OSMAN HAMDİ BEY. Onat Kutlar. Karaburun Serdar KIZIK. Narmanlı Han Özlem ALTUNOK. Ortak Kader Cem ERCİYES. Sermet Yeşil Emira AÇIKGÖZ FİLM ADAM:

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "OSMAN HAMDİ BEY. Onat Kutlar. Karaburun Serdar KIZIK. Narmanlı Han Özlem ALTUNOK. Ortak Kader Cem ERCİYES. Sermet Yeşil Emira AÇIKGÖZ FİLM ADAM:"

Transkript

1 Yasam ve HAZİRAN / TEMMUZ / AĞUSTOS AYDA BİR YAYINLANIR SAYI 70 FİLM ADAM: Onat Kutlar Özlem ALTUNOK Karaburun Serdar KIZIK ZAMANSIZ BİR SIĞINAK: Narmanlı Han Özlem ALTUNOK Neşeli Fotoğrafların Arkasındaki Ortak Kader Cem ERCİYES BAŞARILI OYUNCU Sermet Yeşil Emira AÇIKGÖZ Ressam, Müzeci, Arkeolog: OSMAN HAMDİ BEY Emira AÇIKGÖZ

2 ME SA ve Yaşam MESA DOSTLARINA ÜCRETSİZ GÖNDERİLİR. MESA Mesken Sanayii A.Ş. adına sahibi Erhan Boysanoğlu Yazı İşleri Yönetmeni Aslı Tokatlı Yayın Kurulu Ayşe Kandar, Aslı Tokatlı, Uğur Büke Yayın Hazırlığı: Büke Yayıncılık Altıevler Mah. Kumsal Sok. No: 120 Narlıdere / İzmir Tel: buke1942@gmail.com Tasarım Hazan Koltuk Yazışma Adresi: MESA Mesken Sanayii A.Ş. MESA Plaza, Koru Sitesi Ihlamur Cad. No:2 Çayyolu Ankara Tel: (0312) Faks: (0312) info@mesa.com.tr Baskı YORUM BASIN YAYIN SAN. LTD. ŞTİ. İvedik Organize Sanayi Bölgesi Matbaacılar Sitesi 1341.Cad. (Eski 35. Cad.) No: Yenimahalle-ANKARA Tel : (0312) Faks: (0312) Mesa dostlarına merhaba Yaz, hem gezginliğe hem tembelliğe davet etmeye başladı hepimizi. MESA nın bu yaz sayısında keşif ile keyif arasındaki orta yolda biraz soluklanalım, geçmişle bugünü iç içe geçirelim istedik. Ö Yazdıkları, yaptıkları gibi yaşadı Onat Kutlar. Ölüm, yolun sonuna yerleştirilmiş bir aynadır. Arkasındaki sır nedeniyle öbür tarafı göstermez, bu tarafı gösterir. Yürünen yolu. Yani yaşamın kendisini diyordu. Türkiye nin demokratikleşme sürecine tam ortasından tanıklık etmiş, bir kültür ve düşünce adamıydı. Ölümünün 20. yılında, Sinematek in kuruluşunun 50. Yılında yine sinema aracılığıyla anıldı. yküler kurdu, senaryolar, düşler Sinematek ya da İstanbul Film Festivali deyince ilk akla gelen isimdi. Bu kurumların önde gelen kurucuları arasında yer almakla kalmadı, kurgusu yoğun ve hızlı bir film gibi yaşadı hayatını. Gerçeğin finali saçma ama sertti. Rastlantılar yaşamın gümüş anahtarlarıdır demiş bir zamanlar. Ne doğru. Ne tuhaf. 25 Ocak 1995 te 60 yaşına girecekti, 30 Aralık 1994 te, evlilik 4 yıldönümünde, cebinde eşine aldığı gümüş kolye, bir kafeteryada patlayan bomba onu aldı götürdü. Bir saçma bedenine saplanmış, o güzel hayatını küle çevirmişti. 11 Ocak 1995 te öldü. Gümüş neydi? Kül dü belki de. Paris te yazdığı ve sonra yaktığı romanının adı 2015, ölümünün 20., Sinematek in 50. yılıydı. Geçen Nisan ayında İstanbul un il kodu kadar yaş alan film festivalinde anılmadan olmazdı. Bir söyleşi düzenlendi; orada İstanbul Film Festivali nin 25 yıl Onat Kutlar Özlem ALTUNOK S.4 boyunca direktörlüğünü yürüten uzun yol arkadaşlarından Hülya Uçansu, festivalin kurucularından Atilla Dorsay, gazeteciyazar Zeynep Oral, 13 yıl boyunca festivalin artistik direktörlüğünü yürüten Vecdi Sayar ile Sinematek in ilk üyesi Jak Şalom vardı. Onat Kutlar ın en sevdiği yönetmenlerden Visconti nin 1963 yapımı başyapıtı Leopar/ Il Gattopardo gösterildi. Ve büyük bir fresktir Leopar. Palermo sokaklarının bayraklar, barut dumanları, ağlayan kadınlarla dolu sonsuz yıkıntıları önünde düşünen bir insanı çizer: Nedir değişen? demişti ya. Kimdi Onat Kutlar? O da büyük bir fresk Türkiye nin demokratikleşme sürecine tam ortasından tanıklık etmiş, bir kültür ve düşünce adamı, bu değişim sürecinde sanatın çeşitli alanlarında, başta sinema ve edebiyat olmak üzere, köşe yazıları, kurumsal kimlikleri, karşı duruşlarıyla kavganın güzel tarafında yer almış bir savaşçı Haydar Ergülen in dediği gibi Onat Kutlar ın yaptığı her şey, şiir, öykü, sinema, demokrat ve aydın oluşu da öyledir, derinden bir his bırakır, tıpkı onunla hiç karşılaşmadan, onunla tanışmadan benim de hissettiğim duygunun iyiliğe, gülümsemeye benzer bir şey olması ve bunun hep süreceğine olan sarsılmaz inanç. Demek ki uzağı ve uzakları olmayan birinden, Onat Kutlar dan söz etmiş oluyoruz bunları söylerken yılında babasının hakim olarak görev yaptığı Alanya da doğmuştu ama daha çok Antepli ydi. Çocukluğunu geçirdiği kent, öykülerinin de mekânı oldu. Tek öykü kitabı olan İshak ı ilk gençlik yıllarında yazmış, 1959 yılında yayımlanan kitap, bir yıl sonra Türk Dil Kurumu ödülünü kazanmıştı. Fethi Naci ye göre, dünya edebiyatında büyülü gerçekçilik akımının ilk örneklerinden biriydi bu kitap. O ise İstanbul a önce mimarlık, ardından hukuk okumaya başladığı yıllarda İshak ı şu 19. yüzyıl başlarının Beyoğlu ndan bugüne ulaşabilen nadir yapılardan, yorgun düşmüş bir mekân Narmanlı Han. Sefirlere, mültecilere, sanatçılara ve dahi suçlulara, ajanlara mesken olmuş, uzun ve kalabalık bir geçmişi var. Hem hiçbir yere ait değilmiş gibi hem neredeyse 200 yıla yakın zamandır inatla olduğu yere yayılıyor. 90 larda metruk, terk edilmiş geçkin bir yapıyı andıran han, yeni restorasyon projesi uygulandığında yarına geçmişini de sırtlanarak uzanabilecek mi? T arihi bir binaya baktığımda basit gerçeklerin hüznüyle hep şu sorular aklıma düşer: Kim bilir neler görmüş, nelere tanık olmuştur bu duvarlar ve daha kaç ömür, kaç hayat geçecektir önünden, içinden? Biz faniler nasıl olur da geçiciliğimizi anlamak için ders almayız kim bilir kaç hayatı sarıp sarmalayan o sessiz ama kudretli yapılardan Ekim Devrimi nden kaçan 10 Beyaz Ruslar mı dersiniz, suçlular mı, sefirler mi? Tanpınar, Bedri Rahmi, Aliye Berger Ya o şapkacı dükkânı, ne anılar, ne hikâyeler biriktirmiş, kimleri ağırlamış, kimlerden vazgeçmiştir Üstelik bu bina bir kentin kalbinde yer alıyorsa önünde akan hayat, gündelik beğenilerden siyasete, kültürel değişimlerden sokağın dokusuna sessiz bir tanık değil de nedir? Narmanlı Hanı da böyle bir yapı; fakat uzun ve kalabalık hikâyesi yıllarla birlikte bir güçleniyor, bir zayıflıyor. İklimine, mevsimine göre kaderi de değişiyor. Yine de bugün hâlâ neye, nasıl dönüşeceğini bekliyor. Sultan Abdülmecid dönemine, 19. yüzyılın başlarına tarihlenen yapının tasarımının kime ait olduğu bilinmiyor. Fakat hemen karşısında 1847 de, Rus elçiliği olarak inşa Zamansız bir sığınak Narmanlı Han Özlem ALTUNOK S.10 Tarihin derinliklerinden ya da yakın geçmişten bugüne uzanan yapılar, kitaplar, gelenekler ve isimlerle harmanlanmış bu sayımızda keşif gezimizi 19. yüzyıl Perası nın en eski binalarından Narmanlı Han la başlattık. 19. yüzyılda Rus elçilik binası olarak sefirlere, Ekim Devrimi nden kaçan Beyaz Ruslara, suçlulara ev sahipliği yapan han, 20. yüzyılda ise Bedri Rahmi den, Tanpınar a, Aliye Berger e sanatçıların sığınağı oluyor. Bugün, atıl kaldığı yaklaşık 40 yılın ardından yeniden hayata döndürülmeye çalışılan binanın uzun ve kalabalık hikâyesini derledik yılında kaybettiğimiz kültür ve düşünce adamı Onat Kutlar, başlı başına bir keşif alanı. Bu yıl İstanbul Film Festivali kapsamında kurucusu olduğu Sinematek in 50., ölümünün 20. yılında özlemle anıldı. Yaşamının her safhasını şiirler, filmler, senaryolar, köşe yazıları aracılığıyla hep güzel bir geleceğe dönük, umutla besleyen Onat Kutlar ı biz de Özlem Altunok un yazısı aracılığıyla sevgiyle anmak istedik. Türkiye nin en batıdaki uçlarından birinde konumlanan Karaburun a çevirdik bu kez yönümüzü. Keyifle yan yana gelmesi en mümkün yerlerden biri orası, bu yaz rota neden oraya çevrilmesin? Yabani coğrafyasında kaybolmak, Börklüceli Mustafa nın, Şeyh Bedrettin in isyanını dinlemek, bir Akdeniz foku ya da kerkenezle karşılaşmak istemez miydiniz? İşte hem keyif hem keşif yazısı Serdar Kızık tan E ge kıyılarını neredeyse koy koy bilirim. Önceki cümle bilgiçlik taslamak değil, sözü şuraya getirmek için. Bu coğrafyada üç ayrıcalıklı yer sayarım, kendime göre... Palamutbükü dahil, Datça kıyıları birrr... Ayvalık ın önünde, Cunda yı da kucaklayan adalar ve kıyıları ikiiii... Ve Çeşme yarımadasının Karaburun yüzü... Datça ve Ayvalık belki sonraki yazılar, Karaburun a götüreyim sizleri. Karaburun Serdar KIZIK S.7 Eskişehir Şehir Tiyatroları nın iyi oyuncularından biri, Yeşil. Bu sezon, Haldun Dormen in yönettiği Lüküs Hayat ta oynuyor. Oyuna İstanbul dan gidip geliyor artık. Kültür sanat dünyasının kalbinin en hızlı attığı İstanbul, onu da kendine çekmiş. Eskişehir deki oyununun dışında İstanbul da da üç önemli oyunla karşımızda: Savaş, Aç Köpekler ve Teklif. Başka Yerde Olmayanlar sınıflandırmasında dünyada önemli bölgeler arasında Karaburun. Karada ve denizlerde çok çeşitli ve ender hayvan popilasyonuyla 200 ü aşkın önemli kuş türünü barındırıyor. Çanakkale Gökçeada daki Avlakaburnu nu saymazsak Türkiye nin en batı ucu... Sarpıncık Feneri nde, ıssızlığın ortasındayım. Lodos merhabalaşmasıdır, denize bıçak gibi uzanan kayalıkların üstünde. Mevsimler şaşırmış olmalıydı, Mart başı yamaçlarda papatyalar açmış. Kayalara vurup, garip bir uğultuyla üstüme gelen, rüzgarın denizden sürüklediği tuzlu zerreciklerle gövdemin ıslandığı bir andı. 1 4 Sermet Yeşil Emira AÇIKGÖZ S.14 Ruhum yıkanıyordu, bilmediğim bir tür meditasyonun, mavi ve yeşilin delicesinde, arınmanın girdabındayım. Özgür, isyankâr ve tutkulu toprakların kucağındayım, tüm canlılarıyla meydan okuyan bir direniş sahnesinde... Yarin yanağından gayri her şeyin ortak olduğunu, eşit payaşılmasını isteyen, padişah düzenine isyan eden Börklüceli Mustafa boşuna seçmemiş bu toprakları. Nazım ın Şeyh Bedrettin destanının yaratıldığı isyan coğrafyasıdır burası...,. 7

