Türkiye de Çevre Hakký ve Yerel Yönetimler: Uluslararasý Düzlemde Bir Kýyaslama ve Öneriler

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Türkiye de Çevre Hakký ve Yerel Yönetimler: Uluslararasý Düzlemde Bir Kýyaslama ve Öneriler"

Transkript

1 Türkiye de Çevre Hakký ve Yerel Yönetimler: Uluslararasý Düzlemde Bir Kýyaslama ve Öneriler Evren GÜLDOÐAN * I. Giriþ Günümüzde yerel yönetimlerin görev, yetki ve sorumluluklarýnýn belirlenmesinde yetki ikamesi (subsidiarite) ilkesinin temel ölçüt olmasý gerektiði yaygýn þekilde kabul edilmektedir. Uluslararasý düzlemde bu ilkenin etkisinin en açýk þekilde görüldüðü alan çevre politikasýdýr. Zira çevre sorunlarý küresel, bölgesel veya yerel ölçekte ortaya çýkabilmekte, uluslararasý rejimlere olduðu kadar yerel tedbirlere de gereksinim yaratmaktadýr. Ayrýca bazý uluslararasý düzenlemelerin uygulanmasý ulusal hükümetlerin yaný sýra yerel yönetimler tarafýndan atýlacak adýmlara baðlýdýr. Dolayýsýyla çevresel nitelikli kamu hizmetlerinin eksiksiz bir þekilde temin edilmesi Avrupa çalýþmalarý disiplininden bir terim ödünç almak gerekirse çok seviyeli yönetiþimi gerekli kýlmaktadýr lý yýllarda yaþanan çevre devrimi, yani düþünsel kökenleriyle XIX. Yüzyýla kadar uzanan çevre hareketinin kitlesel bir niteliðe bürünmesi, vatandaþlarýn çevre konusunda farkýndalýk, talep ve eylemlerinin artmasý (McCormick, 1995: 47-68) bu konuda saðlanan ilerlemede belirleyici olmuþtur Birleþmiþ Milletler (BM) Ýnsan Çevresi Konferansý ndan beri gerek çoktaraflý gerek ikili uluslararasý çevre anlaþmalarýnýn sayýsý büyük artýþ göstermiþ, kapsamlarý aðýrlýklý olarak belirli hayvan türlerine iliþkin meselelerle sýnýrlý olmaktan çýkýp çevre kirliliðinin kontrol edilmesi ve habitatlarýn korunmasýna odaklanmaya baþlamýþtýr (Mitchell, 2003: 437-8). Bu geliþmelerle baðlantýlý olarak son 20 yýllýk dönemde çevre yönetiminde yetki ikamesi ilkesi yerleþmiþ, çevrenin korunmasý ve doðal kaynaklarýn idaresi konularýnda yerel yönetimlerin rolü belirginleþmiþtir (Marshall, 2008: 76). Yerel yönetimlerin çevre politikasý alanýnda sahip olduðu bu hayati konumun normatif yansýmalarý olmasý kaçýnýlmazdýr. Nitekim bir yandan Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Daimi Kongresi tarafýndan 18 Mart 1992 tarihinde kabul edilen Avrupa Kentsel Þartý nda açýklýða kavuþturulan kentsel haklar arasýnda çevreye önemli bir yer verilirken 1 öte yandan üçüncü kuþak insan haklarý arasýnda sayýlan çevre hakkýnýn hayata geçirilmesinde yerel yönetimler sorumluluk sahibi kýlýnmaktadýr. Görüldüðü üzere söz konusu normlar iki ayrý damardan gelmekle beraber ortak bir potada erimektedir: insan haklarý. Kentsel haklarla ilgili incelemelerin (Ökmen, 2008; Önder, 2008) bu haklarla çevre hakkýný birbirinden ayrý tutamamasý bu durumun doðal bir sonucudur. Günümüzde yerel yönetimlerin görev, yetki ve sorumluluklarýnýn belirlenmesinde yetki ikamesi (subsidiarite) ilkesinin temel ölçüt olmasý gerektiði yaygýn þekilde kabul edilmektedir. Uluslararasý düzlemde bu ilkenin etkisinin en açýk þekilde görüldüðü alan çevre politikasýdýr. Bu çalýþmada çevre politikasýyla yerel yönetimlerin yukarýda özetlenen etkileþimi Türkiye ölçeðinde ve çevre hakký açýsýndan ele alýnacaktýr. Bu amaçla izlenecek yöntem Türk hukuku ile uluslararasý hukuk arasýnda bir kýyaslamaya gidilmesidir. Böylelikle hem ilgili yazýnda yer alan bir boþluk giderilecek 2 hem de yerel yöne- * Danýþman / Marmara Üniversitesi Avrupa Birliði Enstitüsü doktora adayý 1 Kongre tarafýndan 29 Mayýs 2008 tarihinde kabul edilen Avrupa Kentsel Þartý II - Yeni Bir Kentsellik için Manifesto baþlýklý belge de çevre konusuna birçok atýfta bulunmaktadýr. 2 Yazýnda özgül olarak bu konuya eðilen tek çalýþma (Toprak, 1989) 1990 lý yýllarda çevre hakkýna iliþkin yaþanan geliþmeler karþýsýnda güncelliðini yitirmiþ bulunmaktadýr. 55

