Vergide Gündem. Tax Agenda Kasım / November 2012

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Vergide Gündem. Tax Agenda Kasım / November 2012"

Transkript

1 Vergide Gündem Tax Agenda Kasım / November 2012 ÖTV Kanunu na ekli (I) sayılı liste uygulamalarında tecil terkin mekanizması yerine getirilen yeni iade sistemi Murat Demir Emlak vergisi değer tespitine karşı bireyin dava açma hakkını kısıtlayan hükmün Anayasa Mahkemesince iptali ve sonuçları Zekeriya Başar Özbilen English Translation Dünyadan vergi haberleri Jbid Silahlı Sirküler indeks Vergi takvimi Vergi hakkında Concerning tax

2 ÖTV Kanunu na ekli (I) sayılı liste uygulamalarında tecil terkin mekanizması yerine getirilen yeni iade sistemi Vergide Gündem Murat Demir Daha önce kaleme aldığımız bir makalede 1 bahsetmiştik; Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) Kanunu na ekli (I) sayılı listeye tabi malların ithalindeki teminat uygulaması ile ilgili çok ciddi problemler yaşanmaktaydı. Mükelleflerin teminat vermek suretiyle katlandıkları maliyetlerin yanında bir de bu teminatların çözümünde yaşanan sıkıntılar nedeniyle sistem taşınamaz hale gelmişti. Bu durum mükellefleri, ÖTV Kanunu na ekli (I) sayılı listeye tabi bir malın gerek girdi olarak kullandığı gerekse alınıp satıldığı işletmelerde bir miktar sermayeyi sürekli olarak bu işlemlerde kullanılmak üzere teminatta bloke etmek yahut yüksek teminat mektubu masraflarına katlanmak zorunda bırakmaktaydı. Ancak başka hiçbir vergiye benzemeyen ve konusu itibarıyla özel olması gerekirken, mevzuatı yönünden gittikçe daha da özelleşen bu özel vergide uygulanan teminat mekanizmasının amacı, bu sonuçtan tamamen bağımsız bir nitelikteydi. Bu amaç, (I) sayılı listeye tabi ürünleri ülkeye ithal edenler nezdinde verginin teminat altına alınması olarak belirlenmişti 2. Bir başka deyişle, mükelleflerin ülkeye bu malları sokmasının ardından Türkiye deki ilk teslimlerinde doğacak bu vergiyi beyan etmeme risklerinin bu yolla ortadan kaldırılması hedeflenmiştir. Zaman içerisinde görüldü ki, bazı kesimler (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan malları içerdikleri petrol ve petrol türevi ürünler nedeniyle (I) sayılı listenin (A) cetvelinde yer alan akaryakıt ürünlerine karıştırarak fiyat avantajı elde ettiler. Teminat uygulaması her ne kadar mükelleflerin beyan edeceği vergiyi teminat altına almak için Kanun un yürürlüğe girdiği tarih olan den itibaren uygulansa da, (I) listenin (B) cetvelinde yer alan malların akaryakıta karıştırılması konusunda hiçbir etkisi olmamıştır. Bunun çözümü olarak ise ilk başta (I) sayılı listenin (A) cetvelinde yer alan mallara nazaran (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan mallar için çok daha düşük oranlı olarak uygulanan maktu vergi tutarlarının zaman içerisinde yukarı çekilmesi görülmüştür. Bu malların vergi oranlarının yukarı çekilmesi, bu malları üretiminde girdi olarak kullanan mükellefler nezdinde çok ciddi bir maliyet artışı getireceğinden bu zaman zarfında tecil-terkin uygulaması ile 2002/4930 sayılı BKK eki kararın 4. maddesi ve 2003/6467 sayılı BKK eki kararın 1. maddesi kapsamındaki uygulamalarla, imalatçılara belirli şartlara uymaları karşılığında düşük oranlı vergi ödenmesi avantajı verilmiştir. Hatta tecil-terkin uygulaması kapsamında işlemleri olan mükelleflere sağlanan (% 5 ve sonrasında % 25 oranında) indirimli teminat uygulamaları ile teminattan kaynaklanan maliyet dezavantajları da ciddi miktarda giderilmiştir. Sistem bu şekilde ilerlerken tarihli Resmi Gazete de yayımlanarak, yayımı tarihinde yürürlüğe giren 2012/3792 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile bahsi geçen tecil-terkin uygulaması ile 2002/4930 Sayılı BKK eki kararın 4. maddesi ve 2003/6467 sayılı BKK eki kararın 1. maddesi kapsamındaki uygulamalar ve paralelindeki indirimli teminat mekanizmaları devre dışı bırakılmış, yerine iade sistemine dayanan yeni uygulamalar getirilmiştir. Zira devre dışı bırakılan uygulamaların ortak özelliği, belirli şartların sağlanacağının önceden taahhüt edilerek işlem esnasında düşük miktarda vergi ödenmesi ve sonrasında bu hususların tespitine yönelik düzenlenen Yeminli Mali Müşavir (YMM) raporları vasıtasıyla idarenin kontrolü üzerine teminatların serbest bırakılmasıdır. Yeni uygulamalarda ortak noktanın ise verginin işlemlerin yapılması esnasında tam tutarları üzerinden ödenerek daha sonra mükellef tarafından iade talebiyle düzenlenecek inceleme raporlarına istinaden vergi farkının iadesi ve buna bağlı olarak da teminatların serbest bırakılması olduğu göze çarpmaktadır. 2

3 Bu yeni sistemin daha etkin bir kontrol mekanizması kurulması amacıyla getirildiği ve eski sistemde önlenemeyen açıkların kapatılmasında etkili olacağı ifade edilmektedir. Ancak bize göre yeni sistem bu haliyle, vergisini zamanında ve tam olarak beyan ederek ödeyen mükellefler nezdinde finansman açısından çok ciddi bir etki yaratacak gibi duruyor. Çünkü eski sistemde indirimli teminat uygulaması ile ciddi bir maliyet avantajı yakalanabilirken, mevcut sistemde hem teminatlar tam tutarları üzerinden ödenecek hem de vergi tutarları işlemler esnasında tam olarak ödenecek ve sonrasında bu tutarların çözümü ve iadesi söz konusu olabilecektir. Buna bir de idarede ÖTV konusunda yaşanan eksiklikler ve aksamalar eklendiğinde, yeni sistemde YMM raporu olmaksızın teminat çözümü ve vergi farkı iadesinin ne kadar sürede gerçekleştirileceği merak konusu olmaktadır. Zira mükellefler bugüne değin yaklaşık 10 senedir uygulamada olan eski sistemlerde dahi, idareden kaynaklanan gecikmeler dolayısıyla mağdur olabilmekteydi. Yeni uygulamalarda amacın bir miktar da, bu malları imalatta yahut teslimde kullanacak mükelleflerin belirli bir sermayeye sahip olması ve bu yolla bu maddeleri akaryakıta karıştıranların bu sermaye eksiği nedeniyle sistemden elenmesi prensibine dayandığı anlaşılmaktadır. Ancak yeni sistemde mükelleflere yüklenen maliyetin dolaylı olarak çok yüksek oluşu, vergisini zamanında ve tam olarak beyan ederek ödeyen mükellefler nezdinde ciddi bir haksızlığa neden olabilecektir. Bizim temennimiz ise yeni sistemle idarenin en azından işlemlerin ilerlemesi noktasında daha hızlı hareket edebileceği yapılar kurarak, bu çok maliyetli sistemde dürüst mükellefleri belli miktarda finansman kullanmak suretiyle işlemlerini tamamlayabilme yönünden rahatlatmasıdır. Eski sistemde olduğu gibi teminatların çözümünün ve buna ilave olarak vergi iadelerinin tamamlanmasının çok uzun zaman alacağı bir sistemin kurulması halinde, mükelleflerin bir kısmının ticari hayatlarına devam edebilmesi noktasında da bazı problemler yaşayabilecekleri öngörülmektedir. Bu yazımızda mezkur Bakanlar Kurulu Kararı ile devre dışı bırakılan ÖTV Kanun un 8/1. maddesi kapsamındaki tecil-terkin mekanizması ile bu uygulamanın yerini alacağı yeni iade sistemini ele almaya çalışacağız. I. Tecil-terkin sisteminin devre dışı bırakılması Özel Tüketim Vergisi Kanunu nun 8. maddesinin 1. fıkrasında, (I) sayılı listenin (B) cetvelindeki malların; (I) sayılı listeye dahil olmayan malların imalinde kullanılmak üzere mükellefler tarafından tesliminde tarh ve tahakkuk ettirilen özel tüketim vergisinin Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek kısmının, teminat alınmak suretiyle tecil olunacağı, söz konusu malların tecil tarihini takip eden aybaşından itibaren 12 ay içinde (I) sayılı listeye dahil olmayan malların imalinde kullanılması halinde de tecil olunan verginin terkin edileceği hükmü yer almaktadır. Tecil-terkin uygulamasından sanayi sicil belgesi ni haiz imalatçılar yararlanabilmektedirler. Bu uygulamadan yararlanmak isteyen imalatçı firmaların (I) sayılı listenin (B) cetvelindeki malları ithalatçılardan veya rafineriler dahil imalatçılardan alımında (EK 2) Talep ve Taahhütname formu ile birlikte sanayi sicil belgesinin noter veya Yeminli Mali Müşavir tarafından onaylanmış bir örneğini ÖTV mükellefine vermeleri gerekmektedir. Öte yandan, (I) sayılı listenin (B) cetvelindeki malların ithalinin doğrudan imalatçılar tarafından yapılması ve imalatçının bu ürünleri (I) sayılı listedeki mallar dışındaki malların imalinde kullanacağını (EK: 14) formu vermek suretiyle beyan etmesi halinde, gümrük idaresi tarafından, Bakanlar Kurulunun ürünün bu amaçla kullanılmasına ilişkin olarak belirlediği ÖTV tutarı kadar teminat alınmaktadır. Bu uygulama çerçevesinde, (I) sayılı listenin (B) cetvelindeki malları kullanarak (I) sayılı listeye dahil olmayan malları üreten imalatçılar maktu vergi oranlarından çok daha düşük bir vergi ödemek suretiyle korunmaktadır. Buna göre maktu vergi ile işlem anında uygulanan düşük vergi arasındaki fark önce tecil edilmekte, daha sonra da bazı şartların varlığının tespiti ile terkin edilmektedir. Bu terkin işlemine istinaden de, ilgili vergi dairesi tarafından düzenlenen EK:12 formu gümrük idaresine gönderilerek teminatların çözümü gerçekleştirilmektedir. İlgili şartların varlığının tespiti ise YMM lerce kaleme alınan üretim tasdik raporlarının ilgili vergi dairesine bir sonraki yılın Mart ayı sonuna kadar verilmesi ile vergi dairesince gerçekleştirilmektedir. Öte yandan son iki takvim yılında düzenlenen vergi inceleme veya Yeminli Mali Müşavir üretim raporlarında, usul ve esaslara uygun olarak kullanıldığı belirtilen mal miktarları esas alınmak suretiyle tespit edilecek azami miktar ile sınırlı olmak üzere, ilgili teminat tutarının % 5 i ( tarihinden sonra alınacak EK:22 belgeleri ile % 25 i 3 ) kadar teminat verilmek suretiyle tecil işlemi yaptırılabilmektedir. Bu uygulamada tecil edilecek vergi oranı Bakanlar Kurulunca kendisine Kanun un 8. maddesi ile verilen yetki dahilinde belirlenmektedir. Zira kurul zaman zaman (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan mallar için farklı miktar ve yöntemlerle tecil edilecek vergi tutarlarını değiştirmiştir. 2012/3792 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki kararın 4. maddesi ile kurul kendisine verilen yetkiyi bir kez daha kullanmış ve Kanun a ekli (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan malların Kanun un 8/1. maddesi kapsamında (I) sayılı liste dışındaki malların imalinde kullanılmak üzere mükelleflerce tesliminde uygulanacak tecil tutarını sıfır olarak belirlemiştir. Dolayısıyla, tecil-terkin uygulamasına ilişkin detayların belirlendiği mevzuat 4 halen yürürlükte olmasına karşın, bu işlemde uygulanacak tecil tutarının son Bakanlar Kurulu Kararı nda sıfır olarak belirlenmesi, bu uygulamanın düşük vergi ödenmesi anlamında artık bir avantaj teşkil etmeyeceği anlamına gelmektedir. Özetle Bakanlar Kurulu, ÖTV Kanunu nda kendisine tanınan yetki ile tecil-terkin mekanizmasında tecil tutarını sıfır olarak belirlemek suretiyle, uygulamayı devre dışı bırakmıştır. Ancak 2012 yılı için tecil-terkin mekanizmasının devre dışı bırakıldığı tarihine kadar tecil-terkin mekanizması ile yapılan işlemler için yine hazırlanacak YMM üretim raporlarının 2013 Mart ayı sonuna kadar ilgili vergi dairelerine tevdi edilmesi gerektiğini de buradan hatırlatmakta fayda görüyoruz. Bu tarihten sonra gerçekleştirilecek işlemlerde ise detayına ve açıklamalarına yazımızın devamında yer verilen yeni iade sistemine göre hareket edilecektir. 3