3 Hamdi Bey in hayatında ufak bir gezintiye çıkalım ve Lübnan dan Suriye ye, Trakya dan Anadolu ya uzanan bir coğrafyada tarihin izini nasıl sürdüğünü, kazılarını, dün ü koruma kültürünü kazandırmak için neler yaptığını birlikte hatırlayalım. Tam da bugün yanı başımızda yıllara direnmiş eserlerin, karanlık bir vahşetle saldırıya uğradığı şu günlerde sizce de buna ihtiyacımız yok mu? O nu anlatmak zor. En azından birkaç sayfalık bir yazıda. Her bir çalışması, her bir iş i üzerine sayfalarca kitap yazılmış biri O. Size onu kısaca şöyle özetleyeyim; bir ressam, müze müdürü, bir arkeolog, Güzel Sanatlar Akademisi Müdürü. Üstelik neredeyse bütün bu mesleklerinin önüne ilk diye eklenmesi gerektiğini de söyleyeyim. Belki bu yazının neden hep eksik kalacağını düşündüğümü daha iyi anlarsınız. Bunu kabul ettiysek gelin birlikte Osman Hamdi Bey in hayatında ufak bir gezintiye çıkalım ve Lübnan dan Suriye ye, Trakya dan Anadolu ya uzanan bir coğrafyada tarihin izini nasıl sürdüğünü, kazılarını, dün ü koruma kültürünü kazandırmak için neler yaptığını birlikte hatırlayalım. Tam da bugün yanı başımızda yıllara direnmiş eserlerin, karanlık bir vahşetle saldırıya uğradığı şu günlerde sizce de buna ihtiyacımız yok mu? Öyleyse başlayalım: Yıl, İstanbul da dünyaya gözlerini açıyor Osman Hamdi Bey; ülkenin ilk maden mühendislerinden, nazır ve sadrazam da olan İbrahim Edhem Paşa nın oğlu olarak. Altı çocuğun en büyüğü O. 18. yy. dan itibaren, geleneksel yapısı ve kurumları giderek bozulan Osmanlı İmparatorluğu nda Batı dan gelen rüzgârlar esiyor. Özellikle de Fransa dan. İmparatorluğun gözü, 18. ve 19. yüzyılda, 18 Osman Hamdi Bey Emira AÇIKGÖZ S.18 O rmanlık değil ama bahçelik bir alan. Bunu kadının arkasındaki duvardan anlıyoruz, kentin ya da köyün çok dışında değiliz. Çizgili yaşmağının içindeki iki çocuk annesi kadın bir eliyle küçük bebeğini kucaklamış, diğeriyle de atın yularını tutuyor. Atın üzerinde belki iki yaşındaki büyük oğlu oturuyor. Basit bir semerin üstünde. Yanında bohçalar içinde belki de tarlaya giderken yanlarına aldıkları azık var. Hepsi fotoğrafın sağına doğru bakıyorlar. Kadın, sakin, aldırmaz. Çocuklar ise biraz şaşkın, meraklı. Annelerinin bu kadar aşina olduğu çocukların ise şaşkınlıkla bakacakları şey ne olabilir? Belki de kadrajın dışında kalan bir köprünün üzerinden büyük gürültüyle geçen bir araba, ya da bu fotoğrafı çekmek üzere yanlarına kadar gelen fotoğrafçının biraz geride bıraktığı malzeme yığını. Fotoğrafın altında Anadolu köylüsü yazıyor.(s52) Hepimize tanıdık gelen bir kadın ve çocukları. Hemen karşısındaki sayfada otların arasına bağdaş kurmuş oğlunun kafasındaki bitleri ayıklayan kadının yüzü de hiç yabancı değil. Arkeolog, ressam, müzeci Osman Hamdi Bey, yokluk zamanlarının bereketli, çalışkan isimlerinden kuşkusuz. İstanbul Arkeoloji Müzesi ni kuruyor, ilk bilimsel kazıları başlatıyor, Sanayi Nefise Mektebi nin ilk müdürü oluyor, figürü resme sokan ilk Türk ressam olarak biliniyor Bu yazı, onu anlatmaya yetmeyecek, yazarı Esra Açıkgöz de teslim ediyor ama bir başlangıç, tanışma olarak düşünün. Osmanlı dan yine Cumhuriyet e uzandığımızda genç Cumhuriyet in ihtiyaçlarını karşılayacak köşetaşı kurumlardan İsmet Paşa Kız Enstitüsü nün hikâyesini Vecdi Seviğ kaleme aldı. Ankara nın bu Olgunlaşma öyküsü, tarihi binası, programı, ünlü konukları, dönemin kadınlarının profiliyle renkleniyor. Cem Erciyes de bu sayıda kadınların imparatorluktan Cumhuriyet e özgürlük ve kimlik mücadelesinin resmini çıkarıyor. Osmanlı kadınlarının gerçekte nasıl bir hayat yaşadıklarını, nasıl giyinip kuşandıklarını ne düşünüp konuştuklarının peşine zengin bir kartpostal koleksiyonunu barındıran Liz Behromoas ın Osmanlı dan Cumuhriyet e Kadınlar kitabı aracılığıyla düşüyor. Yaz sayımızı Vecdi Seviğ in yaklaşan Ramazan ayı vesilesiyle eski Ramazan sofralarını yeniden kurduğu yazısıyla sonlandırdık. İftarıyla, sahuruyla zamanın tortusunda kaybolan anılardaki lezzetleri hatırlatan yazının, sıcak yaz günlerinizi de lezzetlendirmesi dileğiyle nünden sık geçtiğim seksen yaşındaki bu binanın içine girerken heyecanlandım. Genç başkentin imar hamlesinin önemli sembollerinden birini ilk kez ziyaret ediyordum. Sadece imarının değil, geleceğin Türkiye sinin beş öğrenciyle başlayan, Ankara daki meslek, ev idaresi, ticaret ve içtimai bilgiler temelinde eğitimin unutulmaya yüz tutan tarihini de burada yaşayacaktım. Ankara Sıhhiye de Dil Tarih Coğrafya Fakültesi ile Ankara Radyosu binalarının arasında günümüzde iki eğitim kurumunu barındıran 1934 tarihli yapı Avusturyalı mimar Ernst Egli nin imzasını taşıyor. Egli, 1969 da tamamlanan, Türk okurlarıyla ancak 2013 yılında buluşan anılarında şöyle diyor: Bu okulda genç Türk kızları fevkalade iyi öğretmenlerden, ev idaresi, dikiş, nakış, şapka yapımı gibi derslerin yanında dil, edebiyat, tarih ve illiyet Gazetesi nin kurucusu Ali Naci Karacan, yaklaşık 60 yıl önce yayımlanan yazısında, Eski Ramazanlardan sonra, şimdiki Ramazanların ne kadar zavallı kaldıklarını, bilmeyiz ki söylemeye hâcet var mı? diye soruyor ve hemen ekliyor: Fakat acaba eski Ramazanlar mı hakikaten o kadar harikulâde idi, yoksa kırk elli yıl evveli düşündükçe hâfızamız mı bizi aldatıyor? benzeri genel kültür dersleri de alacaklardı. Tabii ki moda ve çocuk bakımı da müfredatın içindeydi. Kısacası okulun, çoktan beri siyasi açıdan eşitliğe kavuşmuş olan Türk kadının eşitlik hakkını taçlandıracak modern bir programı vardı. Okulun kuruluş öyküsü, günümüzde Sırbistan sınırları içinde kalan Niş te Mithat Paşa nın valilik yaptığı döneme kadar uzanır yılında öksüz çocuklar için açılan ıslahhanedeki işlikler, bazı eğitim tarihçileri tarafından, kız mesleki eğitiminin başlangıcı kabul edilir yılında kurulan ve başlangıçta beş öğrencisi olan, İsmet Paşa Kız Enstitüsü, genç cumhuriyetin başkentinin bu nitelikteki ilk kurumuydu. Mithat Paşa nın girişimiyle başlayan deneyimler, Cumhuriyet in ilanından hemen sonra çağrılan yabancı uzmanların gözlemleriyle birleştirilerek yaşama geçirilmişti. Okulun adı, açılış öncesi hazırlanan raporlardan birinin Konaklarda, köşklerde Tanrı misafirlerine açık iftar sofraları kalmadı. Bunların yerini herkese kent merkezlerinde belediyelerin ikramları aldı. Gün gelecek, açık hava iftarlarını da Nerede o eski ramazanlar? diye anlatanlar çıkacak mı acaba? Bu yıl da Ramazan ayında orta yaşın üzerindekilerin aklına benzeri soruların takıldığını tahmin etmek zor değil. Televizyonda iftar programlarında sıkça rastladığınız eski ramazan sofraları öykülerine ufak eklemelerde bulunalım. Nerede o eski ramazan pideleri diyenlerdenseniz, eminim ki, pidenizin hazırlanmasında, mayalanmasında, pişirilmesinde bir sorun vardır. Okurken iştahınızı kabartacak Artun Ünsal, Nimet Geldi Ekine kitabında anlattığı, üzerine yazarı olan Mısır asıllı eğitimci Omar Buyse nin, Bu müessesenin inkişafına müsait [kurumun gelişmesine uygun] bir parlaklık verebilmek için General İsmet İnönü Hazretleri nin haremi Hanımefendi nin ismine izafe edilerek İsmet Paşa Kız Enstitüsü adını taşımasını kemali hürmetle teklif ederim önerisinin benimsenmesiyle konulmuştu. Genç Cumhuriyet in okumuş ev kadınlarına gereksinimi vardı, ama yıllar bu eğitim kurumunun birikimini yeni sıçramalara hazırlamış ve başlangıç hedefi aşılmış, okul Türk modasına yön verecek güce erişmişti. Böylece, 1950 li yılların ikinci yarısında, sisteme bir eğitim kurumu daha girdi: Olgunlaşma Enstitüleri. Ankara da Maltepe de bir apartman dairesinde 1958 de başlayan eğitim, Ernst Egli imzalı binada devam etmeye başladı, yeni olmanın heyecanı İsmet Paşa Kız Enstitüsü nün birikimiyle birleştirildi. 2 1 Olgunlaşma Öyküsü Vecdi SEVİĞ S.21 unla suyun karıştırılarak kaynatılmasından elde edilen şifa sürülmüş, dipten yanmalı 400 derece hararette, kapağı açık odun fırınında beş dakika pişirilmiş, altına kepek salınmış, ekşi mayalı pideyi arıyorsunuz demektir. Üzülmeyin, artık böyle pide pişiren fırınlar öylesine azaldı ki, çoğumuz bu pidenin tadını bile unuttuk. Nerede o eski ramazan sofraları diye dertlendiyseniz, bu kez Cenap Şahabettin in, 90 yıl önce yazdıklarını anımsatmam gerekecek: İftarı bir yemek zannedenler Neşeli Fotoğrafların Arkasındaki Ortak Kader Cem ERCİYES S.24 Nerede O Eski Ramazanlar Vecdi SEVİĞ S.29

4 From the Editor Summer has begun to invite us all both to travel and to idle. In this summer issue of MESA, we thought it would be nice to take a brief pause midway between exploration and enjoyment, to mingle past and present. In this issue, which blends buildings, books, traditions, and names from the depths of history or the recent past to the present, we began our excursion with Narmanlı Han, one of the oldest buildings of 19th century Pera. The building has been a home to ambassadors when it served as the Russian Embassy in the 19th century, to Belarusians who fled the October Revolution, and also to criminals. And in the 20th century, it became the haven of artists and authors including Bedri Rahmi, Tanpınar, and Aliye Berger. Today, after close to 40 years of inactivity, there are attempts to revive it. We ve pieced together its long and crowded story. The man of culture and thinker Onat Kutlar, who died in 1995, is a field of exploration in his own right. This year, the Istanbul Film Festival honored his memory on the 20th anniversary of his death and the 50th anniversary of the Turkish Cinematheque Association of which he was a co-founder. Through his poetry, films, scripts, and newspaper columns, Onat Kutlar nourished every stage of his life, always with the hope of a beautiful future. We wanted to pay him tribute with Özlem Altunok s article. Then we turned toward Karaburun, one of the westernmost points of Turkey. This is a place that is most likely to be thought of together with enjoyment, so why not alter our course toward it this summer? Wouldn t you like to get lost in its wilderness, listen to the rebellion of Börklüce Mustafa and Sheikh Bedreddin, or come across a Mediterranean monk seal or kestrel? Here s an article both for enjoyment and exploration by Serdar Kızık... Archaeologist, painter, and museologist Osman Hamdi Bey was no doubt a prolific and industrious figure in times of artistic dearth. He founded the Istanbul Archaeological Museum, initiated the first scientific digs, was the first director of the Academy of Fine Arts, and is known as the first Turkish painter to portray figures in painting... Granted, the article falls short of telling his whole story; even the author Esra Açıkgöz admits it. But think of it as a beginning, a chance to make his acquaintance. Moving from the Ottoman era back to the Republic, Vecdi Seviğ has written up the story of the Ismet Paşa Girls Institute, a cornerstone institution that would meet the needs of the young Republic. Like this Maturation Institute (Olgunlaşma Enstitüsü), as these institutes for girls were called, this story of maturation from Ankara is enlivened by its historical building, program, illustrious guests, and the profile of women of the era. In this issue, Cem Erciyes too draws a portrait of women s struggle for freedom and identity from the empire to the Republic. With the aid of the book by Liz Behmoaras Osmanlı dan Cumhuriyet e Kadınlar (Women from the Ottoman Era to the Republican Era), which includes a rich collection of postcards, Erciyes seeks to capture what kind of life Ottoman women actually lived, how they dressed, and what they thought and talked about. With the month of Ramadan approaching, we have ended our summer issue with an article in which Vecdi Seviğ sets anew the Ramazan tables of old. From the iftar, the evening meal for breaking the fast, to the sahur, the pre-dawn meal before the fast, the article evokes flavors from our memories, lost in the dregs of time. We hope that it will also flavor your hot summer days...

5 ONAT KUTLAR Film adam: Onat Kutlar Yazdıkları, yaptıkları gibi yaşadı Onat Kutlar. Ölüm, yolun sonuna yerleştirilmiş bir aynadır. Arkasındaki sır nedeniyle öbür tarafı göstermez, bu tarafı gösterir. Yürünen yolu. Yani yaşamın kendisini diyordu. Türkiye nin demokratikleşme sürecine tam ortasından tanıklık etmiş, bir kültür ve düşünce adamıydı. Ölümünün 20. yılında, Sinematek in kuruluşunun 50. Yılında yine sinema aracılığıyla anıldı. Özlem ALTUNOK Öyküler kurdu, senaryolar, düşler Sinematek ya da İstanbul Film Festivali deyince ilk akla gelen isimdi. Bu kurumların önde gelen kurucuları arasında yer almakla kalmadı, kurgusu yoğun ve hızlı bir film gibi yaşadı hayatını. Gerçeğin finali saçma ama sertti. Rastlantılar yaşamın gümüş anahtarlarıdır demiş bir zamanlar. Ne doğru. Ne tuhaf. 25 Ocak 1995 te 60 yaşına girecekti, 30 Aralık 1994 te, evlilik yıldönümünde, cebinde eşine aldığı gümüş kolye, bir kafeteryada patlayan bomba onu aldı götürdü. Bir saçma bedenine saplanmış, o güzel hayatını küle çevirmişti. 11 Ocak 1995 te öldü. Gümüş neydi? Kül dü belki de. Paris te yazdığı ve sonra yaktığı romanının adı 2015, ölümünün 20., Sinematek in 50. yılıydı. Geçen Nisan ayında İstanbul un il kodu kadar yaş alan film festivalinde anılmadan olmazdı. Bir söyleşi düzenlendi; orada İstanbul Film Festivali nin 25 yıl boyunca direktörlüğünü yürüten uzun yol arkadaşlarından Hülya Uçansu, festivalin kurucularından Atilla Dorsay, gazeteciyazar Zeynep Oral, 13 yıl boyunca festivalin artistik direktörlüğünü yürüten Vecdi Sayar ile Sinematek in ilk üyesi Jak Şalom vardı. Onat Kutlar ın en sevdiği yönetmenlerden Visconti nin 1963 yapımı başyapıtı Leopar/ Il Gattopardo gösterildi. Ve büyük bir fresktir Leopar. Palermo sokaklarının bayraklar, barut dumanları, ağlayan kadınlarla dolu sonsuz yıkıntıları önünde düşünen bir insanı çizer: Nedir değişen? demişti ya. Kimdi Onat Kutlar? O da büyük bir fresk Türkiye nin demokratikleşme sürecine tam ortasından tanıklık etmiş, bir kültür ve düşünce adamı, bu değişim sürecinde sanatın çeşitli alanlarında, başta sinema ve edebiyat olmak üzere, köşe yazıları, kurumsal kimlikleri, karşı duruşlarıyla kavganın güzel tarafında yer almış bir savaşçı Haydar Ergülen in dediği gibi Onat Kutlar ın yaptığı her şey, şiir, öykü, sinema, demokrat ve aydın oluşu da öyledir, derinden bir his bırakır, tıpkı onunla hiç karşılaşmadan, onunla tanışmadan benim de hissettiğim duygunun iyiliğe, gülümsemeye benzer bir şey olması ve bunun hep süreceğine olan sarsılmaz inanç. Demek ki uzağı ve uzakları olmayan birinden, Onat Kutlar dan söz etmiş oluyoruz bunları söylerken yılında babasının hakim olarak görev yaptığı Alanya da doğmuştu ama daha çok Antepli ydi. Çocukluğunu geçirdiği kent, öykülerinin de mekânı oldu. Tek öykü kitabı olan İshak ı ilk gençlik yıllarında yazmış, 1959 yılında yayımlanan kitap, bir yıl sonra Türk Dil Kurumu ödülünü kazanmıştı. Fethi Naci ye göre, dünya edebiyatında büyülü gerçekçilik akımının ilk örneklerinden biriydi bu kitap. O ise İstanbul a önce mimarlık, ardından hukuk okumaya başladığı yıllarda İshak ı şu 4 M E S A V E Y A Ş A M