2 Çevre timlerin çevre hakkýný geliþtirmek amacýyla hangi alanlara odaklanmasý gerektiði ortaya çýkarýlacaktýr. Çalýþmanýn ikinci bölümünde çevre hakkýnýn uluslararasý düzlemde geliþimi incelenerek vardýðý nokta saptanmakta, üçüncü bölümde buna referansla Türk hukukunda yer alan hükümler, dördüncü bölümde yerel yönetimlerin bu baðlamdaki iþlev ve olanaklarý deðerlendirilmektedir. II. Uluslararasý Düzlemde Çevre Hakký Ýnsan haklarýnýn sýnýflandýrýlmasýna iliþkin en yaygýn ayrýmlardan biri Karel Vasak (1977) tarafýndan ortaya atýlmýþtýr. Buna göre insan haklarýnýn 1789 Fransýz Devrimi nin özgürlük, eþitlik ve kardeþlik sloganýyla örtüþen üç kuþaðý bulunmaktadýr. Birinci kuþak medeni ve siyasal, ikinci kuþak sosyal, ekonomik ve kültürel haklardan o- luþmaktadýr. Üçüncü kuþak ise Vasak tarafýndan kalkýnma, barýþ, çevre, insanlýðýn ortak mirasýnýn iyeliði ve iletiþim haklarý olarak sýralanan dayanýþma haklarýdýr. Kentsel haklar da bu kapsamda kabul edilmektedir (Ökmen, 2008; Önder, 2008). Bir bütün olarak üçüncü kuþak insan haklarýnýn kapsam ve adlandýrýlmasý konusunda bir oydaþma bulunmadýðý gibi kavramsal ve iþlevsel deðeri de tartýþmalýdýr (Algan, 2004). Bu durumun uluslararasý hukuk üzerinde etkileri görülmektedir. Medeni ve Siyasi Haklara Ýliþkin Uluslararasý Sözleþme ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Ulus- Bir bütün olarak üçüncü kuþak insan haklarýnýn kapsam ve adlandýrýlmasý konusunda bir oydaþma bulunmadýðý gibi kavramsal ve iþlevsel deðeri de tartýþmalýdýr. Bu durumun uluslararasý hukuk üzerinde etkileri görülmektedir. lararasý Sözleþmesi nin bir benzeri ü- çüncü kuþak haklar i- çin akdedilmemiþtir. Konuyla ilgili küresel ölçekli mutabakatlar pozitif deðil, baþta bildirgeler olmak üzere yumuþak uluslararasý hukuk araçlarýna 3 dayanmakta, çevre hakký bu açýdan bir istisna oluþturmamaktadýr. Nitekim dayanýþma haklarý uluslararasý düzlemde ilk kez 1968 BM Uluslararasý Ýnsan Haklarý Konferansý sonucunda kabul edilen Tahran Bildirgesi aracýlýðýyla gündeme gelmiþtir (Kaboðlu, 1996). Özgül olarak çevre hakkýna ise ilk olarak 1972 BM Ýnsan Çevresi Konferansý sonucunda kabul edilen Stokholm Bildirgesi nde deðinilmiþtir (Kiss, 1992). Bildirge nin 26 ilkesinden ilki Onurlu ve müreffeh bir yaþama olanak verecek nitelikte bir çevrede, özgürlük, eþitlik ve yeterli yaþam koþullarýna sahip olma insanýn temel hakkýdýr. Ýnsan mevcut ve gelecek nesiller için çevreyi koruma ve iyileþtirmenin ciddi sorumluluðunu taþýmaktadýr. 4 diye baþlamaktadýr. Burada hakkýn fazlasýyla geniþ bir þekilde ifade bulduðu, Bildirge nin muðlak kaldýðý göze çarpmaktadýr. Bir hakkýn bu þekilde formüle edilmesi ancak normatif referans deðeri taþýyýp uygulanma kapasitesinden, yani yürütme ve yönetimi baðlayacak ve/ya yargý önünde haklarýn aranmasýna imkân kýlacak bir içerikten yoksundur. Çevre hakkýnýn Banjul Þartý ve San Salvador Protokolü aracýlýðýyla bölgesel ölçekte pozitif hukuka girmesi bu sorunun aþýlmasýna yardýmcý olmamýþtýr. Afrika Birliði Örgütü nün üyeleri tarafýndan 1981 de imzalanan Banjul Þartý veya tam adýyla Afrika Ýnsan ve Halklar Haklarý Þartý nýn 24. maddesi Tüm halklar kalkýnmalarý için elveriþli, genel olarak tatmin edici bir çevreye hak sahibi olmalýdýr. hükmünü içermektedir. Amerikan Devletleri Örgütü nün San Salvador Protokolü olarak anýlan 1988 tarihli Amerikan Ýnsan Haklarý Sözleþmesine Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Alanýnda Katma Protokolü nün 11/1. maddesi ise þu þekildedir: Herkes saðlýklý bir çevrede yaþama ve temel kamu hizmetlerine eriþim hakkýna sahip olmalýdýr. Görüldüðü üzere her iki anlaþma da Stokholm Bildirgesi gibi i- deal koþullara sahip bir çevreyi öngörmekte, ancak çevre hakkýna iliþkin yönetsel ve yargýsal boþluk devam etmektedir. Bölgesel bir yumuþak hukuk aracý olan Avrupa Kentsel Þartý incelendiðinde yine ayný durum ortaya çýkmaktadýr. Þart tan türetilen Avrupa Kentsel Haklar Bildirgesi Avrupa yerleþimlerinin sakinlerinin Kirlenmemiþ ve Saðlýklý bir Çevre: hava, gürültü, su ve toprak kirliliði bulunmayan, doðayý ve doðal kaynaklarý koruyan bir çevreye hakký olduðunu hükme baðlarken Þart ýn ilkeleri bu hakkýn nasýl kullanýlacaðýný açýklýða kavuþturmamaktadýr. Ýncelenen hükümlerin odak noktasý Shelton ýn (2001) insan haklarý hukuku ve çevresel düzenlemelerin kesiþim alanlarýna iliþkin ayrýmýna atýfla ekolojik açýdan dengeli ve sürdürülebilir bir çevrenin insan hakký olarak tanýnmasýdýr. Yani bir çevreye hak yaratýlmasýdýr. Ancak bu haliyle çevre hakkýnýn operasyonelleþtirilmesi, uygulanma kapasitesine sahip olacak þekilde esasa baðlanmasý zordur. Nitekim soyut, farazi kavramlar olan hak ve özgürlüklerin somuta indirgenmesi genel olarak kolay sayýlmaz. Bu sýkýntýyý aþmanýn yolu haklarýn usuli teminatlar aracýlý Hukuken baðlayýcýlýðý bulunmayan uluslararasý mutabakatlar (ve iç hukuk araçlarý) yumuþak hukuk olarak adlandýrýlmaktadýr. 4 Çalýþmada yer alan tüm çeviriler yazara aittir.

