DĐYABETĐK HEMODĐYALĐZ HASTALARINDA ASĐMETRĐK DĐMETĐLARGĐNĐN DÜZEYLERĐNĐN DEĞERLENDĐRĐLMESĐ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "DĐYABETĐK HEMODĐYALĐZ HASTALARINDA ASĐMETRĐK DĐMETĐLARGĐNĐN DÜZEYLERĐNĐN DEĞERLENDĐRĐLMESĐ"

Transkript

1 T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI HASEKĐ EĞĐTĐM ve ARAŞTIRMA HASTANESĐ BĐYOKĐMYA VE KLĐNĐK BĐYOKĐMYA LABORATUVARI ŞEF : Uzm. Dr. EZAKET ERE DĐYABETĐK HEMODĐYALĐZ HASTALARINDA ASĐMETRĐK DĐMETĐLARGĐNĐN DÜZEYLERĐNĐN DEĞERLENDĐRĐLMESĐ Tıbbi Biyokimya Uzmanlık Tezi Hasan TAÇYILDIZ ĐSTANBUL 2009

2 Ö SÖZ Uzmanlık eğitimi gördüğüm Sağlık Bakanlığı Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi nin Başhekimi Sayın Op. Dr. Haldun ERTÜRK e, asistanlık eğitimimde bana emeği geçen hocam Şişli Eğitim ve Araştırma Hastanesi Biyokimya Laboratuvarı Şefi Sayın Uzm. Dr. ezaket ERE e, bilimsel düşüncede yol gösterici olan hocam Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Biyokimya Laboratuvarı Şef Yardımcısı Uzm. Dr. Macit KOLDAŞ a şükranlarımı sunarım. Tez çalışmamda yardımlarından dolayı Uzm. Dr. Yasemin ERDOĞA DÖVE TAŞ ve Uzm. Dr. Hatice SEVAL e, uzmanlık eğitimim süresince yardım ve desteklerinden ötürü laboratuvarımızda görevli tüm uzman doktorlarımıza teşekkürlerimi sunarım. Uzmanlık eğitimim süresince birlikte çalışmaktan mutluluk duyduğum tüm asistan arkadaşlarıma ve laboratuvar çalışanlarına teşekkürlerimi sunarım. Tez çalışmalarıma bana verdikleri yardım ve destekten dolayı Özel Gaziosmanpaşa Hastanesi Biyokimya Laboratuvarından Uzm. Dr. Dilek YILDIZ a ve Diyaliz Merkezinden Uzm. Dr. Handan ŞE EL e ve Diyaliz Merkezi çalışanlarına teşekkürlerimi sunarım. Bugüne kadar bana her türlü desteği gösteren sevgili aileme ve biricik eşime sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Hasan TAÇYILDIZ I

3 ĐÇĐ DEKĐLER Önsöz Đçindekiler Kısaltmalar I II IV 1.GĐRĐŞ VE AMAÇ 1 2.GENEL BĐLGĐLER Kronik Böbrek Yetmezliği Diyaliz Hemodiyaliz Hemodiyaliz ve Oksidatif Stres Hemodiyalizde Oksidatif Stres Kaynakları Hemodiyalizde Oksidatif Stres Göstergeleri Oksidatif Stres Ve Hemodiyaliz Komplikasyonları Diyabetes Mellitus Diyabetik Nefropati Diyabetik Nefropatide Patogenez Diyabetik Nefropatinin Evreleri Nitrik Oksit Genel Bilgi Nitrik Oksitin Yapısı Nitrik Oksitin Biyosentezi Nitrik Oksit Sentaz izoenzimleri Nitrik Oksitin Biyolojik Etkileri Endotel Hücresi ve Nitrik Oksit Nitrik Oksitin Sentezini Etkileyen Faktörler Metil Arjininler Metil Arjininlerin Oluşumu ve Çeşitleri 17 II

4 2.6 Asimetrik Dimetil Arjinin (ADMA) ADMA Metabolizması ADMA ile ilişkili Hastalıklar ve Patofizyolojik Olaylar Renal Hastalıklar Diyabet Kardiyovasküler Hastalıklar Homosistein ve ADMA Alzheimer Preeklampsi Karaciğer Yetmezliği ve Siroz Hemorajik Şok ADMA Düzeyini Azaltma Stratejileri GEREÇ VE YÖNTEMLER Gereçler Hasta Ve Kontrol Grupları Kan Örnekleri Kullanılan Kimyasal Malzemeler Kullanılan Cihazlar Ölçüm Yöntemleri AOPP Ölçüm Yöntemi Asimetrik Dimetilarginin (ADMA) Tayini Đstatistiksel Analiz BULGULAR Hasta Grupları Đle Kontrol Grubunda Ölçülen Parametreler Korelasyon Analizleri TARTIŞMA VE SONUÇ ÖZET SUMMARY KAYNAKLAR 49 III

5 KISALTMALAR 4-AAP ACE ADMA ADP AGE ALE AOPP ATP CRP DDAH DHAP DM DMA EDRF ELISA G6PDH GFH GPO GSH-Px GSSG-Red H2O2 HD HNE HOCl : 4-Aminoantipirin : Anjiyotensin Dönüştürücü Enzim : Asimetrik Dimetil Arjinin : Adenozin Difosfat : Đleri Glikasyon Son Ürünleri : Lipoksidasyon Son Ürünleri : Đleri Protein Oksidasyon Ürünleri : Adenozin Trifosfat : C-Reaktif Protein : Dimetilarjinin Dimetil Amino Hidrolaz : Dihidroksiasetonfosfat : Diyabetes Mellitus : Dimetil Arjinin : Endotel Kaynaklı Serbestleştirici Faktör : Enzyme-Linked ImmunoSorbent Assay : Glukoz -6-Fosfat Dehidrogenaz : Glomerüler Filtrasyon Hızı : Gliserofosfooksidaz : Glutatyon Peroksidaz : Glutatyon Redüktaz : Hidrojen Peroksit : Hemodiyaliz : Hidroksinonenal : Hipoklorik Asit IV

6 IL KBY LDL L-NMMA LPL MDA MPO NADH NIDDM NO NOS PBS PMNL PRMT RCO ROS SAH SAM SDMA SOD TBARS TNF-α tpa β2m : Đnterlökin : Kronik Böbrek Yetmezliği : Düşük Yoğunluklu Lipoprotein : N-Monometil L-Arjinin : Lipoprotein Lipaz : Malondialdehid : Myeloperoksidaz : Nikotinamid Dinükleotid : Đnsüline Bağımlı Olmayan Diyabet : Nitrik Oksit : Nitrik Oksit Sentaz : Phosphate Buffered Saline : Polimorfonükleer Lenfositler : Protein Arjinin Metil Transferaz : Reaktif Karbonil Bileşikleri : Reaktif Oksijen Ürünleri : S- Adenozil Homosistein : S-Adenozil Methiyonin : Simetrik Dimetil Arjinin : Süper Oksit Dismutaz : Tiyobarbitürik Asit Reaktif Ürünleri : Tümör Nekroz Faktör : Doku Plazminojen Aktivatörü : β2 Mikroglobulinler V

7 1.GĐRĐŞ VE AMAÇ Endotel, vasküler tonus ve yapının sürdürülmesinde çok önemli bir rol oynamaktadır. Endotel kaynaklı başlıca vazoaktif aracılardan biri Nitrik Oksit (NO)'tir. Nitrik oksit endotelden salgılanan gevşeme faktörlerinin en önemlisi olup vasküler tonusun düzenlenmesinde ve damar bütünlüğünün korunmasında hayati bir rol oynar. Vücutta NO sentezinin endojen bir inhibitörü olan Asimetrik Dimetilarginin (ADMA) damar içine verildiğinde lokal vazokonstriksiyona neden olur. ADMA, patofizyolojik durumlardaki konsantrasyonlarda vasküler NO üretimini kısıtlar. Bu etkisini de NO sentezinde reaksiyonu katalizleyen Nitrik Oksit Sentaz (NOS) enzimini inhibe ederek gösterir (1). Artık, ADMA ile ilgili biyokimyasal ve fizyolojik yollar daha iyi anlaşılmaktadır. DMA (dimetil arginin) metillenmiş proteinin yıkılması sonucu oluşur. Metil grubu, S-Adenozilmetionin (SAM)'den elde edilir. Hem ADMA hem de onun izomeri simetrik dimetilarginin (SDMA), renal yolla vücuttan atılır. Ancak ADMA, dimethylarginine dimethylaminohidrolase (DDAH) enziminin etkisi ile sitrülin ve dimetil amin e hidrolitik yıkılma yoluyla metabolize olur. ADMA dislipidemi, ateroskleroz, hipertansiyon, diyabetes mellitus, kronik renal yetmezlik ve konjestif kalp yetmezliği hastalarının plazmasında yükselir. Endotel bağlı vazodilatasyonun bozulmasıyla beraber artan ADMA düzeyleri, indirgenmiş NO sentaz ile ilişkilidir (2). Son dönem böbrek yetmezliği (SDBY) hastalarında serbest radikallerin aşırı üretimi ya da yetersiz antioksidan savunma sistemi nedeniyle oksidatif dengenin bozulduğuna dair görüşler giderek önem kazanmakta, hatta diyaliz ortamı oksidatif stres için bir model olarak düşünülmekte ve oksidatif stresi arttırdığı öne sürülmektedir. Hemodiyaliz hastalarında oksidatif stresin bir göstergesi olarak Đleri Protein Oksidasyon Ürünleri (AOPP) nin arttığını gösteren pek çok çalışma vardır. Son dönem böbrek yetmezliği olan hastalarda yapılan çalışmalarda ADMA düzeyleri yüksek olarak bulunmuştur. Böbrek yetmezliği olan hastalarda biriken ADMA miktarı ile gelişen endotel disfonksiyonu arasında ilişki vardır. Hemodiyaliz hastalarında gelişen endotel disfonksiyonu ve buna bağlı kardiyovasküler olaylarda ADMA nın sorumlu faktörlerden biri olabileceği düşünülmektedir. Hemodiyaliz ile ADMA vücuttan uzaklaştırılabilir fakat hemodiyaliz sonrası hemen yüksek değerlere geri döner. 1

8 Kronik vasküler komplikasyonlar diyabetli hastalarda ana morbidite ve mortalite sebeplerindendir. Artan kanıtlar göstermiştir ki NOS inhibitörü ADMA, diyabetle yakından ilişkilidir. Yapılmış olan çalışmalarda, insulin rezistansı ile ADMA seviyeleri arasında kuvvetli bir ilişki olabileceği gösterilmiştir. Ayrıca serum ADMA düzeyi yükselişi makroanjiyopatisi olan hastalarda olmayanlara göre çok daha belirgin olarak bulunmuştur. Bu çalışmanın amacı; Diyabetes Mellitus u olan ve olmayan kronik böbrek yetmezlikli hemodiyaliz hastalarında, endotel fonksiyon bozukluğunun bir göstergesi olan ADMA nın ve oksidatif stresten dolayı artan AOPP düzeylerinin sağlıklı kontrol grubuyla karşılaştırmalı olarak araştırılmasıdır. 2

9 2-GE EL BĐLGĐLER 2.1. KRO ĐK BÖBREK YETMEZLĐĞĐ Kronik Böbrek Yetmezliği (KBY), çeşitli hastalıklara bağlı olarak nefronların progresif ve geri dönüşümsüz kaybı sonucunda böbreğin sıvı-solüt dengesini ayarlama ve metabolik- endokrin fonksiyonlarındaki kronik ilerleyici azalma hali ile karakterize bir sendromdur (3,4). KBY de 3-6 aydan daha uzun bir süreyle glomerüler filtrasyon hızında (GFH) azalma söz konusudur. GFH deki bu azalma temelde yatan nedene göre büyük değişkenlik gösterir. KBY düşünülen bir hastada, 3 aydan uzun süren azotemi, üremik bulgular, renal osteodistrofi bulguları, anemi, hiperfosfatemi, hipokalsemi, idrar sedimentinde geniş silendirler ve radyolojik incelemede bilateral küçük böbrekler kronik hastalık göstergesidir. Ülkemizdeki KBY nedenleri Tablo-1 de görülmektedir. Tablo-1. Ülkemizde KBY edenleri ( Türk efroloji Derneği, 2000 ) (4) Kronik Glomerülonefrit % 23.9 Diyabetik Nefropati % 13.9 Hipertansiyon ve Nefroskleroz % 9.6 Ürolojik Nedenler % 8.9 Kistik Böbrek Hastalığı % 4.1 Kronik İnterstisyel Nefrit % 6.6 Diğer Nedenler % 9.9 Bilinmeyen % 23.4 GFH değeri ml/dk nın altına inmedikçe hastalar semptomsuz olabilir. İlk semptom nokturi ve anemiye bağlı halsizliktir. GFH ml/dk olunca üremik bulgular ortaya çıkar. GFH değeri 5-10 ml/dk ya inince hastanın son dönem böbrek yetmezliğine girdiği kabul edilir. Bu dönemde hastalar diyaliz veya renal transplantasyon tedavilerine ihtiyaç duyarlar. KBY evrelerine göre GFH düzeyleri Tablo-2 de görülmektedir. 3

