FIKIH USULÜ. Hafta 11 SAKARYA ÜNİVERSİTESİ. Prof. Dr. H. Mehmet GÜNAY

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "FIKIH USULÜ. Hafta 11 SAKARYA ÜNİVERSİTESİ. Prof. Dr. H. Mehmet GÜNAY"

Transkript

1 SAKARYA ÜNİVERSİTESİ FIKIH USULÜ Hafta 11 Prof. Dr. H. Mehmet GÜNAY Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Sakarya Üniversitesi ne aittir. "Uzaktan Öğretim" tekniğine uygun olarak hazırlanan bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan izin almadan ders içeriğinin tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Her hakkı saklıdır 2011 Sakarya Üniversitesi

2 ÜNİTE11 Lafızlar I İÇİNDEKİLER KONULDUĞU MANA BAKIMINDAN LAFIZLAR Hâss Lafız Hâss Kavramı Hâss ın Delaleti Hâss ın Türleri Mutlak Mutlakın Hükmü Mukayyed Mukayyedin Hükmü Mutlakın Mukayyede Hamli Emir Emrin Tanımı ve Biçimleri Emrin Delâleti Nehiyden Sonra Gelen Emir: Emrin, Me mûrun Bihin Tekrarına Delalet Edip Etmemesi Emrin Derhal Yapılıp Yapılmaması Nehiy Nehyin Anlamı Nehyin Delâleti: Nehyin Tekrara ve Fevr e Delaleti Âmm Lafız Âmm Kavramı Âmm ın Delaleti 2

3 Âmm ın Tahsîsi Munfasıl tahsis yolları Muttasıl tahsîs yolları Müşterek Lafız Müşterek Kavramı Müşterek in Hükmü Umûmü l-müşterek KULLANILDIĞI MANA BAKIMINDAN LAFIZLAR Hakikat Tanımı ve Kısımları Hakikatin Hükmü Mecaz Tanımı ve Kısımları Mecazın Hükmü Hakikatle Mecazın Birleştirilmesi Sarih Tanımı ve Türleri Sarihin Hükmü Kinaye Kinayenin Tanımı Kinaye ile Hafi nin Farkı Kinayenin Hükmü HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; ü Hâs lafzın anlamını, delaletini ve türlerini açıklayabilecek, ü Mutlakın mukayyede hamlini örneklendirebilecek, ü Emir ve nehyin tanımı, biçimleri ve delaletlerini özetleyebilecek, ü Âmm lafzın delaleti ve tahsisi ile ilgili farklı görüşleri ayırt edebilecek, ü Müşterek lafzın anlamı ve temel hükümlerini açıklayabilecek, 3

4 ü Hakikat, mecaz, sarih ve kinaye lafızlarının başlıca özellik ve hükümlerini ayırt edebileceksiniz. ÖNERİLER Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için okumaya başlamadan önce; Türkçe yazılmış bir Fıkıh Usulü kitabından konulduğu ve kullanıldığı mana bakımından lafızlar la ilgili bölümleri okuyunuz. Metinde ele alınan usul terimleri hakkında daha geniş bilgi için Diyanet İslam Ansiklopedisi nin ilgili maddelerine başvurunuz. Lafızlar I KONULDUĞU MANA BAKIMINDAN LAFIZLAR Kaynaklardan hüküm çıkarma (istinbât) metotları Fıkıh Usulü ilminin en temel konularından birini oluşturur. Şer î hükümlerin aslî kaynakları Kur ân ve Sünnet olup her iki kaynak da Arapçadır. Dolayısıyla bu dilin kurallarına göre lafızların çeşitlerini ve mâna ile ilişkilerini bilmeden Kur ân ve hadis metinlerini doğru bir şekilde anlamak ve onlardan isabetli hükümler çıkarmak mümkün değildir. Bu bakımdan Fıkıh usulü eserlerinde lafız mânâ konusu üzerinde önemle durulmuş, lafızlar mâna ile ilişkilerine göre birtakım ayrımlara tâbi tutulmuştur. Bunlardan biri de lafzın vazolunduğu mana yönüyle yapılan ayrımdır. Bir lafzın vaz ı, onun bir mânayı göstermek için tayin ve tahsis edilmesidir. Bir lafzın belli bir anlamı ifade edebilmesi bu belirleme sebebiyledir. Bir kelime bir vaz ile tek bir manaya konulabileceği gibi muhtelif vaz larla çeşitli mânalar için de konulabilir. Bazı Hanefi usulcüleri, kelimelerin vazolunduğu mâna bakımından taksimini lafızların, nazmın veya hitabın ifade ettiği fertleri kapsaması başlığı altında incelemişler ve bu bakımdan lafızları hâss, âmm ve müşterek kısımlarına ayırmışlardır Hâss Lafız Hâss Kavramı Sözlükte, münferit, tek, yalnız gibi manalara gelen hâss usul terimi olarak tek bir mânayı (bu mananın fertlerini) teker teker ifade etmek üzere konulmuş lafız dır. Tanımda geçen tek bir manayı kaydı hâss lafzı müşterek ten, teker teker kaydı da âmm dan ayırmaktadır. Arapça da hâss lafzın birçok çeşidi vardır. Başlıcaları harfler, özel isimler ve cins isimleri, sayı isimleri, tesniyeler, emir ve nehiyler, mutlak ve mukayyettir. Hâss lafız bir kelime olabileceği gibi bir cümle de olabilir. Mesela emir ve nehiyler cümle formunda hâss lafızlardır. 4

5 Harf-i cerler, soru edatları gibi özel olarak birtakım mânaları ifade etmek için konulmuş bazı harfler (hurûfü l-meânî) vazolundukları mânalarda hâss tırlar. Bu tür harflerin manaları hakkında dil bilimcilerin farklı görüşleri vardır. Bunların manaları Kur an ve Sünnet naslarının lafzî yorumunda önemli etkiye sahip olduğu için usul eserlerinde hurûfü l-meânî başlığı altında örnekleriyle beraber detaylı olarak incelenmiştir. Ahmet, Fatma gibi özel isimler belirli ve somut olup asla ortaklık kabul etmeyen bir manaya konulmuş lafızlardır. Bunların tamamı hâsstır. Özel bir ismin birçok şahsa konulması mümkün ise de bunlar vaz sırasında yalnızca belirli bir kişi için konmaktadır ve o kişinin zatında diğerlerinin herhangi bir ortaklığı söz konusu değildir. Hâssın ifade ettiği mâna cins ismi veya onun herhangi bir türü de olabilir. Cins, usulcülere göre hükmen bir olmayan birçok fert arasında ortak bulunan bir mâna için konmuş isimdir. Mesela insan lafzı böyledir. Tür ise hükmen bir olan çeşitli fertler arasında ortak olan bir mâna için konmuş isimdir. Cinsin kapsamı türden geniştir. Cinsin altında hükümleri farklı türler vardır. Mesela insan kavramı altında erkek, kadın gibi farklı türler bulunmaktadır. Türün birçok ferdi bulunmakla birlikte bunlar hükmen birdirler. Ayrıca ilim (bilgi) ve cehl (bilgisizlik) gibi soyut isimler de hâss kabul edilmiştir. İki, beş, otuz, yüz... gibi sayı isimleri içerisinde birçok fert bulunmakta ise de bunlar bir defada bu sayıların tamamı için konulduklarından hükmen bir ve hâss kabul edilmişlerdir. Yine ebeveyn, sâhibeyn, imâmeyn gibi tesniyeler de içerdikleri çokluk sınırlı olduğu için hâss sayılmıştır Hâss ın Delaleti Usulcülere göre hâss bir kelimenin mânası aslında açıktır ve ilave bir açıklamaya ihtiyacı yoktur. Onlar bu kabulden hareketle, hâssın konulduğu mânaya kesin bir şekilde delâlet edeceği ve aksine bir delil bulunmadıkça bundan başka bir mânaya çekilemeyeceği konusunda birleşmişlerdir. Bu durumda, hâss lafız mutlak olarak gelmişse onu kayıtlayacak başka bir delil bulunmadıkça hüküm mutlaklığı üzere sabit olur. Meselâ. Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkan yeminlerinizden ötürü sizi sorumlu tutmaz; fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun kefareti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on fakire yedirmek yahut onları giydirmek, ya da bir köle azat etmektir. Bunu bulamayan kimse üç gün oruç tutsun (el-mâide 5/89) mealindeki âyette geçen on ve üç kelimeleri hâss olup delâletleri kat îdir. Çünkü bu sayılar ifade ettikleri miktardan az veya çok başka bir ölçü veya niceliğe delâlet etmezler. Dolayısıyla yemin kefareti ya bir köleyi hürriyetine kavuşturmak veya on fakiri doyurmak ya da giydirmek, bunlara imkân yoksa üç gün oruç tutmaktır. Benzer şekilde Onlara seksen değnek vurun. (Nur 24/4) âyetindeki seksen ifadesi, Zina eden erkek ve kadının her birine yüz değnek vurun (Nur 24/2) âyetindeki yüz ifadesi, miras âyetlerindeki sülüseyn (üçte iki), nısf (yarı), sülüs (üçte bir), sümün (sekizde bir) gibi ifadeleri de birer hâss lafızdırlar. Hâssın kat î olmasıyla asla başka ihtimalin bulunmadığı değil, delile dayanan bir ihtimalin bulunmadığı kastedilir. Buna göre, hâss lafızla aslında ilk vazolunduğu mânadan 5

6 başka bir anlam kastedilebilir, fakat bu ihtimali gösteren bir delil bulunmadıkça bu durum onun kesinliğine zarar vermez. Çünkü delile dayanmayan bir ihtimal ile böyle bir ihtimalin hiç bulunmaması aynı şey olup ikisi de yok gibidir. Ama delile dayalı bir ihtimal söz konusu ise hâss lafız bu yönde yorumlanabilir. Mesela delil bulunduğunda hâss lafızdan mecaz kastedilebilir. Bu konuda şu klasik örnek verilir: Bir aslan gördüm cümlesindeki aslan kelimesi, kesin olarak vazolunduğu mânaya yani bu isimdeki hayvana delâlet etmektedir. Ancak bu kelimeden mecaz yoluyla yiğit kişi nin de kastedilmesine herhangi bir engel yoktur. Fakat bu mânanın kastedildiğine dair bir delil bulunmadığı sürece bu ihtimal dikkate alınmaz ve usulcülerin geneline göre sırf bu ihtimal hâssın kesinliğine zarar vermez. Eğer has lafız, bu mücerret ihtimali de ortadan kaldıracak şekilde kesin olursa bu durumda lafız muhkem veya müfessere dönüşür. Ancak bu ihtimalin varlığı hakkında herhangi bir delil bulunursa hâss te vîli kabul eder ve hakiki anlamından çıkarılarak ona delilin gerektirdiği anlam verilebilir. Bu durumla ilgili verilen örneklerden biri de şudur: Hz. Peygamber in, Her kırk koyunda bir koyunun zekât olarak verilmesi gerekir sözünde (Dârimî. Zekât, 4; İbn Mâce, Zekât, l3;tirmizî, Zekât, 4) koyunların zekât nisabı olarak bildirilen kırk rakamı hâss olup daha aşağı ve daha yukarı bir miktara delâlet etmez. Ayrıca zekât olarak verilecek olan bir koyunun sayısında da artıklık ve eksiklik kabul edilemez. Ancak Hanefîler, zekâtın teşrî kılınmasında yoksulların ihtiyacının karşılanması gayesini göz önünde tutarak zekât olarak hak sahibine koyunun bizzat kendisinin verilebileceği gibi kıymetinin de verilebileceğini söylemişlerdir. Onlara göre Şâri (hüküm koyucu) zekâtı fakirlerin ihtiyaçlarını karşılamak için farz kılmıştır. Bu maksat koyunun değerinin verilmesiyle de gerçekleşir. Şu halde aksine bir delil bulunduğunda hâss lafız delilin gerektirdiği manada yorumlanabilir Hâss ın Türleri Hâss lafzın, bulunduğu durum veya kalıp itibariyle birçok çeşidi vardır. Bazen hiçbir kayda bağlı olmaksızın mutlak olarak, bazen bir kayıtla sınırlandırılarak mukayyed olarak gelir. Kimi zaman emir kimi zaman da nehy formunda olur. Ayrıca başka çeşitleri de vardır. Aşağıda hâssın başlıca kısımları ile ilgili bilgiler verilecektir Mutlak Mutlak, belirli olmayan bir ferdi veya fertleri gösteren ve kendisinin herhangi bir sıfatla kayıtlandığına dair bir delil bulunmayan lafız dır. Mesela adam/adamlar, kitap/kitaplar öğrenci/öğrenciler, kuş/kuşlar dediğimizde hep birer mutlak lafız söylemiş oluruz. Mutlak lafız, delâlet ettiği fertleri mâhiyet (hakikat) itibâriyle ifade eder. Her şeyin bir hakikati (mahiyeti) vardır, bu hakikatten farklı mana taşıyan unsurlar ise ondan başka bir şeydir. Mesela insan sözü mutlak bir lafızdır. Bu soyut olarak insan kavramına delalet eder. Her ne kadar insan mefhumu tek veya çok olmasından ayrı düşünülemezse de insanın tek veya çok olması ya da olmaması onun hakikatinden/mahiyetinden ayrı kavramlardır. Bu sebeple sadece hakikat olduğu için hakikate delâlet eden ve onun 6

