Geleceği Geçmişten Geçmişi Gelecekten Kurtarmak Dünyanın Halleri Üzerine Denemeler

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Geleceği Geçmişten Geçmişi Gelecekten Kurtarmak Dünyanın Halleri Üzerine Denemeler"

Transkript

1 Geleceği Geçmişten Geçmişi Gelecekten Kurtarmak Dünyanın Halleri Üzerine Denemeler Demir Küçükaydın 1

2 Geleceği Geçmişten Geçmişi Gelecekten Kurtarmak Dünyanın Halleri Üzerine Denemeler İçindekiler Kıvılcımlı nın Mirası... 5 Hayat Hızlı Gideni Cezalandıracaktır Politik Olan Özeldir Geleceği ve Geçmişi Kurtarmak Mayıs'ın Doğuşu, Bugünü ve Geleceği Üzerine Düşünceler Türk Nedir? Azınlıklar ve Demokrasi Tarihin Laneti Kötü Olabilme ve Yanlış Yapabilme Hakkı Hatalar Sizden Hızlı Koşarlar Hayat ve Ölüm Mayıs Düşünceleri Taşralılık Kendiliğindenliğe Övgü Politik İslam Nedir? Requiem ve 11 Eylül Kıyafet Kavgasının İlk Anlamı

3 Umutsuzluk İlkesi Doğu ve Batı Eurovizyon, Modernleşme ve Demokratikleşme Bonapartizm Sıfırın Değeri Minima Politika Almanların En İyisi Olarak Marks Veya Yenilgide Zaferi Kutlamak Fizikte Bunalım: Karanlık Madde ve Karanlık Enerji Ararat Kemalizm ve İslam Sabetaycılar, Yahudiler, Anti-Semitizm ve Kemalizm Doğu Toplumları ve Ütopya Saçma Dünya Polemik Yapmak Ya da Unutulmuş Bir Politik Kültürün İzlerinin Ardında Zina Özgürlüğü Teori ve Politika Şu Azınlıklar Tartışması Che nin Che Olmadan Önceki Yolculukları Türklüğü ve Ulusu Yeniden Tanımlamanın Farkı Doğa ve Toplum Özel Görelilik ve Sürekli Devrim Kurban Bayramının Ekonomi Politiği Pardus Ulusal İşletim Sistemi Avrupa-merkezcilik ve Çokkültürlülük veya Çokkültürlü Toplum Sloganı Niçin Gericidir? Avrupa Merkezcilik nedir? Kültür Nedir?

4 Kültürün Çok Kültürlülük Bağlamındaki Anlamı Almanların En Meşhuru Kuş Gribi (Tavuk Vebası), Globalleşme, Kapitalizm ve Ulusal Devletler 190 Mal Varlıkları, Özel Hayat, Devlet Sırları, Ticari Sırlar Marksist Kültür ve Uygarlık Kavramları ve Uygarlıklar/Kültürler Çatışması Yaradılış Teorisi, Tanrı ve Ulusçuluk Jakobenizm Nedir? Osmanlı da Kim Jakobendi? Bugün Kimdir? Da Vinci Şifresi nin Şifresi Dünya Kupası nın Düşündürdükleri Sol Neden Ofsayt ta? Futbol Şampiyonası, Alman Politikası ve Sol Spor ve Futbol Üzerine Değinmeler Türkler, Güvercinler ve İnsanlar İnsan Olmak, Demokrat Olmak ve Yenilgicilik Türban ın Diyalektiği Şu Ötekileştirmek Meselesi Özür Dilemenin Sorunları ve Her şeye Rağmen Niçin Kampanyaya Destek? Tarih ve Demokrasi

5 Kıvılcımlı nın Mirası Yüzyılın başında doğmak ve yetmişlerin başında ölmek!.. Gençliğinizde Ekim Devrimini yaşarsınız. Sadece o coşkuyu yaşamak bile bir devrimciye ezilenlere adanacak bir hayatı sürdürecek bir enerjiyi sağlamaya yeter. Ama tarihin ve talihin yüzüne güldüğü bir kuşaktansınızdır. 1929'larda Kapitalizm tarihinde gördüğü en büyük buhranla sarsılırken, Sovyetler büyük bir hızla kolektifleştirme ve sanayileşmeyi başarmaktadır. Daha sonra faşizmin yükselişiyle bir karanlık dönem başlarsa da, bu dönem bile kapkara değildir: İspanya umutları yeşertir. Sonra Stalingrad Zaferi. Bütün Doğu Avrupa'nın "Sosyalist Blok"u kuruşu. Çin Devrimi. Küba Devrimi. Sputnik, Yuri Gagarin ve nihayet 1968'lerin bütün dünyayı saran devrimci kabarışı. Zaman zaman geriye çekilişler olsa da iyimserliği besleyen, zaferden zafere koşan bir dönemde yaşamışsınızdır. Umutla ölebilirsiniz. Hikmet Kıvılcımlı bu kuşaktandı. Yüzyılın ortasında doğmak; 60'ların devrimci kabarışıyla ezilenlerin yanında saf tutmak; 90'larda hâlâ şu rezil dünyada yaşamak. Belki bizler bile yine de şanslıyız. Hiç olmazsa 68'in havasını soluduk. Ya bizden sonraki kuşaklar? Yenilgiden ve çürümeden başka hiç bir şey görmediler ve öyle görülüyor ki daha uzun süre de göremeyecekler. Viktor Serge 30'ların sonu için "çağın gece yarısı" der bir yerde. Bugün o dönemin belki kısa bir güneş tutulması olduğu ama asıl çağın gece yarısına daha yeni yeni girdiğimiz görülüyor. Bizler ve bizden sonrakiler böyle bir kuşaktanız. Hikmet Kıvılcımlı'dan gelecek kuşaklara ne kalabilir? *** Adanmışlık. İnsan hayatına anlam veren şey onun amacıdır. Sınıfsız, sömürüsüz, zulümsüz bir dünya için savaşmak ve bu savaşta hep ezilenlerin yanında saf tutmak. Böyle bir hayat için kendini adamak. Evet, bu gelecek kuşaklara kalabilecek bir niteliktir Kıvılcımlı'dan, ama bazı kayıtlarla. Kıvılcımlı'nın adanmışlığını sağlayan ruh hali ve gerekçeler bizlerin ve gelecek kuşakların adanmışlığının gerekçesi olamaz. Onlar insanları daha güzel bir dünya umudu için savaşa çağırıyorlardı, bizler ise daha da kötüsünü engellemek için, hiç bir umut kalmadığı için savaşa çağırmak ve savaşmak zorundayız. Kıvılcımlı ve kuşağı, çağrılarına bilimsel gerekçeler bulabiliyorlardı. Örneğin kapitalizmin ömrünü doldurduğunu, sosyalist bir toplum için nesnel koşulların var olduğunu söyleyebiliyorlardı. Bizler ise kapitalizmin ömrünü doldurup doldurmadığının önemli olmadığını; aksine eğer gençliğini yaşıyorsa bile insanlık için çok daha büyük bir tehlike 5

6 olduğunu ve belki tam da ömrünü doldurmadığı için ona karşı savaşmak gerektiğini söylemek ve savaşmak zorundayız. Bizler ve gelecek kuşaklar adanmışlığı tamamıyla ahlaki bir tavır alışa bağlamak zorundayız. Bizler ve gelecek kuşakların devrimcileri Kıvılcımlı ve kuşağından farklı olarak Ezen var ezilen var, ben ezilenden yanayım. Tarihsel süreç ezilenlerin kurtuluşu için koşulları olgunlaştırmış mı, olgunlaştırmamış mı? Bunun hiç bir önemi yok. Hatta eğer olgunlaştırmamışsa ve kapitalizm eğer hala gençliğini soluyorsa tehlike daha büyüktür ve insanlığın yok oluştan kurtulabilmesi için daha büyük bir kendini adamışlık gerekmektedir demek ve öyle yapmak zorundayız. Kıvılcımlı ve kuşağı için devrimler tarihin lokomotifleri idi, bizler ve sonraki kuşaklar için imdat frenleridir. *** Kıvılcımlı'nın politik eyleminden gelecek kuşaklara bir tecrübe olmanın ötesinde, ibret verici bir örnek olmanın ötesinde pek bir şey kalacağı söylenemez. İnsanların son eylemleri bir bakıma onların vasiyetleri kabul edilebilir. Kıvılcımlı'nın ölümünden önceki son iki eylemi İstanbul'daki Sıkıyönetim Mahkemesine ve SBKP genel Sekreteri L. Brejnev'e yazdığı mektuplardır. Bugün ne Sovyetler Birliği var ne SBKP, ne de onlara şikayet edilen TKP. Hepsi pazar ekonomisinin faziletlerini keşfetmekle meşguller. Sıkıyönetim Mahkemelerine yazdığı mektuplarda Kıvılcımlı, "Ordu Gençliğinin" "Antiemperyalizmi"ni okşuyordu. O "anti-emperyalizmin" nereye vardığı, bugün en açık biçimde, İlhan Selçuk ve benzerlerinin, Kürt ulusunun yüzde yüz haklı direnişi karşısında takındıkları, anti-emperyalist gerekçeli şovenizmlerinde görülebilir. Hayatını sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyaya adamış ve bunun için hep ezilenlerin yanında saf tutmayı ilke edinmiş bir dava adamı için, son iki politik eyleminin, gelecek kuşaklara yanılsamalardan başka bir şey anlatmayan bu anlamsızlığı ve yanlışlığı, ölümünden 21 yıl sonra ortaya çıkan bu manzara, ne acıdır ve tarih ne kadar acımasızdır. Kıvılcımlı'nın politik tavır alışları aslında Üçüncü Enternasyonal'in ve SBKP'nin resmi çizgisinin damgasını taşımıştır daima. 1930'larda yazdığı Yol, Üçüncü Enternasyonal'in "Üçüncü Dönem" politikalarının damgasını taşır ve radikalizmi de oradan gelir. Aynı Kıvılcımlı 1960'larda 20. Kongre sonrasının politik tezlerine uygun tavır alışlar geliştirir. Bu fark bu günlerin en yakıcı konusu "Kürt Sorunu"nda açıkça görülebilir. 1930'larda "Kürt Sorunu"nda İşçi hareketine en büyük desteği görürken; Kemalizmi en ağır biçimde mahkum ederken; 1960'larda bu yöndeki her girişimi emperyalizmin bir komplosu olarak değerlendirmek eğilimindedir. Fakat Kıvılcımlı SBKP politikalarının bir papağanı da değildir. O politikaları savunuşunda bile bir derinlik, bir orijinalite, radikal bir yan vardır. Kendi devrimci ve radikal eğilimleriyle 6