3 ðýyla tesis edilmesinden geçmektedir (Kiss, 1992). Yani çevreye hak yerine çevre için haklar yaratýlmasýndan. Stokholm Konferansý nýn yirminci yýldönümü olan 1992 yýlýnda düzenlenen BM Çevre ve Kalkýnma Konferansý nda bu anlayýþ hakim olmuþtur. Konferans sonucunda kabul edilen 27 ilkelik Rio Bildirgesi nde Ýlke 10 þu þekildedir: Çevre konularý en iyi þekilde tüm ilgili vatandaþlarýn uygun seviyede katýlýmýyla ele alýnabilir. Ulusal seviyede her bireyin zararlý maddeler ve kendi topluluklarýndaki faaliyetlere dair bilgiler dâhil olmak üzere kamu makamlarý tarafýndan elde tutulan çevreye iliþkin bilgilere münasip bir þekilde eriþim hakký ve karar alma süreçlerine katýlým fýrsatý olmalýdýr. Devletler kamunun farkýndalýðý ve katýlýmýný, bilgileri geniþ ölçekte elde edilebilir kýlarak teþvik etmelidir. Tazminat ve tashih dâhil olmak üzere adli ve idari iþlemlere etkin bir eriþim temin edilmelidir. Görüldüðü üzere Rio Bildirgesi çevre hakkýnýn altýný üç usuli hakla doldurmaktadýr: (1) bilgi edinme hakký, (2) katýlým hakký 5 ve (3) baþvuru hakký. Ayrýca Devletlerden bu haklarý sadece negatif þekilde kabul etmeleri deðil, kullanýlmalarý amacýyla pozitif þekilde benimsemeleri beklenmektedir. Rio Bildirgesi ile birlikte küresel ve bölgesel çevre anlaþmalarý söz konusu usuli haklara iliþkin hükümlere yer vermeye baþlamýþtýr. Ancak bu usuli haklarýn her üçünü, dolayýsýyla bir bütün olarak çevre hakkýný kapsayan yegane anlaþmalar BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi ne baðlý beþ bölgesel komisyonundan biri olan BM Avrupa Ekonomik Komisyonu tarafýndan kabul edilmiþtir. Bunlardan ilki 1992 tarihli Sýnai Kazalarýn Sýnýrötesi Etkilerine dair Sözleþme o- lup dokuzuncu maddesi usuli haklara topluca deðinmekte, yedinci eki ise eriþim saðlanmasý gereken bilgileri ortaya koymaktadýr (Shelton, 2002: 11) de kabul edilen Aarhus Sözleþmesi veya resmi baþlýðýyla Çevre Konularýnda Bilgiye Eriþim, Kamunun Katýlýmý ve Yargýya Baþvuru Sözleþmesi ise çevre hakkýna baðlý usuli haklar konusunda bugüne kadar hazýrlanmýþ en kapsayýcý ve ayrýntýlý yasal araçtýr ve baþlýðýndan anlaþýldýðý üzere tamamýyla bu haklarýn düzenlenmesine adanmýþtýr de yürürlüðe giren Sözleþme nin hali hazýrda Avrupa Topluluðu dâhil 42 tarafý bulunmaktadýr. Aarhus Sözleþmesi nin içeriðine bakýldýðýnda ilk olarak hak teriminin kullanýlmasýndan sakýnýlmasýna raðmen haklara dayanan bir yaklaþým benimsendiði, ikinci maddede çevresel bilgi, kamu ve ilgili kamuoyu kavramlarýnýn geniþ bir çerçevede tanýmlanarak usuli haklarýn kapsamýnýn da geniþ tutulduðu dikkati çekmektedir (Ebbesson, 2002). Sözleþme nin asgari yükümlülüklere yer vermesi ve haklarýn kullanýlmasýnda ayrýmcýlýðý engellemesi bu niteliðini güçlendirmektedir. Avrupa Birliði nin faaliyet alanlarý ile kurulan bir analoji aracýlýðýyla usuli haklar Sözleþme nin üç sütunu olarak anýlmaktadýr. Birinci sütunu oluþturan bilgi edinme hakkýnýn bir edilgen bir de etkin yönü bulunmaktadýr. Hakkýn edilgen yönü kamu makamlarýnýn ellerinde bulunan çevresel bilgileri, kamunun herhangi bir üyesinin hukuksal bir menfaat ileri sürmeye gerek duymaksýzýn talep etmesi durumunda kýsa bir süre içerisinde temin etmesini þart koþmaktadýr. Tahdidi bir muaf kategoriler listesine giren bilgilerin a- çýklanmasý kamu yararý gözetilerek ve gerekçeli olarak reddedilebilir. Hakkýn etkin yönü ise kamu makamlarýnýn çevresel bilgilerin toplanmasý ve yayýmlanmasýný saðlayacak düzenlemelere gitmesi, belirli çevresel bilgilerin adým adým internetten eriþilebilir kýlmasý, dört yýlý aþmayacak a- ralýklarla ulusal çevre durum raporlarý yayýnlamasý ve insan saðlýðý ile çevreye zarar verebilecek acil durumlarda ellerindeki bilgileri kamuoyuyla derhal paylaþmasýný gerekli kýlmaktadýr. Taraflarýn ayrýca kirlilik envanter ve sicilleri oluþturmasý hükme baðlanmýþ olup bu doðrultuda 2003 yýlýnda imzalanan, ancak henüz yürürlüðe girmemiþ bulunan Kirletici Madde Salýmý ve Transferi Sicillerine dair Protokol belirli türde iþletmelerden kaynaklanan 86 kirletici maddeye iliþkin internet üzerinden eriþilebilen ulusal siciller oluþturmasýný öngörmektedir (Wates, 2005: 3-5). Sözleþme nin i- kinci sütunu kamunun sýrasýyla çevreyi etkileyen özgül faaliyetler; plan, program, politikalar ve i- dari düzenlemeler ile Avrupa Birliði nin faaliyet alanlarý ile kurulan bir analoji aracýlýðýyla usuli haklar Sözleþme nin üç sütunu olarak anýlmaktadýr. Birinci sütunu oluþturan bilgi edinme hakkýnýn bir edilgen bir de etkin yönü bulunmaktadýr. kanunen baðlayýcý normatif araçlara iliþkin mevzuat hazýrlama süreçlerine katýlýmýný ilgilendirmektedir 6. Bu konuda en kapsamlý hükümler, Sözleþme Ek I de listelenen özgül faaliyetlere iliþkin o- 5 Rio Bildirgesi Ýlke 20, 21 ve 22 sýrasýyla kadýnlar, gençler ve yerli haklar ile yerel topluluklar olmak üzere farklý toplumsal katmanlarýn katýlým hakkýna deðinmekte, ayný Konferans ta kabul edilen Gündem 21 in 23 üncü bölümü de katýlým hakkýný fertler, gruplar ve örgütler bazýnda ayrýntýlý olarak ele almaktadýr (Shelton, 2002: 2). 6 Aarhus Sözleþmesi yasama ve yargý organlarýna uygulanabilir deðildir. Bu nedenle yasama organlarý tarafýndan kabul edilecek normatif araçlar durumunda katýlým hakký yürütme erki tarafýndan hazýrlanan taslaklarla sýnýrlý bulunmaktadýr. 57

