Ülkemizin seçkin eğitim kurumları

Transkript

1 REKTÖRDEN özgürce ifade ettikleri bir ortam sunmak öncelikli görevimizdir. Kampüslerimiz öğrencilerimizin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayan, çağdaş, düzenli ve yüksek yaşam kalitesi sunan, kaliteli bir eğitim yuvası olmak için modern bir anlayışla düzenlenmiş ve öğrencilerimize sunulmuştur. Ülkemizin seçkin eğitim kurumları arasında yerini alma yolunda hızla ilerleyen Dicle Üniversitesi, 21. yüzyılın bilimsel ve teknolojik gelişmelerini yakından takip etmenin yanı sıra uluslararası düzeyde kaliteli araştırmaların yapıldığı saygın ve köklü bir kuruluştur. Üniversitemiz fakülteleri, enstitüleri, yüksekokulları, meslek yüksekokulları ve araştırma merkezleriyle gençlerimizi; dünya standartlarında mesleki bilgi ve beceri ile donatmak, ülke ve dünya sorunlarına duyarlı, insan haklarına, çevre sorunlarına, toplumun değer yargılarına ve farklılıklarına saygılı, özgüven sahibi, Cumhuriyet ve Demokrasimizin temel ilkelerine bağlı bireyler olarak yetiştirmek amacındadır. Gençlerimize, huzur ve güven içinde eğitim aldıkları, duygu ve düşüncelerini Üniversitemiz bünyesinde çalışan ve kariyerlerine devam eden tüm öğretim üyelerimiz kendi alanlarında özgürce ve mümkün olan her türlü imkânla desteklenerek bilimsel çalışmalarını gerçekleştirmektedir. Üniversitelerin temel misyonu olan bilgi üretimi bu noktada yerini bulmakta ve değerli bilim insanlarımızın çalışmaları bilim dünyasına sunulmaktadır. Üniversitemizde görevli bilim insanlarına ait ulusal ve uluslararası nitelikli bilimsel dergilerde yayınlanan çalışmalar hızla artmaktadır. Dicle Üniversitesi öğretim üyesi, öğrencileri ve değerli Diyarbakır halkı ile bir bütün olarak bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeyde iyi olmak iddiasındayız. Verdiğimiz eğitim ve bilimsel çalışmalarımız ile ülkemizin aydınlık yarınlara taşınmasına katkı sağlayacağız. Rektör Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç 1

2 EDİTÖR Değerli Okurlar, 2013 yılını geride bırakıp, 2014 yılına Merhaba dediğimiz bugünlerde, dört aylık periyodlarla çıkardığımız Genç Kariyer adlı dergimizin adını Kariyer Köşesi olarak değiştirerek, ikinci sayısını yeni adıyla siz değerli okuyucularımızla buluşturmanın heyecanını yaşamaktayız. Kariyer; sizlere sunmuş olduğumuz programlarımızın içeriğinden de anlaşılacağı gibi, insan hayatının tamamına yayılmış, gündelik hayatımızın her anını kapsayan, olağan bir süreçtir. Kariyer kelimesi geçtiğinde ilk akla gelen, mevcut bir pozisyondan dikey olarak yükselmektir. Aslında Kariyerin bunun da ötesinde bir tanımı mevcuttur. Çocuklukdönemlerimizde belli bir yaşa geldiğimizde ve kendimizi tanımaya başladığımız an ile yaşamımızın sonuna kadar sürdürdüğümüz yaşamımızın ta kendisidir Kariyer. Mademki Kariyer bizim hayatımızın her anından ibaret, peki bu kariyerimizi nasıl daha güzel bir şekilde planlayabilir ve yaşayabiliriz? Her ne kadar yetişkin birer birey haline gelirken en önemli kaynağımız okullarda aldığımız eğitim olsa da bunun kariyerimizin geniş kapsamını tanımlama konusunda yeterli olduğunu düşünmemeliyiz. Bununla birlikte,artık özel sektör de sürekli canlı, dinamik ve değişen yönüyle gelişmektedir. İşte, üniversite öğrencileri olarak, bu süreçte daha üniversite yıllarında işinizi nasıl elinize almanız gerektiğini, yani müfredat dışında neleri gerçekleştirerek, kendinize ve kariyerinize artı nitelikler kazandırabiliriz diye bunları düşünmeli ve bir an önce harekete geçmeliyiz. Kariyer Planlamanızda kimi zaman sizlere rehberlik edecek, kimi zaman motive edecek ve belki de sizlere ilham olacak bu sayımızda, Türkiye nin önde gelen şirketlerin ik yönetic ilerinin,akademisyenlerin,kariyer ve kişisel gelişim uzmanlarının sizler için paylaştığı çok renkli makaleleri, röportajları, araştırmaları ve diğer yazılarızevkle okuyacağınızıtemenni ederim yılının sizler için daha başarılı ve mutlu bir yıl olmasını dilerim. Bir sonraki sayımızda görüşmek ümidiyle... Dicle Üniversitesi Kariyer Planlama Uygulama ve Araştırma Merkezi Sevgi ve Saygılarımla, Uzm. Abdullatif Tuncay 2 3

3 Babasız evler ve ARAŞTIRMA Prof.Dr. Sabri EYİGÜN D.Ü Genel Sekreteri Sosyolog-Yazar GERÇEKlerimiz... Alman yazar HeinrichBöll, 2. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan aile dramlarını Babasız Evler) (HausohneHüter) adlı romanında tüm çıplaklığıyla anlatır. Romanda savaş, cephelerden değil, fakat sonrasında savaşın bitiminin ardından, o savaşta ölmüş babaların ve kocaların geride bıraktıkları insanların evlerinden yola çıkılarak anlatılır. Savaştan sonra yaşanan farklı bir sosyal savaşın aileleri getirdiği uçurum sergilenir. Çünkü bu yıkıcılık, cephedeki savaştan daha geri değildir. Bunun için iki savaş yetimi çocuk, babasızlıktan kaynaklanan maddi ve manevi ıstıraplarıyla romanın ana figürleri olarak seçilir. Çocukların kimi maddi sıkıntılar yüzünden acı çekerken, kimi de annesinin başka erkeklerle yaşamasından ve bunun çevredeki dedikodularından acı çekmektedirler. 2. Dünya Savaşı ndan bu yana yaklaşık 65 yıl gibi uzun bir zaman geçti. Bu sürede Almanya, herhangi bir savaş yaşamadığı gibi, halkına ekonomik olarak da tarihinin en müferrah dönemini yaşatmaktadır. Ancak buna rağmen, hem babasız evlerin sayısı, hem de o evlerde yaşayan çocukların dramı katlanarak devam ediyor. Yani, çocuklar açısından ailenin ve evliliğin geldiği nokta, savaştan ve savaş sonrası dönemden de daha büyük yıkımlara sebep olmaktadır. Gerçi şimdi, batı toplumlarında değişen ve normalleşen ahlaki yozlaşmanın bir sonucu olarak annelerinin başkalarıyla birlikte olmaları ne çevreyi ne de onları eskisi gibi rahatsız etmiyor. Ancak hızla artan boşanma oranları ve bunun sonucu olarak da ebeveynlerden sadece birisiyle yaşamak zorunda olan çocuklar, ruhsal ve fizyolojik olarak sarsılmaya devam ediyorlar. Araştırmalar, Amerika da daha 1990 lı yıllarda fakir mahallelerde yaşayan her yirmi çocuktan on dokuzunun babasız büyüdüğünü ortaya koyuyor. İngiltere ve Fransa daki yoksul bölgelerde yaşayan çocukların üçte ikisi bugün itibariyle babasız yaşamaya devam ediyor. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de aynı derecede olmasa da boşanma oranlarının arttığını artık hepimiz biliyoruz. Yılda ortalama 120 bin çift boşanıyor. Bu süreçte eşlerin yaşadığı travmalar ve cinayetler medyanın gündeminden düşmezken, arada kalan ve her durumda hayat mücadelesini ya tek ebeveynli veya yetim ve öksüz olarak sürdürmek zorunda kalan çocuklar pek de gündeme gelmiyor. Çocuklar, ebeveynlerin boşanmasından sonra, teke ebeveynli olarak hayatlarını sürdürürken, özellikle kıskançlık veya sahiplenme, namus vb gibi duyguların etkisiyle katledilen annelerinin ölümünden sonra bu kez daha büyük bir dramla karşı karşıya kalmaktadırlar. Çünkü bilimsel çalışmalar gösteriyor ki, ebeveynlerinden sadece birisiyle yaşayan çocuklar, diğer akranlarıyla karşılaştırıldığında, okulda daha başarısız oluyorlar, başlarını daha fazla derde sokuyorlar, duygusal sorunları daha fazla yaşıyorlar ve sağlık sorunlarıyla daha fazla boğuşuyorlar. Ayrıca bu çocuklar, ileride evliliklerini fazla sürdüremeyip ayrılmak zorunda kalıyorlar. Sosyolog Anderson'na göre, babasız evlerde büyüyen çocuklar, "aşırı erillik" diye adlandırdığı, kayıtsız, hatta yırtıcı cinsellik ve şiddet ile tanımlanan sorunlara da neden olabiliyorlar. Boşanmaya kolaylıkla karar verip, çocuklarımızı babasız veya annesiz büyütmeyi göze almakla yalnız çocuklarımıza hastalıklı bir gelecek bırakmıyor, aynı zamanda aile kurumunun da, toplumun temel yapısının da çökmesine yardım etmiş oluyoruz. İşte günümüzde sayıları hızla artan bu babasız evler, toplumun temelini oluşturan aile kurumunun çöküşünü sembolizme ediyor. Aile ve Sosyal Politikalar bakanlığının son dönemde yürürlüğe koymaya çalıştığı eğitim ve danışma hizmetleri, özellikle zorunlu boşanma danışmanlığı uygulaması çok yerinde bir karardır, ancak bu çöküşü hangi oranda düşüreceğini zaman gösterecektir. Yine de asıl sorumluluk boşanan veya boşanmaya karar veren ebeveynlerdedir. Çocuklara bu travmayı nasıl yaşatabiliyorlar? 4 5

4 KİŞİSEL GELİŞİM Dilek METE Bilim İlaç A.Ş İnsan Kaynakları Müdür KARIYERIMIN KONTROLÜ BENDE Bilim İlaç Toplum Gönüllüleri Gelişmekte olan ülkemizin toplumsal gelişimi ve dönüşümü için sosyal sorumluluk çalışmalarının çok önemli olduğuna inanıyoruz. Günümüz dünyasında ekonomik gelişmişlik kadar sosyal dengenin sağlanması da önemli hale geldi. En itibarlı şirket kriterleri de değişti; ekonomik olarak başarılı olmasının yanı sıra sosyal alanlara yatırım yapan, doğaya saygılı, doğanın korunması ve doğal kaynakların kullanımını azaltmak üzerine proaktif faaliyetlerde bulunan şirketler artık itibarlı şirketler olarak kabul ediliyor Onları iyi birer kurumsal vatandaş olarak görüyoruz Bilim İlaç Toplum Gönüllüleri işte bu bakış açısıyla 2005 yılında Bilim İlaç ın desteğiyle, bireysel yetkinliklerini, entelektüel sermayesini, zamanını, emeğini ve tecrübesini; Çözümün bir parçası olmak için... ihtiyacı olan kişilerle paylaşan gönüllü çalışanların oluşturduğu bir platform yılı itibariyle 1112 aktif üyesi ile Türkiye nin 11 ilinde, 20 ekip ile faaliyet gösteriyor. Bugüne kadar BİTG tarafından 12 farklı proje dâhilinde 305 faaliyet gerçekleştirildi saat gönüllü çalışma ile i aşkın çocuk ve gence ulaşıldı. Kariyer Hedefleri ve Kariyer Planlama Kariyer planlamanın özünde bireysel gelişim vardır. Kariyerinizi geliştirmeyi planladığınız alandaki gelişmeleri takip etmek, yeni nitelikler ve bilgiler kazanmak, yetkinliklerini hedefin doğrultusunda geliştirmek aslında kariyer planlamanın özünü oluşturuyor. Kariyer planlama ne değildir sorusuna ise; sadece atama, terfi veya sürekli pozisyon ismi değiştirmek olmadığı şeklinde cevap verebilirim. Kariyerinizde hangi pozisyonda olduğunuz değil işinizi ve sizi değerli kılacak farklı ne yaptığınız önemli Artık kariyer sadece şirketlerde değil; kurumlar, vakıflar, sosyal girişim alanları vs. gibi birçok fırsatın olduğu alanlarda da geliştirilebiliyor. Fakat nerde olursa olsun her alanda yetenek olarak sadece potansiyeli olan kişileri değil, bunu özveri ile sonuca dönüştürecek kişiler aranıyor. Son olarak benim kılavuz aldığım, her imzamın, her sosyal hesabımın altında yazan özlü bir sözü sizlerle paylaşmak istiyorum; Yaşamda heyecanını hiç bitirmeyen öğrenci, hiç yorulmayan kâşif ol. Yaşamda heyecanını hiç bitirmeyen öğrenci, hiç yorulmayan kâşif ol. Kariyerimin Kontrolü Bende Hâlihazırda yürütmekte olduğumuz 12 projenin bir kısmı platformumuzun kurulduğu günden bu yana gönüllü kazanmada etkili olan, kısıtlı zaman ve imkânla büyük etkiler yaratabilecek projeler. Özel Sektör Gönüllüler Derneği, GETEM, AYDER gibi sivil toplum kuruluşları ile ortak hareket ediyor ve onların projelerini içselleştirerek destek sağlıyoruz. Bunun dışında tamamen kendi gönüllülerimizin geliştirdiği, projelendirdiği ve hayata geçirdiği projelerimiz var. Bu yıl altıncısını ve en büyüğünü gerçekleştirdiğimiz Kariyerimin Kontrolü Bende kişisel gelişim kongremiz hem paydaşlarımız üzerindeki etkisi hem de topluma aktarılan katma değer açısından en gurur duyduğumuz projelerimizin başına geliyor. İş hayatına girdikten sonra profesyonel eğitmenlerden aldığımız, bizi bir adım öne taşıyan, özel sektördeki başarımıza önemli katkısı olan temel beceri eğitimlerini üniversite yıllarında alsak, yola bir adım önde başlardık! düşüncesiyle yola çıktığımız projede, potansiyeli yüksek, bilgi ve beceriler ile donanımlı bir çalışan adayı olmak isteyen üniversite öğrencilerinin Türkiye iş dünyasının üst düzey yöneticilerine eğitim veren profesyonel eğitmenlerden 4 tam günlük kişisel gelişim eğitimleri almalarını sağlıyoruz. Bugüne kadar Erzurum Atatürk Üniversitesi, Eskişehir Anadolu Üniversitesi ve Kayseri Erciyes Üniversitesi nde gerçekleştirilen Kariyerimin Kontrolü Bende proğramı,2011 yılında Diyarbakır Dicle Üniversitesinde uygulandı. 6. yılında Adıyaman ve Harran Üniversitelerinde aynı anda gerçekleştirdiğimiz proje bugüne kadar doğuda eğitim gören 7000 den fazla üniversite öğrencisinin kariyer algısını değiştirdi... Bilim İlaç Toplum Gönüllüleri Platformu nundüzenlediği, toplamda 61 eğitim ve 109 oturumile Türkiye deki en büyük kişisel gelişim kongresi olma özelliğini taşıyan Kariyerimin Kontrolü Bende projesi, hem özel sektör hem kamunun odağında yer alan,türkiye nin doğusu ve batısı arasındaki eğitimde fırsat eşitsizliği sorununa eğiliyor. Özellikle Anadolu da faaliyet gösterenüniversitelerdeki öğrencilere kariyer planlamalarında destek olmayı, rol model yaratabilmeyi, bilgi ve becerilerini geliştirmeyi, vizyon oluşturmalarına yardımcı olmayı ve kariyerlerine bir adım önde başlamalarını sağlamayı hedefleyen proje, genç işsizliğinin %17 lerde olduğu ülkemizde, gençlerin istihdama yeteri kadar katılamama sorununa da dolaylı da olsa çözüm sunuyor. Son olarak 2013 yılında Adıyaman Üniversitesi nde 1241, Harran Üniversitesi nde ise 1897 genci kariyer yolculuklarına hazırlayan projede bu yıl gençlere; Etkili Sunum Teknikleri, Takım Çalışması, Özgeçmiş Oluşturma ve Mülakatta Başarı, Kariyer Planlama, Bireysel İmaj, Sosyal Medya ve Dijital Pazarlama, Girişimcilik gibi birçok farklı konuda eğitimler verilirken Liderlikle Gelişmek ve Geliştirmek başlıklı oturum da öğretim görevlilerine özel olarak düzenlendi. Önceki yıllarda hayata geçirilen ve bugüne kadar 43 öğrencinin yararlandığı özel staj imkânı da bu yıl Adıyaman ve Harran Üniversitesi öğrencileri için sunulmaya devam edecek. Kongrenin ardından Özel Sektör Gönüllüler Derneği üyesi 70 e yakın şirketin açacağı kontenjanlardan faydalanacak öğrenciler, Türkiye nin önde gelen şirketlerinde benzersiz bir staj fırsatı yakalayarak öğrendiklerini hayata geçirebilecekler. Artık markalaşan projelerimizin olması ve bütün bu çalışmaları maddi kaynakların büyüklüğü ile değil gönüllülerimizin %100 gönüllülük esasıyla yürüterek başarıyor olması bizim çok ayrı bir kulvarda konumlanmamızı sağlıyor. Bilim İlaç Toplum Gönüllüleri nin bir gönüllülük okulu olarak algılanmaya başlandığını biliyor ve bundan büyük mutluluk duyuyoruz. dilekmete@bilimilac.com 6 7

