TARİHTE KADIN VE İSLAM IN KADINA SAĞLADIĞI HAKLAR.

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "TARİHTE KADIN VE İSLAM IN KADINA SAĞLADIĞI HAKLAR."

Transkript

1 1 1 TARİHTE KADIN VE İSLAM IN KADINA SAĞLADIĞI HAKLAR. İslam ın kadına verdiği hakların mükemmelliği, İslam dan önceki din, düzen ve uygarlıkların kadına verdiği hakları ve toplumdaki yerlerini belirtmeden anlaşılamaz. İslam dan önceki Arap yarımadasında müşrik Arap toplumu, Hıristiyan ve Yahudiler, Roma ve Yunan, İran ve Hint gibi eski din ve medeniyetlerde kadının toplumdaki yerini tanımaya çalışmalıyız. Eski Hint inançlarında kadın, ölümden, Cehennem den ve yılan zehirinden de kötüdür. Çünkü onların inancında kadın, necis ve pis olarak kabul edilir. O nedenle de kadınlarını satarlar, takas yaparlar ve kumar aracı olarak kullanırlardı. Kararları: Kadın, et yiyemez, konuşamaz ve gülemez. şeklindeydi. Kadının eş seçme hakkı yoktu. Babalar kızlarını diledikleri gibi evlendiriyorlardı. Erkekle kızın anlaşarak evlilik yapmasını ayıplıyorlardı ve bunu şehvet evliliği diye ayıplanıyordu. Kadın daima erkeğe karşı ikinci sınıftı. Kız, babaya, karı kocaya, anne oğula karşı aşağılanırdı. Öğrenim hakkı kadına yasaktı. Neden ne olursa olsun kadın kocasından boşanmayı isteyemezdi. Erkek onu boşamadan ve isteğine bakmadan istediği kadar kadın ile evlenebilirdi. Kadının görevlerinden biri de kocası ölünce, kocasının yakıldığı yerde kendisini yakmasıydı. Eğer adam birden fazla evliyse, hepsinin o ateşte yanması gerekiyordu. Eski Yunan medeniyetinin değişik dönemlerinde kadın şeytan gibi pis ve kötü sayılırdı. Kadının ağzına kilit vurulup konuşmaktan meneden ve et yemesini yasaklayan toplumları oldu. En akıllıları olan Sokrat: Kadın dünyadaki bütün kargaşa ve çekişmelerin baş etkeni olduğunu, dıştan güzel hoş görünmesine rağmen aslında zehirli bir ağaç olduğunu, onu yiyenin zıbaracağını savunur. Yunanlılarda evlilik, satın alma şeklinde oluyordu. Kızın babasına mal veya para veriliyordu. Doğurduğu erkek çocuk sayısına göre belirli bir değere sahip oluyorlardı. O zaman hiç doğurmayan veya kız doğuran kadının konumunu düşünmemiz gerekir. Kısır adam, karısıyla akrabasından birisini yatırma hakkına sahipti. Çocuk olursa, koca bunu kendinin sayıyordu. Kadın kısırsa boşaması gerekiyordu. Koca karısını nedensiz boşama ve evden kovma hakkına sahipti. Eski Romalılar, kadını her kötülüğün anası saydıkları için evliliği benimsemezlerdi. (Korintoslulara I. Mektup, 14/34) Kadınlara akla hayale gelmeyen işkenceler ederlerdi. Eğer kadın kız doğurursa veya sakat çocuk doğurursa, kocasının onu öldürme hakkı vardı. Kocası öldüğü zaman, kadına ondan mal ve miras kalmazdı. Kadının ev işlerini ihmali boşanma nedeni sayılıyordu. Kadının mahkemeye gidişi ve şahitliği yasaktı. Yahudi ve Hıristiyan kaynakları incelendiğinde, her iki dini gelenekte de kadının erkeğe nispetle aşağı derecede bir varlık olduğu açıkça ifade edilmiştir. Her ne kadar Eski Ahid deki ilk yaratılış kıssasında kadının erkek ile aynı anda yaratıldığı belirtilmiş olsa da, ikinci kıssada yer alan erkeğin kaburga kemiğinden yaratılmış olan ve yaratılış amacı çocuk doğurmak ve eşine hizmet etmek olan kadın imajı, Yahudi kaynaklarında baskın bir anlayış halini almıştır. Bu anlayışın dini metinlerin yorumlanmasında esas kabul edilmesi, sonraki dönemlerde kaleme alınan Talmud metinlerinde karşılığını bulmuştur. Eski Ahid de ve Yahudi dini literatürde geliştirilen söz konusu anlayış, Hz. İsa (a.s) in sözleri ve davranışları ile değiştirilmeye çalışılmış olsa da Yeni Ahid külliyatında belirleyici bir yaklaşım olmamıştır. Hıristiyanlıktaki kadın algısı, Pavlus un özellikle Korintoslulara yazdığı birinci mektupta ileri sürdüğü görüşler çerçevesinde şekillenmiştir. Yahudi ve pagan kültürlerinin etkisi altında gelişen bu algı, Kilise nin Ortaçağ boyunca kadına yönelik aşağılayıcı tutumunun temelini teşkil etmiştir. Hıristiyanlıkta kadınla ilgili tutumunun belirlenmesinde Hz. İsa (a.s) in davranışları ve sözlerinden çok, kendisinden sonra Hıristiyanlığın kurucu şahsiyetlerinden olan Pavlus un etkisi olmuştur. Eski Ahid külliyatının son şeklini aldığı ve Talmud metnini oluşturacak olan Mişna külliyatının teşekkül devresinde yaşayan Pavlus ve ilk devir Hıristiyanları, Yahudi kültürünün ve pagan, yani putperest Roma kültürünün kadına bakışından oldukça etkilenmiştir. Bu durum, sadece Yeni Ahid deki ilgili metinlerde değil, aynı zamanda Kilise Babaları nın yazılarında da görülmektedir. Hz. İsa (a.s) in kadınlarla ilgili tutumunda, birkaç

2 örnek istisna edilecek olursa,(mesela, annesi Meryem ile ilgili sözleri gibi.) yaşadığı kültürel ortam dikkate alındığında genel olarak olumludur. Gerçekten, Hz. İsa (a.s) döneminde bir erkeğin koruması altında olmayan kadınlar, özellikle de dullar, boşanmışlar ve evlenmemiş olanlar toplum tarafından aşağılanmakta idi. Özellikle yabancı kadınlar ile hayat kadınlarının herhangi bir maddi yardımdan istifade etmeleri dahi mümkün değildi. İşte böyle bir ortamda, Yeni Ahid de verilen bilgilere göre Hz. İsa (a.s) in etrafında, onun sohbetlerini ve tavsiyelerini dinleyen kadınların olduğu görülmektedir. (Frederic Lenoir, Le Christ Philosophe, Paris-2007, s.77) Mesela: Marta ve Meryem adında iki kardeş, köylünün evine misafir olmaktadır ve Meryem adlı kadın, ev işlerini bırakıp Hz. İsa (a.s) in sohbetine katılmaktadır. (İncil, Luka, 10/38,42) Ayrıca, günahkar bir kadın elinde bir kap ile Hz. İsa (a.s) in yanına gelir ve gözyaşları ile ıslattığı ayaklarını saçlarıyla siler, daha sonra onları öpüp yağ ile mesheder ve Hz. İsa (a.s) buna karşı çıkmaz. Günahkar bir kadının böyle bir davranışta bulunmasına ve Hz. İsa (a.s) in buna karşı çıkmamasına şaşıranlara Hz. İsa (a.s), kadının imanla yaptığı bu davranışları sebebiyle günahlarının affedildiğini söyler. (İncil, Luka,7/36, 50) Aynı şekilde, kadın hastalığından muzdarip ve Yahudi kurallarına göre murdar kabul edilen bir kadın, Hz. İsa (a.s) in elbisesine dokunmak suretiyle iyileşir. Elbisesine izinsiz dokunduğu için korkudan Hz. İsa (a.s) in ayaklarına kapanan kadını kovmaz ve hiç beklenmedik bir şekilde şöyle der: Kızım, imanın seni kurtardı; selametle git ve derdinden şifa bul. (İncil, Markos, 5/25, 34) Zina suçundan sadece kadınların ölüme mahkum edildiği bir toplumda, mabette böyle bir infazın gerçekleşeceği esnada Hz. İsa (a.s), İçinizde günahsız olan, kadına ilk taşı atsın! sözü ile infazın yapılmasını engeller. (İncil, Yuhanna, 8/3, 11) Bunun dışında, Kenanlı ve Samiriyeli kadınlara karşı davranışları da yabancılarla ilgili dönemin Yahudi kanunlarına aykırı özellikler içermektedir. (İncil, Matta, 15/22, 28; İncil, Yuhanna, 4/5, 30) Hz. İsa (a.s) in bu davranışları o kadar sıra dışıdır ki, bu yenilikler konusunda Pavlus dahi onu takip edememiştir denebilir. Gerçekten, Hıristiyanlığın temelde bakış açısını belirleyecek olan Hıristiyanlığın kutsal kitap külliyatı olan Yeni Ahid de kadına yaklaşımın en belirgin ifadeleri, Pavlus un mektuplarında yer almaktadır. Pavlus un, kadının ikinci dereceden bir varlık olduğu yönündeki ifadeleri, Hıristiyan kültüründe ve ilahiyatındaki kadının konumunu en çok belirleyen sözler olacaktır. Pavlus un kadınlara ilişkin sözlerinin hulasası, Korintoslulara yazdığı birinci mektupta ifadesini bulmaktadır. (Korintoslulara I. Mektup, 11/3, 16) Hıristiyanlığın mimarı kabul edilen Pavlus, kadının Hıristiyanlık tarihindeki yerini ve kaderini de belirleyecek olan kişi olmuştur. Pavlus a göre kadın, Tanrı dan insana doğru giden hiyerarşide en sonda yer almaktadır. Her erkeğin başı Mesih, kadının başı erkek, Mesih in başı da Tanrı dır. (Korintoslulara I. Mektup, 11/3) Kadının başını örterek ibadet etmesini söyleyen Pavlus a göre başını örtmeyen kadının başı tıraş edilmelidir. Aksine erkek, başını örtmemelidir. Pavlus a göre, erkeğin başını örtmemesi, onun Tanrı ya benzemesi ve yüceliğindendir. Bunun nedeni ise, kadının erkekten yaratılmış olmasıdır. Erkek başını örtmemeli; o, Tanrı nın benzeri ve yüceliğidir. Çünkü erkek kadından değil, kadın erkekten yaratıldı. Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratıldı. Kadının erkek için yaratıldığını belirten Pavlus, buna dayanarak kadının başı üzerinde de yetki sahibi olduğunu söylemektedir. Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratıldı. Bu nedenle ve melekler uğruna kadının başı üzerinde yetkisi olmalıdır. (Korintoslulara I. Mektup, 11/9-10) Her ne kadar Pavlus, bunları söyledikten sonra Rab de ne kadın erkekten, ne de erkek kadından bağımsızdır. Çünkü kadın erkekten yaratıldığı gibi erkek de kadından doğar (Korintoslulara I. Mektup, 11/11-12) derse de, ama her şey Tanrı dandır (Korintoslulara I. Mektup, 11/12) diyerek, bu sözünün de bir önceki ifadeleri ile birlikte anlaşılması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Pavlus, duaya ve ibadete kadının başı örtülü olarak katılması gerektiğini vurguladıktan sonra, yine aynı mektubun sonraki bablarında, kadının toplu yapılan dualarda söz almasına da karşı çıkmaktadır. Bu durum, Kilise tarafından kadının Kilise de vaize olmayacağı sonucunu doğuracaktır. Pavlus un bu konuda o kadar ileri gitmektedir ki, topluluk içerisinde kadının konuşmamasını ve uysal olmasını istemektedir. Kimi Hıristiyan ilahiyatçılar, kutsal topluluk içerisinde konuşmaması gerektiği sonucuna varmış ve dini konularda kadınların hem hizmet vermesini ve hem de söz söylemesini kabul etmemiştir. Kadınlar toplantılarınızda sessiz kalsın. Konuşmalarına izin yoktur. (Korintoslulara I. Mektup, 14/34) Pavlus için ideal kadın, bilgi sahibi olmayan, bilgilenme konusunda kocasına bağımlı olan, toplantılarda konuşması ayıp olduğu için susan, sessiz bir varlıktır. Kutsal Yasa nın da belirttiği gibi kadınlar uysal olsunlar. Öğrenmek istedikleri bir şey varsa, evde kocalarına sorsunlar. Çünkü kadının toplantı sırasında konuşması ayıptır. Hıristiyanlık ta bekarların zinası günahtır, fakat cezası yoktur, hükmünü kabul ederler. Eğer zina edenlerden birisi evli ise bu bir suçtur, ahdi bozma suçudur ve cezası karşı tarafın mahkeme huzurunda boşanma 2

3 3 talebidir. Hatta kadın, zina eden erkekten tazminat alabilir. Fakat bu boşanma davası işlememektedir. Çünkü yine Hıristiyanlık kanunlarına göre taraflardan hiç biri hayatı boyunca evlenemeyecektir. (Bekir Topaloğlu, İslam da Kadın, s , Alıntı: Tefsir Suret in-nur, s ; Servet Armağan, age, s. 686) Hıristiyanlık, ruhbanlık anlayışıyla aile hayatını fiilen haram kılmış, nikahlı dahi olsa kadın erkek ilişkisi kötü telakki edilmiş ve iffet anlayışına ters görülmüştür. Rahipler için, değil evlenmek, bir kadının yüzüne bakmak bile günah kabul edilmiştir. Nitekim bir kimse Rahip olmak istiyorsa, eşini terk etmek zorundaydı. Kadınlar için de bu geçerliydi. Yani evli iseler kocalarından ayrılmalıydılar. Çünkü bir kadın Hz. İsa (a.s) uğruna bakire kalır ve ömrü boyunca evlenmezse, onun artık Hz. İsa (a.s) in gelini olacağını ve o kadının annesinin de Hz. İsa (a.s) in kayınvalidesi olma şerefine erişeceğini söyleyerek bakireliğin önemi vurgulanmıştır. Kilise ilk üç yüzyıl boyunca bu şiddetli ve aşırı tutum karşısında olmuş, çünkü bu zaman boyunca bir kimsenin Papaz olabilmesi için bekarlık şartı aranmıyordu. Bu düşünceler 4. yüzyıla kadar yavaş yavaş kök salmış ve Kilise ye hizmet edenlerin evlenmeleri kötü bir davranış olarak görülmeye başlanmıştır. Bir süre sonra Papa Serikus, Papaz ların evlendikleri ya da evli olup eşleri ile ilişkilerini sürdürdükleri takdirde azledilmelerini bildiren bir emirname çıkarmıştır. St. Jerom, St. Embruz, St. Augustiun gibi ileri gelen Hıristiyan bilginler de bu emirnameyi onaylamışlardır. Batı Kiliselerin de de bu kural titizlikle uygulamaya geçirilmiştir. Yeni çıkan kanuna göre Papazlar ın eşleriyle birlikte yaşamaları gayr-ı meşru kabul edilmiş, bu tür sorunları ıslah etmek amacıyla evli olan Papazlar ın eşleriyle yalnız kalmalarını engelleyen ve açık yerlerde yatmalarını öngören yasalar çıkarılmıştır. Hatta bir Papaz ın eşiyle görüşebilmesi için onlarla beraber en az iki kişinin daha bulunması şartı koşulmuştur. (Öznur Gider, Budizm ve Hıristiyanlığın Ruhbanlık Anlayışı Karşılaştırmalı Bir Araştırma, s. 53 Ruhbanlık) Nefsi terbiye etmek için inziva hayatı yaşamak, tek başına olup dini nedenlerle evlenmemek, dünya ile ilişkisini kesip dağlara, ormanlara ve manastırlara çekilmek, kısacası dünyadan bütün ilgisini kesmek anlamlarına gelip nefsi tezkiye etme, ruhsal ilerlemeyi sağlama ve manevi kurtuluşu gerçekleştirme, Allah a ulaşma, dinlerini koruma ve daha iyi yaşama, ahlaken mükemmel olmaya çalışma gibi amaçlarla ortaya çıkmıştır. (Öznur Gider, age, s. 58) Yahudiler, kadını necis olarak görürlerdi. Eve hapsedilir, kaplara ve elbiselere bile değmesi önlenirdi. Onu alınıp satılan mal olarak telakki ederlerdi. Tevrat ta: kadın ölümden de tehlikelidir. Allah indinde en iyi kişi ondan korunandır. Erkekler içinde binde bir olsun Allah a layık olan bulunur, ama kadınlar arasında asla! Özürlü ve kısır kadınlar kötülüklerin her çeşidine maruz kalırlardı. Evlilik satın almayla, rıza alınmadan yapılır ve boşanma hakkı sadece erkeğe aitti. Bir adam evli bir kadınla zina ederse, her ikisi de şehrin meydanına getirilip taşlarla öldürülür. Eğer erkek bu işi cebren yaptıysa sadece o öldürülür, kadına dokunulmaz. (Bekir Topaloğlu, İslam da Kadın, s. 201, Alıntı: Tevrat, Tesniye, 22/22, 25) İbranice de kadın karşılığında kullanılan işşa kelimesi, hem genel olarak kadın hem de eş anlamına gelmektedir. Eski Ahid in de içinde geliştiği eski Orta Doğu toplumlarında kadın, genellikle ikinci derecede ve aşağılanan bir varlık olarak telakki edilmiştir. Bu durum, genel olarak Yahudi dini geleneğini derinden etkilemiştir. Bu nedenle, sadece Eski Ahid değil, aynı zamanda Eski Ahid in tefsiri mahiyetinde olan Talmud da da kadınlara yönelik bu yaklaşım belirleyici olmuştur. Yahudi geleneğinin mistik boyutu olan Kabala da ise kadın, yine mistik bir sembol olarak dişiliği temsil etmiştir. Yahudilikte bu gün, evlilik kurumunun kutsallığına inanılır. Şalom bayıt denilen barış ve huzur dolu bir ev, Yahudilikte çok değerli bir kavramdır. Düğün töreninde damat geline Evlilik anlaşması olan Ketuba yı verir. Ketuba, Yahudilikte evlilik töreninden sonra, dini nikahı yapan Haham ın iki şahit huzurunda damada imzalatarak geline teslim ettiği bir antlaşma belgesidir. Ketuba, kadının sosyal güvencesini temin için verilmektedir. Sonuç olarak Ketuba, Yahudi çiftinin dinsel evlilik belgesidir. Tevrat ve Talmud a göre bir erkek birden fazla kadınla evlenebilir, ancak bir kadın birden fazla erkekle evlenemez. Yahudilik hatasız boşanma kavramını binlerce yıl önce kabul etmiştir. Yahudi kanunlarına göre bir erkek, eşini herhangi bir nedenle veya hiçbir neden göstermeden boşayabilir. Ölüm döşeğindeki kişi yalnız bırakılmaz. Bu esnada ölecek kişinin yanındakiler boş ve esası olmayan konulardan bahsetmemesi gerekir. Kişi öldükten sonra ceset, cenaze gününe kadar kesinlikle yalnız bırakılamaz. Hangi şartlarda olursa olsun ceset, kesinlikle Cumartesi yünü kaldırılmaz. Cenazeye Kohenler, yani imtiyazlı kişiler katılmazlar.(öznur Gider, age, s. 58) İslam dan önceki birçok dinde ve kültürde kadının, hem insan olarak hem de haklar ve ödevler bakımından erkeğe nispetle ikinci sınıf bir varlık olarak kabul ve birçok haktan mahrum edildiği bilinmektedir. Cahiliye Araplarında da kadının durumu farklı değildi; ana, eş, kardeş ve çocuklar olarak kızlar ve kadınların hakları erkeklerin istek ve keyiflerine bırakılmıştı, dilediklerini verir ve dilediklerini alırlardı. Hz. Ömer (r.a) bu tarihi

