MATRA PROJESİ KAPSAMINDA HOLLANDA'YA YAPILAN ÇALIŞMA ZİYARETİ RAPORU

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "MATRA PROJESİ KAPSAMINDA HOLLANDA'YA YAPILAN ÇALIŞMA ZİYARETİ RAPORU"

Transkript

1 MATRA PROJESİ KAPSAMINDA HOLLANDA'YA YAPILAN ÇALIŞMA ZİYARETİ RAPORU Konusu: MATRA Projesi-Kadınların Şiddetten Korunması Amacı: Kadınların şiddetten korunmasıyla ilgili yurt dışında yapılan uygulamaların öğrenilmesi. Tarihi ve Süresi: Mart 2013 Çalışma Ziyaretinin Yapıldığı Ülke-Şehir: Hollanda-Lahey Düzenleyen Kurum/Kuruluş: Adalet Bakanlığı Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü Raporu Düzenleyen: Filiz Güler- Ankara 4. Aile Mahkemesi Psikologu PROGRAMIN 1. GÜNÜ: 7 MART 2013 I. SUNUM Sabah 09.30'da Güvenlik ve Adalet Bakanlığı'na düzenlenen ziyarette Aile İçi Şiddet Konusunda Ulusal Proje Lideri İngrid HORST tarafından Hollanda'da aile içi şiddetin boyutları, aile içi şiddet konusunda yapılan ulusal ve yerel çalışmalar ve bu konudaki yaklaşımlar hakkında bilgi veren bir sunum gerçekleştirilmiştir. Ingrid HORST yaptığı sunumda aşağıdaki bilgilere yer vermiştir: Holanda'da aile içi şiddetle ilgili olarak dört bakanlık arasında işbirliği bulunmaktadır. Bu bakanlıklar: Güvenlik ve Adalet Bakanlığı, Eğitim Bakanlığı, Sosyal İşler Bakanlığı, Sağlık, Refah ve Spor Bakanlığı. İstatistiklere bakıldığında, aile içi şiddet Hollanda'daki en yaygın şiddet türüdür ve sıralamada trafik kazalarının ardından en çok ölüme neden olan ikinci doğal olmayan ölüm nedeni 1

2 olarak yer almaktadır. Yapılan vaka ihbarları bazı yıllarda 64000'i bulmakta ve utanma, suçluluk gibi duygular nedeniyle şiddet vakalarının tamamı polise yansımamaktadır. Çocuklar da maruz kalma ya da ebeveynler arası şiddete tanık olma yoluyla aile içi şiddetin mağduru olmaktadır. Aile içi şiddetin türlerine bakıldığında ise; Tehdit %15 8 Takipçi tacizcilik (stalking) %4,3 Fiziksel şiddet %45,3 Psikolojik şiddet %31,3 Cinsel şiddet %3,3 oranında görülmektedir. Yine istatistiklere bakıldığında aile içi şiddet vaka sayılarının 2004 yılından 2008 yılına kadar büyük bir artış gösterdiği görülmüştür. Ancak bu sayılardaki artışın, şiddettin artması şeklinde değil; eskiden gerçekte varolan şiddetin sadece daha küçük bir oranına ulaşılabilirken, şu anda gerçekte olan şiddetin daha büyük bir oranına ulaşılabilmesi olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Daha önce de değinildiği gibi; utanma, suçluluk gibi duygular nedeniyle gizlenen ve ulaşılamayan önemli sayıda vaka bulunmaktadır. Diğer yandan elde edilen istatistikler göz önünde bulundurulduğunda, aile içi şiddet vaka sayıları ülkedeki nüfusa göre oldukça yüksektir. Aile içi şiddetle mücadele ile ilgili olarak ulusal ve yerel çalışmalardan söz edilmiştir. Bu doğrultuda, ulusal düzeyde aile içi şiddetle mücadelede amaçlanan 3 temel öğe bulunmaktadır: Şiddet mağdurlarına yardım etme, Şiddeti uygulayan bireyle ilgili uygun müdahaleleri gerçekleştirebilme, Gelecek nesillere aktarılması için önleyici tedbirler alma. Aile içi şiddetle mücadelede izlenen ulusal yaklaşım ise; Bağlılık ilişkisi içinde olanlar arasında gerçekleşen şiddetin tüm formlarını, Belediyeleri, Önleyici tedbirleri, erken sinyalleri, izlemeyi, yardım ve barınmayı, cezalandırmayı, Sadece mağdur ya da şiddet uygulayanı değil, bu durumla ilgili herkese yardım etmeyi içermektedir. Yasal düzenlemeler de aile içi şiddetle mücadelede önemli bir yere sahiptir. Toplumsal 2

