ÇOCUKLARDA DİŞ HEKİMİ İMAJININ BELİRLENMESİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ÇOCUKLARDA DİŞ HEKİMİ İMAJININ BELİRLENMESİ"

Transkript

1 T.C. Ege Üniversitesi Diş Hekimliğiİ Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı ÇOCUKLARDA DİŞ HEKİMİ İMAJININ BELİRLENMESİ BİTİRME TEZİ Stj. Dişhekimi Tuğçe KALİÇOĞLU Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. A.Rıza ALPÖZ İZMİR-2015

2 ÖNSÖZ Çocuklarda Diş Hekimi İmajının Belirlenmesi isimli tez çalışmamda bana yol gösteren ve çalışmalarıma büyük katkı sağlayan değerli hocalarım Prof. Dr. A.Rıza ALPÖZ e ve Prof. Dr. Ece EDEN e, maddi manevi desteğini hiçbir zaman esirgemeyen sevgili aileme, yanımda olan değerli arkadaşlarıma ve üzerimde emeği geçen tüm hocalarıma teşekkürlerimi sunarım. İZMİR Stj. Diş Hekimi Tuğçe KALİÇOĞLU

3 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 1. GİRİŞ, AMAÇ VE GENEL BİLGİLER Korku, Kaygı, Fobi ve Anksiyete Kavramlarının Ayrımı Dental Anksiyete Dental Anksiyeteli Hastalar ile İletişim Nasıl Olmalıdır? Dental Tedaviler Sırasında Korku ve Kaygının Azaltılmasına Yarayan Yöntemler Çocukta Diş Muayene ve Tedavisinin Psikolojik Açıdan Ele Alınması Çocuğun Bilişsel Gelişimi Çocuğun Psikolojik Gelişimi Çocuğun Davranış ve Reaksiyonları Dişhekiminin Psikolojik Rolü Çocuğun Muayenehaneyi İlk Ziyareti Psikolojik Bilgilerin Pratiğe Uygulanması GEREÇ VE YÖNTEM BULGULAR TARTIŞMA KAYNAKLAR ÖZGEÇMİŞ

4 1. GİRİŞ, AMAÇ VE GENEL BİLGİLER Toplumda diş hekimi korkusuna çok sık olarak rastlanır. Bu korkunun kaynağı geçmişte yaşanmış olan kötü tecrübeler, kişilerin bu konudaki bilgisizlikleri, çevreden edinmiş oldukları yanlış bilgiler ya da medyanın bu konuyu kendisine malzeme yaparak olayı abartılı boyutlara taşımasıdır. Çocuklar bunlardan çok çabuk etkilenmekte ve bu etkilerin izleri bir ömür boyu silinmeyip kişinin hayatı boyunca diş tedavilerinden kaçmasına ve randevuları işkence saatleri olarak görmesine sebep olmaktadır. Bunu önlemek için uygulanacak en etkili yöntem bilgilendirmektir. (1) Televizyon ve filmler diş hekimlerini korkunç, sadist ve tatminsiz kişilikler olarak işleyerek kişilerde bu korkunun pekişmesine yardımcı olmaktadırlar.(2) Kişilerde dental anksiyetenin hiç oluşmaması için okul öncesi dönemlerden itibaren çocuklar diş hekimi ve diş hekimliği uygulamaları hakkında bilgilendirilmelidir. Okullar ve diş hekimleri odalarının bu amaçla ortaklaşa yürüttükleri çalışmalar bulunmakla beraber bunlar sadece merkezi okullarla sınırlı kalmakta ve hedefe tam olarak ulaşamamaktadır.(1) Brown yılları arasında 57 çalışma yayınlamış ve diş sağlığı eğitiminin dental sağlık davranışlarını ve objektif ağız sağlığının geliştirdiğini ;ancak tutum ve bilgideki değişimden daha az etkili olduğu sonucuna varmıştır.çalışma sonuçları ağız diş sağlığı eğitiminin çok zayıf olduğunu göstermiştir ve birçok çalışma ağız diş sağlığı eğitiminin eksikliği üzerinde durmuştur.(3)

5 Dental anksiyete hastalar ve diş hekimleri açısından başlı başına bir problem teşkil ediyor. Özellikle genç çocuklar için diş hekimi ziyareti stresli bir durumu temsil etmektedir.diş hekimleri hastaların dental anksiyete seviyelerini elimine etmek için büyük öneme sahiptir.(4) Diş hekimleri için, tedavilere verdikleri yanıtlarla en zor iletişim kurulan hasta grubu çocuklardır. Çoğu hekim çocuk hastanın tedavisiyle ilgilenmenin yetişkin hastaların tedavisinden çok daha zor ve yorucu olduğunu söylemekte ve çocukların tedavilerinden kaçmaktadırlar.gerek serbest diş hekimleri gerekse diş hekimliği öğrencileri arasında pedodonti sevilmeyen ek iş olarak görülmektedir; ancak bazı idealist diş hekimleri tarafından gerekli önem verilmektedir.(1,5) İlk endüstri devletlerinden biri olan Almanya çeşitli ülke ve sağlık sistemleri ile karşılaştırıldığınds çocuk ve gençlerin, diş tedavisi açısından en alt sıralarda olduğu görülmektedir.bu içler acısı tablo 1973 te WHO nun yaptığı geniş kapsamlı bir araştırma sonucu ortaya çıkmıştır.sosyal tıbbın amacı ise bu sorunun nedenlerini araştırmaktır.buna göre, -Fazla yararlı olmayan umumi sağlık sistemi, -Erişkinlerin tedavilerine yönelik fiyat düzeni, -Yanlış beslenme, -Kollektif florlamada eksiklik, -Gelecek diş hekimlerine verilen noksan eğitim(kendi konularıyla ilgili psikolojik ve sosyal konularda) nedeniyle çocuk ve gençlerde diş tedavisinin göz ardı edilmektedir.(4) Çocuklarla iyi iletişim kurmak için diş hekimleri, öncelikle onların ayrı bir birey olduklarını kabul etmelidirler. Fiziksel, psikolojik ve mental farklılıklar

6 gösterebileceklerini düşünmelidirler. Her birini içinde bulundukları yaşın verdiği mental ve psikolojik özelliklerden soyutlamadan değerlendirmeli ve bu şekilde iyi iletişimin temellerini kurmalıdırlar. Çocuk için ilk izlenim çok önemlidir. Klinikte çok iyi ve dostça karşılanmak isterler. Onlara çocuk gibi değil de yetişkin biri gibi davranılmalı ve ismiyle çağırmaya özen gösterilmelidir. Başını okşamaktansa elini sıkmak çocuğun kendisine değer verildiğini hissetmesini sağlayacaktır.(1) Her ne yapılacaksa çocuğu doğru şekilde bilgilendirmek çok önemlidir. Çocuklar neyin nasıl olacağından detaylı bilgi sahibi olmak isterler. Bu aşamadan sonra çocuğun diş tedavisini kabul edip etmeyeceği koltuğa oturup oturmamasından anlaşılır. Eğer çocuk koltuğa oturmayı kabul etmiş; ancak tedaviyi reddediyorsa hekim burada kendi yeterliliğini sorgulamalıdır. Tedavi sırasında çocuğun kullanılacak aletlerden ürkmemesi için tüm aletler ve fonksiyonları Anlat-Göster-Uygula yöntemiyle tanıtılıp çocuğun kendisine bir zarar gelmeyeceğinden emin olması sağlanmalıdır. Çocuğa hiçbir zaman ağrısızlık vaadedilmemelidir. Aksi durumda güven kaybı oluşur ve bunun tamiri mümkün değildir. Bu yüzden ağrı duyabileceğini önceden söyleyerek kendini hazırlaması sağlanır. Tedavi sırasında Neden korkuyorsun?, Korkacak bir şey yok!, Hiç bir şey olmayacak gibi anlamsız cümleler kurmaktan kaçınılmalıdır. Küçük bir ağrıda ya da çocuk ne yapıldığını görmek istediğinde tedaviye ara verilmeli, açıklamalardan sonra devam edilmelidir.

7 Tedavi seansları otuz dakikayı aşmamalıdır. Belli bir süre sonra çocuk sıkılacak ve tedaviyi reddedecektir. Bunu önlemek için randevular sabah saatinde, kahvaltı sonrasında olmalıdır. Böylece çocuk uykusunu almış ve tok şekilde tedavilere karşı daha dirençli olur. Tedavinin başından sonuna kadar çocuğun güvenini kazanmaya çalışılmalı ve ona değer verildiği hissettirilmelidir. Bunun gibi küçük ve önemsiz gibi görünen ayrıntılar aslında çocukla iletişimde anahtar konumundadırlar.(1) 1.1. KORKU, KAYGI, FOBİ VE ANKSİYETE KAVRAMLARININ AYRIMI Korku, kişinin tehlike ve zararlara karşı kendini korumak amacıyla geliştirdiği içgüdüsel doğal bir reaksiyondur.(5)korkuya bağlı olarak gelişen fizyolojik değişiklikler tehlikenin uzaklaşması ile birlikte kaybolur.(7) Üniversite ve genel sağlık politikasında çocuğun diş hekiminden korkması pek üzerinde durulmayan bir konudur. Çocuk ve gençlerin diş hekiminden korkmaları konusuna değinmek bu sorunu çözmek yerine daha çok kazanç getiren protetik ve ortodontik konulara verilen önem daha farklıdır.(5) Kaygı, insanın günlük davranışında en sık gözlenebilen bir haldir. Herkeste değişik derecelerde kaygı vardır ve hiç kaygısı olmayan kimse hemen hemen yoktur. Fakat kaygının türü ve derecesi önemlidir. Kaygı bireyin günlük yaşamının merkezi olur ve birey kaygı üzerinde odaklaşırsa, o zaman kişi normal yaşamını sürdüremez hale gelir. Bu haller bireyin değişik davranış bozuklukları geliştirmesine yol açar.(6) Kaygı nöbeti içinde olan kişi sürekli kaygılandığı halde, kaygının kaynağını göstermekte zorluk çeker. Kaygısı yüksek olan kişiler, kaygı halinin etkisi altında