4 4 gerçeği şöyle dile getirmiştir: Cahiliye devrinde biz kadınları bir şey saymaz, hesaba katmazdık; bu durum Allah ın onlar hakkında ayetler indirmesine ve kendilerine bir takım haklar vermesine kadar devam etti... (Müslim, Talak, 31; Prof. Dr. Hayrettin Karaman, İslam da Kadın Hakları ve Kocaya itaat-i, konulu makale) Erkeklerin bir derecelik fazlalığına rağmen kadınların da erkeklerinkine denk, yani benzer haklarının bulunduğunu bildiren ayet (Bakara, 2/229) o günün dünyasında eşi bulunmaz bir insan hakkı kuralı ve kadın hakları vesikası dır. Hakları ve ödevleri birer birer saymak yerine bir genel çerçeve veren bu ayette yer alan üç kayıt, kadın haklarının mahiyeti, derecesi ve değişme kabiliyeti açısından büyük önem arz etmektedir: 1- Kadın, haklar bakımından erkeğe eşit değildir. Her ikisinin hakları arasındaki nispet, benzerlik ve denklik tir. 2- Nasların değişmez kıldıklarının dışında kalan haklar ve ödevlerin değişim ve dengesi sosyal şartlara ve kamu vicdanındaki meşruiyet ölçülerine göre ayarlanabilecektir. 3- Haklar ve ödevler karşılaştırıldıkları zaman erkeklerin haklarında bir derecelik fazlalık bulunduğu görülecektir. Bu kayıtları biraz daha açmak gerekirse; a- Ferdin topluma, toplumun da örgütlenme ve düzene ihtiyacı vardır. Örgütler büyükten küçüğe kurum ve kuruluşlar, düzen de ilişkileri düzenleyen kurallardır. Devletten aileye kadar bütün kurumlarda düzen bir yönetimi, yönetim ise yöneten ve yönetilenlerin karşılıklı hak, ödev ve sorumluluklarının belli ve dengeli kılınmasını gerekli kılmıştır. Kadını ve erkeği ile bütün insanlar insanlıkta eşittir, insanlığa bağlı haklar ile yükümlülüklerde de eşittirler. Yönetimin ve düzenin gerektirdiği iş bölümüne ve farklı rollere gelindiğinde eşitlik yerine denge, adalet, hakkaniyet, ehliyet, kabiliyet gibi değer ve kriterler devreye girer. İslam, insan ve kul olmaya bağlı haklar ve ödevlerde kadınlarla erkekleri eşit kılmıştır. Kadınların insanlık ve kullukta erkeklerden aşağı derecede veya geri olduklarını ifade eden bütün söylemler, ya dini kaynakları bakımından sahih değildir, yahut da yanlış anlaşılmış ve yorumlanmışlardır. Kurumlar ve toplum içindeki farklı rollere bağlı haklar ve yükümlülüklere gelindiğinde ise kadınlar ile erkekler arasında eşitlik değil, dengeli ve erkek hakkının misli olma ölçüsü vardır. Eski sosyo-ekonomik ilişkilerden bazı örnekler vermek gerekirse, kadın ekmek ve yemek pişirirken kocası da alet ve malzemeyi temin edecektir. Kadın çocuğuna bakarken, kocası rızıklarını temin edecektir. Kadın kocasına sadık kalırken, kocası da ona sadık kalacaktır. Karşılıklı iyi geçinmek, iffetleri korumak, geçimsizlik halinde hakeme başvurmak, aile idaresinde ve çocukların yetiştirilmesinde danışma ve işbirliği gibi konularda ise eşitliğe yakın hak ve ödev benzerliği vardır. İslam, kadını ahlaki bir temelde anlatmaktadır. İslam, hak ve hukuk ihlali olursa ve sorun olunca müdahale etmektedir. İslam öncesi yaşamı tamamen yok etme yerine, düzeni hak ve adalet temelinde yeniden düzenlemektedir. Düzenin aksayan yönlerine yönelik emirler getirmektedir. Bugün hak mağduriyetinin ihlalini önlemeye yönelik mutlaka evlilik kurumu bir belgeye dayandırılmalıdır. Bu belge ciddi anlamda kadını güvende tutmaktadır. Tarafların birbirlerine karşı hak ve görevlerini güvence altına alan bir akitin şahitler huzurunda ilan edilmesi ile evlilik kurumunun başlatılması olgusu İslam ın da onayladığı bir işlemdir. Bazı sembolik değer yüklenen ritüellere önem verme açısından resmi nikahın yanında imam nikahına yönelme olmaktadır. Sanki resmi nikahta bir eksiklik varmış gibi bir kanaat toplumda mevcuttur. O halde gemi kaptanı ve muhtara da bu konuda verilen nikah kıyma görevi, devletin bir memuru olan Müftülere de tanınması halinde sorun kendiliğinde ortadan kalkmış olur. Ayrıca kadının kendisini bir hak ihlali varmış gibi topluma sunması, yeni roller talep etmesi ve önlerinin açılması gibi istekleri, aile kurumuna olan bağlılığının sarsılmasını beraberinde getirebilir. b- Nasların sabit kılmadığı hak ve ödevlerin takdiri ile değişme ve gelişmesinde dinin hakem kıldığı ve rol verdiği bir meşruluk ölçütü de ma ruf tur. (Ma ruf: Bozulmamış fıtrat, olumsuz bir şekilde şartlanmamış akıl, dinin temel amacı ve nasları çerçevesinde oluşan, gelişen ve gerektiğinde değişen değerler, kurallar, telakkiler, kabuller ve geleneklerdir.) Kadının birden fazla erkek ile aynı zamanda evli olması caiz değildir; bu kural hem değişmez dini naslar ile sabittir ve hem de ma ruf ölçütüne uygundur. Ama karı ile kocanın ev içinde ve dışındaki rollerinde ma rufun değişmesine paralel olarak değişiklikler olabilir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v), damadı Hz. Ali (r.a) ile kızı Hz. Fatıma (r.anha) arasında rolleri dağıtmıştır. Su taşıma, ev temizliği, ekmek ve yemek pişirme vb. iç işleri Hz. Fatıma (r.anha), dış işleri ise Hz. Ali (r.a) yapsın, demiştir. Bazı fıkıhçılar bu taksimin bağlayıcı ve devamlı olmadığını, ma rufa göre değişebileceğini ifade etmişlerdir. (İbn Kayyim, Zadu'l-me ad, V, 186) İslam ın geldiği yıllarda yaşanan bir başka değişme

5 5 ve gelişmeye de Hz. Ömer (r.a) şöyle işaret etmektedir: Biz Kureyşliler, kadınlarımıza hakim bir topluluk idik. Medine ye gelince orada, kadınları erkeklerine hakim bir toplum yapısı bulduk, bizim kadınlarımız da onlarınkinden bunu öğrenmeye koyuldular... Bir gün eşime kızdım, baktım bana karşılık verip itiraz ediyor, ben buna tepki gösterince eşim, Sana karşı çıkmamı niçin yadırgıyorsun? Vallahi Hz. Peygamber (s.a.v) in eşleri de ona itiraz ediyorlar, hatta bazıları sabahtan akşama kadar ona küs bile kalıyorlar dedi ve bunun üzerine derhal gidip kızım Hafsa ya sordum, o da bunu doğruladı... (Müslim, Talak, 34) c- Erkeklerin haklarındaki bir derecelik üstünlük aile reisliği ile ilgilidir. Koca hem ailenin geçimini sağladığı, hem de aileyi temsil, koruma ve yönetme bakımından daha uygun bulunduğu için ailenin reisi kılınmıştır. İslam, kadın erkek arasında adalet anlamında eşitlikle geldi. Kadını saygın bir yere oturttu. Kadının şanı yüceldi. Haklarına eksiksiz ulaştı, faziletli ve salih insan bilindi. Erkeğe her konuda, her yetki ve sorumlulukta denk sayıldı. O da erkek gibi mal mülk sahibi olabilir, ticaret yapar alıp satabilir. Şeraitin koyduğu kurallara uymak şartıyla hepsini yapar. Okuması ve hayatında gerekli olanları öğrenmek hakkıdır. Düşman baskısı olursa o da dinini korumak için hicret eder. O da rızası ve tercihine göre evlenebilir. O da erkekten nafaka ve diğer haklarını talep edebilir. Boşanma talebinde bulunabilir. Yani hakları çiğnendiği takdirde onun da kocasından, babasından kardeş ve evladından miras alma hakkı vardır. Alım-satım ihtiyaç halinde çalışma, sadaka verme, hibe etme, vasiyet ve icra yetkisi vardır. İslam dini cahiliye sistemlerde kadını saplandığı zillet batağından kurtararak izzetin zirvesine ulaştırmaktadır. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. (Hucurat, 49/13) Üstünlük takvadadır. Takvalı kim olursa olsun üstün sayılmıştır. Bizde ise maddi güce sahip olan erkeğin üstün olduğu göz önünde tutulmuş, ama İslam bu görüşü yıkmaya çalışmıştır. Üstünlük takvadaysa ve Allah ın ayetleri herkese şamilse ve kadın da sakınıyorsa meleklerin derecesine hatta daha üstüne çıkabilir demektir. Sakınmayan erkek nasıl olur da sakınan kadından üstün olabilir? İnsanlar ister kadın olsun ister erkek takvaları ölçüsünce değerlendirilirler ve hak ettikleri değerleri onlara veren İslam dır. Allah a en yakın olan kimse, en çok korunan kimse demektir. Allah a göre akıllılığın değeri takva ölçüsüncedir. İster erkek, ister kadın her ikisinin de çabasının sonucu kendisinedir. Kim çalışır iyi bir kul olma yolunda adım atarsa, Allah ayırım yapmaksızın her ikisinden de kabul buyuracaktır. Müslüman erkekler ve kadınlar, mü min erkekler ve kadınlar Allah a itaat eden erkekler ve kadınlar, doğru olan erkekler ve kadınlar, namuslarını koruyan erkekler ve kadınlar, Allah ı çok zikreden erkekler ve kadınlar... İşte Allah bunların hepsine mağfiret ve büyük ecir hazırlamıştır. (Ahzab, 33/35) Kadına yapılan zulüm ve işkence, onu aşağılayan her türlü sözlü ve fiili sataşma, onu hor ve zelil görmek, erkekten aşağı görmek, ona hakaret etmek velhasıl kendisine yapılmasını istemediğini kadınına yapması ve layık görmesi, bunların hepsi cahiliye davranışlarının kalıntılarıdır. Kur an-ı Kerim ise bu tür davranışları şiddetle yermiş ve hesabının sorulacağını açıkça beyan etmiştir: Kız çocuğun hangi suçtan ötürü öldürüldüğü kendisine sorulduğu zaman (Tekvir, 65/7) Erkeklere kazandıklarından bir pay olduğu gibi kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. (Nisa, 4/32) ayetiyle erkeklerle arasındaki farkı kaldıran İslam, diğer yandan da kadınlara görüş belirtme ve oy verme hakkını tanımaktadır.veda hutbesinde Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyuruyor: Ey insanlar sizin kadınlar üzerinde hakkınız olduğu gibi, onların da sizler üzerinde hakları vardır. Ben size, onlara iyi davranmanızı vasiyet ediyorum. Onlar size Allah ın emanetleridirler. Emanete yapılan hıyanetin sorgusu elbette olacaktır. Genel olarak bakıldığı zaman İslam öncesi devirlerde hemen hemen bütün dünyada kadınlarının durumu hiç de iyi değildi. Özellikle Arap yarımadasında kız çocuklar, hor ve hakir görülür, bir utanç vesilesi olarak kabul edilirdi. Öyle ki, bir kız çocuğu dünyaya geldiği zaman çoğu defa yaşamına bile izin verilmez, diri diri toprağa gömülürdü. İslam öncesi cahiliye devri Arapları birbirlerini ancak iki şey için tebrik ederlerdi. Birisi erkek çocuk sahibi olduklarında, diğeri ise kız çocukları öldüğü zamandır. (Muammer Turan, İslam ve Kadın, s ) Böylece, kadınların manevi değerini yücelten Hz. Muhammed (s.a.v), onlara, öylesine geniş haklar tanıdı ki, Fransa gibi bugünün bazı ülkeleri bile, hala bu hakları tanıma cesaretini gösterememişlerdir.(ahmet Ağaoğlu, İslamiyette Kadın, Çev. Hasan Ali Ediz, Alıntı: Ernest Renan, Etudes d histoires Religieuses, s. 29 Bu satırlar 1900 yıllarında yazılmıştır.) Ayrıca bir erkek pek çok kadınla evlenebilir, ne zaman isterse hanımını tekrar tekrar boşayabilir, istediği zaman ona geri dönmek suretiyle de ona karşı ne kocalık görevini yerine getirir ve ne de bir başkasıyla yuva kurmasına imkan verirdi. Yine bir erkek, babası öldüğü

6 6 zaman üvey annesiyle evlenebilirdi. Kadınlar alınıp satılan köle muamelesi görürler ve babalarının mirasını almaktan bile mahrum bırakılırlardı. Kadın, çocuk doğurmadıkça aileye kabul edilmez ve çocuk sahibi olmadan ölse kocasına başsağlığı dilenmezdi. Ortaçağ Avrupa sında bile kadınlar hakkında acaba insan mıdır? Yoksa insan değil midir? tartışmaları yapılırdı. Budizm in kurucusu olan Buda, kadınları dinine girmeye kabul etmezdi. Eski Yahudi inancında kızlar babalarının evinde bile hizmetçi gibi kabul edilir, başka bir varis olduğu taktirde babalarının mirasını alamazlardı. Eski Çin de kadın insan sayılmaz, ona isim bile verilmez ve 1, 2, 3,...diye numara verilerek sayı ile çağrılırdı. (Muammer Turan, İslam ve Kadın, s , Alıntı: Bekir Topaloğlu, İslam da Kadın, s.17) İngiltere de 11. yüzyıla kadar kadınlar kocaları tarafından satılabiliyorlardı. Kadınlara uygulanan büyük haksızlıklar çok uzun yıllar devam etmiş, kadın erkek eşitliği batı dünyasında ilk defa 1789 insan Hakları Beyannamesinde yer almış, bütün dünyada ise ancak 10 Ocak 1948 tarihli Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi ile ilan edilebilmiştir. (Muammer Turan, age, s Alıntı: Servet Armağan, Temel Hak ve Hürriyetler, s ) Bütün bunlara rağmen kadınlar siyasi hakları bakımından İngiltere de 1928, Fransa da 1946, İsviçre de 1970 ve Türkiye de bile 1935 yılından önce seçme ve seçilme hakkına sahip olamamışlardır. (Muammer Turan, age, s , Alıntı: Servet Armağan, age, s. 50) Bir hayvan kadar değer görmeyen kadını İslam yüceltti ve ona azamet ve insanlık makamını bağışladı. Ortaçağ zihniyetinin taşlaşmış kalp yığınları arasında toprağa gömülen kız çocuğunu, bir eşya gibi alınıp satılan kadını, günümüzün ağızlarından salya akıtan materyalist maddiyatçı patronlarına cariye yapan kadını, Fransız devrimiyle yeni bir statiko arayan ama aradığını bulamayan kadını, yeniden erkeklerin patronlaşmasına ve onların ürettiği şeylerin tüketimi için reklam firmalarının kapılarında sürünen bir paçavra haline getirilen kadını, çalışması lazım, kadın evine hapsolmamalı diyerek kendine ucuz işçi bulma peşinde olan materyalist patronları zenginleştirmekten öteye geçmeyen kadını evet günümüz kadınını İslam yüceltmiş ve Cennet annelerin ayakları altındadır. (Nesai, Cihad, 12) diyerek, kendisine en büyük manevi değeri vermiştir. Abdullah İbn-i Mes ud, Hz. Muhammed (s.a.v) e, kiminle beraber bulunması, kime hizmet etmesi gerektiğini sorunca, Hz. Muhammed (s.a.v): Üç kez Annen e dedikten sonra, Baban a, demiştir. (Buhari, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1) Cennet annelerin ayağı altındadır. (Nesai, Cihad, 12) diyen dinimiz, kadına hak etmiş olduğu değeri vermiştir. İslam ın ilk şehidi Sümeyye (r.anha) dır. İlk Müslüman olan da Hz. Hatice (r.anha) dır. Hz. Peygamber (s.a.v) in soyu kızı Hz. Fatıma (r.anha) ile devam eder. Hz. Ebu Bekir (r.a) in kitap haline getirdiği dünyadaki tek Kur an-ı Kerim; Hz. Ebu Bekir (r.a), Hz. Ömer (r.a), Hz. Osman (r.a) dönemlerinde onlarca yıl bir kadının yanında kalmıştır. O dönemde ise Hıristiyanlar, bir kadın İncil e dokunabilir mi dokunamaz mı konusunu tartışıyorlardı. Kur an-ı Kerim de Nisa yani kadınlar, Müntehine yani imtihan edilen kadın, Mücadele yani mücadele eden kadın, Hz. İsa (a.s) in annesi Meryem gibi sure isimleri vardır. İslam da herhangi bir şeyi uğursuz saymak, herhangi bir eşyayı veya olayı kötüye yormak tamamen yasaklanmıştır. Bir şeyi uğursuz saymak, kötüye yormak büyük günah olarak nitelendirilmiştir. Eşya ve olaylar Allah ın izniyle oluşur. Herhangi bir eşya veya olaya uğursuz nazariyle bakmak, Allah ın rahmetinden ümit kesmektir. Bütün bu nedenlerden dolayı İslam da kadının uğursuz sayılması kesinlikle doğru değildir. Bu konuda delil olarak gösterilen Hadis konusunda Hz. Aişe (r.anha) diyor ki: Peygamber böyle söylemedi. Ancak cahiliye Arapları, At da, kadında ve evde uğursuzluk sayarlardı, dedi. (Ebu Davud, Tıb, 24) Miras ta erkeğe, kadına verilen miktarın iki katı verildiğini söyleyerek kadına haksızlık yapıldığını iddia ederler. Halbuki İslam da kadın-erkek mirasta eşit pay alırlar. Anne, baba, dede, nine... kadın-erkek oldukları halde eşit pay alırlar. Sadece kız ve erkek kardeşlerde kız kardeşe, erkek kardeşin yarısı kadar miras verilir. Burada sanki bir haksızlık varmış gibi görülmektedir. Fakat örneğin baba vefat etse, babanın üç dairesi olsa kız kardeş bir, erkek kardeş iki daire alır. Kız kardeş bir erkekle evleneceği zaman, kız kardeşin bir dairesiyle evleneceği erkeğin ailesinden kendisine miras kalan iki payı bir araya gelince toplam üç payları olur. Erkek kardeşin de kendi iki payıyla beraber bir kızla evlenirken evleneceği kızın bir payıyla beraber onların da toplam üç payı olur. Ayrıca erkek kardeş evleneceği kıza Mihir verir. Bunu başlık parası olarak kabul etmek mümkün değildir. İslam da başlık parası yoktur. Mihir kadına boşanma vuku bulursa bir sosyal güvenlik olsun diye sigorta olarak verilir. Böylece iki dairesi erimeye başlar. Yine erkek kardeş hayatları boyunca evleneceği kadın ve çocuklarının nafakasını karşılamak zorundadır. İki dairesi erimeye devam eder. Halbuki kız kardeş mihir alır.

