Roberta Leigh - Altı Yıl Sonra

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Roberta Leigh - Altı Yıl Sonra"

Transkript

1 Roberta Leigh - Altı Yıl Sonra BİRİNCİ BÖLÜM Diana Farrow dedikodu yapan 'güzel'insanlarla dolu terasa bakarken sıkıntıdan boğulduğunu hissediyordu. O mide bulandırıcı manzaraya daha fazla tahammül edemeyecekti. Şarap kadehini bırakıp içeriye girdi ve Georgia stili evin avlusunda Maserati'ler ve Porsche'lerin arasında duran kırmızı Mercedes arabasına doğru koştu. Buraya geldiğim için deli olmalıyım, diye kendi kendine mırıldanıyordu. Eğer bir an önce ilginç bir iş bulamazsam, sıkıntıdan öleceğim. Ama liseyi bitirdikten sonra yararlı olabilecek hiçbir eğitim almamış ve zamanının çoğunu eğlenmekle geçirmişti. Zavallı küçük bir zengin kızdı ve yaratıcı bir şeyler yapabilecek yetenekli bir insan olabilmek için her şeyini vermeye hazırdı.

2 Son kez yaptığı sıkı çalışma lise imtihanları sırasında olmuştu. Diana mesleki bir eğitim almak için okula devam etmek istemiş, ancak annesi her zaman aynı şeyi söyleyerek karşı çıkmıştı. Sanaihtiyacım olduğu zaman yakınımda olduğunu bilmek istiyorum. Depresyona girdiğim zamanlar sen bana büyük bir rahatlık veriyorsun. Çalışmak için çok daha güçlü dürtülere sahip olan birisi buna kulak aşmazdı ama Diana annesinin depresyonlarının ne kadar şiddetli olduğunu bildiği için fazla diretememişti. Knightsbridge'deki evlerine vardığı zaman, ön kapının anahtarının yanında olmadığını fark edince kapıyı tekmelemek istedi. Annesiyle babası gibi, hizmetçiler de o gün evde yoktular. Arkadaşlarının çoğu partide kalmıştı ve Diana ne yapacağını bilemiyordu. Birden Tate Galeri'sinde ilginç bir sergi olduğu aklına geldi. Zaman geçirmek için iyi fikirdi. Ayrıca, bir sergiye, ya da konsere gitmeyeli en az bir yıl olmuştu. Çok geçmeden kendini kalabalık galerinin içinde, nefret ettiği Pop Art tablolarının arasında buldu. Hayvanat bahçesine gitse daha çok eğlenebilirdi! Keşke ne olduğunu anlayabilseydim, dedi iyi giyimli yaşlı bir kadın kaşlarını çatıp şişe kapakları ve etiketlerden bir tabloya bakarken. Anlamaya gerek yok, dedi Diana. Bence zırvalık. Zırvalık? Derinden gelen bir erkek sesiyle Diana hızla o yana döndü. Yirmi beş yaşlarında, dağınık siyah saçlı, atletik yapılı genç bir adamla karşılaştı. Evet, zırvalık, dedi Diana. Neden? diye sordu adam kalın kaşlarını alaycı bir ifadeyle oynatarak. Çünkü anlamsız. Tam aksine. Pop sanatı günümüzün kültürüne ait temel öğeleri yansıtır. Ben bunun sanat olduğunu sanmıyorum. Sanat güzel olmak zorunda değildir. Yaşam çirkin olabilir ve sanat bunu yansıtıp insanları çevrelerinde olup bitenden haberdar etmelidir. Adam konuşurken Diana onu izliyordu. Zeka dolu koyu kahverengi gözleri vardı. Burun ve çene yapısı inatçı bir ifade taşıyordu ama biçimli ağzındaki alaycı bükülme bu ifadeyi yumuşatıyordu. Diana onun görünüşünden etkilenmişti. Onunla birlikte galeriyi dolaşıp yorumlarını dinlerken, tabloları yeni bir gözle görmeye başladı. Sanat dünyasından mısın? Tam aksine, dedi adam gülümseyerek. Elektronik öğrenimi görüyorum. Ne kadar ilginç. Kahveiçmeye gidiyorum, dedi adam arkasını dönerek. Ben de. Diana onu daha iyi tanımak için duyduğu merakla peşine takıldı. Serginin kalanını daha sonra görebiliriz. En iyi bölümünü gördün. Diğerleri o kadar önemli değil. Öyleyse, sergiyi daha önce gezdin? Tate benim pazar günleri düzenli olarak gittiğim yerlerden biridir. Gaugin sergisinden daha çok hoşlanacağını sanıyorum. Gelecek hafta başlıyor. Eğer sanatçının kendisi hakkında bir şeyler biliyorsan, yapıtlarını anlaman daha kolay olur. Diana tanıdık bir ad duyduğu için rahatlamıştı. Onun Tahitili kadınlarına hayranım, dedi adamı etkilemeye çalışarak.

3 Adam bir karşılık vermeden Diana'yı alt kattaki kafeteryaya doğru götürdü. Ellerine birer tepsi alıp sıraya girdiler. Diana aç olduğunu fark ederek bir sandviç, çikolatalı pasta ve kahve aldı. Adam yalnızca kahveyle yetindi. Yalnızca kahve alıyorsan, iki tepsiye gerek yok-tu, dedi Diana gülümseyerek. Kasanın önünden geçerken adam da ona gülümsedi. Beş pound, lütfen, dedi kasiyer kız. Diana omuzunun üstünden baktı. Adamın parayı ödemek için kıpırdamadığını görünce, kızararak çantasını açtı. Öğrenci olmasına karşın, o kadar az bir para için adamın kabalık ettiğini düşünerek boş bir masaya doğru yürüdü. O yaşta öğrenci olması da tuhaftı zaten. Belki de, Diana'nın birçok arkadaşı gibi o da öğrenimini bitirmeden önce dünyayı görmeyi tercih etmişti. Gaugin hoşuna gidecek... eğer gelirsen, dedi adam. Zamanım olacak mı, bilmiyorum, diye karşılık verdi Diana. Fuayeye geldiklerinde adam arkasına hiç bakmadan Diana'yı şaşkın ve öfke içinde bırakarak çıkıp gitti. Diana bu tür davranışlara hiç alışkın değildi. Tam aksine, bunu o başkalarına yapardı. Bir süre daha sergiyi dolaştıktan sonra kendini Rodin'm The Kiss adlı heykeli önünde buldu. Bakışları, birbirine sıkıca sarılmış iki vücut resmi üzerinde dolaşırken, kendini henüz tanımış olduğu o adamın kollarında hayal etmeye başladı. Ama o adam onun için hiçbir şey ifade edemezdi ki... çok daha çekici düzinelerle adam tanıyordu ve hepsi de bir fırsat bulup Diana'yla beraber olmak için can atıyorlardı. İKİNCİ BÖLÜM Diana ertesi gece yatağında yatarken tuhaf şeyler hissediyor ve Tate'de tanıdığı genç adamı düşünüyordu. Onu nerede bulacağını bilse, en iyi arkadaşının on dokuzuncu yaş günü partisine beraber gitmelerini teklif edecekti. Öylesine erkeksi bir görünüşü vardı ki, bütün kızları kıskançlıktan çatlatabilirdi.! Ama küçük bir hesabı bile ödemek istemeyen birisinin peşinden koşmayı düşünmek çok aptalcaydı. Öte yandan, Diana tanıdığı diğer erkekleri de sıkıcı buluyordu. Cumartesi gecesi Jane'nin partisinde belki bir mucize olur, hayatının aşkıyla karşılaşırdı... Ama ne yazık ki, öyle olmadı. Partiye vardığı anda etrafını her zamanki genç adamlar sardı. Hepsi onu memnun etmeye çalışıyordu ve hepsi son derece sıkıcıydı. Diana eve döndüğünde gün yavaş yavaş ağan-yordu. Hemen kendini yatağa attı. Uyandığında öğlen olmuştu. Karanlık, yağmurlu bir gündü; planladığı gibi tenis oynamaya hiç uygun değildi. Ne yapacağını düşünürken aklına birden 'Ca-ugin' geldi. Ama sözcük sanatçıyı değil, bir haftadır rahatsız edici bir şekilde düşüncelerine giren kartal burunlu o genç adamı çağrıştırıyordu. Üstüne sabahlığını geçirdi ve Tate'de o gün Ga-ugin sergisi olup olmadığını öğrenmek için gazeteye bakmak üzere aşağıya indi. Sanata karşı bu merak da nereden çıktı birden? diye babası ona takıldı. Kendimi geliştirmeye çalıştığım için memnun olmalısın. Diana babasının yanağına bir öpücük kondurup giyinmek için aceleyle yukarıya çıktı. Tate'ye varıp adamdan hiçbir iz göremeyince hayal kırıklığına uğrayarak, üzüntü içinde ve tabloları pek fark etmeden sergiyi gezmeye başladı.

4 Sonunda onu gördü: Elleri cebinde, genç bir kızın tablosuna dalıp gitmişti. Diana kataloga bir göz atınca tablonun Baltimore'deki Cone Koleksiyonu'n-dan ödünç alınan Mangolu Kız olduğunu öğrenip adamın yanına yanaştı. Bu kesinlikle zırva değil. Adam dönüp gülümserken hiç şaşırmış görünmüyordu. Halk onu ilk gördüğünde öyle bulmuştu ama. Diğer empresyonistlere de aynı tepkiyi gösterdiler. Ama şişe kapağı ve etiketlerle yapılan tablolara benzemiyor. O zamanlar bunlar da insanlara anlaşılmaz geliyordu. İnsanlar Hals, Rembrandt ve Ruben'in yaşamı olduğu gibi yansıtan resimlerine alışkındılar. Sanat hakkında gerçekten çok şey biliyorsun, dedi Diana saf saf. Kiminle karşılaştırınca? diyerek gülümsedi adam. Benimle, mesela! Adam omuz silkti. Eğer ilgileniyorsan, öğrenmek kolay. Bana öğretmeye ne dersin? Hemen başlayabilirsin! Zamanım yok. Gitmek zorundayım. Adam yanından uzaklaşırken Diana ağzı açık arkasından bakakaldı. Onu bırakıp gidemezdi! Farkında olmadan arkasından koştu. Önümüzdeki perşembe için Festival Hall'daki bir konsere iki biletim var, diye yalan söyledi. Kız arkadaşım gelemeyecek, onun yerine sen gelirsen çok sevinirim. Ne konseri? Beethoven, dedi. Eğer öyle bir konser yoksa, Diana ona tarihleri her zaman karıştırdığını söyleyebilirdi. Memnun olurum, dedi adam. İyi. Yediyi çeyrek geçe orada buluşuruz. Sahi, adım Diana Farrovv. Benim de Eden Brooke, diye karşılık verdi adam ve yürüyüp gitti. Diana hırslanmıştı. Adam durup biraz daha konuşmakla bir şey kaybetmezdi ama öyle yapmamış, Diana'yı orada sap gibi bırakıp gitmişti. Deli olmalıyım, diye mırıldandı kendi kendine adamın peşinden koşmamak için kendini tutarak. Konser biletleri bitmişse ne yapacaktı? Neyse ki, şans Diana'dan yanaydı. Beethoven'in konseriydi ve hala bilet vardı. Diana biletleri aldı ve dinleyecekleri müzik hakkında bir şeyler öğrenmek için kütüphaneye gitmeye karar verdi. Ama Beethoven hakkında kısa bir sürede bilgi edinmek çok güçtü. Diana kısıtlı birbilgiyle Eden'iet-kilemeye çalışarak kendini daha beter budala yerine koyacağım düşünerek bu hevesten vazgeçti ve Ja-ne'yi arayıp vitrinlere bakmayı teklif etti. Ağabeyinin emlakçilik şirketinde yarım gün çalışan kumral ve güzel bir vücuda sahip olan Jane ile yarım saat sonra arabayla Sloane Square'de dolanarak park edecek bir yer arıyorlardı. Benzinin çok az kaldı' diye uyardı Jane. Diana göstergeye bir göz atıp kaşlarını çattı. Yakınlarda benzinci var mı? İlk sola, sonra sağa sap. Köşede bir tane var. Diana rahatlayarak arkadaşının dediğini yaptı ama istasyona girerken motor sustu. Burada bekle' dedi Jane'ye. Arabayı pompaya kadar itebilecek birisi var mı, bakayım. Biraz ilerde bir kamyonetin açık kaportasına eğilmiş üniformalı bir adam görünce hemen yanına gitti.

5 Özür dilerim, bana yardım edebilir misiniz? Benzinim bitti de. Adam doğrulup Diana'ya döndü. Diana yanağına yağ bulaşmış, elmacık kemikleri çıkık adamın yüzüne şaşkınlık içinde bakıyordu. Me... merhaba, diye kekeledi. Seni burada görmek ne hoş, diyerek sırıttı Eden Brooke. Beni nasıl buldun? Tesadüfen. dedi Diana hemen. Jane'nin duymamış olmasını diliyordu. Ama arkadaşı arabanın camını açmış dinliyordu. Şey... arabamın benzini bitti, diye tekrarladı Diana. Sen direksiyona geç, ben de arabayı iteyim. Diana, Eden'in gözlerine bakmamaya çalışarak arabaya döndü. Eden arabanın arkasına geçip iki eliyle dayandı. Araba yavaşça ilerlemeye başladı. Pompanın önüne gelince Diana frene basarak aynadan benzin dolduran Eden'i incelemeye koyuldu. Onunla tanışıyor musunuz? diye Jane kaçınılmaz soruyu sordu. Buradan daha önce de benzin almıştım. Bu yalan ağzından kolayca dökülmüştü ama Eden'in yüzündeki ifadeyi görünce Diana yalan söylediğine pişman oldu. Ama Eden de ona yalan söylemişti. Yine de, dürüstçe düşünürse onun yalan söylediğini iddia edemezdi. Eden yalnızca elektronik öğrenimi gördüğünü söylemişti; onun tam giin öğrenci olduğunu düşünen Diana'nın kendisiydi. Orası belki de babasının yeriydi ve Eden boş zamanlarında ona yardım ediyordu. Diana bunu ona sormak istiyordu ama yanında Jane vardı. Oraya tek başına gelmemesi ne büyük bir şanssızlıktı. Kredi kartıyla mı, yoksa nakit mi ödeyeceksiniz, Bayan? Eden pencerenin yanında taş gibi bir yüzle duruyordu ama sinirli olduğu açılıp kapanan burun deliklerinden anlaşılıyordu. Nakit, dedi Diana hemen, bir an önce gidebilmek için. Eden'in eline bir yirmi Sterling verip üstünü almayı beklemeden arabayı çalıştırıp uzaklaştı. Ama tam sokağa çıkarken, özür dilemesi gerektiğini düşünerek birden durdu. Nane şekeri almak istiyorum, diyerek arabadan indi. Diana yanına geldiğinde, Eden bir Volvo'ya benzin dolduruyordu. Diana'ya bir göz attı ama konuşmadı. Seni arkadaşımla tanıştırmadığım için özür dilerim' dedi Diana bir solukta. Ama... Boşver. Eden geriye doğru çekilirken Diana kararsızlık içinde ona bakıyordu. Buraya gel, Diana, diye Jane seslendi. Arkamızdaki araoa geçemiyor. Diana yanakları pembeleşerek Eden'in koluna dokundu. Perşembe akşamı yediyi çeyrek geçe değil, yedide gelebilir misin? Hadi! diye bağırdı Jane yeniden. Diana, Eden e hafifçe gülümsedikten sonra hızla arabaya doğru yürüdü. Daha sonra ve ertesi gün, buluştukları zaman Eden'e ne diyeceğini düşünüp durdu. Perşembe akşamı Festival Hall'ın önünde beklerken kararlı, ama yine de biraz sinirliydi. Giyimine dikkat ederek, fazla pahalı görünmeyen lacivert-beyaz bir ipek bluzla lacivert şort etek giymiş, üstüne kıyafetine uygun bir hırka almıştı. Saat yediyi geçmeye başlayınca Diana'run huzursuzluğu arttı. Yediyi çeyrek geçti, yedi buçuk oldu. Saat sekizde konser başlayınca etraf boşaldı. Diana boşuna beklediğini biliyordu.

6 Birden öfkelendi. Ondan böyle bir davranış beklemezdi. Biletleri yere atıp eve doğru yola çıktı. Gece yatağında huzursuzca dönüp durarak düşündü. Onu daha önce hiç kimse bekletmemişti. Bunu ödetecekti. Ertesi sabah evden erkenden çıktı. Eden Brooke'yi görüp ona hakkında neler düşündüğünü söyleyecekti. Benzin istasyonuna yaklaştıkça hırçınlığı daha da artıyordu. Bir süre uzaktan Eden'in arka arkaya gelen iki arabaya benzin doldurmasını izledi, sonra onun ofisine doğru yanaşıp içeride onu beklemeye koyuldu. Eden onu görmüştü ama hiç oralı değildi. Diana'nın sabrı taşmak üzereydi. Nihayet, sonradan gelen müşteri bir kredi kartı çıkarıp Eden'e uzattı. Neyse,gelebildin, dedi Diana, Eden dükkana girip tezgaha doğru yaklaşırken. Bir şey söylemeyecek misin? Günaydın. Sanki hiçbir şey olmamış gibi, bana 'günaydın' diyemezsin! Beni bekletmeye nasıl cesaret edersin? Eden faturayı hazırlamakla meşguldü. Beni duymadın mı? diye üsteledi Diana. Hak etmiştin. Özür diledim. Daha ne istiyorsun? Hiçbirşey. Sen nasıl davranılacağını bilmeyen şımarık, zengin bir küçük kızsın. Kendin gibilerle gez dolaş, o zaman utanacağın bir şey olmaz. Elinde kredi kartı ve faturayla birlikte kapıya doğru yürüdü. Senden utanmıyorum, dedi Diana onun önüne geçerek. Seni burada görünce şaşırdım ve beni tanımadığına karar verdin. Diana'nın etrafından dolaştı. Sana kızgın değilim ve özür dilemeye gelmeni takdir ediyorum. Şimdi, iyi bir kız ol ve evine git. Benimle sanki bir çocukmuşum gibi konuşma, diye bağırdı Diana. Ama öylesin. Öyleyse, çocukmuşum gibi davran ve beni bağışla. Kahverengi gözleriyle yalvarırcasına bakıyordu. Eden başını iki yana sallayarak dükkandan çıktı. Diana ağlamak üzereydi. Eden, belli etmese de derinden kırılmıştı ve bu Diana'nın öfkesini yok etmişti. Artık yalnızca kendisine kızıyordu. Hala burada mısın? diye sordu Eden elinde bir başka kredi kartıyla yeniden dükkana geldiğinde. Öğle yemeğinde benimle buluşacağına söz verinceye kadar gitmeyeceğim. Sana açıklamak istedi-gim... Açıklayacağın bir şey yok. Yine de buluşalım. Öğle tatili yapmıyorum. O zaman, iş çıkışında gelip seni alayım. Lütfen. Diana ona bir adım yaklaşınca sıcaklığını hissetti. Neden etkilediğini bilmiyordu; tek bildiği, Eden'in kendisi hakkında kötü düşünmesini istemediğiydi. Bana istediğin kadar kaba davranabilirsin, diye ekledi. Bunu hak ettim.

7 Eden bir süre Diana'ya baktıktan sonra içini çekti. Her akşam okula gidiyorum, ama seninle saat dokuzda Camden istasyonunda buluşabilirim. Londra'nın diğer ucu! Benim için değil. Eden'in sesi alaycıydı. Vazgeçmek istersen... Hayır, geleceğim. Beni yine bekletmeyeceksin, değil mi? Eden, Belli olmaz, diye karşılık verdi ve bekleyen müşteriye doğru yürümeye başladı. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Diana daha sonra Eden'le buluşmak için ısrar ettiğine pişman olmuştu. Yine de, geç kalacağı korkusu içinde iki kez kıyafet değiştirdikten sonra üçüncüsünde karar kıldı. Eden'in onu suçladığı gibi şımarık, zengin bir küçük kız gibi görünmek istemiyordu. Fazla makyaj yapmayıp yalnızca dudağına parlatıcı ve uzun, gür kirpiklerine biraz rimel sürdü; saçlarını at kuyruğu halinde topladı. İstasyondan çıkan kalabalık dağılırken Diana, Eden'in geldiğini gördü. Sevinçle ona doğru yürümeye başladı ama onun adımlarını hızlandırmadığını görünce yavaşladı. Senin de beni bekleteceğini sanıyordum. dedi Eden yanma gelince. Yüzü bir gülümsemeyle aydınlanırken, sert hatları yumuşadı. Nereye gideceğiz? diye sordu Diana. Sonra bir yanıt beklemeden devam etti. Arabam köşede, West End'e mi gidelim, yoksa buralarda kahve içecek bir yer mi bulalım? Tekneye bineriz diye düşünmüştüm, diye karşılık verdi Eden. Tekneye mi? Diana kirli sokaklara bakarak onun şaka yaptığını düşündü. Camden Lock'tan uzakta değiliz, dedi Adam. Evet, dedi Diana ama Eden'in neden söz ettiğini hiç anlamamıştı. Yürürlerken Eden hiçbir şey konuşmuyordu. Bir süre sonra Diana söze kendisinin başlaması gerektiğini hissetti. Ama benzin istasyonundaki davranışı vü-zünden bir kez daha kısaca özür dilemekten başka söyleyecek bir şey bulamadı. Bunu da tekrar etmek istemiyordu. Daha gidecek miyiz? diye sordu biraz sonra. Neredeyse geldik. Biraz ilerdeki köşeyi döndükleri zaman Diana saptıkları dar sokağın bir iskeleye açıldığını gördü. Saat geç olduğu için iskelede ancak birkaç kişi bilet alıyordu. Diana herkesin kendi biletini mi alacağını düşünürken, Eden hızlanıp iki bilet alınca sevindi. Genellikle çok kalabalık olur, dedi Eden onu dirseklerinden tutarak tekneye binmesine yardım ederken. Hava raporu yağmurluydu, diye karşılık verdi Diana. Belki o yüzdendir. Bundan başka konuşacak bir şey bulamamaları çok acıydı. Diana, Eden'in kendisiyle beraber olmak istemediğini düşünüyordu ama bunu fark ettiğini ona belli etmemeye karar verdi. Eden onu teknenin kıç tarafına götürdü. Yerlerine oturduktan sonra tekne kanalda yavaş yavaş yol almaya başladı. Daha önce kanalda hiç gezmediğinden eminim. Yalnızca Thameş'te gezdim. Ben de ilk kez geziyorum aslında. Gerçekten mi? Neden şaşırdın? Diana omuz silkti. Kız arkadaşlarını sık sık buraya getirdiğini sandım. Kız arkadaşlarım yok.

8 Neden? Her şeyden önce çok meşgulüm, ayrıca paramı biriktirmeyi tercih ediyorum. Birçok kızın kendi parasını ödeyerek seninle beraber olmak isteyeceğinden eminim. Eden güldü. Diana sonra onun ellerine bakıyordu. Elleri güçlü, parmaklarının ucu küt, tırnakları kısaydı. Bir benzin istasyonunda çalıştığına ve ellerinin gün boyunca kirlendiğine inanmak zordu. Ne düşünüyorsun? diye sordu Eden. Ellerin ne kadar temiz. Deterjan ve sert bir tırnak tırçası sayesinde. Sesi keyifli ve daha önce olmadığı kadar yumuşaktı. Bu da Diana'yı mutlu ediyordu. Neden benzin istasyonunda çalışıyorsun? Sanat aşıkları da yaşamak zorundadır! 'ı oksa, senin tanıdığın erkekler de kızlar gibi boş mu gezerler? Arkadaşlarımın hiçbiri boş gezmez. Hiçbirisinin yiyecek parası kazanmak için çalışmak zorunda olmadığına bahse girerim. Her zaman böyle kavgacı mısın? Eden şaşkınlıkla ona baktıktan sonra kaşlarını çattı. Genellikle, hayır. Daha önce senin gibi birisiyle çıkmadığım için herhalde. Zengin olduğumu mu söylemek istiyorsun? Evet. Ben de senin gibi birisiyle hiç çıkmadım. Eh, ikimiz de aynı durumdayız o zaman. Adam sırıtırken rahatlamış görünüyordu. Diana bunu fark edince, başından beri aklını kurcalayan soruyu sormaya karar verdi. Neden liseyi bitirince elektronik okumadın da, bugüne kadar bekledin? Her zaman istediğim tek şey para kazanmaktı. Bir yetiştirme yurdunda büyüdüm ve oradan çıkıp serbest kalmak için gün saydım. Ne kadar kötü. Orada çok mu mutsuzdun? Hayır, dedi Eden hemen. Ama yine de oradan ayrılıp bağımsız olacağım günleri bekledim. Sonra kendimi gerçek dünyada bulunca, daha iyi yaşamak istiyorsam bir meslek ya da iş sahibi olmam gerektiğini anladım. Neden elektroniği seçtin? Çünkü gelişen bir endüstri. Anlıyorum. Diana bir an duraksadı. Annenle babanı hatırlıyor musun? Ben henüz bebekken annem beni terk edip ortadan kaybolmuş. Babamsa... Omuzlarını kaldırdı. Annemin onun kim olduğunu bildiğinden kuşkuluyum. Bir aileye sahip olmamak çok kötü... İnsan alışıyor, dedi Eden aldırmaz bir ifadeyle. Bulunduğum yurt iyiydi ve fazla bir şeyden yoksun kaldığımı söyleyemem. Sevgiden yoksundun, diye düşündü Diana yüreği onun için sızlayarak. Yaşamı Diana'nın yaşamından ne kadar farklı olmuştu. Eden hiç umulmayacak şekilde birden Diana'nın elini tutup sertleşmiş parmaklarıyla yumuşak tenini, boyalı tırnaklarını okşamaya başladı. Diana kanala bakıyordu. Suları karanlık ve gölgeliydi.

9 Hayvanat bahçesini geçtik, dedi Eden. Oraya da gitmediğine bahse girerim. Gittim. Dadım sık sık götürürdü. Diana bunu söylediğine pişman olarak konuyu değiştirdi. Kaç yaşındasın? Yirmi altı. Okulunu bitirmene ne kadar var? Birkaç ay. Çok iyi bir iş teklifi aldım... bitirme notlarımın iyi olması şartıyla. İyi olacağından eminim. Umarım, öyle olur. Çok sıkı çalışıyorum. Eden çenesini kastı. Yapacağım çok şey var ama zamanım az. Acelen ne? Gençken para kazanmak istiyorum. Anlıyorum, dedi Diana bir rahatsızlık duyarak. Para onun için hiçbir zaman dert olmamıştı ve insanın yeterince parası olmamasının nasıl bir şey olacağını hayal etmesi bile zordu. Anlıyor musun? diye sordu Eden sert bir sesle. Tabii. İnsanın hırslı olması çok iyi. Takdir ettiğine sevindim. Eğer takdir etmesey-din, yeniden hendek kazmaya başlayacaktım. Diana sözde alçak gönüllülük gösteriyormuş gibi konuştuğunu fark ederek kızardı. Gerçekten hendek kazdın mı? Saf küçük kız! Hayatın ne olduğu hakkında hiçbir f ikrin yok, öyle değil mi? Diana'yı omuzlarından tutup kendine doğru çekti ve gözlerinin içine baktı. Hendek kazdım, yol tamir ettim, çöp topladım, kanalizasyon temizledim. Beni bedava yemek kuyruklarından uzak tutacak her işi yaptım. Şimdi bir benzin istasyonunda çalışmanın benim için yeniden dünyaya gelmek gibi bir şey olduğunu söyleyebilirim! Özür dilerim. Demek istediğim... Özür dileyip durma, diye azarladı Eden Benim dünyamı fazla anlamanı beklemiyorum. Ben de şeninkini anlamıyorum zaten Seni bir daha görmememin daha iyi olacağını düşünmemdeki sebep buydu. Ama gördün, diye fısıldadı Diana kollarını Eden'in boynuna dolayarak. Bunu yaptığına şaşırmıştı, çünkü normal olarak önce karşısındaki erkeğin ona yaklaşmasını beklerdi. Ama Eden farklıydı. Diana onun yanında çekingenlik duymuyordu. Beni öp, dedi yalvarırcasına. Lütfen, öp. Diana onun başını kendine doğru çekip dudaklarını dudaklarına dokundururken, Eden önce direndi ama sonra boğazından yükselen derin bir inlemeyle ağzını Di-ana'nın dudaklarına götürdü. Diana duyduğu ihtirasla ürperirken sonsuza kadar Eden'in yakınında kalmak için büyük bir istek duydu. Arzuyla ona sokuldu ama Eden yumuşak vücudunu vücudunda hissedince Diana'yı hızla itti. Diana neredeyse oturduğu yerden düşüyordu. Özür dilerim, dedi Eden boğuk bir sesle. Ama baştan çıkarılacak havada değilim bu akşam. Çok şanslı geçendesin! dedi Diana öfkeyle. Ama Eden gözlerini kısarak onu yeniden kendine çekince Diana şaşırdı. Bu kez durum Eden'in kontrolundaydı ve sert, arzulu öpücüklerle Diana'yı öpüyor, diliyle ağzını açmaya çalışıyordu. Bu yakınlık Diana'nın pek izin vermediği ve ilk buluşmada kesinlikle yapmadığı bir şeydi. Ama Eden'e arzuyla karşılık veriyordu.

10 Eden'in elleri Diana'nın omuzlarıyla sırtında dolaşarak okşadıktan sonra onu belinden tutup kendine bastırdı. Diana onun yürek atışlarını duyuyordu. Yoksa duyduğu kendi yüreğinin atışları mıydı? Sanki ikisi bir olmuşlar gibiydi. Hayır, dedi Eden soluk soluğa, Diana'yı yeniden iterek kendinden uzaklaştırırken. Olmaz, Diana. Kendimizi kandırmayalım. Ortak hiçbir şeyimiz yok. Bu doğru olsaydı, şu anda burada olmazdık. Cinsel çekim. Diana bundan daha fazlası olduğunu biliyordu. Eden tanıdığı en ilginç ve heyecan uyandıran erkekti. Diana onun hayatından çıkıp gitmesine asla izin vermeyecekti. Eden parmağını uzatıp yanağında dolaştırınca, Diana onun elini tutup dudaklarına bastırdı. Sonra ona doğru kayıp başını göğsüne yasladı. Eden'in yüreği hızlı hızlı çarpıyordu ve Diana onu heyecanlandırdığı için mutluluk duyuyordu. Başladığımız yere geri döndük, dedi Eden Di-ana'yı çekip ayağa kaldırırken. Diana, Camden Lock'a dönmüş olduklarını görünce şaşırdı. Seni bilmem ama, ben çok acıktım. Ben de öyle, diye mırıldandı Diana. Ama bu kez parayı ödeme sırası benim. Hayır benimle birlikteyken olmaz. Ama bu aptalca. Artık kızlar... Buluştuğumuz zaman paraları ben ödeyeceğim. Ya kabul edersin, ya da vazgeçersin. Kabul ediyorum, dedi hemen Diana, iskeleye doğru yürürlerken. Eden'in şakayla cevap vermesini beklerken, o birden durup Diana'ya baktı.beni gerçekten şaşkına çevirdin. Bir dakika önce seninle bir daha görüşmeyeceğimi söyleyecektim. Yalnızca kadınlar likir değiştirmez, dedi Diana şakayla. Bunu hayatımda ilk kez yapıyorum. Başını salladı. Neden olduğunu anlamak isterdim. Çünkü ben akıllı, sarışın ve güzelim! Başka güzel kadınlarda tanıdım, diye mırıldandı Eden. Ama sende başka bir şey olmalı ki... aklımı başımdan aldın. Diana aniden bir kahkaha atarak ayak parmakları üstünde yükseldi ve dudaklarını Eden'in dudaklarına bastırdı. İkimizin de aklı başından gitti, Eden! Ama bu çok harika bir şey, öyle değil mi? DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Anlamıyorum, Diana dedi hayretle Mrs. Far-row. Yemeği kahvaltı odasında yememizi neden istiyorsun? Çünkü yemeğe Eden geliyor ve yemek odası hem çok büyük hem de çok resmi. Angela ve Mark'ı da çağırdım. Ah, Anne, bunu yapamazsın! Çok ukalalar. Eğer bilseydim, Eden'i bir başka akşam çağırırdım. Diana onu iki kuzeninin yanında düşünerek içini çekti. Tek konuştukları şey atlar. Bunda ne kötülük var? Arkadaşının da ata bindiğinden eminim. Eden'in bindiği tek şeyin eski bir motosiklet olduğunu bilse, annesinin tepkisinin ne olacağını düşününce Diana gülmemek için kendini tuttu. Geçen yıl babanla çıktığımız gemi yolculuğunda adları Brooke olan neşeli bir çiftle tanışmıştık. Glas-tonbury yakınlarında yaşıyorlar. Edenle bir ilgileri olduğunu sanmıyorum, diye karşılık verdi Diana ve hemen konuyu değiştirdi.