6 Ayrılık şiiri ne kadar yalın / Sevdiğimiz aşk sözcükleri gibi Kılıçla kesiyor bir hain nokta / Öpüşen virgüllerle akan cümleyi Nasıl soğuk ayrılığın güneşi / Gölgeli bir çınar olan gövdemin Dalları içten kırınca acı / Buzdan bir alçıyla tutuyor beni Ayrılık sabahı ne kadar beyaz / Ölümün hüzünlü arkadaşı kar Bana ütülü bir çarşaf hazırlar / Bir karanfil tam yüreğin üstünde sözlerle anlatmıştı: İshak ı yirmi yaşlarındayken yazdım. Büyük kente gelmiş bir taşralıydım o sırada. Bereden ve kaşe kumaşlardan hoşlanır, Faulkner ı Fransızcadan, Hafız ı Farsçadan sökmeye çalışır, Goldberg çeşitlemelerini severdim. Ama Kadırga yurdunun Sibirya koğuşunda, Fatih te Arabın kahvesinde gürültü ve soğukta yazdığım öyküler hep çocukluğumun kentiyle ilgiliydi: Antep. Neden vazgeçilmezdi Antep, ona ne öğretmiş, hangi anıları yüklemişti ki? Antep te o yıllarda çarşılar uzun, bedestenler karanlıktı. Ve hoşnut değildik o karanlıktan. Kaçıp kurtulmak isterdik. Nemli çukurlarında çürüyüp, kıla ve yüne kesen çuhalara, kapalı kemerlerin altından eşek sürüleriyle geçen tozlu, yorgun taş yontucularına, cami avlularına yığılmış kuru ve küflü peksimetleri askerlerle birlikte suya batırıp kemiren kör hasırcılara bakar, isyan ederdik. İshak la gelen ödül öncesinde de, daha 16 yaşındayken çeşitli dergilerde yayımlanan şiirleri ve öyküleriyle edebiyat çevrelerinde tanınmaya başlamıştı. Hukuk fakültesinin ilk sınıfında okurken, arkadaşları Erdal Öz, Kemal Özer, Adnan Özyalçıner, Hilmi Yavuz, Doğan Hızlan, Konur Ertop la birlikte A Dergisi nin kurucuları arasında yer almıştı. Bir yandan edebiyat çevrelerinde sanat ve politika tartışırken, bir yandan da 27 Mayıs öncesi öğrenci hareketlerinin içinde yer aldı. Askeri darbeyle gelen o çalkantılı dönemin ardından Birkaç çift bot ve çizme, öğrencilerin açtığı Beyazıt kapısından üniversiteye girmiş, Bakırcılar kapısından çıkıp Kapalıçarşı yoluyla şöyle bir Babıali ye uğrayarak Beyaz Zambaklar ülkesine doğru uzaklaşmıştı diyecek, o da buralardan uzaklaşarak Paris e, Sorbonne da felsefe okumaya gidecekti. Hem de hukuk fakültesini annesinin gözyaşlarına rağmen son yılında, son yazılı sınavda terk ederek İshak A Dergi Yayınları, 120 sayfa Onat Kutlar Hayatındaki büyük dönüşüm Paris te başladı. Başlangıçta kafası karışıktı oysa. Genç, öfkeli ve heyecanlıydı Paris in, yapraklarını dökmeye yüz tutmuş ağaçlarla dolu bulvarlarında kış başlamak üzereydi ama benim içim, bahar günlerinin güneşli, fırtınalı, bulutlu havasıyla karmakarışık. İşte elimde bir yaşam vardı ve ben onunla ne yapacağımı kestiremiyordum. Paris te ilk karşılaştığı kişi, en büyük şansım dediği, bir ömür dostu olacak Hüseyin Baş tı. Sonra o yıllarda Paris Ekolü nü oluşturan Fikret Mualla, Mübin Orhon, Selim Turan Ve bir tesadüf daha: O gün Ursulines Sokağı ndan geçmeseydim ya da bir western izlemeye gitseydim ne olurdu bilemem. Ama, şurası açık ki Yaban Çilekleri, yaşamımı derinden etkiledi. Sinemanın tıpkı büyük romanlar gibi etkileyici evrenini ve gücünü tanıttı bana. Ve bir yaşamla hesaplaşmanın ne demek olduğunu Quartier Latin in caddelerinden birinden bir sokağa saptık. Bir küçük alanı geçtik. Bir başka sokağa girdik. Ursulines di adı. Küçük bir sinemanın önünde durduk. İşte bir Bergman! dedi Hüseyin (Baş). Buna mı girelim, yoksa bir çete filmi mi bulalım? İkimiz de çete dediğimiz kovboy filmlerini seviyorduk. Ama o anda, yaşamımda bir dönüm noktasını oluşturacak rastlantıdan habersiz, yalnızca hiçbir filmini görmediğim Bergman konusundaki merakımdan, gişeye ilerledim: Deux places s il vous plait. Küçük, karanlık salona daldık. Az sonra filmin adı belirdi perdede: Les Fraises Sauvages (Yaban Çilekleri). Bergman ın Yaban Çilekleri nde geleceğe dair bilgiler edinecek, 20. yüzyıl insanının özlemleri, korkuları, tutku ve pişmanlıkları üzerine ipuçları yakalayacaktı: Bu filmi, oradaki sonsuz gençlik duygusunu, işte o günlerde, Malte Laurids Brigge nin bıçağı ve tanrısı gibi kendimin kılıp yaşamıma mal ettim. İnsanın bir tanrısı olsun da kullanmasın, mümkün mü? Tanrısı sinema oldu. Sorbonne daki dil ve felsefe derslerini bıraktı. Yeni okulu Fransız Sinematek iydi. Günde üç, dört film izleyecek, Paris te geçirdiği iki yıl boyunca hayatının bu yeni sayfasını hızla doldurmaya girişecekti. Sadece kendi hayatını değil, Türkiye nin kültür sanat hayatını da zenginleştirecek bu sevda, Sinematek in ve daha sonra İstanbul Film Festivali nin temellerinin atılmasına kadar uzanacaktı. Paris teyken bir gün Fransız Sinematek inin direktörü Henri Langlois ya gidip kısa bir süre sonra Türkiye ye döneceğini ve orada bir Sinematek kurulmasının mümkün olup olmadığını sordu. Langlois, buna benzer soruları çok duymuştu: Türkiye den kaçıncı başvuru bu! Önce ciddi bir hazırlık yapın, sonra bana yazın dedi. Onat Kutlar Türkiye ye döndüğünde Doğan Kardeş in yazı işleri sekreterliğini yapmaya başladı fakat Sinematek kurma fikri aklından çıkmıyordu. Langlois ye başvuranlardan biri de Şakir M E S A V E Y A Ş A M 5

7 ONAT KUTLAR Eczacıbaşı ydı, onunla buluşmak farz olmuştu. Beraber hazırlıklara başladılar ve 1965 Ağustos unda aralarında Hüseyin Baş, Aziz Albek, Adnan Benk, Muhsin Ertuğrul, Cevat Çapan, Sabahattin Eyüboğlu, Adnan Çoker, Macit Gökberk, Tunç Yalman gibi isimlerin de bulunduğu bir grup aydınla Sinematek Derneği kurulmuştu. Dernek bünyesinde Yeni Sinema dergisi de yayın hayatına başlamıştı. Üçüncü yılın sonunda üye sayısı altı bine ulaşmış, Fellini den Ayzenştayn a, Bergman dan Truffaut ya, Polanski, Wajda, Visconti den Pudovkin e dünya sinemasının klasikleri Sinematek çevresinde toplanan küçük kalabalığın merkezine yerleşmişti. Derneğin 11 kurucu üyesinin içinde yer alan Onat Kutlar, 1965 ten 1976 ya kadar Sinematek i yönetti. O küçük kalabalık, 12 yılda geniş kitlelere dönüştüğünde o SHP nin hayata geçmeyen kültür politikalarını hazırlayanlar içinde yer aldı. Ahmet Taner Kışlalı nın kültür bakanlığı döneminde, bakanlığa bağlı İstanbul Film Yapım ve Gösterim Merkezi nin kuruluş çalışmalarında yer aldı da ise önce Ali Özgentürk le birlikte Hazal filminin senaryosunu, ardından da Ömer Kavur la Yusuf ile Kenan filminin senaryosunu yazdı. Hazal, Ali Özgentürk e 1980 de San Sebastian Film Festivali nde en iyi ilk film yönetmeni ödülünü kazandırdı. 12 Eylül darbesinin kötü tohumları pek çok STK, kurum ve derneği kuruttuğu gibi Sinematek i de yok ettiğinde o yeniden edebiyata sarılmıştı bile de ilk şiir kitabı Pera lı Bir Aşk İçin Divan yayımlandı. Barış Derneği davası başta olmak üzere binlerce aydının Onat Kutlar ve eşi Filiz Hanım cezaevlerine atıldığı, işkence gördüğü o karanlık günlerde içeridekilere mektuplar yazdı. Bu mektup dizisi Yeter ki Kararmasın başlığı altında yayımlandı. Misal, yasemin kokusundan dem vurup onun doğduğu yıl kurşuna dizilen Lorca ya uzanıyordu bir mektubunda: Kokuyu duyuyor musun? Sanki bir yerlerde yasemin var. Dokuz yıl önce duvarın kıyısında yaseminler vardı, onların kokusu, dedi. Ama bu ben doğmadan önceydi, dedim. O sıralarda büyük bir kış fırtınası oldu. Bahçeyi temizlemek zorunda kaldılar dedi Ada. Bana bunu anlatmanı istiyorum. Bir an konuşmadı, ay ışığının vurduğu sıvalı duvara baktı, sonra cevap verdi: Yaseminin hayalet çiçek olduğunu büyüyünce öğrenirsin. Bugün 5 Haziran Federico Garcia Lorca 85 yıl önce bugün doğdu. Endülüs te, Granada kentinde. Ve benim doğduğum yılın, 1936 nın Ağustosunda, henüz 38 yaşındayken, en verimli çağında. Franco nun adamları tarafından kurşuna dizilerek öldürüldü. Alfacar la Viznar arasında, yol kıyısında bir yamaçta. Ölüsü 20 Ağustos ta bulundu. Gülümsüyordu. Gülüyor musunuz? Elbette. Eskiden de gülerdim. Daha doğrusu bugünkü gülüşüm dünkü gülüşümün aynı. Kır çocukluğum gülüşü, orman çocukluğumun. Bu gülüşü koruyacağım her zaman. Her zaman, ölürken bile. Lorca, ölümünden bir yıl önce yapmıştı bu söyleşiyi. O gülüşü, yeryüzündeki tüm haksızlıklara rağmen bugün de aynı tutkuyla sürdürüyoruz. Ölüme rağmen. Diyordu ki Lorca: İspanya da bir ölü, yeryüzünün hiçbir yerinde olamayacak kadar canlıdır: Yüzünün profili bir ustura gibi keser geleceği Lorca öldürüldüğü yıl doğdum ben. Avlumuzun karanlık mutfağının önünde, duvarda kocaman bir yasemin ağacı vardı. Daha birçok avluda olduğu gibi. Ne o sinemayı ne de sinema onu bırakıyordu te Erden Kıral ın yönettiği Hakkari de Bir Mevsim in senaryosunu Ferit Edgü nün romanından beyazperdeye uyarladı. Film, Berlin de Altın Ayı için yarıştı. FIPRESCI ve Interfilm ödülü de dahil üç ödülle Berlin den döndü te ise Berlin Film Festivali nde jüri üyeliği yapacaktı. Onat Kutlar ın Senaryolar kitabında Sabahattin Ali nin Kuyucaklı Yusuf ve Kürk Mantolu Madonna adlı romanları için yazdığı film sinopsisleri de yer alıyordu. Sinema yazılarını ise Sinema Bir Şenliktir adı altında topladı da, İranlı şair Füruğ Ferruhzad ın şiirlerinden bir seçmeyi Celal Hosrovşahi ile birlikte çevirerek Sonsuz Günbatımı adıyla yayımladı de Sinema Günleri nin kurucuları arasında yer aldı. Yine aynı yıl kuruluşundan başlayarak, İstanbul Film Festivali Düzenleme Kurulu ve İstanbul Kültür Sanat Vakfı Yönetim ve İcra Kurulu üyesiydi. Sinematek teki çalışmalarından dolayı 1975 te Polonya dan Kültür Nişanı almıştı. Son ödülü ise 1994 te, hayatını değiştiren Fransa dan geldi. Chevalier de l ordre des Arts et des Lettres nişanına layık görüldü yılları arasında Cumhuriyet Gazetesi nde yayımlanan köşe yazılarından birinde Sevgili yabancı dostlarımız, boşuna kimlik bunalımı çekmeyin. Oturun biraz ilgilenin bu ülkenin geçmiş ve bugünkü uygarlığı, kültürü ile; bu toprakların yetiştirdiği yazarları okuyun, şairleri okuyun; tiyatrosunu, sinemasını tanıyın; yapı taşlarına ve mimarlarına dikkat edin, biraz alçakgönüllü olun demişti. Yazdıkları, yaptıkları gibi yaşadı, bizlere yürüdüğü yolu, yaşamın kendisini miras bıraktı: Ölüm, yolun sonuna yerleştirilmiş bir aynadır. Arkasındaki sır nedeniyle öbür tarafı göstermez, bu tarafı gösterir. Yürünen yolu. Yani yaşamın kendisini Ve fakat sordum kendi kendime ne yapılabilir çamurdan? heykel acılardan? aşk. yoksulluklardan bir devrim bile yapılabilir. ama hiçbir şey hiçbir şey yapılamaz ayrılıklardan n 6 M E S A V E Y A Ş A M

8 KARABURUN Karaburun Başka Yerde Olmayanlar sınıflandırmasında dünyada önemli bölgeler arasında Karaburun. Karada ve denizlerde çok çeşitli ve ender hayvan popilasyonuyla 200 ü aşkın önemli kuş türünü barındırıyor. Serdar KIZIK Ege kıyılarını neredeyse koy koy bilirim. Önceki cümle bilgiçlik taslamak değil, sözü şuraya getirmek için. Bu coğrafyada üç ayrıcalıklı yer sayarım, kendime göre... Palamutbükü dahil, Datça kıyıları birrr... Ayvalık ın önünde, Cunda yı da kucaklayan adalar ve kıyıları ikiiii... Ve Çeşme yarımadasının Karaburun yüzü... Datça ve Ayvalık belki sonraki yazılar, Karaburun a götüreyim sizleri. Çanakkale Gökçeada daki Avlakaburnu nu saymazsak Türkiye nin en batı ucu... Sarpıncık Feneri nde, ıssızlığın ortasındayım. Lodos merhabalaşmasıdır, denize bıçak gibi uzanan kayalıkların üstünde. Mevsimler şaşırmış olmalıydı, Mart başı yamaçlarda papatyalar açmış. Kayalara vurup, garip bir uğultuyla üstüme gelen, rüzgarın denizden sürüklediği tuzlu zerreciklerle gövdemin ıslandığı bir andı. Ruhum yıkanıyordu, bilmediğim bir tür meditasyonun, mavi ve yeşilin delicesinde, arınmanın girdabındayım. Özgür, isyankâr ve tutkulu toprakların kucağındayım, tüm canlılarıyla meydan okuyan bir direniş sahnesinde... Yarin yanağından gayri her şeyin ortak olduğunu, eşit payaşılmasını isteyen, padişah düzenine isyan eden Börklüceli Mustafa boşuna seçmemiş bu toprakları. Nazım ın Şeyh Bedrettin destanının yaratıldığı isyan coğrafyasıdır burası...,. M E S A V E Y A Ş A M 7