7 7 Ayrıca hayatı boyunca kendisine ve çocuklarına erkek bakmak zorundadır. Kendisine ait dairesini ise ailesine harcamak zorunda değildir. O dairesi onun harçlığıdır; satar, bağışlar veya kiraya verir, isterse kocasına da verebilir. Kız kardeşe, erkek kardeşe verilen miras miktarının yarısı verilmiştir. Anne, baba, dede, nine... eşit pay alırken, kız kardeş ile erkek kardeşte sanki haksızlık varmış gibi görünür. Oysa durum ortadadır. Görüldüğü gibi erkek kardeşe çok miras payı verilmesinin nedeni, onun toplum içindeki ağır sorumluluğundan dolayıdır. Erkek kardeş aldığı iki payı hep harcayacak ve eksilecektir. Kız kardeş ise aldığı bir payın yanında mihir, nafaka alacak ve malı artacaktır. Bir payı da kendinin olacaktır. Görüldüğü gibi ilk başta erkek kardeş fazla pay alır gibi görünürse de iş alınan payların dağılımına, kullanılmasına gelince kız kardeşin az payı ile erkek kardeşinden daha fazla imkan ve paya sahip hale geldiği görülmektedir. Erkek kardeşe, eşine verilmesi için fazla verilmiştir. Zamanla bu oran kız kardeş lehine değişmektedir. (Ali Tantavi, Feteva, s. 266) İslam ekonomik düzeninde kadın da erkek gibi ekonomik faaliyetin kaynaklarından birisidir. Kendisine mülkiyet, miras ve çalışma haklarının tanınması, onu ekonomik hayatta faal hale getirmiştir. O nedenle alım ve satımın her çeşidi, hibe, şüfa, icar, kira, kefalet, vekalet, her çeşit şirketler, rehin, kısmet, dava, ikrar, sulh, vasiyet gibi konularda erkekle aynı durumdadırlar. Erkekle kadın her ikisi de mirasta söz sahibi olmakla birlikte, bazı yerde erkeğin kadından daha fazla pay alması, zamanımızda birçok tenkitlere yol açmaktadır. Mirasta erkeğin kadından daha fazla almasının nedeni, erkeğin mala kadından daha fazla ihtiyacı olmasıdır. Erkekler, kadınların nafaka ve geçimlerini üzerlerine alırlar. Erkek, ölüye hayatta iken, kadından daha çok faydalı olur. Bu iki nedenden, yani mala daha çok ihtiyacı olma ve ölüye daha fazla fayda vermeden dolayı erkek, mirastan daha fazla almaya hak kazınmış olur. (Osman Eskicioğlu, agm, Alıntı: İbn Kayyim, II, 169) Erkek, bir kendisi, bir de eşi olmak üzere en az iki kişi besleyecektir. Bunun için erkeğin gideri çok, kadının gideri ise daha azdır. Halbuki gelir ile gider arasında bir uygunluk ve eşitliğin bulunması gerekir. Gider erkeğe yükletilirken, gelir dağılımında kadına erkekten fazla veya denk pay verilmesi, hem ekonomik esaslara ve hem de hak ve adalet ölçülerine uygun düşmez. İşte asıl o zaman hukukta eşitlik ilkesi zedelenmiş olur. Binaenaleyh erkeğe mirastaki bu fazlalık, kadınların menfaatlerini gözetme ve ihtiyaçlarını giderme hesabına, geçimdeki sorumluluk farkının muadili olmak üzere, böyle bir hukuk ve ekonomi dengesini kurarak, adalet ve eşitlik prensiplerinin ince bir uygulamasını içine almaktadır. (Osman Eskicioğlu, agm, Alıntı: Elmalılı Muhammet Hamdi Yazır, II, 1302) İslam ekonomisinde her nimet bir külfet karşılığıdır. (Osman Eskicioğlu, agm, Alıntı: Mecelle, 88. Md.) Bu denge ne zaman bozulur, ailenin ekonomik sorumluluğuna karşı mirastan iki hisse alma zorunluluğuna uyulmazsa daima kadınların zararına olur. Ya büsbütün mirastan mahrum edilirler veya ailenin geçimine zorla katılarak, kendi mallarını istedikleri gibi kullanma hak ve yetkisinden mahrum bırakılırlar. Kaldı ki, kadın mirasta her zaman ve her yerde erkeğin yarısını almaz. Kur an-ı Kerim de: Kadınların meşru hakları kadar, vazifeleri de vardır. Erkeklerin hakları, kadınların vazifelerinden fazladır. (Bakara, 2/228) Ayet te birbirini tamamlayan iki temel kural getirilmiş bulunmaktadır. 1- Herkesin hakkı kadar görevi vardır. Başka bir deyişle görev kadar hak vardır. Yani bir kimsenin yüklendiği görevleri ile hakları birbirine eşit olur. Buna göre kadının erkek üzerinde hakları kadar görevi, erkeğin de kadın üzerinde hakkı kadar görevi vardır. Eğer erkek kadın üzerinde bir derece fazla hakka sahip ise yine bir derece fazla göreve de sahiptir. 2- Herkesin haklarının ve görevlerinin birbirine eşit olmamasıdır. Yani toplum içersindeki fertler, eşit haklara ve eşit görevlere sahip değildirler. Sadece herkesin hakkı kadar görevi vardır. Buraya kadar İslam ın kadına getirdiği bazı hakların, aile içersinde kan ve kocanın karşılıklı görevlerini ve aile ile toplum arasında bulunan dengeyi söylemeye çalıştık. Bütün bunlardan İslam ın kadına aynı erkek gibi bir takım hak ve görevler getirdiği ve hak ve görevler arasında eşitlik bulunduğu neticesine varmak mümkündür. Ancak İslam ın getirdiği prensipleri bir türlü içine sindiremeyenler, kadın ikinci sınıf vatandaş sayılmıştır, İslam da kadın haklan yoktur gibi bir takım yalan iddialarda bulunuyorlar. Bazı kaynaklardaki eksik veya yanlış rivayetlere dayanarak İslam a iftira atıyorlar. Halbuki eksik ve yanlış anlamaların veya tarihi yanılgıların İslam ile hiçbir ilgisi olamaz. Müslüman ı bağlayan, Kur an-ı Kerim ile Hz. Peygamber (s.a.v) in sahih Sünneti dir. Sonuç olarak İslam ın kadın anlayışını özetlemek istersek şunları söyleyebiliriz. Kadın, erkek gibi Allah ın yeryüzünde bir halifesidir. Aynı erkek gibi Allah ın emir ve yasaklarına muhataptır. Bu nedenle kadın ve erkekler, hepsi Allah ın kitabına bağlıdırlar. Ne kadınlar erkeklerin ve ne de erkekler kadınların emri altındadırlar. Onun için İslam da hukuk, hilafeti temsil vasfına dayanmaktadır. Kadın da erkek de hukuka, Allah tarafından konulmuş olan kurallara dayanarak hareket ederler. Biri diğerine muhtaç olduğu için, ikisi de bir bütün olarak, birlikte hayat yolunda yan yana yürümektedirler. Şeref, haysiyet ve Allah yanında kıymet bakamından kadınla erkek arasında

8 8 hiçbir fark yoktur. Her ikisinin ayrı ayrı haklan ve görevleri vardır. Vücuttaki uzuvlarda olduğu gibi toplumda iş bölümü anlamında kadın ile erkek arasında görev taksimi vardır. Bu nedenle çalışma alanları ayrıdır. Kadının yaptığı bazı işleri erkek yapamaz; erkeğin yaptığı bazı işleri de kadın yapamaz. Yapar diyenler sadece kendilerini aldatıyorlar. Hukuken eşit olan kadın ve erkek, iş yapma itibariyle eşit değildir. Allah, kadınla erkeği eşit yaratmamıştır. Her ikisini de insan olma yönünden, akıl, bilgi, kültür yönünden eşit olsa da, kadın erkekten daha duygusal daha hissidir. Erkek ise daha katı, olaylara daha sert ve duygusal yoğunluğu az olan bir açıdan bakar. Bu psikolojik yönden farklılıktır. Biyolojik yönden, erkekte kas daha fazla iken, kadında yağ daha fazladır. Bu durum erkeğin kadından üstün olduğunu göstermez. Kadın daha duygusal, erkek daha az duygusal, kadın daha çok acır, sevgi hayatında daha önemli bir yer kapsar, erkekte ise bu durum daha azdır. Erkek daha güçlü kaslıdır, kadın daha az güçlü kaslıdır. Her iki cinsin de üstün ve eksik yönleri vardır. Akılda, düşüncede her iki cins de eşittir ve birbirlerini geçebilirler. Bu durum erkeğin üstünlüğünü veya kadının zayıflığını göstermez. Aksine bu durum her iki cinsin ayrı yaratılış özelliklerinin doğal sonucudur. Bunu kabul etmeli, yaşam tarzımızı buna göre ayarlamalıyız. İslam, kadın-erkek eşitliğini değil, kadın erkek adaletini savunur. Çünkü eşitlik, adalet demek değildir. Günümüzde kadın konusu ele alınırken düşülen tuzaklarda biri de, kadına erkek eşitliği iddiasıdır. Birbirinden aynı anda farklı olan iki şey, o anda birbiriyle eşit olamaz. Ne kadın erkeğin, ne de erkek kadının eşitidir. Birbiriyle aynı olmayan iki şeyi birbiriyle eşitlemek, elmalarla armutları toplamak gibidir. Kadın ile erkek birbirinin eşiti değil, karşılıklı üstün olan ve olmayan taraflarıyla, toplumda, hayatın bütününde ve ailede görev, sorumluluk, yetki ve haklar açısından birbirini tamamlayan yanlarıyla, iki parça gibi birbirine geçmelerle bir bütünü meydana getiren iki parçadır. Bu bakımdan, önemli olan, eşitlik değil, her iki cinse de, fizyolojisinin, psikolojik yapısının, aile ve toplum bütünlüğü içindeki iş bölümünün gerektirdiği sorumluluğu vermektir. Gerçek eşitlik, konuya böyle yaklaşmadadır. Diğer tür bir yaklaşım ise eşitlik değil, aynılıktır; bu da, adalet, hele kadına iyilik veya ona değer verme değil, zulümdür. Dolayısıyla, ne kadının hak ve sorumlulukları bütünüyle erkeğinkinin aynısıdır ve ne de, erkeğinki kadınınkinin aynısıdır. Çünkü kadının hakları erkeğinkiler ile aynı olsaydı, bu durumda kadın, erkeğin kopyası olurdu. İslam da kadının eşsiz ve diğer sistemlerde hiç benzerliği olmayan bir konumu vardır. İslam, din görünümlü bazı batıl inançlarda olduğu gibi, kadını şeytanın ürünü veya kötülüklerin tohumu olarak görmez. Kur an-ı Kerim, erkeğe kadının egemen bir efendisi ve kadını da, erkeğin egemenliğine teslim olmaktan başka çaresi bulunmayan zavallı bir varlık olarak da yer vermez. Kadının içinde ruhu olup olmadığı sorusu hiçbir zaman ne İslam da ve ne de Müslümanlar arasında tartışılmış bir mesele değildir. İslam da kadının eşsiz, yeni ve diğer sistemlerde olmayan bir konumu vardır. Günümüzün demokratik toplumları bile, bu konuda İslam dan çok geridir. Bu toplumlarda kadının o kadar imrenilecek bir konumu yoktur. O, hayatını kazanmak için çok sıkı çalışmak zorunda kalmakta ve bazen erkekle aynı işi yaptığı halde, maaşı ondan daha az olabilmektedir. Belli bir özgürlüğe sahip ise de, bu, daha çok arzularını tatmin özgürlüğüdür ki, böyle bir özgürlük, gerçek insan fıtratının, selim aklın, insanlığın değişmez edebi değerlerinin ve herhangi semavi bir dinin kabul edebileceği tarzda bir özgürlük değildir. Ayrıca kadın, demokratik toplumlarda bugünkü bulunduğu konuma gelebilmek için on yıllarca, hatta asırlarca çaba sarf etmiştir. Öğrenme, çalışma ve kazanma haklarını elde edebilmek için acılı kurbanlar vermek ve en tabii haklarının, hatta gördüğü ve görmesi gereken saygının birçoğundan vazgeçmek zorunda kalmıştır. Konumunu ruh sahibi bir insan durumuna getirmek için çok ağır bedeller ödemiştir. Tüm bu pahalı kurbanlara ve acılı çabalara rağmen onun, Müslüman kadının sahip bulunduğu kadınlığa yakışır haklara sahip olduğu söylenemez. (Hammude Abdul-Ati, İslam da Kadının Yeri adlı makalesi, Çev. Mehmet Ünal) İslam, insanın dünya ve ahirette mutluluğunu sağlamak üzere gelmiş ilahi bir dindir. İnsanın varlığı, yaratılış gayesinin gerçekleşmesi ancak bir topluluk içinde olabileceği için dinin hükümleri arasında topluluğun düzeni ile ilgili talimat ve tavsiyelerde bulunmuştur. En küçük fakat en önemli topluluk birimi ailedir; o da küçük bir topluluk olduğu için düzen gerektirmiştir. Bu nedenle aile fertlerinin birbirlerine karşı konumları, hak ve sorumlulukları belirlenmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v) in çocuklarla ana baba, karı ile koca, fert ile onun hısımı ve akrabası arasındaki bağ, karşılıklı haklar ve sorumluluklar üzerine söylediklerini bu çerçeve içinde anlamak gerekirken bazı erkekler, geçmişte ve günümüzde kadının kocasına itaati konusundaki Hadisleri çerçevesinden saptırmışlar, karılarına zulmetmek, onları esirler, hatta köleler haline getirmek için kullanmışlardır. Yemek tuzlu oldu diye, kadın yatağa veya çalışmak üzere tarlaya gelmedi diye, onu azarlamış, hatta dövmüşler ve bu yetkiyi de İslam dan aldıklarını söylemişlerdir.

9 9 Kadını dövme konusunu dine bağlamak mümkün değildir. Bu konuda erkeğin hakkıdır şeklinde bir algı yaratılamaz. Hz. Aişe (r.anha) konu ile ilgili bir rivayetinde, Hz. Peygamber (s.a.v) in savaş dışında hiçbir canlıya vurmadığını ifade etmektedir. İfk olayında bile Hz. Peygamber (s.a.v) böyle bir yola başvurmamıştır. Bu örnek uygulama, bütün Müslümanlar için de geçerlidir. Kadından kaynaklı bir serkeşlik karşısında nasihat, yani güzel söz ile işe başlanılması, sonra düzelme olmaması halinde yatakların ayrılması ile cinsel boykot metot olarak önerilmektedir. Kur an-ı Kerim in ortaya koyduğu beyanlar, ortalama olarak toplumun genel yapısına göre hüküm tanzim eder. Kur an-ı Kerim in emri olan dövme olayı, Kur an-ı Kerim i tebliğ eden Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından yapılmamıştır. Sünnet, o ayette kastedileni belirler. Hz. Peygamber (s.a.v) in eşleri ile ilgili sorunları olmuş, ancak hiçbir zaman onları dövme yoluna gitmemiştir. Konu ile ilgili gelen ilahi emir, Hz. Peygamber (s.a.v) in eşleri için uyarı olmuş ve tercihlerini Hz. Peygamber (s.a.v) yönünde kullanmalarıyla birlikte sorun giderilmiştir. Aile hayatının düzgün yürümesi, kocanın otoritesini kötüye kullanmaması kadar kadının da kadınlığını istismar etmemesi için yapılmış tavsiyeleri tek taraflı olarak ve bağlamlarından kopararak alan ve karşı tarafa zulmeden, baskı yapan kimseler, Allah ve Resulü nün arzu ve amaçlarının dışına çıktıklarını bilmelidirler ve bilmelidirler ki, hiçbir beşere, yani koca, ana, baba ve devleti yönetenler de dahil, itaat mutlak değildir. Hiçbir kimseye haksız olan, meşru olmayan emir ve isteklerinde itaat edilmez. Eğer bir kadın kocasına kırılmışsa, onun gül yaprağından nazik gönlü örselenmiş, kalbi incinmişse kocanın yapacağı şey Hemen dediğimi yap, ben reisim, bana itaat edeceksin, etmezsen sana melekler lanet ederler... demek yerine En iyileriniz kadınlarına en iyi davrananlarınızdır. (Ebu Davud, Sünnet, 15; Tirmizi, Rada, 11) Hadis ine uyarak onun gönlünü almak, meseleyi açık yüreklilikle ve sevgiyle çözmektir. Allah sevgisine ulaşmanın yolu O nun Örnek olarak gönderdiği kamil insana uymak, onu hayatta rehber edinmek ve izinden asla sapmamaktır. O nun söylediklerinin bir kısmını alıp ve bir kısmını almamak yerine, sözlerini bir bütün halinde ve amacına da dikkat ederek alıp uygulamaktır. Kadın iyi bir anne, iyi bir eş, iyi bir arkadaş, merhamet timsali, şefkat abidesi ve hepsinden önemlisi Allah ın insanlığa rahmeti dir. (Hüseyin Ensariyan, İslam da Aile Düzeni, s. 121) Bu yüceliklere sahip olan böyle bir varlık olan kadını yeniden okumak ve İslam ın ona verdiği yüce değerleri bulmak için en son din olan İslam dininin yüce değerlerini incelemekten başka bir seçenek yoktur. Bu makalede Allah ın insan olarak yarattığı varlıklar içerisinde yer alan kadının şahsiyeti ve yüceliğini ele alarak ona İslam ın verdiği gerçek değeri ele almaya çalışacağız. O, var eden, güzel yaratan, yarattıklarına şekil verendir. Yarattığı her şeyin bir anlam ve hikmeti vardır, yaratma gücüne sahip olan Allah tır. Her şeye bir yörünge ve ölçü tayin eden de hiç şüphesiz Allah tır. Varlıklar belirlenen yörüngeyi, sistemi aşacak olurlarsa düzenleri bozulur ve yok olup giderler. Elbette ki, her şeye bir düzen koymuş ve asla yarattığı hiç bir şeyde düzensizlik ve anarşi yoktur. Allah her şeyi çiftiyle yaratmıştır. Evrene baktığımızda gördüğümüz her şeyin bir eşini de beraberinde görürüz. Bu yaratılışın kanunu, Allah ın kurduğu bir sistemdir. Özellikle canlılar aleminde her şeyin erkeği olduğu gibi, her şeyin dişisi de bulunmaktadır. Bu yaratılış sisteminin en iyi şekilde işlemesini sağlayan temel unsurlardan biridir. Allah her şeyi bir nizam ve ölçü içerisinde yaratmıştır. Allah gökte uçan kuşlarda yerde gezen karıncalara bakıp ibretler almamızı ve dersler çıkarmamızı tavsiye ediyor. Allah ın yarattığı her şeyde düşünen ve aklını çalıştıran insanlar için bir ders ve ibret vardır. Aynı şekilde bizleri yaratan Allah, kendi yaratılışımızda da nice ibret ve derslerin olduğunu ve bunları düşünmemizi öğütlemektedir. Eğer düşünürsek asla kadının kendisini neden kadın olarak yaratıldım? diyerek aşağılamasının asla doğru ve İslami bir davranış olmadığını görürüz. Kadın haklarını savunmak için çalışan batılı kadınlar, Feminizm adına bir takım ideolojiler ortaya atmışlardır, ama bu ne derece kadının sorunlarını çözebilmiştir? Bugün batıya baktığımızda dağılan aile yuvaları, babanın evladını, evladın da babasını tanımadığı, annenin çocuğundan habersiz gezindiği modern sokak ve parklar, çalıştığı fabrikalar ve atölyeler ne kadar kadına özgürlük verebilmiştir acaba? Bir araba lastiğinin reklamını yapmak için eve istediği saatte gelmek, istediği saatte çıkıp gitmek özgürlük sayılabilir mi? İnsanın insani değerler taşımadığı bir toplumda ne derece kadın değer kazanabilir? Merhametsiz bir yuvada yetişen çocuk, annesini uyku saatinde gören bir çocuk, işin verdiği yorgunlukla eve gelerek stres ve bunalımdan çocuğunun tenine dahi dokunmadan koltuğun üzerine uzanan, adeta bir cesedi andıran günümüz batı feminist kadınları ne derece özgür sayılabilir? Annesiz büyüyen, kreşlerde büyütülen çocuk, yarın nasıl annesini tanıyabilir? Annenin şefkat ve sevgisine muhtaç olan çocuk, annesini bile görmeden büyüyüp topluma karışırsa, yarın o çocuktan nasıl merhamet kanatlarını sana germesini bekleyebilirsin? Müslüman Feminist olur mu? sorusu zaman zaman gündeme getirilmektedir. Müslüman, Müslüman olmaktan başka bir şey olmamaktadır, demek en