7 herhangi bir kayıt ve sıfatına delâlet etmeyen lafız mutlaktır ve dolayısıyla hâss niteliğindedir. Hem mutlak, hem de aşağıda açıklanacak olan âmm lafız umum ifade eder. Ancak mutlak ile âmm lafız arasında şöyle bir fark vardır: Mutlak delalet ettiği fertlerden herhangi birini ifade eder, bununla birlikte diğer fertlere de ihtimali vardır; âmm ise delalet ettiği fertlerin hepsini içine alır. Mutlakta şüyû, âmm da ise istiğrak ve şümûl özelliği vardır. Şüyû lafzın, cinsinin fertleri arasında yaygın olması ve delalet ettiği şeyin mahiyet ve hakikatinden belirli olmayan bir ferdi veya fertleri göstermesi demektir. İstiğrak ve şümûl ise lafzın, delalet ettiği fertlerin bütününü, hiçbiri dışarıda kalmayacak şekilde kapsaması demektir. Her iki kavram da umum ifade etmekle birlikte âmmın umumu şümûlî, mutlakın umumu ise bedelîdir. Lafzın, fertlerinin bütününü kapsamasına şumûlî umûm; delâlet ettiği fertlerden herhangi birini ifade etmeye elverişli olmasına ise bedelî umum (elverişlilik umûmu) denir. Şumûlî umum küllîdir ve fertlerinin tamamını birden kapsar, bedelî umum ise küllî olmakla birlikte içerdiği fertlerin hepsine birden değil her birine ayrı ayrı delalet eder ve bir defada yalnızca yaygın bir ferdi içine alır. Örneğin فتحریر رقبة bir köle azadı gerekir âyetindeki رقبة lafzı, mutlak olup, keffâreti gerektiren bir suç işleyen kişi, herhangi bir köle azat etmekle âyetteki bu emri yerine getirmiş olur. Çünkü رقبة lafzı, herhangi bir köleyi ifade etmeye elverişli bir lafız olup, ما رأیت من alabilirler. kölelerden her biri bu emri yerine getirme konusunda birbirinin yerini lafzı, olumsuz cümle içinde kullanılmış bir رجل Hiçbir adam görmedim sözünde ise رجل nekire olduğu için şumûl umûmu ifade eder. Bu nedenle bu sözün doğru olabilmesi için, A veya B şahsının görülmemiş olması yeterli olmayıp, adam namına hiç kimsenin görülmemesi gerekir. Benzer şekilde ف ا ذا ل ق یت م ال ذ ین ك ف ر وا ف ض ر ب الر ق اب (Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun ayetindeki ال رق اب (boyunlar) sözü de âmm olup bütün inkarcıları kapsamaktadır. Hanefi usul alimleri istiğrak ve şümul değil sadece bedelî bir şüyû özelliği taşıdığı gerekçesiyle mutlakı hâss kapsamında değerlendirmişlerdir. Mütekellimûn usulcüleri ise şüyû (yaygınlık) özelliğinin kısmen şümul ve umum manası taşıması sebebiyle onu âmm lafız içerisinde veya hemen ondan sonra incelemişlerdir Mutlakın Hükmü Bir nassda mutlak olarak yer alan bir lafız başka bir nassda mukayyed olarak gelmemişse, mutlak haline göre amel edilir ve takyidine dair delil bulunmadıkça herhangi bir şekilde takyid edilmesi doğru olmaz. Bu kural Mecelle de Mutlak itlakı üzre cari olur. Eğer nassen yahut delaleten takyid delili bulunmazsa şeklinde ifade edilmiştir (md. 64). Nassda mutlak olarak yer alıp takyidine ilişkin delil bulunmayan lafız için nasslardan şu örnek verilebilir. Ramazan ayında hastalık ve veya yolculuk sebebiyle orucunu tehir eden 7

8 kişinin tutamadığı oruçların kazasıyla ilgili ك ان م نك م م ر یض ا أ و ع ل ى س ف ر ف ع د ة م ن أ ی ام أ خ ر Kim ف م ن hasta olur veya yolculuk halinde bulunursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde kaza etsin (el-bakara 2/185) ayetinde أ ی ام (günler) kelimesi mutlak olarak zikredilmiş olup bu ayette bu lafız hakkında peş peşe kaydı bulunmadığı gibi bu kelime başka bir nassda da mukayyed olarak zikredilmemiştir. Ayrıca peş peşe olacağına dair başka bir delil de yoktur. Bundan çıkan sonuç, böyle bir kimsenin tutamadığı günlere karşılık kaza edeceği günleri peş peşe tutma mecburiyetinin olmadığıdır. Bir nassda mutlak olarak gelmekle beraber takyidine dair delil bulunan mutlak lafza ise Bu ) م ن paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten ya da borcundan ب ع د و ص ی ة ی وص ي ب ھ ا أ و د ی ن sonradır (en-nisa, 4/11) ayetinde geçen و ص ی ة (vasiyet) kelimesi örnek verilebilir. Burada و ص ی ة belirli bir miktarla kayıtlanmamıştır. Bununla birlikte Hz. Peygamber in, malının tamamını vasiyet etmek isteyen Sa d b. Ebu Vakkas ı bundan meneden hadisinde üçte bir kaydı yer almıştır (Müslim, Vasiye, 5, 7, 8). Bu delilden ayetteki vasiyetten maksadın üçte birle sınırlı olduğu sonucu çıkmaktadır Mukayyed Mukayyed de Belirli olmayan bir ferdi veya fertleri göstermekle birlikte, kendisinin herhangi bir sıfatla sınırlandırıldığına dair delil bulunan lafız dır. Mukayyed, mutlakın رجل aksine herhangi bir sıfatla nitelenerek kapsamı daraltılmış olan lafızdır. Örneğin dediğimizde herhangi bir adam bu lafzın kapsamına girerken, رجل مسلم (müslüman adam) dediğimizde müslüman olmayan adamları kapsam dışı bırakmış oluruz. Bu iki örnekten birincisinde رجل lafzı mutlak; ikincisinde ise mukayyeddir. Aynı şekilde kitap/kitaplar, öğrenci/öğrenciler kelimeleri mutlak iken bunlara el yazması kitap/kitaplar, çalışkan öğrenci/öğrenciler şeklinde bazı kayıtlar konduğunda mukayyed olur. Mukayyed kayıtlı bulunduğu sıfatın dışında mutlak niteliğindedir. Yukarıdaki örnekte müslüman adam müslüman olma yönüyle mukayyeddir; ancak bunun dışında mutlak olup herhangi bir müslüman adamı ifade eder Mukayyedin Hükmü Bir nassda mukayyed olarak yer alan bir lafız başka bir nassda mutlak olarak geçmemişse kayıtlı haline göre amel edilir ve kaldırıldığına dair delil bulunmadıkça bu kaydın dikkate alınması gerekir. Mevcut kaydın kaldırıldığına dair delil bulunmayan mukayyedle ilgili şu örnek ش ھ ر ی ن 58/4) verilebilir: Kur an-ı Kerîm de zıhâr kefâretiyle ilgili ayette (el-mücâdile peş peşe iki ay oruç tutma ifadesi geçmektedir. Buradaki peş peşe kaydını :م ت ت اب ع ی ن kaldıran başka bir delil bulunmadığından takyide göre amel edilecektir. Buna göre zıhâr kefâretinde aralıklı (parça parça) oruç tutulması kefâret borcunu düşürmez. Kaydın kaldırıldığına dair delil bulunan mukayyed için de şöyle bir örnek verilebilir: Kendileriyle birleştiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız (ile evlenmeniz size haram kılındı) (en-nisâ 4/23) ayetinde geçen üvey kızlarınız ifadesi evlerinizde bulunan şeklinde kayıtlanmıştır. Fakat aynı ayetin devamında eğer onlarla (üvey kızlarınızın anneleriyle) zifafa girmemişseniz -evlenmenizde- bir beis yoktur 8

9 denilerek bir erkeğin, nikâhladığı fakat zifafa girmediği kadının kızıyla evlenmesinin ilke olarak yasak olmadığı ifade edilmiştir. Buradan, evlerinizde bulunan kaydının genellikle karşılaşılan durumu belirttiği ve özel bir yasaklık hükmü getirmediği anlaşılmaktadır. Zira üvey kızın kişinin evinde ve gözetiminde olması haramlık sebebi olsaydı helalliği gösteren cümlede zifafa girmemişseniz ve evlerinizde de değilse denirdi. Demek ki, helalliğin sabit olmasında sadece zifafa girilmemiş olmasının şart koşulması, haramlıkta üvey kızın üvey baba gözetiminde olması şartının bulunmadığını gösterir. Zira haramlık için iki durum şart koşulmuş olsaydı, helallik de ancak bu iki durumun ortadan kalkmasıyla sabit olurdu Mutlakın Mukayyede Hamli Mutlak ve mukayyet lafızlar her zaman yukarıda belirtilen durumlarda bulunmaz. Bazen lafız bir nassda mutlak halde iken aynı lafız bir başka nassda mukayyed haldedir. Bu durumda, her biri ile kendi bulunduğu yere göre mi amel edilecektir, yoksa mutlak mukayyede hamledilecek ve mutlakın anlamı mukayyede göre mi belirlenecektir? İşte mutlakın mukayyede hamli demek lafzın mutlak olarak kullanıldığı yerde de mukayyedden çıkan anlamın esas alınmasıdır. Mutlak ve mukayyed lafızları ihtiva eden iki nass şu durumlarda bulunabilir: Ya hem hükümler hem de hükümlerin dayandığı sebepler birdir; ya hem hükümler hem de hükümlerin dayandırıldığı sebepler farklıdır, ya hükümler farklı, fakat her iki hükmün dayandırıldığı sebep birdir, ya da hükümler bir, fakat hükmün dayandırıldığı sebepler farklıdır. Bu durumları ayrı ayrı ele almak gerekirse; 1) Her iki nassda hüküm ve hükmün dayandırıldığı sebebin bir olması halinde, mutlakın mukayyede hamledileceği konusunda alimler görüş birliği içindedir. Bu duruma şu iki ayeti örnek gösterebiliriz: Leş, kan, domuz eti... size haram kılındı. (Maide 3) De ki: Bana vahyolunanda, leş ve akıtılmış kan..dan başka yemek yiyecek kimseye haram kılınmış bir şey bulamıyorum. (En am 145) Birinci ayetteki ed-dem (kan) lafzı mutlaktır, mesfûh (akıtılmış olma) kaydını taşımamaktadır. İkinci ayetteki, ed-dem lafzı ise mukayeddir. Mesfûhan (akıtılmış) şeklinde kayıtlanmıştır. Her iki ayette hüküm aynı olup kan ın yenip içilmesinin haram kılınmasıdır. Her iki ayette yer alan hükmün sebebi aynı olup kan yiyip içmenin zararlı oluşudur. Bundan ötürü fakihler, birinci ayetteki mutlak lafzı ikinci ayetteki mukayyet lafza hamletmişler ve şu hükme varmışlardır: Haram kılınan kan, akıtılmış kandır. Ette, damarlarda, ciğerde ve kalpte kalan kanın ise yenmesi haram değildir. 2) İki nassda hükümlerin sebebi bir olmakla birlikte bu hükümler farklı ise, bu takdirde mutlakın mukayyede hamledilmeyeceği hususunda yine bilginler ittifak etmişlerdir. 9