8 çok sayıda bedensel ve psikolojik belirtiler geliştirirler. Bu belirtilerin bazıları aşağıda sıralanmıştır; -Kasların gergin olması: Kaşlar sürekli çatıktır, kaslar sürekli gergindir. Kişi gevşeyemez ve gerginlik kaslara bir titreme getirir. -Otonom sinir sisteminin yüksek düzeyde faal olması: Terleme, kalbin çarpması, avuçların soğuk olması, baş dönmesi, mide bulantısı, ishal bu belirtilerin bazılarıdır. -Tedirgin bekleyiş hali: Üzülme, kendine ve başkalarına olabilecek kötü şeyleri düşünmekten kendini alıkoyamama hali görülür. -Dikkati toplamada zorluk: Bir iş üzerine dikkatini toplamakta zorluk çekme, çabucak sinirlenme ve uykusuzluk halleri görülür. Korku ve kaygı arasında üç önemli fark vardır: 1. Kaynak: Ben iğneden korkarım! örneğinde olduğu gibi korkunun kaynağı bilinir; ancak kaygının kaynağı belirsizdir. 2. Şiddet: Korku kaygıdan daha şiddetlidir. 3. Süre: Korku daha kısa sürelidir, kaygı ise uzun süre devam eder..(6) Korku proflaksisinde en etkin yöntemin ortak koruma olduğu Almanya da bile geç anlaşılmıştır.bundan sonra yapılan çalışmalarda ana okulu eğitimi,anne-baba bilinçlendirme eğitimleri korku önleme sisteminde yerlerini almışlardır.(5) Panik halleri de kaygı hallerinden biri olarak görülebilir. Panik aşırı kaygı hallerinde kendini gösterir. Panik derecesinde kaygı duyan kişiler solunum zorlukları da çekerler. Solunum zorlukları kesik kesik ve sık sık nefes alma şeklinde olabildiği gibi nefes almada tıkanıklık biçiminde de ortaya çıkabilir.

9 Herkesin hem kaygısı hem de fobisi vardır. Bu doğaldır. Ne var ki korkunun derecesi kişinin günlük yaşamını aksatacak düzeye erişip onun normal işlevini engellediği zaman doğal olmayan bir durum söz konusudur. Bu durumda fobilerden söz ederiz.(5) Fobilerin en belirgin özelliklerinden biri onların kaynağının bilinçsiz oluşudur. Fobilerin kaynağı Freud un yaklaşımına göre bilinçaltında çözümlenmemiş çelişkilerdir. Bu çelişkiler çözümlenmedikçe, yalnız fobilerin ortadan kaldırılmasına çalışmak yetersiz ve anlamsız bir çabadır. Psikologlar fobileri 2 gruba ayırır: 1-Basit Fobi: Oldukça iyi belirlenmiş tek bir nesne veya durumdan gelen korkuyu tanımlar. 2-Karmaşık Fobi: Çok boyutludur. Yılandan korkma, yüksek yerlerden korkma basit fobilere örnek iken, agorafobi adı verilen ve açık alandan korkma anlamına gelen türden fobi, toplum içinde, yabancı kimselerin arasında ortaya çıkar ve oldukça karmaşık uyarıları içerdiği için karmaşık fobilere girer. Sosyal fobiler de karmaşık fobilerden biridir. Temelinde Başkaları beni görünce ne der? türünden, başkalarının yargılamasından korku vardır, böyle kimseler toplum içinde, hatta telefonda bile başkalarıyla konuşmaktan çekinir. Basit ve karmaşık fobiler şu şekilde ayırt edilir: Basit fobiler bireyin günlük yaşamını pek aksatmazken ve tedavisi daha kolay gerçekleşirken, karmaşık fobiler bireyin yaşama uyumunu zorlaştırır, tedaviye direnç gösterir ve bazen de kaygı nöbetleriyle beraber görülür.(6) Fobilerin kolaylıkla ortadan kaldırılamayışı iki temel nedene dayandırılır. Birincisi; belirli bir uyarıcıdan, örneğin köpekten korkan birey bu uyarıcıdan sürekli kaçındığından uyarıcıyla olumlu bir deneyim geçirmeyi olanaksız kılar, dolayısıyla

10 ilk korku ömür boyu sürer. İkincisi ise; korkulan nesne ya da durum yeniden ortaya çıktığında kişinin kendi kendine sürekli olumsuz mesajlar vermesi ve böylece olumlu bir deneyimin gelişmesini önlemesidir. Örneğin; uçaktan korkan birisi, uçağa bindiğinde sürekli kendine Şimdi uçak düşecek ve ben öleceğim. Derse hiçbir zaman uçakta uçmanın zevkine varamaz. Sonuçta olumlu deneyim bu şekilde önlenince, ilk korku kuvvetini koruyarak devam eder.(6) Anksiyete, kişilerin anlatmakta güçlük çektikleri içsel bir huzursuzluk, panik derecesine ulaşan endişe ve korku hali ile, psikolojik ve nörovejetatif belirtilerle karakterize bir sendromdur. Anksiyete, hastalarda pek çok fizyolojik ve davranışsal bozukluklara neden olmaktadır. Hastalarda, yüz ile bütün vücutta soğuk terleme ve titreme, çenelerde kilitlenme, dişlerin birbirlerine çarpması, nefes almada düzensizlik, poliüri, baş dönmesi, senkop, göz kararması, ağız kuruluğu, kaslarda spazm ve gerginlik, hiperestezi ve paresteziler ile hipotansiyon ve taşikardi gibi belirtiler ortaya çıkmaktadır. (8) 1.2. DENTAL ANKSİYETE Modern diş hekimliği uygulamalarında bilimsel ve teknolojik gelişmelerle birlikte diş tedavilerinin, yüksek beceri, doğruluk ve en az travma ile kısa sürede tamamlanabilir olmasına ulaşılmaya çalışılmaktadır. Etkin lokal anestezik ve analjezik ilaçların kullanıma girmesine rağmen, pek çok hasta diş tedavileri ile ilgili korku ve anksiyete problemi yaşamaktadır.(8) Dental anksiyete diş tedavisine bağlı olarak duyulan korku ve kuruntular nedeniyle gelişen, tam olarak ifade edilemeyen yoğun bir huzursuzluk hali olarak tanımlanmaktadır. Bu anksiyetenin etiyolojisinde rol oynayan faktörler; karakter

11 özellikleri, doğrudan şartlanma, dolaylı şartlanma ve sınıflandırılamayan diğer etmenler olarak dört grupta incelenmektedir. Hastaların dental korkuları ve travmatik dental deneyimleri(işlem sırasında oluşan ağrı uzun süreli ve yorucu tedaviler) doğrudan şartlanma faktörünü ortaya çıkartırken; kişilik özellikleri ruhsal farklılıklar ve değişen reaksiyon eğilimleri doğrultusunda ayırıcı olmaktadır. Aile-toplum-medya(ebeveyn, kardeş ve arkadaşların negatif etkisi, dramatize edilmiş çizgi filmler ve TV programları) ve çevre koşulları(muayene odası, kullanılan aletlerin sesi, görüntüsü, ortamın kokusu) dental korku ve kaygı gelişiminde dolaylı şartlanmaya neden olur. Kontrol kaybı duygusu, hekimin yabancı bir insan olması düşüncesi, tedavi işlemleri konusundaki belirsizlikler, düşük ağrı eşiği, hekimin hastaya yaklaşımı (hastanın ağız sağlığı ile ilgili eleştiri, duyarsızlık, tedaviyi açıklamada yetersizlik, eksik veya yanlış tedavi),hastanın hekime yaklaşımı(güvensizlik, hekimi yetersiz bulma) ise dental anksiyetenin etyolojisinde rol alan diğer faktörlerdir. (9) Anksiyete sendromu her yaşta, cinsiyette ve sosyal sınıfta görülebilmekte ancak eğitim durumu, kişilik özellikleri, cinsiyet, yaş ve geçmiş dental tecrübeler hastaların anksiyete seviyelerini etkilemektedir. Doerr ve ark. (1998) ile Marakoğlu ve ark. (2003) nın, yaptıkları çalışmalarda, dental anksiyete sendromunun sıklıkla kadınlarda, 20 yaş altı çocuk ve gençlerde, eğitim seviyesi düşük, kırsalda yaşayan ve daha önce herhangi bir diş tedavisi yaptırmamış hastalarda daha sık oluştuğu gözlenmiştir. Öte yandan, Muğlalı ve ark. (2005), çalışmalarında kadın hastaların cerrahi işlemlerle ilgili olarak ağrı beklentileri ve kaygı seviyelerinin erkek hastalardan daha yüksek olduğunu ve bunun cinsiyet, önceki diş tedavi tecrübeleri ve kişilik yapılarıyla bağlantılı olduğunu belirtmişlerdir. Dental anksiyete

12 sendromunda diş tedavisinden uzaklaşmaya neden olan, kontrol edilemeyen korkular ve endişeler söz konusudur. Bunlar; 1- Ağrı korkusu 2- Bilinmezlik korkusu 3- Çaresizlik ve bağımlılık korkusu 4- Vücutta değişiklik ve sakatlanma korkusu 5- Ölüm korkusudur. Hastaların anksiyete kaynağı, zarar görecekleri, kontrolleri dışında ve bilinmeyen bir operasyon geçirecekleri düşüncesi ve kazanılmış negatif deneyimleridir. Önceki tedaviler sırasında ağrı ve rahatsızlık hissetmeleri, başarısız dental tedaviler, postoperatif komplikasyonlar ve hasta-hekim uyumsuzluğu anksiyete seviyelerini arttırmaktadır. Hastaların tedaviye başlamadan 10 dakika önceki endişe seviyesinde diş tedavisi hakkındaki düşünceleri araştırıldığında, endişe seviyesinde görülen artışla birlikte tedaviyi hoş bulmama düzeyi artmaktadır. Endişe azaldıkça hoş bulma düzeyi artmaktadır. Hastaların tedaviden beklentileri tedaviyi hoş bulma seviyelerinde rol oynamaktadır. Hastaları kendi sağlığı ile ilgilendiği ve ilgilenildiği düşüncesi, mevcut ağrısının giderilmesi ve normal çiğneme fonksiyonunu tekrar kazanma isteğinin yanı sıra estetiğin düzelmesi beklentisi hasta endişesinin azalmasına neden olmakta, sonuç olarak da diş tedavisi ile ilgili düşüncelerinde daha hoş bulmaya yönelik fikirleri gelişmektedir. (10) Ciddi dental anksiyete ile korku arasında etiyoloji, idame ve tedavi açısından ilişki saptanmıştır. Yapılan bazı çalışmalar, dental anksiyetenin günlük hayatı etkilediği gibi sosyal aktiviteler ve aile ilişkilerinde de problemler yarattığını

