İSTANBUL NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ SAYIN HÂKİMLİĞİ NE

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "İSTANBUL NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ SAYIN HÂKİMLİĞİ NE"

Transkript

1 İSTANBUL NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ SAYIN HÂKİMLİĞİ NE (CMK 250. Maddesi Uyarınca Görevli ve Yetkili) DURU MA TALEPLİDİR Soruşturma No : 2008/1756 Tahliye Talebinde Bulunan üpheli : Birol BA ARAN Silivri 4 Nolu L Tipi Cezaevinde Tutuklu, TC Vatandaşı, Sabıkasız. Müdafii : Av. Hüseyin ERSÖZ (Adres Antette) Konu : 5721 Sayılı CMK nun 104. Maddesi uyarınca TAHLİYE TALEBİ dir. Tutuklama Tarihi : Dilekçenin Özü : Müvekkilim Birol BA ARAN, 200 gündür tutuklu bulunmaktadır. Kanun da yazılı olan tutuklama nedenleri müvekkilimin durumu için geçerli değildir. Adil Yargılamaya ilişkin uluslar arası sözleşme hükümleri ve AİHM içtihatları gereği, devam eden tutuklama tedbiri, makul süreyi aşmış ve istisnai uygulama niteliğini kaybetmiştir. Müvekkilim hakkında Kanunda öngörülen diğer adli tedbirlerin uygulanması ve hukuka aykırı olarak devam eden Tutuklama Tedbiri nin kaldırılması gerekmektedir. Açıklamalar : 1. CMK nun 105. Maddesinde tahliye taleplerinin görüşülmesi usulü, 1

2 103. ve 104. Maddeler uyarınca yapılan istem üzerine, merciince Cumhuriyet Savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin görüşü alındıktan sonra, üç gün içinde istemin kabulüne, reddine veya adli kontrol uygulanmasına karar verilir. Bu kararlara itiraz edilebilir. şeklinde düzenlenmiştir. İlgili madde gereğince görüş alma duruşmalı olarak gerçekleşebilmektedir. Bu sebepten tahliye dilekçemizin duruşmalı olarak karara bağlanmasını talep ediyoruz. 2. Müvekkilim yakın çevresinde sevilen ve saygı duyulan bir kişidir. Bunun yanında iş hayatında da dürüst bir tacir olarak tanınmaktadır. Kişisel web sitesi olan adresine, tarihinden itibaren tanıdıkları tarafından bırakılan mesajlar incelendiğinde, bu durum açıklıkla görülebilecektir. Mesaj bırakanlar arasında yabancı ülke vatandaşlarının da olması, onun bilişim sektöründe ülkesinin kalkınmasına hizmet eden faaliyetlerinden ve uluslar arası boyuttaki saygıdeğer kimliğinden kaynaklanmaktadır. 3. CMK 100. Madde de sayılan Tutuklama Nedenleri müvekkilim nezdinde gerçekleşmemiştir. Öyle ki; (a) Müvekkilim hakkında isnat edilen suçlamaların tümü, Telefon Görüşmeleri ne dayanmaktadır. Kendisine sorgu esnasında yöneltilen soruların tamamı onun iş ve özel hayatına ilişkin sorulardır. ahıslar üzerinden gidilerek yöneltilen bu sorularda adı geçen, Deny ve Zohar adlı kişiler, danışmanı olarak çalıştığı şirketin iş yaptığı BMC Software ın yetkilileri, enol adlı şahıs kardeşi, Filiz ESEN ise avukatıdır. Bu kişilerle yaptığı telefon görüşmelerinin muhteviyatı, iş ve aile hayatını kapsamaktadır. Filiz ESEN le tarihinde yapıldığı iddia edilen telefon görüşmesinin tutanakları incelendiğinde, müvekkilimin yurt dışında olduğu ve konuşmanın geneline ilişkin hiçbir değerlendirme yapmadığı görülebilecektir. (b) Nisan 2008 tarihleri arasında ADD Kadıköy ubesi tarafından düzenlenen ve toplumda kanaat önderi niteliğinde olan Hukukçu, Gazeteci, Siyasetçi, Akademisyen, Sanatçı ve STK Temsilcilerinin konuşmacı olarak katıldığı, Hukuk ve Siyaset Okulu adlı Akademik Toplantı da yapılan değerlendirmeler, ancak ifade özgürlüğü çerçevesinde kabul edilebilecek olan sözlerdir. Yapılan çalışmanın Marmara Üniversitesi nde düzenlenmiş olması, dinleyicilerin çalışmaya Başvuru Formu doldurarak katılabilmeleri ve toplantılara belirli bir oranda katılan kişilere Katılım Belgesi verilmesi, bu çalışmanın Akademik Değeri ni gösteren hususlardır. AİHM Emsal Kararları, Akademik Toplantı niteliğinde olan çalışmalarda sarf edilen sözlerin, sıradan bir vatandaşın ifadelerine nazaran daha fazla korunması gerektiğini, ortaya koymaktadır. Bu toplantılarda yapılan değerlendirmelerin tamamı ifade özgürlüğünün koruması altındadır. 2