11 Diana onun annesiyle babasına karşı tepkisinin ne olacağını bilmediği için Eden'i eve çağırmaya uzun süre çekinmişti. Annesiyle babasının ona karşı tepkisinden de korkuyordu. Diana'nın annesi asil bir aileden gelmekle birlikte, babası orta sınıftandı ve kendi alın teriyle zengin olmuştu. Annesi ne zaman babasının zenginliği aileden geliyormuş gibi davransa, babas; Diana'ya göz kırpardı. Biraz züppe diye annene haksızlık etme, diye azarlamıştı bir keresinde Diana'yı. Üst çekmeceden geliyor ama içi boş bir çekmeceden... pozisyon ve paraya o kadar önem vermesinin sebebi bu. Seninle nasıl evlendi peki? diye sormuştu Diana. Aşk için. Umarım, sen de aynı şeyi yaparsın. Depresyonlarının sebebi ne? Sanırım, annesinin doğumda ölmüş olması ve babasının onu altı yaşındayken yatılı okula göndermesi. Sana karşı bu yüzden çok sevgi gösteriyor. Kendisinin hiçbir zaman görmediği şefkati sana vermek istiyor. Diana annesine anlayış duymasına karşın, gösterdiği sevgiyi çoğu zaman boğucu buluyordu. Annesi özellikle depresyona girdiği zamanlardiana'nın üstüne çok düşerdi. Diana, hayal kurmayı bırak! Mrs. Faırovyun sesi Diana'yı kendine getirdi. Aşçının akşam için özel bir şey pişirmesini isteyip istemediğini sordum. Carmen ne pişirirse pişirsin nefis oluyor. Diana yemek hakkında daha fazla konuşmak istemediği için telefon etmesi gerekiyormuş gibi yaparak odadan çıktı. Eden'in bu evde nasıl rahat edeceği-ni merak ederek huzursuzlaşıyordu. Yemekte smokin giymemi istediğine bahse girerim, diye şaka yapmıştı Eden. Babam sık sık smokin giyer, ama yalnızca öze! yemeklerde. Annen de taç takar, sanırım! Yalnızca bulaşık yıkarken! Lavabonun yakınında bile yaklaşmadığına bahse girerim, diye homurdanrmştı Eden. Diana bunun doğru olduğunu düşünerek bir karşılık vermemişti. Diana o akşam bunları düşünerek ve holde dolaşarak Eden'i bekliyordu. Geldiğini pencereden görünce, Caçmen'in kocası uşak Mario'yu sessizce uzaklaştırıp kapıyı kendisi açtı. Eden'i daha önce o kadar yakışıklı ve resmi giyimli görmemişti. Üstündeki kahverengi yünlü pantolonla ceket kestane rengi gözleriyle parlak, gür saçlarına çok uymuştu. Saçlarını sıkıca fırçalamış ve kravat takmıştı. Diana onun o akşam için büyük bir özenle hazırlanmış olduğunu anlıyordu. Ama üstündeki elbiseyi özellikle o akşam için almış olabileceğini düşünerek üzüldü. Eden'i salona götürdü. Onun annesiyle ve babasıyla kibar ama dostça bir tavırla el sıkışmasını izlerken içi gururla doldu. Eden kuzeni Marktan daha uzun ve daha yakışık- lıydı. Bunu fark etmekte gecikmeyen Angela, Di-ana'dan önce davranıp Eden'in yanına oturdu. Diana herkesten biraz uzağa oturup seyretmeye başladı. Babası son maçlardan söz açınca, üç adam hemen koyu bir sohbete dalmıştı. Yeni erkek arkadaşını beğendim diye mırıldandı Angela, Diana'nın yanına gelip ayakta durarak. Nerede tanıştınız? Tate'de.

12 O sırada Mario gelip yemeğin hazır olduğunu söyledi. Hepsi birlikte otuz kişinin rahatça oturabileceği uzun bir yemek masası, gümüş servis takımları, çiçeklerle dolu kıymetli porselen çanakların bulunduğu yemek odasına girerlerken, Diana, Eden'in gözlerine baktı. Çok şaşırmış görünmüyordu. Bir an bakışları karşılaşınca, Diana onun dudaklarında alaycı bir bükülme olduğunu fark etti. Angela, Eden'in soluna oturdu ve hemen sorular sormaya başladı. Diana, Tate'de tanıştığınızı söyledi. Sanatçı mısın? Tate'ye gitmek için insanın sanatçı olması gerekmez, diye karşılık verdi Eden. Evet, ama... o zaman, resim senin için bir hobi herhalde. Hobiler için zamanım yok, ama sanatla ilgileniyorum. Eden elektronik mühendisliği okuyor, diye araya girdi Diana. Angela Mekanik şeylerden hiç anlamam, dedi canı sıkılarak. Yaptığın birçok şey olduğundan eminim, diye Eden anlayışla ona cevap verdi. Ata binerim. Kayak yapmaya da bayılırım. Ya sen? Hiç denemedim. Kış tatili için nereye gidersin? Diana soluğunu tuttu ve ancak Eden'in cevabını duyunca rahatladı. Tatil yapmam. Çok çalışıyorum. Ama ata biniyorsundur? Bunu söyleyen Mark'ın sesinde hiç kimse atsız yaşayamazmış gibi bir ifade vardı Ata binmek herkes için eğlenceli değildir dedi Diana araya girerek. O konuyu kapatmak için bir şey düşünürken Mark'ın eden'e nerede okuduğunu sorduğunu duyunca yüreği hopladı. Mahalle okulunda, diye yanıt verdi Eden Ne kadar ilginç dedi Angela coşkuyla. Devlet okullarına gidenlere hayranlık duyuyorum. Ben duymuyorum dedi erkek kardeşi. Yatılı okul insana kişiliğini kazandırıyor. Çocuklarımı yabancıların yetiştirmesini istemezdim dedi Eden. Bunun bir aileye sahip olmanın tembel yolu olduğunu düşünüyorum. Biraz daha şarap? diyerek araya Diana girdi. Kahveler salonda içildi. Eden sabah erken kalkmak zorunda olduğunu söyleyerek konyak ya da likör içmek istemedi. Bir ders kaçırsan, ne olur ki? diye sordu Mark. Kaçıracağım ders değil, işim. Yedide başlıyorum. Ama sen üniversitede değil misin? diye sordu Mrs. Farrow şaşkınlıkla. Gece okulunda okuyorum, diye açıkladı Eden. Gündüzleri bir benzin istasyonunda çalışıyorum. Benzin istasyonu ailene mi ait? Eden aile işinde çalışmayı sevmiyor, diye Diana yine araya girdi. Bunu takdir ederim, bak, dedi babası. Kendi yolunu çizmek için bu en iyisi. Başka seçim şansım yok zaten. Ben... Kahve isteyen var mı? diye sorarak Diana onun sözünü kesti. Ben istemem, dedi Mark. Angela'yla benim gitmemiz gerek. Bu gece YVithshire'ye gidiyoruz. Erken kalkmalarına sevinen Diana onlan neredeyse kapıya doğru itecekti. Kuzenlerinin gitmesiyle Eden'in pot kırma tehlikesi azalacaktı. Tabii, Diana'-nın onu susturamayacağı

13 zaman gelecekti ama o ana kadar annesiyle babasının onun ne kadar harika birisi olduğunu görüp kızları için ne ifade ettiğini anlayacaklarını umuyordu. Benim de sabah erken bir telefon etmem gerekiyor, dedi babası Diana kanepeye otururken. Eğer siz iki genç beni mazur görürseniz... Annesi de Diana'ya bakışlarıyla uyancı bir işaret yaparak babasjnın arkasından odadan çıktı. Annenin bakışları gitmem gerektiği anlamına mı geliyor? diye sordu Eden saçlarını karıştırarak her zamanki haline getirirken. Hemen değil. Diana ayakkabılarını çıkarıp kanepeye yayıldı. Yarım saat iznin var. Eden bir şey söylemediği gibi, oturduğu koltuktan kalkıp Diana'nın yanına da gelmedi. Sessizce oturmaya devam ederlerken, Diana huzursuz olmaya başladı. Umarım, kuzenlerim seni sıkmamıştır? diye mırıldandı. Hayır. Aynı aileden olup da sen onlardan nasıl bu kadar farklısın? Bu sözünden, onlardan hoşlanmadığını anladım. Eden kravatını gevşetti. Kavgaya hazırlanıyorsan, ben gidiyorum. Tamam. Gitmek için bahane arıyorsun, dedi Diana. Son birkaç saattir yaşadığı geıginlik sonunda patlama noktasına gelmişti. Buraya gelmeyi kabul etmen zaten şaşırtıcıydı. Biz senin beyin ve zeka seviyenin çok altındayız. Bunu söyleyen sensin, ben değil. Diana öfkeyle ona bakınca, Eden birden güldü. Sana şakadan anlamaz mısın? Seninle birlikteyken anlamıyorum. Diana'nın duyduğu öfke üzüntüye dönüştü. Seninle birlikte nerede olduğumu bilemiyorum. Özür dilerim, Di. Ama duygularımı saklamanın daha iyi olduğunu acı bir şekilde öğrendim. İlgilendiğin birisinden dahi mi? Diana bir yanıt bekliyordu ama Eden arkasına yaslanıp bakışlarını boşluğa dikti. Eğer ilk tanıştıkları gün öyle davranmış olsaydı, Diana kızardı, ama onu biraz tanıdıktan sonra duygusal olarak ne kadar karmaşık bir insan olduğunu anlamıştı. Sessiz kalması ne yapacağını bilmediği ya da kendinden emin olmadığı zamanlarda verdiği bir tepkiydi. Diana ayağa kalkıp onun yanına gitti ve koltuğun koluna oturdu. Babam senden hoşlandı. Korkunç bir gece olmadı ama pek başarılı da değildi. Ne zaman ağzımı açsam gaf yapacağım diye ödün kopuyordu. Bu doğru değil, diye yalan söyledi Diana. Birisinin seni üzmesini istemedim. Umursamadığım insanlar beni üzemez, dedi Eden açıkça. Ne kadar küstahça bir söz! Zengin olmadığına seviniyorum, çünkü o zaman dayanılmaz olurdun. Eden bir an Diana'ya baktıktan sonra başını arkaya atıp gülerken Diana'yı kucağına çekti. Sen hala bir çocuksun, diye mırıldanarak onu öpmeye başladı. Ateşli bir öpücüktü. Diana bir an karşı koydu ama her zaman olduğu gibi ihtiras her yanını sarıyordu. Karnından başlayıp bütün vücuduna yayılan ateşle vücudunu Eden'in vücuduna bastırdı. Bunu yapmakla sanki onun bir parçası olacaktı. Eden boğuk bir inlemeyle dudaklarını Diana'dan ayırıp ayağa kalktı. Sonra pencereye gitti ve perdeyi açıp dışarıya bakmaya başladı. Diana boş boş Eden'in sırtına bakarken duyduğu ihtiras yavaşça çekiliyor, onu bomboş bırakıyordu.

14 Ne oldu? diye fısıldadı Diana. Yanlış bir şey mi yaptım? Sen bir şey yapmadın. Eden ona doğru döndü. Buraya gelmemeliydim, Di, bunu sen de biliyorsun. Bizim için ortak bir gelecek yok. Bunu nasıl söyleyebilirsin? Senin için bir şey ifade etmiyor muyum? Çok fazla. Bu yüzden de seni kendi dünyamda mutlu edemeyeceğimi düşünüyorum. Belki bundan on yıl sonra karşılaşsaydık olurdu... ama şu anda, sana verecek hiçbir şeyim yok. Anlayabiliyor musun? Diana öfkelendi. Tabii, anlıyordu. Aptal değildi! Babası Eden'e ihtiyacı olan her yardımı yapabilecek kadar zengindi. Ama Eden'in ne kadar gururlu olduğunu ve kabul etmeyeceğini bildiği için bu konuyu ona aça mı yordu. Adam eğer onu gerçekten seviyorsa, onu hayatında tutmak için her şeyi göze alabilirdi. Karşısına çıkan ilk engelde her şeyden vazgeçecek kadar zayıf değil, istediğini elde etmeye kararlı ve güçlü bir adamdı. Anlaşılan, Diana'yı istemiyordu. Hiç değilse, onun için savaşacak kadar istemiyordu. Canı cehenneme, diye isyan etti Diana. Kim oluyordu da Diana'yı geri çeviriyordu? Özür dilerim, diye mırıldandı Eden. Seni üzmek istemiyorum. Üzmedin. Sanıyorum, haklısın... bir daha görüş-memeliyiz. Omuzlarında yeteri kadar yük var, daha fazla sıkıntıyı kaldırabilecek durumda değilsin. Çok değerli zamanını boşa harcadığım için özür dilerim. Eden'in yanakları kızarıp dudakları kısılırken, ağzının iki yanındaki yorgunluk çizgileri daha da belirginleşti. Diana bunu görünce neredeyse kendini onun kollarına atıp onu ne kadar çok sevdiğini söyleyecekti, ama yapmadı. Seninle zamanımı boşa harcamadım, dedi Eden alçak sesle. Senden ayrılmak çok zor. Diana'ya dokunacakmış gibi ellerini kaldırdı ama sonra birden indirdi. Hoşçakal, Di. Diana kendini ele vermekten korkarak Eden'e sırtını döndü ve kapının kapandığını duyuncaya kadar öyle kaldı. Sonra fırtına gibi odasına çıkıp kendini sıcak duşun altına attı. Ama içindeki acıyı tenini yakan sıcak su dahi geçiremiyordu. Bir çığlıkla kendini yatağa atıp ağlamaya başladı. Onsuz yaşamaya dayanamazdı. Eden'in onu kolayca bırakmasına çok kırılmıştı. Ama ben de senin kadar kararlı olabilirim, Eden Brooke, dedi yüksek sesle, sesinden güç almayı umarak. Seni geri getirmenin bir yolunu bulacağım. BEŞİNCİ BÖLÜM Diana, uyan! Keskin ve ısrarlı bir ses Diana'yı derin uykusundan uyandırdı. Gözlerini açınca annesinin yatağın ayakucunda durduğunu gördü. Ne var? Seninle konuşmak istiyorum. Bekleyemez miydi? diye mırıldandı Diana kollarını yukarıya doğru kaldırıp gerinerek. Hayır, bekleyemez. Dün gece gelen genç adam hakkında konuşmak istiyorum. Babanla ben onu bir daha görmeni istemiyoruz. Diana bir anda iyice uyandı. Neden? Söylememe gerek var mı? Evet, var. Tahsilli, akıllı ve çalışkan birisi. Daha ne istiyorsunuz?

15 İyi bir genç olduğundan eminim, canım, ama sana uygun değil. Bana öyle saf saf bakma. Ne demek istediğimi çok iyi anlıyorsun. Eğer... Kapı açılıp Di-ana'nın babası içeriye girerken annesi sustu. Kızlar tartışıyor mu? diye sordu neşeyle. Diana'ya o... adı neyse... o çocukla görüşmesini istemediğimizi söylüyordum. Adı F.dcn Brooke, dedi Diana ters bir sesle. Hatırlamıyormuş gibi yapma. Hırçınlaşmaya gerek yok, canım, diye azarladı babası karısının yanına gelerek. Annen haklı. Hoş bir genç, ama evlenip aile kuracak durumda değil. On dokuz yaşındasın ve hayatının en güzel giin-lerindesin, diye ekledi Mrs. Farrovv. Olmadık birisiyle zaman kaybedeceğine eğlenmeye bakmalısın. Ne saçma! diye bağırdı Diana. Fakir olmak insanı olmadık birisi yapmaz. Annen öyle demek istemedi, dedi babası elini karısının koluna koyarak. Günümüzde insanlar artık kim olduklarıyla değerlendiriliyor, aileleriyle değil. Bu çok doğru. Ama yine de Eden'le farklı dünyaların insanlarısınız ve o da bunu fark edecek kadar akıllı. Öyle olsaydı, dün gece buraya gelmezdi, dedi Mrs. Farrow burun kıvırarak. Belki meraktan gelmiştir, dedi Diana alaycı bir sesle. Yeter! Diana Babasının sesindeki otoriter tonu fark edince dilini tuttu. Seni kahvaltıya bekliyoruz, diye devam etti babası. Geç kalma. Diana güneş içindeki kahvaltı odasına girdiğinde, kendini kontrol altına alabilmişti. İçersi çiçek ve kızarmış ekmek kokuyordu ama yemek düşüncesi Di-ana'nın midesini bulandırdı. Fincanını doldurup bir iskemleye oturdu. Evet, dedi. Söyleyeceğiniz başka ne var? Yalnızca senin iyiliğin için söylüyoruz, dedi babası sakin bir ifadeyle. Daha önce de dediğim gibi, Eden hoş bir gence benziyor ama hayatım kurabilmesi için önünde uzun bir yol var. Onunla görüşmeye devam edersen haddi olmayan şeyler düşünmeye başlayacak, değil mi? Bunu demek istemedim, canım, sen de biliyorsun. Birkaç yıl sonra kendisini toparladığı zaman onunla görüşmene bir itirazım olmaz, ama... Şu anda görüşmeyi kesmen gerek! Mrs. Farrovv sabrı taşmış gibi kocasının sözünü kesti. Yoksa ona aşık olursun. Diana, ona aşık oldum bile, demek istedi ve bu aklından geçerken gerçek olduğunu fark etti. Onu geri istemesinin Eden'e gücünü göstermekle bir ilgisi yoktu. Onu seviyordu ve onunla evlenmek istiyordu. En iyisi... dedi annesi. En iyisi? Gidip Leona halanla kalman olacak. Amerika'ya hiç gitmedin ve halan seni her zaman çağırır. Üç ay Virginia'da kalmak senin için eğlenceli olacak. Baban da Noel'de gelip seni Aspen'e kayağa götürür. Bir de oyuncak ayı alır? dedi Diana tersçe. Biz senin düşmanın değiliz, Di, diye söze karıştı babası. Senin mutluluğunu istiyoruz ve Eden'den uzaklaşmanın senin için en iyisi olacağını düşünüyoruz. Ya reddedersem? Reddetmeyeceğini umuyoruz.

16 Diana iskemlesini itip ayağa kalktı. Verilen ültimatom üzerinde düşünmesi gerekiyordu. Eden de görüşmeyi kesmelerini istemişti ama Diana fikrini değiştirmesi için onu ikna edeceğinden emindi. Eğer üç aylığına Amerika'ya giderse, aralarındaki ilişki bu uzun ayniığa dayanamazdı. Eden'i görmek için duyduğu istek öyle büyüktü ki, Diana bir saat sonra arabasıyla benzin istasyonuna doğru gidiyordu. Ama benzin pompalarını gördüğü anda, güveni bir anda zayıtladı. Ya Eden önceki gece söylediklerinde ısrar ederse ne olacaktı? İstasyona girdiğinde yanına bir adam yaklaşınca Diana, Eden'le görüşmek istediğini söyledi. Adam sırıtarak Diana'ya baktı. Büroda. Gidip söyleyeyim. Arka taraftaki küçük binaya girdikten kısa bir süre sonra dışanya çıktı ve Diana'ya elini salladıktan sonra bir Ford arabanın içine eğilip çalışmaya başladı. Ama Eden görünürde yoktu. On dakika geçtikten sonra Diana huzursuzca kıpırdanmaya başladı. Gidip onu aramak istiyor ama kendini tutuyordu. Eden'in kendisini kasten beklettiğinden emindi. Ama on beş dakika geçtikten sonra, Diana büronun arka tarafında bir kapı olduğundan ve Eden'in oradan kaçtığından kuşkulanmaya başladı. Ama Diana ile yüzleşmeden kaçacak bir insan de-ğildi. Diana arabanın kapısını açarken, Eden bürodan dışarı çıktı. Onu görünce Diana'nm kızgınlığı her zaman olduğu gibi bir anda geçip yerini sevinç almıştı. Onu asla bırakamazdı. Ailesi ne derse desin, Eden için savaşacaktı. Hiç vazgeçmez misin? diye Eden arabanın penceresine yaslandı. Senin kadar kolay vazgeçmem. İstediğim şey için savaşırım. Benzin istiyor musun? Yolu kapatıyorsun da. Kabalık etme. Öyleyse, zamanımı boşa harcama. Ben burada çalışıyorum, Diana, parti vermiyorum. Bir saat izin alamaz mısın? Seninle konuşmak istiyorum. Dün gece her şeyi konuştuk. Sen konuştun... benim konuşma fırsatım olmadı. Söyleyeceğin hiçbir şey fikrimi değiştiremez. Şimdi gider misin? Yapacak çok işim var. Akşam üstüne ne dersin? diye sordu Diana yumuşak bir sesle. Saat kaçta çıkacaksın? Dörtte. O zaman sakin bir yere gidip konuşabiliriz. Senin evine? Eden Diana'nın üstündeki sade ama pahalı görünüşlü limon rengi ipek takıma bir göz attı. Eski deri koltuğumun sana uygun olduğunu sanmıyorum. Bu senin takıntın, Eden... benim değil. Olabilir,ama ben öyle hissediyorum. Elini yanağına sürünce yağlı biriz kaldı. Diana onun bunu dünyalarının ne kadar farklı olduğunu göstermek için özellikle yaptığından emindi. Sizin eve gidebiliriz, diye Eden devam etti. Diana onun sesindeki alaycılıktan nefret ediyordu ama bunu ona söylemenin zamanı değildi. Daha önemli şeyler vardı. Ailem bir parti veriyor, diye yalan söyledi. E-vin içi hazırlık yapan insanlar ve çiçekçilerle kaynıyor. Eden iç çekerek, Konuşmayı bu kadar istiyorsan, köşedeki kafeteryaya gidebiliriz, dedi.

17 Diana'nın planladığı, kalabalık bir kafeteryada konuşmak değildi. Edenle yalnız kalmak ve çekiciliğini kullanarak onu etkilemek istiyordu. Birden aklına Jane'ntn erkek kardeşi Hugo Hemming geldi. Chelsea'da ırmak kenarında lüks bir bekar evi vardı. Jane onun bir aylığına Amerika'ya gittiğini söylemişti. Ve değerli çiçeklerini sulama işini bana bıraktı. Nasıl bir yer olduğunu tahmin edemezsin. Aynalı duvarlar, deri eşyalar ve yuvarlak bir yatak. Eğer görmek istersen... Diana heyecanla, Yalnız başımıza konuşabileceğimiz bir yer biliyorum1 dedi. Telefon edip sana adresi vereyim mi? Eden başını salladıktan sonra hiçbir şey söylemeden uzaklaştı. Diana onun arkasından bakarken, kendisini görmek istemeyen bir adamın peşinden neden koştuğunu düşünüyordu. Jane önce anahtarı vermek istemedi. Özellikle de Diana'nın oraya kimi götüreceğini öğrenince çok kızdı. Ama sonra kabul etti ve dikkatli olması için Di-ana'yı uyardı. Diana bulduğu ilk telefon kulübesinden Eden'i arayıp adresi verdi. Kimin yeri bu? diye sordu Eden. Bir arkadaşımın ağabeyinin. Orada yalnız oturup konuşabiliriz. Bunun pekiyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. Lütfen, diye yalvardı Diana. Eğer bugünden sonra beni bir daha görmek istemezsen, seni rahatsız etmeyeceğim. Pekala. Saat dörtte orada olacağım. Diana istediğini elde ettiği için memnun bir halde eve döndü. Babası çoktan işe gitmiş, annesi de ögle yemeği için dışarıya çıkmıştı. Buna sevinen Diana bir elma yedikten sonra gardırobunu karıştırarak ne giyeceğini düşündü. Eğer Eden onun bir aylık maaşından pahalı giysilerle dolu kocaman gardırobunu görse deli olurdu! Keten elbiselerini gözden geçirdikten sonra, mavi renkli sade bir elbise seçti. Pek makyaj yapmadı ve saçlarını kulaklarının arkasına attı. Hugo'nun evine girdiğinde saat üç olmuştu ve yüreği sanki bir hırsızmış gibi çarpıyordu. Bir erkeği, gururlu ve çekingen bir erkeği çalmaya hazırlandığı için gerçekte hırsız sayılırdı. Sakinleşmek için evi dolaşmaya başladı. Banyodaki alçak küvetle çıplak kadın şeklindeki parlak musluklar çok hoşuna gitti. Yatak odasındaki her şey üstüne leopar postu serilmiş olan yataktan kontrol edilecek şekilde elektronikti. Sabırsızlıkla saatine baktı. Eden eğer fikrini değiştirmediyse, birazdan orada olacaktı. Bunu düşündüğü anda Diana midesinde bir düğümlenme hissederek yüzünü buruşturdu. Tanrım, gelsin, dedi yüksek sesle. Onu çok seviyorum ve bunu ona göstermek için bir fırsata ihtiyacım var ALTINCI BÖLÜM Kapı, sonunda, çaldığında Diana sakinleşmeye çalıştı. Eden'le selâmlaşırken içindeki fırtına halinden belli olmuyordu. Arkadaşının ağabeyi kendini seyretmeyi seviyor olmalı, dedi Eden aynalı holden geçip oturma odasına girerken. Seyretmek istediğinin yalnızca kendisi olduğunu sanmıyorum, dedi Diana gülerek. Yatak odasını görünceye kadar bekle. Koşup yatak odasının kapısını açtı. Eden de arkasından gelip içeriye baktı. Pornografi filmi çevrilen setlere benziyor! Bilmem, hiç görmedim. Diana merakını bastırmaya çalışarak yutkundu. Kahve ister misin?

18 Eden başını sallayarak Diana'nın peşinden mutfağa doğru yürüdü ve kapı pervazına yaslanıp kollarını göğsünde kavuşturdu. Diana onun kendisini seyrettiğini bildiği için eli ayağı birbirine karışıyordu. Sana yardım edeyim, dedi Eden, Diana'nın tabaklara sıçrattığı kahveyi silerek. Sonra kahvaltı tezgahının karşı tarafındaki taburelerden birine oturdu. Diana onun dağınık kahverengi saçlarına, güçlü hatları olan yüzüne, insanın içine işleyen gözlerine içercesine bakıyordu. Onun her şeyinden hoşlanıyordu. Belki tek beğenmediği şey kıyafetleriydi ama bu da zevk değil para meselesiydi. Bana öyle anlamlı anlamlı bakma, dedi Eden. Akşam söylediklerim hala geçerli. Beni bırakabileceğini söylemek istiyorsun? Beni bir daha hiç görmemekten mutlu olacağını? Bu ikimiz için de daha iyi olacak. Annemle babam üç aylığına Amerika'ya gitmemi istiyorlar, dedi Diana telaşla. Eden Diana'nın bu sözlerini duyunca durdu ama yüzünde hiçbir heyecan belirtisi yoktu. Orada eğleneceğinden eminim. Ne zaman gidiyorsun? Yakında. Ne diyorsun? Benim gidecek param yok. Sorduğum bu değildi. Diana saçlarını savurarak ona doğru eğildi. Beni özlemeyecek misin? Özleyeceğimi çok iyi biliyorsun! Gideceğimi söylemedim henüz. Eden ellerini sıkarken kol kasları gerildi. Ne yapmamı istiyorsun, Diana? Kalman için yalvarmamı mı? Yalnızca iste, bu yeter. Isteyemem. Sana verebilecek hiçbir şeyim yok. Sen kendin varsın. Bütün istediğim bu. Ailenin bundan memnun olacağını sanıyor musun? Bu hayat benim, diye bağırdı Diana, Eden'in sorusuna doğrudan bir yanıt vermeden. Ve babam senin benim için ne kadar önemli olduğunu bilirse, sana yardım edecektir. Babandan hiçbirzaman yardım kabul etmem. Beni hiç tanımadın mı? Eden ellerini Diana'ya doğru uzattı. Bu eller bana bağımsızlık ve özgürlük sağlıyor... bir gun bu... Eliyle şakağına dokundu,...bana servet kazandıracak. Ellerim ve beynimle kazanacağım bir servet, tatlım. Bir başkasının babası tarafından doldurulmuş banka hesabı değil! Eden'in tepkisi karşısında, Diana kendisini tekmelemek istedi. Yaptığı patavatsızlığı düzeltmesi gerekirdi. Özür dilerim, dedi alçak sesle. Seni çok sevdiğim, ve ayrılmamıza dayanamadığını için bunu söyledim. Erkeklerin kadınların ağlamasına dayanamadık-larını çok iyi bildiği için gözyaşlarını bıraktı. Lütfen, sevgilim, beni bağışladığını söyle. Eden'in yüz hatları yumuşarken Diana'nın yanına gelip onu ayağa kaldırdı. Her zaman özür diliyorsun ve ben de hep bağışlıyorum, diye mırıldandı. A-ma bu bir şeyi değiştirmez, Di. İmkansız bir durumdayız. Eğer beni yeteri kadar istiyorsan, hiçbir şey imkansız değil. Beni istiyorsun,değil mi? Diana'nın yaşlı gözlerine bakınca Eden'in direnci kırılmaya başladı, inleyerek Diana'yı kendine çekti ve göz kapaklarına, yanağına, ağzının kenarına küçük öpücükler yağdırdı. Bu çok yanlış, diye fısıldadı. Dudakları Diana'nın dudaklarını kavrarken vücudu titriyordu.

19 Diana vücudunu sıkıca Eden'e bastırıp onun kokusunu, sıcak soluğunu içine çekti. Eden onun için her şey demekti. Onur, hayatı, dünyasıydı. Eden'in onu kucağına aldığını fark edince, kollarını onun boynuna doladı. Eden onu yatak odasına götürüp yavaşça yatağın üstüne bıraktı ve kendisi de yanına uzandı. Sonra elbisesinin düğmelerini açıp onu soydu ve bir an çıplak göğüslerine baktıktan sonra inleyerek başını eğdi. Eden göğüs ucunu emerken, Diana kapıldığı ihtiras dalgası içinde Eden'in üstündeki diğer giysileri de çıkardığını fark etmedi bile. Ve Eden Diana'ya sarıldı. Diana mırıltılarla ona sokulunca, Eden göğüslerini öpüp okşamaya başladı. Sonra ellerini karnına ve daha aşağılara doğru kaydırdı. Elleri ve ağzıyla Diana kendinden geçinceye kadar bacaklarının arasını okşadı. Hiçbir erkek onu o kadar samimi dokunuşlarla okşamamıştı. Daha önce hiç yaşamadığı bir ihtirasla alev alev yanıyordu. O da Eden'e dokunup okşamaya başladı. Daha sonra bacaklarıyla Eden'i sarıp kendine doğru çekti. Eden'in içine girmesini, kendisine sahip olmasını istiyordu. Eden bir an direndikten sonra, bir çığlık atarak Diana'nın üstüne çıktı ve kendisini onun içine gömdü. Diana biran keskin biracının içini deldiğini hissederek bir çığlık attı. Ama o anda dahi daha önce hiç tatmadığı çok büyük bir zevk duyuyordu. Eden'i sıkıca kendine bastırıp onu daha derinlerine doğru çekmeye çalıştı. Eden'in içini tamamen doldurduğunu hissettiği zaman hızla hareket etmeye başladı. Seni seviyorum, diye bağırdı. Beni sevdiğini söyle. Seviyoru m, seviyorum, dedi Eden boğuk bir sesle Eden'in hareketleri iyice hızlanınca Diana ona sımsıkı sarıldı. Vücudu ihtirastan kıvranıyordu ve ihtiras artık doruğa tırmanırken, Diana başka bir aleme doğru uçtuğunu hissetti. Daha sonra uykuya daldılar. Diana uyandığı zaman gün batmak üzereydi. Başını çevirdiğinde Eden'i kendisini seyrederken buldu. Saçlan dağılmış, alnına dökülmüştü. Çok güzelsin, dedi Eden. Hatta şu anda öncesinden daha da güzelsin. Değişik görünüyorum, öyleyse? dedi Diana mahcup bir gülümsemeyle. Tamamiyle! Kendimi çok iyi hissediyorum. Başını Eden'in göğsüne yasladı. Harika bir aşıksın, Eden. Senin... senin için de iyi miydi? Eden gülümsedi. Ne tahmin ediyorsun? Tahmin edemiyorum. Benim için ilkti. Biliyorum. Eden derin bir iç çekti. Çok mu belliydi? İçimi onun için çekmedim, diye karşılık verdi Eden. İlk olmak istemezdim. Eğer bakire olduğunu bilseydim... Ben senin ilk olmanı istedim. Senden yararlanmamalıydım. Daha güçlü olmalıydım. Benden yararlanmadın. Senin beni istediğin kadar, ben de seni istedim. Yapmamalıydım. Çılgınlık ettim. Diana'nın dudaklarının titrediğini görünce birden durdu. Ağlama, lütfen ağlama. Eden'in sesindeki duygusallığı fark edince, Diana'nın gözyaşları daha hızla akmaya başladı.