3 destek, geçici eve girme yasağı ve zorunlu bildirme ile ilgili yasal düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Hollanda'da aile içi şiddetle mücadalede belediyelerin oldukça önemli işlevleri bulunmaktadır. 35 belediye sorumlu belediyeler olarak belirlenmişlerse de, diğer tüm belediyeler de aile içi şiddetle mücadelede rol almaktadır. Aile içi şiddetle mücadele için harcanan bütçe 90 milyon Euro'nun üzerindedir. Sorumlu olarak belirlenen bu 35 belediye kendi içlerinde aile ile ilgili destek bölümleri kurmuşlardır ve bunun için bütçe desteği almaktadırlar. Şiddet mağduru aile üyeleri ilk olarak buralardaki bürolara başvurmaktadır yılında belediyelere ve polise başvuru olmuştur. Aynı şekilde, bu 35 belediyenin çalışmaları sonucunda 2011'de kadın ve çocuk sığınma evine yerleştirilmiş; bu bireylere eğitim, mesleki eğitim, barınma gibi konularda yardım ve destek de sağlanmıştır. Sığınma evlerinin adresleri Türkiye'de olduğu gibi gizli tutuluyor. Ancak bir sığınma evi bununla ilgili bir kampanya düzenleyip, sığınma evinin adresinin o mahallede yaşayanlarca bilinmesini sağlamış. Sığınma evinin adresinin ortaya çıkmasının ardından, sığınma evinin olduğu mahalledeki insanların mahalleye yabancı bir kişinin gelmesi durumunda önlemler almasını, bunu bildirmesini ve sığınma evine sahip çıkmasını sağlamış. Bu örnekten sonra sığınma evlerinin adreslerinin gizlenip gizlenmemesi ile ilgili farklı bakışaçıları ortaya çıkmıştır. Sorumlu olarak belirlenen 35 belediyenin sığınma evi bulunmaktadır. Sığınma evleri toplamda yaklaşık kişilik kapasiteye sahiptir. Sığınma evinde yer bulma sıkıntısı bulunmamakta ve sığınma evine yerleşip yerleşmeme kararı kadının kendisine bırakılmaktadır. Bir kadın sığınma evinde 6 aya yakın kalabilmektedir. Sığınma evlerinde mağdur kadınların yanı sıra evden kaçan her kadın kalabilmektedir. Yapılan araştırmalar, başvuran kadınların, başvuru öncesinde ortalama 35 kez daha şiddete maruz kaldıklarını göstermektedir. Güvenlik evleri adı verilen birimler de aile içi şiddetle ilgili tüm bölümleri içermekte ve burada hukukçular ile sosyal çalışma görevlileri bir arada çalışmaktadır. Güvenlik evlerinde, toplantılar gerçekleştirilmekte ve bu toplantılarda ele alınan vakalarda hangi yolların izleneceği ile ilgili kararlar alınmaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi aile içi şiddetle ilgili yasal düzenlemeler de bulunmaktadır. Tüm eğitim, sağlık, sosyal çalışma gibi alanlarda çalışan profesyonelleri kapsayan zorunlu bildirme yasasına göre; aile içi şiddetin ya da çocuk istismarının olduğunun öğrenilmesi durumunda, bunun 3

4 ilgili yerlere bildirilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Sadece profesyonelleri kapsayan bu yasayla ilgili olarak meslek sırrı kavramı halen tartışılmaktadır. Profesyonellerin kendilerine bir vaka geldiğinde aşağıdaki beş adımı izlemeleri gerekmektedir: 1. Eğer bir sağlık çalışanı ise profesyonel, öncelikle aile içi şiddete ilişkin bir belirtinin olup olmadığını araştırmalıdır. 2. Bir meslektaşıyla ya da ilgili olduğu bölümle iletişime geçip onlarla birlikte durumla ilgili kararlar almalıdır. 3. Mağdurla görüşmelidir. 4. Elindeki tüm verileri değerlendirmelidir. 