KUMARBAZDostoievski Kumarbaz Äeviren: Nesrin ALTINOVA 2. Basım BEYAZIT DEVLE T KÇTÇPHANESİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "KUMARBAZDostoievski Kumarbaz Äeviren: Nesrin ALTINOVA 2. Basım BEYAZIT DEVLE T KÇTÇPHANESİ 891.733 327855"

Transkript

1 Dostoievski Kumarbaz Äeviren: Nesrin ALTINOVA 2. Basım BEYAZIT DEVLE T KÇTÇPHANESİ Tasnif No. Demirbaş No Remzi Kitabevi Ankara Caddesi, 93 istanbulmichel BUTOR'UN ÜNSÜZÇ 2. Basım: Temmuz 1993 ISBN KTB Y Remzi Kitabevi A.Ş. Selvili Mescit S.3 Cağaloğlu-Istanbul, 1993 Tel Evrim Matbaacılık Ltd. Şti. Selvili Mescit S.3 Cağaloğlu-Istanbul, 1993 Dostoievski Batı'ya ilk kez 1862 yılının haziran başlarında gitti. Planladığı ilk uğrağı Paris'tir ama, o gânlerde Alman kaplıcalarından Baden-Baden, Hombourg ye Ems gibi, Avrupanın kumar başkentlerinden biri olan Wiesbadenden geäerken, trenden iner, Rus gazetelerinde okuduğu ve kahramanının daha sonra acı acı yakınacağı, betimlemelere aldanarak rulette şansını denemeye gider. ' Kahramanı şãyle der ya: åbâtân dânya gazetelerinin, ãzellikle de bizim Rus gazetelerinin, ve hemen hemen her yılın ilkbahar başlarında makale yazarlarımızın gânlâk yazılarında daima iki konuyu ele almalarındaki o kãle ruhluluğa dayanamıyorum: Ünce Rhin' in kaplıca kentlerindeki oyun salonlarının gãrkem ve lâksâ, ikinci olarak da, sãzâmona masaların âzerine yığılan altın kâmeleri. Oysa onlara bunun iäin para da ãdenmiyor: Onlar sadece äıkar gâtmeyen bir dostluk kanıtı veriyorlar. Bu berbat salonlar her târlâ ihtişamdan yoksundurlar ve altın oralarda masaların âzerine yığılmadığı gibi. ucundan kıyısından ya gãrânâr, ya gãrânmez.ç Bir sâre geäince, sara nãbetleri gitgide sıklaşan Dostoievski hekimin ãğâtleri âzerine yeniden Avrupa gezisine äıkmaya karar verir. Verem olan karısı ãlmek âzeredir, yazar da Paris' te dostu Pauline Souslova'nın yanına gitmek zorundadır. Yolculuk hep ertelendiğinden Pauline sabırsızlanır ve bir İspanyol ãğrenciye éşık olur. Fena halde ãfkelenen Dostoievski yola koyulur ama, VViesbaden'den geäerken, yeniden gidip rulette şansını denemekten kendini alamaz. Parise geldiğinde onu mutlu bir sârpriz bekler: İspanyol ãğrenci, Paulineden ayrılmıştır. Bãylece, kazanma başarısını gãsterdiği bâtân parayı äok doğaldır ki yitirdiği Wiesbaden ve Baden-Baden'den geäerek, birlikte İtalya'ya gidebileceklerdir. 6 " işte o zaman kumar konusunda bir roman yazmayı dâşânâr. 18 Eylâl 1863'de Roma'dan arkadaşı Strakhov'a şunları yazar: åşimdilik elimde hazır hiäbir şey yok ama, (bana gãre) oldukäa mutlu bir ãykâ planı tasarladım. Bâyâk bãlâmânâ kéğıt paräalarının âzerine not ettim. Hatta yazmaya bile başladım. Ama, ãnce burası äok sıcak: İkincisi de, Romada ancak sekiz gân kalabileceğim; insan Roma gibi bir kentte bir hafta geäirecekse, roman yazmayı dâşânebilir mi? Bâtân bu gidiş gelişler beni son derece yoruyor. Konu şu: Bir tip, gurbetteki Rus. Biliyorsunuz, geäen yaz, bizim gazetede yabancı âlkelerde yaşayan Ruslardan sık sık sãz edildi. Romana bâtân bunlar da alınacak. Yurt iäi yaşamımızın bugânkâ halinin olabildiğince oraya yansıdığını gãrmeleri gerek. Apaäık karakterli bir adamı äiziyorum, pek äok konuda yetenekli ama, her

2 şeyde yarım kalmış bir adam bu. BÇtÇn inancını yitirmiş, aynı zamanda da, imansız, inanésız olmaya cesaret edemiyor. Yetkiye karşı hem isyan ediyor, hem de onun karşısında korkuyor. Rusyada kendisi iéin yapacak hiébir şey bulunmadığını dçşçnerek avunuyor, bu yçzden de yabancı Çlkelerde yaşayan Rusları vatanlarına geri Éağırmak isteyen herkesi acımasızca mahköm ediyor. Ama, sana hepsini burada anlatamam. ÜAsıl kahraman Éok canlı, onu karşımda gárçr gibiyim. àykçm bittiği zaman okunmaya değecektir. Temel nokta şu ki, bçtçn yaşamsal ázsuyunu, taşkınlığını, bçtçn cçretini rulet soğurmuş. Bu bir kumarbaz ama, Pouchkine'in Cimri Şávalyesi alelade bir cimri olmadığı gibi, bu da sıradan bir kumarbaz değil. Kendimi Pouchkine'le karşılaştırmak istediğimi sanma sakın, bu karşılaştırmayı sadece olayı daha iyi aydınlatmak iéin yaptım. Kahraman kendine gáre bir ozan ama, bayalığını derinlemesine hissettiği bu şiirden utanıyor. Bununla birlikte, bir şeyleri tehlikeye atma gereksinimi onu kendi gázçnde yçkseltiyor. àykç sadece rulet oynadığı ÇÉ yılı işleyecek. ÜàlÇler Evi, daha ánce hié kimsenin gázçyle gárçp de anlatmadığı forsaların bir resmi gibi halkın dikkatini Éek-tiyse. bu áykç de hié kuşkusuz ruletin gázle gárçldçkten sonra, ayrıntılı anlatılması olarak dikkati Éekecektir. Bu tçr áykçlerin bizde her zaman iyi karşılandığını saymazsak, şu da MICHEL BUTOR'UN ànsàzä var ki, kumar sahneleri bir yabancı Çlkenin kaplıca kentinde geéiyor ve yabancı bir Çlkede yaşayan bir Rus sáz konusu ediliyor. Bu ayrıntının, evet doğrudur, ikinci derecede ama, geréek bir ánemi vardır. ÜKısacası, işte ilginé şeyler. Duygu ve akılla, fazla 'uzatmadan, bunları Éizmeyi başaracağımı umabilirim. ÜOla ki romanım Éok iyi olur. Benim álçler Evi geréekten ilginéti. ÜKÇrek mahkömluğu etçvç tçrçnden bir Éeşit cehennemin tarifi bu. BÇtÇn bunlara Éarpıcı bir biéim vermeye Éalışacağım.ã Dostoievski bunu ancak yıllar sonra, dış Çlkelere bir hayli gidip geldikten, Almanya'daki kumar masalarında bir hayli zaman geéirdikten, karısının ve erkek kardeşinin álçmçnden sonra geréekleştirebildi. Alacaklıları sıkıştırınca, yayımcısı Stel-lowski'yle tçm yapıtlarının yayınlanması iéin anlaşma imzalayarak, hençz basılmamış bir romanı l kasım 1866'dan ánce vermek Çzere anlaştı tersi bir durumda bu basım Çzerindeki bçtçn haklarım yitirecekti ve aldığı paraların da hepsini geri ádeyecekti. Oysa, SuÉ ve Ceza iéin başka bir yayımcıdan avans aldığı iéin, her iki kitabı da en kısa sçrede tamamlamak zorunda kalıyordu. İşte o zaman 17 Haziran 1866'da Bn. Corvine-Kroukovskaia' ya şunları yazar: Üçok garip ve şimdiye kadar hié gárçlmemiş bir şey yapacağım. Tam dárt ayda, birini sabah, ábçrçnç akşam yazacağım iki ayrı roman iéin otuz baskı provası yazacağım; ancak báylelikle zamanında bitirmiş olabileceğim... Eminim ki geémiş ve şimdiki yazarlarımızdan hiébiri benim sçrekli iéinde yaşadığım koşullarda yazmamıştır; bunun sadece 'dçşçncesi bile Tourgueniev'i áldçrçrdç. Ama, iéinizde doğan, sizi coşkuyla, heyecanla dolduran dçşçnceyi baştan savma yapıp berbat etmek bilseniz ne kadar ÇzÇcÇdÇr... Onun gçzel olduğunu biliyorsunuz... ve onu bile bile berbat etmek zorundasınız.ã Dostoievski, bu akıl almaz Éılgınca işin altından kalkabilmek iéin, arkadaşlarının áğçtleri Çzerine, bir stenograf tutmaya karar verir: Anna Grigorievna Snitkine. Kumarbaz'ın kesin metnini ona 4-29 Ekim 1866'da yazdırır. Yayıncı Stel- 8 lowski yolculuğa Éıktığından, yazı polis komiserine teslim edilir, o da bu veriliş tarihini belgelerle doğrular. 8 kasımda Dostoievski, Anna Snitkine'e evlenme teklifinde bulunur, 15 Şubat 1867'de evlenirler.

3 Demek ki, Dostoievski ãykâsânâ en sonunda yazmaya koyulduğunda, son kozunu oynuyordu. Eğer bu metni yazma bahsini kazanamazsa, her şeyi yitiriyordu. Onun iäin ele aldığı tema yazma koşullarıyla äok iyi uyum sağlıyordu. Bãylesine bir konuyu ele almayı uzun yıllardan beri tasarlıyordu, bunu da salt biraz para kazanma umuduyla değil de asıl para yitirmeye son vermek umuduyla yapıyordu: äânkâ bu kitap bir beladan kurtulma yoluydu. Geräi bu åtecimselç bir dâşânâydâ. Rus halkının hoşlanacağı bir dâşânâ. Dostoievski bu dâşânâyâ anlatırken kendisini sârâkleyen kumar tutkusunu felce uğratmaya, etkisiz hale getirmeye äabalıyor. Bizim iäin bu sayfalarda yaşamadan ãnce yazarı iäin ãylesine gâälâ biäimde yaşayan (åonu karşımda gãrâyor gibiyimç) kişiliği, kendisininkinden ayırmak istiyor, onu kemiren, onu mahveden bu kopyadan, tıpatıp benzerden kurtulmak istiyordu. Elbette ki konuşan kendisidir ama, kahramanını sakınanla ayırt edecektir, onu belirleyecek, kendinden ayıracak pek belirgin durumlarla äevreleyecektir, ãyle ki, kitabın son satırlarında, ãykâyâ askıda bırakarak, bize: åyarın, yarın, her şey bitmiş olacak!..ç diyecektir, bu sãzcâklerin Piodor Dostoievski iäin geräek olacağını umut edebilir, yani o andan sonra, nihayet bir daha kumar oynamama akıllılığını gãsterecektir, oysa, o ana kadar kurtulmak iäin boş yere äabaladığı ruletin bâtân uğursuzluğu o zavallı vur abalıya Alexis Ivanovitch'in âzerine yıkılmıştır. Äânkâ o sãzcâkleri yazarken kendini aldattığından emin olabilirsiniz; o her zamankinden daha bağımlıdır, daha aldanmıştır. Demek ki, Dostoievski. Kumarbaz'ı yazarken kumar oynuyor, kumardan kurtulmak iä4n kumar oynuyor, iäindeki kumarbazı yatıştırmak iäin, susturmak iäin kumar oynuyor. O da bunu äok iyi biliyor. Değişmek iäin insanın kendini suälaması yeterli değildir. İäinizdeki åãbârâç bãylece daha gâälenmek, sizin nedenlerinizle alay etmek olanağını bulur. Onun hakkım teslim etmek, yakınmalarını, sitemlerini bâtân gâäleriyle aäıklamasına izin vermek gereklidir. Doğal olarak bu- MICHEL BUTOR'UN ÜNSÜZÇ 9 nân sonucunda da suälu, suälayıcı kimliğine bârânâr ve en sonunda kaäınılmaz olarak âzerine yâklenecek olan mahkèmiyette, bizler hepimiz bir paräa mahkèm olacağız, yani biraz maskeleri dâşecek olan bâtân namuslu kişiler, ve sãz konusu edilip sarsılacak olan iäinde bulunduğumuz durum mahkèm olacak. Kurtulma bizi iblisten ancak bunun aäıklanmasını bulduğumuz oranda kurtaracaktır. Yıkımında yanılsamalarımızın kimi kırpıntılarını da sârâkleyerek kaybolacaktır ancak. Dostoievski iäin sãz konusu olan, kumarbazın deneysel gãrânâşânâ, yâksek sosyetedeki kişilerin, onun deyimiyle åcentilmenlersin değer vermek istemedikleri ve varlığı kendilerine pek yâz kızartıcı gãrândâğânden olabildiğince kâäâltmek istedikleri bu kahramanın katkısını gãzlerimizin ãnâne sermektir: åelbette ya, bâtân bu ayak takımının iäinde äırpındığı äamuru ve dekoru bilmezlikten gelmek son derece soylu bir davranıştır. Bununla birlikte, karşıt davranış da kimi zaman onun kadar kibardır: Fark etmek, yani cep dârbânânân ucuyla da olsa, bâtân bu haşarata bakmak ve hatta onu incelemek ama, bâtân bu kalabalığı ve bâtân bu äamuru bir äeşit eğlence gibi, centilmenlerin dinlenmesi iäin dâzenlenmiş bir temsil gibi gãrerek. İnsan kendisi de bu kalabalığa karışabilir ama, orada bir seyirci olarak bulunduğu ve onun bileşimine zerre kadar katılmadığı kesin inancıyla äevresine bakabilir. Zaten, aşırı ısrarla incelemek de uygun dâşmez: Bu da gene bir centilmene yakışmaz, äânkâ her ne olursa olsun, bu gãsteri sârekli bir dikkate değmez.ç Elbette ki sãylemeye bile gerek yok: Alexis Ivanovitch, ya da Dostoievski, tamamiyle farklı bir kanı belirtir: åoysa bana ãyle geliyordu ki, tam tersine, bâtân bunlar son derece ısrarlı bir dikkate değerdi, ãzellikle de sadece incelemek iäin değil de, kendisi de iätenlikle ve iyi niyetle bâtân bu ayak takımına katılmaya gelen bir kimse iäin.ç