10 Mesela, abdest hakkındaki ayette şöyle buyrulmuştur: Ey iman edenler! Namaza duracağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın! (Maide 38) Teyemmümle ilgili ayet ise şöyledir: Ve (bu hallerde) su bulamamış olursanız temiz toprakla teyemmüm edin: Yüzünüze ve ellerinize ondan sürün. (Maide 6) Abdest ile ilgili ayette eydî (eller) lafzı ile l-merâfık (dirseklere kadar) kaydı ile mukayyeddir. Teyemmüm ayetinde ise aynı lafız mutlak olarak zikredilmiştir. İki nassda yer alan hükümler farklıdır: Birincide yıkamanın, ikincisinde ise meshetmenin farz oluşu. İşte bu durumda -bilginler ihtilafsız kabul ettikleri üzere- mutlak mukayyede hamledilmez. Bu durumda teyemmüm ayetindeki el-eydî lafzının mutlak oluşuna göre amel etmek yani teyemmümde kolların tamamını meshetmenin farz olduğuna ve bir kısmını methetmekle yetinmenin geçerli olmadığına hükmetmek gerekecektir. Fakat fakihler başka delile dayanarak burada hükmün mutlak olmadığı kanaatine varmışlardır. Çünkü aynı lafız teyemmümle ilgili hadislerde ya el-merâfık (dirsekler) veya keffeyn (avuçlar, el bilekleri) ile mukayyed olarak yer almıştır. Hüküm ve sebep bir olduğu için mutlak Kur an nassı mukayyed Sünnet nassı üzerine hamledilmiştir. 3. İki nassda hüküm bir, fakat her bir nassdaki hükmün dayandığı sebep farklı ise, Hanefilere göre mutlak mukayyede hamledilmez, diğer fakihlere göre hamledilir. Mesela, zıhar keffareti ile ilgili ayette şöyle buyrulmuştur: Kadınlarına zıhar edip de sonra söylediklerinden dönenlerin, karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. (Mücadele 3) Hata ile adam öldürme fiilinin keffareti hakkındaki Kur ân ayeti ise şöyledir: Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin, mümin bir köle âzâd etmesi... gerekir. (Nisa 92). Birinci ayette rakabe (boyun, yani köle) lafzı mutlak olarak zikredilmiştir. İkinci ayette ise aynı lafız mü mine kaydı ile mukayyeddir. Her iki ayette hüküm aynıdır: Köle âzâd etmenin gerekliliği. Ayetlerden her birindeki hükmün sebebi diğerininkinin sebebinden farklıdır. Birinci hükümde sebep zıhâr, ikinci hükümde sebep ise hata ile adam öldürmedir. Bu yüzden, Hanefi bilginler mutlakı mukayyede hamletmemiş, hangi olay hakkında gelmiş ise o olaya ait olmak üzere her biriyle ayrı ayrı amel etmek gerekir demişlerdir. Hanefiler dışındaki fakihler ise, bu durumda mutlakı mukayyede hamlettikleri için, onlara göre zıhâr keffaretinde de hata ile adam öldürme keffaretinde olduğu gibi âzâd edilecek kölenin mü min olması gerekmektedir. 4) İki nassda hem hükümler hem hükümlerin sebepleri farklı olduğu takdirde, mutlakın mukayyede hamledilemeyeceğini de bilginler ihtilafsız kabul etmişlerdir. Mesela bir âyette hırsızlık eden erkek ve kadının ellerinin kesilmesinin gerektiği (el-mâide 5/38), diğer bir ayette ise abdest alırken ellerin dirseklere kadar yıkanmasının farz olduğu (el-mâide 5/6) 10

11 ifade edilmiştir. Birinci ayette eller lafzı mutlak, ikinci ayette ise eller lafzı dirseklere kadar ifadesiyle mukayyettir. Birinci ayette ellerin kesilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. Bu hükmün sebebi ise hırsızlıktır. İkinci ayette ise elleri dirseklere kadar yıkamanın farz olduğu hükme bağlanmıştır. Bu hükmün sebebi ise namaz isteğidir. İşte burada hüküm ve sebep bakımından herhangi bir bağ bulunmadığı için mutlak mukayyede hamledilmeyip her biriyle ayrı ayrı amel edilir Emir Emrin Tanımı ve Biçimleri Emir, bir fiilin ileride kesin olarak yerine getirilmesi talebine delâlet eden söz veya sözcüktür. Namaz kıl, oruç tut, zekat ver, iyilik yap gibi. Bu talep şu şekillerden biri ile olabilir: Bilinen emir sıygası ile. Namazı kılın, zekân verin (el-bakara 2/43) âyetinde olduğu gibi. Başına emir lâm ı gelmiş muzari sıygası ile. Şu âyetler buna örnek gösterilebilir: İçinizden kim (ramazan) ayına erişirse, (farz olan) o orucu tutsun (el- Bakara 2/185). Adaklarını yerine getirsinler ve o Eski Ev i (Kâ be yi) tavaf etsinler (el-hacc 22/29). İhbar (haber verme) maksadıyla olmayıp talep: maksadıyla kullanılan haber cümlesi ile. Meselâ Anneler çocuklarını emzirirler (el-bakara 2/233) âyetinde durum böyledir. Zira âyette maksat annelerin çocuklarını emzirdiklerini haber vermek değil, annelerden çocuklarını emzirmeyi talep etmektir. Şu âyet de bu durum için örnek gösterilebilir: Ve Allah mü minlere karşı kâfirlere asla yol vermeyecektir (en-nisâ 4/141). Çünkü görünüşte haber ifadesi olmakla beraber, burada maksat, mü minlere, kâfirlerin kendi üzerlerinde hiçbir şekilde hakimiyet kurmalarına imkân vermemelerini emretmektir Emrin Delâleti Şayet bir nassda emir yer almışsa ve bundan maksadın ne olduğunu gösteren karineler varsa, emri bu karinelerin delâlet ettiği manada anlamak gerekir. Fakat maksadın ne olduğunu gösteren dış karinelerden yoksun bir emir söz konusu olursa, o zaman emrin ne yönde anlaşılması gerekeceği hususunda bilginler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir: Bir guruba göre, böyle bir emir, me mûrun bihin (emredilen fiilin) nedb veya irşâd yoluyla talep edildiğini gösterir. Özel karine bulunmadıkça, me mûrun bihin vacip olduğuna delâlet etmez. Nedb ve irşad kesin ve bağlayıcı olmayan bir tarzda fiilin yapılmasını istemek anlamındadır. Diğer bir gurup bilgine göre, böyle bir emir, me mûrun bihin mubah olduğunu gösterir. Özel karine bulunmadıkça me mûrun bihin nedb veya vücûb yoluyla talep edildiğine hükmolunamaz. 11

12 Bir başka guruba göre ise, emrin, vücûb, nedb ve ibâha manalarına delâleti eşittir. Daha sonra hakkında bilgi verilecek olan müşterek lâfızda olduğu gibi, özel karine bulunmadıkça, hiçbirine delâleti belirli hale gelmez. Bilginlerin çoğunluğuna gelince, onlara göre emir, prensip olarak me mûrun bihin vücûb una delâlet eder. Özel bir karine bulunmadıkça, emrin vücuptan başka bir manada anlaşılması doğru olmaz. Şayet karine varsa, emrin, karinenin gösterdiği manaya hamledilmesi gerekir. Buna göre: Şayet karine ibâha ya delâlet ediyorsa, emir emredilen işin mubah olduğunu ifade etmiş olur. Meselâ, Yiyin, için (el-a râf 7/31) âyetinde durum böyledir. Zira yeme ve içmenin insan fıtratının gerektirdiği tabiî ve kaçınılmaz bir iş olması, bu emrin vücup ve bağlayıcılık anlamında olmayıp, ibaha ve müsaade anlamında olduğunu gösteren açık bir karinedir. Eğer karine me mûrun bihin nedb yoluyla talep edildiğini gösteriyorsa, emrin mendup luk ve müstehap lık ifade ettiğine hükmolunur. Şu âyette olduğu gibi: Ellerinizin altında bulunanlardan (kölelerden) mükâtebe yapmak isteyenlerle -eğer kendilerinde bir iyilik görürseniz- mükâtebe yapın (en-nûr 24/33). Bu âyette geçen kölelerle mükâtebe sözleşmesi yapılmasına dair emir, kesin tarzda ve bağlayıcı değildir. Bu, o fiilin mendup ve müstehap olduğunu göstermektedir. Zira bu emrin bağlayıcı olmadığını gösteren karine mevcuttur. O da, İslâm hukukunun şu yerleşik kuralıdır: Mâlik, mülkünde mutlak tasarruf hürriyetine sahiptir. Ortada bir zaruret veya ihtiyaç hali bulunmadıkça, mâlik, mülkü ile ilgili olarak belirli bir tasarrufa zorlanamaz. Karine, emrin, birtakım dünyevî faydaların sağlanmasına yönelik bir hatırlatma olduğunu ve me mûrun bihin irşâd yoluyla talep edildiğini gösteriyorsa, emrin irşad (yol gösterme) manasında anlaşılması gerekir. Meselâ, Ey iman edenler! Belirli bir süre için birbirinize borçlandığınızda onu yazın (el-bakara 2/282) âyetindeki borcun yazıya geçirilmesi emri vücup için değil, hakkın korunmasını sağlamak üzere irşatta bulunmak içindir. Bir sonraki âyet, buradaki emrin vücup için olmadığını göteren bir karinedir. Âyet şöyledir: Şayet birbirinize güvenirseniz, kendisine güvenilen taraf emanetini tastamam yerine getirsin (el- Bakara 2/283). Görüldüğü gibi bu âyet, alacaklının borçlusuna itimat etmesi halinde borç senedi yazılmadan da borç ilişkisinin kurulabileceğini ifade etmektedir. Şayet karine, emrin, eğitim ve güzel davranışlara alıştırma maksadıyla fiilin yapılmasının talep edildiğini gösteriyorsa, emir te dib ifade etmiş olur. Meselâ Hz. Peygamber in (s.a.) henüz küçük bir çocuk olan Abdullah b. Abbas a hitaben söylediği Besmele çek, sağ elinle ve önünden ye (Buharî, At ime, 2; Müslim, Eşribe, 107) sözünde geçen emirler vücup için değildir. Çünkü muhatap henüz mükellefiyet çağında bulunmamaktadır. Bu emir, eğitme, ahlakı güzelleştirme ve güzel alışkanlıklar kazandırma maksadı taşımaktadır. Eğer yukarıda belirtilen durumlar söz konusu değilse, yani emrin emredilen fiilin vücubuna delâlet etmesini engelleyen bir karine ortada yoksa, o zaman emir 12

13 me mûrun bihin kesin ve bağlayıcı tarzda talep edildiğini ifade etmiş olur. Bu görüş bilginlerin çoğunluğuna (cumhur) aittir. Kur ân ve Sünnet te yer alan emirlerin anlaşılmasında, bu emirlerden maksadın ne olduğunu gösteren karinelerin bulunmaması halinde, vücup manasının esas alınması gerekir. Çünkü delilleri inceleyen kimse, dil açısından emir in, emredilen fiilin yerine getirilmesinin kesin ve bağlayıcı tarzda talep edildiğini göstermek üzere konmuş olduğunu görür. Şayet talepte bulunanın, emrin yöneltildiği kişi üzerinde hakimiyeti varsa ve o kişi me mûrun bihi yerine getirmiş ise, emredenin hoşnutluğunu ve mükâfatı, yerine getirmemiş ise kınanmayı ve cezayı hak eder. İşte usûl bilginlerinin terminolojisinde, vücub un ifade ettiği anlam da budur Nehiyden Sonra Gelen Emir: Emir kipi bazen emredilen fiilin yasak ve haram kılınmasından sonra gelir. Mesela Namaz kılınınca, yeryüzüne dağılın ve Allah ın lütfundan (nasibinizi) arayın (el-cumu a 62/10) âyetindeki namazdan sonra alış veriş vb. yollarla rızık aramak üzere yeryüzüne dağılma emri böyledir. Çünkü bu emir (cuma namazı sırasında) alış-verişi yasaklayan şu âyetten sonra gelmiştir: Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah ı anmaya koşun ve ahş-verişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. (el-cumu a 62/9) Kurban etlerinin saklanmasını yasakladıktan sonra şu hadiste geçen saklayınız emri de bu şekle örnek teşkil eder: Size kurban etlerinin saklanmasını yasaklamıştım. Artık saklayınız. (Müslim, Edâhî, 37). Usulcüler yasaklama ve haram kılmadan sonra gelen emir sıygası konusunda pek çok görüş ileri sürmüşlerdir. Bunları üç görüş halinde özetlemek mümkündür: 1. Böyle emir sıygası ibahaya delâlet eder (emredilen fiilin mubah olduğunu gösterir). Bu görüş İmam Şafiî den ve bir grup bilginden nakledilmiştir. Bu görüşün sahipleri, yasaktan sonra gelen emirlerin büyük çoğunluğunun -bilginlerin ittifakı ile- mubahlığa delâlet ettiğine dayanarak, emrin yasaktan sonra gelmesini, onun vücuptan alınıp ibaha anlamına çekilmesi için bir karine olarak görmektedirler. Mesela, İhramlı iken avlanmayı helâl saymamak üzere âyetinden sonra gelen İhramdan çıkınca avlanın (avlanabilirsiniz) ( el-mâide 5/1-2) emri, bilginlerin ittifakı ile mubahlık anlamındadır. Yine yukarıda zikrettiğimiz kurban etleri ile ilgili hadisteki saklayınız emri bütün bilginlere göre mubahlık hükmünü göstermektedir. 2. Böyle emir sıygası vücuba delâlet eder. Hanefî bilginlerin çoğunluğu ve bir kısım Şâfıî bilginler bu görüştedir. Öyle görünüyor ki bu görüşün sahipleri bu sonuca varırlarken şöyle düşünüyorlar: Karinelerden mücerret olarak gelen emir sıygası vücuba delâlet eder. Emrin yasaktan sonra gelmiş olması ise onu vücuptan başka bir anlama çekmeyi gerektiren bir karine değildir. Bu şekilde yasaktan sonra gelmiş olduğu halde vücuba delâlet eden bir kısım emirler de gerçekten mevcuttur. Mesela, Haram aylar çıkınca, müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün (et-tevbe 9/5) âyetindeki müşriklerle savaşma emri haram 13