3 İmkânlar dâhilinde sınırlı sayıda kişinin katılımına açık olan ve başvuru belgesi doldurularak katılına bilen bu toplantıların, düzenleyenlerden ve üniversite güvenlik görevlilerinden izinsiz olarak kayda alınması da suç oluşturmaktadır. Müvekkilimin ifadeleri her ne kadar ifade özgürlüğü içinde değerlendirilebilecekse de, suç işlenerek elde edilen belge ve bilgilerin delil olarak kullanılamayacağı hususu da, Kanun da düzenlenmiş olan bir uluslar arası hukuk kaidesidir. Bu görüntülerin, müvekkilimin siyasi görüşlerine muhalif bir kısım medya tarafından, antipropaganda malzemesi olarak günlerce yayınlanması ve müvekkilime yöneltilen sorulardan çıkarılabileceği üzere, bu tarihten itibaren teknik takibe alınması da, Adil Yargılama hususunda kamu vicdanında farklı değerlendirmeler yapılmasına neden olmaktadır. Basın kuruluşlarının %90 ının bu görüntülere itibar etmediği ortadayken, iktidara yakınlığıyla bilinen birkaç gazete ve televizyon kanalının yürüttüğü bu siyasi linç girişimi hukuka aykırı ve Masumiyet İlkesi ni zedeler niteliktedir. Müvekkilim, demokratik kaidelere bağlı ve ona hizmet noktasında faaliyet gösteren bir düşünce yapısına sahiptir. Cumhuriyet Halk Partisi üyesi olması ve Sivil Toplum Kuruluşlarında üstlendiği görevler bunu kanıtlar niteliktedir. Demokrasi ve devlet karşıtı bir yapının içinde olması söz konusu dahi edilemez. Bunlar gerçek dışı isnatlardır. (c) Sorgu esnasında yöneltilen ener ERUYGUR, Kemal ALEMDAROĞLU, Doğu PERİNÇEK, Veli KÜÇÜK, Yaşar HACISALİHOĞLU ve Sevgi ERENEROL u nereden tanıyorsunuz şeklinde yöneltilen sorular ise soruşturmanın ciddiyetiyle bağdaşmamaktadır. Müvekkilimin bırakın siyaset ve sivil toplum faaliyetleriyle ilgilenmesini, gündemi yakından takip ederek, entelektüel değerlendirmeler yapabilecek bilgi birikimine sahip olması bile, bir şekilde bu kişilerin isimlerini duymasını sağlamıştır. Mahkemeniz, çeşitli sivil toplum örgütlerinde görevler üstlenmiş olan müvekkilimin durumunu incelediğinde, onun üstlenmiş olduğu bu görevler neticesinde, siyasi parti liderleri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, akademisyenler ve emekli olan ya da halen görevde bulunan üst düzey yöneticilerle iletişim içinde bulunmasının, gayet olağan bir durum olduğu değerlendirmesini kolaylıkla yapabilecektir. Bunun yanında müvekkilimin, sorgu tutanaklarında adı geçen Sevgi ERENEROL ile kişisel teması ancak, adı geçen şahısın müvekkilimi STK Yöneticisi olması hasebiyle araması neticesinde, en düşük düzeyde gerçekleşmiş olabilir. Bu konuşmanın kendisi ve muhteviyatı, hatırlanmayacak kadar önemsiz konuları kapsamaktadır. Müvekkilimin, Doğu PERİNÇEK ve Veli KÜÇÜK ile bir teması ise hiç olmamıştır. ener ERUYGUR, Kemal ALEMDAROĞLU ve Yaşar HACISALİHOĞLU ile ilişkileri ise, ADD Kadıköy ubesi Başkanlığı görevini üstlendiği 2004 senesine dayanmaktadır. Bu dönemde 3

