(Þu Söz ün iki mebhasý vardýr.) (Rahmân ve Rahîm olan Allah ýn adýyla) Ýmânýn binler mehâsininden yalnýz beþini BEÞ NOKTA içinde beyan ederiz.

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "(Þu Söz ün iki mebhasý vardýr.) (Rahmân ve Rahîm olan Allah ýn adýyla) Ýmânýn binler mehâsininden yalnýz beþini BEÞ NOKTA içinde beyan ederiz."

Transkript

1 (Þu Söz ün iki mebhasý vardýr.) (Rahmân ve Rahîm olan Allah ýn adýyla) (Andolsun ki, Biz insaný en güzel bir surette yarattýk. Daha sonra onu aþaðýlarýn aþaðýsýna attýk. Ancak iman edenler ve salih amel iþleyenler müstesna/95:4-6) Ýmânýn binler mehâsininden yalnýz beþini BEÞ NOKTA içinde beyan ederiz. BÝRÝNCÝ NOKTA: Ýnsan, nur-u îmân ile âlâ-yý illiyyîne çýkar; cennete lâyýk bir kýymet alýr. Ve zulmet-i küfür ile, esfel-i sâfiline düþer; cehenneme ehil (olacak) bir vaziyete girer. Çünkü îmân, insaný Sâni-i Zülcelâl ine nisbet ediyor. Îmân, bir intisaptýr. Öyle ise insan, îmân ile insanda tezahür eden san at-ý Ýlâhiyye ve nukuþ-u esmâ-i Rabbâniyye îtibariyle bir kýymet alýr. Küfür, o nisbeti kat eder. O kat dan san at-ý Rabbâniyye gizlenir. Kýymeti dahi yalnýz madde itibariyle olur. Madde ise, hem fâniye, hem zâile, hem muvakkat bir hayat-ý hayvânî olduðundan kýymeti hiç hükmündedir. Bu sýrrý bir temsil ile beyan edeceðiz. Meselâ: Ýnsanlarýn san atlarý içinde nasýlki maddenin kýymeti ile san atýn kýymeti ayrý ayrýdýr. Bâzan müsavi, bâzan madde daha kýymettar, bâzan oluyor ki; beþ kuruþluk demir gibi bir maddede beþ liralýk bir san at bulunuyor. Belki bâzan, antika olan bir san at, bir milyon kýymeti aldýðý halde, maddesi beþ kuruþa da deðmiyor. Ýþte öyle antika bir san at, antikacýlarýn çarþýsýna gidilse, hârika-piþe ve pek eski hünerver san atkârýna nisbet ederek o san atkârý yâd etmekle ve o san atla teþhir edilse, bir milyon fiatla satýlýr. Eðer, kaba demirciler çarþýsýna gidilse, beþ kuruþluk bir demir bahasýna alýnabilir. Ýþte insan, Cenâb-ý Hakkýn böyle antika bir san atýdýr. Ve en nâzik ve nâzenîn bir mu cize-i âlâ-yý illiyyin: yükseklerin en yükseði. esfel-i sâfilin: aþaðýlarýn en aþaðýsý. hârika-piþe: harikalý, harika iþler yapan. hayat-ý hayvanî: hayvanlarýn hayatý. hünerver: hünerli, becerikli. intisap: baðlanma. kat etmek: kesme, ayýrma. mebhas: bahisler, mevzular. mehâsin: güzellikler. muvakkat: geçici. nâzenîn: ince, nazlý, hoþ eda olan. nukuþ-u esmâ-i Rabbâniyye: terbiye edici olan Allah ýn güzel isimlerinin nakýþlarý. nur-u îmân: iman nuru. san at-ý Ýlâhiyye: Allah ýn san atý. Sâni-i Zülcelâl: Celal sahibi ve san atkar olan Allah. tezahür: görünme, meydana çýkma. zâil: geçici, devamý olmayan. zulmet-i küfür: küfür karanlýðý.

2 Yirmiüçüncü Söz 267 kudretidir ki: Ýnsaný, bütün esmâsýnýn cilvesine mazhar ve nakýþlarýna medar ve kâinata bir misal-i musaððar suretinde yaratmýþtýr. Eðer nur-u îmân, içine girse, üstündeki bütün mânidar nakýþlar, o ýþýkla okunur. O mü min, þuur ile okur. Ve o intisapla okutur. Yani Sâni-i Zülcelâl in masnûuyum, mahlûkuyum, rahmet ve keremine mazharým gibi mânalarla insandaki san at-ý Rabbâniyye tezahür eder. Demek Sâni ine intisaptan ibaret olan îmân; insandaki bütün âsâr-ý san atý izhâr eder. Ýnsanýn kýymeti, o san at-ý Rabbâniyeye göre olur ve âyine-i Samedâniyye îtibariyledir. O halde þu ehemmiyetsiz olan insan, þu îtibarla bütün mahlûkat üstünde bir muhatab-ý Ýlâhî ve cennete lâyýk bir misafir-i Rabbânî olur. Eðer kat -ý intisaptan ibaret olan küfür, insanýn içine girse; o vakit bütün o mânidar nukuþ-u Esmâ-i Ýlâhiyye karanlýða düþer, okunmaz. Zira Sâni unutulsa, Sâni a müteveccih mânevî cihetler de anlaþýlmaz. Âdeta baþ aþaðý düþer. O mânidar âlî san atlarýn ve mânevî âli nakýþlarýn çoðu gizlenir. Bâki kalan ve göz ile görülen bir kýsmý ise; süflî esbaba ve tabiata ve tesadüfe verilip, nihayet sukut eder. Herbiri birer parlak elmas iken, birer sönük þiþe olurlar. Ehemmiyeti yalnýz madde-i hayvaniyeye bakar. Maddenin gayesi ve meyvesi ise; dediðimiz gibi kýsacýk bir ömürde hayvanatýn en âcizi ve en muhtacý ve en kederlisi olduðu bir halde yalnýz cüz î bir hayat geçirmektir. Sonra tefessüh eder gider. Ýþte küfür böyle mahiyet-i insaniyeyi yýkar; elmastan kömüre kalbeder. ÝKÝNCÝ NOKTA: Ýmân nasýlki bir nurdur; insaný ýþýklandýrýyor, üstünde yazýlan bütün mektubat-ý Samedâniyeyi okutturuyor. Öyle de; kâinatý dahi ýþýklandýrýyor. Zaman-ý mâzi ve müstakbeli, zulümattan kurtarýyor. Þu sýrrý, bir vâkýada (Allah, iman edenlerin dostu ve yardýmcýsýdýr; onlarý inkâr karanlýklarýndan kurtarýp hidayet nuruna kavuþturur/2:257) âyet-i kerîmesinin bir sýrrýna dair gördüðüm bir temsil ile beyan ederiz. Þöyle ki: Bir vâkýa-i hayâliyede gördüm ki: Ýki yüksek dað var birbirine mukabil, üstünde dehþetli bir köprü kurulmuþ. Köprünün altýnda pek derin bir dere, ben o köprünün üstünde bulunuyorum. Dünyayý da, her tarafý karanlýk, kesîf bir zulümât istilâ etmiþti. Ben sað tarafýma baktým; nihayetsiz bir zulümât içinde bir mezar-ý ekber gördüm, yani tahayyül ettim. Sol tarafýma baktým; müthiþ zulümât dalgalarý içinde azîm fýrtýnalar, daðdaðalar, âlî: yüce, üstün. âsâr-ý san at: san at eserleri. âyine-i Samedâniyye: Samed olan Allah ýn aynasý. cihet: yön, taraf. daðdaða: gürültü, ýzdýrab. esbab: sebebler. izhâr: serme, meydana koyma. kalbetmek: deðiþtirmek. kat -ý intisap: alakayý ve baðlýlýðý kesme. kerem: nefaset, izzet, þeref. ihsan. madde-i hayvaniye: hayvani madde. mahiyet-i insaniye: insan mahiyeti, esasý, içyüzü. mânidar: nükteli, ince manalý. masnû: yapýlmýþ san at. medar: sebeb, neden. mektubat-ý Samedâniye: Samed olan Allah ýn mektublarý. mezar-ý ekber: en büyük mezar. misafir-i Rabbânî: terbiye edici olan Allah ýn misafiri. misal-i musaððar: küçük örnek. muhatab-ý Ýlâhî: Allah ýn muhatabý. mukabil: karþýlýk müstakbel: gelecek zaman. müteveccih: yönelmiþ, dönmüþ. nukuþ-u esmâ-i ilâhiyye: Allah ýn güzel isimlerinin nakýþlarý. san at-ý Rabbâniyye: terbiye edici olan Allah ýn san atý Sâni-i Zülcelâl: Celal sahibi ve San atkar olan Allah. süflî: alçak, aþaðý. tahayyül: hayal etmek. tefessüh: çürümek, bozulmak. teþhir: göz önüne serme, gösterme. tezahür: görünme, meydana çýkma. vâkýa-i hayâliye: düþünme anýnda olan hadise, hayali olay. zaman-ý mâzi: geçmiþ zaman. zulümât: karanlýklar.

3 268 Sözler dâhiyeler hazýrlandýðýný görüyor gibi oldum. Köprünün altýna baktým; gayet derin bir uçurum görüyorum zannettim. Bu müdhiþ zulümata karþý sönük bir cep fenerim vardý. Onu istimâl ettim, yarým yamalak ýþýðýyla baktým. Pek müthiþ bir vaziyet bana göründü. Hattâ önümdeki köprünün baþýnda ve etrafýnda öyle müthiþ ejderhalar, arslanlar, canavarlar göründü ki: Keþke bu cep fenerim olmasa idi, bu dehþetleri görmese idim. dedim. O feneri hangi tarafa çevirdim ise, öyle dehþetler aldým. Eyvah! Þu fener, baþýma belâdýr dedim. Ondan kýzdým; o cep fenerini yere çarptým, kýrdým. Güya onun kýrýlmasý, dünyayý ýþýklandýran büyük elektrik lâmbasýnýn düðmesine dokundum gibi birden o zulümât boþandý. Her taraf o lâmbanýn nuru ile doldu. Herþey in hakikatini gösterdi. Baktým ki: O gördüðüm köprü, gayet muntazam yerde, ova içinde bir caddedir. Ve sað tarafýmda gördüðüm mezarý ekber; baþtan baþa güzel, yeþil bahçelerle nuranî insanlarýn taht-ý riyasetinde ibadet ve hizmet ve sohbet ve zikir meclisleri olduðunu fark ettim. Ve sol tarafýmda, fýrtýnalý, daðdaðalý zannettiðim uçurumlar, þâhikalar ise; süslü, sevimli, cazibedar olan daðlarýn arkalarýnda azîm bir ziyafetgâh, güzel bir seyrangâh, yüksek bir nüzhetgâh bulunduðunu hayal meyal gördüm. Ve o müthiþ canavarlar, ejderhalar zannettiðim mahlûklar ise, mûnis deve, öküz, koyun, keçi gibi hayvanat-ý ehliye olduðunu gördüm: (Îman nûrundan dolayý Allah a hamd olsun.) diyerek (Allah, îman edenlerin dostu ve yardýmcýsýdýr; onlarý inkâr karanlýklarýndan kurtarýp hidayet nuruna kavuþturur/2:257) âyet-i kerîmesini okudum, o vâkýadan ayýldým. Ýþte o iki dað; mebde-i hayat, âhir-i hayat, yani âlem-i arz ve âlem-i berzahtýr. O köprü ise, hayat yoludur. O sað taraf ise, geçmiþ zamandýr. Sol taraf ise, istikbâldir. O cep feneri ise, hodbin ve bildiðine îtimad eden ve vahy-i semavîyi dinlemeyen enaniyet-i insaniyyedir. O canavarlar zannolunan þeyler ise, âlemin hâdisatý ve acip mahlûkatýdýr. Ýþte enaniyetine îtimad eden, zulümât-ý gaflete düþen, dalâlet karanlýðýna müptelâ olan adam; o vâkýada evvelki halime benzer ki: O cep feneri hükmünde nâkýs ve dalâlet-âlûd mâlûmat ile zaman-ý mâziyi, bir mezar-ý ekber suretinde ve adem-âlûd bir zulümât içinde görüyor. Ýstikbâli, gayet fýrtýnalý ve tesadüfe baðlý bir vahþetgâh gösterir. Hem herbirisi bir Hakîm-i Rahîm in birer memur-u musahharý olan hâdisat ve mevcûdatý, muzýr birer canavar hükmünde bildirir. adem-âlûd: yokluk içinde. âhir-i hayat: hayatýn sonu. âlem-i arz: dünya alemi. âlem-i berzah: berzah alemi. dahiye: afet, bela. dalâlet-âlûd: sapýklýk içinde. enaniyet-i insaniyye: benlik, insanýn sadece kendine güvenmesi. hadisat: olaylar Hakîm-i Rahîm: her þeyi hikmetle yaratan ve tüm yarattýklarýna merhametle muamele eden Allah. hayvanat-ý ehliye: evcil hayvanlar. hodbin: bencil, baþkasýna hak tanýmayýp her þeyde kendi lezzetini takib eden kimse. istimâl: kullanmak. mâlûmat: bilinen þeyler, bilinenler. mebde-i hayat: hayatýn baþlangýcý. mûnis: ünsiyet edilen, canayakýn. muntazam: intizamlý, düzenli. nâkýs: eksik, tam olmayan. nüzhetgâh: eðlence yeri. seyrangâh: seyir yeri. þâhika: tepe, zirve. taht-ý riyaset: baþkanlýk altý. vahþetgâh: vahþetli yer. vahy-i semâvî: beþerin düþünerek yapmasýna imkan olmayan ve Allah ýn melekler vasýtasýyla peygamberlerine gönderdiði vahiy. vâkýa: vuku bulmuþ, olmuþ. zaman-ý mâzi: geçmiþ zaman. ziyafetgâh: ziyafet yeri. zulümât-ý gaflet: Allah ý unutma karanlýðý.

4 Yirmiüçüncü Söz 269 (Ýnkâr edenlerin dostu ise taðutlarýdýr; onlarý iman nurundan mahrum býrakýp inkâr karanlýklarýna sürüklerler/2:257) hükmüne mazhar eder. Eðer hidâyet-i Ýlâhiyye yetiþse, îmân kalbine girse, nefsin fir avuniyeti birden kâinat bir kýrýlsa, Kitabullah ý dinlese, o vâkýada ikinci hâlime benzeyecek. O vakit gündüz rengini alýr; nur-u Ýlâhî ile dolar. Âlem (Allah göklerin ve yerin nurudur/24:35) âyetini okur. O vakit zaman-ý mâzi, bir mezar-ý ekber deðil, belki herbir asrý bir nebînin veya evliyanýn taht-ý riyasetinde vazife-i ubûdiyeti îfa eden ervâh-ý sâfiye cemaatlarýnýn vazife-i hayatlarýný bitirmekle (Allah en büyüktür) diyerek makamat-ý âliyeye uçmalarýný ve müstakbel tarafýna geçmelerini kalb gözü ile görür. Sol tarafýna bakar ki; daðlar-misâl bâzý inkýlâbat-ý berzahiye ve uhreviye arkalarýnda cennetin baðlarýndaki saadet saraylarýnda kurulmuþ bir ziyafet-i Rahmaniyyeyi o nur-u îmân ile uzaktan uzaða fark eder. Ve fýrtýna ve zelzele, tâun gibi hâdiseleri, birer müsahhar memur bilir. Bahar fýrtýnasý ve yaðmur gibi hâdisatý; sureten haþîn, mânen çok lâtif hikmetlere medar görüyor. Hattâ mevti, hayat-ý ebediyenin mukaddemesi ve kabri, saadet-i ebediyenin kapýsý görüyor. Daha sair cihetleri sen kýyas eyle. Hakikati, temsile tatbik et... ÜÇÜNCÜ NOKTA: Ýmân hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî îmâný elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve îmânýn kuvvetine göre hâdisatýn tazyikatýndan kurtulabilir. ( Allah a tevekkül ettim/11:56) der, sefine-i hayatta kemâl-i emniyetle hâdisatýn daðlarvarî dalgalarý içinde seyran eder. Bütün aðýrlýklarýný Kadîr-i Mutlak ýn yedi kudretine emanet eder, rahatla dünyadan geçer, berzahta istirahat eder. Sonra saadet-i ebediyeye girmek için cennete uçabilir. Yoksa, tevekkül etmezse, dünyanýn aðýrlýklarý; uçmasýna deðil, belki esfel-i sâfilîn e çeker. Demek: Îmân tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dâreyni iktiza eder. Fakat yanlýþ anlama. Tevekkül, esbâbý bütün bütün reddetmek deðildir; belki esbabý, dest-i kudretin perdesi bilip riayet ederek; esbaba teþebbüs ise, bir nevi dua-i fiilî telâkki ederek; müsebbebatý, yalnýz Cenâb-ý Hak tan istemek ve neticeleri Ondan bilmek ve Ona minnettar olmaktan ibarettir. Tevekkül eden ve etmeyenin misâlleri, þu hikâyeye benzer: cihet: yön, taraf. dest-i kudret: kudret eli. dua-i fiilî: fiili dua. ervâh-ý sâfiye: safi, temiz ruhlar. esbâb: sebebler. esfel-i sâfilîn: aþaðýlarýn en aþaðýsý. hâdisat: hadiseler olaylar. hidâyet-i Ýlâhiyye: Allah ýn hidayeti. îfa: yerine getirme. iktiza: gerektirmek. inkýlâbat-ý berzahiye ve uhreviye: kabir ve ahiret aleminde olan deðiþiklikler. kemâl-i emniyet: tam ve mükemmel güven. Kitabullah: Allah ýn kitabý, Kur an. lâtif: letafetli, hoþ. makamat-ý âliye: yüce, üstün makamlar. me mur-u musahhar: hizmetkar memur. medar: sebeb, neden. mevt: ölüm. mezar-ý ekber: en büyük mezar. mukaddeme: baþlangýç. musahhar: hizmetkar. muzýr: zararlý. müstakbel: gelecek zaman. riayet: iyi karþýlamak, uymak, tabi olmak. saadet-i dâreyn: iki dünya saadeti. sefine-i hayat: hayat gemisi. seyran: gezme, gezinme. taht-ý riyaset: baþkanlýk altý. tâun: veba denen dehþetli bir hastalýk. tazyikat: baskýlar, sýkýntýlar. vâkýa: vuku bulmuþ, olmuþ. vazife-i ubûdiyet: ibadet vazifesi. yed-i kudret: kudret eli. zaman-ý mâzi: geçmiþ zaman.