10 10 doğru cevap olur kanaatindeyim. Çünkü Feminizm bir teklif ile gelmiyor, bir tepki ile geldiği için en başta aile kurumuna zarar vermektedir. Bu anlamda Feminizt bir anlayışa İslam onay vermez. Ayrıca bu kavram bize ait değildir. İki varlığı birbirine muhtaç iken, birbirine düşman haline getirmek veya göstermenin hiç kimseye yararı olmaz. Bu nedenledir ki, bu ve benzeri hareketler ciddi anlamda başarılı olamamışlardır. Zaten insanın yaratılış amacına ve modeline de aykırıdır. İslam iç ve dış barışı sağlamak için cinsiyetlerin birbirleriyle çatışan değil, birbirini bütünleyen şeyler olduğunu gösteren bir insanlık düzeni getirmiştir. Allah, kadını da en güzel şekilde yaratmış ve ona hayat arkadaşını bağışlamıştır. Birbirini tamamlayan iki varlıktır. Onsuz, yani kadınsız olunamayacağı gibi, onsuzluğunda, yani erkeksiz düşünülemediği bir varlıktır. Yaratılışta birbirini tamamlayan iki insandır. (Hüseyin Ensariyan, age, s. 83) Erkeğin kaburga kemiğinden değil, kadın da Allah ın yarattığı ve ona ayrı şekil verdiği bir insandır. Bir insan olarak kadını değerlendirirsek Biz insanı en güzel bir şekilde yarattık. (Tin, 95/5) Burada Allah, ister kadın ve ister erkek, her ikisinin de en güzel bir şekilde yaratıldığını bildiriyor. Bu konuda birleşmemiz gerekir ki, insan olarak kadın en güzel şekilde yaratılmıştır. Bu ayet sadece erkekleri bağlamadığı gibi, sadece kadınları da bağlamaz. Her ikisini de bağlar. Çünkü kadın ve erkek için: Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini var eden ve ikisinden pek çok erkek ve kadın meydana getiren Rabbinizden sakının. (Nisa, 4/1) Bu ayet, o devrin puta tapan Arapları için, onun bütün geleneklerini, göreneklerini, anlayışlarını ve dünya görüşünü altüst eden ciddi bir yenilik, başlı başına bir devrim mahiyetini taşımaktaydı. Yine bu ayet, kadınla erkeğin aynı maddeden ve aynı hamurdan yaratıldığını, onların, sosyal bir birim olarak eşit olduklarını, davranışlarından ötürü Allah a karşı aynı derecede sorumlu bulunduklarını anlatmakla, o devrin puta tapan Arapları adeta rezil ediyordu. (Ahmet Ağaoğlu, İslamiyet te Kadın, Çev. Hasan Ali Ediz, s. 27) Kur an-ı Kerim de Allah: Ey İnsanlar! Gerçekten biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık (Hucurat, 49/13) emriyle, insanlığı nasıl bir modelle yarattığını ifade ederken, erkekle dişi arasındaki birleşme bağını, insan türünün yeryüzünde kıyamete kadar devam etmesine ve korumasına vesile kılmıştır. Söz konusu birleşme bağının meydana gelişini sınırlı ve meşru bir yolla olmasını takdir etmiştir ki, bu da nikah, yani evlenmedir. Allah, nikahın meyvesini çocuk ve nesli devam ettirmek olarak takdir etmiştir. O yüce varlık, kullarına çocuk sevgisi vermiş ve böylece onları çocuk yapmaya teşvik etmiştir. Çocuk sevgisini, insan yaratılışının tabii bir sonucu kılmıştır. Erkeğin kadına, kadının erkeğe meyil beslemesi de aynı şekilde insanın yaratılışındandır. Allah ın yaratma kanunu, bir erkekle bir dişinin birlikte olması şeklinde tecelli etmektedir. Fakat bu ilahi kanun, bazı istisnalar ile ihlal edilmiştir. Bu ihlaller, yaratılış konusunda Allah ın kudretini gösteren açık delillerdir. Sonuç olarak, Allah ın Hz. Adem (a.s) ı anasız ve babasız olarak topraktan, Hz. Havva yı anasız ve babasız olarak Hz. Adem (a.s) den, Hz. İsa (a.s) yı da babasız olarak Hz. Meryem (a.s) den yaratıldığı, böylece Allah ın, anasız- babasız, babasız ve analı- babalı olmak üzere, her türlü yaratma şeklini gösterdiği belirtilmiştir. Kur an-ı Kerim: Allah, sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var edendir (A raf, 7/189) Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının (Nisa, 4/1) buyurmaktadır. Hz. Adem (a.s) in eşinin, onu teskin etmek için yaratıldığı açık bir şekilde ifade edilirken, onun yaratıldığı yer hakkında bir bilgi bulunmamaktadır. Hz. Havva nın, canlı bir varlıktan yaratıldığından dolayı Havva adı verilmiştir. (Taberi, Tefsir, c. 1, s.177; Taberi, Tarih, c. 1; s. 104) Bu görüşün yanı sıra, her canlının anası olmasından dolayı Havva ismini almıştır. (Maverdi, Tefsir, s.49) Ayette geçen bir tek nefis deyimi her nedense erkek anlamında alınmış ve ondan çıkarıldığı söylenen zevc kelimesi de kadın diye düşünülerek, kadının erkekten çıkarıldığı sonucuna varılmış şeklinde yorumlar yapılmış ve bu sonuç Tevrat ta, kadının, erkeğin kaburga kemiğinden (Tevrat, Tekvin,2/21-22) yaratıldığı beyanıyla birleştirilerek, kaburga kemiği hikayesi gündeme getirilmiş ve nihayet kadının, erkeğin kaburgasından yaratıldığına hükmedilmiştir. Bunların hiçbirinin Kur an-ı Kerim de dayanağı yoktur. Nefs kelimesi sadece erkek anlamında olamaz. Bu kelime ruh, benlik ve canlı demektir. Ruh ve benlikte zaten erkeklik ve dişilik söz konusu değildir. Nefsten üretilen varlığa Kur an-ı Kerim, zevc diyor ki, bunun da kadın olduğunu iddia edemeyiz. Burada dikkat çekilen şeyin erkeklik-kadınlıktan ziyade, canlıların üremelerine işaret edilmektedir. Bir canlıdan diğerinin ve o ikisinden de daha birçok canlının üremesi olayıdır. (Mehmet Bozkurt, Bilim ve Kur an a Göre Evren ve İnsan! s )

11 11 Allah ın, insan olarak belirttiği yaratıklarıdır. Her ikisi de Allah ın kullarıdır. Şunu iyi anlamamız lazım ki, Kur an-ı Kerim, kadın ve erkek konusunda ayırımcılık yapmamaktadır. Kur an-ı Kerim açısından kadın ve erkek birdir. Sadece yaratılıştaki fiziksel bir takım farklılıkların bulunması, erkeklerin kadınlardan manevi yönden üstün olduğunu göstermez. İnsanın ne olduğunu ve nasıl olduğunu en iyi bilen şüphesiz Allah tır ve onun için nelerin hayırlı ve nelerin zararlı olduğunu da en güzel bilen yine O dur. Her şeyi en güzel bir şekilde ayetler bize açıklıyor. İnsanın yaratılmasındaki güzellikleri görürsek, neden kadın yaratıldık? sorusunu da aşağılayarak soramayız. Kadın var olmasaydı, hiçbir şey var olmazdı. Çünkü ahir zaman Peygamberini doğuran bir kadındır. Kadın olmasaydı alem var olmazdı. Allah ın yaratılış düzeni kadının yaratılmasını gerektiriyordu ve de nasıl yaratılması gerektiğini de en iyi bilen Allah olduğuna göre, kadını da en iyi ve güzel bir şekilde yaratmıştır. Kadına verdiği zarafet, incelik ve duygusallık, onun kadın olmasının belki de en büyük özelliklerindendir. Kadına en iyi terbiye edici olarak baktığımızda gerek annelikte, gerek eğitimde ve gerekse öğretimde son derece başarılı olması, Allah ın sıfatı olan Rab sıfatının cüzisinin kadına bağışlanmış olmasıdır. Şüphesiz en iyi terbiye edici Allah tır, ama ikinci planda kadındır. Allah ın sıfatlarının kadınlar üzerine yansımasına baktığımızda Rab, yani terbiye edici ve Rauf, yani yumuşak ve merhameti görmekteyiz. Terbiye etme sıfatını ona bağışlamış olmasaydı, bu kadar canlılar içerisinde dişi varlıkların yavrularına gösterdiği ilgi ve şefkati göremezdik. Çünkü anne koruyucudur, şefkatlidir ve merhamet timsalidir. Tavuğun civcivleri için nasıl uçuştuğunu ve civcivlerini her türlü tehlikeden nasıl koruduğuna şahit oluyoruz. Yabancı bir ses işittiğinde, çıkardığı sesle yavrularını kanatlarının altına aldığını hepimiz görmekteyiz. Hayvanların bile bu kadar merhamet ve sevgiyle besledikleri yavrulara, biz insan olarak elimizdeki bir takım feminist sloganlar sayesinde kendimizi kainatın yaratıcısının koyduğu bu düzene adeta karşı koyarcasına ben bakmak zorunda değilim, yapmıyorum, bakmıyorum, emzirmiyorum demek, yaratılıştan verilmiş ilahi donanımları görmezlikten gelmek ve kendi ilahi yeteneklerini ihmal etmektir. Müslüman kadına, Allah ın kendisine bağışladığı bu terbiye sıfatına uygun olarak hareket etmesi yaraşır. Kadının, bir insan terbiye ederek yeni bir dünya yaratması sağlanabilir. Eğer kadın iyi bir anne, iyi bir eş ve iyi bir kardeş olursa her şeyde düzen, huzur, ahenk, kardeşlik ve anlayış ortaya çıkacaktır. Dizilerin kadınlar üzerinde çok etkili olduğuna günümüzde, dizilerdeki kadınlar çok erkeksi, dediğim dedik, akıllı ve kendini beğenmiş kişiliğindedir. Bu izlenimler, kadınları yanlış yönlendiriyor kanaatindeyim. Bu noktada kadınlarda erkekleşme başlıyor. Aslında kadınlar hiçbir zaman edasını kaybetmemelidir. Hz. Muhammed (s.a.v), erkekleşen kadınlara, kadınlaşan erkeklere lanet etmiştir. Allah ın kurduğu sistemde her şey zıttı ile vardır. Mutlu bir evlilik emek İster. Medyanın kadın üzerindeki etkisi, eşler arasındaki iletişim ve yaradılışta kadın ve erkeğin farklılıkları konusunda, evlilikler üzerinde medyanın oyunlarının etkili olduğu bir gerçektir. Dizileri aracılığıyla kadın yapısında bozulmaların olduğu konusunda, evlilik üzerinde medyanın oyunlarına dikkat etmek gerekir. Kadınlar eğer duygusal bir boşluktaysa ve çok fazla dizi izliyorsa, o dizilerdeki aşklardan ve kadın üstünlüğünden etkileniyorlar. Yaratılışta erkek ve kadının doğuştan farklı yaratıldığını, Allah kadınları şefkatli ve teslimiyetçi yaratmıştır. Erkekler ise güç, iddia ve başarı üzerine yaratılmıştır. Erkeğin hayata bakışı serttir. Kadınlar ise duygusaldır. Kadınlar beynin sağ tarafını, erkekler sol tarafını kullanıyorlar. Hem kadın ve hem erkek aynı şekilde hayata bakamaz. Kadınlar, erkeklerden kendileri gibi hayata bakmasını beklemesin ve eşim benim gibi olamaz demelidir. Zaten normal olan erkeğin kadın gibi olmamasıdır. Günümüzde aile yapısında en büyük bozulmanın kadının erkekleşmesi olduğuna ve bu nedenle de yeni neslin evliliklerin zor olacağını, kadınlar, okuyan kız çocuklarını bile elinde mesleğin olsun, kendine güven ve eşine muhtaç olma diye yönlendiriyor. Bu bilinçle yetişen kızların ileride yapacağı evlilikleri yürümüyor. Evliliklerin psikolojiden ziyade inançla yürütülmesi gerekir. Bu noktada, kadınlar erkeklerin üstünlüğünü kabul etmelidir. Kur an-ı Kerim de de evin reisi erkek olduğu bildirilir. Eşler arasındaki muhabbetin de maddi manevi kazanç açısından önemlidir. Kadınların eşlerinden bir şey isterken, iğneleme ve kıyaslama yapmasının yanlış olduğunu, Erkekten ne isteniyorsa direk o söylenmeli. Erkekler, ince düşünceler ve ayrıntılardan hoşlanmaz. Direk söylenirse, iyi bir sonuç alınır. hareket tarzı benimsenmelidir. Kadının bencillikten uzak durması gerekliliği, ailenin mutluluğu için gereklidir. Allah hem erkeği ve hem de kadını yaratmıştır. İnsanı iki farklı cins halinde yarattığı için birini diğerinden ayıracak unsurlar bulunacaktır. Aksi takdirde her yönüyle aynı iki unsur, sonuçta benzer, yani özdeş hale

12 12 gelecektir. Erkek vücudu celal, kuvvet ve mutlaklığı, kadın vücudu ise güzellik, mutluluk ve sonsuzluğu temsil eder. Erkeklikte iyilik dışta ve güzellik içte, kadınlıkta ise güzellik dışta ve iyilik içtedir. Erkeklik dışsallığı, kadınlık ise içselliği sembolize eder. Zaten Kur an-ı Kerim kadını, hayatın sıcaklık, sevgi, huzur ve rahmet unsuru olarak gösterir. (Rum, 30/21) Kadın ve erkek arasında Biyolojik ve Psikolojik farklar görev bölümünü etkiler. İdeal bir barış toplumunda erkek ve kadının birbirleriyle yarışması ve didişmesi değil, bilakis görev bölümü gereği her birinin kendine özgü yetenekleriyle insanlığın değer ve hedefleri doğrultusunda bir bütün olması söz konusudur. Biyolojik ve Psikolojik farklılıkların görevlerde, dolayısıyla yükümlülüklerde farklı sonuçlar vermesi doğaldır. Erkek bazı konularda kadınlardan daha farklı sorumluluk taşır. Konu ile ilgili olarak Kur an-ı Kerim: Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, aynı şekilde kadınların da erkeklerin üzerinde hakları (haklarda eşitlik) vardır. (Sorumluluk noktasında, külfetlerde) erkekler için onlar üzerinde bir derece (farklılk) vardır. (Bakara, 2/228) Varlıklar arasında hak ve görev sahibi olan da sadece insanlardır. İnsanların dışındaki hayvan, bitki ve cansız varlıklar ise insanlardaki şekliyle bir hukuka sahip değildirler. Onlar sadece kendi başlarına bir hukuk süjesi olamazlar. İnsandır ki, varlıklar arasında hukukun sadece kendisine taalluk ettiği bir yaratıktır. Çünkü yeryüzünde Allah ın halifesi yalnız odur. İnsanın dışındaki varlıkların temsil yetkisi yoktur, kişiliği yoktur. Onların hukukunu kendileri değil, insanlar yürütür, insan ise kendisine emanet verildiği için, kendi iradesiyle hareket etmek demek olan hukuk da verilmiştir. Zaten insanı diğer varlıklardan ayıran tek özellik budur. İslam da hukukun hilafet ve emanete dayanmakta ve insan, yeryüzünde Allah ın halifesidir. Yeryüzünde Allah ın halifesi olma bakımından, yani hukuka sahip olma bakımından kadın ile erkek arasında hiçbir fark yoktur. İslam da kadın da erkek gibi ilahi hitaba muhatap bir varlıktır. Bilindiği gibi insan, kadın-erkek farkı gözetilmeksizin, Allah ın yeryüzünde halifesidir. Hukuk terazisinin bir kefesinde haklar, diğer kefesinde ise görevler bulunur. Bunun için İslam hukukunda kadın, hak ve görevleri olan bir şahsiyettir. Erkeğin hak ve görevleri olduğu gibi, kadının da hak ve görevleri vardır. Aile hukukunun esaslarını belirleyen ayetlerde, eşlerden her birinin diğerine karşı hakları kadar görevleri olduğu bildirilmektedir. Buna göre ailede ve toplumda hak ve görev eşitliği vardır. Kadın, ailede hakları kadar göreve, görevleri kadar da haklara sahiptir. Erkeğin de aile içinde hakları kadar görevi, görevleri kadar da hakları vardır. Bunların hak ve görevleri arasında da eşitlik vardır. Fertler birleşerek aileyi meydana getirir. Aileler de birleşerek toplumu meydana getirirler. Fert, aile için ne ise, aile de toplum için odur. Fert, yani karı ile koca ailenin temel direğidir. Toplumun temeli de ailedir. Bu nedenle İslam, aileye çok önem verir. Aile temeline dayanan birçok emir ve yasaklar getirmiştir. Nikah, talak, miras ve zina gibi konulardaki emir ve yasaklar böyledir. Onun için birçok ayetlerde ana-baba, karı-koca ve çocuklar hakkında emir ve tavsiyeler bulunmaktadır. Buradan ailenin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Bazı kimseler, sanayi toplumunun tesiri altında kalarak, aileyi bir otel veya lokanta gibi gördüklerinden, aileye ait görevleri küçümserler. Sanayi toplumu, aile-toplum dengesini, aile aleyhine ve toplum lehine bozmuştur. Bu nedenle kamu görevi almak, kamu için çalışmak daha şerefli kabul edilmiştir. Onun için İslam ın kadın ile erkeğe iş bölümü anlamında aile ve toplum için yaptığı görev taksimatı, gerçeği göremeyenler tarafından yadırganmaktadır. Onlar, ailede kadının, toplumda ise erkeğin görevlendirildiğini kabul etmezler. Aile ve toplum diye bir ayrım olmadığı gibi, kadın ve erkek diye de bir ayrım yapılmaz, derler. Kadının yapabileceği şeyi erkeğin, erkeğin yapabileceği şeyi de kadının yapacağını iddia ederler. Tabi ki bu söz ve davranışlarıyla fıtrata, yani yaratılışa ters düşerler. Sonuçta böyle anlayışlar üzerine kurulan toplumlarda bir takım aile bozulma ve çözülmeleri meydana gelir. İslam da kadın ailede, erkek de toplumda görevlidir derken, bu her zaman ve mekanda, her türlü şartlar altında bu böyledir demek değildir. İstisnalar her zaman bulunduğu gibi, bazı şartlarda geçici olarak kadın, erkeğin görevini üstlenebilir. Erkek de kadının görevini üstlenebilir. Gerekirse erkek evde çocuk bakarken, kadın da dışarıda çalışabilir. Fakat toplumdaki iş bölümünü tersine çevirerek erkek çocuk baksın, kadın ise çalışsın gibi bir prensip getirilirse, bu insanın yaratılışına ters düştüğü için yürümez. Yoksa kadının çalışması yasak değildir. Kur an-ı Kerim: Erkeklere, çalışmalarından bir pay, kadınlara da çalışmalarından bir pay vardır. (Nisa, 4/32) Buna göre kadına iş yasağının varlığını düşünmek, İslam da kadın çalışamaz, demek yanlıştır. Ancak kadın ile erkek çalışmada eşittir diyerek toplumu böyle bir anlayışla şekillendirmek de yanlıştır. Çalışan kadınların bugünkü sorunlarından birisi de çocuk bakımıdır. Çocuk, belli bir zamana kadar annesiyle