4 II. (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan malların (I) sayılı liste dışında yer alan malların imalatında kullanılmasında ÖTV iade uygulaması 2012/3792 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı nın 1. maddesi uyarınca, (I) sayılı listenin (B) cetvelindeki vergi tutarları uygulanarak teslim edilen malların, (I) sayılı listeye dahil olmayan malların imalinde imalatçılar tarafından kullanılması halinde, imalatta kullanılan mallar için bu kararda G.T.İ.P. numaraları itibarıyla belirlenmiş olan oran ile daha önce uygulanan vergi tutarının çarpılması suretiyle hesaplanan vergi tutarı uygulanacaktır. Bu mallar için ödenen vergiler ile bu şekilde hesaplanan vergiler arasında kalan farklar için Kanun un 12. maddesinin 4. fıkra hükmü uygulanacaktır sayılı Petrol Piyasası Kanunu nun 2. maddesinde yer alan madeni yağ tanımına giren mallar ile bu kapsamda kullanılan diğer malların imal edilmesi halinde bu kapsamdaki imalatlar için bu uygulama söz konusu olmayacaktır. Uygulamaya ilişkin detaylar tarihli Resmi Gazete de yayımlanan 25 seri no lu ÖTV Genel Tebliği nde belirlenmiştir. Buna göre, uygulamayı ÖTV mükelleflerinden mal temin eden imalatçılar ve ithalatçı imalatçılar olarak ayırarak ele almak daha açıklayıcı olacaktır. A. (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan malları ÖTV mükelleflerinden temin eden imalatçılar açısından yeni sistem Bahsi geçen uygulamadan yararlanmak amacıyla (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan malları gerek yerli üreticilerden gerekse ithalatçılarından teslim alan imalatçılar, bu teslimlerde ilgili malların birimi itibarıyla yürürlükteki vergi tutarları üzerinden vergi ödeyeceklerdir. Bu teslimlerde malların temin edildiği gerek ithalatçı gerekse de yerli üretici firmalar ÖTV mükellefi olduklarından bu mallara ilişkin beyanlar da bu firmalar tarafından yapılacaktır. Dolayısıyla (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan malları teslim alan imalatçıların herhangi bir vergi beyan yükümlülüğü bulunmamaktadır. İlgili malların gerek yeni uygulama kapsamında gerekse de uygulamadan yararlanmayacaklar tarafından temininde ödenecek vergi tutarı aynı olacaktır. İlgili malların gerek yerli üreticiler gerekse de ithalatçıları tarafından tesliminde ödenen ÖTV bakımından imalatçı firmalar nihai tüketici konumunda kalmakta ve dolayısıyla tüm vergi yükü bu imalatçı firmalara yüklenmektedir. Söz konusu imalatçıların bu malları (I) sayılı liste dışında yer alan ürünlerin imalatında kullanması durumunda ise yeni sisteme göre bu firmalara verginin 2012/3792 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı nın 1. maddesinde belirlenen orandaki tutarı ile işlem esnasında ödenen vergi tutarı arasında fark iade edilecektir. Örneğin, (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan G.T.İ.P. numaralı White Spirit maddesini bir ÖTV mükellefinden satın alan imalatçının kilogram başına 2,2985 TL 5 ÖTV ödemesi, ilgili ÖTV mükellefinin de bu vergiyi teslimin gerçekleştiği 15 günlük dilimde ÖTV beyannamesi ile beyan etmesi gerekmektedir. İmalatçının teslim aldığı bu ürünleri satın alma tarihini takip eden aybaşından itibaren 12 ay içerisinde (I) sayılı liste dışında ürünlerin imalinde kullanması halinde, 2012/3792 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı nın 1. maddesi uyarınca bu işlemde uygulanması gereken vergi kilogram başına 0,0172 TL olacağından aradaki fark olan kilogram başına 2,2813 TL talebi üzerine imalatçıya iade edilecektir. B. (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan malları kendisi ithal eden imalatçılar açısından yeni sistem ÖTV Kanunu nun 2. maddesinde teslim; bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya adına hareket edenlerce, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesi olarak tanımlanmıştır. Anılan maddenin 3/a maddesinde ise vergiye tâbi malların, vergiye tâbi olan malların imali dışında her ne suretle olursa olsun kullanılmasının da teslim olarak sayılacağı ifade edilmiştir. Buna göre (I) sayılı listede yer alan malları ithal edenlerin aynı zamanda bu malları imalat süreçlerinde kullanmaları teslim sayılmaktadır. Bu durumda ilgili ithalatçıimalatçı firmanın 15 er günlük vergi dönemleri itibarıyla kullandığı bu mallara ilişkin beyanname vermek suretiyle vergiyi ödemesi gerekmektedir. (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan malları ithal ederek imalatta kullanan ithalatçı imalatçıların da bu mallar için imalatta kullanıldıkları dönemler itibarıyla ÖTV ödemesi gerekmektedir. Bu mallar için ödenecek ÖTV tutarı ilgili mallar için yürürlükte olan maktu vergi tutarları olmakla birlikte, yeni sistemde bu malların ithal tarihini takip eden aybaşından itibaren 12 ay içinde (I) sayılı liste dışındaki ürünlerin imalatında kullanılması halinde 2012/3792 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı nın 1. maddesinde belirlenen orandaki tutar ile işlem esnasında ödenen vergi tutarı arasında fark ithalatçıimalatçılara talepleri üzerine iade edilecektir. Örneğin, (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan G.T.İ.P. numaralı White Spirit maddesini ithal eden bir ithalatçı-imalatçının, bu malları üretimde kullandığı dönemde beyanname vererek, kilogram başına 2,2985 TL 6 ÖTV ödemesi gerekecektir. Söz konusu ithalatçı-imalatçının bu ürünleri ithal tarihini takip eden aybaşından itibaren 12 ay içerisinde (I) sayılı liste dışında ürünlerin imalinde kullanması halinde, 2012/3792 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki kararın 1. maddesi uyarınca bu işlemde uygulanması gereken vergi kilogram başına 0,0172 TL olacağından aradaki fark olan kilogram başına 2,2813 TL talebi üzerine bu mükellefe iade edilecektir. C. İade talebine ilişkin şartlar Gerek ithalatçı imalatçılar gerekse de imalatçıların iade alabilecekleri vergi tutarları aşağıdaki tabloda gösterilmektedir. 4