20 Di,yapma. Seni üzmek istemedim. Yalnızca... Di-ana'yı hızla kendine çekip yatağa yatırdı ve ıslak yüzünü öpmeye başladı. Benimle evlen, diye yalvardı Diana farkında olmadan. O anda dünyada her şeyden çok istediği şeyin bu olduğunu anlamıştı. Kollarını Eden'in boynuna doladı. Benimle evlen, diye fısıldadı yeniden. Eden yavaşça doğrulup oturdu. Sevişmemiz bir şeyi değiştirmedi. Ama beni seviyorsun... bunu kanıtladın. Tek kanıtladığım şey, güçsüzlüğüm oldu. Beni bugün buraya çağırırken ne planladığını biliyordum. İkna edilmeye fazla ihtiyacın yoktu, diye karşılık verdi Diana sertçe. Eden yerdeki blucinini alıp giydi. Bir ay sonra kız arkadaşlarınla arkamdan gülüyor olacaksın. Bu çok çirkin bir şey! Gerçekler genellikle çirkindir. Tişörtünü giydi. Sana bakamam Diana, yalnızca para bakımından de-ğil. Sana ayak bağı olacağımı söylemek istiyorsun, dedi Diana acı bir ifadeyle. Açık olmamı istiyorsan... evet. Kendi hayatımı kurmak zorundayım ve bunu en iyi şekilde yapmam için bir bağlantım olmaması gerekir. Bu yüzden, lütfen, beni bir daha görmeye çalışma. İkinci kere olmayacak. Kapı kapanırken Diana'nın içindeki acı ve öfke t aşmaya başladı. Yataktan fırlayıp odanın içinde dolaşarak Eden'in hırsına, onu bırakabilmesine, ve daha da çok, o aptalca gururuna lanet etmeye başladı. Okulunu bitirdikten sonra babasından on yardım etmesinde ne kötülük olabilirdi? Gözyaşlannı sildikten sonra duş almak için banyoya gitti. Eden için dert etmesi çılgınlıktı. O kendi kasvetli, küçük dünyasında mutluydu. Ama onda başka hiçbir erkekte görmediği etkileyici bir şey vardı. Yalnızca fiziksel olarak değil, düşünce ve inançlanyla da onu etkiliyordu. Ama bunlar onun Diana'yı bırakıp gitmesine yol açmıştı. Yatak odasına dönüp yatağı toplamaya başlayınca, burnuna sevişmelerinin kokusu geldi. Diana onunla birlikte bir hayat sürmek için dünyada her şeyi yapabileceğini biliyordu. Benden kaçmana izin vermeyeceğim, dedi yüksek sesle. Birkaç gün sakinleşmeni bekledikten sonra seni görmeye geleceğim. Tazelenmiş bir enerjiyle çarşafları değiştirip kirlileri çamaşır sepetine attıktan sonra, her ne olursa olsun, Eden'in karısı olmaya yemin ederek evden çıktı. YEDİNCİ BÖLÜM Ede n'in, Hugo'nun evinden çıkıp giderken söylediklerinde ne kadar kararlı olduğunu Diana daha sonra anladı. Ama onun fikrini değiştirebilmek için aklına gelen her şeyi denedi. Eden işini kaybedeceğini söyleyerek onu uyarıncaya kadar sık sık benzin istasyonuna giderek, akşamlan okulunun önünde bekleyerek arkadaşça görüşmeleri için ona yalvardı. Ama boşunaydı. Eden çelik gibi bir iradeyle görüşmelerinin ikisine de acı vereceğine inanıyordu. Evlenebilecek duruma gelebilmem için daha yıllar var... özellikle de senin gibi bir kızla, dedi son görüşmelerinde. Beni unut ve kendi dünyandan birisini bul. Başkasını istemiyorum. Sevdiğim sensin! Aramıza para sorununu sokmanı anlayamıyorum. Hayatını kuruncaya kadar ailemin sana yardım etmesine neden izin vermiyorsun? Gitme!

21 Gitmemi istemiyorsan, ailenin parasını ortaya koymaktan vazgeç. Onların yardımını istemiyorum. Ben bir iş bulup para kazanırım. Sana yük olmam, Eden, söz veriyorum. Eden arabanın kapısını hızla kapattıktan sonra yarı açık pencereden Diana'ya eğildi. Bir daha beni aramaya gelme, Diana. Eğer gelirsen, seninle konuşmayacağım. Diana yanaklarından yaşlar süzülerek arabayı sürerken, Eden'in kararında çok ciddi olduğunu artık kabul etmişti. Sonraki haftalar kendini hareketli toplantılara, partilere atarak geçirdi. Ama düşleri onu rahat bırakmıyordu. Geceleri Eden için ağlayarak ve hayatından çıkıp gidecek güce sahip olduğu için öfkelenerek uyanıyordu. Sonunda uzun yaz günleri, daha kısa sonbahar günlerine dönüştü, ama Diana onu hala unutamıyor-du. Gidip Leona halanla kalmanı isterdim, dedi annesi bir eylül öğleden sonrasında. Bu mevsimde Vir-ginia çok güzel olur, çok eğlenirsin. Burada da eğleniyorum, diye karşılık verdi Diana. David bana evlenme teklif etmek üzere. Julian da onunla birlikte yaşamamı istiyor. İkisine de hayır diyeceğini umuyorum. David'i onaylayacağını sanıyordum. Önemli bir ailenin mirasçısı. Ama kırk yaşında ve çok içiyor, dedi annesi. Babanla ikimiz Eden'i onaylamadık diye hayatını mahvetme. Onu görmediğini biliyorum ama unutamadığın çok açık. Hiçbir zaman unutmayacağım! Aptallıketme. Unutacaksın. Yanılıyorsun! Diana kapıyı çarparak kapattıktan sonra yukarıya çıktı ve kendini yatağına attı. Ama hemen ardından o çocukça davranışına pişman oldu. Eden hakkında konuşmaları annesini rahatsız etmekten başka bir işe yaramamıştı. Annesinden özür dileyip Fortnum'a çaya gitmelerini önermeye karar verdi. İkisi de oradaki kremalı pastaları çok severlerdi. Ama yiyecek fikri Diana'nın midesini bulandırıyordu. Bunu bütün hafta boyunca hissetmişti. Herhalde hastalanıyordu. Belki adeti de bu yüzden gecikmişti. Birden korkuyla fırladı ve banyodaki boy aynasına koşup kendine baktı. Görünüşünde bir değişiklik yoktu ama panikten saçlarının kökü diken diken olmuştu ve etraf dönüyordu. Eden'e karşı duyduğu çılgınca istekle, bir önlem almayı aklına bile getirmemişti. Çantasını alıp sessizce evden çıktı ve en yakındaki eczaneye gitti. Bir hamilelik testi alıp eve döndüğünde kendisini eroin taşıyormuş gibi suçlu hissediyordu. Banyoya kapanıp testi yaptı. Hiç kuşku yoktu. Hamileydi. Duyduğu paniğin artacağını sanırken, aksine azaldığını ve yerini derin bir heyecanın aldığını şaşkınlıkla fark etti. Eden artık onu görmeyi reddedeme-yecekti. Günün kalan bölümünü Eden'le bir sonraki karşılaşmalarının nasıl olacağını düşünerek geçirdi. Olumlu olan bir şey vardı. Bebek Diana'nın elinde bir anahtardı ve Diana onu en iyi şekilde kullanacaktı. Eden'i yakalamanın en iyi yolunun, çıkış saatinde okula gitmek olduğuna karar vererek saat dokuzdan biraz önce oraya vardı. Arabasını bir sokağa park edip kapıya gitti. Diana onu uzaktan gördüğü anda yüreği göğsünde acı vererek atmaya başladı. Eden Diana'yı ancak son basamağa geldiği zaman gördü ve bir an durduktan sonra hızla arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı.

22 Onun hiç değilse durup merhaba diyeceğini uman Diana şaşırmıştı. Seslenerek arkasından koştu, ama Eden hiç duymamış gibi yürümeye devam ediyordu. Seninle konuşmak zorundayım, diye Diana bağırmaya başladı. Hiç vazgeçmez misin? dedi Eden adımlarını hızlandırarak. Seni bir daha rahatsız etmeyecektim, ama söylemem gereken önemli bir şey var. Neymiş o? Diana konuşmaya çalıştı ama konuşamıyordu. Gergindi ve başı dönüyordu. Kendimi iyi hissetmiyorum. Eden bunu duyunca durdu ama Diana'ya bakarken yüzünde kuşkulu bir ifade vardı. Yüzü zayıflamış, elmacık kemikleri iyice çıkmıştı. Aldırmaz görünmesine karşın, ayrılmalarının onu da Diana kadar etkilemiş olduğu belliydi. Diana'nın dikkatle hazırladığı sözcükler ağzından çıkamıyordu. Hastaysan, buraya gelmemeliydin. Hasta değilim. Diana sustu. Eden, ben... Bir şeyler içelim, diye sözünü kesti Eden ve onu köşedeki bir kafeye doğru götürdü. Başıyla bir masayı işaret ettikten sonra tezgaha gidip kahveleri aldıktan sonra yanma geldi ve fincanlardan birini Diana'-nın önüne koydu. Hiçbir şey söylemeden Diana'nın karşısındaki iskemleyi çekti. Yüzü sıkıntılı, kahverengi gözleri cansızdı. Hamileyim, dedi Diana sessizliğin içinde. Ne? Senin çocuğunu doğuracağım. Ah, tanrım! Eden'in çektiği acı çok açıktı. Hiç aklıma gelmedi... sanıyordum ki... emin misin? Evet. Bu sabah test yaptım. Diana ağlamak üzereydi. Eden'in bu habere sevineceğini beklememişti ama daha yumuşak davranacağını ummuştu. Yanılmıştı; Eden yine kendini düşünüyordu. Diana ayağa kalkmaya yeltendi ama Eden uzanıp onu hafifçe yerine itti. Özür dilerim. Seni üzmek istemem. Önlem almadığım için kendime kızıyorum. Eliyle yanağını ovuşturdu. Ne zaman olacağını söyle, seninle geleceğim. Sandığım şeyi düşünüyorsan, hayır. Çocuğumuzu doğurmak niyetindeyim. Sen çılgınsın! Beni yanlış anlama, dedi Diana. Benimle evlenmeni istemiyorum. Her şey Diana'nın tahmin ettiği gibi oluyordu. Geleceğin için yaptığın planları unutmadım ve yolunda durmayı aklımdan geçirmiyorum. Sana hamile olduğumu yalnızca bunu bilmek hakkın olduğu için söylüyorum. Onu bir gün görmek isteyebilirsin... Sus! Eden'in sesi o kadar yüksek çıkmıştı ki, birçok kişi dönüp onlara baktı. Benim için düşündüğün bu mu? Çocuğumu doğurmana izin vereceğim ve seninle evlenmeyeceğim. Günümüzde tek başına anne olmak olağanüstü bir şey değil. Hem maddi sorunum da yok. Bir çocuk için, baba paradan daha önemlidir. Bunu herkes gibi ben de biliyorum. Evleneceğiz, hepsi bu kadar. Eden'in sesindeki acı ton Diana'yı üzdu. Kendimi çok suçlu hissediyorum, Eden. Ailen ne diyor? Onlara söylemedim. Önce senin öğrenmeni istedim.

23 Bu kısmen doğruydu. Annesiyle babasının çocuğu aldırmasını isteyeceklerini ve Diana reddedince çıkacak kavgaları düşünerek Eden'in tepkisini öğrenene kadar onlara bir şey söylememeye karar vermişti. Umarım, seni bilerek hamile bıraktığımı sanmazlar? diye mırıldandı Eden Sana karşı duygularımı bildikleri için, tam aksini düşünebilirler! Bu doğru olabilir mi? Hayır. Ama senin çocuğunu taşıdığım için mutluyum. Eden elinde olmadan hafifçe gülümsedi. Çok açık sözlüsün! Diana bir şey söylemeyince, uzanıp elini tuttu. Ailen benim bir servet avcısı olduğumu düşünebilir, ama bizim kendi kazancımla geçinmemize niyetli olduğumu gördükleri zaman düşüncelerini değiştireceklerini umuyorum. Ancak çok gerekli ihtiyaçlarını karşılayabilirim, Di, ama aç kalmayacağız. Hafif yiyecekler belki de bebek için daha iyidir, diyerek güldü Diana. Ey sahibim evde ağlayan bir bebeğe ne diyecek bilmiyorum dedi Eden biraz huzursuzca. Evime hiç gelmedin, değil mi? Neden şimdi gitmiyoruz? diye sordu. Yakınmı? Kilburn'da. Senin beğeneceğin bir bölge değil. Eden, Kilburn High Road'a açılan kirli bir sokaktaki kötü bir evin önünde arabayı durdurduğu zaman, Diana onun ne demek istediğini anlamıştı. Neyse ki, hava karanlıktı ve etrafta fazla insan yoktu. Aksi takdirde, diğer ucuz arabalarla motosikletlerin arasında Diana'nın kırmızı Mercedes'i çok dikkat çekecekti. Evin girişi dar ve rutubetliydi ve lahana kokuyordu. Dördüncü kata çıktılar ve Eden odasının kapısını açtı. Diana zaten fazla bir şey ummuyordu ama oda düşündüğünden de kötüydü. Bütün alan Diana'nın yatak odasından daha küçüktü ve içerde küçük tahta bir masa, iki iskemle, çok eski suni deri bir kanepe ve bir müzik setiyle çok sayıda disk ve bant vardı. Odanın karşı köşesinde ise, çift kişilik tahta bir yatak duruyordu. Alıştığın gibi değil, öyle değil mi? dedi Eden. Birlikte olduğumuz sürece, umurumda değil. Diana masaya baktı. Akşam yemeğinde parti verecek kadar büyük olmadığına sevindim. Çok kötü bir aşçıyım. Bunun için zaten paramız yok. Bir kahve daha ister misin? Çok iyi olur, dedi Diana. Eden meşgulken o da ne gibi değişiklikler yapabileceğini görmek için evi incelemeyi düşünüyordu. Bir kez evlendikten sonra, kendi parasını harcamasına Eden'in izin vereceğinden emindi. Duvardaki boş raflara birkaç kap kacak koyulabilir, lekeli porselen lavabo yerine emaye bir lavabo takılabilirdi. Aynca, bir mikrodalga fınn ve ızgarayla, doğru dürüst bir yatak da gerekecekti. Oda için söylenebilecek tek iyi şey tertemiz olmasıydı. Motifleri kaybolmuş eski halıda hiç toz yoktu ve mavili beyazlı nevresimle yastık kılıfları tertemizdi. Diana buna şaşırmamıştı. Eden'in elbiseleri her zaman ucuz ama kendisi gibi temizdi. İyi kahve yapıyorsun1 dedi Diana kahvesini yudumlarken. En ucuz kahve. Daha pahalı olanlar para israfı! Şimdi de bana burada yaşamayı Knightsbrid-ge'de yaşamaya tercih ettiğini söyleyeceksin. Seninle olduktan sonra tercih ederim. Doğru söylüyorsun, değil mi?

24 Öyle olmasaydı, burada olmazdım. Bir saray ummuyordum. Öyleyse, hayal kırıklığına uğramadın! Eden'in yüzünde keyifli bir ifade olduğunu görünce Diana rahatladı. Belki de işin en zor yanı bitmişti. Artık gitsem iyi olacak, dedi. Ama önce tuvalete gitmek istiyorum. Etrafına bakındı. Banyo nerede? Kendime ait banyom yok. Diğer üç kiracıyla birlikte tek banyoyu paylaşıyoruz. Diana duyduğu dehşeti gizleyebilmek için çaba göstermek zorunda kaldı. Ama banyoyu temiz ve derli toplu görünce rahatladı. İçinde şofben olan küçük bir banyoydu. Diana eve dönerken orada birkaç ay idare edilebileceğini düşünüyordu. Eden'in karısı olduktan sonra parasal konularda onu ikna edebilme şansı daha fazla olacaktı. Evlenme hazırlıklarını konuşmak için ertesi günü buluşmayı kararlaştırmışlardı. Niyetleri nikah dairesinde sessiz bir tören yapmaktı. Zavallı Di. Seni sonradan hatırlayacağın bir törenden mahrum ediyorum, öyle değil mi? Düğün günümde benim törene değil, sana ihtiyacım var, diye bağırmıştı Diana ona sarılarak. Bir yandan da, her şey olup bitene kadar ailesine bir şey söylemeyeceğini öğrendiği zaman Eden'in ne diyeceğini merak ediyordu. Ama kader Diana için hükmünü vermişti. Sabah aşağıya inip babasının yüzüne baktığı anda kötü bir şey olduğunu anladı. Annem mi? diye sordu. Evet. Yine depresyona girdi. Nasıl? Hastaneye gitmesi gerekiyor. İyice içine kapanmış durumda. Ben de sizinle geleceğim, dedi Diana hemen. Bir parça kızarmış ekmek alıp yukarıya annesini görmeye çıktı. Doktor annesinin eve dönecek kadar iyileşebilmesi için belki de haftalar geçmesi gerektiğini söylediği için, dönüşleri daha da üzüntülüydü. Neden bir seyahate çıkmıyorsun? diye önerdi babası eve girerlerken. Bu durumdayken anneni ziyaret etmenin bir anlamı yok. O da gitmeni isterdi. Jane ile bir yere gidebilirim, diye mırıldandı Diana. Arkadaşının onun için yalan söyleyeceğinden emindi. iyi. Ben de cuma günü bir haftalığına Japonya'ya gidiyorum. Nikah babasının gidişinden bir gün sonrasına rastladı. Diana annesinin durum unu Eden'e anlatmıştı. Bu yüzden bebekle evlilik haberini vererek, onu heyecanlandırmak ve babasını daha çok üzmek istemediğini söyledi. Ona hiçbir şey söylememen doğru olmaz, dedi Eden. Gün gelince, neden böyle davrandığımı anlayacak, diye yanıt verdi Diana. Bebek doğduktan sonra her şey unutulur zaten. Diana vicdanını böyle rahatlatıyordu. İnsan bir şeyi çok istediği zaman kendini bunun doğru olduğuna inandırması kolay oluyordu. Jane ile beraber nikah dairesine doğru arabayı sürerken, tek düşüncesi Eden ve onunla gelecekleriydi. SEKİZİNCİ BÖLÜM Diana kulaklarında gürültü ve bağırışlar yankılanarak yataktan fırladığında, Eden'in öfkeyle yandaki duvara vurduğunu gördü.

25 Bu allahın cezası insanları öldüreceğim! Bıktım artık! Her zaman bu kadar gürültücü değiller, dedi Diana, onu yatıştırmak için. Boşver. Hayır. Burası senin yaşayabileceğin bir ver de-ğiu Diana yataktan çıkıp onun yanma gitti. Omuzlarına küçük öpücükler kondurduktan sonra başını sırtına dayayıp ağzını sırtında dolaştırmaya başladı. Di-ana'nın dudakları aşağıya doğru indikçe Eden'in gerilmiş kasları gevşiyordu. Sonra bir inlemeyle Diana'yı kollarına aldı ve götürüp yatağa yatırdı. Seni seviyorum, diye fısıldadı Diana. Diana'nın sıcak soluğunu hissettiği an, Eden kontrol edemediği bir ihtirasın içine yuvarlandı. Sık sık böyle oluyordu. Birbirlerine karşı duydukları arzu o kadar güçlüydü ki, ufacık bir kıvılcım yetiyordu. Hafta sonlarında bazen bütün bir günü sevişmekle, birbirlerini heyecanlandırmak ve memnun etmek için yeni şeyler bulmakla geçiriyorlardı. Diana içindeki cinselliğin derinliği karşısında şaşkına dönüyordu. Eden'in bir dokunuşu onu uyandırmaya, bir bakışı ürpertmeye yetiyordu. Biraz sonra Eden uykuya dalınca, Diana bakışlarını duvardaki gölgelere dikti. Ertesi gün annesiyle babasına hamile olduğunu söyleyecekti. Annesi hastaneden eve dönmüştü. Diana telefonda onunla sanki hala Jane ile birlikte güney Fransa'daymış gibi konuşmuştu. Ailesine yalan söylemekten nefret ediyordu ve büyük bir suçluluk duygusu içindeydi. Ama Edenle o kadar mutluydu ki, sonunda her şeyin iyiye döneceğini hissediyordu. Uyuyamayacak kadar sinirli olduğu için saat altıda banyoya gidip mümkün olduğu kadar sessizce duş aldı. Sonra odaya dönüp pencerenin önüne oturdu. Saat yedide giyindikten sonra elektrikli çaydanlığın düğmesine bastı ve ekmek kızartıcısına iki dilim ekmek koydu. Kızartıcı eskiydi ve zamanlayıcısı çalışmıyordu. Ve Diana, her zaman olduğu gibi, ekmekleri yanmadan çıkarmayı yine unuttu. Neyse ki, yanık ekmek kokusunu severim! diye şaka yaptı Eden yatakta gerinerek. Başka kızartırım, dedi hemen Diana. Boşver. Yalnızca en yanık yerlerini kazı ve üstüne bol tereyağ sür. Diana söyleneni yaptıktan sonra tabağı masanın üstüne koydu. Eden beline sardığı bir havluyla yanına geldi ve mırıldanarak burnunu Diana'nın boynuna sürtüp, Hımm, çok güzel kokuyorsun, dedi. Ekmek yerine seni yiyeceğim galiba! Bu sabah kendimi nasıl hissettiğimi düşünerek, yemesen daha iyi olur. Zavallı, sevgilim. Miden hala bulanıyor mu? Diana başını sallayarak bir parça kızarmış ekmek kopardı. Sabahlan midesi çok bulanıyordu. İlk kon-trola gittiği zaman, hastanedeki jinekolog bunun normal olduğunu söylemişti, ama dayanmak kolay olmu-yord*:. Annenle babanı görmeye ben de seninle gelsem iyi olacak, sanıyorum, dedi Eden. Patırtıyı tek başına karşılamana izin verdiğim için kendimi suçlu hissediyorum. Kendi başıma daha kolay. Seni yanımda görmeleri onları daha çok kızdıracaktır. Ama ileride seni benim kadar sevecekler, buna inan. Eğer seni bağışlamazlarsa ne yapacaksın? diye sordu Eden. Ya seni reddederlerse? Böyle bir şeyi hiçbir zaman yapmazlar. Özellikle de, bebeği öğrendikleri zaman. Ö benim kozum.

26 Yine de beni istemeyebilirler. O zaman, ben de onları görmem. Eden'in bir şey söylemesine fırsat kalmadan Diana saç kurutma makinesini çalıştırdı. Konuşmaya devam etmek istemiyordu. Eden gittikten sonra, Diana bir saat kadar odanın içinde boş boş dolaşıp durdu. Sonra arabasına atladığı gibi yola koyuldu. Bu işi bir an önce bitirmekte fayda vardı. Ailesinin evine yaklaştıkça, gerginliği artıyordu. Onları seviyordu ve eğer kendisini affetmezlerse bu onun için çok yıkıcı olacaktı. Haberi nasıl vereceğini düşündü. Yavaş yavaş mı açmalı, yoksa birden mi söylemeliydi? Bir şeye karar vermeden salona girdi ve koşup annesini kucakladı. Çok iyi görünüyorsun, dedi mut luluk içinde. İyiyim. Yeni ilaçlar alıyorum. Uçağın ne zaman indi? diye sordu babası. Diana'nın güney Fransa'dan o sabah dönmüş olduğunu sanıyorlardı! Ben... şey... ben Fransa'dan gelmiyorum. Gitmedin mi? Neredeydin, o zaman? Diana anlatmaya başladı. Annesiyle babası önce sessizlik içinde onu dinliyorlardı. Diana bir bebek beklediğini söyleyince, babası, Alçak! diye yerinden fırladı. Demek seni böyle ele geçirdi! Hiç öyle değil. Eğer gerçeği istiyorsanız, ben onu ayarttım. Diana, bunu nasıl yapabildin? diye bağırdı annesi. O sana hiç uygun değil, çok farklı, çok... Çok fakir. Bunu demek istiyorsun. Eğer zengin olsaydı, kollarınızı açardınız. Bu doğru değil. Çok pervasız, çok saldırgan. Dürüst ve kararlı, diye düzeltti Diana. Aynı zamanda hırslı ve akıllı. ns&ti elde edecek kadar akıllı, dedi babası acı bir ses tonuyla. Annesi ağlamaya başlayınca babası yanına gidip omuzunu okşamaya başladı. Diana çaresizlik içinde onlara bakıyordu. Sonunda babası, Çok dik başlı ve akılsız bir kazsın, dedi. Fakat bu durumda elimizden geleni yapmak zorundayız. Ah, Baba! Çok memnun oldum! Pişman olmayacağınıza söz veriyorum. Diana gülerek ve ağlayarak kendini babasının kollarının attı. Eden'ı daha iyi tanıyınca onu seveceksiniz. Benimle param için evlenmedi. Zengin olduğumuzu bilmek onu rahatsız ediyor. Uzun sürmez, dedi annesi burnunu çekerek. Onu zorladım, ama kendi kazancıyla geçinmemizde ısrar ediyor. Bıına izin vereceğimize gerçekten inanıyor mu? diye sordu babası. Okulunu bitirip iyi bir ücret alıncaya kadar benimle çalışacak. Çalışacağını sanmıyorum. Göreceğiz. Bu gece yemeğe bize gelin ama ona iş teklif edeceğimi söyleme. Hayır derse, onunla tartışma, Baba. Söz ver. Babası Diana'nın yanağını okşadı. Söz veriyorum. Rahat ol ve onu kendi yöntem lerimle ikna etmeme izin ver. Konuşmanın ilk birkaç dakikası dışında, gece Di-ana'nın umduğundan daha iyi geçti. Annesiyle babası dostça davranmışlardı. Yemeğe oturdukları zaman onları bir gören olsa, mutlu bir aile olduklarını sanırdı.

27 Yemek bittikten sonra iki erkek babasının çalışma odasına gittiler. Diana sinirli olduğunu gizlemeye çalışıyordu ama annesiyle konuşurken kulağı hep kirişteydi. Yarım saat kadar sonra Diana'nın huzursuzluğu daha da artmaya başladı. Gidip ne olduğuna bakmayı düşünürken, iki adam salona geri döndü. Babasının yüzündeki memnun ifade ve Eden'in yüzündeki uysallıktan meselenin çözüldüğü anlaşılıyordu. Ama ikisi de hiçbir şey anlatmadı. Neler olduğunu ancak eve dönerlerken Eden'in ağzından almaya çalıştı. Hamile olmasaydın, onu reddederdim. Ama para sıkıntısının sağlığını ve bebeği etkileme tehlikesini göze alamam. Penileri saymak zorunda kalmamamız çok hoş olacak, dedi Diana. Artık gidip istediğim kadar kivi alabilirim! Komik ama hamile kalıncaya kadar kiviyi hiç sevmezdim. Sevdiğin şeyin havyar değil, kivi olmasına sevindim, dedi Eden gülümseyerek. Çünkü o kadar fazla kazanmayacağım. Baban çok büyük bir maaş teklif etti ama ben hak edebileceğimden fazlasını almayacağımı söyledim. Yardımını ancak bu şekilde kabul edebilirim. Ama günler geçtikçe, Eden'in işinden pek mem nun olmadığı anlaşılıyordu. Günün kötü mü geçti? diye sordu Diana bir akşam. Diğer günlerden kötü değildi. Benzin pompalamaktan daha iyidir. Bütün gün rakamlan kontrol etmek de pek cazip değil. Uzun sürmeyecek, sevgilim. Diplomanı aldıktan sonra ilgini çekecek bir iş bulursun. Eden o hafta sonu eve döndüğünde işi bıraktığını söyledi. Baban işte çok zorba. Bunu kendisine de anlatmaya çalıştım. Neyse ki, eski işimi geri alabildim. Ayrıca, haftada üç gece sabaha kadar çalışmamı da kabul ettiler. Böylece fazladan para gelecek. Bunu yapamazsın. Çok yorulursun. Çok çalışmak beni öldürmez. Diana tartışmamak için kendini tuttu. Babası huysuz birisi olabilirdi ama Eden eğer isteseydi, onu idare edebilirdi. Oysa o kolay yolu seçmişti. İçinde bir öfke kaynamaya başladı. Annesiyle babası da öfkeliydiler ama bir şey söylemediler. Ancak, Edenle araları iyi değildi ve ne zaman bir araya gelseler, rahatsız bir hava oluyordu. Neyse ki, Eden benzin istasyonunda çok uzun saatler çalıştığı için seyrek karşılaşıyorlardı. Eden, aynı zamanda, ders de çalıştığı için aşırı yorgunluğun üstünde yarattığı gerginlikle giderek öfkesi burnunda birisi olmaya başlamıştı. Yine de doğacak çocuklarının yarattığı sevinci hiçbir şey bozamıyordu. Diana bebeğin ilk tekmesini hissettiği zaman Eden de onun kadar heyecanlandı. Elbiselerim daha fazla üstüme olmayacak, dedi Diana kalınlaşan bedenini aynada incelerken. Neyse ki, bu akşam Jane'nin partisine giyeceğim elbise, iik aldığım zaman biraz boldu. Yoksa ne yapardım bilmem. Eden birden huzursuzlaştı. Ne ya2ık ki, ben partiye gidemeyeceğim, Di. Hocam bana fazladan ders vermeyi önerdi; bu akşam okuldan sonra onu görmeye gideceğim. Diana'yı bir üzüntü sardı. Birlikte bir yerlere gittikleri pek yoktu. Üstelik, Diana yakışıklı kocasını arkadaşlarına göstermek için o partiyi bir fırsat olarak görüyordu. Dersten sonra gelemez misin? diye sordu. Bugün cuma ve parti geç saatlere kadar sürecek.

28 Çalışırım. Eden'in ses tonundan, Diana onun gelmeyeceğini anlamıştı. Gelmezsem de, kimse beni aramaz, diye devam etti Eden. Senin arkadaşların benim arkadaşlarım değil; hiçbir zaman da olmayacak. Henüz hiçbirisiyle tanışmadın, dedi Diana. E-ğer... Tartışmayalım, diyerek yorgun bir ifadeyle sözünü kesti Eden. Havamda değilim. Diana ona artık hiçbir zaman hiçbir şeyi tartışacak havada olmadığını söylememek için dudağını ısırdı. Bunun sebebi zoraki evlilikleri mi, yoksa Eden'in hem işte çalışması hem de okumasının getirdiği gerginlik miydi? Gece araba kullanman hoşuma gitmiyor, dedi Eden. Giderken ve dönerken taksi çağır. Diana da öyle yapmaya niyetliydi. Çünkü oturdukları bölge iyi aydınlatılmadığı için Diana arabayla dönmekten korkuyordu. Jane'nin Holland Park'taki evine vardığı zaman parti iyice hareketlenmişti. Diana duyduğu üzüntüyü bastırmak için şampanyayı biraz kaçırınca, gece yarısına doğru başına bir ağrı saplandı. Taksi çağırmak için telefona gittiğinde Jane'nin ağabeyi onu eve götürmeyi teklif etti. Beyaz Porsche Kilburn'daki sıvaları dökülmüş evin önünde durduğu zaman# Diana, arkadaşının ağabeyinin gözlerinde beliren ifadeyi fark etti ama bundan hiçbir utanç duymadı. Eden'in karısı olmak ona yetiyordu. Zorlu bir yolda gidiyorlardı ama Eden diplomasını aldıktan sonra her şey düzelecekti. Seni kapına kadar götüreyim' dedi Hugo. Diana'nın itirazlarına aldırmadan onu evin üst katına kadar çıkardı. Anahtarların yanında mı? Diana çantasını aradı ama anahtarları bulamadı. Diğer çantamda bırakmış olmalıyım. Belki kocan yatmamış, seni bekliyordun Zile bastılar. Eden üstünde bornozla kapıyı açtığı anda ikisinin de eli zilin üstündeydi. Özür dilerim, sevgilim, seni uyandırdım mı? diye sordu Diana. Seni Jane'nin ağabeyi ile tanıştırayım. Beni eve getirmesi ne kibarlık, değil mi? Çok. eden hiç gülümsemeden başını salladı. Ö-zür dilerim, sizi içeriye çağıramayacağız. Gördüğünüz gibi, giyimli değilim. Başka zaman. Jane'nin ağabeyi hoşçakal demek için Diana'nın burnuna dokunduktan sonra koşarak merdiveni inmeye başladı. Diana içeriye girip kapıyı kapatırken, Ah, başım ağrıyor, diye mırıldandı. Şaşırmadım, diye homurdandı Eden. Sarhoşsun. Diana güldü. Seni özledim ve telafi etmek için üç kadeh şampanya içtim. O aptal telafi edemedi mi? 'jo aptal değil. Çok başarılı bir işadamı. Babasının kuklası desen daha doğru olurdu. Her zaman herkesi küçümsemek zorunda mısın? diye bağırdı Diana. Belki zengin ama diplomasını parasıyla almadı. Arkadaşlarıma burun kıvırmaktan vazgeçersen, onlardan hoşlanabilirsin. Domuzların uçması gibi bir şey! Eden yatağa doğru gitti. Benimle evlenmekle aptallık ettin diye seslendi omuzunun üzerinden. Alıştığın kişilerden aynlmamalıydın.

29 Eden'in bu kışkırtmasıyla Diana'nın sabrı taşmıştı. Keşke öyle yapsaydım. Keşke hap alacak kadar aklım olsaydı! Ya da kürtaj olacak kadar, diye ekledi Eden. Bu çok hoşuna giderdi, öyle değil mi? Hamile olduğumu öğrendiğin anda bunu teklif ettin. Bu bebeği hiçbir zaman istemedin! Bu yüzden de bana nefretle davranıyorsun. Beni mi suçluyorsun? İkimiz de aptal ve sorumsuzduk, ama bedelini ben ödüyorum. Ben de. Diana titreyerek en yakın iskemleye çöktü. Başındaki ağn daha da kötüleşmişti; gözlerini yumdu. Bir dakika sonra gözlerini açtığında Eden'in üstünde bir blucin ve kazakla önünden geçip ceketini giydiğini gördü. Nereye gidiyorsun? diye sordu. Eden cevap vermeden kapıyı arkasından hızla kapattı. Diana korkuyla, Eden, geri gel! diye seslenerek onun peşinden merdivenleri inmeye başladı. Eden'in haftalar önce tamir etmeye söz verdiği halının ucu yüksek topuğuna takılınca, Diana panik içinde merdiven korkuluğuna tutunmaya çalıştı ama tutunamadı ve tepesi üstü yuvarlanıp alt katın sahanlığına düştü. DOKUZUNCU BÖLÜM Diana kendisine seslenildiğini duyup gözlerini açınca beyazlar içinde birisinin ona doğru eğildiğini gördü. Ne... neredeyim? diye sordu korkuyla. Ne oldu? Bir kaza geçirdiniz dedi hemşire. Royal Free hastanesindesiniz. Hastanede mi? Diana olanları anımsarken yüreği duracak gibi oldu. Bebeğim! İyi mi? Hemşirenin yüzündeki ifadeyi görünce, Diana göz yaşlarına boğuldu. Çok üzücü, biliyorum, dedi kadın. Ama genç ve sağlıklısınız; başka çocuklarınız olur. Diana bir daha Eden'den hiçbir zaman çocuğu olmayacağını biliyordu. Eden o bebeği de istememişti, ve bir daha asla bir bebekleri olsun istemeyecekti. Eğer o gece öfkeyle çıkıp gitmemiş olsaydı... eğer başını o lanet olasıca ders kitaplarına gömeceğine, söz, verdiği gibi halıyı çivilemiş olsaydı... Tgcr'ler ve 'amalar Diana'nın beyninin içinde dönup duruyordu. Eden içeriye girdiğinde Diana ona bakmaya dayanamayacak durumdaydı. Elindeki çiçekleri beceriksizce yatağın üstüne bırakarak, Beni bağışla, Di, diye mırıldandı. Kendi kendime o kadar kızgınım ki... bağışlanacak gibi değil aslında. Ama başka bebeğimiz olacak! Öyle mi? diye sordu Diana yüzünde taş gibi bir ifadeyle. Tabii. Belki hemen değil, ama sonra... paramız olunca. Diana'nın elini tutup sıktı. Senin için çok büyük bir kayıp olduğunu biliyorum, ama... ama birbirimizi seviyoruz ve bu çok önemli. Öyle mi? dedi Diana yine. Tabii, öyle. Seni seviyorum, Di. Eden onu öpmek için eğilince, Diana başını çevirdi. Sonra... sonra yine geleceğim, dedi Eden yüzünde acı dolu bir ifadeyle. Anesteziden hala yorgunsun. Yann olunca her şeyi farklı görmeye başlayacakğışlayamıyordu. Daha doğrusu ona karşı duyguları uyuşmuş gibiydi ve okşayışlarına bile kayıtsızdı. Eden buna o kadar üzülüyordu ki, hastanedeki psiki-yatristlerden birinden randevu aldı. Normal bir tepki, dedi doktor onlarla yarım saat görüştükten sonra. Biraz sabırlı olun, Mr. Brooke, karınız yakında eski haline dönecek.