10 Tablo-2. KBY Evrelerine Göre GFH Düzeyleri (4) Evre GFH (ml/dk) Erken Böbrek rezervinin azalması Orta Böbrek yetmezliği İleri Böbrek yetmezliği 5 25 Son Dönem Üremi < DĐYALĐZ Diyaliz, yarı geçirgen bir membran aracılığı ile hastanın kanı ve uygun diyaliz solüsyonu arasında sıvı-solüt değişimini temel alan bir tedavi şeklidir. Sıvı ve solüt hareketi, genellikle hastanın kanından diyalizata doğrudur ve bu diyalizatın uzaklaştırılması ile hastada mevcut olan sıvı-solüt dengesizliği normal değere yaklaştırılır. Diyaliz tedavisi akut veya kronik olarak uygulanabilir. Akut diyalizde hemodiyaliz, periton diyalizi veya yavaş-sürekli yöntemler uygulanabilir. Kronik diyaliz tedavisinde ise hemodiyaliz veya periton diyalizi uygulanabilir (5) Hemodiyaliz Hemodiyaliz cihazı, hasta kanının vücut dışı bir donanımla membran sisteminden geçerken ters yönden gelen diyalizat ile karşılaşarak ozmoz, difüzyon, konveksiyon (ultrafiltrasyon) sonucu asit baz, elektrolit ve toksik madde bakımından arzu edilen düzeye getirilmesini sağlayan bir düzenektir. Hemodiyaliz işleminde kan ve diyalizat kompartmanları yarı geçirgen bir zarla ayrılmışlardır. Bu yarı geçirgen zar, kan kompartmanındaki protein, proteinlere bağlı moleküller ve kanın şekilli elemanlarının diyalizat tarafına, diyalizat kompartmanındaki virüs ve bakterilerin kan tarafına geçişini engellerken kan kompartmanındaki üremik toksinlerin diyalizat tarafına, diyalizat kompartmanındaki sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, klor, glukoz ile asetat veya bikarbonatın kan tarafına geçişine izin verir. Hemodiyaliz işleminin gerçekleşebilmesi için yeterli kan akım hızı sağlanmalıdır. Erişkinde bu değer ml/dk arasındadır. Yeterli kan akımının sağlanması için kalıcı veya geçici vasküler giriş yolu gereklidir. Geçici vasküler giriş yolu sağlamak için günümüzde kullanılan en yaygın yöntem, çift lümenli bir kateterin femoral, subklavyen veya internal juguler vene yerleştirilmesidir. Kalıcı vasküler giriş yolları ise aynı venlere kalıcı kateter yerleştirmek, arteriovenöz greft veya arteriovenöz fistül açmaktır. 4

11 Diyaliz membranının (diyalizer) bir yüzünde hastanın kanı, diğer yüzünde ise makine tarafından hazırlanmış diyalizat bulunur. Diyalizin etkinliğini arttırmak amacıyla diyalizat ve kan akımları ters yönlüdür. Her diyaliz seansında ayrı diyalizer kullanılmaktadır. Aynı diyalizer ile ikinci bir diyaliz yapılmamaktadır. Ancak, yeniden kullanım uygulaması ile bir diyalizer ile birden fazla diyaliz yapma olanağı vardır. Hemodiyaliz makinesinin çeşitli fonksiyonları vardır: 1) Kan pompası: Diyalizer ile yeterli ve dengeli kan akımı gelmesini sağlar. 2) Diyalizat hazırlanması: Su sisteminden gelen su ile konsantre diyalizatı uygun oranlarda karıştırır. 3) Monitörler aracılığı ile sistemin değişik kısımlarında basıncı, konduktiviteyi ve ısıyı ölçer. Hava dedektörü aracılığı ile sisteme kaçmış havayı saptar. 4) Heparin pompası, bikarbonatlı diyaliz, sodyum ayarlaması, ultrafiltrasyon kontrolü ve tek iğne ile diyaliz gibi seçenekler sunar. Bir diyaliz işleminde litre su harcanır. Kullanılan bu suyun steril olması zorunlu değildir. Ancak saflaştırılmış su olması gereklidir. Hasta kanı ile temasa geçen, hazırlanmış diyalizatta bakteri sayısı ml de 2000 koloniden az olmalıdır. Diyalizatlar içerdikleri tampon maddeye göre asetat ve bikarbonat diyalizatı olmak üzere ikiye ayrılırlar. Günümüzde daha fizyolojik olduğu için bikarbonat diyalizatı tercih edilmektedir (5). Hemodiyaliz tedavisi, hastanın kalan böbrek fonksiyonlarına ve diyetle aldığı protein miktarına bağlı olmak üzere haftada 2 3 kez, 4 6 saat süre ile uygulanır. Yetersiz hemodiyaliz bu hastalarda morbidite ve mortaliteyi arttıran en önemli nedendir. Hemodiyaliz sırasında hastalarda hipotansiyon, kas krampları, bulantı, kusma, baş ağrısı, sırt ağrısı, anafilaksi, disequilibrium sendromu, aritmi, kardiyak tamponad, intrakraniyal kanama, senkop, hemoliz, hava embolisi, hipoksi, ateş, titreme, nötropeni ve kompleman aktivasyonu gibi çeşitli komplikasyonlar gelişebilir (4,6). 5

12 Hemodiyaliz ve Oksidatif Stres Fizyolojik şartlarda insan vücudunda oluşan reaktif oksijen ürünleri (ROS) ile antioksidan defans bir denge halindedir. Yoğun ROS üretimi ya da antioksidan defansın azalması, biyomoleküllerde yapısal ve fonksiyonel modifikasyonlara yol açarak oksidatif strese neden olur. Kronik böbrek yetmezliği (KBY) de sebep-sonuç ilişkisi bilinmeyen oksidatif stres ile seyreden klinik tablolardan birisidir. Son dönem KBY hastalarının kaçınılmaz tedavilerinden birisi olan hemodiyaliz (HD) de oksidatif stresi arttırıcı etki göstermektedir (7,8) Hemodiyalizde Oksidatif Stres Kaynakları Hemodiyaliz esnasında ortaya çakan serbest oksijen radikallerinin en önemli kaynağı kullanılan membranlar ve diyalizat sıvılarının aktive ettiği polimorfonükleer lenfositlerdir (PMNL) (9,10). PMNL in aktive olması ile ortaya çıkan solunum patlamasında rol alan NADPH oksidaz, süperoksit dismutaz (SOD), nitrik okit sentaz (NOS) ve myeloperoksidaz (MPO) gibi enzimler süperoksit anyonu (O2 -), hidrojen peroksit (H2O2), nitrik oksit (NO) ve hipoklorik asit (HOCl) gibi reaktif ürünlerin ortaya çıkmasına yol açar. Fagositlerden kaynaklanan bu oksidanların yanı sıra, kullanılan membran ve diyalizat sıvıları alternatif kompleman yolunun aktivasyonunu sağlayarak hücre hasarının ilerlemesine yol açmaktadır (11,12). Diyaliz esnasında kullanılan biyoinkompatibl membranlar ve kontamine diyalizat sıvıları interlökin (IL)-1, IL-6 ve tümör nekroz faktör-alfa(tnf-α) gibi proinflamatuar sitokinlerin salınmasına yol açmaktadır (7-8). Sitokinlerin uyarısı ile aktive olan PMNL den kaynaklanan ROS, sitokinlerin transkripsiyon faktörü olan NF-κB yi aktive ederek, sitokinler ve ROS arasında kısır bir döngünün oluşmasına yol açar (13). HD tedavisi üremik toksinleri uzaklaştırırken eser elementlerin ve hidrofobik yapıda, proteine bağlı olmayan düşük moleküler ağırlığa sahip yapıların da diyalizör sıvısına geçerek, serum düzeyinin azalmasına yol açmaktadır. Selenyum bu eser elementlerden birisi olup antioksidan enzimlerden glutatyon peroksidaz (GSH-Px) için esansiyeldir (14). Ayrıca hemodiyalize bağlı kardiomyopatinin de selenyum eksikliğine bağlı olabileceği düşünülmektedir (15). Antioksidan vitaminlerden olan vitamin C ve vitamin E de diyalizat sıvısına geçerek oksidan hasarın artışına yol açmaktadırlar (16,17). HD tedavisinin önemli komplikasyonlarından birisi de anemi olup demir ve eritropoetin tedavisi gerektirmektedir. Tedavi dozu demirin serbest formunda artışa yol açtığında fenton 6

13 reaksiyonu yolu ile hidrojen peroksit ile reaksiyona girerek güçlü bir oksidan olan hidroksil radikaline dönüşerek oksidatif hasara yol açmaktadır (18). Fe2+ + H2O2 > Fe3+ + OH- + OH Fe3+ + H2O2 > Fe2+ + HO 2 + H+ HD tedavisi plazma SOD, katalaz, glutatyon redüktaz (GSSG-Red) ve GSH-Px gibi antioksidan enzim aktivitelerinde azalmaya yol açmaktadır (19,20). Bu azalma, böbreklerde sentezinin azalmasına bağlı olabileceği gibi (21), üremik toksinlerin enzimin protein yapısında değişikliğe yol açmasına bağlı olabilir. Nitekim MPO dan kaynaklanan hipoklorik asidin GSH- Px i inaktive ettiği gösterilmiştir (22). Hepatit B, hepatit C gibi HD hastalarında sık rastlanan kronik inflamatuvar hastalıklar oksidatif stresi arttırıcı etki göstermektedirler. Hepatit C virüsü ile enfekte HD hastalarında yapılan bir araştırmada lipid peroksidasyonunun bir göstergesi malondialdehid (MDA) ve protein oksidasyonunun göstergesi protein karbonil içerikleri (PC), enfekte olmayan hastalardan daha yüksek bulunmuştur (23). Üremik hastalarda yukarıda bahsettiğimiz HD ye bağlı oksidatif stres kaynaklarının yanısıra normal popülasyonda da oksidatif strese yol açan diyabet, yaşlanma, hipertansiyon, dislipidemi ve sigara gibi etkenler, HD hastalarının oksidatif stres hasarının daha da artmasına yol açmaktadır (24). Protein oksidasyonunun bir göstergesi olan karbonillerin hemodiyaliz ile atılmadığı ve HD süresiyle paralel olarak arttığı gözlenmiştir (25). Araştırmaların büyük bir çoğunluğu HD hastalarında artan protein oksidasyon ürünlerinin kötü etkilerinden bahsederken Schwedler ve ark. protein oksidasyon ürünleri ile mortalite arasında negatif bir korelasyon göstererek yararlı etkisi olabileceğini ileri sürmektedir (26) Hemodiyalizde Oksidatif Stres Göstergeleri Protein Oksidasyonu: Reaktif oksijen ürünleri (ROS), direkt olarak proteinler üzerine etki ederek oksidize aminoasitlerin oluşumuna yol açtıkları gibi, indirekt yolla karbonhidrat ve lipidlerin otooksidasyonu sonucu ortaya çıkan reaktif karbonil bileşiklerinin (RCO) etkisi ile de ileri glikasyon son ürünlerine (AGE) ve ileri lipoksidasyon son ürünlere (ALE) dönüşürler (27). ROS, tirozin aminoasidini direkt olarak okside ederek ditirozin yapısını oluşturarak 7