4 Az sonra yazarımız iéin onun kumarbaz yaşamını tanıtlayan şu olgudur: Bu. onun bir gçn kumarbazın romanını yazmasını sağlayacaktır ama, bu geéişimi ancak, kumarda insan yaşamının ayrıcalıklı bir eğretileme bulabilecek hale geldiği, kumarbazın kumarbaz olmayanı ortaya Éıkardığını fark ettiği, birini incelerken ábçrçnçn gizlediğini ortaya Éıkarmaya. başladığı andan itibaren geréekleştirebildi.10 MICHEL BUTOR'UN ànsàzä 11 Centilmenler kumarbazın kendilerinden tamamiyle, dipten doruğa farklı bir kişi olduğunu ileri sçrerler, o kadar apayrı, o kadar uzaktır ki bir temsil gibi onunla eğlenebilirler, hatta hiébir bulaşma tehlikesiyle karşı karşıya kalmadan onun hareketlerine ve davranışlarına áykçnebilirler. İşte Dostoievski dikkati Éekecek etkin bir sahne dçzenlemesiyle bu kákten ayrılığın yalanını aéıkéa ortaya serecektir. Ruletin bilyesinin ázelliği, onu bçtçn gázlerin hedefi haline getirecek olan şey, hareketinin kesinlikle ánceden kestirilemez olmasıdır. Oysa, kişi bu fikre alışamaz, geréekliğe karşı dçşçnmekten kendini alamaz, kaéınılmaz olarak hiée inecek yántemler hazırlamaktan kendini alamaz. O kadar ki, o kçéçcçk nesne bçyçlediği gázlere durmadan bitmez tçkenmez bir acı alay fırlatır. Kitabın başlangıcında bu aléalmalara aéıkéa boyun eğenlerle, kumarbazlarla bu aléalmanın kendilerine ulaşamayacağım iddia edenler, centilmenler arasındaki ayırım son derece belirgindir. Kumar salonuna ilk kez girdiğinde Alexis Ivanovitch'i en Éok etkileyen bu oldu işte., O sırada, kendi iéin değil, generalin Çvey kızı Pauline Alexandrovna iéin oynuyordu. Kuramsal olarak, o anda tanımladığı ve Éıkar gçtmeden kumar oynayan o centilmenler durumundadır. Ne var ki, gené kızın kazanacağı paraya ne kadar ánem verdiğini Éok iyi bildiğinden, o da bulaşıcı kumar hastalığına yakalanır. Hizmet ettiği ve kendisini sinsice.yetkilendiren o aile iéinde ona kumarbaz, dolayısıyla da kuşkulu yoldan Éıkmış bir insan gázçyle bakılıyor. O aile ki aslında tıpkı onun gibi yapıyor, istencinin tamamiyle dışında bir olaydan, bir bçyçkannenin álçmçnden para bekleyen, bu bekleyişte parayı tehlikeye atan, her şeyi o iskambilin Çzerine oynayan o aile tıpkı onun gibi davranıyor. ànce general ve onun Éevresindekiler hoş gárçnmeyi, aklı başında insanlar gibi davranmayı başarırlar. Oysa, hié umulmadık ama, yine de ruletin kararından Éok daha az ánceden kestirilemeyen bir olay gelip bçtçn hesapları altçst eder: BÇyÇkanne hié haber vermeden Éıkagelir ve yapacak başka işi yokmuş gibi, alelacele koşup kumar oynar. O andan sonra ve bçtçn orada kaldığı sçrece onu o tutkusundan ayırmak olanaksız hale gelir, bçtçn aile bireylerinin aynı doymak bilmeyen gázlerle, masalarının Éevresindeki kumarbazlarla aynı korkularla izlediği davranışlarım ánceden kestirmek olanaksız hale gelir. Sehpanın Çzerinde dánen kçéçk bilyenin bir acı alay olduğu gibi, bçyçkanne de bir acı alaya dánçşçr. Onun gelişiyle kumar masasının insanları generalin ailesini tamamiyle ele geéirir. Kumarbazlarla kumarbaz olmayanlar arasındaki fark artık yok olmuştur. Gazinoda yaşlı hanıma eşlik eden Alexis, sakınımlı olması iéin onu hêlê inandırmaya Éalışır ama, o hep aklına eseni yaptığından, Alexis'nin bçtçn áğçtlerine karşın, bir kez daha sıfırın Çzerine koyar ve hié umulmadığı halde kazanır. Nesnede bulunan acı alay şimdi kendini duyurmak iéin bir ses sahibidir: ÜBÇyÇkanne utkulu ve saldırgan bir halle bana doğru dánerek: ÜBak, gárdçn mç!ã dedi.ã O da şunu belirtir: ÜBen bir kumarbazdım: Bunu tam o anda kesinlikle hissettim.ã GárÇp işittiği şeyler yçzçnden, koşulların oluşturduğu surat yçzçnden, tutkusunun doğmasına engel olan bçtçn karşı Éıkmalar ağırlıklarını yitirirler.

5 ççnkç Dostoievski, Alexis'sini hemen kumarbazlar takımına katmaktan kaéınır. GerÉekten de, generalin ailesinin bçtçn ábçr bireylerinin sinsi sinsi yaptığını onun herkesin iéinde, aéıkéa, kumar salonunun şiddetli ışığı altında ve kaba topluluğu altında yaptığını, gazino masasında olup bitenlerin, mirasları ve işleriyle, korkuné aynasının karşısında gázlerini kapatan bu yçksek sosyetenin dayandığı sistemin Éıplak simgesi olduğunu gástermek ona yetmez, Çstelik de bize falan, ya da filan kişinin, Alexis, ya da Fiodor'un rahat karanlıktan o mahvolma aydınlığına nasıl geétiğini de gástermek ister. Sorumluluk tamamiyle paylaşılmıştır, ÉÇnkÇ kumar ancak kendini ona kaptıran ihtiyaé iéinde olduğu zaman, sefalet iéinde, ya da sefaletin tehlikesi altında bulunduğu zaman ciddi ve korkuné bir hal alır, geréekten kumara dánçşçr ve işte kumarın yçzkarası vurguladığı bu sefaletten gelir. Kumar, saygıyla para arasındaki ilişkiyi, bu paranın Éoğu zaman Éevrelendiği akla aykırı gelen karanlık en kuvvetli ışık altında ortaya serer. Alexis'nin geréekten kumar oynaması, mah- 12 cubiyettendir, general tarafından kovulmuş olmasındandır ve kçéçk bilyenin kararlaştırdığı bçyçk paralar sayesinde saygının kumar masası Éevresinde nasıl hızla elde edildiğini gármesindendir. Servetle birlikte saygınlığın da yıkılmasında ve şanssız kumarbazın talihsizliğine karşı artık gene ruletten başka Éare bıılamamasındandır. Kendisini mahcubiyetten kurtaracak parayı yeteri kadar Éabucak elde etmek iéin bir tek Éaresi vardı: Son meteliğine kadar şansını denemek. Kumarın kendini ona kaptırmaya başlayan bir kimse iéin uğursuz hale gelmesi, birkaé saat iéinde toplumsal konumu değiştirdiğini gáz kamaştırıcı bir geréeklikle saptamış olmasıdır, yitirdiğine, ya da kazandığına gáre onun gazinodan Éıkışına bakanlar iéin artık geréekten aynı insan olmamasındandır. Saygınlığın, paranın nereden geldiği sorulmadan, bu derece paraya bağlı olan bir toplumda, kumar masası Éok kısa bir zamanda Éok para kazanılan tek yer olduğundan, onuru kırılan, aşağılanan bir kimse iéin başvurulacak tek yer olduğu sáylenebilir. Centilmerılerse, onlar bu şekilde oynamadıklarından (onlar ancak servetleri tehlikeye dçştçğç zaman geréekten kumar oynamaya başlarlar) durumlarını yitirenleri, sefalete doğru yuvarlanmalarının iéerdiği o utancın yaklaştığını hissedenleri saygılarını yeniden kazanmaları iéin beğenme-yip kınadıkları ve asla dikkate almak istemedikleri bu Éıkar yola sapmaya zorlarlar. Ama, bu Éıkar yol bir tuzaktır, bir ılgım bataklığıdır ki bu rahatsız ediciler iéine batıp gámçlçrler. Dostoievski iéin ruletle kçrek mahkömluğu arasındaki karşılaştırma işte bunun iéin zorunlu hale gelir. Kumarbazlar, geréek kumarbazlar oraya asla kendi istekleriyle gelmemişlerdir, onları oraya bçtçn bunlarda bir eğlenceden başka bir şey gármeyen o centilmenler getirmiştir, talihleri ters dánme suéunu işledikleri iéin onları o işkence Éarkına zincirle bağlayan o centilmenler. Kumar oynuyorsa, bir oyuncak olduğu iéin oynuyordur. Onunla oynarlar, onunla alay ederler ve orıu oynatırlar. Alexis gazinoya sadece, generalin Çvey kızı Pauline'in eğer geréekten kendisi oynarsa utanca gámçleceğinden kendi yerine oynamakla onu gárevlendirdiği iéin gider, sonra da bçyçkanneye eşlik ettiği iéin ve báylece de o canlı ruletin karşısında gene- M1CHEL BUTOR'UN ànsàzä 13 ralin bçtçn ailesinin delegesi haline gelir. Artık kazansa bile bir tçrlç paéasını kurtaramayacağı o Éarka herkes onu itmişti, ÉÇnkÇ bu haksız, para, ÉÇnkÇ ona onca saygınlık kazandıran o para onu eski kişiliğinden tamamiyle koparır, aléalmanın, mahcubiyetin başlattığı o.kopmayı bu para tamamlar. Báyle saygı gásterilen kişi kendisi değildir, sadece en ufak áykçnçn, en ufak bir ilintinin, en ufak bir geréek sahip Éıkma onu kendisine bağlamaksmn. rastlantıyla gákten, ya da cehennemden dçşen o bçyçk paranın taşıyıcısıdır. Demek ki, kendini gçélendirmek iéin, kişiliğini sağlamlaştırmak iéin, ÜyÇksek sosyeteninã

6 iéinde yer alabilmek iéin o paradan yararlanmayı başaramaz, ÉÇnkÇ kapısını aétığı o ÜyÇksek sosyetes>nin hié mi hié ánem vermediği o paranın kákeni, bçtçn bu ÜyÇksek sosyeteãnin gázden geéirilmesi ve mahköm edilmesidir ona gáre. istencinin bir bakıma boynu vurulmuştur, kendisi kendi iéin hareketi ánceden kestirilemeyen bilyeye dánçşmçştçr. Generalin dairesine gider. O bálmeye yerleşeceğini herkes dçşçnebilirdi, kendisi de bunu dçşçnçyor: ÜAma... o zaman başıma dçnyanın en garip ve en aptal serçveni geldi. ÜAcele acele generalin dairesine giderken, ansızın onların dairesinin hemen yakınında bir kapı aéıldı ve birisi bana seslendi. Dul Bayan Cominges'di bu. Mile Blanche'm emri Çzerine beni Éağırmıştı. GenÉ kadının dairesine girdim.ã Bilye yandaki bálmeye yerleşti ve bunu kendisine fırlatan toplumun suratına fırlatmaktan başka bir şey yapamayacağı bir parayı gidip o Fransız kadınıyla har vurup harman savurdu. ÜYaşamım ikiye paréalanıyordu ama, bir gçn ánceden beri, bir kêğıt Çzerine oynamaya alışmıştım.ã ççnkç kumar, Dostoievski'y e gáre yalnızca parasal ilişkilerle saygınlık ilişkilerinin bir yansıması değildir; Batı Avrupa'da ise bu ilişkiler yalnızca parasal ilişkilere indirgenmiştir. Kumar aydınlatıcı gçcçnç genel olarak insan ilişkilerine, ázel olarak da erkeklerle kadınlar arasındaki ilişkilere yayar ve Dostoievski'de de son aéıklamasını aşkın eğretilemesi olarak bulur. Demek ki, kumar masası bahsinin yerine bir gálgesi olduğu evlilik bahsini koyarak paéasını kurtarmayı umabilir. Aslında, Alexis her şeyden ánce Pauline kendisiyle oyna-14 dığı iéin kumar salonuna doğru gidiyor. Yaşamım Pauline Çzerine oynamıştır; ister istemez makul bçtçn tahminleri aşan bir eylemdir bu. ÜGeÉen gçn bana, Schlangenberg'de benim bir tek sázçm Çzerine kendinizi tepetaklak aşağı atmaya hazır olduğunuzu sáylediniz ve biz de şáyle bir bin ayak yçkseklikte bulunuyorduk. Sadece sáylediklerinizi geréekleştirip geréekleştirmediğinizi gármek iéin, bu sázç bir gçn size sáyleyeceğim ve emin olun ki yçrekli davranacağım.ã işte verilen bu sáz nedeniyle, oyun olsun diye, Alman barona hakaret etmesini istediği zaman ona boyun eğer, bu da onun bçyçk mahcubiyetine, onurunun kırılmasına neden olur. Kumar hapishanesinin kilidini onun Çzerine kapatan Pauline'dir. kendisi de kumar oynadığı, kçéçk Fransızdan, İngiliz centilmenine geétiğinden, kendisi de onu Éirkeften kurtaracak durumda değildir. Alexis bu kumarda yitirdi, onu ábçrçne mahköm eden de budur işte. Dostoievski'nin kızı Aimee, anılarında, babasının yaşamında kumar tutkusuyla geréek Pauline arasında var olan yakın ilişkiyi vurgular: ÜDostoievski daha ilk Avrupa yolculuğunda ruletle tanışmıştı, hatta pek ánemli bir para da kazanmıştı. BaşlangıÉta kumar onu pek Éekmiyordu. Ancak, Pauline'le birlikte yaptığı ikinci yolculukta kumar tutkusu onu kıskıvrak yakaladı.ã Eğer Alexis kitabın sonunda kurtulmadıysa, kumar cehennemine gámçldçyse, Pauline'in kendisine hêlê gásterdiği kaprisli ve uzak bağlılığa karşın yapayalnız olmasındandır. Dostoievski, yazıyı tamamlarken, başka bir kadın Çzerine oynadı, kendisine stenograftık eden ve ÇÉ ay sonra evleneceği şu Anna Çzerine oynadı. Son noktayı koyduğu, el yazmalarını polis komiserine emanet ettiği zaman, bahtsız kopyasını ona kurduğu kafes iéinde hapis bıraktığını ve kendisinin kurtulacağını umar. MICHEL BUTOR'UN ànsàzä 15 mekten kendini alamaz ve báylece kumarbaz yaşamı yeniden başlar yılına kadar sçrer bu. 28 Nisanda, Wiesbaden' de, kendisine gánderdiği bçtçn parayı yitirdikten sonra karısına şunları yazar.