5 G.T.İ.P. Numarası Mal ismi Birimi ÖTV tutarı (TL) BKK Oran (%) Düşük oranlı ÖTV (TL) Benzol (Benzen) Kg 2,2985 0,75 0,0172 2, Toluol (Toluen) Kg 2,2985 0,75 0,0172 2, Solvent nafta Kg 2,2985 0,75 0,0172 2,2813 (Çözücü nafta) White spirit Kg 2,2985 0,75 0,0172 2, Diğerleri Kg 2,2985 0,75 0,0172 2, Diğer solventler Kg 2,2985 0,75 0,0172 2,2813 (Çözücüler) (Petrol eteri) Diğerleri Kg 2,2985 0,75 0,0172 2,2813 (Petrol eteri) Diğerleri Kg 2,2985 0,75 0,0172 2,2813 (Petrol eteri) Hekzan Kg 2,2985 0,75 0,0172 2, Heptan Kg 2,2985 0,75 0,0172 2, Pentan Kg 2,2985 0,75 0,0172 2, Benzen (Benzol) Kg 2,2985 0,75 0,0172 2, Toluen (Toluol) Kg 2,2985 0,75 0,0172 2, Metil tersiyer bütil eter (MTBE) Kg 2,2985 0,75 0,0172 2, (Petrol yağları veya bitümenli minerallerden elde edilen yağları içerenler) Mineral yağlar veya mineral yağlar gibi aynı Kg 2,2985 0,75 0,0172 2,2813 amaçla kullanılan diğer sıvı yağlar için diğer müstahzar katkılar (Petrol yağları veya bitümenli minerallerden elde edilen yağları içermeyenler) Mineral yağlar veya mineral yağlar gibi aynı Kg 2,2985 0,75 0,0172 2,2813 amaçla kullanılan diğer sıvı yağlar için diğer müstahzar katkılar Hafif mineral yağlar için müstahzar katkılar Kg 2,2985 0,75 0,0172 2, Tarifenin başka yerinde belirtilmeyen veya yer almayan organik karma çözücüler ve incelticiler; boya ve vernik çıkarmada kullanılan müstahzarlar Kg 0,7390 2,50 0,0184 0,7206 Diğerleri İade ÖTV (TL) (Esası bütil asetat olanlar hariç) Vernikler ve benzeri ürünler için anorganik karma çözücüler ve incelticiler (Yağlama yağları; diğer yağlar) Özel bir işleme tabi tutulacak olanlar (Yağlama yağları; diğer yağlar) Alt pozisyonunda belirtilen işlemlerden başka bir işlemle kimyasal değişime tabi tutulacak olanlar (Yağlama yağları; diğer yağlar) Motor yağları, kompresör yağlama yağları, türbin yağlama yağları (Yağlama yağları; diğer yağlar) Hidrolik amaçlara mahsus sıvı yağlar Kg 0,7390 2,50 0,0184 0,7206 Kg 1, ,50 0,3706 0,9301 Kg 1, ,50 0,3706 0,9301 Kg 1, ,50 0,3706 0,9301 Kg 1, ,50 0,3706 0,9301 5

6 G.T.İ.P. Numarası Mal ismi (Yağlama yağları; diğer yağlar) Beyaz yağlar, sıvı parafin (Yağlama yağları; diğer yağlar) Dişli yağları ve redüktör yağları (Yağlama yağları; diğer yağlar) Birimi ÖTV tutarı (TL) BKK Oran (%) Düşük oranlı ÖTV (TL) İade ÖTV (TL) Kg 1, ,50 0,3706 0,9301 Kg 1, ,50 0,3706 0, Metal işlemeye mahsus bileşikler, kalıp çıkarma yağları, aşınmayı önleyici yağlar (Yağlama yağları; diğer yağlar) Elektrik izolasyonuna mahsus yağlar (Yağlama yağları; diğer yağlar) Diğer madeni yağlar (Yağlama yağları; diğer yağlar) Spindle oil (Yağlama yağları; diğer yağlar) Light neutral (Yağlama yağları; diğer yağlar) Heavy neutral (Yağlama yağları; diğer yağlar) Bright stock (Yağlama yağları; diğer yağlar) Kg 1, ,50 0,3706 0,9301 Kg 1, ,50 0,3706 0,9301 Kg 1, ,50 0,3706 0,9301 Kg 1, ,50 0,3706 0,9301 Kg 1, ,50 0,3706 0,9301 Kg 1, ,50 0,3706 0,9301 Kg 1, ,50 0,3706 0, Diğerleri Kg 1, ,50 0,3706 0,9301 (Yalnız baz yağlar) Gazyağı Litre 0,9367 2,00 0,0187 0, Diğerleri Litre 0,9367 2,00 0,0187 0,9180 (Yağlama müstahzarları) Dokumaya elverişli maddelerin, deri ve köselenin, post ve kürklerin veya diğer maddelerin işlenmesine mahsus müstahzarlar (Yağlama müstahzarları) Esas madde olarak kabul edilmemek şartıyla, ağırlık itibarıyla %70 veya daha fazla petrol yağları veya bitümenli minerallerden elde edilen yağları içerenler (Yağlama müstahzarları) Diğerleri (Yağlama müstahzarları) Kg 1,3007 1,43 0,0186 1,2821 Kg 1,3007 1,43 0,0186 1,2821 Kg 1,3007 1,43 0,0186 1, Dokumaya elverişli maddelerin, deri ve köselenin, post ve kürklerin veya diğer maddelerin işlenmesine mahsus müstahzarlar (Yağlama müstahzarları) Kg 1,3007 1,43 0,0186 1,2821 Diğerleri Kg 1,3007 1,43 0,0186 1,2821 6

7 Söz konusu tutarları iade isteyecek imalatçı veya ithalatçı imalatçıların Sanayi Sicil Belgesi ni haiz bulunmaları gerekmektedir. Bu belgeye sahip olsalar dahi Petrol Piyasası Kanunu nun 2. maddesinde yer alan madeni yağ tanımına giren mallar ile bu kapsamda kullanılan diğer malları imal edenler iade talebinde bulunamayacaklardır. (I) sayılı listenin (B) cetvelindeki malların imalatçılar tarafından mükelleflerden (yerli üretici veya ithalatçılardan) satın alma tarihini, ithalatçı imalatçılar tarafından ise bu malları ithal tarihini takip eden aybaşından itibaren 12 ay içinde (I) sayılı liste dışındaki ürünlerin imalatında kullanılmak suretiyle yine aynı süre içerisinde vergi dairesinden iade talebinde bulunmaları mümkündür. Bu malları satın alma veya ithal tarihini takip eden aybaşından itibaren 12. ayda kullananlar bakımından iade talebi bu 12. ayı takip eden ay sonuna kadar yapılabilecektir. Söz konusu süreleri geçiren imalatçı veya ithalatçı imalatçılara iadede bulunulması mümkün değildir. İade uygulamasındaki kullanımlar bakımından en az birer aylık sürelerde iade talep edilmesi mümkün bulunmaktadır. İade mahsuben ve nakden yapılabilmektedir. Mahsuben iadede, mükellefin kendisinin, ortaklık payı ile orantılı olmak üzere adi, kollektif ve komandit şirketlerde ortakların (komandit şirketlerde sadece komandite ortakların) ithalat sırasında uygulananlar dâhil vergi borçları ve ferileri ile Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) olan borçları (sosyal güvenlik primi, işsizlik sigortası primi ve idari para cezası borçları ile bunların ferileri) için söz konusu olabilecektir. İade talebinin, KDV (KDV mükellefiyetinin bulunmaması halinde gelir veya kurumlar vergisi) yönünden bağlı olunan vergi dairesine verilecek bir dilekçe ile yapılması esastır. Söz konusu dilekçe ekinde yer alması gereken belgeler 25 seri no lu ÖTV Genel Tebliği nde şu şekilde sıralanmıştır: İade talep edenin sanayi sicil belgesi (aslı veya noter onaylı örneği). Bu belge bir defaya mahsus olmak üzere verilecek olup belgenin vize edilmesi veya yenilenmesi halinde yeni belge ibraz edilecektir. İadeye konu ÖTV leri içeren malların alımlarına ilişkin fatura ve benzeri belgelerin listesi. İmal edilen mallarda ne kadar iadeye konu ÖTV ye tabi mal kullanılması gerektiğine ve zayi miktarına ilişkin ilgili kuruluşlardan alınan ekspertiz raporları. (Bu raporların sanayi odası bulunan illerde sanayi odalarından, sanayi odası bulunmayan illerde sanayi ve ticaret odalarından alınması gerekmektedir.) Ekspertiz raporlarına göre imalatta kullanılan miktarın uygunluğuna dair hesaplamaları içeren tablo. İmalatta kullanılmak üzere temin edilen iadeye konu malların iade talep edilen döneme ilişkin dönem başı stoku, dönem içi alışları, imalatta kullanılan miktarları ile dönem sonu stoklarını gösterir tablo. İmal edilen malların iade talep edilen döneme ilişkin dönem başı stoku, dönem içi imalat, dönem içi satış ve dönem sonu stok bilgilerini gösterir tablo. Mahsuben iade talepleri vergi inceleme raporu dışında diğer belgelerin tamamlanması ve mahsuba konu ÖTV tutarının ödendiğine dair satıcının vergi dairesinden teyit alınması üzerine yerine getirilecek olup, ayrıca bu taleplerin tamamı vergi incelemesine sevk edilecektir. İthalatçı imalatçılar için bağlı bulunduğu vergi dairesi tarafından yapılan kontrol üzerine mahsup işlemi yerine getirilecektir. Vergi inceleme raporunda iadeye engel bir durumun tespit edilmiş olması halinde rapora göre işlem tesis edilecektir. Vergi borçlarına (ithalde alınanlar hariç) mahsup taleplerinde vergi daireleri, mahsup talep dilekçesi ve eklerini inceleyerek belge ya da belgelerdeki muhteviyat eksikliklerini tespit edecek ve bu eksiklikleri mükellefe yazı ile bildirecektir. Tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde eksikliklerini tamamlayan mükelleflerin mahsup talepleri, mahsup dilekçesinin vergi dairesine verildiği tarih itibarıyla yerine getirilecektir. 30 günlük ek süreden sonra eksikliklerini tamamlayan mükelleflerin mahsup talepleri ise eksikliklerin tamamlandığı tarih itibarıyla borcun vadesinden mahsup tarihine kadar geçen süre için gecikme zammı uygulanmak suretiyle yerine getirilecektir. Nakden iade talebi de, KDV (KDV mükellefiyetinin bulunmaması halinde gelir veya kurumlar vergisi) yönünden bağlı olunan vergi dairesine verilecek bir dilekçe ile yapılacaktır. Ancak nakden iade taleplerinin tamamı vergi inceleme raporuna göre sonuçlandırılacaktır. Ayrıca iade talep tutarı kadar teminat verilmesi halinde iade talebi, mahsuben iade için yukarıda sayılan belgelerin tamamlanması ve iadeye konu ÖTV tutarının ödendiğine dair satıcının vergi dairesinden teyit alınması üzerine vergi inceleme raporunun sonucu beklenmeksizin 5 iş günü içerisinde gerçekleştirilebilecektir. Mahsuben iade talebinden sonra kalan kısımlar için ayrıca nakden iade talebinde de bulunulması mümkündür. Bu durumda yukarıda ifade edilen nakden iade talebi için geçerli esaslara uyulacaktır. III. Yeni sistemde teminatların çözümü, YMM raporları, indirimli teminat uygulaması, GTİP numarası tespiti ve yeni uygulamanın kapsamı üzerine değerlendirmeler ÖTV Kanunu nun 16/4. maddesinde, (I) sayılı listedeki malların ithalinde ödenecek özel tüketim vergisine karşılık olmak üzere türü, tutarı ve çözümüne ilişkin usul ve esasları Maliye Bakanlığınca belirlenmek suretiyle teminat alınacağı ifade edilmektedir. 1 seri no lu ÖTV Genel Tebliği nin 16/3. maddesinde, Kanun a ekli (I) sayılı listedeki malların ithalinde, bu mallar için yürürlükte olan ÖTV tutarı kadar banka teminat mektubunun veya Türk Lirası olarak nakit teminatın gümrük idaresine verilmesi, bu şekilde teminat verilmediği sürece gümrükleme işleminin yapılmamasının uygun görüldüğü belirtilmektedir. Anılan tebliğde, her bir parti ithalat için münferit banka teminat mektubu verebileceği gibi, ilerideki ithalatları da kapsayacak şekilde global banka teminat mektubu verebilmesinin mümkün olduğu ifade edilmiştir. İthalat işlemi tamamlandıktan sonra gümrük idaresi, (EK:11) İthal Edilen Petrol Ürünleri ile Teminata Ait Bilgi Formu nu düzenleyerek ithalatçının bağlı olduğu vergi dairesine gönderecektir. Söz konusu teminat uygulaması aynı şekilde devam etmektedir. Dolayısıyla, gerek ithalatçıların gerek de ithalatçı imalatçıların (I) sayılı listede yer alan malları ithali esnasında Gümrük İdaresince vergi tutarı kadar teminat alınacaktır. Zira 25 seri no lu ÖTV Genel Tebliği ile (I) sayılı listedeki malların ithalatı sırasında Gümrük İdaresince alınan teminatın çözümü işlemlerinin 1 seri no lu ÖTV Genel Tebliği nin 7