7 savunduğu resmi politika arasında daima bir çelişki vardır. Bazı momentlerde bu çelişkiyi açığa da vurur, örneğin Çin Kültür Devrimi vesilesiyle yazdığı "Kızıl Bekçiler"; Küba için yazdığı "Küba Feleğe Meydan Okuyor" yazılarında ya da kaçaklığından ölümüne kadar yazdığı anılarının son bölümünde olduğu gibi. Anılarının ilk bölümlerinde neredeyse Suriye'de Sosyalizm; Bulgaristan'da Komünizm varmış gibi değerlendirmeler yaparken; gerçekleri yakından gördükçe; ölümünün arifesinde Sovyetlerde bir "devlet Sınıfları"nın egemenliğinden; Troçki'nin son günlerinde de iddia ettiği gibi Lenin'in öldürülmüş olabileceğinden söz eder. Bir kopuşun arifesinde gibidir adeta, ama ömrü bu çelişkiyi aşmasına zaman bırakmadan biter. 1930'ların başında yazdığı Yol'da, Sosyalist Teorinin (özellikle Strateji, taktik, örgüt sorunlarında) Uluslararası işçi sınıfının deneylerinin sistemleştirilmesi olduğu yolundaki Lenin'in önermesini yazar. Fakat Kıvılcımlı'nın eserlerine bakıldığında bu konuda bir tek bile orijinal eseri görülmez. Örneğin 1933'de Almanya'da tarihin gördüğü en büyük ve en moral bozucu işçi hareketi yenilgisi ve faşizmin iktidara gelmesi konusunda bir tek yazısı bile yoktur. Marksizm Bibliyoteği'nden çıkan İspanya İç Savaşı ile ilgili kitap ise Resmi Sovyet görüşünün popülarize edilmesinden başka bir şey değildir. Bu eksiklik ve çağı kavrayamayışın sırrı yine Yol'un başka bir yerinde Uluslararası işçi hareketinin deneylerini sistemleştirmeyi Üçüncü Enternasyonal'in yaptığı dolayısıyla kendisine bu alanda yapacak iş kalmadığı şeklindeki önermededir. Kıvılcımlı çağı anlamak işini Sovyetlere havale etmiştir. Büyük bir iç huzuruyla da kendi ülkesi ve ülkesinin tarihsel toplumsal yapısına yönelmiştir. *** Kristof Kolomb'un temel önermesi (Dünyanın yuvarlak olduğu) doğru olmakla birlikte; çıkarsaması (sürekli batıya giderek Çin ve Hint'e ulaşılacağı) yanlıştı. Ama bu yanlışa rağmen ve tam da bu yanlış nedeniyle keşfettiği yeni bir kıtaydı. Kıvılcımlı da çağın deneylerini Sovyetlere havale ederken yanlış yapıyordu ama bu yanlışa rağmen ve biraz da tam bu yanlış nedeniyle kendi mücadele alanını, yani Türkiye'yi anlamak için "onun içinden çıktığı daha doğrusu bir türlü çıkamadığı" Tarih'i anlamak gerekir derken Tarih alanındaki en büyük keşiflere doğru yelken açıyordu. Doğa ve Toplum gibi bilim de hiç bir şeyi bedavadan vermez. Frankfurt Okulu felsefedeki ileriliğini, Politika ve Tarih konusundaki geriliğinin kefaretiyle ödemiştir. Troçkist geleneğin uluslararası işçi hareketinin deneylerini sistemleştirme çabası, Tarih ve Felsefe alanındaki geriliğin kefaretiyle ödenmiştir. Kıvılcımlı da Tarih alanında sağladığı başarıları politika ve felsefe alanındaki geriliğiyle ödemiştir. (Aslında birbirinden ayrı bu üç gelenek birbirinden bağımsızca ama birbirini tamamlayıcı bir şekilde gelişmiştir. Dünya bunlardan ilk ikisini biraz olsun biliyor ama henüz Kıvılcımlı'yı bilmiyor.) Marx, nasıl Kapital'de modern toplumun yüzündeki peçeyi kaldırma çabasına girdiyse, Kıvılcımlı da Kapitalizm öncesi medeniyetlerin yüzündeki peçeyi kaldırmış ve onların hareket yasalarını bulmuştur. Bu muazzam keşif bir tek kavramla özetlenebilir: Tarihsel Devrimler. 7

8 Bugün en kabadayı Marksiste devrim deyince sadece Hollanda ve İngiliz devrimlerinden bu yana gelen modern devrimleri sayar. Peki bundan önce en az 5000 yıllık sınıflı toplumlar, uygarlıklar vardır. Bu dönem boyunca devrimler olmamış mıdır? En kabadayı Marksistler bile bu soruyu sormamışlardır. Bu soruyu soran ve cevabını arayan bir tek Dr. Hikmet Kıvılcımlı olmuştur. Cevap: medeniyetlerin kuruluş ve yıkılışlarının ve bu kuruluş ve yıkılışlara yol açan barbar akınlarının aslında birer devrim olduğunun keşfidir. Bu devrimler modern devrimlerden farklı olarak bir sınıfın değil bir uygarlığın yıkılışına yol açarlar. Bu devrimlerin mekanizmaları Kıvılcımlı nın eserlerinde en ince ayrıntılarına kadar işlenmiştir. İşte gelecek kuşakların devrimcilerine Kıvılcımlı'dan kalan en büyük miras bu Tarih çalışmaları, kısaca kendi adlandırmasıyla "Tarih Tezi"dir. O geçmiş tarih geleceğin devrimcilerine ne sunabilir? Çok şey. Bir kaçına değinelim. Marksizm, işçi hareketi bütün dünyaya yayıldıkça Avrupa Merkezli olmakla eleştirilmiştir. Bu eleştirinin görünüşte haklı bir yanı vardır da. Kıvılcımlı Tarihte Avrupa merkezliliğe kesin bir son vermiştir. Bugün giderek dünya çapında bir apartheit rejiminin gelişmesiyle, dünyanın siyahları kendilerini entelektüel kölelikten yani euro-sentrizmden kurtaracak güçlü bir tarih anlayışı bulacaklardır. Aynı zamanda Kıvılcımlı bir Marksist olduğu için Marksizmdeki eurosentrizmin teorinin kendisinden doğan bir yapısal özelliği olmadığının da somut bir kanıtıdır ve o eleştirileri varlığıyla boş düşürür. Marksizm aydınlanmanın doğrusal gelişimci, iyimser ve teknik hayranı etkileri bakımından eleştirilmektedir. Bu eleştirinin de görünüşte haklı bir yanı vardır. Ama Kıvılcımlı'nın Tarih Tezi ve incelemeleri varlığıyla bu eleştirileri boş düşürür. Tarih tezi, antik Tarih boyunca Tarihsel sürecin motorunun Teknik değil (çünkü binlerce yıl pek az gelişmiştir) insan olduğu önermesine dayanır. Tarih tezi doğrusal gelişimci anlayışlara ölüm darbesi vurur. Kapitalizme feodalizmden değil İlkel Sosyalizm'den sıçranır. Ve nihayet Walter Benjamin'in devrimlerin tarihin imdat frenleri olduğu yolundaki önermesi Tarih Tezini bilene hiç de yadırgatıcı gelmez; aksine bu önermenin kanıtlarını sunar. Kıvılcımlı'nın mirası sadece bununla sınırlı da değildir. Modern toplumu anlamak; tüm öznelerin radikal kanatlarını birleştirebilecek; global bir program gelişitirmeyi sağlayabilecek metodolojik bir katkı da yapmıştır. Bu katkı, modern kapitalizmin kapitalizm öncesi ve diğer toplumsal ilişkilerle kaynaşması ve bu kaynaşma sonucunda, somutta Marks'ın kapital'de ele aldığı saf ve soyut kapitalizmden çok farklı bir toplumsal ilişkiler ve güçler sisteminin ortaya çıkışına yol açmasıdır. Kıvılcımlı'nın bu alandaki metodolojik katkısı 60'ların strateji tartışmaları içinde anlaşılamadan unutulup gitmiştir. Bu tartışmalarda iki taraf da kapitalizm geliştikçe kapitalizm öncesi ilişkileri tasfiye ettiği varsayımını paylaşıyor ve buna göre bir devrim stratejisi çiziyordu. Kapitalizm öncesi ilişkileri ağırlıklı görenler demokratik devrimi; diğerleri de sosyalist devrimi öneriyordu. Daha sonra Troçkistler gecikmiş olarak eşitsiz gelişmeden hareketle tam da demokratik görevler nedeniyle ve devrimin dinamiğiyle sosyalist devrim olacağını söyledilerse de bu temel varsayımı sorgulamadılar. Kıvılcımlı ise, onun sadece kapitalizm öncesi ilişkileri tasfiye etmekle kalmadığını, ama aynı zamanda onları 8

9 güçlendirdiğini, yaşattığını ve ortaya basit şemalara sığmayacak bambaşka toplum ve sınıf ilişkileri çıktığını söylüyordu. Aynı metodolojik yaklaşımı ölümünden bir süre önce yazdığı bir bölümü yayınlanmış "Türkiye'nin Çok Katlı Sosyal Ehramı: Kadın Sosyal Sınıfımız" adlı incelemesinde de geliştirir. Batı'daki feminist hareket de Kıvılcımlı'dan bağımsızca benzer bir metodolojik ilkeyi bulup geliştirmek zorunda kaldı. Kapitalizm sadece aileyi ve ev içi emeği tasfiye etmekle kalmaz, onu yeniden üretir, güçlendirir, değiştirir ve bir bütün olarak kendi de değişir. Kanımızca bu metodolojik ilke gelecekte tüm ezilenlerin hareketlerini ortak bir program ve teori etrafında birleştirebilmek için gerekli radikal, bütünsel ve eleştirel bir teorinin dayanması gereken temel bir yaklaşım olmalıdır. *** Kıvılcımlı'nın politik tavır alışları Tarih Tezinin ya da metodolojik katkılarının mantıki bir sonucu değildir. Hele kimilerinin iddia ettiği gibi o politikalara teorik bir zemin bulma çabası hiç değildir. Öyle olsaydı, bilime bilim dışı kaygılarla yaklaştığı için alçak diye nitelenmesi gerekirdi. Kıvılcımlı'nın tarih ve metodoloji alanındaki katkılarıyla ve bunların gerçekten devrimci özüyle politik tavırları arasında daima bir çelişki olmuştur. Resmi Sovyet görüşü ve bu görüşün Türkiye'deki savunucuları bu çelişkiyi çok iyi sezdikleri için Kıvılcımlı'nın gelecek kuşaklara miras kalacak bu esas eleştirel ve devrimci yanını yok saymaya, küçümsemeye hatta deli saçması gibi göstermeye çalışmışlardır. Aslında Kıvılcımlı'nın Tarih alanındaki katkılarıyla politikası arasında Hegel deki yöntem ve sistem çelişkisine benzer bir çelişki vardır. Nasıl Marx, Hegel'in devrimci çekirdeğini, yöntemini benimsedi ise, gelecek kuşakların devrimcileri de Kıvılcımlı'nın tarih çalışmalarında ihtiyaçları olan devrimci özü bulabileceklerdir. Ama öyle görülüyor ki, şimdi Kıvılcımlı'yı anan ve geçmişin yükünü sırtında bir kâbus gibi taşıyan sosyalistler onun tutucu kabuğunda oyalanıyorlar (Bu yazı Özgür Gündem gazetesi için yazıldı ve muhtemelen Kıvılcımlı nın ölümüne denk gelen günde yayınlandı.) 9

10 Hayat Hızlı Gideni Cezalandıracaktır İnsanın hiç bir zaman bugünkü kadar çok zamanı olmadı ama hiç bir zaman da bugünkü kadar zaman sıkıntısı çekmedi. Geçen yüzyılda iş saatleri haftada 80 saati buluyordu; bugün birçok ülkede 48 saat yasalaşmış durumda, hatta birçok ileri ülkede 40 veya 35 saatlik iş haftaları giderek kural oluyor. Buna rağmen günümüzün insanının en büyük problemlerinden biri sürekli zaman kıtlığı çekmek; modern toplumda herkes zamanın çok süratli akıp gittiğinden şikâyetçi. Yeryüzündeki insan sayısından daha fazla üretilmiş tek sofistike tüketim aracı belki de saat. Modern şehirlerde hemen hiç bir büyük alan, istasyon, salon yoktur ki orada bir kocaman saat bulunmasın. Zamanı kontrol altına almak için yatırılmış bu muazzam emeğe rağmen insanın zamana köleliği giderek pekişiyor. Bir toplumun refah düzeyinin ve günlük yaşamdaki ortalama hızın artması insanların daha bol zamana sahip olmalarına değil; bir zaman kıtlığı içinde yaşamalarına yol açıyor. Modern toplumun en büyük sorunlarından biri zamansızlık. Son yılların en ilginç tarih ve sosyoloji araştırmalarının özellikle zaman kavramı üzerinde yoğunlaşmaları; Dali'den M. Ende'ye kadar bir çok sanatçının insanın zamanın kölesi oluşunu estetik imgelerle ele almaları bu problemin yansımalarıdır. Yeni bir yıla giriş, zaman üzerinde düşünmek için bir fırsat olamaz mı? *** Zaman fiziksel bir kavram olarak, Newton'un "dışındaki herhangi bir nesneyle ilişkisi olmadan, doğası gereği eşit şekilli ve kendi kendine akan mutlak, gerçek ve matematiksel" Zaman'ından Einstein'ın değişken ve ancak uzay ve madde ile birlikte var olabilen relatif zamanına doğru bir evrim geçirir. Fiziksel zamanın, sadece kavranışının değil ama bizzat kendisinin de bir tarihi vardır ve bugünkü bilgi seviyesine göre zamanın tarihinin popüler bir özeti Stephan Hawking'in "Zamanın Kısa Tarihi"nde bulunabilir. İnsanın Zaman duygusu, köklerini her ne kadar Termodinamiğin İkinci Yasası'ndan ("Entropi") alsa da, insanın zaman kavrayışının ve bilincinin bir de sosyolojik boyutu vardır ve sosyolojik bir olgu olarak zaman bilincinin ve kavramının tarihi fiziksel zamanın tarihinden hiç de daha az heyecan verici değildir. *** Doğuşu ve yaygınlaşması topu topu bir kaç yüz yıllık bir geçmişi olan burjuva uygarlığının zaman kavrayışı doğrusal ("Linear") bir niteliktedir. Herkes ilkokuldaki dersliklerin duvarlarındaki bir ucu uzak bilinmeyen geçmişten gelen, diğer ucu bilinmeyen geleceğe giden bir doğrudan oluşan doğa ya da toplum tarihi şemalarını hatırlayabilir. Bilim kurgu film ve romanlarının en çok sevilen konularından biri olan zaman içinde ileri veya geri gidişler yine zamanın doğrusal bir yapısı olduğu varsayımına dayanır. 10