7 åania, Ania, namussuz aläağın biri olmadığımı, kumar tutkusunun kemirdiği bir adam olmadığımı iyice aklına koy; ama, bu ılgımın şimdi artık kesinlikle dağıldığını, yok olduğunu da aklından äıkarma... O dişten kurtulduğumu hissediyorum...ç Geräekten de bir daha kumar oynamayacaktır. Beladan kurtulma yolu en sonunda etkisini gãstermişti. MICHEL BUTOR * ** Bununla birlikte, evlendiğinden iki ay sonra, borä yâzânden hapisle tehdit edilince, Rusya'dan kaämak zorunda kaldı. Hasta, zavallı ve sârgân olduğu Dresden'den Hombourg'a git-birinci BÜLÇM Neyse, on beş gân ayrılıktan sonra işte dãndâm. Bizimkiler Roulettenbourg'a (1) geleli âä gân oldu bile. Beni bâyâk bir sabırsızlıkla beklediklerini sanıyordum ama, yanılmışım. Generalin son derece rahat, serbest bir hali vardı; tepeden bakarak, bâyâklenerek konuştu benimle, sonra da kız-kardeşine gãnderdi. Üdânä para almanın bir yolunu buldukları aäıkäa belli. General benim varlığımdan rahatsız oluyormuş gibi geldi bana. Maria Philippova telaşlı, äok huzursuzdu; bana birkaä sãzcâk ya sãyledi, ya sãylemedi ama, hemen parayı aldı, saydı ve sãylediklerimi sonuna kadar dinledi. Me-zeıılzov'ıı, kâäâk Fransızı ve bir de İngiliz! akşam yemeğine bekliyorlardı. Her zamanki gibi, ellerine para geäer geämez hemen onu-bunu yemeğe äağırırlar: Moskova alışkanlığınca. Paulinc Alexandrovna beni gãrânce, neden o kadar uzun zaman ortalarda olmadığımı sordu ve yanıtımı beklemeden äekilip gitti. Elbette ki bunu bilerek yaptı. Bununla birlikte bir hesaplaşmamız gerek. Äânkâ yâreğime oturdu bu. Otelin dãrdâncâ katında bana kâäâk bir oda verdiler. GENERALİN MAİYETİNDE olduğumu biliyorlar burada. Dikkati äekmeyi başarmışlar, apaäık belli. Burada herkes generali altın babası zengin bir Rus soylusu sanıyor. Yemekten ãnce, daha başka bir sârâ iş arasında, bozdurmam iäin (1) Dostoievski ãnce başlık olarak: Roulettenbourg'â seämişti, yayımcısının ısrarı âzerine bunu değiştirdi. F bin franklık iki banknot verdi. Onları otelin bârosunda bozdurdum. Şimdi artık, hiä değilse, tam bir hafta bize milyoner gãzâyle bakacaklar. Gezmeye gãtârmek iäin gidip Micha'yla Nadia'yı aldım ama, tam merdivendeyken, general beni äağırttı; äocukları nereye gãtârdâğâmâ ãğrenmesinin uygun olduğunu dâşânmâştâ. Hep sãylerim ya, bu adam dosdoğru yâzâme bakamaz; bunu o da isterdi ama, her seferinde ona ãylesine ısrarlı, yani kâstah bir bakışla yanıt veririm ki, soğukkanlılığını yitirir, eli ayağına dolaşır. Tumturaklı, parantezlerle dolu, sonunda iyice Arap saäına dãndârâp bir târlâ iäinden äıkamadığı bir konuşmayla, äocukları gazinodan oldukäa uzakta, parkta gezdirmem gerektiğini anlattı. En sonunda da, ãfkelendi ve sert bir sesle bana: åyoksa, onları belki de rulete gãtârârdânâz.ç dedi. Sonra da: åbağışlayın beni ama,ç diye ekledi, åhenâz pek aklınız yerinde değil de oyun sizi äekebilir, kendinizi kap-tırabilirsiniz. Her ne kadar, sizin akıl hocanız değilsem, bãyle bir rolâ âstlenmeye de hiä niyetli olmasam da, gene de beni lekelememenizi istemek hakkımdır, hani dilim varıp da sãy-leyebilsem...ç åama, pekélé biliyorsunuz ki param yok benimç diye yanıt verdim sakin sakin; åkumarda yitirebilmek iäin insanın parası olmalı.ç Hafifäe kızaran general:

8 ÜSize hemen para veririmã diye yanıtladı; bir sçre Éekmecelerini karıştırdı, defterine baktı: Bana yçz yirmi rubleye yakın borcu olduğu ortaya Éıktı. ÜBu hesabı nasıl kapatacağız?ã diye sçrdçrdç. ÜBunları "taler"e (1) Éevirmeli. Bakın, şimdilik şu yçz taleri alın, yuvarlak bir hesap olur báylece; gerisini daha sonra veririm.ã Tek sáz sáylemeden parayı aldım. ÜSakın benim sázlerimden alınmayın, rica ederim, o kadar alıngansınız ki... Size bu uyarıda bulımdumsa, bu, denebilir ki, dikkatli olmanızı sağlamak iéindi; buna da biraz hakkım vardır...ã Akşam yemeğinden az ánce, Éocuklarla dánerken atlı, arabalı bir kafileye rastladım. Bizimkiler bilmem hangi áreni gezmeye gidiyorlardı. Şahane iki araba, gárkemli atlar! Madeınoiselle Blanche (1), Marie Philippovna ve Pauline'le birlikte arabaların birindeydi; kçéçk Fransız, İngiliz ve bizim general atla onlara eşlik ediyorlardı. Yoldan gelip geéenler onlara bakmak iéin duruyorlardı; bçyçk etki yapmışlar, dikkatleri Çzerlerine Éekmişlerdi; ne var ki bu general iéin kátç sonué verecek. Ben hesapladım: Benim getirdiğim dárt bin franga, ádçné almayı başardıkları aéıkéa belli olan parayı da ekleyerek şimdi yaklaşık yedi, sekiz bin frankları vardı; Madenıoisellc Blanche iéin bu Éok azdı. Mile Blanche annesiyle birlikte, bizim kaldığımız otele indi; bizim kçéçk Fransız da orada kalıyor. Garsonlar ona Sayın Kont diyorlar; Mile Blanche'ın annesi kendine Sayın Kontes dedirtiyor. Sonunda, kimbilir, belki geréekten de kont ve kontestirler, belli olmaz. Yemekte bir araya geleceğimiz zaman Sayın Kont'un beni tanımayacağından kesinlikle emindim. Elbette ki, general tanışmamızı, ya da en azından beni ona tanıtmayı aklının ucuna bile getirmeyecekti; Sayın Kont Rusya'da yaşamıştı, orada (1) Eski bir gçmçş Alman parası. (çeviren) (1) Konuşmaların akışına bağlı kalarak, yabancı dilden sázcçkleri italik olarak belirttik. Yazarın vurgulamak istediği kesimler bçyçk hamilerle belirtilmiştir. (çeviren)20 dedikleri gibi, bir "oııtchitel'in (1) ãe ánemsiz bir kişi olduğunu bilir. Hem zaten,.beni Éok iyi tanır. Ama, şurası bir geréek ki, beni yemeğe beklemiyorlardı; general hié kuşkusuz emir vermeyi unutmuştu, yoksa beni mutlaka otelin tabldotuna gánderirdi. Ben kendiliğimden geldim ve generalin hié de hoşnut olmayan bakışıyla karşılaştım. Zavallı Marie Philip-povna bana hemen bir yer gásterdi; ne var ki B. Astley'le karşılaşmam beni bu kátç durumdan kurtardı, olayların zoruyla, ben de onların toplumuna katılmak zorunda kaldım. Bu garip adamla ilk kez Prusya'da karşılaştım; bir kompartımanda karşılıklı oturuyorduk; arkadaşlarımın yanına gidiyordum; sonra onu Fransız sınırında, sonra da İsviÉre'de gene gárdçm: Demek ki on beş gçnde iki kez, işte şimdi de Roulettenbourg'da onu yeniden bulmuştum! Ben ámrçmde onun kadar utangaé bir adam gármedim; aptallığa vardıracak derecede utangaétır, bunu da Éok iyi bilir, ÉÇnkÇ hié de aptal değildir. Zaten son derece sakin huylu ve pek sevimlidir. Prus-ya'daki ilk karşılaşmamızda onu konuşturmuştum. Bana o yaz Kuzey Burnu'nu gezdiğini ve Nijni-Novgorod fuarını gármeyi pek arzu ettiğini sáylemişti. Generalle nasıl ilişki kurduğunu bilmiyorum; Paulinc'e deliler gibi êşık olduğunu sanıyorum. Paııline iéeri girince adam pancar gibi kıpkırmızı oldu. Sofrada benim yanımda oturmaktan pek memnun ve áyle sanıyorum ki daha şimdiden beni yakın bir dostu gibi gárçyor. Yemek sırasında kçéçk Fransız aşın derecede kasılıp kurumlandı. Herkese karşı horgárçyle ve saygısızca davranıyor. çok iyi anımsarım, Moskova'da gáz boyamaktan pek hoşlanırdı. Rus maliyesi ve siyasası Çzerine bitmez tçkenme/, konuşmalar yaptı. General bir-iki kez ona karşı Éıkmaya yel- (1) Oıılchitel: Evlerde eskiden genéleri yetiştiren áğretmen ve eğitici. (çeviren) 21

9 tendi ama, onun gázçndeki saygınlığını bçsbçtçn yitirmemek iéin pek Éekinerek ve belli belirsiz bir biéimde. çok garip bir ruh durumu iéinde bulunuyordum. Sáylemeye gerek yok: Daha yemeğin ortasına varmadan kendi kendime şu alışılmış ve ezeli soruyu sormuştum bile: ÜŞu generalin peşinden ne diye sçrçklenip duruyorum, kuzum? Bit hayli zaman var ki onlardan ayrılmış olmalıydım!ã Arada sırada Pauline Alexandrovna'ya bir gáz atıyordum; onun benimle zerre kadar ilgilendiği yoktu. En sonunda, sabrım taştı, tepemin tası attı, bir saygısızlık yapmaya karar verdim. ànce, pat, diye tepeden inme bir biéimde, bana soru yáneltilmeden, avaz avaz konuşarak sáyleşiye katıldım. àzellikle de kçéçk Fransızla dalaşmaya Éalışıyordum. Generale doğru dándçm ve bir giriş yapmadan, yçksek ve anlaşılır bir sesle (hatta áyle sanıyorum ki onun sázçnç bile kestim), ona bu yaz Rusların hemen hemen tabldotta yemek olanağından yoksun bulunduklarını belirttim. General şaşkın bakışlarını bana dikti. ÜEğer kendinize şu kadarcık saygınız varsaã diye sçrdçrdçm, ÜkaÉınılmaz biéimde hakaretlere uğrarsınız, aéık aéık hakaretlere katlanmalısınız. Paris'te, Rhin kıyılarında ve hatta İsviÉre'de, lokanta masalarım Polonyalılar ve tıpatıp onların benzeri olan kçéçk Fransızlar áylesine kapışmışlar ki, eğer Rııssanız, bir tek sázcçk sáyleme olanağını bulamazsınız bile.ã Bunları Fransızca sáylemiştim. General şaşırıp kalmış bir durumda bana bakıyordu, kızması mı, yoksa sadece bu derece kendimden geémiş olmama şaşması mı gerektiğini bilemiyordu. ÜHiÉ kuşkusuz, birisi size bir ders vermiş olmalı!ã dedi kçéçk Fransız horgáren ve ilgisiz bir tavırla. ÜParis'te ánce bir Polonyalıyla, sonra da Polonyalıyı destekleyen bir Fransız subayıyla kavga ettimã diye yanıt ver-22 dini. ÜSonra da, bir monsignor'un kahvesine tçkçrmeme ramak kaldığım anlatınca Fransızların bir bálçmç benden yana oldu.ã General azametli bir şaşkınlıkla: ÜTÇkÇrmek mi?ã diye sordu; hafta bakışlarını odanın Éevresinde dolaştırdı. KÇÉÇk Fransız kuşkulu bir gázle beni sçzdç. ÜElbette yaã diye yanıt verdim. ÜKırk sekiz saat sçresince, bizim olay iéin belki de Roma'ya bir sıéramam gerekeceğini sandım, bu nedenle de pasaportumu vize ettirmek amacıyla Paris'teki Papalık bçyçkeléiliğine gittim. Orada, sıska mı sıska, ellisine merdiven dayamış don yağı suratlı kçéçk bir papaz karşıladı beni. Beni dinledikten sonra, terbiyeli ama, son derece soğuk ve sert bir sesle beklememi rica etti. Acelem vardı ama, elbette ki oturdum, cebimden "Opinıon nationale" gazetesini Éıkarıp, Rusya aleyhine zehir zemberek bir eleştiriyi okumaya başladım. Bu arada, birisinin yandaki odadan monsignor'un yanına gittiğini işittim; benim rahibin ona kandilli temennalar yaptığını gárdçm. İsteğimi yineledim; daha da sert bir sesle, bana beklememi rica etti. Bir sçre sonra iéeri bir ziyaretéi girdi, bu bir Avusturyalıydı; onu dinledikten sonra, hemen, hié bekletmeden yukarı gátçrdçler. O zaman sinirlendim; ayağa kalktım, rahibe yaklaşıp, itiraz gátçrmez bir sesle mademki monsignor gelenleri kabul ediyordu, benim de işimi yapıverir, dedim. Bunun Çzerine, rahip sonsuz bir şaşkınlık haliyle dándç. Beş para etmez bir Rus nasıl olur da kendini monsignor'un konuklarıyla bir tutar, işte adamın aklı bunu bir tçrlç almıyordu. Daha kçstah bir sesle ve bana hakaret edebilmekten zevk alıyormuş gibi, beni tepeden tırnağa sçzdç ve: ÜMonsignor'un sizin hatırınız iéin kahvesinden vazgeéeceğini sanmıyorsunuzdur, herhalde?ã diye diye haykırdı. Bunun Çzerine ben de bağırdım, hem de ondan daha da yçksek sesle: ÜBilin ki sizin monsignor'unuzun kahvesinin iéine tçkçrçrçm ben! Umrumda bile değil! Eğer be- 23 nim pasaport işini bir an ánce bitirmezseniz, onu kendim gidip gárçrçm!ã

10 ÜNasıl! Tam da bir kardinali huzuruna kabul ettiği anda mı!ã diye ciyak ciyak bağıran rahip dehşetle yanımdan uzaklaştı; hemen kapıya koştu ve beni iéeri bırakmaktansa álmeyi yeğlediğini anlatmak iéin kollarını haé gibi iki yana aétı. O zaman ben de sapkın mezhepli ve barbar olduğumu, bçtçn piskoposları, kardinalleri, monsignor'ları gecelik kavuğuma dinletmesini haykırdım yçzçne karşı. Kısacası, boyun eğmediğimi gásterdim. Rahip bana sonsuz kin dolu bir bakış fırlattı, pasaportumu kaptı, yukarı gátçrdç. Bir dakikaya kalmadan, vizemi almıştım. ÜŞurada, yanımda, gármek ister misiniz?ã Pasaportumu Éıkarıp papalık vizesini gásterdim. ÜBununla birlikte...ã diye başladı general. ÜSizi asıl kurtaran, sapkın mezhepli ve barbar olduğunuzu sáylemenizdirã dedi kçéçk Fransız hafif bir gçlmeyle. ÜBu hié de aptalca değildi.ã ÜCanım, elbette ki dut yemiş bçlbçl gibi duran, daha da olmazsa, vatanlarını yadsımaya hazır, dikilip kalan şu sizin Ruslar gibi yapamam ya. HiÉ değilse Paris'te, rahiple dalaşmalarımı kendilerine anlattığımda, benim oteldeki kimseler bana daha da fazla saygı gásterdiler. Otelin lokantasında bana karşı en sevimsiz davranan kişi, Éam yarması Polonyalı, arka planda kayboldu. Bir Fransız avcısının sadece tçfeğini ateşleyip kurşunlan boşaltmak amacıyla 1812'de silah Éektiği bir adamı iki yıl ánce gárdçğçmç sáylediğim zaman Fransızlar gık bile diyemediler. Bu adam o zamanlar on yaşında bir Éocukmuş; ailesi Moskova'dan ayrılmaya vakit bulamamıştı.ã ÜOlmaz áyle şey!ã diye patladı kçéçk Fransız; Übir Fransız askeri bir Éocuğa ateş etmez.ã ÜAma, yine de báyle bir şey olduã diye yanıtladım, Übunu24 25 bana saygıdeğer bir emekli binbaşı anlattı, yanağındaki yara izini de kendi gázçmle gárdçm.ã Fransız ağız kalabalığıyla konuşmaya başladı. General onu desteklemek istedi ama, bir árnek olarak, 1812'de Fransızlar tarafından tutsak edilen General Perovski'nin (1) Anılarını okumasını áğçtledim ona. Sonunda, Marie Philippovna konuşmayı Éevirmek amacıyla başka bir konuya geéti. General bana fena halde áfkelenmişti, ÉÇnkÇ Fransızla ben neredeyse avaz avaz bağırmaya başlıyorduk. Buna karşılık, kavgamız B. Astley' in pek hoşuna gitmişe benziyordu; sofradan kalkınca kendisiyle birlikte bir kadeh iéki iéme ánerisinde bulundu bana. Gece, Pauline Alexandrovna'yla istediğim gibi on beş dakika konuşabildim. Sáyleşimizi gezinti sırasında yaptık. Herkes parktan geéerek gazinoya gitmişti. Pauline fıskiyenin karşısındaki sıraya oturdu, Nadia'nın da gidip biraz uzakta ábçr Éocuklarla oyun oynamasına izin verdi. Ben de Micha'yı havuzun yanına gánderdim, báylece en sonunda yalnız kalabildik. BaşlangıÉta, elbette ki, işlerden sáz ettik. Kendisine topu topu yedi yçz florin verince, Pauline bir iyice kızdı. Paris' te elmaslarına karşılık en azından iki bin florin ádçné alabildiğime kesinlikle inanmıştı. ÜHer ne pahasına olursa olsun, paraya ihtiyacım var* dedi. ÜNe yapıp edip, mutlaka para bulmalı, yoksa mahvolurum.ã Yokluğum sırasında nelerin olup bittiğini sordum ona. ÜHiÉbir şey olmadı, sadece Petersburg'dan iki haber aldık: ànce, bçyçkannenin ağır hasta olduğunu, iki gçn sonra da, belki álmçş olduğunu. Bunları Timothee Petrovitch'den (1) Dorodino savaşından sonra Fransızlara tutsak dçşmçştç, Anı-hin o sıralarda Moskova'da yayınlanmıştı. áğrendikã diye ekledi Pauline, Üyalan yanlış konuşmayan bir adamdır o. Haberin doğrulanmasını bekliyoruz.ã ÜDemek ki burada herkes bekleyiş iéinde?ã dedim. ÜEvet, her şey ve herkes; altı aydan beri bundan başka umudumuz kalmadı.ã ÜSiz de mi bunu umuyorsunuz?ã diye sordum.