14 aylarında bu fiilin yasaklanması hükmünden sonra gelmiştir ve fakat bu emrin vücup ifade ettiği hususunda bütün bilginler fikir birliği etmişlerdir. Yine, Resûlullah a gelip Ya Resûlellah! Ben hiç temizlenmeden sürekli âdet gören bir kadınım. Namazı terk etmeli miyim? diye soran Fatma binti Ebî Hubeyş e Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Hayır. Bu, damardan gelen bir kandan ibarettir; âdet kanı değildir. Âdetin geldiğinde namazı terk et. Âdetin bittiğinde üzerindeki kanı yıka ve namazını kil. (Buharî, Vudû, 63; Hayız, 8, 19). Buradaki âdet sonrası namaz emri, yasak ve haram kılmadan sonra gelmiştir ve vücup içindir. 3. Böyle emir sıygası yasak ve haramlık hükmünü ortadan kaldırır ve me mûrun bihin yasaktan önceki -mubah, vacip vb. -hükmünün geri gelmesini sağlar. Hanefî bilginlerden Kemal İbnü l-hümâm bu görüşü seçmiştir. Tümevarım metodu ile yapılan incelemeler bunun doğruluğunu ortaya koymaktadır. Nitekim yasak ve haram kılmadan sonra gelen emirleri inceleyen kimse, buralarda me mûrun bihin hükmünün yasak hükmünden önce o fiil için sabit olan hüküm olduğunu görür. Bunun örnekleri çoktur. Birkaçını hatırlatacak olursak: v Müşriklerle savaşmak vaciptir. Haram aylarda savaşmak ise haram kılınmıştır. Bu ayların bitmesinden sonra savaşma ile ilgili emrin muktezası da -bilginlerin ittifakı ile-vücuptur. Görüldüğü gibi bu hüküm, yasaktan önceki hükmün kendisidir. v Ölümü hatırlayıp öğüt almak üzere kabirleri ziyaret etmek mendup niteliğindedir. Şâri bir maslahata dayalı olarak önce bunu yasaklamış sonra Resûlünün diliyle kabir ziyaretini şöyle emretmiştir: Daha önce size kabir ziyaretini yasaklamıştım. Muhammed e annesinin kabrini ziyaret için izin verilmiş bulunmaktadır. Artık siz de kabirleri ziyaret edin, zira bu âhireti hatırlatır. (Tirmizî, Cenâiz, 60). Bilginler buradaki emrin mendupluk anlamında olduğunu ihtilafsız kabul ederler. İşte bu hüküm yasaklamadan önceki hükmün aynısıdır. v Avlanma mubah iken, Şâri ihram halinde bu fiili haram kılmıştır. Sonra ihramdan çıkılınca avlanmayı emretmiştir: İhramdan çıkınca avlanın. (el-mâide 5/2). Bu emrin mubah kılma anlamında olduğu hususunda bilginler ittifak etmiştir. Şu halde yasaktan sonraki hüküm ile yasaktan önceki hüküm aynıdır Emrin, Me mûrun Bihin Tekrarına Delalet Edip Etmemesi Emrin, me mûrun bihin tekrarına ve hayat boyunca yerine getirilmesine delâleti hususunda usulcüler birçok görüş ileri sürmüşlerdir. Bu görüşler içinde isabetli olanı şudur: Emir, ancak, me mûrun bihin ileride yerine getirilmesinin talep edildiğini gösterir. Me mûrun bihin tekrarına delâlet ise emir sıygasından çıkarılamaz. Bu delâlet, emri çevreleyen karinelerden çıkarılabilir: Emrin, Şâri in me mûrun bih için illet veya sebep kabul ettiği bir şarta bağlanmış yahut bir vasıfla kayıtlanmış olması gibi. Meselâ, şu âyette abdest alma emri namaz kılma iradesine bağlanmıştır: Ey iman edenler! Namaza duracağınız zaman yüzleriniz, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. (el-mâide 5/6) Bu emir, kişinin namaz kılma ihtiyaç ve iradesi bulunduğu her zaman abdestin alınması talebini ihtiva etmektedir. Namaz iradesi abdest alınması talebinin illetini veya sebebini teşkil etmektedir. Bir şeyin illet veya sebebi tekrar ettikçe o şey de tekrar eder. Bir başka 14

15 örnek: Zina eden erkek ve kadına değnek vurma cezasının uygulanması emri zina fiili ile kayıtlanmıştır: Zina eden kadın ve erkeğin her birine değnek vurun. (en-nûr 24/2) Buradaki emir, zina fiilinin bulunması halinde zina haddinin de uygulanması talebini ihtiva etmektedir. Zira Şâri, zina fiilini cezanın gerekliliği için illet veya sebep kılmıştır, o tekerrür ettikçe ceza da tekerrür eder Emrin Derhal Yapılıp Yapılmaması Usulcüler emrin me mûrun bihin tekrarına delâleti hususunda ihtilâf ettikleri gibi. me mûrun bihin hemen (fevren) mi yoksa geniş zaman içinde (terâhiyen) mi yerine getirilmesi gereğine delâleti konusunda da birçok görüş ortaya koymuşlardır. Bu görüşler içinde tercihe şâyân olanı şudur: Emrin kendisi, me mûrun bihin hemen mi yoksa geniş zaman içinde mi yerine getirileceği hususuna delâlet etmez. Bu husus emri çevreleyen şartlardan anlaşılabilir. Meselâ, bir kimse başkasına Bana su ver dese, bu emir me mûrun bihin hemen yerine getirilmesinin istendiğini gösterir. Çünkü bu yönde karine bulunmaktadır. Şöyle ki: adete göre su, ancak su ihtiyacının duyulması ve fiilen susuzluğun bulunması halinde istenir. Bir kimse muhatabına, meselâ, Bir hafta sonra şöyle yap dese, bu emir terâhî ifade eder ve me mûrun bihin yerine getirilmesinin bir hafta geciktirilmesini gerektirir. Me mûrun bihin ramazan orucunda olduğu gibi (kendi cinsinden) başka fiili kapsamayacak bir vakit ile kayıtlı olması halinde, emir fevr ifade eder. Belirlenen vaktin girmesiyle me mûrun bihin de hemen edâ edilmesi gerekir. Çünkü me mûrun bihin bir parçasının kaçırılması ile edâ imkânının ortadan kalkacağı tarzda edâ için dar bir vakit tayin edilmiş olması emrin fevri olduğuna açık bir karine teşkil eder. Fakat me mûrun bih, beş vakit namazda olduğu gibi kendisiyle birlikte (kendi cinsinden) başka fiillerin ifasına da imkân verecek bir vakit ile kayıtlı ise, emir fevre delalet etmez ve me mûrun bihin tayin edilen vaktin başında yerine getirilmesi gerekmez. Mükellef bu fiili belirlenen vaktin herhangi bir parçasında yerine getirebilir ve vaktin başında yerine getirmemekten ötürü günahkâr olmaz. Zekât, kazaya kalmış oruç gibi fiillerde olduğu gibi, me mûrun bihin mutlak, yani vakit ile kayıtlanmamış olması halinde de hüküm böyledir. Bu durumda emir fevr ifade etmez. Fiil hemen yerine getirilebileceği gibi, istenen şeyin ihlâline yol açmayacak şekilde geciktirilmesi de caizdir. Bununla beraber, hayırlı işe biran önce koşma arzusu ve edadan önce vaktin sona erebileceği endişesi ile fiilin hemen yerine getirilmesi daha faziletlidir Nehiy Nehyin Anlamı Nehiy fiilden el çekme ve fiili terk etme talebine delâlet eden söz veya sözcüktür. Bu talep şu şekillerden biri ile olabilir: 15

16 Bilinen nehiy sıygası ile. Şu ayetler buna örnektir: Allah ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. (el-isrâ 17/33) Mallarınızı, aranızda haksız sebeplerle yemeyin. (el-bakara 2/188) Fiilden el çekme talebini gösteren emir sıygası ile. ve alış-verişi bırakın (el- Cumu a 62/9) âyeti buna örnek gösterilebilir. Nehiy mastarından türetilmiş fiil ile. Şu ayette olduğu gibi: Çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. (en-nahl 16/90). Tahrim (haram kılma) mastarından türetilmiş fiil ile veya helâlliğin nefyedilmesi ile. Şu âyetler buna örnek gösterilebilir: Size, analarınız, kızlarınız.(ile evlenmek) haram kılındı. (en-nisâ 4/23) Onlara (kadınlara) verdiklerinizden bir şey almanız helâl değildir. (el-bakara 2/229) Nehyin Delâleti: Usûlcüler, emrin delâletinde olduğu gibi, karineden yoksun nehyin delâleti konusunda da görüş ayrılığına düşmüşlerdir: Cumhura göre nehiy, menhiyyün anhın (nehyedilen fiilin) haram kılındığını gösterir ve özel karine bulunmadıkça tahrim dışında bir anlama çekilemez. Karine varsa, nehiy o karinenin gösterdiği anlamda anlaşılır. Meselâ: Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah ı anmaya koşun ve alış-verişi bırakın (el-cumu a 62/9) âyetindeki nehiy, cuma namazı sırasında alış-verişin mekruh olduğuna delalet etmektedir. Bu nehyi tahrim den çıkarıp kerahe anlamına geçiren karine şudur: Burada nehiy bizatihi alışveriş hakkında olmayıp; alış-verişin, kişiye farz olan cuma namazından alıkoyma endişesinden dolayı söz konusu olmuştur. Benzer şekilde Açıklanması halinde hoşunuza gitmeyecek bir kısım şeyler vardır, ki onlardan sual etmeyin (el-mâide 5/121) ayetindeki nehiy, zarara ve eziyete yol açan fiilin terk edilmesi hususunda irşad (yol gösterme) anlamını taşımaktadır. Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme (Âl-i İmrân 3/8) âyetindeki nehiy ise duâ anlamındadır. Bazı usûlcüiere göre nehiy, nehyedilen fiilin mekruh kılındığını gösterir. Özel karine bulunmadıkça haram kılındığını göstermez. Bir kısmı usulcüye göre ise nehiy, tahrim ve kerâhe arasında müşterek tir. Karine olmadıkça, bunlardan hiçbirine delâlet etmez Nehyin Tekrara ve Fevr e Delaleti Usulcüler nehyin, nehyedilen fiilden hemen (fevran) ve sürekli olarak el çekme talebine delâlet ettiği konusunda ittifak etmişlerdir. Şâri bir işten nehyetmiş ise, nehyin kendine yöneltildiği kişinin bu işi derhal terk etmesi ve hayatı boyunca hiçbir zaman yapmaması gerekir. Mükellef, her ne zaman nehyedilen iş ile karşı karşıya gelse ve kendisinde onu yapma eğilimi belirse, o işi yapmaktan vazgeçmelidir ki, kendisine yöneltilen hitaba uymuş ve imtihanın gereğini yerine getirmiş olsun. Çünkü bir işten nehiy, o işin ihtiva 16