8 16/4-j maddesinde yapılan açıklamalar çerçevesinde yerine getirileceği ifade edilmiştir. Mezkur tebliğ maddesinde ithal edilen malların bu maddede bentler halinde sayılan teslimlerin dışında yapılacak yurtiçi teslimlerinde; bu teslimlerle ilgili hesaplanan ÖTV nin beyanı üzerine, vergi dairesince (EK:12) bilgi formu düzenlenerek ilgili gümrük idaresine gönderileceği belirtilmektedir. Söz konusu uygulama tecil terkin sisteminde ise tebliğin aynı maddesinin (b) ve (c) bentleri uyarınca yapılmakta ve bu uygulamalarda da verginin usulüne uygun beyanı üzerine vergi dairesince (EK:12) bilgi formu düzenlenerek ilgili gümrük idaresine gönderilmesi, gümrük idaresince de ilgili formda gösterilen miktara isabet eden ÖTV tutarı kadar teminatın çözümünün gerçekleştirilmesi esas alınmaktaydı. Dolayısıyla gerek teminat uygulaması gerekse teminatın çözümüne ilişkin yeni iade sistemi ile tecil-terkin sistemi arasında hiçbir değişiklik bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ancak önceki sistemde teminatların çözümü için vergi dairesinin düzenleyeceği formlar, tecil-terkin uygulamasına yönelik düzenlenecek YMM raporlarının ilgili vergi dairesine tevdii üzerine yapılmaktaydı. Düzenlenen YMM üretim tasdik raporları hem ilgili mükellefin tecil-terkin sisteminde usulüne uygun hareket edip etmediği konusunda hem de verilen teminatların çözümü açısından önemli bir işlev görmekteydi. Söz konusu raporlar sayesinde, ilgili vergi dairesi herhangi bir inceleme raporuna gerek kalmadan işlemleri kontrol edebiliyor, gümrük idaresine gönderilecek formu rahatça düzenleyebiliyordu. Zira söz konusu raporlarda anlaşılmayan yahut daha fazla detaya ihtiyaç duyulan hususların varlığı halinde eksiklik yazıları YMM lere gönderilerek cevap alınabilmekteydi. Tecil terkin uygulamasında her ne kadar bazı vergi dairelerinde biriken fazla iş yükü ve bazı vergi dairelerinde de ÖTV yetkinliği konusunda yaşanan eksikliklerden dolayı teminat çözümlerinde ciddi sarkmalar yaşansa da, son dönemlerde uygulamanın gerek mükellefler gerek vergi daireleri nezdinde bilinirliğinin arttığı gözlemlenmekteydi. İşte tam bu noktada, yeni getirilen iade sisteminde eski sistemden farklı olarak YMM raporları olmaksızın iade ve çözüm işlemlerinin yapılacak olması ciddi bir tedirginlik yaratmaktadır. Zira yeni uygulamanın eskisinden daha zor bir sürece sahne olacağı düşünüldüğünde gerek vergi farkı iadelerinin gerek de teminatların çözümünün çok ciddi sıkıntıları beraberinde getirmesi kaçınılmazdır. Eski sistemde dahi 10 yıla yakın bir tecrübe alanı oluşmasına karşın sık sık problemler yaşanan bir uygulamaya, bu sefer hem YMM raporu olmadan hem de vergi farkı iadelerinin de vergi dairesi tarafından inceleneceği bir sistemde yanıt aramak çok pratik görünmemektedir. Yeni getirilen sistemde amacın bazı kesimlerin neden olduğu vergi kaybının önüne geçilmesi olduğunu idrak edebiliyoruz. Fakat anlayamadığımız husus, bu sistemde önceki sistemde var olan ve mükellef tarafından yerine getirilmesi gereken koşullar bakımından vergi dairelerine hızlı hareket etme imkanı yaratan YMM raporlarının neden devre dışı bırakıldığıdır. Bu raporlar en azından sistemde mükellef tarafındaki tüm süreçlerin tamamlanmasına ve artık idarenin kolayca hareket etmesine zemin hazırlamaktaydı. İlk bakışta idarenin yeni sistemde kendi mevcut yapısındaki eksiklikleri giderecek ve hızlı yanıt verecek yapılar kurmak yerine dürüst mükellefleri çok daha fazla finansman yüküne tabi tutacak, daha fazla teminat ve iade alamama problemlerinin yaşanacağı bir yapı kurmuş olduğu gözlemleniyor. Bize göre, bu yapı bazı eklemelerle ve önlemlerle güçlendirilmelidir ki, vergisini zamanında ve tam olarak beyan ederek ödeyen dürüst mükellefler kötü niyetli kesimlerle mücadelede zarar görmesinler. Yapılması gerekenleri sisteme YMM raporlarının da dahil edilerek daha hızlı iade ve teminat sisteminin kurulması, ilgili vergi daireleri nezdinde ÖTV mevzuatına ilişkin yetkinliğin artırılması, teminat çözüm işlemlerinin bir web-portal aracılığı ile elektronik ÖTV beyannamesinin beyan edilmesi üzerine otomatik olarak ilgili ithalat beyannamesinden düşerek teminatın serbest bırakılacağı bir sistemin kurulması v.b. şekilde sıralayabiliriz. Özellikle web-portalın bu anlamda çok kullanışlı olacağına inanıyoruz. Zira bu sayede gerek vergi daireleri gerek de ilgili gümrük müdürlükleri arasında çok zaman alan ve sistemin tıkanmasına neden olan bürokratik işlemlerin otomosyana dönüştürülmesi sağlanarak ciddi mesafeler kat edilebilir. Ayrıca yine önemli bir husus olan indirimli teminat uygulamasının da bu yeni sistemde yeniden ve daha dikkatli bir biçimde kurulması önem arz etmektedir. Bu şekilde, bir yandan yeni sistemde getirilen bu ağır finansman şartları ile kötü niyetli kesimlerle mücadele edilebilecek, bir yandan da imalatçılar korunmuş olacaktır. İndirimli teminattan yararlanabilecek mükelleflerin ise vergisini zamanında ve dürüst bir şekilde ödeyen mükelleflerden seçilebilmesi çok büyük önem arz etmektedir. Bu noktada, hemen her türlü beyanı elektronik ortamda alarak çeşitli veriler üzerinden analizler gerçekleştirebilme yetisine sahip idarenin bu belirlemeyi rahatça yapabileceğini düşünüyoruz. Yine idarenin ekspertiz raporları hususunda da bir takım geliştirmeler yapması gerektiğini düşünüyoruz. Zira YMM raporları olmaksızın yalnızca mükelleflerin başvurularına bırakılan iade talepleri ve bunu müteakip teminat çözüm işlemleri için eksperlerin hazırlayacakları raporların gerçeği yansıtması önem arz edecektir. Bu noktada endişelenilmesi gerekenin kötü niyetli mükellefler ile tespit yapılmadan hazırlanacak ekspertiz raporları olduğunu belirtmekte yarar görüyoruz. Dolayısıyla yeni iade sisteminde YMM raporlarının aranılması ile bu tür teşebbüslerin önüne geçilebileceği kanaatindeyiz. ÖTV Kanunu nun 8/1. maddesi kapsamındaki tecilterkin sistemi ile 2002/4930 sayılı BKK eki kararın 4. maddesi ve 2003/6467 sayılı BKK eki kararın 1. maddesi kapsamındaki uygulamalarda yaşanan bir başka problem ise bu uygulamalarda gerek kullanılan gerek de üretilen ürünlerin G.T.İ.P. numaralarının tespitine yönelik Maliye Bakanlığınca tarihinde yapılan düzenlemeden 7 kaynaklanmaktadır. Söz konusu düzenlemede kısaca, bu uygulamalardaki ürünlerin G.T.İ.P. numaralarının tespitinin yapılarak YMM raporlarında bu tespitlere yer verileceği belirtilmiş, bunun üzerine söz konusu tespitin nasıl yapılacağına dair yaşanan tereddütler sonucunda Bakanlıkça yayınlanan sirküler 8 zaten tıkanmalarla dolu sistemin adeta durmasına neden olmuştur. Bahsi geçen sirkülerde, ilgili malların G.T.İ.P. numaraları tespitlerinin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı nın ilgili birimlerine yaptırılarak, bu birimlerden alınan yazıların YMM üretim tasdik raporlarına tevsik edici belge olarak eklenmesinin uygun görüldüğü ve bu yazıları içermeyen raporların işleme konulmayacağı ifade edilmiştir. Bu gelişme üzerine Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğünün Gelir İdaresi Başkanlığına gönderdiği yazıda bu tespitlerin kendi bakanlık birimlerince yapılamayacağına dair hususlar 9 belirtilmiştir. Söz konusu yazı aynı zamanda Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüklerine de gönderilerek mükelleflerin taleplerinin bu yönde cevaplandırılması istenmiştir. Buna göre Gümrükler Genel Müdürlüğü kısaca, kendi birimlerinde bulunan laboratuarların bu işlemler için 8