5 YAŞAMDAN KARELER Prof. Dr. Hamdi TEMEL D.Ü Eczacılık Fakültesi Dekanı Yaklaşık 3 yıl önce John Hamburg un yönetmenliğini yaptığı, Jason Segel ve Jaime Pressly nin başrollerini oynadığı Adamım Benim filmini izlemiştim. Film aslında Amerika kültürü ile bizim kültürümüzün ne kadar farklı olduğunu apaçık ortaya koyuyordu. Filmin konusu çok sevdiği kız arkadaşı ile evlenme hazırlığı yapan bir adam üzerinde dönüyordu. Düğün hazırlığı yaparken dönüp dolaşıp sağdıç meselesine geldi. Gelin ve gelinin kız arkadaşlarının tek konusu sağdıcın kim olacağı idi. Böyle bir durumda tabii ki Türkiye de hepimizin aklına onlarca sağdıç adayı gelirdi, filme göre Amerika da sağdıç bulmak öyle zordu ki. Çünkü oradaki arkadaşlık mantığı ile bizim arkadaşlık mantığımız çok farklı idi. Hayatında hiç erkek arkadaşı olmamıştı damat adayının, belki ihtiyaç da duymamıştı. Filmdeki seven adam, sağdıcını düşünmeye ve araştırmaya başladı, ne yazık ki çok içli dışlı olduğu sağdıçlık yapacak tek erkek arkadaşı bile yoktu. Büyük uğraşlar sonunda internetten falan yardım da alarak bir erkek arkadaşı edinebildi ve onun ile hoşça vakit geçirmeye başladı. Çünkü arkadaş olmuşlardı. Erkek erkeğe yapabilecekleri spor faaliyetlerinden tutun, değişik enstrümantal aletler çalma gibi değişik faaliyetleri yapmaya başladır. O kadar güzel zaman geçiriyorlardı ki, bu seferde sevdiği kızı ihmal etmeye başlamıştı. Evliliği tehlikeye girecekti ki, filmin sonunda erkek arkadaşından vazgeçip sevdiği kızla evlendi. Film bu çerçeve de dönüp durdu. Bu filmden öylesine etkilendim ki aradan yıllar geçmesine rağmen hala aklımda. Filmde beni etkileyen izlediklerimden çok hatırlattıklarıydı. Bu filmle; bize ait, bize has, bize özgü onca değerimizin gün geçtikçe nasıl da önemsizleştirildiğini fark ettim içim acıyarak Eskiden atalarımız savaş esnasında arkadan gelen saldırılara karşı, sırtlarını taşa vererek ok atarlarmış. Bu taşa da Arkataş derlermiş. Sonradan bu arka-taş, arkadaş olarak dilimize yerleşmiş ki, bize gelebilecek her türlü tehlikeye siper olabilecek kadar güvendiğimiz, samimiyetine inandığımız kişilere Arkadaş demişiz. Arkadaş kardeşten ötedir çoğu zaman gönlümüzde Derdiyle dertlenir, sevinciyle güler, gerektiğinde hiç düşünmeden veririz canımızı ve ya malımızı Mutluluğumuzda ya da hüznümüzde ilk aradığımız, ama illa mutlaka her gün bir sesini duyup günümüzü aydınlattığımız kişidir arkadaş Hadi gel bir çay ısmarlayayım deriz de, ikimizde biliriz aslında çayın bahane, maksadın muhabbet olduğunu. Eminim ki bu satırları okuyan herkesin aklına, kalbinde yer etmiş, belki de uzun zamandır aramadığı bir arkadaşı gelmiş ve yüzüne mutlu bir tebessüm yayılmıştır. Biz millet olarak çok sıcakkanlı insanlarız, tüm dünya da öyle bilir bizi. Türkiye denilince; sıcakkanlı, misafirperver, cömert insanların ülkesi gelir akıllara Övgüler alırız Özümüzde insan sevgisi vardır. Şanlı tarihimiz bunun örnekleri ile doludur Peki, son günlerde neler oluyor bize. Kalplerimizdeki sevginin yerini ne aldı da bizi biz yapan değerlerimizden uzaklaşmaya başladık. Arkadaşlık duygularımızda bozulmalar başlamış, eskisi gibi sevemez olmuşuz, ya da dilde kalmış sevgi, kalbe girememiş Aynı manevi duyguları taşıdıklarımızın hatırını dahi sormaz olmuşuz. Gıybet, kıskançlık, hırs almış kalplerdeki sevginin, arkadaşlığın dostluğun yerini. İftiradan korkulmaz olmuş. Maddi menfaatler o ulvi duygularımızın önüne geçmiş. Üç kuruş dünyalığa satılır olmuş dostluklar. Oysa dünya, öyle daimi kalacak bir yer değil ki birbirimizin hatırını kırmaya değsin. Var mısınız? Yeni yılda kalbimizdeki manevi duyguları canlandıralım, sönmeye başlayan arkadaşlık ateşini yeniden yakalım. Uzun zamandır aramadığımız arkadaşlarımızı arayalım mesela, yeni yılda mutluluk ama her şeyden önce sevgi dileyelim. Sevgi tohumunu yeniden ekelim yüreklere Kim bilir belki de o özlemini duyduğumuz eski dostluklar çıkar saklandıkları yerlerden Bu yıl yeni yürekler kazanmaya çalışalım. Hiç kimsenin arkasından konuşmayalım mesela Varsa bir sorunumuz yüzüne söyleyelim açık ve net ama usulünce kırmadan, incitmeden... Eğer hatalı ise hatasını başkalarına duyurmak yerine, yanlışını görmesine yardım edelim, doğru yolu bulmasına gayret gösterelim. Yoksa zaten birbirine çelme takmaya meraklı o kadar çok korkak yürek var ki, biz cesur yürek olalım Kalp kazanmanın huzurunu yaşamak varken, kırıp üzmeye değer mi? Arkadaş kardeşten ötedir çoğu zaman gönlümüzde Geleceğin çalışanı, yöneticisi, CEO su, Patronu, Bürokratı, Siyasetçisi, kısacası ; Geleceğin İş Dünyasının Başrol Oyuncusu Merhaba yılında öncelikle sana ve sevdiklerinesağlık,mutlulu k,esenlik ve başarı diliyorum. Umarım 2014yılı, hayatında yapmak istediğin değişim ve dönüşümün başlangıcına vesile olur ve hedeflerine ulaşma noktasında önemli bir mihenk taşına dönüşür. Evet, tüm bu dilekler ve istekler ulaşılmaz gelmesin. Hele de senin gibi çok yönlü Y kuşağına. 20 li yaşların başındasın ve önünde çooook uzun bir hayat var. Şimdi sorun şu; Bu hayatı nasıl yaşayacaksın? Sıradan bir hayatın mı olacak yoksa isteklerineulaşabildiğinmutlu ve başarılı bir hayatın mı olacak? Ne bekliyorsun gelecekten? Gelecek sanane getirecek? Ne kadar umutlusun kendi hayatından? Amaçların, hedeflerin, hayallerin ne? Kısa orta uzun vadeli planlarınneler? işte tüm bu sorular ve bu sorulara ilişkin düşündüklerin ve bu noktada attığın adımlar senin geleceğini şekillendiriyor olacak. Şimdi sana bir iyi bir de kötü haberim var. Önce hangisini duymak istersin? Kötü haber şu ; Hayatta sihirli değnek yoktur. İyi haber ise hayattaki en büyük ve önemli belirleyicinin SEN olduğudur. Evet şimdi sorularımız belli. Bu soruları cevaplayacak kişi de belli olduğuna göreşimdi ne yapacağız? Tabiki bir yol haritası hazırlayacağız ve bu haritanın gerektirdiği ne varsa yapmak için mücadele edeceğiz. O halde şimdi ilk işimiz içinde bulunduğumuz durumun ne olduğunu anlamaya ve bu durumu verilerle tanımlamaya çalışmak. Türkiyemizde 6 milyon Yüksek Okul ve Üniversite mezunu bulunuyor. Bu mezunların 600 bin e yakını işsiz. Ve halen 5 milyona yakın öğrenci Yüksekokul ve üniversitelerde öğrenimine devam ediyor. Her yıl yaklaşık 575 bin öğrenci mezun oluyor ve iş sahibi olmak, bir işe yerleşebilmek için ciddi bir mücadele ve rekabetin içerisine giriyor. İşte asıl problem de bundan sonra başlıyor.çünkü bu mezunlarımızın neredeyse 100 bine yakını malesef iş bulamıyor ve 2.5 milyonluk işsizler ordusu giderek daha fazla büyüyor. Özetlemek gerekirse üzülerek paylaşmak MAKALE Deniz ATEŞ Turkcell Global Bilgi Diyarbakır Çağrı Merkezi Müdürü durumundayım ki her 4 işsizimizden 1 ini Yüksek okul ve Üniversite mezunu insanlarımız oluşturmaktadır. Şimdi rakamlar ve tablo böyleyken ve hayat mücadelesi bu kadar zorken işsiz kalan bu 4 kişiden 1 i olmamak için ne yapmalısın? Bunun için önce kendini, çok çok iyi tanımalısın ve ne yapmak istediğine, nereye gitmek istediğine biran evvel karar vermelisin. Bu kararı verdikten sonra emin ol hayatın daha da kolaylaşacak. Çünkü bu kararla birlikte atman gereken adımlarda şekillenmeye başlayacak. Başarı mı istiyorsun? İşte sana başarının Deniz ce formulü ; Başarı = (Heyecan +İstek + Arzu ) X Azim X Hırs * X Odaklanma X Disiplin + Sabır / Zaman**dır. *Hırs kontrol altında olduğu sürece sorun yok, fazlası zarar dengesi karardır. **Zaman ise bu dünyada yerine koyamayacağımız en değerli unsurdur. 8 9

6 MAKALE Başarının bence formülü bu, şimdi sorun bu formulü nasıl uygulayacağımızı bilmekte. Herşeyden önce lütfen pozitif bir insan ol, Ülkemizdeki bir çok insan gibi bardağın boş tarafını görme. Sadece bardağın boş tarafına odaklanan insanlardan da uzak dur. Hata değil çare ara. Sorunun değil çözümün parçası ol. Yaşadığı hayattan hep şikayet eden ama onu değiştirmek ve dönüştürmek için en ufak bir çaba sarfetmeyen, yanlışı, hatayı, eksiği hep kendisinin dışında arayan insanlardan uzak dur ve sakın ola böyle bir insan olma. Einstein nın da dediği gibi ; Hep aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek deliliğin ta kendisidir. Değişim mi istiyorsun, daha başarılı mı olmak istiyorsun? O zaman daha cesur ol, korkma, daha fazla dene, daha farklı adımlar at ve fark yaratmanın yollarını bul. Düşün şimdi ; okulu yeni bitirmişsin ve her yıl iş dünyasına adım atan 575 binyüksekokul ve üniversite mezunundan birisin ve iş arıyorsun. Soru şu ; Bir işveren neden seni seçsin? Diğerlerinden farkın ne? Ne vaad ediyorsun? Öğrencilik hayatın boyunca neyi farklı yaptın? Çalışma hayatına ilişkin bu süreçte ne öğrendin? İş tecrübesi edinmek adına ne tür adımlar attın? Bu ve buna benzer soruların cevapları sende varsa sen zaten fark yaratmaya başlamışsın demektir. Eğer yoksa niyetin gelişme ve öğrenme adına ciddiyse dert etme bir yerlerden başlayabilirsin yeterki istekli ol. Ama o da yoksa işin çok çok zor. Sen 21. Yüzyılın insanısın ve Y kuşağının bir temsilcisisin. Seni şekillendiren en önemli güçler teknolojik gelişmeler, bireyselliğin ve girişimci ruhundur. Şu bir gerçek ki ; bu teknolojik gelişmeler insanlığımızı yazının icadı nasıl etkilemiş ve dönüştürmüşse en az o oranda etkilemektedir. Dolayısıyla her ne yaparsan yap işin içinde teknoloji olsun ve ona hakim olmak için elinden gelen tüm gücü ve çabayı göster. Bunun da tek yolu kendine yatırım yapmaktır. Kendine yatırım yapmanın yolu ve yolları ise ; Geniş bir bakış açısı ve vizyona sahip olmak, öğrenmeye istekli olmak, çok ama çok ama çooook okuyabilmek ve tabiki disiplinli bir şekilde çalışmaktır. Unutma; Eğitimi, öğrenmeyi ve kişisel gelişime yatırım yapmayı tıpkı dengeli beslenme ve spor yapmak gibi bir sağlık yöntemi olarak düşünmeye başladığın gün doğru yoldasın demektir. Kalp sağlığı için fiziksel egzersizler ve dengeli beslenmek nekadar önemli ve gerekliyse zihin sağlığı için de öğrenme ve enformasyon o kadar önemli ve gerekli. Ve yine unutma ki ; Bugünün öğrencisisin ama 2025 in orta düzey yöneticisi 2040 ların üst düzey yöneticisi ve karar vericisisin. Önünde ; Küresel ısınma, kıtlık, yoksulluk, sağlık sorunları, çevre sorunları, gelir dağılımı eşitsizliği gibi bu ve bunlara benzer bir çok çözüm bekleyen sorun ve sorunlar olacak. Tüm bunlarla baş etmeye ve bunlarla ilgili kararlar almaya ve bu sorunları çözmeye hazırmısın? Evet, şimdi seni geleceğe hazırlamak adına çalıştığım sektörle tanıştırıp bir teklifte bulunacağım ; Çağrı merkezi sektörü kriz bile tanımadan her yıl %15-20 oranında büyüyor. Şuanda Türkiyemizde 50 ye yakın ilde binin üzerinde çagri merkezi bulunuyor ve yaklaşık 70 bin insan bu sektörde istihdam ediliyor. Gel sende bu sektörün bir parçası ol ve bu büyümeden pay al. Bu sayede hem iletişim gücün gelişsin, hem disiplinli bir insan olmayı içselleştir, hem kurumsal bir firma deneyimi kazan, hemde müşteriyi en iyi tanıyan en iyi bilen nitelikli bir işgücü insanı ol. Ve yine bu sayede,kolunda değerli bir altın bilezik olsun. Tabiki bunun için sahip olman gereken bazı özellikler de olmak zorunda. Peki nedir bu özellikler? 1.Çalışma isteği ve heyecanına sahip olmak, 2.Kendini çok çok iyi ifade edebilmek, 3.Şive problemini çözmüş olmak, 4.Zaten en iyi bildiğin konulardan biri olan teknoloji dünyasında, internette ve bilgisayarda çok daha iyi olmak, 5.Tek patronun yani esas kralın müşteri olduğunu unutmayan bir vizyona sahip olmak. İşte sende tüm bu özellikler varsa ve çalışmak istiyorsan mezun ol ve Diyarbakırda en çok istihdam sağlayan, Dünyanın En İyi Çağrı Merkezi ve Avrupanın En iyi İşvereni Turkcell Global Bilgiye gel. Sen de 12 bin kişilik bu dev ailenin önemli bir parçası ol Sevgi ve Saygılarımla, Başarılar, 10 11