5. Nasıl bir yönlendirme yapacağını ve nereye yönelendireceğini belirlemelidir. Bir diğer yasal düzenleme, Hollanda'da 2009'da hayata geçirilen geçici eve giriş yasağıdır. Belediye tarafından acil ve güçlü şüphe durumunda verilen bu kararın süresi 10 gündür. 10 günlük süre içinde tüm aile üyeleriyle görüşülerek ve gerekli incelemeler yapılarak aile için bir plan oluşturulmaktadır. Gerekli görülmesi durumunda 10 günlük yasaklama kararı, 28 güne çıkarılabilmektedir. 2012'de 3500'ün üzerinde yasaklama kararı verilmiştir. Aile içi şiddet söz konusu olduğunda neler yapılması gerektiği ile ilgili 2 yönetmelik de bulunmaktadır. Gerekli çalışmalar yapılırken çocuklar için özel bir dikkat söz konusudur. Şiddeti uygulayan kişiyle ilgili sadece cezalandırma yetersiz bir tedbirdir, bu yüzden şiddeti uygulayan bireyin tedavi edilmesi önemlidir. Çalışmalarda aile merkezli bir yaklaşımın izlenmesi ve kurumlar arasında (özellikle hukuki ve sosyal kurumlar arasında) işbirliğinin olması gerekmektedir. Hollanda Güvenlik ve Adalet Bakanlığı'nda personel olarak psikolog ve sosyal çalışma görevlisi yer almamaktadır. Psikolog ve sosyal çalışma görevlileri belediyelere bağlı olarak çalışmakta ve belediyelerde aile içi şiddet ile ilgili gerekli araştırma ve incelemeler esas olarak psikolog ve sosyal çalışma görevliler tarafından yürütülmektedir. Güvenlik ve Adalet Bakanlığı kapsamında ise, belediye ve kişi arasında bir anlaşmazlık söz konusu olduğunda belediye, bünyesinde çalışan sosyal hizmet uzmanı ya da psikologun dinlenmesini sağlayabilmektedir. Bir aile içi şiddet vakası söz konusu olduğunda, polisin geldiği andan itibaren tedbirler uygulanabilir. Polisin belediyeden aldığı yetki doğrultusunda, o anda tedbirleri kullanma yetkisi bulunmaktadır. Geçici eve girme yasağının ihlali olması durumunda ise ceza hukuku devreye girmekte ve ihlal eden birey tutuklanıp cezaevine girmektedir. 4

5 II. SUNUM Programın ilk günü öğleden sonra 14.30'da Güvenlik ve Adalet Bakanlığı'na düzenlenen ikinci ziyarette Polis Departmanında Aile İçi Şiddet İçin Politika Geliştirme Programı lideri olan Mariette Christophe ve Gerlant Kooistra tarafından Hollanda'da aile içi şiddet, polisin aile içi şiddetle mücadeledeki işlevi, uygulanan tedbirler ve izlenen yöntemler hakkında bilgi veren bir sunum gerçekleştirmişlerdir. Yapılan sunumda aşağıdaki bilgilere yer verilmiştir: Hollanda'da Polis Teşkilatı'nda devam eden yeniden bir yapılanma süreci bulunmaktadır. Eski yapılanmada 25 bölgeye ayrılma söz konusuyken, yeni yapılanmada 10 bölgeye ayrılma söz konusu olacaktır. Varolan 25 bölgeye ayrılma sisteminde bu bölgelerden birinin başında yer alan Polis Komiserine aile içi şiddetle ilgili görev verilmiştir. Polis Teşkilatında toplamda polis görev almaktadır. Polis Teşkilatında aile içi şiddetle mücadelede üç yaklaşım izlenmektedir: 1.Stratejik alan, 2.Taktiksel alan ve 3.Uygulamaya yönelik alan. Aile içi şiddetle mücadelede yer alan polislerle ilgili olarak dikey değil, yatay bir yapılanma söz konusudur; hiyerarşik bir yapı bulunmamaktadır. İlk sunumda olduğu gibi, bu sunumda da Hollanda'daki aile içi şiddetle ilgili istatistiklerden söz edilmiştir. İlk sunumdaki bilgilere ek olarak, Hollanda'da her 3 günde bir kişinin aile içi şiddet nedeniyle hayatını kaybettiği, vatandaşın bilgilendirilmesiyle doğru orantılı olarak başvuru sayısının yükseldiği ve 2001 yılından bu yana 40000'den fazla kadın ve çocuğun sığınma evine yerleştirildiği