5 270 Sözler Vaktiyle iki adam; hem bellerine, hem baþlarýna aðýr yükler yüklenip, büyük bir sefineye bir bilet alýp girdiler. Birisi girer girmez yükünü gemiye býrakýp, üstünde oturup nezaret eder. Diðeri hem ahmak, hem maðrur olduðundan yükünü yere býrakmýyor. Ona denildi: Aðýr yükünü gemiye býrakýp rahat et. O dedi: Yok, ben býrakmayacaðým. Belki zâyi olur. Ben kuvvetliyim. Malýmý, belimde ve baþýmda muhafaza edeceðim. Yine ona denildi: Bizi ve sizi kaldýran þu emniyetli sefine-i Sultaniye daha kuvvetlidir. Daha ziyade iyi muhafaza eder. Belki baþýn döner, yükün ile beraber denize düþersin. Hem gittikçe kuvvetten düþersin. Þu bükülmüþ belin, þu akýlsýz baþýn gittikçe aðýrlaþan þu yüklere tâkat getiremeyecek. Kaptan dahi eðer seni bu halde görse, ya divânedir diye seni tard edecek. Ya haindir, gemimizi ittiham ediyor, bizimle istihza ediyor, hapis edilsin, diye emredecektir. Hem herkese maskara olursun. Çünkü ehl-i dikkat nazarýnda, zaafý gösteren tekebbürün ile, aczi gösteren gururun ile, riyayý ve zilleti gösteren tasannuun ile kendini halka mudhike yaptýn. Herkes sana gülüyor denildikten sonra o bîçârenin aklý baþýna geldi. Yükünü yere koydu, üstünde oturdu. Oh!.. Allah senden razý olsun. Zahmetten, hapisten, maskaralýktan kurtuldum dedi. Ýþte ey tevekkülsüz insan! Sen de bu adam gibi aklýný baþýna al, tevekkül et. Tâ bütün kâinatýn dilenciliðinden ve her hâdisenin karþýsýnda titremekten ve hodfuruþluktan ve maskaralýktan ve þekavet-i uhreviyyeden ve tazyikat-ý dünyeviyye hapsinden kurtulasýn... DÖRDÜNCÜ NOKTA: Ýmân, insaný insan eder. Belki insaný sultan eder. Öyle ise, insanýn vazife-i asliyesi, îmân ve duadýr. Küfür, insaný gayet âciz bir canavar hayvan eder. Þu mes elenin binler delillerinden yalnýz hayvan ve insanýn dünyaya gelmelerindeki farklarý, o mes eleye vâzýh bir delildir ve bir bürhan-ý katý dýr. Evet, insaniyet, îmân ile insaniyet olduðunu, insan ile hayvanýn dünyaya geliþindeki farklarý gösterir. Çünkü: Hayvan, dünyaya geldiði vakit, âdeta baþka bir âlemde tekemmül etmiþ gibi istidadýna göre mükemmel olarak gelir, yani gönderilir. Ya iki saatte, ya iki günde veya iki ayda, bütün þerait-i hayatiyesini ve kâinatla olan münasebetini ve kavanin-i hayatýný öðrenir, meleke sahibi olur. Ýnsanýn yirmi senede kazandýðý iktidar-ý hayatiyeyi ve meleke-i ameliyeyi, yirmi günde serçe ve arý gibi bir hayvan tahsil eder, yani ona ilham olunur. Demek, hayvanýn vazife-i asliyesi; taallümle tekemmül etmek deðildir ve mârifet kesbetmekle terakki etmek deðildir ve aczini göstermekle meded istemek, dua etmek deðildir. Belki vazifesi; istidadýna göre taammüldür, amel etmektir, ubûdiyet-i fiiliyedir. Ýnsan ise, dünyaya geliþinde herþey i bürhan-ý katý : kesin delil. hodfuruþ: kendini beðendirmeye çalýþan. iktidar-ý hayatiye: hayat kuvveti. istidad: kabiliyet. istihza: alay etmek. ittiham: zan altýnda býrakmak, suçlamak. kavanin-i hayat: hayat kanunlarý. kerem: nefaset, izzet, þeref, ihsan. kesbetmek: kazanmak, çalýþarak kazanmak. meleke-i ameliye: herhangi bir iþle uðraþmanýn neticesinde meleke kazanmak, baðýþýklýk. mudhik: maskaralýk ederek güldüren. müsebbebat: sebeble meydana çýkanlar. nazar: bakýþ. nezaret: bakmak, bakýþ, seyir. sefine-i sultaniye: sultanýn gemisi. þekavet-i uhreviyye: ahirette kötü duruma düþme. taammül: amel etmek. tardetmek: kovmak, def etmek. tasannu: yapmacýk hareket. tazyikat-ý dünyeviyye: dünya sýkýntýlarý, baskýlarý. tekebbür: kibir, büyüklenmek. telâkki: almak, kabul etmek. ubûdiyet-i fiiliye: fiili ibadet. vâzýh: açýk, ayan. vazife-i asliye: asli vazife.

6 Yirmiüçüncü Söz 271 öðrenmeye muhtaç ve hayat kanunlarýna câhil, hattâ yirmi senede tamamen þerait-i hayatý öðrenemiyor. Belki âhir-i ömrüne kadar öðrenmeye muhtaç, hem gayet âciz ve zaif bir surette dünyaya gönderilip, bir-iki senede ancak ayaða kalkabiliyor. On beþ senede ancak zarar ve menfaati fark eder. Hayat-ý beþeriyenin muavenetiyle, ancak menfaatlarýný celp ve zararlardan sakýnabilir. Demek ki, insanýn vazife-i fýtriyesi; taallümle tekemmüldür; dua ile ubûdiyettir. Yani: Kimin merhametiyle böyle hakîmâne idare olunuyorum? Kimin keremiyle böyle müþfikane terbiye olunuyorum? Nasýl birisinin lütuflarýyla böyle nâzeninane besleniyorum ve idare ediliyorum? bilmektir ve binden ancak birisine eli yetiþemediði hâcâtýna dair Kadiü l-hâcât a lisan-ý acz ve fakr ile yalvarmaktýr ve istemek ve dua etmektir. Yani: Aczin ve fakrýn cenahlarýyla makam-ý âlâ-yý ubûdiyete uçmaktýr. Demek insan bu âleme ilim ve dua vasýtasýyla tekemmül etmek için gelmiþtir. Mahiyet ve istidat itibariyle herþey ilme baðlýdýr. Ve bütün ulûm-u hakikîyenin esasý ve mâdeni ve nuru ve ruhu: Mârifetullahtýr ve onun üssü l-esâsý da imân-ý billâhdýr. Hem insan, nihayetsiz acziyle nihayetsiz beliyyata mâruz ve hadsiz âdânýn hücumuna müptelâ ve nihayetsiz fakrýyla beraber nihayetsiz hâcâta giriftar ve nihayetsiz metalibe muhtaç olduðundan, vazife-i asliye-i fýtriyesi îmândan sonra dua dýr. Dua ise, esas-ý ubûdiyettir. Nasýl bir çocuk, eli yetiþmediði bir meramýný, bir arzusunu elde etmek için, ya aðlar, ya ister. Yani: Ya fiilî, ya kavlî lisan-ý acziyle bir dua eder. Maksûduna muvaffak olur. Öyle de: Ýnsan bütün zîhayat âlemi içinde nâzik, nâzenin, nâzdar bir çocuk hükmündedir. Rahmânür-Rahîm in dergâhýnda; ya zaaf ve acziyle aðlamak veya fakr ve ihtiyacýyla dua etmek gerektir. Tâ ki, makasýdý ona musahhar olsun veya teshirin þükrünü eda etsin. Yoksa bir sinekten vaveylâ eden ahmak ve haylaz bir çocuk gibi: Ben kuvvetimle bu kabil-i teshir olmayan ve bin derece ondan kuvvetli olan acip þeyleri teshir ediyorum ve fikir ve tedbirimle kendime itaat ettiriyorum. deyip küfrân-ý nimete sapmak, insaniyetin fýtrat-ý asliyesine zýt olduðu gibi, þiddetli bir azâba kendini müstahak eder. BEÞÝNCÝ NOKTA: Ýmân; duayý, bir vesile-i kat iye olarak iktiza ettiði ve fýtrat-ý insaniye onu þiddetle istediði gibi; Cenâb-ý Hak dahi Duanýz olmazsa ne ehemmiyetiniz var? âdâ: düþman. âhir-i ömr: ömrün sonu. beliyyat: belalar. celp: kendine çekme. cenah: taraf, yön. esas-ý ubudiyet: ibadet etmenin esasý. fýtrat-ý asliye: asli yaratýlýþ. hâcât: ihtiyaçlar. hayat-ý beþeriye: insanlýðýn hayatý. iktiza: gerektirmek. imân-ý billâh: Allah a iman. istidat: kabiliyet. kabil-i teshir: hizmetkar edilebilen. Kadiü l-hâcât: bütün ihtiyaçlarý yerine getiren Allah. kavlî: sözlü. küfrân-ý ni met: nimete nankörlük etmek. lütuf: ihsan, ikram. mahiyet: bir þeyin içyüzü, özellik. makam-ý âlâ-yý ubûdiyet: ibadet etmenin yüce makamý. makasýd: maksadlar. maksûd: kastedilen. mârifetullah: Allah ýn san atlarýný ve Kur ani hakikatleri tefekkür veya tahsil ile veya lütfu ilahi ile kalbi inkiþaf ve basirete sahib olmak. Esma-i ilahiyyeyi tanýmak. metalib: istekler, arzular. muavenet: yardýmlaþma. musahhar: hizmetkar. muvaffak: baþarmýþ, gayesine eriþmiþ. müptelâ: dertli, belalý. tutulmuþ. müþfikane: þefkat ederek. nâzenin: nazlý, ince, hoþ eda olan. nâzeninane: nazikçe, incelikle, hoþ eda ile. nâzýr: nezaret eden, bakan. þerait-i hayatiye: hayat þartlarý. taallüm: ilim öðrenmek. tekemmül: mükemmelleþmek. teshir: sihir yapma, etkileme ulûm-u hakikîye: hakiki ilimler. üssü l-esâs: hakiki saðlam temel. vaveylâ: aðlayarak inleme. vazife-i asliye-i fýtriye: yaratýlýþtan gelen asli vazife. vazife-i fýtriye: yaratýlýþtan gelen vazife. vesile-i kat iye: kesin vesile, kesin sebeb. zîhayat: hayat sahibi.

7 272 Sözler mealinde (Bana dua edin, size cevap vereyim/40:60) emrediyor. (25:77) ferman ediyor. Hem Eðer desen: Bir çok def a dua ediyoruz kabûl olmuyor. Halbuki, âyet umumîdir, her duaya cevap var ifade ediyor. Elcevap: Cevap vermek ayrýdýr, kabûl etmek ayrýdýr. Her dua için cevap vermek var; fakat kabul etmek, hem ayn-ý matlûbu vermek Cenâb-ý Hakk ýn hikmetine tâbidir. Meselâ: Hasta bir çocuk çaðýrýr: Yâ hekim! Bana bak. Hekim: Lebbeyk der; Ne istersin? Cevap verir. Çocuk: Þu ilâcý ver bana der. Hekim ise; ya aynen istediðini verir, yahut onun maslahatýna binaen ondan daha iyisini verir, yahut hastalýðýna zarar olduðunu bilir, hiç vermez. Ýþte Cenâb-ý Hak; Hakîm-i Mutlak, hâzýr, nâzýr olduðu için, abdin duasýna cevap verir. Vahþet ve kimsesizlik dehþetini, huzuruyla ve cevabýyla ünsiyete çevirir. Fakat, insanýn hevaperestane ve heveskârane tahakkümüyle deðil, belki hikmet-i Rabbâniyyenin iktizasýyla ya matlûbunu veya daha evlâsýný verir veya hiç vermez. Hem, dua bir ubûdiyettir. Ubûdiyet ise, semerâtý uhreviyedir. Dünyevî maksatlar ise o nevi dua ve ibâdetin vakitleridir. O maksatlar, gayeleri deðil. Meselâ: Yaðmur namazý ve duasý bir ibâdettir. Yaðmursuzluk, o ibadetin vaktidir. Yoksa o ibadet ve o dua, yaðmuru getirmek için deðildir. Eðer sýrf o niyet ile olsa; o dua, o ibadet hâlis olmadýðýndan kabûle lâyýk olmaz. Nasýlki güneþin gurubu, akþam namazýnýn vaktidir. Hem güneþin ve ay ýn tutulmalarý, küsuf ve husuf namazlarý denilen iki ibadet-i mahsusanýn vakitleridir. Yani; gece ve gündüzün nuranî âyetlerinin nikaplanmasýyla bir azamet-i Ýlâhiyyeyi ilâna medar olduðundan, Cenâb-ý Hak ibâdýný o vakitte bir nevi ibâdete davet eder. Yoksa o namaz, (açýlmasý ve ne kadar devam etmesi, müneccim hesabýyla muayyen olan) ay ve güneþin husuf ve küsuflarýnýn inkiþaflarý için deðildir. Ayný onun gibi; yaðmursuzluk dahi, yaðmur namazýnýn vaktidir. Ve beliyyelerin istilâsý ve muzýr þeylerin tasallutu, bâzý dualarýn evkat-ý mahsusalarýdýr ki; insan o vakitlerde aczini anlar, dua ile, niyaz ile Kadîr-i Mutlak ýn dergâhýna iltica eder. Eðer dua çok edildiði halde, beliyyeler def olunmazsa; denilmeyecek ki: Dua kabûl olmadý. Belki denilecek ki: Duanýn vakti, kaza olmadý. Eðer Cenâb-ý Hak, fazl ve keremiyle belâyý ref etse, nurun alâ nur, o vakit dua vakti biter, kaza olur. Demek dua, bir sýrr-ý ubûdiyettir. Ubûdiyet ise, hâlisen livechillâh olmalý. Yalnýz aczini izhar edip, dua ile Ona iltica etmeli. Rubûbiyetine karýþmamalý. Tedbiri Ona býrakmalý. Hikmetine îtimad etmeli. Rahmetini ayn-ý matlûb: istenilenin aynýsý. beliyye: belalar, musibetler. evkat-ý mahsusa: hususi vakitler. evlâ: daha üstün. hâlî: geniþ. hevaperestane: hevesine taparcasýna. husuf: ay tutulmasý. ibâd: ibadet edenler, kullar. iktiza: gerektirmek. iltica: sýðýnma. inkiþaf: meydana çýkma. küsuf: güneþ tutulmasý. lebbeyk: buyurunuz. lisan-ý acz ve fakr: acizlik ve fakirliðin dili. livechillâh: Allah için, Allah namýna, maslahat: faydalar, yararlar. muayyen: belirlenmiþ. muzýr: zararlý. nikap: yüz örtüsü, peçe, perde. re fet: merhamet, acýmak. tahakküm: hükmetme, baský altýna alma. tasallut: musallat olma. ünsiyet: cana yakýnlýk.