13 göstermiştir. Sonuç olarak dental anksiyete hastanın ağız sağlığını olumsuz yönde etkilemekle birlikte psikolojik bir sorun olarak yaşam standartını ve kalitesini düşürmektedir. Yüksek anksiyeteli hastaların protetik veya periodontal tedaviye ihtiyaçları ile kaybettikleri dişlerin ve çürüklerinin sayısı fazla, dolgu ve restorasyon sayıları ise daha az olup ağrı ve enfeksiyon sorunları fazladır. Böyle hastalar, ihtiyacı olduğunu ve ağız sağlıklarının iyi olmadığını bildikleri halde anksiyeteleri nedeniyle dental bakımdan kaçınmaktadırlar. Kişilerin doğal dişlerine verdiği önem ve diş tedavisi hakkındaki düşünceleri araştırıldığında, doğal dişlere verilen önemdeki artışla birlikte tedaviyi hoş bulma düzeyinde de bir artış ortaya çıkmaktadır. Hastaların ağrıyla karşılaşma oranları dişlerine verdikleri önemle birlikte azalmaktadır. Doğal dişlerine önem veren insanlar diş hekimine daha sık muayene olmaktadır. Ancak düzensiz ziyaretler anksiyete düzeyini artırmaktadır. Anksiyete düzeyi arttıkça tedaviden kaçınma durumu ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı sıra ilerleyen yaşla birlikte korku düzeyi stabilize olarak diğer sağlık sorunlarının artmasıyla birlikte diş hekimi korkusu önemini kaybetmektedir. Dolayısıyla hastalar diş tedavisini daha hoş bulmaktadırlar.(11) Diş hekimliği korkusu ve kaygısının bireylerin oral hijyen alışkanlıkları üzerine olan etkisini inceleyen çalışmalarda farklı sonuçlar elde edilmiştir. Ay ve arkadaşları, diş hekimliği kaygısının bireylerin diş fırçalama alışkanlığı, diş ipi ve kürdan gibi dental hijyen araçlarını kullanmalarında bir etkisi olmadığını bildirirken, Wisloff ve arkadaşları, bu bireylerin daha az sıklıkta dişlerini fırçaladıklarını bildirmiştir. Sonuçlardaki bu farklılıklar çalışmaların yapıldığı popülasyon gruplarından kaynaklanabilmektedir. Diş hekimliği korkusu ve kaygısının oral sağlık düzeyi üzerine etkisinin olup olmadığını araştıran çalışmaların sonuçlarını

14 incelediğimizde, yüksek düzeyde kaygısı bulunan bireylerde daha az sayıda diş olduğunu, çürük diş ve eksik diş sayısının daha fazla, restorasyon bulunan diş sayısının ise daha az olduğunu ve bu hastalarda daha fazla dental patoloji bulunduğu saptanmıştır. Ayrıca bu bireylerin periodontal sağlık düzeyinin de daha kötü olduğu bildirilmiştir.(11) Anksiyeteli hastalarla iletişim oldukça zor olup dental işlemlerin gerçekleştirilmesi hem hekimler hem de hastalar için güçlük oluşturur ve klinik olarak zaman kaybına neden olur. Hastaların anksiyete seviyelerinin azaltılması ile tedavi işlemlerinin daha rahat yapılması sağlanabilir.(8) Yapılan çalışmalarda, hastaların dental tedavi hakkında bilgi sahibi olması dental anksiyetenin azaltılmasında önemli bir role sahiptir.eğitim ile hastalar yatıştırılabiliyor, diş bakımından daha az kaçıınıyorlar ve hastalarda daha az dental anksiyete oluşmasına neden olmaktadır.bu çalışmada da oral sağlık eğitimi verilen çocukların,kontrol grubu olarak nitelendirilen ve oral sağlık eğitimi verilmeyen çocuklara göre daha az dental anksiyeteye sahip oldukları görülmektedir.(4) 1.3. DENTAL ANKSİYETELİ HASTALAR İLE İLETİŞİM NASIL OLMALIDIR? Diş tedavilerine yönelik korku ve endişelerin hazırlayıcı faktörlerinin bilinmesi, hekimlerin çocuk ve erişkin hastaların tedaviye yönelik anksiyetelerine karşı objektif ve empatik bir yol izlemesine olanak sağlar. Diş hekimleri, hastaların anksiyetelerini anlamak ve tedaviyi kabul etmesini sağlamak için uygun iletişim ve tedavi seçeneklerini kullanmalıdırlar. Hastaları konuşmaya teşvik ederek, önceki yanlış anlamalar giderilmeli, hastaların kaygıları, ihtiyaçları ve beklentileri hakkında

15 fikir sahibi olunmalıdır. Hastaların dental gereksinimleri, medikal durumları ve tedavi kabulünde gereken faktörlerin bilinmesi önemlidir. Anksiyeteli hastalar, genellikle diş hekimi randevularından önceki birkaç geceyi uykusuz geçirirler. Sindirim ve solunum sistemi rahatsızlıkları çekebilirler. Bu tür hastaları randevu için aramak bile korku ve paniğin tetikleyicisi olabilir. Genellikle telefon görüşmesi ve randevu talebi ile başlayan ilk iletişimden sonra hastalar durumun niteliği hakkında fikir oluştururlar. Öncelikle hekimle konuşmak hastalar için oldukça cesaret vericidir. Soruları içtenlikle cevaplandırarak hastalarla olan sohbeti devam ettirmek, hasta açısından daha önce kurguladığı bazı yanlış düşünce ve korkuları giderebilir. Hastalara, muayene sırasında tedavi protokolü ve beklentilerinin ne denli karşılanabileceğini anlatmak önemlidir. Böylece hastalar, ilk randevularına kafalarındaki birtakım soru işaretlerini cevaplandırmış olarak gelirler. Kalabalık ortamlar huzursuzluk derecesini artırdığından, anksiyeteli hastalara, randevuların sakin zamanlarda verilmesi önerilmektedir. Bekleme salonları da hastalara ne tür bir deneyim ile karşılaşacakları hakkında fikir vermektedir. Dolayısıyla, bekleme salonlarının sakin ve huzurlu olması, salonda günlük hayat, sağlık, dekorasyon ve teknoloji ile ilgili dergilerin bulunması, hatta bir akvaryum veya değisik tabloların bulunması da etkili olabilir. Dental hijyenist, sekreter veya hemşire gibi yardımcı personeller hastalarla ilgili bilgi sahibi olmalı ve onlara karşı dostça ve profesyonel tavır sergilemelidirler. Yardımcı personeller, hastalara tedavi ortamını göstermelidir. Personeller basit ve temiz giyinmeli, muayene odaları temiz olmalıdır.(8) Hastalar kliniğe geldiklerinde ilk görüşme diş tedavi ünitesinden uzakta olmalıdır. Hastaları, herhangi bir tedavi aleti, enjektör veya kesici materyalle karşılamak da

16 huzursuzluk ve paniğe neden olmaktadır. Hastaların medikal ve dental anamnezlerine ek olarak dental anksiyeteyle ilgili sorular mutlaka sorulmalıdır. Diş hekimlerine karşı olan korkularının nedenleri sorulmalı, hastaların neden korktukları, korku derecesi ve bu durumla ilişkili daha önceki deneyimleri açığa çıkartılmalıdır. Hekim ve tedaviye yönelik istekleri değerlendirilmeli, daha önceden hekim hatasına bağlanan olumsuzluklar gözden geçirilerek aynı hatalı yaklaşımlardan kaçınılmalıdır. Hekim, hastaları psikolojik durum, problemlerin derinliği veya genelliği yönünden incelemeli zorunlu durumlarda psikolojik destek alması konusunda yönlendirerek ilgili bölümden konsültasyon istemelidir. Hastalarla iletişim kurulurken onları istenilen hedeflere yönlendirmede dolaylı öneriler, olumlu imajlar ve hayali canlandırmalar çok önemlidir. Sakin bir ses tonu ve yüz ifadesi ile konuşmak, onları anladığını belirtir tarzda bir davranış şekli sergilemek, olumsuz emirler yerine dolaylı ifadelerle iletişim kurmak, hastalardaki çaresizlik ve bilinmeyen korkusu nu yok etmekte, hekimlere karşı olan güveni de arttırmaktadır. Sorularla yapılan değerlendirmelerde korku nedenleri tespit edilerek uygun bir tedavi yöntemi saptanmalıdır. Yapılan çalışmalar, hastaların diş tedavisine ilişkin yapılacak operasyonlar ve postoperatif dönem hakkında daha önceden detaylı şekilde bilgilendirilmesinin dental anksiyetelerinin azaltılmasında yardımcı olacağını bildirmektedir. Tedavi işlemlerinin nasıl yapılacağının açıklanması bilinmeyen korkusunun ortadan kaldırılmasının ve hastaların kendilerini zihinsel olarak hazırlamasını sağlarken; post-operatif dönemde meydana gelecek durumların açıklanması ve hastalara önerilerde bulunulması ise çaresizlik ve bağımlılık korkusunu azaltarak stres seviyelerinin azaltılmasını sağlamaktadır.(8)

17 Önceki çalışmada, çocukların diş hekimleri ziyaretinden sonra daha az dental anksiyeteye sahip oldukları görülmektedir.ancak çalışmada,diş hekimlerinin davranışlarının etkileri ölçülmemesine rağmen Muhtemelen diş hekiminin bakış açısından kaynaklı olarak,eğitilmiş ve eğitilmemiş grupların değerlendirilmeleri sonucunda kayda değer bir fark bulunamamıştır.(2) 1.4. DENTAL TEDAVİLER SIRASINDA KORKU VE KAYGININ AZALTILMASINA YARAYAN YÖNTEMLER Diş hekimliği korkusunda tek etken hasta değil, diş hekiminin yaklaşım tarzı ve hastanın bunu nasıl gördüğü de bir etkendir. (12) Diş hekimliği korkusu ve kaygısı fenomeni tam olarak giderilememekle birlikte, tedavi sırasında problem oluşturabileceğinden tedavi öncesinde birtakım önlemlerin alınması gerekmektedir. Aynı zamanda ailenin ön hazırlığı da önemli yer tutmaktadır; bunun için ailenin bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Aksi taktirde, hem hekim hem de hasta için tedavinin başarılı bitirilebilmesi mümkün olamayabilir. Hastalara tedavi öncesi uygulanacak işlem hakkında bilgi verilmesi, davranış terapisi, hipnoz ve farmakolojik uygulamalar tedavinin daha kolay yapılmasına olanak sağlamaktadır. Hastalarda hangi yöntemin kullanılmasının daha olumlu sonuç vereceği hastanın korku/kaygı düzeyine, kooperasyonuna ve sistemik durumuna bağlıdır. Hastalara tedavi sırasında yapılacak işlemler ve tedaviden sonraki iyileşme dönemi hakkında bilgi verilmesinin korkunun/kaygının azalmasında olumlu etkileri olduğu bildirilmiştir.(5,11) Davranış terapisi korkunun ve kaygının azaltılmasında kullanılabilen diğer bir yöntemdir. Bu terapinin amacı hastaların kooperasyonunu iyileştirmektir. Yöntemin