11 Kapitalizm öncesi uygarlıklarda üretim her şeyden önce bir tarım üretimiydi ve bu nedenle doğanın ritmine bağlıydı. Mısır'daki Nil taşkınları; Güneş'in, Ay'ın hareketleri; Mevsimler; hatta insanların hayatları sürekli tekrarlar değil miydi? Bu nedenle modern kapitalizmin doğuşuna kadar insanlığın zaman kavrayışı aslında doğrusal değil, dairesel ya da helezonikti. Modern kapitalizmin doğuşu ile birlikte, üretim doğanın ritminden kurtuldukça ve artı değerin kaynağı işgücü oldukça ve emek süreci ancak zamanla ölçülebilir bir süreç olarak ortaya çıktıkça; bu "görünmez, elle tutulmaz şey"i, Zaman'ı, ölçmek ve birimlere ayırmak ihtiyacı doğdu. Doğal Zaman'dan Mekanik Zaman'a geçildi. Dairesel zaman fikrinin yerini dairesel çarklarla ölçülen ve birimlere ayrılan ama doğrusal zaman fikri aldı. Denebilir ki, insanın hayatında dairelerin (tekerlek, çark vs.) önemi arttıkça zamanın dairesel kavranışının yerini doğrusal kavranışı almıştır. Kapitalizm öncesinde her uygarlığın kendine göre bir tarihi ve zamanı vardı. Modern kapitalizmin dünya ticaretine egemen olmasıyla birlikte Dünya Zamanı fikri (1884) doğdu ve kapitalizmin anavatanı İngiltere'deki Greenwich rasathanesine göre bütün dünya bir tek zaman birimine bağlandı (1911) ve zaman dünya ölçüsünde standardize edildi. *** Olabildiğince az zamanda uzun yol; olabildiğince az zamanda daha çok enformasyon; daha çok üretim. İnsanoğlu hiç bu kadar hızlı değildi, ama hiç bu kadar zamansızlık da çekmedi. Denizin ortasında susuzluktan ölürcesine bir enformasyon denizi içinde enformasyonsuzluktan boğuluyoruz. Kapitalizmin bayrağında tek slogan var: "Daha Hızlı!" Kapitalizmle ilk karşılaşan insanlar modern burjuva uygarlığının bu sürati ve dakikleşmesinin insan doğasına aykırı niteliğini seziyorlardı. Partizanlığın güçlü izlerini taşıyan Paris kömünarları belki bu yüzden; burjuva devleti gibi saatleri de parçalamışlardı. Ama sosyalist harekette bu güzel gelenekler unutuldu. Sosyalistler burjuva zaman modeli ve idealinin en ateşli savunucuları oldular. Süratte burjuvaziyle yarışa girdiler. İngiltere ya da Amerikan tekniğine; yani o sürate, yani o zamansızlığa; zaman köleliğine ulaşmak tek hedef oldu. Bizler artık insanlara daha büyük süratler ve daha çok enformasyonlar; dolayısıyla daha az zaman değil; daha çok zaman; yani daha yavaş, daha ritmi düşük bir hayat ve üretim; daha değerli ve özgürce seçilmiş enformasyonlar vaat etmeliyiz. Doğrusal, programlanmış, neredeyse sonsuz küçüklere bölünmüş burjuva uygarlığının mekanik zamanına karşı; insan doğasına ve doğanın ritmine daha uygun; değişen, büyük birimli ve yumuşak bir zamanı ezilenlerin bayraklarına yazması gerekiyor. Bu gibi sorunları gündemine almayan, tartışmayan ve programına koymayan bir geri ülke devriminin; ne uluslararası kapitalizm karşısında dayanabilme ne de ona karşı bir zafer kazanabilme; yani ne insanlığın çoğunluğunu ne de zengin ve ileri ülkelerin ezilenlerini etkileme, yanına alma şansı yoktur. *** 11

12 Kemalizm, Batı uygarlığını Zaman kültürüyle de örnek almıştı. Milâdi takvimden, alafranga saate ve radyo saat ayarına kadar insanların günlük hayatını belirleyen; kapitalist üretime uygun kültürel koşulları oluşturan tedbirler alındı. Biz sosyalistler Kemalizmi hiç bir zaman bu yönüyle eleştirmedik. Hatta eleştirimiz onun bu kültürel koşulları yeterince başaramaması yönünde yoğunlaştı. Türk solu sadece burjuva zaman kültürünü idealize etmek ve bayrağına yazmak hatasını işlemedi; küçük burjuva ve kapitalizm öncesi ilişkiler ortamı nedeniyle, örgütlerin çalışmasının büyük bir bölümünü, normal olarak kapitalizmin kendiliğinden gerçekleştirdiği, modern toplumun kültürünü üye ve taraftarlarına benimsetmeye harcadı. Örneğin randevulara zamanında gelmeyi, yani modern zaman kültürünü öğretmek örgütlerin daima önemli bir sorunu olmuştu. Bırakalım sosyalist olmayı, burjuva anlamda bile politik olmayan; özünde kültürel nitelikteki bu çalışmalar politik çalışmanın özü ve kendisinin yerini bile aldı. Bu nedenle sosyalistlerin faaliyetlerinin çok büyük bir bölümünü, Türkiye'nin geri kapitalizminin bir türlü yeterince beceremediği, modern topluma uygun kültürel niteliklerle donatılmış insan yetiştirme çalışması aldı. Bir bakıma Tarih sosyalistleri Türk kapitalizmini güçlendirmek için kullandı. Bu anlamda Türk sosyalistleri sadece Burjuva Uygarlığını ve Kemalizmi eleştirmemekle kalmadılar; nesnel olarak Kemalizmin hedeflerine ulaşmasına hizmet eden, hem de Kemalizme rağmen hizmet eden, kültürel değişimin araçları oldular. *** Ezilenler elbette ezenlere karşı savaşlarında, savaşın kendisinin dikte ettirdiği kurallara uymak zorundalar. Örneğin elbet dakik olmak zorundalar. Ama bunun insanın doğasına aykırı olduğunu bir an bile akıldan çıkarmadan. Pratik çalışmada elbet: "Hayat geç kalanı cezalandırır" ya da "Geç gelmenin faziletlerinden yararlanamayanlar, geç kalmanın reziletleri içinde bunalırlar" ilkeleri geçerliliğini koruyacaktır. Ama tarihsel ve programatik düzeyde; burjuvazinin bayrağında "daha hızlı" yazdığına göre, bizim de bayrağımıza şunu yazmamız gerekiyor: "Hayat hızlı gideni cezalandıracaktır!" Ve de cezalandırıyor: Zamansızlıkla

13 Politik Olan Özeldir Kadın hareketinin ezilenlerin kavgasına yaptığı en büyük katkı, onun "özel olan politiktir" parolasında özetlenebilir. Bu parola sadece kadınların ezilen bir cins olarak mücadelesini bir politik mücadeleye dönüştürmenin olanaklarını sunmak ve dönüştürmekle kalmaz, ama aynı zamanda kapitalizme karşı radikal bir reddiye olarak, kadınların mücadelesini diğer ezilenlerin mücadelesiyle bağlamanın olanaklarını yaratır. Çünkü kapitalizm, aslında hiç bir şekilde birbirinden ayrılmayan insan hayatının çeşitli yönlerini, özel hayat, iş hayatı, politik hayat, kültürel hayat gibi, birbirine karşı su geçirmez bölümlere ve gettolara ayırır. Bu "hayat"ların her biri için, her biri diğeriyle çelişen ayrı ahlaklar ve normlar yaratır. Böylece bir fotoğrafçının hiç bir insani kaygı duymadan bir felaketi "profesyonelce" çekmesi; "özel hayat"ında çocukları seven bir politikacı veya askerin, "politika" ya da "iş hayatı"nda binlerce çocuğu öldürecek kararlara imza ya da çocukların başına bomba atabilmesi ve bütün bunları tam bir vicdan rahatlığıyla yapabilmesi bu ayrımın zihinlerdeki gizli, alışılmış egemenliğiyle mümkündür. İş ya da politika hayatının normları, "özel" hayatın normlarından ayrılmış ve ona tamamen zıt normlar koyulmuştur. İş ya da politika hayatında sevginin duygunun yeri yoktur örneğin. Orada "aklın" kuralları geçerlidir. Akıl ise eni sonu kar ya da zaferi sağlamanın aracıdır. Böylece insani her şey sermayenin zaferine kurban edilir. Bu ayrım insanları sürekli değişen kimlikler ve roller içinde bir yaşam sürdürmeye zorlar. Kapitalist toplumda aslında her birey şizofrenik bir vakadır. En "başarılı" politikacıların, sanatçıların, savaşçıların ardında, zavallı, tükenmiş, kendisine bile saygısını yitirmiş insan posaları yatar. Bu şizofrenik duruma karşı durabilmenin bir yolu, tüm diğer alanları yok edip ya da onları tek başarılı olan alanın kurallarına tabi kılıp hayatı çölleştirmektir ya da bu bölümlenmeye karşı çıkmaktır. Ama karşı çıktığınız an, toplumun kurallarını anlamayan, tanımayan bir ruh hastası muamelesiyle akıl hastanesine tıkılırsınız ya da en iyisinden amatör görülürsünüz. Profesyonellik, bir işi ya da mesleği iyi bilmek anlamından çıkmış, her alanın kurallarını bilen, birinin normlarını diğerinin alanına sokmayan anlamını kazanmıştır. Yaralı bir insanı gören bir foto muhabiri, orada fotoğraf çekmeyi değil de, o yaralı insana yardım etmeyi düşünüyorsa, henüz bir amatördür. Geçici olarak hoş görülebilir belki ama biraz ileri giderse, geri zekalı ya da uyumsuz damgası yiyip akıl hastanesine tıkılabilir. Kapitalizmle yüz yüze gelen henüz kapitalist olmamış toplumlardan gelen insanların modern burjuva uygarlığında anlamakta en çok zorlandıkları ve en çok uyum zorluğu çektikleri konu bu hayatın ve alanların parçalanmışlığı ve birbirinden soyutlanmışlığıdır. Modern sanatın en önemli eserleri bu bölünmüşlüğün yol açtığı durumları anlatır. İşte kadın hareketi "özel olan politiktir" parolasıyla, zihinlere egemenlik kurarak sermayenin düzenine en büyük desteği sağlayan bu ideoloji, en zayıf yerinden su almaya başlar. Bu ayrımın kendisi tartışma konusu olur. 13

14 Ne var ki, şu ihtiyar diyalektiğe göre, her şey kendi zıttına döner. En şifalı ilaçlar, yerinde ve dozunda kullanılmazsa, en öldürücü zehir olurlar. Bunun tersi de doğrudur. "Özel olan politiktir" parolası da, tarihsel bir program ve radikal bir eleştiri olarak yüzde yüz doğru olan bu parola, eğer yerinde ve zamanında kullanılmazsa, bir zamanlar vülger marksistlerin "temel neden ekonomiktir" dedikleri gibi, her duruma uygun her kapıyı açan sihirli bir anahtar haline getirilirse, kendi zıttına döner ve aslında "özel" olanı gizlemenin bir aracı haline dönüşür. Bu durum en çok küçük politikleşmiş gruplarda ve çevrelerde görülür. Her özgül çatışma, ayrılık, çelişki böyle tarihsel sosyolojik kavramların ardına gizlenerek açıklanmaya çalışılırsa, aslında baskıya karşı çıkmış bu parola bir baskı aracı haline dönüşür. Küçük grupların alanında, insanlar arası ilişkileri belirleyen, tarihsel ya da sosyolojik yasalar değildir, ya da şöyle diyelim, tarihsel ya da sosyolojik yasalara göre belirlenmiş küçük gruplara ilişkin yasalardır. Bir toplumdaki değişimleri, belirli sınıfların eğilimlerini, belki üretici güçlerdeki, teknikteki ya da iktisadi ilişkilerdeki bir değişimle açıklayabilirsiniz ama orada tabiri caiz ise, iktisadi, teknik, sınıf kuvvetleri geçerlidir. Ama küçük gruplardaki insanlar arası ilişkiler alanında, cinsel yönelimler, en basit doğrudan maddi ya da manevi çıkarlar, kültürel ya da duygusal yakınlıklar veya zıtlıklar çok daha belirleyicidir. Bu farklılık belki modern fizikten bir benzetmeyle daha iyi açıklanabilir. Modern fizik teorilerine göre evrende dört temel kuvvet bulunmaktadır: çekim kuvveti, manyetik kuvvet, güçlü ve zayıf kuvvetler. Aynı yüklü parçacıklar birbirini iterler. Ancak atomun çekirdeğinde, protonlar pozitif yüklü oldukları halde bir arada bulunurlar. Atom-altı alanda, artık başka kuvvetler geçerlidir. Atom-altında örneğin gravitasyon (çekim) kuvvetinin esamesi okunmaz. Etkisi rahatlıkla sıfır kabul edilebilir. Ama evrenin kaderi, galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin oluşumları ve hareketleri söz konusu olduğunda, orada son sözü gravitasyon söyler. Toplumda da böyledir, teknikteki gelişmeler, bunun yol açtığı toplumsal ilişkiler son duruşmada tarihsel gidişi belirler. Gravitasyon gibidir onlar. Tarihsel sürecin kaderini onlar belirler. Ama küçük gruplar alanına girince, tıpkı atom altı dünyada ya da çekirdek fiziğinde olduğu gibi, orada başka kuvvetlerin egemenliği vardır. Örneğin orada sınıfsal çıkarlar veya eğilimler değil de örneğin cinsel sempatiler ya da eğilimler çok daha belirleyici olur. İktisadi ilişkiler değil de, kişilerin en çim çiğ maddi çıkar beklentileri çok daha belirleyici olur. Davranışları belki ideolojiden çok modern toplumdaki yalnızlık korkusu belirler. Örnekler çoğaltılabilir. Bu noktaya niye geldik. Politik mücadelenin bir problemini açabilmek için. Kitlesel partilerde ya da örgütlerde, o örgütlerin davranışlarını ya da sorunlarını, değişimlerini, sosyolojik, gravitasyon kuvveti benzeri değişmeler belirler. Örneğin bir sosyalist partinin reformistleşmesi, pekâlâ, o partinin dayandığı sınıfın ya da tabakaların toplumsal konum ve çıkarlarındaki, dolayısıyla iktisadi ilişkilerdeki ve teknikteki değişmelerle açıklanabilir. Binlerce üyenin seçtiği delegelerin kongrelerde aldıkları kararları bu tür güçler belirler. Ama küçük bir grubun ya da çevrenin kararlarında, sempatilerin, antipatilerin, küçük hesapların öylesine büyük bir yeri ve ağırlığı vardır ki, o kararlar bir tarihsel, toplumsal 14