14 protein yapıda agregasyona ve fragmantasyona yol açar. Bu karşılıklı bağlar ile oluşan ürüne ileri oksidasyon protein ürünleri (AOPP) adı verilir. Karbonhidratların ve askorbatın otooksidasyonu sonucu glioksal, arabinoz, glikolaldehid, 3-deoksiglukozon ve dehidroaskorbat gibi karbonil grubu içeren arabileşikler meydana gelir. RCO non enzimatik olarak proteinlerin amino gruplarına bağlanarak schiff-base ürünleri oluşturur. Bu reversibl form daha sonra daha stabil olan ve Amadori ürünleri adı verilen forma dönüşür. Takip eden seri oksidatif ve nonoksidatif reaksiyonlar sonunda irreversibl form olan pentozidin, karboksimetillizin gibi AGE ye ve MDA lizin, 4-hidroksinonenal (HNE)-protein parçaları gibi ALE ye dönüşürler (28). AGE lerin artışına ilk kez 1988 yılında diyabetik hasta serumlarında ve dokularında rastlanmış ve diyabetik komplikasyonlar ile ilişkisi gösterilmiştir. Üremik hastalarda diyabetik hastalardan 10 kat yüksek bulunması ve bunun glikoz düzeyinden bağımsız olduğunun görülmesi oldukça şaşırtıcı olmuştur. Üremide artan oksidatif stres ile AGEs ve ALEs nin meydana gelmesine neden olan ara bileşiklerin: glioksal, metilglioksal, dehidroaskorbat, pentozidin, karboksimetillizin 3- deoksiglukozon arttığı gözlenmiştir. Protein oksidasyonunun bir göstergesi olan karbonillerin ve AOPP nin plazma düzeyinin HD hastalarında oldukça yükseldiğini gösteren pek çok çalışma mevcuttur. AGE ve ALE in üremide artışını açıklayan iki mekanizma ileri sürülmektedir: Birincisi klirenste azalmaya bağlı olarak vücutta birikebileceği ikincisi ise artan oksidatif stres nedeniyle lipid ve karbohidratlardan RCOs lerin oluşumunun daha da artmasıdır (29,30). Üremide ROC nin artışı ile proteinlerde meydana gelen karbonil modifikasyonlara Miyata ve arkadaşları tarafından karbonil stres adı verilmiştir. Lipid Peroksidasyonu: HD tedavisi ile artan ROS lipid yapıların oksidasyonuna yol açarak, son ürünlerinden olan MDA ve 4-HNE nin plazma düzeyinin artmasına neden olur. Bu aldehid yapılar proteinler için oldukça reaktif olup ALE, MDA-lizin ve HNE-protein ürünlerinin oluşumuna neden olurlar. Araşidonik asidin peroksidasyonu sonucu ise F2 izoprostanlar (F2IsoPs) adı verilen prostaglandin F2 benzeri bileşikler oluşur. Yapılan çalışmalar kronik HD tedavisi alan hastaların plazma F2IsoPs düzeylerinin sağlıklı kişilerden 2-4 kat daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur (31,32). 8

15 Oksidatif Stres Ve Hemodiyaliz Komplikasyonları Erken ateroskleroz oluşumu son dönem böbrek yermezliği olan hastaların en önemli mortalite ve morbidite sebebidir. Oksidatif stresin, erken ateroskleroz oluşumunun etyopatogenezinde önemli bir rol oynadığı ileri sürülmektedir. Aterosklerozun erken belirteci olarak kabul edilen karotis arter intimamedia kalınlığı ile AOPP arasında pozitif korelasyona rastlanmıştır (33). Kardiyovasküler mortalite göstergesi olarak kabul edilen C-reaktif Protein (CRP) ile tiyobarbitürik asit reaktif ürünleri (TBARS) düzeyleri arasında pozitif ilişki bulunmuş. Yine CRP ile araşidonik asit peroksidasyon ürünü olan F2 izoprostanların düzeyleri arasında da pozitif ilişki gösterilmiştir. Aterom plaklarını oluşturan köpük hücrelerde biriktiği gösterilen oksidize-ldl nin artışları saptanmıştır (34). HD in diğer önemli komplikasyonlarından birisi de amiloidozdur. HD hastalarında patogenezi tam olarak açıklığa kavuşmamış olmakla birlikte amiloidozda biriken amiloid fibrillerinin en önemli komponentinin AGE ile modifiye olmuş β2 mikroglobulinler (β2m) olduğu gösterilmiştir. Uzayan HD tedavisi sürecinde oluşan yapının klirensindeki azalmaya bağlı olarak dokularda birikerek amiloidoza yol açtığı ileri sürülmektedir. Oluşan AGEmodifiye-β2m monositlerdeki AGE reseptörlerine bağlanarak monositleri aktive ederler ve dolayısıyla sitokinlerin salınımına yol açarak ROS oluşumuna neden olurlar. Dializ hastalarında oluşan inflamatuvar artropatininde bu mekanizma ile oluştuğu ve kemik-eklem harabiyetiyle sonlandığı gösterilmiştir (35,36,37,38). Anemi, HD tedavisi alan hastalarda görülen bir diğer önemli komplikasyondur. Aneminin patogenezinde oksidatif stresin rol aldığı ileri sürülmektedir. Oksidatif stresin eritrosit yaşam süresini kısalttığı ve eritropoetin fonksiyonlarında bozukluğa yol açarak anemiye neden olduğu gösterilmiştir. E vitamini kaplı membranlar ile diyaliz yapıldığında eritrosit yaşam süresinin arttığı görülmüştür (39) DĐABETES MELLĐTUS Diabetes Mellitus (DM), hiperglisemi ile kendini gösteren anormal karbonhidrat metabolizması bozukluğudur. DM de oransal veya tam insülin sekresyon kusuru ve/veya insülin etkisine değişik derecelerde direnç görülür. Ortaya çıkan kronik hiperglisemi gözler, böbrekler, sinirler, kalp ve kan damarlarında harabiyete neden olmaktadır (40). 9

16 Diabetes Mellitus ve Diğer Karbonhidrat Tolerans Bozuklukları (40): A. Diabetes Mellitus 1. Tip 1 DM veya insüline bağımlı DM Tip Ia: Klasik tip ve Tip Ib: Poliglandüler otoimmun sendrom içinde tip I DM 2. Tip 2 DM veya insüline bağımlı olmayan DM Obez ve nonobez 3. Malnütrisyonla ilişkili DM Fibrokalkülöz pankreatik diyabet ve protein eksikliği ile birlikte olan diyabet 4. Bazı hastalıkların seyrinde görülen DM B. Bozulmuş Glukoz Toleransı 1. Obez 2. Nonobez 3. Gestasyonel diyabet Diyabetik efropati Diyabet günümüzde, erişkinlerdeki son dönem böbrek hastalığının en sık nedenlerinden biridir. Gerek diyaliz tedavisi gören gerekse transplantasyon yapılan KBY vakalarında 5 yıllık sağkalım, diyabetik olmayanlara göre %20 daha kötüdür. 20 yıllık tip 1 DM vakalarında diyabetik nefropati görülme sıklığı %40-50, tip 2 DM vakalarında ise %5-10 kadardır. Sonuçta; tip 1 ve tip 2 diyabetin sıklığı düşünüldüğünde, son dönem böbrek yetmezliği tanılı hastaların yaklaşık yarısı tip 1 iken diğer yarısını tip 2 diyabetikler oluşturmaktadır (41). Diyabetik nefropatide histopatolojik değişiklikler diffüz ve nodüler glomerülosklerozdur. Difüz lezyonlar, ışık ve elektron mikroskobunda yaygın mezengial matriks artışı şeklinde kendini gösterir. Glomerüler kapillerlerin bazal membranında ilerleyici kalınlaşma ve glomerül hacminde artma vardır. Nodüler lezyonlar, değişik büyüklükte hyalin yapılar olup, diffüz lezyonların mezengiumda kapiller duvar içine yayılması sonucu oluşur. Nodüler 10

17 lezyonlar, hastalığın geç döneminde görülen diyabetik nefropatinin histopatolojik olarak tanı koydurucu kabul edilen bulgusudur. Ancak nodüler lezyonlar, diyabetik nefropatili hastaların sadece %25 inde görülür Diyabetik efropatide Patogenez Diyabetik nefropatinin patogenezinde metabolik, genetik ve hemodinamik faktörlerin rolü vardır (41). Patogenezdeki temel mekanizmalar şunlardır; 1. Hemodinamik değişiklikler: Diyabetik hastalarda genellikle başlangıçta kan basıncı normaldir, ancak dokulara giden kan miktarı artmıştır. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, hipergliseminin neden olduğu afferent arteriol dilatasyonuna bağlı olduğu düşünülmektedir. Bunun sonucunda glomerüler hidrostatik basınç artışı olur ve glomerüler hiperfiltrasyon gelişir. 2. Renal atrofi: Diyabetik nefropati gelişen hastalarda, glomerüler ve tubulointerstisyel proliferasyon ve hipertrofi gelişir. Kapiller lobların sayısı ve yüzey alanı artar. Böylece glomerüller genişler ve sonuçta böbrek boyutu artabilir. Bu değişikliklerin de bilinen hipergliseminin yol açtığı bazı büyüme faktörlerinin salınımındaki artışa bağlı olabileceği düşünülmektedir. 3. Mikroalbuminüri ve proteinüri: Diyabetik hastalarda hiperglisemi durumunda proteinler non-enzimatik olarak glikozillenir. Bunun sonucunda glomerül bazal membranın degradasyonu azalır ve kalınlığı normalin 3-4 katı artar. Ancak bazal membranda heparan sülfat azalacağı için bazal membranın proteinlere karşı olan bariyer özelliği kaybolur. 4. Glikozilasyon: Glikozillenme, hipergliseminin seviyesi ile uyumlu olup hücre hipertrofisi ve ekstraselüler matriks artışı gibi değişikliklere neden olur. 5. Polyol yolu: Bu yolda glukoz, aldolaz redüktaz enzimi aracılığı ile sorbitole indirgenir. Dokularda biriken sorbitol ödem, hipoksi ve demiyelizasyona neden olur. 11

18 Diyabetik efropatinin Evreleri Diyabetik nefropatide beş klinik evre mevcuttur. Bu evreler: 1.-Hipertrofi ve hiperfonksiyon: Böbrekler büyüktür, glomerüler filtrasyon hızı artmıştır. Hipergliseminin kontrolü ile bu durum birkaç haftada düzelir. 2.-Sessiz evre: Đdrar albumin atılımının normal olduğu (0-20 mikrogram/dak.) normoalbuminüri dönemidir. Histolojik olarak bazal membranda kalınlaşma ve mezangial genişleme vardır. 3.-Mikroalbuminüri evresi: Đdrar albumin atılımı artmış olup, mikrogram/dak. arasındadır. Nefropatinin ilerlemesinin durdurulabileceği ve geriye döndürülebileceği dönemdir. Kan basıncının bu dönemde yükselmeye başladığı gösterilmiştir. 4.-Aşikar diyabetik nefropati: Proteinürinin belirgin olduğu, GFH nın giderek azalmaya başladığı, klinik nefropati evresidir. Böbreklerde klasik morfolojik lezyonlar vardır. 5.-Son dönem böbrek yetmezliği: Bu evredeki hastalar renal replasman tedavisine ihtiyaç duyarlar (41) ĐTRĐK OKSĐT Genel Bilgi Nitrik Oksit (NO) ortam havasında bulunmakla birlikte, aynı zamanda kirli havada, ekzos gazında, sigara dumanında bulunan bir bileşiktir. NO, reaktif nitrojen oksitleri üreterek çevre kirlenmesine neden olabilmektedir. NO organizmanın büyük ve komplike enzimlerinden biri olan Nitrik oksit sentaz (NOS, EC ) enzimince sentezlenmektedir (42). L- arjininin guanido grubundaki nitrojenin hidroksilasyonuyla sentez başlatılır. Sağlam damar endoteli, bazal bir hız ile sürekli NO oluşturur. Bu arada fizyolojik bir uyarı agonist olarak yanıtı artırabilir. Agonist etkisi ile intrasellüler Ca+2 artışı nitrik oksit sentazı (NOS) aktive eder ve L-Arjinin aminoasidinden sitrüllin ile birlikte sentezlenen NO, endotel hücresinden düz kas hücresine difüze olur. Düz kaslarda NO çözünür guanilat siklazı aktive ederek cgmp yi artırır. EDRF (Endotel Kaynaklı Serbestleştirici Faktör) ile yapılan 12