13 13 beraber olmak zorundadır. İslam da kadının kamu görevi alması konusunda herhangi bir yasak söz konusu değildir. Mü min erkekler ve mü min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülüğü yasaklarlar, namazı kılar, zekatı verir ve Resul üne itaat ederler. Allah ın esirgeyeceği kimseler işte bunlardır. Allah sonsuz izzet ve hikmet sahibidir. (Tevbe, 9/71) Ayetteki veliden maksat, amme velayeti, yani kamu görevidir. Böylece ayet kadına veli olma, yani devlet başkanlığından en alt seviyedeki bir kamu görevine kadar velayet ifade eden bütün görevleri alabileceğini bildirmektedir. İslam da kadının yerini iyice tespit edebilmek için onun dini, ilmi, siyasi, iktisadi ve ailevi yönleriyle ele almak gerekir. Burada dini yönden amaç iman, ahlak ve ibadet konularıdır. İslam ın kadın anlayışına hücum edenler, iman, ibadet ve ahlak konularından daha ziyade şahitlik, miras ve siyaset gibi noktalardan eleştiri getirmektedirler. Zaten iman ve ibadet konularında; Namaz kılmak, Oruç tutmak, zengin olduğu zaman Zekat verip Hacc a gitmek konusunda kadınla erkek arasında hiçbir fark yoktur. Bu ibadetleri yapmak, her ikisine de farzdır. İslam geldiği zaman doğuda ve batıda kadının hangi durumda olduğu, okuyan ve biraz tarih bilgisi olan kimseler için bellidir. Kız çocukları doğduğunda ana-baba için bir talihsizlikti. Kadınların adeta hukuki şahsiyetleri hiç yoktu. Daha düne kadar kadının seçilme değil, seçme hakkı bile yoktu. İslam kadına, böyle bir ortamda tam bir hak ve görev ehliyeti getirdi. Birçok alanda aşağı kabul edilen kadını yükseltip erkeğin seviyesine çıkardı ve onu eş yaptı. Kadın ile erkek, evlenip karı-koca olduklarında, birbirine karşı hak ve görevde eşit olduklarından eş tirler. İman ve ibadette, amel edip karşılığını almakta kadın ile erkek arasında hiçbir fark olmadığını göstermek ve böyle uygulamaları kaldırmak için erkeğin yanında kadını zikreden birçok ayetler gelmiştir. İster dünyada ve ister ahirette olsun, çalışan kadın ve erkeğin ücretini veya ecrini mutlaka alacağını bildiren Ayet te: Rableri, onların dualarını, Sizden erkek olsun, kadın olsun, hiç bir çalışanın çalışmasını boşa çıkarmam; siz birbirinizdensiniz... diyerek kabul etti. (Al-i İmran, 3/195) Başka bir Ayet te de: Erkek veya kadın kim mü min olarak, yararlı işler yaparsa, işte onlar Cennete girerler ve kendilerine zerre kadar zulmedilmez. (Nisa, 4/124) İslam da ilim, dini öğrenmekle başlar. O nedenle İslam ın ilme, eğitim ve öğretime ne kadar önem verdiği sadece Müslümanlarca değil, başkaları tarafından da çok iyi bilinmektedir. Kadınla erkek arasında eğitim ve öğretimde bir fark gözetilmez, ama bilenlerle bilmeyenler arasında fark olduğunu Ayet söylemektedir: De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? (Zümer, 39/ 9; Osman Eskicioğlu İslam da Kadının Yeri adlı makalesi) Hz. Peygamber (s.a.v) in kadınların eğitim ve öğretimlerine erkekler kadar önem verdiği Hadis kitaplarından anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v) zamanında kadınlar beş vakit namazda mescide gelip erkeklerle birlikte namaz kılabildikleri için, Hz. Peygamber (s.a.v) in tavsiye ve öğütlerinden her zaman faydalanıyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.v), kadınların okuma ve yazmayı öğrenmelerini teşvik etmiştir. Hatta kendi eşi Hz. Hafsa nın sahabe olan Şifa Hatun dan yazı yazmasını öğrenmesini sağlamıştır. (Osman Eskicioğlu, agm, Alıntı: Hasan el-benna, Elmeret ül-müslimetü, s. 3; el-isabe, IV, 333) İslam düşüncesinin öngörüldüğü bir toplumda kadın ve erkek kim olursa olsun, herhangi bir konuda öğrenim yapmak istediği zaman, onun bu arzusunu engelleyecek hiçbir güç ve kuvvet olamaz. Sonuç olarak görülüyor ki, İslam da kadın ilk eğitim ve öğretimden son eğitim ve öğretime kadar aynı erkek gibi bütün haklara sahip bir mükelleftir. Kadın seçmen olabildiği gibi, kanun yapmak üzere parlamento üyesi de seçilebilir. Bilindiği gibi İslam da herhangi bir konuda hüküm ve karar verebilmek için Kitap ve Sünnet e dayanmak şarttır. Fertler biliyorlarsa kendileri içtihat ederler, eğer bilmiyorlarsa bilenlere sorarlar. Toplumun işleri ise istişare ile yürütülür. İslam düşmanlarının din, kadını erkeğin yarısı kabul ediyor demeleri, bilgisizliklerinden öte onların cahilliklerini gösterir. Onlar yeni bir insan tipi yaratmadıklarına göre, fıtratın kurallarına boyun eğmek zorunda kalacaklardır. İnsanlar gibi aile hayatı yaşayan kumrular bile aralarında iş bölümü yaparak, erkek çöp getirirken, dişi kuş yuva yapar. Birisi içerde görev alırken, diğeri dış işlerini üstlenir. Kişinin hakim önünde bir dava için bilgisini sunmasına tanıklık, bilgi veren kimseye de tanık denir. Kur an ı Kerim de; bir ayrıcalık dışında, kadın-erkek ayrımı yapılmadan bütün insanların tanık olabileceği kuralı geneldir. Ancak Bakara, 2/282. ayetinde yalnız ticaret ile ilgili vadeli borçlanmalarda, bir erkeğe karşılık, iki kadının tanıklığı geçerli olmaktadır. Kur an-ı Kerim de buna gerekçe olarak; kadının şaşırma, unutma ve yanılması gösterilmiştir. O zamanlarda, kadınların okuma-yazma bilenleri çok az olduğu gibi, ticaret ile de ilgilenmedikleri bilinmektedir. Bu bakımdan hakkın ve adaletin tam işlemesi için bu

14 14 ayrıcalıklı kural konulmuştur. (Prof. Dr.Yaşar Nuri Öztürk, İslam Nasıl Yozlaştırıldı, s. 377) Bugün değişen toplumumuzda kadın; erkek ile birlikte her alanda olduğu gibi ticari işlerde de çalışarak tecrübe kazanmış, böylece adaletin temini için gerekli tanıklık ehliyetine de sahip olmuştur. Kur an-ı Kerim: Mü min erkeklerle mü min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emrederler, kötülükten alıkoyarlar. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Allah a ve Resulü ne itaat ederler. Allah bunlara rahmet edecektir. (Tevbe, 9/71) Ayet i de kadın ile erkeğin Allah katında hakların ayni olduğunu açık bir şekilde ifade etmektedir. Eski bir dönem için konmuş olan ayrıcalıklı kuralın din şurası, yani danışma kuruluna gidilerek çağdaş yorumlar ile yeniden düzenlenmesi Kur an-ı Kerim in hükümlerindendir:...(iman edenlerin) Yönetimleri aralarında bir Şura dır... (Şura, 42/38) Kur an-ı Kerim de; kadın-erkek ayırımı yapılmadan bütün insanların tanık olabileceği kuralı, bir ayrıcalık dışında geneldir. Ancak Hz. Peygamber (s.a.v) in bu dünyadan ayrılışı ile kadını küçümseyen eski Arap örf ve adetleri, Kur an-ı Kerim e rağmen İslam dünyasını etkileyerek kadının tanıklığını kısıtlamıştır. Bugün şartlar değişmiş ve kadın değişmiştir; şahitliğin amacını gerçekleştirmek bakımından kadın ile erkek arasında fark kalmamış ve kadın da erkek gibi gerektiğinde şahit olur ve şahitliği geçerlidir. Kadının değişmesinin bir gelişme mahiyetinde olduğu hem ilmi ve hem de İslami değer ölçülerine uygun olarak ortaya çıkarsa, ancak o zaman Ayet in belli bir duruma ve şarta bağlı hüküm getirdiğinden, bu durum ve şartın değişmesi nedeniyle hüküm de değişebileceğinden bahsedilebilir. (Prof. Dr. Hayrettin Karaman, İslam da Kadın ve Aile adlı makalesi) Ayrıca kadınların şahitliği, yalnız erkekler bulunmadığı zaman geçerli değildir, iki erkek bulunsa bile bir erkek ile iki kadın yine şahitlik yapabilirler. Çünkü Ayet teki olumsuzluk, genelin olumsuzluğudur, yoksa olumsuzluğun genelleşmesi değildir. (Alusi, III, 58) Öyleyse bir erkek yerine iki kadının şahitliği, zaruretten dolayı tanınmış bir ruhsat olmayıp, esasta meşrudur. Kadın ile erkeğin şahitlik alanlarının ayrılmış olması da gösteriyor ki, şahitlik yapmak bir hak değil, bir görevdir. Sermaye emekle birlikte üretim yapar, kadın da erkekle birlikte çocuk yapar, besler ve büyütürler. Emek sermaye düşmanlığı fayda getirmediği gibi, kadınla erkeği karşı karşıya getirmek bir yarar sağlamayacaktır. Biz İslam ın kadına her dinden, her hukuktan ve her felsefeden daha fazla ve uygun haklar verdiği kanaatindeyiz. Kadın hakları diyenler, erkek hakları diyemiyorlar ve böylece kadınla erkeği birbirinden ayırıyorlar. Hak diyenler görevden bahsetmiyorlar. Bütün bunlar aldatmacadan ibarettir. Eşyayı sömürenler çevreyi kirlettiler, çevreyi kirletenler insanın kafasını ve kalbini kirlettiler, insanı kirletenler, kadını sömürdüler ve hala sömürüyorlar. Artık bu sapık ve çıkmaz sokak yolculuğu bitmeli, kadın, kendi fıtri yoluna ve alanına dönmelidir. Ailenin ve toplumun huzur ve mutluluğu buna muhtaçtır. İslam Hukuku, boşanma konusunu, müfarakat (Müfarakat: Ayrı olma durumu, birinden uzak düşme, düşünce, görüş veya duygu arasındaki uymazlık, evlilik birliğinin hakim kararı ile geçici bir süre için kaldırılmasıdır.) başlığı altında ele almaktadır. İki kişinin birbirinden ayrılması anlamına gelen müfarakat, İslam hukuku dilinde, evlilik bağının çözülmesiyle eşlerin birbirinden ayrılması anlamına gelir. Evliliğin sona ermesi bazen evlilik akdindeki bir bozukluk veya eksiklikten, bazen de eşlerin evlilik birliğini devam ettirememelerinden dolayı söz konusu olmaktadır. Birinci durumda evlilik birliği feshedilmiş olurken, ikinci durumda talakla sona erdirilmiş olur. (Mustafa Kurukız, Talakın İslam Hukuku ve Medeni Hukuk Açısından Değerlendirilmesi, Bitirme Tezi, Alıntı: Halil Cin, Eski Hukukumuzda Boşanma, s. 33) Evlilik birliğini, sona erdirdiği için talakla birlikte ele alınan fesih; evlilik akdi yapılırken var olan veya daha sonra meydana gelen bir eksiklik veya bir engel nedeniyle evlilik birliğinin bozulmasını ifade eden bir terimdir. Sıhhat şartlarından birinin eksik oluşu akit anındaki bir bozukluğu, tarafların bir arada yaşmamalarının dinen mümkün olmaması akitten sonraki bir bozukluğu ifade eder. Şahitsiz evlenme akit anındaki bir bozukluktur, eşlerden birinin dinden çıkmış olması da akitten sonra meydana gelen dinen beraber yaşamayı imkansız kılan bozukluğa örnektir. Ayrıntılı olarak ele alacağımız talak, fesih gibi evliliği sona erdirse de, ondan farklı hukuki sonuçlar doğurur. (Mustafa Kurukız, age, Alıntı: Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, s. 342; Mehmet Akif Aydın, İlmihal, İsam, c. II, s. 224) İslam da kocanın boşaması kabul edilmekle birlikte, boşama yetkisi tamamen kocaya ait değildir. Aksine boşama yetkisi, kadına üçüncü bir şahsa veya mahkemeye verilebilmektedir. Kocanın boşama yetkisini kullanması tamamen kayıtsız şartsız olmayıp, bazı hallerde erkeğin hanımını boşaması haram kabul edilmektedir. Boşanma hakkı üç ile sınırlanmış olup, bu hakların bir celsede kullanılması hoş karşılanmamıştır. Gerek koca ve gerekse kadın, eşindeki hastalık, kusur ve aralarında oluşan geçimsizlik nedeniyle, mahkemeye başvurarak

15 15 boşanma kararı aldırabilmektedir. Diğer taraftan kadın, aldığı mehri geri vermek şartıyla, somut bir gerekçe göstermeksizin boşanma talebinde bulunabilmektedir. Ayrıca mahkeme bazı durumlarda hukuki geçersizlik nedeniyle, evlilik ilişkisine resmen son vermektedir. (Mustafa Kurukız, age, Alıntı: Nihat Dalgın, İslam Hukukunda Boşanma Yetkisi, s ) İslam a göre boşanma; kadın adetinden temizlendikten sonra iki şahit huzurunda eşine boşanmak istediğini söyler. Bir adet dönemi bekler, kadın temizlendikten sonra boşanmakta ısrarlı ise yine iki şahit huzurunda hanımına boşanmak istediğini söyler ve yine bir adet dönemi bekler. Kadın bir adet daha görüp temizlendikten sonra erkek boşanmaya kararlı ise yine boşanmak istediğini söyler. Böylece evlilik bağları kopmuş, boşanma gerçekleşmiş olur. Üç talak diye ifade edilen boşanma budur ve böyle gerçekleşir. Bunun dışındaki boşanma şekilleri Kur an-ı Kerim e ve Hz. Peygamber (s.a.v) in uygulamalarına aykırıdır. (Bakara, 2/229) Erkek, kadına evlendiği sırada vermiş olduğu şeyleri geri alamaz. Ayıca şartlara göre kadına nafaka bağlanır. İslam dininin bütün Müslümanları kardeş ilan etme prensibi, herkesi eşit kılmış ve kardeşliğin en başta gelen sonuçlarından ve en doğru tanıklarındandır. Eşitlik ahlakını benimsemek ve uygulamak, kardeşliğin en açık göstergesidir. Eşitliğin, Müslümanlar arasında farz olan kardeşliğin sonuçlarından birisidir. Eşitlik aynı zamanda, İslam da sosyal düzenin temellerinden birisidir. İslam hukukunun hedeflediği eşitlik, her durumda mutlak geçerli olmayan, ama eşitliğin söz konusu olduğu durumlarla ilgili eşitliktir. Eşitlik, İslam ın bir edep görünümü olan yönüdür ve İslam inancına bağlıdır. İslam camiasına katılmanın bir uzantısı olan kardeşliğin bir alt dalıdır. Bu eşitlik, dini öğrenmek, ibadet ve Allah a yakınlaşmada eşitliği gerektirir. İnsanlar bu ölçüde eşittir ve yükümlülüğün kendileriyle ilgisi bakımından, bir engel çıkanlar dışında, tam eşitlik içindedirler. Farzlar konusunda Allah a aynı ibadeti yaparlar. Allah a eşit derecede yakınlaşırlar ve yalnızca hayırda yarışmaları ölçüsünde farklılaşırlar. Dinin alınması konusunda Allah, hem mü minlere ve hem de insanlara hitap etmiş, hiçbir grubu diğerinden ayırmamıştır. Bu eşitliğin bir benzeri de hayır ve ümmete yarar sağlamaya elverişlilikte eşitliktir. İslam hukuku, eşitliğin uygulanmasında engellerin ortadan kalkıp kalkmaması durumunu dikkate almıştır. Dinin alınmasında ve uygulanmasında kadın ve erkek herkes Allah nezdinde eşit olarak sorumludurlar. Allah, Kur an-ı Kerim in çeşitli ayetlerinde, takva sahiplerinden,(al-i İmran, 3/15) sadıklardan, (Maide, 5/119) iman, hicret ve cihat edenlerden (Tevbe, 9/21) ve bunun en güzel örneklerini sergileyen sahabeden (Tevbe, 9/100; Fetih, 48/18) razı olduğunu belirtir. Ayetlerinde ise, razı olduğu kulların birçok özelliğini bir arada sayar....erkek-kadın bütün mü minler birbirlerinin velileridir... (Tevbe, 9/71) Hayatın her alanında karşılıklı işbirliği, dayanışma ve sorumluluk içindedirler. İyiliği emrederler. Hak, hayır ve güzel olanı telkin ve tavsiye ederler. Kötülüğü yasaklarlar. Batıl, şer ve çirkin olan şeyleri men edip sakındırırlar. Namazı dosdoğru kılarlar. Günde en az beş vakit Allah a yönelirler. Zekatı verirler. Allah ın verdiği servetten, yoksulun hakkını verirler. Allah ve Resulü ne itaat ederler... İlahi ve Nebevi emirlere uyarlar, yasaklardan ise kaçınırlar. Bu özellikler Müslüman ı, hem bireysel ve hem de toplumsal açıdan inançlı, bilinçli ve sorumlu bir şahsiyet olarak tanımlamaktadır. Cuma namazının tanımı ve mahiyetine geçmeden önce, Kur an-ı Kerim de Cuma namazı ile ilgili ayetleri gözden geçirmek gerekir. Konu ile ilgili olarak Kur an-ı Kerim: Ey İman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Namaz bitince yeryüzüne dağılın ve Allah ın lütfünden rızık isteyin, Allah ı çok anın ki, umulur ki, kurtuluşa erişesiniz. (Cum a, 62/9-11) Cuma günü kılınan öğle namazı toplu bir namazdır ve Müslümanlara farzdır. Cuma esas olarak toplanmak, bir araya gelmek anlamındadır. O halde, Müslümanlar hangi yerde ve hangi şartlar içinde olurlarsa olsunlar, Cuma namazı kılma imkanına sahip bulunduklarında, kendilerine bu namaz farz olmuştur. Hitap bütün mü minlere olduğuna göre, kadınların da Cuma namazı kılmaları kesinlikle farzdır. Elbette ki, zorlayıcı nedenlerden dolayı istisnai durumlar olabilir. Ancak kadınların Cuma namazı kılmamalarını prensip haline getirip, Allah ın emrini erkeklere özgü haline getirerek, kadınları bu hayatı ve ilahi emrin dışında tutmak, Kur an-ı Kerim in ruhuna aykırıdır. Kesinlikle kadınların Cuma namazına katılmaları, diğer namazları kılmalarından çok daha önemli nimet ve bereketlerin doğmasına yol açacaktır. Bu gün var olan uygulama, kaynağını Kur an-ı Kerim den almamaktadır. Tamamen bir Emevi geleneğidir ve günümüze kadar varlığını korumaktadır. Kur an-ı Kerim de