11 ÜOh! Ben onun akrabası filan değilim ki, generalin Çvey kızıyım ben. Ama, eminim, vasiyetnamesinde beni unutmaz.ã Üàyle sanıyorum ki elinize bçyçk bir miktarda para geéecek,ã dedim destekleyici bir sesle. ÜEvet, beni Éok severdi ama, bu gçvence nereden geliyor, kuzum?ã ÜBuraya bakınã diye sorusunu soruyla yanıtladım. ÜBana áyle geliyor ki, markimiz sizin bçtçn aile gizlerinizi biliyor, ne dersiniz?ã ÜBu sizi ilgilendiriyor mu?ã diye soran Pauline bana soğuk ve áfkeli bir halle baktı. ÜElbette ilgilendirir; eğer yanılmıyorsam, general ondan ádçné para almanın bir yolunu buldu bile.ã ÜTahminleriniz doğru.ã ÜEğer bçyçkanne áykçsçnç bilmeseydi, ona para verir miydi? Sofrada farkına vardınız mı? BÇyÇkanneden sáz ederken tam ÇÉ kez ona babouçnka (1) dedi. Ne sevimli bir iétenlik, ne yakınlık!ã ÜEvet, hakkınız var. Benim de mirasa konacağımı áğrenir áğrenmez bana evlenme ánerisinde bulunacak. àğrenmek istediğiniz buydu, değil mi?ã ÜHenÇz size evlenme ánerisinde bulunma aşamasında mı? Uzun zamandan beri bu işe aday olduğunu sanıyordum.ã Pauline: ÜBáyle olmadığını siz de pekêlê biliyorsunuz!ã diye kar- (1) BÇyÇkannenin sevecen kçéçltçlmçşç. 26 şılık verdi áfkeyle. Bir dakika suskunluktan sonra: ÜBu İn-gilize nerede rastladınız?ã diye sçrdçrdç. ÜBu soruyu bana soracağınıza kesinlikle emindim.ã B. Astley'le, yolculuk sırasında, daha ánceki karşılaşmalarımı ona anlattım. Üçok Éekingen ve duygusaldır, elbette ki size de deli gibi êşık.ã Pauline: ÜEvet, bana êşıkã diye yanıt verdi. 'Üästelik Fransızdan da on kez daha zengin. Hem bakalım Fransızın geréekten serveti var mı? Bu hié de kuşku dışı değil.ã ÜKesinlikle. Bir şatosu var. General dçn bunu bana doğruladı. Eh, áyleyse, bu size yeterli mi?ã ÜSizin yerinizde olsam, İngilizle evlenirdim.ã ÜNeden?ã diye sordu Pauline. ÜFransız daha yakışıklı bir gené ama, soysuz kopuğun biri; oysa İngiliz dçrçst bir adam, Çstelik de on kez daha zenginã dedim kesin bir sesle. ÜOrası doğru ama, Fransız marki, daha da kafalıã diye karşılık verdi sakin sakin. ÜBuna kesinlikle emin misiniz?ã diye sçrdçrdçm aynı tonla. ÜKesinlikle eminim.ã Sorularım Pauline'in hié hoşuna gitmiyordu, yanıtının tonu ve garipliğiyle beni áfkelendirmek istediğini anlıyordum; bunu hemen ona sáyledim. ÜDoğru, sizi kudurtmak hoşuma gidiyor. Sadece bçtçn bu soruları ve varsayımları bana yáneltmekte bir sakınca gármemiş olmanızla bana bir ádçn vermeniz gerekiyor.ã Üİşte ben de istediğim bçtçn sorulan size sorma hakkını kendimde gárçyorumã diye karşılık verdim sakin sakin, ÜÉÇnkÇ onlara istediğiniz fiyatı ádemeye hazırım ve ÉÇnkÇ artık kendi yaşamıma hié mi hié ánem vermiyorum.ã 27 Pauline kahkahayla gçldç:

12 ÜGeÉen gçn bana, Schlangenberg'de, benim bir tek sázçm Çzerine kendinizi tepetaklak aşağı atmaya hazır olduğunuzu sáylediniz ve biz de şáyle bir bin ayak yçkseklikte bulunuyorduk. Sadece sáylediklerinizi geréekleştirip geréekleştirmediğinizi gármek iéin, bu sázç bir gçn size sáyleyeceğim ve emin olun ki yçrekli davranacağım. İşte tam da size onca şeye izin verdiğim iéin sizden nefret ediyorum, bir de bana kaéınılmaz derecede gerekli olduğunuz iéin daha da nefret ediyorum. Ama, size gene ihtiyacım var. Demek ki sizin canınızı bağışlamalıyım.ã Pauline ayağa kalktı. Pek áfkelenmişe benziyordu. Son zamanlarda konuşmalarımızı hep bu áfke ve kin, yapmacıksız kin havasıyla noktalıyordu. Durumu aéıklığa kavuşturmadan gitmemesi isteğiyle ona: ÜMile. Blanche'm kim olduğunu sormama izin verir misiniz?ã dedim. ÜBunu pekêlê biliyorsunuz. Yeni hiébir şey yok. Mile. Blanche hié kuşkusuz generalle evlenecek, elbette ki bçyçkannenin álçmç doğrulanırsa. ççnkç hem Mile Blanche, hem annesi, hem de kardeş torunu olduğu marki, hepsi iflês ettiğimizi pekêlê biliyorlar.ã ÜGeneral de ona Éılgınlar gibi êşık, değil mi?ã ÜŞimdi sáz konusu olan o değil. Beni dinleyin ve şunu iyice aklınızda tutun: Şu yedi yçz florini alın, gidip kumar oynayın; rulette benim iéin elinizden geldiğince kazanın; şimdi her ne pahasına olursa olsun bana para gerek.ã Bu sázlerden sonra, Pauline, Nadia'yı Éağırdı ve bçtçn bizim kumpanyanın bulunduğu gazinoya gitti. Ben soldaki ilk patikaya saptım. Dalgındım, şaşkınlıktan bir tçrlç kendimi kurtaramıyordum. Bu gidip rulet oynama buyruğu beni adeta ser-semietmişti. Garip ama, dçşçnecek onca konu varken, kendimi bçtçnçyle Pauline'e karşı olan duygularımın incelenme Oyun salonuna girdiğim zaman (ámrçmde ilk kez), oynamaya karar veremeden bir sçre kalakaldım. ästelik, kalabalık da beni durduruyordu. Ama, kimse olmayıp da yalnız başıma kalsaydım bile, áyle sanıyorum ki oyuna başlayacak yerde Éekilip giderdim. YÇreğim Éarpıyordu, itiraf ediyorum, soğukkanlılığımı da yitirmiştim. Uzun zamandan beri inanmış ve karar vermiştim ki Roulettenbourg'a geldiğim gibi oradan gitmeyecektim; yazgımda kaéınılmaz olarak kákten ve kesin bir olay meydana gelecekti. Bu gereklidir ve áyle de olacak. Rulete bağladığım bu umut ne kadar gçlçné olursa olsun, kumardan herhangi bir şey beklemeyi saéma bulan o genellikle kabul edilen kanıyı daha da gçlçné buluyorum. Neden kumar para bulmanın herhangi bir başka yolundan, sázgelimi ticaretten, daha kátç, daha beter olacakmış? YÇz kişiden birinin kazandığı bir geréek. Ama, bçtçn bunlar benim umurumda mı, kuzum! Her ne olursa olsun, o akşam ánce iyice gázleyip incelemeye, ciddi hiébir girişimde bulunmamaya karar vermiştim. Eğer bir şey olursa, bu sadece rastlantıyla, ayakçstç geéerken olabilirdi, umduğum buydu benim. ästelik de, asıl oyunu incelemem gerekiyordu; ÉÇnkÇ ruletin sayısız tanımlamalarına karşın bunları her zaman áyle bçyçk bir doymazlıkla okumuşumdur ki, kendi gázlerimle gármeden kullanılışından hiébir şey anlayamazdım. İlk anda, her şey bana pis, tinsel olarak pis ve iğrené gárçndç. Kumar masalarına onlarca, hatta yçzlerce saldıran o aégázlç ve kaygılı suratlardan sáz etmek istemiyorum. Doğrusu ya, en kısa zamanda ve olabildiğince Éok kazanma isteğinde kirli hiébir şey gármçyorum. Kendisine kçéçk paralarla kumar oynadıklarını sáyledikleri zaman: ÜBu daha da beter, ÉÇnkÇ bu aşağılık bir doymazlıktan gelirã yanıtını veren o karnı tok sırtı pek ahlakéının fikrini hep aptalca bulmuşıtm-dur. Sanki aşağılık doymazlıkla, ÇstÇn doymazlık tek ve aynı şey değilmiş gibi! Bu bir orantı sorunudur. Rothschild'in gázçnde aşağılık ve adi olan benim gázçmde bçyçk zenginliktir, kazanélarla yitiklere gelince de, kişilerin, sadece rulette değil ama, her yerde, bir tek nedeni vardır: Kazanmak, ya da başkasından bir şey almak. KazanÉ ve

13 Éıkarın kendisi iğrené midir? Bu da başka bir sorun. Bunu burada ÉázÇmleyecek değilim. Ben kendim de kazanma isteğine en ÇstÇn derecede tutkun olduğumdan, bçtçn bu aégázlçlçk, ya da isterseniz aégázlçlçğçn bçtçn o iğrenéliği, aléaklığı, daha kumar salonuna adım attığım anda, denebilir ki, bana daha yakın, daha aşinaydı. Başkalarının ánçnde sıkılıp rahatsız olmadan, aéıkéa ve áléçsçzce davranmaktan daha gçzel bir şey yoktur. Kendi kendini aldatmak neye yarar ki? İşte bu uğraşıların en yararsızı, en yersizidir. BÇtÇn bu ayak takımı arasında ilk bakışta en hoşa gitmeyen şey ağırbaşlılık, ciddiyet, hatta kumar masalarını Éevrelemekte bçtçn bu insanların gásterdikleri saygıydı. İşte bu yçzdendir ki burada kátç tçrden kumarla, rabıtalı bir adam iéin sakıncası bulunmayan kumar arasında pek belirli bir ayrım vardır. İki tçr kumar vardır: Centilmenlerin kumarıyla halk tabakasının kumarı, ayak takımına yaraşan aégázlç kumar. Burada sınır Éizgisi pek belirlidir, temelde o kadar da iğrené ve utané vericidir ki! Sázgelimi, bir centilmen beş, ya da on altın sçrebilir, pek ender olarak daha fazlasını oynar; eğer Éok zenginse bin franga kadar Éıkabilir ama, bu sadece kumar iéindir, eğlenmek iéin, kazané, ya da yitik sçrecini izlemek iéindir; asıl kazanma olgusuyla zerre kadar ilgilenmez. Eğer kazanırsa, sázgelimi, kahkahayla gçlmeye, Éevresinde bulunanlardan birine dçşçncelerini sáylemeye, ya da hatta sçrçlen parayı iki katına Éıkararak bir kez daha oynamaya başlayabilir ama, sadece merak ettiği iéin, şansları gázlemek iéin, hesaplar yapmak iéindir, adi bir kazanma isteğiyle değil. Kısacası, rulette, ya da otuz ve kırk'ia, bçtçn kumar masalarını sadece kendi keyfi iéin dçzenlenmiş bir eğlence gibi gárçr. Bankonun dayandığı istekleri ve tuzakları aklına bile getirmiyordur. Hatta bçtçn ábçr kumarbazların, bir tek florin iéin tirtir titreyen bçtçn o cebi delik insanların kendisi gibi zengin olduklarını ve sadece oyalanmak ve vakit geéirmek iéin oynadıklarını dçşçnmek onun iéin Éok şık olurdu. GerÉeğin bu kesin bilisizliği, insanlar konusunda bu yalın gárçşler, kuşkusuz ki en soylu gárçşler ve dçşçnceler olurdu. Kızlarını, on beş, on altı yaşlarında dal gibi narin, masum Éocukları, áne doğru iten, elerine birkaé altın sıkıştırıp* onlara kumarın gidişini áğreten anneler gárçyordum. KÇÉÇk hanım kazanıyor, ya da yitiriyordu ve sevinéten etekleri zil Éalarak, dudaklarında hep gçlçmsemeyle Éekiliyordu. Bizim general sağlam geréeklere dayanan bir gçvenle kumar masasına yaklaştı; kendisine bir sandalye uzatmak iéin bir uşak atıldı ama, aldırış etmedi; ağır ağır para kesesini Éıkardı, iéinden ağır ağır ÇÉ yçz frank tutarında altın alıp karanın Çzerine koydu ve kazandı. Kazancını toplamadı, masada bıraktı. Yeniden kara Éıktı; bu kez de gene sçrdçğç parayı bıraktı ve ÇÉÇncÇ seferinde kırmızı Éıkınca, bir Éırpıda bin iki yçz frank yitirdi. Kendine son derece hakim, gçlçmseyerek Éekildi. Kesinlikle eminim ki yçreği allak bullaktı ve sçrçlen para iki, ya da ÇÉ katına Éıkmış olsaydı buna dayanamaz, heyecanım belli ederdi. Zaten, benim yanımdaki bir Fransız dingin bir yçzle, kılı bile kıpırdamadan yaklaşık otuz bin frangı ánce kazandı, sonra da yitirdi. GerÉek bir centilmen bçtçn servetini yitirse bile, kesinlikle heyecanlanmamalıdır. Para centilmenin o kadar altında kalmalıdır ki bununla ilgilenmeyi hemen hemen dçşçnmez bile. Elbette ya, bçtçn bu ayak takımının iéinde Éırpındığı Éamuru ve dekoru bilmezlikten gelmek son derece soylu bir davranıştır. Bununla birlikte, karşıt davranış da kimi zaman onun kadar kibardır: Fark etmek, yani cep dçrbçnçnçn ucuyla da olsa, bçtçn bu haşarata bakmak ve hatta onu incelemek ama, bçtçn bu kalabalığı ve bçtçn bu Éamuru bir Éeşit eğlence gibi, centilmenlerin dinlenmesi iéin dçzenlenmiş bir temsil gibi gárerek. İnsan kendisi de bu kalabalığa karışabilir ama, orada bir seyirci olarak bulunduğu ve onun bileşimine zerre kadar katılmadığı kesin inancıyla Éevresine bakabilir. Zaten, aşırı ısrarla incelemek de uygun dçşmez: Bu da gene bir centilmene yakışmaz, ÉÇnkÇ her ne olursa olsun,