30 Ama Diana'da hiçbir değişiklik olmuyordu. Sonunda Eden onun bir süre ailesinin yanında kalmasını kabul etti. Ama kayınpederinin ısrarlarına karşın, kendisi orada kalmayı reddetti. Davetinize teşekkür ederim, dedi. Ama Kil-burn'da kalmak benim için daha kolay olacak. Dişin. Ama günler geçip Diana iyileştikçe Eden'i hiç baana'yı mümkün olduğıı kadar sık görmeye geleceğim. Tek başıma olunca daha çok çalışabilirim. Diana onun her şeyden önce çalışmaya önem verdiğini düşünüyordu. Eden hayal ettiği başarıyı elde edinceye kadar Diana onun hayatında ikinci derecede kalacaktı. Kilbum buraya çok uzak dedi sakin bir tavırla. Kendini yorma. Eden senin arabanı kullanabilir, Di, dedi babası araya girerek. Kendi malı olmayan bir şeyi kullanmak prensiplerine aykırıdır. Babanın bunu anlayacağından eminim, dedi Eden kapıya doğru yürüyerek. Hoşça kal, Diana. Yarın görüşürüz. Diana böylece sanki, hiç ayrılmamış gibi yeniden eski evine yerleşti. Tek fark, o evi artık daha fazla benimsemeye başlamış olmasıydı. El boyaması eşyalar, eşyalara uygun perdeler, krem rengi halılarla döşeli eski sevimli odasına geri dönmesi ne kadar hoştu. Şaşırtıcıydı ama Eden gün aşırı onu görmeye geliyordu. Gelişleri hep Diana'nın babasının işte, annesinin ise, briçte olduğu zamanlara rastlıyordu ve yemeğe kalmamak için her seferinde bir bahane buluyordu. Annemle babamı görmek istemiyor musun? diye patladı Diana bir keresinde. Pek istemiyorum. Bebeği düşürdüğün için beni suçluyorlar ve... Yapmadın mı? Evet, ama kendi vicdan azabımın yanında bir de onların beni kınamaları, şu anda kaldırabileceğimden çok fazla. Diana onun bu mantığına hak vererek konuyu kapattı. Birkaç hatta içinde kendine geldi ve eğer evlilikleri sürecekse, Edenle bir uzlaşmaya varmaları gerektiğini düşünmeye başladı. Eskisi gibi babasından en ufak bir yardım bile almaya korkarak yaşamaya hiç niyeti yoktu. Lüks içinde yaşamayı beklemiyordu ama Eden onu o kötü yerde yaşamaya zorlayamazdı. Diana konuyu açmak için yeniden birlikte yaşamaya başlamalarını bekliyordu. Eden'in onu Kilburn'a götürmek için geldiği sabah Diana'nın arabasıyla eve döndüler. Kapıda Eden Diana'yı kucağına aldı. Seni eşikten içeriye hiç taşımamıştım. Sesi heyecanlıydı. Eve hoşgeldin, sevgilim. Seni inanamayacağın kadar çok özledim. Birleşmeleri Diana'nın umduğu gibiydi ve aralarında hiç değilse yatakta bir şeyin değişmediğini gösteriyordu. Seviştikten sonra yorgunluk içinde yorganın üstüne düştüler ve Diana Eden'in kollarına uykuya daldı. Sabah ondan daha önce uyandı ve Eden'in yüzündeki yorgunluğu ilk kez fark ederek ona karşı yumuşadığını hissetti. Belki artık her şey yoluna girecekti. Yeni bir başlangıç yapacaklar ve öncekinden daha mutlu olacaklardı. Ne yazık ki, böyle olmadı. Eden'in uzun saatler çalışması, ardından gece okulu ve evde ders çalışması aralarında yeniden gerginlikler yaratıyor, bu kez tartışmaları daha da sert oluyordu.

31 Bu arada Diana'nın babası kalp krizi geçirmiş, annesinin durumu da eskisinden beter olmuştu. Diana her gün onlarla beraber olmazsa suçluluk duyuyordu. Aynı zamanda Eden'i ihmal ettiği için de suçluluk duyuyor ve akşamlan güzel bir yemek hazırlamak için elinden geleni yapıyordu. Ama yemek yapmakta pek becerikli olmadığı ve ailesine de çok zaman ayırdığı için hazır yiyecekler almaya başladı. Hatta zamandan kazanmak için bir de mikrodalga fırın aldı. Tabii, Eden fırın için babasından para kabul etmesine kızmıştı. Diğer kadınlar kocalarının geliriyle idare ediyorlar, dedi öfkeyle. Sen neden öyle yapamıyorsun? Çünkü gerekmiyor, diye karşılık verdi Diana bezgin bir ifadeyle. Aptalca gururun yüzünden zorluk çekmem için ne sebep var, anlamıyorum. Birlikte olduğumuz sürece her şeyden vazgeçmeye hazır o kız nerede? dedi Eden alay ederek. Babanın parasını özlemeye başlaman uzun sürmedi. Tanrı aşkına, bana bir mikrodalga fırın aldı, malikane değil! Diana küçük buzdolabına gidip yiyecek paketlerini çıkardı. Portakallı ördekle börek var. Ne istersin? Ev yemeği, dedi Eden gidip buzdolabının kapağını hızla kapatarak. Diana'nın parmakları neredeyse araya sıkışıyordu. Ev kadınlığı yapacağına bütün zamanını ailenle geçirmekte ısrar ediyorsan, hiç değilse doyurucu bir şeyler al. Eden'in kasılmış çenesini ve bir zamanlar ona sevgiyle bakan kestane rengi gözlerindeki küçümseyici ifadeyi görünce, Diana ondan nefret eder gibi oldu. Seninle, işi sınıf kavgasına döndürmeden bir tartışma yapamayacak mıyız? diye bağırdı. Fakat her zamanki gibi, bu kavga da yatakta son buldu ve birkaç gün barış oldu. Ama Diana artık ilişkilerinin yıprandığını görüyordu. Annesiyle geçirdiği uzun ve yorucu bir günden sonra eve döndüğünde, masayı hazırlanmış buldu. Fırından iştah açıcı bir tavuk kokusu geliyordu. Lavaboda sebze yıkayan Eden dönüp Diana'ya gülümsedi. Son zamanlarda çok yorgun görünüyorsun. Yemeği ben pişirdim. Diana şaşırmıştı. Çok tatlısın. Teşekkür ederim. Ben sana teşekkür etmeliyim, dedi Eden Di-ana'nın yanına gelip onu kollarına alırken. Benimle evlenerek çektiğin sıkıntıları takdir edeceğime, kabalık ettim. Hayır, etmedin. Evet, ettim. Kocanla tartışma! Diana'nın yüzüne bakarken kahverengi gözleri parlıyordu. Noel'de tatile gitmeye karar verdim. Bütün baskılardan uzaklaşmamız iyi olacak. Para biriktirmek için biraz daha fazla çalışmam gerekecek, ama... Hayır, çalışmayacaksın. Diana'nın gözleri sevinç göz yaşlarıyla dolmuştu. Sana daha sonra söyleyecektim ama konuyu açtığına göre... Dr. Lester annemle babama bir gemi yolculuğuna çıkmalarını tavsiye ediyor. Annemle babam bizim de onlarla gitmemizi istiyorlar. Benim yanında olduğumu bilmek annemi rahatlatacak. Onlarla çok beraber olmamıza gerek yok, diye ekledi aceleyle. Eden'in gerginleştiğini hissetmişti. Evet de, sevgilim, diye yalvardı. Gemiyle yolculuk çok romantik olacak. Balayına çıktığımızı düşünebiliriz. Ne kadar sürecek? diye sordu Eden. Altı hafta. Altı hafta? On günden daha uzun gidemem. Neden? Okulun bir ay kapalı. Butun parayı babam ödeyeceği için istasyondaki işinden de izin alabilirsin.

32 Yalnızca para meselesi değil. Tatilde fazladan ders almayı planladım ve bunu iptal etmeye niyetim yok. Kitaplarını yanına alıp çalışamaz mısın? Diana hevesli bir ifadeyle Eden'e baktı. Düşiin, sevgilim, birbirimizden başka hiçbir şey düşünmek zorunda kalmayacağımız altı haftalık bir lüks. Ve annenle baban, diye anımsattı Eden Diana'-dan uzaklaşarak. Annenin ne kadar ilgi isteyen birisi olduğunu biliyorsun. Seni neden istiyor? Gemide doktorlar, hemşireler vardır. Onlar yabancı ve annemin kendisine yakın birisinin desteğine ihtiyacı var. Benim de öyle. Yoksa beni hesaba katmıyor musun? Eden'in yüzü gergindi. Bir seçim yapmak zorundasın, Diana. Ben gemi yolculuğuna çıkmayacağım. Eğer sen çıkarsan, geri dönmeye zahmet etme. Bunu içten söylüyor olamazsın! diye bağırdı Diana. İçten olmasa söylemezdim. Bunu şimdiye kadar öğrenmiş olmalıydın. Diana korku içinde Eden'in kararlı ifadesine baktı. Onları geri çeviremem. Dr. Lester'in söylediklerinden sonra bunu yapamam. Onlar yolcul uktayken korkunç bir şey olursa, kendimi hiçbir zaman bağışlamam. Neler hissettiğimi anlayamıyor musun? Aylardır tek yaptığım bu! Evde çok az kalıyorsun ve kaldığın zaman da uyumaktan başka bir şey yapamayacak kadar yorgun oluyorsun. Seninle sevişmek için hiçbir zaman yorgun değilim' diye karşılık verdi Diana. Evlilikte seksten başka şeylerde vardır. Diana soluğunu tuttu. Eden onun annesine hastabakıcılık yapmaktan hoşlandığını mı sanıyordu? Ailesine duyduğu sevgiyle ona karşı duyduğu aşk arasında nasıl yıprandığını fark etmiyor muydu? Bir eş istiyorum diyerek Eden sessizliği böldü. Seçim yapmak zorundasın, Di. Onlarla benim aramda. Sen ne dediğini bilmiyorsun dedi Diana titrek bir sesle. Annemle babamı seviyorum, seni de seviyorum. Ama sevgide bir tarafa öncelik tanınması gereken zamanlar olabilir. Seçimini yap. Hemen. Diana'nın boğazı daralmaya başlamıştı; konuşa-mıyordu. Seçimini yap, Diana. Diana sessizce ona bakıyordu. Yaptın, anlıyorum, dedi Eden tersçe. Ve tahmin ettiğim gibi kaybeden benim. Hızla kapıya doğru yürürken birden durup Diana'ya döndü. Evde senin kalmanı teklif etmeyeceğim dedi. Eşyalarını toplaman için sana iki saat veriyorum. Fazla süreceğini sanmam. Elbiselerinin çoğu hala Knightsbrid-ge'de. Eden, ben... Soru yok, diye sözünü kesti Eden. Her şeyi söyledik. Yolculukta sana iyi eğlenceler dilerim, güzelim. Ben olmayınca hayatının geri kalanı zaten pürüzsüz bir yolculuk olacak. Kapı Eden'in arkasından kapandı. Diana gözyaşı bile akıtamayacak halde, bir iskemleye çökerek bakışlarını duvara dikip öylece kalakalmıştı. ONUNCU BÖLÜM Diana küçük ve kasvetli yatak odasında mantosunu giyiyordu. Klasik bir mantoydu ama altı yıllık olduğu için boyu o yılın modasına uygun değildi. Altı yıl.

33 Diana'yla annesinin o kasvetli evde o kadar uzun yaşamış olduklarına inanmak zordu. İnanması daha da zor olan Diana'mn eşyalarını toplayıp Kilburn'daki odadan ayrıldığından beri, Eden'le hiç görüşmemiş olmasıydı. Hatta onun nerede olduğunu, ne yaptığını dahi bilmiyordu. Babasının öldüğü gece Diana onu gemiden arayıp bulmaya çalışmıştı. Daha sonra, eve döndüklerinde tekrar aramış, ama kiracıların ortak kullandığı telefona cevap veren olmamıştı. Eden'in çalıştığı benzin istasyonundan ise, onun adres bırakmadan ayrıldığını söylemişlerdi. Diana çaresizlik içinde Jane'yi aramıştı. Jane Kilburn'daki eve gitmiş ama evin boşaltıldığını ve 'Satılık' tabelasının konduğunu görmüştü. Sonunda aklına Eden'in okuldaki hocasını aramak geldi, ve Diana Eden'in Londra'dan ayrıldığını öğrendi. Kimse adresini bilmiyordu. Diana'nın annesi Sydney'deki bir hastaneye yatmak zorunda kalmıştı ve onun hastalığıyla uğraşan Diana'nın sonunda araştırmayı bırakmaktan başka çaresi kalmamıştı. Londra'ya döndükten birkaç gün sonra, Diana'yı aile avukatları telefonla aradı. Söylemeye üzülüyorum ama kötü bir haber var. Babanın son ortağı Glen Marrovvvale geçen gece kendini vurdu. Diana önce bunun onların yaşantısına ne gibi bir etkisi olacağını anlamamıştı. Ama çok geçmeden adamın borsada çok yanlış bir yatırım yaparak şirketi batırdığını, ve karışık bir anlaşmayla babasının evinin borçlara karşı teminat gösterildiğini öğrendi. Ev ve içindeki eşyaların çoğu gitti. Ellerinde yalnızca Cambervvell'de iki odalı küçük bir apartman katıyla acil bir durum karşısında kullanmak üzere bankada bin Sterling kaldı. Eden'in de, o sıralarda, boşanma evraklarını göndermesi Diana'ya son darbe olmuştu. Avukatı vasıtasıyla onu bulmaya çalıştı ama Eden avukatına Di-ana'yla bir ilişki kurmamak için sıkı talimat vermişti. Keşke dışanya çıkmak zorunda olmasaydın, Diana. Annesinin yakınmasıyla Diana daldığı düşüncelerden uzaklaştı. Çalışmak zorunda olduğumu biliyorsun, canım. Yalnızca üç saat. O sırada televizyonda Paul Nevvman'm çok güzel bir filmi var. O biterken ben de öğle yemeğini hazırlamak için dönmüş olacağım. Annesini televizyonun önüne oturttu. Yalnız kalmaktan nefret ediyorum, dedi annesi huysuzlaşarak. Diana bir mesleği ya da becerisi olmadığı için gündelikçi olarak çalışıyordu. Bu da ancak başlannı suyun üstünde tutmalarına yetiyordu ama Diana öğlenleri eve gelebiliyor ve annesi hasta olduğu zaman izin alabiliyordu. Uzun zamandır kendisi için üzülmez olmuştu. Ondan daha kötü durumda olan insanlar da vardı. Buna karşın, çaresizliğe kapıldığı anlar da oluyordu. Ama bunun nedeni parasızlık değil, annesinin durumuydu. Her şeyin üstünde, bir de Eden'in anılan vardı. Otobüsten Harrods'un önünde indi. Güzel Mercedes arabası çoktan gitmişti. Teyzesi Madge'nin ona verdiği eski Renault ise, yalnızca özel durumlarda kullanılıyordu. Diana, VValton Street'de o günkü ilk işine doğru yürümeye başladı. İşverenleri Amerikalıydı; rahat ve samimi insanlardı. Öğleden sonra ise Belgravia'da çalışacaktı.

34 İki aile de sık sık eğlence düzenliyorlardı ve Di-ana'dan akşamlan yardım etmesini istiyorlardı. Diana parti akşamlan çağrılan profesyonel şeflerden yemek pişirmeyi öğrenmişti. Hafta sonlarının büyük bir bölümünü de mutfakta geçirerek, bu becerisini epeyce geliştirmişti. Zaten odasına gidip kitap okumak istese, annesi peşinden geliyor ve konuşmak için ısrar ediyordu. Günlerim yalnız geçiyor. Hiç değilse sen benimle konuşabilirsin. Bu en sık yaptığı yakınmaydı. Evlerine gelen birkaç ziyaretçiden biri Madge teyzesiydi. Onlara parasal yardım yapmayı teklif etmişti ama Diana bu teklifin istemeyerek yapıldığını hissettiği için reddetmişti. Mrs. Farrovv'un arkadaşları ise, çok zaman önce ortadan kaybolmuşlardı. Dr. Lester bir cumartesi onları görmeye geldiğinde, Eve bir yardımcı göndermeleri için belediyeye başvuruda bulunmalısınız, diye tavsiye etti Ne işe yarayacak? diye Diana bunu gereksiz bulmuştu. Haftada iki kez gelip toz alacaklar. Toz almaktan kurtulursun. Ayrıca alışveriş de yaparlar. Diana başını salladı. Kısıtlı bir bütçeyle yaşarken alışverişi kendisinin yapması en iyisiydi. Yardım kabul etmeyen zor bir kızsın, dedi Dr. Lester Diana onu arabasına kadar geçirirken. Ama böyle yaşamaya devam edemezsin. Henüz yirmi beş yaşındasın, canım. Akşamları anneni bekleyecek birini getirtip, ara sıra dışarı çıkmalısın. Birçok arkadaşın vardı. Sonra Diana'nın yüzündeki ifadeyi görünce iç çekti. Arkadaşlarını kendi gururun yüzünden uzak tutmuyorsundur,umarım. Birkaçı sadece iyi gün dostu olabilir ama çoğunun seni kollarını açarak karşılayacaklarından eminim. Düşüneceğim, diye yalan söyledi Diana. Yine de doktor haklıydı. Hayat geçip gidiyordu. Annesi için bir bakıcı bulup daktilo öğrenmek üzere gece kurslarına yazılabilirdi. Kendisine bir gelecek hazırlamalı ve annesinin sağlık durumunu bir bahane olarak kullanmaktan artık vazgeçmeliydi. Ertesi sabah işe giderken bir otobüs durağında gözüne yakışıklı bir adamla sarmaş dolaş kumral bir kız takıldı. Kendi dünyalarında kaybolmuş oldukları belliydi ve Diana'nın aklına Eden'le yaşadığı ilk günler geldi. O zamanlar aşklarının her şeyi yeneceğine ve zamanla Eden'in ona uyacağına inanıyordu. Ne yazık ki, bu yüzden Eden'i kaybetmişti. Eden'in seviyesinin onunkinden daha yukarılarda olduğunu fark edememişti. Ama, Eden de tamamen suçsuz sayılmazdı. Kıskançlığı ve öfkesi Diana'nın bebeğini düşürmesine yol açmış, gemi yolculuğu için gösterdiği katı tutum evliliklerini koparmıştı. Çalıştığı eve gelince, Diana geçmişi geriye itip kapıyı açtı. Tam o sırada telefon çalmaya başlayınca koşup açtı. Arayan Jane'ydi. Seni evden aradım ama çıkmıştın, dedi arkadaşı. Uzun zamandır görüşmedik, seni özledim. Cumartesi günü bize gelmeye ne dersin? Birkaç arkadaş daha gelecek. Bir randevum var, diye yalan söyledi Diana. ^ Onu da getir. Erkek arkadaştır, umarım. Evet, ama bir konsere gideceğiz. Konserden sonra gelin. Eğer planladığı başka bir şey yoksa. Eğer gelemezseniz, önümüzdeki hafta Mor-ton'da öğle yemeği için buluşalım. Her zaman yaptığı gibi Jane'nin yemeğin parasını ödemekte ısrar edeceğini bildiği için, Diana bir bahane bulmak zorundaydı.

35 Önümüzdeki hafta öğlenleri çalışıyor olacağım, diye yeniden yalan söyledi. Ama sonraki hafta seni ararım. Aramazsan, ben seni ararım, diye ısrar etti Jane. Haftalardır beni atlatıyorsun ama daha fazla atlatmana izin vermeyeceğim. Jane gerçek bir dost olduğunu kanıtlamıştı. Bu yüzden, Diana telefonu kapatırken kendini suçlu hissediyordu. Ama artık aralarında ortak bir şey kalmamıştı. Geçmişte başlıca konuları giysiler, tatiller ve son moda restoranlar olurdu. Bunlar artık Diana'nın ilgilenebileceği şeyler değildi. Belki de fazla hassaslık gösteriyor ve Jane'nin yaşam tarzına uyamayacağı için endişelenmekle aptallık ediyordu. Önemli olan Jane'nin gösterdiği dostluk ve bağlılıktı. Daha fazla düşünmeden arkadaşının telefonunu çevirdi. Bir hata yaptım, Jane. Randevum cumartesi günü değilmiş. O gün serbestim. Sonra kendisini birden canlanmış hissederek mutfağa gidip ütüye başladı. Ütüleri yarıladığı sırada telefon yeniden çaldı. Arayan King College Hastanesinden bir hemşireydi. Miss Farrow? Evet. Diana telefonu sıktı. Annem mi? Ne yazık ki, öyle. Aşağı kattaki komşunuz düştüğünü duyup polis çağırmış. Durumu nasıl? Bir an önce gelseniz iyi olur, sanının. Diana ev sahibine hemen bir not bırakıp hastaneye gitmek üzere taksi çağırdı. Onu hastanenin girişinde karşılayan genç doktorun yüzüne baktığı anda, geç kalmış olduğunu anlamıştı. Kendine gelemedi, diye mınldandı doktor. E-ğer yanında olsaydınız hiçbir şey değişmezdi, inanın bana. Bu çok küçük bir teselliydi. Diana göz yaşlan içinde annesinin yatağının yanında oturup onun ince elini tuttu. Mrs. Farrovv ölmeyi ve kocasının yanına gitmeyi çok istemişti aslında. Şimdi mutlusun. Anne, dedi içinden Diana. Cenaze hazırlıklarında size yardım edecek birisi var mı? diye sordu hemşire. Hayır. Bazı akrabalarım var ama her şeyi kendim yapmayı tercih ederim. Tabii, Madge teyzesine haber vermek zorundaydı. Angela ve Markla birlikte başına toplanacaklarını düşününce Diana ürpererek onları aramak için akşama kadar beklemeye karar verdi. Eve gelip tek başına kaldığında, Kaybedecek başka bir şeyim kalmadı, diye fısıldadı etrafına bakınarak. Güçlü olmayı öğrendim, artık tek başıma yaşayabilirim. ON BİRİNCİ BÖLÜM Annesinin ölümü Diana'nın cenazeden sonraki haftalar içinde bir yalnızlık duygusuna kapılmasına yol açtı. Yüzü incelmiş, elmacık kemikleri fırlamış, gözleri çökmüştü. Biraz daha zayıflarsan, rüzgarda uçacaksın! dedi Jane bir akşam Diana'ya uğradığında. Neden birkaç hafta tatil yapmıyorsun? Birlikte İtalya'ya gideriz. Ben davet ediyorum, tabii. Teşekkür ederim, ama olmaz. Sen ve sahte gururun! Eğer... Bunun gururla ilgisi yok, dedi Diana, Jane'nin sözünü keserek. Aklımda birçok şey var. Ne gibi? Kararımı verince söyleyeceğim.

36 Hayır, şimdi söyleyeceksin. Ben de sana kendi fikrimi söyleyeceğim. Hadi, çıkar baklayı ağzından. Peki, biriktirdiğim parayla bilgisayar kurslarına gitmeyi düşünüyorum. Sonra bir temizlik şirketi kuracağım. Patronlarımın arkadaşları bana her zaman onlar için çalışacak birisini tanıyıp tanımadığımı soruyorlar, ya da beni ayartmaya çalışıyorlar. Bir talep olduğu kesin. Yüzlerce şirket var. Biliyorum. Ama ben bekarlara yönelmek istiyorum. Jane sırıttı. Hoşuma gitti, hoşuma gitti! Ne gibi servisler vereceksin? Ev işleri... sırıtma! Diana yediği sandviçi bitirip tabağını kenara itti. Uygun bir büronun kirası ve döşenmesi için paraya ihtiyacım olacak. Bankadan borç almaktansa, burayı satıp bir odaya çıkacağım. Bu sözler ona Eden'i hatırlatmıştı. O domuzu düşünmeyi bırak, dedi Jane Diana'-nın suskunlaştığını fark ederek. Daha sık dışarıya çıkar, eski arkadaşlarından uzaklaşmazsan, oyalanırsın. Hatta, bir başkasını bulur, onu unutursun. Önce, hayatımı bir düzene sokmak istiyorum. Doğru. Evlen! Diana güldü. Bağımsız olmak benim için daha önemli. Öyle hissediyorsan, bildiğin gibi yap. Üç aylık yoğun iş idaresi kursuna yazıldıktan sonra evini satışa çıkarıp çalıştığı işlerden ayrıldı. Bütün planlan başarıyla yürüyordu. Eve umduğundan daha yüksek bir fiyat verildi ve Diana gittiği okula yakın bir oda buldu. Kurs süresince başını kitaplarla bilgisayardan kaldırmadı. İyi bir adres istediği için uygun bir büro bulmak en büyük sorundu. Belgravia ya da Kensington'da kiralar astronomikti. O yüzden, King's Road'un diğer ucunda bir yer tutmak üzereyken, Hugo ona kendi bulunduğu binada uygun fiyatlı bir büro ayarladı. Daha iyi bir yerde yaşamanı isterdim, dedi Jane, Diana'yı akşam yemeğine çağırmak için geldiğinde. Böyle rutubetli bir yerde yaşıyor olman tüylerimi diken diken ediyor. Yıllardır ilk kez olarak bankada paran var. Buradan daha iyi bir yerde yaşayabilirsin. Diana başını salladı. İşim biraz yerine oturduktan sonra taşınacağım. Ama o zamana kadar paramı tutmayı tercih ederim. Eğer işler iyi gitmezse, altından kalkamayacağım bir masrafım olmasını istemiyorum. Haklısın. Ama yeterince kar etmeye başladığın anda, başının etini yerim, haberin olsun. Diana'nın bekarlar için kurduğu servis üç ay içinde hızla ilerledi. İyi elemanlar çalıştırdığı için onlara iyi para ödüyor ve müşterilerine de ona göre fiyat veriyordu. Güvenilir bir servis için gereken fiyatı ödemeye hazır kişiler her zaman vardı. Verdiği servisin kalitesini bozmamakta çok kararlı olduğu için elemanlardan biri hastalandığı ve başka birisini bulamadığı zaman yerini sık sık Diana'nın kendisi doldurmak zorunda kaldığı oluyordu. O yüzden, büroyu yalnız bırakmamak için bir sekreter aldı. Kathy Markham akıllı ve iyi bir sekreter olduğu için Diana kendini şirketi geliştirmeye verebiliyordu. Bir iş telefonunu bitirip kapattığı anda telefon yeniden çaldı. Diana? dedi Amerikan aksanıyla konuşan canlı bir ses. Evet? Sesi tanımayan Diana kaşlarını çattı. Kimsiniz? Claudia, geri zekalı! Claudia Andrevvs.

37 Diana şaşırmıştı. Claudia İsviçre'deki okulda en yakın sınıf arkadaşlarından biriydi. Okul bittikten sonra Amerika'ya geri dönmüştü. Daha sonra irtibatı kaybetmişler ve yıllardır birbirlerinden haber almamışlardı. Sesini duymak ne güzel, Claudia. Buraya ne zaman geldin ve beni nasıl bulabildin? Bir haftadır buradayım. Telefonunu bana Jane adında bir arkadaşın verdi. Onunla dun akşam bir partide tanıştık. Şansımı deneyip seni sordum. Geldiğim gün eski numarandan aradım ama seni tanımayan bir yabancı çıktı. Claudia'nın sesi alçaldı. Annenle baban için üzüldüm. Jane anlattı. Senin için çok korkunç olmuştur. SağoL dedi Diana. Bana kendinden söz et. Burada ne kadar kalacaksın? Sürekli kalacağımı umuyorum. Altı ay önce Chicago'da harika bir adamla tanıştım. İşini Ingiltere'ye uzatıyor. Ben de çalıştığım şirketten beni Londra şubesine tayin etmelerini istedim. Çok iyi bir düşünce! Claudia güldü. Mayfair'de bir apartman katında yaşıyorum... ve Senin de benimle kalmanı istiyorum. Şaka ediyorsun! Burada yığınla boş yerim varken, eşyalı bir odada yaşamana izin vereceğimi sanıyorsan, asıl sen şaka ediyorsun. Jane bunu sana söylememeliydi. Diana'nın kızdığı belli oluyordu. Ona kızma, dedi Claudia. İyi bir dost ve senin iyiliğini istiyor. Benimle oturman en iyisi olacak. Çok eğleneceğiz, Di. Evet de. Bu düşünce Diana'ya çekici gelmişti ama güçlükle elde ettiği bağımsızlığından vazgeçmek de istemiyordu. Hiç değilse, gelip birkaç ay kal. Eski günlerdeki gibi olacak. Rahatsız etmez miyim? Erkek arkadaşın varsa... Şu anda devamlı benimle kalmıyor. Kendisi İngiliz ama yıllardır Chicago'da yaşıyormuş. Londra'da kendine bir ev aldı. Burada daha çok kalmaya başladığı zaman düşünürüz. Şu ara benimle kalmakla bana iyilik edeceksin. Eden'e de. Yalnız kalırsam, yaramazlık yapacağımı sanıyor! Eden mi? Diana'nın bir an yüreği durur gibi oldu. Eden Morgan, iş adamı. Ne iş yapıyor? Portatif ev eşyaları. Amerika'da binlerce mağazası var. Anlıyorum. Diana rahatlayarak bir soluk aldı. Bir an kendi Eden'i sanmıştı. Sana dönelim, tatlım, diye devam etti Claudia. Bana taşınacaksın. Sahi, soyadın şimdi ne? Boşandıktan sonra kızlık soyadıma döndüm. Çok akıllıca. Hiç değilse, onu daha fazla hatırlamak zorunda kalmazsın! Onunla tanıştığın zaman burada olmadığıma üzülüyorum. Aşağılık birisini bir mil öteden anlarım. Aşağılık değildi, diye savundu Diana. Yalnızca, inatçı ve katıydı. Aptalmış da. Jane söyledi. Jane onu pek tanımazdı. Bağlılığını takdir ediyorum, Di, ama gerçekleri kabul et. Eden tek söz etmeden ortadan kaybolmuş.

38 Diana bir şey söylemedi. Claudia'nın hiçbir zaman parasız ama yardım kabul etmeyecek kadar gururlu bir adama aşık olmayacağını biliyordu. Ne zaman taşınırsın? diye sordu Claudia. Ne zaman istersin? Hemen! Beklemeye gerek yok. Diana o gün daha sonra dört bavuluyla birlikte arkadaşının GrosvenorScjııare'deki katına gitti. Kapıyı biraz tereddütle çalar çalmaz karşısında kızıl saçlı, Pnlnırm Picasso parfümü kokan Claudia'yı buldu. Claudia her zaman çekici bir kızdı ama artık daha da çarpıcı bir New York'lu olmuştu. Seni görmek çok güzel. Diana arkadaşına sarıldıktan sonra geri çekilip ona baktı. Müthiş görünüyorsun! Ben de senin için aynı şeyi söyleyebilmek isterdim. Claudia onu içeriye çekip kapıyı kapattı. Çok zayıf ve solgunsun. Dümdüz popomu kıskanıyorsun! Diana güldü. Solgunluğuma gelince...voguebu yılın modası olduğunu yazıyor. Claudia, Diana'yı modern eşyalarla döşenmiş, duvardan duvara halı kaplı salondan geçirip iki süit yatak odasının bulunduğu bölüme götürdü. Diana'nın odası Claudia'nmkinden biraz daha küçük, ama kendi yaşadığı odadan daha büyüktü. Duvarlarıyla tavanı ayna kaplı, jakuzili lüks banyoyu gördüğü anda arkadaşının teklifini kabul etmekten duyduğu buttin kuşkular kayboldu. Madame Victoria'nın evinde paylaştığımız odayı alt eder, diye şaka yaptı Claudia. Ailelerimizin ödediği parayı düşününce, kadının emekliliğini Mo-naco'da geçirdiğine şaşırmıyorum! Diana yerleştikten sonra, Claudia onu arkadaşlarıyla tanıştırmak istedi, ama Diana o gün dışarı çıkamayacak kadar yorgundu. İşi gün geçtikçe güçleniyor ve sürekli olarak yeni elemanlar alıyordu. Bu yüzden bütün günü görüşmeler ve eleman seçmekle geçtiği gibi akşamlan da yapılacak yığınla iş kalıyordu. Bu hızla devam edersen, çok yıpranacaksın, diye söylendi Claudia bir akşam Diana bir partiye gitmeyi reddedince. Biraz para yapıncaya kadar hızımı yavaşlata-mam. Hiç değilse, birkaç saat ayırıp kendine yeni elbiseler al, saçına yeni bir şekil verdir. Açıkçası, darmadağınık görünüyorsun. Diana şöminenin üstündeki aynada kendine baktı. Claudia'nın eleştirisi doğruydu. Sonunun zengin ve evde kalmış yaşlı bir kız olmasını istiyorsan, o başka, dedi Claudia. Ama yeniden evlenmek istiyorsan, çaba göstermek zorundasın. Kızlar yarış içinde. Hadi, üstünü değiştir. Bu gece benimle geliyorsun, tartışmayı bırak. Diana teslim olarak duş yapmak için odasına gitti. Giyindikten sonra aynaya gidip saçlarını kalın bir tutam halinde ördü ama şakaklarında birkaç tutam saçı serbest bıraktı. Hazırlanırken, Eden'in onu o haliyle görse ne diyeceğini düşünüyordu. Üzüntüyle dudağını ısırdı. Claudia'nın erkek arkadaşı keşke aynı adı taşıyor olmasaydı. Ne zaman adı geçse. Diana'nın aklına son gördüğü haliyle eski kocası geliyordu. Elleri titremeye başladığı için tek sıra inci kolyesini boynuna takmakta güçlük çekiyordu. Elinde sıktığı incilere baktı. Annesiyle babasından on sekizinci doğum günü armağanıydı. Diana kolyeyi para sıkıntısı çektikleri zaman satmak istemiş ama annesi engellemişti.