15 eğilimle açıklanamaz. Küçük bir toplulukta, birkaç kişinin tavrının çoğu kez büyük bir ağırlığı olur. O tavırlar ise, tarihsel ya da sosyolojik ölçülerle bakıldığında rastlantısal denilecek durumlar tarafından belirlenir. Hele böyle küçük grupların, büyük tarihsel deneyleri yaşamadan, kadın ya da işçi hareketinin yeterince içe sindirilememiş, kulaktan dolma ya da yüzeysel bilgileriyle ve de bir gericilik döneminin tecrit ortamında var olduklarını düşünün, ortaya tam anlamıyla bir saçma durum çıkar. Kahramanlar, büyük sosyal hareketlerin vokabüleriyle (ya da "söylemiyle" diyelim) konuşur. Fransız devriminin önderleri eski Yunan ve Roma yurttaşlarının dilini kullanıyorlardı. 48 devrimcileri 89'un. Marx buna bakarak, birincisinde trajedi, ikincisinde komedi olur diyordu. Ama küçük gruplarda büyük sosyal hareketlerin diliyle konuşmak, ortaya komedi bile değil, saçma şizofrenik bir durum çıkarır. Fikir ayrılıkları: sınıfsal ihanet; tartışmada biraz yüksek sesle konuşmak "seksizm" vs. olarak tanımlanır. İşin ilginci, ezilenlerin çoğu kez kendi ezilmişliklerini, bu ezilmişliğe karşı mücadeleye sempati duyan ezen gruplardan bireyler üzerinde bir egemenlik ve baskı aracı olarak kullanması gibi olgular nedeniyle, toplumsal bir ezilmişlik durumu, kişisel ya da küçük grup ilişkileri alanında, diyalektik olarak tam zıttına döner ve bir baskı durumuna dönüşür. Sosyolojik olarak ezilen bir cins, "sınıf", "ırk" ya da milliyetlerden kişiler, küçük gruplarda pekâlâ bu konumundan dolayı ezen ve egemen duruma geçebilirler o küçük grubun ilişkileri bağlamında. Baskıya karşı tarihsel mücadelenin parolaları, küçük gruplar içinde birden baskının ideolojik araçları haline dönüşürler. Örneğin "özel olan politiktir" parolası, son derece "özel" bir çıkarı veya konumu korumanın ve güçlendirmenin; onu politik gibi göstererek, gerçek çıkarı gizlemenin bir aracı haline dönüşebilir ve dönüşür de. Aslında küçük grupların tarihsel kaderini bu tür sorunlar belirler. Canlı ve yükselen bir harekete dayanmayan, gücünü ondan almayan her türlü küçük politik gruplaşma ya da gruplaşmayı koruma çabası, küçük grupların davranışlarına yön veren kuvvetlerin baskısı altında kalmaya mahkûmdur. Ve bu nedenle de, müthiş enerji ve güç tüketen, moral bozukluğu yaratan, kemikleşme ve buharlaşma eğilimini bir arada taşıyan küçük gruplaşmalara basit insani ilişkiler ötesinde fazla bir değer vermemek gerekir. Hatta mümkün olduğunca bu tür şekillenmelerden uzak durmak yararlıdır. Politik küçük gruplarda kadın hareketinin tarihsel parolası değil onun zıttı doğrudur. "Politik olan özeldir". En politik gibi görünen ya da öyle anlamlandırılan tartışma, ayrılık ve kararların ardında, aslında tamamen "apolitik", ama tamamen insani, "hatalar ve unutkanlıklar karmaşası insan", "insanım, insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir" anlamında insani, "akrebin sokması kötülüğünden değil, tabiatı icabıdır" anlamında insani zayıflıklar, eğilimler, beklentiler yatar. Özel olan politik olarak görünür. Ama bu görünüm gerçekliği çarpıttığı, onun özünü anlamayı zorlaştırdığı, hatta bir baskı aracı olduğu için, çoğu kez aslında gerici tarihsel bir ruh halinin, gerici bir "zeitgeist"ın, sol bir grubun içinde gizlenmesinin aracı da olur. Ve orada daire kapanıp bir üst düzeyde tarihsel 15

16 yasa hükmünü yine gerçekleştirir. Politik biçimde görünen özel aslında politiktir, fakat tam da zıt konumda. Onun için küçük gruplar alanında, gerçeğin özünü daha iyi verdiği için, "Politik olan özeldir" parolası, genel bir parola olarak, o küçük grubun ilişkileri içinde kullanılmamak şartıyla, o ilişkileri genel olarak tanımlamak için, "özel olan politiktir" parolasından çok daha devrimci, özeleştirel, ayıktırıcıdır. 3 Mart

17 Geleceği ve Geçmişi Kurtarmak Evreni sayılar mı yönetiyor yoksa? Bugünkü modern batı uygarlığının benimsediği takvime göre ikinci bin yılın bitişi, sanki ilahi bir sağduyunun nehirleri kentlerin ortasından geçirmesi gibi, tam da bir tarihsel dönemin bitişine denk geliyor. İnsanlık tarihinde eşi benzeri olmamış bir kırılma çizgisi, bir fay, aynı zamanda, tarihin bütünü göz önüne alındığında pek önemli olmayan on yıllık bir hata payıyla, şiddet ve acıyla dolu yirminci yüzyılın ve ikinci bin yılın bitişiyle çakışıyor. Sayıların sihirli gücüne inanış, bütün antik uygarlıklarda görülür. Tek tanrılı dinler öncesi Mezopotamya, Mısır, Anadolu, Akdeniz uygarlıklar zincirinin son halkası eski Grek uygarlığında, Pisagorcular değil miydi evrenin hâkiminin sayılar olduğuna inananlar. Bütün bu uygarlıklarda, diğerlerinin yanı sıra on ve katlarının daima özel bir anlamı olmadı mı? Uzak Asya'ya giden ticaret yollarının destanı Bin Bir Gece Masalları'nın adında, bin sayısının büyüsüne bir gönderme yok mudur? Bu gelenek aslında bir doğu dini olan Hıristiyanlık aracılığıyla, Avrupa'nın geleneğine de geçmedi mi? Avrupa Orta Çağında, dünya tarihi, Yaradılış, Sel, İbrahim'in Dönemi, Davud'un Dönemi, Babil Esareti, İsa'nın Doğumu gibi her biri bin yıl tutan dönemlere ayrılmamış mıydı? Ve ilk bin yılın sonunda, Avrupa Orta Çağında insanlar kıyameti beklemiyorlar mıydı, aynı dönemde doğu uygarlıkları yeni çiçeklenmelerini yaşarken ve örneğin İslam uygarlığı kendi takvimine göre ilk yüzyıllarındayken. İkinci bin yılın sonunda, geleceği kendisinden kurtarmanın konu olduğu, binin büyüsüne inanan geçmişin hiç mi izi yok bu yarışmada. Ve o geçmiş, kendisinden kurtarılacak gelecekten önce, üçüncü bin yılın kapısında karşımıza çıkıp, bizlere alaycı bir gülümsemeyle, kendisinden kaçılamayacak bir alın yazısı olduğunu hatırlatmıyor mu? *** Üstelik bin yıl değişimiyle çakışan çağ değişimi, rakamların büyüsüne inanan mistisizme ölümden sonra yeniden bir diriliş yaşatan koşulları besliyor. Bütün uygarlıklar ve imparatorluklar, kendilerini ciddi olarak tehdit edebilen, bir maddi güce dayanan muhalefetlerle, gençliklerini solurken karşı karşıya gelirler. Ve bütün bu direnişleri öylesine şiddetle bastırırlar ki, artık gençlikleri bittiğinde, yatalak olduklarında, beyinleri skleroza uğradığında, ortada bu can çekişmeye, bu sürünüşe son verebilecek, ona bir merhamet atışı yapabilecek hiç bir güç kalmaz ortada. Silahlı ve isyancı partilerin yerini bir şeylerin değişebileceği inancının bittiği noktada mistik tarikatlar alır. Mistisizm çürümeye bir tepki ve kişisel düzeyde bir direnişin ifadesi olduğu kadar, bir uygarlığın çürüyüş döneminin de göstergesidir. 17

18 Spartakist ayaklanmasında Roma henüz gençliğini yaşıyordu. Spartakistlerin yenilgisinden sonra hiç bir güç Roma'yı öylesine tehdit edemedi. Roma'nın çöküşüne, bir tür mistik direniş olan Hıristiyanlık eşlik etti. İslam uygarlığında da farklı olmadı. İlk bir kaç yüz yıl boyunca, bu uygarlık gençliğini yaşarken, aynı zamanda en güçlü halk ayaklanmaları, en güçlü kitlesel ihtilâlci mezhepler ortalığı kaplamıştı. Ama sonunda öylesine yenildiler ve ezildiler ki, memnuniyetsizliğin kendisini dışa vurabileceği tek yer mistik tarikatlar oldu. Bundan sonra İslam âlemini sûfi, mistik tarikatlar doldurdu Eğer dışarıdan gelen "barbar" halklar olmasaydı, yatalak uygarlıklara ölüm vuruşu vurabilecek hiç bir güç kalmamıştı ortalıkta. Modern batı burjuva uygarlığı da pek farklı bir yol izlememiş görünüyor. Ona karşı da en ciddi direnişler ve tehditler, o tam da gençliğini yaşarken görüldü devrimleri, Paris Komünü, Ekim Devrimi, Çin, Yugoslavya, Küba, Bütün bunlar ona gençliğini yaşadığı dönemde bir tehdit olarak tarih sahnesine çıktılar. Ama şimdi, artık tam da stabilize olduğu ve gençliğini yitirdiği dönemde, ona direnebilecek, ona bir tehdit oluşturabilecek hiç bir güç yok ortada. Mistisizm bir yeniden doğuş yaşıyor. Bizzat mistisizmin bu yayılışı, bir çağ bitişinin bir sonucu ve ifadesi değil mi? Eski uygarlıklar çağında, dünyada uygarlıklar henüz bütün yeryüzünü uygarlaştırmamışken, o uygarlık alanlarının dışında "barbar" halklar vardı o uygarlıklara son verebilecek, tarihin Gordiyon düğümlerini kesebilecek İskender'ler, Cengiz'ler Attila'lar vardı. Ama Coca Cola'nın satılmadığı bir tek köy bakkalının bile kalmadığı bugünkü yeryüzünde, bu çürüyen batı uygarlığına son verebilecek hiç bir güç kalmamış görülüyor. Ufo hikayeleri, artık dünyada kalmamış, Gordiyon düğümünü çözecek, uzaylı "barbarlara" bir davet değil mi? Ama artık "barbarlar" gelmeyecek ve bu uygarlık, yeni bir bin yılla birlikte girdiği bu çağda, kendisine bir ölüm vuruşu yapacak celladı arayacak, bulamayacak; sürünmeye ve çürümeye devam edecek. *** Bizzat bu yarışma sorusu bile, bu uygarlığın kaderinin bir sezişi, ondan kurtulmak için bir arayıştır. Geçmiş ve gelecek üzerine bin yıl bitişinin bu yarışma konusu da, tıpkı mistisizm gibi, bir çağ dönüşünün, yitirilmiş bir gençliğin lanetli damgasını taşıyor. Antik uygarlıklarda, hele doğrusal ve geçmişten geleceğe doğru bir ok şeklinde bir zaman anlayışının egemen olmadığı ya da hiç olmadığı geçmişte, geçmiş, erdemin, yiğitliğin, üstün ahlaki niteliklerin egemen olduğu bir altın çağ, bir cennettir. Roma hep ilk döneminin özlemiyle yaşamadı mı? İslam'da Ergin Halifeler Dönemi hep bir ideal olarak kalmadı mı? Homeros destanları, geçmişe ve geçmişin kahramanlarına bir övgü değil midir? Antik uygarlıklar, geçmişlerini yüceltirken pek de haksız sayılmazlar. O kahramanlık ve Erdem dolu dönemler, onların henüz uygarlaşmadıkları, kandaşlık ilişkilerinin egemen olduğu, sınıf bölünmelerinin ve zengin fakir farkının uygarlıktaki gibi uçurumlarla 18