8 Yirmiüçüncü Söz 273 ittiham etmemeli. Evet hakikat-ý halde âyât-ý beyyinâtýn beyanýyla sabit olan budur ki: Bütün mevcudat, herbirisi birer mahsus tesbih ve birer hususî ibâdet, birer has secde ettikleri gibi; bütün kâinattan dergâh-ý Ýlâhiyyeye giden, bir duadýr. Ya istidat lisanýyladýr: Bütün nebatat ve hayvanatýn dualarý gibi ki; herbiri lisan-ý istidadýyla Feyyaz-ý Mutlak tan bir suret taleb ediyorlar ve esmâsýna bir mazhariyet-i münkeþife istiyorlar. Veya ihtiyac-ý fýtrî lisanýyladýr: Bütün zîhayatýn iktidarlarý dahilinde olmayan hâcât-ý zaruriyeleri için dualarýdýr ki; her birisi o ihtiyâc-ý fýtrî lisanýyla Cevad-ý Mutlak tan idame-i hayatlarý için bir nevi rýzk hükmünde bâzý metâlibi istiyorlar. Veya lisan-ý ýztýrariyle bir duadýr ki: Muztar kalan herbir zîruh; kat î bir iltica ile dua eder, bir hâmi-i meçhulüne iltica eder; belki Rabb-ý Rahîm ine teveccüh eder. Bu üç nevi dua bir mâni olmazsa daima makbuldür. Dördüncü nevi ki; en meþhurudur.. bizim duamýzdýr. Bu da iki kýsýmdýr: Biri, fiilî ve hâlî; diðeri, kalbî ve kalîdir. Meselâ: Esbaba teþebbüs, bir dua-yý fiilîdir. Esbabýn içtimaý, müsebbebi îcad etmek için deðil, belki lisan-ý hâl ile müsebbebi Cenâb-ý Hak tan istemek için bir vaziyet-i marziye almaktýr. Hattâ çift sürmek hazine-i rahmet kapýsýný çalmaktýr. Bu nevi dua-yý fiilî, Cevad-ý Mutlak ýn isim ve unvanýna müteveccih olduðundan, kabûle mazhariyeti ekseriyet-i mutlakadýr. Ýkinci kýsým; lisan ile, kalb ile dua etmektir. Eli yetiþmediði bir kýsým metâlibi istemektir. Bunun en mühim ciheti, en güzel gayesi, en tatlý meyvesi þudur ki: Dua eden adam anlarki: Birisi var; onun hâtýrât-ý kalbini iþitir, herþey e eli yetiþir, her bir arzusunu yerine getirebilir.. aczine merhamet eder, fakrýna medet eder. Ýþte ey âciz insan ve ey fakir beþer! Dua gibi hazine-i rahmetin anahtarý ve tükenmez bir kuvvetin medarý olan bir vesileyi elden býrakma. Ona yapýþ, âlâ-yý illiyîn-i insaniyete çýk, bir sultan gibi bütün kâinatýn dualarýný, kendi duan içine al. Bir abd-i küllî ve bir vekil-i umumî gibi (Ancak Senden yardým dileriz/1:5) de. Kâinatýn güzel bir takvimi ol... abd-i küllî: umumun, genelin namýna ibadet eden. âlâ-yý illiyîn-i insaniyet: insanlýlýðýn ulaþabileceði en yüksek makam. âyât-ý beyyinât: apaçýk ayetler. beþer: insanlýk Cevad-ý Mutlak: sonsuz ve sýnýrsýz ihsan ve cömertlik sahibi olan Allah. Cevad-ý Mutlak: sonsuz ve sýnýrsýz ihsan ve cömertlik sahibi olan Allah. cihet: taraf, yön. dua-yý fiilî: fiili dua. ekseriyet-i mutlaka: büyük çoðunluk. Feyyaz-ý Mutlak: sonsuz ve sýnýrsýz feyiz veren Allah. hâcât-ý zaruriye: zaruri ihtiyaçlar. hâmi-i meçhul: bilinmeyen himaye edici. hâtýrât-ý kalb: kalb hatýralarý. hazine-i Rahmet: Rahmet hazinesi içtima: toplanma. idame-i hayat: hayatýn devam ettirilmesi. kalî: sözle ifade. lisan-ý ýztýrar: darlýk dili, sýkýntý dili. lisan-ý istidad: kabiliyet dili. mazhariyet-i münkeþif: meydana çýkarýlma mazhariyeti. medar: sebeb, neden. metâlib: talebler, istekler. muztar: darda kalmak. müsebbeb: sebeble meydana gelmiþ olan. müteveccih: yönelmiþ, dönmüþ. nevi: çeþit, tür. vekil-i umumî: umumi, genel vekil.

9 ÝNSANIN SAADET ve ÞEKAVETÝNE MEDAR BEÞ NÜKTEDEN ÝBARETTÝR. [Ýnsan ahsen-i takvimde yaratýldýðý ve ona gayet câmi bir istidat verildiði için; esfel-i sâfilînden tâ âlâ-yý illiyyîne, ferþten tâ arþa, zerreden tâ þemse kadar dizilmiþ olan makamata, merâtibe, derecâta, derekâta girebilir ve düþebilir bir meydan-ý imtihana atýlmýþ, nihayetsiz sukut ve suûda giden iki yol onun önünde açýlmýþ bir mu cize-i kudret ve netice-i hilkat ve acubei san at olarak þu dünyaya gönderilmiþtir. Ýþte insanýn þu dehþetli terakki ve tedennîsinin sýrrýný Beþ Nükte de beyan edeceðiz.] BÝRÝNCÝ NÜKTE: Ýnsan, kâinatýn ekser envâýna muhtaç ve alâkadardýr. Ýhtiyâcâtý âlemin her tarafýna daðýlmýþ; arzularý ebede kadar uzanmýþ. Bir çiçeði istediði gibi, koca bir baharý da ister. Bir bahçeyi arzu ettiði gibi, ebedî cenneti de arzu eder. Bir dostunu görmeye müþtak olduðu gibi, Cemîl-i Zülcelâl i de görmeye müþtaktýr. Baþka bir menzilde duran bir sevdiðini ziyaret etmek için o menzilin kapýsýný açmaya muhtaç olduðu gibi; berzaha göçmüþ yüzde doksan dokuz ahbabýný ziyaret etmek ve firak-ý ebedîden kurtulmak için koca dünyanýn kapýsýný kapayacak ve bir mahþer-i acâib olan âhiret kapýsýný açacak, dünyayý kaldýrýp âhireti yerine kuracak ve koyacak bir Kadîr-i Mutlak ýn dergâhýna ilticaya muhtaçtýr. Ýþte þu vaziyette bir insana hakikî Mâbud olacak; yalnýz, herþey in dizgini elinde, herþey in hazinesi yanýnda, herþey in yanýnda nâzýr, her mekânda hâzýr, mekândan münezzeh, acizden müberra, kusurdan mukaddes, nâkýstan muallâ bir Kadîr-i Zülcelâl, bir Rahîm-i Zülcemâl, bir Hakîm-i Zülkemâl olabilir. Çünkü, nihayetsiz hâcât-ý insaniyeyi îfa edecek; ancak nihayetsiz bir kudret ve muhit bir ilim sahibi olabilir. Öyle ise, mâbûdiyete lâyýk yalnýz Odur. Ýþte ey insan! Eðer yalnýz Ona abd olsan, bütün mahlûkat üstünde bir mevki kazanýrsýn. Eðer ubûdiyetten istinkâf etsen, âciz mahlûkata zelil bir abd olursun. Eðer enaniyetine ve iktidarýna güvenip tevekkül ve duayý býrakýp, tekebbür ve dâvaya sapsan; o vakit iyilik ve îcâd cihetinde arý ve karýncadan daha aþaðý, örümcek ve sinekten daha zaif düþersin. Þer ve tahrip cihetinde; daðdan daha aðýr, tâundan daha muzýr olursun. acube-i san at: san at harikasý. ahsen-i takvim: varlýklar içinde san atça en harika ve makamca en üstün vaziyet. âlâ-yý illiyyîn: yükseklerin en yükseði. berzah: kabir alemi. câmi: kapsamlý, geniþ. Cemîl-i Zülcelâl: Cemal ve Celal sahibi olan Allah. derekât: derekeler, aþaðý vaziyetler. esfel-i sâfilîn: aþaðýlarýn en aþaðýsý. firak-ý ebedî: sonsuz ayrýlýk. hâcât-ý insaniye: insani ihtiyaçlar. îfa: yerine getirme. iltica: sýðýnma. istidat: kabiliyet. istinkâf: kabul etmemek, çekimser kalmak. Kadîr-i Mutlak: sonsuz ve sýnýrsýz kudret sahibi olan Allah. mâbûdiyet: kendisine ibadet edilen, ibadet edilmeye layýk olan, ki bu sýfat sadece Allah a mahsustur. makamat: makamlar. meratib: mertebeler. mualla: ulvi, yüce, üstün. muhit: ihata eden, kuþatan. muzýr: zararlý. müberra: beri olan, pak olan. münezzeh: noksanlýktan ve kusurdan pak ve beri olmak. müþtak: arzu ve iþtiyak gösteren. nâzýr: nezaret eden, bakan. netice-i hilkat: yaratýlýþ neticesi. sukut: alçalmak, aþaðý düþmek. suûd: yükselmek, derece artmak. tâun: veba tedennî: alçalma. ubûdiyet: ibadet etme. zelil: alçak, düþkün.

10 Yirmiüçüncü Söz ün Ýkinci Mebhasý 275 Evet ey insan! Sende iki cihet var: Birisi, îcad ve vücud ve hayýr ve müsbet ve fiil cihetidir. Diðeri; tahrip, adem, þer, nefy, infial cihetidir. Birinci cihet îtibariyle; arýdan, serçeden aþaðý, sinekten, örümcekten daha zaifsin. Ýkinci cihet îtibariyle; dað, yer, göklerden geçersin. Onlarýn çekindiði ve izhar-ý acz ettikleri bir yükü kaldýrýrsýn. Onlardan daha geniþ, daha büyük bir daire alýrsýn. Çünkü sen iyilik ve îcad ettiðin vakit, yalnýz vüs atin nisbetinde, elin ulaþacak derecede, kuvvetin yetiþecek mertebede iyilik ve îcad edebilirsin. Eðer fenalýk ve tahrib etsen, o vakit fenalýðýn tecavüz ve tahribin intiþar eder. Meselâ: Küfür bir fenalýktýr, bir tahriptir, bir adem-i tasdiktir. Fakat o tek seyyie; bütün kâinatýn tahkirini ve bütün Esmâ-i Ýlâhiyyenin tezyifini, bütün insaniyetin terzilini tazammun eder. Çünkü, þu mevcudatýn âli bir makamý, ehemmiyetli bir vazifesi vardýr. Zira onlar, mektûbat-ý Rabbâniyye ve merâyâ-yý Sübhâniyye ve me murîn-i Ýlâhiyyedirler. Küfür ise; onlarý âyinedarlýk ve vazifedarlýk ve mânidarlýk makamýndan düþürüp, abesiyet ve tesadüfün oyuncaðý derekesine ve zevâl ve firâkýn tahribiyle çabuk bozulup deðiþen mevadd-ý fâniyeye ve ehemmiyetsizlik, kýymetsizlik, hiçlik mertebesine indirdiði gibi, bütün kâinatta ve mevcudatýn âyinelerinde nakýþlarý ve cilveleri ve cemâlleri görünen Esmâ-i Ýlâhiyyeyi inkâr ile tezyif eder. Ve insanlýk denilen, bütün Esmâ-i Kudsiyye-i Ýlâhiyyenin cilvelerini güzelce ilân eden bir kaside-i manzume-i hikmet ve bir þecere-i bakýyenin cihâzâtýný câmi çekirdek misal bir mu cize-i kudret-i bâhire ve emânet-i kübrâyý uhdesine almakla yer, gök, daða tefevvuk eden ve melâikeye karþý rüchâniyet kazanan bir sâhib-i mertebe-i hilâfet-i arziyeyi; en zelil bir hayvan-ý fânî-i zâilden daha zelil, daha zaif, daha âciz, daha fakir bir derekeye atar. Ve mânâsýz, karmakarýþýk, çabuk bozulur bir âdi levha derekesine indirir. Elhâsýl: Nefs-i emmâre; tahrib ve þer cihetinde nihayetsiz cinayet iþleyebilir, fakat îcad ve hayýrda iktidarý pek azdýr ve cüz îdir. Evet, bir haneyi bir günde harab eder, yüz günde yapamaz. Lâkin eðer enaniyeti býraksa, hayrý ve vücudu tevfîk-i Ýlâhiyyeden istese, þer ve tahripten ve nefse îtimattan vazgeçse, istiðfar ederek tam abd olsa o vakit (Allah onlarýn kötülüklerini iyiliklere çevirir/25:70) sýrrýna mazhar olur. Ondaki nihayetsiz kabiliyet-i þer, nihayetsiz kabiliyet-i hayra inkýlâb eder. Ahsen-i takvim kýymetini alýr, âlâ-yý illiyyîne çýkar. abesiyet: faydasýz ve boþ þeyler. adem-i tasdik: tasdik etmeme. ahsen-i takvim: varlýklar içinde san atça en harika ve makamca en üstün vaziyet. âyinedar: ayna vazifesi gören. câmi: kapsamlý, geniþ. dereke: aþaðý inen basamak, aþaðý mertebe. enaniyet: benlik. esmâ-i kudsiyye-i ilâhiyye: Allah ýn mukaddes isimleri. firâk: ayrýlýk. infial: harici bir sebeb ve tesirle hasýl olan hal ve hareket. inkýlâb: deðiþim, baþkalaþým. intiþar: neþrolma, yayýlma. izhar-ý acz: acizliðini gösterme. kaside-i manzume-i hikmet: Cenab-ý Hakk ýn hikmetlerini medheden þiir. me murîn-i Ýlâhiye: Allah ýn memurlarý. merâyâ-yý Sübhâniyye: her türlü noksanlýklardan uzak olan Allah ýn isim ve sýfatlarýný gösteren aynalar. mevadd-ý fâniye: fani, ölümlü maddeler. mu cize-i kudret-i bâhire: apaçýk kudret mu cizesi. nefy: sürgün etmek. rüchâniyet: tercih edilmeye daha layýk. sâhib-i mertebe-i hilâfet-i arziye: dünyada halifelik mertebesinin sahibi. þecere-i bakiye: sonsuz aðaç. tahkir: hakaret etme, yerme. tazammun: içinde barýndýrmak. tefevvuk: üstünlük. terzil: rezil etmek. tevfîk-i Ýlâhiyye: Allah ýn, kiþinin maksadýna uygun vaziyeti halketmesi. tezyif: çürütmek, küçük düþürmek. uhde: üzerine almak, üstüne vazife bilmek. vüs at: geniþlik. zevâl: yokluk, hiçlik.