39 Parmaklarını üstünde dolaştırırken, incilerin gözyaşı anlamına geldiğini düşündü. Ama gözyaşları mutluluk için de dökülebjlirdi ve bir gün belki bu da olacaktı. Biraz sakinleştikten sonra kolyeyi boynuna taktı. Eski Diana'nın sonsuza kadar kaybolduğunu biliyordu. Teni hala yumuşak ve pürüzsüzdü ama yaşadıkları yüzünde izler bırakmıştı. Artık Eden'in seveceği gibi bir kadın oldum, diye geçirdi içinden. Ama geçmişi düşünmeyi bırakmazsa, geleceği de olamazdı. Kararlı bir tavırla çantasını alıp çıktı. Yarım saat sonra Diana partiye gittiğine pişman olmuştu ve bir saat sonra başının ağrıdığını söyleyerek ayrıldı. Eve dönünce sabahlığını giyip teybe bir kaset koydu. Beethoven'in notaları yükselmeye başlayınca, Eden'in onu bekletmiş olduğu konser aklına geldi. Ve hala onu düşünüyor olmasına sinirlenerek kalktı, kaseti Neil Diamond'un bir kasetiyle değiştirdi. O gece partide, artık hiçbir yere ait olmadığını anlamıştı. Ne geçmişini oluşturan o sıkıcı üst sınıf çevrelerine ne de Claudia'nın o hareketli kalabalığına aitti. Yeni arkadaşlar edinmeliydi. Parasal durumu henüz iyi değildi ama uygun bir evi olduğu zaman çevresini genişletmesi kolay olacaktı. Sonraki cumartesi günü Eden Morgan telefon edip Londra Havaalam'nda olduğunu ve bavulunu eve bırakır bırakmaz Claudia'ya geleceğini söyledi. Claudia havalara uçuyordu. Diana da arada çalı olmamak için dışarıya çıkacağını söyledi. Kibarlıketmeyi bırak! Onunla tanışmasını istiyorum. Burada içki içtikten sonra biz Eden'le yemeğe çıkarız, gece de ben ona giderim. Onu bir saate kadar göreceğime inanamıyorum! Çok yakışıklı, Di, kendini hazırla. Diana arkadaşının sevincini paylaşıyordu. Uzun yıllar görüşmemiş olmalarına karşın, son birkaç ay içinde Claudia ile okul günlerindeki samimiyetlerine kolayca geri dönmüşlerdi. Onun için gerçekten çıldırıyorum, diye devam etti Claudia. Tam istediğim gibi bir adam. Akıllı, esprili, tutkulu ve zengin! Üstünü değiştirip daha güzel bir şey giymen için beş mükemmel neden! Claudia gülerek odasına koştu. Diana da mutfağa gidip buzdolabında şampanya olup olmadığına baktı. Kristal kadehleri hazırladıktan sonra kendine biraz çeki düzen vermek için odasına gitti. Kapının zili çaldığında, Diana hala odasındaydı. Claudia'nın koşarak kapıya gittiğini duydu. Sonra uzun bir sessizlik oldu! Diana saatine baktı; yanlarına gitmeden önce onları bir süre bırakacaktı. Diana holden geçerken, arkadaşının mutluluğuyla kendi kasvetli geleceğini karşılaştırınca bir an kederlendi. Durup başını salladı. Bu karamsarca bir düşünceydi. Hala gençti ve önünde uzun yıllar vardı. Eski kocasının anısının bunu bozmasına izin vermeyecekti. Başını dikleştirip gülümseyerek kapıyı açtı. Ama Claudia'ya sıkıca sarılmış kendi Edenini gördüğü anda taş kesildi. ON İKİNCİ BÖLÜM Diana kollarını yavaşça Claudia'dan çeken Eden'in görünüşünü hayatı boyunca unutamayacağını biliyordu. Yüzünden kanın çekildiğini hissederken, Eden'in de yüzündeki kanın çekildiğini gördü.

40 Heyecan içindeki Claudia bir şey anlamamıştı. Gel, Diana, sözünü çok duyduğun adamla tanış! Diana konuşmaya çalıştı ama boğazı tıkanmıştı. Yalvarır gibi Eden'e baktı ama o da konuşmakta güçlük çekiyordu. Hey, neyiniz var? Claudia güldü. İkinizin de dili tutulmuş gibi. Birisi hakkında o kadar çok şey duyunca, dedi Diana boğuk bir sesle, onu... görmek biraz tuhaf geliyor. Ve hemen toparlanıp ekledi. Ben Diana Far-rovv. Tanıştığımıza sevindim. Siz tanışırken, diye Claudia araya girdi. Ben de şampanyayı getireyim. Eden ile yalnız kalınca Diana söyleyecek bir şey aradı ama bulamadı. Claudia'nın arkadaşı olduğunu bilmiyordum, dedi Eden. Özür dilerim. Ben de öyle. Diana bacakları titreyerek bir koltuğa gidip çökercesine oturdu. Eden Morgan'dan söz ettiği zaman sen olduğunu hiç anlamadım. Yoksa, kaçıp gider miydin? Diana bir yanıt vermedi. Soyadını neden değiştirdin? Uzun hikaye. Eğer... Claudia'nın şampanya şişesi ve kadehlerle geriye dönmesiyle Eden sustu ve şişeyi Claudia'dan alıp kadehleri doldurdu. Altı yıl içinde çok değişmişti. Daha deneyimli ve kibar görünüyordu. Üstündeki kusursuz takım elbise orantılı vücudunu daha da güçlü gösteriyordu. Kendinden emin bir havası vardı. Yıllar ona yaramıştı; canlılıkla parlayan yüzünde kırışıklık yoktu. Oysa, Claudia onun çok çalıştığını söylemişti. Dönüşüne, canım, dedi Claudia kadehini yanına oturan Eden'e doğru kaldırarak. Uzun kalmanı dilerim. Diana boğulur gibi olup bardağını indirirken Eden'le göz göze geldi. Diana bir yudum daha şampanya içerek rahatlamaya çalıştı. Portatif eşyalar satan mağazaların varmış. Diğer işlerin arasında. O bir dahi, dedi Claudia hayranlık dolu bakışlarla. Gus Morgan bunu fark edecek kadar akıllı olduğu için tannya şükür. Diana kaşını kaldırdı. Gus Morgan? Eden'e bu şansı veren işadamı, diye açıkladı Cla-mlı» Eden'i evlat... Diana'nın benim hikayemle ilgileneceğini sanmam, diyerek Eden onun sözünü kesti. Ama ilgileniyorum, dedi Diana. Başarı hikayelerine bayılırım. Hadi, anlatsana. Benim başarımla herkes senin kadar ilgilenmez, sevgilim, dedikten sonra bakışlarını Diana'ya çevirdi. Sen ne yapıyorsun? Diana kendi işini kurdu. Eden bir an Diana'nın gözlerine baktıktan sonra, Güzel, diye mırıldandı. Başarılı olacağını umarım. Şimdiden başarılıyım. Ne kadar zaman sonra sıkılıp vazgeçeceksin? Kolay kolay sıkılmam, diye karşılık verdi Diana. Bir şey... ya da birisi... ilgimi çekerse, sonuna kadar uğraşırım.

41 Hayret. Jet sosyetede böyle insanlar var mı? Hey! dedi Claudia. Ben de jet sosyetedenim. Sen istisnasın, diyerek Eden kanepeye oturdu. Diana da öyle. Sosyetik tavırlarıyla aksanma bakma. Son birkaç yıldır şansı çok kötü gitti ve bugünkü durumuna gelebilmek için kendini öldürürcesine çalıştı. Eden tek kaşını kaldırdı. Ailen yardım etmedi mi? Eden'in sorusundaki zalimlik Diana'nın sabrını taşırmıştı. Öldüler. Eden bir an şaşırdı. Özür dilerim. Bilmiyordum. Diana'nın babası Eden'in gidişinden birkaç hafta sonra ölmüştü ve bütün gazetelerde ölüm ilanı çıkmıştı. Onun öldüğünü nasıl bilmezdi? İnsanın sevdiği birisini kaybetmesi çok üzücü, diyerek yeniden konuştu Eden. Bu kez sesi yumuşaktı. Ama hayat zaman zaman acı da olsa devam ediyor. Arkasına yaslanıp kolunu arkaya doğru uzattı. Bunu yaparken ceketinin önü açılınca, Diana sağ tarafında E.M. harflerinin işli olduğunu gördü ve onun bir zamanlar eşyalarına isimlerinin baş harflerini yazdıranları ne kadar kınadığını anımsadı. Diana her şeyin tersine dönmüş olmasından öfke duyacağını sanırdı ama Eden'in elde etmek için çok çalıştığı başanya ulaşmış olmasından memnunluk duyuyordu. Eden hafifçe kaşlarını çatarak ensesini ovuştururken Diana'nın bakışları onun koyu renkli, dalgalı saçlarına çevrildi. O saçlara dokunmayı çok özlediğini hissedince, bakışlarını hemen kaçırdı. Bu kez de bakışları Eden'in ellerine takıldı ve o sert ellerin vücudunu ne kadar yumuşak dokunuşlarla okşadığını anımsadı. Artık ellerinde nasır yoktu ve o yumuşak eller başka bir vücudu okşuyordu. İçini bir acı sardı. Duygusal konuşmalara daldık, dedi Claudia ayağa kalkarak. Dönüşünü kutlamalıyız. Le Souff-le'de masa ayırttım, Eden. Gidip üstümü değiştireyim, yoksa geç kalacağız. Sen de bizimle gelsene, diye mırıldandı Eden yalnız kaldıkları zaman. Teklif ettiğin için çok sevimlisin, dedi Diana tatlı bir sesle. Ama üçüncü tekerlek olmak hoşuma gitmez. Zaten bir randevum var, diye yalan söyledi. Hala aynı kalabalığın içinde misin? diye sordu I ilen tepeden bakan bir tavırla. T abiih Evlenmediğine şaşırdım. Ben de aynı şeyi senin için söyleyebilirim. Çok işim var, diye karşılık verdi Eden. Ah, evet, mesleğin. Senin için her şeyden önce gelir. Sana hala tuhaf geliyor, değil mi? Beni hiçbir zaman anlamadın. Suçlu kocanın ağlayışı! Diana güldü. Bu kadar basmakalıp birisi olacağını ummazdım, Eden. Beni hayal kırıklığına uğrattın. Her zaman uğrattım. Doğru. Neyse ki, artık Claudia'nın eğlencesisin. Ne eğlencesi? diye sordu Claudia odaya girerken konuşmayı yarım duyarak. Uluslararası bir halkla ilişkiler uzmanı olman, dedi Diana. Eden işinde ne kadar iyi olduğunu anlatıyordu. Ve nasıl tanıştığımızı, diye ekledi Eden. Kelimenin tam anlamıyla beni şaşkına çevirdi. Claudia gülümseyerek Eden'e baktı. Dikkat et, Claudia. Arkadaşını utandırıyorsun.

42 Saçmalama, sevgilim, Diana kuşlarla arılar hakkında her şeyi biliyor! Sen de yemeği dışarıda mı yiyeceksin? diye sordu Eden, Claudia ceketini almaya gidince. Hayır, burada yiyeceğim. Hiç değilse, bu yalan değildi. Şampanya kaldı mı? diye sordu, başı dönmeye başlamasına karşın. Eden'in başka bir kadınla olan ilişkisine karşı kayıtsız kalmaya çalışmak giderek zorlaşıyordu. Daha önce bir şeyler yesen daha iyi olmaz mı? İçkiye alışkınım. Diana kadehini uzatınca'eden doldurdu. Eskiden içmezdin. Uzun zaman önceydi. Altı buçuk yıl önce. Mullu yıl dönümü, sevgilim! diye alay etti Diana. Kadehini kaldırdı, ama eli titreyince Eden uzanıp kadehi aldı. Göründüğün kadar kayıtsız değilsin, dedi alçak sesle. Seni görmek bana o zamanlar ne kadar aptal olduğumu hatırlattı. Bir konuda haklıydın, Eden. Evlenmek için çok gençtim. Bugün tanışmış olsaydık başarılı olur muyduk diye merak ediyorum? dedi Eden düşünceli bir ifadeyle. Sanmam. Diana'nın sesi sakindi. Hala eski arkadaşlarımla birlikteyim ve senin hoşlanmadığın şeyleri yapmaktan hoşlanıyorum. Ama artık zengin bir adam olduğun için belki sen de aynı şeylerden hoşla-nıyorsundur? Bir noktaya kadar, evet. Ama senin arkadaşlar dediğin o aptal kalabalığın içinde hiçbir zaman rahat olamam. Diana arkadaşlarının çoğuna artık eski değeri vermediğini söylese, kendini onun kollarına atıp bağışlamasını istese, Eden'in ne yapacağını merak ediyordu. Bağışlar mıydı? Ama bağışlanmayı istemesi gereken Eden'di. Seni yalnız görmek isterim, dedi Eden birden. Neden? Birbirimize söyleyecek hiçbir şeyimiz yok. Eski günlerin hatırına. Seni yakında ararım. Diana hayır diyemeden, Claudia geri gelmişti. Diana yalnız kalınca odasına gitti ve içi birbiriyle çelişen duygularla çalkalanarak yatağın üstüne çöktü. Diana bu duruma dayanabilmek için ne yapacaktı? Tek bir şeyden emindi: Orada yaşamaya devam edemezdi. Gerçeği arkadaşına yalnız oldukları zaman anlatmaya karar verdi. Bundan sonra, başını yastığa gömerek uyumaya çalıştı. Ama Edenin hayali daha da güçlenirken Di-ana'yı eski aşk duyguları sardı. Ancak, Eden onu unutmuştu. Claudia'nın ilişkileri hakkında anlattığı şeyleri düşünmemcyc çalışarak yataktan kalktı ve kahve yapmak için mutfağa gitti. Kapıda bir tıkırtı duyduğu zaman Diana yatakta, ama uyanıktı. Bir dakika sonra Claudia parmaklarının ucuna basarak odasına girdi ve fısıltıyla Diana'ya seslendi. Uyanığım dedi Diana gece lambasını yakarak. Saatin henüz on olduğunu görünce şaşırmıştı. Ne kötü, dedi Claudia yüzünü buruşturarak yatağa otururken. Eden yorgundu, erken uyumak istedi.

43 Şaşırtıcı değil. Saat farkının etkisi. Diana diplomatik davranarak daha fazla bir şey söylemedi. Ondan hoşlanmadın galiba, diye devam etti Claudia. Sana bir şey... Diana her şeyi itiraf etmenin eşi-gindeyken sustu. Eden'in ona bir şey anlatmamış olduğu belliydi ve Diana'nın anlattığını duyunca olay yaratmak istediğini, hatta kıskançlık yaptığını düşünebilirdi. Ne diyordun? diye sordu Claudia. Hiçbir şey. Uykun yoksa, biraz çene çalmak ister misin? Sana onun soyadını neden değiştirdiğini anlatacaktım. Diana, Claudia sanki bir yabancıdan söz ediyormuş gibi nasıl dinleyebilirdi? Panik içinde bir an düşündü. Ama merakı üstün gelerek başını salladı. Uykum vok. Evet, asıl adı Eden Brooke. Bir kilisenin önünde terk edildiği zaman kundağında bu isim yazıyormuş. Claudia ayaklarını altında toplayarak yerleşti. Annesiyle babasının kim olduğunu hiçbir zaman bilmemiş ve bir öksüzler yurdunda büyümüş. Gus Mor-gan'la tanıştığı zaman gece okulunda okuyup bir benzin istasyonunda çalışıyormuş. Eden'i benzinci olarak düşünebiliyor musun? Gülümsedi. Onu o zaman görmüş olmayı isterdim. Diana kendini zor tutuyordu. Neyse, Gus Morgan istasyona lastiğini tamir ettirmek için gelmiş ve Eden'den hoşlanmış. Onu kendisiyle çalışması için Amerika'ya davet etmiş ama Eden mağaza idareciliğinden anlamadığını ve ilgisini çekmediğini söyleyerek reddetmiş. Ama birkaç ay sonra fikrini değiştirip teklifi kabul etmiş. Diana'nın neden olduğunu sormasına gerek yoktu. Ayrılmaları için başka bir ülkeye gidip yeni bir hayat kurmaktan daha iyi bir yol olabilir miydi? Adını da Amerikalının gururunu okşamak için değiştirmiş olmalıydı. Ama bu Diana'nın tanıdığı eski Eden'in yapacağı bir şey değildi. Gus'un ona bir işverenden çok bir baba gibi davrandığını her zaman söyler, diye devam etti Claudia. Onun için canını dişine takarak çalışmasının sebebi de, sanıyorum, bu. İki-yıldan daha kısa bir zaman içinde, Eden karı üç katma çıkarmış ve genel müdür olmuş. Sonra, on sekiz ay önce Gus ölünce her şeyi ona bırakmış. Eden'i oğlu gibi görüyor ve bir gün Morgan adını alacağını umuyormuş. Avukat bunu söylediği zaman Eden çok üzüldüğünü anlatmıştı. Neden? Çünkü Gus hayattayken böyle bir istekte bulunmamış. Oysa onun adını taşımaktan gurur duyacağını söylüyor. Gus onu bir aileye ait hissettiren tek kişi olmuş. Diana gözlerini kırpıştırdı. İşte, hikaye bu, dedi Claudia esneyerek kapıya doğru giderken. Hoş değil mi? Hoş, diye tekrarladı Diana. Eden'in Morgan adını bir yarar elde etmek için aldığını sanmakla ne kadar yanılmıştı. Oysa Eden gerçekleri bilmeden onu eleştirince Diana ne kadar üzülürdü. Şimdi aynı şeyi kendisi de yapmıştı. Eden Claudia'ya kendini bir aile gibi yakın gördüğü tek kişinin Gus Morgan olduğunu söylemişti. Eden'in annesiyle babasına karşı bir sevgi duymadığını biliyordu ama onu yok sayması Diana'ya acı verdi. Eden için hiçbir şey ifade etmemiş miydi? ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Diana ertesi sabah iş yerine gittiğinde sekreterini telaş içinde buldu.

44 Acil bir durum var dedi Kathy. HMrs. Barnes arayıp on gün gelemeyeceğini söyledi... küçük oğlu hastaymış. Oysa acil olarak yardıma ihtiyacı olan bir müşteriyle görüşmeye gidecekti. Lovvson Endüstri A.Ş.'-nin başkanı. Herkes acele yardım istiyor, diye homurdandı Diana. Şikayet etme! Güçlenmemizin sebebi bu. Ben de bitkinlikten sinir krizlerine doğru gidiyorum! Marla'yla temas kurmaya çalışacağım. Filipinli Marla en değerli elemanlarından biriydi. Hayır, arama. Bu ay beş kere boşluğumuzu doldurdu, dinlenmeye ihtiyacı var. Ben giderim. Senin de dinlenmeye ihtiyacın var. Doğru. Ama ben patronum ve sorumluluk taşıyorum. Ayrıntıları ver. Kathy başını defterine eğdi. Regent's Park'a bakan bir çatı katı. Bütün işi ve yemeği yapacak bir gündelikçi aranıyor. Beyimiz çok titiz olduğu için elemanın çok iyi olması gerekiyor; ama para mesele değil. Mrs. Barnes bu işe zaten uygun değilmiş' dedi Diana düşünceli bir ifadeyle. Senin yaptığın da çılgınlık! İşi geri çevirmek daha büyük çılgınlık olur. Diana sekreterinin yüzündeki ifadeyi görünce elinde olmadan güldü. Bu işi kurmadan önce, beş yıl gündelikçilik yaptım, şimdi birkaç hafta çalışmak beni öldürmez. Sen de burayı idare etmekte oldukça beceriklisin. Yine de... Kathy başını salladı. Taksi çağırayım mı? Dışarıda bulurum. Jane'yi arayıp yemeğe gidemeyeceğimi söyle. Müşterinin adı neydi? dive seslendi antreden. Gordon Cutler. Çok kibar bir aksam var ve çok sevimli. Yerinde olsam, ona patron olduğumu söylemezdim. Kıt elemanla çalıştığımızı düşünmesin. İyi bir düşünce. Böyle devam edersen, bir şube açıp başına seni koyacağım. Diana'nın gittiği adres çok modern bir semtteydi. Zile bir erkek sesi cevap verdi. Kapı açıldıktan sonra Diana üniformalı bir kapıcının dikkatli bakışları altında içeriye girdi. Çatı katına çıkan asansör İkincisi, dedi kapıcı. Birkaç saniye sonra Diana on dördüncü kata çıkmıştı. Yerler siyah beyaz mermerdi ve duvarlarda Pi-casso'nun erken dönemlerine ait çeşitli tabloları asılıydı. En büyük tablonun önünde tertemiz giyimli, otuz yaşlarında bir adam durmuş şaşkınlıkla Diana'ya bakıyordu. Diana bunun sebebini anlıyordu. İşe giderken, normal olarak bir etekle bluz giyerdi, ama o gün Jane ile yemeğe çıkacağı için en şık kıyafetlerinden birini giymişti. Adam yaklaşıp elini uzattı. HBen Cordon Cutler. Ya siz? Diana Farrovv. Diana şirketin kartını uzatınca, adam kartı alıp gülümsedi. Gülümserken daha genç ve sevimli görünüyordu. İnce, uzun ve yakışıklı bir adamdı. Aristokrat bir Ingilizdi. Ve gözleri olağanüstü çekiciydi. Mükemmel. Pişireceğiniz şeyler mümkün olduğunca sebze ve beyaz et ağırlıklı olmalı. Sorun değil. Burada yemek yiyeceğiniz zaman haber verin, ben... Hayır, hayır! Sizi yanılttım. Burada ben yaşamıyorum, MissFarrovv. Ortağım yaşıyor. Anlıyorum. Diana aptallık ettiğini düşünerek kendine kızdı. Bana etrafı gezdirebilir misiniz? diye sordu.

45 Ev Diana'nın tahmin ettiğinden de lüks, ve bir sanatçının düşlerini süsleyecek nitelikteydi. Üç önemli Renoir, bir Monet ve Alman empresyonistlerinden Emil Nolde, Kandinsky, August Macke ve Klee'nin tabloları vardı. Oturma odası el dokuması kalın halılarla yumuşatılmıştı. Modern mobilyalar İtalyan yapımıydı. Diana'nın kısaca göz attığı süit yatak odaları da aynı zevkle dekore edilmişti ve sade bir şıklık vardı. Mutfaktaki en son elektronik aletler, görüş açısına göre, bir insanın düşü ya da kabusu olabilirdi. Diana etrafını inceledikçe, bu evin sahibini memnun edebilmek için çok özel birisini bulması gerektiğini daha iyi anlıyordu. Bu işte uzun zamandır mı çalışıyorsunuz? diye sordu Cordon Cutler. Birkaç yıldır dedi Diana adamın gösterdiği koltuğa otururken. Sağ tarafındaki duvardan duvara uzanan sürme cam kapıdan Regent's Park'a bakan rengarenk çatı bahçesi görünüyordu. Bahçede bir de havuz vardı. Diana'nın bakışları bronz bir kuş heykeline takıldı. Yoksa bir yaprak mıydı? Brancusi, dedi adam. Hoşunuza gitti mi? Çok. Ama ne olduğunu tam anlayamadım. Kuş. Gerçi, ne fark eder? Önemli olan verdiği zevk. İncelemeden bakın. iyi bir öneri, dedi Diana gülümseyerek. Teşekkür ederim. Bana teşekkür etmeyin. Patronum öyle söylüyor. Zevkli bir adam diye mırıldandı Diana etrafına bakınarak. Çok güzel bir sanat koleksiyonu var. Miras kaldı. Benim babam da porselen kuşlar topluyor ama benim zevkime uygun değil. Diana gülmeye başladı. Ama adamın ona hayranlıkla baktığını fark edince, oraya gezmeye gelmediğini anımsayarak kendini toparladı. Gordon Cutler de onun rahatsızlığını hissetmiş gibi iş konusuna döndü. Evi kusursuz bir düzen içinde tutmanız, alışverişi yapıp yemeği pişirmeniz gerekiyor. İşlerin aksamadan yürümesi için yardımcı tutabilirsiniz. Büyük partiler verildiği zaman dışarıdan ziyafet ve eğlence düzenleyen kuruluşları çağırabilirsiniz. Güzel. Patron evde yemek yediği zaman sade yiyecekler ister. Haftalık menüyü size sekreterim ya da ben vereceğiz. Diana gülmemek için kendini tutarak gülümsedi. Neye gülümsediğinizi öğrenebilir miyim? Diana dürüst olmaya karar verdi. Geçen karamsar yıllar içinde kendini çok tutmuştu, ama artık o da bir patrondu. Patronumla konuşmama izin verilip verilmeyeceğini merak ediyordum yalnızca. Şaşkınlık dolu bir sessizlikten sonra, adam gülmeye başladı. Patron hakkında size yanlış bir izlenim verdiğim anlaşılıyor. Ama her şeyi onun istediği gibi yürütmek istediğim için titizlik yapıyorum. Öyleyse, çok zor bir insan.^gerçeği bilmek isterim, Mr. Cutler. Önem verdiği birkaç kurala uyulduğu sürece son derece rahattır. Bu kuralların en önemlisi, bu evin o yurt dışındayken bile yaşanan bir yer olarak tutulmasıdır. Bunun anlamı, salonlarda

46 ve ana yatak odasında çiçekler, yatağının başucunda meyve ve her zaman dolu bir buzdolabı olacak demek. Bu israf değil mi? İsraf ya da değil, istediği bu. Bugün başlamamı ister misin? diye sordu Diana. Hayır. Öğleden sonfcı mutfaktaki birkaç dolap değiştirilecek. Ama bugünün ücretini alacaksınız. Gerek yok. Şirketinizin öyle düşüneceğini sanmam! Zamanınızı alarak başka işe gitmenize engel oldum. Lütfen, laturayı gönderin. Yanındaki sehpadan bir deste anahtar aldı. Bunlar evin anahtarları. Hepsi işaretli. Saat kaçta başlayacağım? Yedi buçukta. Patron kahvaltısını tam sekizde ister. Ne yer? diye sordu Diana gülümseyerek. Yumurtayla domuz pastırması, ya da tütsülü balık... İskoçya'dan getirtiyoruz. Daha önce de, taze sıkılmış meyve suyuyla lapa ve kızarmış ekmek yer. O kadar erken başlayacağıma göre, akşam yemeğinin servisi için kalamam; mikrodalgada ısıtmak üzere hazır bırakırım. Diana kaşlarını çattı. Doğrusu, evde yaşayan bir kahya tutsanız sizin için daha iyi olur. Akşamları kalmanız gerekmez. Sadece burada bir yemek verildiği zaman... o da genellikle ayda bir kere olur... dışarıdan istediğiniz kadar eleman getirtebilirsiniz. Çoğu günler işinizi bitirir bitirmez çıkabilirsiniz. Sizi kontrol etmeyiz ve haftada beş günlük üc ret öderiz. Çok cömert, dedi Diana. Şirketimizi ilanlardan mı duydunuz? Hayır, bir arkadaştan... Tony Garner. Övmekten göklere çıkardı. Diana'nın buna memnun olduğunu Gordon Cut-ler fark etmişti. Gururlu görünüşünüzden iyi bir patronunuz olduğu belli, dedi adam. Bir evi kusursuzca yönetmek çok güzel bi r şey. Ama sizv. Benim gibi hoş bir kızın böyle bir iş yapıyor olması mı?p diye sordu Diana. Yaptığım işte züppece takıntılarım yoktur. Kendimi bunlardan uzun zaman önce kurtardım. Sanki daha ivi günler geçirmiş gibi konuşuyorsunuz, diye karşılık verdi Mr. Cutler. Merakımı çekiyorsunuz, Miss Farrovv. Sıradan birisiyim, dedi Diana gerçeği saklayarak. Ve beni Diana diye çağırın, lütten. Sen de beni Gordon diye çağırırsan. Başını sallama; züppece takıntılarım yoktur demiştin. Hiçbir şeyi kaçırmıyorsun! Pekala... Gordon. Diana kalkıp kapıya doğru yürürken, Gordon Cutler de onu geçirmek için kalktı. Bir akşam benimle birlikte yemek yemeni isterim, dedi. Nişanlı filan değilsin, değil mi? Hayır, değilim, dedi Diana. Ama şirkette çalışanların müşterilerle yakınlık kurması yasaktır. İkimiz de aynı patrona çalışırken ben nasıl müşteri olabilirim? Bu bir bakıma doğru. O zaman, benimle yemek yiyeceksin? Neden olmasın, diye düşündü. Hayatının geri kalanını Adam için ağlayarak geçirmek niyetinde değildi. Hoşuma gider. Bu akşam?

47 Her zaman bu kadar aceleci misin? Kazanılacak ödül değerse. Özür dilerim... şey... öyle demek istemedim... bir yerde öyle, ama... hay al-lah! İyice karıştırdım, öyle değil mi? Çok... ama bağışlıyorum! Ve bu akşam boşum. Harika. Nerede oturuyorsun, seni alırım. Diana ona Grosvenor Square'deki adresi verirken Cordon'un kalem tutan elinin biran durduğunu gördü. Geçici olarak bir kız arkadaşımda kalıyorum, diye açıkladı. Evimi sattım ve henüz yeni bir ev bulamadım. Gordon başını salladı. Seni saat sekizde alırım. Yemekte bir tercihin var mı? Yok. Ama saati yedi buçuk yapalım mı? Erken yemeyi tercih ederim. Diana bu isteğinin tuhaf kaçmadığını umarak sıcak bir gülümsemeyle baktı. Saat sekizde Claudia'yı alacak olan Edenle karşılaşmak istemiyordu. Sorun değil, dedi Gordon. Seni daha erken göreceğim demektir.! Diana kararlaştırdıkları saatten çok daha önce hazırlanıp Gordon Cutler'i apartmanın girişinde beklemeye başladı. Onun Jaguar arabasından indiğini görür görmez, cam kapıyı açıp hızla basamakları indi. Park yeri bulacağından emin olmadığım için aşağıda bekledim1 dedi bahane olarak. Çok düşüncelisin. Yemek yerlerken ortak birçok arkadaşları olduğunu anladılar. Daha önce tanışmamış olmamız şaşırtıcı, dedi Gordon. Nerelerde saklanıyordun? Saklanmıyordum, diye karşılık verdi Diana. Çalışıyordum. Eğlenmek için çok az zamanım vardı. Bizim için de öyle olmaz, umarım. Diana birşeyler mırıldanınca Gordon konuyu daha fazla kurcalamadı. Bu da Diana'nın ondan daha çok hoşlanmasına yol açtı. Jane onu tanıyınca kesinlikle beğenecekti. Saat on bir buçukta Gordon, Diana'yı eve götürdü. Umarım, hafta sonu boşsundur. Cumartesi akşamı görüşebiliriz. Neden gündüz buluşmuyoruz? VVilthshire'ye öğle yemeğine davetliyim, birlikte gidebiliriz. Diana tereddüde düştü. O günü ev aramakla geçirmeyi planlamıştı ama Londra dışına çıkmak çok daha çekici geldi. Birçok emlakçı pazar günleri de açık olduğu için, o işi pazara bırakabilirdi. Bir gün dumandan uzaklaşmak hoşuma gider, dedi. İyi. Uzanıp Diana'nın yanağını hafifçe öptü. Claudia eve döndüğünde, Diana banyoda makyajını temizliyordu. Hafta sonunda Eden'le tatile gidiyorum, dedi Diana'ya. Diana'nın keyifli havası ani bir kıskançlık dalgasıyla kayboldu, ama sesini kontrol edebilmeyi başardı. Birkaç sakin gün sana iyi gelecek. Sakin mi? Onu iyi tanıyorsam, mümkün değil! Yatakta dinamit gibidir. Kendi sevişmelerini anımsayan Diana, Claudia'-nın abartmadığını biliyordu. Evliliklerinin en kötü günlerinde bile Eden'in ateşi hiç dinmemişti. Dışarı çıkacağını söyleyen notunu buldum. Seni beş dakikayla kaçırmış olmalıyım. Neler yaptın, bakalım? İyiydi. Çok iyiydi, gerçekte. Birlikte çıktığım...