19 ayrılmadığı bir döneme denk düşer. Antik uygarlıkların geçmişi yüceltişlerinde ve şimdiyi bir çürüme olarak görmelerinde gerçekçi ve dürüst bir yan vardır. Geçmişin özlemle anıldığı antika uygarlıkların çürüme çağlarında dahi, geçmişten geleceği ve şimdiyi kurtarmak diye bir sorun düşünülemezdi bile. Modern burjuva uygarlığı, henüz gençliğini soluduğu dönemde, geçmişi bu şerefli yerinden alıp, eski Greklerin analık hukukundan babalık hukukuna geçerken, kadın tanrıları karanlıklar alemine itmesi, kötü ve korkunç olarak tasvir etmesi ve alt duruma geçirmesi gibi, lanetliler ülkesine yolladı. Geçmiş bir enkazdı, bir harabeydi; gelecek bir hazine. Geçmiş, kaçırılmış fırsatlarıydı insanlığın; gelecek olanaklar. Geçmiş kendisinden kurtulmaya çalışılan bir egemen, ezen; gelecek, geçmişin esaretinden bizler tarafından kurtulmayı bekleyen bir kurban. Geçmiş cehennemdi, gelecek cennet. Geçmiş bir geceydi, gelecek gün. Geçmiş, yer altının, ölüler ülkesinin tanrısı Osiris'di, gelecek güneşin ve ışığın tanrısı Ra. Geçmiş, masalların kötü kalpli kraliçesiydi, her sabah aynasına, benden güzeli var mı diye soran ve kendinden güzeli yok eden. Gelecek uyuyan güzel. Modern burjuva uygarlığı da, geçmişi lanetlerken pek haksız sayılmazdı, eski uygarlıkların geçmişi överken oldukları gibi. Modern uygarlık, çürüyen antik uygarlıkların humuslandırdığı topraktan birdenbire çıkan bir mantar gibiydi. O Çin'den Atlas okyanusuna kadar bir şeridi kaplayan binlerce yıllık uygarlıklar zinciri artık tam bir çürümeyi ifade ediyordu. Bu çürüme içindeki eski uygarlıklar, kendilerinin kahramanlık, yani uygarlık öncesi, uygarlık eşiği dönemleri kadar olsun, bir ideal ve örnek sunmaktan uzaktı modern kapitalist uygarlığa. Teknik ve bilimdeki gelişmeler ise tarihsel bir iyimserliği besliyordu. Böyle bir dönemde, gelecek geçmişin veya şimdinin kendisinden kurtarılacağı bir şey olarak tasavvur bile edilemez, böyle bir soru akla gelemezdi. Ancak, şu "kısa yüzyıl"da, şu "aşırılıklar yüzyılı"nda (Hobsbawm) insanlığın yaşadıkları, geçen yüzyılın geleceğe ilişkin bütün hayallerini gömdü. O çok umut bağlanan teknik, insanlık tarihinde eşi görülmemiş katliam ve acıların da aracı olabiliyordu. Atom yeryüzünde canlıların bile var oluşunu tehdit ediyordu. Doğaya egemen olma onun dengesini bozuyor, canlı yaşamın şartlarını bile tehdit ediyordu. Üretimdeki onca artışa, üretkenlikteki müthiş yükselişlere rağmen, insanlığın büyük bölümü, eskisinden de daha kötü koşullarda yaşıyor, her gün geçmiştekinden daha fazla çocuk ölüyordu. Maddi refah bile, sağlandığı yerlerde insanlara binlerce yıl boyunca aranmış mutlulukları vermekten uzaktı. Yalnızlık, izolasyon, zamansızlık, yabancılaşma, ilişkilerin, boş zamanların metalaşması, şiddetin yükselişi çok daha aşılmaz sorunlar olarak insanın karşısına dikiliyordu. Bütün bunlar, Aydınlanma döneminin iyimser bir gelecek beklentisine ölüm vuruşu oldular. Geçmişe anlamını veren gelecek hakkındaki beklentilerdir. Gelecek için umutları besleyen bir çağ, geçmişin algılanışını da değiştirir. Geçmiş, bütün olumsuzluklarına rağmen, mutlu bir gelecek için geçilmesi zorunlu bir aşama, geleceğin mutluluğu için bir kefaret, bir diyet, o 19

20 mutluluk ülkesine giden zahmetli bir yol gibi görünür. Devrimler tarihin lokomotifleri olarak görünürler. Ama gelecek umut ışığını yitirdiğinde, bir mutluluk ülkesi vaat etmez göründüğünde, geçmiş, Tarih meleğinin gördükleri, hayata döndürmek istediği ölüler, yeniden birleştirmek istediği kırık parçalar, gelecek ise bu meleğin bir fırtına tarafından sürüklendiği yön olarak görülür. Ve gelecek sadece yeni yıkıntılar vaat eder. Devrimler, tarihin lokomotifleri değil, imdat frenleri olarak görünürler. (W. Benjamin) Böylece gelecek yitirildiği için geçmiş de yitirilmiştir artık. Yeni bir çağa ve bin yıla insanlık ne umut vadeden bir gelecek ne de özlem duyulabilecek bir geçmiş olmadan giriyor. Tam da bu ruh hali, bin yıl dönüşünün sorusunu belirliyor. Ancak geleceğin ve geçmişin yitirildiği bir çağın eşiğinde, geleceği ve geçmişi birbirinden kurtarmak akla gelebilir ve sorulabilir. Ve o gelecek artık öylesine bir lanetle damgalıdır ki, sahneye yalnızca kendisi çıkamamakta, kendisine yönelecek şiddeti ve laneti biraz olsun azaltabilmek, saptırabilmek için, kardeşi geçmişin çirkinliğinin ardına gizlenmektedir. Bu bağlamda, geleceği ve geçmişi birbirinden kurtarmak sorusu, felsefi kabuklarından ve imgelerden soyulduğunda, umut vadeden bir gelecek için, geleceği yeniden kazanabilmek için ne yapmak gerekir sorusundan başka bir anlama gelmez. Bu anlamda, programatik ve politik bir sorudur. Bizzat kendisi bir programdır. *** Sadece geçmiş ve geleceği mi yitirdik? Birde o geçmiş ve gelecek arasında, insan psikolojisi ve algılamasına göre üç saniyelik bir dönemi kapsadığı söylenen incecik bir zar gibi bir de şimdi var. İster bu psikolojik boyutuyla, ister çeşitli kriterlere göre tanımlanabilecek başka tarihsel ve sosyolojik boyutlarıyla bir de şimdi var. Bir zamanlar sadece şimdi vardı. Augustinius, sadece şimdide yaşadığımızı ve bu şimdinin, "geçmiş şeylerin şimdisi, şimdiki şeylerin şimdisi ve gelecek şeylerin şimdisi" gibi boyutları olduğunu söylüyordu. Parisli isyancılar, ebedi olmasını istedikleri an için saatlere kurşun sıkıyorlardı. Bugün ise ne saatleri yıkmayı ve onlara kurşun sıkmayı düşünebilecek bir hayal gücümüz, ne de öyle durup ebedi olmasını isteyeceğimiz bir an var. Bir bakıma geçmiş ve gelecek yok olmuş ortalığı şimdi ele geçirmiş durumda. Haberleri bir printer gibi okuyan spiker, hava raporunu hızla geçip giden bir bahar yağmuru gibi anlatan meteorolog, son liste başı parçayı çalacağı müzikten daha hızlı bir tempoyla tanıtan DJ, gazetelerin başlıkları, geçip giderken görülen reklam afişleri, her şey, tarihsiz ve geleceksizce bir an için yaşıyor ve yok oluyor, buhar olup uçuyor. Tıpkı ömürleri saniyenin bile çok küçük bir bölümü kadar süren radyoaktif reaksiyonlar sonucu ortaya çıkan tanecikler gibi. Sanki gelecek ve geçmiş yok olmuş durumda, her şey şimdi için var. Bir şimdi diktatörlüğü hüküm sürüyor. 20

21 Ama şimdinin bu toplumsal egemenliği, kişi ve algılayışı açısından, şimdinin yitirilişinden başka bir şey değil. Hayat hiç bir zaman yaşanmamış, yaşanmayacak, tadına varılmamış şimdilerden oluşuyor. Her şimdi sadece bir sonraki randevu için var. Şimdi geleceğin bir hizmetçisi. Ama gelecekteki şimdiler de daha ötedeki bir geleceğin şimdileri. Bütün şimdi ve gelecek, daha hızlı, durmayalım düşeriz prensibine göre çalışan modern uygarlığın mihrabında kurban edilmiş durumda. Bu anlamda, geçmişi ve geleceği birbirinden kurtarmak, şimdiyi yeniden kazanabilmek demektir. *** Ne gelecek, ne geçmiş ne de şimdi kaldı. Her şeyi yitirmiş bulunuyoruz. Yitirdiklerimiz bu kadarla kalsaydı gene iyiydi. Umutsuz bir geleceğin gölgesinin vurduğu bir tarih bile yok artık elimizde, tarihin yıkıntıları bile çalınıyor. Modern toplumun tanrısı kar ise, dini ulustur. Tarihin gördüğü en etkili, en kanlı, en saçma illüzyon olan, yalan olan ulus ve ulusçuluk, sadece yıkıntılardan oluşan bir geçmişi bile insanlığa çok görüyor, onu gizlice çalıyor. Ulusların tarihi yoktur. Uluslar ve ulusçuluk, tıpkı bir vampir gibi, olmayan tarihini yaratmak için, kendi varlığını sürdürebilmek için insanlık tarihinin kanını emiyor, bütün tarihi kendisi gibi tarihsizleştiriyor. Bütün uluslarda, şimdinin tarihi o ulusal devletin ya da o devlete yol açan hareketin tarihiyle başlıyor. Böylece bir yandan uluslar tarihsizliklerini örtük bir şekilde itiraf ederlerken, diğer yandan da geniş anlamıyla Şimdiyi de sadece bir ulusal ilkeye tabi kılarak ve indirgeyerek, insanlığın elinden kapıyor. Tarihin geri kalanı ise, yine ulusal oluşumların hazırlanışlarının tarihi oluyor. Tarihi olmayan uluslar bütün insanlık tarihini işgal ediyorlar. Bütün ulusların tarihi yalanlar üzerine inşa edilmiştir. Tarih üzerine yazılan her şey o tarihsize, o soysuza bir tarih, bir soy sağlamaya hizmet etmektedir. Bu en açık biçimde, şu an inşa halindeki ulusun, Avrupa ulusunun tarihinin inşasında görülebilir. İsa'dan, Eski Greklere, Haçlı Seferlerinden otuz yıl savaşlarına, hatta ikinci ve birinci dünya savaşlarının boğazlaşmalarına kadar bütün tarih, sanki Avrupa ulusunun oluşumu yolunda geçilmesi zorunlu aşamalarmış gibi ele alınıyor. Tarih, ulusların ve ulusçulun yağmasına uğruyor ve onun unsurları ulusal tarihlerin inşalarında kullanılıyor. Artık geçmiş, sadece ulusların ve ulusçuların prizmasından bakınca vardır. Başka bir geçmiş yoktur, uluslar tarafından çalınmıştır. Bu anlamda geleceği geçmişten kurtarmak, geçmişi ulusların ve ulusçuluğun elinden kurtarmak demektir. *** Fakat sadece gelecek hiç bir umut vaat etmediği için yitirmedik geleceği ve geçmişi; sadece dayanılmaz sürati, ticarileşmesi ve yabancılaşması yüzünden yitirmedik şimdiyi; sadece 21