11 276 âlem-i arzî: dünya alemi. ayn-ý adil: adaletin ta kendisi. celb: kendine çekme. cesim: cesametli, büyük. ceza-yý amel: amelin cezasý. cihet: taraf, yön. cüz-i ihtiyarî: insana Cenab-ý Hak tarafýndan verilen az bir arzu serbestliði. derc: yerleþtirmek. efrad: ferdler. emr-i tekvîni: yaratýlýþla ilgili ilahi emirler, kanunlar. Sözler Ýþte ey gafil insan! Bak Cenâb-ý Hakk ýn fazlýna ve keremine! Seyyieyi bir iken bin yazmak, haseneyi bir yazmak veya hiç yazmamak adalet olduðu halde; bir seyyieyi bir yazar, bir haseneyi on, bâzan yetmiþ, bâzan yedi yüz, bâzan yedi bin yazar. Hem þu Nükteden anla ki: O müthiþ cehenneme girmek ceza-yý ameldir, ayn-ý adildir. Fakat cennete girmek, mahz-ý fazýldýr. ÝKÝNCÝ NÜKTE: Ýnsanda iki vecih var: Birisi, enaniyet cihetinde þu hayat-ý dünyeviyeye nâzýrdýr. Diðeri, ubûdiyet cihetinde hayat-ý ebediyeye bakar. Evvelki vecih itibariyle öyle bir bîçâre mahlûktur ki; sermayesi yalnýz ihtiyardan bir þa re (saç) gibi cüz î bir cüz-i ihtiyarî ve iktidardan zaif bir kesb ve hayattan çabuk söner bir þule ve ömürden çabuk geçer bir müddetcik ve mevcudiyetten çabuk çürür küçük bir cisimdir. O hâliyle beraber kâinatýn tabakatýnda serilmiþ hadsiz envâýn, hesapsýz efradýndan nâzik, zaif, bir fert olarak bulunuyor. Ýkinci vecih îtibariyle ve bilhassa ubûdiyete müteveccih acz ve fakr cihetinde pek büyük bir vüs ati var. Pek büyük bir ehemmiyeti bulunuyor. Çünkü: Fâtýr-ý Hakîm, insanýn mahiyet-i mâneviyesinde nihayetsiz azim bir acz ve hadsiz cesim bir fakr derc etmiþtir. Tâ ki, kudreti nihayetsiz bir Kadîr-i Rahîm ve gýnasý nihayetsiz bir Ganiyy-i Kerîm bir Zâtýn hadsiz tecelliyâtýna câmi geniþ bir âyine olsun. Evet, insan bir çekirdeðe benzer. Nasýlki o çekirdeðe kudretten mânevî ve ehemmiyetli cihazat ve kaderden ince ve kýymetli program verilmiþ. Tâ ki, toprak altýnda çalýþýp, tâ o dar âlemden çýkýp, geniþ olan hava âlemine girip, Hâlikýndan istidat lisanýyla bir aðaç olmasýný isteyip, kendine lâyýk bir kemâl bulsun. Eðer o çekirdek, su-i mizacýndan dolayý ona verilen cihâzât-ý mâneviyeyi, toprak altýnda bâzý mevadd-ý muzýrrayý celbine sarf etse; o dar yerde kýsa bir zamanda faidesiz tefessüh edip çürüyecektir. Eðer o çekirdek, o mânevî cihâzâtýný (Daneyi ve çekirdeði yaran, þüphesiz Allah týr/6:95) nýn emr-i tekvînisini imtisâl edip hüsn-ü istimâl etse; o dar âlemden çýkacak, meyvedar koca bir aðaç olmakla küçücük cüz î hakikatý ve ruh-u mânevîsi, büyük bir hakikat-ý külliye suretini alacaktýr. Ýþte aynen onun gibi; insanýn mahiyetine, kudretten ehemmiyetli cihâzât ve kaderden kýymetli programlar tevdi edilmiþ. Eðer insan, þu dar âlem-i arzîde, hayat-ý dünyeviye topraðý altýnda o cihâzât-ý mâneviyesini nefsin hevesatýna sarf etse; bozulan çekirdek gibi bir cüz î telezzüz için kýsa bir ömürde, dar bir yerde ve sýkýntýlý bir halde çürüyüp tefessüh ederek, mes uliyet-i mâneviyeyi bedbaht ruhuna yüklenecek, þu dünyadan göçüp gidecektir. enaniyet: benlik. Fâtýr-ý Hakîm: her þeyi hikmetle ve benzersiz bir þekilde yaratan Allah. Ganiyy-i Kerîm: ikram eden ve zenginlik sahibi olan Allah. gýna: zenginlik, yeterlilik. hakikat-ý külliye: külli, genel gerçekler. hüsn-i istimâl: güzel kullanma. istidat: kabiliyet. kesb: kazanç, çalýþmak. mahiyet-i mâneviye: manevi mahiyet, içyüz. mahz-ý fazýl: fazlýn ta kendisi. mevadd-ý muzýrra: zararlý maddeler. müteveccih: yönelmiþ, dönmüþ. nâzýr: nezaret eden, bakan. seyyie: günahlar, kötülükler. su-i mizac: kötü karakter, kötü huy. þûle: ateþ parçasý, alevlenmiþ odun. tecelliyât: görünmeler, yansýmalar. tefessüh: çürümek. telezzüz: lezzetlenmek, lezzet almak. tevdi: emanet býrakma. vecih: taraf, yön.

12 Yirmiüçüncü Söz ün Ýkinci Mebhasý 277 Eðer o istidat çekirdeðini Ýslâmiyet suyu ile, îmânýn ziyâsýyla ubûdiyet topraðý altýnda terbiye ederek, evâmir-i Kur âniyeyi imtisâl edip cihâzât-ý mâneviyesini hakikî gayelerine tevcih etse, elbette âlem-i misâl ve berzahta dal ve budak verecek ve âlem-i âhiret ve cennette hadsiz kemâlât ve nimetlere medar olacak bir þecere-i bâkiyenin ve bir hakikat-ý dâimenin cihâzâtýna câmi kýymettar bir çekirdek ve revnaktar bir makine ve bu þecere-i kâinatýn mübarek ve münevver bir meyvesi olacaktýr. Evet hakikî terakki ise; insana verilen kalb, sýr, ruh, akýl hattâ hayal ve sair kuvvelerin hayat-ý ebediyeye yüzlerini çevirerek, herbiri kendine lâyýk hususî bir vazife-i ubudiyet ile meþgul olmaktadýr. Yoksa ehl-i dalâletin terakki zannettikleri, hayat-ý dünyeviyenin bütün inceliklerine girmek ve zevklerinin her çeþitlerini, hattâ en süflîsini tatmak için bütün letâifini ve kalb ve aklýný nefs-i emmareye müsahhar edip yardýmcý verse; o, terakki deðil, sukuttur. Þu hakikati bir vâkýa-i hayaliyede þöyle bir temsilde gördüm ki: Ben büyük bir þehre giriyorum. Baktým ki, o þehirde büyük saraylar var. Bâzý saraylarýn kapýsýna bakýyorum, gayet þenlik, parlak bir tiyatro gibi nazar-ý dikkati celb eder; herkesi eðlendirir bir cazibedarlýk vardý. Dikkat ettim ki, o sarayýn efendisi kapýya gelmiþ, it ile oynuyor ve oynamasýna yardým ediyor. Hanýmlar, yabanî gençlerle tatlý sohbetler ediyorlar. Yetiþmiþ kýzlar dahi, çocuklarýn oynamasýný tanzim ediyorlar. Kapýcý da onlara kumandanlýk eder gibi bir aktör tavrýný almýþ. O vakit anladým ki, o koca sarayýn içerisi bomboþ. Hep nâzik vazifeler muattal kalmýþ. Ahlâklarý sukut etmiþ ki kapýda bu sureti almýþlardýr. Sonra geçtim, bir büyük saraya daha rast geldim. Gördüm ki; kapýda uzanmýþ vefadar bir it ve kaba, sert, sakin bir kapýcý ve sönük bir vaziyet vardý. Merak ettim. Ne için o öyle? Bu böyle? Ýçeriye girdim. Baktým ki, içerisi çok þenlik. Daire daire üstünde, ayrý ayrý nâzik vazifeler ile saray ehli meþguldürler. Birinci dairedeki adamlar, sarayýn idaresini, tedbirini görüyorlar. Üstündeki dairede kýzlar, çocuklar ders okuyorlar. Daha üstünde hanýmlar, gayet lâtif san atlar, güzel nakýþlarla iþtigal ediyorlar. En yukarýda efendi, padiþahla muhabere edip halkýn istirahatýný te min için ve kendi kemâlâtý ve terakkiyatý için kendine has ve ulvî vazifeler ile iþtigal ediyor gördüm. Ben onlara görünmediðim için, yasak demediler, gezebildim. Sonra çýktým, baktým. O þehrin her tarafýnda bu iki kýsým saraylar var. Sordum, dediler: O kapýsý þenlik ve içi boþ saraylar, kâfirlerin ileri gelenlerinindir. Ve ehl-i dalâletindir. Diðerleri, namuslu Müslüman büyüklerinindir. Sonra bir köþede bir saraya rast geldim. Üstünde SAÝD ismini gördüm. Merak ettim. Daha dikkat ettim, suretimi üstünde gördüm gibi bana geldi. Kemâl-i taaccübümden baðýrarak, aklým baþýma geldi, ayýldým. câmi: kapsamlý, geniþ. cazibedar: çekici, etkileyici. celbetmek: kendine çekmek. cihâzât: cihazlar, aletler. cihâzât-ý mâneviye: manevi cihazlar, aletler. evâmir-i Kur aniye: Kur an emirleri. hakikat-ý dâime: daimi hakikat. heva: heves, nefsi arzu. iþtigal: meþguliyet, uðraþ. kemâlât: mükemmellikler. kemâl-i taaccüb: tam bir þaþkýnlýk. medar: sebeb, neden. muattal: atýl duruma düþmüþ, kullanýlmayan. musahhar: hizmetkar. münevver: nurlandýrýlmýþ. nazar-ý dikkat: dikkat nazarý, bakýþý. nefs-i emare: kötülüðü emreden nefis. revnakdar: gösteriþli, süslü. sair: diðer, baþka. sukut: alçalmak, aþaðý düþmek. süflî: alçak, aþaðý. þecere-i bâkiye: sonsuz aðaç. þecere-i kâinat: kainat aðacý. tanzim: düzen verme. terakki: ilerlemek, yükselmek. terakkiyat: ilerlemeler, yükselmeler. tevcih: yöneltme. vazife-i ubûdiyet: ibadet vazifesi.

13 278 Sözler Ýþte, o vâkýa-i hayaliyeyi sana tâbir edeceðim. Allah hayr etsin. Ýþte o þehir ise, hayat-ý içtimaiye-i beþeriye ve medine-i medeniyet-i insaniyedir. O saraylarýn herbirisi, birer insandýr. O saray ehli ise; insandaki göz, kulak, kalb, sýr, ruh, akýl gibi letâif ve nefs ve heva ve kuvve-i þeheviye ve kuvve-i gadabiye gibi þeylerdir. Herbir insanda herbir lâtifenin ayrý ayrý vazife-i ubûdiyetleri var. Ayrý ayrý lezzetleri, elemleri var. Nefis ve heva, kuvve-i þeheviye ve gadabiye, bir kapýcý ve it hükmündedirler. Ýþte o yüksek letâifi, nefis ve hevaya müsahhar etmek ve vazife-i asliyelerini unutturmak, elbette sukuttur, terakki deðildir. Sair cihetleri sen tâbir edebilirsin. ÜÇÜNCÜ NÜKTE: Ýnsan, fiil ve amel cihetinde ve sa y-i maddî îtibariyle zaif bir hayvandýr, âciz bir mahlûktur. Onun o cihetteki daire-i tasarrufâtý ve mâlikiyeti o kadar dardýr ki; elini uzatsa ona yetiþebilir. Hattâ, insanýn eline dizginini veren hayvanât-ý ehliye, insanýn zaaf ve acz ve tenbelliðinden birer hisse almýþlardýr ki; yabanî emsallerine kýyas edildikleri vakit, azîm fark görünür (ehlî keçi ve öküz, yabanî keçi ve öküz gibi). Fakat o insan, infial ve kabul ve dua ve sual cihetinde; þu dünya hanýnda aziz bir yolcudur. Ve öyle bir Kerîm e misafir olmuþ ki; nihayetsiz rahmet hazinelerini ona açmýþ. Ve hadsiz bedi masnuatýný ve hizmetkârlarýný ona musahhar etmiþ. Ve o misafirin tenezzühüne ve temaþasýna ve istifadesine öyle büyük bir daire açýp müheyya etmiþtir ki; o dairenin nýsf-ý kutru, yani merkezden muhit hattýna kadar gözün kestiði miktar; belki hayalin gittiði yere kadar geniþtir ve uzundur. Ýþte eðer insan, enaniyetine istinat edip hayat-ý dünyeviyeyi gaye-i hayâl ederek derd-i maiþet içinde muvakkat bazý lezzetler için çalýþsa, gayet dar bir daire içinde boðulur gider. Ona verilen bütün cihazat ve âlât ve letâif, ondan þikâyet ederek haþirde onun aleyhinde þehadet edeceklerdir. Ve davacý olacaklardýr. Eðer kendini misafir bilse, misafir olduðu Zât-ý Kerîm in izni dairesinde sermaye-i ömrünü sarf etse, öyle geniþ bir daire içinde uzun bir hayat-ý ebediye için güzel çalýþýr ve teneffüs edip istirahat eder. Sonra, âlâ-yý illiyyîne kadar gidebilir. Hem de bu insana verilen bütün cihâzat ve âlât, ondan memnun olarak âhirette lehinde þehadet ederler. Evet insana verilen bütün cihazat-ý acîbe, bu ehemmiyetsiz hayat-ý âlât: aletler. âlâ-yý illiyyîn: yükseklerin en yükseði. bedi: eþsiz, harika. cihazat-ý acibe: sýra dýþý, olaðanüstü cihazlar, aletler. cihet: taraf, yön. daire-i tasarrufât: tasarruflar dairesi. derd-i maiþet: geçim derdi. enaniyet: benlik. gaye-i hayâl: hayalin gayesi, hedefi. haþir: diriliþ. hayat-ý içtimaiye-i beþeriye: insanlarýn toplumsal hayatý. hayvanât-ý ehliye: evcil hayvanlar. heva: heves, nefsi arzu. infial: gücenmek, darýlmak, teessür. istinat: dayanma, güvenmek. kuvve-i gadabiye: asabiyet kuvveti, öfkelenme duygusu. kuvve-i þeheviye: þehvet kuvveti, duygusu. lâtif: letafetli, hoþ eda olan. letâif: latifeler, duygular. mâlikiyet: sahib olma, malý elinde bulundurma. masnuat: yapýlmýþ san at. medine-i medeniyet-i insaniye: insanýn medeniyet þehri. muhit: ihata eden. muvakkat: geçici. müheyya: hazýrlanmýþ. müsahhar: hizmetkar. nýsf-ý kutr: dairenin merkezinden geçen ve onu iki eþit kýsma ayýran doðru çizginin yarýsý, yarý çap. sa y-i maddî: maddi çalýþma. sukut: alçalmak, aþaðý düþmek. temaþa: hoþlanarak bakma, seyretme. tenezzüh: gam ve kederi yok etmek için uzaklaþmak, gezintiye çýkmak. terakki: ilerleme, yükselme. vâkýa-i hayaliye: hayal aleminde meydana gelen olaylar. vazife-i asliye: asli vazife. vazife-i ubûdiyet: ibadet vazifesi.

14 Yirmiüçüncü Söz ün Ýkinci Mebhasý 279 dünyeviye için deðil; belki, pek ehemmiyetli bir hayat-ý bâkiye için verilmiþler. Çünkü; insaný hayvana nisbet etsek görüyoruz ki: Ýnsan, cihâzat ve alât itibariyle çok zengindir, yüz derece hayvandan daha ziyadedir. Hayat-ý dünyeviye lezzetinde ve hayvanî yaþayýþýnda yüz derece aþaðý düþer. Çünkü; her gördüðü lezzetinde, binler elem izi vardýr. Geçmiþ zamanýn elemleri ve gelecek zamanýn korkularý ve herbir lezzetin dahi elem-i zevâli, onun zevklerini bozuyor. Ve lezzetinde bir iz býrakýyor. Fakat hayvan öyle deðil. Elemsiz bir lezzet alýr. Kedersiz bir zevk eder. Ne geçmiþ zamanýn elemleri onu incitir, ne de gelecek zamanýn korkularý onu ürkütür. Rahatla yaþar, yatar, Hâlikýna þükreder. Demek, ahsen-i takvim suretinde yaratýlan insan; hayat-ý dünyeviyeye hasr-ý fikr etse, yüz derece sermayece hayvandan yüksek olduðu halde; yüz derece, serçe kuþu gibi bir hayvandan aþaðý düþer. Baþka bir yerde bir temsil ile bu hakikati beyan etmiþtim. Münasebet geldi, yine o temsili tekrar ediyorum. Þöyle ki: Bir adam, bir hizmetkârýna on altýn verip Mahsus bir kumaþtan bir kat elbise yaptýr emreder. Ýkincisine, bin altýn verir, bir pusula içinde bâzý þeyler yazýlý o hizmetkârýn cebine koyar, bir pazara gönderir. Evvelki hizmetkâr on altýn ile âlâ kumaþtan mükemmel bir elbise alýr. Ýkinci hizmetkâr, divanelik edip, evvelki hizmetkâra bakýp, cebine konulan hesap pusulasýný okumayarak bir dükkâncýya bin altýn vererek bir kat elbise istedi. Ýnsafsýz dükkâncý da kumaþýn en çürüðünden bir kat elbise verdi. O bedbaht hizmetkâr, seyyidinin huzuruna geldi. Ve þiddetli bir te dip gördü. Ve dehþetli bir azap çekti. Ýþte edna bir þuuru olan anlar ki, ikinci hizmetkâra verilen bin altýn, bir kat elbise almak için deðildir. Belki, mühim bir ticaret içindir. Aynen onun gibi: Ýnsandaki cihazat-ý mâneviye ve letâif-i insâniye ki, herbirisi hayvana nisbeten yüz derece inbisat etmiþ. Meselâ; güzelliðin bütün meratibini fark eden insan gözü ve taamlarýn bütün çeþit çeþit ezvâk-ý mahsusalarýný temyiz eden insanýn zâika-i lisaniyesi ve hakaikýn bütün inceliklerine nüfuz eden insanýn aklý ve kemalâtýn bütün envaýna müþtak insanýn kalbi gibi sair cihazlarý, âletleri nerede? Hayvanýn pek basit yalnýz bir-iki mertebe inkiþaf etmiþ âletleri nerede? Yalnýz þu kadar fark var ki; hayvan, kendine has bir amelde (münhasýran o hayvanda bir cihaz-ý mahsus) ziyade inkiþaf eder. Fakat o inkiþâf, hususîdir. Ýnsanýn cihazat cihetiyle zenginliði þu sýrdandýr ki: Akýl ve fikir sebebiyle insanýn hasseleri, duygularý fazla inkiþaf ve inbisat peyda etmiþtir. Ve ihtiyacatýn kesreti sebebiyle çok çeþit çeþit hissiyat peyda olmuþtur. Ve hassasiyeti çok tenevvü etmiþ. Ve fýtratýn câmiiyyeti sebebiyle pek çok makasýda müteveccih arzulara medar olmuþ ve pek çok vazife-i fýtriyesi ahsen-i takvim: varlýklar içinde san atça en harika ve makamca en üstün vaziyet. câmiiyyet: kapsamlýlýk. cihaz-ý mahsus: hususi, özel cihaz. edna: deni, alçak. elem-i zevâl: yokluk elemi. ezvâk-ý mahsusa: hususi, özel zevkler. Hâlik: herþeyi yaratan Cenab-ý Hak hasr-ý fikr: fikren bir meselede yoðunlaþmak. hasse: duygu, özellik, ibâdât: ibadetler, kulluklar. inkiþâf: meydana çýkma. kesret: çokluk letâif-i insâniye: insanýn latifeleri, duygularý. makasýd: maksadlar, kastedilenler. medar: sebeb, neden. meratib: mertebeler. münhasýr: bir þeye has olan. müþtak: iþtiyaklý, arzulu. müteveccih: yönelmiþ, dönmüþ. nüfuz: tesirli, sözü geçer olmak. sair: diðer, baþka. te dip: edeblendirme, terbiye tokadý. temyiz: ayýrd etme. tenevvü: çeþitlenme. vazife-i fýtriye: yaratýlýþtan gelen vazife. zâika-i lisaniye: dilin tad alma hissi, dille alýnan lezzet.

