar ve tekbir ağızdan faşizme karşı kinlerini haykırıyorlardı. "Çocuklarımızı Öldürtmeyeceğiz" Evlatlarının onurlu direnişine Dire nişleri Direnişimizdir, Onurlan Onurumuzdur", "Evlatlarımızı Öldürtmeyeceğiz" diyen ailelerde katıldı. Ailelerde bedenlerini açlığa yatırdı ve kamuoyu oluşturmak amacıyla çeşitli eylemler yaptı. Okmeydanı Pir Sultan Abdal Canlar Derneği'nde 20 Ekim günü DETU- DAP (Devrimci Tutsaklarla Dayanışma ve Mücadele Platformu)'lı aileler cezaevlerindeki evlatlarının direnişine destek vermek amacıyla süresiz açlık grevine başladılar. Açlık grevine 6 ana süresiz devam ederken, 30 ailede 2'şer günlük dönüşümlü sürdürüyor. Açlık grevinin henüz ilk gününde bile aileler yalnız değildi. Ortaokullulardan, liselilere, işçilere, memurlara, ev kadınlarından yaşlılara, sanatçılara kadar her kesimden insan evlatlarının direnişine omuz veren ailelerle birlikteydi. Açlık grevindeki aileleri günde en az 300 kişi ziyaret ediyor. Okmeydanı halkı ailelerle birlikte. Okmeydanı'nda konuşulan tek konu cezaevlerindeki açlık grevleri, ailelerin direnişiydi. Açlık grevinin yapıldığı Pir Sultan Abdal Canlar Derneği dövizlerle, pankartlarla direniş resimleriyle kaplı. Hepsinde de analarımızın emeği var. Onlar kavgamızı daha da güzelleştiriyor. Coşkularıyla, inançlarıyla bizlere güç veriyorlar. Çocuklarının haklı direnişinde onlar hep en öndeydi. Günü geldi coplandılar, hücrelere atıldılar, küfürler, hakaretler duydular. Ama yılmadılar, çünkü onlar biliyordu haklıydılar. İşte yine yanıbaşımızdalar, yaşlı bedenlerini yine açlığa yatırdılar. Onlarla kaldığımız akşamlarda elektrikler hep kesikti, mum ışığında dahi gözlerindeki o coşkuyu, o inancı, o kararlılığı görebiliyorduk. "Yeni Buca'lara İzin Vermeyeceğiz", "Ümraniye Tabutluğu Kapatılsın" yazılı büyük bir pankartın altında 15 ana içice oturuyor, birbirleriyle sohbet ediyor, birbirlerine destek oluyorlardı. Hepsi ayrı ayrı kültürlerde yetişmiş, ayrı yörelerimizin insanlarıydı. Birbirlerini çocuklarının mahkemelerinde, görüşlerde, direnişlerde tanımışlardı. Onları birbirine sımsıkı bağlayan çocuklarıydı ve çocuklarıyla tanıdıkları UMUT! Açlık grevinin 4. günü olmasına rağmen çok sağlıklı ve coşkuluydular. Kimileri daha önce de direnişlerde yer almış, kimileri de ilk kez böyle bir direnişe katılıyordu. Birlikte sohbet ettik. Güçlerinin farkındaydılar. Çocuklarının haklı taleplerinin kabul edilmesi için daha fazla neler yapabileceklerini tartışıyorlardı, saat bir hayli geç olunca analar iç içe yattı. Uyumayan analardan Gül-şah Tağlaç'la sohbet ettik. Bizlere yaşadıklarını anlattı. Bir evladını şehit vermişti, üç evladı da tutsak düşmüş. "Cezaevlerinde baskılar çok arttı. Gerçi biz bu baskıları 80 sonrasında yaşamıştık. Çocuklarımızı göremiyorduk, görsek bile 5 dakika görüyorduk sonra 'çıkın görüş bitti' diyorlardı. Çocuklar açlık grevinin 28. gününde ring arabasıyla sevk ediliyordu. Tek Tip Elbise giymedikleri için işkence görüyorlardı. Ama hepsini elde ettik hakların. Bu günlere ölüm oruçlarıyla, direnişlerle geldik. Devlet çocuklarımız ölsün istiyor. Asıl suçlular ortada geziyor. Bizim çocuklarımızın tek suçu halkını sevmek. İsteseler

6 onlarda rahat yaşardı, tek kendilerinin rahat olmasını istemediler, sırf kendileri için yaşasalardı şimdi onlar da mecliste olurdu. Cezaevlerindeki tüm çocuklar benim evlatlarım, farklı şeylere inansalarda eğer devrimcilerse, gerçekten birşeyler yapıyorlarsa ben onların yanındayım. Buca'da saldırdılar 3 çocuğumuzu öldürdüler. Bir daha tutsak çocuklarımızı öldürmelerine izin vermeyeceğiz. Çocuklarımızın fikirlerini de tutsak almak istiyorlar. Hastayım, sürekli doktora gidiyorum ama çocuklarım için her şeyi yaparım. Eylemlerimiz açlık greviyle sınırlı kalmayacak. Her şeyi göze aldık. 16 yaşındaki çocuklarımız bile tutsak, onlar öleceğine biz ölürüz. Burda ziyaretimize her-gün birçok insan geliyor. Biz sadece zi- yaret etmelerini istemiyoruz. Onlar da birşeyler yapsınlar ki çocuklarımıza bir şey olmadan açlık grevleri bitsin. Bizler yaşlıyız, belki açlık grevinde öleceğiz, çocuklarımız cezaevlerindeki haklarını kazanacaksa ölürüz. Eskiden açık görüş olurdu, kaldıkları yeri, yattıkları yeri görürdük şimdi onu da elimizden aldılar. Ama yine alacağız. Nasıl ki görüş süresini 5 dakikadan yarım saate ondan tüm güne çıkarttıysak açık görüşü de alacağız. Gerekirse meclise yürürüz. Kendimizi yakarız. Da- ha önceden meclise gittik, gözaltına alındık. 8 gün yerde yatırdılar, küfrettiler. Faşizmin yüzünü artık tanıyoruz. Devlet bize düşman biz de onlara düşmanız. Biz onlardan bir şey istemiyoruz, sadece çocuklarımızın hakkını istiyoruz zorla da alacağız." "Yaşasın Tutsakların Onurlu Direnişi" Cezaevlerindeki evlatlarının direnişini Okmeydanı Pir Sultan Abdal Canlar Derneği'nde açlık greviyle destekleyen aileleri 26 Ekim günü ziyaret eden Stran Kültür Merkezi, Piya Kültürevi, Mezopotamya Kültür Merkezi, Yapı Sanatevi, MED-KOM, Evrensel Kültür Merkezi, BEKSAV, Ortaköy Kültür Merkezi, Gazi Halk Kültürevi, Esenler Kültür Merkezi, Tohum Kültür Merkezi, Yüzçiçek Açsın Kültür Merkezi, Genç Ekin Sanat Merkezi, Yenigün Kültür Merkezi, Bulunmaz Kültür Merkezi ortak bir basın açıklaması da yaptılar. Yapılan açıklamada "Yeni Buca'ların yaşanmaması, Ümraniye ve Eskişehir tabutluklarının kaldırılması ve cezaevlerinde insanca yaşam koşullarının sağlanması için beynimizi, bedenlerimizi biz de seferber ediyoruz. Kalemlerimiz, notalarımız, fırçalarımız, kameralarımızla faşizmi lanetliyor, devrimci tutsakların onurlu direnişine güç katıyoruz." denildi. Cezaevlerindeki Açlık Grevlerine Destekler Büyüyor Kadıköy HADEP ilçe teşkilatında 21 Ekim'de DLMK ve Özgür- Der'lilerden 10 kişi açlık grevine başladı. Duvarlarda "Direneceğiz, Savaşacağız, Haklıyız Kazanacağız- DLMK" pankartları ve çok sayıda döviz vardı. 4 gün boyunca burda açlık grevini sürdüren DLMK ve Öz-gür-Der'liler 24 Ekim günü saat 14:00'de bir basın açıklaması yaparak, açlık grevine Okmeydanı Pir Sultan Abdal Canlar derneğinde devam edecek- lerini açıkladılar. Okmeydanı Pir Sultan Abdal Canlar Derneği'ndekilerin alkışlarıyla karşılanan Çağdaş Özgür-Der ve DLMK'lılar açlık grevini buradaki ailelerle sürdürmeye başladı. Avcılar BSP'de 22 Ekim günü Sefaköy, Avcılar DLMK ve Esenyurt Halk Komitesi bir basın açıklamasıyla destek açlık grevine başladılar. Açıklamada "bizler insan olmanın verdiği sorumluluk ve bilinçle özgür tutsaklarımızın taleplerinin yerine getirilmesi, Ümraniye tabutluğunun kaldırılması ve Buca katliamının sorumlularının yargılanması için Süresiz Açlık Grevine başlıyoruz." denildi. Açlık grevinin 3. günü sivil polisler gözdağı vermek, destek eylemini sona erdirmek amacıyla BSP'ye girmeye çalıştı. BSP yöneticilerinin ve açlık grevindekilerin kararlı tutumları sayesinde bunu başaramadılar. Tutsak yakınları ve Tuncelililer Derneği Kültür Komisyonu da 27 Ekim günü Avcılar BSP'de süresiz açlık grevine başladılar. Tutsak yakınlarının ve Tuncelililer Derneği Kültür Komisyonunun açlık grevi direnişine katılmaları basın açıklamasıyla duyuruldu. Basın açıklamasının ardından bir şehit yakını konuşma yaptı. Konuşmasında "Şehit ve tutsak yakını olarak sizlere annemi an latmak istiyorum. '80 sonrası cezaevlerinde yaşanan direnişleri bizim anlamamamız annemi sevindirdi. Böylece bizi koruduğunu düşünürdü. Sonra kendi çocukları da büyüdü, mücadeleyi tanıdı, işkenceler, tutsaklıklar yaşadı. Bir kardeşimi şehit verdik, bir kardeşim ise tutsak. Mücadeleyi anlamayan çocuklarını her şeyden uzak tutan annem kar-

7 deşimin cenazesinde tüm baskılara rağmen başı dik, onurlu bir şekilde sahiplendi kardeşimi. Tutsak olan kardeşime olanaksızlıklarınıza ve toplama kampına dönüşen Erzurum Cezaevi'nde ailelere de yönelik baskılara rağmen omuz veriyor. Bugün o da mücadelemizin içinde. Yıllar önce Ölüm Orucunda şehit düşen komşusunun oğlu Haydar Başbağ'ın ismini yıllar sonra gerilla olan oğlunun kendisine kod adı olarak seçeceğini ve o adla şehit düşeceğini bilemezdi. Ben annemi anlatarak tüm annelere bir şeyler göstermeye çalıştım. Bugün oğlunuz kızınız mücadelenin içinde değil diye mücadeleden uzak durmayın, annemin yaşadıklarını sizler de yaşayacaksınız. Şimdi Buca'da 3 şehit verdik yeni şehitler vermemek için hep birlikte mücadeleye katılalım. Bizler bugün tutsakların onurlu yaşaması için açlık grevindeyiz." dedi. Konuşmanın ardından Avcılar Sanat Merkezi (ASM)'den Koma Zülfikar türküleriyle, tiyatro gösterileriyle, şiir dinletisiyle, Çiğdem Çamlıbel ve Hıdır Bakır da türküleriyle eyleme destek verdi. Açlık grevine katılan, şehit bir Halk Kurtuluş Savaşçısı'nın annesi ile direniş üzerine sohbet ettik. "Benim kızımı katlettiler, o Dersim dağlarının gülü idi. Ne yalan söyleyeyim kızımın gerillaya nı kınadılar. Yeni Bosna halkı cezaevlerinde açlık grevine yatan tutsaklara destek vermek amacıyla 26 Ekim günü saat 13.30'da Yeni Bosna Pir Sultan Abdal Kültür Derneği'nde yaptıkları basın açıklamasıyla süresiz açlık grevine başladılar. Basın açıklamasında "tutsakların onurlu direnişini selamlıyor ve tutsakların talepleri kabul edilinceye kadar açlık grevimizi sürdüreceğimizi duyuruyoruz ve tüm emekçi halkımızı bu onurlu mücadeleye destek vermeye çağırıyoruz." denildi. günü Cumhuriyet Gazetesi'ne gidildi. Cumhuriyet görüşmeyi kabul etmedi. Bunun üzerine aileler "çocuklarımızı öldürtmeyeceğiz", "Baskılar Bizi Yıldıramaz" ve Cumhuriyet'in tavrını protesto eden sloganlar atınca Cumhuriyet foto muhabirleriyle birlikte ailelerin yanına geldi. Aileler Cumhuriyet'le görüşmeyeceklerini zaten burjuva basından birşey beklemeyeceklerini belirterek fotoğraf çekimine izin vermediler. Tutsak aileleri basının tavrını protesto etmek ve açlık grevlerine kamuoyu oluşturmak için 24 Ekim günü Milliyet Gazetesi Cağaloğlu irtibat bürosu önünde basın açıklaması yaptı. Ellerinde basının tavrını protesto eden dövizler taşıyorlardı. Polis müdahale etmesine rağmen aileler dövizlerini indirmedi. Ve arama yaptırmadı. Çevredekilerin yoğun ilgisii vardı. Devrimci Emek Dergisi Yazıişlerı Müdürü ve sahibi Sedat Hayta gözaltına alındı, bir gün sonra serbest bırakıldı. Basın açıklamasını bitiren aileler İHD'ye gittiler. İHD'ye giderken de sürekli polisin müdahalesi vardı, aileler İHD'ye girdikten sonra da binanın etrafı polislerce kuşatıldı. Tutsak ailelerinin kararlı tutumu sayesinde kimse gözaltına alınmadan, Okmeydanı Pir Sultan Abdal Canlar Derneğine geri döndüler. Aileler Üsküdar Adliyesi Önündeydi Aileler cezaevlerindeki açlık grevi ve taleplerle ilgili Üsküdar Adliyesi'nde bir basın açıklaması yaptı. Alkışlar ve sloganlar arasında yapılan açıklamaya çevreden geçenler yoğun ilgi gösterdi. Ellerinde taşıdıkları dövizleri basın açıklaması bittikten sonra Adliye önündeki polis otosunun camlarına ve Adliyenin bitişiğindeki Paşakapısı Cezaevi'ne astılar. Üsküdar Adliyesi'ndeki basın açıklamasından sonra aileler Tüm Sağlık- Sen Genel Başkanı Fevzi Gerçek'in bulunduğu İstanbul DGM'ye gittiler. Burada söz atan tutsak ailelerinden bir ana cezaevlerindeki açlık grevlerini anlattıktan sonra "taleplerimiz yerine getirilmezse eylemimizi ölüm orucuna dönüştüreceğiz" dedi. Aileler buradan da Tüm Sağlık-Sen'e giderek Fevzi Gerçek'in düzenlediği basın açıklamasına katıldılar. DETUDAP'lı Aileler Galatasaray Lisesi Önünde Oturma Eylemine Katıldı Galatasaray Lisesi önüne gelen DETUDAP'lı ailelerden 40 kişi 21 Ekim günü oturma eylemine katıldı. Ellerinde taşıdıkları "Evlatlarımız 27 gündür açlık grevinde" "Evlatlarımızı öldürtmeyeceğiz" dövizleriyle İstiklal caddesi boyunca imza topladılar. Orada bulunan herkese cezaevlerinde yaşanan sorunları, açlık grevlerini ve taleplerini anlattılar. gitmesini hiç istemedim. Ama o dağlara gitti, sonra şehit olduğu haberi geldi. İçimizden bir şeyler kopmuştu. Onu o kadar çok seviyordum ki, O'nun uğrunda ölecek kadar sevdiği mücadelesini tanımak istedim. Şimdi O'nun ne kadar haklı olduğunu görüyorum. Artık kızım için ve tüm evlatlarım için mücadelenin içindeyim. Şimdi de cezaevindeki evlatlarımız için açlık grevine destek veriyorum. Analar çocuklarını kaybetmeden onlara destek olsunlar. Faşizm biz sustukça daha çok saldırıyor, artık susmayacağız." Açlık grevinde İsmail Bahçeci'nin kardeşi de vardı. Abisi kaybedilene kadar faşizmi tanımadığını belirten İsmail'in kardeşi "bugün faşizmi devleti tanıyorum ve bugün insanlar cezaevlerinde katledilmesin yeni İsmail'ler kaybedilmesin diye bugün ben de açlık grevine katılıyorum" dedi. Eylemciler bugüne kadar özellikle kendine sosyalist, devrimci basın diye adlandıran kesimlerin direnişlerine karşı duyarsızlığını belirterek bu tutumları- Burjuva Basına Protesto Tutsak yakınları açlık grevine başladıkları andan itibaren burjuva basının ve televizyonun yanlı yaklaştığını açlık grevine gelmelerine rağmen bunu yansıtmadıklarını belirttiler. İlk gün açlık grevinin duyurulduğu açıklamaya Flaş, Kanal D geldi. Bir gün sonra da ATV gelerek açlık grevi hakkında bilgi aldı. Ama bunu en ufak bir açıklamayla dahi duyurmadılar. Analar 'Televizyonda bir ineği on beş gün üstüste çektiler. Ama bizi çekmezler. Burjuvazinin köpeklerinden hiçbir şey beklemiyoruz" dediler. Analar 22 Ekim günü İnter Star'a gittiler. İnter Star yetkilileri gayri ciddi bir tutum sergileyerek "kameramız yok" dediler. Anaların kararlı tavrı üzerine muhabir göndererek açlık grevleriyle ilgili açıklamaları dinlediler ve çekim yaptılar. Fakat bunları yayınlamadılar. Kendilerinin yanına gelmeyen basının yanına aileler gidiyordu. 23 Ekim