9 70.SAYI SIRALI SON_Layout 1 12/06/15 17:58 Page 8 KARABURUN Kayalıklarda bile yaşama tutunan makilikler, delice zeytinler, kekik kokuları kışkırtıcı. Tepemde, yalnız bu coğrafyada yaşayan kaya kartalları dönüyordu, uzaklarında deniz kuşları... Kokular değişik, bir garip. Karşımda, kucağına çağıran Ege Denizi, arasında Sakız ve Midilli. Şimdi gördüğümde Don Kişot gibi saldırmak istediğim devasa rüzgâr değirmenleri çevrede yoktu o zaman. Doğayı kirleten RES belası bulaşmamıştı henüz bu topraklara, rüzgârlarına. Denizleri kirleten balık çiflikleri, gözlere batmıyordu henüz. Yolu, ulaşımı güç olduğundan, 8 MESA VE YAŞAM memleketteki yağmadan kısmen kurtulan hava, su, deniz, toprak, rüzgâr ve eko sistemi, insanı, kültürü çok ayrıcalıklı, sessizliğin sesindeydim... Muhtemel şu ana değin yazdıklarımı abartılı bulanlar olacaktır. Onlar için daha derinlere ineyim, sıralayayım... Kendisiyle özdeşleşen, Homeros un ünlü eseri Odysseia nın Rüzgârlı Miması Mimas Dağı ve adını Narcissus tan alan Nergis çiçeğiyle mitolojideki yerini bugüne taşıdığına göre yaz yaz bu sayfalara sığmaz nihayetinde. Mesela hurma zeytin... Gez dolaş dünyayı, başka bir yerde bulamazsın. Mutfağınızda tükettiğiniz zeytin, acılığından ötürü kesinlikle işlenmiştir. Hurmayı dalından tut, ye... Nefis bir lezzet. Yalnızca bölgenin eko sisteminden ötürü oluşan mantarların insana sunduğu farklı bir ayrıcalık... Sonra nergis, acılı dağların çiçeği... Yurdu bu topraklar, kalbi Saip köyü. Rivayet, muhtelif, birini aktarayım: Kendine âşık olanlara aldırmayıp, onları karşılıksız bırakan Zeus un güzeller güzeli kızı Echo, bir gün yakışıklı avcı Narcissus u görür. İlk bakışta aşk. Gel gör ki, karşılık görmez. Kara sevdadan günden güne tükenir, feryadı dağlarda eko dediğimiz yankılara dönüşür ve ölür. Tanrılar Narkissos u cezalandırmaya karar verir. Günlerden bir gün avcı

10 70.SAYI SIRALI SON_Layout 1 12/06/15 17:59 Page 9 Narcissus nehirden su içerken kendi yansımasını görür. Önceden fark edemediği bu güzellik karşısında adeta büyülenir. Yerinden kalkamaz, kendine âşık olmuştur. O şekilde orada ne su içebilir, ne de yemek yiyebilir, aynı Ekho gibi günden güne erimeye başlar. Öldükten sonra da vücudu nergiz çiçeklerine dönüşür... Sümbülü de unutmayayım bu arada. *** Gerçeğe dönelim en iyisi. Sıfır Yok Oluş Bölgesi de ve Başka Yerde Olmayanlar sınıflandırmasında dünyada önemli bölgeler arasında Karaburun. Karada ve denizlerde çok çeşitli ve ender hayvan popilasyonuyla 200 ü aşkın önemli kuş türünü barındırıyor. Ada Martısı nesli tükenmekte olanlar sınıflandırmasında ve küresel ölçekte koruma altında. Nesli tükenmekte olan ve uluslararası düzeyde koruma altına alınan Akdeniz Foklarının (Monachus monachus) üreme ve yaşam alanı. Yılan Kartalı, Küçük Kerkenez ve Ada Doğanı, uluslararası ölçekte azalan türler sıralamasında yer alıyor. 15 endemik, 4 nadir tür, barındırıyor bölge. Kıyı ve deniz altı yapısı, yine koruma altında olan tuzlu suların akciğeri, deniz çayırlarının nazlı salınımında. Dolayısıyla balıkların lezzeti bir başka. Ne yazık ki balık çiflikleri büyüdükçe, çayırlar tükeniyor ah! Kara keçiyi unutmayayım. RES ler yüzünden yaşam alanları giderek daralsa da koruma çabaları son dönemde öne çıkıyor. Kara keçinin kopanisti peynirini başka yerde bulamazsınız sanırım. Gezmek, görmek, keşfetmek ya da farklı bir dinlence istiyorsanız bir çok bölgede göremeyeceğiniz tanıklıklar da söz konusu. Çok farklı ot ve et yemekleri, el sanatları, türküleri, ağıt ve ninnileri, beşikten-mezara pek çok geleneğiyle yöreye özgü kültürle tanışabilirsiniz. Doğum, düğün, arife yemeği, yüzlerce yıllık geçmişi olan Keçi Kırkım Şenlikleri eskisi gibi, yaşatılan gelenekleri de... n MESA VE YAŞAM 9

11 NARMANLI HAN Zamansız bir sığınak: Narmanlı Han 19. yüzyıl başlarının Beyoğlu ndan bugüne ulaşabilen nadir yapılardan, yorgun düşmüş bir mekân Narmanlı Han. Sefirlere, mültecilere, sanatçılara ve dahi suçlulara, ajanlara mesken olmuş, uzun ve kalabalık bir geçmişi var. Hem hiçbir yere ait değilmiş gibi hem neredeyse 200 yıla yakın zamandır inatla olduğu yere yayılıyor. 90 larda metruk, terk edilmiş geçkin bir yapıyı andıran han, yeni restorasyon projesi uygulandığında yarına geçmişini de sırtlanarak uzanabilecek mi? Özlem ALTUNOK Tarihi bir binaya baktığımda basit gerçeklerin hüznüyle hep şu sorular aklıma düşer: Kim bilir neler görmüş, nelere tanık olmuştur bu duvarlar ve daha kaç ömür, kaç hayat geçecektir önünden, içinden? Biz faniler nasıl olur da geçiciliğimizi anlamak için ders almayız kim bilir kaç hayatı sarıp sarmalayan o sessiz ama kudretli yapılardan Ekim Devrimi nden kaçan Beyaz Ruslar mı dersiniz, suçlular mı, sefirler mi? Tanpınar, Bedri Rahmi, Aliye Berger Ya o şapkacı dükkânı, ne anılar, ne hikâyeler biriktirmiş, kimleri ağırlamış, kimlerden vazgeçmiştir Üstelik bu bina bir kentin kalbinde yer alıyorsa önünde akan hayat, gündelik beğenilerden siyasete, kültürel değişimlerden sokağın dokusuna sessiz bir tanık değil de nedir? Narmanlı Hanı da böyle bir yapı; fakat uzun ve kalabalık hikâyesi yıllarla birlikte bir güçleniyor, bir zayıflıyor. İklimine, mevsimine göre kaderi de değişiyor. Yine de bugün hâlâ neye, nasıl dönüşeceğini bekliyor. Sultan Abdülmecid dönemine, 19. yüzyılın başlarına tarihlenen yapının tasarımının kime ait olduğu bilinmiyor. Fakat hemen karşısında 1847 de, Rus elçiliği olarak inşa 1 0 M E S A V E Y A Ş A M

12 edilen binanın yaklaşık 20 yıl boyunca İstanbul un 19. yüzyıl yapılarında söz sahibi İtalyan mimarlar Giuseppe ve Gaspare Fossati ye ait olduğu ve Narmanlı Han ın elçilik binası yapılana kadar bu işlevi gördüğü düşünülürse dönemin Rus mimarisini yansıttığı söylenebilir te İtalya dan Rusya ya giden Fossati kardeşlerden Gaspare Fossati, St. Petersburg ta kısa sürede resmi saray mimarı mertebesine erişince çar Nikola nın isteğiyle 1839 da yeni Rus Büyükelçiliği ni (Dersaadet Rus Sefarethanesi) tasarlamak üzere İstanbul a gönderiliyor. Zira Edirne Antlaşması sonrasında Osmanlı karşısında güçlenen ve boğazlarda seyir emniyeti sağlayan Rusya, gücünü ve prestijini yansıtacak yeni bir elçilik sarayına ihtiyaç duyuyor. O ki, barok tarzdaki süslü Dolmabahçe Sarayı nı inşa ettiren, Osmanlı yı modernleştirmeye çalışan 1. Abdülmecid ti, Gaspare Fossati ye kentin çehresini değiştirecek pek çok sipariş verecekti. O da kardeşi Giuseppe nin dahil olduğu ekibini kurarak Darülfünun, Hazine-i Evrak binası gibi kamu yapılarından Boğaz da konut yapılarına uzanan çeşitlilikteki tasarımlarıyla İstanbul un silüetini tazeleyecekti. Yangınla yok olan Naum Tiyatrosu, Galata daki San Pietro Katedrali de onların eseriydi fakat hiçbiri Ayasofya yla yarışamazdı elbette. İstanbul un o en görkemli ve yaşlı yapısının son büyük restorasyonu da onlara emanet edilecekti. İstanbul da Levanten mimarisinin ilk örneklerini veren iki kardeşin meskenlerinden biri de, elbette Levantenlerin en yoğun varlık gösterdiği yer olan Pera idi. Beyoğlu nun en eski yapılarından biriydi Narmanlı Han e tarihlendiği düşünülen yapı, 19. yüzyılın Beyoğlusu ndaki iki büyük yangını atlatarak bu en eski unvanını alıyor deki yangından sonra inşa edilen han, 1870 yangınını da hasar almadan atlatıyor. Böylece yaşı neredeyse 200 yıla yaklaşan bir çınar gibi, inatla yayılıyor hâlâ Beyoğlu na. Geçmişte de, bugün de ayrıksı mimarisiyle hiçbir yere, hiçbir zamana ait değilmiş gibi, Tünel meydanından İstiklal e doğru ilerleyince hemen sol tarafta selamlıyor önünden geçenleri Narmanlı. Dışarıdan kolezyum u andıran kavisli yapısıyla sadeliği ama bir o kadar da haşmetiyle meydana göz kırpan binanın o dönem Rusya da revaçta olan antik mimari anlayışıyla yapıldığı düşünülüyor. Dıştan M E S A V E Y A Ş A M 1 1

13 NARMANLI HAN yayvan ve iki katlı olan yapının kendine özgülüğüne katkıda bulunan bir özelliği de üzerine oturduğu ağır ve büyük fil payeler. Tonozlu giriş kapısının açıldığı geniş avlusunun sağında ve solunda, daha önce at arabalarının bekleme yeri, sonraları dükkân olarak kullanılan kemerli bölümleri Narmanlı Han ı bir sığınağa çeviren özelliği belki de. Sefirlere, devrim kaçkınlarına, suçlulara, sanatçılara; başka dünyalardan pek çok insana ev sahipliği yapması, yapabilmesi de bundan olsa gerek. Öyle ki, Fossati kardeşlerin yaptığı Rusya Başkonsolosluğu (o zamanki Rus elçiliği) tamamlanıncaya kadar geçen süreçte, önce elçilik binası olarak kullanılıyor. Yeni sefaret binası 1847 yılında hazır olduğunda, Rus Elçiliği ne bağlı olarak hizmet vermeye devam ediyor. Sofyalı Sokağı na bakan yüksek duvarlı bölüm ise 19. yüzyıl ortalarından itibaren Rus hapishanesi olarak kullanılmaya başlıyor. Birinci Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı yla Rusya arasındaki diplomatik ilişkilerin kesilmesiyle bir süre boş kalıyor, 1917 Ekim Devrimi nden sonra ise İstanbul a gelen Rus mültecilerle birlikte binadaki hayat yeniden hareketleniyor. Rivayet o ki, İngiltere ye kaçarken İstanbul da bir gece kalan Nabokov un, hatta Stalin tarafından sürgüne yollanan Troçki nin de sık sık Narmanlı ya uğradığı Aliye Berger de Narmanlı Yurdunda yaşayanlardan... Narmanlı Yurdu sakinlerinden Bedri Rahmi Eyüboğlu söyleniyor. Dolayısıyla Troçki nin ve Beyaz Ruslar ın ardından Rus ajanlarının da meskeni oluyor han yılında, o dönemki adıyla Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Elçiliği nin yeni başkent Ankara ya taşınmasının ardından, elçilik sarayı konsolosluk olarak, Narmanlı Han da konsolosluk büroları ve Rus ticaret ofislerinin faaliyetlerini sürdürdüğü bir ek bina olarak varlığını sürdürüyor. Narmanlı Han ın Rus Elçilik binası olarak kullanıldığı dönemde bahçenin ortasında yer alan havuzun da bina, ticaret merkezine dönüştürüldükten sonra tüccarların at arabaları ve yük hayvanlarına engel oluşturduğu için doldurulduğu düşünülüyor ların başında ise Rus hükümetine bağlı Neft Syndicat ile Intourist firmaları dışında tüm ofisler kapanınca bina, yeni sahibini ve misafirlerini beklemeye başlıyor te Avni ve Sıtkı Narmanlı nın binayı satın almasıyla birlikte hem adını hem de bugün zihinlerde edindiği yerini yakın geçmişe kadar taşıyor bina. İstanbul un ünlü tüccarları arasında yer alan Narmanlı kardeşler, önce Eminönü ndeki ofislerini hanın ikinci katına taşıyor, ardından da hanın odalarını taşralı tüccarlara vermek yerine ucuz bedellerle sanatçılara, yayınevlerine kiralamaya başlıyor. Böylece o zamana kadar belki de bir adı bile olmayan bina, yeni sahipleriyle birlikte bugünkü ismini alıyor. Han belki de biraz da bu yüzden Narmanlı Yurdu olarak da bilinecek, İstanbul entelijansiyasının önemli isimlerine yuva olacaktı o tarihten sonra. Misal, sergi mekânı bulamayan D Grubu sanatçıları ilk sergilerini 1933 yılında binanın altındaki Mimoza adlı şapkacı dükkânında açacaktı. Sonra pek çok şiir, roman, haber burada yazılacak, esin perileri ressamları burada ziyaret edecekti. Ağır giriş kapısının sağındaki iki katlı dükkânların birinde şiirlerini yazan, resim yapan Bedri Rahmi Eyüboğlu, hemen yanında Ulus Gazetesi ne İstanbul dan bildiren Neşet Atay, Şakir Paşa ailesinin ünlü isimlerinden ressam Aliye Berger, Ermeni gazetesi Jamanak ın çalışanları, üç 1 2 M E S A V E Y A Ş A M