19 çalışmalarda, bu maddenin cgmp üzerindeki etkisinin NO ya benzer şekilde ortaya çıktığını vurgulamaktadır. Bu benzerlikler arasında EDRF nin farmakolojik davranışı ve asidifiye NO2 den NO üretilmesi, EDRF nin NO olabileceğini düşündürmüştür (43). Bugün için EDRF nin tam olarak tanımlanamayan birçok vasodilatör madde içerdiği, bunlardan predominant olanın NO olduğu bilinmektedir. Nitrik oksit için tek kaynak endotel değildir, intimada nötrofil ve monositler tarafından da üretildiği bilinmektedir. Nitrik oksit oldukça toksik bir madde olup sitotoksik özelliği de vardır. Hücreler için toksik olan bu maddenin hücre tarafından üretildiği, dokularda NO tayinleri yapılarak kanıtlanmıştır. NO'in organizmada düzenleyici bir molekül olarak görev yapmasına ek olarak, bir dizi patolojik olayda da rolü vardır. Yani NO, hem sitoprotektif hem de sitotoksik etkilidir (44,45). Nitrik oksit endotel yüzeyinde antitrombotik etkinliğe sahiptir. Nitrik oksit sentaz aktivitesinin inhibisyonu, mikrovasküler geçirgenliği arttırarak lökositlerin migrasyonunu ve adezyonunu arttırmaktadır (46). Sonuç olarak NO, güçlü bir vasodilatör olmakla birlikte nörotransmitter, immünomodülatör, sitotoksik etkili ancak doku hasarı oluşturmayan bir otokoid olarak da görülmektedir. Hipertansiyonun belli formlarında vazokonstriktör maddelerin arttığı bilinmektedir. Endojen vazodilatatör olan NO nun boşalmasına bağlı olarak hipertansiyon meydana gelmektedir. Ayrıca anjiotensin II nin fizyolojik antagonisti olması ve renin salınımını düzenlemesi nedeniyle NO hipertansiyon üzerinde etkilidir (47). Nitrik oksitin ayrıca bronkospazmın giderilmesinde, vücudun kansere karşı savunmasında, otoimmün reaksiyonlarda, nörotransmitter olarak beyin fonksiyonlarında ve ağrı oluşumunda önemli rol aldığı gösterilmiştir (47,48) itrik Oksitin Yapısı Nitrik Oksit (NO); bir tane eşleşmemiş elektron içeren, renksiz, gaz şeklinde bulunan inorganik serbest bir radikaldir. 13

20 Eşleşmemiş elektron nitrojen ve oksijen atomu üzerinde yer değiştirerek rezonans stabilitesini sağlamaktadır. Nitrik oksit lipofilik, kimyasal olarak stabil olmayan, reseptöre bağımlı olmadan kolayca diffüze olabilen ve bilinen en düşük moleküler ağırlıklı memeli hücresinin biyoaktif sekresyon ürünüdür (49,50). Tablo 3: Nitrik oksit ile ilişkili nitrojen metabolitleri Sembol Đsim Etki NO Nitrik oksit Serbest radikal (S R) NO2 Nitrojen dioksit S-R, nitronize edici etken ajan N2O Nitröz oksit Anestetik N2O3 Dinitrojen trioksit Nitronize edici etken ajan N2O4 Dinitrojen tetraoksit Nitronize edici ajan NO2 Nitrit Asidik ortamda NO oluşturur NO3 Nitrat Stabil anyon itrik Oksitin Biyosentezi Nitrik oksit, sitokrom P-450 redüktaz homoloğu ve nitrik oksit sentaz (NOS) olarak adlandırılan enzimlerce arjininin substrat olarak kullanıldığı reaksiyon sonucu meydana gelir. Sitokrom P-450 benzeri enzim, muhtemelen sisteinin aksiyel ferrik ligandı olduğu demir protoporfirin 9 içerir. L-arjininden NO oluşturan enzimler NOS izoenzimleri olarak bilinmektedir. L-arjininden NO sentezinde NADPH, NOS, kalmodulin, oksijen ve dört kofaktöre (hem, FMN, FAD, BH4 ) gereksinim duyduğu anlaşılmıştır (51). Şekil-1. Nitrik Oksit Sentezi Reaksiyon sonucu oluşan NO gaz yapısında olduğu için hızla çevre hücrelere diffüze olabilir ve etkisini yok edilene kadar sürdürebilir. Fazla miktarda oluşumu dokular için toksik olduğundan hızla etkisiz hale getirilir. Kan içine salınan NO nun büyük kısmı esas olarak 14

21 eritrositler tarafından metabolize edilir. Hemoglobin ve myoglobine bağlanan NO nitrit (NO 2 - ) ve nitrat (NO 3 - ) olarak atılır (52,53). NO nun yarı ömrü büyük değişiklik göstermektedir. Bu değişkenlik, dokuların taşıdığı oksijenli bileşiklerin oranındaki farklılıklardan kaynaklanmaktadır. NO'nun gerçekleştirdiği bu reaksiyonlara bağlı olarak yarı ömrü yaklaşık sn'dir (54) itrik Oksit Sentaz izoenzimleri Nitrik oksit sentazın üç farklı izoenzimi bulunmaktadır: öronal nitrik oksit sentaz (n OS): Đlk olarak sinir dokusunda bulunmuştur. Yapısal olarak tanımlanabilmiştir ve kalsiyuma bağımlıdır. Endotelyal nitrik oksit sentaz (e OS): Đlk olarak vasküler endotel hücrelerinde tanımlanmıştır ve yapısal olarak kalsiyuma bağımlıdır. Đndüklenebilir nitrik oksit sentaz (i OS): Đlk olarak endotoksinler ve sitotoksinler aracılığıyla karaciğer hücreleri ve makrofajlarda uyarılan bir enzim olarak tanımlanmıştır. Bu izoform fizyolojik şartlarda kalsiyuma bağlı değildir. Nedeni ise kalmoduline çok sıkı bağlanmış olmasıdır. Son zamanlarda her üç izoenzimin değişik hücrelerde bulunabildiği ve uyarılabildiği gösterilmiştir. Örneğin; enos endotel hücreleri, nöronlar, barsak interstisyel hücrelerinde bulunabilir. enos ve nnos aktivasyonu Ca +2 / kalmodulin bağımlıdır, inos aktivasyonu ise transkripsiyonel indüksiyon yolu ile etkilidir (49) itrik Oksitin Biyolojik Etkileri Biyolojik yarı ömrü saniyeler düzeyinde olan NO, insan fizyolojisi ve fizyopatolojisinde önemli bir yere sahiptir ve rol oynadığı olaylardan bazıları aşağıda özetlenmiştir; Trombosit adezyon ve agregasyonunda inhibisyon Vasküler düz kas relaksasyonu ile vasodilatasyon Santral sinir sistemi ve periferik sinir sisteminde nörotransmitter. Endotel hücresi ve vasküler düz kas hücresinde antiproliferatif etki, tpa artışı ve fibrinolizis Düşük konsantrasyonda eritrosit deformasyonunda artış 15

22 Đmmünomodülatör NADPH oksidaz inhibisyonu ile lökosit adezyon inhibisyonu Makrofaj aracılı nonspesifik immun yanıt Antimikrobiyal (sitotoksik) Antitümör (sitotoksik) (49) Endotel Hücresi ve itrik Oksit NO nun sağlam kan damarlarında fiziksel, kimyasal ve hormonal uyarıcılara karşı EDRF aracılıklı vazodilatasyon oluşturarak vasküler tonus düzenleyicisi olduğu çeşitli kaynaklarda gösterilmiştir (55). Asetilkolin, bradikinin, 5-hidroksitriptamin ve ayrıca hipoksi gibi etkenler, Ca +2 / kalmodulin sistemi aracılığı ile endoteldeki NOS u uyararak NO oluştururlar. Endotelde oluşan NO, diffüzyon yolu ile düz kas hücresine geçer ve sitoplazmik guanilat siklaz enzimini uyararak GTP den cgmp oluşturur. Oluşan cgmp kalsiyum düzeylerini azaltarak düz kaslarda gevşeme ile vazodilatasyona neden olur (56). NO; trombositler, makrofajlar ve düz kas hücrelerinde de üretilebilirse de lokal olarak başlıca endotelyumda ve sinir hücrelerinde üretilmektedir. Sonuç olarak; endotelyumun yalnızca kan ile dokular arasında madde alışverişinin yapıldığı nontrombojenik bir bariyer olmayıp aynı zamanda güçlü vazoaktif, antikoagülan ve fibrinolitik maddeler üreten, vücudun en büyük ve en aktif parakrin organı olduğu anlaşılmıştır. Bugün endotelyumun yapısal ve işlevsel bozukluklarının koroner damar hastalıklarını da kapsamak üzere birçok vasküler hastalığın patogenezinde önemli roller oynadığına inanılmaktadır itrik Oksitin Sentezini Etkileyen Faktörler Arjinin NO sentezinde substrat olarak kullanıldığından dolayı arjinin plazma konsantrasyonlarının yeterli düzeyde olması optimal enzim aktivitesi için gereklidir. Arjininden NO oluşumu çeşitli arjinin analogları tarafından inhibe edilir. Bu analoglar artmış trombüs formasyonu ve aterogenezden sorumludur. ADMA ve L-NMMA (N-Monometil L- Arjinin) en önemli iki arjinin analoğudur. ADMA proteinlerdeki arjininlerin metilasyonu sonucu meydana gelir ve hipertansiyon ve hiperkolesterolemi gibi akut koroner olaylar için güçlü bir belirteçtir. BH4 (Tetrahidrobiopterin) NOS un kofaktörüdür, enos ve normal endotel fonksiyonu için gereklidir. Yapılan çalışmalara göre BH4 azlığı endotel 16

23 fonksiyonunda bozulmalara yol açar, kısa dönem BH4 tedavisi sonrası fonksiyonlar normale döner. Ayrıca serbest oksijen radikalleri NO nun yapısında bozulmalara neden olarak fonksiyon görmesine engel olabilir (57) METĐL ARJĐ Đ LER Metil Arjininlerin Oluşumu ve Çeşitleri Metil arjininler, proteinlerde bulunan arjinin rezidülerinin metilasyonu sonucu oluşurlar. Bu proteinler yaygın olarak nükleusta bulunurlar. Protein-arjinin metilasyonu, proteinlerin içindeki arjininin guanidino azotuna 1 veya 2 metil gruplarını aktaran bir posttranslasyonel modifikasyondur (58,59). Đnsanlarda protein-arjinin metilasyonu PRMT ler (Protein Arjinin Metil Transferaz) tarafından gerçekleştirilir. PRMT nin iki geniş tipi vardır, insanlarda PRMT aktivitesi gösteren 9 adet PRMT vardır. PRMT 5,7,9 PRMT II olarak, diğer PRMT ler PRMT I olarak bilinir (60). Tip I PRMT en çok rastlanan PRMT dir, çok sayıda proteine spesifik farklı tipleri vardır. Kardiyovasküler sistemde kalp, düz kas hücreleri ve endotelyal hücrelerde expresse edilir. Expresyon paterni hakkında ayrıntılı bilgi olmamakla birlikte PRMT I in bütün tipleri (1,3,4 ve 6) vasküler hücrelerde ekspresse edilir. PRMT I ekspresyonu LDL ile arttırılmaktadır. Tip I PRMT aktivitesi sonucu oluşan ürün asimetrik dimetilarjinin (ADMA) ve N- Monometil L-Arjinin (L-NMMA) dir. NOS u inhibe edebilme özelliği vardır. Artan LDL ile birlikte artmış tip I PRMT ekspresyonu ile ADMA düzeylerinin LDL ile pozitif korelasyonu olduğu gözlemlenmiştir. Endotelyal hücre kültürlerinde LDL, oxldl konsantrasyonu artışı PRMT gen ekspresyonu artışına neden olur (61). Tip II PRMT SDMA (simetrik dimetilarjinin) oluşumunda rol oynar. SDMA nın NOS u inhibe etme özelliği yoktur. Proteinler hidrolize uğradığında onların metillenmiş arjinin rezidüleri serbest kalır, metillenmiş arjininler idrarla atılır. Renal yetmezlik hastalarında metillenmiş arjininler idrarla atılamaz, seviyeleri yükselir. Metil arjininler böbrekte dimetilarjinin metil transferaz, karaciğerde asetilasyonla metabolize edilir. PRMT ler protein metilasyonunda metil vericisi olarak S-Adenozil Metionini (SAM) kullanır. SAM artışı PRMT aktivasyonunu artırırken, S- Adenozil Homosistein (SAH) artışı PRMT yi inhibe eder (62). PRMT ler yoluyla proteinlerin metilasyonu ve oluşan metil arjinin 17

24 türevleri Şekil 2 de gösterilmektedir. Şekil 2: Arjinin ve metil arjinin türevleri ve oluşumları (61). ADMA metillenmiş arjinin rezidüleri içeren proteinlerin katabolizması sonucu meydana gelir. Hücresel proteinlerin arjinin metilasyonu PRMT ler tarafından katalize edilir. PRMT ler başlıca alveolar ve bronşiyal epitelyumda yerleşmiştir. Hipoksi sonucu alveolar tip 2 hücrelerde PRMT 2 ekspresyonu artmaktadır. Yıldırım ve ark çalışmalarında PRMT lerin akciğerlerde fonksiyonel olduğunu ve hipoksinin PRMT 2 ekspresyonu ve akciğer ADMA konsantrasyonlarında düzenleyici olduğunu göstermiştir. Hipoksi sonucu yapısal ve fonksiyonel değişiklikler ADMA metabolizması ile ilişkilidir (63) Asimetrik Dimetil Arjinin (ADMA) Asimetrik NG,NG dimetilarjinin, L-Arjininin guanidino analoğu; endojen olarak sentezlenen, proteinlerdeki arjinin rezidülerinin protein arjinin metil transferazlarıyla (PRMT I) metillenmesiyle meydana gelen bir türev aminoasittir. ADMA NOS un endojen inhibitörü iken SDMA nın NOS enzimi üzerine inaktive edici etkisi yoktur fakat arjinin ve ADMA ile hücre giriş yolunu etkileyerek NO üretim hızında dolaylı yoldan etkisi vardır (64). 3 adet metilarjinin (ADMA, SDMA ve L-NMMA) Y taşıyıcı protein adı verilen 18