8 DEV-GENÇ'liler Buca'da Yanan Ateşi Körüklüyor Buca katliamına ve cezaevlerinde süren süresiz açlık grevlerine destek amacıyla yapılan eylemliliklere Dev-Genç'liler de destek verdi. 26 Ekim günü akşam saat 18.00'de DHKC/Dev-Genç ve Liseli Dev-Genç'li ler Şehremini Odabaşı'nda taplandılar ve yolu eteşe vererek trafiğe kapattılar. Yolu trafiğe kapatan Dev-Genç'liler DHKC imzalı ve "Özgür Tutsaklar Teslim Alınamaz" yazılı bir pankart açarak Vezir Caddesi'ne doğru yürüyüşe geçtiler. Yürüyüş sırasında "Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz", "Buca'nın Hesabını Soracağız" sloganları atıldı. Kocamustafapaşa yönüne doğru inen vezir Caddesi'nde yürüyen Dev-Genç'liler cadde üzerindeki Türkiye İş Bankası'nı yakarak tahrip ettiler. Bir anda alevler içinde kalan bankanın bulunduğu ye-re pankartı bırakan Dev-Genç'liler eylemi bitirerek dağıldılar.* Bakırköy Özgürlük Meydanında Ümraniye Tabutluğu Maketi Yakıldı Bakırköy Özgürlük Meydanına giden DETUDAP'lı aileler 23 Ekim günü Ümraniye tabutluğu maketini yaktılar. "Evlatlarımız 29 gündür açlık grevinde" "Evlatlarımızı öldürtmeyeceğiz" dövizleriyle imza toplayarak cezaevlerinde yaşanan sorunları ve açlık grevlerini anlattılar. İmza toplayan analar dışında diğer analar da "Devrimci tutsaklar yalnız değildir, "Cezaevindeki baskılara son" dövizleri taşıdılar. Ankara'da Açlık Grevlerine Destek Büyüyor 25 Eylül 1995'den itibaren 1200 devrimci tutsağın Ümraniye tabutluğunun kapatılması, baskı, sürgün, tecrit politikalarına son verilmesi, Buca'nın sorumlularından hesap sorulması amacıyla başlatmış olduğu Süresiz Açlık Grevi 30'lu günlere gelirken destek eylemleri de artarak sürüyor Eylül'de Anadolu cezaevlerin deki devrimci tutsak ailelerinin İHD Ankara Şubesinde başlatmış oldukları Süresiz Açlık Grevi her geçen gün ar tan katılımlarla büyüyor. Yaklaşık 15 kişinin başlatmış olduğu açlık grevine Malatya'dan gelen yaklaşık 8 aile de katıldı. Bu arada bir kısım tutsak yakı nı da yapmış oldukları 3-4 günlük des tek açlık grevleriyle direnişe omuz ve riyor. - İHD'deki açlık grevine birçok DKÖ destek ziyaretlerinde bulundu. Eğitim- Sen (4 Nolu Şube), HADEP, Çankaya İlçe Gençlik Kolu, BSP, SBP, EKB (Emekçi Kadınlar Birliği), TMMOB, Batıkent Kültür Merkezi, Yenimahalle Ha- cı Bektaş-i Veli Kültür Merkezi, Dikmen Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Özgür Gençlik okurları, Emek Partisi Girişimcileri, Çankırı Meslek Y.O. Öğrencileri, Gazi Üniversitesi Öğrencileri, ODTÜ Öğrencileri, Gençliğin Sesi, Tuncelililer Derneği, Seyranbağları Halkevinden Müzik Topluluğu, Tüm Sağlık-Sen, Eğitim-Sen (1 Nolu Şube), Altındağ CHP Gençlik Komisyonu, Ekin Sanat Merkezi, Çağdaş Radyo Çalışanları, Keçiören'den kendine demokratım diyen bir grup insan, ve kendisine duyarlıyım diyen devrimci demokrat insanlar ziyaret etti günü Kızılay'da yapılan memur mitinginde devrimci tutsak- ların sürdürmüş olduğu açlık grevini destekleyen bir anons yapıldı. Anons memurlar tarafından alkışlarla karşılandı Çarşamba günü An kara'da yayın yapmakta olan Arka daş Radyo'da aileler direnişle ilgili bir röportaj yaptı. Tutsak Aileleri Mahirlerle, Denizlerleydi Perşembe günü tut sak aileleri Gazi'de Ümraniye Şehitleri'nin aileleriyle birlikte Karşıyaka mezarlığındaki Mahir, Deniz, Yusuf, Hüseyin ve Sivas şehitleri'nin mezar larını ziyaret ettiler. Bir basın açıkla masının da yapıldığı ziyaretlerde ai leler mezar başında 1 dakikalık saygı duruşunda bulunup "Bize Ölüm Yok" marşını söyledikten sonra ziyaret biti rildi. Aileler Tutsakların Sesini Kızılay Meydanı'na Taşıdı Pazartesi günü aile ler bir kısım DKÖ ile kitlesel bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Kızılay'da GİMA'nın önünde saat 12:30'da top lanmaya başlayan kitle düzenli kortej oluşturdu. Üzerlerinde "Biz Doğur duk, Size Öldürtmeyeceğiz", "Dön meyecek, Yılmayacak, Savaşacak, Kazanacağız", "Yaşasın Süresiz Aç lık Grevi Direnişimiz", "Buca Katliamı nın Hesabını Soracağız" yazılı birçok döviz açıldı. Ayrıca 20'ye yakın ana nın üzerlerinde "Ümraniye Tabutluğu Kapatılsın", "Buca'nın Hesabını Soracağız", "Buca Katliamının Sorumluları Yargılansın", "Susma, Sustukça Sıra Sana Gelecek", "Evlatlarımız Onurumuzdur, "Evlatlarımız Ölürse Biz De Ölürüz", "Korkuyorlar, Çünkü Haklıyız", "Yüreğimizi, Gücümüzü, Bilincimizi Birleştirelim", "Yaşasın Onurlu, Haklı Mücadelemiz" yazılı önlükler vardı. Buradan yürüyüşe geçen kitle Yüksel Caddesindeki İnsan Hakları Anıtına kadar sloganlarla geldi. Burada bir ana basın açıklamasını okudu. Diğer bir ana da tutsakların taleplerini okudu. Sayıları yüzleri bulan kitle İHD Ankara Şubesine kadar önlük ve dövizlerdeki sloganları atarak yürüdü. Murat Kaymak Halkın Yanıbaşında Geçtiğimiz yıl 15 Temmuz'da Sivas'ın Zara ilçesi Kanlıçayır Köyü Otluçimen mezrasında şehit düşen 4 DHKP-C gerillasından birisi olan Murat Kaymak Sivas'ta mezarı başında anıldı. Murat Kaymak'ın mezarının yapılması için bir kampanya başlatıldı. Bu kampanya boyunca Murat Kaymak'ın direnişi ve savaşı anlatıldı. Halkımız şehitlerine sahip çıkmanın güzel bir örneğini göstererek, imkanları oranında bu kampanyaya katıldılar. 22 Ekim sabahı erken saatlerde anma için toplanmaya başlandı. Gelen ailelerin de çocukları ya gözaltında ya da tutsaktı. Yani hemen hepsi devletin gerçek yüzüyle terörüyle karşılaşmış, "payına düşeni" almıştı. Devlete olan tepkilerini, sohbetlerinde, konuşmalarında her yönüyle yansıtıyorlardı. Polisi de, askeri de çok İyi tanıyorlardı. Bunlara karşı da öncelikle örgütlenerek mücadele etmenin gerekliliğini de vurguluyorlardı. Analardan birinin "Murat bizim için şehit düştü, daha ne kadar susacağız, susmak bize yakışmıyor. Birlik olmak gerekiyor" sözleri bunu daha da somutluyor. Daha sonra hep birlikte mezara gidildi. Karanfillerle donatılan mezarın başında, önce saygı duruşunda bulunuldu. Savaş gerçeği, mücadele, değerler, gelenekler anlatıldığı bir yazının okunmasından sonra, tek çözümün DHKP-C'da Murat'ların, Nihat'ların, Osman'ların, Gülnaz'ların yolunda savaşmakta olduğu vurgulandı. "Devrim Şehitleri Ölümsüzdür, "Şehitler Yaşıyor Parti-Cephe Savaşıyor" sloganları atıldıktan sonra "Bize Ölüm Yok" marşıyla birlikte sona erdirildi. * CEPHE HESAP SORUYOR DHKC faşistlerden, işbirlikçilerden ve halk düşmanlarından hesap sormaya devam ediyor... Yapılan her katliamda, devrimcilerin kaybedilmesinde, gözaltında olan, işkence gören her devrimcide suçu olan halk düşmanı faşistler ve işbirlikçileri DHKC'nin hedefi olmaktan kurtulamıyor, kurtulamayacak. Cephe nin öfkesi Bağcılar'da, Esenler'de, Şişlide, Beykoz'da, İkitelli'de... Antakya'da, Trabzon'da... Cephe her yerde. Bağcılar Yenimahalle'de Faşist Şefin Arabası Yakıldı 14 Ekim 1995 günü Bağcılar Yenimahalle Barbaros'ta Bağcılar Ülkü Ocağı başkanı DHKC savaşçılarınca cezalandırıldı. Semtte faşistlerin silahlı eğitimini bizzat yaptıran bu kişi konfeksiyon atölyesi sahibi olup faşist örgütlenme de önemli rol oynamaktadır. Devrimci adalet bu faşiste ait atölyeyi tahrip ederek halk düşmanı faşistlerin cezasız kalmayacağını gösterdi. Gazetemizi DHKC-Devrimci Halk Güçleri adına arayan kişi "Yaşasın Cezaevlerindeki Onurlu Direnişimiz", "Yaşasın Önderimiz Dursun Karataş" diyerek eylemi DHKC adına üstlendi. Esenlerde Faşistlere Yer Yok 22 Ekim günü Esenler de bir faşiste ait konfeksiyon mağazası DHKC tarafından yakılarak tahrip edildi. DHKC savaşçıları Esenler Turgut Reis'teki konfeksiyon atölyesini cezaevlerinde sürmekte olan açlık grevlerine destek amacıyla tahrip ettiler, Saat da gerçekleştirilen eylemi DHKC üstlendi. Aynı bölgede 21 Ekim günü belediyeye ait bir araç otoparkta yakılarak tahrip edilmişti. DHKC İşçiler İşbirlikçilere Aman Vermiyor: - Şişli Belediyesi'nde cezalandırma 24 Ekim günü Şişli Belediyesinde çalışmakta olan Şenol Erdem adlı işbirlikçi bir faşist DHKC'Ii işçiler tarafından dövülerek cezalandırıldı. Şenol Erdem işyerinde ihbarcılık yaptığı gibi devrimciler hakkında spekülasyon ve karalamalarına da uzun süredir devam ediyordu. Şenol Erdem'i cezalandıran DHKC'Iİ işçiler "bundan böyle işyerlerinde bu şekilde faaliyet yürütenleri cezalandırmaya devam edeceğiz" diyerek eylemi üstlendiler. DHKC Faşist Odakları Dağıtmaya Devam Ediyor Armutlu'da faşistlerin odaklanmaya çalıştıkları bir berber dükkanı 23 Ekim sabahı DHKC tarafından yakılarak tahrip edildi. DHKC savaşçıları eylemi üstlenirken "Faşistlerin örgütlendiği, örgütlenmeye çalıştığı ve halka zarar vermeye çalıştıkları her yerde adaletimizi esirgemeyeceğiz." dediler.

9 Yürüyüş burada alkışlarla bitirildi. Basın açıklamasını çok sayıda basın ve TV kuruluşu da izledi. Akşam üzeri de tüm Anadolu'daki devrimci tutsak aileleri CHP Ankara İl merkezi ve Altındağ İlçe Merkezine giderek açlık grevleri hakkında görüştüler. CHP'liler önce ailelere gerekli ilgiyi göstermeyerek, ailelerin CHP'yi terk etmelerini söylediler. Ancak ailelerin kararlı tavrı sonucu milletvekilleriyle görüştüreceklerini söylediler. Miletvekillerinden Salman Kaya ve Mehmet Kerimoğlu ile görüşen aileler ancak hükümet kurulduktan sonra görüşmeleri gerektiğini, şu anda hiçbir sorunu çözemeyeceklerini söylediler. Görüşmede aileler CHP'lilerden cezaevlerini gezmek için bir komisyon kurulması sözü aldıktan sonra İHD Ankara şubesine döndüler. Diğer Etkinlikler - Ayrıca geçen hafta içinde aileler ANAP ve CHP Genel Merkezlerini zi yaret ederek sorunların çözülmesini istedi, CHP milletvekillerinden Sal man Kaya ile görüşülerek duyarlı ol ması istendi. Görüşme sonrasında Ümraniye'ye bir heyetin gönderileceği sözü alındı. - Almanya'da yayın yapan Radyo 3 adlı bir kanalla da röportaj yapan aileler clünya kamuoyunu duyarlılığa çağırdı. Ankara'daki bütün TV ve radyo kanalları aileler tarafından ziyaret edildi. Ayrıca Harp-İş'in dü zenlediği yabancı basının da yer aldı ğı bir toplantıya aileler de katıldı. - İki tane İngiliz sendikacıyla görü şülerek talepler verildi. SAG'nin Avruoa basınında yer alması sözü alındı. - Geçen hafta içinde aileler Flaş TV ile bir röportaj yaptı. Konya Cezaevi'ndeki tutsak aileleri cezaevleri üzerindeki baskıları protesto etmek ve tutsakların direnişlerini desteklemek için imza kampanyası başlattılar. İmza kampanyası başlatırken yaptıkları açıklamada "şu anda cezaevlerinde bulunan birlerce evladımız, bütün bu onursuz kalleşçe dayatmalara bedenlerini açlığa yatırarak siper etmişlerdir. Bu baskıları, katliamları protesto eden ve insanca yaşam koşulları için direnen evlatlarımız haklıdır. Bizler tutsak aileleri ve yakınları olarak evlatlarımızın onurlu direnişini destekliyor, taleplerin yerine getirilmesini istiyoruz ve kendine insanım diyen herkesi bu katliamı protesto etmeye, tutsakların direnişlerini desteklemeye çağırıyoruz." denildi. Malatya Cezaevi'ndeki tutsak aileleri 25 Ekim'de görüş sonrası Malatya Cumhuriyet Başsavcısıyla görüşmeye gittiler. Ailelere bağırmaya başlayan savcı, koruma polislerini çağırarak zorla kovma acizliğini gösterdi. Savcının tutumuna karşı aileler "Bu pervasızlık, içine düştükleri pisliğin ve yaşadıkları korkunun bir sonucudur. Alçakça tavırlarla bizleri yolumuzdan döndüreceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar. Evlatlarımızın sonuna kadar yanında olacağız." dediler. Açlık Grevlerine Bursa Devrimci Demokrat Kamuoyundan Destek Cezaevlerinde yaşanan baskıları protesto etmek, Buca katliamının sorumlularının bulunması ve kamuoyu yaratılması amacıyla Bursa'da İHD, Emek Partisi Girişim'i, BSP, HADEP, Atılım, Alınteri ve Kurtuluş okurları bir komisyon oluşturdu. Komisyon 23 Ekim günü bir basın açıklaması yapılarak "Buca'da üç tutsağın ölümüyle sonuçlanan saldırılar yaşandığı ve bu insanlık suçlarına seyirci kalınamayacağı belirtilerek, tutsakların taleplerinin bir an önce kabul edilmesi" istendi. Bursa E Tipi Cezaevi'ne giderek cezaevi savcısı ve müdürüyle görüşmek isteyen komisyon cezaevi girişinde ahlak dışı bir şekilde, soyularak aranmak istendi. Komisyon buna karşı çıkarak böyle bir onursuzluğa izin vermedi. Kararlı tavırları sonucunda komisyon, cezaevi savcısı ve müdürüyle görüştü. Görüşmede Buca ve Ümraniye cezaevleri ile ilgili talepler kabul edilemez. Fakat Bursa özelinde yaşanan sorunların ortadan kaldırılacağı belirtildi. Aynı gün cezaevi idaresi tutsakların temsilcileri ile de görüştü ancak bu görüşmeden bir sonuç alınamadı. Ayrıca komisyon 26 Ekim günü bir imza kampanyası başlattı. Yine 23 Ekim günü Kırklareli BSP'de de cezaevlerinde devam eden SAG'leri destek amacıyla tutsak yakınları bir basın açıklaması yaptılar. Daha sonra da aynı gün 3 günlük destek açlık grevine başladı.* Tutsak Analarına Uzanan Eller Kırılacak Cezaevlerinde süren açlık grevlerinde evlatlarını yalnız bırakmayan analar seslerini çeşitli eylemeliliklerle yükseltirken düzenin ayyaş bekçileri ve halk düşmanı faşistler tarafındın çeşitli saldırılara maruz kalıyorlar. Devrimci Halk Kurtuluş savaşçıları tutsak analarına uzanan ve onlara saldıran sivil faşistleri gerektiği şekilde cezalandırmaya devam ediyor. 26 Ekim günü büromuzu DHKC adına arayan bir kişi "25 Ekim günü açlık grevlerini desteklemek amacıyla boğaz köprüsünde eylem yapan tutsak ailelerine yapılan saldırıyı protesto etmek için Esenler de polislerin üst olarak kullandığı Genç Osman Kıraathane'sini tahrip ettik." Eylemi DHKC adına üstlenerek düzenin ayyaş bekçilerine seslenen DHKC savaşçıları" halkın adaletine teslim olun. Partimize, cephemize, halkımıza karşı işlediğiniz hiç bir suç cezasız kalmayacak. Halk düşmanlarını cezalandıracağız" derken analara söz vererek onlara kalkan elleri kıracaklarını belirttiler. DHKC savaşçıları zindanlarda direnen tutsakların direnişi selamlarken, anaların onurlu direnişinin de yanında olduklarını ve işlenen tüm suçların hesabını soracaklarını dile getirerek tahrip etme eylemini DHKC adına üstlendiler.* Cephenin Öfkesi Antakya'da Kuzeytepe Beldesi'nln faşist ve işbirlikçi başkanının arabası yakılarak tahrip edildi. Antakya büromuz DHKC adına aranarak "26 Ekim gecesi saat 02.00'de faşist ve işbirlikçi olon Kuzeytepe Belediye Başkanı Bedii Uçar'ın arabasının camlarını kırarak, yakarak tahrip ettik. Eylem sırasında da işbirlikçi Belediye Başkanı'nın evinin duvarına 'Bu bir uyandır, işbirliğinden vazgeç.- DHKC yazdık " denildi. Ayrıca eylemin yapıldığı yere üzerinde DHKC yazan bir Cephe bayrağrnın bırakıldığı da bildirildi. Üstlenmede eylemin 26 Ekim 1994 tarihinde katledilen Ahmet Öztürk ve Zeynep Gültekin'in anısına yapıldığı, ayrıca gözaltında kayıpların hesabının sorulacağı da belirtildi.* Beykoz'da Faşistlere Ait Kahve Bombalandı Beykoz Rüzgarlıbahçe bölgesinde faşist örgütlenme çabası içinde olan bir minibüsçü ve yandaşlarının yuvalandıkları, üs olarak kullandıkları bir kahve 21 Ekim gecesi saat 24.00'te yakılarak tahrip edildi. Eylemin faşist örgütlenmeyi dağıtmak ve cezaevlerinde tutsakların sürdürdüğü Süresiz Açlık Grevine destek vermek amacıyla yapıldığı bildirildi.* Trabzon'da Faşist Yuvalar Tahrip Edildi 22 Ekim 1995 günü saat 3.00'te Trabzon'da bulunan faşist yuvalar DHKC tarafından yakılarak tahrip edildi. Trabzon büromuzu arayan bir kişi 2 No'lu Erdoğdu mahallesindeki faşist yuvaları tahrip ettiklerini söyleyerek "Eylemlerimiz cezaevlerindeki baskılar ortadan kaldırılana kadar devam edecektir. Faşist yuvaları dağıttık, dağıtacağız. Buca katliamının hesabını sorduk soracağız. Yaşasın Buca Direnişimiz" diyerek eylemi üstlenirken duyduğu öfkeyi dile getirdi.* Sesimiz Karadeniz'de Yankılandı Öte yandan 25 Ekim günü sabah saat 5.30'da Bahçecik mahallesindeki Affan Kitapçı Lisesi'nin arka tarafına üzerinde cephe bayrağının bulunduğu pankart asıldı. Pankart'ta "Buca cezaevlerindeki faşist katliamının hesabını soracağız" Devrimci Halk Güçleri imzası yer alıyordu. Yine 26 Ekim günü büromuzu arayan bir kişi "Buca da yaşanan katliam ve halen yaşanmakta olan katliamlara karşı Fındıklı Kanlıdere mevkiinde, Çayelinde ve Ardeşen de "Buca katlimanın hesabı sorulacak", "Faşizmi Döktüğü Kanda Boğacağız", "Devrim Şehitleri Ölümsüzüdür", "Umudun Adı DHKP-C" yazılamaları yaptıklarını söyleyerek eylemi Rize Devrimci Halk Güçleri adına üslenildi.* Çukurova Üniversitesi'nde Yazılama: "Özgür Vatan İçin Kurtuluşa Kadar Savaş" 26 Ekim günü Adana Çukurova Üniversitesi'nde DHKC/Dev-Genç tarafından "Yaşasın Buca Direnişimiz", "Yaşasın Mersin Direnişimiz", "Özgür Vatan İçin Kurtuluşa Kadar Savaş" sloganlarının yer aldığı yazılamalar yapıldı. DHKC'den Emperyalist Kurum ve Kuruluşlara Uyarı: Coca Cola Bayi Bombalandı Ülkemizdeki emperyalist kurum ve kuruluşlar da Devrimci Halk Kurtuluş Cephesinin hedefi olmaktan kurtulamıyor. Emperyalist hedeflere yönelen cephe savaşçıları bu hedefleri de etkisiz hale getiriyor. İkitelli Parseller 6. Sokakta bulunan Coca-Cola bayii ve deposu DHKC savaşçıları tarafından bombalandı. Yapılan bu eylemin amacı ülkemizdeki emperyalist kuruluşlara yönelik uyarıda bulunmaktır. Büromuzu DHKC adına arayan bir kişi "Yapılan eylemin o kurumun sahibiyle hiç bir ilgisi yoktur. Sadece emperyalist bir kuruluş olduğu için Coca-Cola tekeline yöneliktir. Bu eylemimizde uyarıda bulunduk. Emperyalistlerin halklara karşı saldırısı sürdükçe bu tür kurum ve kuruluşlar da hedefimiz olmaya devam edecektir." dedi.*