7 KİŞİSEL GELİŞİM RÖPORTAJ GELECEK BUGÜNDEN BAŞLAR! 20 yıl önce, 20 yıl sonraki Ben in ne yapacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu. 20 yıl sonrası için, hala fikrim yok! Ancak sağlıklı ve mutlu bir hayat sürdürmek için, neler yapmam gerektiği konusunda, birçok fikrim var artık. Şu anda bugünüm ve geleceğim için hangi adımları atmam gerektiğini, neler üstünde çalışmam ve yoğunlaşmam gerektiğini biliyorum. Geleceğimi görebileceğim bir kürem yok ama, beni bekleyen hayatın istediğime en yakın olması, hatta onu aşması için, bugünden başlayarak neler yaptığım çok önemli. Sen ne durumdasın? Hayal Çağlar Çabuk Dördüncü Boyut Akademi Kurucusu Aralık 2013 İstanbul lerin aklında, fikrinde, cebinde mi? Gelecekte kendini nerede ve nasıl görüyorsun? Heyecanlı mısın? Üniversite bittikten sonra ne yapacağım? kaygısını mı taşıyorsun? Kontrol elinde oldukça, kaygıları kapı dışarı edip, zihnini berraklaştırman elbette mümkün. Bir tiyatro oyuncusunun yaratacağı karaktere sorduğu gibi, sen de kendi kendine sorular sormayı öğrenirsen, hayat sana güzel olur! Denemeye başlayalım mı? Kendimi ne kadar tanıyorum? Aynaya baktığımda, fiziksel olarak gördüğüm insanın huyu, suyu nasıl? Bu insan neler düşünür, neler okumaktan, neler izlemekten, neler paylaşmaktan hoşlanır? Yapmaktan mutlu olduğu şeyler nedir? Başarıyla yaptığı neler var? Neleri yaparken huysuzlanır? Koşullarım neler? Hiç ümitsizliğe kapılmak yok! Anlaşalım ve gerçekçi bir şekilde düşünelim önce. Koşullarım bana neler sağlıyor? Neler işleri yavaşlatıyor? Kaynak kullanımım doğru mu? Boşa harcadığım kaynaklarım var mı? Yani zamanımı, enerjimi, paramı doğru kullanıyor muyum? Kovanın dibinde bir delik varsa, onu nasıl kapatabilirim? Dışarıda nasıl bir dünya var? Eğitimini aldığım mesleğin şu anki durumu ne? Gelecekte olabilecek güzel gelişmeler neler olabilir? Mesleğin uygulanmasında olabilecek resmi ya da toplumsal riskler neler olabilir? Mesleğimi desteklemek için başka şeyler öğrenmem gerekir mi? Sektör nasıl? Ücret aralıkları ne? Bu rakamı artırmak için başka neler bilmem, öğrenmem, hangi aşamalardan geçmem gerekir? Rakiplerim hangi konularda benden daha başarılı? Bize bir gül bahçesi vaat edilmiyor Ne yazık ki, dikensiz bir gül bahçesi yok iş yaşamında. Tam tersi gülün dikeni battıkça, daha dikkatli, daha bilinçli davranmayı öğreniyoruz. Bu nedenle hata yapmaktan korkma! Hata yapmak, doğru bilginin ve doğru uygulamanın en kalıcı öğrenme yolu çünkü. Haa bu arada, Nasıl olsa hata yapar doğrusunu öğrenirim diye düşünüp kolayına da kaçma! Reçete: Ustaları izlemek, onları bir mentor gibi kabul etmek, işin doğrusunun nasıl yapıldığını öğrenmek ve okumak, araştırmak, her zaman, hiç bıkmadan, usanmadan iyiye ulaşmak için çalışmak Hata yapmak, doğru bilginin ve doğru uygulamanın en kalıcı öğrenme yoludur. Gelecek, sen bu satırları okuduğun anda başladı, devam edi yor. Bugünün ve geleceğin için şimdi atacağın ilk adımın ne olacak? G KİŞİSEL ELİŞİM Bilal Zemin Dicle Üniversitesi Kariyer Merkezinin her yıl etkinlik takvimine eklenenler listesinde ve artık üniversitemizin müdavimlerinden sayılır. Her davet edişimizde bizleri kırmayıp büyük bir aşk ve şevk ile davetimize icabet eden Bilal Zemin, öğrenci arkadaşlarımız tarafından kişisel gelişim seminerlerinin aranan adamı olmuştur. Bizce de hak etmiyor değil, seminerleri gerçekten de çok eğlenceli ve eğitici geçiyor, birebir öğrencilerin katılımıyla bambaşka bir lezzet alıyor insan. Bu arada Bilal Bey ailesiyle hoşça vakit geçiren ve bunca yoğunluğun arasında ailesine bol vakit ayıran, ailesi için birçok iş teklifini geri çeviren mükemmel bir baba Ekim ayı içerisinde yine Kariyer Merkezimizin davetiyle misafirimiz olan Bilal Zemin ile yapmış olduğumuz ve ara ara sizlere tebessüm ettirecek bu güzel röportajı sizlerle paylaşıyorum. -EDİTÖR- -Öncelikle kendinizden ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Bilal ZEMİN Sosyal Girişimci Pozitif Gelişim ve Girişim Derneği Başkanı Yaşamımın son on yılını sivil toplum, sosyal sorumluluk, kişisel gelişim, toplumsal gelişim, sosyal girişimcilik hususlarına büyük ilgi duyarak geçirdim. Çeşitli etkenler nedeniyle bu ilgilerimi beslemekte ve diri tutmakta zaman zaman zorlandığımı itiraf etmeliyim. Çevremdekilerin ve hatta çok sevdiklerimin eleştirel, alaycı yaklaşımlarına kayıtsız kalmak, çoğu zaman görmezden gelmek pek de kolay olmadı. Doğduğum, okuduğum ve doyduğum şehirlerin kısıtlı imkânlarına ve çeşitli dezavantajlarına rağmen, olumsuzu olumluya çevirme çabamdan asla vazgeçmedim. Hep etki alanımda çözümüne katkı sunabileceğim sorunlar aradım. Bu arayış sürecinde edindiğim tecrübeler, alana ilişkin araştırmalarım, aldığım uzmanlık eğitimleri, geniş katılımlı kitle eğitimleri vermeme, sosyal fayda düzeyi yüksek projeler üretmeme vesile oldu. Kendi yaşamımda pratikte uygulamadığım öğretilerin toplumsal fayda noktasında bir anlam taşımadığını, kişisel becerilerin toplum yararına kullanılması durumunda manaya büründüğünü savunuyorum. Göstermenin, söylemekten çok daha etkili olduğunun ayırdındayım ve bu yüzden yaklaşık on yıldır durmaksızın projeler üretiyor, sosyal sorunlara duyarsız kalamıyorum. Türkiye nin her yerinden davet ediliyorum, kendini geliştirmek isteyen daha ılımlı, olumlu ve keyifli bir yaşam arzusunda olanlarla buluşuyorum. Sunduğum her düşünce Yapabildiğini söyle, söylediğini yap. felsefesinin bir ürünü çünkü. Çocuklara, gençlere, annelere, babalara, nenelere, teyzelere net hedeflere sahip olmanın öneminden söz ediyorum. Kendine güveni olmayan, araştırmayan, okumayan ve gelişmeyen bireylerden oluşan bir toplumun asla kalkınamayacağından, gelişemeyeceğinden bahsediyorum. Toplumsal ilişki ve bağların gücü olarak bilinen sosyal sermayenin, gelişmiş ülkelerin lokomotifi konumundaki sosyal girişimlere ne yönde etki ettiğine dair araştırmalar yapıyorum. Egoyu yücelten, bireyselliği ön plana çıkaran bilindik kişisel gelişim öğretilerinin samimiyetsizliğini vurguluyor, toplumsal kalkınma ve gelişmeye katkıda bulunabilecek hususları su yüzüne çıkarmaya gayret ediyorum. Özellikle yabancı yazarlar tarafından ortaya konan, yerli yazarlarca model alınan, birbirine çok benzeyen batı menşeli öğretilerin, toplumumuz ve kültürümüzle olan uyumsuzluğu, fiiliyata geçirilme noktasındaki iş görmezliği, toplumsal duyarlılığa vesile olma konusundaki zafiyetleri dikkat çekicidir. Nenelerimizin dedelerimizin yol gösterici nasihatlerini ve yüzyıllar önce bu topraklarda yaşamış, yaşam biçimleriyle öğretileriyle kendi çağlarına ve öte çağlara ışık tutmuş Mevlana Celalleddin-i Rumi, Yunus Emre, Ahmet Yesevi gibi nice değerin değerli fikirlerini, batı kültürüne aitmiş gibi yansıtanlara da sıkça rastlanmaktadır

8 RÖPORTAJ Kendi kültürümün onca temsilcisi, onca deyimi, onca atasözü varken, başka kültürlerden beslenmeyi onları model almayı yeterince yersiz buluyorum. Özellikle son zamanlarda kişisel gelişim öğretileri, bireyi ön plana çıkarmaya çalışan, ego tatmini sağlayan bir unsur olarak tanıtılmaktadır ve eleştirilmektedir. Oysa sağlıklı bir sosyal sermayenin ve toplumsal olarak gelişmenin tek ve yegâne yolu, kişisel olarak gelişmiş bireylerin, vakur ve özgüvenli atılımlarıdır. Bu inançla yıllardır çaba harcayan sosyal bir girişimci olarak amacım; tecrübelerimi öğrendiklerimle birleştirip, sözünü ettiğim zafiyetlerden arınık söylevler. Eylemler ve projeler geliştirmektir. -Kariyeri nasıl tanımlarsınız ve girişimcilik olmalı mı? Kariyer, kişinin uzmanlaşmak istediği alanda ilerlemesi, daha fazla maddi gelir elde etmesi, saygınlık, makam, mevki edinmesi, sorumlulukla hareket etmesi, sosyal ağlar kurması, kurduğu ağlar ve ilişkiler bağı sayesinde harekete geçmesi, girişimci yönünü devreye koymasıdır. Kariyer basamaklarını hızlıca tırmanmanın ülkemizde çeşitli yolları vardır ve ne yazık ki bu yolların birçoğu etik ve adil değildir. Bu yüzden Benden ne köy olur ne kasaba! diye düşünen gençlere seslenmek istiyorum. Benden ne köy olur ne kasaba demeyin torpiliniz, pardon referansınız varsa sizden il bile olur. Referans bulmak elbette imkânsız değil, ailevi bağlar ile söz konusu referanslara kolayca ulaşma imkânı bulanlar hep olacaktır. Ama adil zeminde diğerinden daha önde olmamızı sağlayan en önemli husus girişimci bir ruha sahip olmaktır. Girişimci bir ruhun olmazsa olmazları vardır. Girişimci: Pozitif düşünür, söylediğini yapar, yaptığını söyler. Otokontrolü güçlüdür, duygularının esiri değil hâkimidir. Zengin bir bilinçaltı ve hayal gücü vardır. İşini sever, iş motivasyonu yüksektir Takım çalışmasına ve işbirliğine yatkındır. İletişim kurabilme becerisi üst düzeydedir. Fırsatları yakalama alışkanlığına sahiptir. Gelişime ve dönüşüme açık, taze fikirlidir Esnek ve toleranslı davranabilme yetisi vardır. Liderlik vasfına sahip, cesur, tutkulu ve kararlıdır. İleri görüşlüdür, ufku geniştir. Şevki ve azmi geçici değildir, denemekten vazgeçmez. İnsanları inandırma ve ikna kabiliyeti yüksektir. Motive etme konusunda usta bir yöneticidir. Girişimci yönü sayesinde risk almaktan korkmaz. İş bitirme azmi ve heyecanı vardır. Renkli, sempatik ve esprili bir kişiliktir. İktidar hırsı yoktur, toplumun çıkarları önceliklidir. Şekilci değildir, aksine iş yapış şekillerini sorgular. İyilik yap denize at, balık bilmezse Halik bilir felsefesindedir. Misyonu ve vizyonu kendine özgüdür, eşsizdir. -Kariyer yolundaki engellerimiz için neler söylemek istersiniz? Kariyer basamaklarının önündeki engellerin başında özgüven eksikliği yatmaktadır. Çoğu insan doğal bir biçimde ifade sorunları yaşıyor. Çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalar topluluk önünde konuşma korkusunun, örümcek korkusu, yükseklik korkusu ve hatta ölüm korkusu gibi önemli bir korku olarak kabul gördüğünü göstermektedir. Hitabet esnasında ses titrekliği, ses kayması yaşamak, tutukluk yaşayarak kelimeleri birbirine dolamak, nasıl duracağımızı şaşırmak, elimizi kolumuzu nereye koyacağımızı, nereye bakacağımızı, kendimizi yeterli düzeyde dinletememek bilindik ifade sorunlarıdır. Bu sorunları aşabilmek için bilinçli bir mücadeleye girilmesi gerektiğini düşünüyorum. Üniversite yılları bu mücadele için, oldukça uygun. -Kişisel gelişimin toplumsal gelişime katkısını özellikle vurguluyorsunuz. Bu konuda biraz daha bilgi verebilir misiniz? Tüm insanlar dünyaya çeşitli potansiyellere sahip olarak gelir. Her bireyin kendine has özellikleri ve becerileri vardır. Birçok, insan yaşamı süresince sahip olduğu becerilerin ve özelliklerin farkına varmakta güçlük yaşar. Kişisel gelişim eğitimleri insanların farkındalık edinmesi için önemli ve gerekli bir başlangıç olarak kabul edilebilir. Kişisel gelişimin başlangıç noktası, kişinin kendi hakkında fikir sahibi olmasıdır. Kişinin kendini tanıması, hangi alanlarda ne durumda bulunduğunu belirlemesi ve noksanlık hissettiği alanlarda kendini değiştirmeye ve geliştirmeye karar vermesi kişisel gelişimin başladığı an olarak ifade edilebilir. Kişisel gelişim, içinde etkili iletişim becerilerini, liderlik özelliklerini, toplum içinde konuşma ve müzakere yeteneklerini barındırır. Birbirini uzun yıllardır tanıyan genç delikanlı ile yaşlı amca fıkrasını anlatırım hep. Genç, yaşlı amcaya sorar; -Yahu amca uzun yıllardır tanışıyoruz. Hep soracağım ama bir türlü fırsat bulamıyorum. Sen uyurken bu göbeğine kadar uzanan sakalını, yorganın altına mı koyuyorsun? Üstüne mi koyuyorsun? Yaşlı adam önce soruya bir anlam veremez ve derki; -Valla evladım bugüne kadar ben hiç düşünmedim, Gece uyurken sakalımı yorganın altına mı yoksa üstüne mi koyuyorum diye Aradan birkaç gün geçer, genç ile yaşlı amca karşılaşırlar ancak yaşlı amca bu kez sakalsızdır. Hışımla genç delikanlının üzerine yürür ve derki; -Ulan Allah belanı versin. Sen o gün o soruyu sorduğundan beri, altına koyuyorum olmuyor üstüne koyuyorum olmuyor. Ben de kökten kestim sakalımı. Bu fıkradaki sakalı, sahip olduğumuz meziyetler olarak düşünelim. Bu meziyetlere yaşamımızda nasıl yön vereceğimizi bilmek kesinlikle kazandırır. Özelliklerimizi köreltmek veya yok etmek yerine besleyebilmek oldukça önemlidir. Gelişime ve değişime katkı sunan her şeyden faydalanmak gerekir. Kişisel gelişim içinde birçok unsur barındırır