25 katyonik aminoasit taşıyıcıları aracılığıyla endotelyal hücrelerin içine girerler. Metil arjininler birbirleriyle ve arjinin aminoasidi ile hücre içine giriş için yarışırlar. Yüksek konsantrasyondaki ADMA, L- Arjininin hücre içine transportunu engeller. Sonuç olarak NO sentezi azalır (64). ADMA kan basıncını yükseltir, vazokonstrüksiyona neden olur, endotel bağımlı relaksasyonu bozar, endotelyal hücre adhezivitesini artırır. Kardiak outputu azaltır. Uzamış NOS inhibisyonu sonucu olarak sol ventrikuler hipertrofi gelişir. Böbrek yetmezliğinde ADMA birikimi olur. Plazma ADMA seviyeleri ile endotel disfonksiyonu arasında ilişki vardır. Hemodiyaliz hastalarında endotel disfonksiyonu sonucu gelişen kardiyovasküler olaylar ve mortalitede ADMA sorumlu faktörlerden birisidir. Endotel kaynaklı NO endotel fonksiyonlarının sürdürülmesinde önemlidir. NO nun vazodilatasyon, antitrombotik süreç ve inflamasyonun kontrolünde kritik rolleri vardır. NO biosentezinin bozulması endotel fonksiyonunun bozulmasıyla beraber çok sayıda vasküler hadiseyle birliktedir. ADMA arjininden NO sentezini yarışmalı olarak inhibe eder. ADMA nın endotel fonksiyonunu bozan faktörlerden biri olduğuna dair kanıtlar vardır. Konjestif kalp yetmezliği, diyabet, insulin rezistansı, hipertansiyon, hiperhomosisteinemi, son dönem böbrek yetmezliği gibi durumlar ADMA yüksekliği ve endotel fonksiyon bozukluğu ile seyreden çeşitli klinik durumlardır. Bu hastalıklarda akut vasküler olaylar sonucu ölüm sık görülür (64). ADMA nın yükseldiği durumlar aşağıdaki Şekil-3 te görülmektedir. Şekil-3. ADMA nın yükseldiği durumlar (65) 19

26 ADMA Metabolizması Metilarjininlerin bir kısmı renal yolla atılır. Bununla birlikte SDMA tamamiyle renal yolla atılır fakat ADMA ve L-NMMA yaygın olarak metabolize edilir. En önemli metabolik yol DDAH (Dimetilarjinin Dimetil Amino Hidrolaz) enzimiyle sitrülin ve dimetilamine yıkılmasıdır (66,67). DDAH, ADMA seviyelerini regüle etmede önemli rol oynar. SDMA intravenöz olarak enjekte edilirse % 60 oranında idrara çıkar, fakat ADMA intravenöz olarak enjekte edildikten sonra % 5 oranında idrara çıkar. Bu nedenle renal yetmezlikte SDMA, ADMA ya göre plazmada çok daha yüksek seviyelerde bulunur. Yapılan araştırmalar ADMA nın DDAH için substrat olduğunu, SDMA nın olmadığını göstermiştir. ADMA nın SDMA ya göre yaygın bir metabolizmasının olduğu gösterilmiştir (68). DDAH iki izofomdan oluşur ve her ikisi de vasküler endotelyumdan eksprese edilir. Đnsanları da kapsayan gelişmiş organizmalarda DDAH enziminin 2 izoformu tanımlanmıştır. DDAH 1 i kodlayan gen 1. kromozomda lokalize olmuş iken DDAH 2 yi kodlayan gen 6. kromozomda lokalizedir. Bu izoformlar farklı doku dağılımları göstermelerine rağmen aktiviteleri benzerdir. DDAH 1 ekspresyonu ile nöral NOS arasında, DDAH 2 ile endotelyal NOS (enos) arasında ilişki vardır fakat NOS ekspresse eden doku ve hücrelerde DDAH lar fazlaca eksprese edilmesine rağmen bu doku ve hücrelerle sınırlı değildir. Her iki izoform da kardiyovasküler sistemde tanımlanmasına rağmen muhtemelen DDAH 2 ekspresyonu çok daha fazladır (69,70). Bazı araştırmacılar çalışmalarında hipoksiye maruz bırakılan domuzlarda DDAH aktivitesinin baskılandığını göstermişlerdir. DDAH 1 ve DDAH 2 farklı doku dağılımları göstermektedir. DDAH 2 aktivitesi ve ekspresyonu yeni doğanların primer pulmoner hipertansiyonunda azalmıştır. Bu da bu hastalarda NOS aktivitesinin azalmasını ve ADMA seviyelerinin yükselmesini açıklamaktadır (71). Endotelyal hücre kültürlerinde DDAH ın selektif inhibisyonu nitrik oksit sentezinde azalmaya yol açar. Ortamın arjinin muhtevasının arttırılması bu durumu tersine çevirebilir (72). PRMT ler yoluyla ADMA oluşumu ve atılım yolları Şekil 4 te gösterilmektedir. 20

27 Şekil 4: ADMA metabolizması ADMA ile ilişkili Hastalıklar ve Patofizyolojik Olaylar Renal Hastalıklar Son dönem böbrek yetmezliği olan hastalarda yapılan çalışmalarda ADMA düzeyleri yüksek olarak bulunmuştur. Böbrek yetmezliği olan hastalarda biriken ADMA miktarı ile gelişen endotel disfonksiyonu arasında ilişki vardır. Hemodiyaliz hastalarında gelişen endotel disfonksiyonu, kardiyovasküler olaylar ve mortalitede ADMA sorumlu faktörlerden birisi olabilir. Hemodiyaliz ile ADMA vücuttan uzaklaştırılabilir fakat hemodiyaliz sonrası hemen yüksek değerlere geri döner (64) Diyabet Tip 1 ve Tip 2 diyabette yapılan hayvan çalışmalarında ve aşikar Tip 2 diyabetli veya insulin rezistansı olan hastalarda yükselmiş ADMA seviyeleri bulunmuştur (73,74). Kronik vasküler komplikasyonlar diyabetli hastalarda ana morbidite ve mortalite sebeplerindendir. Artan kanıtlar göstermiştir ki NOS inhibitörü ADMA diyabetle yakından ilişkilidir. Ayrıca serum ADMA düzeyi yükselişi makroanjiyopatisi olan hastalarda 21

28 olmayanlara göre çok daha belirgin olarak bulunmuştur (75). Yapılmış olan çalışmalarda insulin rezistansı ile ADMA seviyeleri arasında kuvvetli bir ilişki olabileceği gösterilmiştir (76). Yine yapılan çalışmalarda glukozun kendisinin DDAH aktivitesini baskılayabileceği sonucuna varılmıştır (77) Kardiyovasküler Hastalıklar Arjininden NO oluşumu ADMA gibi çeşitli arjinin analogları tarafından inhibe edilir. Bu analoglar trombüs oluşumu ve ateroskleroza sebep olabilir. Akut koroner sendromlu olgularda yapılan çalışmalarda ADMA seviyeleri yüksek olarak bulunmuştur, bu hastaların medikal tedavi sonrası ADMA seviyelerinin azaldığı gözlenmiştir (78). Azuma ve arkadaşları karotid arterlerine balon uygulanan tavşanların rejenere endotelyumunda sağlıklı olanlara göre düşük intraselüler arjinin ve yüksek ADMA seviyeleri bulmuşlardır. Bu bulgular rejenere endotelyumda DDAH aktivitesinin düşük olduğunu ve arjinin seviyesinin yetersiz olduğunu düşündürmektedir (79). ADMA seviyeleri kalp yetmezliği olan hastalarda da artar. ADMA nın ventrikül kontraksiyonu ve kalp hızını azaltma kapasitesi vardır. ADMA nın kardiyak fonksiyondaki rolü ve kalp yetmezliğindeki endotel fonksiyonundaki rolü tam aydınlatılamamıştır (64). Yüksek ADMA düzeylerinin kardiyovasküler olay sıklığının artması yanında konsantrik sol ventriküler hipertrofi ve karotid arter intima media kalınlığının artması ile de kuvvetli bir ilişki gösterdiği yapılan çalışmalarda gösterilmiştir (80). Karotid intima media kalınlığı güçlü kardiyovasküler risk belirtecidir (81). Plazma ADMA konsantrasyonları klinik aşikar aterosklerozu olanlarda olmayanlara göre yüksek olarak bulunmuştur (82). Kardiyovasküler patoloji için tedavinin amacı artmış ADMA nın etkilerini ortadan kaldırmak veya ADMA seviyelerini azaltmaktır. Teorik olarak arjinin ADMA nın yerini alabilir, NOS aktivitesini tamir edebilir. Arjininin hiperkolesterolemili hastalarda endotel disfonksiyonunu ve periferal vasküler hastalığı olan hastalarda yürüme zorluğunu düzelttiği gözlenmiştir. Bu hastalarda ADMA düzeylerini azaltmada diğer bir alternatif yol DDAH ekspresyonunu veya aktivitesini arttırmaktır (83). 22

29 Homosistein ve ADMA ADMA ve homosistein arasındaki ilişki aralarında çok etkileşim olduğundan dolayı ilginçtir. Homosistein DDAH aktivitesini inhibe edebilir. Bu, enzimin aktif bölgesindeki sistein rezidüsüyle etkileşimi yoluyla olabilir. Homosistein metilasyonda anahtar rolü oynar. S-Adenozilmetiyonin arjinin metilasyonunda metil vericisidir. Ürünü S-adenozil homosisteindir bu da homosisteine çevrilir. Metiyonin döngüsünün yüksek olması homosistein seviyelerini arttırır bu da endotelyal disfonksiyonla beraber seyreder. Sistein gibi sülfhidril bloke edici ajanlar DDAH enzimini inhibe ederler. Dithiothreitol gibi dithiol redüktanları bu inhibisyonu engelleyebilir veya tersine çevirebilir (79). Cooke ve arkadaşları yaptıkları çalışmada homosisteinin endotelyal hücre kültüründe DDAH aktivitesini inhibe ederek ADMA düzeylerini yükselttiğini gözlemlemişlerdir (79). Kalp hastalığı için homosistein yüksekliği önemli bir risk faktörüdür. Homosistein konsantrasyonunu 3 µmol/l düşürmek; iskemik kalp hastalığı riskini %16, derin ven trombozunu %25, stroke riskini %24 azaltır (62) Alzheimer Bu hastalarda homosistein ve ADMA nın arttığı NO nun azaldığı bulunmuştur. NO nun ADMA etkisiyle düzeyi azaldığı için serebral kan akımı bozulur. NO sitoprotektif genlerin ekspresyonunu arttırdığı için nöroprotektiftir, öğrenme ve ezberlemede etkilidir. L- Arjininin oral yolla alımı ile, serebrovasküler hasarlı yaşlı hastaların kognitif fonksiyonlarında düzelme olabilir (84) Preeklampsi ADMA seviyeleri normal gebelik esnasında azalmaktadır, fakat preeklampsili gebelerde yükselmektedir. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda preeklampsi gelişiminden önce ADMA seviyelerinin yükseldiği gözlenmiştir. Yüksek risk altındaki kadınların erken dönemde belirlenmesinde ADMA yeni bir risk belirteci olarak ortaya çıkabilir. Gebelikte erken dönemde ADMA düzeyi yüksek olan kadınlarda ADMA seviyesi ile endotelyal disfonksiyon arasında ilişki vardır ama bu, kadınlarda sadece preeklampsi gelişimi olarak görülür (64). 23