10 Ümraniye Cezaevi'nden mektup var: "Direniyoruz ve zafer mutlaka bizim olacak" Cezaevlerinde açlık grevleri sürerken direnişin odaklandığı Ümraniye Cezaevi'ndeki direnişçiler arasında gazetemizin eski yazıişleri müdürü Bülent Sönmez ve gazetemiz çalışanlarından Ufuk Doğbay da var. Terör estirilerek kaçırılan ve işkenceli sorgulardan sonra tutsak düşen Ufuk Doğbay arkadaşımızdan bir mektup aldık, onu yayınlıyoruz. Merhaba, İşkenceci katiller tarafından gazete bürosundan alınıp tutuklanışımın üzerinden tam üç ay geçti. Türkiye genelinde 23 cezaevinde yürüttüğümüz süresiz açlık grevi direnişimizin ise otuzlu günlerindeyiz. Öncelikle belirtmek istiyorum; "Ümraniye tabutluğu"ndaki DHKP-C davası tutsakları olarak büyük bir coşkuyla genel direnişimizi sürdürüyoruz... "Ümraniye tabutluğu" yaklaşık üç buçuk ay kadar önce, oligarşinin devrimci tutsaklara yönelik yeni saldırı politikalarının bir parçası olarak açıldı. Bizler de bu tabutluğun ilk tutsakları olarak Ümraniye'ye getirildik. Bu tarihten itibaren de bayanlar hariç İstanbul ve çevresindeki bütün siyasi tutsaklar bu cezaevine yerleştirilmeye başlandı. Oligarşi, bu tabutluğu devreye sokmakla on yılı aşkın süredir devrimci tutsakların canları kanları pahasına direnerek; dişleriyle, tırnaklarıyla parça parça sökerek kazanmış oldukları hakları gasp etmeyi planlıyordu. Ama bu planın bir işe yaramayacağını, dost-düşman herkes görüyor ve görecek. Çünkü hiçbir güç kanla yazılmış tarihimizin üzerini örtemez, devrimci iradenin düşmanın bütün saldırı politikalarını alt ettiğini bizlere unutturamaz. Oligarşi yıllardır uyguladığı saldırı politikalarıyla cezaevlerindeki devrimci tutsakları teslim almaya çalıştı. Ama her türlü saldırısına rağmen devrimci tutsakların özgür tutsağı yarattığını, cezaevlerinin kendilerinin istediği gibi devrimcilerin "rehabilite" edildiği yerler değil, devrimci mücadelenin mevzileri haline getirildiğini dehşet ve korkuya kapılarak gördü. İşte yeni saldırı politikalarının, Ümraniye tabutluğunun açılmasının, Buca katliamının ve diğer cezaevlerinde sürdürülen saldırıların nedeni de oligarşinin bu korkusudur. Ama ne var ki, halkımızın da söylediği gibi; "korkunun ecele faydası yoktur."... Bu mektubumda Kurtuluş çalışanlarına ve okurlarına "Ümraniye Tabutluğu'nda yaşadıklarımızı ve bu cezaevindeki direniş sürecimizi anlatmak istiyorum. Daha önce de belirttiğim gibi, bu tabutluğun ilk "misafirleri" bizlerdik. 1 Ağustos 1995 tarihinde DHKP-C davası tutsağı sayısı 12 idi. Cezaevi idaresi her yönüyle işi sıkı tutuyor; kendilerine verilmiş olan devrimci tutsakları teslim alma görevini en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyordu. Öyle ki, cezaevi kapısından ilk adımımızı attığımızda jandarma tarafından "çırılçıplak soyunun" denilerek aranmaya çalışıldık. Ama karşılarında yumrukları sıkılmış vaziyette, her türlü saldırıya hazır olan bizleri gören jandarma saldırmayı göze alamadı. Bu cezaevine geldiğimizde idarenin politikalarından birisi de bizlerle cezaevi memurlarını karşı karşıya getirmekti. Ama bizlerin nasıl insanlar olduğunu görüp, devrimcileri tanımaya başlayan cezaevi memurları idarenin istediği gibi cepheden saldırı içerisine girmediler, böylece idarenin bu taktiği de çok kısa süre içerisinde boşa çıkarılmış oldu. Sözünü ettiğim ilk günlerde, örneğin ziyaretçi görüş saati yarım saatle sınırlı tutuluyor, ziyaretçilere binbir türlü zorluk çıkartılıyordu. Üst aramaları konusunda dayatmalar yoğundu ve diğer cezaevlerinde kazanmış olduğumuz bütün haklar burada yok sayılıyordu. İdare bir anlamda bizlere, "Burada her şeye sıfırdan başlayacaksınız" diyordu. O günlerde idarenin bu hak gasplarını fiili tavır alışlarımızla geriletmeye başladık. Örneğin, ziyaretçi görüş süresi kısıtlamasını fiili olarak ortadan kaldırıp sabah-öğlen ve öğlen-akşam arası mesai saatleri boyunca ziyaretçi görüşü yapılmasını sağladık. Bu süreçte buna benzer pek çok küçük küçük kazanımlar fiili tavır alışlarımızla gerçekleşti. En basit haklarımızın dahi gasp edildiği bir ortamda anlık fiili tavırlar geliştirerek, koğuş kapılarını döverek kazandığımız hakları bizler de çok basit kazanımlar olarak görüyorduk. Ama cezaevi idaresi buna bile tahammül edemiyor, cezaevi personelini sıkıştırarak bu gidişe engel olmak istiyordu. İdare, devrimci tutsakları sindirme girişimlerini bu süreçte hızlandırmaya başladı. Ve tarih 17 Ağustos'u gösterdiğinde bizler de idare saldırırken "kollarımızı kavuşturmayacağımızı"; bu saldırılara güçlü karşılıklar vereceğimizi gösterdik. Bir süre sonra gözlerinde korkuyla elleri coplu askerler koğuşumuza girdi. Birkaç faşist personelin de desteğiyle onlarca asker, 2. Müdür Ali Özceviz ve jandarma komutanının denetiminde 16 DHKP-C tutsağına karşı azgınca saldırdılar. Her tarafımız coplarla yaralanmış şekilde, sürüklenerek, dövülerek tek kişilik hücrelere konulduk. Şimdi bizim için hücrelerde direniş süreci başlıyordu... Bu saldırıyı ve hücrelere konuluşumuzu protesto etmek için yeniden bir araya getirilmek talebiyle açlık grevine başladık. Sayım için hücrelerin önüne geldiklerinde sloganlarımız suratlarına çarpıyordu. 15 gün boyunca sloganlarımızla, marşlarımızla, türkülerimizle haklılığımızı, kararlılığımızı haykırdık. İdare sözde bizlere "hücre cezası" vermişti ve birkaç gün sonra da hücre cezası Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne onaylattırılarak her şey görünüşte yasalara da uygun hale getirilmişti... Bu 15 günlük direnişin sonrasında da idare keyfiyetini ve saldırganlığını devam ettirdi. Bizleri iki ayrı koğuşa bölmüşlerdi. Açlık grevi direnişimiz ise idare bizleri bir araya getirmeye söz verinceye kadar devam etti. 27 günlük bu açlık grevi direnişimiz süresince idare, tecrit politikasının tutmayacağını anlamış ve geri adım atmak zorunda kalmıştı. Bir kez daha kazanmıştık; birkaç gün sonra yeniden aynı koğuşta bir araya geldik. Bu direniş sürecinde idareye yalnızca tecrit politikasında geri adım attırmakla kalmadık, asıl önemlisi, düşmana gerekirse fiili tavır alarak ve gerekirse de bedenlerimizi açlığa yatırarak direneceğimizi, bu konudaki kararlılığımızı ve sadece bedel ödemekle kalmayıp bedel de ödettireceğimizi göstermiş olduk. 21 Eylül'deki Buca katliamı sonrasında ise 25 Eylül gününden itibaren süresiz açlık grevine başladık. Türkiye genelindeki 23 cezaevindeki bu süresiz açlık grevi direnişi, Buca katliamının sorumlularından hesap sormak, cezaevlerindeki tecrit, sürgün, sevk politikalarına engel olmak, Ümraniye tabutluğunun kapatılması ve cezaevlerinde kazandığımız hakların gasp edilmesine engel olmak amacıyla yapılıyor. Ayrıca Ümraniye tabutluğu kapatılana kadar bu cezaevindeki hak gasplarının önüne geçme amacını taşıyan taleplerimiz de var. Genel direnişimiz sürecinde idare oldukça sıkıştı ve bu cezaevine yönelik birçok kazanımlar elde ettik. Kazanımlarımız arasında temsilcilik kurumunun fiili olarak kabul edilmesi olan temsilciler toplantılarının yapılması, koğuş kapılarının daha geç bir saatte kapatılması, ilaçlara getirilen kısıtlamaların kaldırılması, ziyaret koşullarının biraz daha iyileştirilmesi, ziyaretçilerin getirdiği eşyaları almaktaki keyfiliklerin azaltılması gibi birçok irili ufaklı haklar bulunuyor. Tabii ki süresiz açlık grevimizin ana taleplerini Ümraniye tabutluğunun iyileştirilmesi yönündeki taleplerimiz oluşturmadığı için bu kazanımları açlık grevimizin pazarlık konusu yapmıyoruz. Buradaki temel sorunlarımızdan birisi de gazetemiz Kurtuluş'un cezaevi idaresi tarafından "sürekli toplatıldığı" bahane edilerek cezaevine alınmaması. Bu nedenle Kurtuluş'ta yazılanlar konusunda yeterince bilgi sahibi olamıyoruz. Bizler şu an 44 kişiye ulaştık ve DHKP-C davası tutsakları olarak bir aradayız. Genel direnişimizin ana taleplerinden birinin "Ümraniye tabutluğunun kapatılması" olması nedeniyle dost ve düşman gözlerin bizlerin bu cezaevindeki direnişinde olduğunun bilinciyle hareket ediyoruz. Direniyoruz ve zafer mutlaka bizim olacak. Son sözü yine direnenler söyleyecek. Halkın ve haklı olanın sesi soluğu olan Kurtuluş gazetesinin bu süreçte çalışmalarını daha da yoğunlaştırdığını bilerek Ümraniye'deki DHKP-C davası tutsakları olarak bütün Kurtuluş çalışanlarına yürekten selam ve sevgilerimizi yolluyoruz Ufuk Doğbay "Tutsak Analarına Uzanan Eller Kırılacak" Cezaevlerinde süren açlık grevlerinde evlatlarını yalnız bırakmayan analar seslerini çeşitli eylemliliklerle yükseltirken düzenin ayyaş bekçileri ve halk düşmanı faşistler tarafından çeşitli sadırılara maruz kalıyorlar. Devrimci Halk Kurtuluş savaşçıları tutsak analarına uzanan ve onlara saldıran sivil faşistleri gerektiği şekilde cezalandırmaya devam ediyor. 26 Ekim günü büromuzu DHKC adına arayan bir kişi "25 Ekim günü açlık grevlerini desteklemek amacıyla boğaz köprüsünde eylem yapan tutsak ailelerine yapılan saldırıyı protesto etmek için Esenler de polislerin üst olarak kullandığı Genç Osman Kıraathanesi'ni tahrip ettik." Eylemi DHKC adına üstlenerek düzenin ayyaş bekçilerine seslenen DHKC savaşçıları "Halkın adaletine teslim olun. Partimize, Cephemize, halkımıza karşı işlediğiniz hiçbir suç cezasız kalmayacak. Halk düşmanlarını cezalandıracağız" derken analara söz vererek, onlara kalkan elleri kıracaklarını belirttiler. DHKC savaşçıları zindanlarda direnen tutsakların direnişi selamlarken anaların onurlu direnişininn de yanında olduklarını ve işlenen tüm suçların hesabını soracaklarını dile getirerek tahrip etme eylemini DHKC adına üstlendiler.*

11 Hasan Biber: "Türk-İş Genel Kurulu Hesaplaşmaya Tanık Olacaktır" Türk-İş bürokratları işçi sınıfını yeni kurulan hükümete gönül rahatlığıyla satarken, tabanın öfkesini dile getiren sendikacılar da vardı. Liman- İş Genel Başkanı Hasan Biber de bu sendikacılardan. Liman-İş'in grevi Türk-İş'in de sessiz kalmasıyla ertelenmiş, ardından ortaya çıkan tepkisizlik ortamında bütün grevler satılmıştır. Hasan Biberle Türk-İş ihanetinden birkaç saat önce grev ertelemeleri ve Türk-İş'in tutumu üzerine konuşmuştuk. Hasan Biber'le görüşmemizi kısa da olsa yayınlıyoruz. Türk-İş'te neler oluyor? Diğer sendikaların tutumları hakkında değerlendirme yapabilir misiniz? Şu anda, Türk-İş'te sınıf politikasının olmayışından dolayı tam bir teslimiyet havası yaşanmaktadır. Sarı sendikacılık politika temelinde iflası yaşamaktadır. Bundan dolayı 15 Ekim'de böylesine kararlı bir kitlenin olabileceğini, bari-- katları aşarak Ankara'ya girebileceğini tahmin edemiyorlardı. Tabanın kararlılığı siyasi iktidara karşı bir mücadele anlayışı geliştirince Türk-İş ve ona bağlı bazı gerici-faşist sendikacılar da tedirgin olmuşlardır. İkinci olağanüstü başkanlar kurulu toplantıya çağrıldı. Toplantıda Bayram Meral bazı sendikaların talebiyle grevlerin Türk-İş tarafından kaldırılmasını önerdi. Bu olay tıpkı maç kazanmış bir pehlivanın; yerde sürünen nakavt olmuş rakibine havlu atmasına benzer. Pazar günü hükümet güven oyu alamamış, işçi sınıfına mağlup olmuştu ve Türk-İş bu hükümete havlu atmıştır. Biz buna karşı tepki gösterdik, alçaklık, politikasızlık dedik. Bu düşüncelerinden geri adım attılarsa da hükümet tarafına grevleri erteleyin mesajı iletilmişti. Bir gün sonra Liman- İş'in grevi ertelenmesi gündeme alındı. İlk aşamada Liman-İş'in grevi ertelenecekti. Bundan sonra bazı sendikacılar bakanlarla görüşerek "bizim de grevimizi erteleyin" önerisini sundular. Hatta Bayram Meral, Hüsamettin Cindoruk aracılığıyla cumhurbaşkanına bütün grevlerin ertelenmesi için öneri sunmuştur. Bu konu da basına yansımıştır. İşçi sınıfına yapılan saldırıya işçilerin tavrı ne olmalı, ne gibi tavır geliştirilebilir? İşçi sınıfı bu mücadelesiyle sıfır zammı öneren IMF'ye karşı direnmiş ve bu talepten geri adım artırmıştır. Belki ekonomik olarak fazla kazanımlar elde edilmemişse de işçi sınıfı, devletin ve sistemin asıl yüzünü görmüştür. Bu süreç içerisinde işçi sınıfı özelleştirme, taşeronlaştırma, işten atmalarla ve yoğun saldırılarla karşı karşıya gelmeyecektir. Burada hedef net ve açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Mücadele en keskin bir biçimde sarı sendikacılığa ve siyasi iktidara karşı yürütülmek zorundadır. Bunu başarmak tabi ki işyeri örgütlülüklerinden çıkar. İşçilerden tepki aldınız mı? - Liman-İş olarak biz şubesiyle, üyesiyle bütünleşmiş bir sendikayız. Grev ertelemeleri karşısında takındığımız tavır işçi sınıfı tarafından bilinmektedir. Bu konuda Liman-İş olarak hiçbir tepki almadık. Ancak Türk-İş'e karşı tepki yoğunlaşmıştır. Fakat bu tepki örgütlü bir tepki değil, şu anda içten içe gelişen bir tepkidir. Bu tepkiyi sesli 'hale getirmek ve örgütlemek iş yerlerindeki öncü işçilere, sınıftan yanayım diyen sendikacılara düşmektedir. Türk-İş'in işçileri satması hakkında ne düşünüyorsunuz? Türk-İş'in zaten sınıfa dayalı bir politika yaşama geçirmesini beklemiyoruz. Gelişen bu süreç içerisinde Türk-İş'i bu duruma getiren, Liman-İş olarak biz ve bizim gibi birkaç sendikacıdır. Türk-İş'in mücadelede geri adım atacağını biliyorduk, ancak bu kadarını beklemiyorduk. Şu anda tam bir teslimiyet yaşanmaktadır. Hatta iki gün önce değerlendirme toplantısında "tabana ne hesap vereceğiz, ne diyeceğiz" korkusu İle bütün sözleşmeleri Yüksek Hakem Kurulu'na göndermeyi önerdiler. Biz, sert tepki gösterip Liman-İş olarak YHK'ya gitmeyiz, elimizdeki yetkiyi sermayşnin ve siyasi iktidarın yan kuruluşu olan bu kurula vermeyiz. Bu tepkiden sonra bir kısım sendikacının görüşlerime katkısıyla bu düşünceden vaz geçtiler. Türk-İş'in bu yaptıklarından dolayı kamuoyuna açıklamalarımız olacak, teşhire yönelik kampanyalar başlatacağız. Kimse bizim bu konuda sessiz kalacağımızı beklemesin, çünkü susmak suça ortak olmaktır. Türk-İş'in yakın bir tarihte Genel Kurul'u olacaktır. Bu genel kurulda, işçi sınıfına karşı oynanan bir takım oyunları dile getireceğiz. Türk-İş'in Genel Kurulunda işçi sınıfı adına, yargılayan bir politika belirleyeceğiz. Sonuç itibariyle ders çıkarmamız gereken çok güzel şeyler ortaya çıkmıştır. Zafere bu inançla ulaşacağız.* İhanetten öğrenmek Önceki sayımızda dile getirdiğimiz gibi, haltalardır ülke gündemini belirleyen siyasal, gelişmelere düzen içi boyutuyla ağırlığını koyan ve bir anlamda da savaş hükümetini yıkan işçiler düzenin sarı sendikacılık barikatını aşamadılar. İktidarın grev ertelemelerine gereken cevabın oluşturulamamasıyla büyük grev yavaş yavaş çözülüyor. Doruk noktasından aşağıya doğru bir iniş başlamışın Deyim yerindeyse Türk-İş yönetimi parça parça çözüyor grevi. 'Çözülen' elbette iş- "erin sorunları değil, direnişleridir. Ve ne yazık ki, sözcüğün olumsuz anlamıyla çözülmedir bu. Kuşkusuz böyle bir gelişme çok sürpriz de değildir. Böyle bir sonuç önceden öngörülebildiği içindir ki, devrimcilerin, devrimci işçi ve sendikacıların sürece mü: dahalesi esas olarak büyük grevi böyle bir muhtemel sondan uzaklaştarıp güçlü bir halk hareketinin motoru haline çevirebilmekte, tüm emekçilerin birliğini sağlamakta ve Türk-İş ağalarının açmazını derinleştirecek radikal bir eylemliliğe çevirmekte yoğunlaşmıştır. Devrimci Halk Kurtuluş Partisi'nin 15 Ekim eylemiyle ilgili olarak yaptığı açıklama ve çağrıda şunlar belirtilmişti örneğin: "...alınterini satmak, devletle çatışmamak Türk-İş'in karakteridir... Böyle de olsa, eylemin niteliğini değiştirmek, Türk-İş'in oyunlarını bozarak eylemi siyasallaştırmak ve faşist devlete karşı yürümek, halkın en temel hak ve özgürlükleri çerçevesindeki taleplerini dile getirmek, işçi sınıfının vazgeçilmez görevidir... Türk-İş yöneticileri bunları yapmıyor diye işçi sınıfı hareketine inananlar, emeği savunanlar, devletle karşı karşıya gelmeden hak ve özgürlüklerin kazanılamayacağını bilenler, Türk-İş yönetiminin dışında, işçi sınıfını her türlü koşula göre örgütlemek ve hazırlamak zorundadırlar... Bütün İşçiler,...İhaneti yaşamak istemiyorsan, emeğini ve onurunu satmak istemiyorsan, hiçbir burjuva partisinin destekçisi olma..." Süreç belli ölçülerde bu yönde ettkilenebildiyse de, bu yönde mutlak bir belirleyiclik sağlanamamıştır. Ama önemli olan; özellikle gelinen nokta açısından bu gerekliliğin görülmesi, işçi emekçi tüm halkın bilincine kazınmış olmasıdır. Devrimci politika bugüne müdahale ederken yarını da biçimlendirmekte, yarının birikimlerini yaratıp devrimci bir gelişmenin tohumlarını ekmektedir. Bu noktada atılan her adım bize 'bir dahaki sefere' deme güvenini verecektir ve vermektedir. Çünkü bugün bu doğrultuda attığımız her adım, bir dahaki seferin devrimci bir rotaya oturmasını dilek olmaktan çıkarıp gerçeğe dönüştürür. Önemli olan, ihanete uğramış olmak değil, ihanetten öğrenmesini bilmektir. Başta memurlar olmak üzere geniş kesimlerin giderek bütünleşen bir destek ve katılımı sağlanamadı büyük greve. Şimdi memurlar yeni bir programla taleplerini ileri sürmekte, aktivitelerini artırmaktadırlar. Ama bu kez de onlar yalnız kalacaktır. Bu açıktır, tahmin etmesi çok güç değildir. Böyle olmak zorunda mıydı, zorunda mıdır? Elbette hayır. Gerek işçiler, gerek memurlar arasında "işçi-memur elele..." sloganının kitlesel bir karşılık bulduğu, genel grevin somut, güncel bir talebe dönüştüğü noktada 'olmaz'ları sıralamak, ancak reforrnizmin düzenle çatışmaktan kaçanların işidir. Tersi mümkündü ve hala mümkündür. Bu noktadaysa önemli olan, yalnız kalmak değil, yalnız kalmanın kaçınılmaz olmadığını görebilmiş, öğrenmiş olmaktır. Büyük grev çözüldü, çözülüyor diye, mücadele ve potansiyel bitecek değildir. Hatta bir düşüş bile sözkonusu değildir. Çünkü neresinden bakarsanız bakın, örneğin, sözleşmeleri imzalanan bu işkollarında sözleşme farkları sorun olmaya devam edecektir, böyle yağmacı, soyguncu, sahtekar bir iktidarın bu paraları tıkır tıkır ödemeyeceği bellidir. Diğer kamu işyerlerinde sorunlar sürecektir. 'Özel teşebbüs' fabrikalarında, işletmelerinde, belediyelerde sorunlar sürecektir yine dienişlerin biri biterken beşi başlayacaktır... Önemli olan, bir yangının sönmeye yüz tutmuş olması değil, perspektifimizi kaybetmeden potansiyeli yakalamak, tek tek direnişlerden kıvılcımlar çıkartıp yeni yangınlar yaratmaktır. Hangi yangının nasıl gelişeceği, nasıl büyüyeceğini her zaman önceden kestirmek ve planlamak mümkün değildir. Ama şu açık ve mümkündür; bunda, savaşı büyütmekte, yaymakta, radikallleştirmekte net ve açık olunduğunda gelişmeler devrime akacaktı.. ihanetten öğrenmeliyiz. Halk güçlerinin bölünmüşlüğünden, işçi sınıfının bölünmüşlüğünden öğrenmeliyiz. Şimdi önemli olan budur. İşçi sınıfının yaşadığı ilk ihanet değildir bu kuşkusuz. İhanetlerin tekrarı, işçi sınıfının bu ihanetlerden öğrenememesiyle, öğrendiği noktada alternatifini örgütleyememesiyle mümkün olmaktadır. İhanetten öğrenmek, yenisine izin vermemektir. Görmek gerekir ki, ihanete uğramış da olsa her büyük grev, her büyük direniş sınıfa kendi gücünü göstererek, halkın diğer kesimleriyle bütünleşememenin yolaçtığı güçsüzlüğü gös-; tererek sürece yeni birşeyler eklemektedir. Bütün bunları yok sayan, büyük grevde hiçbirşeyin değişmediğini varsayan yaklaşımlar da eksik ve yetersiz kalacaktır. Önemli olan, kitlelerin artık sanılanın çok ötesinde bir şeylere hazır olduğunu, mücadelenin, savaşın onları çok büyük bir hızla değiştirebildiğini görmektir. 'Kitlelerin durumu' olmayan, yapılamayan hiçbir şeyin açıklaması olarak ortaya konulamaz. Dikkatimizi, enerjimizi, işçisi, memuru, hayatın her alanında hızla devrimci önderliği somut olarak örgütlemek, hızla çeşitli kesimlerin öz örgütlülüklerini yaratmakta yoğunlaştırmalıyız. Ancak o zaman, işçi sınıfı artık ihanetlerden değil, zaferlerinden de öğrenmeye başlayacaktır. *