18 başarısı korkunun/kaygının reaksiyon derecesi ve sonucuna bağlıdır. Korku düzeyi çok yüksek olan hastalarda bu yöntem başarılı olmamakla birlikte, bilişseldavranışsal ve psikofizyolojik komponentleri olan tedaviler ile birlikte uygulanabilmektedir. Bunlara ilave olarak, bazı vakalarda farmakolojik ajanlarında kullanılması gerekebilmektedir. İleri terapi yöntemleri ve bu yöntemlerin kombinasyonu ile bu hastalardaki başarı düzeyinin %70-80 arasında olduğu bildirilmektedir. Dental tedavinin hipnoz altında yapılması da bu hastalardaki korku ve kaygı düzeyinin azaltılmasına yardımcı olabilmektedir. Bu işlem, hipnoz uygulamaları hakkında uzman olan kişiler tarafından yapılmaktadır. Hipnozun dezavantajları arasında yöntemin mental özrü bulunan, tam koopere olamayan ve hipnoz kapasitesi olmayan bireylerde uygulanamaması bulunmaktadır. Ayrıca, bu yöntemle farmakolojik uygulamalar kadar başarılı sonuçlar elde edilememektedir.(11) Dental tedavilerin farmakolojik uygulamalar kullanılarak yapılması sıklıkla tercih edilen bir yöntemdir. Yöntemin uygulanması için güvenli ve etkili sedatifler bulunmaktadır. Sedasyon ajanları değişik klinik semptomlara ve çeşitli komplikasyonlara yol açabileceğinden, sedasyon yapılmadan önce hastaların genel sağlık durumu ve tedaviden beklentileri iyi belirlenmelidir. Sedasyonda kullanılan farmakolojik stratejilerin güvenli ve etkili olması gerekmektedir. Aşırı korkusu olmayan bireylere sedasyon yapılacağında nitröz oksit/ oksijen kombinasyonu (N2O/O2) uygun bir seçimdir. Enteral yoldan sedatif uygulanacak olan vakalarda en sık tercih edilen ajanlar benzodiazepinlerdir. Bu yöntemle birçok bireyin dental tedavisi kolay bir şekilde yapılabilmektedir.

19 Sedasyon, artmış ajitasyon, kontrol altına alınamayan hipertansiyon, taşikardi ve desaturasyona bağlı olarak başarısız olabilmektedir. Bu nedenle sedasyon yapılmadan önce hastadan iyi bir anamnez alınarak hastanın korku ve kaygı düzeyi, sistemik durumu ve sosyal durumu hakkında bilgi edinilmelidir. Çok yüksek düzeyde korkusu ve kaygısı bulunan bireylerin intravenöz farmakolojik uygulamalar sırasında istenmeyen hareketlerinin daha fazla olduğu ve sedasyon için daha fazla ilaca gerek duydukları da bildirilmiştir. Bu nedenle, bu tür hastalara sedasyon uygulanacağında tüm bu faktörler göz önüne alınarak en uygun yöntemin kullanılması gerekmektedir.(11) 1.5. ÇOCUKTA DİŞ MUAYENE VE TEDAVİSİNİN PSİKOLOJİK AÇIDAN ELE ALINMASI ÇOCUĞUN BİLİŞSEL GELİŞİMİ Biliş, (Cognition) düşünme, öğrenme ve hatırlama süreçlerine denir. Bilişsel Gelişim ise, yaşla birlikte bu süreçlerde meydana gelen değişimlerdir. Bilişsel gelişim açısından bireyler, şema oluşturma, özümseme, uyum sağlama, uzlaşma yetenekleriyle dünyaya gelirler. Şema: Doğumdan itibaren çocukların dünyayı anlamak ve keşfetmek için yaptığı deneyler (girişimler) sonucunda, fiziksel ve sosyal dünyanın nasıl işlediğine dair oluşturdukları kuramlara şema adı verilir. Özümseme: Çocuğun, yeni bir nesneyle/olayla karşılaştığında bu yeni nesne/olayı daha önce edindiği şemayı/şemaları kullanarak yani yeni nesne/olayı daha önce edindiği şemalar içinde şekillendirerek açıklamaya çalışmasıdır.(13)

20 Uyum Sağlama: Karşılaşılan yeni durum daha önceki şemaların kullanılmasıyla açıklanamadığında çocuğun, daha önce edindiği şemayı değiştirerek yeni bir şema oluşturmasına uyum sağlama adı verilir. Organize Etme: İlk kez karşılaşılan her durum çocuğun içinde var olan bilişsel dengeyi bozar; ancak özümseme uyum sağlama süreciyle bu denge yeniden kurulur. Uyum sağlama sürecinden sonra yeni edinilen her şema daha önceki şemalar (davranışlar) arasına alınarak tüm yapının yeniden düzenlenmesine organize etme adı verilir. Uzlaşma: Şema özümseme uyum organize etme süreci ile çocuk sürekli olarak bilişsel dengesini korur veya bozulan dengeyi yeniden düzenler. Buna bağlı olarak da sosyal ve fiziksel çevreyle yani yaşamla denge/uyum içinde kalmaya çalışır. Buna uzlaşma adı verilir. Bilişsel gelişim deneyim, sosyal geçiş, olgunlaşma, dengeleme yoluyla gerçekleşir. Deneyim: Çocukların sosyal ve fiziksel çevreyle (yaşamla) gerçekleştirdikleri her türlü etkileşim ve yaşantılardır. Sosyal Geçiş: İçinde yaşanılan toplumun ve kültürün (arkadaş, aile vb.) herhangi bir durum hakkındaki bilgisinin paylaşımıyla yeni şemaların kazanılmasıdır. (Örneğin kelebeğe kelebek demek.) Olgunlaşma: Bazı bilişsel süreçlerin fiziksel yeterliliklerin artmasına bağlı olarak gelişmesidir. Dil öğrenme gibi. Örneğin, yeterli fiziksel olgunlaşma meydana gelmeden dil gelişimi gerçekleştirilemez.(13)

21 Dengeleme: Yukarıdaki üç sürece eşlik eden bir süreç olarak, insan düşüncesinde doğuştan varolan, çevre ilişkilerinde ve kendi içinde gittikçe daha dengeli, ayrıntılı ve tutarlı olma eğilimidir. Çocuğun bilişsel (cognitive) özellikleri: Somut düşünce: Çocukta,6-7 yaşlarına kadar somut düşünce egemendir. Yani genelleştirme, kavramlaştırma ve kategorileştirme yetisi gelişmemiştir. Örneğin insanoğlu deyince,belli bir kişinin oğlunu, ağırbaşlı deyince başın büyük ve ağır oluşunu, Hayvanlar ailesi deyince, kendisinin bildiği bir hayvan ve yavrularını düşünür. Animistik düşünce: Çocuk cansız bir nesneyi canlı kabul eder; onlarla ilişki kurar, konuşur, onları dinler. Evdeki heykelciklerin arkasını döndüren bir çocuk, bunun nedenini hepsi bana bakıyorlar diye açıklamış. Büyüsel düşünce(magical thinking): Çocuk düşüncelerinin gücüne inanır, düşündüğü şeyin olacağını kabul eder. Örneğin çocuk diş hekimine gittiğinde dişinin çekileceğini düşür. Sonra da her diş hekimi denildiğinde korkar ve kaçar. Çocuğun gerçeği değerlendirme yetisi(reality testing) henüz gelişmemiştir. Bu yeti, kişinin düşüncelerinde olup bitenlerle, çevrede olup bitenleri ayırdetme yetisidir. Örneğin babasıyla güreş yapan bir çocuk, babası kadar güçlü olmak ister. Çocuğunu hoşnut etmek isteyen baba yere yıkılınca, çocuk gerçekten babası kadar güçlü olduğuna inanır. Çocuk oyun dünyasını, kurduğu hayalleri, canlandırdığı öyküleri gerçek olarak algılar, rüyasını gerçekten ayırdedemez. Bu yüzden dışarıdan yapılan korkutucu uyaranları(öcü, iğneci vs.) gerçek olarak değerlendirir.(13)

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. Onkoloji Okulu İstanbul /2014 SAĞLIK NEDİR? Sağlık insan vücudunda; Fiziksel, Ruhsal, Sosyal

Detaylı

ÜMRANİYE REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

ÜMRANİYE REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ ÜMRANİYE REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ 1 Düşüncelerini, duygularını rahat ifade edebilen, Çevresiyle olumlu ilişkiler kurabilen, Kendine güvenen, Öğrenmeye istekli, Mutlu, başarılı çocuklar yetiştirelim.

Detaylı

REHBERLİK SERVİSİ. Anne-Babalar Okula Hazır Mıyız?

REHBERLİK SERVİSİ. Anne-Babalar Okula Hazır Mıyız? REHBERLİK SERVİSİ Anne-Babalar Okula Hazır Mıyız? OKULA GİTTİĞİNİZ İLK GÜNÜ HATIRLIYOR MUSUNUZ? Hayatınızda yeni bir sayfa açılıyor. Bu başlangıç hem onun hem de sizlerin hayatında yepyeni bir dönemin

Detaylı

YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ

YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ A.D. Madde deyince ne anlıyoruz? Alkol Amfetamin gibi uyarıcılar Kafein Esrar ve sentetik kannabinoidler

Detaylı

ERGENİM BEN!!! Nereden Çıktı Bu Sınav?