30 Karaciğer Yetmezliği ve Siroz Multiple organ yetmezliği olan hastalarda ve son dönem karaciğer hastalarında bozulmuş karaciğer fonksiyonları ADMA seviyelerinin yükselmesine neden olabilir (80). Dekompanse dönemdeki hastalarda artmış ADMA konsantrasyonları hepatoselüler hasara cevabı yansıtabilir. DDAH lar karaciğer dahil çok sayıda dokuda yaygın olarak dağılmıştır. ADMA dekompanse sirozlu hastalarda yükselirken SDMA için gruplar arasında farklılık bulunmamıştır. Mevcut sonuçlarda ADMA/SDMA oranının yükselmesinin gözlenmesi DDAH aktivitesinin azalmasına işaret eder (85) Hemorajik Şok ADMA üretiminin hipoksi gibi hücresel stres durumlarında arttığı düşünülmektedir (73). Doku hipoksisi ve oligüri şiddetli hemorajik şokun iki karakteristik bulgusudur. ADMA düzeylerinin hemorajik şokta yükseldiği görülmüştür. Şiddetli hemoraji durumunda oluşan oligüriden dolayı azalmış üriner atılım nedeniyle ADMA seviyeleri artar. ADMA birikimi nedeniyle arjinin-no yolağının bozulmasından dolayı akut hipovolemide sistemik kan basıncının sürdürülmesinde ADMA etkili olabilir (86) ADMA Düzeyini Azaltma Stratejileri Arjinin suplementasyonu ACE inhibitörleri Östrojenler Metformin ve tiazolidinedionlar Vitamin D Folik Asit All-transretinoik asit Fenofibratlar L-Arjinin: L-Arjinin takviyesi ADMA seviyesi ne olursa olsun endotel fonksiyonu, miyokard perfüzyonu, anjina, erektil disfonksiyon ve egzersiz toleransında düzelmeye neden olabilir. Kardiyovasküler disfonksiyonun tedavisinde arjinin suplementasyonu faydalı bulunmuştur. L-Arjininin deneysel hipertansiyonun bazı tiplerinde sistemik kan basıncını düşürdüğü görülmüştür (82). ACE inhibitörleri: ACE inhibitörleriyle tedavi edilen aterosklerozlu ve NIDDM li 24

31 hastalarda ADMA seviyeleri azalmıştır (82). Metformin ve tiazolidinedionlar: ADMA düzeylerini azaltabilir bu ilaçların hangi mekanizma ile ADMA seviyesini azalttıkları aşikar değildir (64). Östrojenler: Deneysel çalışmalarda DDAH ekspresyonunu artırarak ADMA düzeyini düşürdükleri gözlenmiştir (64). Vitamin D: DDAH ekspresyonunu artırarak ADMA düzeyini azaltabilir. Folik Asit: Hiperhomosisteinemik bireylerde hem ADMA, hem de arjinin seviyesini azaltabilir (62). All-transretinoik asit: Endotelyal hücrelerde DDAH 2 ekspresyonunu düzenlediğine dair kanıtlar vardır (79). Fenofibratlar: Yang ve arkadaşlarının hipertrigliseridemik hastalar üzerinde yaptığı çalışmada fenofibrat tedavisinin ADMA ve MDA düzeylerini azalttığı görülmüştür. ADMA düzeylerinin azalması DDAH aktivitesinin düzelmesiyle oluşmuş olabilir (87). 25

Endotel disfonksiyonuna genel bir bakış

Endotel disfonksiyonuna genel bir bakış Endotel disfonksiyonuna genel bir bakış Prof. Dr. A. Tuncay Demiryürek Gaziantep Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Farmakoloji Anabilim Dalı TFD-Trabzon Ekim 2007 Endotel Endotel tabakası, - fiziksel bariyer

Detaylı

NİTRİK OKSİT, DONÖRLERİ VE İNHİBİTÖRLERİ. Dr. A. Gökhan AKKAN

NİTRİK OKSİT, DONÖRLERİ VE İNHİBİTÖRLERİ. Dr. A. Gökhan AKKAN NİTRİK OKSİT, DONÖRLERİ VE İNHİBİTÖRLERİ Dr. A. Gökhan AKKAN 1976 Moncada 1980 Furchgott ve Zawadzki (1998 Nobel Tıp Ödülü) EDRF = Endothelium- derived relaxing factor 1987 EDRF = NO Sentezi NOS L- Arginin

Detaylı

Böbrek Naklinde Bazal İmmunsupresyonda Kullanılan Ajanlar

Böbrek Naklinde Bazal İmmunsupresyonda Kullanılan Ajanlar Böbrek Naklinde Bazal İmmunsupresyonda Kullanılan Ajanlar Kalsinörin İnhibitörleri Siklosporin Takrolimus Antiproliferatif Ajanlar Mikofenolat Mofetil / Sodyum Azathiopurine Kortikosteroidler Sirolimus

Detaylı

Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması

Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması Halil Yazıcı 1, Abdullah Özkök 1, Yaşar Çalışkan 1, Ayşegül Telci 2, Alaattin Yıldız 1 ¹İstanbul

Detaylı

PERİTON DİYALİZİ HASTALARINDA AKIM ARACILI DİLATASYON VE ASİMETRİK DİMETİLARGİNİN MORTALİTEYİ BELİRLEMEZ

PERİTON DİYALİZİ HASTALARINDA AKIM ARACILI DİLATASYON VE ASİMETRİK DİMETİLARGİNİN MORTALİTEYİ BELİRLEMEZ PERİTON DİYALİZİ HASTALARINDA AKIM ARACILI DİLATASYON VE ASİMETRİK DİMETİLARGİNİN MORTALİTEYİ BELİRLEMEZ Sami Uzun 1, Serhat Karadag 1, Meltem Gursu 1, Metin Yegen 2, İdris Kurtulus 3, Zeki Aydin 4, Ahmet

Detaylı

BÖBREK YETMEZLİĞİ TANI VE TEDAVİ SEÇENEKLERİ DR MÜMTAZ YILMAZ EÜTF İÇ HASTALIKLARI NEFROLOJİ BİLİM DALI

BÖBREK YETMEZLİĞİ TANI VE TEDAVİ SEÇENEKLERİ DR MÜMTAZ YILMAZ EÜTF İÇ HASTALIKLARI NEFROLOJİ BİLİM DALI BÖBREK YETMEZLİĞİ TANI VE TEDAVİ SEÇENEKLERİ DR MÜMTAZ YILMAZ EÜTF İÇ HASTALIKLARI NEFROLOJİ BİLİM DALI Kronik böbrek hastalığı-tanım Glomerül filtrasyon hızında (GFH=GFR) azalma olsun veya olmasın, böbrekte

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

DİYALİZ: GENEL BİLGİLER

DİYALİZ: GENEL BİLGİLER 15 KONU 2 DİYALİZ: GENEL BİLGİLER Tekin AKPOLAT, Cengiz UTAŞ Diyaliz tedavisi hemodiyaliz ve periton diyalizi olmak üzere iki şekilde uygulanır. Bu bölümde diyaliz tedavisinin tanım ve tarihçesi, fizyolojik

Detaylı

Hemodiyaliz hastalarında resistin ile oksidatif stres arasındaki ilişkinin araştırılması

Hemodiyaliz hastalarında resistin ile oksidatif stres arasındaki ilişkinin araştırılması Hemodiyaliz hastalarında resistin ile oksidatif stres arasındaki ilişkinin araştırılması Osman Yüksekyayla, Hasan Bilinç, Nurten Aksoy, Mehmet Nuri Turan Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nefroloji Bilim

Detaylı

Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi

Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi İhsan Ateş 1, Mustafa Altay 1, Nihal Özkayar 2, F. Meriç Yılmaz 3, Canan Topçuoğlu 3, Murat Alışık 4, Özcan Erel 4, Fatih Dede 2 1 Ankara Numune Eğitim

Detaylı

KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE TÜTÜN KULLANIMI: MEKANİZMA. Mini Ders 2 Modül: Tütünün Kalp ve Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi

KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE TÜTÜN KULLANIMI: MEKANİZMA. Mini Ders 2 Modül: Tütünün Kalp ve Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE TÜTÜN KULLANIMI: MEKANİZMA Mini Ders 2 Modül: Tütünün Kalp ve Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi TEMEL SLAYTLAR Kardiyovasküler Hastalıkların Epidemiyolojisi

Detaylı

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU Alanin Transaminaz ( ALT = SGPT) : Artmış alanin transaminaz karaciğer hastalıkları ( hepatosit hasarı), hepatit, safra yolu hastalıklarında ve ilaçlara bağlı olarak

Detaylı

Hemodiyaliz Hastalarında Serum Visfatin Düzeyi İle Kardiyovasküler Hastalık Ve Serum Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki İlişki

Hemodiyaliz Hastalarında Serum Visfatin Düzeyi İle Kardiyovasküler Hastalık Ve Serum Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki İlişki Hemodiyaliz Hastalarında Serum Visfatin Düzeyi İle Kardiyovasküler Hastalık Ve Serum Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki İlişki Nimet Aktaş*, Mustafa Güllülü, Abdülmecit Yıldız, Ayşegül Oruç, Cuma Bülent

Detaylı

Yeni Tanı Hipertansiyon Hastalarında Tiyol Disülfid Dengesi

Yeni Tanı Hipertansiyon Hastalarında Tiyol Disülfid Dengesi Yeni Tanı Hipertansiyon Hastalarında Tiyol Disülfid Dengesi İhsan Ateş 1, Nihal Özkayar 2,Bayram İnan 1, F. Meriç Yılmaz 3, Canan Topçuoğlu 3, Özcan Erel 4, Fatih Dede 2, Nisbet Yılmaz 1 1 Ankara Numune

Detaylı

RENAL REPLASMAN TEDAVĠ SEÇENEKLERĠ

RENAL REPLASMAN TEDAVĠ SEÇENEKLERĠ RENAL REPLASMAN TEDAVĠ SEÇENEKLERĠ HAZIRLAYAN :HEMŞİRE SULTAN ÖZER Kronik Böbrek Hastalığı Evreleri EVRE TANIM GFH Yüksek Risk 90 Ġzlem, risk azaltılması Tanı ve tedavi 1 Böbrek Hasarı (+) GFH normal veya

Detaylı

Diyabetes Mellitus. Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı

Diyabetes Mellitus. Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Diyabetes Mellitus Komplikasyonları Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Diyabetes mellitus komplikasyonlar Mikrovasküler Makrovasküler Diyabetik retinopati Diyabetik

Detaylı

Toksikolojide Hemodiyaliz, Hemoperfüzyon, Hemofiltrasyon. Dr. Evvah Karakılıç Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Kliniği

Toksikolojide Hemodiyaliz, Hemoperfüzyon, Hemofiltrasyon. Dr. Evvah Karakılıç Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Kliniği Toksikolojide Hemodiyaliz, Hemoperfüzyon, Hemofiltrasyon Dr. Evvah Karakılıç Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Kliniği Zehirlenmelerde vücuda alınan toksinin uzaklaştırılmasında birçok

Detaylı

ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER

ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER Endotel Damar duvarı ve dolaşan kan arasında tek sıra endotel hücresinden oluşan işlevsel bir organdır Endotel en büyük endokrin organdır 70 kg lik bir kişide, kalp kitlesix5

Detaylı

FOSFOR DENGESİ ve HİPERFOSFATEMİNİN KLİNİK SONUÇLARI

FOSFOR DENGESİ ve HİPERFOSFATEMİNİN KLİNİK SONUÇLARI FOSFOR DENGESİ ve HİPERFOSFATEMİNİN KLİNİK SONUÇLARI Dr. Dilek TORUN Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı 13-17 Kasım 2013 30. Ulusal Nefroloji Hipertansiyon Diyaliz ve Transplantasyon

Detaylı

Magnezyum (Mg ++ ) Hipermagnezemi MAGNEZYUM, KLOR VE FOSFOR METABOLİZMA BOZUKLUKLARI

Magnezyum (Mg ++ ) Hipermagnezemi MAGNEZYUM, KLOR VE FOSFOR METABOLİZMA BOZUKLUKLARI Magnezyum (Mg ++ ) MAGNEZYUM, KLOR VE METABOLİZMA BOZUKLUKLARI Dr Ali Erhan NOKAY AÜTF Acil Tıp AD 2009 Büyük kısmı intraselüler yerleşimlidir Normal serum düzeyi: 1.5-2,5 meq/l Hücre içinde meydana gelen

Detaylı

Fizyoloji. Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri. Dr. Deniz Balcı.