17 ettiği zararı ve kötülüğü mükelleften defetmek içindir. Bu gaye ise, ancak, fiilin derhal ve sürekli olarak terk edilmesi ile gerçekleşir. Bir kimse bir işten nehyedilse, sonra o kimse herhangi bir vakitte bir defa bile o işi yapsa, onun nehye uyduğu söylenemez. O halde nehyedilen şeyden el çekmenin hem derhal gerekli olması ( fevrî liği) hem de sürekliliği ( tekrar ı), nehye uymanın gerçekleşmiş sayılabilmesi için zaruridir. Görüldüğü üzere, bu yönüyle nehiy, emirden farklıdır. Zira -yukarıda belirttiğimiz gibiemir, kendi başına fevr ve tekrarı gerektirmez. Nehiy ise, bizatihi hem fevri hem tekrarı gerektirmektedir Âmm Lafız Âmm Kavramı Sözlükte kapsayan, şamil olan, genel gibi anlamlara gelen âmm terimi Fıkıh usulünde tek bir manayı gösteren ve belirli bir miktarla sınırlı olmaksızın bu mananın kendisinde gerçekleştiği bütün fertleri kapsayan lafızdır. Âmm lafızlardan bir kısmı vaz (sözlük anlamı) itibariyle umum manası taşır. Bir kısmı ise bu anlamlarını cümle içinde kullanım biçiminden veya siyak ve karineler yardımıyla kazanmışlardır. Mesele كل ve جمیع lafızları umum için vaz edilmiş kelimeler iken nekira vaz bakımından âmm bir lafız olmamakla birlikte, olumsuz cümlede veya şart cümlesinde kullanıldığında umum ifade edebilir. Yine harf-i tarif, kelimeye umum anlamı kazandırmak için değil, tam tersine belirlemek ve tanımlama için vaz edildiği halde bazı kullanımlarda harf-i tarifli kelimeler umum ifade eder. Demek oluyor ki, umum lafızları konusu sözlük bilgisi ile birlikte cümle bilgisi yani nahiv kuralları ile de yakından ilişkilidir. Buna göre kül (her biri) ve cemî (bütün ) kelimeleri, başında cins (istiğrak) ifade eden lâm-ı tarif bulunan lafızlar, marifeye muzâf olan çoğullar, topluluk isimleri ve cins isimleri, sorular, ism-i mevsuller, şart isimleri, olumsuz cümledeki belirsiz (nekira) kelimeler, çoğul emir kipleri ve benzerleri Arap dilinde umum ifade ederler. Mesela Allah alışverişi helal, ribayı haram kıldı (el-bakara 2/275) ayetindeki alışveriş (el-bey ) kelimesi bütün alışveriş çeşitlerini içine alır Âmm ın Delaleti Âmm lafzın kullanılış itibariyle içine aldığı fertlerden bir kısmının dışarıda tutulmasına, yani kapsamının daraltılmasına tahsîs denir. Kur an ve Sünnet teki bazı hükümlerin, özellikle Allah ın zat ve sıfatlarına iman esasları ile ilgili lafızların umum ifade ettiğinde şüphe yoktur. Ancak bazı lafızlar âmm olsa bile kendileriyle özel bir grup kastedilir. Mesela haccın insanlara farz olduğunu bildiren Yoluna gücü yeten insanların o evi (Kâbe yi) haccetmesi, Allah ın insanlar üzerinde bir hakkıdır (Âl-i İmrân 3/97) ayetindeki insanlar lafzı ile sadece bununla yükümlü olan kimselerin kastedildiği açıktır. Asıl tartışma konusu, kendisi ile umum mu husus mu kastedildiğine dair bir delil bulunmayan âmm lafızların delalet alanının ne olduğu meselesidir. Tahsîs edildiğine dair bir delil olmadıkça âmm lafzın bütün fertlerine delalet etmesi esastır. Bununla birlikte bu delaletin kuvvet derecesi usulcüler arasında ihtilaf konusu 17

18 olmuştur. Mütekellimûn usulcülerinin çoğunluğuna göre âmm lafzın delaleti esas olarak zannîdir (ihtimallidir). Çünkü pek azı hariç tutulursa Kur an ve Sünnet in âmm lafızları çoğunlukla tahsis edilmiştir. Bu açıdan tahsîs kuvvetli bir ihtimaldir. Hanefîler ile diğer bazı mütekellimûn usulcülerine göre ise tahsîs edilmediği sürece âmm lafzın delaleti kat îdir (kesindir). Tahsis edilme ihtimali delile dayanmadığından böyle bir ihtimalle âmm lafzı gerçek manasından uzaklaştırmak doğru değildir. Bunun için de âmmın delaleti başlangıçta kat îdir. Ancak tahsisten sonra geri kalan fertlerine delaleti zannî olur. Bu ihtilafın doğal bir sonucu olarak mütekellimûndan olan usulcülerin çoğunluğuna göre Kur an ın ifadeleri, haber-i vahid ve kıyas gibi zannî delillerle baştan tahsis edilebilir. Ancak Malikîler Kur an ın âmm lafızlarını tahsis için âhâd haberin kıyas veya Medinelilerin ameliyle desteklenmesini şart koşarlar. Hanefîlere göre ise âmm lafzın delaleti kat î olduğu için başlangıçta âhâd haber ve kıyasla tahsis edilemez. Ancak denk bir delille yani kat î bir delille tahsis edilebilir. Bu yüzden Hanefî fakihler, bilerek besmeleyi terk etmesi halinde müslümanın kestiği hayvanın yenmesini haram kabul etmişlerdir. Çünkü onlar bu konuda (Kesilirken) üzerine Allah ın adı anılmayan hayvanlardan yemeyin (En am 121) ayetinin umumuna göre hüküm vermişler, bu umumu, Hz. Peygamber in âhâd haber niteliğinde olan Keserken Allah ın adını anmış olsun veya olmasın, müslümanın kestiği helaldir (Muvatta, Zebâih 3; İbn Mâce, Zebâih, 3) hadisiyle tahsis etmemişlerdir. Şafiîler ise söz konusu ayetin umumunu bu hadisle tahsis ederek, böyle etin yenmesin caiz görmüşlerdir Âmm ın Tahsîsi Bir hükmün uygulama alanını belirleyebilmek için nasslarda geçen umum lafızlarını tespit etmek önemli olduğu kadar bu lafızların kapsamının hangi yollarla daraltılacağı konusu da önemlidir. Bu konuda Hanefi usulcülerle başta Şafiîler olmak üzere çoğunluğu oluşturan diğer bilginler arasında bazı anlayış ve terminoloji farklılıkları vardır. Çoğunluğu teşkil eden bilginlere göre âmmın umum anlamından çıkarılıp bazı fertlerine hasredilmesi mutlak olarak tahsis sayılır, bunu sağlayan delile de muhassıs adı verilir. Umum anlamını engelleyen delil ister munfasıl (sözden ayrı) isterse muttasıl (söze bitişik) olsun hüküm aynıdır. Ancak eğer bu delil âmm dan ayrı ise âmm ile amelden daha sonra gelmiş olmamalıdır. Çünkü bu takdirde artık tahsis ten değil nesih ten söz edilebilir. Bu bilginlere göre umum lafızları iki yolla tahsis edilir. Bunlar munfasıl tahsis yolları ve muttasıl tahsis yollarıdır Munfasıl tahsis yolları Munfasıl muhassıs, âmmı ihtiva eden nassın bir cüz ü (parçası) olmayan tahsis delili demektir. Munfasıl tahsis yolları akıl ve algı (siyak ve hâl karineleri), konuşanın sözlü beyanı (niyet, garadü l-mütekillîmin), kullanım örfü ve naklî delildir. Naklî delil bir nassın hükmünün bir diğer nass ile tahsis edilmesi demektir. Mütekellimûn usulcülerine göre muhassıs nass âmmın hemen akabinde (ona bitişik olmadan) gelebileceği gibi, âmmdan tamamen ayrı olarak da gelebilir. 18

19 Muttasıl tahsîs yolları Muttasıl muhassıs kısaca âmm lafzın kullanıldığı cümle içinde, kapsamı bir açıdan daraltan bütün unsurlardır. Özne-yüklem ilişkisini açıklayan, daraltan veya pekiştiren bütün kayıtlar, yani cümlenin özne ve yüklem dışındaki bütün öğeleri umum lafızlarını tahsîs eder. Usul bilginlerinin geneli bu kayıtları istisna, sıfat, şart ve gaye olmak üzere dört ana başlıkta toplarlar. Hanefiler de esas itibariye bu yolla âmm lafzın kapsamının daraltılacağını kabul ederler. Ancak onlar bunların hepsine tahsîs adı vermezler. Onlara göre âmmın umum anlamından çıkarılıp bazı fertlerine hasredilmesine sadece, a) Muhâssısın âmm lafzı ihtiva eden nassdan müstakil/munfasıl olması, b) Âmm a zaman bakımından mukârin, yani her ikisinin aynı vakitte teşri kılınmış olması, c) Kat îlik ve zannîlik bakımından âmm ın derecesinde olması halinde tahsîs adını verirler. Hanefilere göre eğer muhâssıs (istisna, sıfat, şart ve gaye gibi) müstakil değilse (âmm a bitişik ise), Hanefîler buna tahsîs değil; âmm ın bazı fertleri ile sınırlandırılması (kasr) adını verirler. Hanefilerin burada tahsîs terimini kullanmaktan kaçınmalarının önemli bir sebebi mefhûm-i muhâlif i kabul etmeyişleridir. Nitekim mefhûm-i muhalif de Hanefi kaynaklarında tahsîsu ş-şey i bi z-zikr adıyla anılmaktadır. Hanefîler şayet sınırlandırıcı delil müstakil olmakla birlikte âmma mukarin (zaman bakımından bir) değilse, bu yolla âmm ın bazı fertlerine hasredilmesine tahsîs değil, nesih derler. Aksine âmm daha sonra gelmişse bu, önce gelen hâssı nesh eder. Diğer yandan usulcülerin geneline göre âmm bir lafzın özel bir sebebe dayalı olarak gelmiş olması onu umumundan çıkarmaz ve sırf bu sebebe hâss kılmaz. Gerek o sebebe gerekse kendi manası kapsamına katılabilen diğer durumlara şamil olarak kalır. Bu durumla ilgili olarak şu kural yerleşik hale gelmiştir: Sebebin özel oluşu değil, lafzın umumu dikkate alınır Müşterek Lafız Müşterek Kavramı Müşterek, Her biri ayrı bir vaz ile olmak üzere birden fazla manaya konulmuş lafız dır. Türkçede buna eşsesli, yani çok anlamlı kelimeler denir. Müşterek lafzın bütün anlamlarının hakikat olması gerekir. Anlamlarından biri hakikat, diğeri mecaz veya kinaye olan kelimeler müşterek olarak kabul edilmezler. Mesela kadının hem hayız dönemi hem de temizlik dönemi için kullanılan kur (القرء) kelimesi müşterek bir lafız olup bu manaların her biri için ayrı ayrı konulmuştur. Mevla lafzı (مولى) da böyledir. Çünkü ayrı ayrı vaz larla hem azad eden efendi hem de azatlı köle manasına vazolunmuştur. Ayn konulmuştur. kelimesi de ayrı ayrı vaz larla su pınarı, göz ve altın manalarına (العین) Arap dilinde bir kelimenin birden çok anlamının ortaya çıkmasının birçok sebebi vardır. Bunlardan birisi, kabilelerin farklı kullanımlarıdır. Bir kabile bir lafzı bir anlamda kullanmış; başka bir kabile ise aynı lafzı başka bir anlamda kullanmıştır. Sonra lafzın bu iki kullanımı zamanla meşhur olmuş ve böylece lafız müşterek halini almıştır. 19

20 Bir diğer sebep, lafzın iki farklı anlam arasında ortak bir anlam için konulmuş olmasıdır. Lafız bu haliyle iki anlama da kullanılır. Zamanla lafzın kullanıldığı iki anlam arasında ortak olan hakîkî anlamı unutulur ve lafız bu anlamlarda müşterek kabul edilir. Örneğin kur lafzının esasen sözlük anlamı, belirli bir durumla ilgili her türlü periyot (mutat zaman devresi) demektir. Bu anlamda sıtma nöbeti için kur denildiği gibi kadınların hayız ve temizlik devreleri için de kur lafzı kullanılmıştır. Lafzın müşterek olmasının diğer bir sebebi de lafzın mecazen bir manada kullanılması, bu kullanımın daha sonra yaygınlaşması sonucunda, lafzın söz konusu manada örfi hakikat haline gelmesidir Müşterek in Hükmü Usulcülere göre lafızda asıl olan müşterek olmamaktır. Dolayısıyla lafızda müşterek olmama ihtimali varsa, öncelikle bu tercih edilir. Lafzın müşterek olduğu kesinleştiği takdirde lafzın sîgasına, siyak-sibakına (bağlamına) bakılarak ya da onunla ilgili başka nasslardaki açıklamalara müracaat edilerek delâlet ettiği anlamlardan biri tercih edilinceye kadar tevakkuf edilmesi (duraksanması) gereklidir. Bu anlamlardan biri tercih edildiğinde, artık bu lafız müşterek olmaktan çıkar ve müevvel adını alır Umûmü l-müşterek Müşterek bir lafzın bütün manalarının aynı anda kastedilmiş olmasına umûmü lmüşterek adı verilir. Hanefî alimlerinin çoğunluğu, umûmü l-müşterek i kabul etmezler. Onlara göre müşterek, ifade ettiği manalar için bir tek vaz ile konmamış, her bir mana ayrı bir vaz ın konusu olmuştur. Bir nassdaki müşterek lafız ile onun bütün manalarının kastedilmesi müşterekin vaz özelliğine aykırı düşmektedir. Vaz a aykırılık ise caiz değildir. Bununla birlikte bazı Hanefî alimleri müşterek lafzın yer aldığı ifadenin olumsuz olduğu durumlarda onun bütün manalarının kastedilmesini caiz görmüşlerdir. Şafiîler ve onlarla aynı düşünceyi paylaşan bazı alimlere göre ise nass ister olumlu ister olumsuz olsun umûmü l-müşterek yani müşterek lafızla onun bütün manalarının kastedilmesi mümkündür KULLANILDIĞI MANA BAKIMINDAN LAFIZLAR Konulduğu manada kullanılıp kullanılmaması açısından lâfız hakikat, mecaz, sarih ve kinaye kısımlarına ayrılır. Şimdi bunları kısaca açıklayalım: Hakikat Tanımı ve Kısımları Hakikat konulduğu manada kullanılan lâfız demektir. Bu lafız lüğavî, şer î veya örfî olabilir. Lügavi hakikat dilde hangi mana için konulmuş ise o manada kullanılan lâfız demektir. Meselâ güneş (eş-şems), ay (el-kamer), yıldız (en-necm) lâfızları, bilinen manalar için konmuştur. Bu manalarda kullanıldıkları takdirde lüğavî hakikat olurlar. 20

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuk Usulü II

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuk Usulü II Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuk Usulü II -Ders Planı- Dersin konusu: istinbat metotları ve va z olunduğu mana bakımından lafızlar [hâs] Ön hazırlık: İlgili tezler: ibrahim özdemir

Detaylı

İSLÂM DA CEZA SİSTEMİ HATA İLE ÖLDÜRME

İSLÂM DA CEZA SİSTEMİ HATA İLE ÖLDÜRME 190 HATA İLE ÖLDÜRME Hata ile öldürme iki kısma ayrılır: 1- Öldürülen kimsenin isabet alması istenmemesine rağmen ona isabet etmesi ve onu öldürmesidir. Bir ava atış yapılırken bir insana isabet etmesi

Detaylı

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. İBADET 1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. 2 İslam ın şartı kaçtır? İslam ın şartı beştir.