9 RÖPORTAJ Güzel konuşma ve diksiyon eğitimi almak, etkin hızlı okuma kurslarına katılmak, öfke ve stres yönetimini öğrenmek en bilindik kişisel gelişim hususları olmakla birlikte, bir yabancı dil öğrenmek, bilgisayar eğitimi almak, hentbol kursuna, ney kursuna veya ebru kursuna gitmek de bir kişisel gelişimdir. Sürekli öğrenerek gelişme ilkesini yaşamsal bir dürtüye dönüştürmek, hedeflenmelidir. Her insan doğar, büyür, yaşar ve ölür. Hepimiz bu sürece dâhiliz. Yaşantımız sona erdikten sonra bu dünyada bırakacağımız en değerli miras, etkidir. Paydaşlarımız üzerinde bıraktığımız izlenimlerdir. Yaşamın mantığı bu denli anlaşılabilirdir aslında. Yaşamsal sır şudur ki; Her birey her şey hakkında bir şeyi bir şey hakkında da her şeyi bilmelidir. Bilmelidir ki kişisel özelliklerini geliştirerek, toplumsal refaha ve kalkınmaya katkı sunabilsin. Çünkü kişisel gelişim olmadan toplumsal bir gelişimden ne yazık ki söz edemeyiz. Kişisel meziyetlerini geliştirmiş, büyüklenmeyen küçümsemeyen, Varlığı, çevresindeki insanlar için mutluluk sebebi olan sosyal girişiklere ihtiyacımız var. Onlardan da bakmasını bilen gözler için her yerde fazlasıyla var. Ben onlardan çok umutluyum. -Pozitif Gelişim ve Girişim Derneğinin kuruluşundan ve faaliyetlerinden biraz bahsedebilir misiniz? Pozitif Gelişim Girişim Derneği, fertlerin kendini geliştirmesi ile bağlantılı olarak, toplumsal gelişimin hız kazanacağı düşüncesiyle, özellikle kişisel ve/veya kurumsal gelişim, koçluk ve ilgili konularda destek almak isteyen kişi ve kuruluşlara katkıda bulunmak amacı ile kurulmuş olup, kendini gelişime ve yeniliğe adamış her yaştan ve her kesimden bireyi bir araya getirmeyi hedeflemektedir. Bilgi, birikim ve tecrübeleri bir araya getirerek eğitimdeki gelişmeleri toplumsal ve bireysel faydaya dönüştürme yeteneği kazanmış bir üye profili oluşturmak, iletişim becerileri gelişmiş, kendine güvenebilen, kendini tanıyan ve kendini sürekli geliştirme çabasında olan kişi, kurum ve kuruluşlara katkıda bulunmak misyonuyla 2009 yılından bu yana hizmet ve proje üretmektedir. Özellikle genç işsizlere ve üniversitelilere yönelik son dört yıldır ülke çapında tertiplediğimiz gelişim ve kariyer günlerini oldukça önemsiyoruz. Yurt dışından bile davetler aldığımız oluyor. Avrupa Birliği Projeleri başta olmak üzere çeşitli fon kaynaklarının tahsis ettiği hibelerden yararlanmak için sürekli projeler üretiyor ve ilgili makamlara başvurular yapıyoruz. Birçok kuruluşun eğitim faaliyetlerine üyelerimizin katılımını teşvik ediyor, öğrendikleri her bilgi zerresini paylaşmalarını sağlıyoruz. Çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarla protokoller yaparak, sosyal fayda temelli eğitim organizasyonları gerçekleştiriyoruz. Geçtiğimiz aylarda, teması gönüllülük olan bir gençlik projesi hayata geçirerek beş farklı ülkeden genç kardeşlerimizi ağırlama şansı bulduk. On gün boyunca gönüllük kavramını konuştuk, kısa filmler aracılığıyla kendimizi Avrupa nezdinde tanıtma şansı bulduk. Hayata geçmeyi bekleyen, bizlerin de heyecanla beklediği birçok projemiz var. Bireysel, toplumsal tüm potansiyelimizi ve zamanımızı, enerjimizi etkin, yerinde ve verimli kullanarak, daha nitelikli bir Dünya hedefine âcizane bir katkı sunmak istiyoruz. -Dicle Üniversitesi Kariyer Merkezimiz hakkında ne düşünüyorsunuz? Dicle Üniversitesi Kariyer Merkezi nin çevre üniversitelere örnek teşkil edecek nitelikte çalışmalar yürüttüğünü, yakından takip eden biri olarak biliyorum. Üniversiteli gençliğin kariyer basamaklarını tırmanırken yaşayabilecekleri zorlukları hesaba katan, yönlendiren ve teşvik eden başlı başına bir birimin varlığı taltifi hak ediyor. Kariyer geliştirme ve işgücü piyasalarına erişim sağlama konusunda da destek veren, gençlerin stajyer olarak deneyim kazanabilmesinin yolunu açan kariyer merkezinden başarılı çalışmalarını devam ettirmesini rica ediyorum. Üniversite gençliğimizin, kariyer merkezinden en üst oranda faydalanmasını önemle tavsiye ediyorum. Dicle Üniversitesi Kariyer Planlama Uygulama ve Araştırma Merkezinin fahri bir üyesi olarak, her konuda her zaman desteğe hazır olduğumu da belirtmek istiyorum. Girişimci Ruhun Olmazsa Olmazları Vardır! 16 17

10 ARAŞTIRMA SOSYAL MEDYANIN INSAN KAYNAKLARINA ETKISI Hızla gelişen ve değişen dünyamızda sürekli olarak teknolojinin gelişimine ve onun getirdiği yeniliklere karşı kendimizi daima güncel tutup küreselleşmeye karşı ayak uydurmamız güç olsa da, yapacak bir şey yok gibi.teknolojinin getirmiş olduğu ve kısa sürede hayatımızda önemli bir yer edinen nimetlerin başında gelir internet. Teknoloji içinde internet ne kadar önemli bir yere sahipse,internet içinde de Sosyal Medyanın etkisi o denli önem arz etmektedir.durum bu iken, iş dünyası bundan olumlu veya olumsuz her şekilde etkilenmemesi sizce mümkün olabilir mi? İş dünyasında, firmaların insan kaynakları departmanlarının son yıllarda sosyal medyadannasıl etkilendiklerini ve bunu nasıl önemsediklerini bariz bir şekilde görmekteyiz. Madem konumuz sosyal medya ve insan kaynakları, o halde sosyal medya üzerinde biraz kafa yorduktan sonra insan kaynakları departmanlarınınik politikalarından tutun da işe alım süreçlerine kadar nasıl etkilendiklerine yer vereceğiz. Peki, neden sosyal medyayı kullanma gereksinimini duymaktayız? İnternetin yaygınlaşmasıyla sosyal medya kullanımı, hayatımızın vazgeçilmezleri arasında yerini almış durumda. Peki, günümüzde sanal âlemde bu kadar önemli yer edinen Sosyal Medyayı bizler niçin ve nasıl kullanmalıyız? -Gerçek yaşamımızda bazı bastırılmış duygularımızı Sosyal Medya hesabımız üzerinden tatmin edebilmekteyiz. Mesela, sosyal medya üzerinde sıkça karşılaştıklarımız arasında fotoğraflarımızın beğenilmesi, takipçi sayımızın artması ya da paylaşımlarımızın çok kişi tarafından beğenilmesi bize kendimizi özel hissettirmemize neden olmaktadır. Böylece kendimize, belki gerçek hayatta edinemediğimiz itibarı sosyal medyada kazandırmaya çalışmaktayız. -Eş, dost, arkadaş, akraba ve komşularla hal-hatır sorma, hasret giderme ve muhabbet yerinin tek adresi sosyal medya. Evet, artık bilgisayar ve internetin hemen hemen her yerde kullanılmaya başlanmasıyla birlikte gerçek hayatta yaptığımız faaliyetlerin pek çoğunu sanal ortamda sosyal medya aracılığıyla da gerçekleştirebilmekteyiz. Bu durum uzaklarda yaşayan sevdiklerimiz için bağlantımızı koparmamamız açısından oldukça olumlu. Fakat aynı ortamlarda ve kolayca ulaşılabilecek yerlerde yaşıyorsak bu kadarda gerçek hayattan kopmamamız gerekir değil mi? -Sosyal Medya hayatımıza öyle bir girmiş ki, neredeyse örf ve adetlerimizi bile sanal ortamda yaşamaya başlayacağız.mesela geçmiş günlerde izlemiş olduğum bir bilgisayar tanıtım reklamında kız isteme âdetinin nasıl gerçekleştiğini aktarmak istiyorum. Evlenecek olan gelin ve damat adayı aynı ülkedeler, kızın ailesi farklı bir ülkede damadın ailesi farklı bir ülkede. Bu reklamda kız isteme olayı online olarak sosyal medya üzerinden gerçekleştiriliyordu. İlk bakışta Olur mu böyle şey? demeyin reklamda oluyorsa gerçek yaşamda da olabilir. Örf ve adetlerimizi yaşatmamız açışından zararlı bir şey olsa da taraflarıçiçek, çikolata satın almaktan ve davetiye kartı basmaktan kurtarıyor. Nasıl mı? Facebook ta düzenle bir düğün etkinliği davet et herkesi, şimdilerde bu moda Bu da masraftan kurtulma açısından faydalı bence. Yadakâğıt israfından kaçınıyoruzdur diye de düşünebilir insan, fakat keşke öyle olabilseydi. Bence gerçek olan tek şey var artık sosyal medya gerçek yaşamımızı etkisi altına almış ve hatta yönlendirmeye bile başlamıştır. Evet, sosyal medya pek çok kişi için, yukarıda saydıklarımızdan daha fazla anlam ifade ediyor artık. Yani sosyal medyayı kullanma gerekçelerimizi daha da renklendirerek artırmak mümkün. Peki, durum bu iken, yani sanal yaşamımız gerçek hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelerek gerçek hayatımızıetkisi altına alabiliyorsa biz bu sosyal medyayı nasıl kullanmalıyız? Gelin birlikte bakalım sosyal medyayı nasıl kullanmalıyız? - Öncelikle kendimizi çok iyi tanımalıyız. Çünkü kendini tanımayan birey sosyal medyada gerçekte olanı yaşayamaz ve yansıtamaz. Kendimizi ve çevremizi tanımlayan sade bir profilesahip olmalıyız. Kendimizde taşımadığımız emanet özelliklerle yada çalıntı yaşamlarla dolu bir hesap oluşturmamalıyız. Her halimizle kendimiz olmalıyız. Abdullatif TUNCAY D.Ü Kariyer Planlama Uygulama ve Araştırma Merkezi Sosyal medyada başka türlü gerçek hayatta başka türlü bir profile sahip olmamalıyız. Aksi durumda ilerde kendini arayan adam durumuna düşeriz. - Bir şey beğenirken, yorum yaparken ya da paylaşırken gerçekçi davranmalıyız. Beğendiğim şeyi sırf falan kişi paylaşmış beğeneyim ya da O da benim paylaşımlarımı beğeniyor bende beğeneyim diye olmasın. Beğenip paylaştığım şey beni gerçekte yansıtıyor mu ya da beni tanımlıyor mu? Öyleki bazen hiç dikkatlice okumadan da beğendiğimiz, paylaştığımız çok şey oluyor. - Kendimize ait çok mahremiyet içeren bilgileri, dokümanları, söylemleri ve görüntüleri vitrinlemekten vazgeçelim. Unutmayın sosyal medyaher zaman güllük - gülistanlık değildir, gerçek hayatta edindiğimiz itibarı sosyal medya aracılığıyla kaybedebiliriz. Onun için gerçekte yaşadığımız hayata da gerekli itinayı göstermeliyiz ki sosyal medyalık olmayalım. Unutmayın sosyal medyada her özelimizi de ifşa etmek zorunda değiliz - Sosyal medyayı, dünya üzerindebilgilerin açık ağ ile paylaşıldığı, hızla gelişen ve yayılanbir ortam olarak görün. Tabi ki de gülmek de eğlenmek de olacak, fakat bunu da unutmamalıyız ki hayatımız sosyal medyadasadece bunlardan ibaret değildir. - Sosyal hesabımız, gerçek kişiliğimizi ve karakterimizi yansıtmalı. Yani gerçek hayatımızın teminatı gibi olmalı. Bunu böylebilerek muhafaza edip ve başkalarının hesabına da bu nazarla bakarak saygılı olmalıyız. - Küçük siber saldırılarla büyük cezalara çaptırılabilirsiniz. Bazen amatörce bazen de büyük bir ustalıkla başkalarının hesaplarını ele geçirmek maksadıyla yapılan art niyetli eylemlerden, sözlü ve yazılı hakaret içeren, başkalarının hakkını ihlal eden tüm davranışlardan uzak durmalıyız.bu hususta, ülkemizde örnek teşkil edecek bir haberi paylaşmak istiyorum sizlerle: Yargıtay 8. Ceza Dairesi, başkasına ait Facebook hesabına girerek, şifreyi değiştirip yazışma yapan sanığa yerel mahkemece verilen beraat kararını bozdu. Daire, sanığın Türk Ceza Kanunu nun bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişinin 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanmasını öngören 244/2. maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiğine hükmetti. Düşünsenize Twitter koğuşu, Facebook koğuşu gibi koğuşlardan oluşan sosyal medya hapishanesi yapılıyor Facebook tişörtü giyipengellenen sosyal medya hükümlüsü olmak istemeyiz heralde. Komik gibi ama hızla gelişen teknolojiyi ve her geçen gün daha da büyüyen sosyal medyayı düşünürsek hiç de yabana atmamalıyız bence. Artık sosyal medyanın hayatımızda ne denli önemli hale geldiğini, nelere etki ettiğini ve sonuçlarının nerelere varacağını az çok kestirebilmekteyiz. Yukarıda anlattıklarımızı yaşanmış olaylarla daha da çoğaltmak mümkün. Şimdi sosyal medyanın bu etkilerinden hareketle iş yaşamımıza, gelecekteki konumumuza, kariyer hedeflerimize nasıl etki ettiğini ve iş hayatında sosyal medyanın ne kadar önemli olduğuna değinelim

11 ARAŞTIRMA sosyal Sosyal medyanın insan kaynaklarına olan yansımalarını işverenler ve iş arayanlar üzerinden değerlendirmenin, hem şirketler hem de çalışan ve iş arayanlar açısından daha faydalı olabileceği kanaatindeyim. İK da Sosyal Medya İnsan Kaynakları nın Sosyal Medyaya alışma hızı, farklı birimlere nazaran, kimilerine göre çok geridedir ve yeterli de değildir. İnsan Kaynakları departmanının sadece bir prosedür ve kurallar bütünü olarak değerlendirilmesi, bu birimi statükocu, inovasyona açık olmayan, teknolojiyi geriden takip eden, bilişimdeki yenilikleri yakaladığında bile çok zor dönemler geçiren bir departman olarak algılanmasına sebep olmuştur.dünya genelinde, şirketlerin gün geçtikçe Sosyal Medya Politikalarını oluşturmalarına paralel olarak, İnsan Kaynakları da üstüne düşen vazifeyi en iyi şekilde yapmaya gayret göstermektedir. Peki, İK Sosyal Medya dan Nasıl Fayda Sağlar ya da Sağlamalı? -Öncelikle şirketlerin İK politikalarını hızlı bir şekilde gözden geçirerek organizasyonel amaçlarına uygun düşecek İK politikaları üretmeleri gerekir. Oluşturulan bu politikalarla birlikte stratejik bir şekilde, sermayelerinin bir kısmını bu alanda harcayarak geleceğe yatırım yapmalıdırlar. Hem bu yatırımlar sayesinde elde etmiş olduğunuz gelir kat be kat artacaktır. Reklamın ve pazarlamanın en iyi yeridir sosyal medya ve ayrıca en etkili olanıdır da Dünya üzerinde yalnızca ABD deki işverenler nitelikli elemanları istihdam etmek, yerleştirmek, korumak ve elde tutmak için 300 milyar doların üzerinde harcama yapmaktadırlar. Yetenekliler elinizdeki en değerli varlıktır ve onları bulmak, yönetmek ve elinizden kaçırmamak geleceğinizin anahtarıdır. Çünkü bir yetenek mağazasına gidip bir paket yüksek performanslı çalışan satın alamazsınız. AMA SOSYAL MEDYADA ALABİLİRSİNİZ! -Personelin sanal ortamdaki davranışlarının şirketin kurumsal kimliğine uygun olup olmadığını kontrol etmek için Sosyal Medya daki takip araçlarını kullanabiliriz. Tabii ki de çalışan kişi şirketin adını hesabında açık bir şekilde belirtiyorsa bu işlem yapılmalı, aksi takdirde hiç de etik olmayan davranışlar içerisine de girebiliriz. -Kurum içinde Sosyal Medya kullanımıyla ilgili kurallar belirlenerek, personellere bildirilmelidir. Hatta bu kuralları İK Sosyal Medya Bildirgesi olarak kurum içinde sürekli görünürlüğünü de sağlayabiliriz. Bazılarınız benim bu konuda ileri gittiğimi de düşünebilirler, ama inanın bunlar bile şirketin geleceği için ileride yeterli olmayacaklardır. Köklü radikal İK politikası şart Bakın size bu konunun firmalar açısından ne kadar hayati öneme sahip olduğunu göstermek açısından daha geçen günlerde yaşanan bir olayı anlatayım; Bir Tweet ile 12 saatte hayatı alt üst oldu! Going to Africa. Hope I don t get AIDS. Just kidding. I m White! Londra dan Güney Afrika ya giderken Twitter hesabından ırkçı bir şaka yapan Justine Sacco, 12 saatlik yolculuğun ardından uçaktan indiğinde, dünyanın dört yanından sert tepkiler alan biri haline gelmişti. Uluslararası bir şirkette halkla ilişkiler direktörü olarak çalışan JustineSacco, yazdığı bir tweet yüzünden dünyanın dört bir yanından yüz binlerce insanın tepkisini çekti, gazete ve televizyonlara haber oldu, işinden de kovuldu. İngiltere nin başkenti Londra da yaşayan Justine Sacco, Güney Afrika Cumhuriyeti ne yapacağı seyahati, mikroblog sitesi Twitter üzerinden, şakacı bir dille duyurmaya karar verdi. Twitter a, Afrika ya gidiyorum. Umarım AIDS olmam. Şaka şaka. Zaten beyazım! yazan Sacco, telefonunu kapattı ve uçağa bindi. Dünyanın 40 ülkesinde şubeleri bulunan IAC adlı uluslararası bir şirkette halka ilişkiler direktörlüğü yapan Sacco nun tweeti ilk başlarda sadece birkaç kişinin eleştirisine hedef oldu. 200 takipçili Sacco nun ırkçı içerikli yazısı paylaşıldıkça, aralarında ünlülerin de bulunduğu binlerce kişinin tepkisini çekti. Birkaç saat içinde, ünlülerden uluslararası sivil toplum kuruluşlarına kadar birçok hesap genç kadının özür dilemesini istedi. Sonuç olarak; firma o zaman dilimi içerisinde, telafisi mümkün olmayan zararlar ile karşı karşıya kalabilirdi. Ama fazla vakit kaybetmeden en mantıklısı olanı yaparak yöneticisiyle yollarını ayırdı ve kamuoyundan da özür diledi. Genç kadın daha sonra bazı haber kanalları aracılığıyla özür dilese de eski hayatına dönmek artık mümkün değildi. Umarım neden radikal kararlar alınması gerektiği hususunda bana hak vermişsinizdir. -Evet, artık Sosyal Medya kimliğimizin kurumsal kimliğimize zarar verebileceğini aklımızdan çıkarmamalıyız. -Bunlar dışında, firmalar artık yavaş yavaş İK departmanlarının içerisinde ayrı bir birim olarak Dikkat! Sosyal Medya Alanı diye bir birim oluşturmalılar. Yani artık bünyelerinesosyal MedyaUzmanlarını da katmalıdırlar. Sosyal Medya Uzmanları, şirket içinde etkileşimi artırmalı ve şirket içindeki personellerin birbirlerinin yapmış olduklarından haberdar olmalarını sağlayarak, bölümler arası etkileşime pozitif etki edebilirler. Bu hususta, Yammer ve Co-op ağlarının kullanımı yerinde bir karar olacaktır. Artık siz İK çalışanlarının her zaman kolaylıkla ulaşabileceği, elinizin altında sınırsız bir CV havuzu var.facebook, Linkedin, Twitter gibi Sosyal Medya mecraları bunların en popüler olanları. Ve bunları web sitelerinizde mutlaka beğen, paylaş gibi seçeneklerle aktif olarak kullanmalısınız. Sosyal Medya Uzmanlarına, şirketimizde yer verdikten sonra onların İK işe alım uzmanlarıyla birlikte hareket edip; kalifiyeli iş gücünü bulup şirkete kazandırmalı, şirketin kurumsal kültürüne paralel olarak kuruma bağlılığı artırmalı, kurum itibarını güçlendirmek gibi tüm İK işlerini birlikte yürüterek ve en önemlisi İnsan Kaynaklarının Sosyal Medyaya adaptasyonunu sağlanmasında yardımcı olmaktır. Bunlarla birlikte şirkette uzun yıllar çalışmış yada emekli olmuş bireylerin şirketle bağlantılarının kopmaması için ve büyük bir aile algısı oluşturmak amacıyla ve gerektiğinde eski çalışanların tecrübelerinden de yararlanabileceğimiz bir Sosyal Medya Ağı oluşturulmasının faydalı olacağı kanaatindeyim. Sosyal Medyanın Çalışana ve İş Arayanlara Etkisi Aslına bakarsanız İK için anlatmış olduğumuz Sosyal Medya kullanımı ve etkileri, çalışanların ve yeni iş arayanların nerelere ve nasıl dikkat etmeleri gerektiğini açıkça belirtmektedir. Tabii biz bununla da sınırlı kalmayıp çalışanları ve özellikle de iş arayanları uyarma gereksinimini duyarak, onlarında tam anlamıyla bilgilenmelerini sağlamak istiyoruz. Çalışan personeller için Sosyal Medya kullanımı, anlattıklarımızdan anlaşılacağı gibi çok kolay olmasa gerek