bilgileri verilmiştir. Henüz onaylanan ve yakın zamanda yürürlüğe girecek olan Profesyoneller İçin Bildirim Zorunluluğu Yasası ile birlikte polisin görev sayısının artması beklenmektedir. Geçmiş yıllara ait istatistiklere bakıldığında, polise ulaşan aile içi şiddetle ilgili vaka sayısı yıllık civarındadır. Gerçekte aile içi şiddet vakalarının çok daha fazla sayıda olduğunun tahmin edildiği, büyük karanlığın sadece %20'sinin polise yansıdığının belirlendiği ifade edilmiştir. Doktor odasında bekleyen hastaların %35-40'ı ve fizik tedavi gören hastaların %49'u aile içi şiddet mağdurlarından oluşmaktadır. Aile içi şiddet yaygın ve çocuklar da bu durumdan oldukça olumsuz etkilenmektedir. Aile içi şiddetle ilgili vakalarda gözaltı mutlaka yapılmaktadır şüpheli vakada yaklaşık tgözaltı ve 6000 serbest kalma söz konusu olmaktadır. Şiddet mağduru kadın ve 5

6 çocukların sığınma evine yerleştirilmiştir; ancak son yıllarda Şiddete uğrayan kadın ve çocuğu neden evden uzaklaştırıyoruz (mağduru cezalandırıyoruz); bunun yerine şiddet uygulayan bireyi uzaklaştırmalıyız yaklaşımı gelişmeye başlamıştır. Kenevir içilen bir ortamda çocuğun olması ya da aile içi şiddet olan bir yerde çocuğun olması durumunda, bildirilen ortama gidildiğinde sosyal servisle bağlantıya geçilerek diğer tedbirler de uygulanmaktadır. Polisin sosyal çalışma görevlileri ve psikologların olduğu servislerle işbirliği içinde olması aile içi şiddetle mücadele açısından oldukça önemlidir. Bildirilen vakalar polis tarafından belediyelere bağlı aile içi şiddet bürolarına bildirilmekte ve bu bürolarda meslek elemanları bir araya gelip durumu değerlendirmektedir. Şiddet uygulayan kişiye gözaltına alınmakta ya da tutuklanmakta, ciddi şiddet belirtileri olduğunda yargılama başlamadan önce sorgu hakimi tarafınfan tutuklama 30 güne kadar çıkarılabilmektedir. Ayrıca belirli bölgelere girmey yasağı 2 yıla kadar uzatılabilmektedir. Şiddet uygulayan kişi öfke kontrolü gibi bir tedaviye gönderiliyorsa, bu süreç sosyal servis tarafından takip edilmektedir. Tutuklama sonrası tedbirler dört başlık altında toplanmaktadır: 1. Kamu yararına çalışma, 2. Para cezası (Sunumu gerçekleştiren Christophe, kendilerinin bu tedbirin etkili bir yöntem olmadığını düşündüklerini belirtmiştir), 3. Bölge yasağı, 4. Zorunlu tedavi. Aile içi şiddet olduğunda, yetkinin belediye başkanına verilmesi Hollanda'da yeni bir durumdur. 440 tane belediye başkanı bulunmaktadır ve belediye başkanı günün herhangi bir saatinde aranmakta ve belediye başkanından duruma müdahale etmesi istenmektedir. 10 günlük süre içinde de ailenin tüm üyeleriyle ilgili incelemeler yapılarak ailenin her üyesi ile ilgili alınacak tedbirler için çalışmalar yapılmaktadır. İstatistiklere göre eve gitme yasağı %90 oranında erkeklere ve %10 oranında kadınlara verilmektedir. Aile içi şiddetle mücadelede eylem planı; 1. Mağduru güçlendirmeyi, 2. Mağduru bilgilendirme ve destek çalışmalarının verilmesini, 6