Detaylı

ÖĞRETİM YILI. MÜFTÜLÜĞÜ KUR AN KURSLARI İBADET DERSİ DÖNEM DÜZEYE GÖRE DERS PLÂNI

ÖĞRETİM YILI. MÜFTÜLÜĞÜ KUR AN KURSLARI İBADET DERSİ DÖNEM DÜZEYE GÖRE DERS PLÂNI EYLÜL EKİM KASIM İBADET VE MÜKELLEF T E M İ Z L İ K 1.İbadetin (Salih Amel) Tanımı 2.Amacı ve Önemi: İbadet Bize Ne Kazandırır? 4.Temizlik-İbadet İlişkisi 9 2 NAMAZ 1.DÖNEM 1. DÜZEY (KUR 1) 3. Temel İbadetler

Detaylı

لا حرج من قضاء رمضان ا صف ا اk من شعبان

لا حرج من قضاء رمضان ا صف ا اk من شعبان Ramazan ayından kalan kaza orucunu, Şaban ayının ikinci yarısında tutmakta bir sakınca yoktur لا حرج من قضاء رمضان ا صف ا اk من شعبان ] تر [ Türkçe Turkish Muhammed Salih el-muneccid Terceme : Muhammed

Detaylı

Dînî yükümlülük bakımından orucun kısımları. Muhammed b. Salih el-useymîn

Dînî yükümlülük bakımından orucun kısımları. Muhammed b. Salih el-useymîn Dînî yükümlülük bakımından orucun kısımları [ ثريك Turkish ] Türkçe Muhammed b. Salih el-useymîn Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2012-1433 أكسام احلكم اتللكييف للصيام «باللغة الرتكية»

Detaylı

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ حكمة ريم م ا ير ] تر [ Türkçe Turkish Muhammed Salih el-muneccid Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ümmü Nebil 2009-1430 1 حكمة ريم م ا ير» باللغة ال ية «مد صالح

Detaylı

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi Niçin Teravih Namazı denilmiştir? Ramazan ayında yatsı namazından sonra kılınan namaz. "Teravih" kelimesi Arapça, "Terviha"nın çoğuludur ve "oturmak, istirahat etmek'" anlamına gelmektedir. Teravih namazı

Detaylı

1. BÖLÜM SAHİH FİİLLER MAZİ FİİL Fiili Mazi iki kısımdır: a) Mazi Malum b) Mazi Meçhul MAZİ MALUM: Mazi malum üç şekil üzere bulunur: gibi. آ ت ب gelir. kalıbında ف ع ل 1) gibi. ع ل م gelir. kalıbında

Detaylı

Üstadımızın mezkûr beyanında, Kur'an ın her ayetinin üç hükmü içine aldığı belirtilmiştir. Bu hükümler şunlardır:

Üstadımızın mezkûr beyanında, Kur'an ın her ayetinin üç hükmü içine aldığı belirtilmiştir. Bu hükümler şunlardır: Sorularlarisale.com "Kur'an ın her kelamı üç kaziyeyi müştemildir. Birincisi, bu Allah ın kelamıdır. İkincisi, Allah ca murad olan mana budur. Üçüncüsü, mana-yı murad budur..." İzah eder misiniz? "Kur'an

Detaylı

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI) Livata Haddi 71 LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI) Livatanın cezası zina cezasından farklıdır. Her ikisinin vakıası birbirinden ayrıdır, birbirinden daha farklı durumları vardır. Livata,

Detaylı

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak ] ريك Turkish [ Türkçe Muhammed b. Salih el-useymîn Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2011-1432 الصيام برؤ ة واحدة» اللغة الرت ية «بن صالح

Detaylı

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen Muâz b. Cebel'in Hz. Peygamber in (s.a.v.) sorduğu

Detaylı

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Kur ân-ı Kerim de Oruç Ey müminler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günler içinde Oruç tutmanız farz kılındı. Umulur ki, bu sayede, takva mertebesine

Detaylı

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir. Hastalık ve Yolculukta: Eğer bir insan hasta ise ve yolcu ise onun için oruç tutmak Kur an-ı Kerim de yasaktır. Bazı insanlar ben hastayım ama oruç tutabilirim diyor veya yolcuyum ama tutabilirim diyor.

Detaylı

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri 1 ) İlahi kitapların sonuncusudur. 2 ) Allah tarafından koruma altına alınan değişikliğe uğramayan tek ilahi kitaptır. 3 ) Diğer ilahi

Detaylı

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته ] تر [ Türkçe Turkish Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2010-1431 1 ما حكم الصيام وحكمته» باللغة ال ية «عبد

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ KURBAN: AYET ve HADİSLER Biz, her ümmet için Allah ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerlerine onun adını anarak kurban kesmeyi meşru kıldık. İlahınız,

Detaylı

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6] K U R B A N Şartlarını hâiz olub,allah a yaklaşmak amacıyla kesilen kurban;hz. Âdem in çocuklarıyla başlayıp [1],Hz. İbrahim-in oğlu İsmail-in kurban edilmesinin emredilmesi[2],daha sonra onun yerine koç

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com amaz Memduh ÇELMELİ NAMAZ: AYET ve HADİSLER «Namazı kılın; zekâtı verin ve Allah a sımsıkı sarılın...» (Hac, 78) Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber e itaat edin ki merhamet göresiniz. (Nûr, 56) «Muhakkak

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Mütercimin Önsözü 15 Yayıncının Önsözü 17 Şeyh Seyyid Ebu l-hasen Alî el-hasenî en-nedvî nin Takdimi 19 Müellifin Önsözü 23

İÇİNDEKİLER. Mütercimin Önsözü 15 Yayıncının Önsözü 17 Şeyh Seyyid Ebu l-hasen Alî el-hasenî en-nedvî nin Takdimi 19 Müellifin Önsözü 23 İÇİNDEKİLER Mütercimin Önsözü 15 Yayıncının Önsözü 17 Şeyh Seyyid Ebu l-hasen Alî el-hasenî en-nedvî nin Takdimi 19 Müellifin Önsözü 23 BİRİNCİ BÖLÜM TAHÂRET 25 TAHÂRET... 27 Tahâretin hikmeti... 27 Tahâretin

Detaylı

Fakat bazı şeyleri yeyip içmek, insanlara zararlı, hikmet ve ihtiyaca aykırı olduğu için İslam dininde haramdır.

Fakat bazı şeyleri yeyip içmek, insanlara zararlı, hikmet ve ihtiyaca aykırı olduğu için İslam dininde haramdır. Eşyada yenip içilme bakımından asıl olan mubah olmaktır. Bütün eşya, aslında insanların yararlanmaları için yaratılmıştır. Onun için aslında temiz olan, akla ve sağlığa zararlı olmayan bir kısım hayvan

Detaylı

Abdest alırken kep ve şapka veya kufiyenin üzerini mesh etmenin hükmü. Muhammed Salih el-muneccid

Abdest alırken kep ve şapka veya kufiyenin üzerini mesh etmenin hükmü. Muhammed Salih el-muneccid Abdest alırken kep ve şapka veya kufiyenin üzerini mesh etmenin hükmü ] ريك Turkish [ Türkçe Muhammed Salih el-muneccid Terceme: Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 202-433 ح م ملسح القبعة والكوفية

Detaylı

İÇİNDEKİLER İTİKAD ÜNİTESİ. Sorular

İÇİNDEKİLER İTİKAD ÜNİTESİ. Sorular İÇİNDEKİLER Takdim. 9 İTİKAD ÜNİTESİ Din Din Ne Demektir?... Dinin Çeşitleri... İslâm Dininin Bazı Özellikleri... I. BÖLÜM 11 11 11 II. BÖLÜM İman İmanın Tanımı... İmanın Şartları... Allah'a İman... Allah

Detaylı

Kadınların Dövülmesi. Konusuna Farklı Bir Bakış. (Nisa [4] 34)

Kadınların Dövülmesi. Konusuna Farklı Bir Bakış. (Nisa [4] 34) Nisa [4] 34 Nuşûz Darabe Boşanmadan Önceki İşler Hz. Muhammed Hiç Kimseyi Dövmemiştir Dövmek Yasaklanmış Eşini Döven Hayırsızdır Ayetin Mantığı Kaynakça Kadınların Dövülmesi (Nisa [4] 34) Konusuna Farklı

Detaylı

BEP Plan Hazırla T.C Osmangazi Kaymakamlığı HAMİTLER TOKİ MTAL Müdürlüğü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı

BEP Plan Hazırla T.C Osmangazi Kaymakamlığı HAMİTLER TOKİ MTAL Müdürlüğü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı BEP Plan Hazırla T.C Osmangazi Kaymakamlığı HAMİTLER TOKİ MTAL Müdürlüğü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı Öğrenci : HİDAYET KENAR Eğitsel Performans Duanın Allah tan

Detaylı

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? حكم تكر لعمر م يكو بينهما ] تريك Turkish [ Türkçe Muhammed Salih el-muneccid Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza

Detaylı

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün URL: Kültürümüzden Dua Örnekleri Güzel İş ve Davranış: Salih Amel İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 Kültürümüzde birçok dua örneği

Detaylı

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA TEMİZLİK HAZIRLAYAN Abdullah Cahit ÇULHA TEMİZLİK MADDİ TEMİZLİK MANEVİ TEMİZLİK İslam dini, hem maddî, hem de manevî temizliğe büyük bir önem vermiştir. Bu iki kısım temizlik arasında büyük bir ilgi vardır.

Detaylı

İSLAM İBADET ESASLARI

İSLAM İBADET ESASLARI DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. İSLAM İBADET ESASLARI KISA ÖZET KOLAYAOF

Detaylı

Abdest nedir? Abdest, dini bir temizliktir. Belli organları usulüne göre yıkamaktır. Abdest namazın hazırlık şartlarındandır.