12 ARAŞTIRMA Bu hususta çalışan personeller ellerinden geldiğince kurumla çatışan ve kuruma zarar verebilecek her türlü eylemlerden kaçınmalılardır. Aksi takdirde şirketler personellerine bazen Sosyal Medya kullanım yasağı da getirebilmektedirler. Ya da kimi şirket yönetimleri sadece kısmen yasaklayıcı bazı kurallar koyabilmektedirler. Çalıştığınız kurumda ya da iş görüşmelerinde sürekli izleniyor olabilirsiniz de. Unutmayın yöneticiniz bir dedektif titizliğinde her an sizleri denetliyor olabilir. Her ne kadar sosyal medya hesapları kullanıcıların özel i olsa da bu özel hayatınızı etkileyecek bazı kararlarda sınırlarını aşıp başkalarının sizin hakkınızda vereceği kararlara da yön vermekte. Doğru işe doğru personeli yerleştirme amacı etrafında en iyi kararı almaya çalışan insan kaynakları uzmanları kişilerin Sosyal Medya hesaplarını da incelenmeye değer buluyorlar. Kişiyi biraz daha tanımak ve mülakatta çizilen profil ile online profil arasında karşılaştırma yapmak amacıyla sık sık kullanılıyor. Yanlış karar verme riskini en aza indirme telaşında olan insan kaynakları uzmanları için çoğu zaman Sosyal Medya, risk azaltıcı etkili bir faktör. Yeni iş arama sürecinde olanlar artık Facebook üzerinden değerlendirilebilirseniz. Sizi her yönünüzle tanıtan en iyi yer sanal hesabınızdır. Bunun için Sosyal Medya hesabınızı sürekli güncelleyerek, iş bilgilerinizi, niteliklerinizi, yeteneklerinizi, eğitim bilgileriniz gibi sizde var olan tüm bilgilerinizi daima güncel tutun. Son günlerde kulağımıza gelen fısıltılara göre, iş görüşmelerinizde işe alım uzmanları adaylardan facebook şifrelerini de isteyebilmekteymiş. Tabi bunu her İK işe alım uzmanı uygulamasa da biz yine her şeye karşı hazırlıklı olmalıyız. Konunun iki yönü var; birincisi Sosyal Medya hesapları özel ama ne kadar özel? Sonuçta sosyalleşme aracı olarak kullandığımız bir mecra söz konusu. Özel algısının tanımı da söz konusu Sosyal Medya olunca gözden geçirilmeli. İkinci yönü bir insanı işe aldığınızda onu sadece mesai saatleri içerisinde işe almış olmuyorsunuz. Artık Sosyal Medya, dolayısıyla itibar yönetimi uyumuyor 7/24 çalışıyor. Böyle bir durumda şirket çalışanları şirketlerini 7/24 temsil ediyor ve bu temsil alanında önemli yüzde Sosyal Medyaya ait. Zira bunun önemi görülmüş olmasa kurum içi Sosyal Medya profil dizaynı kararları alınmazdı. (Örn; çalışanlar siyasi içerik paylaşmasın gibi) Sonuç olarak;sosyal Medya profesyonel çalışanlar veya çalışmak isteyenler için ateşten gömlek. Sosyal Medyanın ciddiye alınması şart. İşe alımda ise masanın iki tarafı için de görüş ayrılığının olması normal. Gelecek Daha Net Gelecek Daha Net gençlik platformu, Türkiye deki gençlerin doğru eğitim, meslek ve hayat seçimleri yapmalarını sağlayacak bilgi, beceri ve bağlantılara sahip olmaları hayalinden ortaya çıktı. Gençlerin hayatlarıyla ilgili bilinçli kararlar alabilmeleri, hayatlarının hakimi olmaları, proaktif bireyler olmaları önemli çünkü dünyanın gençlere ihtiyacı var. Geleceğimizi şekillendiren kurumları yönetecek genç liderlere ihtiyaç var. Bilinçli, duyarlı, topluma katkı yapacak, kaynakları doğru kullanacak, üreten ve insan gelişimini sağlayacak bireylere ihtiyaç var.işte bunun için gençlere yatırım çok değerli, geri dönüşü dünyayı kurtaracak bir yatırım bu! Gençler hayatlarının en önemli kararlarını alırken yalnızlar ve bilinçli karar almalarını sağlayacak araçlardan yoksunlar. Nüfusunun yarısı 30 yaşın altında olan, yaş nüfusun %17 ve genç işsizliğinin %18 olduğu bu ülkede gençler hayatlarıyla ilgili kararları verirken ihtiyaç duydukları bilgi ve yönlendirmelere ulaşamıyorlar. Kendilerini yeterince tanımıyorlar, meslekleri ve opsiyonları bilmiyorlar. Dolayısıyla kendilerine uygun meslek ve alanları belirlemekte zorlanıyorlar. Etraflarından duyduklarıyla ve teorik bilgilerle hayatlarının en önemli kararlarını alabiliyorlar. Diğer taraftan, aslında sorunla birebir ilişkili profesyoneller de doğru elemanları arıyorlar, şirketler yaptıkları yatırımın geri dönüşünü hesaplıyorlar. Sorunun iki tarafındaki bu paydaşlar birbirlerinden çok kopuklar. Biraraya gelmelerini sağlayan mekanizmalar çok yetersiz ve eşitsiz. Bu arada profesyonel hayatta olup da gönüllü olarak gençlere yol göstermek isteyen çok ciddi bir potansiyel olduğunu keşfettik zaman içinde ve umduğumuzdan çok daha fazla kişi kendi isteğiyle platforma dahil oldu. Bu da bize güç verdi. İnsanlar paylaşmak ve katkı yapmak istiyorlar ama bağış yapmak dışında, zahmetli olmayacak bir format bulmak kolay değil Türkiye de. GDN sayesinde bu çok kolay, doğru öğrenciyle eşleştirildikten sonra bilgisayarınızın başında olmanız ve onunla sohbet etmeniz yeterli ama aslında sağladığınız bilgiler altın değerinde! GİRİŞİMCİLİK Serra TİTİZ Mikado nun Kurucusu ve Genel Müdürü Ayrıca, paylaşmak çok değerli. Paylaştıkça sorunlar çözülüyor, eksikler gideriliyor ve mesafeler yakınlaşıyor. Gelecek Daha Net platformu da işte paylaşarak güçlenmeyi ve geleceği anlamlı kılmayı sağlıyor Daha fazla katkı yapmak isteyenler için de farklı gönüllülük imkanları sunuyoruz. Üniversitelere gidiyoruz, gönüllülerimizi gençlerle buluşturuyoruz, meslek videoları çekiyoruz ve sistemin gelişmesi için iki tarafın da desteğine çok ihtiyacımız var. Yaptığımız ana şey aslında sorunun tarafları olan bu iki grubu biraraya getirmek ve birbirlerinden öğrenmelerini sağlamak. Bunun için de teknolojiyi kullanıyoruz ve bilgiye sahip olanla bilgiye ihtiyacı olanı buluşturuyoruz. Bunu da online ve offline rehberlik, mentorluk, eğitimler, buluşmalar, videolar gibi beceri gelişimi araçlarını yaratıcı şekilde kullanarak yapıyoruz. Türkiye nin yaygın internet erişimini kullanarak profesyoneller ve gençler arasında zaman ve mekan sınırlarını kaldırıyoruz. Van daki genç İstanbul daki profesyonel ile konuşuyor Sorunun iki tarafındaki gençler ve profesyoneller hem sistemden faydalanıyor hem de sisteme katkı yapıyorlar, bu da bizim gittikçe büyüyen ve aidiyet duygusu oluşturan bir yapıya dönüşmemize imkan sağlıyor. Almak bir süre sonra değersizleşiyor ama alırken vermek, ya da verirken aldığını farketmek bağlılığı artıyor ve sistemin kendiliğinden doğal şekilde gelişmesini ve yaygınlaşmasını sağlıyor

13 BAKIŞ AÇISI Gelecek Daha kolay değildir. Net üye olun, üniversiteli olmanın tadını çıkarın :) Üniversiteli olmanın kendine özgü dinamikleri vardır. Önce üniversiteyi kazanabilmek için yoğun bir emek harcarsın. En az iki yılını alır. Heyecanla sınava girersin, kimileri istediği bölüme, kimileri de bahtına çıkan bölüme girer. Önce, önemli bir hedefi yerine getirmenin rahatlığını yaşarsın.bu da uzun sürmez. Hayatının yeni bir döneminin perdesi aralanmıştır ve aralıktan içeride olup bitenleri görmek Başlarsın üniversiteye; artık eskisi gibi sana çalış diyen öğretmenler, çocuk muamelesi yapan yöneticiler yoktur. Bazen uyuya kalırsın, bazen okula gitmek istemez canın, bazen de gece arkadaşlara takıldığın için yataktan çıkamazsın. Tam bir özgürlük esrikliği sarar bedenini.i. Bir iki yıl böyle geçer, bu arada mesleğine ısınma turları başlar. Sonra bir kaygı hafif hafif için kemirmeye başlar. ne yapmalıyım? İş bulabilecek miyim? İyi de öğrendiklerim iş bulmama yetecek mi? İşte tam bu aşamada Gelecek Daha Net Gençlik Platformu can yeleği olarak yanı başında duruyor: İhtiyacın olan tek şey internet bağlantısı olan bir bilgisayar, Para harcamana gerek yok. Çünkü burası gönüllülük platformu, her şey bedelsiz, Canının istediği zaman (ister ders, ister arkadaş sohbeti bitiminde), sitesini açman yeterli. Sitede seni neler bekliyor? Mesleğinin ünlülerinden meslek ipuçları, İş bulmanı kolaylaştıracak, katılım belgesi aldığın online eğitimler, Mesleğinin uzmanıyla yazılı konuşma odasında bir saat boyunca sorularını sorma olanağı. Hem de bu görüşmeleri birden çok kez yapabilirsin, Veeee en önemlisi, staj ve iş olanaklarını paylaşan, seni tanımak isteyen şirketler burada :) İşte budur, bu destekle sırtın yere gelmez. Melek BAR ELMAS Koordinatör Gelecek Daha Net Gençlik Platformu Hamiş: Üniversitenin kariyer merkezine arada uğramayı da unutma! Kim bilir belki de kısmetin oradadır? KritİK: eği T E A M Bu topraklarda eğitim hep önemli olmuştur. Ben okuyamadım sen oku diyen ebeveyn tüm fedakârlığı yaparak çocuğunun eğitimini sürdürebilmesi ve tamamlaması için gereğinde yediği içtiğinden bile kısarak bu davaya gönül vermektedir. Milli gelirin belki de daha da önemlisi gayri safi milli hasılanın bu seviyede olduğu hiçbir ülkede bu kadar özel okul olmasa gerek. Hatta belki de gelişmekte olan hiçbir ülke de ise bu kadar yüksek seviyelerde okul ücreti de yoktur. Aile bütçelerinde okul, dershane ve eğitime ayrılan payda belki de dünya lideriyiz. Bu denli fedakârlık üstlendiğimiz eğitim konusunun toplumsal algı karşılığı ise ne yazık ki sıkıcı, işe yaramaz ve vakit kaybı yaratan bir süreç olduğudur. Bunun belki de en temel sebebi ise eğitim sistemi dediğimiz yapıdan kaynaklanmaktadır. Sistem demek için uzun bir süre yapıya sadık kalarak uygulanması gerekmesine ve buna inat hemen her yıl değiştirilmesinden ötürü olsa gerek gittikçe düşen bir başarı performansı da oluşmaktadır. Senelerdir eğitmenlik yapan ben deniz hiçbir okulda ve hiçbir bölümde verdiğim ödevleri grup ödevi olarak kurgulamamaktayım. Çünkü bu tarz bir durumda kaç grubunuz varsa sadece o kadar adet öğrenciyi çalıştırabilirsiniz. Söz gelimi gruplar dörder kişilikse her gruptan üç kişinin de yatmasına yönelik bir alt yapı oluşturursunuz. Hele bu sözgelimi sonunda sunum da yapılacak bir eğitim ise bu öğrenciler beşlik simit gibi dizilip sanki hazırlıkta bir payları varmış gibi de durmazlar mı.. Bu öğrencilere sunumun konusunu bile sorsan bazen yanıt bile almak güçtür. Neden mi böyledir; ne yazık ki bizler grup çalışmasına çok yatkın değilizdir. Üstelik eğitim sistemimiz de zaten bireyselcidir. Ve dahası tek tip eğitimi benimsemişizdir. Hepimiz benzer okullarda benzer dersleri alarak büyürüz. Hatta yetenek derslerini bile hepimize ortak olarak verirler ve altyapımıza uygun yetişmemizle hiç te ilgilenmezler. Bir keresinde dersin finalinde soru olarak o dersin adını sormuştum. Biraz da uzun bir adı olan bu dersin adını 30 puanlık bir fırsata rağmen hemen hiç kimse bilememişti. Bazı sınıflarda güncel terminoloji ile kankalar da yer almaktadırlar. Kankaların oluşturduğu sınıfın bireyleri bir gün bir bakarlar ki kankalık falan kalmamış ve rakip oluvermişler Ne yazık ki bizler rekabetle düşmanlığı karıştırırız. Rakip olduğumuzla dost ta olabileceğimizi ıskalar ve eğiteam sistemimizden de aldığımız cesaret ve birikim sayesinde hemen hiçbir alanda ve hiçbir kurumda sağlıklı bir biçimde gerçekleştiremediğimiz takım çalışmasını daha işin başında yani eğiteam alırken bile becerememekteyiz. Bu aşamada beceremediğimiz birlikte ve hatta birlik olmayı da önümüzdeki maçlara bırakırız. Önümüzdeki maçlarda ise hemen her spor dalında tatlı rekabet yerine sert Erim HISIM Öğr. Gör. Yıldız Teknik Üniversitesi/İnsan Kaynakları Yüksek Lisans Programı mücadeleyi tercih ederiz. Özellikle fazla ilgi gören ve çok izlenen spor dallarında bu agresif yapı rahatsız edici bir boyuttadır. Seyircinin çok olduğu bu durumlarda ise aynı sert rekabet tribünlere de yansır ve toplumsal çatışmaların ham maddesi olur. Gönül isterdi ki yarının yapıtaşı olan eğiteam meselemizde grup çalışmaları ön planda olsun. Bir davanın sorumluluğunu alan gençlerimiz birlikte hareket ederek yarattıkları sinerji ile çok üreten çalışanlar ve birlikte üreten olgunlar olsunlar. Son olarak, seneler önce sohbet ettiğimiz Adanalı iş adamımız ile konuştuklarımızı paylaşarak satırlarımı sonlandırmak istiyorum. Satış ve pazarlama sorunları yaşayan bu dostumuzu bu alanda geniş çalışmaları ve eğiteamleri olan bir kişi ile tanıştırmayı ve ekip ile birlikte çalışmasını teklif ederken şöyle demiştik. -Size, bu konuda önemli birikimleri olan bir GURU getirmek istiyorum Demiştik. Adanalı dostumuz ise şöyle yanıtlamıştı -Gardaşım getir de ne getirirsen getir. YAŞ mı getirirsin GURU mu getirirsin fark etmez. Guru olsak ta olmasak ta iyi eğiteamli bir yapıya gereksinimimiz olduğunu asla unutmamalıyız. Hayatınızdan dostlar ve gülücükler eksik olmasın. Sevgiyle kalın Guru olsak ta olmasak ta iyi eğiteamli bir yapıya gereksinimimiz olduğunu asla unutmamalıyız