14 odayı birleştirerek yaptığı atölyesiyle heykeltıraş Firsek Karol, Andrea Kitabevi ve sahafların şahı Hayim Bey... Sonra İstanbul un ilk konfeksiyoncularından Visconti nin mağazası ve kürkçü Sanoviç... Onlardan biri de Ahmet Hamdi Tanpınar dı yılları arasında bu binada kaldığı dönemde, Mahur Beste, Huzur ve Sahnenin Dışındakiler romanlarını, deneme türündeki Beş Şehir i, Tevfik Fikret, Namık Kemal ve Yahya Kemal antolojileri gibi önemli eserlerini Narmanlı da yazacaktı. Tatyana Moran Dün Bugün adlı anı kitabında Narmanlı Yurdu ile ilgili şöyle diyordu: Ankara dan döndükten sonra Hamdi profesör olarak Edebiyat Fakültesi ne girdi. Aynı zamanda da güzel sanatlarda ders veriyordu. Mali durumunu düzeltmişti. Bana artık ablasının evinden ayrılıp taşınmak istediğini söyledi. Aklıma derhal bizim Narmanlı yurdunda giriş katında küçük bir daire geldi; bir büyük oda, mutfak ve banyodan ibaretti. Ucuza da vereceklerdi. Teklif ettim. Hamdi çok sevindi. Derhal tuttu ve taşındı. Perde olarak gazeteler yapıştırdı. Bir iki tabak, bardak satın alındı. Hamdi bir gün hasta oldu. Bizim hizmetçi Melahat aşağıya inip, Hamdi Bey nedir o eski yorgan, o sizi ısıtmıyor, perdeleriniz de yok, niye böyle oturuyorsunuz?. Param yok demiş Hamdi. Bunları taksitle size yaptırırım demiş ve yaptırdı da. Bu daire her akşam dolup taşıyordu; Bedri Rahmi, karısı, kız kardeşi Mualla, Sabahattin Eyüboğlu, Zeki Faik İzer Türküler söylenir, yenilip içilirdi. Narmanlı Han daki bohem hayat 1970 lere kadar sürdü. Sonra bir imparatorluk gibi çökmeye başladı. Hanın odaları da, dükkânlar da 80 lere varmadan boşalmış, Beyoğlu ndaki pek çok tarihi bina gibi Narmanlı da göz ardı edilmişti. Avluyu otlar bürüdü, binanın boyaları döküldü, sonunda metruk, terkedilmiş bir yapıya dönüştü. Yakın zamana kadar Beyoğlu 2. Noter ine ve kedilere ev sahipliği yaptı. Bir de yoldan geçen meraklı ziyaretçilerin dikkatini çekti, hepsi bu. Ahmet Hamdi Tanpınar ın küçük dairesi her akşam dolup taşardı; Bedri Rahmi, karısı, kız kardeşi Mualla, Sabahattin Eyüboğlu, Zeki Faik İzer Türküler söylenir, yenilip içilirdi. 90 ların ikinci yarısı, restorasyon projesi için kiracıların gönderildiği dönemdi yılında Yapı Kredi Koray İnşaat, restore etmek amacıyla hanın yüzde 15 hissesini satın aldı. Mimar Halil Onur tarafından hazırlanan restorasyon projesine göre eserin üzerine, geriye doğru çekilmiş üç katlı betonarme bir bina eklenecekti. Avludaki asırlık ağaçlar kesilerek bahçenin üzerine yazın açılabilecek camdan bir örtü yapılacaktı. Binanın altına ise iki katlı kapalı bir otopark inşa edilmesi düşünülüyordu. Proje, dönemin Anıtlar Kurulu tarafından onaylandı fakat sivil toplum kuruluşlarından itiraz geldi ve açılan dava, yürütmeyi durdurma kararıyla sonuçlandı. Proje bir türlü gerçekleştirilemeyince 2008 de Narmanlı Han ın 12 varisi Yapı Kredi Koray İnşaat a dava açarak hisselerini geri almak istedi. Davayı mirasçılar kazandı. Mirasçılar bu kez 2013 te binanın tamamını Erkul Kozmetik in sahibi Mehmet Erkul ve Eteksan Tekstil in sahibi Tekin Esen e sattı. Binanın yeni sahipleri restorasyon projesini daha önce Pera Müzesi ni, Galatasaray Postahane binasının projelerini hazırlayan Dr. Mimar Sinan Genim e yaptırdılar. Genim, hazırladığı yeni projede, Narmanlı Han ın iptal edilen projesine göre bir takım değişiklikler yaptı ve projeyi Anıtlar Kurulu na onaylattı. Bu yeni restorasyon projesinde otopark alanı bulunmuyor. Ekstra kat çıkılmayıp mevcut yapının orijinal halinin korunması öngörülüyor, iç avluda ise yedi dükkân ve bir restoran alanı yer alıyor te tadil edilen havuzun yeniden ortaya çıkarılması ve yıllar içinde yapıya eklenen ilavelerin temizlenerek yapının esas haline döndürülmesi amaçlanıyor. Narmanlı yı Narmanlı yapan birkaç hoş detayın da yeniden hayat bulması projede yer alan yenilikler arasında: Bedri Rahmi nin hana yaptığı ve 80 li yıllarda kaybolduğu bilinen balık desenli mozaik zemin yeniden uygulanacak ve avludaki mor salkımlar korunacak. Narmanlı Han ın yine bir değişimin eşiğinde olması sanki onu değil de, biz fanileri etkileyecek. Hayatımızın bir bölümü onunla birlikte başka bir döneme savrulacak. Hikâyesi evrilecek, dönüşecek ama o var olmaya devam edecek Fakat en önemlisi Narmanlı Han dendiğinde bütün geçmişiyle hâlâ yoldan geçenleri selamlayabilecek, yine birilerine yurt, sığınak olacak bir mekân olarak kalabilmesi. Hep birlikte görecek, eski halinin son tanıkları olarak yine ona bakarak devam edeceğiz kısa ömrümüze. n M E S A V E Y A Ş A M 1 3

15 SERMET YEŞİL Birbirinden farklı karakterleri başarıyla ete kemiğe büründüren bir oyuncu Sermet Yeşil Emira AÇIKGÖZ Eskişehir Şehir Tiyatroları nın iyi oyuncularından biri, Yeşil. Bu sezon, Haldun Dormen in yönettiği Lüküs Hayat ta oynuyor. Oyuna İstanbul dan gidip geliyor artık. Kültür sanat dünyasının kalbinin en hızlı attığı İstanbul, onu da kendine çekmiş. Eskişehir deki oyununun dışında İstanbul da da üç önemli oyunla karşımızda: Savaş, Aç Köpekler ve Teklif. 1 4 M E S A V E Y A Ş A M

16 Kosmos, Şubat, Karadayı, Lüküs Hayat, Savaş Sermet Yeşil, oyunculuğu tiyatroda da, sinemada da, televizyonda da tatmış bir oyuncu. Eskişehir de başlayan sanat hayatını, İstanbul a taşıyalı daha birkaç yıl olsa da, bu sene üç oyunla karşımızdaydı. Eleştiriler gösteriyor ki, onu daha da sık göreceğiz. Ben de sizinle oynamak istiyorum Reha Erdem in yurtiçinden ve yurtdışından pek çok ödül alan filmi Kosmos u izlediyseniz, birazdan size bahsedeceğim sanatçıyı zaten tanıyor ve filmde ağaçların üzerinde kuş gibi şakıyan şifacı bir meczubu nasıl da gerçek kıldığını biliyorsunuzdur. Sinema değil de aranız tiyatroyla iyiyse, onu tanıma olasılığınız yine yüksek, zira bu sezon İstanbul da üç oyunu vardı. Yok, iyi bir televizyon izleyicisiyseniz, o halde Onur Ünlü nün Şubat dizisinde iyi ve kötüyü içinde tutan Deli İbrahim i, Muhteşem Yüzyıl daki İran Şahı Şah Tahmasb ı ya da Kenan İmirzalıoğlu ve Bergüzar Korel in oynadığı Karadayı daki mafya dünyasının kırık elemanı Sarı Cemal ı bilirsiniz. Birbirinden farklı bütün bu karakterleri başarıyla ete kemiğe büründüren bir oyuncu, Sermet Yeşil. 15 yıllık oyunculuk hayatının çoğunu tiyatroda geçirse de, filmlerde ve dizilerde de çıkıyor karşımıza. Daha da çok çıkacak. Eskişehir de yaşayıp da tiyatroyla haşır neşir olanlar onu çok daha önceden keşfetmişti; Geyikler ve Lanetler, Melekler Şehri, Amerikan Hala... Eskişehir Şehir Tiyatroları nın iyi oyuncularından biri, Yeşil. Bu sezon, Haldun Dormen in yönettiği Lüküs Hayat ta oynuyor. Oyuna İstanbul dan gidip geliyor artık. Kültür sanat dünyasının kalbinin en hızlı attığı İstanbul, onu da kendine çekmiş. Eskişehir deki oyununun dışında İstanbul da da üç önemli oyunla karşımızda: Savaş, Aç Köpekler ve Teklif. Savaş, karısını ve iki kızını geride bırakıp savaşa gitmiş bir adamın üç yıl sonra ailesine döndüğünde yaşadıklarını anlatıyor. Tilbe Saran, Damla Sönmez, Ecem Uzun ve Erkan Avcı nın yer aldığı oyun, sezon boyunca her Cumartesi Kadir Has Üniversitesi ndeki SahneHas ta. Aç Köpekler, bir aidiyetsizlik hikâyesi. Anadil, kadına şiddet, yurtdışına kapağı atmanın hayali... Bütün bunları bir insan hikâyesi üzerinden anlatıyor. Mirza Metin in yazdığı, Cem Uslu nun yönettiği oyunda tek başına sahneyi dolduruyor Yeşil. Oyunu, Kumbaracı50 de izleyebilirsiniz. Teklif in ayrı bir yeri var Yeşil de, zira kurucularından olduğu Tiyatropol un ilk oyunu bu. Pangaltı da kiraladıkları bir evde, seyircilerin oda oda oyuncuların peşinden dolanarak izledikleri oyun, aile içi şiddeti anlatıyor. Biz de Sermet Yeşil le oyunculuğu, Anadolu da tiyatro yapmakla İstanbul da sahnede olmak arasındaki farkı ve yeni projelerini konuştuk. -Tiyatro, televizyon, sinema; oyunculuğu üç yönden de tattınız Ama pek çok insanın aklına Kosmos taki Battal karakteriyle kazındınız. Bir oyuncu için sınırları zorlayıcı bir roldü. Kosmos sizin için nasıl bir yerde duruyor? Hayatımın döndüğü yer orası. Reha ağbiyle daha önce, ben öğrenciyken Kaç Savaşın Kazananı Yok -Savaş oyununa dahil olma hikâyeniz nasıl gelişti? Tilbe Saran, oyundan bahsetmişti, ama muallaktı. Bir-iki ay sonra metni gönderdi. Okuyunca çok heyecanlandım. Ama Erkan Avcı nın oynadığı babanın kardeşi rolünü düşünmüştüm ilk. Baba biraz büyük bir roldü benim için. Tilbe, seni baba için düşündük, deyince panikledim. Yönetmenimiz Serdar Biliş e başka isimler önerdim hatta. Yapabilir miyim, yapamaz mıyım, diye düşünürken ihale bana kaldı. - İyi ki de kalmış, herkesin rolü üstüne tam oturmuş, böylesi ağır bir metin, ancak böyle oyunculuklarla götürülebilirdi... En çok ne zorladı sizi? Büyük bir dram var. Dolayısıyla şimdi seyirci şunu hissediyordur deyip, o duyguya oynamaya başlıyorduk. En çok bununla savaştık. İsviçreli bir yazar Lars Norén. Tek bir cümleyle büyük bir acı anlatıyor. Ben yaşasam delirirdim, diye düşünüyordum. Ama bu sen değilsin, sen bilmiyorsun aslında onun ne olduğunu; metin sana bunu hissettiriyor sık sık. Biz de karakterle aramıza mesafe koymaya çalıştık. Bununla uğraşmak zordu, çünkü alışkanlıklarımız var. Bu tür oyunlar, bu mesleği nasıl yapacağına dair sorulara tekrar bakmanı, oyuncu olarak yüzleşmeni sağlıyor... Para Kaç ta çalıştık. Dört Mevsim de çalışacaktık, tiyatro programım el vermedi, büyük kayıp oldu benim için. Bir oyuncu, sanatçı olarak önemli bir yerde duruyor benim için Reha Erdem. Kosmos için Gel, bir bakalım dedi. O gün bir metin verdi, okudum ve yapımcı Ömer Akay Tamam dedi Battal ı bulduk, filmi çekebiliriz. Bir anda gelişti her şey. İlk gün bir ağacın tepesine tırmandım, oturdum, kuş gibi bağırdım saatlerce. Ne olduğunu anlamadım. Reha ağbiye bıraktım kendimi, o teslimiyetten sonra bir özgüven geldi, o rolü yapabileceğime dair. -Kosmos taki Battal, Şubat taki Deli, Karadayı daki Sarı Cemal, Savaş ta canlandırdığınız baba, Aç Köpekler deki iki kardeş; hepsi uçlarda karakterler. Bu karakterlerle daha mı rahat bağ kuruyorsunuz? Sevdiğine bir iyilik yapmak istesen, çok da yaratıcı seçeneklerin olmaz. Ancak kötülük yapmanın milyon yolu var. Bazı roller de yaratıcı. Kapıları açık. - Aile üzerinden savaşın tahribatını gösteriyor olmanız, izleyene acımadan çok, insan olmanın ağırlığını hissettiriyor. Aile üyeleri arasındaki acımasızlığı, mağdurun zorbalığı, şiddetin bulaşıcılığını anlatırken, bu şiddette birey olarak kendi payını da görüyorsun Ne güzel özetledin, hedef buydu, olduysa ne mutlu. Susan Sontag ın Başkalarının Acılarına Bakmak kitabında neden savaş fotoğrafı çektiğimize, belgelediğimize dair güzel bir anlatımı var. Diyor ki; Altı şeritli bir otobanda giderken bulunduğun şeritte kaza olduğunu fark ediyorsun; şoförün yarısı dışarıda, ötekinin kafası kopmuş, bir vahşet. Orada neden duruyoruz? Bu acıya bakmak için. Sonra da iyi ki benim başıma gelmedi, diyoruz. Hâlâ böyle bir anlayış var ne yazık ki... Bosna da yaşananlara dünya gözlerini kapattı, biz de. Gerekçeler çeşitlense de savaşın temelinde hep sermayenin el değiştirmesi yatar. Sistem böyle yürütülür. Oyun, yaşananları çekirdekten anlatıyor. Bunu, bir ailenin dramı olarak görmeye çalışın diyor, bir ülkenin dramı olarak değil. Özün de insanı yaralayan bir şey savaş. İnsan, insana bunu niye yapar? Saçma sapan gerilim içindeyiz ve dönen de hiçbir zaman iyi dönmüyor. Çünkü savaş iç döker. Fiziksel ve psikolojik olarak zarar verir. Savaşın iyi tarafı yok. Şimdi Suriye de bir saçmalık var. Anlayamadığım şeyler oluyor. M E S A V E Y A Ş A M 1 5

17 SERMET YEŞİL Bu karakterler, seni daha çok özgür bırakıyor. Hepsi insan ancak, tuhaf kırık tarafları var, hayat kırmış onları çünkü. -Eskişehir de oyununuz devam ediyor. Bu sene İstanbul da da üç oyunla karşımızdasınız. Sezon sizin için epey yorucu geçti anlaşılan. Artık iyice alıştınız mı İstanbul daki sahne dünyasına? İstanbul daki yedinci yılımdayım, kendimi hep Eskişehir den gelen bir oyuncu olarak düşünüyorum, böyle olunca burada tiyatro yapabiliyor olmak benim için önemli. - İstanbul da sahne alabilmenin zorlukları neler? İstanbul a tiyatro yapmak amacıyla geldiğim 2007 den 2013 e kadar bu zorluklar, bir oyuncu olarak benim için önce meslek grubum içinde tanınır olmakla sınırlıydı. Tiyatro sahnesinden çok yakın arkadaşlarım ve aynı dönem ülkenin çeşitli yerlerindeki konservatuvarlarda okuyan arkadaşlarım dışında pek kimseyle iletişim kuramıyordum. Ama zaman geçtikçe oyunculuk mesleğinin sinema, tiyatro gibi birbirinden farklı dallarında yaptığım üretimler sayesinde bu iletişim sorununu biraz da olsa aşabildim. Kurduğum ilişkiler sayesinde İstanbul daki tiyatrolar içinde oyuncu olarak yer almaya başladım. -Bir hafta içinde hem Eskişehir hem de İstanbul da tiyatro yapmak zor olmuyor mu? Aynı sezonda iki farklı şehirde perde açmak, düşünüldüğü kadar zor değil. Bence bu yaşla ve enerjiyle olduğu kadar, mesleğinize verdiğiniz değerle de ilgili. Bu konuda mütevazı davranmamaya çalışarak, bir oyuncunun sırtında çantasının her daim hazır olması gerektiğini düşündüğümü söylemem gerekiyor... -Anadolu ve İstanbul da tiyatro yapmak arasında bir fark var mı? Anadolu ve İstanbul dan ziyade, metropol ile şehirde tiyatro yapmak arasında fark var. Metropol yaşamı daha sıkışık ve karışık olduğu için, seyirci olarak kendinizi bir gösterime hazırlamanız biraz zor olabiliyor; bir sürü karışık sosyal ilişki arasından belirlenen saatte, belirlenen yerde bir oyun izlemek için hazır bulunmak, tamamen o oyunun büyüsüne kapılmak kolay değil. Ama oyuncu olarak aynı durumun içinde ben büyük bir farklılık göremiyorum. Eskişehir de Şehir Tiyatroları nda on yıldır düzenli olarak oyunculuk yapıyorum. İki üniversitesi olması sebebiyle her yıl yenilenen genç ve aydınlık bir nüfusa sahip. Bu üniversite geçliğinin içinden, geleceğin büyük adam ve kadınlarının yetiştiğini düşünürsek ve ülkenin hemen her bölgesinden üniversite okumak amacıyla bu şehre geldiklerini, birçoğunun belki de ilk defa tiyatroyla karşılaştıklarını da buna eklersek, bir misyon olarak Eskişehir de tiyatro yapmak, kendi adıma belki de metropol kargaşası içinde tiyatro yapmaktan bir nebze daha önem arz ediyor diyebilirim. Daha titiz bir repertuvar çalışması gerektiriyor ve içinde bulunduğum Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları da bu konuda seyirciye geniş bir yelpaze sunuyor. Ancak İstanbul da oynayacağın oyuna karar vermek zor. - Neden? Anladım ki, İstanbul da bağımsız çalışan bir oyuncu için bütün yan işlerini temizleyip yapabileceği bir şey tiyatro. Bundan sonra epey süre tiyatro yapmayacağım. Çünkü elimde baya birikim var. Bu sezondaki üç oyunum, final olacak benim için. Bizden Söylemesi, Bu Teklif Kaçmaz - Teklif, aile içi şiddeti anlattığınız bir oyun. Sizin kurduğunuz tiyatronun ilk oyunu... Evet, Teklif Tiyatropol adındaki tiyatromuzun ilk oyunu. Bir ev kiraladık oyun için. Seyirci kol mesafesinde dururken, yokmuş gibi davranıp oda oda gezerek bir hikâye anlatmaya çalışmak, evin doğal ışığında, dışarıdan gelen sesler içinde bunu yapmak ilginç. Polis geçebiliyor, korno çalabiliyor, yanda yangın çıkabilir. 1 6 M E S A V E Y A Ş A M