4 Çevre larak ortaya konulmuþtur. Wates e (2005: 5) göre bu faaliyetler çevresel etki deðerlendirmesi (ÇED) ve Avrupa Birliði mevzuatý altýnda entegre kirlilik önleme ve kontrol lisansý gerektiren proje ve önlemlerle büyük ölçüde örtüþmektedir. 7 Taraflarýn özgül faaliyetler ve plan, program ve politikalarýn karar aþamasýnda katýlýmýn dikkate a- lýndýðýný temin etmesi gerekmektedir. Üçüncü sütunu oluþturan baþvuru hakký Aarhus tarafýndan üç mevzuya iliþkin olarak düzenlenmiþtir: bilgi edinme talepleri, özgül faaliyetlerin karara baðlanmasýna kamunun katýlýmý ve genel olarak çevre hukukunun ihlalleri. Dolayýsýyla baþvuru hakký genel olarak çevre ihlallerinin önlenmesinin bir yöntemi olmanýn yaný sýra diðer iki usuli hakkýn güvencesi haline gelmektedir. Bu hakkýn kullanýmý bilgi edinme talepleri haricinde hukuksal bir menfaatin veya hak ihlalinin mevcudiyetine tabi kýlýnabilmektedir. Sözleþme nin içerdiði çevre hakkýna iliþkin bir diðer güvence de denetsel ve istiþari nitelikli uyum mekanizmasýdýr (Ebbesson, 2002). Aarhus Sözleþmesi Türkiye de çevre hakkýnýn mevcut durumunu kýyaslamak için ideal bir referans noktasý saðlamaktadýr. Bunun birinci nedeni Sözleþme nin yukarýda görüldüðü üzere çevre hakkýný bir bütün olarak kapsamasý, ayrýntýlý hükümler içermesi, yatay, yani tüm çevre sorunlarýna uygulanabilir nitelikte olmasý ve güvencelere yer vermesi nedeniyle çevre hakký konusunda uluslararasý düzlemde varýlmýþ en ileri noktayý o- luþturmasýdýr. Ýkincisi ise Türkiye nin Sözleþme nin ne tarafý ne de imzacýsý olmamasý, Üçüncü sütunu oluþturan baþvuru hakký Aarhus tarafýndan üç mevzuya iliþkin olarak düzenlenmiþtir: Bilgi edinme talepleri, özgül faaliyetlerin karara baðlanmasýna kamunun katýlýmý ve genel olarak çevre hukukunun ihlalleri. dolayýsýyla ulusal mevzuat ve uygulamalarýnda bir uyum çabasýna giriþmemiþ bulunmasýdýr. 8 Üçüncü bölümde bu kýyaslama ana hatlarýyla ve ileri denk yakýn geri karþýlýðý yok kategorilerinden oluþan bir sýralý ölçek aracýlýðýyla gerçekleþtirilmektedir. III. Türkiye de Çevre Hakký: Mevcut Durum Anayasa nýn Saðlýk hizmetleri ve çevrenin korunmasý baþlýklý 56. maddesine göre Herkes, saðlýklý ve dengeli bir çevrede yaþama hakkýna sahiptir. Çevreyi geliþtirmek, çevre saðlýðýný korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaþlarýn ödevidir. Görüldüðü üzere Anayasa da çevre hakkýna çevreye hak olarak yer verilmektedir. 9 Türk hukukunda çevre için haklar ise muhtelif mevzuata daðýlmýþ bulunmaktadýr. Bunlarýn baþýnda 5491 sayýlý Kanun la deðiþik 2872 sayýlý Çevre Kanunu gelmektedir. Aarhus Sözleþmesi nin birinci sütununu oluþturan bilgi edinme hakký Çevre Kanunu nun 30/2. maddesinde düzenlenmektedir: Herkes, 9/10/2003 tarihli ve 4982 sayýlý Bilgi Edinme Hakký Kanunu kapsamýnda çevreye iliþkin bilgilere ulaþma hakkýna sahiptir. Ancak, açýklanmasý halinde üreme alanlarý, nadir türler gibi çevresel deðerlere zarar verecek bilgilere iliþkin talepler de bu Kanun kapsamýnda reddedilebilir. Kanun 2. maddesinde çevreye iliþkin bilgiyi su, hava, toprak, bitki ve hayvan varlýðý ile bunlarý o- lumsuz olarak etkileyen veya etkileme ihtimali bulunan faaliyetler ve alýnan idarî ve teknik önlemlere iliþkin olarak mevcut bulunan her türlü yazýlý, sözlü veya görüntülü bilgi veya veri olarak tanýmlamaktadýr. Burada ilginç bir durum söz konusudur. Zira bu tanýmlama hem Aarhus Sözleþmesi nin baþta insan saðlýðý olmak üzere baþka unsurlara da yer veren çevresel bilgi tanýmýndan hem de bilgi edinme açýsýndan Çevre Kanunu na göre genel kanun niteliði taþýyan 4982 sayýlý Kanun un içerdiði bilgi tanýmýndan daha dar kapsamlýdýr. Buna karþýlýk kimi çevresel nitelikli bilgilerin Saðlýk Bakanlýðý ve yerel yönetimler gibi diðer kamu kurumlarý ve kuruluþlarýndan 4982 sayýlý Kanun a göre talep edilebilmesi belirli bir açýk kapý yaratmaktadýr. Dolayýsýyla Türk hukuku Aarhus Sözleþmesi ne bilgi edinme hakkýnýn edilgen yönü itibariyle yakýn durumda sayýlabilir. Hakkýn etkin yönü açýsýndan bakýldýðýnda Çevre ve Orman Bakanlýðý nýn son yýllarda daha fazla bilgiyi kamuoyuyla paylaþtýðý, örneðin il ve Türkiye çevre durum raporlarýna internet sitesinde yer verdiði göze çarpmaktadýr. Etkin bir çevresel bilgi sistemi oluþturulmasý çalýþmalarý da Avrupa Birliði finansmanýyla sürdürülmektedir. Fakat kirlilik envanter ve sicilleri oluþturulmasý ve en son arsenikli çeþme sularý krizinin gösterdiði üzere acil durumlarda eldeki bilgilerin ka yýlýnda Sözleþme ye genetiði deðiþtirilmiþ organizmalarýn çevreye kasýtlý salýmý ve piyasaya sunumuna dair karar alma süreçlerine kamunun katýlýmýna iliþkin özel hükümler getiren bir deðiþiklik kabul edilmiþ, ancak daha yürürlüðe girmemiþtir. 8 Mevcut çalýþmanýn kapsamýna girmemekle beraber Türkiye nin Sözleþme den uzak durmasýnýn ardýnda dýþ politikadan kaynaklanan bir endiþenin yattýðýný belirtmek yerinde olacaktýr. Türkiye çevre hakkýna baðlý usuli haklarýn Orta Doðu bölgesinde komþularýyla sýnýr aþan sular konusunda yaþadýðý anlaþmazlýklar çerçevesinde çýkarlarý aleyhine kullanýlabileceðini deðerlendirmektedir. Ayný nedenden dolayý 1991 Sýnýrötesi Baðlamda Çevre Etki Deðerlendirmesine dair Espoo Sözleþmesi ne taraf olmaktan ve Avrupa Birliði müktesebatýnýn Su Çerçeve Direktifi gibi bazý unsurlarýný üstlenmekten imtina etmektedir. Aarhus ile ilgili bu tutumun Sözleþme nin içerdiði teminatlar karþýsýnda isabetli olmadýðý açýktýr. 9 Anayasa da ayrýca çevrenin korunmasýna yönelik hükümler içeren birçok madde daha yer almaktadýr (Ýnsan Haklarý Koordinatör Üst Kurulu, 1998; Ürkmez, 2006).