14 Başarı İçin Bir Tutum: P rofesyonel davranis P R O F E S Y O N E L L I K Y E T K I N L I K L E R I Meslek ve iş hayatında başarının kaynağı olan profesyonellik, insanları tarafından bazen farklı ölçütlerle değerlendirilir. Türkiye de anlaşılmasında hâlâ zorluk çekilen profesyonellik anlayışı, kimi defa olumsuz yakıştırmalara hedef olmakta, hatta aşırı para hırsı ya da düşkünlüğü anlamında bile kullanılmaktadır. Oysa gerek özel hayatta, gerekse iş hayatında, profesyonel tutum verimliliğin ve etkinliğin en temel özelliğidir. En geniş anlamıyla profesyonel, bir alanı meslek olarak seçen, bu alanda derinleşen ve o alandaki bilgi ve deneyimiyle hayatını kazanan kişidir. Ancak bu tanımın da ötesinde profesyonellik, çeşitli yetkinlikleri içeren bir tutum, bir bakış açısı ve bir davranış biçimidir. Birçok yetkinlik listesinde yer alan özelliklerin temelde profesyonellikle organik bir bağı olduğu görülür. Profesyonellik, özel hayatta ve iş hayatındaki verimliliğin temelini oluşturan bakış açısı, tutum ve davranış biçimidir. Çeşitli yetkinlikler bir araya gelerek profesyonel davranışı oluştururlar: Proaktif yaklaşım, başarı yönelimi, sonuç odaklılık, yenilikçilik gibi Değişimin hızlandığı ve rekabetin arttığı bugünün iş dünyasında işten kovulmayacak kadar çalışan vasat bir çalışanın kendine yer bulma ihtimali çok azdır. Bu ihtimal gerçekleşirse de ancak 3. sınıf bir kurumda gerçekleşecektir. Bugünün iş dünyası, işini sahiplenen, kendini işine adayan ve bunu yaparken kurumun rekabet gücünü yükselten, meraklı ve yenilikçi çalışanlara ihtiyaç duyuyor. İş Hayatında Profesyonel Davranış eğitimi, kurumların ihtiyaç duyduğu çalışanların sahip oldukları tutumu ve sergiledikleri davranışları anlatmaktadır. Amaca Yönelik Davranış Profesyonel, öncelikle kendini, insanlarla ilişkilerini ve çevre koşullarını kontrol edebilen kişidir. Duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını yöneterek kendini kontrol eder. Karşısındakinin kişisel alanına girmeden söylemek istediğini söyleyerek, ona kendi dilini konuşturarak ve onu kendi değerlerine çekerek, ilişkilerini yönetir. Denetimi dışındaki konulara takılıp kalmadan, dikkatini ve enerjisini etkili olabileceği konular üzerine odaklayarak çevre koşullarını kontrol eder. Profesyonel, odaklandığı konuda derinlemesine bilgi sahibi olan uzman kişidir. Bilgiye her zaman açıktır, bilgisini artırmaya ve güncellemeye hazırdır. Ne kadar deneyimli olursa olsun, deneyimin insanlara yol gösterdiği ve sinerji yaratabildiği oranda anlam taşıdığını bilir. Profesyonel canının istediği gibi hareket etmez; bulunduğu yerin kurallarına, süreçlerine uyum sağlar, belirlenen standartları korur. Profesyonel; oluşturucu,gözlemleyici ve çözüm odaklıdır. Kusura bakmayın, olmuyor diye bir cevabı kabul etmez; olmayanı nasıl oldurabileceğini arar, bulur ve sunar. Bu amaçla zekâsını, bilgisini, deneyimini, cesaretini kullanır ve en önemlisi hayat enerjisini çevresine yansıtır. Bir profesyonel, gittiği yere kendi iklimini götüren kişidir. Eğer davranışları; duygular, durumsal etkenler ve başkalarının davranışları yönetiyorsa, amatör ya da reaktif davranıştan söz ediyoruz demektir. Oysa profesyonel davranış proaktiftir; değerler ve kararlarla oluşan seçilmiş ve kazanılmış davranıştır. İş hayatında profesyonel olarak nitelendirdiğimiz davranış, özel hayatta olgun insan davranışı dır. Başarı yönelimi: Dışarıdan zorlama olmadan, mükemmellik standartlarını belirlemek. Gelişmeye açıklık: Performansını geliştirmek için, çalışma tarzını ve yöntemlerini gözden geçirmek. Kişisel sorumluluk: Üstlendiği işi tamamlamak için uzun süre çalışmak ve fazladan iş üstlenmek. Sonuç odaklılık: Gerçekçi hedefler belirlemek, sonuç alana kadar işi izlemek. Proaktif yaklaşım: Fırsat ve tehditleri doğmadan görmek, olabilecekleri öngörmek, önlem almak. Kalite ve düzene özen: Belirli bir düzen içinde sistemli çalışmak, maliyet/yarar hesabı yapmak. Yenilikçilik: Kurum ya da sektöre yenilik getirmek, inisiyatif kullanmak. Stresle başa çıkma: Kriz anlarında ve baskı altında serinkanlı ve kararlı olmak. Bilgi toplama: Yeterli bilgiye ulaşmak için inceleme yapmak, başkalarından bilgi almak, yeni bilgilere açık olmak. Başkalarını geliştirme: Amaca yönelik yönlendirme ve yol gösterme yapmak, başkalarına destek vermek. Etkileme ve etki yaratma: Başkalarını etkilemek ve harekete geçirmek için plan yapmak, tepkileri öngörmek ve hazırlık yapmak. Kurumsal farkındalık: Kurumun kültürünü, politikasını, normlarını ve hedeflerini anlamak ve uyum sağlamak. Uğur KAVAL Uzm. D.Ü Kariyer Planlama Uygulama ve Araştırma Merkezi Kendini ve duygularını kontrol etmek: Kendini tanımak ve duygularını yönetmek, serinkanlı ve akılcı tepkiler vermek. Özgüven: Yeteneklerine güvenmek, çatışmalarda kendi görüşlerini güvenle savunmak. Müşteri odaklılık: Müşterilerle sağlam ilişkiler kurmak ve onların ihtiyaçlarını izlemek. İnsanlar arası ilişkiler: İnsanların duygularını ve söylediklerinin ötesinde anlatmak istediklerini anlamak, onları dinlemeye hazır olmak. Profesyonel, öncelikle kendini, insanlarla ilişkilerini ve çevre koşullarını kontrol edebilen kişidir

15 SEKTÖR ANALİZİ Migros İnsan Kaynakları Politikası İnsan Kaynakları Stratejileri Kurumun stratejik hedeflerine ulaşması için, organizasyonun bugünkü ve gelecekteki ihtiyaçlarını analiz etmek, bu ihtiyaçlara en uygun insan kaynağını kurum içinde geliştirecek sistemleri kurmaktır. Süreç Analizleri ve İş Paketi Migros, kurum genelinde gerçekleştirilen faaliyetleri mikro süreçler ve ilişkileri (linkler) bazında ele alan, incelenen süreçleri, yetki/sorumluluk alanları, girdi/ çıktıları, performans kriterleri ve kritik başarı faktörleri bazında analiz eden ve değerlendiren İş Paketi adı ile kurumsal bir dökümantasyon metodolojisi yaratmıştır. Bu metodoloji ile iş paketlerinin oluşturulması sürecine çalışanların doğrudan katılımı sağlanmakta ve sürecin iş paketi oluşturulurken, süreç içi ve süreçler arası gelişmeye açık hususlar tespit edilerek çözüm önerileri geliştirmek yönündeki katılımın artması sağlanmaktadır. İşe Alma ve Yerleştirme Migros ta İşe Alma ve Yerleştirme nin temel amacı, şirket kültürüne ve ortak değerlerine uygun, pozisyonların gereksinimlerini en ileri seviyede karşılayacak, kurumu geleceğe taşıyacak çalışanları cezbetmek ve seçmek ve en uygun pozisyona yerleştirmektir. Migros da işe alma ve yerleştirme, pozisyonlar bazında açıkça belirlenmiş yetkinlik ve mesleki beceri profilleri uyarınca mülakat, panel ve testler gibi modern değerlendirme yöntemleri ve araçları ile gerçekleştirilir. Doğru işe doğru adamı bulup yerleştirmek ve bu şekilde faydamaksimizasyonumuzu en yüksek düzeye çıkarmak insan kaynaklarımızın stratejileri arasında olmazsa olmazlarındandır. Migros T.A.Ş., seçme yerleştirmenin temelinde, çağdaş, güvenilir,ayrımcılık gözetmeyen, yasalara ve insan haklarına saygılı tutumunu çalışanlarına olduğu kadar çalışan adaylarına da uygulanmaktadır. İK da Sosyal Medya Migros olarak sosyalmedyanın insan kaynaklarına olan etkisinin ne kadar büyük olduğunu görmekte ve önemsemekteyiz. Migros İnsan Kaynakları olarak Facebook sayfasında Migros Kariyer başlığı altında aktif olarak görülmekteyiz. İse alımlarda bazen adaylara bizleri nereden duydunuz da başvurdunuz? İşte bu sorunun cevabı aslında bizlere sosyal medyada ne kadar ilginin olduğu ve adayımızın da ne kadar sosyal medyaya ilgili olduğunubir nebze olsun göstermektedir.bu da sosyal medyada bizlere olan ilginin bir göstergesi olup bizleri memnun etmektedir. Migros u tanımak ve iş kapsamında varsa sorularını yöneltmek isteyenler sorularını, şirketle ilgili yorumlarını paylaşabilmektedirler. Sorularacevaplar dönülmekte, iş kapsamında yapılan başvurulara yetkinlik bazlı mülakatlar düzenlenmektedir. Migros Yönetici Yetiştirme Programlar Hakkında. Migros yönetici yetiştirme programı kapsamında Yeni Nesil Yöneticiler Aranıyor ilanı altında PT Mağaza yöneticileri aramaktadır. Bu program; üniversite 4.sınıf öğrencilerinin bünyemize alındığı, 6 ay mağazanın her alanında staj sürecine tabii tutulduğu, mezuniyet durumuna göre atama süreçlerinin şekillendiği planlamadır. Stajyerlik bizim için profesyonel hayata atılan ilk adımlardır. Kişi artık profesyonel çalışma hayatının gerektirdiği şekilde teorik ve pratik uygulamalı eğitimlerle kendini yetiştirmektedir. Üniversite öğrencilerine ve yeni mezunlara önerim şudur ki üniversite yıllarınızda sizlere verilen teorik bilgilerle asla ve asla yetinmeyiniz. Sürekli değişime ayak uydurup farkındalık yaratmak, moral ve motivasyonunuzu yüksek tutmak, sabırlı olmak ve hatalarından ders almak bu işin püf noktalarıdır ve bunun için de zamanınızı çok iyi kullanmanız ve yönetmeniz gerekemektedir. Unutmayın! Gün, değerini ve kullanmasını bilenler için sonsuz uzunluktadır Goethe Gün, değerini ve kullanmasını bilenler için sonsuz uzunluktadır Goethe Koray ÖZDEMİR MİGROS T.A.Ş. Adana Şube Müdürlüğü İnsan Kaynakları Yöneticisi korayo@migros.com.tr 28 29