7 3. Aile içi şiddetin tekrarının önlemeye yönelik çalışmaları, 4. Farkındalık yaratmak için çeşitli etkinliklerin düzenlenmesini, 5. Konuyla ilgili polisin bilgilerinin güçlendirilmesini, 6. Uluslararası alanda bilgi paylaşımını, 7. Sürekli güncelleyerek konuyu gündemde tutmayı, 8. Aile içi şiddetle ilgili istatistik bilgilerin tutulmasını, 9. Rapor etmeyi, 10. Raporların yayınlanmasını, bölgenin denetimlerinin yapılmasını, 12. Yıllık kongrelerin düzenlenmesini, 13. Paneller ve düşünce alışverişlerini kapsamaktadır. Şiddetin düzeyi için belirli renk kodları belirlenmiştir. Buna göre; Kırmızı kod--> En ağır şiddeti, Turuncu kod--> Sürekli şiddeti, Sarı ve Yeşil kodlar--> Bir kere gerçekleşmiş olan şiddeti belirtmektedir. PROGRAMIN 2. GÜNÜ: 8 MART 2013 III. SUNUM Programın ikinci günü sabah 09.30'da Hakim Eelco Havik tarafından yapılan sunumda aile içi şiddetle ilgili olarak Hollanda'da sorgu hakiminin görevleri ve adli süreç hakkında bilgiler verilmiştir. Yapılan sunumda aşağıdaki bilgilere yer verilmiştir: Gözaltına alınan kişinin tutuklanıp tutuklanmayacağına karar verme sorgu hakiminin görevleri arasında yer almaktadır. Polisin gözaltında tutma süresi en fazla 6 gündür. Sonrasında tutukluluğun devam edip etmeyeceğine sorgu hakimi karar vermektedir. Aynı zamanda savcı tarafından verilen 2 haftalık gözaltının devam edip etmeyeceğine de yine sorgu hakimi karar vermektedir. Suçun niteliği ve sanığın bu suçu tekrarlama olasılığı kararı etkileyen faktörlerdendir. 7

8 Bireyin önceden suç işleyip işlemediği, psikolojik bir rahatsızlığının olması, bağımlılık, aile içindeki sorunlar ve kişilik özellikleri karar verilirken göz önünde bulundurulmaktadır. Tutuksuz yargılama bazı şartlar altında gerçekleştirilebilmekte ve bu şartlar sanığın davranışına bağlı olmaktadır. arasındadır. Ön araştırma sürecinde tanıkların ve mağdurların dinlenmesi de sorgu hakimlerinin görevleri Son yıllarda aile içi şiddet ile ilgili yaklaşımda farklılıklar gözlenmiştir. Eskiden aile içi şiddet bir ilişki sorunlu olarak görülüp, polis de arabulucu görevi üstlenmekteymiş. Ayrıca kadınların Bedenime Dokunma Evi adı verilen sığınma evlerine yerleştirilmesi daha yaygınmış. Şu anda ise bir ilişki sorunu olarak değil, şiddet olarak kabul edilmekte ve ceza hukuğu kapsamında değerlendirilmektedir. Bir çok vakada şiddet sonrası aile bir arada yaşamaya devam etmektedir. Yaptırımlar ve yardımlar bu yaklaşımlar göz önünde bulundurularak verilmektedir. Şiddete uğrayan bireyin ve çocuğun evden uzaklaştırılması da haksızlık olarak görülmeye başlanmış ve suçu işleyen kişi evden uzaklaştırılmaya başlanmıştır. Son yıllardaki yeni yasal düzenlemelerden de yine söz edilmiştir. Belediye Başkanının verdiği 10 günlük uzaklaştırma süresi içinde evden uzaklaştırılan bireyin mağdura diğer iletişim kanallarıyla ulaşması da yasaklanmaktadır. Bu süre 18 güne kadar uzatılabilmektedir. Bu süreç soğuma süresi olarak değerlendirilmektedir. Mağdura ve suç işleyene ne tür yardımlar ya da yaptırımlar uygulanabileceği (öfke kontorlü tedavisi gibi), bu süre içinde değerlendirilmektedir. Aile içi şiddetle ilgili olarak iki alan bulunmaktadır: 1. Alan: İdari alan (Belediye Başkanı) 2. Alan: Ceza Hukuku Ceza hukuku alanına göz atıldığında; dava polisin bildirimiyle başlamaktadır. Her başvuru mutlaka değerlendirilmekte ve yeterli gerekçe varsa kovuşturmaya karar verilmektedir. Genellikle ilk adım, sanığın polis tarafından gözaltına alınmasıdır. Mağdurun gözle görülür bir yarası ya da şiddete uğradığına dair belirti varsa, bu durum polis tarafından fotoğraf çekilmesi yoluyla belgelendirilmektedir. Yeterince gerekçe varsa, sanığın polis bürosunda daha fazla kalmasına karar verilmekte ve bu karar için sorgu hakimi devreye girmektedir. Yine bu süreçte Türkiye'de Denetimli Serbestlik Bürosu'na benzer olan ve İngilizce Probation Centre adı verilen kurum sürece dahil 8