16 16 Cuma namazı ile ilgili sadece bir ayet vardır. Yukarıda ifade edilen ayet, herkesin rahatlıkla anlayabileceği kadar açıktır. Herkese hitap ederek başlayan ayette kadın ve erkek ayırımı yapılmamaktadır. Ne acıdır ki, bu anlamda bir açıklama yapan her ilahiyatçıya, her nedense toplumumuzda bir tepki ortaya çıkmıştır. Bu satırları okurken bana çok kızabilirsiniz ve şaşırabilirsiniz, ama amacım ilahi emri bir defa daha bilgilerinize arz etmek ve bu konuda düşünmenizi sağlamaktır. Bu gün camilerimizde kadınların namaz kılma ortamları arzulanan doğrultuda olmasa da, onları Cami nin dışında tutmak, sosyal hayatın dışına itmek ve cemaatten uzaklaştırmak anlayışı, İslam dan onay alamaz. İslam ın bu konudaki emri de bu anlayışı ortaya koymaz. Kadını Cami den ve sosyal hayattan uzaklaştırmak, İslam ın emri değil, Emevi geleneğinin devamı ve erkek egemen bir din anlayışının sonucudur. Oysa dinin bütün emirlerinin muhatabı, kadın-erkek bütün Müslümanlardır. Bu konu, uzmanlarınca açıkça konuşulmalı ve tartışılmalıdır. Bir an önce bu konuda toplum aydınlatılmalı ve yanlıştan dönülmelidir. Çünkü Allah ın emri, Ey iman Edenler! diye başlar. Bu iman edenler, sadece erkeklerden ibaret olamaz. İlahi emir gayet açıktır. Cemaatle namaz kılmanın hükmü, Hanbeli mezhebine göre Farz-ı Ayn, Şafii mezhebine göre Farz-ı Kifaye, Hanefi ve Maliki mezheplerine göre ise Sünnet-i Müekked olarak tespit edilmiştir. (Mahmut Yeşil, Cami Kadın ve Aile, Rivayetler Işığında Cami ve Kadın, adlı makalesi, s. 74; Alıntı: Abdullah Kahraman, Klasik Fıkıh Literatüründe Kadının Cemaatle İbadet Konusundaki Yaklaşımlarda Fitne Söyleminin Rolü, adlı makalesi, Marife, Yıl: 4, Sayı: 2, s ) Cemaatle namaz kılmanın fazileti, kadın ve erkek için aynı derecededir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v), kadınların camiye gitmelerine engel olunmamasını ısrarla istemiş, onların geceleri bile camiye gitme taleplerinin olumlu karşılanmasını emretmiştir. (Mahmut Yeşil, Cami Kadın ve Aile, agm, s. 75; Alıntı: Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı, Cemaat, s. 288) Kadınlar bayram, Cuma ve vakit namazlarında saf tutmuş, (Buhari, Salat, 2; İdeyn, 7; İlim, 32) engellenmemiş, (Buhari, Ezan, 162; Müslim, Salat, 139) sorularını sorup bilgi sahibi olmuş (Ahmet İbn-i Hambel, Müsned, c. VI, s. 148) toplumsal meselelerde fikirlerini kınanmadan beyan edebilmişlerdir.(fatma Bayraktar Karahan, Cami Kadın ve Aile Caminin Fonksiyon Çeşitliliği, adlı makalesi, s. 68; Alıntı: Muhammed Reşid Rıza, Vahyu l- Muhammedi, s. 283) Kadınları camiden ve cemaatten uzaklaştırmak, onları ilim ve irfan meclisinden ve toplumsal hayattan da uzaklaştırmaktır. Kadınları camiden ve cemaatten uzak tutmak, aileyi cehaletin kucağına, hurafe ve batıl inanışların kör kuyusuna terk etmektir. Çocukları ve gelecek nesilleri edepten, adaptan, sohbetten, terbiyeden, sevgiden, bilgiden, birlikten, ibadetten, saftan, huzurdan ve maneviyattan mahrum etmektir. (Prof. Dr. Mehmet Görmez, Cami Kadın ve Aile, Sunuş, s. 9) Camiler, ibadet için kullara temiz kılınmış yeryüzünün cennet bahçeleridir. Cennet ise annelerimizin ayaklarının altındadır. (Nesai, Cihad, 12) Camiler ve kadınlar arasında böyle bir bağ varken, kadınları camisiz ve camileri de kadın olmadan düşünemeyiz. (Prof. Dr. İrfan Aycan, Cami Kadın ve Aile, İslam Geleneğinde Cami ve Kadın adlı makalesi, s. 13) Bugün toplumumuzda insanların İslam hakkındaki bilgi düzeyleri zayıftır. Her hafta en azından Cuma hutbesini dinlemelerine rağmen böyle bir durum söz konusudur. Ancak kadınların din konusunda daha da yetersiz bir bilgi seviyesinde olduklarını söylemek zor değildir. Çünkü onlar, caminin bu bilgilendirici ve eğitici yanından erkekler gibi istifade edememektedirler. (Prof. Dr. İbrahim H. Karslı, Cami Kadın ve Aile, Kadın, Sosyal Hayat ve Cami, adlı makalesi, s. 36 Eğitimde cinsiyet eşitliği prensibinin gözetildiği İslam dininde, ilim öğrenmenin herkes için önemli olduğu ifade edilmiştir. (Ankebut, 29/43; Fatır, 35/28; Kalem, 68/1-3, Alak, 96/1-5; İbn-i Mace, I/81) Nazil olan ayetler, herhangi bir ayırım gözetilmeksizin hem erkeklere ve hem de kadınlara bildirilmiştir. (Hüseyin Yılmaz, Cami Kadın ve Aile Kadınların Eğitiminde Camilerin Rolü, adlı makalesi, s. 49; Alıntı: Muhammed bin İshak, es-siretu n- Nebeviye, Tahk. Muhammed Hamidullah, s. 128) Çünkü İslam inancına göre erkekler için gerekli görülen pek çok bilgi kadınlar için de gereklidir. Hz. Peygamber(s.a.v) döneminde genç-yaşlı, kadın-erkek bütün Müslümanlar camiye gidiyordu. Mescid-i Nebevi de kılınan vakit, Cuma ve bayram namazlarına kadınlar da katılıyor, orada sunulan eğitim faaliyetlerinden toplumun her kesimi yararlanıyordu. Kadınlarınızı Mescitten alıkoymayınız! (Buharı, Nikah, 116) buyuran Hz. Peygamber (s.a.v), bu konuda yasaklama eğiliminde olanları uyarmıştır. (Hüseyin Yılmaz, Cami Kadın ve Aile, agm, s. 49) Kadın sorununa, biri tarihi gelişim süreci açısından, diğeri modern hayatta içinde bulunduğu sosyokültürel konum açısından olmak üzere iki temel noktadan yaklaşmak mümkündür: Bu bağlamda erkek hegemonyasının ağırlık kazandığı tarihi gelişim süreci itibariyle kadının en genel anlamıyla bir tür

17 17 kimliksizlik sorunu ile çağdaş materyalist anlayışın hüküm sürdüğü modern hayat içindeki konumu itibariyle ise, bir tür rol karmaşası ya da kimlik bunalımı ile karşı karşıya kaldığını söyleyebiliriz. Bugün modern dünyada kadına tanınan haklar, öyle birden tanınmış haklar değildir. Bilhassa dünya savaşlarının getirdiği iş gücü sıkıntısı, geçinmek zorunda kalan erkeksiz aileler, ekonomik ihtiyaçların baskısı kadını iş dünyasına ve sokağa çıkmaya zorlamış, ama bu çıkışla birlikte kadın belki ekonomik bir özgürlük elde etmiştir. Ama kendisinin bilhassa fiziki cazibesinden faydalanmak isteyen bir takım sermaye çevreleri için ise tamamen istismar mevzuu bir alet haline gelmiştir. Piyasaya, pazara, eşyanın mali değerine katkıda bulunduğu ve erkeklerin nefsani arzularına hizmet ettiği oranda, dolayısıyla hayatının sadece bir anında suni bir sevgi görmüş, hayatının her karesinde toplumdan, baba, kardeş, eş, evlat, bacı, anne ve nine olarak erkeklerden ve toplumun tamamından gördüğü ve yerini başka hiçbir şeyin dolduramayacağı sevgi ve saygıyı büyük ölçüde yitirmiştir. (Hammude Abdul-Ati, agm, Çev. Mehmet Ünal) İslam ın verdiği bunca hak ve faziletli mevkiye rağmen çağımızdaki Müslüman kadın etrafında çok önemli sorunlar oluşturuldu. İnsanlar bazen çağdaşlık, bazen yenilik, bazen laiklik ve bazen de cahillik adına bu sorunları oluşturdu. Müslüman kadın bunu görüyor, bundan etkileniyor, infiale kapılıyor ve bunlara icabet ediyor ya da reddediyor. Dinine sarılıyor ya da aldatıcı sözlerin çekiciliğine kanıp dini duyguları zayıflıyor. Bu zayıflama en başta modernizm denilen medeniyetsizlerin işine yaradı. Her şeyi mubah gören bu kapıdan fırlayan kadın, vakarını, iffet ve hayasını bir kenara bıraktı. Süslendi ve bütün güzelliklerini ortaya dökerek erkeklere katıldı. Gözü dönmüş modernizm ve şehvet onu izledi ve bulduğu yerde sahipsiz ve korumasız koyun gibi avladı. Çeşitli yollarla onu evinden koparanlar sözde medeniyet kazandırdıklarını zannediyorlardı. Ve kazandırdıkları bu medeniyetin bedeli olarak kadından sorgusuz sualsiz ve yükümlülük almadan yararlanmayı ve onu sömürmeyi başardılar. Sonuçta kadın belki toplum içinde varmış gibi görülüyor, ama yalnız ve tecrit edilmiş, yerini tespit edememiş, yuvasını kaybetmiş, güvenlikten ve merhametten yoksun tedirgin bir ruh haliyle baş başa bırakılmıştır. Yaptığımız bu tarihi gezintide şu gerçeği çok net ve açık olarak görebiliyoruz; kadının şeref, haysiyet ve vakarını koruyarak ona her türlü hakkı tanıyan ve haklarını koruyan İslam dan başka bir sistem ve düzen yoktur. Bu kadın için çok büyük bir şereftir. Allah ın bize verdiği bu şerefi, lekelemeden, karalamadan ve kırıp dökmeden sahip çıkmalıyız. Modernizm, Batı uygarlığının aydınlanma çağı ile gelen zihinsel dönüşümünün ortaya çıkardığı ideoloji ve yaşam biçimidir. Hümanizm, sekülerizm ve demokrasi saç ayağı üzerine kurulu; insanı, hakikatin tek ölçüsü kılan ve vahye dünya görüşünde fonksiyonel bir yer vermeyen, aklı Tanrı dan ve kutsal prensiplerden bağımsız gören, kurtuluşu dinde değil, bilimde arayan, insan biçimci, insan merkezci dünya görüşüdür ve modernizm kendini eski karşıtlığıyla devamlı inşa eden bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. (Ayşe Çoban, Modernizmin Çağdaş İslam Düşüncesine Etkisi, adlı makalesi, Alıntı: İsmail Albayrak, Klasik Modernizmde Kur an a Yaklaşımlar, s. 16) Şimdi anlamına gelen modernite, yeniyi, son durumu ifade etmektedir, şimdinin içinde kalarak geleceği kurgulamak olarak da tanımlanır. Yeni, ileri ve iyi ile özdeşleştirilen modernlik ideolojiye dönüştürüldüğünde önce Avrupa nın temsil ettiği bir şeydi, Avrupa nın lokalliği nedeniyle modernizmin evrensel ilkelerini aktarmak zor olduğundan Batı tabiri tercih edildi ve modernizm Batı ile özdeşleştirildi, Batı da bu anlamda yeninin, ilerinin ve iyinin adı olarak zihinlere kazınmak istendi, daha sonra politik baskılarla, silah zoruyla Batı dışına medeniyet aydınlanma dönemi ile laikleşme işlemini tamamlamıştır. Ali Şeriati, kendi gerçek kültürümüzü süpürüp yerine tamamen farklı özellikler taşıyan ve tamamen farklı bir tarihi döneme, farklı bir ekonomik yapıya ve düzeye, farklı bir kökene ve farklı politik ve sosyal ortama uygun düşecek sahte bir kültür getiren sun i faktörlerin modernizmden kaynaklandığını söylüyor. (Ayşe Çoban, agm, Alıntı: Ali Şeriati, Medeniyet ve Modernizm, s. 21) Bütün bu zihniyetini de gerçekleştirmek için öncü olarak kadını gördü ve kadını kullandı. Sonuçta modernizm adı altında İslam aile yapısı hedef alındı. Güçlü olmasına rağmen sarsıntı geçirmesini sağladı. Din ile modernizm uzlaşamaz bir yapıya sahiptir. Modernizm dinin kerih gördüğü dünya eğilimini kurumsallaştırmıştır. Bilgiyi kutsal referansından koparıp tek yönlü bilgi kurgulaması yapmıştır. Dolayısıyla modernizm kaynağı gereği, dini bilgiyi de kabulü dışına itmiştir. Din mahremiyeti teşvik ederken, modernizm aleni yaşamak, ifşa etmek üzerine bina edilmiştir. Dinin israf dediğini, modernizm ihtiyaç olarak dayatmıştır. Dini kültürler dünün mükemmelliği üzerine kurulmuşken, modernizm bugünü ve yeniyi kutsamıştır.

18 18 Çağdaş İslam düşünürleri İslam ın modernizm ile uyumunu sorgulamak yerine taban tabana zıt olduğu kabulünden yola çıkarak modern dünyaya itiraz etmelidir. Bizzat dini karşısına alan bir sisteme dinin uygun olup olmadığını sorgulamak o ideolojiyi yüceltmekten ve dinden taviz vermekten başka bir sonuç doğurmaz. Modernizmin savaş açtığı geleneğe, topyekun savaş açıp yenilik taraftarlığı yapmak yerine, geleneğin sağlam yapısına yaslanıp geleceğe dair ihya faaliyetlerinde bulunmakta sakınca yoktur; din tabii bir değişim arz eden zamanın yapısına her zaman uyumludur, ama o değişim tabii sürecinden koparılıp insanın zoraki kıldığı bir şeye dönüşmüşse ona uyum sağlama zorunluluğu yoktur. İslam ın özgün yapısını muhafaza edip onu çağımızda yaşanılır kılmak, İslam ı asra değil, asrı İslam a uydurmak bizim elimizdedir. Hayatı İslami kılmak, Müslümanların kaynaklarını ideolojilerden uzak bir şekilde ele alıp samimi bir şekilde hayata geçirmelerinden geçmektedir. (Ayşe Çoban, agm) Bütün bunları gerçekleştirmek için ailede ve toplumda kadın önemlidir ve tek öğretmendir. İslam da kadının örtünmesi, onun aşağılanması anlamına gelmez. İslam da hem kadının ve hem de erkeğin örtünmesi kuralı vardır. Kadının örtünmesinin temel felsefesi; kadın, toplumsal yaşama katıldığı zaman tüm cinsel nitelik öğelerinden kendini arındırır. Dolayısıyla toplumda dişiliği ile değil, kişiliği ile kendini ortaya koymalıdır. Kadının örtünme konusunda erkeklerden bir derece farklı bir statüde olması, bedensel çekicilik ve farklılıktan kaynaklanmaktadır. Bu gün kadının en fazla cinselliği ile sömürüldüğü açık bir gerçektir. İslam a göre kadın ve erkeğin tüm cinselliği eşlerinedir. Günümüzde alabildiğine azgınlaşmış olan cinsel anarşi, toplumsal barışı tehdit eder boyuttadır. Bu açıdan ele alındığında kadın ve erkeğin örtünmesi hem her iki cinsin ahlaki sorumlulukla yükümlü olduklarının bilincine varmasının ve hem de toplumsal barış ve huzurun gereğidir. Kadının örtünmesi konusunda başka bir arayışa gitmek, yüzünü, gözünü örtmek serbestisini önleyecek gereksiz kayıtlar getirmek, İslam dan değil, yanlış geleneklerden kaynaklanmaktadır. Ayrıca burada kadının sesinin yasak olmadığını da belirtelim. Kesinlikle belirmek gerekir ki, kadının örtünmesi kuralı, kadın fesatlığı gibi saçma gerekçelere dayanmamaktadır. Kur an-ı Kerim; dürüst, namuslu ve ahlaklı bir toplumu öngörmektedir. Bunun için toplumun çekirdeğini teşkil eden ailenin kadın ve erkek bireylerini uyarıyor: Bakışlarınızı kontrol edin ve ırzlarınızı korumak için örtünün. Kadına, hem kendi iffetini ve hem de erkeğin korunmasına yardımcı olması için daha kapsamlı örtünmeyi öngörüyor. Kadının erkekten biraz daha fazla kapanması, dişi olarak yaratılışının gerektirdiği yükümlülükten kaynaklanmaktadır. Oysa Allah katında kadın ile erkek eşittir ve bu gerçek Kur an-ı Kerim in birçok ayetleri ile açık bir şekilde vurgulanmıştır. Mü min erkekler ve mü min kadınlar birbirlerine veli (Dost, arkadaş, yardımcı, koruyup gözetleyici) leridir. (Tevbe, 9/71) Allah; özenerek en güzel biçimde var ettiği kadın ve erkek kullarının, yaratılışa yakışır şekilde güzel ve süslü giysiler içinde olmasını istemektedir. İlkel, bayağı bir giyimle kendilerini çirkinleştirmemelidir. Temiz ve güzel giyinmek inananlara helaldir ve Allah ın emridir. İnanan erkeklere söyle:bakışlarını kontrol altına alsınlar, ırz ve namuslarını korusunlar İnanan kadınlara da söyle: Bakışlarını kontrol altına alsınlar, ırz ve namuslarını korusunlar (Nur, 24/30-31) Ayet te belirtildiği gibi; gözlerdeki cinsel istek ile dolu bakışları kontrol etmek ve iffetin korunması icabı olan örtünme emri kadınlardan önce erkeklere verilmiştir. Dinen, vücudun örtünmesi gerekli mahrem yerlerine avret denir. İslam bilginleri bu yerin, erkeklerde diz kapağı ile göbek arasındaki kısım olduğunda birleşmişlerdir. Bugün bunu da tartışmak gerekir kanaatindeyim. Kadında ise örtünme, zinet, yani süs yerlerinin ilavesi ile biraz daha fazladır. İffetin, yani namusun korunması; yalnız kadınlar için değil, önce erkekler için farzdır. İffetli olma emrinin öncelikle erkeklere verilmesi, bu konuda onların kadınlardan daha çabuk tahrik olmasından kaynaklanmaktadır. Kadınlar da erkeklere cinsel istek ile bakmamalı, onları yoldan çıkarmamalıdır. Gözlerin şehevi bakışları gibi dar veya şeffaf elbise giyerek vücut teşhirciliği ve duyguları okşayan sözler de erkeği tahrik etmektedir. Kur an-ı Kerim, kadınları şöyle uyarmaktadır : Sözü duyguları okşayan bir biçimde söylemeyin ki kalbinde kötülük bulunan biri ümide kapılmasın İlk cahiliye yürüyüşü gibi kendinizi teşhir ederek (kırıta kırıta) yürümeyin (Ahzab, 33/32-33) Konuşmalarda ve yürüyüşlerde dişilik değil, ciddiyet ve kişilik sergilenmelidir. Kadın hiçbir zaman bir şehvet aracı olmamalı; iyi bir eş, mükemmel bir anne ve topluma birçok alanlarda hizmet veren bir varlık olduğunu unutmamalıdır. Evlilik dışı cinsel ilişkiler, yani zina, kadın ve erkek için ayni derecede toplumu sarsacak kötü işlerdir. Konu ile ilgili olarak Kur an-ı Kerim: Zinaya yaklaşmayın, çünkü o, açık bir kötülüktür, çok kötü bir