48 Claudia'nın esnemesi üzerine susup diş fırçasına uzandı. Diana o gece iyi uyuyamadı. Ertesi sabah altı buçukta kalktığında kendini yorgun hissediyordu. Arabasına binerken Gordon'un o gün ondan hoşlanmayacağını düşündü. Çünkü rengi çok soluktu. Neyse ki, giyeceği önlük pembe beyaz çizgiliydi ve hayalet gibi görünmesini biraz önleyecekti. Gordon apartmanın altında iki arabalık park yeri olduğunu ve Diana'nın oraya park edebileceğini söylemişti. Boş olan yere park ederken, yan taraftaki gri renkli, son model Rolls Bentley'e hayranlıkla baktı. Eve girince doğruca mutfağa gitti. Dolaplar Ro-senthal porselenleri, YVaterford cam eşyaları ve her çeşit mutfak gereciyle doluydu. Yalnızca buzdolabı boştu. Üç kapılı buzdolabında yalnızca bir kutu Süt ve bir kase elma vardı. Diana daha sonra çıkıp büyük bir alışveriş yapacaktı. Kahvaltı için, aldıklarıyla idare edebilirdi. Kahveyi hazırladıktan sonra lapayı pişirmeye koyuldu. Yan taraftaki yemek odasına gidip masayı kurmadan önce makineye üç dilim ekmek koydu. Yemek odasının bir duvarı baştan başa aynayla kaplıydı ve uzun bir masanın etrafına on dokuzuncu yüzyıl neoklasik iskemleler yerleştirilmişti. Portakal suyu sıkmak için mutfağa döndüğünde, o evde yaşayan adamı tanımak için büyük bir merak duyuyordu. Gordon'a göre, evdeki tabloların çoğu Mr. Lovvson'a miras kalmıştı. Anlaşılan, işine arkasında milyonlarla başlamıştı. Bu da büyük bir avantajdı, tabii! Saatine bakınca, sekize iki dakika olduğunu gördü. Portakal suyuyla lapayı masaya götürdü. Sonra yumurtalı pastırmayı pişirmek üzere mutfağa döndü. Yumurta almak için buzdolabını açınca gözüne elmalar takıldı. Bir tane de elma alıp buzdolabını kapatırken, bakışları siyah bornozlu, geniş omuzlu adama takıldı. Elmayla yumurtalar cansızlaşmış elinden yere düşerken, Diana şaşkınlık içinde karşısındaki yüze bakıyordu. Sen burada ne arıyorsun? diye sordu Eden. ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Diana'yla Eden birbirlerine bakarlarken, kimin daha çok şaşırdığını söylemek güçtü. Diana yerin yarılıp onu yutmasını diliyordu. Eden parlayan gözlerle Diana'yı tepeden tırnağa inceliyor,sıkıca geriye bağlanmış saçlarına, pembe beyaz çizgili önlüğüne, düz pabuçlarına bakıyordu. Yeni kahyanın sen olduğunu söyleme bana? dedi inanamayarak. Yalnızca geçici olarak. Kurslarda artık yemek yakmasını öğrettiklerini bilmiyordum! Diana bu sözlere çok öfkelenmişti ama belli etmemek için elinden geleni yapıyordu. O uzun zaman önceydi.. o zamandan beri çok şey öğrendim. Umarım, öyledir... öğreneceğin çok şey vardı. Eden'in saçları duştan hala nemli ve dağınıktı. O haliyle daha genç görünüyor ve Diana'nın yüreğini hoplatıyordu. O bir zamanlar evli olduğu, birlikte yattığı, seviştiği adamdı. Diana ellerini onun saçlarında dolaştırmak, kendini onun kaslı vücuduna yaslamak için büyük bir istek duyuyordu. Hvyenin altından bulduğu bir bezle eğilip yerdeki yumurtaları temizledikten sonra ellerini yıkadı. Eden'in her hareketini izlediğinin farkındaydı ve buna rağmen sakin davranabilmesine şaşırıyordu.

49 Claudia bir iş kurduğunu söylemişti. dedi Eden. Ama 'gündelikçi' olarak çalışmanı pek anlayamadım. Ev işleri servisi veren bir şirketim var diye karşılık verdi Diana. Burada olmamın tek sebebi, iyi eleman eksikliği çekmemiz. Neyse ki, bana uzun süre katlanmak zorunda kalmayacaksın. Uygun bir eleman bulur bulmaz ayrılacağım. Burada olman beni rahatsız etmez. Ama senin için rahatsız edici olabilir. Hayır, olmaz, diye yalan söyledi Diana. Yaptığım işe karşı takıntılarım yoktur. Dürüst ve iyi gelir getiren bir iş. Değişen yalnızca sen değilsin, Eden. Ben de değiştim. Eden hafifçe güldü. Ben fazla değişmedim... yalnızca para sahibi oldum. Diana buzdolabına gitti. Bir mi, iki mi yumurta? İki lütfen, az pişmiş ve üç dilim kızarmış ekmek. Portakal suyuyla lapa yemek odasında. Yumurtayla pastırmayı da beş dakika içinde getiririm. Mutfakta yemek hoşuma gidiyor. Eden mutfak taburelerinden birine otururken bornozu hafifçe açılıp çıplak bacaklarını ortaya çıkardı. Diana onun bornozun altında tamamen çıplak olup olmadığını merak ederek lapayla portakal suyunu getirmek için yemek odasına gitti. Eden lapayı yerken de, pastırmayla yumurtayı pişirip önüne koydu. Güzele benziyor, dedi Eden. Neden sen de yemiyorsun? Diana'nın ilk dürtüsü reddetmek oldu ama onunla Claudia hakkında konuşmak istiyordu ve bu ideal bir fırsattı. Karşısındaki tabureye oturup kendine bir fincan kahve doldurdu. Lden ekmek tabağını ona doğru uzattı ama Diana başını salladı. Aç değilim. Eden'e o kadar yakın otururken, on dokunmak, öpmek, vücudunu vücudunda hissetmek için o kadar büyük bir özlem duyarken nasıl yemek yiyebilirdi? Burasının senin evin olduğunu bilseydim, gelmezdim, diye söze başladı Diana. Sekreterim yalnızca şirketinin adını verdi. Gordon ise, senden yalnızca 'patron' diye söz ediyordu. Gordon mu? Bu ne samimiyet? Diana onu kışkırtmış olmasına sevinmişti. Birçok erkek arkadaşımla aynı okula gitmiş. İyi bir çocuk, dedi Eden kahvesini bitirip ayağa kalkarken. Senin de tahmin edeceğin gibi, sıradan bir yardımcı değil. Babası Lord Cutler. Gordon yalnızca büyük bir servetin mirasçısı değil, aynı zamanda da bir unvan sahibi. Annenle babanın tam senin için istedikleri gibi birisi! Eğer benim istediğim bu olsaydı, serıitıle evlen-mezdim, dedi Diana. Aşk evliliğine inanıyordum ve bu inancım değişmedi. Ama şartların değişti. Zengin bir aileye sahip olunca aşk evliliği yapmak kolay. Diana'nın elini alıp parmağını teninde, kısa ve boyasız tırnaklarında dolaştırdı. Kendi işine sahip olabilirsin ama fazla kazanmıyorsun. Bir adım geri çekilip Diana'yı inceledi. Önlük güzel ve sana yakışıyor, ama elbisen pek şık sayılmaz. Diana kızardı. İş yaparken şık giyinecek değilim! Eden soğuk bir ifadeyle gülümsedi. Son olarak ne zaman yeni bir elbise aldın, Di? Şirketim henüzçok yenl Şimdilik bütün kazancımı reklama yatırıyorum, diye karşılık verdi Diana. Bir yıl sonra, işe kendim gitmek zorunda kalmayacağımı umuyorum. Eski günlerin hatırına, sana faizsiz borç vermekten mutluluk duyacağımı bilmeni isterim, diye önerdi Eden. Çeyrek milyon çok işime yarardı, dedi Diana.

50 Ciddiysen, sorun değil. Değilim. Ama teklifine teşekkür ederim. Diana masayı toplamaya başladı. Zaman senin için her şeyi değiştirdi, Eden, ama başarılı olmanda yeteneğin kadar Gus Morgan'ın da payı olduğundan eminim. İnkar edecek değilim. Gus dizginleri bana verdi, ben de karı bir yılda üç katına çıkardım. Okulunu bitirmediğin için pişman değil misin? Artık değilim. Kaç tane mağazan var? Binden fazla. Burada da büyük bir mağazalar zinciri aldık. Claudia bunu sana söylemedi mi? diye sordu alaycı bir ifadeyle. Senin ne kadar harika bir insan olduğunu anlatmaktan fırsat bulamadı, dedi Diana. Abartıyor. Biliyorum. Aşık kadınlar genellikle kendilerini aldatırlar. Eden güldü. Kötü bir günündesin galiba. Kabahat, uykusuz geçen gecelerde. Eden'in gözleri kısıldı. Beni yeniden görmek seni rahatsız mı ediyor? Hiç de değil. Ama Claudia'ya karşı dürüst olmalıyız. Senin daha önce evlenmiş olduğundan hiç söz etmedi ve ben de... Boşandığımı biliyor... gizlemedim... ama eski karımı ona hiç anlatmadım. Seninle olan evliliğimiz hayatımın üzerinde durmak istemediğim bir bölümü, dedi Eden. Bizden hiç kimseye bahsetmedin mi? Yalnızca, Gus Morgan'a. Eden Diana'ya yaklaştı. Hafifçe tıraş losyonu kokuyordu ama eski kullandığı koku değildi. Daha topraksı, daha çekici bir kokuydu. Diana ondan uzaklaşmak için masayı silmeye gitti. Senin eski kocam olduğunu öğrenince, Clau-dia'nın yıkılmayacağını umarım. Diana omuzunun üzerinden Eden'e bir bakış attı. Onu başımdan atmakla iyi ettiğimi düşünüyor. Eğer her şeyi benden dinleseydi, farklı düşünürdü. Evet, anlatmak için şimdi bir şansın var! Bunun gerekli olduğunu sanmıyorum. Diana bulaşığı yıkamaya başlayınca, Eden kapıya doğru yürüdü. Onunla bu akşam konuşacağım. Ne kadar erken bilirse, o kadar iyi. Kapıda bir an durdu. Akşam yemeği hazırlama. Dışarıda olacağım. Diana başını sallayarak tavayı yıkamaya devam ederken, Claudia'yı gece orada, Eden'in yatağında, onun kollarında düşündü. Bunu düşünmek büyük bir acı veriyordu. Eden üstüne kusursuzca oturan gri bir takım elbise ve beyaz ipek gömlekle mutfağa geri döndüğünde, Diana hala tavayı yıkıyordu. Biraz para bırakıyorum. Elindeki bir deste elli Sterliııg'i mutlak masasının üstüne koydu. Önümüzdeki haftadan sonra, ihtiyacın olduğu zaman para için sekreterim Mrs. Evans71 ara. Hesaplan her hafta mı, yoksa her ay mı görmek istersin? Hiç görmek istemiyorum. O işle Mrs. Evans ilgileniyor. Bir şey daha var. Hafta sonu için de yemek istemiyorum. Şehir dışında olacağım. Biliyorum, demek Diana'nın dilinin ucuna kadar geldi ama bir şey söylemedi. Sadece Eden çıkıp gidince rahatlayarak içini çekti.

51 Ağlamak üzereydi ama gururu engelliyordu. Onun için yeteri kadar gözyaşı dökmüştü. Oturma odalarını süpürüp toz aldı, yerdeki mermerleri kuru bir bezle sildi. Sonra derin bir soluk alarak Eden'in yatak odasına doğru yürümeye başladı. Önceki gün orası Diana için bir yabancının yatak * odasıydı ama o gün kocasının... hayır eski kocasının... uyuduğu, düş gördüğü, Claudia ile seviştiği yerdi. Dudağını ısırdı. Bu rastlantı çok büyük bir şanssızlıktı. Eğer bir hafta içinde uygun birisini bulamazsa, Filipinli kızı oraya koyup kendisi onun işini almaya karar verdi. Bu kararı vermek onu biraz rahatlatmıştı, ama Eden'in yatak odasına adımını attığı anda yeniden karamsarlaştı. Sanki bir mıknatısmış gibi kocaman yatağa doğru çekilerek üstüne çöktü. Yüreği hızla çarpıyordu ve Eden'in yastığı üstünde dolaştırdığı parmakları titriyordu. Bir hıçkırıkla yastığı kapıp göğsüne bastırdı. Kendini kontrol altına alıncaya kadar uzun bir süre geçti. Ağlamak onu biraz rahatlatmıştı. Yatağı yapıp odayla banyoyu toplarken, artık bir heyecan duymuyordu... artık Eden onun için bir yabancıydı. Di-ana'nm evlenmiş olduğu Eden gitmiş yerine başarısından şımarmış bir erkek gelmişti. Eden Diana'ya nasıl davranacağında kararsız görünüyordu. Ama bu da şaşınlacak bir şey değildi çünkü ikisi de değişmişti. Ama mutlu musun, Eden? dedi yüksek sesle. Başarı sana zenginlik kadar mutluluk da getirdi mi? Diana bu sorunun yanıtını bilmek için çok şey verirdi. ON BEŞİNCİ BÖLÜM Odasının kapısı hızla açılınca, Diana uykusundan uyanıp hemen başucundaki lambayı yaktı. Cla-udia gözleri parlayarak ayakucunda duruyordu. Eden'in eski kocan olduğunu bana söylememekle nasıl bir oyun oynadın? Eden sözünü tutmuştu. Diana ona evliliklerinden ne kadar söz edeceğini sormadığına pişman oldu. Beni budala yerine koydun. Özür dilerim. Yanlış olduğunu biliyordum, ama... ama o kadar şok olmuştum ki, doğru düşünemedim. Seni üzmek istemedim ve... Şimdi öğrenmek beni daha az mı üzdü sanıyorsun? Eski kocan hakkında söylediklerimi düşündükçe... Onu çok insafsızca eleştirdiğini sana söylemiştim, diye anımsattı Diana. Claudia kendini bir iskemleye attı. Eden bütün suçu üstüne alıyor. Diana şaşırmıştı. Eden'in o sabahki halinden böyle söyleyeceğini hiç um m azdı. Sana karşı çok katı olduğunu ve on dokuz yaşında. şımarık ve saf bir kıza hoşgörü göstermediğini söylüyor diye devam etti Claudia. Ondan hoşlandığın için gurur duymuş ve seni çılgın gibi istemiş. Ama hata yaptığını anladığı zaman, her şeyi bırakıp kaçmış. Bunun en iyisi olacağını, çünkü onun için ne kadar kötü düşünürsen, o kadar çabuk unutacağına kendini inandırmış. Diana bunları dinlerken içinden, böylece vicdanını mı rahatlatıyor, diye düşündü. Yatmaya gidiyorum dedi Claudia. Bu geceyi geride bırakmak istiyorum. Diana, ben de öyle, diye düşündü. Ama önünde uykusuz bir gece daha olduğunu biliyordu.

52 Cumartesi sabahı hava güneşli ve ılıktı. Gor-don'u arayıp çok işi olduğunu söyleyerek şehir dışına çıkma teklifini geri çevirmeyi düşündü. Bu yalan sayılmazdı çünkü bürosunda birçok iş onu bekliyordu. Ama gönülsüzlüğüne asıl neden Eden'in hayatına düşürdüğü gölgeydi. Duştan çıkıp kurulanırken, gözünün önüne Cor-don'un neşeli, sıcacık hali geldi. Sabahlığını giyip mutfağa inerken, Claudia'nın odasından duş sesi geliyordu. Birkaç dakika sonra bir fincan koyu kahveyle Claudia'nın odasına gitti. Nasıl tahmin ettin? diye bağırdı Claudia kahveyi alıp yudumlarken. Havluya sarınmış olan Claudia'nın teninde su damlacıkları parlıyordu. İslak kızıl saçlarıyla, hayat dolu ve dinamik görünüşüyle tam Eden'e uygundu. Diana onların birbirlerine neden aşık olduklarını anlıyordu. Dün gece, diye söze başladı Claudia. Öyle sert davrandığım için özür dilerim. Ama Eden senin eski karın olduğunu söyleyince çok şaşırdım. Bana hemen anlatmamış olman beni hala rahatsız ediyor Onun anlatmasının daha doğru olacağını düşündüm. Anlattı da. Evet. Claudia düşünceli bir ifadeyle Diana'ya baktı. Beni bıraktıktan sonra onun ne yaptığı hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Benim için artık bitmiş bir şey. Buna memnun oldum. Ama öyle dahi olsa... Claudia dolabının içinden küçük bir seyahat çantası çıkarıp yatağın üstüne koydu. Bunu söylemek hoşuma gitmiyor, ama taşınsan belki daha iyi olur. Eğer... eğer Eden gece burada kalırsa tuhaf olabilir. Anlıyorsun, değil mi? Ben de taşınmayı düşünüyordum zaten. Kirana yardım etmekten mutluluk duyacağım, dedi Claudia duyduğu suçluluk hissini azaltmaya çalışarak. İşin daha iyiye gittiği zaman geri ödersin. Diana gülmemeye çalıştı. Herkes ona para vermek ister olmuştu birden! Teşekkür ederim ama idare edebilirim. Claudia siyah bir dantel gecelik alıp üstüne tuttu. Eğer bu Eden'i çıldırtmazsa, ne çıldırtır bilmem, diye mırıldandı keyifle. Seninle evliyken seksi iç çamaşırları hoşuna gider miydi? Bu o anda sorulacak bir soru değildi ve Claudia'-nın bunu Eden'Ie olan ilişkisinin yakınlığını göstermek için sorduğundan Diana emindi. Sanırım, yıllar önce zevkleri fazla olgunlaşmış değildi, diye mırıldandı. Eden'i o zamanlar heyecanlandırmak için böyle hilelere başvurmaya gerek olmadığını, bir bakışın, bir dokunuşun yeterli olduğunu söylemekiçin duyduğu isteği bastırmaya çalıştı. O çocuğu, GordonTı ne zaman göreceksin? diye sordu Claudia eşyalarını yerleştirmeye devam ederek. Bugün. Şehir dışındaki arkadaşlarına gideceğiz. Benim elbiselerimden birini giymek istersen, çekinme. Diana başını salladı. Sen benden çok uzunsun, üstüme uymaz! Ama teklifin için teşekkür ederim. Hem dün öğleden sonra yeni bir kıyafet aldım... bir de eşarp. Ooo! Bu savurganlığa sebep ne? Ya da kim diyelim? Eden mi? Diana kendini o anda tekmeleyebilirdi. Ama Eden'in evinde çalışıyor olduğunu Claudia'ya nasılsa söylemek zorunda kalacaktı. Durumu biraz düzeltebilmek için her şeyi anlattı. Şaşırtıcıydı ama Claudia bozulmamıştı. Hayat çok ilginç, öyle değil mi? Eden'le ayrıldığın zaman bir gün onun ev işlerini yapacağın hiç aklına gelmemiştir! Claudia birden elini ağzına

53 kapattı. Ne patavatsız bir eşeğim. Yanına gelip Diana'nın elini tuttu. Özür dilerim,beni bağışla. Boşver, üstünde durmayalım. Peki. Claudia ona sarıldı. En iyi arkadaşlarımdan birisin; aramıza hiçbir şeyin girmesini istemem. Ben de istemem. Öyleyse, girmesine izin vermeyeceğiz. Claudia eşyalarını yerleştirmeyi bitirdi. O adama aşık olsan ne harika olur, öyle değil mi? Onunla yalnızca bir kere çıktım. Bir kere de yetebilir. Eden beni Four Season'da bir başkasıyla yemek yerken gördüğü anda aşık oldu Diana odasına dönerken, Eden'in peşinden kendisinin koştuğunu, ona yalvardığını düşünüyordu. eden zaten Claudia'ya evliliklerini öylesine anlatmıştı. Diana'yla hamile olduğu için evlenmiş ve Diana bebeği kaybettikten sonra Eden evliliklerini yürütmek için çaba göstermekten vazgeçmişti. Bu kadar basitti. Basit ve acıydı. Claudia Eden'le birlikte çıkıncaya kadar Diana odasında kaldı. Onların birlikte iki gün, özellikle de iki gece geçireceklerini bilmek içine bir bıçak gibi saplanıyordu. Eğer hemen uygun bir ev bulamazsa, pahalı olmasına karşın bir otele gitmeye karar verdi. Kendi huzuru için Eden ve çevresindeki herkesten uzak durması şarttı. Bu Claudia ve Gordon'la olan arkadaşlığını bitirmek anlamına gelse dahi, öyle yapacaktı. Bir süre sonra Londra dışına doğru yola çıkarlarken Gordon neşeyle bir şeyler anlatıp Diana'yı eğlendirmeye başlamıştı. Giderek gevşediğini hisseden Diana da neşelenip konuşmaya başladı. Ama Eden'in ona bir şeyler söyleyip söylemediğini merak ediyordu. Belli etmeden Gordon'a baktı. Spor giysiler içinde daha genç görünüyordu. O çocuksu hali Diana'ya çok çekici geliyordu. Mr. Morgan onu n eski karısı olduğumu sana söyledi mi? diye sordu Diana. Bu konu nasılsa ortaya çıkacağına göre, ne kadar erken konuşulursa o kadar iyi olacaktı. Evet. Gordon'un direksiyondaki elleri kasıldı ama sesi sakindi. Ne tuhaf bir rastlantı, öyle değil mi? Evet, dedi Diana. Bugünii iptal etmediğine şaşırdım! Arabanın hızı birden yavaşladı. Bu pek hoş bir yorum değil. Seni görmekten vazgeçmektense, işimden ayrılırım. Diana bir an tereddüt ettikten sonra sordu. Daha önce Edenin evlenmiş olduğunu biliyor muydun? Evet. Ama tek anlattığı, evliliğin yürümediği oldu. Bir yere kadar doğru. Tabii, başka şeyler de vardı. Sebepler beni ilgilendirmiyor, dedi Gordon. İlgilendiğim senin bugünkü kişiliğin. Senden çok hoşlanıyorum, Diana. Seni ilk tanıdığım anda hoşlandım. Eğer başka bir yerde çalışmamı istersen, söyle. Buna hakkım yok. İstemem de. Bu seninle ikinci çıkışım ve seninle... Arkadaşız, diye sözünü kesti Gordon. Diana'-nın gerginleştiğini fark ederek kolunu okşadı. Sana bir şey söylemem gerek. Yalnızca arkadaşlarımı görmeye gitmiyoruz. Evleri satılık ve Eden ilgileniyor. Öğle yemeğinde bir araya gelip konuşacaklar.

54 Diana dehşete düşmüştü ve konuşamıyordu. Bu bir yerde iyiydi, çünkü konuşabilse Gordon'dan onu hemen eve götürmesini isteyecekti. Bu da Eden'e karşı olan duygularını ele verecekti. Benimle gelmeni istediğim zaman, diye devam etti Gordon. Ederc'le bir ilişkin olduğundan haberim yoktu. Peki sonra, Eden'in onunla aynı yerde bulunmamdan hoşlanmayacağını düşünmedin mi? I den, insanlar dürüst olduğu sürece, ne iş yaptıklarına önem vermez. Züppe bir adam değildir. Gordon arabayı yeniden yavaşlattı. Kim olduğunu öğrendiğim zaman seni neredeyse arıyordum ama Eden'in konuşmasından ikinizin de birbirinizle karşılaşmayı önemsemeyeceğiniz izlenimini edindim. Claudia öyle düşünmeyebilir, dedi Diana sesinin sakin çıkmasına şaşırarak. Onu tanıyorsun, sanırım. Evet. Eden söyleyinceye kadar onun evinde kaldığını bilmiyordum. Kendime bir yer buluncaya kadar. Yarın arayaca-gım. Yardım edebilir miyim? Yarın boşum. Sıkıcı bir iş. Nasıl istersen. Diana ona gülümsedi. Gordon'la birlikte kendini rahat hissediyordu. Oysa, Eden'in yanında kendini her zaman sinirli ve yetersiz hissetmişti. Yalnızca yatakta eşit ve tutkulu olurlar, sınır tanımazlardı. Bu köy, dedi Gordon Diana'nın düşüncelerini bölerek. Bence İngiltere'deki en şirin köylerden biri. Diana rahatlayarak dikkatini damları sazdan küçük evlere çevirdi. Taştan küçük bir kilisenin çan kulesi göğe doğru yükseliyor, çocukların oynadığı yemyeşil kırların üstüne söğüt ağaçlarının gölgeleri düşüyordu. Eden'in almayı düşündüğü evi gördüğü zaman, Diana şaşırdı. Çünkü bir çayırın ortasında yer alan son derece sade, tuğladan, üç katlı bir kır eviydi. Ve onun Bentley arabasını garaj yolunda görünce, Diana'nın yüreği hızla çarpmaya başladı. Gor-don'un arkasından eve girerken, odaların Country Lfe dergisinin sayfalarından fırlamışa benzediğini fark elti. Rahat kanepeler, üstleri çanaklar içinde çiçeklerle dolu oymalı sehpalar vardı. Otuz yaşlarındaki ev sahipleri Lucy ve Simon Goodall büyük terasta, bir hamakta yan yana oturan Eden ve Claudia ile konuşuyorlardı. Diana arkadaşına baktığı anda pek memnun olmadığını anladı. Ama Claudia kendini toplayıp gülümsemeyi becerdi. Biz içkiye başladık, dedi Lucy Goodall. Siz ne alacaksınız? Şarap mı, yoksa daha kuvvetli bir şey mi? Ben viskiyle buz alırım, Diana için de beyaz şarap. Sert içkiden hoşlanmıyor, dedi Gordon, Di-ana'yı dirseğinden hafifçe tutarak küçük bir kanepeye doğru götürürken. Diana, Gordon'un öyle sahiplenir gibi davranmasına memnun olmuştu. Oturup şarabını yudumlardan, elinde olmadan ev sahipleriyle konuşan Eden'e baktı. Saçını kestirmiş, gömleğinin kollarını sıvamıştı. Üstünde bej rengi bir pantolon vardı. Rahatça arkasına yaslanmış otururken, oradaki diğer iki adamı gölgede bırakan güçlü bir havası vardı. Yemekten sonra size etrafı gezdireceğim, dedi Lucy. Eden evi ilk kez görecek. Amerika'ya gönderdiğimiz fotoğraflardan eve aşık olmuş.

55 Ne kadar ilginç. Diana Eden'e döndü. Londra'dan buraya taşınmayı mı düşünüyorsun? Londra'daki evi bırakmayacağım, sormak istediğin buysa, diye karşılık verdi Eden ve Lucy ile Si-mon'a dondu. Diana Londra'nın en iyi temizlik şirketlerinden birine sahip. Ve benim evimin idaresini kendi üstüne alma kibarlığını gösterdi. Lucy, Diana'ya doğru eğildi. Burada da bir şube açsan, işe boğulursun. Pek sanmam. Biz yalnızca bekarlara hizmet veriyoruz. Bu da, evlenmeyi düşünen bekarların bir kez daha düşünmeleri için yeterli bir sebep! dedi Eden gülerek. Herkes gülerken Diana elinde kadehiyle ayağa kalkıp terasın diğer ucunda yatan av köpeğine doğru yürüdü. Eden'in kibar tavırları, rahat konuşmaları Diana'ya o eski huysuz, kavgaya hazır adamdan ne kadar farklı olduğunu gösteriyor ve ondan ayrılmakla neler kaybetmiş olduğunu anımsatıyordu. Köpek sevdiğini bilmiyordum. Diana başını kaldırınca Eden'in yanında durduğunu gördü. Çocukluğumdan beri bir köpeğim olmasını isterdim ama annemin her çeşit kürke karşı alerjisi vardı. Taşındığın zaman alabilirsin. Claudia, Grosve-nor Square'den ayrılacağını söyledi. Köpek kabul edilen bir yer bulabilirsem. Sıkı ararsan bulursun. Bu daha çok bir cep meselesi. Cep mi? Diana öfkeyle doğruldu. Benim cebimden söz ediyorum, Eden. Yoksa senin de öyle günlerin olduğunu unuttun mu? Parayasıkışık olmadığını söyleyen sen değil miydin? Elimdeki paranın çoğunu reklama yatırdığımı sana söylemiştim. Bunun için çok tazla para gerekmez ve... Evimizin satışından elimde hiçbir şey kalmadı. Evinizin? Eden gözlerini kıstı. Birisiyle birliktemi yaşıyordun? Geçen altı yıl içinde başına neler gelmiş olduğundan Eden'in gerçekten hiç haberi yoktu. Oysa, Diana onun Amerika'da olmasına karşın gazetelerden her şeyi öğrenmiş olduğunu düşünmüştü. Annemle birlikte yaşıyordum. Ah, evet, senin ne kadar hayırlı bir evlat olduğunu unuttum. Diana öfkelendi. Bana sözünü geçiremediğin için hala kızgınsın. Köpek alması gereken sensin, Eden. Böyİece, sana kör gibi boyun eğen bir varlığa sahip olursun! Diana köpeğe eğilip yeniden okşamaya başladı. Eli t itriyordu ve köpek bunun farkına varmış gibi başını kaldırıp kolunu yalamaya başladı. Diana gözlerine yaşlar dolduğunu hissederek başını iyice eğdi. Baban ne zaman öldü? diye sordu Eden. Gemideyken. O kadar çabuk? Evet. Onu Avustralya'da gömdük. Sonra geri döndün? Diana biran duraksadı. Sonunda. Bu ne demek?

56 Annem yeniden kötüleştiği için birkaç ay orada kalmamız gerekti. Sonra? Sonra dönüp evi sattık ve daha küçük bir yere taşındık. Ayrıldığımız zaman annenle baban, iki milyon S terlin g değerinde bir evde oturuyorlardı ve tanrı bilir bankada ne kadar paraları vardı! Ne oldu? Bana doğruyu söyle! Nasılsın? diye bağırdı Diana. Oh olsun demen için mi? Benim için böyle mi düşünüyorsun? Diana bir şey söylemeden köpeği okşamaya devam etti. Bana çok kızgın olduğunu anlıyorum, dedi Eden alçak bir sesle. Ama seni bıraktığım zaman, bunun ikimiz için de en iyisi olacağını hissediyordum. Haklıydın. Büyük bir çaba harcayarak bakışlarını Eden'e kaldırdı. Beni bıraktıktan sonra başıma neler geldiği neden seni böyle birdenbire ilgilendirir oldu? Meraktan diyelim. Bu sözcük Diana'nın içine bir bıçak gibi saplandı. Soğuk ve duygudan yoksundu. Ayağa kalkıp taş korkuluğun yanına gitti ve bakışlarını karşıda uzanan yeşilliğe doğru dikti. Sonra ifadesiz bir sesle geçen yılları kısaca anlatmaya başladı. Ama onunla temasa geçmek için yaptığı çabalardan hiç söz etmedi. Merakını giderdiğime göre, diyerek sözlerini bitirdi. Geçmişten bir daha söz etmeyeceğini umarım. Tek bir şey daha söyleyeceğim. Eden o kadar yakınındaydı ki, Diana onun ılık soluğunu kulağında hissediyordu. Eğer benimle temasa geçseydin, sana yardım etmek için elimden gelen her şeyi yapardım. Hiç aklıma gelmedi, diye yalan söyledi Diana. Hey,ikiniz! Claudia onlara sesleniyordu. Yemeğe oturuyoruz. Geliyoruz, dedi Diana ve içeri doğru yürümeye başladı. ON ALTINCI BOLUM Harika bir şarapla birlikte yenen yemek keyifliydi, ama Eden'in tam karşısında oturan Diana huzursuzdu. Eden ise, son derece rahat görünüyordu ve bu Diana'yı daha da sinirlendiriyordu. Lucy kahvelerini içmek için terasa dönerlerken, Geceyi burada geçirmenizi isterdim, dedi. Teklifin için teşekkürler, diye karşılık verdi Eden. Ama Claudia'yla Daleham Park'ta yer ayırttık. Onlarla rekabet edemeyiz, dedi Lucy gülümseyerek. İngiltere'nin en iyi kır otellerinden biridir. Diana'yla Gordon'a baktı. Ya sizi ikna edebilir miyim? Gordon, Diana'ya baktı. Bugün olmaz, sanırım, diye mırıldandı Diana. Yarın işim var. Yazık, dedi Simon. Ama belki Eden'le Claudia yarınki ava katılırlar.? Kanlı sporlara karşıyım. dedi Adam. Anlaşamadığımız tek şey bu, dedi Claudia gülümseyerek. Ona tilkilerin zararlı hayvanlar olduklarını. öldürülmeleri gerektiğini söyleyip duruyorum a ma ikna edemiyorum. Evi dolaşmaya çıktıklarında, saat üç buçuk olmuş tıı. Sekiz yatak odasının hepsinde de banyo vardı. Kocaman mutfağı modernleştirmek için paradan hiç ka-çınılmamıştı.