12 Direnen RETRANS'a Destek Ziyareti Gebze'den Şekerpınar Köyü'nde kurulu bulunan taşımacılık şirketi INCHAPE RETRANS'ta, TÜMTİS Sendikası'na üye oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan 105 işçiden 80'i yaklaşık 111 gündür direnişlerine aynı kararlılıkla devam ediyorlar. İşçi sınıfı ve diğer emekçi kesimin birlikte, sömürenlere karşı çıkışının örgütlenmesi, aynı zamanda işçi sınıfının yalnız olmadığının gösterilmesi amacıyla oluşturulan "Grevlerle Dayanışma Komitesi" Retrans'a 24 Eylül 1995 günü yaptığı ziyaretin ardından 22 Ekim Pazar günü yeni bir ziyaret daha gerçekleştirdi. Direniş yerine otobüsle gelen komite, "İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız / Grevlerle Dayanışma Komitesi" imzalı pankartla yürüyüşe geçti. Retrans işçileri Grevlerle Dayanışma Komitesi'ni alkışlar ve sloganlarla karşıladı. İlkin TÜMTİS Sendikasından Kenan Öztürk Grevlerle Dayanışma Komitesi'ne destek ziyaretlerinden ötürü, direnişteki işçiler adına teşekkür etti. Komite adına söz alan işçi arkadaş ziyaretlerinin amacını ve komitenin maddi manevi her türlü desteğe hazır olduğunu belirterek bundan sonra da gerek ziyaret, gerekse direniş komitesindeki arkadaşların talepleri doğrultusunda desteklerini sürdüreceklerini belirterek "İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız" sloganıyla sözlerini bitirdi. Grevlerle Dayanışma Komitesi'nden söz alan diğer arkadaşların, "direniş boyunca karşılaşılan sorunlar, direnişin gelişimi, boyalı basının konuya karşı tutumu, Türkiye'deki sendikal hareketi içeren soru ve önerileriyle tartışma zemini yaratıldı. Boyalı basının ölü ya da yaralı olmadığı sürece konuya ilgi göstermeyeceği sosyalist basının da 60 milyon insana ulaşmasının mümkün olmadığı günümüz koşullarında diğer sendikaları, konfederas- yonları harekete geçirmenin, gerekliliği tartışılırken, son grev ve Türk-lş'in tutumu hakkında değerlendirme de yapıldı. Bu değerlendirmede söz alan Kenan Öztürk "Türkiye'deki sendikal bürokrasi, sendika ağalığının durumu ortada, son grevlerde de açıkça görüldü. Tabanın baskısıyla zaman zaman radikal çıkışlar yapan Türk-İş sonuçta yine uzlaşma yolunu seçti. Sorun sisteme, sermayeye karşı mücadeleyle birlikte, sendikal bürokrasi ve sendika ağalığına karşı da mücadele etmekte. Bayram Meral buraya ziyarete geldi. Direnişçi işçilere namus sözü verdi, çok yüklü ekonomik destek vereceğini, gerekeni yapacağını, tekrar geleceğini söyledi. Söz ettiği yüklü destek 100 milyon liraydı ve bir daha da gelmedi. Var olan devrimci demokrat sendikacıların, sınıf önderlerinin, sınıfın içinde bunu aşmaları, teşhir etmeleri gerek. Umutsuz ve karamsar değiliz nitekim Ankara eylemi bunu gösterdi. İşçi sınıfı sendikal bürokrasinin engeli olması çok daha farklı şeyleri yaratabileceğini, gücünü gösterdi, çatışa çatışa Ankara'ya girdi, RET- RANS işçisi de yine dövüldü, gözaltına alındı ama yılmadı" şeklinde konuştu. Daha sonra Grevlerle Dayanışma Komitesi ve direnişteki işçiler hep birlikte türküler söyleyip halaylar çektiler. Grevlerle Dayanışma Komitesi, Asmaş işçilerini de ziyaret edeceklerini belirterek karşılıklı sloganlarla dayanışmanın verdiği coşkuyla direniş yerinden ayrıldı. Jandarma Retrans'a Tekrar Saldırdı Emperyalizmin işbirlikçileri bu işbirlikçiliklerini her fırsatta ispatlıyorlar. Retrans işçilerine defalardır yapılan MHP'li faşist, polis-jandarma saldırısı bunun en güncel kanıtı durumunda. Retrans işçileri 24 Ekim şafağında yeni bir jandarma saldırısına daha uğradılar. Çadırları yıkıldı. Aralarında sendika yöneticilerinin de bulunduğu 13 direnişçi işçi zorla karakola götürüldü. İşçilerin daha önceki saldırılardan sonra yeniden kurdukları çadırlar yine yıkıldı. 13 işçi 13 jandarma arabası tarafından apar topar götürüldüler. Retrans işçileri en demokratik ve anayasal hakları olan sendikalaşma hakkını istiyorlar. Bunun için 119 gündür direnişteler. Yoğun sömürüde sınır tanımayan sermaye işçilerin sendikalaşmalarına, TÜMTİS'e üye olmalarına işçi kıyımı ile yanıt vermişti. İngiliz sermayeli Retrans taşıma şirketinin bu tutumunu devlet canla başla desteklediğini işçilerin üzerine Yüzdelik Zam Kamu Emekçilerinin Örgütlülüğünü Hiçe Saymaktır Kamu emekçilerinin örgütlenme ve mücadelesini görmezden gelen faşist Çiller ve ortakları memurları yüzdelik zamlarla aldatmaya çalışıyorlar. İçine düştükleri yönetim açmazını çözemeyen egemenler işçilerin grev hakkını gaspedip seçim kararı alırken diğer yandan memura zam adı altında seçim rüşveti sunuyor. On ayı aşkındır işçinin dönemi TİS hakkında kulak tıkayan DYP-CHP hükümeti işçinin hak istemine "Biz emeklinin, memurun hakkını işçiye verirsek bunun adı siyasi rüşvet olur" derken memura zam görünümünde ulufe dağıtmayı sürdürüyor.siyasi rüşvet, seçim rüşveti sunuyor. Buna göre Kasım ayının 15'inden geçerli olmak üzere 1 yıllığına memur maaşlarına yüzde 53 oranında zam yapılacak. En düşük memur maaşı 11 milyon 500 bin olacak. DYP ile koalisyon pazarlığında memura zam yapmayı koalisyona girmenin birinci şartı olarak gören CHP enflasyonun % 150'lere ulaştığı ülkemizde emekçi dostu görünerek erken seçim için oy avcılığına çıkmıştır. Grevlerin ertelenmesini onaylayıp, kamu emekçilerini yüzdelik zamlarla oyalayanlar emekçilerin dostu değildir, olamaz da. Onların düşündüğü tek şey kendi gelecekleridir. Sadaka Değil Sendikal Hak Kamu emekçilerinin bugünkü durumu dünden, 5-6 yıl öncesinden çok farklıdır Ocak ka- rarları çerçevesinde açlığın, rüşvetin, ek iş arayışının içine itilen kamu emekçileri Özal döneminde 6 ayda bir yapılan yüzdelik artışların yoksulluklarını gidermediğini, aksine bir aldatmacadan başka bir ifadesi olmadığını yaşayarak gördüler. Bunun için örgütlendi, bunun için mücadele ettiler. Yüzdelik zammın oranı ne olursa olsun bir sadakadan ibaret olduğunu dile getirdiler. Memurlara seçimden önce vaadedilmedik birşey bırakmayan DYP ve CHP yöneticilerinin vaatleri karşısında 4 yıldır yaptıkları hiçbir şey yoktur. Özal'dan devraldıkları yüzdelik zam politikasını devam ettirmekten başka... "Yüzde 53'lük komik zam kamu emekçilerinin onuruyla oynamaktır" diyen Bem-Sen Genel Merkezi bir basın açıklaması yaparak olaya tepki gösterdi. "6 yıldan bu yana kamu emekçilerinin tek taraflı belirlenen komik zam aldatmacasını kabul etmeyeceği şiarını haykırması belli ki görmezden geliniyor. Bırakın 1996 yılının ilk yarısında verilecek yüzde 53'lük zam, bugün verilecek yüzde 100'lük zam bile kamu çalışanlarının kayıplarını karşılamaktan uzaktır. Bu komik zam aldatmacası kamu emekçilerinin onuruyla oynamaktır. Bunu yapanlar kamu emekçilerine karşı suç işliyor" (...) 6 yıldan bu yana bedeller ödeyerek onurlu bir şekilde mücadele veren kamu emekçileri bu suça ortak olanlardan gerekli hesabı onurlu mücadeleleriyle soracaktır." görüşü yer aldı.* defalarca jandarmayı saldırtarak gösterdi. Onlar için hiçbir işçinin en doğal hakkı bile emperyalizme olan bağlılık ve uşaklıktan değerli olamazdı, dikkate almaya bile değmezdi. İngiliz elçisinden, efendisinden aldığı "Retrans direnişini bitirin" emrini bu nedenle Çiller, İçişleri Bakanlığı, Kocaeli Valiliği Gebze Kaymakamlığı zincirlemesinde bir iletişimle hemen aynı gün uygulanmaya kondu. Kendi ülkemizde, kendi değerlerimiz üzerinde kendi alınterimize karşı emperyalistlerin, İngilizlerin çıkarı açıkça üstün tutuluyor. Sadece, Retrans'ta yaşananlar bile işçi sınıfının mücadelesinde ve örgütlenmesinde ne denli acil ve o denli radikal bir yapılanmaya, radikal çıkışlara ihtiyacı olduğunu biz emekçilere bir kez daha göstermekten öte açıkça ve acilen dayatıcı kılıyor. Retrans'ta 24 Ekim'de direnen emekçilere yapılan jandarma saldırısı karşısında TÜMTİS genel merkezi her zamanki açıklamalarından birini yaparak kamuoyunu ve kendine duyarlıyım diyen tüm kişi ve kurumları dayanışmaya çağırdı. "Retrans işçileri örgütlenme mücadelesini sürdürecektir. İşçilerimiz ve sendikamız bu anayasal hakkı elde etmek için elinden geleni yapacaktır" denilen basın açıklamasının sonunda şu çağrı yapıldı: "İşçi sınıfından yana sendika yönetimlerini, örgütlü örgütsüz tüm emekçileri, demokratik kitle örgütlerini ve tüm duyarlı insanları Retrans işçileriyle dayanışmaya, saldırıları kınamaya çağırıyoruz. En anlamlı dayanışma; kamuda satılmaya çalışılan sözleşmelere karşı çıkmak, işçi kıyımına, sendikasızlaştırmaya dur demek için, sendika yönetimlerini uyarmak, hükümete sınıfın örgütlü gücünü hatırlatmak için, genel eylemin örgütlenmesinden geçecektir. * İzmir Mis Sütte İşçiler Geceli Gündüzlü Direnişte İki ay öncesinin İzmir'deki Süt Endüstıisi Kurumu(SEK)'nun şimdiki adı Mis. Süt. Devlet SEK'in İzmir ünitesini özelleştirme politikası kapsamında sattı. Patron değişti. Değişmeyen tek şey ise sermayenin emekçiye olan düşmanlığıydı. İşte İzmir Çınarlı'da bu düşmanlığın bir ürünü olan işçi kıyımına karşı işçiler 10 Ekim'den bu yana direnişteler. 10 yıllık, 15 yıllık. 18 yıllık... SEK işçileri şimdinin ise 2 aylık MİS Süt işçileri, özelleştirmenin işçi kıyımına, sendikasızlaştırmaya bahane yaratmak olduğunu işyerleri satıldıktan sonra anlamaya başladılar. Çünkü SEK işçileri 2 yıla uzanan işlemleri sırasında SEK'in kendi sendikaları olan Öz-Gıda-İş'e satılmasını da istemişlerdi. Şimdi ise SEK işçilerinin hem iş hem de örgütlenme hakkı işverenin baskısı altında. SEK'i devralan Mis Süt patronu önce işçilerin aylık ücretini 14 milyondan 8 milyona indirdi. İşçiler ve sendika buna hiç sesini çıkarmadı. Ardından sendikadan vazgeçin baskıları gündeme geldi. Ve bunu bugünkü direnişe neden olan işçi kıyımı takip etti. 3 işyeri temsilcisi işten atılınca 10 Ekim'de işyeri önüne minder atan işçiler açlık grevine başladılar. Arkadaşları işten atılan işçilerden 120 kadarı işten atılan işçilerin direnişlerine destek için üretimi durdurdu. 3 işçinin fabrika önünde geceli gündüzlü süren direnişi ve açlık grevine 16 Ekim'de 5 işçi daha katıldı. Açlık grevine beyaz önlüklerle katılan işçilerin önlükleri üzerinde "Adı: İşçi. Suçu: Sendikalı Olmak. Cezası: İdam. Kararı Veren: MİS SÜT" yazılı ibareler vardı. İşçilerin iş yasasının 17/2 maddesine göre çıkışlarının tazminatsız olarak verildiği haberi işçiler arasında dolaşıyor. Direnişçi işçiler ise işvereni dize getirene kadar eylemlerini sürdüreceklerini açıkladılar.*

13 Halk düşmanı Necdet İşlediği suçlar 83 insanımızın katledilmesi emrini bizzat verdi. 9 insanımızı işkencede katletti. 18 İnsanımızı kaybetti. Döneminde işkence şubelerden, karakollara hatta sokaklara kadar yayıldı. Yeri geldiğinde bizzat Gayrettepe iş kence odalarına girerek işkencecilere re fakat etti, onlara moral verdi. Döneminde onbinlerce insan gözaltına alınıp işkencelerden geçirildi. Döneminde birçok kadına şubede tecavüz edildi. Mahallere defalarca operasyon yaptırdı, insanlarımıza evinde işkence ettirdi, yüzlece insanı döverek gözaltına aldırdı ve tutuklattı. Katliam emirlerini bizzat verdi ve halkın üzerine ateş açtırdı. Üniversitelerde Özel Güvenlik Birimleri'ni kurdu. 600 öğrencinin evine kendi imzasıyla tehdit mektupları göndererek aileleri muhbirliğe zorladı. Üniversite ve liselerde terör estirdi. Polis, idare ve sivil faşist işbirliği için çalıştı. Yüzlerce öğrenciyi okulundan dövdürerek gözaltına aldırdı, işkencelere soktu. Mahkemelere saldırdı. Savcılar bile tehditlerinden nasiplendi. Devrimci avukatları defalarca gözaltına aldırıp işkence yaptırdı. Kendisine kölece boyun eğmeyen doktorları tehdit ettti. İstanbul'daki istisnasız bütün DKÖ'lere saldırarak onlarcasını kapattı. Üyelerini gözaltına aldırıp, işkence yaptırdı. Gecekondulu yoksul halka saldırdı, insanların evlerinin yıkılmasına refakat etti. Direnenleri dövdürerek gözaltına aldırdı. İşçi ve memur eylemlerine karşı sürekli bir saldırı politikası izledi. Yüzlerce işçi ve memuru eylemlerde dövdürerek, gözaltına aldırdı, tutuklattı. ilerici, devrimci sanat kurumlarına polislerini saldırttı, kapattırdı ve üyelerini gözaltına aldırıp işkencehanelere taşıttı. Cezaevlerinde bulunan devrimcilere yönelik saldırılara katıldı, operasyonları bizzat yönetti. Cenaze törenlerine bile saldırarak, anmaya katılanları dövdürdü ve gözaltına aldırarak, tutuklattı. Sosyalist basına yönelik sürekli bir operasyon süreci başlattı. Elemanlarını kaçırttı, tehdit ettirdi, işkencelerden geçirdi. Yetmediği noktada, gazete bombalattı, çalışanları kaybetti Mafyayla işbirliği yaparak uyuşturu cudan, kadın ticaretine, kaçakçılıktan, iha le kapmalara uzanan geniş bir yelpaze içinde birçok suça ortaklık etti.* Ocak 1992'den Ekim 1995'e kadar DÖNEMİNDE KATLEDİLEN DEVRİMCİLER Nisan 1992 Çiftehavuzlar, Erenköy, İnfaz Sabahat Karataş Sahrayı Cedid, Bostancı Sinan Kukul A. Fazıl Özdemir Satı Taş Hüseyin Kılıç Arif Öngel Şadan Öngel Taşkın Usta Eda Yüksel Ayşe Nil Ergen 20 Nisan 1992 Merter İnfaz Ayşe Gülen Önder Özdoğan 5 Mayıs 1992 İstanbul Kay(p Soner Gül Hüsamettin Yaman 14 Temmuz 1992 Kasımpaşa İnfaz Nurten Demir İsmail Akarçeşme 20 Temmuz 1992 İstanbul Kaytp Hasan Gülünay 20 Temmuz 1992 İstanbul İnfaz Emre Bilgin Nurgüzel Yaşar Ramazan Ceviz Hasan Demir 23 Temmuz 1992 İstanbul İşkence Nurettin Aslan 31 Temmuz 1992 Reşitpaşa İnfaz Ekrem A. Savaş 01 Eylül 1992 Çekmece İnfaz Ali Rıza Karagöz 29 Eylül1992 Beylerbeyi, İçerenköy İnfaz Kayhan Tazeoğlu Fatma Süzen Makbule Sürmeli 06 Ekim 1992 İstanbul Kay(p Ayhan Efeoğlu 10 Ekim 1992 Acıbadem İnfaz Sultan Cenik 15 Mart 1993 İstanbul işkence Harun Çetin 25 Mart 1993 Bahçelievler İnfaz Recai Dinçel Avni Turan İ.Yalçın Arıkan 01 Nisan 1993 Kadıköy İnfaz Hakkı Karahan Veysel Beysüren Ferda Civelek