16 Özgür POLAT Yrd.Doç.Dr. D.Ü İİBF. İktisat Bölümü Diyarbakır Genç İşgücü Araştırması Eğitim ve tecrübe eksikliği gibi nedenlerden dolayı, gençler işgücü piyasasında yetişkinlere nazaran dezavantajlı konumdadır. Bu dezavantajlarından dolayı gençlerin işgücü piyasalarında iş bulmaları ve çalıştıkları işte devamlılıkları, yetişkinlere göre oldukça zordur. Bu durum, genç işsizlik rakamlarının yetişkin işsizlik rakamlarına göre 2-3 kat daha fazla düzeylere çıkmasına yol açmaktadır. Avrupa Birliği nde işsizlik Temmuz ayı itibariyle %10 civarında iken, genç işsizlik ise %25 seviyelerine ulaşmıştır. Bu aradaki fark gençlerin işgücü piyasalarındaki dezavantajlı konumunu açıkça ortaya koymaktadır. Kriz ve durgunluk dönemlerinde, çalışanların işten çıkarılmaları söz konusu olduğunda daha çok gençler tercih edilmektedir. Yetişkinlere verilen mesleki eğitimler bir nevi firmaların yatırımları olarak görüldüğünden ve gençlerin tecrübelerinin daha az olması nedeniyle işten çıkarmalar söz konusu olduğunda, ilk akla gelen genç çalışanlar olmaktadır. Küresel krizden sonra Avrupa Birliği nde büyük artış gösteren genç işsizlik rakamları buna en güzel örnektir. Yunanistan ve İspanya da 25 yaş altındakilerin işsizlik oranları %50 yi geçmiş bulunmaktadır. Genç işsizlik oranları Yunanistan da %63, İspanya da % 56 ve Hırvatistan da % 52 dir. Bu ülkelerde her iki gençten birisi iş aramakta ancak bulamamaktadır. Her dört gençten birinin işsiz kaldığı AB de vahim düzeylere ulaşan yüksek genç işsizlik rakamları ile gelecek iki yılda mücadele etmek için 7,8 milyar ayrılmıştır. Genç işsizliğin artması, gençlerin hayat standartları ile birlikte ekonomiye de dolaylı olarak zarar verebilmektedir. İşsizlik gençlerin aile kurma hayallerini ertelemelerine yol açıyor. Herhangi bir işten geliri olmayan gençler tüketimlerini azaltmakta ve bu da vergi gelirlerinin de düşmesine yol açmaktadır. Hayatlarının en verimli ve dinamik dönemlerinde ekonomiye büyük katma değer sağlayacak gençler, çoğunlukla eğitimlerine devam etmelerinden dolayı tam zamanlı iş bulamakta. Yarı zamanlı çalışanlar ise eğitimi ve iş hayatını birlikte devam ettirmenin sıkıntılarını göğüslemek zorunda kalıyorlar. Diğer yandan, mezuniyetten sonra kısıtlı iş imkânları ve gelir elde etme baskısı gençlerin eğitimlerine uygun olmayan işlerde kariyerlerine başlamalarına yol açabilmektedir. Kariyerlerine bu şekilde kötü bir başlangıç yapan gençlerin ileriki yıllarda kendi eğitim ve becerilerine uygun bir kariyer belirlemeleri de çok güç olmakta. Gençlerin başarılı bir kariyer edinebilmeleri için iyi bir kariyer rehberliğine ihtiyaç duyulmaktadır. İşgücü piyasasının ihtiyaç duymadığı alanlarda eğitim almaları ve kariyerleri süresince ihtiyaç duyacakları konularda mesleki eğitim almaları için gerekli rehberliğin sağlanması çok önemlidir. Aksi takdirde, işgücü piyasasının talep ettiği emek vasıflarından yoksun bir gençliğin arz edeceği emeğin istihdamı büyük sorunlara yol açmaktadır. Bu konuda İskandinav ülkelerinde uygulanmakta olan Youth Guarantee programının özellikle incelenmesi ve ülkemize adapte edilmesinin genç istihdamında başarılı sonuçlar vereceğini düşünüyorum. Gençlik garantisi; 25 yaş altı gençlerin eğitimlerini tamamladıktan sonra veya işsiz kaldıkları andan itibaren dört ay içerisinde iş bulabilmeleri veya iş bulmalarına yardımcı olacak konularda mesleki eğitim almaları ve çıraklık fırsatlarını sunulmasını garantilemek için yürütülen ve Avrupa Komisyonu tarafından tüm üye ülkelere tavsiye edilen önemli bir uygulamadır.kişiye özel bir kariyer rehberliğinin sunulduğu bu tür başarılı örnek uygulamalarının ülkemize de kazandırılması gerektiğini düşünüyorum. Almanya dan sonra en fazla nüfusa sahip ülkemizde yaş arası genç nüfus Avrupa nın en fazla genç nüfusudur. Dinamik genç bir nüfus, ekonomik anlamda önemli bir kalkınma potansiyeline sahiptir. Ancak ihtiyaç duyulan istihdam sahalarının oluşturulmaması durumunda bu dinamik genç nüfus aynı zamanda önemli bir risk unsurudur. Genç işsizliğin artışı beraberinde sosyal ve ekonomik ciddi sorunları da getirecektir. Gençlerin ekonomiye daha aktif ve sürekli katılımının sağlanması, ekonomimizin son yıllardaki performansını arttırması bakımından önem arz etmektedir. Yeni iş sahalarının oluşturulması ve bu işlerde çalışabilecek vasıflarla donatılmış gençler için gerekli mesleki eğitimlerin sağlanması gerekmektedir. Örneğin, bölgemizde yenilenebilir enerjiye yatırımların başladığı görmekteyiz. Bölgemizdeki güneş enerjisi potansiyeli ile elektrik üretiminin arttırılması için yapılması planlanan yatırımlar gündemde yerini korurken, bu yatırımların sunacağı istihdam imkânları için gerekli vasıflar ile donatılmış işgücü için henüz bir mesleki eğitim planı mevcut değildir. Özellikle İş-Kur ve Üniversitelerin yeni iş sahalarına uygun vasıflara sahip işgücünün mesleki eğitimi için daha güncel ve sürekli müfredat ve program güncellemesi yapmalıdır. Bununla birlikte, verilecek mesleki eğitim kurslarındaki kalitenin de sorgulanması gerekmektedir. Bu konuda, sadece mesleki eğitimde kalite güvencesi olarak geliştirilmiş kalite güvence sistemlerinin kurs verenlerden talep edilmesi, mesleki eğitimimizde kalitenin ve dolayısıyla emeğin vasıf kalitesinin artmasını sağlayacaktır. European Quality Mark (EQM) gibi Avrupa Birliği ülkelerinde başarılı bir şekilde uygulanmakta kalite güvence sistemlerinin ülkemizde de uygulanmaya başlanması, mesleki eğitimde kalite güvencesi sağlayacağı kanaatindeyim. İşsizlik rakamlarının rekor seviyelere ulaştığı küresel kriz sonrasındaki dönemde bile hala firmaların talep ettiği vasıflara uygun çalışanların bulunmaması sebebiyle çok sayıda açık iş mevcuttur. AB komisyonunun verilerine göre Avrupa da iki milyon açık iş mevcuttur. Bu durum ülkemizde farklı değildir. İş-Kur verilerine göre 2012 yılında açık iş sayısı 990 bin civarında iken, işe yerleştirilenler 556 bin kadardır. Yüksek işsizlik rakamlarının söz konusu olduğu bu dönemde, hala istenilen vasıfta çalışanların bulunmaması sebebiyle açık işler ve işsizler arasındaki dengesizlik de mesleki eğitim politikalarımız bakımından ayrıca üzerinde durulması gereken bir konudur. Genç işsizlik rakamlarının aşağı seviyelere çekilmesi için yeni iş imkânları ile birlikte, iş piyasasının talep ettiği vasıflar ile donatılmış genç işgücünün arz edilebilmesi için mesleki eğitim müfredatının ve politikalarının acilen gözden geçirilmesi ve gerekli reformların vakit geçirmeden gerçekleştirilmelidir nüfus sayımına göre Diyarbakır da 5-25 yaş arası toplam nüfus yaklaşık 710 bin civarındadır. 51 ilin her birinin toplam nüfusunun 710 binden daha az olduğu göz önüne alındığında, ilimizde okuma çağındaki bu genç nüfusun büyüklüğü daha iyi anlaşılacaktır. İlimizin genç nüfusunun eğitim ve kariyeri üzerine plan ve program yapan yetkililerin bu potansiyele cevap verecek etkin politikalar üretmesi gençlerimizin geleceği adına hayati önem taşımaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu nun Diyarbakır işgücü piyasasına ait hesapladığı istatistikler ilimizin işgücü problemlerinin ne kadar kritik düzeylerde olduğuna açıkça işaret etmektedir yılında ilimizde işgücüne katılma oranı %26,9 seviyesinde gerçekleşerek, tüm iller arasında en düşük işgücüne katılma oranına sahip ildir yılında Adana dan sonra en yüksek ikinci işsizlik oranına sahip Diyarbakır da işsizlik oranı %20,6 olarak hesaplanmıştır. İlimiz %27,5 seviyesindeki istihdam oranı ile 2010 yılında en düşük istihdam oranına sahip il konumundadır. Bu verilerden de görüleceği üzere, ilimizin işgücü piyasasına ait problemler il ekonomisinin en önemli sorunudur ve acil önlemlerin alınması hususunda oldukça uyarıcı mahiyettedir. Ülkemizin en fazla genç nüfusuna sahip illeri arasında yer alan Diyarbakır da genç nüfusun işgücü piyasasında karşılaştıkları sorunlarının tespit edilmesi ve çözüm önerilerinin araştırılması, terörün kıskacında olan ilimizin sosyo-ekonomik problemlerinin çözümü adına oldukça önemlidir. Özellikle halkın işsizlikten kaynaklanan ekonomik sıkıntılarını suiistimal eden terörün önüne geçilmesi ve engellenmesi için, sosyo-ekonomik problemlere ışık tutacak bu ve benzeri diğer projelere destek verilmesi hayati önem taşımaktadır

17 Gençlik ve Spor Bakanlığı nın desteği ile Dicle Üniversitesi nin yürüttüğü Diyarbakır Genç İşgücü Araştırması nda, Diyarbakır merkez ilçeleri olan Bağlar, Kayapınar, Sur ve Yenişehir de ikamet etmekte olan genç nüfusun işsizlik ve istihdam sorunları anket çalışması ile tespit edilmiş ve çözüm önerileri araştırılmıştır. Bu konuda Diyarbakır Valiliği, Karacadağ Kalkınma Ajansı ve diğer ilgili kurumlar işbirliği çerçevesinde araştırmanın uygulaması ve analizleri gerçekleştirilmiştir. Başarılı istihdam arttırıcı plan ve politikalar gerçekleştiren ülkelerdeki (Almanya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya ve İsveç) araştırma enstitüleri ve üniversiteler ile Avrupa Komisyonu na çalışma ziyaretleri gerçekleştirilmiştir. Finlandiya, İsveç, Danimarka, Avusturya ve Almanya da bulunan araştırmacılar ile toplantılar düzenlendi ve bu ülkelerde genç işgücüne yönelik uygulanmakta olan plan, program ve politikalar hakkında bilgiler alındı. Analizlerin tamamlanmasından sonra, çalışmamıza ait sonuçların yer aldığı Diyarbakır Genç İşgücü Araştırması adlı kitabın yazılması tamamlanmış ve basılmıştır. Bu kitap elektronik formattahttp:// indirilebilir. Genç nüfusun işgücü piyasasında karşılaştığı problemleri belirleyecek anketi tasarlamak amacıyla proje koordinatörü başkanlığında Karacadağ Kalkınma Ajansı nda bir toplantı düzenledik. Toplantıya Karacadağ Kalkınma Ajansı, Diyarbakır Valiliği, TÜİK Diyarbakır Bölge Müdürlüğü ve Diyarbakır İş-Kur Müdürlüğü nden uzmanlar ve yetkililer katıldı. Toplantıda anket soruları, örneklem, anketin uygulanma biçimi ve anket çalışmasında ortaya çıkabilecek olası sorunlar ve çözüm önerilerini tartıştık. ILO, BM vb. uluslararası kuruluşlar ile TÜİK gibi ulusal kurumların yapmış olduğu benzer anketlerden ve paydaş kurumlar ile yapılan toplantıda önerilen sorular çerçevesinde anket formu tasarlandı. Tasarlanan anketler anketörlere verilen eğitimden sonra Kasım 2012 tarihinden itibaren Diyarbakır merkez ilçelerinde yaşındaki gençlere uygulandı. Alandan gelen 3000 anket kontrol edilmiştir ve Yapılan kontroller sonucunda; cevap vermeme, tutarsız ve yetersiz bilgi verme gibi anket hatalarından dolayı analiz edilen geçerli anket sayısı 2566 olmuştur. Araştırma sonuçlarına göre gençlerin büyük çoğunluğunun ebeveyn eğitimi oldukça düşük olduğu görülmüştür. Gençlerin %90 nından fazlasının annesi ilkokul ve altı bir eğitime düzeyine sahiptir. Annesi okuma yazma bilmeyenlerin oranı ise %44 tür. TÜİK in 2009 yılı Gençlerin İşgücü Piyasasına Geçişi Araştırması nın sonuçları, anne ve babanın özellikle annelerinçocuklarının eğitim seviyesi üzerindeki kuvvetli etkilerini ortaya koymuştur. Bu bağlamda, ilimizde ve bölgemizdeki yetişkinlerin düşük eğitim seviyeleri göz önüne alındığında, okul dışında aileden gelecek okul dersleri ile ilgili desteğin bulunmaması, bölgemizdeki öğrencilerin eğitim hayatlarındaki başarıyı olumsuz etkilemektedir. Bu dezavantajın ortadan kaldırılması için bölgemizde eğitim kalitesini arttırıcı önlemlerin alınması ve öğrencilere yönelik okul dışında da destekleyici eğitim ve rehberlik faaliyetleri gibi imkânların sağlanması gerekmektedir yılında SBS de bütün soruları doğru cevaplayarak tam puan alan Adalet Binici Şırnak ın Silopi ilçesinde ikamet etmektedir. Annesi ev hanımı ve babası şoför olarak ailesinin geçimini sağlıyor. FEM dershanesi sayesinde Silopi den Türkiye birincisinin çıkması, son zamanlarda dershaneler konusunda kamuoyunda çıkan tartışmalara tokat gibi bir cevap olduğunu düşünüyorum. Son altı ay içerisinde çalışanların oranı %40 ve aktif olarak iş arayanların oranı ise %24 tür. Gençler en çok eğitimlerine devam ettiklerinden dolayı çalışmamaktadırlar. Çalışan gençlerin çoğunluğu aile ekonomisine katkı sağlamak için çalışmaktadır. Gençler en çok gürültü ve sesin yoğun olduğu iş ortamlarında çalışmaktadır. Gençlerin yaklaşık %60 işyerinde aşırı yorulduğunu belirtmiştir. Çalışanları üzerindeki işyerindeki fiziksel ve psikolojik baskıları azaltacak önlemler çalışan verimliliğini ciddi ölçüde arttıracaktır. İşinden memnun olanların oranı %65 olarak hesaplanmıştır. Başkasının hesabına çalışıp da sosyal güvencesi olmayanların oranı %49 gibi yüksek bir orandır. Kayıt dışı ekonominin boyutlarını ortaya koyan bu istatistik, ilimizdeki Gençlerin %85 i son bir yıl içerisinde herhangi bir mesleki eğitim kursuna katılmamıştır. Kariyerlerinin başlangıcında olan gençlerin büyük bir çoğunluğunun mesleki eğitim kurslarından bu kadar uzak bulunmaları, işgücü piyasasındaki emek vasfı için endişe verici bir durum olarak değerlendiriyorum. Mesleki eğitim kursu alanların %60 ise bu kursların iş bulmaları üzerindeki etkisiz olduğunu düşünmektedir. Bu istatistik ise verilmekte olan mesleki eğitim kurslarındaki kalite güvence sistemlerinin yetersizliğine işaret etmektedir. Devlet destekli mesleki eğitim kurslarında Avrupa standartlarına uygun EQM gibi kalite güvence sistemlerinin bir an önce yerleştirilmesi gerekmektedir. Kendi işini kurmak isteyenlerin oranı ise %80 olduğu görülmüştür. Gençler arasındaki bu girişimcilik isteğinin yüksek olması, gençlerin kendi istihdam alanlarını oluşturacaklarını göstermektedir. Ancak gençlerin kendi girişimlerini kurma konusundaki başarısı, onlara vereceğimiz destekler ölçüsünde artacaktır. Kendi işini kurma konusunda gençler en çok sermaye yetersizliğinden şikâyet etmektedirler. Kendi işini kuracak genç girişimcilere yönelik finansal destek programlarının artırılması yeni iş sahalarının kendiliğinde oluşmasına yardımcı olacaktır. Düşük maaşlar ve torpil, işgücü piyasasındaki en büyük sorunlar olarak görülmektedir. Asgari ücretin bir ailenin insan onuruna yakışır bir standartta yaşamasına imkân verecek düzeyde olmaması ve kayıt dışı ekonomiden dolayı güvencesiz ve asgari ücretten düşük maaş ile çalışanların bulunması, ülkemiz ve ilimizin işgücü piyasasını tehdit eden en önemli problemler arasındadır. Yatırımların eksikliği, ilimizdeki işsizliğin en büyük sebebi olarak görülmektedir. Bunu Diyarbakırlı işadamlarının Diyarbakır a yatırım yapmaması ve eğitim eksikliği takip etmektedir. Genç işgücünün problemlerine yönelik Avrupa Komisyonu nun faaliyetlerinin ülkemiz için çok iyi örnek modellere sahiptir. Bu bağlamda, İş-Kur, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı gibi ilgili kurumlarda görev yapmakta olan uzmanların, Avrupa Komisyonu ndaki ilgili müdürlüklerde görevlendirilerek, bu müdürlüklerde yapılan çalışmaların ülkemizde uygulanabilirliği konusunda araştırma ve gözlem yapmalarının oldukça faydalı olacağını düşünüyorum