5 muoyuyla derhal paylaþmasý konularýnda katedilecek ciddi mesafe bulunmaktadýr. Bu nedenle Aarhus Sözleþmesi ne kýyasla geri bir durum söz konusudur. Sözleþme nin ikinci sütunu olan katýlým hakký farklý mevzuatlarýn kapsamýna girmektedir. Çevreyi etkileyen özgül faaliyetlere iliþkin olarak Çevresel Etki Deðerlendirmesi Yönetmeliði nde halkýn katýlýmýn ayrýntýlý þekilde düzenlenmekte, Hava Kalitesinin Korunmasý Yönetmeliði nde yazýlý görüþ bildirimi usulüyle katýlýma yer verilmektedir (Güneþ ve Çoþkun, 2004: 118-9). ÇED sürecinde katýlým için olanaklarýn sýnýrlý olduðu yönünde eleþtiriler (Ürkmez, 2006) bulunmakla beraber Yönetmelik in Aarhus a denk olduðu görülmektedir. Fiiliyatta ferdi deðerlendirme süreçlerinde zaman zaman aksaklýklar görülmesi bu gerçeði deðiþtirmez. Kaldý ki itiraz ve yargý yollarý her zaman açýktýr. Plan, program, ve politikalar açýsýndan bakýldýðýnda Çevre Kanunu nun 3/e maddesi göze çarpmaktadýr. Buna göre Çevre politikalarýnýn oluþmasýnda katýlým hakký esastýr. Bakanlýk ve yerel yönetimler; meslek odalarý, birlikler, sivil toplum kuruluþlarý ve vatandaþlarýn çevre hakkýný kullanacaklarý katýlým ortamýný yaratmakla yükümlüdür. Bu doðrultuda Kanun un 4. maddesi Yüksek Çevre Kurulu ön hazýrlýk ve deðerlendirme çalýþmalarýna gündeme göre ilgili kamu kurumu niteliðindeki kuruluþlarýn birlik temsilcileri, meslek kuruluþlarý, sivil toplum kuruluþlarý, yerel yönetim temsilcileri, üniversite temsilcileri ve bilimsel kuruluþlarýn temsilcileri davet edilir hükmünü içermektedir. Çevre ve Orman Bakanlýðý nýn sürekli kurullarý olan Çevre ve Ormancýlýk Þurasý ve Merkez Av Komisyonu 10 ile Devlet Planlama Teþkilatý koordinasyonunda toplanan ilgili özel ihtisas komisyonlarý da katýlýmý öngörmektedir. Ancak bu organlara katýlým geniþ anlamýyla kamuya açýk deðil, meslek örgütleri gibi iþlevsel kuruluþlarla akredite sivil toplum örgütleriyle sýnýrlý bir görünüm sergilemektedir. Ayrýca 2003 tarihli Çevre ve Orman Bakanlýðý Teþkilat ve Görevleri Hakkýnda Kanun da ve Çevre Kanunu nda öngörülmesine ve bu amaçla yürütülen pilot projeye raðmen Stratejik Çevresel Deðerlendirme Yönetmeliði nin henüz çýkartýlmamýþ olmasý katýlým hakkýnýn plan, program, ve politikalar boyutuyla Aarhus a göre geri kalmasýna neden olmaktadýr. Aarhus Sözleþmesi yasama organlarýna uygulanabilir nitelikte deðildir. Bu nedenle kanunen baðlayýcý normatif araçlarýn hazýrlanmasýna katýlým hususunda ilgili Türk mevzuatý Mevzuat Hazýrlama Usul ve Esaslarý Hakkýnda Yönetmelik tir. Yönetmelik in 2. maddesi Taslaklar hakkýnda konuyla ilgili mahallî idareler, üniversiteler, sendikalar, kamu kurumu niteliðindeki meslek kuruluþlarý ile sivil toplum kuruluþlarýnýn görüþlerinden de faydalanýlýr., 3. maddesi Kamuoyunu ilgilendiren taslaklar Baþbakanlýða iletilmeden önce, teklif sahibi bakanlýk tarafýndan internet, basýn veya yayýn aracýlýðýyla kamuoyunun bilgisine sunulabilir. Bu suretle taslak hakkýnda toplanan görüþler deðerlendirildikten sonra teklifte bulunulur. þeklindedir. Aarhus Sözleþmesi nin yaklaþýmý çevreyle ilgili tüm taslaklarýn 3. madde kapsamýnda deðerlendirilmesini gerektirmektedir. Ancak bu madde idareye takdir hakký tanýmaktadýr. Düzenleyici etki analizi gerektiren mevzuata iliþkin 2007/6 sayýlý Baþbakanlýk Genelgesi de bu sorunu aþmamaktadýr. Dolayýsýyla bu alanda Türk mevzuatýnýn Aarhus a denk deðil, ancak yakýn olduðunu kabul etmek gerekmektedir. Yukarýda belirtildiði üzere Aarhus Sözleþmesi baþvuru hakkýný bilgi edinme talepleri, özgül faaliyetlerin karara baðlanmasýna kamunun katýlýmý ve genel olarak çevre hukukunun ihlallerine i- liþkin olarak ayrý ayrý düzenlemektedir. Bilgi E- dinme Hakký Kanunu 13. madde bir idari itiraz usulüne yer vermektedir. ÇED Yönetmeliði nde benzer bir hüküm yer almamaktadýr. Ancak her iki durumda da idari yargý yolu açýktýr. Genel o- larak çevre hukuku ihlallerine iliþkin olarak durum biraz daha karýþýktýr. Çevre Kanunu 30/1. maddesi baþvuru hakkýný þu þekilde düzenlenmektedir: Çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyetten zarar gören veya haberdar o- lan herkes ilgili mercilere baþvurarak faaliyetle ilgili gerekli önlemlerin alýnmasýný veya faaliyetin durdurulmasýný isteyebilir. 11 Bu hüküm Anayasa nýn 74. maddesi Çevre ve Orman Bakanlýðý nýn sürekli kurullarý olan Çevre ve Ormancýlýk Þurasý ve Merkez Av Komisyonu ile Devlet Planlama Teþkilatý koordinasyonunda toplanan ilgili özel ihtisas komisyonlarý da katýlýmý öngörmektedir. tarafýndan sadece vatandaþlara tanýnan dilekçe hakkýnýn ötesine geçmektedir. Ancak madde mevcut bir faaliyetten bahsetmekte, dolayýsýyla önleyici nitelikli baþvurular hakkýnda soru iþareti yaratmaktadýr (Güneþ ve Çoþkun, 2004: 118). Oysa maddenin ikinci fýkrasýnda bilgi edinme hakký çevreyi olumsuz etkileme ihtimali bulunan faaliyetleri kapsayacak þekilde düzenlenmektedir. Önleyici 10 Mahalli çevre kurullarýna iliþkin yönetmelik yürürlükten kaldýrýlmýþ bulunmaktadýr. 11 Çevre Kanunu nun Baþta idare, meslek odalarý, birlikler ve sivil toplum kuruluþlarý olmak üzere herkes, çevrenin korunmasý ve kirliliðin önlenmesi ile görevli olup diyen 3/a maddesi ile köprülendiðinde 30/1. maddenin sadece bir hak deðil, ayný zamanda bir ödev içerdiði görülmektedir. 59