4 gerçekleştirilen konferanslara konuşmacı olarak çağrılan adı geçen şahıslarla, kişisel dostluk dışında herhangi bir bağlantısı bulunmamaktadır. Bu da STK Yöneticisi ve kamuoyunda saygın bir işadamı olmasına dayanan dostluk ilişkileridir. Müvekkilime yönelik suçlamaların delilleri olarak gösterilen bu telefon görüşmeleri, isnat edilen suçlamalara vücut vermeyecektir. Zira TCK da düzenlenen ve müvekkilime yöneltilen iddiaların hiçbirisi telefon yoluyla işlenebilecek bir suç niteliğinde değildir. (d) Müvekkilim, gözaltına alınacağını avukatından öğrenmiş olmasına rağmen işyerine gelmiş, görevli polislere yardımcı olmuş ve emniyet güçlerinin bilgisi dışında olan özel çalışma ofisinin adresini onlara vererek, birkaç saat içinde çıkarılan arama kararıyla, adalete yardımcı davranışlar sergilemiştir. Bu davranışları sergileyen bir kişinin kaçma ve delilleri karartma şüphesiyle tutuklu bulunması adil bir uygulama değildir. (e) Örgüt yöneticisi olmak suçlamasıyla tutuksuz yargılanan birçok kişinin bulunmasına karşın, hakkında elle tutulur hiçbir somut delil bulunmayan müvekkilimin, kamu vicdanını ve adalet duygusunu zedeleyecek şekilde 7 aya yakın süredir tutuklu bulunması hukuka aykırıdır. 4. Yukarıda saydığımız tüm bu hususlar göz önüne alınıp, müvekkilim nezdinde objektif bir değerlendirme yapıldığında, Kanun da yazılı olan Tutuklama Nedenleri nin gerçekleşmediği kolaylıkla tespit edilebilecektir. 5. AİHM İçtihatları ve Avrupa İnsan Hakları Komisyonu (AİHK) Kararları göz önüne alındığında ise, istisnai bir uygulama niteliğinde olan Tutuklama Tedbiri nin, Makul Süre kriterine aykırı olarak uygulandığı ve tedbir niteliğini kaybederek infaza yönelik bir işlev üstlendiği de görülebilecektir. AİHK tarafından belirlenmiş olan Tutukluluk Tedbirinin Uygulanabilmesine İlişkin Koşullar ın, açıklamalarımız göz önüne alındığında, Maddi, Ahlaki ve diğer açılardan, Kişinin tavır ve tutumları ile soruşturmanın ve yargılamanın gecikmesine ve süratine katkıda bulunması açısından, Olayın soruşturulmasındaki güçlükler, vakaların karmaşıklığı, tanıkların ve şerik sanıkların sayısı, yurtdışından delil elde etme ihtiyacı açısından, Olayların soruşturulmasındaki güçlükler, vakaların karmaşıklığı, bu makamların olayları izah ederken gösterdikleri özen açısından ve 4

5 Yargısal Makamların yargılama sürerken, salıverme talepleri için başvuruları ele alırken ve yargılamayı tamamlarken ileri sürdükleri gerekçeler açısından, müvekkilim hakkında Tutululuk Tedbiri ni gerektirecek şekilde oluşmadığını göstermektedir. 6. Türkiye nin en geniş yetilerine sahip bir savcı tarafından yönetilen ve yine en geniş imkânlara sahip İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından sürdürülen bir soruşturma sürecinde, 7 aya yakın süredir halen delillerin toplanamamış ve iddianamenin hazırlanamamış olması da, Adil Yargılanma İlkesi ne aykırı bir durum oluşturmaktadır. Bu durum, devam eden tutukluluk halinin devamı için makul bir gerekçe olamayacaktır. Mahkemenizin bu inceleme sonunda haksız tutuklamayı kaldıracağına ve müvekkilime itibarını iade edeceğine inanıyoruz. İSTEM ve SONUÇ : Dilekçe içeriğinde açıkladığımız gerekçeler göz önüne alınarak, tahliye talebimizin DURU MALI olarak karara bağlanmasını, 200 gündür haksız ve hukuka aykırı olarak devam eden Tutukluluk Halinin Kaldırılmasını, ve müvekkilimin TAHLİYESİNİ arz ve talep ederim. Saygılarımla. üpheli Birol BA ARAN Vekili Av. Hüseyin ERSÖZ 5