14 bu gásteri sçrekli bir dikkate değmez. Genellikle de, bir centilmen iéin fazla sçrekli bir dikkate değer pek az gásteri vardır. Oysa, bana áyle geliyordu ki, tanı tersine, bçtçn bunlar son derece ısrarlı bir dikkate değerdi, ázellikle de sadece incelemek iéin değil de kendisi de iétenlikle ve iyi niyetle bçtçn bu ayak takımına katılmaya gelen bir kişi iéin. Benim en gizli tinsel inanélarıma gelince, sázçnç ettiğim inanélar iéinde elbette ki onların yeri yok. Kabul; bunu vicdanımı rahatlatmak iéin sáylçyorum. Ama, şunu belirteceğim: Şu son zamanlarda, dçşçncelerimle eylemlerimi herhangi bir tinsel áléçte uydurmakta şiddetli bir isteksizlik duyuyordum. Başka bir yáne sçrçkleniyorum... Ayak takımı geréekten de pek ahlaksız biéimde oynuyor. Hatta kumar masasının Éevresinde en adi gizli kçéçk hırsızlıkların sık sık meydana geldiğini dçşçnmekten bile geri kalmıyorum. Masanın uélarında oturan krupiyeler sçrçlen paraları gázetiyorlar ve hesaplar yapıyorlar, ezici bir Éalışma iéindeler. İşte.bunlar da eşsiz ahlaksızlardandır! çoğunluğu Fran-sızdır bunların. Hani bu gázlemleri yapıyorsam, ruletin bir tanımlamasını vermek iéin değil; gelecekte nasıl davranacağımı bilmek iéin ortama uymaya Éalışıyorum. Sázgelimi, bir elin masanın Çzerinden ansızın uzanıp sizin kazandıklarınızı kendine mal ettiğini gármekten daha olağan bir şeyin bulunamayacağım fark ettim. Ardından 'bir kavga Éıkıyor, Éoğu zaman da Éığlıklar kopuyor ve... siz siz olun sakın tanık filan gástererek paranın size ait olduğunu kanıtlamaya kalkışmayın, sonra karışmam haa! F BaşlangıÉta bçtçn bu komedi benim iéin anlaşılmaz, iéinden Éıkılmaz bir şeydi; sadece iyi kátç anladım ki, sayıların Çzerine, tek ve Éiftlerin Çzerine, bir de renklerin Çzerine para konuyordu. O akşam Pauline Alexandrovna'nm parasından aldığım yçz florini sçrmeye karar verdim. Kumara kendimden başkaları iéin yaklaştığım dçşçncesi beni şaşkına Éeviriyordu. Bu son derece can sıkıcı bir duyguydu, bundan bir an ánce kurtulmak istiyordum. Her an, Pauline iéin başlamakla kendi şansımı baltaladığım izlenimine kapılıyordum. Hemencecik boş inané salgınına yakalanmadan kumar masasına yaklaşmak geréekten de olanaksız mıydı, kuzum? İlk olarak, beş frederik, yani elli florin Éıkarıp Éift sayının Çzerine koydum. Sehpa dándç ve on ÇÉ Éıktı... yitirmiştim. Acılı bir duygunun penéesinde kıvranarak, sadece bu işi bir an ánce bitirip de Éekilip gitmek amacıyla kırmızının Çzerine gene beş frederik koydum. Kırmızı Éıktı. On frederik koydum... Gene kırmızı Éıktı. BÇtÇn parayı bıraktım... Gene kırmızı kazandı. Kırk frederik aldım, bunlardan yirmi tanesini ne Éıkacağını bilmeden, ortadaki on iki numaranın Çzerine koydum. Bana ÇÉ katını ádediler. Benim on frederik ansızın seksen oluvermişti. Ama, o zaman áylesine dayanılmaz garip bir duyguya kapıldım ki, hemen oradan ayrılmaya karar verdim. Kendim iéin oynaşanı báyle oynamazdım gibi geliyordu bana. Bununla birlikte seksen frederikimi gene Éift sayının Çzerine koydum. Bu kez dárt Éıktı: Bana gene seksen frederik verdiler, ben de yçz altmış frederiki cebime koyarak Pauline Alexandrovna'yı aramaya gittim. Hepsi parkta geziniyorlardı, Pauline'i ancak akşam yemeğinde gárebildim. Bu kez Fransız orada yoktu, general de rahat rahat keyfine bakabildi; bu arada, beni kumar masasında gármek istemediğini bana bir kez daha belirtmeyi gerekli gárdç. Ona gáre, eğer bçyçk para yitirirsem saygınlığı ağır şekilde lekelenirdi. Üçok kazansaydınız, ben gene lekelenirdimã diye ekledi bçyçk bir ciddiyet havası takınarak. ÜElbette ki, işlerinize karışmaya hakkım yok ama, kabul edin ki...ã Her zaman yaptığı gibi, tçmceyi havada bıraktı. Ona sert bir şekilde Éok az param olduğunu, bu nedenle de, kumar oynamaya başlasam bile, áyle gásterişli biéimde yitiremeyeceğimi sáyledim. Odama, Éıkarken, kazandığı parayı

15 Pauline'e verme fırsatını buldum ve bir daha onun iéin kumar oynamayacağımı kendisine bildirdim. Kaygılı bir sesle: ÜNeden, a canım?ã diye sordu. Ona şaşkınlıkla bakarak: ÜçÇnkÇ kendim iéin oynamak istiyorumã diye karşılık verdim, Ühem de bu beni rahatsız ediyor.ã ÜDemek ki ruletin sizin tek kurtuluş Éareniz olduğuna inanmakta ayak diriyorsunuz, áyle mi?ã diye sordu alaycı bir halle. Ben de ona bçyçk bir ciddiyetle, bunun geréek olduğunu sáyledim; benim kesinlikle, şaşmaz bir biéimde kazanma inancıma gelince, bunun gçlçné gárçneceğini kabul ediyordum, Üama, beni rahat bıraksınlar, kuzum!ã Pauline Alexandrovna o gçnçn kazancını benimle bálçşmek iéin direndi ve bu koşullar altında kumar oynamayı sçrdçrmemi ánererek bana seksen frederik uzattı. Kesinlikle reddettim ve ona aéıkéa anlattım ki, başkaları iéin oynayamadığım istemediğimden değil de yitireceğimden emin olduğum iéindi. ÜOysa, ben de ne kadar aptal olursam olayım, artık ruletten başka hiébir umudum yokã dedi dçşçnceli bir halle. Üİşte bu yçzden mutlaka kumarı sçrdçrmelisiniz, benimle ortaklaşa oynarsınız, bunu elbette ki yapacaksınız.ã Bu sázler Çzerine, itirazlarımı dinlemeden, yanımdan ayrıldı.36 äçäncä BàLäM Bununla birlikte, dçn, kumardan bana tek sáz bile etmedi. Genellikle de benimle konuşmaktan kaéındı. Bana karşı tutumunu değiştirmedi. Karşılaştığımız zaman hor gáren ve kinci, bilmem nasıl bir şeyle karışık hep o aynı mutlak patavatsız, beni adam yerine koymayan davranış. Kısacası, bana karşı duyduğu tiksintiyi gizlemeye bile uğraşmıyor, bunu Éok iyi gárçyorum. Buna karşın, bana ihtiyacı olduğunu ve bilmediğim bir amaéla beni elinin altında bulundurduğunu da gizlemiyor. Aramızda garip ilişkiler kuruldu, herkese karşı gásterdiği kendini beğenmişlik ve hor gárme gáz ánçne alınırsa, bu ilişkilerin Éoğuna hiébir anlam veremiyorum. Sázgelimi, kendisini Éılgınlar gibi sevdiğimi Éok iyi biliyor; hatta kendisine yakıcı tutkumdan sáz etmeme bile izin veriyor; ona sevgimden serbestée ve hiébir engelsiz sáz etmeme izin vermekle de beni adam yerine koymadığını, hor gárdçğçnç pek gçzel belli ediyordu. ÜSenin duygularına o kadar ánem vermiyorum ki, bçtçn sáylediklerin, bçtçn hissettiklerin umurumda bile değil der gibiydi. Eskiden de bana. işlerinden sáz ederdi ama, hiébir zaman bçtçnçyle aéık yçrekli değildi. Dahası, bana olan hor gárçsçne şu tçrden incelikler de katardı: Sázgelimi, yaşamındaki filan olaydan, ya da kendisine ciddi korkular veren bir durumdan haberim olduğunu bilirdi; eğer amacına ulaşmak iéin beni tutsak, ya da ulak olarak kullanma gereksinimini duyarsa bu olayların bir bálçmçnç kendisi anlatırdı bana. Ama, bana sadece ulak gibi kullanılan bir adamın bilmesi gereken kadarını aéıklıyordu, olayların bçtçn bağlantısını hençz bilmiyorsam, onun sıkıntıları ve kaygılarıyla ÇzÇlÇp tasalandığımı gárse de dostéa bir aéık sázlçlçkle beni tamamiyle rahatlatma tenezzçlçnde bulunmazdı hiébir zaman. Oysa, bana sık sık nazik ve hatta tehlikeli gárev- ler yçklediğine gáre, bana kalırsa, benimle aéık sázlç olmalıydı. Ama, benim duygularım, onun korku ve telaşlarına yçrekten katılmanı, onun tasa ve başarısızlıklarının bana belki de onunkinin ÇÉ katını Éektirdiği kaygılar onun umurunda mıydı! Onun rulet oynama tasarısını áğreneli ÇÉ hafta olmuştu. Hatta kendi yerine oynamam gerektiğini bana bildirmişti, ÉÇnkÇ bunu onun yapması uygun dçşmezdi. Sesinin tonundan sadece kumar oynama isteği değil de ciddi kimi kaygıları bulunduğunu fark etmiştim. Aslında para onu hié ilgilendirmez. Bunun iéinde tahmin edebileceğim ama, hençz bilmediğim bir amaé, ayrıntılar var. Kuşkusuz ki, beni iéinde tuttuğu kçéçk dçşme ve tutsaklık durumları ona dolaysız ve Éekinmeden soru yáneltme olanağını verebilirdi (sık sık da verir). Mademki ben onun iéin bir tutsağım, mademki onun gázçnde bir hiéim, ne kabalığım, ne de merakım onu

16 incitebilir. Ama, geréekte, ona soru sormama izin vermekle birlikte, sorularıma karşılık vermiyor. Kimi zaman da bunlara hié dikkat bile etmiyor! İşte bizim ilişkilerimiz bu durumda! DÇn, dárt gçn ánce Petersbourg'a Éekilen ve karşılıksız kalan bir telgraftan Éok sáz edildi. Generalin heyecanlı ve dçşçnceli olduğu aéıkéa gárçlçyor. Bu hié kuşkusuz bçyçkanne konusuyla ilgili. Fransız da heyecanlı. Sázgelimi, dçn, yemekten sonra, uzun bir sçre bçyçk bir ciddiyetle konuştular. Fransız bize karşı akıl almaz derecede gururlu, azametli ve umursamaz havalar takınıyor. Hani atasázçnçn dediği gibi: ÜDağdan gelen, bağdakini kovar.ã Hatta Pauline'e karşı bile patavatsızlığı kabalığa kadar varıyor. Bu arada, gazinonun parkındaki aile gezintilerine, dolaylardaki at ve kır gezintilerine seve seve katılıyordu. Generalle Fransızı birbirine bağlayan olayların bir bálçmçnç bir hayli zamandır biliyorum: Rusya'da, birlikte bir fabrika kurmaya niyetlenmişlerdi; bu tasan yçzçstç bırakıldı mı, yoksa ondan hêlê sáz ediliyor38 mu, bilmiyorum. Bundan başka, onların aile gizlerinden bir bálçmçnç yakaladım: Fransız geréekten de, geéen yıl gárevinden istifa ettiği zaman Éar'a borélu olduğu miktarı tamamlaması iéin generale otuz bin ruble ádçné vererek onu sıkıntıdan kurtarmış. Ve işte general onun ellerinde; ama, şimdi bçtçn bu oyunda baş rol Mile Blanche'da, bunu ileri sçrerken yanılmadığımdan kesinlikle eminim. Bu Mile Blanche kim? Burada, bizde, onun annesiyle yolculuk eden ve hesapsız bir servete sahip olan soylu bir Fransız hanımı olduğu sáyleniyor. Bizim markinin uzak bir akrabası olduğu da biliniyor; kardeş torunları gibi bir şey hani. Anlattıklarına gáre, benim Paris yolculuğumdan ánce Fran-sızla Mile Blanche'ın ilişkileri daha tárensel ve daha incey-miş; oysa şimdi, dostlukları ve akrabalıkları daha dolaysız biéimde ve daha yakın ve teklifsiz gibi gárçnçyor. Belki de işlerimiz onlara o kadar kátç durumda gárçnçyordur ki, artık bundan báyle yapmacıklı olmayı ve bizlere saygılı davranmayı gereksiz buluyorlardır, kimbilir. ànceki gçn, B. Astley' in Mile Blanche'la annesine bakış biéimini fark ettim. O ikisini tanıyormuş gibi geldi bana. Hatta bizim Fransızın da B. Astley'e daha ánce rastlamış olduğunu anlar gibi oldum. B. Astley áylesine Éekingen, utangaé ve sessizdir ki, insan ondan bir şey koparmayı hié mi hié umamaz: Yine Übaş kırılır fes iéinde, kol kırılır yen iéindeã deyimince işler sçrçp gidecekti. Bu arada, Fransız ona şáyle bir isteksizce selam veriyor, hemen hemen yçzçne bile bakmıyordu. Demek oluyor ki ondan bir korku'su yoktu. Gene bu anlaşılabilir; ama, neden Mile Blanche da onu bilmezlikten geliyor? ästelik de marki dçn kendini ele verdi: Konuşma sırasında, ansızın, şimdi anımsayamadığım bir konuda, B. Astley'in son derece zengin olduğunu, bunu Éok iyi bildiğini sáyleyiverdi. Mile Blanche işte o zaman B. Astley'e bakmalıydı! SázÇn kısası, general kaygılı. Teyzesinin álçmçnç bildiren bir telgrafın şimdi onun iéin ne ánem taşıyacağı iyice anlaşılıyor! Pauline'in benimle bir konuşmadan bilerek kaéındığına kesinlikle emin olmakla birlikte, soğuk ve ilgisiz bir hava takındım: Ansızın gelip beni bulmaya karar vereceğini dçşçnçyordum. Báylece, dçn ve bugçn bçtçn dikkatimi Mile Blanche'a yánelttim. Zavallı general, geréekten de mahvoldu demektir! İnsanın elli beş yaşında báylesine şiddetle êşık olması, hié kuşkusuz bçyçk bir felakettir. Bir de buna dul oluşunu, Éocuklarını, iflas durumunu, borélarını, en sonunda da tutulduğu kadını ekleyin. Mile Blanche son derece gçzel. Ama,, insana korku veren o yçzlerden birine sahip dersem, bilmem ne dediğimi anlatabilir miyim? HiÉ değilse ben, bu tçr kadınlardan hep korkmuşumdur. Yaklaşık yirmi beş yaşlarında. Uzun boylu, şahane omuzları var, gárkemli bir boynu ve gáğçsleri, esmer bir teni, abanoz gibi kapkara ve gçr (hemen hemen iki başa yetecek kadar gçr) saéları vardı. Kapkara gázleri, gázlerinin beyazı sarımtıraktı, kçstah bir bakışı, pırıl pırıl dişleri, hep boyalı dudakları var; misk kokuyor. çarpıcı ve zengin biéimde ama, bçyçk bir zarafet ve zevkle