19 19 yoldur! (İsra, 17/32) Zina, kadın için olduğu kadar, erkek için de çirkindir. Aralarında değer farkı olmadığı gibi, her ikisi de birbirine eşittir. İnanan kadınlara da söyle: Bakışlarını kontrol altına alsınlar, ırzlarını korusunlar. Süslerini (zinetlerini) açıkta kalanlar dışında göstermesinler. Örtülerini (hımar) göğüs yırtmaçlarının üstüne kapatsınlar (Nur, 24/31) Kadınlarda örtünme; ırzların korunması ile ilgili üreme organlarının kapatılması mecburiyetinden başka, zinet, (Zinet kelimesinin anlamı burada önem kazanmaktadır. Zinet mana olarak süs demektir. Kadında süs ise, hem zinet takılarını ve hem de vücudunun çekici yerlerinin gösterilmesi yasaklanmıştır. Örtünmede kadına; Süslerini açıkta kalanlar dışında göstermesinler. ifadesi ile iklim şartları, örf ve adetlere göre bir esneklik tanındığı da anlaşılmaktadır.) süs yerlerinin de ilavesi ile erkeklerden biraz daha fazladır. Zinetlerini açıkta kalanlar dışında göstermesinler. Örtülerini (hımar) (Ayetin anlaşılabilmesi için Hımar kelimesinin manası çok iyi bilinmelidir. Arapça büyük lügatlara göre Hımar: Örtü örtmek, her şeyin üstünü örten şey, kadın ve erkeklerin başlarını örten şey demektir. Böylece de hımar kelimesi; yalnızca hanımların başörtülerinin özel ismi olmadığı, genel olarak örtü anlamında kullandığı anlaşılmaktadır.) göğüs yırtmaçlarının üstüne kapatsınlar. Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini (cilbab) üzerlerine alsınlar. Tanınıp incitilmemeleri için bu çok daha uygun bir yoldur (Ahzab, 33/59) Ayet; Peygamber ailesine mensup hanımlarla, mü minlerin kadınları, evlerinin dışına çıktıkları zaman, tanınmamaları ve dolayısıyla sarkıntılıktan korunmaları için dış giysilerini (cilbab) üzerlerine örtmeleri için uyarmaktadır. Kur an-ı Kerim çocuk yapma ümidi kalmayan yaşlı hanımları, örtünmenin dışında tutmaktadır. Ancak iffetlerini korumaları, dikkat çekici, tahrik edici giyinmemeleri vücut teşhirciliği yapmamakta titiz davranmaları, kendileri için daha hayırlı olacağı vurgulanmıştır. Kur an-ı Kerim, örtünmede belli bir giysi şekli önermemiştir. Kadın veya erkeğin giysisi; (Nur, 24/30-31) ayetinin örtünme için çizdiği sınırlar içinde iklime, tarihe, örfe, yani halkın kabul ettiği adete uygun olarak kendisine en çok yakışanı seçmelidir. Vücudun çekici yerlerini dışarı fırlatarak dar, allı morlu giysiler ile kendini teşhir edenler, giyene yakışmadığı gibi ona sadece seks aracı olarak bakılmasına sebep olur ve insanların da beğenisini kazanamaz. Oysa kadın; mükemmel bir anne, iyi bir eş ve topluma birçok alanlarda hizmet veren bir varlık olduğunu unutmamalıdır. Halkın memnun olduğu bir giyinme şeklinden, Allah da memnun olur. Her İslam ülkesinin elbisesi ayrı ayrıdır ve kendi özelliklerini taşır. İran da İran giysisi, Yemen de Yemen giysisi kullanılır. Temiz ve güzel giyinmek, süslenmek inananlara helaldir ve Allah ın emridir. Kur an-ı Kerim de evlilik ve önemi de vurgulanmıştır. İslam dinine göre aile kutsal bir müessesedir. Kutsiyetinin en belirgin çizgisi de nikahtır. Belli prensipler çerçevesinde, meşru bir akitle eşlerin bir araya gelmesine nikah denir ki; bu hedefi ve amacı belli bir anlaşmadır. Allah, nikah prensipleri içinde olmayan bir araya gelmelere Sifah ve Zina nazarıyla bakar. Kur an-ı Kerim, nikah adı altında böyle bir birleşmeyi iyi bir milletin temeli ve esası kabul eder. Ancak meşru birleşmeler bile bir amaca bağlıdırlar. Amacı olmadan gelişigüzel evlilikler, meşru sınırları zorlayacağından bir Müslüman bu konuda oldukça hassas olmalıdır. İzdivaçtaki hedef, Allah ı hoşnut ve Hz. Peygamber(s.a.v) i memnun edecek bir neslin yetiştirilmesi olmalıdır. Bir başka ifade ile evlenmek, eş sahibi olmak, uyuşmak ve anlaşmak demektir. Çünkü her yönden farklı iki insan bir araya gelip aile oluşturmaktadırlar. Yeri gelmişken, fazlaca istismar edildiğinden, biraz olsun açıklamak gerekir. Sınırsız kadınla evlenmenin mümkün olduğu İslam öncesi Cahiliye geleneği göz önüne alındığında, Kur an-ı Kerim de yer alan ve Hz. Peygamber(s.a.v) in şahsi hayatında görülen birden fazla kadınla evlilik, bir bakıma bu uygulamaya yönelik bir sınırlama anlamına gelse de, bizzat Kur an-ı Kerim in tavsiyesinin bir kadın ile evlilik olduğu, ilgili ayetlerden zorlanmadan çıkarılabilecek bir sonuç olarak görünmektedir. Ancak savaşlar vb. nedenlerden dolayı toplumlardaki kadın-erkek nüfus dengesi aşırı bir biçimde bozulduğunda, bir ruhsat olarak dörde kadar kadın ile evliliğe İslam ın karşı çıkmadığı genel olarak kabul edilen bir görüştür. Bunun dışında ortada hiçbir neden yokken, olağanüstü hallere karşılık ortaya konulan bir ruhsatı keyfi olarak kullanmak, Kur an-ı Kerim ölçülerine uymamaktadır. Hele hele gizli bir şekilde sözde dini bir nikah ile başka kadınlarla birliktelik devam ettirmek, kesinlikle Kur an-ı Kerim den onay almaz. Aleniyetten uzak, bir birliktelik kesinlikle zinadır. İslam dini Müslümanların evlenip yuva kurmalarına büyük önem verir. Konu ile

20 20 ilgili olara Kur an-ı Kerim: Sizden bekar olan kimseleri, köle ve cariyelerinizden uygun olanları evlendiriniz. Eğer onlar fakir iseler Allah fazlından onları zenginleştirecektir. Allah (imkanları ve rahmeti) geniş ve (her şeyi) bilendir (Nur, 24/32) İslam ın genel yaklaşımının kadınla erkeğin birbirinden uzak durması değil, Allah tarafından konulan sınırlar içinde bir arada yaşanması olduğunu göstermektedir. Allah tarafından konulan sınırlar derken, meşru bir nikah ilişkisi kastedilmektedir. Eşler arasındaki sevgi ve merhamet bağlarının oluşmasının ön şartı nikahtır. Hz. Peygamber (s.a.v) nikah hakkında: Nikah benim sünnetimdir. Sünnetimden yüz çeviren benden değildir. (Müslim, Nikah, 1) Bu mesaj, bir taraftan aile yuvasının ancak nikah ile kurulabileceğini ve diğer taraftan da nikahsız beraberliklerin dinen kesinlikle doğru karşılanmadığını çok özlü bir şekilde dile getirmiştir. İşte ailede anne ve baba arasında oluşan bu sevgi ve saygı ortamında büyüyen çocuk, hem bedensel ve hem de ruhsal gelişimini sağlıklı bir şekilde tamamlama imkanı bulur. Önemine binaen tekrar ifade etmek isterim ki; nikahtan kastedilen aleniyettir, yani en az iki kişi huzurunda açıkça evlilik ilanıdır. Gizliliği esas alan birliktelikler kesinlikle İslam dan onay almaz, velev ki, bir hoca nikahına bağlanmış olabilsin. Bunu nikah olarak kabul etmek mümkün değildir. İslam bazı nedenlerden dolayı bir erkeğin birden fazla kadın ile evlenebilmesini emretmemiş, sadece izin vermiştir. Bu verilen iznin, kesinlikle kadının küçük görülmesi gibi nedenleri yoktur. Konulan bu kuralda, toplumsal bazı yararlar gözetilmiştir. Çok evlilik izni Kur an-ı Kerim in verdiği boyutta ve şekilde ele alındığında, bir mucize yaklaşımdır. Kur an-ı Kerim birden fazla kadınla evliliği bir emir veya sosyal düzen olarak değil, bir imkan olarak getiriyor. Bu konuya itiraz edenlerin farkında olmadıkları veya olmak istemedikleri esas nokta budur. Kur an-ı Kerim in getirdiği sosyal düzende, birden fazla evlilik esas değildir. Nisa suresinin birden fazla evliliğe izin veren 3. Ayetin de bu izin, eşler arası adalete bağlanmıştır. Ancak Kur an-ı Kerim aynı surenin 129. Ayet i ile bu adaletin, insanın bütün hırs ve gayretine rağmen duygu alanında yerine getirilemeyeceğini bildirmektedir. Bu demektir ki, Kur an-ı Kerim tek evliliği esas almaktadır. Ama unutulmaması gereken başka hayati noktalar vardır. Kur an-ı Kerim, gelişinden itibaren bütün zamanlara ve mekanlara hitabeden ve zaman-mekan üstü gerçekler getiren bir emirler toplamıdır. O halde Kur an-ı Kerim, insanlığın yalnız dününü, yalnız bu gününü ve yalnız şu veya bu bölgeyi değil, tüm zamanlara ve mekanlara hitap eder ve dikkate alır. İnsanlık hayatında öyle dönemler vardır ki, nüfus dengesi bozulmuştur. Çünkü yaratıcı kudret erkeği mücadeleci yaratmıştır. Ayrıca savaş da insanın kaderidir. Erkek nüfusun büyük ölçüde helak olmasının ortaya çıkaracağı sosyal ve ahlaksal felaketleri önlemenin en ideal yolu, birden fazla kadın ile evlilik imkanının kullanılmasıdır. Kur an-ı Kerim bu imkanı böylesi istisnai durumlar için getirmiştir. İnsanlık, ikinci dünya savaşından sonra böyle bir istisnai durumu yaşadı, ama Kur an-ı Kerim in getirdiği imkanı kullanmadı. Sonuç ortadadır. AİDS başta olmak üzere, fuhuştan kadın ticaretine kadar birçok bela insanlığın yakasına yapışmıştır. Aile, güzelliğini ve özelliğini kaybederek dejenere oldu. Kur an-ı Kerim in bu noktadaki temel tavrının kısa ve net ifadesi şudur: Ya tek kadın ile yetinirsin veya birden fazla kadın ile beraber yaşamanın tüm gereklerini yerine getirirsin. Bunu yaparken de kadının rızasını alma zorunluluğu gereklidir. İnsanlık, Kur an-ı Kerim in getirdiği perspektifi, sadece Kur an-ı Kerim in, bilimin ve tecrübenin ışığında yeniden değerlendirmek zorundadır. Ayrıca bu iznin nedeni, erkeğin harem kurması değil, kadın sayısı çok olan veya dul kadın sayısı çeşitli nedenlerle artan toplumlarda kadının yuva kurması ve toplumsal güvencesini sağlamaktır. Ancak adaleti yerine getirememe korkusu varsa, tek eş ile evlilik en doğrusudur. (Nisa, 4/4) Çok eşli evlilik ancak belirli şartlarda ve yine kadını korumak için verilmiştir. Erkeğin ödüllendirilmesi gibi bir mantığa dayanmamaktadır. Zaten kadın eğer istemezse, erkek başka bir eş ile daha evlenemez. Erkek bu konuda ısrar ederse kadının boşanma hakkı doğar. Görülmektedir ki, burada kadına yapılmış bir haksızlık söz konusu değildir. Mut a nikahı, belirli bir süreyle sınırlandırılan nikahla evlilik, sünni inanç mensuplarının kabul etmediği bir uygulamadır. Ancak Şii inanç mensuplarının kabul ettiği ve Hz. Peygamber (s.a.v) döneminde uygulandığına inanılır. Ayrıca Kur an-ı Kerim in de onayladığına inanırlar. Daimi ve geçici olmak üzere iki çeşit evlilik olduğuna inanan İmamiyye Şia sından olan Caferiler, süresi belli olan ve bir kaç dakikalığına bile nikahlanmak suretiyle yapılan Mut a nikahı ile evlilikte, kararlaştırılan sürenin bitiminde evlilik de sona ermiş olur. Konu ile ilgili olarak: İmam Cafer es-sadık: Üç şeyde, kimseden çekinmem: Nisa tavafı, kadınla Mut a

TARİHTE KADIN VE İSLAM IN KADINA SAĞLADIĞI HAKLAR

TARİHTE KADIN VE İSLAM IN KADINA SAĞLADIĞI HAKLAR 1 www.mehmetbozkurt.com.tr TARİHTE KADIN VE İSLAM IN KADINA SAĞLADIĞI HAKLAR İslam ın kadına verdiği hakların mükemmelliği, İslam dan önceki din, düzen ve uygarlıkların kadına verdiği hakları ve toplumdaki

Detaylı

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır. İslam a göre kadınlar erkeklerden daha değersiz kabul edilmez. Kadınlar ve erkekler benzer haklara sahiptirler ve doğrusu bazı hususlarda kadınlar, erkeklerin sahip olmadığı bazı belirli ayrıcalıklara

Detaylı

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK AİLE KURMAK &AİLE OLMAK Dr. Fatma BAYRAKTAR KARAHAN Uzman-Ankara Aile Nedir? Aile kelimesinin kökü, ğavl dir. Bu kelime, ağır bir sorumluluk altına girmek demektir. Bu kökten gelen aile ise, birini çekince

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 8 Ey insanlar! Rabbiniz birdir, atanız (Âdem) da birdir. Hepiniz Âdem densiniz, Âdem ise topraktan yaratılmıştır. Allah katında en değerli olanınız, O na karşı gelmekten

Detaylı

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır. İslam çok yüce bir dindir. Onun yüceliği ve büyüklüğü Kur an-ı Kerim in tam ve mükemmel talimatları ile Hazret-i Resûlüllah (S.A.V.) in bu talimatları kendi yaşamında bizzat uygulamasından kaynaklanmaktadır.

Detaylı

Kadınların Dövülmesi. Konusuna Farklı Bir Bakış. (Nisa [4] 34)

Kadınların Dövülmesi. Konusuna Farklı Bir Bakış. (Nisa [4] 34) Nisa [4] 34 Nuşûz Darabe Boşanmadan Önceki İşler Hz. Muhammed Hiç Kimseyi Dövmemiştir Dövmek Yasaklanmış Eşini Döven Hayırsızdır Ayetin Mantığı Kaynakça Kadınların Dövülmesi (Nisa [4] 34) Konusuna Farklı

Detaylı

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL Ey İnsanlık! Sizi bir tek canlı varlıktan yaratan, ondan da eşini var eden ve her ikisinden de bir çok erkek ve kadın üreten Rabbınıza karşı sorumluluğunuzun

Detaylı

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

Veda Hutbesi. Ey insanlar!  Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım. Veda Hutbesi Peygamberimiz Vedâ Hutbesinde buyurdular ki: Hamd, Allahü Teâlâya mahsûstur. O'na hamd eder, O'ndan yarlığanmak diler ve O'na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin günahlarından

Detaylı

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet. BULUŞ YOLUYLA ÖĞRENME ETKİNLİK Ders: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ Sınıf: 9.Sınıf Ünite: İslam da İman Esasları Konu: Kitaplara İman Etkinliğin adı: İlahi Mesaj Süre: 40 dak + 40 dak Yine onlar, sana indirilene

Detaylı

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır. İnsanın toplumsal bir varlık olarak başkaları ile iyi ilişkiler kurabilmesi, birlik, barış ve huzur içinde yaşayabilmesi için birtakım kurallara uymak zorundadır. Kur an bununla ilgili ne gibi ilkeler

Detaylı

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI DEĞERLER EĞİTİMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Bir milletin ve topluluğun oluşumunda maddi

Detaylı

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. BÜYÜKLERİN HİKMETLİDEN SÖZLERİ Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. Buyruldu ki; Faziletli kimseler için (hiçbir yer) gurbet sayılmaz. Cahilin ise

Detaylı

Hıristiyan İnanç Esasları Teslis Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adı altında üç kişilikte tek tanrıyı kabul ederler. Hıristiyan inancına göre baba kainatı ya

Hıristiyan İnanç Esasları Teslis Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adı altında üç kişilikte tek tanrıyı kabul ederler. Hıristiyan inancına göre baba kainatı ya Hıristiyan İnanç Esasları Teslis Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adı altında üç kişilikte tek tanrıyı kabul ederler. Hıristiyan inancına göre baba kainatı yaratmıştır. Tanrının inkarnasyonu olan oğul, günahın

Detaylı

AİLE: HAYATA AÇILAN PENCERE

AİLE: HAYATA AÇILAN PENCERE AİLE: HAYATA AÇILAN PENCERE Aile, tek başına olmaktan kurtulup, can yoldaşına kavuşmaktır Aynı çatı altında yalnızlık ve yabancılık değil! Ve O, iki eşi, erkeği ve kadını yarattı. (Necm, 53/45) Kadınlar,

Detaylı

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım. TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 Rabbin kim? Rabbim Allah. 2 Dinin ne? Dinim İslam. 3 Kitabın ne? Kitabım Kur ân-ı Kerim. 4 Kimin kulusun? Allah ın kuluyum. 5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu

Detaylı

Eski Mısır Hukuku: Koca bazı şartlar altında birden fazla kadınla evlenebilirdi

Eski Mısır Hukuku: Koca bazı şartlar altında birden fazla kadınla evlenebilirdi Eski Mısır Hukuku: Koca bazı şartlar altında birden fazla kadınla evlenebilirdi Babil Hukuku: Hamurabi kanunlarına göre, zevce çocuk doğurmazsa veya ağır bir hastalığa tutulursa, koca odalık alabilirdi.

Detaylı

Bu konu hem bir aile sarmalını geliştiren hem de yıkabilen bir durumu da inşaa eder.

Bu konu hem bir aile sarmalını geliştiren hem de yıkabilen bir durumu da inşaa eder. Dini inanç ve öğretilerin, ahlaki ve toplumsal değerlerin çok önemli yeri olduğu bilimsel bir gerçektir. Peki ailede? İster İslam, Hristiyanlık, İbranilik, Diğer dinlerden olun, isterseniz inanmayan; 21.

Detaylı

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya VAHYE DAYALI DİNLER YAHUDİLİK Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya nispetle verilmiştir. Yahudiler

Detaylı

Hulle'nin dayanağı âyet ve hadistir.

Hulle'nin dayanağı âyet ve hadistir. Bir İslâm hukuku terimi olarak; üç talakla boşanmış olan bir kadının, eski kocasına yeniden dönebilmesi için, üçüncü bir erkekle usûlüne göre evlenip, ölüm veya boşanma ile bu ikinci evliliğin sona ermesi

Detaylı

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU 25 Ders 3 İnsan Bir gün ağaçtan küçük bir çocuk oyan, ünlü bir ağaç oymacısı hakkında ünlü bir öykü vardır. Çok güzel olmuştu ve adam onun adını Pinokyo koydu. Eserinden büyük gurur duyuyordu ama oyma

Detaylı

Rab be Yakışan Yuvamız

Rab be Yakışan Yuvamız 3 Rab be Yakışan Yuvamız Çizim: Nat Wibberley Aile çok önemli bir kavram, etkisi çok büyüktür. Ailelerimiz sakat olursa, toplumumuz nasıl olur? Kendi kişiliğimiz de ailemizden çok etkilenir. Madem aile

Detaylı

DİNLERDE KADIN ALGISI

DİNLERDE KADIN ALGISI DİNLERDE KADIN ALGISI Yahudilik: Kutsal kitabı;tevrat/tanah. Tora olarak isimlendirilen ilk beş kitabın Hz.Musa ya indirildiğine inanılır. Neviim ve Ketuvim. Yahudi kutsal kitabı Tanah tan sonra en kutsal

Detaylı

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler Hani, Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd

Detaylı

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri 1 ) İlahi kitapların sonuncusudur. 2 ) Allah tarafından koruma altına alınan değişikliğe uğramayan tek ilahi kitaptır. 3 ) Diğer ilahi

Detaylı

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ Kur an-ı Kerim : Allah tarafından vahiy meleği Cebrail aracılığıyla, son Peygamber Hz. Muhammed e indirilen ilahi bir mesajdır. Kur an kelime olarak okumak, toplamak, bir araya

Detaylı

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Giriş Ana hatlarıyla İslam dini programı, temel sayılan programlardan sonra daha ileri düzeylere yönelik olarak hazırlanmıştır. Bu programı takip edecek ders

Detaylı

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE) 7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE) ÖĞRENCİNİN ADI-SOYADI: SINIFI: NO: 1 1. ETKİNLİK: BOŞLUK DOLDURMA ETKİNLİĞİ AYET-İ KERİME SÜNNET KISSA CENNET TEŞVİK HAFIZ 6236

Detaylı

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA TEMİZLİK HAZIRLAYAN Abdullah Cahit ÇULHA TEMİZLİK MADDİ TEMİZLİK MANEVİ TEMİZLİK İslam dini, hem maddî, hem de manevî temizliğe büyük bir önem vermiştir. Bu iki kısım temizlik arasında büyük bir ilgi vardır.

Detaylı

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir? Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir? Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir? Kısacası

Detaylı

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün URL: Kültürümüzden Dua Örnekleri Güzel İş ve Davranış: Salih Amel İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 Kültürümüzde birçok dua örneği

Detaylı

...Bir kitap,bir mesaj!

...Bir kitap,bir mesaj! ...Bir kitap,bir mesaj! Bu dünyada ne yapıyorum sorusuna yanıt veren bir kitap Tüm soru ve şüphelerınize yanıt verebilecek bir kitap. Bu kitap sizin doğal olarak Tanrı dan ayrı olduğunuzu anlatacak, ancak

Detaylı

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar 1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar İÇİNDEKİLER KUR AN NEDİR? KUR AN-IN AMACI? İNANÇ NEDİR İBADET NEDİR AHLAK NEDİR KISSALAR AYETLER KUR AN NEDİR? Kur an-ı Hakîm, alemlerin Rabbi olan Allah ın kelamıdır.

Detaylı

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ 215 DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nun 25 Kasım 1981 tarihli ve 36/55 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.