15 280 Sözler bulunduðu sebebiyle, âlât ve cihâzatý ziyade inbisat peyda etmiþtir. Ve ibâdâtýn bütün enva ýna müstait bir fýtratta yaratýldýðý için bütün kemalâtýn tohumlarýna câmi bir istidat verilmiþtir. Ýþte þu derece cihazatça zenginlik ve sermayece kesret, elbette ehemmiyetsiz muvakkat þu hayat-ý dünyeviyenin tahsili için verilmemiþtir. Belki þöyle bir insanýn vazife-i asliyesi, nihayetsiz makasýda müteveccih vezaifini görüp, acz ve fakr ve kusurunu ubûdiyet suretinde ilân etmek ve küllî nazarýyla mevcudatýn tesbihatýný müþahede ederek þehadet etmek ve nimetler içinde imdâdât-ý Rahmaniyyeyi görüp þükretmek ve masnuatta kudret-i Rabbâniyyenin mu cizâtýný temaþa ederek nazar-ý ibretle tefekkür etmektir. Ey dünya-perest ve hayât-ý dünyeviyeye âþýk ve sýrr-ý ahsen-i takvimden gafil insan! Þu hayât-ý dünyeviyenin hakikatini bir vâkýa-i hayaliyede Eski Said görmüþ. Onu Yeni Said e döndürmüþ olan þu vâkýa-i temsiliyeyi dinle: Gördüm ki, ben bir yolcuyum. Uzun bir yola gidiyorum. Yani gönderiliyorum. Seyyidim olan Zât, bana tahsis ettiði altmýþ altýndan tedricen birer miktar para veriyordu. Ben de sarf edip pek eðlenceli bir hana geldim. O handa bir gece içinde on altýný kumara mumara, eðlencelere ve þöhret-perestlik yoluna sarf ettim. Sabahleyin elimde hiç bir para kalmadý. Bir ticaret edemedim. Gideceðim yer için bir mal alamadým. Yalnýz o paradan bana kalan elemler, günahlar ve eðlencelerden gelen yaralar, bereler, kederler benim elimde kalmýþtý. Birden ben o hazin hâlette iken orada bir adam peyda oldu. Bana dedi: Bütün bütün sermayeni zayi ettin. Tokata da müstahak oldun. Gideceðin yere de müflis olarak elin boþ gideceksin. Fakat aklýn varsa, tevbe kapýsý açýktýr. Bundan sonra sana verilecek bâki kalan onbeþ altýndan her eline geçtikçe yarýsýný ihtiyaten muhafaza et. Yani gideceðin yerde sana lâzým olacak bâzý þeyleri al. Baktým nefsim razý olmuyor Üçte birisini dedi. Ona da nefsim itaat etmedi. Sonra Dörtte birisini dedi. Baktým nefsim müptelâ olduðu âdetini terk edemiyor. O adam hiddetle yüzünü çevirdi gitti. Birden o hâl deðiþti. Baktým ki; ben, tünel içinde sukut eder gibi bir sür atle giden bir þimendifer içindeyim. Telâþ ettim. Fakat ne çare ki, hiç bir tarafa kaçýlmaz. Garâibden olarak o þimendiferin iki tarafýnda pek cazibedar çiçekler, leziz meyveler görünüyordu. Ben de akýlsýz acemiler gibi onlara bakýp elimi uzattým. O çiçekleri koparmak, o meyveleri almak için çalýþtým. Fakat o çiçekler ve meyveler, dikenli mikenli, mülâkatýnda elime batýyor, kanatýyor. Þimendiferin gitmesiyle müfarakatýndan elimi parçalýyorlar. Bana pek pahalý düþüyorlardý. Birden þimendiferdeki bir hademe dedi: Beþ kuruþ ver, sana o çiçek ve âlât: aletler. câmi: kapsamlý, kuþatýcý. garâib: hayret edilecek þeyler. hâlet: suret, hal, keyfiyet. haþir: diriliþ. hazin: hüzün veren. ihtiyâten:ilerisini düþünerek. inbisat: geniþlemek. istidat: kabiliyet. kesret: çokluk. masnuat: yapýlmýþ san atlar. mukabil: karþýlýk. muvakkat: geçici, devamý olmayan. müfarakat: ayrýlmak, ayrý kalmak. müflis: iflas eden. mülâkat: kavuþma, buluþma, birleþme. müptelâ: dertli, belalý. müstaid: istidatlý, kabiliyetli. müþahede: görme, þahid olma. nazar-ý ibret: ibret nazarý. peyda: ortaya çýkma, meydana gelme. seyyid: efendi, temiz, fazilet sahibi. sýrr-ý ahsen-i takvim: varlýklar içinde san atça en harika ve makamca en üstün vaziyette olmanýn sýrrý. sukut: alçalma, aþaðý düþme. þimendifer: tren tedricen: azar azar, yavaþ yavaþ. temâþa: hoþlanarak bakma, seyretme. vâkýa-i temsiliye: misal verilen ve yaþanan olay. vazife-i asliye: asli vazife, asli görev. vezaif: vazifeler.

16 Yirmiüçüncü Söz ün Ýkinci Mebhasý 281 meyvelerden istediðin kadar vereceðim. Beþ kuruþ yerine elin parçalanmasýyla yüz kuruþ zarar ediyorsun. Hem de ceza var. Ýzinsiz koparamazsýn. Birden sýkýntýdan ne vakit tünel bitecek diye baþýmý çýkarýp ileriye baktým. Gördüm ki, tünel kapýsý yerine çok delikler görünüyor. O uzun þimendiferden o deliklere adamlar atýlýyorlar. Bana mukabil bir delik gördüm. Ýki tarafýnda iki mezar taþý dikilmiþ. Merak ile dikkat ettim. O mezar taþýnda büyük harflerle SAÝD ismi yazýlmýþ gördüm. Teessüf ve hayretimden Eyvah! dedim. Birden o han kapýsýnda bana nasihat eden zâtýn sesini iþittim. Dedi: - Aklýn baþýna geldi mi? Dedim: - Evet geldi fakat kuvvet kalmadý; çare yok. Dedi: - Tevbe et, tevekkül et. Dedim: - Ettim! Ayýldým... Eski Said kaybolmuþ. Yeni Said olarak kendimi gördüm. Ýþte o vâkýa-i hayaliyeyi, Allah hayr etsin. Bir-iki kýsmýný ben tâbir edeceðim. Sair cihetleri sen kendin tâbir et. O yolculuk ise; âlem-i ervahdan, rahm-ý mâderden, gençlikten, ihtiyarlýktan, kabirden, berzahtan, haþirden, köprüden geçen ebedü l-âbâd tarafýna bir yolculuktur. O altmýþ altýn ise, altmýþ sene ömürdür ki; bu vâkýayý gördüðüm vakit kendimi kýrk beþ yaþýnda tahmin ediyordum. Senedim yok; fakat bâki kalan onbeþinden yarýsýný âhirete sarf etmek için Kur ân-ý Hakîm in hâlis bir tilmizi beni irþad etti. O han ise, benim için Ýstanbul imiþ. O þimendifer ise, zamandýr. Herbir yýl bir vagondur. O tünel ise, hayat-ý dünyeviyedir. O dikenli çiçekler ve meyveler ise, lezâiz-i nâmeþruadýr. Ve lehviyyât-ý muharremedir ki; mülâkat esnasýnda tasavvur-u zevaldeki elem, kalbi kanatýyor. Müfârakatýnda parçalýyor. Cezayý dahi çektiriyor. Þimendifer hademesi demiþti: Beþ kuruþ ver, onlardan istediðin kadar vereceðim. Onun tâbiri þudur ki: Ýnsanýn helâl sa yiyle meþrû dairede gördüðü zevkler, lezzetler, keyfine kâfidir. Harama girmeye ihtiyaç býrakmaz. Sair kýsýmlarý sen tâbir edebilirsin. DÖRDÜNCÜ NÜKTE: Ýnsan þu kâinat içinde pek nâzik ve nâzenin bir çocuða benzer. Za fýnda büyük bir kuvvet ve aczinde büyük bir kudret vardýr. Çünkü: O za fýn kuvvetiyle ve aczin kudretiyledir ki, þu mevcudat, ona müsahhar olmuþ. Eðer insan za fýný anlayýp, kalen, hâlen, tavren dua etse ve aczini bilip istimdâd eylese; o teshirin þükrünü edâ ile beraber matlubuna öyle muvaffak olur ve maksatlarý ona öyle musahhar olur ki, iktidar-ý zâtisiyle onun öþr-i mi þârýna muvaffak olamaz. Yalnýz bâzý vakit lisan-ý hal duasýyla hasýl âlem-i ervah: ruhlar alemi. berzah: kabir alemi. cihet: taraf, yön. ebedü l-âbâd: tükenmez ebedi hayat. hâlen: halle. hasýl: toplam, netice. iktidar-ý zâti: zati iktidar, kuvvet. irþad: doðru yolu gösterme. istimdâd: imdad dilemek. kâlen: sözle. lehviyât-ý muharreme: haram kýlýnmýþ gayrý meþru lezzetler. lezâiz-i nâmeþrua: meþru olmayan haram lezzetler. matlub: taleb edilen, istenen. müfârakat: ayrýlmak, ayrý kalmak. mülâkat: kavuþma, buluþma, birleþme. nâzenin: nazlý, hoþ eda olan. öþr-i mi þâr: onda birin onda biri, yüzde bir. rahm-ý mâder: ana rahmi. sair: diðer, baþka. sa y: çalýþma. þimendifer: tren. tasavvur-u zeval: yokluðu düþünmek. tavren: tavýrla. teshir: hizmetkar etme. tilmiz: talebe, þakird. vâkýa-i hayaliye: hayal aleminde meydana gelen olaylar.

17 282 Sözler olan bir matlûbunu yanlýþ olarak kendi iktidarýna hamleder. Meselâ: Tavuðun yavrusunun za fýndaki kuvvet, tavuðu arslana saldýrtýr. Yeni dünyaya gelen arslanýn yavrusu, o canavar ve aç arslaný kendine müsahhar edip onu aç býrakýp kendi tok oluyor. Ýþte cây-ý dikkat, zaaftaki bir kuvvet ve þâyân-ý temaþa bir cilve-i rahmet... Nasýlki nazdar bir çocuk aðlamasýyla, ya istemesiyle, ya hazin hâliyle matlûplarýna öyle muvaffak olur ve öyle kavîler ona müsahhar olurlar ki; o matlûplardan binden birisine bin def a kuvvetciðiyle yetiþemez. Demek zaaf ve acz, onun hakkýnda þefkat ve himâyeti tahrik ettikleri için küçücük parmaðýyla kahramanlarý kendine müsahhar eder. Þimdi böyle bir çocuk, o þefkati inkâr etmek ve o himâyeti ittiham etmek suretiyle ahmakane bir gurur ile Ben kuvvetimle bunlarý teshir ediyorum dese, elbette bir tokat yiyecektir. Ýþte insan dahi Hâlikýnýn rahmetini inkâr ve hikmetini ittiham edecek bir tarzda küfran-ý nimet suretinde Karun gibi: yani: Ben kendi ilmimle, kendi iktidarýmla kazandým (Bkz. 28:78) dese, elbette sille-i azâba kendini müstahak eder. Demek þu meþhud saltanat-ý insaniyet ve terakkiyat-ý beþeriye ve kemalât-ý medeniyet; celb ile deðil, galebe ile deðil, cidâl ile deðil, belki ona onun za fý için teshir edilmiþ, onun aczi için ona muavenet edilmiþ, onun fakrý için ona ihsan edilmiþ, onun cehli için ona ilham edilmiþ, onun ihtiyâcý için ona ikram edilmiþ. Ve o saltanatýn sebebi, kuvvet ve iktidar-ý ilmî deðil, belki þefkat ve re fet-i Rabbânîyye ve rahmet ve hikmet-i Ýlâhiyyedir ki; eþyayý ona teshir etmiþtir. Evet, bir gözsüz akrep ve ayaksýz bir yýlan gibi haþerâta maðlûb olan insana, bir küçük kurttan ipeði giydiren ve zehirli bir böcekten balý yediren, onun iktidarý deðil, belki onun za fýnýn semeresi olan teshir-i Rabbânî ve ikrâm-ý Rahmânîdir. Ey insan! Madem hakikat böyledir; gururu ve enaniyeti býrak. Ulûhiyetin dergâhýnda acz ve za fýný, istimdat lisanýyla; fakr ve hâcâtýný, tazarru ve dua lisanýyla ilân et ve abd olduðunu göster. Ve (Allah bize yeter. O ne güzel vekildir/3:173) de, yüksel. Hem deme ki: Ben hiçim; ne ehemmiyetim var ki, bu kâinat bir Hakîm-i Mutlak tarafýndan kasdî olarak bana teshir edilsin; benden bir þükr-ü küllî istenilsin? Çünkü, sen çendan, nefsin ve suretin itibariyle hiç hükmündesin. Fakat vazife ve mertebe noktasýnda, sen þu haþmetli kâinatýn dikkatli bir seyircisi þu hikmetli mevcûdatýn belâgatlý bir lisan-ý nâtýký ve þu kitab-ý âlemin anlayýþlý bir mütalâacýsý ve þu tesbih eden mahlûkatýn hayretli bir nâzýrý ve þu ibadet eden masnuatýn hürmetli bir ustabaþýsý hükmündesin. cay-i dikkat: dikkate deðer. cehl: cahillik, bilmemezlik. celb: kendine çekme. cidâl: çarpýþma. çendan: gerçi, her ne kadar. enaniyet: benlik. galebe: galib gelmek. hâcât: ihtiyaçlar. hikmet-i ilâhiyye: Allah ýn hikmeti. iktidar-ý ilmî: ilmi kuvvet. istimdat: imdad dileme. ittiham: suçlamak, töhmet altýnda býrakmak. kavî: kuvvetli, güçlü. kemalât-ý medeniyet: medeniyetin mükemmellikleri. küfran-ý ni met: nimete nankörlük. lisan-ý nâtýk: konuþan dil. masnuat: yapýlmýþ san atlar. meþhud: görünen, þahid olunan. muavenet: yardýmlaþma. müsahhar: hizmetkar. re fet-i Rabbâniyye: terbiye edici olan Allah ýn merhameti, acýmasý. sille-i azâb: azab tokadý. þâyân-ý temâþa: hoþlanarak bakmaya deðer. þükr-ü küllî: umumi, genel þükür. tazarru: yakarýþ. terakiyyat-ý beþeriye: insanlýðýn terakkisi, ilerlemesi. teshir-i Rabbânî: terbiye edici olan Allah ýn hizmetkar etmesi. ulûhiyet: ilahlýk, ibadet ve itaat edilmeðe ancak kendisi layýk ve müstahak olan Cenabý Hak.