Abdest nedir? Abdest, dini bir temizliktir. Belli organları usulüne göre yıkamaktır. Abdest namazın hazırlık şartlarındandır. ABDEST Neler Öğreneceğiz? Abdest nedir? Abdestin farzları nelerdir? Abdest nasıl alınır? Abdestin sünnetleri nelerdir? Abdestin mekruhları nelerdir? Abdesti bozan şeyler nelerdir? Abdest nedir? Abdest,

Detaylı

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Bugün her şeyi sorgulayan genç beyinlere ikna edici cevaplar

Detaylı

Hanefi Usulünde Fasid Sayılan İstidlallerden İstifade İmkânı

Hanefi Usulünde Fasid Sayılan İstidlallerden İstifade İmkânı Hanefi Usulünde Fasid Sayılan İstidlallerden İstifade İmkânı Mustafa ÇİL * Öz Fıkıh usulü, kaynaklardan hüküm çıkarma metotlarını belirleme görevini yerine getirirken muhtemel metotları çeşitli bakımlardan

Detaylı

namazı kılmaları hususunda şöylesi bir yanlış ve tehlikeli bir uygulama vardır.

namazı kılmaları hususunda şöylesi bir yanlış ve tehlikeli bir uygulama vardır. Türkiye de Diyanet İşleri Başkanlığı nın belirlediği ve uyguladığı imsak vakti, oruca başlama ve sabah ezanın okunması ile Müslümanların sabah namazı kılmaları hususunda şöylesi bir yanlış ve tehlikeli

Detaylı

Abdest Gusül Teyemmüm

Abdest Gusül Teyemmüm Abdest Gusül Teyemmüm Memduh ÇELMELİ ABDEST Farz ve Sünnetleriyle Abdestin Alınışı 1- Niyet edilir. Euzü-Besmele çekilir. 2- Eller bileklere kadar yıkanır. Abdestin Farzları 1) Yüzü yıkamak 2) Elleri dirseklerle

Detaylı

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir? Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir? Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir? Kısacası

Detaylı

Murat eğitim kurumları. Arapça 4 konu 2. İsim ve fiil cümlelerinde olumsuzluk (nefy)

Murat eğitim kurumları. Arapça 4 konu 2. İsim ve fiil cümlelerinde olumsuzluk (nefy) Murat eğitim kurumları Arapça 4 konu 2 İsim ve fiil cümlelerinde olumsuzluk (nefy) İlk önce iyi haber bu konu kolay. Bilmemiz gereken birkaç harfimiz bir de fiilimiz var. Harfler: ال, ل ن, ل م ve.لم ا

Detaylı

ÖZEL BİLFEN İLKÖĞRETİM OKULU ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

ÖZEL BİLFEN İLKÖĞRETİM OKULU ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖZEL BİLFEN İLKÖĞRETİM OKULU 2016-2017 ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ TEST: 16 1. Hac ibadeti ne zaman farz olmuştur? A) Hicretin 9. yılında B) Hicretin 6. yılında C) Mekke nin fethinden

Detaylı

Kurbanın Mahiyeti, Vücubu ve Şer î Hikmeti Pazartesi, 31 Ağustos :59

Kurbanın Mahiyeti, Vücubu ve Şer î Hikmeti Pazartesi, 31 Ağustos :59 Kurban Yüce Allah ın rahmetine yaklaşmak için ibadet niyeti ile kesilen özel hayvandır. Kurban bayramı günlerinde (ilk üç günde) böyle Allah rızası için kesilen kurbana (Udhiyye), bunu kesmeğe de tazhiye

Detaylı

2. Haramı ve helali tayin etmek Allah ın hakkıdır. Bir harama helal demek vebal olduğu gibi helale haram demek de vebaldir.

2. Haramı ve helali tayin etmek Allah ın hakkıdır. Bir harama helal demek vebal olduğu gibi helale haram demek de vebaldir. Duası müstecap, günü bereketli, kalbi mutmain, huzurlu, umutlu, salih bir mü min olabilmek için helal yeme-içme ve helal yaşama ölçülerimizin bilinmesi gerekiyor. Her imtihanımızda ve hayatımızın her kesitinde

Detaylı

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Kur an ın Bazı Hikmetleri Kur an ın Bazı Hikmetleri Allah Teala kıble hususunda derin tartışmalara giren insanların görüşünü: İyilik, yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz değildir. ayetiyle reddetmiştir. Ki onların bir kısmı,

Detaylı

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu Question Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu belirtir misiniz? Kur an ın lafızdan soyut olduğu bir merhale var mıdır? Answer: Her şeyin lâfzî

Detaylı

KADINA ARKADAN YANAŞMANIN HÜKMÜ

KADINA ARKADAN YANAŞMANIN HÜKMÜ 76 KADINA ARKADAN YANAŞMANIN HÜKMÜ Kadına dübüründen yanaşmak haramdır. Dolayısıyla erkeğin kadına dübüründen yanaşması haram olup bazı imamlar bunu zina olarak değerlendirmişlerdir. Her ne kadar livata

Detaylı

11.05.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi

11.05.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi 11.05.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi Prof. Dr. Köse: Organ Bağışının Dinen Sakıncası Yoktur İzmir İl Sağlık Müdürlüğü, İzmir İl Müftülüğü ve İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi

Detaylı

Durûs Kitabı 1. Cilt Gramer Kuralları. Üç Hareke

Durûs Kitabı 1. Cilt Gramer Kuralları. Üç Hareke ب س م الل ه الر ح ن الر ح ي م Durûs Kitabı 1. Cilt Gramer Kuralları Üç Hareke ا ل ر ك ات الث الث ة Kesra(Esre) - Damme (Ötre) - ف ت ح ة - (Üstün) Fetha ض م ة ك س ر ة (i) (u) (a) Sükûn(Cezm) Şedde - - س

Detaylı

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler 3. ÜNİTE: EN GÜZEL ÖRNEK HZ. MUHAMMED İN İBADETLERİ 3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler KAZANIMLARIMIZ O Bu ünitenin sonunda öğrenciler Hz. Muhammed'in: O 1. Öncelikle bir kul olarak davrandığını kavrar.

Detaylı

İslam Hukukuna Giriş

İslam Hukukuna Giriş İslam Hukukuna Giriş DİKKAT! Bu testte 20 soru bulunmaktadır. Cevaplarınızı, cevap kâğıdınızın İslam Hukukuna Giriş testi için ayrılan kısmına işaretleyiniz. A 1. Fıkıh ilmi ile ilgili A) Kişinin haklarını

Detaylı

OBJEKTİF TARİHİ YORUM METODU İLE OBJEKTİF ZAMANA UYGUN YORUM METODU ARASINDAKİ İLİŞKİ

OBJEKTİF TARİHİ YORUM METODU İLE OBJEKTİF ZAMANA UYGUN YORUM METODU ARASINDAKİ İLİŞKİ OBJEKTİF TARİHİ YORUM METODU İLE OBJEKTİF ZAMANA UYGUN YORUM METODU ARASINDAKİ İLİŞKİ YORUM KAVRAMI Betül CANBOLAT Kanun hükmü, yasama organının tercih ettiği çözümün yazılı olarak ifade edilmesidir. Kullanılan

Detaylı

HAC YÜCE ALLAH IN (c.c) EMRİDİR.

HAC YÜCE ALLAH IN (c.c) EMRİDİR. HAC YÜCE ALLAH IN (c.c) EMRİDİR. Hac Allah Teala nın (c.c) emri, İslam ın beş temel şartından biridir: Ona varmaya gücü yeten kimsenin Kâbe yi tavaf etmesi Allah ın insanlar üzerindeki hakkıdır. (Al-i

Detaylı

Hulle'nin dayanağı âyet ve hadistir.

Hulle'nin dayanağı âyet ve hadistir. Bir İslâm hukuku terimi olarak; üç talakla boşanmış olan bir kadının, eski kocasına yeniden dönebilmesi için, üçüncü bir erkekle usûlüne göre evlenip, ölüm veya boşanma ile bu ikinci evliliğin sona ermesi

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS TEFSİR V İLH 403 7 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan İÇİNDEKİLER Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan Teveffi Kelimesi Ve Resulüllah ın Açıklaması İmam Buhari Ve Teveffi

Detaylı

Birinci İtiraz: Cevap:

Birinci İtiraz: Cevap: Bazı din bilginleri tutulmalarla ilgili bazı itirazlarda bulunarak bu konuda şüpheler uyandırmaya çalışmışlardır. Ulemaların itirazlarından bazıları cevaplarıyla birlikte aşağıya sıralanmıştır. Birinci

Detaylı

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Anlamı. Temel Bilgiler 1 Âmentü Haydi Bulalım Arkadaşlar aşağıda Âmentü duası ve Türkçe anlamı yazlı, ancak biraz karışmış. Siz doğru şekilde eşleştirebilir misiniz? 1 2 Allah a 2 Kadere Anlamı Ben; Allah a, meleklerine, kitaplarına,

Detaylı

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar ICERIK Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar Salih amel nedir? Salih: dogru yolda olan, fesat icinde olmayan, faydalı ve yarayışlı

Detaylı

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ Kur an-ı Kerim : Allah tarafından vahiy meleği Cebrail aracılığıyla, son Peygamber Hz. Muhammed e indirilen ilahi bir mesajdır. Kur an kelime olarak okumak, toplamak, bir araya

Detaylı

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti Mektub-u Attar Muhammed İlyas Kadiri Razavi tarafından tüm İslami Erkek Kardeşlerine ve İslami Kız Kardeşlerine, Medaris El Medine ve Camiat El Medine nin erkek öğretmenler, erkek öğrenciler, kadın öğretmenler

Detaylı

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI. (Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI. (Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü) T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI (Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü) Sayı : 62030549-120[23-2012/1183]-56888 12.05.2016 Konu : Dar mükellef kurumdan elde

Detaylı

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok Question Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok kez karşılaşmaktayız, bu iki kavramdan maksat nedir? Answer: Kuran müfessirleri ayet ve rivayetlere

Detaylı

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla (Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise o, (tutamadığı) günler sayısınca başka günlerde

Detaylı

Ö zürsüz oruç tutmayan kimseye kaza gerekir mi? Muhammed b. Salih el-useymîn

Ö zürsüz oruç tutmayan kimseye kaza gerekir mi? Muhammed b. Salih el-useymîn Ö zürsüz oruç tutmayan kimseye kaza gerekir mi? [ تريك Turkish ] Türkçe Muhammed b. Salih el-useymîn Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2012-1433 هل ىلع تارك الصيام نو غري عذر قضاء «باللغة

Detaylı

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ حكم الصلاة مع الجماعة ] باللغة التركية [ Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid ألفه الشيخ: محمد صالح المنجد Terceme edenler Muhammed Şahin ترجمه: محمد

Detaylı

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır. İslam çok yüce bir dindir. Onun yüceliği ve büyüklüğü Kur an-ı Kerim in tam ve mükemmel talimatları ile Hazret-i Resûlüllah (S.A.V.) in bu talimatları kendi yaşamında bizzat uygulamasından kaynaklanmaktadır.

Detaylı

Altın takmanın erkeklere haram kılınmasındaki hikmet nedir?

Altın takmanın erkeklere haram kılınmasındaki hikmet nedir? Altın takmanın erkeklere haram kılınmasındaki hikmet nedir? ما ا كمة ريم لبس ا هب الرجال ] تر [ Türkçe Turkish Muhammed b. Salih el-useymîn Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 200-43 ما ا

Detaylı

3 Her çocuk Müslüman do ar.

3 Her çocuk Müslüman do ar. TAHR C * 1 Sözlerin en güzeli Allah ın kitabı, yolların en güzeli Muhammed in yoludur. Buhari, Edeb, 70; tisam, 2. z Müslim, Cuma, 43. z Nesai, Iydeyn, 22. z bn Mace, Mukaddime, 7. z Darimî, Mukaddime,

Detaylı

1. İHRAM YASAKLARI VE CEZALARI

1. İHRAM YASAKLARI VE CEZALARI 1. İHRAM YASAKLARI VE CEZALARI İhrama nasıl girilir? Umre ya da hac yapmak isteyen kişi, niyet ettikten sonra telbiye yaparsa muhrim olur. Yani ihrama girmiş olur. Niyet eder telbiye yapmazsa ya da telbiye

Detaylı

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız 4. SINIFLAR (PROJE ÖDEVLERİ) Öğrenci No 1- Dinimize göre Helal, Haram, Sevap ve Günah kavramlarını açıklayarak ilgili Ayet ve Hadis meallerinden örnekler veriniz. 2- Günlük yaşamda dini ifadeler nelerdir

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ ZEKAT SADAKA: AYET-İ KERİMELER «Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görür.» (Bakara,

Detaylı

Soru: Kimlerin fitre vermesi gerekir? Hangi ürünlerden verilebilir?