6 Çevre baþvurularýn hali hazýrda dilekçe hakký kapsamýnda deðerlendirilmesi gerekmektedir. Çevre Kanunu nun baþvuru hakkýna iliþkin a- sýl iþlevi idari yargýya iliþkindir. Kanun iptal davalarýnda menfaat ilgisi vasýtasýyla dava ehliyetini kendisi kurmaktadýr (Özay, 2001). Ayrýca Danýþtay içtihadý çevreyle ilgili meselelerde menfaat unsurunu geniþ þekilde yorumlamaktadýr (Ulusoy, 1993: 136-7). Bu hususlar göz önüne alýndýðýnda Türkiye de baþvuru hakkýnýn Aarhus a denk olduðu anlaþýlmaktadýr. Çevre hakkýna baðlý usuli haklar bir bütün o- larak deðerlendirildiðinde Türkiye de çevre hakkýnýn Aarhus Sözleþmesi ne yakýn bir durumda olduðu sonucuna varýlmaktadýr. IV. Çevre Hakký Açýsýndan Yerel Yönetimlerin Konumu Yerel yönetimlere çevreyle ilgili konularda muhtelif kanun ve yönetmeliklerle verilmiþ; politika formülasyonu, karar alma ve uygulamaya (çevre yönetimi) yönelik birçok görev, yetki ve sorumluluk bulunmaktadýr. Hatta yerel yönetimlerin faaliyetlerinin büyük çoðunluðunun çevreyi dolaylý veya dolaysýz olarak etkilediði söylenebilir sayýlý Ýl Özel Ýdaresi Kanunu nun 6. maddesi 12 ile 5393 sayýlý Belediye Kanunu nun 14. maddesi bunlarý mahalli müþterek kaydýný düþerek ana baþlýklar halinde sýralamakta, 5216 sayýlý Büyükþehir Belediye Kanunu nun 7. maddesi farklý kademe belediyelerinin görev ve sorumluluklarýnýn a- yýrt edilebilmesi için ayrýntýlý þekilde göstermektedir. Çevre Kanunu nun baþvuru hakkýna iliþkin asýl iþlevi idari yargýya iliþkindir. Kanun iptal davalarýnda menfaat ilgisi vasýtasýyla dava ehliyetini kendisi kurmaktadýr. Ayrýca Danýþtay içtihadý çevreyle ilgili meselelerde menfaat unsurunu geniþ þekilde yorumlamaktadýr. Yerel yönetimlerin çevre politikasý alanýnda sahip bulunduklarý bu hayati konum yetki ikamesi ilkesinin fiili bir sonucu olup çevre hakkýný doðrudan ilgilendirmektedir. Bazý çevre sorunlarý yerel tedbirleri gerekli kýldýðý gibi çevre hakkýnýn hayata geçirilmesi de yerel mekanizmalara gereksinim yaratmaktadýr. Bir baþka deyiþle yerel yönetimlerin çevre hakkýna baðlý usuli haklarýn iþler kýlýnmasý için ulusal ölçekte varolandan farklý uygulamalara gitmesi lazýmdýr. Türkiye nin idari yapýsý ve adli teþkilatý dikkate alýndýðýnda bilgi edinme, katýlým ve baþvuru haklarýndan ilk ikisinin yerel yönetimlere özgül düzenlemelere açýk olduðu, Çevre Kanunu tarafýndan düzenlenen ve idari yargýlama hukuku tarafýndan kapsanan haliyle baþvuru hakkýnýn ulusal (merkezi) ve yerel makamlara ayný etkinlikle uygulanmaya müsait bulunduðu ortaya çýkmaktadýr. Nitekim kamu yönetimi reformu çalýþmalarý çerçevesinde kabul edilen yeni yerel yönetim mevzuatý ile il özel idarelerine ve daha ziyadesiyle belediyelere bilgi edinme ve katýlým konularýnda ilave görev ve yetkiler, belki daha yerinde bir ifadeyle iþlev ve olanaklar verilmiþtir. Belediye Kanunu nun Hemþehri hukuku baþlýklý 13. maddesinin ilk fýkrasýnda yer alan hükümler bu baðlamda önem arz etmektedir: Herkes ikamet ettiði beldenin hemþehrisidir. Hemþehrilerin, belediye karar ve hizmetlerine katýlma, belediye faaliyetleri hakkýnda bilgilenme ve belediye idaresinin yardýmlarýndan yararlanma haklarý vardýr. Kentsel haklarla çevre hakký arasýndaki örtüþme Türk hukukunda bu madde ile somutlaþmaktadýr. Bilgi edinme hakký açýsýndan bakýldýðýnda yerel yönetimlerin kendilerine yönelik bilgi edinme taleplerini mümkün olduðu kadar Çevre Kanunu na deðil, 4982 sayýlý Kanun a göre yorumlamalarý önem taþýmaktadýr. Aksi taktirde çevre saðlýðý, atýk yönetimi ve imar gibi çevreyle yakýndan ilgili konularda hakkýn edilgen yönüne yeteri kadar iþlerlik kazandýrýlamayacaktýr. Ýl Özel Ýdaresi Kanunu il genel meclisi toplantýlarýnýn, Belediye Kanunu belediye meclisi toplantýlarýnýn aksine karar verilmedikçe halka açýk olmasýný hükme baðlamaktadýr (sýrasýyla madde 12 ile 20). Ayrýca meclis gündeminin (madde 13 ile 21), kesinleþen karar özetlerinin (madde 15 i- le 23), ihtisas komisyonu raporlarýnýn (madde 16 ile 24), denetime iliþkin sonuçlarýn (madde 38 i- le 55) ve faaliyet raporunun (madde 39 ile 56) çeþitli yollarla halka duyurulmasýný, kamuya a- çýklanmasýný þart koþmaktadýr. Bu hükümler tek baþýna yeterli olmamakla birlikte kamu yönetiminde þeffaflýðý hedeflemektedir (Kaya ve ark., 2007: ). Ayrýca yerel yönetimlerin çevreyle ilgili iþlemlerinin geniþ kapsamý karþýsýnda þeffaflýðýn ötesine geçerek çevre hakký baðlamýnda bilgilenme açýsýndan iþlev, bilgilendirme için olanak yaratmaktadýr. Ýl özel idareleri ve belediyelerin bu olanaklarý deðerlendirmekte göstereceði etkinlik çevre hakkýnýn gerçekleþtirilmesine önemli katkýda bulunacaktýr. Bu konuda mevzuatýn ötesine geçmek isteyen yerel yönetimler Aarhus Sözleþmesi ni örnek alarak yaptýklarý kirlilik ve diðer çevresel ölçümlere inter Çevre yönetimde il ölçeðinin önemli olmasýna karþýn il özel idarelerinin yeteri kadar etkin olmadýðý düþünülmektedir. Oysa idarelerin bu amaçla gerekli yetki ve kaynaklarý bulunmaktadýr. Valilerin ayrýca 1990 yýlýnda Devlet Bakanlýðý genelgesi ile her ilde kurulmasý talep edilen il çevre koruma vakýflarýndan faydalanma imkaný da bulunmaktadýr (Günay, 2001; Yeter, 2006).