ERGENİM BEN!!! Nereden Çıktı Bu Sınav? Uzm Psk. Nuray ÖZBEN AVŞAR ERGENİM BEN!!! Nereden Çıktı Bu Sınav? Çocuklar hızla büyüyor, çocukluk dönemini bitirip ilk erişkinlik olan ergenlik dönemine adımlarını atıyorlar. Ergenlik çağında fiziksel

Detaylı

Kayıp, Ölüm ve Yas Süreci. Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN

Kayıp, Ölüm ve Yas Süreci. Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN Kayıp, Ölüm ve Yas Süreci Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN Kayıp Kayıp, yaşam döngüsünün her evresinde yaşanır. bağımsızlık kaybı ilişki kaybı, sağlık kaybı, iş kaybı, ekonomik kayıp, evcil hayvan kaybı, organ

Detaylı

SINAV KAYGISI AŞIKPAŞA ORTAOKULU.

SINAV KAYGISI AŞIKPAŞA ORTAOKULU. SINAV KAYGISI AŞIKPAŞA ORTAOKULU *KAYGI *İnsanoğlunun yaşadığı en doğal ve varoluşundaki en temel duygulardan biridir. *Kişinin bir uyaranla karşı karşıya kaldığında bedensel ve ruhsal varlığını tehlikede

Detaylı

Zorlu Yaşantılar Sonrası Stres Belirtileri (Travma Sonrası Stres Bozukluğu)

Zorlu Yaşantılar Sonrası Stres Belirtileri (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) Zorlu Yaşantılar Sonrası Stres Belirtileri (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) Huriye Tak Uzman Klinik Psikolog Türk Kızılayı Bağcılar Toplum Merkezi Sağlık ve Psikososyal Destek Programı Asistanı İÇERİK

Detaylı

TOPLUMSALLIK. Başkalarıyla Birlikte Olma Eğilimi

TOPLUMSALLIK. Başkalarıyla Birlikte Olma Eğilimi TOPLUMSALLIK Başkalarıyla Birlikte Olma Eğilimi Toplumsallık Toplumsallık, başkalarıyla birlikte olmayı yalnız olmaya tercih etme eğilimini ifade eder. İnsanlar grup içinde birlikte yaşarlar. Bunu iyi,

Detaylı

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ A u ok na lu ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ - MART 2014 ANAOKULLARI BÜLTENİ ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ Okul öncesi dönem, gelişimin hızlı olması ve

Detaylı

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri Zeka Geriliği nedir? Zeka geriliğinin kişinin yaşına ve konumuna uygun işlevselliği gösterememesiyle belirlidir. Bunun yanı sıra motor gelişimi, dili kullanma yeteneği bozuk, anlama ve kavrama yaşıtlarından

Detaylı

SOSYAL FOBİ. Sosyal fobide karşılaşılan belirtiler şu şekilde sıralanabilir.

SOSYAL FOBİ. Sosyal fobide karşılaşılan belirtiler şu şekilde sıralanabilir. SOSYAL FOBİ Sosyal ortamlarda başkaları tarafından inceleme altında tutulduğu korkusu performans gösterilmesi gereken durumlarda eleştirilme yada küçük düşme korkusunun yaşanmasıdır. Ve kişi bu korkunun

Detaylı

SINAV KAYGISI KİTAPÇIĞI

SINAV KAYGISI KİTAPÇIĞI SINAV KAYGISI KİTAPÇIĞI HAZIRLAYAN MUHAMMED PAMUK DİĞER DÖKÜMANLARIMIZI REHBERLİK İÇİN YAPILMIŞ YAZILIMLARIMIZI GÖRMEK İÇİN FACEBOOK GRUBUMUZA BEKLERİZ. LİNK: https://www.facebook.com/groups/teknorehbe

Detaylı

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM Yaşlıların Psiko-Sosyal Özellikleri İnsanın yaşlılığında nasıl olacağı ya da nasıl yaşlanacağı; yaşadığı coğrafyaya, kalıtsal özelliklere, Psiko-sosyal ve Sosyo-ekonomik şartlara,

Detaylı

EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME. (Eye Movement Desensitization and Reprossesing)

EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME. (Eye Movement Desensitization and Reprossesing) EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME (Eye Movement Desensitization and Reprossesing) Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Panik Atak ve Sınav Kaygısı ndan Kısa Sürede Kurtulmanın

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim 2009 05:05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim 2009 05:08

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim 2009 05:05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim 2009 05:08 Söz Dinlemeyen Çocuklara Nasıl Yardımcı Olunmalıdır? Çocuklarda zaman zaman anne-babalarının sözünü dinlememe kendi bildiklerini okuma davranışları görülebiliyor. Bu söz dinlememe durumu ile anne-babalar

Detaylı

Asistanlıkta Psikoterapi Eğitimi Neden Önemlidir? Doğan Şahin İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Sosyal Psikiyatri Servisi

Asistanlıkta Psikoterapi Eğitimi Neden Önemlidir? Doğan Şahin İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Sosyal Psikiyatri Servisi Asistanlıkta Psikoterapi Eğitimi Neden Önemlidir? Doğan Şahin İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Sosyal Psikiyatri Servisi Başta ABD olmak üzere birçok ülkede tıp ve uzmanlık eğitiminde (psikiyatri dışı)temel

Detaylı

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji www.gunescocuk.com Çocuk ve ergen psikiyatrisinde

Detaylı

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD Meslekte Ruh Sağlığı A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD Çalışan Sağlığı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından sağlık, kişinin bedensel, ruhsal ve sosyal bakımdan tam

Detaylı

SINAV KAYGISI. Sınav Kaygısının Belirtileri Nelerdir? * Fiziksel Belirtiler

SINAV KAYGISI. Sınav Kaygısının Belirtileri Nelerdir? * Fiziksel Belirtiler SINAV KAYGISI Kaygı, stresli bir durum karşısında hepimizin yaşadığı uyarılmışlık halidir. Ancak kaygının belli bir miktarda yaşanmasının olumlu işlevleri de vardır. Bir miktar kaygı günlük hayatta bizi

Detaylı

Acil servislerde sağlık çalışanlarına şiddet. Dr. Mustafa ilker EDEBALİ Antalya eğitim ve araştırma hastanesi psikiyatri kliniği

Acil servislerde sağlık çalışanlarına şiddet. Dr. Mustafa ilker EDEBALİ Antalya eğitim ve araştırma hastanesi psikiyatri kliniği Acil servislerde sağlık çalışanlarına şiddet Dr. Mustafa ilker EDEBALİ Antalya eğitim ve araştırma hastanesi psikiyatri kliniği Şiddet nedir? Kendine ya da bir başkasına grup ya da topluluğa yönelik olarak

Detaylı

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) Dr. Çağlayan Üçpınar Nisan 2005

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) Dr. Çağlayan Üçpınar Nisan 2005 Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) Dr. Çağlayan Üçpınar Nisan 2005 Travma Nedir? Günlük rutin işleyişi bozan, Aniden beklenmedik bir şekilde gelişen, Dehşet, kaygı ve panik yaratan, Kişinin anlamlandırma

Detaylı

Annenin Psikolojisi İle İlgili Distosi

Annenin Psikolojisi İle İlgili Distosi Annenin Psikolojisi İle İlgili Distosi Eylemin psikolojisi Kadının psikolojik olarak eyleme ve doğuma uyumu ile ilgilidir. Bu da doğrudan doğum sürecinin seyrini etkiler. Bu faktörlerden herhangi birinin

Detaylı

DEHB GÜNLÜK YAŞAM KAOS HALİNE GELDİĞİNDE

DEHB GÜNLÜK YAŞAM KAOS HALİNE GELDİĞİNDE Information på turkiska DEHB GÜNLÜK YAŞAM KAOS HALİNE GELDİĞİNDE Çocukların oturup konsantre olmakta ve dürtülerini kontrol etmekte zorlanmaları normaldir. Ancak DEHB li (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite

Detaylı

OYUN VE ÇOCUK. Oyunun Aşamaları:

OYUN VE ÇOCUK. Oyunun Aşamaları: OYUN VE ÇOCUK Çocuklar oyunla dünyayı keşfederler, diğer kişilerle kuracakları ilişkileri öğrenirler, kendi yeteneklerini ve güçlerini test ederler, yeni fikirleri denerler ve farklı aktiviteleri deneyecek

Detaylı

Demans ve Alzheimer Nedir?

Demans ve Alzheimer Nedir? DEMANS Halk arasında 'bunama' dedigimiz durumdur. Kişinin yaşından beklenen beyin performansını gösterememesidir. Özellikle etkilenen bölgeler; hafıza, dikkat, dil ve problem çözme alanlarıdır. Durumun

Detaylı

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI Bilgisayar ve internet kullanımı teknoloji çağı olarak adlandırabileceğimiz bu dönemde, artık hayatın önemli gereçleri haline gelmiştir. Bilgiye kolay, hızlı, ucuz ve güvenli

Detaylı

DEHB GÜNLÜK YAŞAM KAOS HALİNE GELDİĞİNDE

DEHB GÜNLÜK YAŞAM KAOS HALİNE GELDİĞİNDE Tiedot turkiksi DEHB GÜNLÜK YAŞAM KAOS HALİNE GELDİĞİNDE Çocukların oturup konsantre olmakta ve dürtülerini kontrol etmekte zorlanmaları normaldir. Ancak DEHB li (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu)

Detaylı

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER A) BİYOLOJİK ETMENLER KALITIM İÇ SALGI BEZLERİ B) ÇEVRE A) BİYOLOJİK ETMENLER 1. KALITIM Anne ve babadan genler yoluyla bebeğe geçen özelliklerdir.

Detaylı

GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU

GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU A R A Ş. G Ö R. Z E Y N E P K I R I K K A L E L İ Gebelik dönemi fizyolojik olduğu kadar kalıcı psikolojik değişikliklere de neden olmaktadır. Anne karnında gelişen

Detaylı

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi Aile Bülteni SINIRLAR VE DİSİPLİN

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi Aile Bülteni SINIRLAR VE DİSİPLİN Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi Aile Bülteni SINIRLAR VE DİSİPLİN Biraz düşünelim... Alışverişe gittiniz; her zaman akıllı ve anlayışlı olan oğlunuz istediği oyuncağı alamayacağınızı söylediğinizde

Detaylı

Sınav Kaygısı ve Olumlu Başa Çıkma Yolları Kaygıyı, gelecekte olma ihtimalini düşündüğümüz olumsuz düşünceler olarak

Sınav Kaygısı ve Olumlu Başa Çıkma Yolları Kaygıyı, gelecekte olma ihtimalini düşündüğümüz olumsuz düşünceler olarak Sınav Kaygısı ve Olumlu Başa Çıkma Yolları Kaygıyı, gelecekte olma ihtimalini düşündüğümüz olumsuz düşünceler olarak görebiliriz. Türkiye de öğrencilerimizin büyük bir çoğunluğu yüksek sınav kaygısı yaşıyor.