18 Yirmiüçüncü Söz ün Ýkinci Mebhasý 283 Evet ey insan! Sen, nebatî cismâniyetin cihetiyle ve hayvanî nefsin îtibariyle; saðîr bir cüz, hakîr bir cüz î, fakir bir mahlûk, zaif bir hayvansýn ki; bütün dehþetli mevcudat-ý seyyalenin dalgalarý içinde çalkanýp gidiyorsun. Fakat muhabbet-i Ýlâhiyyenin ziyasýný tazammun eden îmanýn nuruyla münevver olan Ýslâmiyetin terbiyesiyle tekemmül edip; insaniyet cihetinde, abdiyetin içinde bir sultansýn ve cüz iyetin içinde bir küllîsin, küçüklüðün içinde bir âlemsin ve hakaretin içinde öyle makamýn büyük ve daire-i nezaretin geniþ bir nâzýrsýn ki, diyebilirsin: Benim Rabb-ý Rahîm im, dünyayý bana bir hane yaptý. Ay ve güneþi, o haneme bir lâmba; ve baharý, bir deste gül ve yazý, bir sofra-i nimet; ve hayvaný, bana hizmetkâr yaptý. Ve nebâtâtý, o hanemin zînetli levâzýmâtý yapmýþtýr. Netice-i kelâm: Sen eðer nefis ve þeytaný dinlersen, esfel-i sâfilîne düþersin. Eðer Hak ve Kur ân ý dinlersen, âlâ-yý illiyyîne çýkar, kâinatýn bir güzel takvîmi, olursun. BEÞÝNCÝ NÜKTE: Ýnsan, þu dünyaya bir memur ve misafir olarak gönderilmiþ, çok ehemmiyetli istidat ona verilmiþ. Ve o istidadata göre ehemmiyetli vazifeler tevdi edilmiþ. Ve insaný, o gayeye ve o vazifelere çalýþtýrmak için, þiddetli teþvikler ve dehþetli tehditler edilmiþ. Baþka yerde îzâh ettiðimiz vazife-i insâniyetin ve ubûdiyetin esâsâtýný þurada icmâl edeceðiz. Tâ ki, Ahsen-i takvîm sýrrý anlaþýlsýn. Ýþte insan, þu kâinata geldikten sonra Ýki cihet ile ubûdiyeti var: Bir ciheti, gaibâne bir surette bir ubûdiyeti, bir tefekkürü var. Diðeri hâzýrane, muhataba suretinde bir ubûdiyeti, bir münâcatý vardýr. Birinci Vecih þudur ki: Kâinatta görünen saltanat-ý rubûbiyyeti, itaatkârane tasdik edip kemalâtýna ve mehâsinine hayretkârane nezaretidir. Sonra, Esmâ-i Kudsiyye-i Ýlâhiyyenin nukuþlarýndan ibaret olan bedî san atlarý, birbirinin nazar-ý ibretlerine gösterip dellâllýk ve ilâncýlýktýr. Sonra, herbiri birer gizli hazine-i mâneviye hükmünde olan Esma-i Rabbâniyyenin cevherlerini idrâk terazisiyle tartmak, kalbin kýymet-þinaslýðý ile takdirkârane kýymet vermektir. Sonra kalem-i kudretin mektûbâtý hükmünde olan mevcudat sahifelerini, arz ve sema yapraklarýný mütâlâa edip hayretkârane tefekkürdür. Sonra, þu mevcudattaki zînetleri ve lâtif san atlarý istihsankârane temaþa etmekle onlarýn abdiyet: kulluða yakýþýr hal. ahsen-i takvîm: varlýklar içinde san atça en harika ve makamca en üstün vaziyet. âlâ-yý illiyyîn: yükseklerin en yükseði. bedî : eþsiz, benzersiz. belâgat: muhataba uygun yerinde söz söylemek. cihet: taraf, yön. daire-i nezaret: nezaret dairesi. esâsât: esaslar, þartlar. esfel-i sâfilîn: aþaðýlarýn en aþaðýsý. esmâ-i kudsiyye-i ilâhiyye: Allah ýn mukaddes isimleri. esma-i Rabbâniyye: terbiye edici olan Allah ýn isimleri. gaibâne: gizli olarak. hakîr: alçak, düþkün. icmâl: kýsaca, özet. istidat: kabiliyet. istihsankârane: övercesine, beðenircesine. kýymet-þinas: kýymet bilir. levâzýmât: lazým gelenler, ihtiyaçlar. mehâsin: güzellikler. mevcudat-ý seyyale: akýþkan varlýklar. muhabbet-i Ýlâhiyye: Allah ýn muhabbeti, sevgisi. münâcat: dua, yakarýþ. münevver: nurlandýrýlmýþ. mütâlâa: bir iþi etraflýca düþünmek, nazar-ý ibret: ders alma bakýþý. nâzýr: nezaret eden, bakan. nukuþ: nakýþlar. saðîr: küçük. saltanat-ý rubûbiyyet: terbiye edici olan Allah ýn saltanatý. tazammun: içinde barýndýrmak. tefekkür: düþünme tekemmül: mükemmelleþme. temaþa: hoþlanarak bakma. tevdi: emanet býrakmak. ubûdiyet: ibadet, kulluk. vazife-i insâniyet: insanlýk vazifesi. zinet: süs. ziya: ýþýk, aydýnlýk, nur.

19 284 Sözler Fâtýr-ý Zülcemâl inin mârifetine muhabbet etmek ve onlarýn Sâni-i Zülkemâl inin huzuruna çýkmaya ve iltifatýna mazhar olmaya bir iþtiyaktýr. Ýkinci Vecih: Huzur ve hitap makamýdýr ki; eserden müessire geçer, görür ki: Bir Sâni-i Zülcelâl, kendi san atýnýn mu cizeleri ile kendini tanýttýrmak ve bildirmek ister. O da îmân ile mârifet ile mukabele eder. Sonra görür ki: Bir Rabb-ý Rahîm, rahmetinin güzel meyveleriyle kendini sevdirmek ister. O da Ona hasr-ý muhabbetle, tahsis-i taabbüdle kendini Ona sevdirir. Sonra görüyor ki: Bir Mün im-i Kerîm, maddî ve mânevî nimetlerin lezizleriyle onu perverde ediyor. O da ona mukabil; fiiliyle, hâliyle, kaliyle, hattâ elinden gelse bütün hasseleri ile, cihâzâtý ile þükür ve hamd ü senâ eder. Sonra görüyor ki: Bir Celîl-i Cemîl, þu mevcudâtýn âyinelerinde kibriyâ ve kemâlini ve celâl ve cemâlini izhar edip nazar-ý dikkati celb ediyor. O da Ona mukabil: ( Allah en büyüktür), ( Allah her türlü noksanlýktan uzaktýr) deyip, mahviyet içinde hayret ve muhabbet ile secde eder. Sonra görüyor ki: Bir Ganiyy-i Mutlak, bir sehavet-i mutlaka içinde nihayetsiz servetini, hazinelerini gösteriyor. O da ona mukabil, tâzim ve sena içinde kemal-i iftikar ile sual eder ve ister. Sonra görüyor ki: O Fâtýr-ý Zülcelâl, yeryüzünü bir sergi hükmünde yapmýþ. Bütün antika san atlarýný orada teþhir ediyor. O da ona mukabil: yaratmýþ) diyerek takdir ile, diyerek hayret ile (Allah ne mübarek yaratmýþ) diyerek tahsin ile, diyerek istihsan ile mukabele eder. (Allah dilemiþ, ne güzel Sonra görüyor ki: Bir Vâhid-i Ehad, þu kâinat sarayýnda taklid edilmez sikkeleriyle, Ona mahsus hâtemleriyle, Ona münhasýr turralarýyla, Ona has fermanlarýyla bütün mevcudâta damga-i Vahdet koyuyor. Ve tevhîdin âyâtýný nakþediyor. Ve âfâk-ý âlemin aktârýnda Vahdâniyetin bayraðýný dikiyor. Ve Rubûbiyetini ilân ediyor. O da ona mukabil; tasdik ile, îmân ile, tevhîd ile, iz an ile, þehadet ile, ubûdiyet ile mukabele eder. Ýþte bu çeþit ibâdât ve tefekkürâtla hakikî insan olur. Ahsen-i takvimde olduðunu gösterir. Ýmânýn yümniyle emanete lâyýk, emîn bir halife-i arz olur. âfâk-ý âlem: alemin ufuklarý. ahsen-i takvim: varlýklar içinde san atça en harika ve makamca en üstün vaziyet. aktâr: her taraf. âyât: ayetler. celb: kendine çekme. Celîl-i Cemîl: Cemal ve Celal sahibi olan Allah. Fâtýr-ý Zülcemâl: Cemal sahibi ve her þeyi benzersiz bir surette yaratan Allah. Ganiyy-i Mutlak: sonsuz ve sýnýrsýz zenginlik sahibi olan Allah. halife-i arz: yeryüzünün halifesi. hasr-ý muhabbet: muhabbeti hususi bir yere sarfetmek. hasse: duygu uzvu. bir þeye mahsus kuvvet, hal. hâtem: mühür. ibâdât: ibadetler, kulluklar. iz an: basiret, anlayýþ, teslim olup itaat etmek. kemal-i iftikar: fakirliðini tam ve net bir þekilde ortaya koyma. kibriyâ: azamet ve büyüklük. mahviyet: alçak gönüllülük, tevazu. mukabele: karþýlýk olarak. mukabil: karþýlýk. müessir: tesir eden, iþleyen. Mün im-i Kerîm: nimet verici ve ikram edici olan Allah. münhasýr: herhangi bir þeye has olan. perverde: yetiþtirilmiþ. rubûbiyet: terbiye edicilik. sehavet-i mutlak: sonsuz ve sýnýrsýz cömertlik sahibi olan Allah. sikke: damga. tahsin: beðenmek, alkýþlamak. tahsis-i taabbüd: ibadeti, kulluðu birine has kýlma. tâzim: hürmet, riayet. tefekkürât: tefekkürler, düþünceler. turra: mühür. ubûdiyet: ibadet etmek. Vahdâniyet: Allah ýn birliði. Vâhid-i Ehad: birliði herbir þeyde ve bütün eþyada tecelli eden ve tek olan Allah. yümn: kuvvetli uður, bereket.

20 Yirmiüçüncü Söz ün Ýkinci Mebhasý 285 Ey ahsen-i takvimde yaratýlan ve sû-i ihtiyariyle esfel-i sâfilîn tarafýna giden insan-ý gafil! Beni dinle. Ben de senin gibi gençlik sarhoþluðuyla gaflet içinde dünyayý hoþ ve güzel gördüðüm halde, gençlik sarhoþluðundan ihtiyarlýk sabahýnda ayýldýðým dakikada, o güzel zannettiðim âhirete müteveccih olmayan dünyanýn yüzünü nasýl çirkin gördüðümü ve âhirete bakan hakikî yüzü; ne kadar güzel olduðunu, Onyedinci Söz ün Ýkinci Makamýnýn ýncý sahifelerinde yazýlan iki levha-i hakikate bak, sen de gör: Birinci levha: Ehl-i dalâlet gibi, fakat sarhoþ olmadan gaflet perdesiyle eskiden gördüðüm ehl-i gaflet dünyasýnýn hakikatini tasvir eder. Ýkinci levha: Ehl-i hidâyet ve huzûrun hakikat-ý dünyalarýna iþaret eder. Eskiden ne tarzda yazýlmýþ, o tarzda býraktým. Þiire benzer, fakat þiir deðillerdir... (Seni her türlü noksan sýfatlardan tenzih ederiz. Senin bize öðrettiðinden baþka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Þüphesiz Sen her þeyi hakkýyla bilen ve her þeyi hikmetle yapansýn/2:32) (Rabbim gönlüme geniþlik ver. Ýþimi kolaylaþtýr. Dilimdeki düðümü çöz. Tâ ki, sözümü anlasýnlar/20:25-28) (Allahým! Sýrlar semasýnýn güneþi, nurlarýn mazharý, celâl dairesinin merkezi ve cemâl sahibinin kutbu olan Muhammed in biricik, lâtif zâtýna rahmet et. Allahým! Onun, Senin katýndaki sýrrý ve Sana olan seyri hürmetine, beni korkularýmdan emin kýl, hatalarýmý gider, hüznümü ve hýrsýmý benden gider. Varlýðýn ve huzurunla beni müþerref kýl. Beni benden kurtarýp kendine al. Kendi varlýðýmý Sana feda etmekle beni rýzýklandýr. Beni nefsime düþkün ve hissimle kör eyleme. Herbir gizli sýrrý bana aç. Yâ Hayyu yâ Kayyûm, yâ Hayyu yâ Kayyûm, yâ Hayyu yâ Kayyûm! Bana, arkadaþlarýma ve ehl-i iman ve Kur ân a merhamet et. Âmin, ey merhametlilerin en merhametlisi ve kerem sahiplerinin en kerîmi olan Allahým!) (Onlarýn dualarý þu sözlerle sona erer: Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, Âlemlerin Rabbi olan Allah a mahsustur/10:10) esfel-i sâfilîn: aþaðýlarýn en aþaðýsý. hakikat-ý dünya: dünya gerçekleri levha-i hakikat: gerçeklerin levhasý. müteveccih: yönelmiþ, dönmüþ. sû-i ihtiyarî: iradeyi kötü bir þekilde kullanma.

Îmânın binlerle güzelliği vardır. Bu hutbede bunlardan yalnız beşini beyan edeceğiz: Bu beş noktayı evvela kısaca ifade ederek sonra izahına başlayacağız. 1 Îmân; insanı Sani-i Zülcelaline nisbet ettiren

Detaylı

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. BÜYÜKLERİN HİKMETLİDEN SÖZLERİ Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. Buyruldu ki; Faziletli kimseler için (hiçbir yer) gurbet sayılmaz. Cahilin ise

Detaylı

Cenab-ı Hakk neden insanları yarattı, imtihan olmadan cennete gönderseydi olmaz mıydı, insanın Yaratılış Gayesi Nedir?

Cenab-ı Hakk neden insanları yarattı, imtihan olmadan cennete gönderseydi olmaz mıydı, insanın Yaratılış Gayesi Nedir? Sorularlarisale.com Cenab-ı Hakk neden insanları yarattı, imtihan olmadan cennete gönderseydi olmaz mıydı, insanın Yaratılış Gayesi Nedir? Çevremize baktığımızda her varlığın belli bir amaca yönelik yaratıldığını

Detaylı

Nefsini Bilen Rabbini Bilir

Nefsini Bilen Rabbini Bilir Mehmedkirkinci.com Nefsini Bilen Rabbini Bilir Nefis, zat manasına gelir. Yani cisim ve ruhun ikisine birlikte nefis denilir. Nefis, insanın daire-i hayatı içindeki cisim, ruh ve kalbin ve onlar içindeki

Detaylı

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak   dersek h 6. olarak sadaka verme. M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI lar aha beteri dir... 1. -3-5 veya 7 2. Y 3. : me sem. 1 (B bir olmaz) 4. a bakarak " " 5. sek, dersek h 6. olarak sadaka verme. 2 3 k, iyilik yapmak, anaya -

Detaylı

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ. Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ. Her yeri altýn kaplý olan bu sarayda onlarca oda, odalarda pek çok

Detaylı

_MEYVENIN ÇEKİRDEĞİ AĞACIN ÇEKİRDEĞİN NE AYNDIR NE GAYRDIR..._

_MEYVENIN ÇEKİRDEĞİ AĞACIN ÇEKİRDEĞİN NE AYNDIR NE GAYRDIR..._ Haftasonu müzakeresine davetlisiniz HERKESİN ENESİ AYNI MI _MEYVENIN ÇEKİRDEĞİ AĞACIN ÇEKİRDEĞİN NE AYNDIR NE GAYRDIR..._ SUAL: *PEKİ MEYVELERİN ÇEKİRDEKLERİ BİRBİRİYLE AYNI MI?* MÜZAKEREDE FARKLI FARKLI

Detaylı

"Şimdi senin hayatının sureti ve tarz-ı vazifesi şudur ki,.." İnsanın hayatının sureti ve tarzı vazifesi ne demektir, izah eder misiniz?

Şimdi senin hayatının sureti ve tarz-ı vazifesi şudur ki,.. İnsanın hayatının sureti ve tarzı vazifesi ne demektir, izah eder misiniz? Sorularlarisale.com "Şimdi senin hayatının sureti ve tarz-ı vazifesi şudur ki,.." İnsanın hayatının sureti ve tarzı vazifesi ne demektir, izah eder misiniz? Hayat, bütün kainat fabrikasının çarklarının

Detaylı

başlıklı bir dersine dayanarak vermeye çalışacağız.

başlıklı bir dersine dayanarak vermeye çalışacağız. Sual: Kur'an harflerini yazmanın maddi sırları var mıdır? Bazı rivayetlerde, Kur'an harfi ile yazılmış olan dua, ayet gibi kıymetli şeyleri yazmak, üzerinde taşımak veya okumaktan bahs ediliyor Bunları

Detaylı

ALÂADDİN BAŞAR. Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 321. SÖZLER DEN DERSLER-7 YİRMİ ÜÇÜNCÜ - YİRMİ DÖRDÜNCÜ SÖZLER Alâaddin Başar

ALÂADDİN BAŞAR. Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 321. SÖZLER DEN DERSLER-7 YİRMİ ÜÇÜNCÜ - YİRMİ DÖRDÜNCÜ SÖZLER Alâaddin Başar Yayınevi Sertifika No: 14452 Yayın No: 321 SÖZLER DEN DERSLER-7 YİRMİ ÜÇÜNCÜ - YİRMİ DÖRDÜNCÜ SÖZLER Alâaddin Başar Genel Yayın Yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi Editörü: Ömer Faruk Paksu Tashih: Şerif Ali

Detaylı

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016 EN GÜZEL İSİMLER O NUNDUR Aziz Müminler! Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah tır. Güzel isimler O nundur.