18 KARİYER MERKEZİ Bir Kariyer Merkezi Modeli Dicle Üniversitesi Kariyer Planlama Uygulama ve Araştırma Merkezi Kariyer kavramı ile ilgili olarak birkaç tanım vardır. Bunlar arasında en yaygın kullanılan tanım kısaca; kişinin yaşamı boyunca edindiği işle ilgili tecrübeleridir (De Cenzo ve Robbins,1996). Bu tanım, kariyerin bireyin iş yaşamı boyunca kazanımları veya deneyimlerinin bir bütününü ifade eden bütüncül bir kavram olduğunu işaret etmektedir. Beckhard a göre bu kavramlaştırma 4 unsurdan oluşmaktadır(akt: Vergiliel Tüz, 2003). 1. Uzun dönemli bir bakış açısı vardır. 2. Hem objektif ve dışsal kariyer unsurlarına (aktiviteler) odaklı hem de sübjektif ve içsel unsurlara (tecrübeler) odaklıdır. 3. Kariyer etkinliğinden yola çıkılmaktadır. 4. Kariyer sonuçları bireylerin çabaları sonucu olarak ortaya konmaktadır. Öğrencilik döneminden itibaren kariyer planlamaya başlamak, mezuniyet sonrasında kolay iş bulma, çalışılacak alanla ilgili yetenekleri geliştirme ve profesyonel yaşama kolaylıkla uyum sağlama açısından son derece önemlidir. Bu nedenle, üniversitelerde öğrencilerin kariyer farkındalığını artırmak, kariyer planlamasına yardımcı olmak amacıyla, kariyer merkezi/ofisi kurma, rehberlik ve danışmanlık hizmetleri verme, müfredatlardı kariyerle ilgili derslere yer verme, seminerler düzenleme gibi destek çalışmalar her geçen gün önem kazanmaktadır (Akoğlan Kozak ve Dalkıranoğlu, 2013). KURULUŞ Dicle Üniversitesi Kariyer Planlama Uygulama ve Araştırma Merkezi, Dicle Üniversitesi AB Proje Ofisi tarafından İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi Operasyonel Programı ve Genç İstihdamının Desteklenmesi Hibe Programı Kapsamında kabul edilmiş ve Aralık 2010 itibariyle uygulanmaya başlanan Gençlerin İstihdam Edilebilirliklerinin Arttırılması vegirişimciliğin Desteklenmesi başlıklı proje kapsamında kurulmuştur. Rektörlüğe bağlı Araştırma ve Uygulama Merkezlerinden biri olarak faaliyetlerine başlamıştır. DENEYİMLER Kariyer Merkezimiz tarafından düzenlenen faaliyetler ve güncel içerikli seminerler kapsamında ve bu etkinliklerin ortaya çıkarılma süreci dâhilinde pek çok deneyim yaşanmış, farklı birikimlere ulaşılmıştır. Gerçekleştirilen faaliyetlere ilişkin geribildirimler, karşılaşılan sorunlar ve çözüm yolları, gelecekte benzeri birimler oluşturacak kurum ve kuruluşlara yön verebilecek, aydınlatıcı bir kaynak niteliği sunabilecek öneri ve tavsiyelere yer vermektedir. Seminerler ve Konferanslar Öğrencilerin kariyer hedeflerine ve kişisel gelişimleri ne katkıda bulunabilecek konular kurumun sosyal medya hesabı üzerinden yayımlanan anketler ve duyurular ile belirlenmektedir. Bu çalışmalar neticesinde elde edilenleriler değerlendirilmekte, üniversitemizin akademik takvimi de göz önünde bulundurularak bir takvime bağlanmaktadır. Başlıklarla ilgili uzman kişilerle iletişime geçilmekte, program içeriği öğrencilerin ihtiyaçlarına uygun biçimde düzenlenmektedir. Her program sonunda, katılımcı görüşleri alınmakta, sonraki programlar için değerlendirilmektedir. Kariyer Danışmanlığı Hizmetleri Üniversite, öğrencilerin hayatlarının önemli bir basamağıdır. Bu dönemde, onların doğru seçimler yapmalarına yardımcı olmak, onları kariyer fırsatları hakkında bilgilendirmek ve yönlendirmek gelecekteki çalışma yaşamları için son derece önemlidir. Bu süreçte, öğrencilerimize bireysel kariyer danışmanlığı hizmeti verilmektedir. Öğrencilerin kendilerini tanımaları, meslekî yönelimlerinin tespiti ve alanlarıyla ilgili seçenekleri tanımaları sağlanmakta ve kariyerleri hakkında bilinçlendirilmektedir. İstihdama Yönelik Faaliyetler Kariyer Merkezimiz öğrencilerimize hem staj destek hizmetleri, kariyer fuarı, firma tanıtım günleri, teknik geziler ve işe yerleştirme hizmetleri sunmaktadır. Bu etkinliklerle öğrencilerimiz istihdam dünyasını tanıma fırsatı bulmaktadırlar. Firmalar/Kurumlar istihdam ihtiyaçları konusunda merkezimizle irtibata geçmektedir. Merkezimizde, hem üniversitemiz mezunları hem de lise mezunlarından başvurular alınmaktadır. Faaliyetlerimizden: Merkez, üç yıldır faaliyetlerinde akademik danışmanlık, psikolojik danışmanlık, kariyer danışmanlığı, akran danışmanlığı, mezunların takibi, staj ve iş olanakları, sosyal ve kültürel alanlardaki etkinlik unsurlarının işbirliği içerisinde sunulduğu öğrenci merkezli danışmanlık sunmaktadır. Kariyer fuarları ve firma tanıtım günleri, şirket gezileri, yurt dışı eğitim günleri, girişimciliği destekleyen faaliyetler ve güncel içerikli seminerler düzenlemektedir. Bu bağlamda Merkez, istihdam ve kariyer konularında hem Dicle Üniversitesi öğrencilerine hem de bölgede öğrenim gören gençlere danışmanlık yapmakta, kariyer fırsatları sunmaktadır. Tanıtım ve Reklam Kariyer Merkezimiz etkinlikleri, öğrenci ve üniversite personelimize yönelik sunduğu çeşitli hizmetler kurum web sitesi ( edu.tr/), kurum adına açılmış sosyal medya hesapları (Facebook, Twitter, Google+ ve Youtube), üniversite web sitesi, basın bülteni (e-bülten) ve yerel haber siteleri web sayfaları aracılığıyla duyurulmaktadır. Etkinliklere yönelik geribildirimler Facebook hesabı üzerinden de alınmaktadır. Ayrıca, üç ayda bir çıkarılan Kariyer Dergisi de öğrencilere kariyer konusunda bilgilendirme sunmaktadır

19 KARİYER MERKEZİ Kariyer Merkez kurmak isteyen Kurumlara Önerilerimiz Merkezimizin gerçekleştirdiği etkinlikler ve hizmetleri sunma süreci dahilinde kazanılan deneyimler doğrultusunda aşağıdaki öneriler sunulabilir. Bu önerilerin benzer nitelikte kurumlar/birimler oluşturacak kurumlara yol göstereceği ve yarar sağlayacağı beklenmektedir Üniversiteler bünyesinde bir kariyer birimi oluşturulması, yetkin personelin görevlendirilmesi ve ilgili diğer birimler arasında koordinasyonun sağlanması gereklidir. Bireysel danışmanlık hizmetlerine daha fazla önem verilmesi, öğrencileri mezuniyet sonrası hayatları hakkında bilinçlendirmekte ve güven kazandırmaktadır. Kamu sektörü ve özel sektör istihdam olanakları konusunda öğrencilerin bilgilendirilmesi sağlanmalıdır. Bölümlerden temsilci niteliği taşıyacak öğrenciler ve akademisyenler belirlenmesi ve eşgüdüm içerisinde faaliyetplânlarının gerçekleştirilmesi gereklidir. Köşe sözü: Kariyerinizi Danışmadan Planlamayın. KAYNAKÇA Bingöl, D.(2006) İnsan Kaynakları Yönetimi, 6. Baskı, İstanbul: Arıkan Yayını. Erdoğmuş, N. (2003). Kariyer Geliştirme, Kuram ve Uygulama, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. Kozak, M. A. (2001). Konaklama İşletmelerinde Kariyer Planlaması. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları. Pilavcı, D.(2007) Bilgi Çağında Değişen Kariyer Anlayışı ve Üniversite Öğrencilerinin Kariyer Tercihlerini Etkileyen Faktörler Üzerine Bir Uygulama. Yüksek lisans tezi, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Adana Varol, E. S. (2001). Kariyer Yönetimi, Planlaması ve Yeni Gelişmeler, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Yayını. Arş. Gör. BurakDÖKMETAŞ Gazi Üniversitesi Elektrik Makinaları A.B.D. Merhaba arkadaşlar, Öncelikle kariyerimin şekillenmesinde, planlanmasında ve en önemlisi uygulanma aşamasında bana her türlü desteği veren Dicle Üniversite Kariyer Planlama Uygulama ve Araştırma Merkezi çalışanlarına sonsuz teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunarım. Bilinçli bir şekilde akademik kariyerime ilk adımımı atmamda çok emekleri geçti, iyi ki varsınız Arkadaşlar ÖYP sistemi,temelinde ülkemizde açılan yeni üniversitelerde istihdam edilmek üzere Akademik Personel yetiştirme düşüncesiyle geliştirilmiş olan bir sistemdir.sistemin kendi içerisinde bazı dezavantajları olmakla beraber aslında uzun vadede avantajlı ve üzerinde durulması gereken bir sistemdir. Programın temel amacını ve bu sistemle nasıl akademisyen olunacağını aslında çeşitli web sitelerden veya çevrenizdeki bu konuyla ilgilenen yakınlarınızdan kolayca erişebilirsiniz yalnız ben bu yazıda farklı bir konuya işaret etmek istiyorum. Malumunuz olacağı üzere ülkemizde bir "işsizlik" probleminden dert yakınmaktayız.bundan yıllar önce,kariyer olarak lisans programından mezun olmak ya da halkağızıyla söylemek gerekirse "üniversiteli olmak", çevremizde büyük itibar sahibi olmamıza neden olmaktayken,günümüzde yüksek lisans yapıyor olmak bile artık sıradan bir eğitim seçeneği olarak önümüze gelmektedir.kulağımıza çok yabancı gelmeyecek olan yine şu ifadeler Oğlum okusun,hiç bir şey olamazsa öğretmen olur" eski yıllarda halkımız tarafından sıkça duyduğumuz sözlerdi. Benim dikkatimi çekmek istediğim nokta tam da burada devreye giriyor. Bu programın şartları arasında yer alan belli bir ALES puanı,belli bir YDS puanı ve ortalamasının belli bir yüzdesi sonucunda ÖYP programlarına yerleşme durumunun mevcut olması sayesinde bazı arkadaşlarımızda "Bir süre ALES eçalışırım sonrada kursa gider yabancı dilden belli bir puan aldıktan sonra hemen herhangi bir üniversiteyi yazar yerleşirim.bundan rahat iş mi var.sigortamda yatıyor. şeklinde düşünceler hâsıl olabilir.arkadaşlar şunu unutmamalıyız ki Akademisyenlik gönül işidir.üşenmeden,bıkm adan,usanmadan,aşkla, heyecanla araştırma işidir.yeri geldiğinde sabahlara kadar laboratuvarda sabahlama işidir.sizden sorumlu olan Danışman Hocanız ile aynı frekansı yakalayıp tabiri caizse o leb demeden sizin leblebi demeniz gereken,sabır ve gözlemleme işidir.akşam saat 17 olduğunda birçok memur arkadaşınız evine dönerken sizin mesaiye kalmanız gerekeceği günler çok olacaktır.ama bu fazla mesaiyi siz kendi kendinize vereceksiniz.bugün bir tane daha fazla makale nasıl okurum,bir tane daha keşif edilmemiş yeni bir bilgiye nasıl ulaşabilirim,bunun farkındalığına varmaktır akademisyenlik. Özetlemem gerekirse her işte olduğu gibi akademisyenlikte de yaptığın işi sevmektir esas olan.bir mecburiyet değil,bir hobi olmalıdır sizin için.yıllar geçtikçe ünvanınız yükseldikçe, sizin kendinizi yeterli görememenizdir akademisyenlik.herkese bu yolda başarılar dilerim

20 Şiyar DAŞ Mehmet Emin Kenanoğlu Ben ŞiyarDaş Temmuz da Dicle Üniversitesi İktisat Bölümünden mezun oldum. Diyarbakır da yaşıyorum. Üniversite yaşamımıdiyarbakır da çok aktif bir şekilde geçirdim.üniversiteye sürekli farklı bir göz ile baktım diyebilirim. Ailem üniversite hayatım boyunca eğitim ve öğrenimimkonusunda bana en büyük desteği sağladılar. Okuldaki hocalarım ve arkadaş çevrem ile sürekli iletişim halinde oldum. Üniversitemizin faaliyetlerinden her zaman yararlanmaya çalıştım. Bu kapsamda yine üniversitemizin programlarından biri olan Farabi değişim programından yararlandım. Elbette bana çok şey kattı. Ancak şunu belirtmek isterim ki insanın kendini tanıma serüveni bu çalışmalar ile bitmiyor. Daha çok gelişime ve öğrenmeye açık bir duruş(beyin) gerektiğini düşünmeye başladım. Kendim her zaman öğrencilik yıllarımda (zaten daha yeni öğrencilik modundan çıktım) hep bir eksik olduğunu ve daha farklı bir şey gerektiğini düşünüyordum(gelişimim açısından). İşte bu noktada benim gereksinimlerimi karşılayacak ve beni atalet durumundan çıkaracak bir merkez ile tanıştım. Bahsettiğim yer: Dicle Üniversitesi Kariyer Planlama Uygulama ve Araştırma Merkezi. Size az sonra sunacağım yazımda bu merkezi objektif olarak anlatmak istiyorum.kariyer denilince benim aklıma gerçekten çok fazla bir şey gelmiyordu.prestijli bir meslek, güzel bir çalışma alanı ve yüksek maaş düşüncesi aklımda hep yer etmişti. Ancak insanın üreterek mutlu olacağı ve kendini tanıyarak değişen dünyada güzel işler yapacağını hiç düşünmüyordum. Kariyer Merkezi bu noktada gerek yapılan kişisel gelişim seminerleri ve gerekse eğitimler ile birçok noktada benim eğitim hayatım ve kişisel gelişimime çok katkıları vardır. Hem kariyer merkezi çalışanlarının ilgisi hem de güncel içerikli seminerler tüm üniversite öğrencilerine ve tabii ki benim de kariyerime olumlu dokunuşları oldu. Öncelikle kariyer merkezinde kariyer analizi programı ve mülakat simülasyonları ile iş hayatına atılmadan önce hem kendimi tanıma hem de iş hayatında çalışma alanları fark etme adına benim ile yakından ilgilendiler. Bu noktada merkezin düzenlemiş olduğu teknik gezi programları, bireysel danışmanlık hizmetleri ve düzenli eğitim programları ile çok faydalı bilgiler edindim. Bunun yanında kendi kariyerimi planlarken sürekli irtibat halinde olup bana gelişen fırsatları anında aktardılar bu vesile ile Migros Yönetici Yetiştirme Programı nın olduğunu ve iş alanı olarak bana hitap ettiğini aktardılar. Kariyer Merkezinin bu program ile ortak çalışmalarının olduğunu ve bu sayede mezuniyet ile beraber iş hayatına geçebileceğimi öğrendim.şimdi ise Migros ta güzel bir işim, gelecekte de yükselme olanaklarım ve sürekli gelişen kariyerimin olacağından eminim. Bana desteklerini sürekli sağlayan, gelişimime çok olumlu katkıları olan kariyer merkezi çalışanlarına gönülden teşekkürlerimi iletiyorum. Kariyer erken teşhis ile yön bulur sözü beni anlatan bir tanımlama olacaktır. İyi ki varsın Kariyer Merkezi! Mehmet Emin KENANOĞLU; 2013 yılının Temmuz ayında Dicle Üniversitesi İİBF İktisat bölümünden mezun oldum. Mezuniyetimin akabinde aynı yıl ara vermeden Dicle Üniversitesi İktisat bölümünde Tezli Yüksek Lisans eğitimime başladım. Lisans yıllarımda gerek derslerin yoğunluğu gerekse gündelik yaşamın verdiği stres yüzünden sağlıklı bir şekilde kariyer planlaması yapamıyordum. Bu arada belli aralıklarla üniversitemizin Kariyer Merkezine gidip gelmeye başlamıştım. Yapmış olduğum bu ziyaretler ile kariyer merkezini kendime daha yakın hissetmeye başlamıştım. Çünkü geleceğime dair aklımda bulunan tüm soruların cevabını bu merkezden alıyordum, dahası Bireysel Kariyer Planlama hizmeti veriliyor ve mezun oluncaya kadar geçen bu süreçte benim kişisel gelişimime katkı sağlayabilecek birçok faaliyet gerçekleştirerek gelişimime destek oluyordu. Kariyer Uygulama Planlama ve Araştırma Merkezi aracılığıyla, almış olduğum eğitimler, katılmış olduğum seminer ve konferanslar sayesinde belli bir bilgi birikimi elde ederek kendimi daha iyi ifade ediyor ve her geçen gün bana daha donanımlı olduğumu hissettiriyordu.lisans sonrası kariyer hedefim olarak, yüksek lisans ve doktora eğitimlerimi tamamladıktan sonra öncelikle donanımlı bir asistanlık dönemi ve kendi alanında uzman bir akademisyen olmak var. Sevgi ve Saygılarımla, Teşekkürler Kariyer Planlama Uygulama ve Araştırma Merkezi Sidar İNCEOĞLU; 2012 Haziranında Dicle Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümünden mezun oldum. İş aramaya temmuz ayı gibi başladım ancak fırsatın ne zaman insanın ayağına geleceği belli olmuyor. Yedi ay iş bulamayınca umutlarım tükeniyordu ömrüm boyunca işsiz kalacakmışım gibi bir psikolojiye kapılmıştım ki zaten işsizdim de :) Üniversitemizin Kariyer Merkezi aynı zamanda Mezunlar Birimi olması hasebiyle oraya gidip gelmeye başladım. Nasıl bir işte çalışabilirdim, kendi alanınla ilgili nasıl bir iş bulacaktım ve hangi kanallardan aramalıydım? İşte Kariyer merkeziyle adım adım itina ile güzel bir CV hazırladık ve böylece danışmanlığımı yaparak iş arama sürecine benimle birlikte dahil oldular. Sonuç: İNG BANK hayatımın fırsatı halen çalıştığım kurumun adıydı. Yeni bir heyecanın başlangıcıydı. Aslında bankacılık sektörüne müşteri gişe işlemlerinde başladım. Gişe dediğimiz olay zor, yorucu ve stresli bir iş ama sevdim, çabaladım, Sidar İNCEOĞLU Yetkili Yardımcısı Bireysel Bankacılık Diyarbakır Şube Yöneticiliği mutlulukla, heyecanla ve sabırla bekledim. Sekiz ay sonunda sarf ettiğim emeğin meyvelerini toplamaya başlamıştım ve şuan artık bireysel bankacılık müşteri portföyü olarak görev yapmaktayım. Yine sabır ve heyecanla çalışıyorum çünkü işimi seviyorum buda beni gelecek için iyi yerlere götürecek buna inanıyorum. İş hayatında üsten başlamayacaksın en alttan başlayacaksın ki bir yere geldiğinde altında kalan pozisyonları avucunun içi gibi bilesin işte kişi başarıya götürecek olayda budur. Saygılarımla, Teşekkürler Kariyer Merkezi