14 Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi Basın Bürosu'nun 20 Ekim 1995 tarihli, 17 sayılı açıklamasını yayınlıyoruz. "MENZİR HİÇ KORKMUYOR Kİ" "Bundan sonra nerede yaşayacaksınız" diye soruyor bir gazeteci. Menzir'in yüz hatları anında değişiyor, gazeteciye öfkeyle bakıyor. Ve "söyler miyim hiç" derken o an gazeteci olmaktan başka bir görevi olmayan kişiyi "terörist" sanmış olacak ki, tereddüt geçirmeden bu cevabı veriyor. Korkuyla yaşamak, gizlenmek. O'nun yaşam biçimi olmuş. Korkuyor. Meslektaşlarından, gazetecilerden, hemen herkesten korkuyor. Nasıl korkmasın... Yüzlerce devrimciyi katletmiş, kaybetmiş, kaçırmış, binlercesine işkence yapmış ve yaptırmış, gösterileri dağıtmış, grev kırmış ve iktidarın sömürüsünün, zulmünün bekçiliğini yapmış ve yapmaya devam eden Menzir korkmasın da kim korksun... Yüzlerce insanımızın kanına bulaşmıştır elleri. Şehitlerimizin ailelerininin, çocuklarının bedduaları, intikam duyguları O'nun peşindedir. Ve milyonlarca İstanbul halkı, gecekondularla, işçileriyle, memurlarıyla, gençleriyle, işsizleriyle O'nu çok iyi tanırlar. Ne zaman haksızlığa uğrasalar, ne zaman hak aramaya kalksalar, hep karşılarında Menzir'i bulmuşlardır. Haksızlığın ve zulmün savunucusu Menzir, işkencecileriyle, çevik kuvvetiyle, panzerleriyle hiç eksik olmamıştır. Yükselmek, daha çok kazanmak bir polis şefi için, halka daha çok zulmetmek, daha çok katletmek, daha çok kaybetmek ve işkence yapmak demektir. Süreç, halkla devletin çatışması şeklinde gelişiyor ve devlet yanlısı olanlar, devlete yaranmak için yükselmek için daha çok katlediyorlar. Daha çok katletmekle emperyalistler ve işbirlikçileri birleşmişlerdi. İstanbul'da katliamları Mehmet Ağar başlatmış ve iktidar tarafından Emniyet Genel Müdürlüğüyle ödüllendirilmişti. Menzir de ancak Mehmet Ağar'ı aşarak, yani daha çok katlederek yükselebilirdi. Bunun için hiçbir fırsatı kaçırmadı. Silahlı, silahsız demeden, kadın, erkek, yaşlı demeden devrimci olup olmamasına bakmadan, insanlarımızı katletti, katletme emrini verdi. İstanbu sokakları ve gecekonduları savaş alanına döndü. En çok devrimci katleden, en büyük vatansever oluyordu. Menzir'in yıldızı katlettikçe parlıyordu. Cumhurbaşkanı Demirel'in özel koruması altındaydı. Hareketlerinde, konuşmalarında oldukça cüretkardı. Yasalar, yargılamalar, herşey ondan soruluyordu. Devrimciler öldürülüyor ama tükenmiyordu. Ve Menzir'in korkusu her geçen gün biraz daha büyüyordu. Saldırıya uğrayan devrimcilerin üsleri birer direniş kalesi olmuş, direniş kahramanları doğmuştu. Menzir öldürdükçe İstanbul sokakları kan gölüne dönmüştü. Tükenmiyorlardı. Öldürmeye doymuyordu Menzir. Elinden gelse, bütün halkı katletmek istiyordu. Onun için halk, değersiz ve yaşamaya layık değildi. Artık tek tek devrimcileri katletmekten çıkmış, savunmasız halkı katlediyordu. Yoksul gecekondu halkının üzerine çevrilmiş yüzlerce tüfek, halka ateş açıyordu. Halk ölüyor ama teslim olmuyordu. Menzir, katliamlarıyla onbinlerce insanın isyanını sağlamıştı. Onbinler, yüzbinler "artık bu zulüm yeter" diyerek ayaklanmıştı. Demirel'in sevgili çocuğu Menzir'in işi bitmişti. Üslerimizdeki direniş destanlarımız, onbinlerin direnişine dönüşmüştü. Artık onu uzun süre Demirel de koruyamazdı. Katleden, başarılı Menzir'in yerini başarısız polis şefi Menzir almıştı. Ülkede bir savaş yaşanıyor. Menzir bu savaşın taraflarından olup, devletin yanındaydı. Uyanıktı. Devlet içerisindeki saflaşmalarda, katletmekle sorunu halletmek isteyenlerdendi. Polis şefliğinden uzaklaştırılacağını anlayınca katliamlarını siyasette sermaye olarak kullanmak için siyasi yatırımlara başladı. Ama, en büyük vatansever görünmeliydi. Ülkesi için kendisini feda eden Menzir olarak tanınmalıydı. Yakında seçim vardı. Milletvekili olmak, hatta bakan olmak çok zor değildi. Menzir'in kimden, neyi eksikti. Üstelik bu kadar devrimci kanını, oligarşinin iktidarı için dökmemiş miydi. Menzir'in burjuva partilerinde milletvekilliği yeri hazırdı. Bu olmazsa Amerika'da yerleşmek ve orada ölmek tercihi vardı. Ama yine de nerede yaşayacağını söylemeye korkuyordu. Nasıl korkmasındı? Şimdiye kadar katlettiklerinden neredeyse hiçbiri teslim olmamış ve "intikamımız alınacaktır" diye haykırmışlardı. 18 yaşındaki Sibel, on binlerin öfkesini ortaya çıkartmıştı... İntikamın ateşini körüklemişti... Hesap soruluyordu. Hep "yok ettik" veya "son çırpınışları" deniyordu. Ama artık, kimse inanmaz olmuştu bu sözlere. Hele cenazede konuştukça iyice saçmalıyor, büyük korkusunu gizleyemiyordu. Devrimcilerin onu asla affetmeyeceğini biliyordu. Çok can vermiş, çok can almıştık. Kanla yazılan bu gerçeği iyi biliyordu. Bunun için "nerede yaşayacağımı söyler miyim" diyordu. Yalnız dev- rimciler değil, bütün İstanbul halkı düşmandı O'na. Rüşvet, yolsuzluk, haraç toplama, mafyacılık, fuhuş, adi cinayetler, her şey ondan sorulurdu. El atmadığı hiçbir iş yoktu. Görevi Mehmet Ağar'dan herşeyiyle devralmıştı. Evet, Necdet Menzir, Katlettin, yıktın, vurdun, kırdın, köşeyi döndün ve korkularınla gidiyorsun. Ama, elimiz yakanda ve peşini hiç bırakmayacağız. Sen yaşayacağın yeri söylememeye devam et. Biz seni nerede, nasıl bulacağımızı çok iyi biliyoruz. Biliyor musun, belki bilmezsin bazı işkencecileri eşleri, en yakınları ihbar ettiler. Öyle bulduk ve cezalandırdık. Hiç kimseye güvenme, seni bulacağız. Ve İstanbul'u hiç unutma... Batakhanelerini, mafyasını, körprüaltı çocuklarını iyi tanırsın. Sana rüşvet vermeden yaşayamazlar. Bizleri, yoldaşlarımızı, üslerimizdeki direniş destanlarımızı da çok iyi bilirsin. Ve sıktığınız her kurşunda biz öldükçe çoğaldık, sen ve senin gibiler tükendiniz. İstanbul gecekondularını hiç unutamazsın. Kadınlarıyla, çocuklarıyla, yaşlılarıyla hepsi senin düşmanın. Hepsi senin binlerce silahının üstüne korkusuzca yürüdüler. İşçi grevlerini, fabrikaları, memurları, gençliği hiç unutamazsın. Sen grev kırdıkça, sen gençliği jopladıkça onlar daha bilinçlendiler. Gerçek düşmanlarını ve dostlarını tanıdılar. Şimdi hep birlikteler. Aslında sana çok şey borçluyuz Menzir, Sen olmasan, senin gibileri olmasa düşman bu kadar açık ve net tanınamazdı. Senin gibileri bir halkın uyanmasını sağladılar. Ve halk, dağda, şehirde, ovada, heryerde. Bu halktan yaşadığın yeri nasıl saklayacaksın Menzir? Biz olduğumuz yerdeyiz. Fabrikalarda, gecekondularda, işyerlerinde, üslerimizde, silahlı ve silahsız her yerdeyiz. Milyonlarca halkız. Ve İstanbul'un her yerindeyiz. Çok Emniyet Müdürü gördük. Hepsi senin gibi geldiler, katlettiler, soydular ve bir ceset gibi gittiler. Devletin çelik zırhlı arabalarına, korumalarına rağmen, ülkede ölme cesaretini bile gösteremediler. Şükrü Bala'yı bilirsin, Büyükbabanız, akıl hocanız; Amerika ve işbirlikçileri için çok katletti. Karşılığında Amerika'da yaşama ve ölme hakkını aldı. Sen daha şanslısın. Tansu Çiller gibi Amerika'nın çıkarlarını koruyup kollamak için yemin etmiş, Amerikan vatandaşı bir Başbakanın kiralık katilisin. Cavit Çağlar gibi bir sermayedarın emirerisin. Amerika'da yerleşmen ve ölmen çok daha kolay. İstanbul yaşıyor, Menzir. Hem de çok canlı. Hergün biraz daha özgürleşerek yaşıyor. İşçileriyle, yoksul gecekondularıyla, memurlarıyla, gençliği ile işsizleriyle, öksüz ve yetim bıraktıklarınla, şakatlarıyla zalime karşı savaşarak yaşıyor. Sen ise ölüsün. Her cenazede konuşmayı çok severdin, biliyoruz. Giderken seni bundan yoksun bırakmak istemedik. Bunun için yanına katillerinden birini vermeyi uygun gördük. Polis Ali Kaya Erdem'in cesedini de birlikte götürebilirsin. 19 Ekim 1995 günü saat sıralarında Kartal Topselvi Karakolu'nda görevli işkenceci polis Ali Kaya Erdem, Turgutpaşa caddesinde ALİ RIZA KURT SİLAHLI PROPA- GANDA BİRLİĞİMİZ tarafından Buca katliamına misilleme olarak cezalandırılmıştır. HALK DÜŞMANLARI HESAP VERMEYE DEVAM EDECEKLERDİR. DEVRİMCİ HALK KURTULUŞ CEPHESİ Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi Basın Bürosu'nun 24 Ekim 1995 tarihli, 18 sayılı açıklamasını yayınlıyoruz. KAMUOYUNA 21 Ekim 1995 günü, Kadıköy, İçerenköy'de bir kuyumcu dükkanı soyulmuş tur. Bu soygundan sonra bazı gazeteler, soygunu Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi'nin yaptığı şeklinde imalarda bulun muşlardır. 22 Ekim tarihli Milliyet Gazetesi'nde "...otomobili arayan polis, Okmeydanı'nda polisle girdiği silahlı çatışmada öldürülen DHKC militanı Sibel Yalçın ile ilgili not buldu. DHKC imzalı notta 'Sibel Yalçın'ın hesabını sorduk ve soracağız' yazısının yer aldığı belirtildi" şeklinde bir haber yayınlanmıştır. Soygunun örgütümüzle hiçbir ilgisi yoktur. Eğer Milliyet Gazetesi'nin yazdı- ğı gibi, soygun yapılan arabada, yoldaşımız Sibel Yalçın'la ilgili bir not bulunmuşsa, bu, ya soygunu yapanların polisi yanıltmak için kullandıkları bir hile veya doğrudan polisin örgütümüze yönelik bir senaryosudur. Türkiye Gazetesi'nin yazdığı gibi, otonun bırakıldığı yerde duvarlarda DHKP-C imzalı yazıların olması çok doğaldır. İstanbul'un hemen her sokağında DHKP-C yazıları vardır. Doğrusu duvardaki yazıdan yola çıkarak soygunu DHKP- C'nin yaptığını söyleyebilmek büyük bir hafiyelik örneğidir. Gazete sahipleri, halka karşı hiçbir sorumluluk taşımadıklarından polis haberlerini hiçbir araştırma yapmadan, olduğu gibi verme veya sadece devrimci örgütlere karşı olmak için yalan haber yaymayı, karakter haline getirmişlerdir. Görüldüğü gibi Milliyet Gazetesi "arabada not bulundu" derken, Türkiye Gazetesi duvar yazılarından söz etmektedir. Kadıköy İçerenköy kuyumcu soygununun örgütümüzle hiçbir ilişkisi yoktur. DEVRİMCİ HALK KURTULUŞ CEPHESİ

15 bir katil Menzir O, bir katil; o, bir işkenceci; o, bir ahlaksız; o, bir halk ve emek düşmanıdır. Kan dökmüştür, can almış, ocak yıkmış ve bir kenti çığlıklara boğmuştur. Ardalı'dan, Ağardan devr aldığı suç örgütünü tam bir katliam şebekesine dönüştürmüştür. O, bir kan gölü içinde yürürken bile kahkaha atacak denli pervasız, yaptığı tüm pis, mafyavari işleri devrimcilere yamayacak kadar düşkündür, *** Elinden geleni ardına koymamış; Koç'ların, Sabancıların, Manukyan'ların, Çiller'lerin övgülerine mazhar olmuştur. Efenditert kendisini ödüle boğmuştur. Amerika'lardan nişanlar, Leo klüplerinden şiltler almıştır. *** Şimdi o günler geride kalmıştır. O, şimdi artık yeni hayatını yaşayacak; sivilliğin tadını çıkaracaktır. Akıttığı kanın ödülüyle beslenecektir, ***... O yoktu tabii. Komşuları çağırdım. Börek falan yapmıştım. Her akşam yatarken, sabah kalktığımda yürekten yüreğe konuşurdum onunla.... Yıkandıktan sonra sanki yeniden doğmuş gibiydi. Bana gülümsüyordu....her kurşun deliğinden ayrı ayrı öptüm....kabrinin başında ant içtim. Bir ana olarak bunun hesabını yalnız kendim sormak isterim. *** İşte Menzir. Korkman gereken budur. Bu öfke, bu kin senin yakanı bırakmayacaktır. Sen, uzatılan mikrofonlara "hiç söyler miyim adresimi" demeye devam et. "Onur, şeref, haysiyet" gibi lafları sırala ardı ardına. Ardında bıraktığın kan izi seni mutlaka ele verecektir. Bu halkın öfkesinden, bu anaların nefretinden ve bu öfkenin kılıcından kaçamayacaksın Menzir. İstanbul Emniyet Müdürlüğü yapan bir halk düşmanının suç cetveli

16 K amu emekçileri 90'dan bu yana hareket halinde olan bir kesimdir. Toplumun, halkın çeşitli kesimlerine yöneltilen "Ayağa Kalk" çağrısına kendi cephesinden bir cevap vermiştir. Bir anlamda ayaktadırlar yani. Ayaktaki kamu emekçilerinin sorunu haykıran yüzlerini nereye dönüp duracakları, omuzbaşlarını kime, kimlere yaslayacaklarındadır. Ufkunuz düzenin içine takılıp kalmışsa ayakta olmanızın fazlaca bir önemi yoktur. Kamu emekçileri nasıl, hangi zeminde ayağa kalkmıştı ve bugün nerede nasıl duruyorlar? Biliniyor ki, kamu emekçileri yüzbinlerle Kızılay'ı doldurabiliyor olmalarına, grevleri hayata geçirebiliyor olmalarına karşın, halk hareketine katkıları da, kendi taleplerini düzene dayatmaları da olması gerekenin ve olabilecek olanın gerisindedir. Bu noktada hareketin sorunu gelip önderlik noktasında düğümlenmektedir. KÇSKK'da bugün sağcı icazetçi bir yönetici tahakkümü var. Bunu dile getirmek, eleştirmek mümkün. Gerekli de. Ama asıl gerekli olan memur hareketini bu ayak bağından kurtarmak, devrimci önderliği, hareketin içinde olması gereken yerine oturtmaktır. Memur hareketini çıkışındaki sağlıklı, devrimci rotaya yeniden oturtmaktır. Çıkıştaki bu devrimci niteliğin kavranması, işte bu yüzden bugün son derece önemlidir. Suskunluğu Yırtan İnsiyatif Cuntayla yaşanan uzun aradan sonra, devrimci, sosyalist basın legal zeminde yeniden 87'lerde yayınlanmaya başladığında, dergilerin gündeminde gençlik vardır ağırlıkla. Cezaevleri vardır, tutsak yakınları vardır. Memurlar yoktur. İşçi sınıfı da çok geçmeden 12 Eylül'ün ölü toprağını silkeler. Toplumsal muhalefetin en canlı parçalarından biri olarak yerini alır. Peşpeşe grevler patlar. İşçi sınıfı, Netaş, Derby, DMO grevi, deri işçilerinin, ambar işçilerinin greviyle, Migros greviyle "Bizi Yenemediniz" der egemen sınıflara. Memurlar yoktur. 87'nin sonuna doğru dergilerin okur mektupları bölümlerinde, kısa haberlerinde kamu emekçileri de yavaş yavaş ses vermeye başlar. Bir sağlık emekçisi şöyle yazar örneğin; "... hayat pahalılığı yalnızca işçileri etkilemiyor, bizide etkiliyor. Ama sadece işçiler tepki gösteriyor, direniyorlar. Bizim ise bunları yasal olarak desteklemeye bile hakkımız yok sayılı kanunla örgütlenme yasağı getirilmiştir. Ve bölük pörçük de hiçbirşey yapılamıyor... Ancak bu politikanın boşa çıkarılmasının da bizlerin çabalarıyla olacağını biliyoruz. Sorunlardan korkmayarak üstüne üstüne gideceğiz." (Yeni Çözüm, s.8, Kasım 87) Mektubun altında "Çözüm Okuru Bir Grup Hemşire" imzası vardır. Ve gerçekten sorunların üzerine korkmadan gitmenin öncülüğünü de sağlık emekçileri yaparlar. Belediyelerde çalışan kamu emekçileri ve eğitim emekçileri de hemen aynı süreçte adımlar atmaya başlarlar. Devrimci memurlar "artık yeter" demenin öncülüğünü yaparlar kamu emekçileri içinde. "Olmaz"ları aşıp devrimci inisiyatifleriyle "olur" kılarlar. Çünkü sürecin, kamu emekçilerinin ihtiyacı esasen devrimci bir inisiyatifte odaklaşmaktadır. Hayatın çeşitli alanlarında gelişen devrimci mücadele onlara yol gösterir. Gündem: Örgütlenme Kamu emekçilerinin öncelikli sorunu örgütlenmektir. Kendi haklı talepleri doğrultusunda mücadele edebilmek, ülke sorunlarına ilişkin tavır alabilmek, işçilerle dayanışma içinde olabilmek, her şey ama her şey için öncelikli sorun buydu. Düzen de barikatlarını asıl olarak bu noktada örmüştü Aralığında, 12 Mart cuntasının işbaşında olduğu dönemde memurların sendika kurması yasaklanmış, dernek kurmak "serbest" bırakılmıştı. 12 Eylül cuntası da, her meslek kolunda tek dernek düzenlemesiyle sınırladı bu 'serbestliği. Var olanları, TÜM-DER'i, TÖB-DER'i ve diğerlerini de kapatmayı ihmal etmedi tabii. 12 Mart öncesi TÖS vardı; Türkiye Öğretmenler Sendikası. Kamu emekçilerinin sendikal örgütlenme açısından ulaştıkları en ileri düzeylerden biriydi. 12 Mart TÖS'ü kapattı. Yerine 12 Mart'tan sonra TÖB-DER kuruldu. O da 12 Eylül'ün kadrine uğradı. Ama bu süreçte eğitim emekçileri memur kesimi içinde örgütlenme ve mücadele tecrübesi açısından önemli bir birikimin sahibi olmuşlardı. Bunun sonucudur ki EĞİT-DER yeni sürecin ilk örgütlenmelerinden biri olarak kuruldu. Ancak düzen bu dernekleşmeyi bir çarpıklığa mahkum etmişti. Çalışan eğitim emekçilerinin üye olamadığı bir dernekti bu. Ve daha kötüsü EĞİT- DER'deki statükoculuk, geçmişte TÖB-DER'e de hakim olan reformist, oportünist anlayışlar neredeyse bunu kabul eder bir halde tuttular. Devrimci Öğretmen Hareketi 89'da yapılan kongreden itibaren bu konuda zorlayıcı bir tutumun sahibi oldu. EĞİT-DER'in yasalara rağmen çalışan eğitim emekçilerinin kitle örgütü haline getirilmesinin mücadelesini verdi. Sağlık emekçisi hemşireler ise 12 Eylül'le Türk Hemşireler Derneği'ne mahkum edilmişlerdi. THD, ülkemiz koşulları için olağanüstü uzun denilebilecek bir süre, 1956'dan beri açık olan bir dernekti. Cuntalar ona hiç dokunmamışlardı. Çünkü THD düzenle bütünleşmiş bir dernekti. Her meslekte tek dernek düzenlemesi bir yanıyla da bu tür dernekler için yapılmıştı zaten. THD'nin faaliyetleri balolardan, kokteyllerden ibaretti. Devrimci Me- mur Hareketi perspektifiyle sürece müdahale etmeye çalışan devrimci hemşireler, bu derneği hemşireler için demokratik bir mevzi haline getirmek için harekete geçtiler. Bu mücadele çok kısa sürede hemşirelerden destek buldu. Ve yine çok kısa süre sonunda 89'da Devrimci Mücadelede Hemşireler THD İstanbul Şubesi yönetimine geldiler. Devrimci Memur Hareketi örgütlenme-mücadele-örgütlenme şiarıyla memur hareketini ayağa kaldırmaya, 12 Eylül boyunca biriken tepkileri açığa çıkarmaya çalışıyordu. 89 Ekim'inde yeni bir örgütlenme adımı da belediye emekçileri nezdinde atıldı, belediye emekçileri BEM-DER'i kurdular. Birim derneklerin kurulması, geliştirilmesi öncelikli adımlardan biriydi, ama bu adım ancak grevli, toplu sözleşmeli sendika hedefiyle bütünleştirildiğinde gerçekten yolaçıcı olabilir, bir şeyleri değiştirebilirdi. Devrimci memurlar, demekler de bu bakış açısıyla faaliyet yürüttüler. Onlar 80'e kadar, eksiği, fazlasıyla TÜM-DER'İ, Tüm PTT-DER'i, TÜS- DER'i, TÖB DER'leriyle mücadelenin, anti-faşist mücadelenin içindeydiler. 90'lara yaklaşıldığında, gençlik yürürken, işçiler grevlerini yaygınlaştırırken, gecekondulular dernekleriyle talepleriyle hareketlenirken, onlar bu sürecin dışında kalamazlardı. Temmuzların Öncesi var Başta sağlık, belediye, Maliye, PTT, eğitim işkolları olmak üzere çeşitli alanlardaki devrimci kamu emekçileri devrimci hareketin doğru önderliğiyle ileri atıldılar. THD'yle, BEM- DER'le atılan örgütlenme adımları kitleselleştirildi, büyütüldü, yaygınlaştırıldı. Kamu emekçileri devrimci memurların çağrısını karşılıksız bırakmıyordu çünkü. Artık onlar da mücadelenin içindeydiler. İşyerlerinde alt düzeyde eylemlilikler başladı. 1 Mayıs'ı zaptedenlerin içinde onlar da vardı. İşçi direnişlerine, gecekondu halkının eylemlerine gidiyor ve bu ülkede halkıyla birlikte davranabilen, mücadale eden memurlar da olduğunu gösteriyorlardı. Düzenin memurun kafasına ördüğü statükolar güçlüydü. Depolitizasyon güçlüydü. Amir-memur ilişkisi büyük