22 uluslar ve ulusçuluk çaldığı için yitirmedik yıkıntılardan ibaret bile olsa tüm insanlığın geçmişini; ama aynı zamanda, unuttuğumuz için de, unutturulduğu için de yitirdik. Her hatırlama aynı zamanda başka bir şeylerin unutulması, unutulmaya terk edilmesidir; her olayın öne çıkarılışı, başka bir olayın arda itilişidir; her an açık gibi görünen tartışma, tartışılmayana karşı bir susuş komplosudur. Gerçek Tarih henüz yazılmamış olandır. Var olan tarih ezilenlere karşı bir susuş komplosudur. Tarih, galiplerin, üstün gelenlerin veya daha baştan üstün olanların tarihidir. Ve bu tarihte sadece iğrençlikler kalmaktadır. Uygarlıkların doğuşuyla birlikte, tarihi sadece iğrençlikler ve çöküş kaplamaktadır. Kahramanlık dönemlerinin tarihi kadar olsun, örnek alınacak bir erdem yoktur ortada. Böylece ezilenlere karşı bu komplo yüzünden insanlık da tarihinde örnek alacak hiç bir şey göremez olmakta; eski uygarlıklar kadar olsun, geçmişiyle barışık olamamaktadır. Geçmiş ezenlerin ve galiplerin tarihi olarak onlar tarafından yazıldığı için onurunu da yitirdi. Zafer sarhoşluğu içindeki modern batı uygarlığı, bu zaferini ebedi kılabilmek, başka olası bir dünyanın ve hayalin bütün anılarını hafızalardan silebilmek için, onun erdemli yanını unutuyor ve unutturuyor. Tarih sadece Konsantrasyon kampları değildir ona karşı direnenlerdir de. Sadece savaşlar değildir; barış için savaşanlar, asker kaçaklarıdır; sadece uzlaşanlar, eyyam efendileri, teslim olanlar değildir; uzlaşmayanlar, direnenlerdir. Sadece galiplerin zafer arabasına bağladığı yığınların tarihi değildir, bir inancı sürdüren marjinal, küçük grupların da tarihidir; sadece kilisenin değil, Katarların da tarihidir; sadece engizatörler yoktur, engizatörlerin yaktığı ateşte yanarak ışık verenler de vardır; sadece çürüyen Abbasi ve Emevi halifeleri yoktur, Nesimi'ler, Hallacı Mansur'lar da vardır. Tarihin bütün dikkati ve enerjisi, geçmiş üzerine bütün bildiklerimiz hep birinciler üzerine odaklanmıştır, diğerleri unutulmaya ve unutturulmaya terk edilmiştir. Ama onlar hep vardılar, varlar ve var olacaklar. Nasıl her şeylere kadir tanrı bir topal şeytanla baş edemez, onu yok edemez ise öyle. O şeytanların da bir tarihi var ve yazılmamış gerçek tarih, bizlerden çalınan geçmiş, o şeytanların tarihidir. Bu anlamda geleceği geçmişten kurtarmak, o unutulan geçmişi hatırlamak, geçmişe erdemli ve yiğit yanını geri vermek, kazandırmak demektir. Tarihle barışmak demektir. *** Bir an için geleceği bir yana bırakalım. Unutulmuş ve çalınmış bir geçmiş ve yaşamadığımız bir şimdi var. Geleceği geçmişten kurtarmak için, unutulmuşu hatırlamak, çalınmışı geri almak, yaşanamayanı yaşayabilir olmak gerekiyor. Unutulmuşu hatırlamak, çalınmışı geri almak, yaşanmayan şimdiyi yeniden kazanabilmek için ne yapmak gerekiyor? Şimdiyi tekrar kazanmaktan başlanabilir. Niçin ve nasıl yitirildi şimdi? Nedir böylesine ne insan biyolojisinin ne de doğanın ritmini takmadan, saatlerden saniyelere, saniyelerden nano-saniyelere doğru, müthiş bir hızla hayatı kıyma eden. Zamanı çalan ve bizleri zamansızlığa mahkûm eden? 22

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Karl Heinrich MARX Doç. Dr. Yasemin Esen

Karl Heinrich MARX Doç. Dr. Yasemin Esen Karl Heinrich MARX 1818-1883 Eserleri Kutsal Aile (1845) Felsefenin Sefaleti (1847) Komünist Manifesto (1848) Fransa'da Sınıf Kavgaları (1850) Ekonominin Eleştirisi (1859) Kapital (Das Kapital-1867-1894).

Detaylı

Geleceği Geçmişten, Geçmişi Gelecekten Kurtarmak. Geleceği Geçmişten Geçmişi Gelecekten Kurtarmak. Denemeler

Geleceği Geçmişten, Geçmişi Gelecekten Kurtarmak. Geleceği Geçmişten Geçmişi Gelecekten Kurtarmak. Denemeler Geleceği Geçmişten, Geçmişi Gelecekten Kurtarmak Geleceği Geçmişten Geçmişi Gelecekten Kurtarmak Denemeler 415 Denemeler TÜM HAKLARI SAKLIDIR. BU KİTABIN TAMAMI YA DA BİR KISMI 5846 SAYILI YASA NIN HÜKÜMLERİNE

Detaylı

Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması

Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ni ziyaret eden ilk Türk siyasi lider olan Perinçek, onurlarına verilen yemek sırasında bir konuşma gerçekleştirdi. ABD'nin savaş

Detaylı

Yeni bir dönem açılıyor: Mali çöküş, depresyon, sınıf mücadelesi

Yeni bir dönem açılıyor: Mali çöküş, depresyon, sınıf mücadelesi Yeni bir dönem açılıyor: Mali çöküş, depresyon, sınıf mücadelesi Devrimci Marksizm Yayın Kurulu Uzun vadede bu felâket konusunda suçun nasýl daðýtýlacaðý çok þeyi belirleyecektir. Ýþte bu, önemli bir entelektüel

Detaylı

Temel Kavramlar Bilgi :

Temel Kavramlar Bilgi : Temel Kavramlar Bilim, bilgi, bilmek, öğrenmek sadece insana özgü kavramlardır. Bilgi : 1- Bilgi, bilim sürecinin sonunda elde edilen bir üründür. Kişilerin öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile çaba

Detaylı

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK) 10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK) Estetik, "güzel in ne olduğunu soran, sorguluyan felsefe dalıdır. Sanatta ve doğa varolan tüm güzellikleri konu edinir. Hem doğa hem de sanatta. Sanat, sanatçının

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine "asif philosopy/mış gibi felsefe" deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar var"mış gibi" hareket edeceksin.

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine asif philosopy/mış gibi felsefe deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar varmış gibi hareket edeceksin. Diğer yazımızda belirttiğimiz gibi İmmaunel Kant ahlak delili ile Allah'a ulaşmak değil bilakis O'ndan uzaklaşmak istiyor. Ne yazık ki birçok felsefeci ve hatta ilahiyatçı Allah'ın varlığının delilleri

Detaylı

Tarihte, Günümüzde ve Devrimci Mücadelede Kadýnlar

Tarihte, Günümüzde ve Devrimci Mücadelede Kadýnlar Tarihte, Günümüzde ve ERÝÞ YAYINLARI Bu broþüre yer alan yazýlardan "Tarihte ve Günümüzde Emekçi " yazýsý, Kurtuluþ Cephesi'nin Mart-Nisan 1997 tarihli 36. Sayýsýnda; " " yazýsý, Kurtuluþ Cephesi'nin Mart-Nisan

Detaylı

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457) T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457) 2. Hafta Ders Notları - 25/09/2017 Araş. Gör. Dr. Görkem

Detaylı

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da YANLIŞ ALGILANAN FİKİR HAREKETİ: FEMİNİZM Feminizm kelimesi, insanlarda farklı algıların oluşmasına sebep olmuştur. Kelimenin anlamını tam olarak bilmeyen, merak edip araştırmayan günümüzün insanları,

Detaylı

İktisat Tarihi

İktisat Tarihi İktisat Tarihi 7.5.18 SAVAŞLAR VE EKONOMİK PERFORMANS Savaş 10 milyon askerin ölümüne, 20 milyonunun yaralanmasına neden oldu. Ekonomik açıdan uzun dönemde fizik yıkımdan daha zararlı olan normal ekonomik

Detaylı

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri İLTB 601 İletişim Çalışmalarında Anahtar Kavramlar Derste iletişim çalışmalarına

Detaylı

29 Eylül 2010 Çarşamba (Canlı) DÜŞÜNCE KERVANI NDA FAŞİZM ÜZERİNE TARTIŞMALAR. CUMARTESİ SU TV. SAAT: (Tekrar)

29 Eylül 2010 Çarşamba (Canlı) DÜŞÜNCE KERVANI NDA FAŞİZM ÜZERİNE TARTIŞMALAR. CUMARTESİ SU TV. SAAT: (Tekrar) 29 Eylül 2010 Çarşamba (Canlı) DÜŞÜNCE KERVANI NDA FAŞİZM ÜZERİNE TARTIŞMALAR CUMARTESİ SU TV. SAAT: 23.00 (Tekrar) Faşizm, burjuvazinin en kanlı yönetim biçimlerinden birisi olarak sosyal yaşama damgasını

Detaylı

İ Ç İ N D E K İ L E R

İ Ç İ N D E K İ L E R İ Ç İ N D E K İ L E R ÖN SÖZ.V İÇİNDEKİLER....IX I. YURTTAŞLIK A. YURTTAŞLIĞI YENİDEN GÜNDEME GETİREN GELİŞMELER 3 B. ANTİK YUNAN-KENT DEVLETİ YURTTAŞLIK İDEALİ..12 C. MODERN YURTTAŞLIK İDEALİ..15 1. Yurttaşlık

Detaylı

ÜNİVERS ALIST TARİH. Prof. Dr. Karam Khella. Tarihin Yeniden Keşfi. Avrupa Merkezci Tarihsel Bilincin Yıkımı. Çeviren: İsmail KAYGUSUZ.

ÜNİVERS ALIST TARİH. Prof. Dr. Karam Khella. Tarihin Yeniden Keşfi. Avrupa Merkezci Tarihsel Bilincin Yıkımı. Çeviren: İsmail KAYGUSUZ. SUB Hamburg A/612838 Prof. Dr. Karam Khella Tarihin Yeniden Keşfi ÜNİVERS ALIST TARİH Avrupa Merkezci Tarihsel Bilincin Yıkımı Çeviren: İsmail KAYGUSUZ İÇİNDEKİLER SUNUŞ ; r.r. 10 YAZARIN TÜRKÇE BASIMA

Detaylı

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS Ön Koşul Dersler

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS Ön Koşul Dersler Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 2+0 2 3 Ön Koşul Dersler Dersin Dili Türkçe Dersin Türü Seçmeli Dersin Koordinatörleri Dersi Veren Dersin Yardımcıları Dersin

Detaylı

KAYNAK: Birol, K. Bülent. 2006. "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ

KAYNAK: Birol, K. Bülent. 2006. Eğitimde Sanatın Önceliği. Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ KAYNAK: Birol, K. Bülent. 2006. "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ Sanat, günlük yaşayışa bir anlam ve biçim kazandırma çabasıdır. Sanat, yalnızca resim, müzik,

Detaylı

AŞKIN BULMACA BAROK KENT

AŞKIN BULMACA BAROK KENT AŞKIN BULMACA 18.yy'da Aydınlanma filozoflarıyla tariflenen modernlik, nesnel bilimi, evrensel ahlak ve yasayı, oluşturduğu strüktür çerçevesinde geliştirme sürecinden oluşur. Bu adım aynı zamanda, tüm

Detaylı

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum. PEPE NİN HİKAYESİ Pepe, herkesin olmak isteyeceği türden bir insandı. Her zaman neşeli olup, her zaman, söyleyeceği pozitif bir şey vardı. Birisi istediğinde hemen gidiyor, daima : Daha iyisi olamaz! diye

Detaylı

Dersin Adı D. Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 IV Ön Koşul Dersler

Dersin Adı D. Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 IV Ön Koşul Dersler Dersin Adı D. Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 IV 2+0 2 3 Ön Koşul Dersler Yok Dersin Dili Türkçe Dersin Türü Seçmeli Dersin Koordinatörleri Dersi Veren Dersin Yardımcıları