Detaylı

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 1.VE EN YÜCESİ: Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 2.SEVİYE: Allah ın rızasını ve sevgisi kazanmak için 3.SEVİYE: Allah ın verdiği nimetlere(yaşam-akıl-yiyecekler

Detaylı

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Kur ân-ı Kerim de Oruç Ey müminler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günler içinde Oruç tutmanız farz kılındı. Umulur ki, bu sayede, takva mertebesine

Detaylı

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla (Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise o, (tutamadığı) günler sayısınca başka günlerde

Detaylı

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205) Zikir, hatırlayıp yâd etmek demektir. İbâdet olan zikir de Yüce Allah ı çok hatırlamaktan ibârettir. Kul, Rabbini diliyle, kalbiyle ve bedeniyle hatırlar ve zikreder. Diliyle Kur ân-ı Kerim okur, duâ eder,

Detaylı

Ahlak Gelişimi. Prof. Dr. İbrahim YILDIRIM

Ahlak Gelişimi. Prof. Dr. İbrahim YILDIRIM Ahlak Gelişimi Prof. Dr. İbrahim YILDIRIM Ahlaki Gelişim Bireyde var olan değerler sisteminin ortaya çıkışında da gelişimsel bir süreç izlenir. İyi ya da kötü, doğru ya da yanlış, güzel ya da çirkin şeklindeki

Detaylı

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir; Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla 3 Bu güvenli belde şahittir; 1 4 1 İNCİR AĞACI ve zeytin (diyarı) şahittir! 4 Doğrusu Biz insanı en güzel kıvamda yaratmış, 2 İncir ile Hz Nuh un tufan bölgesi olan

Detaylı

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası www.scriptural-truth.com KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı Azarya ve şarkının üç Yahudi duası Azarya dua {1:1} ve yangının ortasında yürüdüler öven Tanrı ve Tanrı nimet. {1:2}

Detaylı

NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR?

NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR? Asiye Türkan NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR? İNSAN NEDEN EVLENİR? İlim ilim bilmektir İlim kendin bilmektir Sen kendini bilmezsen Bu nice okumaktır.

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ Öğrenme Alanı: İNANÇ. ÜNİTE: KAZA VE KADER Öğrencilerle Tanışma, Dersin Amacı ve İşleniş Şekli. Öğretmeni tanır ve dersin amacı, derste işlenecek konular ve ders işleme teknikleri hakkında bilgi sahibi

Detaylı

2015 2016 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

2015 2016 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ KONU VE ININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ Öğrenme Alanı: İNANÇ 1. ÜNİTE: KAZA VE KADER EYLÜL Öğrencilerle Tanışma, Dersin Amacı ve İşleniş Şekli. Öğretmeni tanır ve dersin amacı, derste işlenecek

Detaylı

İman. Çalışmanın ana fikri. İsa ya iman etmek, zihin, duygu ve iradeyle O na güvenmek, dayanmak demektir. Çizimler: Meghan Burns

İman. Çalışmanın ana fikri. İsa ya iman etmek, zihin, duygu ve iradeyle O na güvenmek, dayanmak demektir. Çizimler: Meghan Burns Müslümanlar da Hristiyanlar da İsa ya inanıyorum derler. Peki bu ifade ikisi için de aynı anlamı taşıyor mu? Taşımıyorsa, farklar nelerdir? Bu çalışmada Kutsal Kitap a göre iman sözcüğünün anlamını öğreneceğiz.

Detaylı

2014 2015 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

2014 2015 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ KONU VE ININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ Öğrenme Alanı: İNANÇ 1. ÜNİTE: KAZA VE KADER EYLÜL Öğrencilerle Tanışma, Dersin Amacı ve İşleniş Şekli. İlk Ders Genelgesi 1. Allah Her Şeyi Bir Ölçüye

Detaylı

Taliban Esaretinden İslam a

Taliban Esaretinden İslam a Taliban Esaretinden İslam a 1958 doğumlu İngiliz gazeteci ve savaş muhabiri Yvonne Ridley, İslam a giriş serüvenini şöyle anlatıyor: Eylül 2001 de, yani Birleşik Devletler e yapılan terörist saldırıdan

Detaylı

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK İLK TÜRK { DEVLETLERİNDE HUKUK Hukuk Anlayışı Hukuk fertlerin bir arada barış ve güven içinde yaşamasını sağlamak amacıyla oluşturulan hak ve kanunların bütünüdür. Bir devletin uzun ömürlü olabilmesi için

Detaylı

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine "asif philosopy/mış gibi felsefe" deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar var"mış gibi" hareket edeceksin.

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine asif philosopy/mış gibi felsefe deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar varmış gibi hareket edeceksin. Diğer yazımızda belirttiğimiz gibi İmmaunel Kant ahlak delili ile Allah'a ulaşmak değil bilakis O'ndan uzaklaşmak istiyor. Ne yazık ki birçok felsefeci ve hatta ilahiyatçı Allah'ın varlığının delilleri

Detaylı

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Anlamı. Temel Bilgiler 1 Âmentü Haydi Bulalım Arkadaşlar aşağıda Âmentü duası ve Türkçe anlamı yazlı, ancak biraz karışmış. Siz doğru şekilde eşleştirebilir misiniz? 1 2 Allah a 2 Kadere Anlamı Ben; Allah a, meleklerine, kitaplarına,

Detaylı

Yazar= Soner DUMAN. Soru:

Yazar= Soner DUMAN. Soru: Yazar= Soner DUMAN Soru: Bir ana-baba, çocuğuna karını boşayacaksın. Biz buna daha fazla dayanamayız, ya o ya da biz. Boşanmazsan hakkımızı helal etmeyiz diyor. Bu durumda çocuğun ana-babasına itaat ederek

Detaylı

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Bugün her şeyi sorgulayan genç beyinlere ikna edici cevaplar

Detaylı

Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı.

Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Yuhanna 1:1 Yaşam O ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı. Yuhanna 1:4 1 İsa şöyle dedi: Ben dünyanın ışığıyım. Benim ardımdan gelen, asla

Detaylı

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 06 07 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ AY EKİM KASIM HAFTA ARALIK DERS KONU ADI SAATİ Allah Her Şeyi Bir Ölçüye Göre Yaratmıştır Kader ve Evrendeki Yasalar İnsan İradesi ve Kader

Detaylı

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler.

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler. Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler.de www.wahreliebewartet.de Avrupa ülkelerindeki gençlik denilince

Detaylı

D İ N H İ Z M E T L E R İ G E N E L M Ü D Ü R L Ü Ğ Ü AİLE VE

D İ N H İ Z M E T L E R İ G E N E L M Ü D Ü R L Ü Ğ Ü AİLE VE D İ N H İ Z M E T L E R İ G E N E L M Ü D Ü R L Ü Ğ Ü AİLE VE DİNİ REHBERLİK BÜROSU M U T L U L U Ğ U N U Z A R E H B E R L İ K E D E R Yüce Allah ın aileye bahşettiği sevgi ve rahmetin çeşitli unsurlarla

Detaylı

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir. ÖRNEKLER DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHL. BİLGİSİ ÜNİTE: 1. ÜNİTE (KADER İNANCI) KONU: KAZA VE KADER İNANCI KADER: Kelime olarak KAZA: Kelime olarak kader; bir şeye gücü kaza, hükmetmek, - Su 100 yetmek, biçimlendirmek,

Detaylı

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar Dualar Beddualar Çocuklara gösterilen sevgi, dua ile birlikte beden diliyle de gösterilmesi onların okul başarısını artıracaktır. Çocuklar okula giderken sarılarak ve dua ile yollanmalıdır. Bu, çocukların

Detaylı

Tövbe ve Af Dileme-4

Tövbe ve Af Dileme-4 Tövbe ve Af Dileme-4 Kutsalsın, Kutsalsın, Kutsalsın ey güçlü Rab Tanrı; Yer ve gök Sana verilen hamtlarla doludur. Rabbin adına gelen ve tekrar gelecek olana en yücelerde hamtlar olsun. Baba ya, Oğul

Detaylı

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir? Kurban sözlükte yaklaşmak, yakınlaşmak gibi anlamlara gelmektedir. Kurban, Allah a yaklaşmak ve onun hoşnutluğunu kazanmak amacıyla belirli bir zamanda uygun nitelikteki bir hayvanı kesmektir. Kesilen

Detaylı

Genç Kız ve Erkeklerin Evlilik Algısı

Genç Kız ve Erkeklerin Evlilik Algısı Genç Kız ve Erkeklerin Evlilik Algısı Kadın - Erkek Algısı I (Gelenekten ve Yanlış Din Algısından Kaynaklı) Kadın, erkeğin kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kadın erkeğin hizmetine verilmiştir. Erkek,

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı İnsanın Evrendeki

Detaylı

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği Mülheim an der Ruhr Fatih Camii Islam kelimesi üc manaya gelir 1. Yüce Allahın emirlerine itaat edip, yasaklarından kacınmak. 2. Bütün insanlarla diğer canlılar

Detaylı

NAMUSA SALDIRI. Namusa saldırı fiillerini ana hatları ile şu şekilde toplamak mümkündür:

NAMUSA SALDIRI. Namusa saldırı fiillerini ana hatları ile şu şekilde toplamak mümkündür: Namusa Saldırı 327 NAMUSA SALDIRI Namusa saldırı fiillerini ana hatları ile şu şekilde toplamak mümkündür: Hayayı Ortadan Kaldıran Fiiller 1- Bir kadınla zina etmeye veya bir erkekle ilişkide bulunmaya

Detaylı

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ 209 ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nun 20 Aralık 1993 tarihli ve 47/135 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.

Detaylı

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. İBADET 1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. 2 İslam ın şartı kaçtır? İslam ın şartı beştir.

Detaylı

Hz. Ali nin şehit edilmesinin ardından Hz. Hasan halife olur. Ancak babası zamanından kalma ihtilaf yüzünden Muaviye ile iç savaş başlamak üzereyken

Hz. Ali nin şehit edilmesinin ardından Hz. Hasan halife olur. Ancak babası zamanından kalma ihtilaf yüzünden Muaviye ile iç savaş başlamak üzereyken Kerbela Hz. Ali nin şehit edilmesinin ardından Hz. Hasan halife olur. Ancak babası zamanından kalma ihtilaf yüzünden Muaviye ile iç savaş başlamak üzereyken ve dış tehlike belirtileri de baş gösterince

Detaylı

Hak ihlalinin sosyal boyutları Prof. Dr. Ejder Okumuş Eskişehir Osmangazi Üniv. İlahiyat Fak. Hak-fedakârlık dengesi

Hak ihlalinin sosyal boyutları Prof. Dr. Ejder Okumuş Eskişehir Osmangazi Üniv. İlahiyat Fak. Hak-fedakârlık dengesi Hak ihlalinin sosyal boyutları Prof. Dr. Ejder Okumuş Eskişehir Osmangazi Üniv. İlahiyat Fak. Hak-fedakârlık dengesi Toplumsal hayat, hak ve fedakârlıklar üzerine kuruludur. Hak ve fedakârlıkların dengeli

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ KASIM EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı Allah

Detaylı

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ 5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Allah İnancı Ünite/Öğrenme Konu Kazanım Adı KOD Hafta Tarih KD1 KD2 KD3 KD4 KD5 KD6 Allah Vardır ve Birdir Evrendeki mükemmel düzen ile Allahın (c.c.) varlığı ve birliği

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com amaz Memduh ÇELMELİ NAMAZ: AYET ve HADİSLER «Namazı kılın; zekâtı verin ve Allah a sımsıkı sarılın...» (Hac, 78) Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber e itaat edin ki merhamet göresiniz. (Nûr, 56) «Muhakkak

Detaylı

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1. Güzel ahlâk 2. Kötü ahlâk 2 Güzel ahlâk neye denir? Allah ın ve Resulü nün emir ve tavsiye ettiği, diğer

Detaylı

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm: Hatim-i Esam hazretleri, hocası Şakik-i Belhi hazretlerinin yanında 33 sene kalır, ilim tahsil eder. Hocası, bu zaman içinde ne öğrendiğini sorduğu zaman, sekiz şey öğrendiğini söyler ve bunları hocasına

Detaylı

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli? Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli? EVLENİRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ? Peygamber (sav) Efendimiz den Abdullah ibn-i Ömer RA ın bir hadisini bu münasebetle hatırlayalım, duymuşsunuzdur: (Lâ tenkihun-nisâe

Detaylı

Ruhsal Savaş Duaları Tanrı nın Sağladığı Silahlar ve İman Kalkanı (Efesliler 6:10 Rab'de, O'nun üstün gücüyle güçlenin.)

Ruhsal Savaş Duaları Tanrı nın Sağladığı Silahlar ve İman Kalkanı (Efesliler 6:10 Rab'de, O'nun üstün gücüyle güçlenin.) İşaya 40:31 RAB'be umut bağlayanlarsa taze güce kavuşur, Kanat açıp yükselirler kartallar gibi. Koşar ama zayıf düşmez, Yürür ama yorulmazlar. Göklerdeki Babamız, Mesih te sergilediğin üstün güce göre,

Detaylı

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen Muâz b. Cebel'in Hz. Peygamber in (s.a.v.) sorduğu

Detaylı

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23) Dedikodu (Gıybet) Gıybet Dedikodu (gıybet), birisinin yüzüne söylenmesinden hoşlanmadığı şeyleri arkasından söylemektir. O kimse söylenen şeyi gerçekten yapmış ise bu gıybet, yapmamış ise iftira olur (Hadis,

Detaylı

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler 3. ÜNİTE: EN GÜZEL ÖRNEK HZ. MUHAMMED İN İBADETLERİ 3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler KAZANIMLARIMIZ O Bu ünitenin sonunda öğrenciler Hz. Muhammed'in: O 1. Öncelikle bir kul olarak davrandığını kavrar.

Detaylı

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız 4. SINIFLAR (PROJE ÖDEVLERİ) Öğrenci No 1- Dinimize göre Helal, Haram, Sevap ve Günah kavramlarını açıklayarak ilgili Ayet ve Hadis meallerinden örnekler veriniz. 2- Günlük yaşamda dini ifadeler nelerdir

Detaylı

Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hayatında kadının yeri. Prof. Dr. Hamid bin Mahmud Sufrata (GSM : 0505-105-146)

Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hayatında kadının yeri. Prof. Dr. Hamid bin Mahmud Sufrata (GSM : 0505-105-146) Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hayatında kadının yeri Prof. Dr. Hamid bin Mahmud Sufrata (GSM : 0505-105-146) Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hayatında kadın konusuna baktığımızda

Detaylı

T.C. HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARINDA YÖNTEM VE TEKNİKLER SEMİNERİ

T.C. HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARINDA YÖNTEM VE TEKNİKLER SEMİNERİ T.C. HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARINDA YÖNTEM VE TEKNİKLER SEMİNERİ KONU: ESKİ TÜRKLERDE KALIN VE KALININ HUKUKİ DURUMU HAZIRLAYAN

Detaylı

1- Aşağıdakilerden hangisi suhuf gönderilen peygamberlerden biri değildir?

1- Aşağıdakilerden hangisi suhuf gönderilen peygamberlerden biri değildir? DİN KÜLTÜRÜ 6. SINIF 1. ÜNİTE TEST 1 1- Aşağıdakilerden hangisi suhuf gönderilen peygamberlerden biri a)hz. İbrahim b)hz. Yunus c)hz. Şit d)hz. Adem 2- Varlıklar hakkında düşünerek Allah ın varlığına ve

Detaylı

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016 EN GÜZEL İSİMLER O NUNDUR Aziz Müminler! Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah tır. Güzel isimler O nundur.

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ ب س م الله الر ح من الر ح يم الل ه ل نت ل ه م و ل و ك نت ف ظ ا غ ل يظ ال ق ل ب ف ب م ا ر ح م ة م ن لا نف ض وا م ن ح و ل ك İmran, 159) (Al-i HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ Muhterem Müslümanlar!

Detaylı

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar ICERIK Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar Salih amel nedir? Salih: dogru yolda olan, fesat icinde olmayan, faydalı ve yarayışlı

Detaylı

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur. Alıntı; FarukBeşer İsra Suresi hicretten bir yıl önce indirilmiş. Yani Hicret yakındır ve artık Medine de Yahudilerle temas başlayacaktır. Sure sanki her iki tarafı da buna hazırlıyor gibidir. Mescid-i

Detaylı

Ümmü Kühhâ. Burak tarafından yazıldı. Çarşamba, 09 Eylül 2009 09:26

Ümmü Kühhâ. Burak tarafından yazıldı. Çarşamba, 09 Eylül 2009 09:26 Ümmü Kühhâ radıyallahu anhâ hakkında ferâiz âyetleri nâzil olan bir hanım sahâbî... Cahiliye devrinin kötü âdetlerinden birinin ortadan kalkmasını sebeb olan bir bahtiyar... Mirastan, hanım ve kızlara

Detaylı

Kız Çocuklarını Fıtrata Uygun Yetiştirememek Perşembe, 18 Ocak :39

Kız Çocuklarını Fıtrata Uygun Yetiştirememek Perşembe, 18 Ocak :39 Kızını okuyup kariyer yapması için elinden gelenin fazlasıyla yapan bir anne, yıllar sonra acıda olsa bu durumu şöyle açıklamaktadır: Kızımın okuması için her şeyi yapmışım ama kızımın evliliği ve anneliği

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan İÇİNDEKİLER Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan Teveffi Kelimesi Ve Resulüllah ın Açıklaması İmam Buhari Ve Teveffi

Detaylı

Sevgili Kardeşlerim, Rabbimiz sizlere barış bağışlasın. Bu barışın daima sizlerle birlikte olması için dua ediyorum. Bir episkoposun görevi, yalnız

Sevgili Kardeşlerim, Rabbimiz sizlere barış bağışlasın. Bu barışın daima sizlerle birlikte olması için dua ediyorum. Bir episkoposun görevi, yalnız Mons. Luigi Padovese nin Anadolu da Yaşayan Hıristiyanlara Mektubu 2007-2008 Sevgili Kardeşlerim, Rabbimiz sizlere barış bağışlasın. Bu barışın daima sizlerle birlikte olması için dua ediyorum. Bir episkoposun

Detaylı

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır. Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır. Kur'an-ı Kerimde bir kimseye hayat vermenin adeta bütün insanlara hayat verme gibi

Detaylı

2. Haramı ve helali tayin etmek Allah ın hakkıdır. Bir harama helal demek vebal olduğu gibi helale haram demek de vebaldir.

2. Haramı ve helali tayin etmek Allah ın hakkıdır. Bir harama helal demek vebal olduğu gibi helale haram demek de vebaldir. Duası müstecap, günü bereketli, kalbi mutmain, huzurlu, umutlu, salih bir mü min olabilmek için helal yeme-içme ve helal yaşama ölçülerimizin bilinmesi gerekiyor. Her imtihanımızda ve hayatımızın her kesitinde

Detaylı

2016 YILI 1. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI VAAZIN

2016 YILI 1. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI VAAZIN 2016 YILI 1. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI VAAZIN VAİZİN TARİHİ GÜNÜ VAKTİ ADI SOYADI ÜNVANI GÖREV YAPACAĞI YER KONUSU 1.01.2016 Cuma Öğleden Önce Şevket ŞİMŞEK Uzman Vaiz Mermerler Camii SORUMLU

Detaylı

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur. 33 Ders 4 Günah Bir dostunuzun size, içi güzel şeylerle dolu ve bütün bu güzelliklerin tadını çıkarmanız için bir saray verdiğini düşünelim. Buradaki her şey sizindir. Dostunuzun sizden istediği tek şey,

Detaylı

Ondalık ve Oruç Adakları

Ondalık ve Oruç Adakları Ondalık ve Oruç Adakları 01135_186_Tithing.indd 1 Bütün ondalıklarınızı ambara getirin. Beni bununla sınayın diyor Her Şeye Egemen Rab. Göreceksiniz ki, göklerin kapaklarını size açacağım, üzerinize dolup

Detaylı

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu Question Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu belirtir misiniz? Kur an ın lafızdan soyut olduğu bir merhale var mıdır? Answer: Her şeyin lâfzî

Detaylı

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali Marifet nefsi silmek değil, bilmektir. Hacı Bektaş-ı Veli Nefsin, azgın bir binek atından daha çok şiddetle gemlenmeye muhtaçtır. Hasan Basri Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa,

Detaylı

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir? Besmele Kitapcığı Besmelenin Anlamı Besmele, bütün varlıkların hal diliyle ve iradeli varlık olan insanın lisanıyla ve haliyle meşru olan her işine Allah ın ismiyle başlamasıdır. En önemli dua ve zikirlerdendir.

Detaylı