17 tehditlerden biriydi. Ama cüretle biçimlenen devrimci müdahale daha güçlü çıktı. icazetçilik ve reformizm de uç vermekte gecikmedi tabii. Örneğin EĞİT- DER Genel Merkezi tarafından Eylül 89'da düzenlenen "Sendikal Haklar Kurultayı" bu anlayışın açıkça ifadesini bulduğu zeminlerden biriydi. Şube kongrelerinde ayak oyunları çok geçmeden gündeme gelmişti. Reformistler, revizyonistler, devrimci memurlar karşısında birlik yapmakta hiç güçlük çekmiyorlardı. Ama devrimci memurların bu ayak oyunlarıyla uğraşmaya niyeti de yoktu, zamanı da, onlar sürecin önünün nasıl açılacağında nettiler ve güçleri, enerjileriyle buna yoğunlaşmışlardı. Bu süreçte, Kampanyanın sonunda Devrimci Mücadelede Kamu Çalışanları imzasıyla yapılan açıklama, bugünden bakıldığında sürecin nasıl geliştiğini de ortaya koyan bir açıklıktadır: "... Mücadelemiz henüz yeni başladı ve yükselerek sürecek. Bugün memur eylemlerine kendiliğindencilik değil, örgütlülük, yönlendiricilik, devrimci irade ve politika damgasını vuruyor... Kararlıyız. Önümüzdeki günlerde kampanyamızın giderek boyutlanarak devam edeceğini biliyoruz. Devrimci Mücadelede Kamu Çalışanları olarak örgütlü gücümüzle hep en önde olacağız. İnanıyoruz. Kazanacağız" (Haziran '90) Süreç öngörüldüğü gibi de gelişti. Hem net bir politikaya, hem bu politikayı hayata geçirecek bir kararlılığa sahip olmak bunu sağladı. Bu kampanya süreciyle artık basında "Memurlar İsyanda", "Memurlar Yürüyor" başlıkları görülüyordu. Kamu emekçilerinin 10 yıl sonraki ayağa kalkışıydı bu ve artık bu başlıklar hiç eksik olmayacaktı Eylemler Temmuz'da Dorukta Basın toplantılarıyla, yemek boykotlarıyla başlayan süreç yürüyüşlere dönüştü. Üretimin gücü geldi gündeme, iş yavaşlatmalar, durdurmalar başladı. Hastane, belediye, maliye binalarının sınırları aşılıp yollara çıkılınca polisle karşı karşıya gelindi, çatışmak kaçınılmazdı, barikatlar aşılmaya başlandı. Örgütsüzlük örgütlülüğe, suskunluk mücadeleye, yoksullaşma hak aramaya, sendika bilincine, apolitikleşme politikleşmeye, onursuzlaşma onurluluğa dönüştü. 10 yıllık baskı ve sessizlik, örgütsüzlük dönemi düşünüldüğünde, sözkonusu kitlenin bir kaç milyonluk bir kitle olduğu düşünüldüğünde süreç çok hızlı gelişmiştir gerçekten. Zemin kamu emekçilerine on yıl boyunca kaybettirilenleri alma isteğidir. Kamu emekçilerinin aşağılanmaya karşı koyuşudur. Bu zeminde sürece bu ivmeyi kazandıran ise kamu emekçilerine yoksullaşmayı, yozlaşmayı, onursuzlaşmayı dayatan politikaların, 10 yıllık baskı ve terörün yarattığı tepkiyi yakalayıp örgütlü mücadele kanalına akıtan devrimci politikadır. Mesela, bu sürece çok yakın bir dö- nemde, kitlesellik bakımından çok daha güçlü bir işçi hareketi gelişmiştir; 89 bahar eylemleri. Ama bu sürecin böyle bir kazanımı olmadı, bu hareketlilikten ne devrimci örgütlenmeler, ne de iktidara taleplerini dayatan bir çizgi çıktı. Siyasallaştırılamadı. Çünkü sarı sendikacıların önderliğinde gelişmişti bahar eylemleri, damga onların damgasıydı. Memur hareketinin farkı buradaydı. Bu fark gelişen sürecin de belirleyicisi olmuştur. 90 Temmuz'u, başta sağlık ve belediye işkollarında olmak üzere çeşitli işkollarındaki devrimci mücadelede kamu çalışanlarının önderliğiyle "90 Temmuzu" olmuştur. Diğer işkollarında ve reformist, oportünist anlayıştaki memurların etkin olduğu işyerlerinde, aynı Temmuz sürecinde tepkiler, eylemler sınırlıdır. Kitlesellik sınırlıdır. O dönemin örgütlülüklerinden biri olan ve oportünizmin etkisi altındaki İstanbul Kamu Çalışanları Platormu ve reformistlerin Sendikal Haklar Yürütme Komisyonu, o süreçte memur eylemlerinin gerisinde kalmışlardır açıkça. Bunun telaşıyla, rekabetçi mantıkla düzenledikleri eylemler ise fiyaskoyla sonuçlanmıştır. O süreçte, örneğin, Devrimci Memur Hareketi'nin önderliğindeki eylemlere bir alternatif olarak düzenledikleri Sultanahmet'teki gösteriye 500 kişi katılır ve bu kitle de onların kararsız tutumları sonucu polis tarafından dağıtılırken, aynı gün Devrimci Memur Hareketi önderliğinde Anakent'ten İSKİ'ye 7-8 bin kamu emekçisi yürüyordu. Ve bu eylem, 12 Eylül sonrasının en geniş katılımlı eylemiydi. Bugün onları dinleyen Temmuz eytemlerinin yaratıcısı sanır onları. Aynen cezaevlerinde TTE giyip ölüm oruçlarına karşı çıkanların, şimdi ağızlarını açtıklarında "biz cezaevlerinde açlığa, ölüme yatıp..." ajitasyonu çektikleri gibi, KÇSKK'daki bilcümle reformistler, oportünistler, icazetçiler de Temmuz günlerindeki tereddütlerini unutup Temmuz'un sahibi rolünü oynuyorlar. Hayır, Temmuz sürecinde reformist, oportünist cephe henüz eylem biçimlerinde tereddütlüdür, sendika hedefinde tereddütlüdür. Onların işi devrimci memurların önerilerini "aşırı" bulup, reddetmektir o süreçte. Ve sürecin önü, kamu emekçilerinin önü, onların politikalarıyla değil, devrimci politikayla, devrimci önderlikle açılmıştır. KAM-SEN; Memur Sendikası Artık Bir gerçek Evet, sendikadan sözetmektedirler ama, şimdilerde çok sevdikleri deyişte olduğu gibi "hemen şimdi" diyecek cesarette değillerdir. Oysa kamu emekçileri çoktan o noktaya gelmiştir bile. Kendilerine Sendikal Haklar Yürütme Komisyonu diyen reformistler, adı sendika olsun da nasıl olursa olsun yaklaşımındadır. Sorunar bu yüzden TÜRK-İŞ içinde bir çözüm onlara göre olabilirdir, onun arayışındadırlar. Bilumum oportünistlerin, revizyonistlerin toplandığı İstanbul Kamu Çalışanları Platformu ise neyi, nasıl yapacağı belirsizliği içinde İl Sendika Koordinasyon vs. deyip oyalanıp duruyorlardı. Sık sık toplanıyordu bu sendika koordinasyonu, ama ortada sendikalaşmaya doğru giden bir sonuç da görünmüyordu. Asıl işleri ise devrimci memurları eleştirmek, karalamaktı, binleri yürütenler "dargrupçu, sekter", "aşırı" vb. ydiler onlara göre. Eylem önerileri "kitle hazır değil" diye, sendikalaşma adımları "zamanı değil" diye cevaplanıyordu. Oysa sürecin geldiği noktada atılacak adım belliydi. Kuşkusuz bu adımın da bedelleri olacaktı, sürgünler, gözaltılar, baskınlar yaşanacaktı yine. Ama haklar başka türlü kazanılmazdı, bunu biliyorlardı. İşte bu noktada Devrimci Mücadelede Kamu Çalışanlarının önderiiğiyie tüm memur kitlesinin merkezi örgütlülüğü perpektifiyle KAM-SEN kuruldu. Kam-Sen,hakların bir lütufla değil, söke söke alınacağına inanan, bunun mücadelesini veren kamu emekçilerinin sendikal örgütü olarak kuruldu. 657 zincirinin kesin bir biçimde parçalanışıydı. Revizyonizm, oportünizm hala biçim ve prosedür tartışması ya- pıyordu. Kam-Sen işkollarındaki sendikalaşmayı yadsıyan bir yaklaşımın sahibi değildi, tersine hedefleri arasında o vardı. Ancak sorun bu adımı atmaktı. Mücadele ve örgütlenme düzeyi ileri olan, geri olan tüm işkolları için bir çatışma yaratmaktı. Sonuçta oportünizm, revizyonizm yeralmadı bu sendikal örgütlülük içinde. Asıl politikaları "bekle, gör"dü. Oligarşinin tavrını bekleyip göreceklerdi. İlk saldırıyı göğüsleyenler arasında olmayacaklardı her zaman olduğu gibi. Devrimci Mücadelede Kamu Çalışanları bir süre sonra belediye işkolu ve sağlık işkolunda da sendikalaşmayı gündeme getirdiler. İşte o günlerde hazırlık çalışmalarını yürüten belediye

18 ve sağlık işkollarındaki Devrimci Mücadelede Kamu Çalışanlarının yayınladığı bir bildiriden bölümler. Biraz uzunca olacak ama, o sürecin bir özetidir adeta; "Daha bir yıl öncesine kadar memurlar dernek kuramaz diyerek bizleri yasaklarla engellemeye çalışarak 'bu dönemde dernek kurmak geri bir adımdır, süreç sendikalaşmaktır' diyenler, herşeyi İLO sözleşmeleri ve anayasal boşluklara bağlayanlar, araştırma komisyonları kurup mücadeleden uzak komisyon tartışmaları içinde boğulanlar bilmelidirler ki, sendikayı memurun bilincine, onları laf üretmekten ve toplantı yapmaktan, sık sık temsilci seçmekten başka bir işe yaramayan komisyonu değil, Temmuz eylemliliği ve buna öncülük eden devrimci politika taşıdı. Bu toplantılarınızda somut birşey çıkmayınca süre saptadınız, gazetelere ilanlar verip kurucular tespit ettiniz, olmadı. Yeni bir süre saptadınız, yeni bir ilan, bir ay sonrası için yeni bir süre... Memuru boşuna oyalıyorsunuz. (...) Bu reformistlerin örgütlenme safhasında yüzlerinin devrimci-demokratlara değil de, egemen sınıf temsilcilerine yönelik olduğu iyice açığa çıkmıştır... Ya şekilsiz bir grupla yüzümüzü burjuvaziye döneceğiz ve düzen içine akacağız ya da yüzümüz devrimci-demokratlara dönük olacak ve kendi özgücümüzle kitlesel/iğimizi geliştirip radikalleşerek haklarımızı mücadele ile söke söke alacağız. (..) Görevimiz somut adımlar atmaktır. BEM-SEN'i, SAĞLIK-SEN'i yaratmaktır. İnançlıyız ve biliyoruz ki, bizim ekonomik-demokratik taleplerimize bundan sonra ancak sendikalarımız sahip çıkabilir. Kararlıyız ve biliyoruz ki, sendikal talepler yasaların değiştirilmesi sorunu değildir. Bunun için örgütlülük ve güç ilişkileri perspektifiyle hareket edilip fiili sendikalaşma hakkı kullanılabilir ve kullanılmalıdır. Haklıyız, bu konuda bugüne kadar yaptıklarımız doğruluğumuzun kanıtı oldu ve haklılığımızdan aldığımız güçle mücadelemiz yükselecektir." Süreç açıktır, söylenenler açıktır, politikalar açıktır. İşte bu doğrultuda yoğun bir hazırlık döneminin ardından BEM-SEN ve SAĞLIK-SEN kuruldu. Düşman gelişmeyi nasıl engelleyeceğinin hesaplarını yapıyordu. Mücadelenin geliştirilmesiyle değil, yalnızca kendi hesaplarıyla uğraşan reformist, revizyonist kesimde ise katıksız bir oportünizm vardı gerçekten. Devrimci memurlar, baskınlara, sürgünlere, gözaltı ve işkencelere göğüs gerip THD, BEM-DER gibi derneklerle demokratik mevzilerde çarpışırken onlar derneği geri bulur, sendika derneği, sendika gündeme geldiğinde de bu kez sendikadan kaçmanın kılıflarını arayıp bulur. Sorun çatışmanın ön cephesinde olmamaktır. Aralarındaki tüm sorunları unutup devrimci memurlar karşısında birlik olan oportünizm bu sendikal örgütlenmelerde yer almadığı gibi karşı propagandaya başladı. Hem de nasıl bir karşı propaganda. Kam-Sen ve diğerleri "siyaset yapıyor"larıdı, "siyasi bir örgüt "gibiydi'ler, vs. vs. Aslında bu sendikaların işleyişine yönelik bir eleştiri değildi bunlar, böyle olsaydı tartışılabilirdi belki, düpedüz karalamaydı yapılan; konuşan 12 Eylül'ün mirası olarak üzerlerinde taşıdıkları anti örgütçülükleriydi. Karşı çıktıkları da sendikalar değil buralardaki Devrimci Sol önderliğiydi. 12 Eylül'ün depolitizasyonuna, yaratmaya çalıştığı örgüt, siyaset fobisine soldan destek veriyorlardı. Mücadele ve örgütlenme düşmana ve oportünist cepheye rağmen sürdü, yeni mevziler kazandı. Kamu emekçilerinin mücadelesi, halkın gelişen mücadelesinin bir parçası oldu. Devrimci Memur Hareketinin önderliğinde 90 Kasım'ında yaygın bir yarım günlük iş bırakma hayata geçirilerek, kamu emekçilerinin mücadelesinde yeni bir adım atıldı. Adımlar birbirini izledi. Öğrenci gençliğin 6 Kasım'da ülke genelinde hayata geçirdiği boykota verilen iş bırakma biçimindeki fiili destek de böylesi adımlardan biriydi. Devrimci memurlar emperyalist savaş karşısında da tavırsız değildiler. Emperyalist Savaşa Hayır Komiteleriyle kamu emekçilerini emperyalist savaşın karşısına diktiler... Halkın kurtuluş savaşı onların dışında değildi, kamu emekçileri halkın silahlı savaşında yeralan Satılar, Makbule'leri çıkardı saflarından... Sürecin anlatımını burada aralıyoruz. Çünkü niyetimiz memur hareketinin arası tarihini bütünüyle ak- tarmak değil. Ancak bu aktardığımız süreç politikalarıyla, örgütlülükleriyle, ruh haliyle, mücadeleyi omuzlayan kadrolarıyla, gerçekten de çok iyi kavranması gereken bir süreçtir. Dünden Bugüne Devrimci Memur Hareketi, bugün, 657 zincirinin köleliğinden hemen tüm işkollarında sendikalaşmış, sendika hakkını düzene kabul ettirmiş, grev hakkını fiili olarak kullanan federasyon, konfederasyon örgütlenmesini gündemine almış, emekçi onurunu kazanmış bir kitle haline gelen kamu emekçilerinin yolunu açma onurunu taşıyor, mevzilerin çarpışa çarpışa, bedellerini ödeyerek kazanılmasına önderlik etmenin onurunu taşıyor. 89'dan bugüne uzayan bu süreç, doğru politikalar önerilmesi anlamında da, inisiyatif ve müdahale anlamında da, politikaların hayata geçirilmesine bizzat önayak olmayla da örgütlülüğüyle, kitleselliğiyle, doğru devrimci önderliğiyle Devrimci Memur Hareketinin eseri olmuştur. Bu az biraz dürüst davranma kaygısı duyan bir oportünistin bile reddedemeyeceği kadar açık bir olgudur. Ama bugün en az bunun kadar açık bir başka gerçek de, memur hareketinin en genel anlamıyla bakıldığında büyük ölçüde sağ, icazetçi, reformist bir sendikacılığın etkisi altına girdiğidir. Bu etki sayesindedir ki, kimileri kendi legal partilerine memur sendikalarından güç aktarmaya çalışıyor, kimileri kariyer pekiştirme kavgası veriyor, eylemler kendini tekrar ediyor, talepler gündemde tutuluyor, ama dayatılamıyor, kamu emekçileri halkın değişik kesimlerinin mücadelesi karşısında geri bir konumda tutuluyor vs. İşte aşılması gereken gerçek budur. Bu nasıl oluşmuştur, öncelikle cevaplanacak sorulardan biri budur. Pekçok neden de sayılabilir kuşkusuz. Ülke genelindeki gelişmelerden kamu emekçilerinin durumuna, devletin baskı ve terörüne kadar pekçok şey sayılabilir. Ama aradığımız cevap bunların içinde değil. Çünkü bunlar değişen biçimlerde dün de vardı, bugün de var, yarın da olacak... Ya da bu reformist, icazetçi, oportünist sendikacılar çok mu becerikli ki, böyle bir etkiyi yaratabildiler... Sendikal ayak oyunlarında çok beceriklidirler belki, ama mücadele alanlarından herkes tanıyor onları. 89, 90'lardan da tanıyor. Polis barikatlarından tanıyor. Demek ki sorun bu da değil... Kitlelerin geri eğilimlerine seslenen politikalar bizim gibi baskı ve terörün ve demagojinin çok yoğun olduğu bir ülkede kitleden, hemen her zaman şu yada bu düzeyde belli karşılıklar da bulabilir... Ama sorun bu da değil. Sorun, çok kısaca söylersek, devrimci memurların yaşanılan süreçte Devrimci Memur Hareketinin misyonunu yeterince kavrayamamaları ve yeterince omuzlayamamalarıdır. Sürecin nasıl geliştiğini esas olarak da bu nedenle aktarma gereği duyduk. Cüret, Kendine Güven ve İnsiyatif 89'larda öne atılan devrimci kamu emekçilerinin kitle mücadelesi konusunda da, sendikal çalışma konusunda da geçmişe uzanan tecrübeleri yoktu. Başlangıçta kendi alarmda da destekten çok şaşkınlıkla karşılanıyorlardı. Ama onlar o gün açısından bunlardan çok daha fazla önemi olan bazı özelliklere sahiptiler. Cesaret ve kendine güven. Kişisel bir özellik olarak da düşünmemek gerek bunları. Onlar mücadelenin o günkü sürecininin bunu gerektirdiğini, ve dahası bunlarsız olmayacağını kavramışlardı yalnızca. Cesaretle öne atılmak gerekiyordu. Öne atıldıklarında bedelleri ödeyenlerin en başında onlar olacaktı. Bunu göze almak gerekiyordu. Cüretleri bu noktada belirledi süreci. Talepleri son derece haklı ve meşruydu, buna kuşku yoktu. Ama bunu mücadelenin içine taşımak gerekiyordu. Bu yapılmadığında yaşananları sadece seyredip 'haklısınız' diyen sıradan bir insandan ne farkı olurdu onun. Devrimci hareketin politika ve taktiklerinin gençlik içinde olsun, gecekondularda olsun yarattığı sonuçlar ortadaydı. Sürecin temel taktiği olarak "radikal kitle eylemleri" diyordu devrimci hareket. Bu keyfi, sübjektif bir belirleme değil,12 Eylül'den çıkan, çıkması gereken bir ülkenin gerekli kıldığıydı. Kamu emekçileri içinde herşeye rağmen kendini, emekçi özünü korumuş geniş bir kesim vardı. İşte bütün bunlar da onun kendine güveninin temelini oluşturuyordu. Cesaretin ve kendine güvenin olduğunda, ne söyleyeceğini, ne yapacağını bilen insanlar için inisiyatif kendiliğinden gelen bir sonuç olur bir yerde. Öyle de olmuştur. Devrimci memurlar işte bugün öncelikle bunları yakalamalıdırlar. Düşünmelidirler ki, bugün kamu emekçilerinin mücadelesi, en azından belli kesimleriyle de olsa, biraz önce uzunca aktardığımız bildiride söylendiği gibi "düzen içine akmaktadır"^ Düşünmelidirler ki, genelde de kamu emekçilerinin halkın kurtuluş mücadelesine verdiği güç, sunduğu katkı pekçok açıdan gerilemiştir. Devrimci memurlar bunu aşabilecek güçtedir. Bunu aşabilecek tecrübeleri, gelenekleri vardır. Halkın mücadelesini vahşet düzeyindeki teröre karşı geliştiren devrimci politikalar ellerindedir.