Fizyoloji. Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri. Dr. Deniz Balcı. Fizyoloji Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri Dr. Deniz Balcı deniz.balci@neu.edu.tr Ders İçeriği 1 Vücut Sıvı Bölmeleri ve Hacimleri 2 Vücut Sıvı Bileşenleri 3 Sıvıların Bölmeler Arasındaki HarekeF Okuma

Detaylı

HEMODİYALİZDE SIK KARŞILAŞILAN KOMPLİKASYONLAR ve YÖNETİMİ. Dr. Lale Sever

HEMODİYALİZDE SIK KARŞILAŞILAN KOMPLİKASYONLAR ve YÖNETİMİ. Dr. Lale Sever HEMODİYALİZDE SIK KARŞILAŞILAN KOMPLİKASYONLAR ve YÖNETİMİ Dr. Lale Sever Intradiyalitik Komplikasyonlar Sık Kalıcı morbidite Mortalite Hemodiyaliz Komplike bir işlem! Venöz basınç monitörü Hava detektörü

Detaylı

BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI

BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI SAĞLIK BİLİMLERİ ENSİTÜSÜ İ Yüksek Lisans Programı SZR 101 Bilimsel Araştırma Ders (T+ U) 2+2 3 6 AD SZR 103 Akılcı İlaç Kullanımı 2+0 2 5 Enstitünün Belirlediği

Detaylı

KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ HEMODİYALİZ VE PERİTON DİYALİZİ İĞİ

KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ HEMODİYALİZ VE PERİTON DİYALİZİ İĞİ KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ HEMODİYALİZ VE PERİTON DİYALİZİ Dr. Mürvet M YILMAZ ŞİŞLİ ETFAL HASTANESİ NEFROLOJİ KLİNİĞİ İĞİ Kronik Böbrek Yetmezliği KBY, glomerüler ler filtrasyon değerinde erinde azalmanın

Detaylı

SON DÖNEM BÖBREK YETMEZLİKLİ HASTALARDA VASKÜLER SERTLİK İLE VASKÜLER HİSTOMORFOMETRİK BULGULARIN KORELASYONU

SON DÖNEM BÖBREK YETMEZLİKLİ HASTALARDA VASKÜLER SERTLİK İLE VASKÜLER HİSTOMORFOMETRİK BULGULARIN KORELASYONU SON DÖNEM BÖBREK YETMEZLİKLİ HASTALARDA VASKÜLER SERTLİK İLE VASKÜLER HİSTOMORFOMETRİK BULGULARIN KORELASYONU Müge Özcan 1, Kenan Keven 1, Şule Şengül 1, Arzu Ensari 2, Selçuk Hazinedaroğlu 3, Acar Tüzüner

Detaylı

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ İçerik Dolaşım sisteminin kısa anatomi ve fizyolojisi Egzersizde periferal dolaşımın düzenlenmesi-etkili mekanizmalar Damar endotelinin ve Nitrik Oksitin (NO) periferal

Detaylı

Bugün Neredeyiz? Dr. Yunus Erdem Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ünitesi

Bugün Neredeyiz? Dr. Yunus Erdem Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ünitesi Hipertansiyon Tedavisi: Bugün Neredeyiz? Dr. Yunus Erdem Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ünitesi Hipertansiyon Sıklık Yolaçtığı sorunlar Nedenler Kan basıncı hedefleri Tedavi Dünyada Mortalite

Detaylı

1. Hemadiyaliz sırasında en sık görülen komplikasyon aşağıdakilerden hangisidir? a. Ateş b. Hipotansiyon c. Hemoliz d. Tamponad e.

1. Hemadiyaliz sırasında en sık görülen komplikasyon aşağıdakilerden hangisidir? a. Ateş b. Hipotansiyon c. Hemoliz d. Tamponad e. SORUMLU HEKİM SORULARI 1. Hemadiyaliz sırasında en sık görülen komplikasyon aşağıdakilerden hangisidir? a. Ateş b. Hipotansiyon c. Hemoliz d. Tamponad e. Baş ağrısı 2. Aşağıdakilerden hangisi hemodiyaliz

Detaylı

¹GÜTF İç Hastalıkları ABD, ²GÜTF Endokrinoloji Bilim Dalı, ³HÜTF Geriatri Bilim Dalı ⁴GÜTF Biyokimya Bilim Dalı

¹GÜTF İç Hastalıkları ABD, ²GÜTF Endokrinoloji Bilim Dalı, ³HÜTF Geriatri Bilim Dalı ⁴GÜTF Biyokimya Bilim Dalı Dr. Derda GÖKÇE¹, Prof. Dr. İlhan YETKİN², Prof. Dr. Mustafa CANKURTARAN³, Doç. Dr. Özlem GÜLBAHAR⁴, Uzm. Dr. Rana Tuna DOĞRUL³, Uzm. Dr. Cemal KIZILARSLANOĞLU³, Uzm. Dr. Muhittin YALÇIN² ¹GÜTF İç Hastalıkları

Detaylı

T.C. ERCĠYES ÜNĠVERSĠTESĠ ECZACILIK FAKÜLTESĠ ASĠMETRĠK DĠMETĠL ARJĠNĠN VE KLĠNĠK ÖNEMĠ. Hazırlayan Hatice ġeyma TURGUT

T.C. ERCĠYES ÜNĠVERSĠTESĠ ECZACILIK FAKÜLTESĠ ASĠMETRĠK DĠMETĠL ARJĠNĠN VE KLĠNĠK ÖNEMĠ. Hazırlayan Hatice ġeyma TURGUT i T.C. ERCĠYES ÜNĠVERSĠTESĠ ECZACILIK FAKÜLTESĠ ASĠMETRĠK DĠMETĠL ARJĠNĠN VE KLĠNĠK ÖNEMĠ Hazırlayan Hatice ġeyma TURGUT DanıĢman Doç. Dr. Behzat ÇĠMEN Bitirme Ödevi Haziran 2014 KAYSERĠ i BĠLĠMSEL ETĠĞE

Detaylı

HEMODİYALİZ ( Fizyolojisi, tekniği ve yöntemleri )

HEMODİYALİZ ( Fizyolojisi, tekniği ve yöntemleri ) HEMODİYALİZ ( Fizyolojisi, tekniği ve yöntemleri ) Prof. Dr. Mehmet Rıza Altıparmak İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı 20. 11.2014 Böbrekler Retroperitoneal bölgede 120-150 gr

Detaylı

PERİTON DİYALİZ HASTALARINDA İNFLAMASYON. Dr.Mahmut İlker Yılmaz. 25 Eylül 2010, Antalya

PERİTON DİYALİZ HASTALARINDA İNFLAMASYON. Dr.Mahmut İlker Yılmaz. 25 Eylül 2010, Antalya PERİTON DİYALİZ HASTALARINDA İNFLAMASYON Dr.Mahmut İlker Yılmaz 25 Eylül 2010, Antalya İNFLAMASYON İnflamasyon Kronik inflamasyon İnflamasyon İyi Kötü Çirkin "Her kelimeyi bir şekille anlatan Çincede

Detaylı

İŞTAH HORMONU GHRELİNİN BÖBREK TRANSPLANTASYONU SONRASI VÜCUT KİTLE İNDEKSİ VE OKSİDATİF STRES ÜZERİNE ETKİLERİ

İŞTAH HORMONU GHRELİNİN BÖBREK TRANSPLANTASYONU SONRASI VÜCUT KİTLE İNDEKSİ VE OKSİDATİF STRES ÜZERİNE ETKİLERİ İŞTAH HORMONU GHRELİNİN BÖBREK TRANSPLANTASYONU SONRASI VÜCUT KİTLE İNDEKSİ VE OKSİDATİF STRES ÜZERİNE ETKİLERİ Yaşar Çalışkan 1, Abdullah Özkök 1, Gonca Karahan 2, Çiğdem Kekik 2, Halil Yazıcı 1, Aydın

Detaylı

Toksisiteye Etki Eden Faktörler

Toksisiteye Etki Eden Faktörler Toksisiteye Etki Eden Faktörler Toksik etki (toksisite) Tüm ksenobiyotiklerin biyolojik sistemlerde oluşturdukları zararlı etki. 2 Kimyasal Madde ile İlgili Faktörler Bir kimyasal maddenin metabolizmasında

Detaylı

TEST 1. Hücre Solunumu. 4. Aşağıda verilen moleküllerden hangisi oksijenli solunumda substrat olarak kullanılamaz? A) Glikoz B) Mineral C) Yağ asidi

TEST 1. Hücre Solunumu. 4. Aşağıda verilen moleküllerden hangisi oksijenli solunumda substrat olarak kullanılamaz? A) Glikoz B) Mineral C) Yağ asidi 1. Termometre Çimlenen bezelye tohumlar Termos Çimlenen bezelye tohumları oksijenli solunum yaptığına göre yukarıdaki düzenekle ilgili, I. Termostaki oksijen miktarı azalır. II. Termometredeki sıcaklık

Detaylı

Tip 1 diyabete giriş. Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü

Tip 1 diyabete giriş. Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü Tip 1 diyabete giriş Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü ENTERNASYONAL EKSPER KOMİTE TARAFINDAN HAZIRLANAN DİABETİN YENİ SINIFLAMASI 1 - Tip 1 Diabetes

Detaylı

DİYABETİK DİYALİZ HASTALARINDA GLİSEMİK DALGALANMA

DİYABETİK DİYALİZ HASTALARINDA GLİSEMİK DALGALANMA DİYABETİK DİYALİZ HASTALARINDA GLİSEMİK DALGALANMA Dr. Taner Baştürk Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nefroloji Kliniği *Diyabet, genellikle hiperglisemi şeklinde ortaya çıkan kronik

Detaylı

HEMODİYAFİLTRASYON. Dr. Adem Sezen

HEMODİYAFİLTRASYON. Dr. Adem Sezen HEMODİYAFİLTRASYON Dr. Adem Sezen n % Hemodiyaliz -HD 56.687 76,12 Periton Diyalizi-PD 3.508 4,71 Renal Transplantasyon 14.280 19,17 Toplam 74.475 100,00 TND Registry 2016 2016 yılı itibari ile HD hastalarının

Detaylı

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem Prof.Dr.Mitat KOZ Mikrodolaşım? Besin maddelerinin dokulara taşınması ve hücresel atıkların uzaklaştırılması. Küçük arteriyoller her bir doku

Detaylı

1. HAFTA PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA. Kuramsal Ders Diabetes mellitus: Tanı, sınıflama ve klinik bulgular Nilgün Başkal.

1. HAFTA PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA. Kuramsal Ders Diabetes mellitus: Tanı, sınıflama ve klinik bulgular Nilgün Başkal. 1. HAFTA Volüm dengesi bozuklukları Böbrek hastalıklarında tanısal yöntemler Diabetes mellitus: Tanı, sınıflama ve klinik bulgular Nilgün Başkal Diabetes mellitus komplikasyonları Sevim Güllü Artritlere

Detaylı

Hücre Zedelenmesi. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin

Hücre Zedelenmesi. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin Hücre Zedelenmesi Dr. Yasemin Sezgin yasemin sezgin Hastalık bilimi anlamına gelen patoloji hastalıkların altında yatan hücre, doku ve organlarda meydana gelen yapısal ve fonksiyonel değişiklikleri inceler

Detaylı

Levosimendanın farmakolojisi

Levosimendanın farmakolojisi Levosimendanın farmakolojisi Prof. Dr. Öner SÜZER Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji AbD 1 Konjestif kalp yetmezliği ve mortalite 2 Kaynak: BM Massie et al, Curr Opin Cardiol 1996

Detaylı

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ 20.05.2010 Giriş I Renovasküler hipertansiyon (RVH), renal arter(ler) darlığının neden

Detaylı

NEFROTİK SENDROM. INTERN DR. H.RUMEYSA DAĞ Eylül 2013

NEFROTİK SENDROM. INTERN DR. H.RUMEYSA DAĞ Eylül 2013 NEFROTİK SENDROM INTERN DR. H.RUMEYSA DAĞ Eylül 2013 NEFROTİK SENDROM NEDİR? Nefrotik sendrom ; proteinüri (günde 3.5gr/gün/1.73 m2), hipoalbüminemi (

Detaylı

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ İdrar oluşturmak... Üriner sistemin ana görevi vücutta oluşan metabolik artıkları idrar yoluyla vücuttan uzaklaştırmak ve sıvı elektrolit dengesini korumaktır. Üriner

Detaylı

Folik asit(vitamin-b9)

Folik asit(vitamin-b9) Folik asit(vitamin-b9) Emilimi metabolizması ve fonksiyonları Emilimi,metabolizması,fonksiyonları Homosistein metabolizması Eksikliğinde trombotik ve artriel hastalıklar Emilim için folik asit besinlerde

Detaylı

BİYOİNORGANİK KİMYA 5. HAFTA

BİYOİNORGANİK KİMYA 5. HAFTA BİYOİNORGANİK KİMYA 5. HAFTA ESER ELEMENTLER İnsan vücudunda en yüksek oranda bulunan element oksijendir. İkincisi ise karbondur. İnsan vücudunun kütlesinin %99 u sadece 6 elementten meydana gelir. Bunlar:

Detaylı

DİYABETES MELLİTUS. Uz. Fzt. Nazmi ŞEKERC

DİYABETES MELLİTUS. Uz. Fzt. Nazmi ŞEKERC DİYABETES MELLİTUS Uz. Fzt. Nazmi ŞEKERC İ NORMAL FİZYOLOJİ İnsan vücudu enerji olarak GLUKOZ kullanır Alınan her besin vücudumuzda glukoza parçalanır ve kana verilir Kandaki glukozun enerji kaynağı olarak