18 -Sahneden uzakta yapabilecek misiniz? Bazen böyle kararlar vermek gerekiyor, yoksa kafan karışıyor. Bu oynadıklarım gibi bir metin gelir, damar tutar, o zaman yutarım ben bu lokmamı, sorun değil. Sonuçta kendi kendimeyim (gülüyor). -Bu boşluğu nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsunuz, planınız ne? Artık sindire sindire üzerine kafa yorabileceğim işlerde olmak istiyorum. Mesela, bir sinema filmi projesi geldi; komedi gerilim. Hiç denemediğim bir tarz. Haziran da çekilecek. Bir oyuncu için bu kadar zamanı olması çok önemli. Bazen arıyorlar, kast çok iyi, yönetmen çok iyi. Tamam diyorum, Ne zaman başlayacak? İki hafta sonra. Çünkü bilmem kimle anlaşmıştık ama olmadı. E, ben ne zaman hazırlanacağım? -Artık sindire sindire çalışmak istiyorsunuz yani... Çok çıplak bir şey tiyatro, herkesin gözü - Zaten iki tane oyunuz vardı, neden üçüncü bir oyunda yer almak istediniz; Aç Köpekler de ne çekti sizi? Çünkü Mirza Metin in yazdığı oyun, bir oyuncu için çok elverişli, damardan. İki karakter oynayacağım, ikisini de ben oynayacağım, bunu seyirciden saklamaya çalışacağım Açıkçası oyun, beni önce oradan yakaladı. Her okuma sonrasında daha da içine girdikçe başka şeyler çıktı. -Ne gibi? Doğudan batıya göç, aidiyetsizlik, dil problemleri Oyundaki bütün söylemleri sıyırdığımda ortada çırılçıplak bir tehdit görüyorum. Metropolde yaşıyoruz. İçinde bir sürü kaos var. Büyük göç alıyor şehir. Mesela Suriye deki savaştan kaçıp gelen, Türkiye nin hemen her yerine dağılmış bir mülteci toplumu var bugün. Teneke kutulardaki ateşlerle ısınmaya çalışıyorlar. Taksim de Suriyeli mülteciler Arap turistlere dileniyor. Bir deprem gibi bu. Bütün ülkede yaşanan bir deprem. İnsanlar artık birbirine karşı bir tehdit oluşturuyor, hem kendi hayatına, hem çevresine yayılan bir tehdit bu. Oyun da bunu anlatabilmenin bir yolu. -Gerçekten de içinde pek çok sorunu barındırıyor oyun; anadil, umutsuzluk, yurtdışında hayat kurma planları, kadına yönelik şiddet önünde yapıyorsun. Yönetmen, yazar gidiyor, sen orada tek başına kalıyorsun. Ne yaparsan yap, senin üzerinde kalacak o iş. Bu bir gerilim. Bunu sürekli yaşamak da Bir Aidiyetsizlik Hikâyesi: Aç Köpekler Ancak koltuktan kalktığınızda sadece bir insan hikâyesi dinledim diyorsunuz. Bu hikâyeyi de bize sahnede tek başınıza siz anlatıyorsunuz. Bir bedenden iki insan çıkararak yapıyorsunuz bunu. Metaforlarla. Tek kişilik oyunun sorumluluğu da daha ağır olmalı? Başta daha çok iki karakteri ayırmak için çalıştık. Polisiye bir tarafı var hikâyenin. Bir sürü metafor var. Çalışırken, oyuncu olarak kendime bir gerçek buldum ve ona tutundum. Çünkü ben inanmazsam, seyirciye inandıramam. Çok ucu açık bir metin bu, oyuncu için her şeye gidebiliyor. Her oynayışta seyirciyle birlikte karakterleri koklamaya devam ediyorum. -İnsanlar koltuklarından nasıl bir duyguyla kalksalar mutlu olursunuz? Bir tiyatro oyununun bir çözüm önermesi, bu işin bir şeyleri değiştirmesi söz konusu değil, ancak soru işareti yaratıp bir gıdım da olsa konuşmaya geçirse yeter. - Oyunun temeli aidiyetsizlik üzerine oturuyor aslında. Sanırım bu çağın en önemli sorunlarından biri bu. Sizde yaşıyor musunuz bu sorunu? Metropolde yaşayıp da ait olmak ne kadar mümkün? Kaç tane İstanbullu tanıyorsun? iyi değil. Yorucu. Sezonda bir tane yaparsın, ama benim biraz fazla oldu. Üstelik bir de üniversitede ders veriyorum. -15 yıldır bu mesleği profesyonel olarak yapıyorsunuz. Ne kadar yol kat ettiniz sizce? Her sezon bir tiyatro oyunum olacak, diye bir hedefim vardı. Seyirciyle canlı canlı buluşmak istiyordum. O iyi bir haz yaratıyor. İyi bir ateşleyici. Hiç sezonumu boş geçirmedim, iyi de, kötü de olsa mutlaka tiyatro yaptım. Artık bir meslek olarak görebiliyorum bunu. Ama yine de sezon içinde 3-4 oyun çalıştın mı, bir de kendin; beş oluyorsun. Bu sana fazla geliyor. Bir yıpranma yaratıyor. - Başka hedefler var mı? Keşke şunu yapmasaydım, dediğim işler yapmak istemiyorum, ama büyük olasılıkla yapacağım. Önceden İstanbul da tiyatro yapmak hedefimdi, şimdi yapıyorum. Burada bir piyasa var, metropol olduğu için nabız burada atıyor, ben de artık Sizinle oynamak istiyorum diyebiliyorum. Hedefimin bir kısmını gerçekleştirdim. Daha ne kapı açılır, bilemiyorum. Bu coğrafyada ne olur, ne biter, belli değil ki her gün bir şey çıkıyor. Büyük konuşmayacağım. n M E S A V E Y A Ş A M 1 7

19 OSMAN HAMDİ BEY Ressam, Müzeci, Arkeolog: Hamdi Bey in hayatında ufak bir gezintiye çıkalım ve Lübnan dan Suriye ye, Trakya dan Anadolu ya uzanan bir coğrafyada tarihin izini nasıl sürdüğünü, kazılarını, dün ü koruma kültürünü kazandırmak için neler yaptığını birlikte hatırlayalım. Tam da bugün yanı başımızda yıllara direnmiş eserlerin, karanlık bir vahşetle saldırıya uğradığı şu günlerde sizce de buna ihtiyacımız yok mu? Emira AÇIKGÖZ Onu anlatmak zor. En azından birkaç sayfalık bir yazıda. Her bir çalışması, her bir iş i üzerine sayfalarca kitap yazılmış biri O. Size onu kısaca şöyle özetleyeyim; bir ressam, müze müdürü, bir arkeolog, Güzel Sanatlar Akademisi Müdürü. Üstelik neredeyse bütün bu mesleklerinin önüne ilk diye eklenmesi gerektiğini de söyleyeyim. Belki bu yazının neden hep eksik kalacağını düşündüğümü daha iyi anlarsınız. Bunu kabul ettiysek gelin birlikte Osman Hamdi Bey in hayatında ufak bir gezintiye çıkalım ve Lübnan dan Suriye ye, Trakya dan Anadolu ya uzanan bir coğrafyada tarihin izini nasıl sürdüğünü, kazılarını, dün ü koruma kültürünü kazandırmak için neler yaptığını birlikte hatırlayalım. Tam da bugün yanı başımızda yıllara direnmiş eserlerin, karanlık bir vahşetle saldırıya uğradığı şu günlerde sizce de buna ihtiyacımız yok mu? Öyleyse başlayalım: Yıl, İstanbul da dünyaya gözlerini açıyor Osman Hamdi Bey; ülkenin ilk maden mühendislerinden, nazır ve sadrazam da olan İbrahim Edhem Paşa nın oğlu olarak. Altı çocuğun en büyüğü O. 18. yy. dan itibaren, geleneksel yapısı ve kurumları giderek bozulan Osmanlı İmparatorluğu nda Batı dan gelen rüzgârlar esiyor. Özellikle de Fransa dan. İmparatorluğun gözü, 18. ve 19. yüzyılda, 1 8 M E S A V E Y A Ş A M

20 Kaplumbağa Terbiyecisi, Osman Hamdi Bey'in 1906 ve 1907 yıllarında iki farklı versiyonunu çizdiği tablosudur. Fransa nın tarihsel ilişkileri, yönetim şekli, kültürel yapısına dikiliyor. Tanzimat ve Islahat hareketleriyle, köklü değişim istekleri akıldan akıla, gönülden gönüle dolanıyor. İşte böylesi bir dünyanın ortasında çocukluğunu ve gençliğini yaşıyor Osman Hamdi Bey. Büyüyor da Maarif-i Adliye okuluna başlıyor. Oğullarının yurtdışında öğrenim görmesini isteyen babası onu birkaç yıl sonra, 15 yaşındayken, hukuk öğrenimi için Paris e gönderiyor. Ancak Paris in onun için hazırladığı sürprizler başka, kendini resmin tutkulu kollarında buluyor. Paris Güzel Sanatlar Okulu nda zamanın ünlü ressamları Gerome ve Boulanger in öğrencisi oluyor. Osman Hamdi Bey; aynı dönemde Osmanlı Devleti tarafından resim öğrenimi için Paris e yollanan Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyyid inin yer aldığı Türk resim sanatının ilk kuşağı na böyle katılıyor da İstanbul a döndüğünde, Bağdat Yabancı İşleri Müdürlüğü ne getiriliyor de Saray Protokol Müdür Yardımcılığı na. İşindeki başarısı, 1873 te Viyana da düzenlenen sergideki Osmanlı pavyonuna komiser yani bugünkü anlatımıyla küratör olarak atanmasını sağlıyor. Hem de bizzat Sultan Abdülaziz tarafından te Kadıköy ün ilk belediye başkanlığını üstleniyor. Daha sonra Hariciye-i Umur Kâtipliği ni, Matbuat-ı Ecnebiye Müdürlüğü nü, Altıncı Daire-i Belediye Müdürlüğü nü Türk Müzeciliğinde Yeni Bir Devir Bütün bunların arasında sanat aşkını da hiç yüzüstü bırakmıyor Osman Hamdi Bey. Osmanlı-Rus Harbi nden sonra devlet memurluğundan ayrılarak, 1881 de Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) müdürü Anton Dethier in ölümü üzerine babası Ethem Paşa ve okul arkadaşı Münir Paşa nın desteği ile II. Abdülhamit tarafından müze müdürlüğüne atanıyor. Paris teyken Louvre da geçirdiği zamanların hakkını kendi ülkesinde müzecilikte yarattığı yeniliklerle veriyor. Türkiye de müzeciliğin kuruluşunun bir Osmanlı aydını olan Osman Hamdi Bey ile anılması boşa değil. Osmanlı da saray bünyesinde gerçekleştirilen ilk Türk müzeciliğinin çekirdeğini meyve veren bir ağaca dönüştürüyor. O çekirdek mi? İlk olarak, Topkapı Sarayı nda birikmiş çeşitli hediyeler, ganimet ve silahlar toplanıp depolanarak oluşturulan bir koleksiyonun özel izinle gezilebilmesiyle atılıyor de Sultan II. Mahmut Türbesi karşısında müzehane adıyla bir yer kurulsa da, hayata geçirilemiyor. Ta ki 1869 da Maarif Nazırlarından Saffet Paşa nın girişimleri ile Aya İrini deposu düzenlenerek Müze-i Hümayun kurulana ve müdürü olarak Galatasaray Lisesi öğretmenlerinden Goold atanana kadar. O dönemde taşınmaz kültür varlıklarının saptanması için Maarif Nezareti nden valiliklere genelge gönderiliyor ve eski eserlerin devlete ait olduğu anlatılarak toplanan yapıtlar müzeye konuluyor. Ancak Sadrazam değişikliği nedeniyle Müze-i Hümayun Müdürlüğü kaldırılarak Goold görevden alınıyor de, Ahmet Vefik Paşa nın sadrazamlığı döneminde, tekrar açılıp bu sefer müdürlüğe Avusturya Lisesi müdürü Alman Dr. Anton Dethier atanıyor. Onun 1881 de ölümü üzerine görevi Osman Hamdi Bey devralıyor ve böylece Türk müzeciliğinde yeni bir devir açılıyor. Bu öyle bir devir ki, müzecilik ilk kez modern anlamda ele alınmaya başlanıyor. Bu devirde Osman Hamdi Bey in ilk icraatı mı? O zaman yürürlükte bulunan 1874 Asar-ı Atika Nizamnâmesi ni 1883 te yeniden düzenleyerek yabancıların yaptığı kazılarda bulduğu eserleri yurtdışına çıkarmasını yasaklayan maddeler koydurmak! Batılı ülkelere Osmanlı topraklarından tarihi eser kaçırılmasını önleyen bu yasa, 1973 e kadar yürürlükte kalıyor. Daha sonra da geliştirilerek devam ediyor. Anlayacağınız Osman Hamdi Bey bu topraklardaki izlerin, dünümüzün Türkiye de kalmasını sağlayan insan olarak yeniden geçiyor tarih sayfalarına. M E S A V E Y A Ş A M 1 9

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

AHIRIN İÇİNDEKİ SARAY 300 Ispartalı filmini hatırladınız mı?

AHIRIN İÇİNDEKİ SARAY 300 Ispartalı filmini hatırladınız mı? AHIRIN İÇİNDEKİ SARAY 300 Ispartalı filmini hatırladınız mı? Ve orada kötü kalpli olarak gösterilen Pers İmparatoru Darius u Diğer ismiyle Dara yı Tarih 300 lü yılları gösteriyor. Ama İsa henüz doğmamış.