19 Ama onu kendi alanları özelinde somutlamak ve uygulamak, kimsenin değil, devrimci memurların işidir. Savaş Gerçeğimiz İçinde Sendikal Mücadele Politikayı kendi alanına uygulamak bir yerde o çalışma alanının çalışma tarzını oluşturmaktır.bu çalışma tarzı iki noktada biçimlenecektir. Birincisi; Bulunulan alanda iki milyonu aşkın bir kitle vardı. Bu kitlenin ekonomik, yaşamsal soruları yoğundur. Herşeyden önce bir kıyas itibariyle 80 öncesi aşağı yukarı aynı ücret-maaş seviyesinde oldukları işçilerin kat kat gerisine düşürülmüşlerdir. Kaybettikleri büyüktür. Bu kitlenin sedikalşması hala ciddi bir talep ve uğrunda mücadelenin sürekli kılınması gereken bir hedeftir. Çok uzun yıllar sendikal örgütlülüklerin uzağında kalmış olması nedeniyle milyonlarca kamu emekçisine sendikal alandan ulaştırılabilecek çok şey vardır. O halde devrimci anlamıyla sendikal çalışmanın hakkını vermek durumundayız. Çalışma tarzımızın birinci ayağı budur... İkincisi, bulunulan alandaki bu iki milyonu aşkın kitlenin yaşadığı ülke de Türkiye ve Kürdistan'dır. Ulusal ve sosyal kurtuluş sorununun olduğu bir ülkedir yani. Ve buna hizmet etmeyen hiçbir mücadelenin emekçileri bir yere götürmeyeceği gerçeği vardır. Bu ülkede sendika gibi yasal örgütlerin hiçbir zaman güvencesi yoktur, herşeyini bunlara bağlayan bir halk kesiminin hakları her an gasbedilebilir ve o kesim örgütsüzlüğe mahkum edilebilir. Örnekleri görülmüştür ve düşman buna yönelik girişimlerini hep sürdürecektir. Çalışma tarzımızın ikinci yanını da işte bu ger- çek biçimlendirir. Kamu emekçileri içinde devrimci bir çalışma bu iki ayak üstüne oturmalıdır. Bu iki yan birbirini yadsıyan değil, bütünleyen yanlardır. 'Tercih' hangisine olursa olsun, tek ayaklı bir çalışma sonuç yaratmaz. Kısa vadeli sonuçlar belki alınabilir, ama aldatıcıdır, yanıltıcıdır. Devrimci memurlar sendikalarda bu bütünlükte bir çalışma tarzını hayata geçirmeye çalışmaktadırlar. Ancak eksiklidir sendikal çalışma açısından planlı, programlı, kitleye açılan, devrimci bir sendika yaratma, işleyişiyle, yapısıyla bir örnek yaratma hedefinden uzak, kamu emekçilerinin ekonomik ama özellikle de demokratik taleplerini yeterince kucaklayamayan bir tarzda yapılmaktadır bu. Savaş gerçeğinin ışı- ğında memur hareketinin düşmanın her türlü saldırısına, her dönemde karşı koyabilecek illegal bir örgütlenmesini yaratmak, kendini silahlı savaşın bir parçası olarak görme noktasında ise sahip olunması gereken devrimci motivasyonun ve ruh halinin gerisindedirler. Dolayısıyla, olması gerektiği gibi bu iki ayak üzerine de basılmaya çalışılmakta, ama ikisine de tam basılamamakta, iki açıdan da sıçramalar yapılamamaktadır. Makbule'ler, Satı'lar, Elmaslarla yaratılan bir gelenek vardır kamu emekçilerinin önünde. Halk kurtuluş savaşımızın değerli savaşçıları olarak şehit düşen bu insanlar, sendikal mücadelenin içinde piştiler, yetkinleştiler, savaşa hazır hale geldiler. Ama savaşa hazırken de sendikal çalışmalarının hakkını vermeye çalışarak yürüttüler. Çünkü özünde her yer, bir sendika, bir yasal dernek olsa da savaşın bir parçası, bir alanıdır. Devrimci bir sendika, eğer bunun gereklerini yerine getiriyorsa, kendi mevzisinden savaşın içindedir zaten. Devrim memurların arasında, bütün olarak kamu emekçilerinin içinde bugün de Makbule'ler, Satı'lar, Elmas'lar vardır. Ama onları ancak, doğru çizgideki doğru çalışma tarzını uygulayan bir mücadele, militan bir devrimci memur önderliği açığa çıkarabilir. Revizyonizm ve oportünizm, kamu emekçilerini savaş gerçeğinin uzağında tutarak.kamu emekçilerinin önüne kendi taleplerinden oluşan bir barikat örerek kitleselliklerini korumaya çalışıyorlar. Kitleselliği korumanın yolunun buradan geçtiğini sanıyorlar. Oysa hayır, Gazi'de halk katledilirken, devrimci, demokrat değil, yalnızca insan ve emekçi olmanın onurunu taşıyan memurlar evlerinde oturamadılar. İşlerinde rahat çalışamadılar. Revizyonizm ve oportünizm tüm halkı silahlı savaştan, illegal örgütlenmeden ürküyor diye görüyor, göstermeye çalışıyor. Çeşitli vesilelerle açıklandığı gibi, ürkeklik kendi ürkeklikleridir esasında. Ne revizyonizimin bugün biraz fazla sayıda sendikada etkin olması, ne KÇSKK'daki etkinlikleri, ne de kitlenin belli kesimlerinin onların politikalarına daha yakın duruyor gibi olması asla ölçü değildir. Devrimci memurların bıraktığı boşlukta mümkün olabilmektedir bunlar. Devrimci memurların atak, inisiyatifli, enerjik çabaları bu tabloyu kısa sürede değiştirir 'larda da yaşanmıştır benzer şeyler. Hastanelerde, belediyelerde yapılan iik tartışmalarda kamu emekçileri, daha uzlaşıcı olmayı yumuşak olmayı, hep dilekçe vb. eylemleri öneren reformistleri hak veriyor görünmüştür. Çünkü, sarsılıp değiştirilmedikçe, pratikte tersi kanıtlanmadıkça o ruh hali içindedir. Ve o günün pratiği, devrimci önderliği sarsmıştır onları, değişim kısa sürede hayat bulmuştur. Ama değişen değiştiği yerde durmayacaktır elbette. Hemen her kesim sürece sayısız müdahalerde bulunmakta, kitleleri şu ya da bu yönde etkilemeye çalışmaktadır. Aradaki süreçte devletin terörünü tırmandırdığı, savaşın açık bir hal aldığı politikalar vardı. Oportünizmin, revizyonizmin kitleleri düzene yedeklemeye Kam-Sen, Bem-Sen, Sağlık-Sen... Bu üç sendika sadece Devrimci Mücadelede Memurlar'ı değil tüm memur sendikalarının motoru oldu. çalışan legalist, reformist, icazetçi politikaları vardır ve tüm bunların yarattığı farklı yaklaşımlar vardı.sorunumuz bunu değiştirmektir. Ülkemizde bir savaş sürmektedir. Kamu emekçileri de hem ekonomik-demokratik mücadeleleriyle hem de savaş boyutuyla bu savaşın içindedirler. Düşmanın da her türlü saldırısının hedefleridirler. Bunu hesaba katmayan, bu sürecin gerisinde kalan her noktada geride kalacaktır. Yakın dönemin bir örneği öğreticidir. Çeşitli belediyelerde yerel seçimleri gerici, faşist partilerin kazanması memur hareketine önemli ölçüde sekte vurabilmiştir. Temsilcilik odaları kapatılmış, işyerlerindeki açık çalışma engellenmiş, dahası işyerlerindeki eylemliliklerde düşüş olmuştur 'da belediyelerde, hastanelerde işverenler, yöneticiler, daha mı ilericiydi, daha mı demokrattı. Hayır, ama bedeller ödenmesi göze alınmıştır. Gerici, faşist belediyelerin hemen hiçbirinde dişe diş bir mevzi savaşı yürütülmedi. KÇSKK'nın kamu emekçilerine taşıdığı icazetçilik, uzlaşmacılık mikrobunun sonuçlarıdır bu. Bu mantık bu anlayış 89-90'larda hiçbir şey yapamazdı kuşkusuz, yapamadı da. Baskının birazdaha yoğunlaştığı noktada memur hareketini nereye götürebileceğinin bir örneğidir bu durum. İşte buna izin vermek durumundayız aynı zamanda. Şu da görülmelidir. Bugün KÇSKK içinde bulunmak devrimci memurların insiyatifini, ya da bir başka düzeyde tek tek sendikaların inisiyatifini ortadan kaldırmaz. Farklı, bağımsız çeşitli faaliyetler örgütlenebilir ve örgütlenmelidir de. "Biz KÇSKK toplantısında önerdik, kabul edilmedi" devrimci memurların gerekçesi olamaz. Dayatıcı olunmalıdır. Dayatıcı olmak bazen 'kabul edilir- se birlikte yapalım, edilmezse de biz yapacağız"dır. Türk-İş'e kararlar böyle aldırılıyor biraz da. Biliniyor, pek çok kez çeşitli sendikalar, zaman zaman şube yöneticileri, Başkanlar kurulu toplantısına "biz yapacağız" dayatmasıyla giderek karar çıkarttırmışlardır. Gerek halkın çeşitli kesimleriyle dayanışma için, gerek kamu emekçilerine yönelen saldırılara karşılık vermek için, gerekse de doğrudan kamu emekçilerinin çalıştığı işyerleri-işkollarındaki ekonomik, demokratik talepler için KÇSKK'nın dışında bağımsız faaliyetler olabilmelidir. Faşist, gerici baskılara karşı militan bir mücadele örgütlenmelidir. Bunun için ne kimseden icazet alınacaktır, ne de kimse beklenecektir. Bir başka açıdan, dayanışma görevini sendikayı temsilen ziyaretlerde bulunarak yerine getirmek, devrimci memurların politikası olamaz. Öğrenci gençliğin 6 Kasım boykotundaki devrimci kamu emekçilerinin tavrını bunun için özel olarak anımsattık yazının başında. Tavır budur, bunu örgütleme perspektifiyle davranılmalıdır. Eğer bunu örgütleyemezsek, kamu emekçilerini de yeni bir Türk- Iş'inin olmasını engellemek güçleşir. Doğru politikalar ve doğru tavırlarda ısrarlı olup öne atılmak, sonuçta bu tavrı kitleselleştirecektir. Bundan emin olunmalıdır. Çünkü halkın mücadelesi bu doğrultuda gelişmektedir. Ve bütün kesimler ister istemez birbirini etkilemektedir.. İşçiler, memurlar açısından bir genel grevin koşulları her gün daha fazla olgunlaşmakta, genel grev adeta kendini dayatmaktadır Ve savaş sürmektedir Oligarşi halka karşı savaşını sürdürmektedir. Saldırılar kamu emekçileri nezdinde de artacaktır. Kamu emekçileri kendilerini bu noktada neyle, nasıl savunacaklar, bunun hesabı yapılmalıdır şimdiden. Devrimci memurlar, iç örgütlenmelerini pekiştirerek, eğitiminden disiplinine kadar kendi yapılarının eksik ya da aksayan yanlarının üzerine giderek gerekirse tek tek işyerleri bazında toplantılar örgütleyerek sendikal çalışmaya ve sendika içinde siyasi çalışmaya ilişkin programlar çıkarıp aynı süreç içinde de somut adımlar atmalıdırlar. Bugün devrimci bir gelişmenin zemininin olmadığını kimse söyleyemez. Herşey tersini göstermektedir çünkü. Devrimci memurların subjektif koşullara sahip olmamak gibi bir gerekçeleri de olamaz. Nedir subjektif koşullar? Subjektif koşullar kendimiziz. Böylesine güçlü, böylesine onurlu bir geçmişin üzerine devrimci politikayı oturtmak, Kurtuluş Cephesi'nin memurları için zor değildir. Yaptık olmadı, yapıyoruz olmuyor değil, sonuç almada ısrar ve inatla davranmalı devrimci memurlar. Olup olmadığı o zaman görülecektir. Israr, kendilerini daha fazla mücadeleye sunmalarından, memur hareketinin kadroları olma sorumluluğu ve misyonuyla davranmalarından geçer. Cüret, kendine güven ve inisiyatif. Devrimci memurlar işte bunlarla kuşanarak bu somut adımları bir sıçramaya dönüştürmek göreviyle karşı karşıyadırlar. Çünkü süreç ilerlemektedir.*

20 Fransa Devleti Bir Suç Örgütüdür Fransız Emperyalizmi, Dünya halklarına ve Fransız emekçilerine yönelik saldırılarını sürdürüyor. Özellikle son bir kaç yıl içindeki icraatlarıyla, halklara karşı işlediği suçlarla Fransa Devleti, emperyalist devletler arasında alabildiğine ön plana çıkmaya başladı. Tarihi boyunca özellikle Ortadoğu, Anadolu ve Afrika halklarına kan kusturan, edindiği kirli servetle bugüne gelen Fransa sömürücüleri de yeni sömürgecilik ilişkileri dahilinde aynı uygulamalarını sürdürüyor, emekçileri sömürüyor, haklarını gasp ediyor, hak isteyen sesleri kanla boğmaya yelteniyorlar. Daha dün Ruanda'ya el atıp sadece 1 ay gibi bir zaman içinde 500 bin Ruanda'lının katledilmesine birinci dereceden etkide ibulunan onlardır. Cezayir'de bugün: yaşanan karışıklığın asıl nedeni de onlardır. Korsika'ya göstermelik haklar tanıyarak, avucunun içinde oynatan, emekçilerini acımasızca sömüren, iç karışıklıklardan faydalanan yine onlardır. Ve bu icraatlerin çoğunun altında, "Sosyalist" etiketli halk düşmanı Fransız hükümetlerinin imzası olmuştur. Vietnam yurtseverlerini "kaplan kafesleri"nde çürüten, onlara acımasızca işkence yapan, Ortadoğu'yu uzun yıllar işgal altında tutan, Anadolu'ya saldıran, başta Kongo olmak üzere birçok Afrika ülkesinde en pis işleri çeviren, komplo ve darbeler düzenleyen, onbinlerce Afrika'lıyı vahşice katleden, sadece Cezayir'de 1 milyon yurtseveri öldüren iş- te bu "demokrasi ve insan hakları şampiyonu" Fransa'dır. Fransa öyle demokratiktir ki, örneğin uzun yıllar bütün dünyadaki gizli servisler ve polis teşkilatlarına "işkence metodları" konusunda eğitim vermiş, alet pazarlamıştır. Ve yine onlardır Fransız devrimcilerinin kurduğu Doğrudan Ey- RAKAMLARDAN... Emperyalist terör örgütlerinin şefi durumunda olan ve istisnasız tüm dünya halklarına yönelik işlenen suçlarda dolaylı-dolaysız parmağı bulunan ABD'yi bir kenara koyarsak, "demokrasi ve İnsan haklan" konularında epey "duyarlı" pozlarıyla ünlenen Fransa, İngiltere, Almanya gibi ülkeler aslında dünya halklarına karşı işlenen suçlarda en az ABD kadar suçlu durumdadırlar. Bugün en sıradan bir araştırma, bırakalım araştırmayı, hafızamızı az biraz zorlamakla hatırlanabilecek bir kaç ayrıntı bile bu gerçeği fazlasıyla onaylayacaktır. Örneğin bu üç ülkenin kendi aralarında yaptıkları bir anlaşma vardır. Ve bu anlaşmaya göre de "insan haklarının ihlal edildiği ülkelere silah satılmayacaktır. Ama hayat, onların ne denli sahtekar olduklarını açıkça ortaya koyuyor. Çünkü, örneğin bu üç ülke Türkiye'ye en fazla silah satan ülke durumundadırlar. Üstelik, onlar bu icraatlerine devam ederken, yine bu ülkelerin ikide bir "verilerine güvenilir" ilan ettikleri Uluslararası Af örgütü, her yıl yayınladığı raporda, Türkiye'ye özel bir yer ayırmakta ve bıkmadan usanmadan Türkiye'nin bir işkenceler ve katliamlar ülkesi olduğunu ifade etmektedir. Rakamlara bakalım: lem adi örgütü çökerttikten sonra laboratuvarlarda ürettikleri özel işkence ilaçlarını bu devrimciler üzerinde deneyecek kadar soysuzlaşan İt Dalaşının Faturası Halklara... Fransa Devleti, içine düştüğü krizin faturasını yine halklara çıkarıyor. Yeni Dünya Düzeni çerçevesinde Dünya coğrafyasının yeniden paylaşımı karşısında ortaya çıkan yeni dengeler içinde kendine daha fazla yer bulmak için çırpınan Fransız emperyalistleri pek umduklarını bulamıyorlar. Nereye el atsalar, elleri boş dönüyorlar. Fransız emperyalizminin hırçınlığının, kendi koyduğu yasaları bile birer ikişer çiğneyişinin nedeni bu yeni dengeler içindeki arayışı ve durmaksızın patlak veren ve genişleyen ulusal ve sosyal kurtuluş hareketlerinin kendisidir. Sosyalist Dünyanın yıkılışı ardından, büyük umuda kapılan ve sosyalizmin öldüğü yalanlarına kendilerini de inandırmış gözüken emperyalistler, herşeyle istedikleri gibi oynayıp, herşeye kendi çıkarları doğrultusunda yön vermeye çalıştıkça, boşa kulaç attıklarını, hiç bir yerin sandıkları gibi dikensiz gül bahçesi olmadığını görmeye başladılar. Somali'ye el attılar, iyi bir şamar yediler. Ortadoğu'ya saldırdılar, yağdırdıkları onca bombanın karşılığını bile almış değiller. Hadi onu geçelim, yüzbinin üzerinde Irak'lıyı katletmiş olmalarına rağmen, Ortadoğu halklarının yüreğine korku ekemediler. Cezayir'e el attılar, şimdi ektiklerini biçiyor, bir halkın kendi kaderini tayin hakkına saldırmanın ne demek olduğunu tepelerinde patlayan bombalarla görüyorlar. Evet, dünya kaynıyor. Gerçekten de halklar dünyanın dört bir yanından özgürlük ve bağımsızlık talebiyle yürüyor, hak alma bilinci süratle gelişiyor ve de- ğişik boyutlarıyla da olsa emperyalizmin çıkarlarını tehdit ediyorlar. Fransız emperyalistlerinin ekonomilerini hızla militarize etmelerinin, ülkelerini bizzat ordularıyla işgal altına sokmalarının, milyonlarca emekçinin haklarını gasp etmelerinin, yüzyıllardır övündükleri yargı sistemlerini hiçe sayarak günlerce sürek avı yaparak insanları katletmelerinin ya da bir takım şeyleri bahane ederek başka bir ülkeyi resmen açık bir şekilde işgal etmelerinin altında yatan gerçek budur. Bugün yaşananlar sadece Fransa'yla da sınırlı değildir. Bugün Avrupa'nın bir çok emperyalist devleti aynı ölçülerde olmasa da kriz yaşamakta, hayallerinin suya düşmesi karşısında hırçınlaşarak, gerçek yüzlerini göstermeye başlamaktadırlar. Aslında yeni sömürge halkları bu yüzü öteden beri tanımaktadır. Bugün bu yüz, metropol halkları için de belirgin hale gelmektedir. İşçi ve emekçilerin haklarının gaspı, sosyal hakların kısıtlanması, zamlar, artan enflasyon rakamları, polis gücü-- nün artırılması, meşhur "Terör yasaları", kitle eylemlerine saldırılar, komşu ülkelerle ve yeni sömürge ülkelerle yapılan güvenlik ve işbirliği antlaşmaları, bölge emparyalist ülkeleriyle kurulan ittifaklar, yargısız infazlar, işgaller, ırkçı akımlara güç verilmesi, kurulan faşist partiler vb. birçok yeni olay ve düzenleme girilen açmazın ve çıkış arayışının ürünüdür. Doğal ki, emperyalist terör devletlerinin bu çırpınış ve saldırganlıkları kendi mezarlarını kazmalarından başka bir şey değildir. Sömürge ülke halklarından ilk tokadı yiyen ve zaman içinde dünya coğrafyasına uzanan kolları birer ikişer kesilip koparılacak olan emperyalist tekeller son tokadı ve darbeyi de metropol emekçi halklarından yiyeceklerdir. * Türkiye'ye Silah Satan Ülkeler (Milyon dolar) ABD Almanya Hollanda İtalya Fransa Diğer ülkeler Bir de ekonomik tabloya bakalım: Mart ayı rakamlarına göre Türkiye'de tam 2900 tane emperyalist şirket vardır. - Fransa, ülkemizin emek gücü, hammadde ve kaynaklarının yağmasında İKİNCİ sırada yeralmaktadır. - Türkiye'ye gelen emperyalist sermaye miktarı sıralamasında Fransa BİRİNCİ durumdadır lerin ortalarında Türkiye'deki Fransız şirketi sayısı 10'dur. 1995'te ise bu sayı 160'a ulaşmıştır. - Fransa geçen yıl yabancı sermaye izni verilen yatırımların %17.3'ünü gerçekleştirmiş durumdadır. Ve bu aynı iznialan tüm emperyalist tekellerin payından fazladır. - Son yıllarda, Fransız emperyalizmi işi iyice çığırından çıkartmış, ülkemizin insan ve ekonomik kaynaklarının yağmalanmasında öyle ileri gitmiştir ki, bugün örneğin bırakalım Fransız tekellerini orta ve küçük ölçekli Fransız sermayesi bile ülkemize girmeye başlamıştır.*

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012 15 Mart 2012 Perşembe günü işlerinden atılan Asilçelik işçileri Bursa nın Orhangazi ilçesi cumhuriyet meydanında basın açıklamasıyla İşimizi İstiyoruz talebini dile getirdikleri ve işlerine geri dönene

Detaylı

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler.

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler. İSTANBUL TAYAD lı Aileler Bayram Kahvaltısında Bir Araya Geldiler Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler. Kahvaltıdan önce yapılan

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

Ýstanbul hastanelerinde GREV! Ýstanbul hastanelerinde GREV! Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Doktorlar, hemþireler, eczacýlar, diþ hekimleri, hastabakýcýlar, týp fakültesi öðrencileri ve taþeron

Detaylı

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ!

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ! MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ! İşçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs; tüm yurtta olduğu gibi İstanbul da da coşkuyla kutlandı.1978 1 Mayıs ın ardından ilk kez izin verilen

Detaylı

AĞUSTOS 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

AĞUSTOS 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili AĞUSTOS 2016 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Mezitli İlçe Başkanlığı binasında yönetici

Detaylı

Strasbourg da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için günlerdir eylemde olan kadınlar, Haber alıncaya kadar buradan ayrılmayacağız diyor.

Strasbourg da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için günlerdir eylemde olan kadınlar, Haber alıncaya kadar buradan ayrılmayacağız diyor. Downloaded from: justpaste.it/1cueq CPT görevini yapsın Strasbourg da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için günlerdir eylemde olan kadınlar, Haber alıncaya kadar buradan ayrılmayacağız diyor. 27 Ekim 2017

Detaylı

İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR-12-539-2007-R5)

İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR-12-539-2007-R5) Eylem 1.2 Gençlik Girişimleri Projesi İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR-12-539-2007-R5) DALGALAN SEN DE ŞAFAKLAR GİBİ EY ŞANLI HİLÂL OLSUN ARTIK DÖKÜLEN KANLARIMIN HEPSİ

Detaylı

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 1 Av.Dr. M. SEZGİN TANRIKULU İSTANBUL MİLLETVEKİLİ GİRİŞ 2015 yılı Ağustos ayından itibaren tekrar başlayan çatışmalar Türkiye tarihinde eşi az görülmüş bir yıkıma, sayısız

Detaylı

TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Anamur CHP İlçe Örgütünü ziyaret ederek ilçe yöneticilerinden

Detaylı

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ 19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI 19.09.2014 Bugün 19 Eylül. Bugün bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü TMMOB nin mücadele dolu tarihi açısından

Detaylı

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB 2010-2012 ISBN 978-605-01-0372-4 Baskı Mattek Basın Yayın Tanıtım Tic. San. Ltd. Şti Adakale Sokak 32/27 Kızılay/ANKARA Tel: (312)

Detaylı

MART 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

MART 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili MART 2016 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Akdeniz/Karaduvar Mahallesinde saha çalışması

Detaylı

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız! Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız! Havacılık sektörüne grev yasağı getiren yasa tasarısı mecliste onaylandı. Hava-İş Sendikası, yasa mecliste görüşülmeye başlanmadan

Detaylı

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Saðlýk emekçilerinin 2 gün süren grevleri baþladý. Ülke genelindeki hastanelerin nereyse tamamýnda hastanede

Detaylı

KASIM 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

KASIM 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili KASIM 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Akdeniz Karaduvar Mahallesinde muhtarları

Detaylı

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Yeni Seçilen Tarsus CHP İlçe Yönetimini ziyaret ederek

Detaylı

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı? Kazova dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat

Detaylı

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız 1 MAYIS Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Bayramı 1 Mayıs nedeniyle yayınladığı mesaj şöyle: İşçilerin birlik ve dayanışma günü olan, 1 Mayıs ın, tüm dünya ve ülkemiz

Detaylı

''Hepimiz Atatürk'üz''

''Hepimiz Atatürk'üz'' ''Hepimiz Atatürk'üz'' Mustafa Kemal Atatürk tüm yurtta anıldığı gibi Beşiktaş'ta da törenlerle anıldı. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal Atatürk'ün 74. ölüm yıldönümünü anma gününde özel bir mesaj

Detaylı

Polis Taksim Meydanı'na girdi

Polis Taksim Meydanı'na girdi On5yirmi5.com Polis Taksim Meydanı'na girdi Gezi Parkı eylemlerinin 15. gününde polis, Taksim Meydanı na girdi. AKM ve Cumhuriyet Anıtı ndaki afişler söküldü, barikatlar da kaldırıldı. Yayın Tarihi : 11

Detaylı

Bölüm 18. Demokrasi Mücadelesinde Odamız

Bölüm 18. Demokrasi Mücadelesinde Odamız Bölüm 18 Demokrasi Mücadelesinde Odamız 268 M M O 40. Dönem Çalışma Raporu M M O 40. Dönem Çalışma Raporu 269 TMMOB Makina Mühendisleri Odası bugüne dek olduğu gibi bu dönemde de kendi meslek alanları

Detaylı

SENDİKALAR VE DİĞER DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİLER EYLEM VE ETKİNLİKLER

SENDİKALAR VE DİĞER DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİLER EYLEM VE ETKİNLİKLER SENDİKALAR VE DİĞER DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİLER EYLEM VE ETKİNLİKLER Yaşanası güzel bir dünya için, emeğe, eşitliğe, özgürlüğe, barışa kardeşliğe, paylaşmaya ve dayanışmaya önem veren bir Oda

Detaylı

MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Aydıncık CHP İlçe Yönetim Kurulu ve Belediye

Detaylı

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA 2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ün 1928 yılında Ankara

Detaylı

CHP DE GENÇLİK KOLLARI KONGRESİNDE İKİ ADAY

CHP DE GENÇLİK KOLLARI KONGRESİNDE İKİ ADAY CHP DE GENÇLİK KOLLARI KONGRESİNDE İKİ ADAY Salih Yanık adaylığını açıkladı. 13 Aralık Pazar günü yapılacak olan Bodrum CHP Gençlik Kolları Seçimi için ikinci olarak adaylığını açıklayan Salih Yanık oldukça

Detaylı

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI Bodrum İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Özcan ın kurum değişikliği ile Ankara Gölbaşı belediye başkan yardıcılığı görevine

Detaylı

OCAK 2012 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

OCAK 2012 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili OCAK 2012 FAALİYET RAPORU Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Yenice Belde Belediye Başkanı Ali Kuru yu makamında ziyaret

Detaylı

KASIM 2015 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

KASIM 2015 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili KASIM 2015 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 BASINA YÖNELİK ÇALIŞMALAR 1. Kanal B ekranlarında Emre Saklıca nın konuğu oldu. (17.11.2015) 2. 24 Kasım Öğretmenler Günü nde basın

Detaylı

MART 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

MART 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili MART 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. CHP Mersin Büyükşehir ve ilçe belediye başkan adaylarının

Detaylı

TOBB İLKOKULU E-BÜLTEN. Mart 2015. TOBB ilkokulu SAYI 3. Telefon: 0 (464) 213 05 46 Faks: 0 (464) 213 05 46 E-posta: 703285@meb.k12.