57 Mrs. Craham satışa dahil değil! diye şaka yaptı Lucy elini yaşlı aşçının koluna koyarak. Simon eğer ikimiz arasında tercih yapmak zorunda kalsa, benden ayrılmayı tercih edeceğini söylüyor! Buna hepsi güldüler ve erkekler iş konuşmak için terasa dönerlerken, kadınlarda dışarıya çıktılar. Ahırlardan başka bir tenis kortu, saunası ve barı olan üstü kapalı bir yüzme havuzu vardı. Yüzmek isterseniz, su ılık, dedi Lucy. Çok isterim, dedi Diana. Biraz yüzmek onu canlandıracaktı. Ama mayom yok. Sorun değil. Kabinelerden birindeki dolapta her ölçüde mayo var. Sen ne dersin, Claudia? Kendimi çok tembel hissediyorum. O zaman, ben de seninle kalırım. Sabah yüzdüm. Diana yalnız kaldığına sevinerek mayo bulmak için kabineye gitti. Mayoların hepsi tek parça ve aynı modeldi, yalnızca renkleri farklıydı. Sarılı mavili birini seçip giydiğinde mayo incecik vücuduna kılıf gibi oturdu. Eden'in orada olup onu görememesi yazıktı. Diana aklından geçen bu düşünceden rahatsızlık duyarak suya daldı. Diana iyi bir yüzücüydü ve suyu teninde hissetmek ona her zaman çok hoş gelirdi. Bir süre yüzdükten sonra Eden'in havuzun kenarında onu seyrediyor olduğunu gördü. Sana katılmamın sakıncası var mı? dive seslendi ve Diana'dân bir yanıt beklemeden üstünü değiştirmeye gitti. Birkaç dakika sonra üstünde küçük bir mayoyla geri döndü. Vücudu hiç değişmemişti; omuzlan geniş, beli dar, bacakları ince, uzun ve kaslıydı. Suya atlayıp Diana'ya doğru yüzdü. Herkes ata binmeye gitti, dedi. Belki onlara katılmak istersin diye, Lucy misafir odalarından birine senin için pantolonla bir kazak bıraktı. Yüzmeye devam edeceğim, dedi Diana. Daha dinlendirici. Yarışmadığın için öyle geliyor. Karşı uca kadar yanşmaya ne dersin? Gücüm var mı bilmem? Altı kere gidip geldim. Sana avans veririm. Diana kabul edip hızla yüzmeye başladı ama Eden'in güçlü kulaçlarıyla yarışmasına imkan yoktu. Keşke bir bahse tutuşsaydık, diye şaka yaptı Eden. Diana havuzun kenarına doğru yüzerken, Kings-leigh hakkında bir karar verdin mi? diye sordu ve havuzun kenarına çıkıp oturdu. Evet. Satın alıyorum. Diana gözünde Claudia'yı orada yaşarken canlandırmaya çalıştı. Claudia bir şehir kızıydı ve kırsal bölgede uzun süre yaşamaktan hoşlanacağını hiç sanmıyordu. Ama oturmayacağım, dedi Eden sanki Diana'-nın ne düşündüğünü anlamış gibi. Şirket için alıyorum. Lucy ile Simon şaşıracak. Evi oturmak için almak istediğini sanıyorlar. Beni bir köylü olarak düşünebiliyor musun? diye sordu Eden. Seni nasıl düşüneceğimi bilmiyorum, diye karşılık verdi Diana. Değişmişsin. Böyle bir yerde yaşayacak kadar değil. Burası avlanmaktan ve silah kullanmaktan hoşlananlara göre bir yer. Diana onun yanında daha fazla oturursa, duygularını ele vermekten korkarak yeniden suya atladı. Bir kez daha karşıya kadar yüzdükten sonra giyineceğim.

58 Ben de. Eden, bu kez de, ondan hızlı yüzerek kenara çıktı ve elini Diana'ya uzattı. Eden'in Diana'nın yüreği hızla çarpmaya başlamıştı. Göğüsleri sanki Eden okşuyormuş gibi ürperiyor, bütün vücudu uyanıyordu. Bacaklarının arasında bir ihtiras yanarken, Diana o adama karşı zayıflığına ve onun çekiciliğine lanet etti. Çabucak oradan uzaklaşmaya çalışırken, Eden onu tutup sıkıca kendine çekti. Gitme, dedi boğuk bir sesle. Beni yeniden gördüğün andan beri benimle sevişmek istiyorsun. Sen delisin! Sana sarılmak, içinde olmak için deliriyorum. İkimiz de istiyoruz, Di. Neden istemiyormuş gibi davranıyorsun? Diana,Claudiayüzünden, diyemeden Eden'in ağzı dudaklarını kavradı. Tatlı cadım,diye jısıldadı dudaklarına doğru. Beni yedi yıl önce büyüledin, hala bozamıyorum. Diana'nın ona karşı koyacak gücü yoktu. Altı yıl boyunca bunu bekledikten sonra nasıl karşı koyabilirdi? Dudakları aralanırken sıkıca Eden'e sarıldı. Eden dudaklarını dudaklarından ayırmadan Diana'yı kucağına alıp kabineye doğru yürüdü. Kapı arkalarından kapanırken Eden onu bıraktı. Sonra yere havluları serip onu kendine çekti. Vahşice bir açlık içinde birbirlerine sarıldılar. Duydukları ihtiras yepyeni ve eskisinden çok daha yoğundu. Birbirlerine doyarmyorlardı. 'Tanrım, seni istiyorum! diye bağırdı Eden Di-ana'run üstüne çıkarken. Diana mutluluk içinde bir çığlık attı. Eden içindeydi ve geçmişin yalnızlığı ve boşluğu artık sona ermişti. Sonunda gerçeğe döndükleri zaman Diana başını onun göğsüne dayamış uzanıyorlardı. Uzaktan sesler duyulunca, Diana korkuyla doğruldu. Büyüleyicisin, dedi Eden. Beni tam olarak tatmin eden tek kadın sensin. Diana aynı şeyi söyleyemezdi, çünkü başka hiçbir erkekle yatmamıştı. Eden ayağa kalkarken Diana sevişmenin bir erkek için her zaman aşk anlamına gelmediğini düşündü. Eden için de, o yarım saatlik sevişmenin nedeni yalnızca ihtirastı. Bunun aksini düşünmek budalalık olurdu. Onu arzulamış ve onunla sevişmişti. Diana da karşı çıkmamıştı ve bundan pişmanlık duymuyordu. Adeti henüz sona erdiği için hamile kalma ihtimali de yoktu. Çözlerine yaşlar dolmaya başladı. Eden'in çocuğunu doğurmak onu ne kadar mutlu ederdi. Bana kızmadın, değil mi? diye sordu Eden yumuşak bir sesle. Kızmaya hakkım yok. Seni durdurmaya çalışmadım. Durduramazdın. Hala aklımı başımdan alıyorsun. Ben de aynı şeyi söyleyebilirim. Diana kendini zorlayarak gülümsedi. Noel Covvard'ın oyunundaki karakterlere benziyoruz. Evet. Ve şu anda ara vermek için perdeler indi. Eden perdelerin yeniden kalkacağını mı düşünüyordu? Diana kendinden tiksindi. Ara değil, dedi gözlerini Eden'den kaçırarak. Kalkıp bir havluya sarındı. Bu son sahneydi, Eden. Ovun bitti. Her zaman yarın vardır. Diana ona baktı. Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun? Cinsel bakımdan birbirimize uygun olduğumuzu mıı? Her zaman öyleydik, gittiğin son geceye kadar! Ama ikimizin de bildiği gibi, insan yalnızca cinsellik üzerine bir şey kuramaz. Sonra büyük bir çaba harcayarak

59 Eden'in yanından geçip dışarıya çıktı. Bitişikteki kabineye girdiğinde bir yaprak gibi titreyerek sıraya çoktu. Orada ne kadar kaldığını bilmiyordu. Gücünü toplayıp giyindikten sonra eve döndüğünde Eden oradaydı. Diana görünüşünün nasıl olduğunu merak ediyordu. Derin bir soluk alarak terasa çıktı. Yüzmek hoşuna gitti mi? diye sordu Claudia. Hamakta Eden'e sokulmuş oturuyordu. Evet, ama çok yoruldum. Bir spor kulübüne katıl-sam iyi olacak. Konuşma bir süre sağlık üzerinde dolaştıktan sonra Eden ayağa kalkıp Claudia'yı da çekti. Artık gitmemiz gerek, dedi Lucy ile Simon'a. Rezervasyonumuzun iptal edilmesini istemem. Bakışları bir an Diana'ya çevrildi ama bir şey söylemedi. Gordon da ayağa kalkınca, Lucy başını salladı. Siz acele etmeyin. Akşam yemeği neredeyse hazır. Bu Diana'nın hoşuna gitmemişti, çünkü yalnız kalıp olanları düşünmek istiyordu. Oysa, her şeyi unutması daha iyi olmaz mıydı? Gordon onu Grosvenor Square'deki apartmanın önünde bıraktığında gece yarısını geçmişti. Çok güzel bir gündü, teşekkür ederim, dedi Diana. Gordon onu belinden tutup kendine çekti. Onu öperken Diana'nın içinde Eden'e karşı hissettikleri daha da büyüyerek Gordon'a karşılık vermesini imkânsızlaştırdı. Bunu Gordon da fark etmişti. Yorgunsun. Çok, dedi Diana onu kırmadığını umarak. Önümüzdeki hafta seni görebilir miyim? Çarşamba? Ne zaman taşınacağıma bağlı. Bir an önce buradan ayrılmak istiyorum. Claudia'yla bir sorun mu var? Pek sayılmaz. Ama zor oluyor... ikimiz için de. Beni salı günü ararsan ne gün boş olacağım belli olur. Gordon bir şey söyleyecekmiş gibi bir an Diana'ya baktıktan sonra elini yanağına dokundurup gitti. Diana'nın ertesi gün onunla buluşmayı istemeyeceğini hissetmişti. Diana Claudia'yı ve o lanet olasıca siyah dantel geceliğiyle düşünmemeye çalışarak üzüntüyle içeriye girdi. Ama Eden o gece Claudia ile sevişemezdi. Hayır! diye bağırdı yüksek sesle. Altı yıl uzun bir zaman. Ümit etmeyeceğim. Etmeyeceğim! ON YEDİNCİ BÖLÜM Diana pazar gününü mobilyalı odalara bakarak geçirdi, ama akşam olduğunda tek bir odada yaşamaya dayanamayacağını anladı. Şirket iyi kar ettiğine göre, bunu yapmak zorunda da değildi. Eşyasız bir apartman katı tutup içini istediği gibi döşeyerek bir ev haline getirebilirdi. Akşam onu karşılayan Claudia neşeli bir ifadeyle, Gordon'Ia mı çıktın? diye sordu. Hayır. Sinemaya gittim. O görüşmek istiyordu ama ben istemedim. Neden? Senden hoşlanıyor. Eden'in söylediğine göre çok iyi bir çocukmuş. Claudia hafifçe kanepenin üstüne vurdu. Gel, biraz gevezelik edelim. Hiç uykum yok. Diana isteksizliğini gizlemeye çalışarak oturdu. Yalnızca birkaç dakika ama. Çok yorgunum. Butun gün oda baktım. Acele etmene gerek yok. Claudia utangaç bir havada gülümsedi. Eden'e karşı neler hissettiğini bilmediğim için gitmeni istemiştim. Ama bu hafta sonu bütün korkularımı giderdi. Arkasına yaslandı. Onu hiç bu kadar sevgi dolu ve yumuşak görmemiştim.

60 Cumartesi gecesi üç kere seviştik; dun de bütün günü yatakta geçirdik. Diana içinde büyük bir tiksinti duydu. Kendini kirlenmiş, ihanete uğramış hissediyordu. Onu benim kadar hiçbir kadının tatmin edemediğini söyledi' diye mırıldandı Claudia. Bunu duyunca, sana karşı duyduğum kıskançlık tamamiyle R Çtİ. Diana büyük bir acıyla, yirmi dört saat once Eden'in aynı sözleri ona da söylediğini düşündü. İhanetinin hiç sınırı yoktu. Bir erkeğin söylediği her söze inanma, dedi alaycı bir ifadeyle. Buna o da dahil. Aksini söylemeni beklemezdim. Evliliğin yürümediği için böyle konuşman normal. Diana ayağa kalktı. Umarım, seninki iyi gider, dedi içten görünmeye çalışarak. İyi gidiyor, dedi Claudia mutlulukla. Bak! Sol elini kaldırdı. Orta parmağında büyük bir elmas parlıyordu. Bu sabah Eden verdi, dedi boğuk bir sesle. Ne kadar güzel, değil mi? Diana hiçbir şey söylemeden başını salladı. Bir şey söylemek istese dahi, konuşacak durumda değildi. Bulutların üstünde gibiyim, diye devam etti Claudia. Gerçekleşen bir rüya bu. Diana sonunda yalnız kalabildiğinde, ben de öyle sanmıştım, diye düşündü. Keşke Eden'i bir daha görmemiş, içindeki aşk yeniden alevlenmemiş olsaydı. Ama hayatını pişmanlıklarla geçirmek niyetinde değildi. Ertesi sabah Eden'in evi yerine, bürosuna doğru yola çıktı. Eğer onunla karşılaşırsa öfkeye kapılıp duygularını belli edeceğinden korkuyordu. Onu saki n I eşm ed e n gö rm e m el i yd i. Tahmin ettiği gibi, Eden saat dokuzda Diana'nın nerede olduğunu öğrenmek için telefon edince, Kathy, Diana'nın talimatına uygun cevap verdi. Acil bir durum olduğu için Miss. Farrovv ilgilenmek zorunda kaldı. Çok özür diledi. Daha sonra evinize gidebileceğini umuyor. Kathv telefonu kapattıktan sonra Diana'ya döndü. İşin biter bitmez onu aramanı söyledi. Acilmiş. Diana başını salladı ama aramaya hiç niyeti yoktu. Öğleden sonra en iyi elemanı olan Marla'yia buluşacak ve Eden'in evindeki işi ona devredecekti. Gerçekte ona hizmet vermeç istemiyordu ama şirketinin ününe zarar vermekten çekiniyordu. Öğleden sonra Marla'yaevi geddirirken, Eden ev lendiği zaman ne olacağını merak etti. Claudia'nın tek bir gündelikçiyle yetineceğini sannruyordu. Gözünün önünde Eden'le birlikte Kilburn'da yaşadıkları çatı katı canlandı. Diana gömleklerini dışarıda yıkattığı için Eden çılgına dönmüştü. Oysa parasını Diana ödüyordu. Diana'nın hazır yiyecekler almasına da kızardı. Ama Claudia aynı şeyleri yapsa Eden artık bunları çok normal karşılardı herhalde. Temizliğe şimdi başlayayım mı, Miss. Farrovv? Marla sorusuyla Diana'nın düşüncelerini böldü. Hayır, gerek yok. Bugün bütün gün çalıştın. Siz de öyle! Patron olmanın cezası! Hayır, sen yarın başlarsın. Marla gittikten sonra Diana odaları topladı. Eden hala tertipliydi. Hatta sonunda giymiş olduğu giysileri yıkanmaya gitmesi için düzgünce üst üste yığmış, ıslak havluları kurumaları için asmış, kahve fincanını evyenin içine koymuştu. Diana fincanı yıkarken telefon çaldı. Cevap vermek için arkasını döndü ama birden durdu. Arayan Eden olabilirdi ve Diana onunla konuşmak istemiyordu. Ama sesini o kadar özlemişti ki, beşinci çalıştan sonra telesekreterin otomatik olarak devreye gireceğini düşünerek hızla çalışma odasına gitti.

61 Ama arayan Gordon'du ve Diana hemen ahizeyi kaldırdı. Özür dilerim, Gordon, banyoyu temizliyordum, telefona zamanında yetişemedim. Dert değil. Dün kendine bir yer bulup bulamadığını öğrenmek için aradım. Hayır. Ama nasıl bir yerde yaşamak istediğime karar verdim, diyerek anlatmaya başladı. Verebileceğin parayla istediğin gibi bir yer bulman kolay olmayacak. Sussex Stjuare'deki evimin arkasında küçük bir evim daha var, oraya taşınabilirsin. Kiracı birkaç gün önce çıktı. Orası senin için ideal bir yer. Üstelik eşyalı ve taşınmaya hazır. Kirası ne kadar? diye sordu Diana ama Gor-don'a o kadar yakın yaşamanın iyi bir fikir olup olmadığından emin değildi. Haftada seksen Sterling. Çok az söylüyorsun. Çok küçük bir ev... ve senden kar etmek istemiyorum. Kabul et, Diana. Diana içini çekti. Gerçek olduğuna inanamıyorum. Anlaştık, o zaman. Bu akşam yemeği benimle ye, eve de bakarsın. Şantajcı! Bunumevet anlamına geldiğini sanıyorum, dedi Gordon gülerek. Seni sekizde seni alırım. Telefonu kapatır kapatmaz yeniden çalınca, Diana düşünmeden açtı. Eden'in sesini duyar duymaz, yaptığı aptallığa pişman olmuştu. Beni neden aramadın? diye sordu Eden. Hem Grosvenor Square'ye, hem de sekreterine mesaj bıraktım. İlgilenmem gereken işler vardı. Bir sorun mu var? Halledemeyeceğim bir şey değil. Emin misin? Sesin bir tuhaf geliyor. Meşgul olduğum içindir. Meşgul dahi olsan, konuşacağız. Ne hakkında? Bilmiyormuş gibi yapma. Diana ahizeyi terleyen avucundan diğerine geçirdi. Öyleyse konuş. Yüz yüze. Eden bir an sustu. Lanet olsun! Chicago'daki büromdan arıyorlar. Seni sonra aranm. Diana mutfağa dönerken Eden'in uyguladığı ani taktik değişikliğini düşünüyordu. Bir an onu hemen görmek isterken, bir an sonra sudan bir bahaneyle görüşmeyi geciktirmeye karar vermişti. Davranışına bahane bulmak için zamana mı ihtiyacı vardı? Ya da onunla seviştiğini Claudia'ya söylemediğinden emin mi olmak istemişti? Diana duyduğu tiksintiyle titreyerek ceketini alıp çıktı. Gözlerindeki yaşlardan etrafını bulanık görerek garajdaki arabasına indi. Motoru çalıştırıp geriye doğru giderken koyu gri bir Bentley yoluna çıkınca birden durdu.! Eden'in telefonu neden kapattığını şimdi anlıyordu. Eden üç adımda Diana'nın arabasına geldi. Yüzünde ciddi bir ifade vardı. İn. Yukarda konuşacağız. Burada konuşmayı tercih ederim. Senin arabanda mı, benimkinde mi? Benimkinde dedi Diana.

62 Neden benden kaçıyorsun? diye sordu Eden. Kaçmadığını söyleme, çünkü uzun zamandır seni arıyorum. Diana bunu duyunca öfkelendi. Senden kaçtığım yoktu. Ne konuşmak zorunda olduğumuzu bile bilmiyorum. Bizidedi Eden. Biz diye bir şey yok. Seninle Claudia var dedi Diana acı bir ifadeyle. Ama korkma. Ona bir şey söyleyecek, ya da sana şantaj yapacak değilim Havuzda olanlar önemli değildi. Unuttum bile Eden'in gözleri kısıldı. Unutun mu? Evet. Hatırlamak istediğim bir şey değil. Soğuk bakışlarla Eden'e baktı. Üzerimde hala etkili olduğunu kanıtlamak için seviştin benimle. Burnumu sürtmek, ailemi senden önde tutmuş olmamın... seni yeteri kadar sevmediğimin acısını çıkarmak istedin. Peki, ihtiyacım olduğu zaman senin sevgin neredeydi? İçindeki eski kırgınlıklar yüzeye çıkarken sözcükler Diana'nın ağzından hızla dökülüyordu. Babam haslayken, öldüğü zaman, her şeyimizi kaybettiğimizde sevgin neredeydi? Ne aradın, ne sordun! Bilmiyordum. O zamanlar Amerika'ya gitmiştim Babamın şirketi Amerika'da da iyi tanınırdı dedi Diana. Şirket battığı zaman oradaki bütün gazeteler haberi verdi. Biliyordun ama aldırmadın. O zamanlar bencil, kendini düşünen bir domuzdun Parana ve başarına karşın, hala da öylesin! Değişen hiçbir şey yok. Çok doğru. Benim için her zaman kötü düşündün. Öyle düşünmemem için bir tek sebep gösterebilir misin? Eden güldü. Soğuk ve kaba bir gülüştü. Eğer benden nefret ediyor olmasaydın yaşayamazdın! Bana duyduğun nefret seni onca yıl ayakta tuttu; annenle yoksulluğa katlanabilmen için sana güç verdi. Eden'in söylediklerinde birçok gerçek olduğunu Diana kabul ediyordu. Ama artık annemle yoksulluğa katlanmak zorunda değilim, dedi. Böylece, seni artık unutabilirim. Benden gerçekten nefret ediyorsun, değil mi? dedi Eden sakin bir ifadeyle. Artık etmiyorum. Claudia'yla mutlu olmanı dilerim. Dün gece nişanlandığınızı söyledi. Eden tehdit edici bir tavırla ona doğru eğildi. Ve sen de bana şantaj yapmaya çalışacağından korktuğumu sandın? Beni görmek için o kadar ısrarcı davranınca... Yanlış anladın. Claudia'ya bir şey söyleseydin dahi, bu onunla aramızda hiçbir şeyi değiştirmezdi. Gerçekten mi? Diana hakaret dolu bakışlarla bakıyordu. Tabii. Cumartesi günü seninle seviştikten sonra pazar günü ona evlenme teklif etmem sana verdiğim değeri gösterir! Duyduğu acıdan Diana'nın konuşabilmesi mümkün değildi. Bu ne demekti? Diana motoru çalıştırarak, Yarın benim yerime başka birisi gelecek, dedi. Yarın evden de ayrılıyorum, böylece varlığımdan rahatsız olmayacaksın. Hiçbir zaman aldırmadım. Eden'in ses tonu soğuktu. Ne çabuk ev buldun? Gordon'un kibarlığı sayesinde. Onun evine taşınıyorum. Sana uygun. Bencil olma, sevgilim. Diana en kibar sesiyle konuşuyordu. Bundan sonra mutlu yaşayacak olan bir teksen değilsin. Umarım, ikimiz de ikinci beraberliklerimizde daha şanslı oluruz.

63 Ben olacağımdan eminim. Gordon benimle aynı çevreden geliyor ve ortak çok şeyimiz var. Eden birden sırıttı. O anda Diana'nın onu Tate Galerisi'nde ilk gördüğü haline benziyordu. Umarım, yatakta sana çok yumuşak davranmaz! Çünkü, bu seni mutlu edemez. Beni neyin mutlu edeceğini ona gösterebilirim, dedi Diana cıvıldar gibi bir sesle. Bu sana her zaman teşekkür edeceğim bir şey. Harika bir öğretmensin. Artık son sözü söylediğine ve yanaklarından süzülen yaşlan Eden'in görmediğine sevinerek gaza basıp oradan uzaklaştı. ON SEKİZİNCİ BÖLÜM Gordon'dan kiraladığı ev Diana için bir sığınak gibiydi. Üstelik Gordon'un dediği kadar küçük değildi ve bütün gün güneş alan küçük bir verandası bile vardı. Diana orada yaşadığı iki ay içinde kendine ilgilenecek bir şeyler bulmaya ve eskilerin yanında yeni arkadaşlar edinmeye çalıştı. Yeniden dolu bir hayat yaşamaya başlamana çok seviniyorum, dedi Jane bir gün birlikte öğle yemeği yerlerken. Jane bir süre önce kentin önde gelen bir ailesinin oğluyla nişanlanmıştı ve arkadaşını da evlendirmeye niyetliydi. Bundan sonra yapacağın iş evlenmek. Gordon... Onu sevmiyorum, diye sözünü kesti Diana. Ne olmuş? Eden'i sevdin de ne oldu? Jane başını salladı. Onu hala seviyorsun, değil mi? Evet. Diana derin bir soluk aldı. Evet, seviyorum. Bu yüzden kendimden nefret ediyorum ama onu unutamıyordum. Garajdaki tartışmalarından sonra Eden Amerika'ya dönmüştü. Kısa bir süre Claudia da onun yanına gitmişti. Eden Londra'ya seyrek geliyor ve yalnızca birkaç gün kalıyordu. İngiltere'deki işlerin başına Gordon'u koymuştu. Bir gün Gordon Diana'dan, Eden'in Londra dışında aldığı kır evinde çalışacak elemanlar bulmasını istedi. Kolay olmayacaktı ama Diana beş kişilik bir eleman kadrosu ve bahçıvanlar bulmak için VVilthshire gazetelerine ilanlar verdi. Sonunda istediği gibi kişileri bulabilmişti. İç dekorasyon bittikten sonra ev işleri ve mutfakla ilgilenecek olan çift eve taşındı. Daha sonra Diana'ya yazıp yapılan hazırlıkları görmesi için oraya çağırdılar. Ama Diana işlerinin çokluğunu bahane ederek gitmedi. Eğer Eden'i unutamıyorsan, dedi Jane sessizliği bozarak. O zaman, onunla aranı düzeltmeye çalışmalısın. Claudia ile evlenmedikçe yine de ümit var. Böyle bir şeyi nasıl önerebilirsin? Diana çok şaşırmıştı. Ciddi olamazsın. Ciddiyim. Son zamanlarda çok düşündüm ve seninle üzerindeki etkisini kanıtlamak için sevişmediğine inandım. Böyle gösterilere kalkışmayacak kadar kendine güvenen bir adam. Bence senden çok hoşlandığı için kendini tutamadı. Bu sözlerin onu daha da adileştiriyor. Hem, onun Claudia'nın aşığı olduğunu ve benimle seviştikten birkaç saat sonra onunla da seviştiğini unutuyorsun. Ondan nefret ettiğini gösterdiğin için! Eğer öyle yapmasaydın, farklı davranabilirdi. Öyle olsaydı... böyle olabilirdi. Hepsi ihtimal. Ben onu yalnızca davranışlarıyla değerlendirebilirim. Ben de öyle düşünüyorum! Jane zafer kazanmış gibi bir ifadeyle konuşuyordu. Mesela nişanlanmasını ele alalım. Bence, Claudia'ya sana inat yapmak için evlenme teklif etti. Eğer onunla gerçekten evlenmek isteseydi, şimdiye kadar evlenmiş olurdu. Ne kadar zamandır nişanlı? Üç aydır.

64 Hala evlenmedi. Claudia'nın geciktirdiğini sanmıyorum. Eğer... Yeter, Jane, dedi Diana bezgin bir ifadeyle. Konuşmaya değmez. Onu seviyorsan, değer. Gururunu bir kenara at, ve Eden'i arayıp onu sevdiğini söyle. Bakalım, ne yapacak? Güler, diye karşılık verdi Diana. Peki. Eğer öyle yaparsa, ondan kurtulduğuna sevinirsin. Ama gülmezse... Jane dikkatle gözlerinin içine bakarak devam etti. Şansını dene, Diana, buna de-ğer. Jane'nin bu öğüdü Diana'nın aklına takıldı ve hafta içinde neredeyse birkaç kez Eden'in Chicago'daki şirketinin telefonunu çevirmeye kalktı. Ama başaramadı. Bu yolu daha önce de denemiş, ilk tanıştıkları günden itibaren onun peşinden gitmişti. Eğer Eden onu istiyorsa, ilk adımı onun atması gerekirdi. Üç gün sonra Claudia'nın telefonu bu ümidi yok etti. Diana, tatlım, nasılsın? dedi coşkunluk içinde. Sonra her zaman olduğu gibi bir yanıt beklemeden devam etti. Seninle konuşmayalı aylar oldu, haberlerim var. İki hafta sonra evleniyorum. Harika değil mi Harika dedi Diana insanın eski kocasıyla evlenen arkadaşına ne armağan etmesi gerektiğini merak ederek. Gordon'la aranız nasıl? diye sordu Claudia. Hala beraberiz. İpleri elinde tutmalısın. Kaçırılmayacak kadar iyi bir fırsat! Claudia kendi sözlerine güldü. Gelinliğimi görmeni isterim. Christian Lacroix elli metre şifon kullanarak hazırlıyor! Balayında Tahiti'ye gidiyoruz' diye anlatmaya devam etti. Orasını dünyanın en romantik yeri olarak düşünürdüm hep... sen ne dersin? Ah, evet. Eden'in Kilburn'da geçirdiği ilk halayından daha romantik olacağı kesindi. Temmuz sonuna doğru Londra'da olacağız diye devam etti Claudia. O zaman görüşmeliyiz. Diana bir şeyler mırıldandı. Konuşma sona erdiğinde rahatlamıştı. Sonunda yanıtı öğrenmişti ve Jane daha fazla dırdır edemeyecekti. Diana'nın artık yapacağı tek şey Eden'i aklından çıkarmaktı. Ama bunu yıllardır yapamamıştı ve o günden sonra da kolay olmayacaktı. Gittikçe gelişen işi Diana'yı gün boyunca Eden'i düşünmekten alıkoyuyordu. Geceleri ise, hızlı bir hayat yaşamaya çalışıyordu. Sabaha karşı eve döndüğünde hiçbir şey düşünemeyecek kadar yorgun bir halde yatağa düşüyordu. Neden bu kadar hızlı yaşamaya başladın? diye sordu Gordon bir akşam Mosimann'da yemek yerlerken Diana onu bir hattadır görmemişti. Çünkü ona ümit vermek istemiyordu. Kaybettiğim zamanı telafi ediyorum' diye yanıtladı neşeli bir ifadeyle. Arkasında özel bir neden var mı? Diana bir an tereddüt etti ama sonunda açık sözlü olmaya karar verdi. Tabii, bir noktaya kadar açık olacaktı. Eden'i unuttuğumu sanıyordum, diye itiraf etti boğuk bir sesle. Ama onu yeniden görünce unutmamış olduğumu anladım. Claudia'yla beraber olduklarını biliyordum ama, sanırım, bir ümit besledim yine de... neyse, olaylar yanlış düşündüğümü gösterdi. Bir hafta sonra evleniyorlar, senin de bildiğin gibi.

65 Bilmiyordum. Claudia bunun gizli olduğunu söylemedi. Eden özel hayatını hep gizli tutar. Öyle yapmasa, basın ona hiç rahat vermez. Herhalde basının bulamayacağı bir yerde evlenecekler. Elli metre şifondan yapılan gelinlik giyecek olan Claudia, tabii ki, gizli bir köşede evlenmiyordu.! Evleniyor olmasına sevindim, diye devam etti Gordon. Bu onu unutmana yardım edecek. Jane de öyle söylüyor. Gordon uzanıp elini Diana'nın elinin üstüne koydu. Zaman en iyi ilaç. Basmakalıp bir söz, ama gerçek. Çok tatlısın, dedi Diana içinden gelerek. Sana aşık olmayı tercih ederdim. Gordon'un yüzıı bir gülümsemeyle aydınlandı. Dürüstçe konuşmam gerekirse, Eden'in yoldan çekilmesi benim için ümit verici bir durum' Bundan kimseye söz etmeyeceksin, degjl mi? diye sordu Diana huzursuzlanarak. Ümitlerimin roket hızıyla aya doğru yükselmesinden mi? Hayır!1' Diana gülümsedi. Eden'in evleneceğinden. Eden'in evleneceği gün Diana kendini çok yoracak bir iş programı yapmıştı ama yine de huzursuzluk içindeydi. Tahmin ettiği gibi, Gordon telefon edip akşam yemeğine çağırdı. Sagol ama gelemem. Neden? Dertli bir gece geçirmeyi mi planlıyorsun? diye sordu Gordon. Benimle uğraşma. Kendimi çok hassas hissediyorum. Özür dilerim. Gordon boğazını temizledi. Şey... ben... dün akşam Eden'le konuştum. Diana midesine bir yumruk yemiş gibi hissetti. Ne dedi? Hiçbir şey. Yalnızca, bugünden itibaren bir ay tatil yapacağını söyledi ve işlere bakmak için benim Chicago'ya gitmemi istedi. Yarın gidiyorum. Seni özleyeceğim. İyi. Gordon bir an duraksadı. Seni arayacağım. Kendine iyi bak. Diana geceyi gerçekten üzüntülü geçireceğini umuyordu ama tekbir damla bile gözyaşı dökmediğini görünce şaşırdı. Sanki uyuşmuş gibiydi. Claudia'yı Eden'in kollarında hayal edemiyordu. Gözünde tek canlandırabildigi, arkadaşının bir şifon bulutu içinde yüzüyor olduğuydu. Ertesi sabah Kingsleigh'de çalışmaya başlayan kahya Mrs. Marshall telefon etti. Ev çok güzel oldu, Miss Farrovv, dedi gururla. Sizin de bu hafta sonu gelip bir bakacağınızı umuyorduk. Diana biran duraksadı. Belki Kingsleigh'e gidip havuzda yüzmekle anıları başından defedebilirdi. Kaçmak bir işe yaramamıştı. Beni kandırdın, Mrs. Marshall. Cumartesi günü öğleyin gelirim. Cuma gecesinden gelemez misiniz? O zaman, iki tam gününüz olur. iyi. Cuma diyelim. ON DOKUZUNCU BÖLÜM Kingsleigh Diana'nın anımsadığından çok daha güzel görünüyordu. Cuma günu öğleden sonra arabasını park edip evin önündeki basamakları çıkarken manzaradan soluğu kesilir gibi oldu. Kapıyı elli yaşında, atletik yapılı Stuart Marshall açıp Diana'yı odasına götürdü.