Detaylı

Birinci Söz. By Hamra

Birinci Söz.   By Hamra Birinci Söz www.risalecocuk.com By Hamra Ey kardeş! Benden birkaç nasihat istedin. Sen bir asker olduğun için, askerlik temsilâtiyle, sekiz hikâyecikler ile birkaç hakikati nefsimle beraber dinle. Çünkü,

Detaylı

AYRILMAMAK ÜZERE İNKIYAD ETMEK.

AYRILMAMAK ÜZERE İNKIYAD ETMEK. VE İMTİSALİN HÜLASASI BASİRET TESLİM OLUP İTAAT ETMEK. ANLAYIŞ İMTİSAL: AYRILMAMAK ÜZERE İNKIYAD ETMEK. UYMAK. MUVAFAKAT VE MUTABAKAT ETME.KENDİ KANUNİYETİNİ ORTADAN KALDIRARAK ONUN SURETİNE GİRMEK.YANİ:

Detaylı

Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ çevresine. Bu adý ona bir kuyrukluyýldýz vermiþ. Nasýl mý

Detaylı

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah'a yazmıştır.

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah'a yazmıştır. 16.MEKTUP MEVZUU : Uruc, (yükselme) nüzul (iniş) ve diğer hallerin beyanı.. NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah'a yazmıştır. Taleb babında en az duranlardan birinin arzuhalidir.

Detaylı

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır. 4.MEKTUP MEVZUU : a) Mübarek ramazan ayının faziletleri. b) Hakikat-ı Muhammediye'nin (kabiliyet-i ulâ) beyanı.. Ona ve âline salât, selâm ve saygılar.. c) Kutbiyet makamı, ferdiyet mertebesi.. NOT : İMAM-I

Detaylı

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Kur ân-ı Kerim de Oruç Ey müminler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günler içinde Oruç tutmanız farz kılındı. Umulur ki, bu sayede, takva mertebesine

Detaylı

İlk paragrafdaki uzun cümlede insanın farklı ve birbirinden önemli yönlerine dikkat çekilir.

İlk paragrafdaki uzun cümlede insanın farklı ve birbirinden önemli yönlerine dikkat çekilir. Sorularlarisale.com "Cenâb-ı Hak ve Mabud-u Bilhak, insanı şu kâinat içinde rububiyet-i mutlakasına ve umum âlemlere rububiyet-i âmmesine karşı en ehemmiyetli bir abd,.." ifadeleri ile başlayan On Birinci

Detaylı

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler GÜNAH ve İSTİĞFAR Israr etmek kişiyi nasıl etkiler Peygamber (s.a.v) Efendimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Hiçbir küçük günah yoktur ki, ısrarla işlenilmeye devam edildiği halde büyümesin. Ve

Detaylı

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali Marifet nefsi silmek değil, bilmektir. Hacı Bektaş-ı Veli Nefsin, azgın bir binek atından daha çok şiddetle gemlenmeye muhtaçtır. Hasan Basri Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa,

Detaylı

Şeyh den meded istemek caizmidir?

Şeyh den meded istemek caizmidir? Eusubillahi-mineş-şeytanirrajim Bismillahirr-rahmanirrahim Şeyh den meded istemek caizmidir? Şeyh Eşref Efendi Esselamaleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuhu Hazihis Salatu tazimen bi hakkike ya Seyyiduna

Detaylı

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý TEST 2 Sözcük - Sihirli Sözler 2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden hangisidir? Vaktiyle bir kaplumbaða ve iki kaz arkadaþý vardý. Birlikte bir gölde yaþarlardý. Gel zaman

Detaylı

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır. 6.MEKTUP MEVZUU : a) Cezbe ve sülûk husulünün beyanı. b) Celâl ve cemal sıfatları ile terbiye almak. c) Fenanın ve bekanın beyanı. d) Nakşibendî tarikatına mensub olmanın üstünlüğü. Belâ ve musibet için

Detaylı

Onuncu Söz, Yedinci Hakikat hakkında bilgi verir misiniz?

Onuncu Söz, Yedinci Hakikat hakkında bilgi verir misiniz? Sorularlarisale.com Onuncu Söz, Yedinci Hakikat hakkında bilgi verir misiniz? Üstadımız bu Yedinci Hakikat'te, ism-i Hafîz in tecellisiyle ahirete bir pencere açmıştır. Bizler yine meseleyi özetleyerek

Detaylı

KASTAMONU LÂHİKASI NDA SOSYOLOJİK ARKA PLAN

KASTAMONU LÂHİKASI NDA SOSYOLOJİK ARKA PLAN Serdar BİLGİN KASTAMONU LÂHİKASI NDA SOSYOLOJİK ARKA PLAN Anahtar Kelimeler: heyet-i içtimaiye, hayat-i içtimaiye, şahs-ı manevi, iştirâk-i amâli uhrevî, ekser-ahkâm 1-BİREY NEDİR? Birey, sınırlı bir bedende

Detaylı

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 1.VE EN YÜCESİ: Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 2.SEVİYE: Allah ın rızasını ve sevgisi kazanmak için 3.SEVİYE: Allah ın verdiği nimetlere(yaşam-akıl-yiyecekler

Detaylı

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır. Ciddi olarak Allah a isyan etmekten kaçın. O nun rahmet kapısına devam et. Bütün gücünü ve kuvvetini Allah için harca. Taatında sarfet. Yalvar, ihtiyaçlarını O na arz et. Başını önüne eğ, kork, Hak kın

Detaylı

Fatiha Suresi ve Meali

Fatiha Suresi ve Meali Fatiha Suresi ve Meali 1 / 5 2 / 5 1- FÂTİHA SÛRESİ (1) [Mekke devrinde nâzil olmuştur, 7 âyettir.] Kovulmuş şeytadan Allah'a sığınırım! 1- Rahmân, Rahîm olan Allah ın ismiyle. (2) 2- Hamd, âlemlerin Rabbi

Detaylı

Ramazan ve Bayram Ramazan Ramazan Allah a yakınlaşmak için yegane bir zaman. Allah dünyada kendisi ve insanlar arasına perdeler koymuş. Bu perdeleri açmak ve aşmak, Allah a yakınlaşmak, onu hissetmek için

Detaylı

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu Question Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu belirtir misiniz? Kur an ın lafızdan soyut olduğu bir merhale var mıdır? Answer: Her şeyin lâfzî

Detaylı

Âyette belirtiliş ifadesiyle Allah a eş ve ortak koşma olan şirk bütün kâinata karşı büyük bir zulümdür.[1]

Âyette belirtiliş ifadesiyle Allah a eş ve ortak koşma olan şirk bütün kâinata karşı büyük bir zulümdür.[1] RİSALE-İ NUR DA ŞİRK KONUSU Risale-i Nur da Bediüzzaman hazretleri sürekli iman konusunu işlerken diğer yandan da sürekli şirkin muhaliyetini ve zulüm ve çirkinliğini nazara verir. Âyette belirtiliş ifadesiyle

Detaylı

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar 1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar İÇİNDEKİLER KUR AN NEDİR? KUR AN-IN AMACI? İNANÇ NEDİR İBADET NEDİR AHLAK NEDİR KISSALAR AYETLER KUR AN NEDİR? Kur an-ı Hakîm, alemlerin Rabbi olan Allah ın kelamıdır.

Detaylı

ALLAH`I (C.C.) BİZE TANITAN ÜÇ BÜYÜK TARİF EDİCİ

ALLAH`I (C.C.) BİZE TANITAN ÜÇ BÜYÜK TARİF EDİCİ Sorularlarisale.com ALLAH`I (C.C.) BİZE TANITAN ÜÇ BÜYÜK TARİF EDİCİ Cenab-ı Hakk ı bize anlatan, tarif eden üç büyük tarif edici vardır. Bunlardan birisi, kâinat kitabı, diğeri Kur an-ı Kerim ve üçüncüsü

Detaylı

Üstat Hazretlerinin, çok hakikatleri aydınlatan güneş-ayna misalinden bu konuda da faydalanabiliriz.

Üstat Hazretlerinin, çok hakikatleri aydınlatan güneş-ayna misalinden bu konuda da faydalanabiliriz. Sorularlarisale.com "İşte, ey nefis ve ey arkadaş! İnsanın, havfe ve muhabbete âlet olacak iki cihaz, fıtratında dercolunmuştur. Alâ-külli-hâl, o muhabbet ve havf, ya halka veya Hâlık a müteveccih olacak.

Detaylı

Üstadımız bu risalede dua üzerinde büyük bir önemle duruyor. Dua ve önemi konusunu biraz açar mısınız?

Üstadımız bu risalede dua üzerinde büyük bir önemle duruyor. Dua ve önemi konusunu biraz açar mısınız? Sorularlarisale.com Üstadımız bu risalede dua üzerinde büyük bir önemle duruyor. Dua ve önemi konusunu biraz açar mısınız? Duanın, kelime manası istemektir. Dai, isteyen, talep eden, çağıran demektir.

Detaylı

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir? Besmele Kitapcığı Besmelenin Anlamı Besmele, bütün varlıkların hal diliyle ve iradeli varlık olan insanın lisanıyla ve haliyle meşru olan her işine Allah ın ismiyle başlamasıdır. En önemli dua ve zikirlerdendir.

Detaylı

17 ÞUBAT kontrol

17 ÞUBAT kontrol 17 ÞUBAT 2016 5. kontrol 3 puanlýk sorular 1. Ahmet, Beril, Can, Deniz ve Ergün bir çift zar atýyorlar. Ahmet Beril Can Deniz Ergün Attýklarý zarlarýn toplamýna bakýldýðýna göre, en büyük zarý kim atmýþtýr?

Detaylı

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar ICERIK Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar Salih amel nedir? Salih: dogru yolda olan, fesat icinde olmayan, faydalı ve yarayışlı

Detaylı

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205) Zikir, hatırlayıp yâd etmek demektir. İbâdet olan zikir de Yüce Allah ı çok hatırlamaktan ibârettir. Kul, Rabbini diliyle, kalbiyle ve bedeniyle hatırlar ve zikreder. Diliyle Kur ân-ı Kerim okur, duâ eder,

Detaylı

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn. ünite1 Türkçe Sözcük - Karþýt Anlamlý Sözcükler TEST 1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? Annemle þakalaþýrken zil çaldý. Gelen Burcu ydu. Bir elinde büyükçe bir poþet, bir elinde bebeði vardý.

Detaylı

Onuncu Söz, Beşinci Hakikat hakkında bilgi verir misiniz?

Onuncu Söz, Beşinci Hakikat hakkında bilgi verir misiniz? Sorularlarisale.com Onuncu Söz, Beşinci Hakikat hakkında bilgi verir misiniz? Üstadımız bu Beşinci Hakikat'te ahiretin varlığını Mucib ismi ile ispat etmiştir. Üstadımız Hazretleri bu delilde şu basamakları

Detaylı

NOT : ÎMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu Seyyid Nakib Şeyh Ferid Buhari'ye yazmıştır.

NOT : ÎMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu Seyyid Nakib Şeyh Ferid Buhari'ye yazmıştır. 45. MEKTUP MEVZUU : a) Şeyhinin vefatından sonra, Haniganın fukarasına (tekkenin dervişlerine) zahirî destek olması dolayısı ile teşekkür izharı.. b) Camiiyet-i İnsan (insanda her şeyin var olması) onun

Detaylı

1 Sinmiþ analar, kavruk çocuklar Her sene bazý çevreler ve kiþiler "kadýnlar günü de ne demek, erkekler günü diye bir sey var mý ki'' "Aslýnda bir gün deðil, her gün kadýnlar günü

Detaylı

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti Hz. Ali (kv) bildiriyor: Resulullah (sav) bir gün beni huzuruna çağırdı: "Ya Ali! Senin bana yakınlığın, Harun Peygamberin Musa Aleyhisselama olan yakınlığı gibidir.

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2017 Kanguru Matematik Türkiye 07 4 puanlýk sorular. Bir dörtgenin köþegenleri, dörtgeni dört üçgene ayýrmaktadýr. Her üçgenin alaný bir asal sayý ile gösterildiðine göre, aþaðýdaki sayýlardan hangisi bu dörtgenin

Detaylı

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Anlamı. Temel Bilgiler 1 Âmentü Haydi Bulalım Arkadaşlar aşağıda Âmentü duası ve Türkçe anlamı yazlı, ancak biraz karışmış. Siz doğru şekilde eşleştirebilir misiniz? 1 2 Allah a 2 Kadere Anlamı Ben; Allah a, meleklerine, kitaplarına,

Detaylı

ne büyük tükenmez bir kuvvet, ne çok bitmez bir bereket olduðunu anlamak istersen, þu temsilî hikâyeciðe bak, dinle... Þöyle ki:

ne büyük tükenmez bir kuvvet, ne çok bitmez bir bereket olduðunu anlamak istersen, þu temsilî hikâyeciðe bak, dinle... Þöyle ki: (Rahmân ve Rahîm olan Allah ýn adýyla.) (Ve yalnýz O`ndan yardým dileriz.) (Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, þükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah a mahsustur. Efendimiz Muhammed e [a.s.m.],

Detaylı

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla ESMA-İ HÜSNA 02 ER-RAHMAN

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla ESMA-İ HÜSNA 02 ER-RAHMAN Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla ESMA-İ HÜSNA 02 ER-RAHMAN ا لر ح م ن الر ح يم ٣ O; özünde merhametli, işinde merhametlidir. Rahmetin sonsuz kaynağı, Özünde sonsuz rahmet sahibi olan. Rahman Kimdir?

Detaylı

Günah Hastalığından Kurtulmanın İlâcı: Tevbe ve İstiğfar

Günah Hastalığından Kurtulmanın İlâcı: Tevbe ve İstiğfar Günah Hastalığından Kurtulmanın İlâcı: Tevbe ve İstiğfar Maddî kirleri sabun ve su giderdiği gibi kalbi karartan, insanı cehennemlik yapan, mânevî hastalık ve kirleri de tevbe, istiğfar ve Allâh'tan korkarak

Detaylı

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla (Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise o, (tutamadığı) günler sayısınca başka günlerde

Detaylı

"Vesvese" ile "korku" aynı mıdır? Risalelerde vesveye önem vermemek, modern bilimde ise korkunun üzerine gitmekten bahsediliyor?..

Vesvese ile korku aynı mıdır? Risalelerde vesveye önem vermemek, modern bilimde ise korkunun üzerine gitmekten bahsediliyor?.. Sorularlarisale.com "Vesvese" ile "korku" aynı mıdır? Risalelerde vesveye önem vermemek, modern bilimde ise korkunun üzerine gitmekten bahsediliyor?.. İnsan olarak imtihanda olduğumuz için; bize verilen

Detaylı

NAMAZ NAMAZ İnsan arzuları ebede kadar uzanmış baharı bahçeyi Cennet'i Cemil-i Zülcelal'i görmeye müştaktır dünyanın kapısını kapayacak

NAMAZ NAMAZ İnsan arzuları ebede kadar uzanmış baharı bahçeyi Cennet'i Cemil-i Zülcelal'i görmeye müştaktır dünyanın kapısını kapayacak NAMAZ NAMAZ İnsan, kâinatın ekser enva'ına muhtaç ve alâkadardır. İhtiyacatı âlemin her tarafına dağılmış, arzuları ebede kadar uzanmış... Bir çiçeği istediği gibi, koca bir baharı da ister. Bir bahçeyi

Detaylı

İbadetin Manası ve Çeşitleri

İbadetin Manası ve Çeşitleri İbadetin Manası ve Çeşitleri Muhammed ibni Abd'il Vehhab (rahimehullah) www.at-tawhid.org 1 İbadetin Aslı Allah a ibadetin aslı; Allah ın emirlerine uymak nehyettiklerinden kaçınmak suretiyle ona itaat

Detaylı

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır.