9 yetersiz olduğu, zaten teslimi yapılan ve serbest dolaşıma girmiş bir ürünün G.T.İ.P. numarası tespitinin yapılmasının mümkün olmadığı, olsa bile satışı yapılan miktar itibarıyla bu miktarların tamamının aynı G.T.İ.P. numarasına sahip olup olmadığının tespitinin mümkün olmadığı v.b. sebeplerden ötürü bu işlemlerin kendi birimlerince tam ve sağlıklı olarak yapılamayacağını belirtmiştir. Akredite laboratuarlarda ise bu işlemleri yaptırmanın maliyeti ve yine numune seçimi konusunda yaşanan problemler göz önüne alındığında bu hususta dürüst mükelleflere getirilen külfetin boyutu görülebilmektedir. Dikkat edilirse, bu düzenlemede de amaç kötü niyetli kesimlerin sistemden elenmesi olmakla birlikte yine uygulamanın zararı dürüst mükellefler üzerine olmuş ve zaten tıkalı sistem gerek vergi daireleri nezdinde gerek gümrük idareleri nezdinde gerek de verdiği teminatlarını geri almak isteyen mükellefler nezdinde tamamen durmuştur. Yeni iade uygulamasında henüz G.T.İ.P. numaralarının tespitine yönelik bir belirleme bulunmamaktadır. Bu hususu yazımızda hatırlatmamızın amacı ise böyle bir gereksinimi akıllara tekrar getirmekten ziyade, sistemi tamamen devre dışı bırakan bu tür uygulamalara tekrar gidilmemesi için önlem alınmasına katkıda bulunmaktır. Zira yeni iade sisteminde mükelleflerin talep dilekçelerinin ekinde aranılan belgeler ile eski sistemde tebliğ 10 ile belirlenmiş olan YMM raporlarında yer alması gereken hususlar çok benzerlik göstermektedir. Bu benzerlikten hareketle belirli bir süre sonra yine G.T.İ.P. numaralarının tespitine yönelik belgelerin de iade talep dilekçeleri ekinde aranılması yönünde yeni bir düzenleme getirilebileceği akıllara gelmektedir. malların temizlik, test, yağlama ve benzeri amaçlarla imal edilen ürünün bünyesine girmeksizin yardımcı madde veya sarf malzemesi olarak kullanılması halinde ise bu uygulamaya konu edilemeyeceği belirtilmiştir. Kısacası, tecil-terkin uygulamasında ürünün bünyesine girmeyen malların imalatta kullanılmamış sayılmayacağı gibi bir kavram kriter olarak belirlenmişti. Halbuki tecilterkin uygulaması üretim süreçlerinde (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan malları kullanan imalatçılar nezdinde oluşacak yüksek maliyetin önlenmesi için getirilmiş bir mekanizmadır. Dolayısıyla, (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan malların imal edilen ürünün bünyesine girmesi ile girmemesi arasında bu mekanizmanın getiriliş amacı açısından bir fark bulunmaması gerekmemektedir. Zira ürünün bünyesine girmeyen ama üretim sürecinde mecburen bu malları kullanan mükelleflerin tecil-terkin sisteminden yararlanamamanın neticesi olarak yıllarca yüksek tutarda vergi ödemek zorunda kaldıkları bir gerçektir. Bu yönüyle, eski uygulamada esas alınan bu husus çok ciddi bir vergi adaletsizliği ortaya çıkarmaktaydı. 2012/3792 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı nın 1. maddesi uyarınca getirilen aynı kapsamlı yeni iade uygulamasında ise (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan malların (I) sayılı liste dışında yer alan malların imalatında kullanılmasında kriterin ne olacağına ilişkin herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Bize göre yapılmasına da gerek bulunmamaktadır. Zira Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde üretimde girdi olarak kullanılan bir hammadde olması mevcut iade sisteminden yaralanması hususunda yeterli görülmelidir. Bakanlık tarafından bu hususta bir açıklama yapılması halinde ise tecilterkin sistemindeki gibi kriterin tekrar baz alınmayacağını umuyoruz. Yine bir başka husus, tecil-terkin sistemi ile yeni iade sisteminde yer alan ve bu sistemlerden yararlanacakları belirleyen (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan malları (I) sayılı liste dışında yer alan malların imalatında kullanılanların kapsamı hususudur. Zira tecil-terkin sisteminde bu hususta yaşanan tereddütlerin giderilmesi amacıyla yayınlanan sirkülerde 11 ; (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan malların, (I) sayılı listeye dahil olmayan malların imalinde girdi olarak kullanılması (sonradan damıtma veya benzeri yöntemlerle ayrıştırılmış olması işlemi dahil) halinde, tecil-terkin imkanından yararlanılmasının mümkün olduğu, söz konusu 1 Vergide Gündem Dergisi Eylül 2010 sayısı: Özel tüketim vergisinde teminat uygulaması ile ilgili sorunlar - Murat Demir 2 Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) Madde Gerekçeleri;16. madde Tarihli Resmi Gazete de yayımlanan 24 seri no lu ÖTV Genel Tebliği hükümleri çerçevesinde 4 Özel Tüketim Vergisi Kanunu nun 8/1. maddesi ile 1, 2, 3, 5, 12, 14, 21 ve 22 seri no lu ÖTV Genel Tebliğleri tarihli Resmi Gazete de yayımlanan 2012/3735 sayılı BKK ile belirlenen oran ve tutarlar kapsamında tarihli Resmi Gazete de yayımlanan 2012/3735 sayılı BKK ile belirlenen oran ve tutarlar kapsamında tarihli Resmi Gazete de yayımlanan 21 seri no lu ÖTV Genel Tebliği tarih ve 16 numaralı Özel Tüketim Vergisi Sirküleri 9 Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü nün Gelir İdaresi Başkanlığına hitaben yazdığı tarihli ve 3426 sayılı yazı tarihli Resmi Gazetede yayımlanmış 33 seri no'lu SM, SMMM ve YMM Kanunu Genel Tebliği tarih ve 3 numaralı Özel Tüketim Vergisi Sirküleri 9