66 Dinlendikten sonra size etrafı gezdiririm, dedi. Bekleyemem. On beş dakika sonra aşağıda olaca-gım. Diana on beş dakika sonra aşağıya inince, birlikte odaları dolaşmaya başladılar. Yapılan değişikliklere ve bazı ilavelere karşın ev hala sevimli bir kır köşkü havasını koruyordu. Havuzla kabinelere dokunulmamıştı. Diana şaşkınlık içinde hiçbir heyecan duymadığını fark etti. Son olarak mutfağa gittiler. Mrs. Marshall gururla yeni elektrikli aletlerle özel fırınları gösterdi. Yemek sekiz buçukta, Miss Farrovv. Yemekten yarım saat önce Stuart salonda içki servisi yapacak. Diana yemeğe inmeden önce aynada kendine bakarken son zamanlarda saçının şeklini değiştirdiğine bir kez daha memnun oldu. Kuaför dalgalarını kabarık kıvırcıklar haline getirmişti. Diana önce saçının bu yeni şeklini yadırga m ıştı ama erkeklerden gelen hayran bakışları gördükçe memnun oluyordu. Salona girerken içinde bir üzüntü duydu. Pastel renkler içindeki oda bir eksiklik... Eden'in eksikliğini duyuruyordu. Diana onu düşünmemeye yemin etmişti ama o romantik atmosferde ondan başka kimseyi düşünemiyordu. Birden ateşin yanındaki kanepenin önünde duran sehpada, bir buz kovası ve içinde bir şişe Lnuis Roeclerer durduğunu görerek şaşırdı. Yanında da küçük kristal kaseler içinde havyar vardı. Şampanya ve havyar! Bu çok tuhaftı, ama yine de şişeyi alıp kadehe şampanya koydu. Benim için de koyar mısın? Derinden gelen bir erkek sesiyle Diana hızla arkasını döndü. Eden! Yüreği kulaklarında çarpar gibiydi. Eden orada ne arıyordu? Claudia'yla birlikte Ta-hiti'de olması gerekmiyor muydu? Seni göreceğimi hiç sanmıyordum. Kingsleigh benim. Biliyorum, ama... Diana bir an aklını toplamaya çalıştı. Claudia'yla Tahiti'de olduğunuzu sanıyordum. Bildiğim kadarıyla, Claduia orada. Eden kapıyı kapatıp Diana'ya doğru yaklaştı. Ama kocası benim de onlara katılmamı hoş görmezdi, sanırım. Diana şaşkınlık içinde bakıyordu. Ama onun kocası... Eden kaşlarını çatarken gözlerindeki ışık söndü. Gözlerinin altında gölgeler vardı ve avurtları çökmüştü. Mutlu bir damada hiç benzemiyordu. Kim söyledi? diye sordu Eden birden. Claudia. Beni birkaç halta önce arayıp seninle ayın on sekizinde evleneceğini ve balayında Tahi-ti'ye gideceğinizi söyledi. Evet, on sekizinde evlendi ve Tahiti'ye halayına gitti. Diana Claudia'nın tam olarak neler söylediğini anımsamaya çalıştı. Eden'in adından söz etmemişti ama onunla evleniyor izlenimi yaratmıştı. Bunu neden yapmıştı? Amerika'ya döndükten sonra Claudia'yı hiç görmedim, dedi Eden gelip Diana'nın elinden şişeyi alırken. Diana aralarına bir mesafe koymak için kanepeye oturdu. Nişanı bozduğunu bilmiyordum. Bozmadım. Her şeyden önce, onunla nişanlı değildim. Ya? Diana'nın yüreği bir an durur gibi oldu. O-na verdiğin nişan yüzüğü neydi?

67 Ona bir yüzük verdim, doğru, dedi Eden. Ama nişan yüzüğü değildi. Ona hiçbir zaman evlenme teklif etmedim. Kendine şampanya doldurup Diana'nın karşısındaki koltuğa oturdu. Ona bir ara evlenme teklif etmeyi düşündüğümü inkar etmiyorum, ama seni yeniden gördükten sonra içime birçok kuşku düştü. Ve o cumartesi günü seninle seviştikten sonra o kuşkularım kesinleşti. Diana kadehini hızla sehpaya bıraktı. Aynı günün gecesi Claudia'yla sevişmeni engelleyecek kadar değil ama. Öyle mi düşünüyorsun? Yerinden kalkıp Di-ana'nın yanma geldi. Bana bak! Diana ona bakınca-y.ı kadar bekledi. O gün seninle yaşadıklarımızdan sonra bir başka kadınla seviştiğime gerçekten inanıyor musun? Bir aziz değilim, tanrı biliyor, ve seninle ayrı olduğumuz yıllar içinde kimseyle sevişmediğimi de söylemiyorum, ama seni yeniden gördükten sonra başka hiçbir kadınla sevişmedim. Diana yüzünden kanın çekildiğini hissederken bakışlarını Eden'den kaçırdı. Claudia böyle söylemiyordu. Onu bırak şimdi. Diana bir şey söylemedi. Eden'in söylediklerini kabul edemeyecek kadar şaşkındı. Bir tek şeye inanmalısın: Seni unutamadığımı ve seninle bir kere daha şansımı denemek istediğimi anladığım andan sonra hiçbir kadına dokunmadım! Öyleyse, Claudia'yla neden o gece otele gittin? Ve o yüzüğü ona neden verdin? Zengin olduğunu biliyorum ama o kadar değerli bir yüzüğü sen dahi boşuna veremezsin! Eden'in yüzü hatifçe pembeleşti ve alt dudağı yaramaz bir çocuk gibi öne doğru çıktı. Seni kıskandırmaya çalışıyordum. Benden nefret ettiğini göstermeye çalışıyordun ama etmediğini hissediyordum. Cla-udia'yla görüşmeye devam ederek senin duygularını anlamaya çalışıyordum, diye itiraf etti. Ona seni hala sevdiğimi ve seninle yeniden beraber olmak için mümkün olan her şeyi yapacağımı anlattım. Claudia sadece planın bir parçasıydı. Diana Claudia'nın o hafta sonu için anlattıklarını düşününce, her ne kadar bir plan gereği de olsa, arka-daşının o kadar zalimce davranmasını inanılmaz buldu. O gün garajda... Claudia'yla nişanlandığınızdan söz ettiğim zaman, dedi titrek bir sesle. Gerçeği neden söylemedin? Söyleyeceklerimin bir işe yaramayacağını ve benden her zaman kuşku duyacağını hissettim. Bu yüzden, Amerika'ya dönmeye karar verdim. Diana'nın aklına başka bir soru geldi. Üç yıldır aklını kemiren bu sorunun yanıtını bilmek.zorundaydı. Yıllar önce de böyle yaptın. O zaman nedenin neydi? Eden'in yüzü acıyla kasıldı. Annen ve babanla vapur yolculuğuna çıktığın zaman, büyük bir kıskançlık ve acı duyuyordum. Bana ihtiyaçları olduğu için gittim. Bunu şimdi anlıyorum ama o zamanlar mantıklı düşünemeyecek kadar kıskançlık duyuyordum. Bu yüzden ortadan kayboldum. Eğer öyle yapmasay-dım, zayıf davranacağımı biliyordum. Yani, senin hakkında kötü düşünmemi ve böyle-ce seni unutmamı istemiyor muydun? Senden ayrılır ayrılmaz zengin birisiyle evlendiğimi görmek düşün çelerini ne kadar doğrulardı herhalde.

68 Buna dayanamazdım, dedi Eden boğuk bir sesle. Kendimi işe verdim ve yıllarca başka hiçbir şey düşünmedim. Seni bile. Sesi yumuşacık ve alçaktı. Gerçekten sana yetebilecek duruma gelmek için çalışıyordum. Bu yüzden iş bahanesiyle İngiltere'ye döndüm. Eğer seni evlenmiş bulursam, iş için geldiğimi düşünerek kendimi kandıracaktım. Seni gördüğüm anda gerçeği kabul etmek zorunda kaldım. Hangi gerçeği? Sevebileceğim tek kadının sen olduğunu. Seni üzdüğüm için kendimi hiç bağışlamayacağım, diye devam etti Eden. Titreyen bir sesle. Benimle tekrar evlen, Di. Hayatımın geri kalan kısmını sana adayarak geçirmeme izin ver. Hayır. Eden geriye çekildi. Seni... seni suçlayamam. Yap tıklarımdan sonra... Hayır, Eden. Anlamıyorsun. Diana ayağa fırlayıp onun koluna dokundu. Geçmişin kefaretini ödemek zorunda olduğunu düşünmeni istemiyorum. Ne olduysa, oldu. Ayrıca, ben de suçsuz değilim. Genç ve aptaldım ve... Beni rahatlatmaya çalışma, diyerek Diana'nın sözünü keserken onu kendine çekti. O şekilde ortadan kaybolmamalıydım. Başından neler geçtiğini, çektiklerini düşündükçe... Eden susup başını Di-ana'nın boynuna gömdü. Diana teninde onun gözyaşlarını hissediyordu. Eden, yapma. Seni seviyorum, sevgilim. Senin de beni sevdiğini biliyorum. Başka hiçbir şeyin önemi yok. Eden başını kaldırdı. Benimle evlenecek misin? Evet. Eden hiçbir şey söylemeden Diana'nın dudaklarına eğildi. Birlikte olduğumuza inanamıyorum, dedi titrek bir sesle. İsteseydin, daha önce beraber olurduk. Birkaç hafta öncesine kadar senin için hiçbir şey ifade etmediğimi sanıyordum. Gerçekte, Gordon'la evleneceğini sanıyordum. Ama zaman geçip bu korkumun gerçekleşmediğini görünce yeniden düşündüm ve geri gelip seni yeniden görmeye karar verdim. Beni reddetmenden korktuğum için buraya gelmeni ayarladım. MarshalTlar da işbirliği yapmayı memnunlukla kabul ettiler. Bana şampanyayla havyar ikram ederek büyük bir savurganlık yaptıklarını düşünmüştüm, dedi Diana gülerek. Senin için hiçbir şey savurganlık değil, sevgilim. Artık sana istediğin her şey verebilirim. Tek istediğim serisin. Her zaman da öyleydi. Bunu artık biliyorum. Eden kollarını ona sarıp saçlarını okşamaya başladı. Bir yandan da, yanağına öpücükler konduruyordu. Sonra kolunu omuzlarına dolayıp onu kucağına aldı. Şampanyayı bırakmamıza bir itirazın var mı? Bırakmamamıza itiraz edebilirim. Yemeği de kaçırabiliriz. Kitap Taramak Gerçekten İncelik Ve Beceri İsteyen, Zahmet Verici Bir İştir. Ne Mutlu Ki, Bir Görme Engellinin, Düzgün Taranmış Ve Hazırlanmış Bir E-Kitabı Okuyabilmesinden Duyduğu Sevinci Paylaşabilmek Tüm Zahmete Değer.

69 Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 5.Maddesinin İkinci Fıkrası Çerçevesinde Bandrol Taşıması Zorunlu Değildir. Buraya Yüklediğim E-Bookları Download Ettikten 24 Saat Sonra Silmek Zorundasınız. Aksi Taktirde Kitabin Telif Hakkı Olan Firmanın Yada Şahısların Uğrayacağı Zarardan Hiç Bir Şekilde Sitemiz Sorumlu Tutulamaz ve Olmayacağım. Bu Kitapların Hiçbirisi Orijinal Kitapların Yerini Tutmayacağı İçin Eğer Kitabi Beğenirseniz Kitapçılardan Almanızı YaDa E-Buy Yolu İle Edinmenizi Öneririm. Tekrarlıyorum Sitemizin Amacı Sadece Kitap Hakkında Bilgi Edinip Belli Bir Fikir Sahibi Olmanız Ve Hoşunuza Giderse Kitabi Almanız İçindir. Benim Bu Kitaplarda Herhangi Bir Çıkarım YaDa Herhangi Bir Kuruluşa Zarar Verme Amacım Yoktur. Bu Yüzden E-Bookları Fikir Alma Amaçlı Olarak 24 Saat Sureli Kullanabilirsiniz. Daha Sonrası Sizin Sorumluluğunuza Kalmıştır. 1)Ucuz Kitap Almak İçin İlkönce Sahaflara Uğramanızı 2)Eğer Aradığınız Kitabı Bulamazsanız %30 Ucuz Satan Seyyarları Gezmenizi 3) Ayrıca Kütüphaneleri De Unutmamanızı Söyleriz Ki En Kolay Yoldur 4)Benim Param Yok Ama Kitap Okuma Aşkı Şevki İle Yanmaktayım Diyorsanız Bizi Takip Etmenizi Tavsiye Ederiz 5)İnternet Sitemizde Değişik İstedğiniz Kitaplara Ulaşamazsanız İstek Bölümüne Yazmanızı Tavsiye Ederiz Bu Kitap Bizzat Benim Tarafımdan By-Igleoo Tarafından Siteleri İçin Hazırlanmıştır. E-Book Ta Kimseyi Kendime Rakip Olarak Görmem Bizzat Kendim Orjinalinden Tarayıp E-Book Haline Getirdim Lütfen Emeğe Saygı Gösterin. Gösterinki Ben Ve Benim Gibi İnsanlar Sizlerden Aldığı Enerji İle Daha İyi İşler Yapabilsin. Herkese Saygılarımı Sunarım. Sizlerde Çalışmalarımın Devamını İstiyorsanız Emeğe Saygı Duyunuz Ve Paylaşımı Gerçek Adreslerinden Takip Ediniz. Not : Okurken Gözünüze Çarpan Yanlışlar Olursa Bize Öneriniz Varsa Yada Elinizdeki Kitapları Paylaşmak İçin Bizimle İletişime Geçin. Teşekkürler. Memnuniyetinizi Dostlarınıza Şikayetlerinizi Yönetime Bildirin Ne Mutlu Bilgi İçin Bilgece Yaşayanlara. By-Igleoo

70

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire annesi öldüğü zaman çok üzüldü. Simbegwire ın babası, kızıyla ilgilenmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler. ENGİN VE İKİZLER ALIŞ VERİŞTE Hastane... Dr. Gamze Hanım'ın odası, biraz önce bir ameliyattan çıkmıştır. Elini lavaboda yıkayarak koltuğuna oturur... bu arada telefon çalar... Gamze Hanım telefon açar.

Detaylı

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse Gösterdim Gördü anlamına gelmez Söyledim Duydu anlamına gelmez Duydu Doğru anladı anlamına gelmez Anladı Hak verdi anlamına gelmez Hak verdi İnandı anlamına gelmez İnandı Uyguladı anlamına gelmez Uyguladı

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,

Detaylı

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ 1- Beni çok iyi tanımlıyor 2- Beni iyi tanımlıyor 3- Beni az çok iyi tanımlıyor 4- Beni pek tanımlamıyor 5- Beni zaman zaman hiç tanımlamıyor 6- Beni hiç tanımlamıyor

Detaylı

GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY

GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY Dan Gutman Resimleyen Jim Paillot Emma ya Öğle Yemeği Balık Pizza Browni Süt 6 7 8 İçindekiler 1. Ben Bir Dahiydim!... 11 2. Bayan Cooney Şahane Biri... 18 3. Büyük Kararım...

Detaylı

ISBN : 978-605-65564-3-2

ISBN : 978-605-65564-3-2 ISBN : 978-605-65564-3-2 1 Baba, Bal Arısı Gibi Olmak İstemiyorum ISBN : 978-605-65564-3-2 Ali Korkmaz samsun1964@hotmail.com Redaksiyon : Pelin GENÇ Dizgi/Baskı Kardeşler Ofset Matbaacılık Muzaffer Ceylandağ

Detaylı

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın? 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.

Detaylı

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi. Marifetli Çocuk Üç kadın ellerinde sepetleriyle pazardan dönüyorlardı. Dinlenmek için yolun kenarındaki kanepeye oturdular. Çocukları hakkında sohbet etmeye başladılar. Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli

Detaylı

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer Edwina Howard Çeviri Elif Dinçer 4 Bölüm Bir Herkes aynı şeyi söyler: Jeremy türünün tek örneğidir. Herkes böyle söyler işte. Şey, öğretmenimiz Bay Buttsworth dışında herkes. Ona göre Jeremy başına bela

Detaylı

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an Ece Şenses 21001982 ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an oldu mu hiç? Louvre müzesi benim için tam olarak böyle oldu. Sadece benim

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Sizi tanıyabilirmiyiz? 1953 Söke doğumluyum. Evli, 2

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) İmtiyaz Sahibi Adına Ramazan BALCI Okul Müdürü Fatma BAŞA ( Özel Eğitim Öğretmeni ) Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI ( Görsel Sanatlar Öğretmeni

Detaylı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Hiroşima da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki

Detaylı

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış.

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

Umutla, harabelerde günlük turuna çıkmış olan bekçi Hilmi Efendi yi aramaya koyuldu. Turist kalabalığı Efes sokaklarına çoktan akmaya başlamıştı.

Umutla, harabelerde günlük turuna çıkmış olan bekçi Hilmi Efendi yi aramaya koyuldu. Turist kalabalığı Efes sokaklarına çoktan akmaya başlamıştı. Düş Kırıklığı Karnı iyice acıkmıştı. Harabeler içinde bulunan bekçi kulübesinin ardındaki, begonvil, yasemin ve incir ağaçlarıyla çevrili alana doğru koştu. Leziz yemeğinin tadını uzaktan bile duyumsuyordu.

Detaylı

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 3. B A S I M Çocuklarla İlgili Her Türlü Faaliyette, Çocuğun Temel Yararı, Önceliklidir! 2 Süleyman Bulut Anne Ben Yapabilirim 4 Süleyman

Detaylı

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. ANKET SONUÇLARI Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. Bu anket, çoğunluğu Ankara Kemal Yurtbilir İşitme Engelliler Meslek Lisesi öğrencisi olmak üzere toplam 130 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya

Detaylı

Helena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci

Helena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci Bir Kız Bara Girer Ve... Helena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci 4 Bir Kız Bara Girer Ve... Bütün kadınlar bir iç çamaşırından çok fazla şey beklememeleri gerektiğini bilirler. Çok seksi olmak istiyorsanız,

Detaylı

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın!

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! Kendini Tanıma Testi Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! İnsanlar sizin hakkınızda sandığınızdan farklı izlenimlere sahip olabilir. Gerçekten nasıl algılandığınızı siz de bilmek istemez misiniz? Bu teste

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

LanguageCert AÜ TÖMER C2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

LanguageCert AÜ TÖMER C2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1 LanguageCert AÜ TÖMER C2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1 Gözetmen İçin Açıklamalar Sınav Süresi: 13 Dakika G = Gözetmen A = Aday BİRİNCİ BÖLÜM (3 dakika) KAYIT CİHAZINI KONTROL EDİNİZ G: LanguageCert AÜ

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

AİLE & YETİŞTİRME KONULU SORU LİSTELERİ

AİLE & YETİŞTİRME KONULU SORU LİSTELERİ VG&O 0-3 A.A. Vermulst, G. Kroes, R.E. De Meyer & J.W. Veerman AİLE & YETİŞTİRME KONULU SORU LİSTELERİ 0 İLA 3 YAŞ ARASINDAKİ ÇOCUKLARIN ANNE-BABALARINA YÖNELİKTİR GENCIN ADI: TEDAVI ŞEKLI: DOLDURMA TARIHI:

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. Çeviri Deniz Hüsrev Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. 5 6 BİRİNCİ BÖLÜM Hayatınızı elinizden alınıp klozete atılmış, ardından da üzerine

Detaylı

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? İşitme Engelliler Milli Hentbol Takımının en genç oyuncusu Mustafa SEMİZ : Planlı çalışarak, disiplinli çalışarak zamanını ve gününü ayarlayarak nerede ve ne zaman is yapacağıma ayarlarım ondan sonra Her

Detaylı

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama rağmen sık sık geç kalırım... okul BIZIM (Meşelik) yol.. BIZIM ev Üç Kuruş Sokağı Kale Yolu Dükkan iki dak Meşelik ika Percy Sokağı Okula iki dakika

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI T105004 ADI SOYADI NOSU UYRUĞU SINAV TARİHİ ÖĞRENCİNİN BÖLÜM Okuma Dinleme Yazma Karşılıklı Konuşma Sözlü Anlatım TOPLAM

Detaylı

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş? ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa

Detaylı

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΠΡΟΦΟΡΙΚΟ ΛΟΓΟ (70005Γ) ÖZEL GÜNLER Aşağıdaki önemli günlerden

Detaylı

meslek seçmişim kendime! Her gün dolaş dur! Masa başında çalışmaktan beter sıkıntıları var bu işin; yolculukların çilesi de işin cabası: Değiştirilen

meslek seçmişim kendime! Her gün dolaş dur! Masa başında çalışmaktan beter sıkıntıları var bu işin; yolculukların çilesi de işin cabası: Değiştirilen meslek seçmişim kendime! Her gün dolaş dur! Masa başında çalışmaktan beter sıkıntıları var bu işin; yolculukların çilesi de işin cabası: Değiştirilen trenler, kaçırılan bağlantı noktaları, ne zaman yeneceği

Detaylı

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN TEŞEKKÜR Kısa Film Senaryosu Yazan Bülent GÖZYUMAN Sahne:1 Akşam üstü/dış Issız bir sokak (4 sokak çocuğu olan Ali, Bülent, Ömer ve Muhammed kaldıkları boş inşaata doğru şakalaşarak gitmektedirler.. Aniden

Detaylı

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ www.armtr.org Yazan: Billur Demiroğulları Çizen: Yasemin Erdem Kontrol: Özlem Küçükfırat Bilgi (Çocuk Gelişim Uzmanı) Bu hikaye kitabının her türlü yayın hakkı Anorektal

Detaylı

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.

Detaylı

Korkut un Hindistan Güncesi - 2 Delhi. 2 Delhi Cuma Delhi`de 2.gün

Korkut un Hindistan Güncesi - 2 Delhi. 2 Delhi Cuma Delhi`de 2.gün Korkut un Hindistan Güncesi - 2 Delhi 2 Delhi 12.11.2010 Cuma Delhi`de 2.gün Sabah 04 sıralarında çalgılar eşliğinde ayin sesleriyle uyandım. Sesler giderek uzaklaştı ve kayboldu. Kısa sürdü ama kulağa

Detaylı

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ BU AY HANGİ KAVRAMLARI ÖĞRENECEĞİZ? Hızlı-Yavaş Ön-Arka Sağ- Sol BEYİN FIRTINASI YAPALIM Büyüdüğünde hangi mesleği seçeceksin ve nasıl bir yerde yaşayacaksın? Bir gemi olsaydın nerelere giderdin? Neler

Detaylı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı AÇIKLAMALAR 1. Soruların cevaplarını kitapçıkla birlikte verilecek optik forma işaretleyiniz. 2. Cevaplarınızı koyu siyah ve yumuşak bir kurşun kalemle

Detaylı

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5 Magozwe Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5 Kalabalık bir şehir olan Nairobi de, sıcak bir yuvası olmayan bir grup evsiz çocuk yaşıyormuş. Her gün onlar için yeni ve bilinmeyen bir

Detaylı

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü Henry Winker İllüstrasyonlar: Scott Garrett Çeviri: Bengü Ayfer 4 GİRİŞ Bu sendeki kitaplar Dyslexie adındaki yazı fontu kullanılarak tasarlandı. Kendi de bir disleksik

Detaylı

Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com

Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com Emrah & Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Adı-Soyadı:... yalancı

Detaylı

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu. İÇİNDEKİLER Yine Yeni Komşular 7 Korsanlar Ninjalara Karşı 11 Akari 21 Tükürme Yarışı 31 Mahallede Huzursuzluk 39 Korsanların Yasaları 49 Yemek Çubukları ve Terli Ayaklar 56 Korsan Atlet 68 Titanların

Detaylı

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI 1966 da Adana da doğdu. Hüseyin Kıyar ve Yavuz Sarıalioğlu ile birlikte Ocak 1994 ve Ekim 1997 de iki şiir kitabı yayımladı. İletişim Yayınları nca

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ 2011-2012 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: 1 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Şizofreninin nasıl bir hastalık olduğu ve şizofrenlerin günlük hayatlarında neler yaşadığıyla ilgili bilmediğimiz birçok şey var.

Detaylı

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

C A NAVA R I N Ç AGR ISI C A NAVA R I N Ç AGR ISI Canavar, canavarların hep yaptığı gibi, gece yarısından hemen sonra çıktı ortaya. Geldiğinde Conor uyanıktı. Kısa süre önce bir kâbus görmüştü. Herhangi bir kâbus değil- di bu;

Detaylı

MERAKLI KİTAPLAR. Alfabe

MERAKLI KİTAPLAR. Alfabe MERAKLI KİTAPLAR Alfabe Bu kitabın sahibi:... Dinle bir tanem, şimdi sana, bir çocuğun öyküsünü anlatmak istiyorum... Uzun çoooooooook uzun adı olan bir çocuğun öyküsü bu! Aslında her şey onun dünyaya

Detaylı

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda Bir gün sormuşlar Ermişlerden birine: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş Ermiş. Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara

Detaylı

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ . CİN. ALİ'NİN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir?

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir? 1. SINIF OKULA YARDIMCI VE SINAVLARA HAZIRLIK A TEMASI: OKUL HEYECANIM TEST-1 1. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir? A) Okula gitmemiz

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67) KOCAER 1 Tuğba KOCAER 20902063 KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA... Hepsi için teşekkür ederim hanımefendi. Benden korkmadığınız için de. Biz ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya...

Detaylı

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE Portal Adres AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE : www.gorelesol.com İçeriği : Gündem Tarih : 06.10.2014 : http://www.gorelesol.com/haber/haber_detay.asp?haberid=19336 1/3 AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE 2/3 AHMET ÖNERBAY

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή: ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΓΙΔΤΘΤΝΗ ΜΔΗ ΔΚΠΑΙΓΔΤΗ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ ΜΑΘΗΜΑ: ΣΟΤΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: A ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Herkese Bangkok tan merhabalar, Herkese Bangkok tan merhabalar, Başlangıcı Erasmus stajlarına göre biraz farklı oldu benim yolculuğumun aslında. Dünyada mimarlığın nasıl ilerlediğini öğrenmek için yurtdışında staj yapmak ya da çalışmak

Detaylı

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası Kelime bilgimin büyük bir miktarını düzenli olarak İngilizce okumaya borçluyum ve biliyorsun ki kelime bilmek akıcı İngilizce konuşma yolundaki en büyük engellerden biri =) O yüzden eğer İngilizce okumuyorsan,

Detaylı

Kızım, evde köpek. bu köpeği eve? dedi. annesi. Zaten hep beni suçlarsın! dedi Cimcime. Mıyk! diye sızlandı köpek. Hemen gidecek bu köpek!

Kızım, evde köpek. bu köpeği eve? dedi. annesi. Zaten hep beni suçlarsın! dedi Cimcime. Mıyk! diye sızlandı köpek. Hemen gidecek bu köpek! Kızlar, ben geldim, dedi Gönül Hanım. Hav! Cimcime! Bu köpek nereden geldi? Sen zaten hiç köpek sevmiyorsun! dedi Cimcime. Evde köpeğin ne işi var? Miyav! Miyav! Miyav! diye ağladı kedi Köfte dığı odadan.

Detaylı

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi : Yazan : Osman Batuhan Pekcan Ülke : FRANSA Şehir: Paris Kuruluş : Vir volt Başlama Tarihi : 4.7.2017 Bitiş Tarihi : 9.8.2017 E-posta : bat.pekcan@gmail.com Herkese Paris ten selamlar. Dün itibariyle 1

Detaylı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ ΔΠΣΑ (7) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ ΔΠΣΑ (7) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή: ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΓΙΔΤΘΤΝΗ ΜΔΗ ΔΚΠΑΙΓΔΤΗ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ ΜΑΘΗΜΑ: ΣΟΤΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: B ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011

Detaylı

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir. SIFATLAR 1.NİTELEME SIFATLARI 2.BELİRTME SIFATLARI a)işaret Sıfatları b)sayı Sıfatları * Asıl Sayı Sıfatları *Sıra Sayı Sıfatları *Üleştirme Sayı Sıfatları *Kesir Sayı Sıfatları c)belgisizsıfatlar d)soru

Detaylı

LanguageCert AÜ TÖMER A2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

LanguageCert AÜ TÖMER A2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1 LanguageCert AÜ TÖMER A2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1 Gözetmen için açıklamalar Sınav Süresi : 9 dakika A = Aday G = Gözetmen Birinci Bölüm Süre: 2 dakika KAYIT CİHAZINIZI KONTROL EDİNİZ. G A G A :LanguageCert

Detaylı

Babaannem Bir Gangster

Babaannem Bir Gangster Babaannem Bir Gangster David Walliams Çeviri Deniz Hüsrev 6 1 Lahanalı Su Ama Babaannem çok sıkıcı, dedi Ben. Kasım ayının soğuk bir Cuma akşamıydı ve her zamanki gibi Ben anne ve babasının arabasının

Detaylı

Gece geç saatlere kadar öykü dosyalarımı elden geçirmiş, yorulmuştum. Yattıktan sonra sık sık uyanmıştım.

Gece geç saatlere kadar öykü dosyalarımı elden geçirmiş, yorulmuştum. Yattıktan sonra sık sık uyanmıştım. EKRAN KAÇKINLARI Gece geç saatlere kadar öykü dosyalarımı elden geçirmiş, yorulmuştum. Yattıktan sonra sık sık uyanmıştım. Evde birileri dolaşıyor, sessizce sağı solu karıştırıyorlar sanmış, kalkıp bütün

Detaylı

Azra hızlı hızlı giyinip, kahvaltı yapmadan evden ayrıldı. Asansöre binerken arkadan hala Berrak ın sesi geliyordu:

Azra hızlı hızlı giyinip, kahvaltı yapmadan evden ayrıldı. Asansöre binerken arkadan hala Berrak ın sesi geliyordu: Koru Azra nın kabusun etkisinden kurtulup yataktan kalkması için birkaç on dakikaya ihtiyacı vardı. Bu sırada Azra nın geveze ev arkadaşı Berrak her zamanki nutuk öğütlerinden birini atmakla meşguldü.

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

2011, Tudem Eğitim Hizmetleri San. Tic. A.Ş. 1476/1 Sok. No:10/51 Alsancak-Konak/İZMİR

2011, Tudem Eğitim Hizmetleri San. Tic. A.Ş. 1476/1 Sok. No:10/51 Alsancak-Konak/İZMİR KURABİ YE UÇAN OMLET 2011, Tudem Eğitim Hizmetleri San. Tic. A.Ş. 1476/1 Sok. No:10/51 Alsancak-Konak/İZMİR YAZAR: Niran Elçi - Matthew Thompson RESİMLEYEN: Serap Deliorman EDİTÖR: Burhan Düzçay BASKI

Detaylı

LanguageCert AÜ TÖMER B2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

LanguageCert AÜ TÖMER B2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1 LanguageCert AÜ TÖMER B2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1 Gözetmen için açıklamalar Sınav süresi : 13 dakika A = Aday G = Gözetmen Birinci Bölüm (3 dakika) KAYIT CİHAZINIZI KONTROL EDİNİZ G: LanguageCert

Detaylı

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. 1. Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. Sence, farklı insanların, farklı tanımlar yapmasına

Detaylı

Hayata dair küçük notlar

Hayata dair küçük notlar Hayata dair küçük notlar İlk önce sen merhaba- de. Olanaklarının altında yaşa. Sık sık -teşekkür ederim- de. Bir müzik aleti çalmayı öğren. Herhangi bir konuda öğretmenlik yap, herhangi bir konuda öğrenci

Detaylı

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz

Detaylı

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. 1. Bölüm Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. Bütün bu insanın kafasını şişiren karmaşa, çok ama çok masum bir günde başladı. O gün çok şirin, çok masumdu. O gün öyle muhteşem, öyle harika ve öyle

Detaylı

Sevda Üzerine Mektup

Sevda Üzerine Mektup 1 Ferda Çetin 21401765 Sevda Üzerine Mektup Sevgilim, Sana mektup yazmamı istiyorsun. Yazayım, tamam, ama hayal kırıklığına uğramazsın umarım. Ben senin gibi değilim. Şiirler yazamam, süslü sözler bilmem.

Detaylı

Acilen markete gitmeniz gerek. Gardırobunuzdan çarçabuk ne seçersiniz?

Acilen markete gitmeniz gerek. Gardırobunuzdan çarçabuk ne seçersiniz? Bayanlara Özel Test Giysi Seçiminiz Kişiliğiniz Hakkında Ne Söylüyor? 1-1Formun Üstü Bir iş toplantısındasınız ve tek bayan sizsiniz. a) Zekice yorumlarınızla öne çıkar, varlığınızı hissettirirsiniz. b)

Detaylı

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına 23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına Bodrum da 3 yıl önce kaptanlığa başlayan Gül Yavuz, 23 yıl yazılım sektöründe çalıştıktan sonra nasıl yat kaptanı olduğunu ve denizlerde kadın kaptan olmanın

Detaylı

Serbest Yazma Konuları. Yrd. Doç. Dr. Aysegul Bayraktar

Serbest Yazma Konuları. Yrd. Doç. Dr. Aysegul Bayraktar Serbest Yazma Konuları Yrd. Doç. Dr. Aysegul Bayraktar Biletinize piyango çıksaydı ne(ler) yapardınız? Favoriniz olan film nedir ya da favoriniz olan film karakteri kimdir? Neden? Hayalimdeki ev. Kendini

Detaylı

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN 2011 PAZARTESĐ SAAT- 07:42 Sahne - 1 OTOBÜS DURAĞI Otobüs durağında bekleyen birkaç kişi ve elinde defter, kitap olan genç bir üniversite öğrencisi göze çarpar. Otobüs gelir

Detaylı

Bu ses bu vücuttan nasıl çıkıyor, anlamıyorum, borazan

Bu ses bu vücuttan nasıl çıkıyor, anlamıyorum, borazan Doyumsuz Çocuklar Babam televizyon başında saatlerini geçirmekten keyif mi alıyor, yoksa acı mı çekiyor anlayabilmiş değilim. Ne zaman bir şey seyredecek olsa mutlaka yüzünü buruşturur, kızar, söylenir.

Detaylı

manzaraadalar.com.tr

manzaraadalar.com.tr manzaraadalar.com.tr 444 74 96 EVDE VAR EXTRA HAYAT! Manzara Adalar, HomeExtra konseptiyle dünyanızı genişletiyor. Eviniz bir evden çok daha fazlası oluyor, odalar dolusu extra yaşam sizi bekliyor. HOMEEXTRA

Detaylı

TEST. 7. Dişer ne zaman fırçalanmalıdır? A. Yemeklerden sonra B. Okuldan gelince C. Evden çıkmadan önce

TEST. 7. Dişer ne zaman fırçalanmalıdır? A. Yemeklerden sonra B. Okuldan gelince C. Evden çıkmadan önce ÖDEV- 3 ADI SOYADI:.. HAYAT BİLGİSİ Tırnaklar, el ve ayak parmaklarının ucunda bulunur. Tırnaklar sürekli uzar. Uzayan tırnakların arasına kir ve mikroplar girer. Bu yüzden belli aralıklarla tırnaklar

Detaylı