7 netten eriþim saðlayabilir ve acil durumlarda gerekli bilgilerin kamuoyuyla derhal paylaþmasýna yönelik süreçler oluþturabilir. Katýlým hakkýna gelince yerel yönetimlerin iþlev ve olanaklarýnýn çift yönlü olduðu göze çarpmaktadýr. Yani yerel yönetimler bir yandan il sakinleri veya hemþehrilerin kendi faaliyetlerine katýlmasýný saðlarken öte yandan onlar adýna farklý ölçeklerde sürdürülen faaliyetlere katýlmak durumundadýr. Bir baþka deyiþle katýlým açýsýndan hem kapý hem de köprü iþlevi görmelidir. Söz konusu köprü iþlevi katýlým hakkýnýn tüm yönleri, yani ÇED gerektiren özgül faaliyetler; plan, program, ve politikalar ve idari düzenlemeler ile kanunen baðlayýcý normatif araçlara katýlým açýsýndan geçerlidir. Nitekim bir önceki bölümde incelenen bazý hükümler yerel yönetimlere sarihen deðinmektedir. Burada önemli olan il özel idareleri ve belediyelerin bu olanaklarý kullanmakta göstereceði etkinliktir. Yerel yönetimlerin baþvuru hakký açýsýndan da köprü iþlevi bulunmaktadýr ve ayný yargý geçerlidir. Ancak belirtildiði üzere bu hakka iliþkin yerel yönetimlere özgül düzenlemeler yoktur ve gerekli de deðildir. Buna karþýlýk yerel yönetim mevzuatý kapý iþlevine yönelik hükümler içermektedir. Ýl genel meclisi, büyükþehir belediye meclisi ve belediye meclisi ihtisas komisyonlarýna kamu kurumu niteliðinde meslek kuruluþlarý, üniversiteler, sendikalar, muhtarlar ve ilgili sivil toplum örgütleri faaliyet alanlarýna giren konularýn görüþülmesi durumunda katýlýp görüþ bildirmekte serbesttir. Dikkat edilirse burada Çevre Kanunu ve Hazýrlama Usul ve Esaslarý Hakkýnda Yönetmelik aksine idareye takdir hakký tanýyan bir katýlým ve görüþ alma söz konusu deðildir. Ýl özel idareleri ve büyükþehir belediyelerinin çevre ve saðlýk ile imar ve bayýndýrlýk; il, ilçe ve nüfusu den fazla belediyelerin imar, yani çevreyi doðrudan ilgilendiren ihtisas komisyonlarý kurmasý zorunlu olduðundan bu hüküm çevre hakký açýsýndan bilhassa önemlidir. Ýl özel idareleri ve belediyelerin ayrýca stratejik planlarýný hazýrlarken varsa üniversiteler ve meslek odalarý ile konuyla ilgili sivil toplum örgütlerinin görüþlerini almasý gerekmektedir. Ancak yerel yönetimlerin il çevre düzeni planý, nazým imar planý vb. alan planlamalarý ve yönetmelik ve belirli karar taslaklarý üzerinde görüþ almaya yönelik bir süreç oluþturmadan yerel ölçekte Aarhus Sözleþmesi ne denk bir katýlým hakký saðlamýþ olmayacaklarý belirtilmelidir. Belediyeler halk katýlýmýnda öteki kurumlardan daha çok olanaða sahiptir (Þengül, 2002) sayýlý Belediye Kanunu bu konuda bir adým daha ileri giderek hemþehrilik hukuku doðrultusunda katýlýma yönelik özel bir kurumsal mekanizma oluþturmuþtur: Kent konseyleri. 13 Türkiye de daha önce Yerel Gündem 21 Programý kapsamýnda veya belediyelerin kendi insiyatifiyle oluþturulan kent konseyleri ve benzer yapýlarýn böylelikle yurdun tamamýna yaygýnlaþtýrýlmasý mümkün olmuþtur. Kent konseyleri seçilmiþ ve atanmýþlarýn yaný sýra meslek kuruluþlarý, üniversiteler, sendikalar, noterler, baro, kooperatifler, birlikler ve konuyla ilgili dernek ve vakýflarýn temsilcileri katýlýmýyla oluþmaktadýr. Belediye Kanunu nun 76/3. maddesine göre Kent konseyinde oluþturulan görüþler belediye meclisinin ilk toplantýsýnda gündeme alýnarak deðerlendirilir. Dolayýsýyla konseyler aracýlýðýyla saðlanan katýlým ulusal ölçekli mevzuatýn ötesine geçerek Aarhus Sözleþmesi nin karar aþamasýnda katýlýmýn dikkate alýndýðýnýn temin edilmesi koþulunu karþýlamaktadýr. Kent konseylerinin gerek sosyo-kültürel baðlam gerekse de seçilmiþ ve atanmýþlarýn katýlýmý sonucunda oluþacak baskýlar nedeniyle uygulamada yeteri kadar iþlevsel olamayacabileceði gözardý edilmemelidir (Þen, 2007). Belediyelerin kent konseyleriyle yetinmeyerek katýlýma yönelik farklý mekanizmalardan (Kaya ve ark., 2007: 302-7) faydalanmasý yerinde olacaktýr. Eþdeðer bir kurumsal mekanizmaya sahip olmayan il özel idarelerinin bu hususta daha hassas olmasý gerekmektedir. Merkezi otoritenin Ýl Özel Ýdaresi Kanunu nu deðiþtirerek il konseyleri oluþturmasý ve Kent Konseyleri Yönetmeliði ni gözden geçirmesi kuþkusuz ki yararlý olacaktýr. V. Sonuç Yetki ikamesi ilkesinin fiili bir sonucu olarak yerel yönetimlerin çevre politikasý alanýnda hayati bir konumu bulunmaktadýr. Dolayýsýyla yerel ölçekte çevre hakkýnýn hayata geçirilmesi yerel yönetimlere özgül düzenleme ve önlemlere baðlýdýr. Üçüncü kuþak insan haklarýndan olan çevre hakký 1992 tarihli Rio Bildirgesi a- racýlýðýyla bilgi edinme, Yetki ikamesi ilkesinin fiili bir sonucu olarak yerel yönetimlerin çevre politikasý alanýnda hayati bir konumu bulunmaktadýr. Dolayýsýyla yerel ölçekte çevre hakkýnýn hayata geçirilmesi yerel yönetimlere özgül düzenleme ve önlemlere baðlýdýr. katýlým ve baþvuru olmak üzere üç usuli hakka baðlanmýþtýr. Türkiye nin taraf olmadýðý 1998 tarihli Aarhus Sözleþmesi bu konuda uluslararasý düzlemde varýlmýþ en ileri noktayý oluþturmakta- 13 Ýl Özel Ýdareleri Kanunu nun 65. ve Belediye Kanunu nun 77. maddelerinde yer verilen hüzmetlere gönüllü katýlým olanaðý Aarhus Sözleþmesi altýnda çevre hakký kapsamýnda deðerlendirilmediðinden burada ele alýnmamaktadýr. 61