Detaylı

Teorik Bakış. Tarihte Bireyin Rolü Üzerine. Kapital'i Topraktan Çıkaranlar

Teorik Bakış. Tarihte Bireyin Rolü Üzerine. Kapital'i Topraktan Çıkaranlar Teorik Bakış Tarihte Bireyin Rolü Üzerine Tarihte Bireyin Rolü Üzerine, tarihi rollerini arayanlar için yazılmış bir makaledir. Devrimciler için yazılmıştır. Makalenin her cümlesinde mutlak bir doğruluk,

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik

BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik BURCU ŞENTÜRK 1984 yılında Eskişehir de doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü nü bitirdi. ODTÜ Sosyoloji Bölümü nde yüksek

Detaylı

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum. Sayın Kaymakam, Sayın Belediye Başkanı, Sayın Milli Eğitim Müdürü, Darüşşafaka Cemiyeti nin Sayın Başkanı ve Yöneticileri, Saygıdeğer Öğretmenlerimiz, Darüşşafaka daki temel öğrenimlerini başarıyla tamamlayıp,

Detaylı

İKİNCİ BİNYILIN MUHASEBESİ İÇİNDEKİLER

İKİNCİ BİNYILIN MUHASEBESİ İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER B İ R İ N C İ C İ L T Kitap Hakkında 1 Başlarken 5 CENGİZ HAN MEDENİYETE YENİ YOLLAR AÇMIŞTIR 1. Cengiz Han ın Birlik Fikrinden Başka Sermayesi Yoktu 23 2. Birlik, Beraberlik ve Çabuk Öğrenme

Detaylı

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır! 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır! Clara Zetkin haklı olarak Kadının özgürlüğünün, tüm insanoğlunun özgürlüğü gibi, emeğin sermayenin

Detaylı

TARİHSEL BİR VARLIK OLARAK İNSAN İNSAN HAKLARI

TARİHSEL BİR VARLIK OLARAK İNSAN İNSAN HAKLARI T.C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İNSAN HAKLARI ANABİLİM DALI TARİHSEL BİR VARLIK OLARAK İNSAN VE İNSAN HAKLARI Mehmet Ali UZUN Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN İstanbul, Aralık 2011 GİRİŞ

Detaylı

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'de 1990'lı yıllardaki duvar yazıları, İslamcılığın yükseldiği döneme yönelik yakın bir tanıklık niteliğinde. 10.07.2017 / 18:00 Doksanlı

Detaylı

İşyeri Temsilcileri Rehberi

İşyeri Temsilcileri Rehberi İşyeri Temsilcileri Rehberi Bir sendika için en önemli kadrolardan birisi işyeri temsilcisidir. İşyeri düzeyinde ise işyeri temsilcisi sendika örgütlenmenin olmazsa olmazıdır. Bir işyerinde işyeri temsilcisinin

Detaylı

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar. Boyun eğmeyenler bu yana BU DÜZENİ SIFIRLA AKP eliyle sürdürülen gerici diktatörlük Türkiye'nin kaderi değildir. Bu diktatörlük bir kaza veya arızanın sonucu ortaya çıkmış da değildir. Sömürü düzeni kendini

Detaylı

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi tarafından tam algılanmadığı, diğer bir deyişle aynı duyarlılıkla değerlendirilmediği zaman mücadele etmek güçleşecek ve mücadeleye toplum desteği sağlanamayacaktır.

Detaylı

Uygarlık Tarihi (HIST 201) Ders Detayları

Uygarlık Tarihi (HIST 201) Ders Detayları Uygarlık Tarihi (HIST 201) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Saati Uygulama Saati Laboratuar Saati Kredi AKTS Uygarlık Tarihi HIST 201 Güz 3 0 0 3 4 Ön Koşul Ders(ler)i Dersin Dili Dersin Türü

Detaylı

Uygarlık Tarihi (HIST 201) Ders Detayları

Uygarlık Tarihi (HIST 201) Ders Detayları Uygarlık Tarihi (HIST 201) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Saati Uygulama Saati Laboratuar Saati Kredi AKTS Uygarlık Tarihi HIST 201 Güz 3 0 0 3 4 Ön Koşul Ders(ler)i Dersin Dili Dersin Türü

Detaylı

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma İÇİNDEKİLER Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma 1. FELSEFE NEDİR?... 2 a. Felsefeyi Tanımlamanın Zorluğu... 3 i. Farklı Çağ ve Kültürlerde Felsefe... 3 ii. Farklı Filozofların Farklı Felsefe Tanımları... 5 b.

Detaylı

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır. TÜRKİYE'DEKİ GÖÇLER VE GÖÇMENLER Göç güçtür.hem güç ve zor bir iştir hem de güç katan bir iştir. Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri

Detaylı

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS.476-1453 Ortaçağ Batı Roma İmp. nun yıkılışı ile İstanbul un fethi ve Rönesans çağının başlangıcı arasındaki dönemi, Ortaçağ felsefesi ilkçağ felsefesinin bitiminden modern düşüncenin

Detaylı

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK? KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK? Dünyada mal ve hizmet hareketlerinin uluslararası dolaşımına ve üretimin uluslararasılaşmasına imkan veren düzenlemeler (Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası

Detaylı

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni SANAT FELSEFESİ Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni Estetik güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatıdır. A.G. Baumgarten SANATA FELSEFE İLE BAKMAK ESTETİK Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan

Detaylı

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS Genel Kamu Hukuku I Law 151 1 2+0 2 2 Ön Koşul Dersleri - Dersin Dili Türkçe Dersin Seviyesi Dersin Türü Dersin Koordinatörü Dersi Verenler Lisans Zorunlu

Detaylı

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları PA 101 Kamu Yönetimine Giriş (3,0,0,3,5) Kamu yönetimine ilişkin kavramsal altyapı, yönetim alanında geliştirilmiş teori ve uygulamaların analiz edilmesi, yönetim biliminin

Detaylı

Higgs bozonu nedir? Hasan AVCU

Higgs bozonu nedir? Hasan AVCU Higgs bozonu nedir? Hasan AVCU Evrenin başlangıcı kabul edilen Büyük Patlama'nın hemen saniyenin milyonda biri kadar ertesinde ilk parçacıklar da etrafa saçıldı. Bu parçacıklar saf enerjiydi, bir kütleleri

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI 1 DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI Örgütte faaliyette bulunan insan davranışlarının anlaşılması ve hatta önceden tahmin edilebilmesi her zaman üzerinde durulan bir konu olmuştur. Davranış bilimlerinin

Detaylı

Avrupalı liderler baskıcı, Türk liderler ise dostane

Avrupalı liderler baskıcı, Türk liderler ise dostane Avrupalı liderler baskıcı, Türk liderler ise dostane Dünyada yaşanan ekonomik kriz liderlik stillerinde de değişikliğe yol açtı. Hay Group'un liderlik stilleri üzerine yaptığı araştırmaya göre, özellikle

Detaylı

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI HAFTALAR KONULAR 1. Hafta TÜRK DEVRİMİNE KAVRAMSAL YAKLAŞIM A-) Devlet (Toprak, İnsan Egemenlik) B-) Monarşi C-) Oligarşi D-) Cumhuriyet E-) Demokrasi F-) İhtilal G-) Devrim H-) Islahat 2. Hafta DEĞİŞEN

Detaylı

Economic Policy. Opening Lecture

Economic Policy. Opening Lecture Economic Policy Opening Lecture Neden buradasın? economic policy iktisat üniversite Neden buradasın? iktisat öğrenmek (varsayalım!) geleceğin için üniversite diploma bilgi Neden buradasın? bilgi bilmek

Detaylı

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI 7 Ocak 2015 İstanbul, Sabancı Center Sayın Konuklar, Değerli Basın Mensupları,

Detaylı

DOÇ. DR. DOĞAN GÖÇMEN DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ

DOÇ. DR. DOĞAN GÖÇMEN DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ DOÇ. DR. DOĞAN GÖÇMEN DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ Felsefe neyi öğretir? Düşünme söz konusu olduğunda felsefe ne düşünmemiz gerektiğini değil, nasıl düşünmemiz gerektiğini öğretir. Mutluluk

Detaylı

Soru şudur: 25 yıldan fazla yaşadığınız bir ülkenin insanı olmaz mısınız?

Soru şudur: 25 yıldan fazla yaşadığınız bir ülkenin insanı olmaz mısınız? Soru şudur: 25 yıldan fazla yaşadığınız bir ülkenin insanı olmaz mısınız? Bu ülkenin de insanı olmanız, gelmiş olduğunuz ülkeyle bağınızın kesilmesi, ona yabancılaşmanız anlamına gelmez. Ama eğer 20-25

Detaylı

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ FELSEFENİN BÖLÜMLERİ A-BİLGİ FELSEFESİ (EPİSTEMOLOJİ ) İnsan bilgisinin yapısını ve geçerliğini ele alır. Bilgi felsefesi; bilginin imkanı, doğruluğu, kaynağı, sınırları

Detaylı

Uygarlık Tarihi (HIST 201) Ders Detayları

Uygarlık Tarihi (HIST 201) Ders Detayları Uygarlık Tarihi (HIST 201) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Saati Uygulama Saati Laboratuar Saati Kredi AKTS Uygarlık Tarihi HIST 201 Güz 3 0 0 3 4 Ön Koşul Ders(ler)i Dersin Dili Dersin Türü

Detaylı

ÜNİTE:1. Sanayi Sonrası Toplum: Daniel Bell ÜNİTE:2. Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi ÜNİTE:3. Postmodern Sosyal Teori ÜNİTE:4

ÜNİTE:1. Sanayi Sonrası Toplum: Daniel Bell ÜNİTE:2. Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi ÜNİTE:3. Postmodern Sosyal Teori ÜNİTE:4 ÜNİTE:1 Sanayi Sonrası Toplum: Daniel Bell ÜNİTE:2 Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi ÜNİTE:3 Postmodern Sosyal Teori ÜNİTE:4 Zygmunt Bauman: Modernlik ve Postmodernlik ÜNİTE:5 Tüketim Toplumu, Simülasyon

Detaylı

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER YILLIK PLANI

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER YILLIK PLANI . SINIF SOSYAL BİLGİLER YILLIK PLANI 08-09 Soru Bankası.hafta - Eylül BİREY VE TOPLUM Öğrendiklerimi Uyguluyorum... 6.hafta - 0 Eylül Olaylar ve Sonuçları....hafta 0-0 Ekim Biz Bu Toplumun Bir Üyesiyiz...

Detaylı

BİZ KİMİZ? ODTÜ Atatürkçü Düşünce Topluluğu, Atatürk ü ve ideolojisini daha iyi tanımak ve tanıtmak için 1989 yılında ODTÜ Kültür İşleri Müdürlüğü bünyesinde kurulmuş olan bir düşünce topluluğudur. Atatürkçü

Detaylı

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi 66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi 2019 yılında kendimize daha fazla zaman ayırmak istiyoruz. Fotoğrafla olan iletişimimizi artırmak istiyoruz. Fotoğrafın bir sanat

Detaylı

SİYASİ DÜŞÜNCELER TARİHİ (TAR222U)

SİYASİ DÜŞÜNCELER TARİHİ (TAR222U) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. SİYASİ DÜŞÜNCELER TARİHİ (TAR222U) KISA

Detaylı

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... IX İÇİNDEKİLER...XV KISALTMALAR...XXIII TABLOLAR LİSTESİ... XXV GİRİŞ...1 Birinci Bölüm Vatandaşlığın

Detaylı

Türkler ve Kürtler üzerine yanlış düşünceler

Türkler ve Kürtler üzerine yanlış düşünceler Devrimci Marksizm Türkler ve Kürtler üzerine yanlış düşünceler Necati Yıldırım Türkiye solunda uzun yıllar Kürtlerin ulus olup olmadıkları tartışıldı. Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkından rahatsız

Detaylı

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Açılış Tarihi Kapanış Tarihi Sona Eriş Nedeni 1 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 17.11.1924 05.06.1925

Detaylı

Teröre karşı mücadele cephesi!

Teröre karşı mücadele cephesi! Teröre karşı mücadele cephesi! Türkiye, teröre karşı mücadele adı altında, birlik ve beraberlik içinde emekçilere yönelik bir terör rejimine sürüklenmek isteniyor. Bu nedenle milli seferberlik dahi ilan

Detaylı

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU 1. DIŞ. CADDE - GECE 1 FADE IN: Saat 22:30. 30 yaşında bir gazeteci olan Eren caddede araba sürmektedir. Bir süre sonra kırmızı ışıkta durur. Yan koltukta bulunan fotoğraf

Detaylı

(b) Bir kanıtlamadır. Burada (çünkü) bir öncül belirticidir ve kendisinden sonra gelen yargının öncül olduğunu gösterir.