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz Refik Durbaş BEZ BEBEKLE KUKLASI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Şiir Resimleyen: Burcu Yılmaz 2. basım Refik Durbaş BEZ BEBEKLE KUKLASI Resimleyen: Burcu Yılmaz Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör: Ebru Akkaş

Detaylı

''Hepimiz Atatürk'üz''

''Hepimiz Atatürk'üz'' ''Hepimiz Atatürk'üz'' Mustafa Kemal Atatürk tüm yurtta anıldığı gibi Beşiktaş'ta da törenlerle anıldı. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal Atatürk'ün 74. ölüm yıldönümünü anma gününde özel bir mesaj

Detaylı

1.KİTAP ATATÜRK ANLATIYOR, ÇOCUKLUĞUM

1.KİTAP ATATÜRK ANLATIYOR, ÇOCUKLUĞUM ATATÜRK ANLATIYOR 1 2 1.KİTAP ATATÜRK ANLATIYOR, ÇOCUKLUĞUM Sahibi Atatürkçü Düşünce Derneği adına: Tansel ÇÖLAŞAN Yazı Kurulu Ayşe Nejla ÖZDEMİR (ADD önceki GYK Üyesi, Matematik Öğretmeni ) Alaattin ATALAY

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ 5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ HAZIRLIK SINIFI EKİM AYI ŞARKILARIMIZ OKULUMA BAŞLADIM BİR DÜNYA BIRAKIN SONBAHARIN SESLERİ SEVİMLİDİR HAYVANLAR HOŞ GELİŞLER OLA Her gün erken kalkarım Önce yüzümü

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

PROF. DR. YUSUF VARDAR -MÖTBE- KÜLTÜR MERKEZİ

PROF. DR. YUSUF VARDAR -MÖTBE- KÜLTÜR MERKEZİ PROF. DR. YUSUF VARDAR -MÖTBE- KÜLTÜR MERKEZİ 06-28 Şubat SERGİ Ege Üniversitesi Levanten Köşkleri Fotoğraf Sergisi Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Levanten evleri İzmir in mimarlık tarihinin önemli

Detaylı

PULLMANTUR MONARCH İLE BALTIK BAŞKENTLERİ BERLİN

PULLMANTUR MONARCH İLE BALTIK BAŞKENTLERİ BERLİN PULLMANTUR MONARCH İLE BALTIK BAŞKENTLERİ BERLİN EKSTRA TUR PAKETİ 1 - STOCKHOLM ŞEHİR TURU Tur süresi: 4 saat 60 Limandan ayrılıp Stockholm u gezmek üzere yola çıkacağız. Otobüsle Fjallgatan a gidip güzel

Detaylı

Ülkemizin zengin mutfak kültürünü hatırlatmak, geleneklerimizi yaşatmak ve yurt içi turizmi desteklemek için Ömür Akkor ile birlikte yola çıktık.

Ülkemizin zengin mutfak kültürünü hatırlatmak, geleneklerimizi yaşatmak ve yurt içi turizmi desteklemek için Ömür Akkor ile birlikte yola çıktık. Ülkemizin zengin mutfak kültürünü hatırlatmak, geleneklerimizi yaşatmak ve yurt içi turizmi desteklemek için Ömür Akkor ile birlikte yola çıktık. Türkiye nin bölgesinden önemli lezzet duraklarını, Komili

Detaylı

KIRMIZI KANATLI KARTAL

KIRMIZI KANATLI KARTAL Resimleyen: Vaqar Aqaei Refik Durbaş KIRMIZI KANATLI KARTAL ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Şiir 1. basım Refik Durbaş KIRMIZI KANATLI KARTAL Resimleyen: Vaqar Aqaei www.cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Bilmece ŞİPŞAK BİLMECELER DEYİM VE ATASÖZLERİ. 2. basım. Resimleyen: Ferit Avcı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Bilmece ŞİPŞAK BİLMECELER DEYİM VE ATASÖZLERİ. 2. basım. Resimleyen: Ferit Avcı Resimleyen: Ferit Avcı Süleyman Bulut ŞİPŞAK BİLMECELER 2 ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Bilmece DEYİM VE ATASÖZLERİ 2. basım Süleyman Bulut ŞİPŞAK BİLMECELER 2 DEYİM VE ATASÖZLERİ Resimleyen: Ferit Avcı www.cancocuk.com

Detaylı

Babamın Sihirli Küresi AYTÜL AKAL

Babamın Sihirli Küresi AYTÜL AKAL Babamın Sihirli Küresi AYTÜL AKAL Babamın Sihirli Küresi 2011, Tudem Eğitim Hizmetleri San. Tic. A.Ş. 1476/1 Sok. No:10/51 Alsancak-Konak/İZMİR YAZAR: Aytül Akal RESimleYen: Mustafa Delioğlu KAPAK TASarımı:

Detaylı

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Aşağıda verilen isimleri örnekteki gibi tamamlayınız. Örnek: Ayakkabı--------uç : Ayakkabının ucu İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Kalem sap Çanta renk Araba boya Masa kenar Deniz mavi Rüzgar şiddet

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

ANTALYA ALTIN PORTAKAL'DA JÜRİ HEYECANI!

ANTALYA ALTIN PORTAKAL'DA JÜRİ HEYECANI! ANTALYA ALTIN PORTAKAL'DA JÜRİ HEYECANI! 51. ULUSLARARASI ANTALYA ALTIN PORTAKAL FİLM FESTİVALİ'NİN ULUSAL UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI'NIN JÜRİSİ BELLİ OLDU Bu yıl 51.si düzenlenecek olan Uluslararası Antalya

Detaylı

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI 1966 da Adana da doğdu. Hüseyin Kıyar ve Yavuz Sarıalioğlu ile birlikte Ocak 1994 ve Ekim 1997 de iki şiir kitabı yayımladı. İletişim Yayınları nca

Detaylı

CEHENNEM KAYIKÇISI Daha önceden dünyanın ilk kilisesi St. Piyer i bir çok kez görmüştüm. Burada her 29 Haziran tarihinde ayin yapıldığını, bu tarihte buraya gelen hıristiyanların hacı olduğunu biliyordum.

Detaylı

Delal Arya HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Sedat Girgin PERA GÜNLÜKLERİ. 5 Basım SIRLAR OTELİ. 2. Kitap

Delal Arya HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Sedat Girgin PERA GÜNLÜKLERİ. 5 Basım SIRLAR OTELİ. 2. Kitap Delal Arya Resimleyen: Sedat Girgin PERA GÜNLÜKLERİ SIRLAR OTELİ HEYECANLI KİTAPLAR Serüven 5 Basım 2. Kitap Delal Arya Resimleyen: Sedat Girgin PERA GÜNLÜKLERİ SIRLAR OTELİ 2. Kitap Yayın Koordinatörü:

Detaylı

Benimle Evlenir misin?

Benimle Evlenir misin? Benimle Evlenir misin? Bodrum sokakları ilginç bir evlenme teklifine daha sahne oldu. Bodrumlu genç kaptan Ali Özbaylan 9 yıl önce tanıştığı kız arkadaşı Tuba Cihat a, Milta Marina da bulunan bir kafede

Detaylı

"Nereden başlasam, nasıl anlatsam..."

Nereden başlasam, nasıl anlatsam... Bu yaz Bodrum'suz geçmez! Turgutreis Lagina Bodrum Boutique Hotel'de bir gece çift kişilik konaklama, açık büfe kahvaltı ve akşam yemeği 240 TL yerine 119 TL! (15 Haziran - 27 Ağustos arasında geçerlidir.)

Detaylı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Hiroşima da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

OSMAN HAMDİ BEY ŞEKER AHMET PAŞA HAZIRLAYAN: MEHMET KURTBOĞAN

OSMAN HAMDİ BEY ŞEKER AHMET PAŞA HAZIRLAYAN: MEHMET KURTBOĞAN OSMAN HAMDİ BEY ŞEKER AHMET PAŞA HAZIRLAYAN: MEHMET KURTBOĞAN OSMAN HAMDİ BEY 1842 yılında İstanbul'da doğdu. 1860'da hukuk öğrenimi için Paris'e gitti. Hukuk öğreniminin yanı sıra o dönemim ünlü ressamlarının

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Cennet, Tanrı nın Harika Evi Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010 Bible

Detaylı

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Cennet, Tanrı nın Harika Evi Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Cennet, Tanrı nın Harika Evi Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010 Bible

Detaylı

İtalya nın Üç Büyüğü: Roma, Floransa, Venedik.

İtalya nın Üç Büyüğü: Roma, Floransa, Venedik. Şebnem GÜZELOĞLU 21302293 TURK 102-25 İtalya nın Üç Büyüğü: Roma, Floransa, Venedik. Dünya üzerindeki insanların hepsine Yapmayı en çok istediğin şey nedir? diye sorsak, muhtemelen çoğundan alacağımız

Detaylı

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir. Örnek: Mustafa okula erkenden geldi. ( Kurallı cümle ) --KURALSIZ (DEVRİK) CÜMLE: Eylemi cümle sonunda yer almayan

Detaylı

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci Eylül 2017 Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci Aziz Ogan, 30 Aralık 1888 tarihinde Edremitli Hacı Halilzade Ahmed Bey'in oğlu olarak İstanbul'da dünyaya geldi. Kataloglama

Detaylı

Bilim,Sevgi,Hoşgörü.

Bilim,Sevgi,Hoşgörü. Bilim,Sevgi,Hoşgörü. Mehmet Akif Ersoy 20 Aralık 1873 27 Aralık 1936 Mehmet Akif Ersoy, Türkiye Cumhuriyeti nin ulusal marşı olan İstiklal Marşı nın yazarıdır. Vatan Şairi olarak anılır. Yahya Kemal Beyatlı

Detaylı

SAGALASSOS TA BİR GÜN

SAGALASSOS TA BİR GÜN SAGALASSOS TA BİR GÜN Çoğu zaman hepimizin bir düşüncesi vardır tarihi kentlerle ilgili. Baktığımız zaman taş yığını der geçeriz. Fakat ben kente girdiğim andan itibaren orayı yaşamaya, o atmosferi solumaya

Detaylı

Şam / Mart. Medine / Ocak. Semerkand / Şubat. Kayrevan / Nisan. İstanbul / Mayıs. Gırnata / Haziran. Kudüs / Ağustos. Bahçesaray / Eylül

Şam / Mart. Medine / Ocak. Semerkand / Şubat. Kayrevan / Nisan. İstanbul / Mayıs. Gırnata / Haziran. Kudüs / Ağustos. Bahçesaray / Eylül 0 Medine / Ocak Semerkand / Şubat Şam / Mart Kayrevan / Nisan İstanbul / Mayıs Gırnata / Haziran raybosna / Temmuz Kudüs / Ağustos Bahçesaray / Eylül Beyrut / Ekim Kahire / Kasım Isfahan / Aralık Medine

Detaylı

TARSUS DA BİR GÜN...BELKİ DE İKİ... Adanalılar...Mersinliler...Gaziantep, Hatay ve Osmaniyeliler...Türkiye nin gezmeyi sever insanları...

TARSUS DA BİR GÜN...BELKİ DE İKİ... Adanalılar...Mersinliler...Gaziantep, Hatay ve Osmaniyeliler...Türkiye nin gezmeyi sever insanları... TARSUS DA BİR GÜN...BELKİ DE İKİ... Adanalılar...Mersinliler...Gaziantep, Hatay ve Osmaniyeliler...Türkiye nin gezmeyi sever insanları... Hatta Tarsuslular. Dünyanın öbür ucundan gelen Japonlar,Koreliler,Almanlar

Detaylı

HAYAT BENİM BİLDİĞİM KADAR MI?

HAYAT BENİM BİLDİĞİM KADAR MI? SEV Yayıncılık Eğitim ve Ticaret A.Ş. Nuhkuyusu Cad., No. 197 Üsküdar İş Merkezi, Kat 3, 34664 Bağlarbaşı, Üsküdar, İstanbul Tel.: (0216) 474 23 43 Sertifika No. 12603 O ve C Düşündü: Hayat Benim Bildiğim

Detaylı

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan 2010 16:15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 4075. 1 / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan 2010 16:15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 4075. 1 / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden, Çemberlitaş taki dedesinin konağında büyüyen şair, Amerikan ve Fransız kolejlerinde başladığı ilk ve lise öğrenimini Deniz Lisesi nde tamamladı. İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü nü 1924 te bitirince

Detaylı

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş? ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa

Detaylı

Doğukan Türkekul Akgün TURK 102-1. Seda Uyanık. Tarih: 25.09.2014. Başlık: Budapeşte Gezi Notlarım. Budapeşte Gezi Notlarım

Doğukan Türkekul Akgün TURK 102-1. Seda Uyanık. Tarih: 25.09.2014. Başlık: Budapeşte Gezi Notlarım. Budapeşte Gezi Notlarım Doğukan Türkekul Akgün 21302032 TURK 102-1 Seda Uyanık Tarih: 25.09.2014 Başlık: Budapeşte Gezi Notlarım Budapeşte Gezi Notlarım Lise yıllarımdan beri arkadaşımla her yaz beraber tatile gitme planı yapar

Detaylı

Kahraman Kit Misafirlikte

Kahraman Kit Misafirlikte Technical Assistance for Promoting Registered Employment Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi Bu proje Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilmektedir. This project

Detaylı

DESTANLAR VE MASALLAR. Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE. Masal. KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon

DESTANLAR VE MASALLAR. Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE. Masal. KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon DESTANLAR VE MASALLAR Masal Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon Yayın Yönetmeni: Samiye

Detaylı

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an Ece Şenses 21001982 ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an oldu mu hiç? Louvre müzesi benim için tam olarak böyle oldu. Sadece benim

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 169 VEFA VE CÖMERTLİK ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 5523 15 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Yusuf Yeşilkaya www.yusufyesilkaya.com yusufyesilkaya@gmail.com 26 Mayıs 1904 tarihinde İstanbul Çemberlitaş ta dünyaya gelen Necip Fazıl, hem kültürlü hem de varlıklı bir ailenin çocuğudur. Dört-beş yaşında

Detaylı

DESTANLAR VE MASALLAR. Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK. Masal. Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez

DESTANLAR VE MASALLAR. Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK. Masal. Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez DESTANLAR VE MASALLAR Masal samed Behrengi Küçük Kara Balık Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez Yayın

Detaylı

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın? 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.

Detaylı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil

Detaylı

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU 2012-2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU 2012-2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU 2012-2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ 1 Değerli Velimiz, İnsan yetiştirmek başka hiç bir canlıyı yetiştirmeye benzemez.

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun Resimleyen: Uğur Altun Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü 2. basım Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ Resimleyen: Uğur Altun Yayın Koordinatörü: İpek Şoran

Detaylı

Kitabı mı Çıkmış, Dizisi mi?

Kitabı mı Çıkmış, Dizisi mi? On5yirmi5.com Kitabı mı Çıkmış, Dizisi mi? Romanlardan uyarlanan dizilerin son dönemde popüler olduğunu düşünenlerdenseniz, yanılıyorsunuz... Yayın Tarihi : 13 Ekim 2009 Salı (oluşturma : 1/31/2017) Hazırlayan:

Detaylı

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ BESYO TME-110 TEMEL MÜZİK EĞİTİMİ 1.HAFTA

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ BESYO TME-110 TEMEL MÜZİK EĞİTİMİ 1.HAFTA YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ BESYO TME-110 TEMEL MÜZİK EĞİTİMİ 1.HAFTA Hayatta müzik gerekli değildir. Çünkü hayatın kendisi müziktir. Müzik ile ilgisi olmayan varlıklar insan değildir. Eğer söz konusu olan

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar MARIA MONTESSORI Hayatın en önemli dönemi üniversite çalışmaları değil, doğumdan altı yaşa kadar olan süredir. Çünkü bu, bir çocuğun gelecekte olacağı yetişkini inşa ettiği

Detaylı

BODRUM DA GÖRÜCÜYE ÇIKIYOR

BODRUM DA GÖRÜCÜYE ÇIKIYOR TİYATROHAYAL@ BODRUM DA GÖRÜCÜYE ÇIKIYOR İstanbul dan gelip, Bodrum un Akyarlar Mahallesine yerleşen tiyatro sanatçıları Ececan Gümeci ve Aykut Ünal ın ilk projesi Şahin Örgel in yazdığı iki kişilik oyunu

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI HÜRRİYET İLKOKULU 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI 1 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI Sayın Müdürüm, Saygı Değer Öğretmenlerim,Kıymetli

Detaylı

İZMİR BALÇOVA ANADOLU LİSESİ İSTANBUL ÜNİVERSİTE TANITIM VE KÜLTÜR GEZİSİ

İZMİR BALÇOVA ANADOLU LİSESİ İSTANBUL ÜNİVERSİTE TANITIM VE KÜLTÜR GEZİSİ İZMİR BALÇOVA ANADOLU LİSESİ İSTANBUL ÜNİVERSİTE TANITIM VE KÜLTÜR GEZİSİ 3 GÜN 2 GECE 23-27 NİSAN 2014 İSTANBUL "Orada, Tanrı ve insan, doğa ve sanat hep birlikte, yeryüzünde öylesine mükemmel bir yer

Detaylı

2. Sınıf Cümle Oluşturma Cümle Bilgisi

2. Sınıf Cümle Oluşturma Cümle Bilgisi Penguenler Güney Kutup Bölgesi'nde yaşayan penguenler çok soğuk ve dondurucu olan kutuplarda rahatlıkla yaşayabilirler. Bunu sağlayan, penguenlerin derisinin altında bulunan kalın yağ tabakasıdır. Bu tabaka,

Detaylı

MENEKŞE TOPRAK Temmuz Çocukları

MENEKŞE TOPRAK Temmuz Çocukları MENEKŞE TOPRAK Temmuz Çocukları MENEKŞE TOPRAK İlk ve ortaöğrenimini Köln de ve Ankara da tamamladı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ni bitirdi. Radyo gazeteciliği yapıyor, Berlin ve İstanbul

Detaylı

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK Betül Tarıman UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK YARATICI OKUMA DİZİSİ Şiir Resimleyen: Yasemin Ezberci Yaratıcı Okuma Dosyası: Nilser Utku 2 BASIM Betül Tarıman UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK Resimleyen: Yasemin Ezberci

Detaylı

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR ANNEM ANNEM Annem annem canım annem, Gönlüm senle kalbim senle Canım annem gülüm annem Dünyam sensin benim bir tanem.. Biliyorum elbet bir gün gelecek Bir başka bebekte bana annem diyecek Bende hep iyi

Detaylı

Hürriyet yazarı Gila Benmayor,bugünkü yazısını TURMEPA nın bir araştırmasından yola çıkarak kaleme almış.