10 Vergide Gündem Zekeriya Başar Özbilen Emlak vergisi değer tespitine karşı bireyin dava açma hakkını kısıtlayan hükmün Anayasa Mahkemesince iptali ve sonuçları 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu nun (Kanun) 1. maddesi uyarınca, Türkiye sınırları içinde bulunan binalar, bina vergisine; 12. maddesi uyarınca ise Türkiye sınırları içinde bulunan arazi ve arsalar, arazi vergisine tabidir. Bina ve arazi vergisinin matrahı ise bina ve arazinin Emlak Vergisi Kanunu hükümlerine göre tespit edilen vergi değeridir. Vergi değeri, Kanun un 29. maddesi kapsamında; a. Arsa ve araziler için; 213 Vergi Usul Kanunu nun (VUK) asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin hükümlerine göre takdir komisyonlarınca arsalar için her mahalle ve arsa sayılacak parsellenmemiş arazide her köy için cadde, sokak veya değer bakımından farklı bölgeler (turistik bölgelerdeki cadde, sokak veya değer bakımından farklı olanlar ilgili valilerce tespit edilecek pafta, ada veya parseller), arazide her il veya ilçe için arazinin cinsi (kıraç, taban, sulak) itibarıyla takdir olunan birim değerlere göre, b. Binalar için, Maliye ve Bayındırlık ve İskan Bakanlıklarınca müştereken tespit ve ilân edilecek bina metrekare normal inşaat maliyetleri ile yukarıda belirtilen esaslara göre bulunacak arsa veya arsa payı değeri esas alınarak 31. madde uyarınca hazırlanmış bulunan tüzük hükümlerinden yararlanılmak suretiyle hesaplanan bedel olarak hüküm altına alınmıştır. Anılan maddede ayrıca vergi değerinin, mükellefiyetin başlangıç yılını takip eden yıldan itibaren her yıl, bir önceki yıl vergi değerinin VUK hükümleri uyarınca aynı yıl için tespit edilen yeniden değerleme oranının yarısı nispetinde artırılması suretiyle bulunacağı belirtilmektedir. Takdir komisyonu tarafından belirlenen vergi değerlerine karşı ise VUK uyarınca sadece daire, kurum, teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları dava açabilmekteydi. VUK un söz konusu hükmüne karşı Anaya Mahkemesi nezdinde iptal başvurusu yapılmış olup, Anayasa Mahkemesi, 13 Ekim 2012 tarihli Resmi Gazete de yayımlanan E.2011/38 ve K.2012/89 sayılı kararı ile hükmün iptaline oyçokluğu ile karar vermiştir. I. Emlak vergisi değer tespiti Kanun un 29. maddesi uyarınca bina, arsa ve arazi birim değerleri VUK un Emlak vergisine ait bedel ve değerlerin tespiti, ilanı ve kesinleşmesi başlıklı mükerrer 49. maddesinin (b) fıkrasına göre belirlenmektedir. Mezkur madde, 9 Nisan 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4751 Sayılı Kanun un 1/A maddesi hükmü ile değişikliğe uğrayarak takdir komisyonlarının arsalara ve araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin dört yılda bir yapacakları takdirlerin, tarh ve tahakkuk işleminin yapılacağı sürenin başlangıcından en az altı ay önce karara bağlanacağını, arsalara ait olanlar takdirin ilgili bulunduğu il ve ilçe merkezlerindeki ticaret odalarına, ziraat odalarına ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları ile belediyelere, araziye ait olanlar il merkezlerindeki ticaret ve ziraat odalarına ve belediyelere imza karşılığında verileceğini hükme bağlamıştır. Hükme göre, büyükşehir belediyesi bulunan illerde takdir komisyonu kararları, vali veya vekalet vereceği memurun başkanlığında, defterdar veya vekalet vereceği memur, vali tarafından görevlendirilecek tapu sicil müdürü ile ticaret odası, serbest muhasebeci mali müşavirler odası ve esnaf ve 10

11 sanatkârlar odaları birliğince görevlendirilecek birer üyeden oluşan merkez komisyonuna imza karşılığında verilmektedir. Merkez komisyonu kendilerine tebliğ edilen bu kararları onbeş gün içinde inceleyerek belirlediği değerleri ilgili takdir komisyonuna geri göndermekte; eğer merkez komisyonu tarafından farklı bir değerleme yapılmış ise ilgili takdir komisyonu bu değerlemeyi yeni yapacağı takdirde dikkate almaktadır. Anayasa Mahkemesinin iptal kararından önce ise anılan fıkranın 3. paragrafı uyarınca, takdir komisyonlarının bu kararlarına karşı sadece, kendilerine karar tebliğ edilen daire, kurum, teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları on beş gün içinde ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilmekteydi. Yukarıda yer verilen yasal düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, takdir komisyonunun asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin kararları için dava yoluna başvurma hakkı salt Kanun da sınırlı sayıda sayılan, kendilerine karar tebliğ edilen daire, kurum, teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları ile sınırlı tutulmuştu. Bu düzenleme ile verginin mükellefi statüsündeki gerçek ve tüzel kişilerin söz konusu takdir komisyonu kararlarına karşı dava yoluna başvurma hakkı engellenmiş bulunmaktaydı. Oysa ki; Anayasa nın 36. maddesi herkesin, yargı önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğunu belirtmekte; 125. madde ise İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğunu hüküm altına almaktadır. Dolayısıyla VUK un bu hükmünün, söz konusu Anayasa hükümlerini ihlal etmekte olduğu tartışılmaz idi. II. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı Yukarıdaki iddialardan yola çıkmak suretiyle Bursa 2. Vergi Mahkemesi, VUK un mükerrer 49. maddesinin (b) fıkrasının 3. paragrafının Takdir komisyonlarının bu kararlarına karşı kendilerine karar tebliğ edilen daire, kurum, teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları on beş gün içinde ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilirler. hükmünü amir birinci cümle hükmünde sınırlı sayıda sayılan kurumlar için dava yoluna başvurma hakkı tanımasının Anayasa nın mezkur hükümlerine aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle mükerrer 49. maddesinin (b) fıkrasının iptali için Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunmuştu. Başvuru neticesinde ise Yüksek Mahkeme 31 Mayıs 2012 tarihinde, düzenlemenin Anayasa ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş bulunmaktadır. Mahkemenin oyçokluğu ile aldığı E.2011/38 ve K.2012/89 sayılı bu kararı, 13 Ekim 2012 tarihli Resmi Gazete de yayımlanmak suretiyle yürürlük kazanmıştır. Söz konusu iptal hükmünün gerekçesinde özetle aşağıdaki hususlara ver verilmiştir: Anayasa nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Anayasa nın hak arama hürriyetini düzenleyen 36. maddesi ile yargı mercilerine davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en etkili ve güvenceli yolu, yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir. Kişilere yargı mercileri önünde dava hakkı tanınması hak arama özgürlüğünün bir gereğidir. İtiraz konusu kural ile takdir komisyonlarınca belirlenen değerlere karşı vergi mükellefi olan ve olaydan doğrudan etkilenebilecek gerçek ve tüzel kişilere dava açma hakkı verilmemekte sadece yasada değinilen kurum ve kuruluşları harekete geçirerek, asgari ölçüde arsa ve arazi birim değer tespitlerine karşı dava açılabilmesi imkanı tanınmaktadır. Emlak vergisi mükelleflerinin ödeyeceği verginin hesaplanmasında esas alınan takdir komisyonu kararları idari bir tasarruf olduğu için buna karşı mükelleflere yargı yolunun kapatılması, Anayasayla güvence altına alınmış olan hak arama hürriyeti ve hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmamaktadır. Öte yandan, Anayasa nın 125. maddesi ile idarenin her türlü eylem ve işlemlerinin yargı yoluna açık olması zorunluluğu getirildiğinden, takdir komisyonu kararlarının kişi ya da kurum yönünden yargı denetimine kapatılması anılan hükme aykırılık teşkil edecektir. Yüksek Mahkeme, gerekçesinden de görüleceği üzere, bireylerin takdir komisyonları tarafından tespit edilen vergi değerlerine karşı dava yoluna gidilememesi halini, Anayasa hükümlerinin açık bir şekilde ihlali olarak nitelendirmiş bulunmaktadır. III. Sonuç Yazımızın başlangıcında ifade etiğimiz üzere, emlak vergisine esas değerlerin tespitine ilişkin takdir komisyonu kararlarının doğrudan bireyler tarafından dava konusu yapılamaması, hukuk devleti olmanın gereği olarak idari işlemlerin yargı denetimine tabi olması ve bireyin hak arama hürriyeti ile ilgili hükümler yönünden Anayasa ya aykırılık teşkil etmekteydi. Yukarıda gerekçesine yer verdiğimiz iptal kararı ile, takdir komisyonlarınca belirlenen değerlere karşı vergi mükellefi olan bireylere dava açma hakkı verilmesinin önü açılmış bulunmaktadır. Ancak hâlihazırda tesis edilmiş bulunan takdir komisyonu kararlarına karşı, Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümezliği kuralı uyarınca, dava yoluna başvurulması mümkün bulunmamaktadır. Bu halde, takdir komisyonu 11

12 kararları dört yılda bir kez tesis edildiğinden 2013 yılının ikinci yarısında yapılacak tespit için gerçek ve tüzel kişiler tarafından dava yoluna başvurulması mümkün görünmektedir. Yine iptal kararının Resmi Gazete de yayımlandığı tarih itibariyle iptal hükmü kapsamında sayılan kurum ve kuruluşlar dışındaki gerçek ve/veya tüzel kişiler tarafından takdir komisyonu kararının iptali talebiyle açılan bir dava bulunması halinde de, bu dava açısından Anayasa Mahkemesinin iptal kararı hüküm ifade edecek ve ilgili gerçek ve/veya tüzel kişilerin dava ehliyetinin mevcudiyeti mahkemeler tarafından kabul edilecektir. Yukarıda gerekçe ve sonuçlarına detaylı olarak yer verilen Anayasa Mahkemesi iptal kararı, takdir komisyonu kararlarına karşı anılan hükümde tahdidi olarak sayılan kurum ve kuruluşlar dışındaki, mükellef statüsünde olan ve olaydan doğrudan etkilenebilecek gerçek ve tüzel kişiler tarafından dava yoluna başvurulmasının yolunu açmış olup, mükellefler adına gerçekleştirilen tahakkuklara karşı açılan davalara herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. 12

13 13

14 Vergide Gündem English Translation The new refund system introduced in place of the postponement-cancellation mechanism relating to the list no. (I) attached to the SCT Law In the previous article 1 it was mentioned that some serious problems were encountered with respect to the guarantee application in the import of goods subject to the list no. (I) attached to the Special Consumption Tax (SCT) Law. The system had become a heavy burden not only due to the costs the taxpayers incurred by providing guarantee, but also the difficulties experienced in the release of these guarantees. In enterprises where goods subject to the list no. (I) attached to the SCT Law are both used as input and/ or traded, this situation obliged taxpayers to either incur high costs for letter of guarantee, or to block a certain amount of capital within the guarantee for use in such transactions. However, this outcome was not the purpose of the guarantee mechanism applied in this special tax, which is unlike any other kind of tax and which has become even more special in terms of its legislation, although it should have been special in terms of its subject. The purpose was to guarantee the tax at the level of those who imported the products subject to the list no. (I) 2. In other words, the guarantee application aimed to eliminate the risk of taxpayers failure to declare this tax, which would arise during their first deliveries in Turkey after the goods are brought within the country. It was observed over time that certain parties gained price advantage by adding the goods in schedule (B) of the list no. (I) to the oil products in the schedule (A) in the list no. (I) due to the petroleum and petroleum derivative products they include. Under the Council of Ministers Decision no. 2012/3792 that became effective upon its publication in the Official Gazette dated , the current applications have been disabled and new applications based on a refund system have been introduced in their place. The new applications have a remarkable common point: initially the tax needs to be paid fully and then the tax difference is refunded based on the inspection reports to be drawn up with refund claim by the taxpayer and the guarantees will be released consequently. It is stated that this new system is introduced to establish a more effective control mechanism and will be more capable of closing the gaps that could not be prevented in the former system. However, according to our opinion, the new system in its current form appears to create a significant impact in terms of financing for taxpayers who declare and pay their taxes on time and completely. While a significant cost advantage could be achieved through the reduced guarantee application in the former system, in this new system taxpayers will not only pay the guarantees at full amounts, but will also pay the tax amounts fully during the procedures, and these amounts can be released and refunded afterwards. Considering also the deficiencies and delays encountered at the tax authority in terms of SCT legislation, the timeframe during which the guarantee will be released and the tax difference will be refunded without a Sworn-in Certified Public Accountant report in the new system is an issue of concern. We wish the authority would at least establish structures that allow them act faster during the course of procedures, thus providing convenience to the honest taxpayers by enabling them to complete their procedures using lower amount of financing in this costly system. In this article, we will discuss the postponement-cancellation mechanism under the article 8/1 of the SCT Law, which has been disabled with the aforementioned Council of Ministers Decision, as well as the new refund system that will replace the former application. 14