TOBB İLKOKULU E-BÜLTEN. Mart 2015. TOBB ilkokulu SAYI 3. Telefon: 0 (464) 213 05 46 Faks: 0 (464) 213 05 46 E-posta: 703285@meb.k12. TOBB İLKOKULU SAYI 3 Mart 2015 Telefon: 0 (464) 213 05 46 Faks: 0 (464) 213 05 46 E-posta: 703285@meb.k12.tr TOBB ilkokulu Hanımefendilerden Anlamlı Ziyaret Sayın Valimizin eşi Hanife YAZICI ve beraberinde

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin / Mezitli Belediye Başkanı nı ziyaret ederek

Detaylı

Demokrasi Nöbeti Araştırması

Demokrasi Nöbeti Araştırması Meydanların Profili Araştırma Hakkında Taksim Saraçhane Salı gecesi, saat :00 00:00 arası, Demokrasi Nöbeti çağrısı yapılan meydanlardan Kısıklı, Saraçhane ve Taksim de 875 kişi ile yüz yüze görüşüldü.

Detaylı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Örgütü Yalıkavak Mahalle Temsilciliği tarafından geniş katılımlı birlik ve dayanışma

Detaylı

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ Bursa Milletvekili Aday Adayı Türk Milleti karar arifesindedir. Ya İkinci Endülüs, ya da yeniden

Detaylı

ŞUBAT 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

ŞUBAT 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili ŞUBAT 2016 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Tarsus/Gülek Mahallesinde vatandaşlarla bir

Detaylı

Altınordu Belediye Başkanı Engin Tekintaş, Altınordu İlçesi nde bulunan 92 Mahalle nin muhtarlarıyla ile bir araya geldi.

Altınordu Belediye Başkanı Engin Tekintaş, Altınordu İlçesi nde bulunan 92 Mahalle nin muhtarlarıyla ile bir araya geldi. Altınordu Belediye Başkanı Engin Tekintaş, Altınordu İlçesi nde bulunan 92 Mahalle nin muhtarlarıyla ile bir araya geldi. TESK Otelde gerçekleştirilen toplantıya Altınordu Belediye Başkanı Engin Tekintaş

Detaylı

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık Sendikamız Yapı-Yol Sen 12 Nisan 2012 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğü önünde ve eşzamanlı olarak tüm şube binaları önünde, Otoyol ve Köprülerin özelleştirilmesi, görevde yükselme ve unvan değişikliği

Detaylı

OTEL SATIN ALMA MÜDÜRLERİ BULUŞTU

OTEL SATIN ALMA MÜDÜRLERİ BULUŞTU OTEL SATIN ALMA MÜDÜRLERİ BULUŞTU OSMED, BODRUM DA SEKTÖRÜ BULUŞTURDU Merkezi Antalya da bulunan Otel Satın Alma Müdürleri ve Eğitimi Derneği (OSMED), Bodrum da sektör temsilcilerini bir araya getirdi.

Detaylı

EKONOMİK, DEMOKRATİK ÖZLÜK HAKLARIMIZ; EMPERYALİZME, GERİCİLİĞE VE ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI MÜCADELEDE ŞUBEMİZ

EKONOMİK, DEMOKRATİK ÖZLÜK HAKLARIMIZ; EMPERYALİZME, GERİCİLİĞE VE ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI MÜCADELEDE ŞUBEMİZ EKONOMİK, DEMOKRATİK ÖZLÜK HAKLARIMIZ; EMPERYALİZME, GERİCİLİĞE VE ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI MÜCADELEDE ŞUBEMİZ 162 Şubemiz, Odamızın ana yönetmeliği uyarınca ülke ve toplum çıkarları doğrultusunda, yurdumuzun

Detaylı

15 TEMMUZ DEMOKRASİ ZAFERİ VE ŞEHİTLERİ ANMA ETKİNLİKLERİ RAPORU

15 TEMMUZ DEMOKRASİ ZAFERİ VE ŞEHİTLERİ ANMA ETKİNLİKLERİ RAPORU ÇİFTEHAN ÇOK PROGRAMLI ANADOLU LİSESİ 15 TEMMUZ DEMOKRASİ ZAFERİ VE ŞEHİTLERİ ANMA ETKİNLİKLERİ RAPORU 2016 ÇİFTEHAN Etkinlik Tarihi : 19/09/2016 Etkinlik Süresi : Açılış Programı Ön Hazırlık Çalışmaları

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com Günlük Haber Bülteni 13.03.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com Tarih:12.03.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi: www.sabah.com.tr Tarih:12.03.2015 İNTERNET HABERLERİ

Detaylı

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. YÜRÜYÜġ ve MĠTĠNGLER

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. YÜRÜYÜġ ve MĠTĠNGLER YÜRÜYÜġ ve MĠTĠNGLER 2010 ve 2011 1 MAYISLARINDA 1 MAYIS ALANINDAYDIK 2010 yılında, Taksim'de 32 yıl sonra kitlesel 1 Mayıs kutlamaları için yüzbinlerce emekçi meydanı doldurdu. Dolmabahçe, Şişhane ve

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Nisan 14, 2017-7:12:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, Ankara Sincan ilçesi Lale Meydanı'nda mitinge katılarak vatandaşlara hitap

Detaylı

ALİ ÇAVUŞ: KİMİN IRKÇI OLDUĞUNU HEPBİRLİKTE GÖRDÜK Salı, 13 Aralık :23

ALİ ÇAVUŞ: KİMİN IRKÇI OLDUĞUNU HEPBİRLİKTE GÖRDÜK Salı, 13 Aralık :23 DEB Partisi Genel Başkanı Mustafa Ali Çavuş, Bizler ırkçı bir parti değiliz. Yapılan bu saldırıyla birlikte bizlere Irkçı Parti diyenlerin ve hangi partinin ırkçı bir parti olduğunu hepimiz birlikte görmüş

Detaylı

Ocak 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Ocak 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Ocak 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. CHP Silifke Belediye Başkan Adayı ile birlikte esnaf

Detaylı

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. BASIN ÇALIġMALARI

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. BASIN ÇALIġMALARI BASIN ÇALIġMALARI BASIN AÇIKLAMALARIMIZ 5 Mayıs 2010 Özelleştirme Karşıtı Platform İstanbul Bileşenleri nin Taksim BEDAŞ önünde gerçekleştiği basın açıklaması yoğun bir katılımla yapıldı. Şubemiz üye ve

Detaylı

ASLI DEGİRMEN NİN SIRASI BOŞ SINIFINDA HÜZÜN

ASLI DEGİRMEN NİN SIRASI BOŞ SINIFINDA HÜZÜN ASLI DEGİRMEN NİN SIRASI BOŞ SINIFINDA HÜZÜN Bodrum da, okula giderken trafik kazası sonucu hayatını kaybeden lise öğrencisi Aslı Değirmen in sınıf arkadaşları sırasını çiçeklerle donattı. Bodrum da dün

Detaylı

HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin CHP İl Kongresine katılarak bir konuşma

Detaylı

YAZILI VE GÖRSEL BASINA YANSIYANLARDAN ÖRNEKLER

YAZILI VE GÖRSEL BASINA YANSIYANLARDAN ÖRNEKLER YAZILI VE GÖRSEL BASINA YANSIYANLARDAN ÖRNEKLER tmmob 2002/2004 Cumhuriyet / 7 Haziran 2002 Radikal / 7 Haziran 2002 218 Evrensel / 15 Temmuz 2002 37. dönem çalışma raporu 219 tmmob 2002/2004 Cumhuriyet

Detaylı

Gezi Parkı Araştırması. GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar?

Gezi Parkı Araştırması. GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar? GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar? ARAŞTIRMA Araştırmayı nasıl yaptık? 6 7 Haziran Perşembe ve Cuma günleri Her 2 saatlik zaman diliminde 400 kişiyle görüşerek Gezi Parkı alanına

Detaylı

AĞUSTOS 2015 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

AĞUSTOS 2015 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili AĞUSTOS 2015 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 BASINA YÖNELİK ÇALIŞMALAR 1. Prof. Dr. Aytuğ Atıcı, basın özgürlüğü kapsamında yaptığı açıklama nedeniyle hakkında hazırlanan fezlekeden

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01.

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01. Günlük Haber Bülteni 27.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.sanlıurfa.com Tarih: 26.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.haberler.com Tarih: 26.01.2015

Detaylı

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

Koç Üniversitesi nde neler oluyor? Koç Üniversitesi nde neler oluyor? 27 Mart 2015 tarihinde, Koç Üniversitesi temizlik işçileri, öğrencileri, öğretim görevlileri, asistanları ve büro emekçileri bir araya geldiler ve bir forum gerçekleştirdiler.

Detaylı

EKİM 2015 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

EKİM 2015 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili EKİM 2015 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 BASINA YÖNELİK ÇALIŞMALAR 1. İçel TV nin Ajanda programı canlı yayın konuğu oldu.(12.10.2015) 2. Radyo Su da gündemi değerlendirdi.

Detaylı

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Mezitli CHP İlçe örgütünün düzenlediği Yenimahalle

Detaylı

AĞUSTOS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

AĞUSTOS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili AĞUSTOS 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Cumhurbaşkanı adayımız Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu

Detaylı

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI EMRE KÖROĞLU CHP BODRUM İLÇE BAŞKANLIĞINA YENİLİKÇİ VE BAŞARI ODAKLI BİR SİYASET İÇİN ADAY OLDUĞUNU AÇIKLADI Emre Köroğlu 29 Kasım 2015 Pazar günü yapılacak

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Anadolu coğrafyasında bazı yerler vardır... O yerler, şehirler, kasabalar, beldeler,

Detaylı

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) ESAS N0:2009/191 03.08.2012 TUTANAK 27.07.2012 tarihli oturumda saat 19.27 sıralarında Mahkeme Başkanı tarafından duruşmanın

Detaylı

AK Parti mazlum coğrafyaların umudu

AK Parti mazlum coğrafyaların umudu AK Parti mazlum coğrafyaların umudu AK Parti İSTANBUL İL BAŞKANIMIZ AZİZ BABUŞCU nun yazısı 03 te 4 te AK PARTİ İSTANBUL İL BAŞKANLIĞI TEŞKİLAT İÇİ HAFTALIK BÜLTENİ YIL: 2013 SAYI : 199 29-TEMMUZ-5 AĞUSTOS

Detaylı

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE Bodrum da sağlık çalışanları iş bıraktı. Bodrum Devlet Hastanesi önünde buluşan sağlık meslek örgütü temsilcileri, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, emeklilik hakları

Detaylı

EKİM 2017 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

EKİM 2017 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili EKİM 2017 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL- İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Akdeniz ilçesinde Adıyaman Balyanlılar Derneği

Detaylı

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı.

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı. Kahramanmaraş Platformu ndan Şenliği Kadın Cumhuriyet On bir kadın derneğinden oluşan Kahramanmaraş Kadın Platformu, Müftülük Meydanı nda düzenledikleri Cumhuriyet Şenliği ile Cumhuriyet in önemine dikkat

Detaylı

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Erdoğan, "OHAL uygulaması kesinlikle demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı değildir" dedi. 21.07.2016 / 09:56 Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından

Detaylı

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR 4.19.4 TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR 1) Dosya No : 2013/551 E. : Ankara 17. Asliye Ceza si : 1- TMMOB YK Başkanı Mehmet Soğancı 2- TMMOB Genel Sekreteri N. Hakan Genç :2911 sayılı Toplantı ve Gösteri

Detaylı

Ağustos 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Ağustos 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Ağustos 2013 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Tarsus CHP İlçe Örgütünü ziyaret ederek,

Detaylı

Güneş (Kıbrıs) 17 11 2014

Güneş (Kıbrıs) 17 11 2014 Güneş (Kıbrıs) 17 11 2014 Demokrat Bakış (Kıbrıs) 17 11 2014 www.kibrisinternetgazetesi.com 17 11 2014 EROĞLU, KARTAL BELEDİYE BAŞKANI ÖZ VE TC ESKİ BAKANLARINDAN GÜREL İ KABUL ETTİ CUMHURBAŞKANI EROĞLU,

Detaylı

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU Sayfası :11. Syf Sayfası :5. Syf Sayfası :5. Syf Sayfası :7. Syf Sayfası :6. Syf Sayfası :8. Syf Sayfası :3. Syf Sayfası :5. Syf Sayfası :1-10. Syf Sayfası :1-10. Syf Sayfası :İnternet Sitesi Selvitopu

Detaylı

Cüneyt Özdemir de halkın, işçilerin, öğrencilerin sorunlarını programına taşıyor ve ayrıcalığını gösteriyor. Teşekkürler Cüneyt Özdemir.

Cüneyt Özdemir de halkın, işçilerin, öğrencilerin sorunlarını programına taşıyor ve ayrıcalığını gösteriyor. Teşekkürler Cüneyt Özdemir. DİRENİŞİN 109. GÜNÜ 26 Ekim 2010 Bugünlerde çok sık misafirim var. Gün uzadıkça gelenler artıyor. İlk defa bir arkeolog ziyaretçim vardı. O da işsizdi. Uzun zamandır gelmek istiyormuş. Nasıl giderim diye

Detaylı

ÇALIŞMA DÖNEMİNDE ANKARA İKK ÇALIŞMALARI

ÇALIŞMA DÖNEMİNDE ANKARA İKK ÇALIŞMALARI 24. 20. ÇALIŞMA DÖNEMİNDE ANKARA İKK ÇALIŞMALARI 20.Çalışma Dönemi içinde merkezi düzeyde olduğu kadar yerel düzeyde de TMMOB ye bağlı Odalarla ortak çalışmalar yürütülmesine özel bir önem verilmiştir.

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI 30.09.2015

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI 30.09.2015 İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI 30.09.2015 Ekrem DEMİRTAŞ İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Her gün gelen şehit haberlerine YETER İki yıldır bitmeyen seçim maratonuna YETER Siyasetçilerin

Detaylı

Diyarbakır ve Yüksekova da kayıplarının failleri soruldu

Diyarbakır ve Yüksekova da kayıplarının failleri soruldu Diyarbakır ve Yüksekova da kayıplarının failleri soruldu İHD ve kayıp yakınları, faile meçhul cinayetlere kurban giden ve kaybedilenlerin faillerini Diyarbakır ve Yüksekova da bu hafta da biraraya gelerek

Detaylı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı Çalışma hayatında barış egemen olmalı Ocak 19, 2012-3:31:16 olduğunu belirtti. olduğunu belirterek, ''Bu bakış açısı çerçevesinde diyalog merkezli çalışmalarımızı özellikle son 7 aydır yoğun bir şekilde

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

İsviçreli siyasetçi ve örgütler: Diktatörlüğe karşı Kürtlerle dayanışma büyütmeli

İsviçreli siyasetçi ve örgütler: Diktatörlüğe karşı Kürtlerle dayanışma büyütmeli İsviçreli siyasetçi ve örgütler: Diktatörlüğe karşı Kürtlerle dayanışma büyütmeli İsviçreli örgütler ve siyasetçiler, Erdoğan diktatörlüğüne karşı yürüyerek, Kürt halkıyla uluslararası dayanışmanın büyütülmesi

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu Ocak 05, 2017-4:11:00 Başbakan Binali Yıldırım, Keçiören Belediyesi önünde düzenlenen metro açılış töreninde yaptığı konuşmada, nüfusu

Detaylı

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, bakım ve rehabilitasyon çalışmaları tamamlanarak dünya standartlarında bir tesis haline getirilen Bodrum Belediyesi

Detaylı

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 23 OCAK 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ YAŞAM HAKKI İHLALLERİ ÖLÜ YARALI YARGISIZ İNFAZ (Keyfi Öldürme,

Detaylı

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi 6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi Kahramanmaraş ın Ekinözü İlçesine bağlı Alişar Köyünde 54 Yaşındaki Mehmet Göyün 6 Çocuğu ile birlikte tek göz kerpiç odanın içinde verdiği yaşam Mücadelesi yürekleri

Detaylı

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 19 EKİM 2016 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ YAŞAM HAKKI İHLALLERİ ÖLÜ YARALI YARGISIZ İNFAZ (Keyfi

Detaylı

7. dönem çalışma raporu SOSYAL ETKİNLİKLER. EMO Kocaeli Şubesi

7. dönem çalışma raporu SOSYAL ETKİNLİKLER. EMO Kocaeli Şubesi SOSYAL ETKİNLİKLER 134 Geneksel Bahar Pikniği 27 Mayıs 2012 Şubemizin Geleneksel Pikniği 27 Mayıs Pazar Günü Sapanca`da gerçekleştirildi. Beraber yapılan kahvaltı ile başlayan pikniğe üyelerimiz aileleriyle

Detaylı

KÜLTÜR VE SOSYAL İŞLER MÜDÜRLÜĞÜ FAALİYETLERİ MART 2015

KÜLTÜR VE SOSYAL İŞLER MÜDÜRLÜĞÜ FAALİYETLERİ MART 2015 KÜLTÜR VE SOSYAL İŞLER MÜDÜRLÜĞÜ FAALİYETLERİ MART 2015 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla gazete msjı, sms ve anons metni hazırlandı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü sebebiyle Türk Kadınlar Birliği tarafından

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ Kendinizden biraz bahseder misiniz? -1969 yılında Elazığ'da dünyaya geldim. İlk orta ve liseyi orada okudum. Daha sonra üniversiteyi Van 100.yıl Üniversitesi'nde okudum. Liseyi

Detaylı

YÖK'e 28. Yılında da HAYIR!

YÖK'e 28. Yılında da HAYIR! On5yirmi5.com YÖK'e 28. Yılında da HAYIR! Kuruluşunun 28. yıldönümünde YÖK, yurdun dört bir köşesinde üniversite öğrencilerince protesto edildi. Protesto edenler arasında öğretim görevlileri ve sivil toplum

Detaylı

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN 12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-İROL AŞARAN : Efendim : İyiyim sağol sen nasılsın : Çalışıyorum işte yaramaz birşey yok : Kim yazmış bunu : Kim yazmış bunu Milliyet te : Yani sen sen birşey yollamış mıydın

Detaylı

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY CHP Bodrum İlçe Başkanı Recai Seymen, 29 Kasım Pazar günü yapılacak olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İlçe Kongresinde ilçe başkanlığına tekrar aday olduğunu

Detaylı

19 GİRİŞ 19 Dört Duvar Arasında 'Sürek Avı'

19 GİRİŞ 19 Dört Duvar Arasında 'Sürek Avı' İÇİNDEKİLER 4. BASKIYA NOT 13 19 GİRİŞ 19 Dört Duvar Arasında 'Sürek Avı' BÖLÜM 1 29 1) İSTANBUL CEZAEVLERİ 29 Eylül Erken Geldi 34 Bir Garip Firar Girişimi 35 Tutuklulara Yaylım Ateş 37 Uykulu Günler

Detaylı

Eylül 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Eylül 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Eylül 2013 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Yenişehir İlçesi CHP Belediye Başkanı aday

Detaylı

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU Sayfası :1-7. Syf Sayfası :5. Syf Sayfası :7. Syf Sayfası :4. Syf Sayfası :6. Syf Son Dakika KARABAĞLAR BELEDİYE BAŞKANI MUHİTTİN SELVİTOPU: Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu, belediye tarafından

Detaylı

Administrator tarafından yazıldı.

Administrator tarafından yazıldı. Çamlıyayla Köyü Dernek yönetimi ve Kadın kolları geçtiğimiz hafta sonu çok güzel organizasyonla Alucra-Çamoluk-Şebinkarahisarlı sağlık alanında çalışan tüm personelleri biraraya getirdi. İstanbul bölgesinde

Detaylı

Çocuklara sahip çıkmak geleceğe sahip çıkmaktır

Çocuklara sahip çıkmak geleceğe sahip çıkmaktır Çocuklara sahip çıkmak geleceğe sahip çıkmaktır Nisan 23, 2012-10:12:04 Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, ülkesinin çocuklarına, gençlerine gerekli yatırımı yapmayan, gereken sorumluluğu ve özeni yerine

Detaylı

İktidarıyla, muhalefetiyle bütün Belediye Meclis Üyesi arkadaşlarımın da aynı bilinçle görev yaptığına inanıyorum.

İktidarıyla, muhalefetiyle bütün Belediye Meclis Üyesi arkadaşlarımın da aynı bilinçle görev yaptığına inanıyorum. Belediye Meclisimizin Değerli Üyeleri Bandırmalıların güveni ve desteği ile göreve gelen bu yüce meclis, halkımıza ve bu güzel kente hizmet yolunda bir yılı geride bıraktı. Geçen bir yıllık sürede, kentimizin

Detaylı

KALEKIŞLA KÖYÜ TAKVİMİ 2019

KALEKIŞLA KÖYÜ TAKVİMİ 2019 KIRIKKALE SULAKYURT KALEKIŞLA KÖYÜ TAKVİMİ 2019 TARİHTEN ESKİ ANILARLA Hamdi Metin Alçavuş (Ali Metin, eşi Hürü Metin ve yakın akrabası 28.6.1950 Resim arkasında şu satırlar eklenmiştir: Bu resimleri daima

Detaylı

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ Cumhuriyet Halk Partisi 25.Dönem Kahramanmaraş Milletvekili Adayı Efsane Başkan Kamil Dalkara memleketi Pazarcık ta Gövde gösteri yaptı. CHP Kahramanmaraş Milletvekili

Detaylı

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi 24. Toplu İş Sözleşmesi sürecinde işverenle sendika arasında anlaşma sağlanamaması üzerine Şişecam işçileri 10 fabrikada 5800 işçiyle greve gitme kararı almıştı.

Detaylı