9 olmaktadır. Denetimli Serbestlik Kurumu tarafından sanığın psikososyal durumunun ayrıntılı bir şekilde değerlendirildiği bir rapor hazırlanmaktadır. Sorgu hakimi sanık hakkında karar verirken bu psikososyal değerlendirmeyi de göz önünde bulundurmaktadır. Ayrıca karar doğrultusunda uygulanması geren tedavi olma, eğitim programına katılma gibi yaptırımların takibi de bu kurum tarafından yapılmaktadır. Sanığın devam etmesi gereken kurslar, tedaviler yarı özel kuruluşlar tarafından yürütülmektedir. Örneğin bu bir vakıf da olabilmektedir. Bu kuruluşların finansmanı ise devlet tarafından karşılanmaktadır. Tedavi olarak; alkol bağımlılığı tedavisi, öfke kontrolü tedavisi gibi tedaviler sunulamaktadır. Daha önce de belirtildiği gibi, göz altının uzamasına ve tutuklu olarak yargılanıp yargılanılmayacağına sorgu hakimi karar vermektedir. Birey daha önce suç işlememişse ve çalışma hayatı sözkonusu ise tutuksuz yargılamaya karar verilebilmektedir. Sanığa davranışını düzeltmesi ile ilgili olarak bir takım şartlar öne sürülmektedir. Varsayalım ki; şartlı salıverilen sanığın bir kursa vb katılması şartı verildi. Bu kursa devam edip etmediği Denetimli Serbestlik Bürosu tarafından takip edilmekte ve katılmaması durumunda sanığın tutuklanmasına karar verilebilmektedir. Bu süreçte sorgu hakimi tarafından verilen azami ceza süresi 28 gündür. Ceza mahkemesi sürecine kadar bu süre uzatılabilmekte, ceza davası süreci ise bir yıl kadar sürebilmektedir. Bu bir yıllık süre içinde, bu yaptırım ve tedaviler de devam edebilmektedir. Ayağa elektronik bileklik takılması, elektronik kelepçe gibi yaptırımlar ise suç tekrarı varsa ya da tutuklama sanık için ağır bir ceza olarak değerlendirilirse başvurulan yöntemlerdendir. Tüm bu şartlara uyulmaması durumunda sanık tekrar tutuklanmaktadır. Reşit olmayan çocuklar da mağdur ya da şahit olabilmektedirler. Çocukların dinlenmesi özel bir odada yapılmakta ve çocuk psikoloji ve pedagoji eğitimi almış polisler tarafından dinlenmektedir. Çocuk dinlemesine katılan polislerin, normal polislere göre oldukça eğitimli polisler oldukları belirtilmiştir. Ayrıca çocuğun cinsel istismarı gibi durumlarda çocukla özel bir odada ve kayıt altına alınarak görüşme yapılmaktadır. Ancak tüm çocuklar için değil de, sadece cinsel istismara uğrayan çocuklar gibi çocuklarda bu sistemin kullanılmasının temel nedenlerinden biri bu sistemin pahalı olmasıdır. Aile içi şiddet ile ilgili başvuıran bir mağdurun başvurusunu geri çekmesi sözkonusu değildir. Ayrıca sahta başvuru da suç kapsamında yer almaktadır. Bazen intikam, maddi kaygılar 9

10 gibi nedenlerle böyle bir başvuru yapılabilmektedir. İfade değişikliklerinin nedeninin iyi araştırılması gerekmektedir. Bireyin şiddete uğradığına dair ciddi deliller varsa, mağdurun sonradan Bir şey olmadı şeklindeki ifadesi inandırıcı bulunmamaktadır. Soru-cevaplar kısmında edinilen bilgilerse; polis 6 saat gözaltına alabilmekte, savcı yardımcısının +3 gün ve sonrasında savcının yine +3 gün gözaltı süresi verebilmesiyle bu süre 6 günü bulabilmektedir. Ancak eğer +3 gün gözaltı süresi verilmişse, gözaltının uygun olup oolmadığının belirlenmesi açısından bireyin 16 saat içinde mutlaka sorgu hakiminin karşısına çıkarılması gerekmektedir. Hukuki yardım ya da tedavi