15 I. Disablement of the postponementcancellation system Exercising its authority granted under the SCT Law, the Council of Ministers has determined the postponement amount as zero in the postponement-cancellation mechanism, thus disabling the application. However, we would like to note that the Sworn-in CPA production reports will still be needed for the transactions made under the former system(postponement-cancellation system) until , and accordingly they must be submitted to the related tax offices by the end of March Procedures to be implemented after this date will be subject to the new refund system. So, there is no need to drawn up a such Sworn-in CPA report after that date. II. SCT refund application in the use of the goods listed in schedule (B) of the list no. (I) within the production of goods not listed in list no. (I) Under the article 1 of the Council of Ministers Decision no. 2012/3792, in cases where the goods delivered by applying the tax amounts in the schedule (B) of the list no. (I) are used by producers in the production of goods not included in the list no. (I), the applicable tax amount will be calculated by multiplying the rate determined as per GTIP numbers for goods used in production in the decision, with the tax amount applied previously. A. The new system in terms of producers procuring the goods in the schedule (B) of the list no. (I) from SCT taxpayers To benefit from this application, producers who procure the goods in the schedule (B) of the list no. (I) from both local producers and importers, shall pay tax over the tax amounts effective as per the unit of the goods in question in such deliveries. Since both the importer and the local producer companies from which the goods are procured in such deliveries are SCT taxpayers, declarations for the goods shall be made only by these companies. For example, a producer who buys White Spirit product with the GTIP no in the schedule (B) of the list no. (I) from a SCT taxpayer must pay SCT in the amount of TL 2, per kilogram, while the related SCT taxpayer must declare this tax with the SCT Return in the 15 day timeframe during which the delivery is realized. In case these delivered products are used by the producer in the production of products not included in list no. (I) within 12 months as of the beginning of the month following the purchase date, since the tax applicable in this transaction per kilogram would be TL 0,0172 as per the Council of Ministers Decision no. 2012/3792; the difference amount of TL 2,2813 per kilogram would be refunded to the producer upon its request. B. The new system in terms of producers who import the goods in the schedule (B) of the list no. (I) themselves Importer producers who import the goods in the Schedule (B) of the list no. (I) and use them in production must also pay SCT for these goods as of periods the goods are used in production. In the new system, the difference between the amount calculated at the rate specified in article 1 of the Council of Ministers Decision no. 2012/3792 and the tax amount paid during the procedure shall be refunded to the importer-producers upon their request, in case these goods are used in the production of goods outside of the list no. (I) in 12 months as of the beginning of the month following the date of importation. For example, an importer-producer who imports the White Spirit product with the GTIP number in the schedule (B) of the list no. (I) must submit declaration and pay SCT of TL 2,2985 TL 4 per kilogram in the period when the goods are used in production. In case the importer-producer uses these products in the production of products not included in the list no. (I) in 12 months as of the beginning of the month following the date of importation, since the tax applicable in this transaction would be TL 0,0172 per kilogram under the article 1 of the Council of Ministers Decision no. 2012/3792, the difference of TL per kilogram shall be refunded to the taxpayer upon its request. III. Evaluations on the release of guarantees, Sworn-in CPA reports, reduced guarantee application, GTIP number identification and the scope of the companies who can benefit from the new system There is no difference between the new refund system and the postponement-cancellation system with respect to both the guarantee application and release mechanism of guarantee. However, in the former system, the forms to be prepared by the tax office for release of guarantees would be issued upon submission of the Sworn-in CPA reports drawn up for postponement-cancellation application to the related tax office. The Sworn-in CPA production certification reports served an important function both in terms of whether the taxpayer duly acted in the postponement-cancellation system and in terms of the release of guarantees. Thanks to these reports, the tax office would be able to check the procedures without any inspection reports and could easily prepare the form to be sent to the customs authority. In case of further info needing, missing information letters were sent to the Sworn-in CPAs and the necessary responses were thus obtained. Although the postponement-cancellation application involves serious delays in the release of guarantees due to excess burden of work in some tax offices and lack of SCT competency in others, it was observed that both taxpayers and tax offices had been getting more familiar with the application recently. At this point, the application of refund and release procedures without Sworn-in CPA reports unlike the former system creates significant concerns in taxpayers minds. Considering that the new application will bring along a much more difficult process than the former one, both the tax difference refunds and release of guarantees might inevitably bring along severe difficulties. 15

16 It does not seem really practical to try to fix an application which frequently produced problems despite an area of experience of approximately 10 years even in the former system, through a system which lacks Sworn-in CPA reports and where the tax difference refunds will be examined by the tax office. At first glance, it is observed that the authority has established a structure that will involve more problems in terms of higher guarantee amounts and failure to receive refunds, thus imposing more financing burden on the honest taxpayers in the new system instead of establishing structures that will eliminate the deficiencies in its current form and provide faster responses. According to our opinion, this structure should be further enhanced through some additions and measures so that the honest taxpayers who timely and completely pay their taxes are not harmed in struggling against ill-intentioned parties. The actions that should be taken could be listed as establishment of a faster refund and guarantee system by re-including Sworn-in CPA reports in the system, increasing the competency of tax offices regarding SCT legislation, establishing a system where guarantee will be released through automatic deduction from the related import declaration upon declaration of electronic SCT return through a web-portal. We believe that the web-portal would be especially useful in this respect, since it could make significant progress by automating bureaucratic procedures being extremely time consuming both for tax offices and customs offices. However, it is also important to re-establish the reduced guarantee application, which is another critical point, but more carefully in the new system. This would protect producers while fighting against ill-intentioned parties and severe financing conditions introduced with the new system. We think that the tax authority should also make certain improvements in terms of expertise reports. We would like to note that the issues of concern here are ill-intentioned taxpayers and expertise reports to be drawn up without any findings. Therefore, we believe that such attempts could be prevented by requiring Sworn-in CPAs in the new refund system. Another problem encountered in applications under the SCT Law is the identification of GTIP numbers of products both used and produced. In a circular published previously by the Ministry, it was stated that the GTIP numbers of the goods would be identified by the related departments of the Ministry of Customs and Trade and the letters obtained from these departments would be attached to Sworn-in CPA production certification reports as substantiating documents, and the reports that did not include such letters would not be processed. Upon that, the Ministry of Customs and Trade General Directorate of Customs sent a letter to the Revenue Administration, explaining that these identifications could not be made by the departments of their ministry 5. It is not hard to notice that the purpose of this regulation was also to eliminate ill-intentioned parties from the system; however, the application was again a detriment for the honest taxpayers and the system, which was already obstructive enough, came to a complete halt not only for tax offices and customs offices, but also for taxpayers who wanted to receive their guarantees back. Another vital issue is what will be the scope of the producer who can benefit from the new system. According to the criteria adopted in the application of the postponement-cancellation system, goods not physically included in the product would be deemed not to have been used in production. On the other hand, in the new refund application with the same scope that was introduced under the article 1 of the Council of Ministers Decision dated 2012/3792, there is no explanation about the criteria applicable in the use of goods in schedule (B) of the list no. (I) in the production of goods outside of the list no. (I). Actually, we think that there is no need to make such a clarification for the scope. In accordance with Tax Procedures Law, being a raw material used as input in production should be sufficient to benefit from the current refund system. We hope that criteria similar to the one in the postponementcancellation system will not be determined as the scope of application again. 1 Article titled Issues regarding guarantee application in special consumption tax published in the September issue of Vergide Gündem - Murat Demir 2 Special Consumption Tax Draft Law and Planning and Budget Commission Report (1/988) Statements of Justification 16th Article 3 As per the Rate and Amounts Determined under the Council of Ministers Decision no. 2012/3735 published in the Official Gazette dated As per the Rate and Amounts Determined under the Council of Ministers Decision no. 2012/3735 published in the Official Gazette dated Letter no dated written by the Ministry of Customs and Trade General Directorate of Customs to the Revenue Administration 16