Detaylı

TRSM de Rehabilitasyonun

TRSM de Rehabilitasyonun TRSM de Rehabilitasyonun Yeri Dr. Ayla Yazıcı BRSHH Gündüz Hastanesi ve Rehabilitasyon Merkezi Koordinatörü 7.10.2010 Şizofreni tedavisinde çok boyutlu yaklaşım Şizofreni tedavisinde çok boyutlu yaklaşım

Detaylı

Okul fobisi nasıl gelişir?

Okul fobisi nasıl gelişir? Eğer bir kelimenin sonuna "fobi" eklenmişse, hemen bir şeylerden korkulduğunu düşünürüz. Ancak okul fobisi gelişen çocukların okula gitmek istememelerinin tek nedeni okuldan korkmaları değil. Çocuğa bu

Detaylı

Bağımlılık-Bağımsızlık. Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN

Bağımlılık-Bağımsızlık. Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN Bağımlılık-Bağımsızlık Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN Yemedim yedirdim, içmedim içirdim, saçımı süpürge ettim Peki iyi mi ettim? Bağımlılık Bağımsızlık Bağlılık Bağımsızlık Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya

Detaylı

Hamileliğe başlangıç koşulları

Hamileliğe başlangıç koşulları Zeka aslında tek bir kavram değildir. Zekayı oluşturan alt yeteneklere bakıldığında bu yeteneklerin doğuştan getirilen yeteneklerin yanı sıra sonradan kazanılmış, gerek çocuğun kendi çabasıyla edindiği,

Detaylı

İSTEK ÖZEL ACIBADEM İLKOKULU PDR BÖLÜMÜ 2013-2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

İSTEK ÖZEL ACIBADEM İLKOKULU PDR BÖLÜMÜ 2013-2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI İSTEK ÖZEL ACIBADEM İLKOKULU PDR BÖLÜMÜ 2013-2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI İSTEK ÖZEL ACIBADEM İLKOKULU Yaş Dönem Özellikleri BÜYÜME VE GELİŞME Gelişme kavramı düzenli, sürekli ve uyumlu bir ilerlemeyi dile

Detaylı

OKUL FOBİSİ. Bir çocuğun okul deneyiminin beyin işlevi ve anatomisinde gerçek değişimler yarattığı biliniyor Mel Levine

OKUL FOBİSİ. Bir çocuğun okul deneyiminin beyin işlevi ve anatomisinde gerçek değişimler yarattığı biliniyor Mel Levine OKUL FOBİSİ Okullar eğitim-öğretim süreçlerine başlarken çocuklarda en temel karşılaşılan sorunlardan biri okul fobisidir. İlk defa böyle bir durumla karşılaşan ebeveynler şaşırmış bir halde en uygun çözümü

Detaylı

Kekemelik, konuşmanın akıcılığıyla ilgili bir iletişim bozukluğudur. Ses, hece ve sözcüklerde uzatmalar, tekrarlar veya duraklamalarla

Kekemelik, konuşmanın akıcılığıyla ilgili bir iletişim bozukluğudur. Ses, hece ve sözcüklerde uzatmalar, tekrarlar veya duraklamalarla Kekemelik Nedir? Kekemelik, konuşmanın akıcılığıyla ilgili bir iletişim bozukluğudur. Ses, hece ve sözcüklerde uzatmalar, tekrarlar veya duraklamalarla ortaya çıkan konuşmanın akıcılığının bozulduğu durum

Detaylı

3. Zihinden atamadığınız tekrarlayan, hoşa gitmeyen düşünceler. 7. Herhangi bir kimsenin düşüncelerinizi kontrol edebileceği fikri

3. Zihinden atamadığınız tekrarlayan, hoşa gitmeyen düşünceler. 7. Herhangi bir kimsenin düşüncelerinizi kontrol edebileceği fikri 1 Aşağıda zaman zaman herkeste olabilecek yakınmaların ve sorunların bir listesi vardır. Lütfen her birini dikkatle okuyunuz. Sonra bu durumun bu gün de dâhil olmak üzere son üç ay içerisinde sizi ne ölçüde

Detaylı

BAYILAN ÇOCUK. 3.BAHAR PEDĠATRĠ GÜNLERĠ BAġKENT ÜNĠVERSĠTESĠ ADANA UYGULAMA VE ARAġTIRMA MERKEZĠ MART 2016

BAYILAN ÇOCUK. 3.BAHAR PEDĠATRĠ GÜNLERĠ BAġKENT ÜNĠVERSĠTESĠ ADANA UYGULAMA VE ARAġTIRMA MERKEZĠ MART 2016 BAYILAN ÇOCUK 3.BAHAR PEDĠATRĠ GÜNLERĠ BAġKENT ÜNĠVERSĠTESĠ ADANA UYGULAMA VE ARAġTIRMA MERKEZĠ MART 2016 ÇOCUKLARDA BAYILMA OLUġTURABĠLECEK PSĠKĠYATRĠK TANILAR Neredeyse Tümü Travma sonrası stres bozuklukları

Detaylı

2014

2014 2014 DİKKAT EKSİKLİĞİ BOZUKLUĞU (DEB) ve MentalUP İçerik DEB e Klinik İlgi DEB Nedir? DEB in Belirtileri DEB in Zihinsel Sürece Etkileri DEB in Psikososyal Tedavisi MentalUP tan Faydalanma MentalUP İçeriği

Detaylı

Topluluk içine çıkamayan, yeni tanıştığı bir kişi karşısında aşırı derecede sıkılan, kalabalık ortamlarda kızarıp bozaran pek çok kişi görmüşsünüzdür.

Topluluk içine çıkamayan, yeni tanıştığı bir kişi karşısında aşırı derecede sıkılan, kalabalık ortamlarda kızarıp bozaran pek çok kişi görmüşsünüzdür. Topluluk içine çıkamayan, yeni tanıştığı bir kişi karşısında aşırı derecede sıkılan, kalabalık ortamlarda kızarıp bozaran pek çok kişi görmüşsünüzdür. Dünyadaki üçüncü büyük psikolojik sorun olan sosyal

Detaylı

HASTALIK VE HASTANEYE YATMANIN ÇOCUK VE AİLEYE ETKİSİ

HASTALIK VE HASTANEYE YATMANIN ÇOCUK VE AİLEYE ETKİSİ HASTALIK VE HASTANEYE YATMANIN ÇOCUK VE AİLEYE ETKİSİ Prof.Dr. Güler CİMETE II. Çocuk Sağlığı sempozyumu 29 Mayıs 2009 İstanbul Çocuklarda Hastalık kavramı Gelişimi 0-2 yaş; Anlayamama, akıl erdirememe

Detaylı

ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUKLAR

ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUKLAR ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUKLAR 1)ÖZELLİKLERİ 2)KARŞILAŞMA SIKLIĞI 3)TÜRKİYE VE DÜNYADA YAPILAN FAALİYETLER 4)EĞİTİMLERİ 5)AİLEYE VE ÖĞRETMENLERE ÖNERİLER ÖZELLİKLERİ MOTOR GELİŞİM ÖZELLİKLERİ ZİHİNSEL GELİŞİM

Detaylı

İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ

İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri MADDE BAĞIMLILIĞI BAĞIMLILIK Bağımlılık, bireyin kendi ruhsal ve bedensel sağlığına

Detaylı

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I HEDEFLER İÇİNDEKİLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I Gelişim Psikolojisinin Alanı Gelişim Psikolojisinin Temel Kavramları Gelişimi Etkileyen Faktörler Gelişimin Temel İlkeleri Fiziksel Gelişim Alanı PSİKOLOJİ Bu

Detaylı

Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi. Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş

Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi. Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş Canlılar hayatta kalmak için güdülenmişlerdir İnsan hayatta kalabilmek

Detaylı

Özgüven Nedir? Özgüven Eksikliği Nedir?

Özgüven Nedir? Özgüven Eksikliği Nedir? Özgüven Nedir? Özgüven; kendimiz ve yeteneklerimiz hakkında pozitif ve gerçekçi bir anlayışa sahip olduğumuz anlamına gelmektedir. Diğer taraftan, özgüven eksikliği ise; kendinden şüphe duymak, pasiflik,

Detaylı

ANKSİYETE NOTLARI. Anksiyete, tehlikede olma karşısında bedenin verdiği tepkidir. Kan damarlarımıza adrenalin

ANKSİYETE NOTLARI. Anksiyete, tehlikede olma karşısında bedenin verdiği tepkidir. Kan damarlarımıza adrenalin ANKSİYETE NOTLARI Anksiyete, tehlikede olma karşısında bedenin verdiği tepkidir. Kan damarlarımıza adrenalin pompalanır. Bunun amacı, kaçmamızı ya da savaşmamızı sağlamaktır. Bu, tehlike gerçekten varken

Detaylı

SINAV KAYGISI ÖLÇEĞİ

SINAV KAYGISI ÖLÇEĞİ SINAV KAYGISI ÖLÇEĞİ Adı, soyadı... : Sınıfı... : Tarih :.../.../2015 YÖNERGE: Okuduğunuz cümle sizin için her zaman veya genellikle geçerliyse sağdaki boşluğa " doğru " anlamına gelen D harfinin altına

Detaylı

Öğrenme, Örgütsel Öğrenme

Öğrenme, Örgütsel Öğrenme Öğrenme, Örgütsel Öğrenme Öğrenme: Kişide istediği sonuca ulaşmak amacıyla hareket etmesini engelleyecek çeşitli eksiklikleri tamamlamasını sağlayacak bir süreç Hayatın her sürecinde öğrenme İşyerinde

Detaylı

UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) PSİ354 - Prof.Dr. Hacer HARLAK

UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) PSİ354 - Prof.Dr. Hacer HARLAK UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) Sosyal Psikoloji Uygulamaları HUKUK SAĞLIK DAVRANIŞI KLİNİK PSİKOLOJİ TÜKETİCİ DAVRANIŞI VE PAZARLAMA POLİTİKA ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ SOSYAL

Detaylı

ECZACI GÜZİN VELİTTİN BEKRİOĞLU MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ

ECZACI GÜZİN VELİTTİN BEKRİOĞLU MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ ECZACI GÜZİN VELİTTİN BEKRİOĞLU MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ ETKİLİ İLETİŞİM VE STRES YÖNETİMİ ŞEKİLLER DÖNÜYOR MU? DÖNÜYOR İSE HIZLI MI YOKSA YAVAŞ MI? STRES NEDİR? İç ve dış etkenlerden dolayı

Detaylı

IŞIK LI ANNE BABA REHBERİ

IŞIK LI ANNE BABA REHBERİ Rehberlik Bilgi Bülteni Ekim 2014 IŞIK LI ANNE BABA REHBERİ ERGENLE NASIL İLETİŞİM KURMALI? DERS ÇALIŞMANIN PLANLI BİR YOLU OLMALI! 1 Sevgili Velilerimiz, Çocuklarımız için güzelliklerle dolu, zaman zaman

Detaylı

ÇOCUKLARIMIZ VE TEKNOLOJİ

ÇOCUKLARIMIZ VE TEKNOLOJİ TERAKKİ VAKFI ÖZEL ŞİŞLİ TERAKKİ ANAOKULU 2013-2014 EĞİTİM YILI Bilgi Bülten Sayı:2 ÇOCUKLARIMIZ VE TEKNOLOJİ Hızla gelişen dünyada teknolojik ürünler hayatımızın büyük bir kısmını kapsamakta. İş ortamında

Detaylı

ÖFKE KONTROLÜ. Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi

ÖFKE KONTROLÜ. Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi ÖFKE KONTROLÜ Aşağıdaki kendini değerlendirme soruları bilimsel bir araç olarak tasarlanmış değildir. Amaç; çeşitli durumlardaki davranışlarınıza

Detaylı

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün; Epilepsi bir kişinin tekrar tekrar epileptik nöbetler geçirmesi ile niteli bir klinik durum yada sendromdur. Epileptik nöbet beyinde zaman zaman ortaya çıkan anormal elektriksel boşalımların sonucu olarak

Detaylı

ÇOCUK VE AİLENİN SERVİSE KABULU

ÇOCUK VE AİLENİN SERVİSE KABULU ÇOCUK VE AİLENİN SERVİSE KABULU Hemşire Deniz YALÇIN Gazi Üniversitesi Sağlık Araştırma Ve Uygulama Merkezi Pediatri Hematoloji Onkoloji Kliniği Servis Sorumlu Hemşiresi Sunum Planı Hastanın servise kabulü

Detaylı

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ YATAN HASTA DEĞERLENDİRME FORMU

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ YATAN HASTA DEĞERLENDİRME FORMU Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ YATAN HASTA DEĞERLENDİRME

Detaylı

Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi SOSYAL FOBĐ

Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi SOSYAL FOBĐ Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi SOSYAL FOBĐ Sosyal fobi, bireyin sosyal ortamlarda herhangi bir eylem yaparken utanç duyacağı duruma düşeceğini düşünerek nedensiz kızarma,

Detaylı

Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen

Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen hemen tüm insanlar değişik nedenlerle baş ağrısından

Detaylı

ANNE-BABA TUTUMLARI. Aşırı Koruyucu Tutum

ANNE-BABA TUTUMLARI. Aşırı Koruyucu Tutum ANNE-BABA TUTUMLARI Anne-baba tutumu, anne-babanın, karşılıklı iletişim esnasında, çocuklarına yönelttikleri tutum ve davranışlarının bütünüdür. Çocukların bütün olarak sağlıklı bir gelişim göstermesi

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ DAVRANIŞIN TANIMI Davranış Kavramı, öncelikle insan veya hayvanın tek tek veya toplu olarak gösterdiği faaliyetler olarak tanımlanabilir. En genel anlamda davranış, insanların

Detaylı

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi Hangi Böbrek Hastalarına Ruhsal Destek Verilebilir? Çocukluktan yaşlılığa

Detaylı

Kanserli Hasta Yönetiminde Danışman Hemşirenin Rolü

Kanserli Hasta Yönetiminde Danışman Hemşirenin Rolü Kanserli Hasta Yönetiminde Danışman Hemşirenin Rolü Yük. Hem. Gül Şav Özaydemir Danışman Hemşire EUKAM E.Ü.T.F. Radyasyon Onkolojisi ABD XIX. Ege Onkoloji Günleri 6-7 Nisan 2015 İzmir «Kanserle mücadele

Detaylı

OKUL KORKUSU VE BAŞ ETME YOLLARI. Banu SOYDABAŞ Şeker İlköğretim Okulu Psikolojik Danışman

OKUL KORKUSU VE BAŞ ETME YOLLARI. Banu SOYDABAŞ Şeker İlköğretim Okulu Psikolojik Danışman OKUL KORKUSU VE BAŞ ETME YOLLARI Banu SOYDABAŞ Şeker İlköğretim Okulu Psikolojik Danışman OKUL KORKUSU, Çocuklarda okula gitmek istememe durumu olarak tanımlanmaktadır. OKUL KORKUSU, Her çocukta rastlanan

Detaylı

DUYGULAR 3 DÜZEYDE INCELENEBILIR: Öznel yaşantı. Duygusal davranış. Fizyolojik olaylar

DUYGULAR 3 DÜZEYDE INCELENEBILIR: Öznel yaşantı. Duygusal davranış. Fizyolojik olaylar emotions DUYGULAR DUYGULAR OLMASAYDı? DUYGULAR 3 DÜZEYDE INCELENEBILIR: Öznel yaşantı Duygusal davranış Fizyolojik olaylar DUYGU KURAMLARı James-Lange Kuramı Önce fizyolojik değişiklikler sonra duygu Bir

Detaylı

Melikgazi Rehberlik ve Araştırma Merkezi Filiz DOĞAN Psikolojik Danışman/Rehber Öğretmen

Melikgazi Rehberlik ve Araştırma Merkezi Filiz DOĞAN Psikolojik Danışman/Rehber Öğretmen Melikgazi Rehberlik ve Araştırma Merkezi Filiz DOĞAN Psikolojik Danışman/Rehber Öğretmen Kaygı, strese verilen normal bir tepkidir. Korku ve kaygılarla ortaya çıkan sıkıntı, gerginlik ve huzursuzluk küçük

Detaylı

Hem. Dr. SONGÜL KAMIŞLI Hacettepe Üniversitesi Kanser Enstitüsü Prevantif Onkoloji A.B.D. Psikososyal Onkoloji Birimi

Hem. Dr. SONGÜL KAMIŞLI Hacettepe Üniversitesi Kanser Enstitüsü Prevantif Onkoloji A.B.D. Psikososyal Onkoloji Birimi Kanserli Hastalar Tarafından Sık Sorulan Sorular Hem. Dr. SONGÜL KAMIŞLI Hacettepe Üniversitesi Kanser Enstitüsü Prevantif Onkoloji A.B.D. Psikososyal Onkoloji Birimi Hastaların Soruları Tıbbi tedavi Otonomi

Detaylı

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite Düzenli fiziksel aktivite ile kazanılmak istenen yaşam kalitesi artışı özellikle yaşlı nüfusta önemli görülmektedir. Bu kısımda yaşlılar için egzersiz programı oluşturulurken nelere dikkat edilmesi gerektiği

Detaylı

ALARM DURUMUNDA BEDENİMİZDE MEYDANA GELEN BAZI ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLER

ALARM DURUMUNDA BEDENİMİZDE MEYDANA GELEN BAZI ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLER STRES VE SAĞLIK 1 ALARM DURUMUNDA BEDENİMİZDE MEYDANA GELEN BAZI ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLER GÖZBEBEKLERİ BÜYÜR (Daha fazla ışık alınarak algıyı güçlendirmeye yardımcı olunur) SOLUNUM SAYISI ARTAR (Bedene daha

Detaylı

Doç. Dr. Fatih Öncü. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Doç. Dr. Fatih Öncü. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Doç. Dr. Fatih Öncü Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikolojik taciz Bedensel Ruhsal Bedensel ve ruhsal Çalışma hayatında mobbing veya psikolojik

Detaylı

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları Doç. Dr. Özen Önen Sertöz Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi Bilim Dalı Ankara,

Detaylı

Kıvılcımlar Programı Başvuru Formu

Kıvılcımlar Programı Başvuru Formu Kıvılcımlar Programı Başvuru Formu Kişisel Bilgiler Adı, Soyadı : Doğum tarihi (gün, ay, yıl) : Cep telefonu : E-posta adresi : Adresi : Aile adresi : Mezun olduğu lisenin adı ve ili : Devam ettiği üniversite

Detaylı

KOD 1 DAVRANIŞ MR (48-72 AY) xxxxxxx DAVRANIŞ VE UYUM RAPORU. "Sorun, sorun olmadan çözümlenmelidir."

KOD 1 DAVRANIŞ MR (48-72 AY) xxxxxxx DAVRANIŞ VE UYUM RAPORU. Sorun, sorun olmadan çözümlenmelidir. KOD 1 DAVRANIŞ MR (48-72 AY) DAVRANIŞ VE UYUM RAPORU "Sorun, sorun olmadan çözümlenmelidir." KİŞİSEL BİLGİLER Doğum Tarihi Cinsiyet Okulun Adı Sınıf İl İlçe Uygulama Tarihi Formu Dolduran 8.6.2011 ERKEK

Detaylı

BĠLĠŞSEL GELĠŞĠM. Jean Piaget ve Jerome Bruner. Dr. Halise Kader ZENGĠN

BĠLĠŞSEL GELĠŞĠM. Jean Piaget ve Jerome Bruner. Dr. Halise Kader ZENGĠN BĠLĠŞSEL GELĠŞĠM Jean Piaget ve Jerome Bruner Biliş ne demektir? Biliş; düşünme, öğrenme ve hatırlama süreçlerine denir. Bilişsel gelişim neleri kapsar? Bireydeki akıl yürütme, düşünme, bellek ve dildeki

Detaylı

ÖNSÖZ... IX 1. 10 12 13 10 14 2. 15 15 3. 20 20 24 27 28 29 30 30 33 34 36 39 40 41 42 III

ÖNSÖZ... IX 1. 10 12 13 10 14 2. 15 15 3. 20 20 24 27 28 29 30 30 33 34 36 39 40 41 42 III İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... IX 1. Çocuklara Zarar Veren Anne-Baba Davranışları...1 Aşırı Koruyuculuk ve Kısıtlayıcılık...2 Reddetme; Maskelenmiş Mahrumiyet...4 Aşırı Hoşgörü ve Şımartma...5 Aşırı Beklentiler...6

Detaylı

Süt dişleri neden önemlidir? İlk dönemde süt dişlerinin bakımı nasıl yapılmalıdır?