17 giyiniyor. Elleri ve ayakları harikulade. Sesi boğuk bir kontralto. Kimi zaman bçtçn dişlerini gástererek kahkahayla gçler ama, Éoğunlukla kçstah bir halle hié değilse Pauline'le Marie Philippovna'nın yanında suskun durur. (Ortalıkta garip bir sáylenti dolaşıyor: Maria Philippovna Rusya'ya dánçyormuş.) Bana áyle geliyor ki, Mile Blanche hiébir eğitim gármemiş, hatta belki aptal da ama, buna karşılık kuşkulu, gçvensiz ve hilekêrdı. Yaşamının oldukéa serçvenli geétiğini sanıyorum. Yani kısacası, belki de marki akrabası filan değildi, annesi de geréekten annesi değildi. Ama, gçya kendilerine rastladığımız Berlin'de, onun ve annesinin rabıtalı birkaé ahbapları varmış. Markiye gelince, şimdiye kadar onun markiliğinden kuşkulanmış olmama karşın, bizde, sázgelimi Moskova'da olduğu40 41 kadar Almanya'da da yçksek sosyeteden olduğu kuşkusuz gibi gárçnçyor. Fransa'da durumun ne merkezde olduğunu bilmiyorum. Bir şatosu olduğu sáyleniyor. àyle sanıyorum ki şu on beş gçn iéinde káprçlerin altından Éok sular akacak ama, gene de Mile Blanche'la generalin kesin sázleri sáyleyip sáylemediklerini hêlê tam olarak bilemiyorum. Sonunda, şimdi her şey durumumuza, yani generalin onların ánçnde parıldatabileceği paranın miktarına bağlı. Eğer, sázgelimi, bçyçkannenin hêlê hayatta olduğunu áğrenirlerse, hié kuşkum yok Mile Blanche hemen ortadan yok olur. Bu kadar dedikoducu olduğuma ben bile hem şaşıyorum, hem de bunu pek gçlçné buluyorum, doğrusu ya. Ah, bilseniz bçtçn bunlardan ne kadar iğreniyorum! BÇtÇn bu insanlardan ve bçtçn bunlardan ne bçyçk bir sevinéle ayrılırdım, bir bilseniz! Ama, Patıline' den ayrılabilir miyim, Éevresini ispiyonlamadan durabilir miyim? İspiyonlamak aşağılık, iğrené bir şey hié kuşkusuz ama, umurumda bile değil! DÇn ve bugçn, B. Astley de bana bir garip gárçndç. Evet, kesinlikle inanıyorum ki Pauline'e êşık! ëşık, Éekingen ve hastalık derecesinde utangaé bir adamın tam da bir sázcçk, ya da bir bakışla kendini ele vermektense yçz ayak yerin altında olmayı yeğleyeceği bir anda bu adamın bakışının kimi zaman ifade ettiği şey pek acayip ve gçlçnétçr. Gezintide sık sık B. Astley'le karşılaşıyoruz. Muhakkak ki bize katılma isteğiyle yanıp tutuşarak, şapkasını Éıkarıyor ve yolunu sçrdçrçyor. Ve eğer birlikte gezinmek ricasında bulunulursa, hemen áneriyi reddediyor. Gazinoda, konserde, ya da fıskiyenin ánçnde dinlenilen yerlerde, hep bizim sıranın yakınlarında duruyor. Nerede olursak olalım, parkta, ormanda, Schlangenberg'in Çzerinde, en yakın patikada, ya da bir Éalılığın ardında B. Astley'in karaltısının kaéınılmaz biéimde belirdiğini gármek iéin insanın gázlerini Éevresinde gezdirmesi yeterliydi. Bana áyle geliyor ki, benimle ázel olarak konuşmak iéin fırsat arıyor bu adam. Bu sabah karşılaştık ve bir iki sáz konuştuk. Kimi zaman, kesik tçmcelerle konuşuyor. Daha bana gçnaydın bile demeden, hemen: ÜAh, Mile Blanche!..ã diye haykırdı. ÜMile Blanche gibi Éok kadın gárdçm!ã Bana anlamlı bir bakış yánelterek sustu. Bu sázlerle ne demek istiyordu, bilemiyorum, ÉÇnkÇ benim: ÜNe demek istiyorsunuz?ã diye sormam Çzerine Éok bilmiş bir gçlçmsemeyle başını sallayarak şunları ekledi: Üİşte báyle. Mile Pauline ÉiÉekleri Éok mu sever?ã ÜHiÉ bilmiyorumã diye karşılık verdim. ÜNasıl! Bunu bilmiyor musunuz?ã diye haykırdı şaşkınlıktan neredeyse kçéçk dilini yutarak. ÜHayır, hiébir.fikrim yok, hié dikkat etmedimã diye yineledim, gçlerek. ÜHımmm! Bu aklıma bir fikir getirdi.ã Bunun Çzerine, bana bir baş işareti yapıp yolunu sçrdçrdç. Zaten pek hoşnut bir hali vardı. İkimiz de berbat bir Fransızca konuşuyoruz. DàRDäNCä BàLäM O gçn pek gçlçné, rezil ve saémaydı. Akşamın saat on biri. KÇÉÇk odamda oturmuş, anılarımı dçzene sokmaya Éalışıyorum. Her şey bu sabah başladı: Pauline Alexandrovna adına

18 oynamak Çzere rulete gitmem gerekti. Onun yçz altmış frederikini aldım ama, iki koşulla: Birincisi, yarı yarıya, ortaklaşa oynamayı kabul etmiyordum, báylece de eğer kazanırsam kendim iéin hiébir şey almayacaktım; ikincisi de, akşama, Pauline neden kazanmaya bu kadar ihtiyacı olduğunu ve tam ne kadar para gerektiğini bana anlatacaktı. Bunun sadece para iéin olduğunu dçşçnemezdim. İvedi bir ihtiyacı olduğu aéıkéa belliydi ama, hangi amaéla olduğunu bilmiyordum. AÉıklama yapacağına sáz verdi, ben de gittim. Kumar salonlarında herkes birbirini Éiğniyordu. Hepsi de ne kadar kçstah ve aégázlç! Kalabalığı yardım ve krupiyenin yanma yerleştim. Sonra da, her seferinde sadece iki ÇÉ altın sçrerek, Éekine Éekine başladım. Bu sırada inceliyordum ve gázlemlerde bulunuyordum. Bana áyle geliyor ki, bçtçn bu hesapların pek bir anlamı yok, pek Éok kumarbazın onlara verdiği ánemden de yoksundurlar. Orada oturmuşlar, ellerinde sayılarla kaplı kêğıtlar, notlar alıyorlar, hesaplıyorlar, şansları kestirmeye Éalışıyorlar, son bir işlem daha yapıp en sonunda paralarını sçrçyorlar... ve yitiriyorlardı tıpkı hiébir hesap yapmadan oynayan fani kullar gibi. Buna karşılık, doğruya benzeyen bir sonué elde ettim: GerÉekten de, beklenmedik şansların ard arda gelişinde bir sistem değilse de bir Éeşit dçzen var; bu elbette ki'éok garip. Sázgelimi, ortadaki on iki sayıdan sonra son on iki sayının Éıktığı oluyordu; diyelim ki, iki kez bu son on iki sayı Éıkıyor ve ilk on ikiye geéiyor. İlk on ikinin Çzerine dçştçkten sonra, yeniden ortadaki on ikiye dánçyor; ÇÉ, dárt kez Çst Çste ortadaki sayılar Éıkıyor, sonra yeniden son on iki Éıkıyor; iki turdan sonra, yeniden ilk sayılara dánçlçyor, bunlar sadece bir kez Éıkıyorlar, ortadakiler ise ÇÉ kez Çst Çste Éıkıyor. Bu báylece bir buéuk, iki saat kadar sçrçyor. Bir, ÇÉ ve iki; bir, ÇÉ ve iki. çok garip bir şey. Falan áğle sonrasında, ya da filan sabah, siyah hemen hemen dçzensiz bir biéimde ve her an kırmızıyla nábetleşe geliyor; her renk Çst Çste sadece iki, ya da ÇÉ kez Éıkar. Ertesi gçn, ya da akşam, sázgelimi, Çst Çste yirmiye kadar sadece kırmızı Éıkar ve bu báylece bir sçre, kimi zaman bçtçn gçn boyu sçrer gider. Bu gázlemlerin ánemli bir bálçmçnç, áğleye kadar bçtçn zamanını hié para sçrmeden kumar masalarının yanında geéiren B. Astley'e boréluyum. Bana gelince, hepsini son meteliğe kadar ve pek kısa bir zamanda yitirdim. ànce Éift sayıya yirmi frederik koydum ve kazandım; bunları yeniden koydum ve gene kazandım, bu báylece iki ÇÉ kez sçrdç. àyle sanıyorum ki elimdeki paramın miktarı bir beş dakikanın iéinde dárt yçz frederike yçkseldi. İşte o anda gitmem gerekirdi ama, iéimde garip bir duygu uyandı: Yazgıya meydan okumak, ona bir Éimdik atmak, dilimi Éıkarmak, nanik yapmak isteği kabardı. İzin verilen en yçksek parayı sçrdçm: Dárt bin florin ve yitirdim. Sonra da iyice coşarak, elimde kalanın hepsini Éıkardım, bir ánceki gibi yerleştirdim ve yeniden yitirdim. Bunun Çzerine, adeta sersemlemiş bir halde masadan ayrıldım. Başıma geleni anlayamıyordum bile, talihsizliğimi ancak yemekten ánce Pauline Alexandrovna'ya bildirdim. O zamana kadar parkta dolanıp durdum. Yemekte, gene ÇÉ gçn ánceki gibi coşmuştum. Fransız-la Mile Blanche gene bizimle yemek yiyorlardı. O sabah Mile Blanche da gazinodaydı ve benim gásterilerimi seyretmişti. Bu kez, daha saygılı bir biéimde konuştu benimle. Fransız daha bir kestirmeden giderek yitirdiğimin kendi param olup olmadığını sordu. Galiba Pauline'den kuşkulanıyor. Kısacası, işin iéinde iş vardı. Hemen bir yalan uydurdum ve bunun kendi param olduğunu sáyledim. General son derece şaşırmıştı: Bu kadar parayı nereden bulmuştum? On frederikle başladığımı, altı yedi kez Çst Çste iki katına Éıkararak beş, altı bin florine kadar yçkseldiğimi ve hepsini iki elde yitirdiğimi anlattım.

19 Elbette ki bâtân bunlar akla yakındı. Bu aäıklamayı yaparken Pauline'e bakıyordum ama, yâzânden hiäbir şey oku-yamadım. Bununla birlikte, hiä sãzâmâ kesmedi, ben de konuşmamı sârdârdâm. Bundan, yalan sãylemem ve onun adına oynadığımı gizlemem gerektiği sonucunu äıkardım. Her ne olursa olsun, diyordum iäimden, bu sabah sãz verdiği aäıklamayı mutlaka yapmalı. Üyle sanıyorum ki, general biraz bana äıkışacaktı ama, sesini äıkarmadı. Ama, ben gene de yâzânden onun heyecanlı ve kaygılı olduğunu anladım. Belki de şu iäinde bulunduğu sıkıntılı durumda oldukäa hatırı sayılır bir altın yığınının, kaşla gãz arasında, benim gibi bãylesine ihtiyatsız bir sersemin elinden akıp gittiğini işitmek onu âzâyordu. Galiba dân akşam Fransızla oldukäa şiddetli bir ağız dalaşı yaptılar. Uzun zaman hararetli hararetli konuştular; kapıyı da kilitlemişlerdi. Fransız äıktığında pek ãfkeliydi; bu sabah erkenden gelip generali buldu... hiä kuşkusuz dânkâ konuşmayı sârdârmek iäin. Kumarda yitirdiğimi ãğrenince, Fransız alaycı bir sesle, birazcık da kãtâ yâreklilikle, daha makul davranmam gerektiğini belirtti. Ardından da bilmem neden, Rusların genellikle kumarbaz olmakla birlikte, onun gãrâşâne gãre, kumar oynama yeteneğinden bile yoksun, olduklarını ekledi. åbana kalırsa, rulet ãzellikle Ruslar iäin icat edildiç diye karşılık verdim. Fransızdan hor gãren kâäâk bir kahkaha yâkselince, geräeğin muhakkak ki benden yana olduğunu belirttim, äânkâ Rusların kumarbaz olduklarını sãylerken onları ãvmekten daha da äok yeriyordum; demek ki sãzâme inanılabilirdi. ådâşâncenizi neye dayandırıyorsunuz?ç diye sordu Fransız. åşuna dayandırıyorum ki, tarih boyunca anamal edinme ãzgârlâğâ uygar Batılı insanın erdem ve saygınlık kutsal kitabına girmiştir; hatta belki de bunun en ãnemli bãlâmânâ oluşturur. Oysa Rus sadece anamal edinme yeteneğinden yoksun olmakla kalmaz, aynı zamanda da eline geäeni dâşâncesizce gelişigâzel äaräur eder. Her ne olursa olsun, biz Rusların da paraya ihtiyacı vardırç diye ekledim. åbãylece de, äalışmadan, iki saat iäinde ansızın bâyâk servetler kazamla-bilen rulet gibi yãntemlere susamışızdır. Bu bizi hayran eder, kendimizi zora sokmadan, gelişigâzel oynadığımız iäin de, yitiriyoruz!ç åkısmen doğruç diye kabul etti Fransız kendini beğenmiş bir tavırla. åhayır, yanlış, âlkeniz hakkında bãyle konuştuğunuz iäin utanmalısınızç diye äıkıştı general ãfkeli ve kasıntılı bir ciddiyetle. Ben de ona: åizin verirsenizç diye karşılık verdim, åkuşların yakışıksız davranışları mı, yoksa dârâst bir äalışmayla dâğâm âstâne dâğâm atıp para biriktirmekten ibaret olan Alman sisteminin mi daha iğrenä olduğu henâz sãylenemez.ç åne yakışıksız bir dâşânce!ç diye haykırdı general. åne kadar da tam Ruslara yaraşır dâşânce! diye haykırdı Fransız da. Gâlâyordum; onları iğnelemek iäin yanıp tutuşuyordum. åalman tanrısına tapmaktansa, bâtân ãmrâmce bir Kırgız äadırında gãäebe yaşamı sârmeyi yeğlerim!ç diye bağırdım. åne tanrısıymış o?ç diye bağıran general bu kez ciddi alarak ãfkelenmeye başlıyordu. åalmanların servet biriktirme biäimi. Buraya geleli pek oldu ama, yapmak ve doğrulamak zamanını bulduğum gãzlemler benim Tatar kanımı isyan ettiriyor. Vallahi, bãyle er-iemleri istemem ben! Dân, äevrede on verst kadar dolaştım. Tıpkı o resimli kâäâk Alman ahlak kitapları gibi: Burada, her evin korkunä derecede erdemli ve olağanâstâ biäimde namuslu Vater'ı var. O kadar namuslu ki, insan yaklaşmaya korkuyor. İnsanın yaklaşmaya korktuğu