Hürriyet yazarı Gila Benmayor,bugünkü yazısını TURMEPA nın bir araştırmasından yola çıkarak kaleme almış. İçinden deniz geçen sohbetlerin ana konusudur denizciliğimiz ve denize bakışımız. Yelkene ilgi yok. Basın yelken haberlerine yer vermiyor diye yakınırız. Peki deniz bu ilgiden payına düşeni alıyor mu?

Detaylı

100. Yılında Çanakkale ye Develi den güzel bir ziyaret gerçekleştirildi. Fethinin 562. Yılı olması münasebetiyle gezinin ilk yarısı İstanbul a

100. Yılında Çanakkale ye Develi den güzel bir ziyaret gerçekleştirildi. Fethinin 562. Yılı olması münasebetiyle gezinin ilk yarısı İstanbul a 100. Yılında Çanakkale ye Develi den güzel bir ziyaret gerçekleştirildi. Fethinin 562. Yılı olması münasebetiyle gezinin ilk yarısı İstanbul a ayrıldı. İki önemli tarih, iki önemli şehir bu gezide buluştu.

Detaylı

MATBAACILIK OYUNCAĞI

MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Roman 1. basım Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü:

Detaylı

2014-2015 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

2014-2015 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 2014-2015 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BÜLTENİMİZDE NELER VAR? ETKİNLİKLERİMİZ SİNEMA GÜNÜMÜZ TİYATRO ETKİNLİĞİMİZ OKUMA-YAZMAYA HAZIRLIK ÇALIŞMALARIMIZ BRANŞ DERSLERİMİZ AİLE KATILIMI ETKİNLİKLERİMİZ ARALIK AYI

Detaylı

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ Oya Baydar, Mine Söğüt, Özcan Yüksek, Ercan Kesal, Arif Keskiner ve Melih Güneş konuklarla sohbet etti 86. İzmir Enternasyonal Fuarı nda bu yıl ilk

Detaylı

4 5 6 7 8 Sevgili Üsküdar Çocuk okurlarına müjde! Artık Haber Kuşum daha canlı, daha enerjik, daha bilgi dolu. Bu yaz sizler için yedim, içtim, gezdim, eğlendim ve haber topladım. Tüm bunlar yanlızca sizin

Detaylı

Tarihçi Kitabevi Yayınları 101 Kişisel Gelişim Serisi 1 Genel Yayın Yönetmeni: Necip Azakoğlu

Tarihçi Kitabevi Yayınları 101 Kişisel Gelişim Serisi 1 Genel Yayın Yönetmeni: Necip Azakoğlu İstanbul, 2018 Tarihçi Kitabevi Yayınları 101 Kişisel Gelişim Serisi 1 Genel Yayın Yönetmeni: Necip Azakoğlu Sayfa ve Kapak tasarım: Ahmet Çevik Kapak Fotoğrafları: Şefika Pekşen Birinci baskı: İstanbul,

Detaylı

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU 25 Ders 3 İnsan Bir gün ağaçtan küçük bir çocuk oyan, ünlü bir ağaç oymacısı hakkında ünlü bir öykü vardır. Çok güzel olmuştu ve adam onun adını Pinokyo koydu. Eserinden büyük gurur duyuyordu ama oyma

Detaylı

Minti Monti. Tilki Tilki Baksana. Bana bak! Hayır, bana bak! Yavru Tilki Neyin Peşindesin? Okula Hazırlık İçin 5 Öneri TİLKİ OKULU

Minti Monti. Tilki Tilki Baksana. Bana bak! Hayır, bana bak! Yavru Tilki Neyin Peşindesin? Okula Hazırlık İçin 5 Öneri TİLKİ OKULU Minti Monti Çocuklar için eğlenceli poster dergi Ücretsizdir Sonbahar 2012 Sayı:7 ISNN: 2146-281X Tilki Tilki Baksana Bana bak! Hayır, bana bak! Yavru Tilki Neyin Peşindesin? Okula Hazırlık İçin 5 Öneri

Detaylı

Beşiktaş Gazetesi. Günlük web Gazetesi 03.11.2012. Salkım Söğüt Saç

Beşiktaş Gazetesi. Günlük web Gazetesi 03.11.2012. Salkım Söğüt Saç Beşiktaş Gazetesi Günlük web Gazetesi 03.11.2012 Salkım Söğüt Saç Beşiktaş Belediyesi'nde belgesel film gösterimleri tüm hızıyla devam ediyor. Levent Kültür Merkezi'nde sinema gösterimleri için de Salkım

Detaylı

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu.

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu. PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu. 1976 da Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi nin yayın kurulunda görev aldı. 1981 de doktorasını

Detaylı

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar Samed Behrengi Sevgi Masalı Çeviren: Songül Bakar Samed BEHRENGİ Azeri asıllı İranlı yazar Samed Behrengi, 1939 da Tebriz de doğdu. Öğretmen okullarında öğrenim gördükten sonra Tebriz Üniversitesi İngiliz

Detaylı

NECİP FAZIL KISAKÜREK

NECİP FAZIL KISAKÜREK NECİP FAZIL KISAKÜREK NECİP FAZIL KISAKÜREK kimdir? Necip fazıl kısakürekin ailesi ve çocukluk yılları. 1934e kadar yaşamı 1934-1943 yılları hayatı Büyük doğu cemiyeti 1960tan sonra yaşamı Siyasi fikirleri

Detaylı

Uluslararası İzmir Film Festivali ilk kez 1990 yılında düzenlenmeye başladı. 11 kez düzenlenen Festivale 2000 yılında ara verildi.

Uluslararası İzmir Film Festivali ilk kez 1990 yılında düzenlenmeye başladı. 11 kez düzenlenen Festivale 2000 yılında ara verildi. Uluslararası İzmir Film Festivalinin Tarihçesi Uluslararası İzmir Film Festivali ilk kez 1990 yılında düzenlenmeye başladı. 11 kez düzenlenen Festivale 2000 yılında ara verildi. İzmir Film Festivali, 11

Detaylı

AKDENİZ İN KUCAĞINDAKİ TARİH ;MAMURE Kapıdaki gişeye yaklaşıp kaleye girmek için ücret ödemek istedim. O sırada gişede oturan hanım görevlinin

AKDENİZ İN KUCAĞINDAKİ TARİH ;MAMURE Kapıdaki gişeye yaklaşıp kaleye girmek için ücret ödemek istedim. O sırada gişede oturan hanım görevlinin AKDENİZ İN KUCAĞINDAKİ TARİH ;MAMURE Kapıdaki gişeye yaklaşıp kaleye girmek için ücret ödemek istedim. O sırada gişede oturan hanım görevlinin elindeki Posta Gazetesi ne takıldı gözüm.görevli hanımın gözü

Detaylı

Yalvaç Ural Ödülleri: Buket Topakoğlu

Yalvaç Ural Ödülleri: Buket Topakoğlu .. Yalvaç Ural (1945, Konya) Kitaplarının sayısı 100 ü aşan yazarın yurtiçinde ve yurtdışında pek çok ödülü bulunmaktadır. Kitapları Almanca, İngilizce, Sırpça, Hırvatça, Lehçe, Arnavutça, Makedonca, Çingenece

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙ ΕΙΑΣ, ΙΑ ΒΙΟΥ ΜΑΘΗΣΗΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Eğitim, Hayatboyu Öğrenme ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri

Detaylı

Küçük Hasır Sapka. Korkut Erdur 1980 İstanbul doğumlu. İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı mezunu.

Küçük Hasır Sapka. Korkut Erdur 1980 İstanbul doğumlu. İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı mezunu. Küçük Hasır Sapka Céline Lamour-Crochet Fransa da (Brötanya) dünyaya geldi. Fransız Hava Kuvvetleri nde pilotluk yaptı. Soyadından dolayı kendisine Capitaine Crochet (Kaptan Kanca) takma adı verildi. İki

Detaylı

Dünya üzümden sadece şarap yaparken, biz ise üzümden sadece şarap değil, başka neler yapacağımızı göstermeye devam edeceğiz.

Dünya üzümden sadece şarap yaparken, biz ise üzümden sadece şarap değil, başka neler yapacağımızı göstermeye devam edeceğiz. Dünya üzümden sadece şarap yaparken, biz ise üzümden sadece şarap değil, başka neler yapacağımızı göstermeye devam edeceğiz. Festivalin Amacı Gaziantep, yeryüzünde, derin tarihi, çok sesli, çok renkli

Detaylı

KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ

KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ Mustafa Köz KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ YARATICI OKUMA DİZİSİ Şiir Resimleyen: Yasemin Ezberci Yaratıcı Okuma Dosyası: Mustafa Köz Mustafa Köz KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ Resimleyen: Yasemin Ezberci Yayın Koordinatörü:

Detaylı

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin ... öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil Nazım Hikmet ZEYTİNL K EVLERİ

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΕΘΝΙΚΗΣ ΠΑΙ ΕΙΑΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM

Detaylı

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ. Dokuz Eylül Üniversitesi 1990

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ. Dokuz Eylül Üniversitesi 1990 AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Önder PAKER 2. Doğum Tarihi: 27.05.1960 3. Ünvanı : Yrd. Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Tiyatro Dokuz Eylül Üniversitesi 1982 Yüksek Lisans

Detaylı

Altın Üçgen Hindistan Holi Festivali

Altın Üçgen Hindistan Holi Festivali Türk Hava Yolları İle Altın Üçgen Hindistan Holi Festivali Agra, Fatehpur Sikri, Jaipur, Delhi Tüm öğle ve akşam yemekleri dahil 5 yıldızlı otellerde konaklama 09 Mart - 15 Mart 2017 (7 gün - 6 gece) Tur

Detaylı

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf ilk yar'larımızın sevgili dostları, ilkyar desteklerinizle giderek büyüyen bir aile olarak varlığını sürdürüyor. Yeni yeni ilk yar'larımızla tanışırken bir taraftan fedakar gönüllülerimizi, ve bir zamanlar

Detaylı

4. ve 5. Değerlendirme Sınavları. Puanlama Aşağıda...

4. ve 5. Değerlendirme Sınavları. Puanlama Aşağıda... 4. ve 5. Değerlendirme Sınavları Puanlama Aşağıda... 4. Sınav Test Soruları 5 puan 6x5=30 Çetele tablosu 5 puan 10x5=50 Doğru-Yanlış 2 puan 5x2=10 Sayı örüntüsü 2 puan 5x2=10 5. Sınav Test Soruları 5 puan

Detaylı

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. 1. Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. Sence, farklı insanların, farklı tanımlar yapmasına

Detaylı

Delal Arya HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mert Tugen YEDİ DENİZLERDE 2. 2 Basım İSKELET SAHİLİ NDEKİ SIR

Delal Arya HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mert Tugen YEDİ DENİZLERDE 2. 2 Basım İSKELET SAHİLİ NDEKİ SIR Delal Arya Resimleyen: Mert Tugen YEDİ DENİZLERDE 2 İSKELET SAHİLİ NDEKİ SIR HEYECANLI KİTAPLAR Serüven 2 Basım Delal Arya Resimleyen: Mert Tugen YEDİ DENİZLERDE 2 İSKELET SAHİLİ NDEKİ SIR Yayın Koordinatörü:

Detaylı

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ K.R. RAVINDRAN U.R. Başkanı 2015 16 Canan ERSÖZ U.R. 2430. Bölge Guvernörü 2015 16 Firuz Harbiyeli 3. Grup Guvernör Yardımcısı Hüseyin MURSAL (Başkan) Süleyman ÇOLAKOĞLU (Asbaşkan) Okşan HALEFOĞLU (Kulüp

Detaylı

Sahip olduklarının değerini bilenler için...

Sahip olduklarının değerini bilenler için... Sahip olduklarının değerini bilenler için... 53 Değeri sürekli artan prestijli bir yatırım Beyyapı Armonia Evleri nde konforlu bir yaşamın ayrıcalıklı detayları bir arada. Kentin en gözde yaşam alanı

Detaylı

H e r Y o l R o m a ya Ç ı k a r

H e r Y o l R o m a ya Ç ı k a r H e r Y o l R o m a ya Ç ı k a r İtalya nın başkenti Roma yüzyılların tarihini görmek için dünyada mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir şehir. İlk gittiğim günden beri hayran olduğum bir şehir. Sizin de

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

3. Sınıf Noktalama İşaretleri

3. Sınıf Noktalama İşaretleri Gel ne olursan ol. Mevlana nın asıl adı Muhammed Celâleddin dir. Yine gel. Mevlana, bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan yöresinin Belh şehrinde bin iki yüz yedi tarihinde doğmuştur.

Detaylı

AYLA ÇINAROĞLU. Mavi Boya

AYLA ÇINAROĞLU. Mavi Boya AYLA ÇINAROĞLU Mavi Boya MAVİ BOYA 1995, Tudem Eğitim Hizmetleri San. Tic. A.Ş. 1476/1 Sok. No:10/51 Alsancak-Konak/İZMİR YAZAR: Ayla Çınaroğlu RESİMLEYEN: Ayşe Çınaroğlu KAPAK TASARIMI: Cemil Denizer

Detaylı

BENİM BAŞARI HİKAYEM. 0850 221 10 10 Müşteri veya Satış Temsilcisi olmak için lütfen Avon Danışma Hattı nı arayınız. avon.com.tr

BENİM BAŞARI HİKAYEM. 0850 221 10 10 Müşteri veya Satış Temsilcisi olmak için lütfen Avon Danışma Hattı nı arayınız. avon.com.tr BENİM BAŞARI HİKAYEM 0850 221 10 10 Müşteri veya Satış Temsilcisi mak için lütfen Avon Danışma Hattı nı arayınız. avon.com.tr AVON KOZMETİK ÜRÜNLERİ SANAYİ VE TİCARET A.Ş. TEKFEN KAĞITHANE OFİSPARK A BLOK

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz Resimleyen: Burcu Yılmaz Refik Durbaş KURABİYE EV ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü Refik Durbaş KURABİYE EV Resimleyen: Burcu Yılmaz www.cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör:

Detaylı