Süt dişleri neden önemlidir? İlk dönemde süt dişlerinin bakımı nasıl yapılmalıdır? 1 2 Süt Dişleri Süt dişleri neden önemlidir? Sanılanın aksine, diş sağlığı açısından süt dişleri önemli dişlerdir. Bu dişler, daimi dişlerin oluşumu ve çenelerin gelişimi esnasında konuşma ve çiğneme açısından

Detaylı

ARKADAŞ SEÇİMİNİN ÖNEMİ

ARKADAŞ SEÇİMİNİN ÖNEMİ ARKADAŞ SEÇİMİNİN ÖNEMİ Değerli anne babalar; Her insan, yaşamını sürdürmek ve gelişmek için başka insanlara ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaçları karşılamak için arkadaşlık ilişkileri, sosyal alandaki en önemli

Detaylı

OKAN EĞİTİM KURUMLARI PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ

OKAN EĞİTİM KURUMLARI PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ OKAN EĞİTİM KURUMLARI PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ AKRAN İLİŞKİLERİ VE AKRAN ZORBALIĞI AKRAN İLİŞKİLERİ Akran etkileşimi doğum itibariyle başlamaktadır. Ancak yaş ilerledikçe akranlarla geçirilen

Detaylı

OKUL ÖNCESİ REHBERLİK HİZMETİ

OKUL ÖNCESİ REHBERLİK HİZMETİ OKUL ÖNCESİ REHBERLİK HİZMETİ Marmara Evleri Anaokulunda Rehberlik Hizmetleri (3 6 yaş) Okulumuzdaki tüm öğrencilerin her yönüyle sağlıklı gelişmeleri, okul ortamına uyum sağlamaları ve kapasitelerini

Detaylı

Psiko-Onkoloji Onkoloji Hastalarına Psikolojik Yaklaşım

Psiko-Onkoloji Onkoloji Hastalarına Psikolojik Yaklaşım Psiko-Onkoloji Onkoloji Hastalarına Psikolojik Yaklaşım Dr. Mecit ÇALIŞKAN HNH Psikiyatri İdari ve Eğitim Sorumlusu Kanser hastaları tanı, tedavi ve hastalığın ileri evrelerde çeşitli ve değişik, ruhsal

Detaylı

Ayrıca sinirler arasındaki iletişimi sağlayan beyindeki bazı kimyasal maddelerin üretimi de azalır.

Ayrıca sinirler arasındaki iletişimi sağlayan beyindeki bazı kimyasal maddelerin üretimi de azalır. Alzheimer hastalığı nedir, neden olur? Alzheimer hastalığı, yaşlılıkla beraber ortaya çıkan ve başta unutkanlık olmak üzere çeşitli zihinsel ve davranışsal bozukluklara yol açan ilerleyici bir beyin hastalığıdır.

Detaylı

Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz.

Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz. Rüyalar genellikle en saçma göründüklerinde en derindedir. Sigmund Freud Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz. Anksiyete: kendinize kötü bir şey olacağını ve

Detaylı

DAVRANIŞSAL KİLO KONTROLÜ VE PSİKOLOJİK FAKTÖRLER - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

DAVRANIŞSAL KİLO KONTROLÜ VE PSİKOLOJİK FAKTÖRLER - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Kilo alma karışık mekanizmaların sonucudur. Genetik, fizyolojik, çevresel ve davranışsal öğelerin bir karışımıdır. Sanıldığının aksine, psikolojik sorunların aşırı kiloya neden olmadığı, tam tersine aşırı

Detaylı

OYUN VE ÇOCUK. -Çocuğun iç dünyasını anlayabilmek. -Çocuğun olayları anlamasına yardım etmek. -Çocuğa olaylarla baş etme becerileri kazandırmak

OYUN VE ÇOCUK. -Çocuğun iç dünyasını anlayabilmek. -Çocuğun olayları anlamasına yardım etmek. -Çocuğa olaylarla baş etme becerileri kazandırmak OYUN VE ÇOCUK Oyun oynamak çocukluk çağına özgü psikolojik, fizyolojik ve sosyal içerikli bir olgudur. Oyun hem zihinsel gelişimin aynası olan hem sosyal becerilerin öğrenildiği hem de duygusal boşalımın

Detaylı

AFET PSİKOLOJİSİ. GEA Acil Durum Yönetimi Eğitimleri

AFET PSİKOLOJİSİ. GEA Acil Durum Yönetimi Eğitimleri AFET PSİKOLOJİSİ GEA Acil Durum Yönetimi Eğitimleri Afet Sonrası Risk Altındaki Gruplar Doğrudan Etkilenenler Tanık olanlar İzleyiciler AFET SONRASI DUYGUSAL AŞAMALAR İLK VURMA AŞAMASI ACİL DURUM AŞAMASI

Detaylı

Kendi sorumluluklarımızı taşımayı öğrendikçe de gelişiriz. Burada karşılıklı bir ilişki söz konusudur.

Kendi sorumluluklarımızı taşımayı öğrendikçe de gelişiriz. Burada karşılıklı bir ilişki söz konusudur. SAYIN VELİ; Okul olarak amacımız, ruhsal, duygusal, fiziksel, zihinsel ve sosyal yönden sağlıklı, kendine güvenen, sorumluluk sahibi, milli ve manevi değerlere sahip başarılı bireyler yetiştirmektir. Bu

Detaylı

PSİKOLOJİK REHBERLİK BÖLÜMÜ DANIŞMANLIK VE. Gamze EREN Anaokulu Uzman Psikoloğu

PSİKOLOJİK REHBERLİK BÖLÜMÜ DANIŞMANLIK VE. Gamze EREN Anaokulu Uzman Psikoloğu PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BÖLÜMÜ Gamze EREN Anaokulu Uzman Psikoloğu İÇERİK Rehberlik Birimi Tanıtımı Gelişim Dönemleri ve Okula Uyum Süreçleri Öğrencilerimizin; Zihinsel, bedensel, sosyal ve

Detaylı

Bilişim Teknolojilerine Pedagojik Bir Yaklaşım. Mehmet AKSÜT Mega Eğitim Danışmanlık Songül ATEŞ Uşak üniversitesi Hayriye UĞURLU Uşak üniversitesi

Bilişim Teknolojilerine Pedagojik Bir Yaklaşım. Mehmet AKSÜT Mega Eğitim Danışmanlık Songül ATEŞ Uşak üniversitesi Hayriye UĞURLU Uşak üniversitesi Bilişim Teknolojilerine Pedagojik Bir Yaklaşım Mehmet AKSÜT Mega Eğitim Danışmanlık Songül ATEŞ Uşak üniversitesi Hayriye UĞURLU Uşak üniversitesi Giriş Teknolojideki hızlı gelişim, her geçen gün günlük

Detaylı

EĞİTİME İLK ADIM MODERN PDR

EĞİTİME İLK ADIM MODERN PDR EĞİTİME İLK ADIM MODERN PDR HAYATIMIZDA YENİ BİR SAYFA AÇILIYOR Bu başlangıç hem çocuğunuzun hem de sizlerin hayatında yepyeni bir dönemin başlangıcı... Okul öncesi ve ilkokula başlama döneminde çocuk

Detaylı

Yasemin ELİTOK. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi. Pediatrik Hematoloji-Onkoloji BD, Erzurum

Yasemin ELİTOK. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi. Pediatrik Hematoloji-Onkoloji BD, Erzurum Yasemin ELİTOK Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Hematoloji-Onkoloji BD, Erzurum Tanı olanaklarının gelişmesi ve sağlık kuruluşlarından yararlanma olanaklarının artması, Toplumun bilgi seviyesinin

Detaylı

Histeri. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir.

Histeri. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir. Konversiyon bozukluğu, altta yatan organik bir neden bulunmaksızın ortaya çıkan, bayılma, felç olma ve duyu kaybı gibi nörolojik belirtilerdir. Hastalar

Detaylı

ÇOCUK-EBEVEYN İLİŞKİSİ EĞİTİMİ=FİLİAL TERAPİ UZM. KLİNİK PSİKOLOG&OYUN TERAPİSTİ ZEYNEP BETÜL TORUN

ÇOCUK-EBEVEYN İLİŞKİSİ EĞİTİMİ=FİLİAL TERAPİ UZM. KLİNİK PSİKOLOG&OYUN TERAPİSTİ ZEYNEP BETÜL TORUN ÇOCUK-EBEVEYN İLİŞKİSİ EĞİTİMİ=FİLİAL TERAPİ UZM. KLİNİK PSİKOLOG&OYUN TERAPİSTİ ZEYNEP BETÜL TORUN ÇOCUĞUNUZUN OYUN TERAPİSTİ OLMAK İSTER MİSİNİZ? 2-8 YAŞ ARALIĞINDA ÇOCUĞUNUZ VARSA, BU EĞİTİM TAM SİZE

Detaylı

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI AİLE İÇİ ŞİDDET

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI AİLE İÇİ ŞİDDET k İl u ok l ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI AİLE İÇİ ŞİDDET PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ - NİSAN 2014 AİLE İÇİ ŞİDDET Çocuğun sağlıklı bir gelişim göstermesi ve sağlam bir kişilik kazanması için

Detaylı

OKULLARDA PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK MÜLAKAT GÖRÜŞME

OKULLARDA PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK MÜLAKAT GÖRÜŞME OKULLARDA PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK MÜLAKAT GÖRÜŞME Öğrenci tanıma tekniklerinin en yaygın olanlarından biridir. Görüşme, ya problemli kişi ile ya da onun bir yakını ile, bu konuda deneyimi olan bir yetişkinin

Detaylı

2013 / 2014 SAYI: 17. Haftanın Bazı Başlıkları

2013 / 2014 SAYI: 17. Haftanın Bazı Başlıkları 2013 / 2014 SAYI: 17 Haftanın Bazı Başlıkları Çocukla İyi Zaman Geçirmenin 10 Yolu VI. Geleneksel Piyano Resitali Miniklere Anlamlı Hediye Okul Küçük Erkek Basketbol Takımı mızdan Başarı Çocukla İyi Zaman

Detaylı

BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI

BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI REYHAN SAĞLAM ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ ÖĞRETMENİ BILIŞ NE DEMEKTIR? Biliş; düşünme, öğrenme ve hatırlama süreçlerine denir. Bilişsel gelişim neleri kapsar?

Detaylı