17 17

18 Vergide Gündem English Translation Constitutional Court s cancellation of the provision which restricted the right to litigate property tax valuation and its consequences As per the Property Tax Law, buildings within the borders of Turkey are subject to building tax, whereas lands and plots are subject to land tax. The base of building tax and land tax is the value of the building and land detected according to the provisions of the Property Tax Law. Tax value on the other hand is defined in Article 29 of this Law. Accordingly, tax value is the value calculated according to the following: a. For lands and plots; according to the unit values assessed by assessment committees as per the provisions of the Tax Procedures Law regarding the detection of minimum unit value on the basis of avenues, streets and different regions in terms of value (block, section or parcels to be detected by governors for avenues, streets and different regions in terms of value in touristic regions) in every neighborhood and in each village on the land which is not parceled and will be deemed plot, and for lands, the type of the land (barren, bottom, wetland) for each province or district on the land. b. For buildings; by using the buildings normal construction costs per square meter to be jointly detected and announced by the Ministry of Finance and Ministry of Environment and Urbanism and the provisions of the bylaw prepared according to Article 31 by taking as a basis the value of plot or plot share to be detected on the basis of the principles above. The mentioned article also states that the tax value shall be detected by increasing the tax value every year as from the year following the starting year of tax liability by half of the revaluation rate of the previous year tax value detected for the same year as per the provisions of the Tax Procedures Law. I. Detection of property tax value and the right of litigation Repeated Article 49 of the Tax Procedures Law titled Detection, announcement and finalization of the charges and values pertaining to property tax has been amended by Article 1/A of the Law No This amendment has become effective as of 9 April Pursuant to paragraph (b) of the repeated Article 49, the assessments to be conducted by assessment committees every four year in relation to the detection of minimum unit value of lands and plots shall be finalized at least six months before the beginning of the period in which assessment and accrual procedures will be conducted, and the assessments pertaining to plots shall be given to the chambers of commerce, chambers of agriculture and relevant neighborhood and village headmen and municipalities which are located in provincial and district centers related to the assessment, while assessments pertaining to lands shall be given to the chambers of commerce and agriculture and municipalities in provincial centers, both types of assessment are being given against signature. In the provinces governed by a metropolitan municipality, the decisions of assessment committees are communicated to the central committee which is chaired by the governor or the officer assigned by him and consists of the land registry office director appointed by the governor and one member assigned separately by the chamber of commerce, chamber of certified public accountants and union of chamber of merchants and craftsmen. The central committee then reviews these decisions within fifteen days and sends the values determined at the end of the review back to the assessment committee. 18

19 As per the third paragraph of the mentioned paragraph, only the chambers, institutions, organizations and relevant neighborhood and village headmen to whom the decisions have been communicated may file a lawsuit against these decisions of assessment committees at the relevant tax court within fifteen days. As inferred from the legal regulations above, the right of litigation against the decisions of assessment committees related to the detection of minimum unit value is only limited to the chambers, institutions, organizations and relevant neighborhood and village headmen to whom the decisions have been communicated, as listed in the Law. This regulation has prevented the real or legal person taxpayers from litigating the mentioned assessment committee decisions. II. Cancellation decision of the Constitutional Court 2 nd Tax Court of Bursa has filed an application to the Constitutional Court for the cancellation of the mentioned regulation on grounds that granting the right of litigation only to the organizations listed in the first sentence of the 3 rd paragraph of paragraph (b) of the repeated Article 49 of the Tax Procedures Law as Only the chambers, institutions, organizations and relevant neighborhood and village headmen to whom the decisions have been communicated may file a lawsuit against these decisions of assessment committees at the relevant tax court within fifteen days. conflicts with Articles 2, 36 and 125 of the Constitution. On 31 May 2012, the Supreme Court has ruled that the mentioned regulation is against the Constitution and shall be cancelled. This decision numbered E.2011/38 and K.2012/89, taken by the court by majority of votes, has been promulgated in the Official Gazette dated 13 October The points which the justification of this cancellation decision states are briefly as follows: State of Law as indicated in Article 2 of the Constitution is a state whose acts and treatments are lawful and a state which respects human rights, protects and improves these rights and freedoms, builds a fair legal order in every field and sustains it through improvement, avoids situations and attitudes against the Constitution, deems itself committed to the Constitutions and the superior rules of the Law and is open to judicial control. Article 36 of the Constitution which regulates the right to legal remedies secures the right to resort to legal remedies as plaintiff and defendant and as a natural consequence of that, the right to make claims, to defend oneself and to be judged fairly. The rule subject to objection does not grant a right to real or legal persons that are taxpayers and can be directly affected by the issue to litigate the values determined by assessment committees. It only aims to bring the institutions and organizations mentioned in law into action, and enables them the right to file lawsuits against the detections of minimum unit value for lands and plots. Preventing the taxpayers from resorting to legal remedies because the assessment committee decisions taken as a basis in the calculation of the calculation of the tax to be paid by property taxpayers are administrative decisions does not comply with the freedom to resort to legal remedies and the principle of state of law which are both secured in the Constitution. On the other hand, since Article 125 of the Constitution requires all kinds of acts and procedures of the authority to be open to judicial remedies, closing the assessment committee decisions to judicial control either from personal or organizational aspects will breach the mentioned provision. III. Consequences of the cancellation decision Pursuant to the cancellation decision, individual taxpayers may now file lawsuits against the values determined by assessment committees. We would like to note that assessment committee decisions which are already established may not be available for litigation due to the principle of non-retroactivity of Constitutional Court s decisions. In this case, since assessment committee decisions are being established every 4 years, real and legal persons may resort to litigation for the assessments to be conducted in the second half of Again, in case there is a lawsuit filed by real and/or legal persons other than the institutions and organizations listed in connection with the cancellation decision in order to claim the cancellation of the assessment committee decision as of the date when the cancellation decision was published in the Official Gazette, for this lawsuit, the cancellation decision of the Constitutional Court shall apply and courts shall accept the existence of the right of relevant real and/or legal persons to file lawsuits. The cancellation decision of the Constitutional Court whose grounds and consequences are detailed above has enabled the real and legal persons which are taxpayers and may be directly affected from the matter, other than the institutions and organizations restrictively listed in the mentioned provision, to litigate the assessment committee decisions. This cancellation decision, however, does not affect the lawsuits filed against the accruals conducted in the name of taxpayers. The most efficient and secure way to defend oneself against an unfair treatment or harm or to justify oneself and prove one s rightfulness against an unfair application or treatment is to use the right of litigation before judicial authorities. The right of litigation is a requirement of the freedom to use legal remedies. 19

20 Macaristan Polonya Dünyadan vergi haberleri Jbid Silahlı Mahkeme, tasfiye halindeki şirketin zararlarından yöneticilerin de sorumlu olduğuna karar verdi Budapeşte Temyiz Mahkemesi, tasfiye durumunda CEO ların, yöneticilerin ve yetkili karar mercilerinin de (yönetime katılmayan ortaklar da dahil) şirket zararlarından kişisel olarak sorumlu olduklarına dair bir karara vardı. Tasfiye sırasında şirket, alacaklılara olan tüm borçlarını geri ödemekle yükümlüdür. Macaristan da alacaklıların talepleri Tasfiye Kanunu nda belirtilen özellikli sıralamaya göre karşılanıyor. (Kanun 1991/49) Bu Kanun a göre vergi idaresinin alacaklarına yönelik talebi; çalışanların, tasfiye elemanlarının, mortgage veya ipotek borçlularının ve teminatları da içeren diğer sivil alacak taleplerinin tamamının ödenmesinden sonra geliyor. Ödenmemiş vergiler ve sosyal güvenlik katkıları ise neredeyse listenin en sonunda yer alıyor. Macaristan da, sadece varlıkları nispetinde sorumluluk taşıyan limited şirketlerinin kurulması, diğer şirket türlerine göre daha kolaydır. Limited şirketlerde, tasfiye halinde dahi, şirket hissedarlarına ait şahsi mal varlıklarına dokunulması söz konusu değildir. Şimdiye dek bu uygulamaya, şirket yöneticileri için de geçerli idi. Bu nedenle vergi dairesi, tasfiye edilmiş ve vergi borcu bulunan şirketlere alacak talebinde bulunamıyordu. Fakat Ulusal Vergi ve Gümrük İdaresi nin lehine çıkan bir mahkeme kararı, söz konusu durumun değişeceği şeklinde yorumlandı. Kısa bir süre önceye kadar, yöneticilerin sorumluluklarına daha az önem veriliyordu. Macaristan da yönetici veya CEO ları ölmüş ya da evsiz insanlardan oluşan ve sadece tek bir işlem gerçekleştirmek için kurulmuş olan (genellikle vergi kaçakçılığı için) çok sayıda hayalet şirketin var olduğu bilinmekteydi. Söz konusu dava, bu durumun değişmesine yardımcı olmayacak olsa da, etkin bir şekilde işleyen şirketlerin daha dikkatli ve uyumlu olmalarını sağlayacaktır. Hükümet KDV mevzuatında değişiklikler yaptı Polonya Finans Bakanlığı 12 Eylül de, Polonya daki KDV mevzuatı düzenlemelerini Avrupa Birliği direktiflerine daha uyumlu hale getirmek için hazırlanan yeni vergi değişiklik taslağını açıkladı. Düzenlemeler, 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren geçerli olacak. Mevcut yasada yapılan en önemli değişikliğin vergiyi doğuran olay hususunda olduğu görülmektedir. Önerilen yasa değişikliğinde, KDV nin mal teslimi ve hizmet ifasında doğduğu kabul edilecektir. Bu nedenle bazı özellikli durumlar dışında, artık KDV de vergiyi doğuran olayın faturanın düzenlenmesiyle değil, mal teslimi ve hizmet ifası ile gerçekleştiği düşünülecektir. İnşaat işlerine yönelik hizmetler ile matbaacılık hizmetlerinde (gazete, dergi ve kitap vs.) ise vergiyi doğuran olayın faturanın düzenlenmesi olarak kabul edilmesi uygulamasına devam edilecektir. Mal teslimi ve hizmet ifalarına istinaden düzenlenen faturalar, teslim veya ifanın gerçekleştiği ayda, 7 gün içerisinde düzenlenmelidir. Basitleştirilmiş faturalar ise ancak 100 Euro yu geçmeyen işlemler için kullanılabilecektir. Avrupa Birliği içinde yapılan transit işlemler ile ithalat işlemlerinde, Polonya da KDV temsilcileri için bazı özellikli kurallar uygulanacaktır (transit düzenlemeleri gibi). Son olarak, çay ve kahve ile hazırlanmış içeceklerde % 23 e yükseltilen KDV oranı, servis edilen yemeklerde ve dondurmada ise % 5 ile % 8 oranlarında uygulanacaktır. 20