olma gibi yardımların devlet tarafından karşılanması mağdur için de sözkonusudur. İdari hukukta itiraz karar veren yere yapılmaktadır. Ardından mahkemeye de itiraz edilebilmektedir. Sorgu hakiminin verdiği karar itiraz edilememektedir. Ancak şartların değişmesi durumunda, avukatın kararın tekrar gözden geçirilmesini isteme hakkı bulunmaktadır. Dava her zaman polis aracılığıyla hukuka intikal etmekte, vatandaş doğrudan mahkemeye başvuramamaktadır. Savcı yardımcısı polis memurudur; ancak savcı tarafından ceza muhakemeleri konusunda ciddi eğitimler almış polisler arasından seçilip atanmaktadır. Bazen başvuran kişinin durumu olduğundan daha abartılı yansıtması sözkonusudur. Ancak sahte başvuru çok nadir görülmektedir. Çocuk istismarı vakası gözlendiğinde, kişiler anonim olarak, yani kimlik bilgilerini açıklamadan bildirimde bulunabilmektedir. DEĞERLENDİRME VE ÖNERİLER: Ülkemizde ve pek çok ülkede olduğu gibi, Hollanda'da da aile içi şiddet önemli bir sosyal sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilindiği gibi, aile içi şiddet olayları çoğu zaman çeşitli nedenlerle mağdurlar tarafından adli kurumlara bildirilmemektedir. Son yıllarda Hollanda'da daha gerçeğe yakın sayılara ulaşabilmek amacıyla istatistiksel araştırmalara daha fazla önem verildiği görülmüştür. Bu araştırmalar sonucunda mağdurun adli kurumlara ilk başvurusundan önce ortalama 10

11 kaç kez şiddete maruz kaldığı gibi pekçok farklı bilgiye ulaşıldığı gözlenmiştir. Ülkemizde ise; risk faktörlerinin belirlenebilmesi, önleyici tedbirlerin alınabilmesi ve uygun politikaların geliştirilebilmesi açısından şiddetin çeşitli boyutlarıyla ilgili (en çok nerelerde görüldüğü, hangi sosyoekonomik düzeyde daha sık rastlandığı, hangi şiddet türünün ne sıklıkla görüldüğü, resmi kurumlara ilk başvurudan önce ortalama kaç kez şiddete maruz kalındığı, şiddet uyguladığı iddia edilen ya da belirlenen kişinin daha önceki benzer tutumları gibi) daha fazla sayıda araştırmaya ve istatistiksel bilgilere ihtiyaç olduğu izlenimi edinilmiştir. Bu konuyla ilgili istatistiksel bilgilerin daha düzenli elde edilebilmesi için aile içi şiddetle ilgili farklı kurumlarda çalışan tüm meslek elemanlarının (hakim, savcı, polis, sosyal hizmet uzmanı, psikolog, tıp doktoru gibi) karşılaştıkları şiddet vakalarının çeşitli boyutları ile ilgili istatistiksel verileri kayıt altına almalarının ve yıllık olarak tüm bu verilerin bir araya getirilerek bütünleştirilmesinin önemli olduğu düşünülmektedir. Lisans eğitimleri süresince araştırma teknikleri konusunda eğitim alan psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarının istatiksel bilgilerin daha sağlıklı elde edilebilmesi için bu konuda daha etkin çalışmalarının; hatta psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarının mesleki sorumluluklarının arasında ilgili diğer kurumlardan ve meslek elemanlarından gelen istatistiksel verilerin bir araya getirilmesinin ve bütünleştirilmesinin de yer alması gerektiği düşünülmektedir. Ayrıca kurum içinden ya da dışından psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarının aile içi şiddetle ilgili olarak bu kurumlarda yapmak istedikleri araştırmalara izin verilmesi ve bu araştırmalardan elde edilen bulguların bakanlığa da iletilmesi önemlidir. Hollanda'da aile içi şiddetle mücadele kapsamında, bu konuyla ilgili çalışan tüm meslek elemanlarının