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır. Necip Fazık Kısakürek in gençliğe hitabındaki aynı manadır yazımın başlığında ki kim var? 'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Kanguru Matematik Türkiye 2015 3 puanlýk sorular 1. Aþaðýdaki þekillerden hangisi bu dört þeklin hepsinde yoktur? A) B) C) D) 2. Yandaki resimde kaç üçgen vardýr? A) 7 B) 6 C) 5 D) 4 3. Yan taraftaki þekildeki yapboz evin eksik parçasýný

Detaylı

014-015 Eðitim Öðretim Yýlý ÝSTANBUL ÝLÝ ORTAOKULLAR ARASI "7. AKIL OYUNLARI ÞAMPÝYONASI" Ýstanbul Ýli Ortaokullar Arasý 7. Akýl Oyunlarý Þampiyonasý, 18 Nisan 015 tarihinde Özel Sancaktepe Bilfen Ortaokulu

Detaylı

TEST. 8 Ünite Sonu Testi m/s kaç km/h'tir? A) 72 B) 144 C) 216 D) 288 K 25 6 L 30 5 M 20 7

TEST. 8 Ünite Sonu Testi m/s kaç km/h'tir? A) 72 B) 144 C) 216 D) 288 K 25 6 L 30 5 M 20 7 TEST 8 Ünite Sonu Testi 1. 40 m/s kaç km/h'tir? A) 72 B) 144 C) 216 D) 288 2. A noktasýndan harekete baþlayan üç atletten Sema I yolunu, Esra II yolunu, Duygu ise III yolunu kullanarak eþit sürede B noktasýna

Detaylı

Dua ve Sûre Kitapçığı

Dua ve Sûre Kitapçığı Dua ve Sûre Kitapçığı Hazırlayan: Melike MÜFTÜOĞLU instagram.com/oyunveetlinliklerledinogretimi SÜBHANEKE DUASI Allah ım! Sen eksik sıfatlardan pak ve uzaksın. Seni daima böyle tenzih eder ve överim. Senin

Detaylı

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum ÇEVRE VE TOPLUM 11. Bölüm DOÐAL AFETLER VE TOPLUM Konular DOÐAL AFETLER Dünya mýzda Neler Oluyor? Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum Volkanlar

Detaylı

Gençlik hiç şübhe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat iyyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme

Gençlik hiç şübhe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat iyyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme Gençlik hiç şübhe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat iyyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek. Eğer o fâni ve geçici gençliğini iffetle

Detaylı

EK: Mucize Avcısı nı yayına hazırlarken, çok

EK: Mucize Avcısı nı yayına hazırlarken, çok EK: Mucize Avcısı nı yayına hazırlarken, çok uzun yıllar önce yazdığım bir yazıyı hatırladım. Onaltı yaşında, lisede iken yazdığım bir yazıyı. Cesaret edip, bir gazetenin araştırma merkezine göndermiştim.

Detaylı

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE ORUÇ

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE ORUÇ TAKVAYA ERMENİN YOLU; ORUÇ (O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki Kur an; insanlara hidayet (doğru yol) rehberi, doğru yolun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak onda(ki Kadir gecesinde) indirildi.

Detaylı

Risale-i Nuru Samsat-ta Lise öğrencisi iken Teyzem oğlu vasıtasıyla tanıdım.

Risale-i Nuru Samsat-ta Lise öğrencisi iken Teyzem oğlu vasıtasıyla tanıdım. ABUZER KARA 1.Kendinizi tanıtırımsınız. Ben Abuzer Kara 1961 Samsat doğumluyum.ilk ve orta öğrenimimi Samsat ta bitirdim.19 82 yılında evlendim.1983-1984 Yılları arasında askerlik görevimi ifa ettim.1987

Detaylı

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55 Ramazan Manileri // Ahmet ağa uyursun uyursun Uykularda ne bulursun Kalk al abdest, kıl namaz Sabahleyin cenneti bulursun Akşamdan pilavı pişirdim Gene karnımı şişirdim Çok mani diyecektim ama Defteri

Detaylı

a. Daire-i meşruada kalmayan gençliğin; dünyada, kabirde ve ahirette başlarına gelecek belalar ve elemler neler olabilir?

a. Daire-i meşruada kalmayan gençliğin; dünyada, kabirde ve ahirette başlarına gelecek belalar ve elemler neler olabilir? Sorularlarisale.com "Sizdeki gençlik katiyen gidecek. Eğer siz daire-i meşrûada kalmazsanız, o gençlik zâyi olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem âhirette kendi lezzetinden çok ziyâde belâlar ve

Detaylı

Muhammed Salih el-muneccid

Muhammed Salih el-muneccid KABİRDEKİ HAYATIN TABİATI NASILDIR? [ Türkçe ] طبيعة الحياة في القبر [باللغة التركية [ Muhammed Salih el-muneccid محمد بن صالح المنجد Terceme eden : Muhammed Şahin ترجمة: محمد بن مسلم شاهين Tetkik eden

Detaylı

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır. İnsanın toplumsal bir varlık olarak başkaları ile iyi ilişkiler kurabilmesi, birlik, barış ve huzur içinde yaşayabilmesi için birtakım kurallara uymak zorundadır. Kur an bununla ilgili ne gibi ilkeler

Detaylı

Otuz Üçüncü Söz'ün Otuz Birinci Pencere'sini izah eder misiniz?

Otuz Üçüncü Söz'ün Otuz Birinci Pencere'sini izah eder misiniz? Sorularlarisale.com Otuz Üçüncü Söz'ün Otuz Birinci Pencere'sini izah eder misiniz? "Otuz Birinci Pencere" ["Muhakkak ki biz insanı en güzel bir ل ق د خ ل ق ن ا ا لا ن س ان ف ى ا ح س ن ت ق و يم و ف ى ا

Detaylı

Ruhun Gayesi. Mehmedkirkinci.com

Ruhun Gayesi. Mehmedkirkinci.com Mehmedkirkinci.com Ruhun Gayesi Gaye, eşyanın var olma sebeblerinden biridir. Yâni, herhangi birşeyin vücud bulmasının bir sebebi o şeyde gözetilen gayeler ve ondan beklenen semerelerdir. Gaye, eşyanın

Detaylı

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler 3. ÜNİTE: EN GÜZEL ÖRNEK HZ. MUHAMMED İN İBADETLERİ 3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler KAZANIMLARIMIZ O Bu ünitenin sonunda öğrenciler Hz. Muhammed'in: O 1. Öncelikle bir kul olarak davrandığını kavrar.

Detaylı

Üç kişi vardır ki, Allah kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne onlara nazar eder, ne de onları günahlarından arındırır, onlara elim bir azap vardır:

Üç kişi vardır ki, Allah kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne onlara nazar eder, ne de onları günahlarından arındırır, onlara elim bir azap vardır: Hayatımız başlangıçtan ölüm anına kadar seyr halindedir. Ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler seyir halindeki arabamıza yön veren işaret levhaları gibidir. Bazı işaretleri algılama, refleks haline dönüşmüşken

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2017 3 puanlýk sorular 1. Aþaðýdaki seçeneklerden hangisinde bulunan parçayý, yukarýdaki iki parçanýn arasýna koyarsak, eþitlik saðlanýr? A) B) C) D) E) 2. Can pencereden dýþarý baktýðýnda, aþaðýdaki gibi parktaki

Detaylı

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri 1 ) İlahi kitapların sonuncusudur. 2 ) Allah tarafından koruma altına alınan değişikliğe uğramayan tek ilahi kitaptır. 3 ) Diğer ilahi

Detaylı

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

KUR'ANDAN DUALAR. Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru. ( Bakara- 201 ) KUR'ANDAN DUALAR "Ey Rabbimiz Bizi sana teslim olanlardan kıl, neslimizden de sana teslim olan bir ümmet çıkar, bize ibadet yerlerimizi göster, tövbemizi kabul et zira tövbeleri kabul eden, çok merhametli

Detaylı

"İşte, Rabbimizi bize târif eden Kur ân-ı Hakîm; şu kitab-ı kebîr-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi..."

İşte, Rabbimizi bize târif eden Kur ân-ı Hakîm; şu kitab-ı kebîr-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi... Sorularlarisale.com "Rabbimizi bize târif eden Kur ân-ı Hakîm; şu kitab-ı kebîr-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi... şu sahâif-i arz ve semâda müstetir Künûz-u Esmâ-i İlâhiyenin keşşafı... şu sutûr-u

Detaylı

n. Kâmil İman Mehmedkirkinci.com

n. Kâmil İman Mehmedkirkinci.com Mehmedkirkinci.com n. Kâmil İman İman, güvenmek, emin olmak ve güven vermek anlamındadır. İman mukaddes ve muazzam bir fazilet menbaı, vicdanın ziyası, fikrin meşalesidir. İman, insanı Cenab-ı Hakk a intisab

Detaylı

İZMİR İL MÜFTÜLÜĞÜ BAYAN VAAZ ÇİZELGESİ ( 2014 YILI 1. DÖNEM )

İZMİR İL MÜFTÜLÜĞÜ BAYAN VAAZ ÇİZELGESİ ( 2014 YILI 1. DÖNEM ) İZMİR İL MÜFTÜLÜĞÜ BAYAN VAAZ ÇİZELGESİ ( 2014 YILI 1. DÖNEM ) TARİH GÜN SAAT İLÇE YER VAİZE ADI/SOYADI 01.01.2014 Çarşamba 10:30 Bornova Debre Camii Fatma Özmen ERGEN Ölüm ve Ömür Muhasebesi 01.01.2014

Detaylı

Kelime anlamı itibarıyla kudsi,mukaddes,bütün kusur ve noksanlıklardan uzak,pâk ve temiz olan anlamınadır.

Kelime anlamı itibarıyla kudsi,mukaddes,bütün kusur ve noksanlıklardan uzak,pâk ve temiz olan anlamınadır. KUDDÜS Kelime anlamı itibarıyla kudsi,mukaddes,bütün kusur ve noksanlıklardan uzak,pâk ve temiz olan anlamınadır. Hz.Ali-nin kullandığı altı isimden biridir. Sabah ve akşam namazından sonra 33 defa okunmasının

Detaylı

İKİ TÜRLÜ MARİFET VAR

İKİ TÜRLÜ MARİFET VAR Bilme, bir şeyi cüzi vecihle bilmek Hüner İrfan kazanmak MARİFET Üstadlık İlim ve fenlerle tahsil olunan malumat Vasıta Tavassut İKİ TÜRLÜ MARİFET VAR 1- Mahbub bir marifet 2- Dehşet, Vahşetli bir marifet.

Detaylı

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin? Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin? - Mutasarrıf demiş adam kabara kabara. - Sonra ne olacaksın? diye

Detaylı

Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar

Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar yusufisik1@hotmail.de K ur ân-ı Kerim deki dua ayetleri gibi Peygamberimizin duaları da Arapça aslından okunursa daha iyidir. Ancak, tercümeleri de dua olarak okunabilir.

Detaylı

1. EÛZÜ ÖĞRENELİM ANLAMI. 1. Kovulmuş Şeytan dan Allah a sığınırım.

1. EÛZÜ ÖĞRENELİM ANLAMI. 1. Kovulmuş Şeytan dan Allah a sığınırım. SÛRELERİMİZİ tefekkürle ÖĞRENİYORUZ 1. EÛZÜ ÖĞRENELİM ANLAMI 1. Kovulmuş Şeytan dan Allah a sığınırım. Benim adım Eûzü. İsmimin anlamı Sığınırım, yardım isterim. Bir tehlike ile karşılaştığınızda güvenilir

Detaylı

Kur an'daki selaset, selamet, tesanüd, tenasüb, teavün ve tecavüb mucizevî boyutlarındandır; bunları izah edebilir misiniz?

Kur an'daki selaset, selamet, tesanüd, tenasüb, teavün ve tecavüb mucizevî boyutlarındandır; bunları izah edebilir misiniz? Sorularlarisale.com Kur an'daki selaset, selamet, tesanüd, tenasüb, teavün ve tecavüb mucizevî boyutlarındandır; bunları izah edebilir misiniz? Kur'an'ın Bütünlüğü Kur'an'ın tamamı birbiriyle bütünlük

Detaylı

Matematik ve Türkçe Örnek Soru Çözümleri Matematik Testi Örnek Soru Çözümleri 1 Aþaðýdaki saatlerden hangisinin akrep ve yelkovaný bir dar açý oluþturur? ) ) ) ) 11 12 1 11 12 1 11 12 1 10 2 10 2 10 2

Detaylı

Beşeri Terakki. Manevi Terakki

Beşeri Terakki. Manevi Terakki Beşeri Terakki Bir önceki yazımızdan hatırlayalım inşallah. Maddi âlemin de cemâdatın da bize ölü görünmesine rağmen özünde canlı olduğu ve bu canlı maneviyatın Rahmân-ı Rahîmin tecellileri olduğu hakikatini

Detaylı

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır Tevafuk birbirine denk gelmek, birbiriyle uygun vaziyet almak demektir. Tevafuklu Kur anda tam 2806 Allah lafzı pek az müstesnalar

Detaylı

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım. TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 Rabbin kim? Rabbim Allah. 2 Dinin ne? Dinim İslam. 3 Kitabın ne? Kitabım Kur ân-ı Kerim. 4 Kimin kulusun? Allah ın kuluyum. 5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu

Detaylı

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir; Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla 3 Bu güvenli belde şahittir; 1 4 1 İNCİR AĞACI ve zeytin (diyarı) şahittir! 4 Doğrusu Biz insanı en güzel kıvamda yaratmış, 2 İncir ile Hz Nuh un tufan bölgesi olan

Detaylı

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek söyleyemem. Ýþlerin paylaþýmý yüzünden aramýzda hep kavga

Detaylı

İnsan ve Ahiret Cumartesi, 12 Eylül :49

İnsan ve Ahiret Cumartesi, 12 Eylül :49 İnsan, bu kâinatta Cenab-ı Hakk'ın ahsen-i takvîm üzere yarattığı (Tîn, 4), maddî ve manevî azâ ve cihazatını tesviye ve ta'dîl ettiği (İnfitâr, 7), ihtiyaç duyduğu her şeyi kendisine bahşettiği (İbrahîm,

Detaylı

*GALIBIYET VE MAGLUBIYET

*GALIBIYET VE MAGLUBIYET Sorularlarisale.com G *GALIBIYET VE MAGLUBIYET (Hamiyet) (Ihtilaf) (Ittihad) (Isa A.S. ) kelimelerine ve 921ve 1207. sira numarasina da bakiniz. 274- Ehl-i dalaletin galibiyetindeki sebebler: * 13. Lem

Detaylı

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla ESMA-İ HÜSNA 02 ER-RAHMAN / 03 ER-RAHİM

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla ESMA-İ HÜSNA 02 ER-RAHMAN / 03 ER-RAHİM Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla ESMA-İ HÜSNA 02 ER-RAHMAN / 03 ER-RAHİM ا لر ح م ن الر ح يم ٣ O; özünde merhametli, işinde merhametlidir. Rahmetin sonsuz kaynağı, Özünde sonsuz rahmet sahibi olan.

Detaylı

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti Mektub-u Attar Muhammed İlyas Kadiri Razavi tarafından tüm İslami Erkek Kardeşlerine ve İslami Kız Kardeşlerine, Medaris El Medine ve Camiat El Medine nin erkek öğretmenler, erkek öğrenciler, kadın öğretmenler

Detaylı

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Kur an ın Bazı Hikmetleri Kur an ın Bazı Hikmetleri Allah Teala kıble hususunda derin tartışmalara giren insanların görüşünü: İyilik, yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz değildir. ayetiyle reddetmiştir. Ki onların bir kısmı,

Detaylı

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm: Hatim-i Esam hazretleri, hocası Şakik-i Belhi hazretlerinin yanında 33 sene kalır, ilim tahsil eder. Hocası, bu zaman içinde ne öğrendiğini sorduğu zaman, sekiz şey öğrendiğini söyler ve bunları hocasına

Detaylı

NİLÜFER İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2012 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

NİLÜFER İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2012 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI 24.07.2012 23.07.2012 TESİ 22.07.2012 21.07.2012 RTESİ 20.07.2012 19.07.2012 RAMAZAN TARİH GÜN VAKİT VAİZİN ADI VE SOYADI VA ZIN KONUSU NİLÜFER İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2012 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

Detaylı

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23) Dedikodu (Gıybet) Gıybet Dedikodu (gıybet), birisinin yüzüne söylenmesinden hoşlanmadığı şeyleri arkasından söylemektir. O kimse söylenen şeyi gerçekten yapmış ise bu gıybet, yapmamış ise iftira olur (Hadis,

Detaylı

"Kuran nedir ve tarifi nasıldır?" başlığı altında yapılan izahı ayeti kerimelerle açıklayabilir misiniz?

Kuran nedir ve tarifi nasıldır? başlığı altında yapılan izahı ayeti kerimelerle açıklayabilir misiniz? Sorularlarisale.com "Kuran nedir ve tarifi nasıldır?" başlığı altında yapılan izahı ayeti kerimelerle açıklayabilir misiniz? Kur'ân, şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi, ve âyât-ı tekviniyeyi

Detaylı

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller yayın no: 117 PEYGAMBERİMİZİN DİLİNDEN HİKMETLİ ÖYKÜLER Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi

Detaylı