(b) Bir kanıtlamadır. Burada (çünkü) bir öncül belirticidir ve kendisinden sonra gelen yargının öncül olduğunu gösterir. A-Grubu 1. Soru (B-Grubu 3. Soru ile aynı) Not: bu soruda öncül ve sonuçları sınavda istendiği gibi, verilen boş kağıda açıkça yazmayanlar ve soru kağıdı üzerinde altını çizmek vb. yöntemlerle gösterenlerin

Detaylı

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı - 'Büyük haber gazetecinin ayağına gelmezse o büyük haberin ayağına nasıl gider? - Söz ağzınızdan bir kez kaçınca rica minnet yemin nasıl işe yaramaz? - Samimi bir itiraf nasıl harakiri ye dönüştü? - Evren

Detaylı

Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler

Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler Bir cinayetin altı elemanı vardır: Öldürülen kimdir, öldüren kimdir, cinayetin yeri, cinayet günü, nasıl öldürüldü, neden öldürüldü?

Detaylı

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar Sosyoloji Konular ve Sorunlar Ontoloji (Varlık) Felsefe Aksiyoloji (Değer) Epistemoloji (Bilgi) 2 Felsefe Aksiyoloji (Değer) Etik Estetik Hukuk Felsefesi 3 Bilim (Olgular) Deney Gözlem Felsefe Düşünme

Detaylı

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ AST101 ASTRONOMİ TARİHİ 2017-2018 Güz Dönemi (Z, UK:2, AKTS:3) 4. Kısım Doç. Dr. Kutluay YÜCE Ankara Üniversitesi, Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Antik Yunan Bilimi Sokrat Öncesi Dönem

Detaylı

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur. 33 Ders 4 Günah Bir dostunuzun size, içi güzel şeylerle dolu ve bütün bu güzelliklerin tadını çıkarmanız için bir saray verdiğini düşünelim. Buradaki her şey sizindir. Dostunuzun sizden istediği tek şey,

Detaylı

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler Geçtiğimiz ay Suriye de Irak Şam İslam Devleti ve diğer muhalif güçler arasında yaşanan çatışmaya ilişkin, Suriye Devrimci Sol

Detaylı

KADINLAR ve Demografik Büyüklükler Hedef Kitle Tanımlamaları Yaşam Trendleri

KADINLAR ve Demografik Büyüklükler Hedef Kitle Tanımlamaları Yaşam Trendleri KADINLAR ve Demografik Büyüklükler Hedef Kitle Tanımlamaları Yaşam Trendleri 14 Haziran 2005, Salı A company of Pazarlama yönetimini geliştirmek için ilerleyebileceğimiz alanlar Hedef kitleyi geleneksel

Detaylı

İçindekiler. Giriş. Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15

İçindekiler. Giriş. Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15 İçindekiler Giriş Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15 Kafamızın içindeki bariyer Hiçbir şeyi hak etmediğini sanan kadın Yanlış bir hayata çakılıp kalan adam

Detaylı

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem YALNIZ BİR İNSAN Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem öyle sonunda hep iyilerin kazandığı, kötülerin cezalandırıldığı veya bir suçluyu bulmak için

Detaylı

'Yaşam, seçimler üzerine kurulu'

'Yaşam, seçimler üzerine kurulu' 'Yaşam, seçimler üzerine kurulu' Yeni yıl için yeni kararlar almak, yeni seçimler yapmak zorunda olanlar, Prof. Dr. Kemal Sayar'ın önerilerini okumadan adım atmasın. Psikiyatr olan Prof. Dr. Kemal Sayar

Detaylı

9. SINIF ÜNİTE DEĞERLENDİRME SINAVLARI LİSTESİ / DİL VE ANLATIM

9. SINIF ÜNİTE DEĞERLENDİRME SINAVLARI LİSTESİ / DİL VE ANLATIM SINAVLARI LİSTESİ / DİL VE ANLATIM İletişim Dil - Kültür İlişkisi İnsan, İletişim ve Dil Dillerin Sınıflandırılması Türk Dilinin Tarihi Gelişimi ve Türkiye Türkçesi Türkçenin Ses Özellikleri Telaffuz (Söyleyiş)

Detaylı

AFİŞLER. I. ve II. Dünya Savaşlarına ait propaganda afişleri. Propaganda, açıklamaların manipülasyonu yoluyla insan davranışını etkileme tekniğidir.

AFİŞLER. I. ve II. Dünya Savaşlarına ait propaganda afişleri. Propaganda, açıklamaların manipülasyonu yoluyla insan davranışını etkileme tekniğidir. AFİŞLER I. ve II. Dünya Savaşlarına ait propaganda afişleri Propaganda, açıklamaların manipülasyonu yoluyla insan davranışını etkileme tekniğidir. Propaganda Nedir? Açıklamaların manipülasyonu yoluyla

Detaylı

Yirmi Birinci Yüzyıl İçin Sosyalizm. Giriş

Yirmi Birinci Yüzyıl İçin Sosyalizm. Giriş 11 Giriş Marx, bir keresinde, kapitalizmin doğası kriz sırasında su yüzüne çıkar, demişti. Kriz ortamında, gizlenmiş olan bazı şeyleri tüm sistemin insan ihtiyaçlarının değil kârın etrafında döndüğünü

Detaylı

1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik

1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik 1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik ilkeleridir. Hakkaniyet, bütün kararların tutarlı, tarafsız ve

Detaylı

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM TOPLUM VE HUKUK

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM TOPLUM VE HUKUK İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM TOPLUM VE HUKUK Toplum Hayatı...: 1 Hukukun Toplumdaki Fonksiyonu 2 Sosyal Dayanışma 3 Sosyal Hayatta Çekişme 5 Din Kuralları 6 Örf vc Âdet Kuralları 9 Görgü (Nezaket) Kuralları

Detaylı

DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK

DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK 2 Takdim Planı Modernleşme Süreci Açısından Devlet Devlet-Toplum İlişkileri Açısından Devlet Teşkilatlanma

Detaylı

Yaşam Boyu Sosyalleşme

Yaşam Boyu Sosyalleşme Yaşam Boyu Sosyalleşme Lütfi Sunar Sosyolojiye Giriş / 5. Ders Kültür, Toplum ve Çocuk Sosyalleşmesi Sosyalleşme Nedir? Çocuklar başkalarıyla temasla giderek kendilerinin farkına varırlar ve insanlar hakkında

Detaylı

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4 ÜNİTE:1 Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2 Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3 Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4 Aile ve Toplumsal Gruplar ÜNİTE:5 1 Küreselleşme ve Ekonomi

Detaylı

DERS ÖĞRETİM PLANI. İktisat Tarihi. Dersin Adı Dersin Kodu Dersin Türü. Seçmeli Doktora

DERS ÖĞRETİM PLANI. İktisat Tarihi. Dersin Adı Dersin Kodu Dersin Türü. Seçmeli Doktora Dersin Adı Dersin Kodu Dersin Türü DERS ÖĞRETİM PLANI Dersin Seviyesi Dersin AKTS Kredisi 8 Haftalık Ders Saati 3 Haftalık Uygulama Saati - Haftalık Laboratuar Saati - Dersin Verildiği Yıl Dersin Verildiği

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim 2009 05:05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim 2009 05:08

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim 2009 05:05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim 2009 05:08 Söz Dinlemeyen Çocuklara Nasıl Yardımcı Olunmalıdır? Çocuklarda zaman zaman anne-babalarının sözünü dinlememe kendi bildiklerini okuma davranışları görülebiliyor. Bu söz dinlememe durumu ile anne-babalar

Detaylı

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler.

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler. Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler.de www.wahreliebewartet.de Avrupa ülkelerindeki gençlik denilince

Detaylı

DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞMAYANA SOSYALÝST DENMEZ!

DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞMAYANA SOSYALÝST DENMEZ! DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞMAYANA SOSYALÝST DENMEZ! Silahlý Propaganda ve Gerilla Savaþý Nikaragua da Devrim ve Seçim Proletarya ve Sosyalist Siyasal Bilinç Demokratik Muhalefette Demokrat! Türkiye Devriminde Kürt

Detaylı

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ) ESTETİK (SANAT FELSEFESİ) Estetik sözcüğü yunanca aisthesis kelimesinden gelir ve duyum, duyularla algılanabilen, duyu bilimi gibi anlamlar içerir. Duyguya indirgenebilen bağımsız bilgi dalına estetik

Detaylı

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ BAHARA MERHABA Toprağın ve suyun güneşle buluştuğu, doğanın canlandığı, aydınlık ve sıcak günlere kavuştuğumuz güzel bahar aylarına merhaba dedik. Baharın verdiği canlılık ve heyecanla eğitim- öğretim

Detaylı

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır Berk Yaman Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır / /20 YAZI ARKASINDA SİZİN FOTOĞRAFINIZ KULLANILMAKTADIR Evveel zaman içinde yaşayan iki âşık varmış. Kara sevdaları

Detaylı

VERİMLİ ÇALIŞMA VE MOTİVASYON

VERİMLİ ÇALIŞMA VE MOTİVASYON VERİMLİ ÇALIŞMA VE MOTİVASYON Verimli çalışan? Verimli çalışan bireyin, motivasyonu yüksektir. Motivasyonun Kelime Anlamı Bu kavram İngilizce ve Fransızca motive kelimesinden türetilmiştir. Temelde kişinin

Detaylı

2018 YGS Konuları. Türkçe Konuları

2018 YGS Konuları. Türkçe Konuları 2018 YGS Konuları Türkçe Konuları 1. Sözcük Anlamı 2. Söz Yorumu 3. Deyim ve Atasözü 4. Cümle Anlamı 5. Cümle Yorumu 6. Paragrafta Anlatım Teknikleri 7. Paragrafta Konu-Ana Düşünce 8. Paragrafta Yapı 9.

Detaylı

9. SINIF ÜNİTE DEĞERLENDİRME SINAVLARI LİSTESİ / TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI

9. SINIF ÜNİTE DEĞERLENDİRME SINAVLARI LİSTESİ / TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI SINAVLARI LİSTESİ / TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI Türk Dili ve Edebiyatına Giriş İletişim Ses Bilgisi Yazım Kuralları Paragraf Bilgisi Bir Tür Olarak Hikâye Şekil Bilgisi ktalama Kuralları Bir Tür Olarak Şiir

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Yazarlar Hakkında. Giriş: Markalarla Oynamak

İÇİNDEKİLER. Yazarlar Hakkında. Giriş: Markalarla Oynamak İÇİNDEKİLER Yazarlar Hakkında Teşekkür Giriş: Markalarla Oynamak XI XIII XV 1 Bu Kitaptan En İyi Şekilde Yararlanmak 1 Markanın Yeniden Tanımlanması 4 Rüyalar ve Hayaller Nasıl Sağlam Sonuçlar Üretebilir

Detaylı

BİZ, MELEKLER - DRUNVALO

BİZ, MELEKLER - DRUNVALO BİZ, MELEKLER - DRUNVALO http://www.kosulsuz-sevgi.com/ruhu-yukselten-yazilar/biz-melekler-drunvalo-2/ Drunvalo Melchizedek En azından, Sümer de 6000 yıl önce uygarlık başladığından beri, melekler insan

Detaylı

Kazandı ama bu sonuç Erdoğan ı mutlu etmez

Kazandı ama bu sonuç Erdoğan ı mutlu etmez 1 / 8 2014/08/29 15:48 Ana Sayfa GÜNDEM DÜNYA EKONOMĐ SPOR KELEBEK YAZARLAR EMLAK AĐLE HÜRRĐYET TV myy@hurriyet.com.tr Hürriyet 11.08.2014 Pazartesi Kazandı ama bu sonuç Erdoğan ı mutlu etmez - A + Tak

Detaylı

AHLAK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI

AHLAK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI Ahlak ve Etik Ahlak bir toplumda kendisine uyulmaya zorlayan kurallar bütünü Etik var olan bu kuralları sorgulama, ahlak üzerine felsefi düşünme etkinliği. AHLAK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI İYİ: Ahlakça

Detaylı

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2 Öğretmenlik Meslek Etiği Sunu-2 Tanım: Etik Etik; İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal açıdan

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

Müze eğitiminin amaçları nelerdir?

Müze eğitiminin amaçları nelerdir? Müze eğitiminin amaçları nelerdir? Sergilenen nesnelerle insanlar arasında köprü kurarak nesnelerin onların yaşantıları ile bütünleşmesini sağlamak; Nesnelerin maddi ve ideal değerleri ile algılanması

Detaylı

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ... ÖRNEK SORU: 1 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti açısından, 30 Ekim 1918 de, yenilgiyi kabul ettiğinin tescili niteliğinde olan Mondros Ateşkes Anlaşması yla sona erdi. Ancak anlaşmanın,

Detaylı