20 namuslu kişilere dayanamam ben. Her Vater'm bir ailesi var, akşam olunca da hepsi yçksek sesle eğitici kitaplar okuyorlar. Minik evin Çze rinde karaağaélar ve kestane ağaélan hışırdıyor. GÇneşin ba* tısı, damın ÇstÇnde bir leylek... BÇtÇn bunlar son derece şiirsel ve dokunaklı... àfkelenmeyin general, izin verin de acıklı biéimde konuşayım. àlmçş babamın, akşamları kçéçk bahéemizin ıhlamur ağaéları altında annemle bana buna benzer kitaplar okuduğunu anımsıyorum. Demek ki bu konuda ne dediğimi bilecek durumdayım. Burada, her aile tamamiyle Va-ier'in kulu kálesi. Hepsi ákçzler gibi Éalışıyorlar, Yahudiler gibi de para biriktiriyorlar. Diyelim ki baba bir miktar para biriktirdi de, mesleğini, ya da toprağım bçyçk oğluna devretmek istiyor: çeyiz parası vermeyeceği iéin kızı evlenemez. KÇÉÇk oğlanı uşak, ya da asker olarak satarlar, parayı da baba malına katarlar. Bu geréek, burada yapılageliyor; sorup áğrendim. BÇtÇn bunların bir tek kaynağı var: DÇrÇstlÇk, aşırı dereceye vardırılan bir dçrçstlçk, áyle ki, satılan kçéçk oğlan, kendisini dçrçstlçk uğruna sattıklarına kesinlikle inanıyor. İşte ideal bu, kurban bile kendisini sunağa gátçrdçkleri iéin seviniyor! Peki, sonra? Eh, ne olsun, bçyçk oğlanın da yaşamı pek áyle gçllçk gçlistanlık değil: Orada bir Amalchen'i, gánlçnçn bir arkadaşı var ama, onunla evlenemez ki, ÉÇnkÇ hençz yeteri kadar florin biriktiremediler. Onlar da, erdemle, iétenlikle beklerler ve gçlçmseyerek sunağa giderler. Amalchen'in yanakları Éukurlaşır, kız kurur kalır. En sonunda, yirmi yıldan sonra, varlıkları artar, florinler namuslu ve erdemli biéimde birikmiştir... Vater kırkına merdiven dayamış bçyçk oğlunu kutsar, otuz beş yaşını sçren Amalchen'in de gáğsç pársçmçştçr, burnu kıpkırmızıdır... Yaşlı adam bu fırsatla ağlar, ahlak dersi verir ve álçr. Bu kez de bçyçk oğlan erdemli Vater'o, dánçşçr ve áykç yeniden başlar. Elli ya da yetmiş yıl sonra, ilk Vater'm torunu geréekten de ánemli bir anamal geréekleştirir, onu oğluna, o da kendi oğluna bırakır, beş altı kuşak sonra da Rothschild baronu, ya da Hoppe ve àrt., ya da şeytan bilir kim ortaya Éıkar. Bu geréekten de gárkemli bir gásteri değil mi? İki, ÇÉ yçzyıllık Éaba,' sabır, emek, zekê, dçrçstlçk, enerji, metanet, ileri gárçşlçk, damın ÇstÇnde leylek! Daha fazla ne istersiniz? Bundan daha yçce bir şey olamaz: Bu bakış aéısından, bçtçn dçnyayı yargılamaya ve suéluları, yani az buéuk onlardan farklı olanları cezalandırmaya başlarlar. İşte báyle: Ben Rus yántemince sefahata dalmayı, ya da rulette servet kazanmayı yeğlerim! Beş kuşak sonra Hoppe ve àrt. olmaya hié de niyetim yok! Kendim iéin paraya ihtiyacım var, kendimi hiébir anamala bağlı hissetmiyorum. Bir sçrç saémalıklar sáylediğimi biliyorum ama, bana ne. Benim inanélarım bu.ã ÜSáylediklerinizde bçyçk bir geréek payı var mı bilmem amaã dedi general dçşçnceli bir halle, Ükesinlikle1 bildiğim bir şey var, o da başınızı biraz boş bıraktılar mıydı, dayanılmaz derecede kurumlanıyorsunuz...ã Her zamanki alışkanlığıyla, gene tçmcesini tamamlamadı. Bizim general alelade konuşmanın sınırlarını birazcık aşan bir konuya yaklaştığı zaman tçmcelerini hié tamamlamaz. Fransız gázlerini faitaşı gibi aéarak, gevşek bir duruşla dinliyordu. Pauline azametli bir ilgisizlik havası takınmıştı. Bu kez sofrada konuşulanlardan hiébir şey işitmemiş gibi gárçnçyordu. BEŞİNCİ BàLäM Pauline her zamankinden daha dalgındı ama, sofradan kalkar kalkmaz, gezintiye kendisiyle birlikte gelmemi sáyledi. çocukları aldık, parkta fıskiye yánçne gittik. Ben ázellikle pek heyecanlı olduğumdan, damdan dçşer- 48

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

Bir gün insan virgülü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün ise ünlem işaretini kaybetti. Alçak

Detaylı

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ. HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ. Sorular her ay panolara asılacak ve hafta sonuna kadar panolarda kalacak. Öğrenciler çizgisiz A5 kâğıdına önce

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın!

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! Kendini Tanıma Testi Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! İnsanlar sizin hakkınızda sandığınızdan farklı izlenimlere sahip olabilir. Gerçekten nasıl algılandığınızı siz de bilmek istemez misiniz? Bu teste

Detaylı

ISBN : 978-605-65564-3-2

ISBN : 978-605-65564-3-2 ISBN : 978-605-65564-3-2 1 Baba, Bal Arısı Gibi Olmak İstemiyorum ISBN : 978-605-65564-3-2 Ali Korkmaz samsun1964@hotmail.com Redaksiyon : Pelin GENÇ Dizgi/Baskı Kardeşler Ofset Matbaacılık Muzaffer Ceylandağ

Detaylı

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.

Detaylı

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi BÝRÝNCÝ BÖLÜM 1 Dünya döndü Son ders zili çalýnca tüm öðrenciler sevinç çýðlýklarý atarak okulu terk etti. Ýkili öðretim yapýlýyordu. Sabahçýlar okulu boþaltýrken, öðleci grup okula girmeye hazýrlanýrdý.

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή: ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΓΙΔΤΘΤΝΗ ΜΔΗ ΔΚΠΑΙΓΔΤΗ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ ΜΑΘΗΜΑ: ΣΟΤΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: Γ ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ 2011-2012 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: 1 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

ÄEKİM EKLERİ. Kardeşine kitabın yerini sor. (Senin) kardeşin: Tamlama (iyelik) eki. Kardeşin-e: Kime?: YÅnelme durum eki

ÄEKİM EKLERİ. Kardeşine kitabın yerini sor. (Senin) kardeşin: Tamlama (iyelik) eki. Kardeşin-e: Kime?: YÅnelme durum eki ÄEKİM EKLERİ Kardeşine kitabın yerini sor. (Senin) kardeşin: Tamlama (iyelik) eki Kardeşin-e: Kime?: YÅnelme durum eki Kitab-ın yer-i: Tamlama ekleri Yeri-n-i: Neyi?: Belirtme durum eki Kardeşimden kitapların

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz Resimleyen: Burcu Yılmaz Refik Durbaş KURABİYE EV ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü Refik Durbaş KURABİYE EV Resimleyen: Burcu Yılmaz www.cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör:

Detaylı

Eylemlerin, eylemsilerin, sıfatların ve zarfların anlamlarını çeşitli yönden etkileyen sözcüklere zarf denir. Ör. Büyük lokma ye: büyük konuşma. Ör.

Eylemlerin, eylemsilerin, sıfatların ve zarfların anlamlarını çeşitli yönden etkileyen sözcüklere zarf denir. Ör. Büyük lokma ye: büyük konuşma. Ör. Eylemlerin, eylemsilerin, sıfatların ve zarfların anlamlarını çeşitli yönden etkileyen sözcüklere zarf denir. Eylem ve eylemsilerin anlamalarını durum yönünden tamamlayan zarflardır. Eylem ya da eylemsiye

Detaylı

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki Bildiğiniz üzere Deutsche bank'ın arzı ile varantlar İMKB'de işlem görmeye başladı. Bu konuda çok soru gelmiş. Basit bir şekilde ne olduğunu açıklamak da bize farz oldu. Fakat hemen şunu belirteyim ki;

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi Aile Bülteni SINIRLAR VE DİSİPLİN

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi Aile Bülteni SINIRLAR VE DİSİPLİN Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi Aile Bülteni SINIRLAR VE DİSİPLİN Biraz düşünelim... Alışverişe gittiniz; her zaman akıllı ve anlayışlı olan oğlunuz istediği oyuncağı alamayacağınızı söylediğinizde

Detaylı

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým. Kaybolan Çocuk Çocuklar için öyküler yazmak istiyordum. Yazmayý çok çok sevdiðim için sevinçle oturdum masanýn baþýna. Yazdým, yazdým... Sonra da okudum yazdýklarýmý. Bana göre güzel öykülerdi doðrusu.

Detaylı

Bu kitabın sahibi:...

Bu kitabın sahibi:... Bu kitabın sahibi:... Dinle bir tanem, şimdi sana, bir çocuğun öyküsünü anlatmak istiyorum... Uzun çoooooooook uzun adı olan bir çocuğun öyküsü bu! Aslında her şey onun dünyaya gelmesiyle başladı. Kucakladılar

Detaylı

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ ADALET ve CESARET ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 24 3 Sertifika no: 14452 Uğurböceği

Detaylı

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE Ekim 2013 Sayı 1 Yazar; HARUN ŞEN 1 İçindekiler KALDIRIMLAR 1... 3 DİYET... 4 ÇOCUKLARINIZA ZAMAN AYIRIN... 5 2 KALDIRIMLAR I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama

Detaylı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Hiroşima da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki

Detaylı

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı. ÇAYLAK Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı. Alt katta genel tıbbi muayene ve müdahaleleri yapılıyordu. Bekleme salonu ve küçük bir de laboratuar vardı. Orta katta diş kliniği ve ikinci bir muayene

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

ilk yar'larımızın sevgili dostları

ilk yar'larımızın sevgili dostları ilk yar'larımızın sevgili dostları Bu akşam da Mersin üniversitesinden sevgili İbrahim'in izlenimini paylaşıyoruz... Daha önce Mersin ekibinin her projemize gelişi ile verdiği eşsiz katkıya değinmiştik...

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ 1- Beni çok iyi tanımlıyor 2- Beni iyi tanımlıyor 3- Beni az çok iyi tanımlıyor 4- Beni pek tanımlamıyor 5- Beni zaman zaman hiç tanımlamıyor 6- Beni hiç tanımlamıyor

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman: Hafta Sonu Ev Çalışması BALON Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi takip ederken, şaşkınlığını izleyemiyordu. Onu hayrete düşüren şey, "Bizim eve bile sığmaz" dediği o güzelim balonların adamı nasıl

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

Woyzeck: Öğleyin güneş tepeye çıkıp da dünya ateşe düşmüş gibi yanmaya başlayınca, işte o zaman korkunç bir ses bir şeyler diyor bana.

Woyzeck: Öğleyin güneş tepeye çıkıp da dünya ateşe düşmüş gibi yanmaya başlayınca, işte o zaman korkunç bir ses bir şeyler diyor bana. Konu: "Woyzeck ve "Matmazel Julie Adlı Eserlerde Kullanılan İmge ve Simgelerin Eserlerin Tezlerine Katkısı Adı-Soyadı: Halil İbrahim Yüksel No: 149 Sınıfı: 11-D WOYZECK VE MATMAZEL JULIE DE İMGE VE SİMGE

Detaylı

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına.

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına. Z NESLİ VE TORUNUM EZGİ! Değerli Okur! Bu köşe yazısı; Ülkemizde nüfusun üçte birini oluşturan geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklar(ımız) la ilgili neler yapıyoruz? Çocuklarımız bu zorlu yaşam yolculuklarında

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü Henry Winker İllüstrasyonlar: Scott Garrett Çeviri: Bengü Ayfer 4 GİRİŞ Bu sendeki kitaplar Dyslexie adındaki yazı fontu kullanılarak tasarlandı. Kendi de bir disleksik

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

ARAMIZDA ÇOK FARKLAR VAR

ARAMIZDA ÇOK FARKLAR VAR ARAMIZDA ÇOK FARKLAR VAR BİRLİK BULAMACI YERİNE GERÇEK BİRLİK A. GİRİŞ Başlangıçta,eşler arasındaki farklar bazen heyecanlı olabilir. Kendinde olmayan özellikleri eşinde bulunca yaşama renk katacağı olur

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU 2012-2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU 2012-2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU 2012-2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ 1 Değerli Velimiz, İnsan yetiştirmek başka hiç bir canlıyı yetiştirmeye benzemez.

Detaylı

Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler

Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler Bir cinayetin altı elemanı vardır: Öldürülen kimdir, öldüren kimdir, cinayetin yeri, cinayet günü, nasıl öldürüldü, neden öldürüldü?