Soru: Kimlerin fitre vermesi gerekir? Hangi ürünlerden verilebilir? Fitre/Fıtra Fıtrayı kimler verir Soru: Kimlerin fitre vermesi gerekir? Hangi ürünlerden verilebilir? İhtiyacı olan eşyadan ve borçlarından fazla olarak, zekât nisabı kadar malı, parası bulunan Müslümanın

Detaylı

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir? Kurban sözlükte yaklaşmak, yakınlaşmak gibi anlamlara gelmektedir. Kurban, Allah a yaklaşmak ve onun hoşnutluğunu kazanmak amacıyla belirli bir zamanda uygun nitelikteki bir hayvanı kesmektir. Kesilen

Detaylı

Konu Anlatımlı Diyanet Yeterlik Kitabı - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

Konu Anlatımlı Diyanet Yeterlik Kitabı - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi Kitap Yazarı: Ziya Şen Yayınevi: Tibyan Yayıncılık Yayın Yılı: 2011 Türü: Sınav Sayfası: 420 Satış fiyatı ve yerleri: Kitap Yurdu (18.14), Ziya şen (15.00), Alternatif (15.90), Arapça Dağıtım (15.00) Açıklama:

Detaylı

Fatiha süresi-dil Yönünden İnceleme

Fatiha süresi-dil Yönünden İnceleme م م ب Fatiha süresi-dil Yönünden İnceleme Video olarak bak Önemli not :Bu yazı, şaz kıraatler içerir.bu yüzden kendi bildiğiniz şekilde Kur an ı okumaya devam ediniz. ا رل س م ب ا رل ح بي م ب س بي ه للا

Detaylı

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri -Ders Planı- Dersin konusu: islamda kadının giyim-kuşamı [tesettür- örtünme] Ön hazırlık: İlgili tezler: ismail yıldız nesibe demirbağ

Detaylı

Değişen yeni müfredata göre hazırlamış olduğum 10. sınıf planları ile ilgili uygulama şu şekilde olacaktır :

Değişen yeni müfredata göre hazırlamış olduğum 10. sınıf planları ile ilgili uygulama şu şekilde olacaktır : Değerli Öğretmen arkadaşlarım, Değişen yeni müfredata göre hazırlamış olduğum 10. sınıf planları ile ilgili uygulama şu şekilde olacaktır : Yeni müfredata göre bazı üniteler kaldırılmıştır. Buna göre üniteler

Detaylı

NAMUSA SALDIRI. Namusa saldırı fiillerini ana hatları ile şu şekilde toplamak mümkündür:

NAMUSA SALDIRI. Namusa saldırı fiillerini ana hatları ile şu şekilde toplamak mümkündür: Namusa Saldırı 327 NAMUSA SALDIRI Namusa saldırı fiillerini ana hatları ile şu şekilde toplamak mümkündür: Hayayı Ortadan Kaldıran Fiiller 1- Bir kadınla zina etmeye veya bir erkekle ilişkide bulunmaya

Detaylı

Değişen yeni müfredata göre hazırlamış olduğum 10. sınıf planları ile ilgili uygulama şu şekilde olacaktır :

Değişen yeni müfredata göre hazırlamış olduğum 10. sınıf planları ile ilgili uygulama şu şekilde olacaktır : Değerli Öğretmen arkadaşlarım, Değişen yeni müfredata göre hazırlamış olduğum 10. sınıf planları ile ilgili uygulama şu şekilde olacaktır : Yeni müfredata göre bazı üniteler kaldırılmıştır. Buna göre üniteler

Detaylı

+ Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.(4.

+ Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.(4. KUR AN VE HADİSLERE GÖRE BÜYÜK GÜNAHLAR Yüce Rabbimiz Kur an-ı Kerimde şöyle buyuruyor: + Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir

Detaylı

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak   dersek h 6. olarak sadaka verme. M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI lar aha beteri dir... 1. -3-5 veya 7 2. Y 3. : me sem. 1 (B bir olmaz) 4. a bakarak " " 5. sek, dersek h 6. olarak sadaka verme. 2 3 k, iyilik yapmak, anaya -

Detaylı

Mehmet Emin YAĞCI ** * Makale Gönderim Tarihi: Makale Kabul Tarihi:

Mehmet Emin YAĞCI ** * Makale Gönderim Tarihi: Makale Kabul Tarihi: * Mehmet Emin YAĞCI ** Fıkıh usulü, İslam dininin ana kaynakları olan Kur an ve Sünnet in nasıl anlaşılması gerektiğini, bu kaynaklardan hareketle ibadet ve muamelatla ilgili konuları inceleyen bir bilim

Detaylı

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI TEOG SINAV SORUSU-1 1. Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşı sebebiyle ikramda bulunursa Allah yaşlılığında ona ikram edecek kimseleri mutlaka takdir eder. Bu hadiste verilen mesaj aşağıdaki ayetlerin hangisinde

Detaylı

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar 1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar İÇİNDEKİLER KUR AN NEDİR? KUR AN-IN AMACI? İNANÇ NEDİR İBADET NEDİR AHLAK NEDİR KISSALAR AYETLER KUR AN NEDİR? Kur an-ı Hakîm, alemlerin Rabbi olan Allah ın kelamıdır.

Detaylı

KEŞKE (ŞAYET/EĞER) KELİMESİNİ KULLANMANIN HÜKMÜ

KEŞKE (ŞAYET/EĞER) KELİMESİNİ KULLANMANIN HÜKMÜ ب[ KEŞKE (ŞAYET/EĞER) KELİMESİNİ KULLANMANIN HÜKMÜ [ Türkçe ] حكم استعمال كلمة ) لو ( اللغة التركية [ Şeyhulislâm İbn-i Teymiyye لشيخ الا سلام ابن تيمية Terceme eden : Muhammed Şahin ترجمة: محمد بن مسلم

Detaylı

SİRKÜLER NO: POZ-2009 / 52 İST, 20.05.2009 MALİYE; VADELİ ÇEKLERDE REEKONTU KABUL ETMİYOR

SİRKÜLER NO: POZ-2009 / 52 İST, 20.05.2009 MALİYE; VADELİ ÇEKLERDE REEKONTU KABUL ETMİYOR SİRKÜLER NO: POZ-2009 / 52 İST, 20.05.2009 ÖZET: Maliye; vadeli çeklerde reeskontu kabul etmiyor. MALİYE; VADELİ ÇEKLERDE REEKONTU KABUL ETMİYOR Vergi Usul Kanunu na göre yapılacak dönem sonu değerlemelerinde;

Detaylı

Terceme : Muhammed Şahin

Terceme : Muhammed Şahin KAZA ORUCUNU MAZERETSİZ Z GECİKT KTİRMENİN HÜKMÜ ] تر Turkish [ Türkçe Abdulaziz b. Baz Abdullah b. Cibrîn Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 203-434 ح م تا خ قضاء رضان» بالغة الية «عبد العز%ز

Detaylı

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205) Zikir, hatırlayıp yâd etmek demektir. İbâdet olan zikir de Yüce Allah ı çok hatırlamaktan ibârettir. Kul, Rabbini diliyle, kalbiyle ve bedeniyle hatırlar ve zikreder. Diliyle Kur ân-ı Kerim okur, duâ eder,

Detaylı

Arefe günü ile ilgili meseleler ve hükümleri مساي ل وأح م تتعلق بيوم عرفة. Bir Grup Âlim

Arefe günü ile ilgili meseleler ve hükümleri مساي ل وأح م تتعلق بيوم عرفة. Bir Grup Âlim Arefe günü ile ilgili meseleler ve hükümleri مساي ل وأح م تتعلق بيوم عرفة ] تر [ Türkçe Turkish Bir Grup Âlim Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 00-43 مساي ل وأح م تتعلق بيوم عرفة» باللغة

Detaylı

ZEKÂT VE FİTRENİN TOPLANMASI VE DAĞITIMI

ZEKÂT VE FİTRENİN TOPLANMASI VE DAĞITIMI 5 İÇINDEKILER ZEKÂT VE FİTRENİN TOPLANMASI VE DAĞITIMI ÖZET 18 1. MESELE: ZEKÂT VE FİTRENİN AYNI OLUŞU 21 Zekât 21 Fitre (Sadaka-i Fıtr) 22 Sadaka 22 Zekât ve Fitrenin Hikmeti 22 Zekât ve Fitrenin Aynı

Detaylı

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL Önsöz Klasik ilimler geleneğimizin temel problemlerinden birine işaret eden tevil kavramını en geniş anlamıyla inanan insanın, kendisine hitap eden vahyin sesine kulak vermesi ve kendi idraki ile ilâhî

Detaylı

NAMAZ. 2 Namaz kimlere farzdır? Ergenlik çağına gelmiş, akıllı ve Müslüman olan herkese farzdır.

NAMAZ. 2 Namaz kimlere farzdır? Ergenlik çağına gelmiş, akıllı ve Müslüman olan herkese farzdır. NAMAZ 1 Namazın önemi ve faydaları nelerdir? 1. İslam ın şartlarından biridir. 2. Kulu, Allah a yaklaştırır. 3. Cemaatle kılınması, birlik ve beraberliği pekiştirir. 4. Sorumluluk bilincini geliştirir.

Detaylı

Vergi incelemesinden maksat, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır.

Vergi incelemesinden maksat, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır. Vergi İncelemeleri Vergi incelemesinden maksat, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır. İncelemeye yetkili olanlar tarafından lüzum görüldüğü takdirde inceleme,

Detaylı

ZEKÂT VE FİTRE NİN TOPLAMA VE DAĞITIMI

ZEKÂT VE FİTRE NİN TOPLAMA VE DAĞITIMI 5 İÇINDEKILER ZEKÂT VE FİTRE NİN TOPLAMA VE DAĞITIMI ÖZET 18 1. MESELE: ZEKÂT VE FİTRENİN AYNI OLUŞU 21 Zekât 21 Fitre (Sadaka-i Fıtr) 22 Sadaka 22 Zekât ve Fitrenin Hikmeti 22 Zekât ve Fitrenin Aynı Oluşu

Detaylı

FIKIH KÖŞESİ YAZILARI Zekât ve Fitre Müslümanlar zekât ve fitrelerini şahıslardan ziyade kuruluşa verebilir mi? Zekât ve Fitre ibadetleri, sosyal

FIKIH KÖŞESİ YAZILARI Zekât ve Fitre Müslümanlar zekât ve fitrelerini şahıslardan ziyade kuruluşa verebilir mi? Zekât ve Fitre ibadetleri, sosyal FIKIH KÖŞESİ YAZILARI Zekât ve Fitre Müslümanlar zekât ve fitrelerini şahıslardan ziyade kuruluşa verebilir mi? Zekât ve Fitre ibadetleri, sosyal dayanışma ve İslamî değerlerin mali olarak desteklenmesi

Detaylı

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır. Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır. Kur'an-ı Kerimde bir kimseye hayat vermenin adeta bütün insanlara hayat verme gibi

Detaylı

TEBLİĞ HAKKINDA TEBLİĞ

TEBLİĞ HAKKINDA TEBLİĞ 28 Eylül 2008 PAZAR Resmî Gazete Sayı : 27011 TEBLİĞ Sosyal Güvenlik Kurumundan: İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞI SİGORTASI BAKIMINDAN İŞVERENİN, ÜÇÜNCÜ KİŞİLERİN VE SİGORTALILARIN SORUMLULUĞU İLE PEŞİN SERMAYE

Detaylı

Ayşe KOÇ * * Yüksek Lisans Öğrencisi, e-posta:

Ayşe KOÇ * * Yüksek Lisans Öğrencisi, e-posta: Ayşe KOÇ * İslam dininde aklın yeri, önemi, fonksiyonu gibi konular İslam düşüncesinde ilk dönemlerden itibaren üzerinde tartışılan meselelerden biri olmuştur. Usul ve fürû-i fıkıh perspektifinden bakıldığında

Detaylı

(KADINLARIN) HAYIZ, NİFAS VE İSTİHAZA HALLERİ. Kan Çeşitleri. Kadınlardan hayız, nifas ve istihaza (olmak üzere üç türlü) kan gelir.

(KADINLARIN) HAYIZ, NİFAS VE İSTİHAZA HALLERİ. Kan Çeşitleri. Kadınlardan hayız, nifas ve istihaza (olmak üzere üç türlü) kan gelir. (KADINLARIN) HAYIZ, NİFAS VE İSTİHAZA HALLERİ Kan Çeşitleri Kadınlardan hayız, nifas ve istihaza (olmak üzere üç türlü) kan gelir. Hayız: Âdet görmekten kesilme yaşına (sinn-i iyasa) [1] [1] henüz gel

Detaylı

TEMEL YASALAR /DÜZENLEMELER

TEMEL YASALAR /DÜZENLEMELER GİRİŞ Gelişen bilişim teknolojilerinin bütün kamu kurumlarında kullanılması hukuk alanında bir kısım etkiler meydana getirmistir. Kamu tüzel kişileri tarafından bilgisayar teknolojileri kullanılarak yerine

Detaylı

İsmi Tafdil. Alimde olan hilimden (yumuşaklıktan) daha güzel bir hilm hiçbir kimsede olmamıştır. Bu misalde ل الك ح lafzı, ismi tafdil olan

İsmi Tafdil. Alimde olan hilimden (yumuşaklıktan) daha güzel bir hilm hiçbir kimsede olmamıştır. Bu misalde ل الك ح lafzı, ismi tafdil olan İsmi Tafdil Alimde olan hilimden (yumuşaklıktan) daha güzel bir hilm hiçbir kimsede olmamıştır. Ben hiçbir adam görmedim ki, onun gözünde olan kuhlin güzelliği, Zeydin gözünde olan kuhlin güzelliği gibi

Detaylı

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 8 Ey insanlar! Rabbiniz birdir, atanız (Âdem) da birdir. Hepiniz Âdem densiniz, Âdem ise topraktan yaratılmıştır. Allah katında en değerli olanınız, O na karşı gelmekten

Detaylı

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN KUR AN KARANLIKLARDAN AYIDINLIĞA ÇIKARIR Peygamber de (şikayetle): Ya Rabbi! Benim kavmim bu Kur an ı (okumayı ve hükümlerine uymayı bırakıp hatta menedip onu) terkettiler. dedi. (Furkân /30) Elif, Lâm,

Detaylı