aile içi şiddetle ilgili konularda özel eğitim aldıkları; şiddetin gelecek nesillere aktarımının azaltılabilmesi için Eğitim Bakanlığı'yla da işbirliği içinde olunduğu anlaşılmaktadır. Ancak ülkemizde ilgili kurumlarda çalışan çeşitli meslek elemanlarının (hakim, savcı, polis, sosyal hizmet uzmanı, psikolog, tıp doktoru gibi) aile içi şiddetle ilgili yeterince hizmet içi eğitim almadıkları izlenimi edinilmiştir. Bunun yanı sıra, ilgili kurumlarda çalışan çeşitli meslek elemanlarının (hakim, savcı, polis, sosyal hizmet uzmanı, psikolog, tıp doktoru gibi) kendi çalıştıkları kurumun dışındaki aile içi şiddetle ilgili hizmetlerin nasıl sürdürüldüğü ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmadıkları; farklı kurumlar arasında eşgüdümlü çalışmanın sağlanmasında zorluklar yaşandığı anlaşılmaktadır. Aile içi şiddetle ilgili olarak daha fazla sayıda ve ilgili kurumlarda çalışan tüm meslek elemanlarını kapsayan hizmet içi eğitimlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu hizmet içi eğitimlere farklı kurumlardan ve farklı mesleklerden gelen çalışanların aynı anda katılmasının hem çalışanın diğer kurumlardaki çalışmaları daha ayrıntılı öğrenebilmesini, hem de farklı meslek elemanlarının birbirlerinin görev ve sorumlulukları hakkında daha fazla bilgi almasını sağlayacağı 11

12 düşünülmektedir. Bu eğitimler aracılığıyla farklı kurumlardaki farklı meslek elemanlarının zaman zaman bir araya gelmesinin aradaki iletişimi ve işbirliğini de arttırabileceği düşünülmektedir. Hollanda'da aile içi şiddet durumu söz konusu olduğunda Belediye Başkanı tarafından verilen 10 günlük uzaklaştırma kararı süresi içinde, belediyeye bağlı olarak çalışan psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarının tüm aile üyeleriyle ilgili incelemeler ve görüşmeler yaparak ayrıntılı bir psikososyal değerlendirme raporu hazırladıkları; bu raporun daha sonra adli süreçte de tedbir ve yaptırımlar belirlenirken göz önünde bulundurulduğu görülmektedir. Ancak ülkemizde sığınma evine yerleştirilen kadınlarla ilgili Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na bağlı olarak çalışan sosyal hizmet uzmanlarının ve psikologların hazırladıkları psikososyal değerlendirme raporlarının dışında, polis aşamasında ya da savcılık ve mahkeme aşamasında psikologlardan ya da sosyal hizmet uzmanlarından bir psikososyal değerlendirme raporunun hazırlanmasının istenmesi yaygın bir uygulama değildir. Hollanda'da da olduğu gibi, bütün aile içi şiddet vakalarında sosyal hizmet uzmanı ve psikologlar tarafından tüm aile üyelerini kapsayan ayrıntılı bir psikososyal değerlendirme raporu hazırlanmasının şiddetin tekrarını önleme, şiddetin tüm aile üyeleri üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılabilmesi, şiddet uygulayan bireyin davranışını değiştirebilmesi için uygun tedbir ve yaptırımların belirlenebilmesi, maruz kalarak ya da tanık olarak şiddetten olumsuz etkilenen diğer aile üyeleriyle ilgili de çalışmaların yapılabilmesi, şiddetin ortaya çıkması olasılığını arttıran risk faktörlerinin tanınabilmesi ve toplumsal açıdan da büyük bir sorun olan aile içi şiddetle daha etkin bir biçimde mücadele edilebilmesi açısından yararlı olacağı düşünülmektedir. EKLER: 1. Domestic Violence in the Netherlands 2. Aile İçi Şiddet Risk Değerlendirme Cetveli 3. Eve Gitme Yasağına Çarptırılan Kişiler için Pratik Bilgiler 12