Detaylı

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ Cumhuriyet Halk Partisi 25.Dönem Kahramanmaraş Milletvekili Adayı Efsane Başkan Kamil Dalkara memleketi Pazarcık ta Gövde gösteri yaptı. CHP Kahramanmaraş Milletvekili

Detaylı

BÖCEK ORKESTRASININ MUHTEŞEM SINIFI

BÖCEK ORKESTRASININ MUHTEŞEM SINIFI Göknil Genç BÖCEK ORKESTRASININ MUHTEŞEM SINIFI 1 Çeviren: Saadet Özen ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü 5. basım Resimleyen: Mustafa Delioğlu Göknil Genç BÖCEK ORKESTRASININ MUHTEŞEM SINIFI 1 Resimleyen: Mustafa

Detaylı

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan Karganın Rengi Siyah! Siyah mı? Evet Emre, siyah. Kara değil mi? Ha kara, ha siyah Cenk, bence kara ile siyah arasında fark var. Arkadaşım Cenk le hâlâ aynı şeyi, kargaların rengini tartışıyoruz. Galiba

Detaylı

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar Samed Behrengi Sevgi Masalı Çeviren: Songül Bakar Samed BEHRENGİ Azeri asıllı İranlı yazar Samed Behrengi, 1939 da Tebriz de doğdu. Öğretmen okullarında öğrenim gördükten sonra Tebriz Üniversitesi İngiliz

Detaylı

Radio D Teil 1. Deutsch lernen und unterrichten Arbeitsmaterialien. Ders 01 Köy ziyareti

Radio D Teil 1. Deutsch lernen und unterrichten Arbeitsmaterialien. Ders 01 Köy ziyareti Ders 01 Köy ziyareti adındaki genç adam arabasıyla annesinin yaşadığı köye gider. Bu ziyaret sırasında dinlenmek ister, ama kısa sürede doğanın tatsız yönleriyle de tanışır. biraz dinlenmek için annesinin

Detaylı

yaşam boyu bağlanırsanız.

yaşam boyu bağlanırsanız. Size nasıl tarif etsem ki... İlk görüşte âşık olmak gibi bir duygu. " İşte bu benim aradığım kadın," dersiniz ya, işte öyle bir şey. Önce teknenize âşık olacaksınız sonra satın alacaksınız. Eğer sevmeden,

Detaylı

Koç Üniversitesi nde ders verme tecrübelerim BURAK ÖZBAĞCI 2013

Koç Üniversitesi nde ders verme tecrübelerim BURAK ÖZBAĞCI 2013 Koç Üniversitesi nde ders verme tecrübelerim BURAK ÖZBAĞCI 2013 2002 yılından beri Koç Üniversitesi nde lisans ve lisansüstü toplam 16 farklı dersi, 35 farklı şubede anlattım. 8-10 kişilik küçük sınıflara

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

MOTİVASYON. Nilüfer ALÇALAR. 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya

MOTİVASYON. Nilüfer ALÇALAR. 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya MOTİVASYON Nilüfer ALÇALAR 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya Motivayon nedir? Motivasyon kaynaklarımız Motivasyon engelleri İşimizde motivasyon

Detaylı

meslek seçmişim kendime! Her gün dolaş dur! Masa başında çalışmaktan beter sıkıntıları var bu işin; yolculukların çilesi de işin cabası: Değiştirilen

meslek seçmişim kendime! Her gün dolaş dur! Masa başında çalışmaktan beter sıkıntıları var bu işin; yolculukların çilesi de işin cabası: Değiştirilen meslek seçmişim kendime! Her gün dolaş dur! Masa başında çalışmaktan beter sıkıntıları var bu işin; yolculukların çilesi de işin cabası: Değiştirilen trenler, kaçırılan bağlantı noktaları, ne zaman yeneceği

Detaylı

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır.

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır. ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır. (Şapkasını takar.) Nasıl oldu Mimiciğim? Ay çok hoş! (Saçlarına taktığı çiçekleri gösterir.) Ne

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,

Detaylı

Şimdi noktalama işaretlerinin neler olduğunu ayrıntılarıyla görelim. Anlamca tamamlanmış cümlelerin sonunda kullanılır.

Şimdi noktalama işaretlerinin neler olduğunu ayrıntılarıyla görelim. Anlamca tamamlanmış cümlelerin sonunda kullanılır. NOKTALAMA İŞARETLERİ Dilimizde ilk kez Tanzimat döneminde kullanılan noktalama işaretleri, yazının daha kolay anlaşılmasını sağlar. Yazının okunmasını kolaylaştırır ve anlam karışıklığına düşülmesine engel

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI ÖZEL LİSESİ 2011-2012 ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM 11-A SINIFI MF GRUBU DİL VE ANLATIM DERSİ I

ANKARA ÜNİVERSİTESİ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI ÖZEL LİSESİ 2011-2012 ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM 11-A SINIFI MF GRUBU DİL VE ANLATIM DERSİ I ANKARA ÜNİVERSİTESİ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI ÖZEL LİSESİ 2011-2012 ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM 11-A SINIFI MF GRUBU DİL VE ANLATIM DERSİ I. YAZILI SINAVI SORULARI Öğrencinin Adı ve Soyadı : Sınıfı: Numarası:

Detaylı

GELİŞİM DÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ

GELİŞİM DÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ GELİŞİM DÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ 3-6 yaş arasını kapsayan ve okul öncesi dönem adını verdiğimiz süreç çocukların gelişimi açısından oldukça önemlidir. Okul öncesi dönem çocukta büyümenin ve gelişimin en hızlı

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

Yüz Nakli Doktorları Birbirine Düşürdü

Yüz Nakli Doktorları Birbirine Düşürdü On5yirmi5.com Yüz Nakli Doktorları Birbirine Düşürdü İki kol ve iki bacak nakli yaptığı Sevket Çavdır hayatını kaybedince suçlanan Doç. Dr. Nasır, o günü anlattı. Yayın Tarihi : 29 Mart 2012 Perşembe (oluşturma

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır. Dersin Adı Tema Adı Kazanım Konu Süre : İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi : İnsan Olmak : Y4.1.2. İnsanın doğuştan gelen temel ve vazgeçilmez hakları olduğunu bilir. : Doğuştan Gelen Haklarımız :

Detaylı

ikonu bir yeşilçam (ev dekorasyon)

ikonu bir yeşilçam (ev dekorasyon) (ev dekorasyon) bir yeşilçam ikonu Türk insanının hayatına girdiği 60 lı yıllardan bu yana zarafeti ve paylaşmaktan çekinmediği bilgi birikimiyle rol modeli olmuş Filiz Akın ın İstanbul a bir tepeden bakan

Detaylı

SÜLÜK 1. SAHNE İÇ / ODA / GECE 1.ADAM 2. ADAM

SÜLÜK 1. SAHNE İÇ / ODA / GECE 1.ADAM 2. ADAM SÜLÜK 1. SAHNE İÇ / ODA / GECE 1.ADAM 2. ADAM Karanlık bir oda görülür. Ortada bir masa vardır ve masanın bir köşesinde 1. Adam oturmaktadır. 40 lı yaşlarda saçı başı dağınık ve keyifsizdir. Önünde içki

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΕΛΙΚΕ ΕΝΙΑΙΕ ΓΡΑΠΣΕ ΕΞΕΣΑΕΙ ΥΟΛΙΚΗ ΥΡΟΝΙΑ: 2012-2013 Μάθημα: Σοσρκικά

Detaylı

Okul günüm. Anne-babalar ve çocuklar için için okula başlama rehberi. Niedersächsisches Kultusministerium

Okul günüm. Anne-babalar ve çocuklar için için okula başlama rehberi. Niedersächsisches Kultusministerium Derste biraz önce resim yaptık. Şimdi öğretmen resimlere bakıp neyi daha iyi yapabiliriz diye bize öneride bulunuyor. Öğlenleri okulumuzun yemekhanesinde yemek yiyorum. Yemekler çoğunlukla lezzetli ve

Detaylı

ÇOCUKLARA SINIR KOYMA

ÇOCUKLARA SINIR KOYMA Bu ayki rehberlik bülteni konumuz Çocuklara Sınır Koyma hakkındadır. Sizlere bu konuda çocuğunuza nasıl yardımcı olabileceğiniz ile ilgili önerilerimiz olacaktır. ÇOCUKLARA SINIR KOYMA Yanlış davranışları

Detaylı

CİN ALİ İLE BERBER FİL

CİN ALİ İLE BERBER FİL ....... CiN ALl'NIN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin To'Ju ' 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula

Detaylı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış; Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin

Detaylı

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. Çeviri Deniz Hüsrev Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. 5 6 BİRİNCİ BÖLÜM Hayatınızı elinizden alınıp klozete atılmış, ardından da üzerine

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam SÖZCÜKTE ANLAM 1 Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam BADEM AÐACI Ýlkbahar gelmiþti. Hava bazen çok güzel oluyordu. Güneþ

Detaylı

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK Betül Tarıman UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK YARATICI OKUMA DİZİSİ Şiir Resimleyen: Yasemin Ezberci Yaratıcı Okuma Dosyası: Nilser Utku 2 BASIM Betül Tarıman UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK Resimleyen: Yasemin Ezberci

Detaylı

Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý.

Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý. Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý. Aðaçlar gördüm yeryüzü yaþýnda; Gölgesinde yaz uyur, kýþ uðuldar baþýnda.

Detaylı

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ K.R. RAVINDRAN U.R. Başkanı 2015 16 Canan ERSÖZ U.R. 2430. Bölge Guvernörü 2015 16 Firuz Harbiyeli 3. Grup Guvernör Yardımcısı Hüseyin MURSAL (Başkan) Süleyman ÇOLAKOĞLU (Asbaşkan) Okşan HALEFOĞLU (Kulüp

Detaylı

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim on günlerde mevsimsel geçiş döneminin verdiği miskinlikle aklıma yazılabilecek bir yazı gelmiyordu. Bugün kardio antrenmanımı yaparken,aklıma sevgili olmamak için yapman gerekenler adlı yazım geldi. Bende

Detaylı

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı? Kazova dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat

Detaylı

İtalya nın Üç Büyüğü: Roma, Floransa, Venedik.

İtalya nın Üç Büyüğü: Roma, Floransa, Venedik. Şebnem GÜZELOĞLU 21302293 TURK 102-25 İtalya nın Üç Büyüğü: Roma, Floransa, Venedik. Dünya üzerindeki insanların hepsine Yapmayı en çok istediğin şey nedir? diye sorsak, muhtemelen çoğundan alacağımız

Detaylı

Danışman Olarak Hemşire

Danışman Olarak Hemşire ÜNİTE 6 Danışman Olarak Hemşire Bu üniteyi çalıştıktan sonra, Amaçlar Danışmanın ne olduğunu, Danışmanın yararlarını, Danışmanın kimlere yapılabileceğini? Danışmanın tekniklerini, öğrenmiş olacaksınız.

Detaylı

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Hafta Sonu Ev Çalışması YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Zaman adlı ölümsüz bir dev vardı. Bir gün Zaman, Yıl Dede'yi dört kızıyla birlikte yeryüzüne indirdi. Kızlar, yeryüzünü çok sevdiler. Hepsi bir yana dağılıp

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

Hayata dair küçük notlar

Hayata dair küçük notlar Hayata dair küçük notlar İlk önce sen merhaba- de. Olanaklarının altında yaşa. Sık sık -teşekkür ederim- de. Bir müzik aleti çalmayı öğren. Herhangi bir konuda öğretmenlik yap, herhangi bir konuda öğrenci

Detaylı

Evde çalışırken yararlanabileceği bir yazı tahtası çok işe yarayabilir. Bu tahta, hem yapıcı bir oyuncak

Evde çalışırken yararlanabileceği bir yazı tahtası çok işe yarayabilir. Bu tahta, hem yapıcı bir oyuncak Evde çalışırken yararlanabileceği bir yazı tahtası çok işe yarayabilir. Bu tahta, hem yapıcı bir oyuncak (örneğin öğretmencilik oyununda) hem de kalem tutma ve yazı yazma becerisinin gelişimine katkıda

Detaylı

TEST: Nasıl Daha Verimli Öğrendiğinizi Biliyor musunuz?

TEST: Nasıl Daha Verimli Öğrendiğinizi Biliyor musunuz? Nasıl öğrendiğinizi biliyor musunuz? Ve ne kadar verimli öğrendiğinizi İşte bu test ile ne kadar verimli bir öğrenmeye sahip olduğunuzu anlayacaksınız, eksikliklerinizi tespit edeceksiniz. Haydi iş başına.

Detaylı

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur. 33 Ders 4 Günah Bir dostunuzun size, içi güzel şeylerle dolu ve bütün bu güzelliklerin tadını çıkarmanız için bir saray verdiğini düşünelim. Buradaki her şey sizindir. Dostunuzun sizden istediği tek şey,

Detaylı

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda Bir gün sormuşlar Ermişlerden birine: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş Ermiş. Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara

Detaylı

Konu: Turizmin gelişmesinde doğal güzellikler ve tarihi eserler mi yoksa tesisler mi daha etkilidir.

Konu: Turizmin gelişmesinde doğal güzellikler ve tarihi eserler mi yoksa tesisler mi daha etkilidir. Konu: Turizmin gelişmesinde doğal güzellikler ve tarihi eserler mi yoksa tesisler mi daha etkilidir. A Grubu: Turizmin gelişmesinde doğal güzelliklerin daha etkili olduğunu savunuyor. Birinci Konuşmacı:

Detaylı

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. ANKET SONUÇLARI Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. Bu anket, çoğunluğu Ankara Kemal Yurtbilir İşitme Engelliler Meslek Lisesi öğrencisi olmak üzere toplam 130 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya

Detaylı

Aile içi şiddette yardım. Kadınlar için Leichte Sprache deki bilgiler

Aile içi şiddette yardım. Kadınlar için Leichte Sprache deki bilgiler Aile içi şiddette yardım Kadınlar için Leichte Sprache deki bilgiler Bu broşürde neler bulunuyor? Aile içi şiddet nedir.... 4 Uyarı sinyallerini algılama... 6 Birisiyle konuşmak... 7 Kadınlar için danışma

Detaylı

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi.

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi. Malum ülkemiz son dönemde Globalleşen dünya ile birlikte oldukça sıkıntılı. Halk olarak bizlerde de pek çok sıkıntılar var. Ekonomik sıkıntılar, siyasi sıkıntılar, sabotaj planları, suikast planları. Darbe

Detaylı

TÜRKÇE. NOT: 1. 2. 3. soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız. cümlesinin sonuna hangi noktalama işareti konmalıdır?

TÜRKÇE. NOT: 1. 2. 3. soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız. cümlesinin sonuna hangi noktalama işareti konmalıdır? TÜRKÇE Hiçbir zaman elinde sapan olan bir arkadaşım olmadı. Daha doğrusu, öyleleri ile arkadaşlık yapmadım. Çünkü minicik bir kuşun canına kıyarken acıma duygusu olmayan kişi, zor duruma düşene elini uzatmaz.

Detaylı

MATBAACILIK OYUNCAĞI

MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Roman 1. basım Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü:

Detaylı

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU 23 MART PAZARTESİ GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI 23-27 MART 2015 SERBEST ZAMAN ETKİNLİĞİ: Çocuklarla selamlaşıldı ve istedikleri ilgi köşelerinde evden getirdikleri oyuncaklarla

Detaylı

Asuman Beksarı. Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi. Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan. J. Keth Moorhead

Asuman Beksarı. Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi. Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan. J. Keth Moorhead Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi Asuman Beksarı J. Keth Moorhead Hiç kimse başarı merdivenlerini elleri cebinde tırmanmamıştır. sözünü Asuman Beksarı için

Detaylı

o ( ) (1 CİN ALİ'NİN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Öğ. Rasim KAYGUSUZ

o ( ) (1 CİN ALİ'NİN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Öğ. Rasim KAYGUSUZ o /i@ ( ) (1 il )..... CİN ALİ'NİN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 -

Detaylı

Bilgin Adalı HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mustafa Delioğlu SÜMBÜLLÜ KÖŞK

Bilgin Adalı HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mustafa Delioğlu SÜMBÜLLÜ KÖŞK Bilgin Adalı Resimleyen: Mustafa Delioğlu SÜMBÜLLÜ KÖŞK HEYECANLI KİTAPLAR Serüven Bilgin Adalı Resimleyen: Mustafa Delioğlu SÜMBÜLLÜ KÖŞK Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör: Ebru Akkaş Kuseyri Kapak

Detaylı