8 Çevre dýr. Aarhus Sözleþmesi ile Türk hukukunda yer a- lan hükümler kýyaslandýðýnda Türkiye de çevre hakkýnýn Sözleþme ye yakýn bir konumda olduðu ortaya çýkmaktadýr. Yerel yönetimlerin ise bilgi edinme hakkýnýn etkin yönü ve katýlým konularýnda ilgili mevzuatta yer alan kendilerine özgü iþlev ve olanaklarý bulunmaktadýr. Yerel ölçekte Aarhus Sözleþmesi ne denk bir çevre hakký saðlanmasý için bu o- lanaklarýn etkin þekilde deðerlendirilmesi ve görüþ alma gibi bazý hususlarda mevzuatýn ötesine geçilmesi gerekmektedir. Yerel düzeyde saðlanacak etkin bilgi edinme ve katýlým, yerel yönetimlerin sahip olduðu köprü iþlevi ile birleþtiðinde çevre hakkýnýn ulusal düzeyde geliþmesine de yardýmcý olacaktýr. Kuþkusuz ki çevre hakkýna yönelik yerel mekanizmalarýn etkinliði nihai kertede il sakinleri ve hemþehrilerin göstereceði duyarlýlýk ve sergileyeceði çabaya baðlýdýr. Dolayýsýyla yerel yönetimlerin çevre hakký ve bu vasýtayla çevre için yapabileceði en önemli hizmet aslýnda yerel bilinç ve kimliðin geliþtirilmesine yönelik faaliyetlerdir. Kaynaklar Ebbesson, J Background Paper No. 5: Information, Participation and Access to Justice: the Model of the Aarhus Convention. Joint UNEP-OHCHR Expert Seminar on Human Rights and the Environment. Cenevre. < (Eriþim: ). Günay, Ö. F Çevre Yönetimi ve Ýl Çevre Vakýflarý. Türk Ýdare Dergisi 430: Ýnsan Haklarý Koordinatör Üst Kurulu Bir Ýnsan Hakký Olarak Çevre Hakký ve Uygulamasý. Ankara. < (Eriþim: ). Kaboðlu, Ý Çevre Hakký. Ankara: Ýmge Kitabevi Kaya, E., H. Þentürk, O. Danýþ ve S. Þimþek Modern Kent Yönetimi I. Ýstanbul: Okutan Yayýncýlýk. Kiss, A An Introductory Note on a Human Right in Environment. Weiss, E. B. (ed.). Environmental Change and International Law: New Challenges and Dimensions. Tokyo: United Nations University Press. Marshall, G. R Nesting, subsidiarity, and community-based environmental governance beyond the local level. International Journal of the Commons 2 (1): McCormick, J Reclaiming Paradise: The Global Environmental Movement, 2nd edition. New York: John Wiley & Sons. Mitchell, R. B International Environmental Agreements: A Survey of Their Features, Formation, and Effects. Annual Review of Environment and Resources 28: Önder, M. F Kentli Haklarý ve Yerel Siyaset. Yerel Siyaset. Ýstanbul: Okutan Yayýncýlýk: Ökmen, M Bir Ýnsan Hakký Olarak Yerel Haklar ve Avrupa Kentsel Þartý. Yerel Siyaset 29: Özay, Ý Kamu Kurumu Niteliðindeki Meslek Kuruluþlarý ve Özellikle Barolarýn Ýdari Yargýda Davacý Olma Yeteneði. Ýzmir Barosu Dergisi 66 (3). < (Eriþim: ). Shelton, D Environmental Rights. Philip, A. (ed). People s Rights. Oxford: Oxford University Press: Shelton, D Background Paper No. 1: Human Rights and Environment Issues in Multilateral Treaties Adopted between 1991 and Joint UNEP- OHCHR Expert Seminar on Human Rights and the Environment. Cenevre. < (Eriþim: ). Þen, M Var Olmak ve Ýþlevsellik Arasýnda Kent Konseyleri. Yerel Siyaset 21: 39. Þengül, M Çevre Yönetimine Halk Katýlýmý Yolu Olarak Belediye Yönetimine Halk Katýlýmý. Çaðdaþ Yerel Yönetimler Dergisi 11 (2): Toprak, Z Çevre Hakký ve Yerel Yönetimler. Ýnsan Haklarý Yýllýðý 10-11: Ulusoy, A. D Çevre Kirlenmesinin Oluþmasýndan Sonraki Aþamada Medeni Hukuk, Ceza Hukuku ve Ýdare Hukuku Çözümlerine Genel Bir Bakýþ. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 43 (1-4): Ürkmez, T Çevre Hakký Kavramýnýn Tarihsel Geliþimi. Uluslararasý Çevre Sempozyumu. Ýstanbul. (Eriþim: ). Vasak, K A Thirty-Year Struggle: The Sustained Efforts to Give Force of Law to the Universal Declaration of Human Rights. UNESCO Courier 30 (11): Wates, J The Aarhus Convention: A Driving Force for Environmental Democracy. Journal for European Environmental & Planning Law 1/2005: Yeter, E Ýl Özel Ýdarelerinin Çevre Yönetimindeki Yeri: Kastamonu Valiliði Örneði. Çaðdaþ Yerel Yönetimler Dergisi 15 (3): Arkadaşlık kuvvetli bir bağdır. Paraya ihtiyaç olunca başvurulmazsa, ömür boyu sürer. Mark Twain 62