Detaylı

PERİTON DİYALİZ HASTALARINDA SIVI KONTROLÜ

PERİTON DİYALİZ HASTALARINDA SIVI KONTROLÜ PERİTON DİYALİZ HASTALARINDA SIVI KONTROLÜ LALE AKKAYA Periton Diyaliz Hemşiresi CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ ARAŞTIRMA VE UYGULAMA HASTANESİ 25. ULUSAL BÖBREK HASTALIKLARI DİYALİZ VE TRANSPLANTASYON HEMŞİRELİĞİ

Detaylı

TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ

TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ CEMRE URAL 1, ZAHİDE ÇAVDAR 1, ASLI ÇELİK 2, ŞEVKİ ARSLAN 3, GÜLSÜM TERZİOĞLU 3, SEDA ÖZBAL 5, BEKİR

Detaylı

1. HAFTA PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA. Kuramsal Ders Diabetes mellitus: Tanı, sınıflama ve klinik bulgular Nilgün Başkal

1. HAFTA PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA. Kuramsal Ders Diabetes mellitus: Tanı, sınıflama ve klinik bulgular Nilgün Başkal 1. HAFTA Volüm dengesi bozuklukları Böbrek hastalıklarında tanısal yöntemler Diabetes mellitus: Tanı, sınıflama ve klinik bulgular Nilgün Başkal Diabetes mellitus komplikasyonları Sevim Güllü Artritlere

Detaylı

FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU

FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU Fizyolojiye Giriş Temel Kavramlar Fizyolojiye Giriş Canlıda meydana gelen fiziksel ve kimyasal değişikliklerin tümüne birden yaşam denir. İşte canlı organizmadaki

Detaylı

Ani Kardiyak Ölüm: Önleyebilir miyiz? Doç. Dr. Yakup Ekmekçi Özel Ankara Güven Hastanesi

Ani Kardiyak Ölüm: Önleyebilir miyiz? Doç. Dr. Yakup Ekmekçi Özel Ankara Güven Hastanesi Ani Kardiyak Ölüm: Önleyebilir miyiz? Doç. Dr. Yakup Ekmekçi Özel Ankara Güven Hastanesi DİYALİZ-MORTALİTE 200 ölüm/1000 hasta-yıl. USRDS-2011 En önemli ölüm nedeni kardiyak hastalıklardır. USRDS -2011:

Detaylı

15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ

15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ 15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ İyonlaştırıcı radyasyonların biyomoleküllere örneğin nükleik asitler ve proteinlere olan etkisi hakkında yeterli bilgi yoktur. Ancak, nükleik asitlerden

Detaylı

Yüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi. Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı

Yüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi. Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı Yüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı Çalışan açısından, yüksekte güvenle çalışabilirliği belirleyen etkenler:

Detaylı

* Kemoreseptör *** KEMORESEPTÖR REFLEKS

* Kemoreseptör *** KEMORESEPTÖR REFLEKS KEMORESEPTÖR REFLEKS DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VI Dr. Nevzat KAHVECİ Kemoreseptörler, kimyasal duyarlılığı olan hücrelerdir. Kan basıncı 80 mmhg nin altına düştüğünde uyarılırlar. 1- Oksijen yokluğu

Detaylı

Hemofiltrasyon ve Hemodiyafiltrasyon Teknikleri - Tedavi Reçetelendirmesi. Dr. Emre Tutal Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji BD

Hemofiltrasyon ve Hemodiyafiltrasyon Teknikleri - Tedavi Reçetelendirmesi. Dr. Emre Tutal Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji BD Hemofiltrasyon ve Hemodiyafiltrasyon Teknikleri - Tedavi Reçetelendirmesi Dr. Emre Tutal Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji BD KBY ve normal popülasyonda mortalite oranları USRDS 2011 TSN verileri

Detaylı

Amikasin toksisitesine bağlı deneysel akut böbrek hasarı modelinde parikalsitol oksidatif DNA hasarını engelleyebilir

Amikasin toksisitesine bağlı deneysel akut böbrek hasarı modelinde parikalsitol oksidatif DNA hasarını engelleyebilir Amikasin toksisitesine bağlı deneysel akut böbrek hasarı modelinde parikalsitol oksidatif DNA hasarını engelleyebilir Gülay Bulut 1, Yıldıray Başbuğan 2, Elif Arı 3 Hamit Hakan Alp 4, İrfan Bayram 1 Yüzüncü

Detaylı

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Travma ve cerrahiye ilk yanıt Total vücut enerji harcaması artar Üriner nitrojen atılımı azalır Hastanın ilk resüsitasyonundan sonra Artmış

Detaylı

Notlarımıza iyi çalışan kursiyerlerimiz soruların çoğunu rahatlıkla yapılabileceklerdir.

Notlarımıza iyi çalışan kursiyerlerimiz soruların çoğunu rahatlıkla yapılabileceklerdir. Biyokimya sınavı orta zorlukta bir sınavdı. 1-2 tane zor soru ve 5-6 tane eski soru soruldu. Soruların; 16 tanesi temel bilgi, 4 tanesi ise detay bilgi ölçmekteydi. 33. soru mikrobiyolojiye daha yakındır.

Detaylı

Konu 10-11: Yaşlılığa Bağlı Üriner Sistem Değişiklikleri ve Yaşlılıkta Sık Görülen Üriner Sistem Hastalıkları

Konu 10-11: Yaşlılığa Bağlı Üriner Sistem Değişiklikleri ve Yaşlılıkta Sık Görülen Üriner Sistem Hastalıkları Konu 10-11: Yaşlılığa Bağlı Üriner Sistem Değişiklikleri ve Yaşlılıkta Sık Görülen Üriner Sistem Hastalıkları 1. Yaşlılığa Bağlı Üriner Sistem Değişiklikleri Genital sistemde atrofi, mukozalarda kuruluk

Detaylı

FİZYOTERAPİDE KLİNİK KAVRAMLAR. Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ

FİZYOTERAPİDE KLİNİK KAVRAMLAR. Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ FİZYOTERAPİDE KLİNİK KAVRAMLAR Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ İNFLAMASYON VE ONARIM İNFLAMASYON Yaralanmaya karşı dokunun vaskülarizasyonu yolu ile oluşturulan bir seri reaksiyondur. İltihabi reaksiyon.? İnflamatuar

Detaylı

Serbest radikal. yörüngelerinde) eşleşmemiş tek. gösteren, nötr ya da iyonize tüm atom veya moleküllere denir.

Serbest radikal. yörüngelerinde) eşleşmemiş tek. gösteren, nötr ya da iyonize tüm atom veya moleküllere denir. Superoxide Dismutase Hazırlayanlar: Funda İLHAN (050559017) Ebru KORKMAZ (050559021) Mehtap BİRKAN (050559008) Nihan BAŞARAN (050559007) Prof. Dr. Figen ERKOÇ Gazi Eğitim Fakültesi GAZİ İ ÜNİVERSİTESİİ

Detaylı

Nitrik Oksit Sentaz ve Nitrik Oksit Ölçüm Yöntemleri

Nitrik Oksit Sentaz ve Nitrik Oksit Ölçüm Yöntemleri Nitrik Oksit Sentaz ve Nitrik Oksit Ölçüm Yöntemleri Nitrik Oksit Sentaz ve Nitrik Oksit Ölçüm Yöntemlerine Giriş Doç. Dr. Bahar Tunçtan ME.Ü. Eczacılık Fakültesi Farmakoloji Ab.D. ME.Ü. Tıp Fakültesi

Detaylı

Diyabetik Nefropati Tanı ve Tedavide Güncelleme. Dr. Gültekin Süleymanlar Dr. Alper Sönmez

Diyabetik Nefropati Tanı ve Tedavide Güncelleme. Dr. Gültekin Süleymanlar Dr. Alper Sönmez Diyabetik Nefropati Tanı ve Tedavide Güncelleme Dr. Gültekin Süleymanlar Dr. Alper Sönmez Diyabetik Nefropati Tanısında Güncelleme Dr. Alper Sönmez GATA Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim

Detaylı

İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL

İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL Vücudun İlaçlara Etkisi (Farmakokinetik Etkiler) Farmakokinetik vücudun ilaca ne yaptığını inceler. İlaçlar etkilerini lokal veya sistematik

Detaylı

Malnutrisyon ve İnflamasyonun. Hasta Ötiroid Sendromu Gelişimine imine Etkisi

Malnutrisyon ve İnflamasyonun. Hasta Ötiroid Sendromu Gelişimine imine Etkisi Sürekli Ayaktan Periton Diyalizi Hastalarında Malnutrisyon ve İnflamasyonun Hasta Ötiroid Sendromu Gelişimine imine Etkisi Ebru Karcı, Erkan Dervişoğlu lu, Necmi Eren, Betül Kalender Kocaeli Üniversitesi,

Detaylı

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI Organizmalarda daha öncede belirtildiği gibi hücresel ve humoral bağışıklık bağışıklık reaksiyonları vardır. Bunlara ilave olarak immünoljik tolerans adı verilen

Detaylı

SEVELAMER HEMODİYALİZ HASTALARINDA SERUM ELEKTROLİT DÜZEYİ, METABOLİK VE KARDİOVASKÜLER RİSKLERİ VE SAĞKALIMI ETKİLER

SEVELAMER HEMODİYALİZ HASTALARINDA SERUM ELEKTROLİT DÜZEYİ, METABOLİK VE KARDİOVASKÜLER RİSKLERİ VE SAĞKALIMI ETKİLER SEVELAMER HEMODİYALİZ HASTALARINDA SERUM ELEKTROLİT DÜZEYİ, METABOLİK VE KARDİOVASKÜLER RİSKLERİ VE SAĞKALIMI ETKİLER Siren SEZER, Şebnem KARAKAN, Nurhan ÖZDEMİR ACAR. Başkent Üniversitesi Nefroloji Bilim

Detaylı

Farmakoloji bilgileri kullanılarak farmakoloji dışında yanıtlanabilecek olan toplam soru sayısı: 8

Farmakoloji bilgileri kullanılarak farmakoloji dışında yanıtlanabilecek olan toplam soru sayısı: 8 Soruların konulara göre dağılımı: Otonom Sinir Sistemi : 5 Santral Sinir Sistemi : 5 Genel Farmakoloji: 2 Kardiyovaskuler sistem: 3 Otakoid: 2 Endokrin sistem: 2 Antiviral ilaçlar: 1 Konu dağılımı daha

Detaylı

Kronik Hipotansif Diyabetik Hemodiyaliz Hastalarında Midodrin Tedavisinin Etkinliği

Kronik Hipotansif Diyabetik Hemodiyaliz Hastalarında Midodrin Tedavisinin Etkinliği Kronik Hipotansif Diyabetik Hemodiyaliz Hastalarında Midodrin Tedavisinin Etkinliği M E T I N S A R I K A Y A, F U N D A S A R I, J I N I G Ü N E Ş, M U S T A F A E R E N, A H M E T E D I P K O R K M A

Detaylı

Propiverin HCL Etki Mekanizması. Bedreddin Seçkin

Propiverin HCL Etki Mekanizması. Bedreddin Seçkin Propiverin HCL Etki Mekanizması Bedreddin Seçkin 24.10.2015 Propiverin Çift Yönlü Etki Mekanizmasına Sahiptir Propiverin nervus pelvicus un eferent nörotransmisyonunu baskılayarak antikolinerjik etki gösterir.

Detaylı

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX! Özel Formülasyon DAHA İYİ Yumurta Verimi Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

Detaylı

Böbrekte AA Amiloidozis in Histopatolojik Bulguları ve Klinik Korelasyon

Böbrekte AA Amiloidozis in Histopatolojik Bulguları ve Klinik Korelasyon Böbrekte AA Amiloidozis in Histopatolojik Bulguları ve Klinik Korelasyon Zeynep Kendi Çelebi 1, Saba Kiremitçi 2, Bengi Öztürk 3, Serkan Aktürk 1, Şiyar Erdoğmuş 1, Neval Duman 1, Kenan Ateş 1, Şehsuvar

Detaylı

TIBBİ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI

TIBBİ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI TIBBİ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI SAĞLIK BİLİMLERİ ENSİTÜSÜ İ Yüksek Lisans Programı SZR 101 Bilimsel Araştırma Yöntemleri Ders (T+ U) 2+2 3 6 AD SZR 103 Akılcı İlaç Kullanımı 2+0

Detaylı

AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015

AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015 AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015 Nonkardiyojenik Akciğer Ödemi Şok Akciğeri Travmatik Yaş Akciğer Beyaz Akciğer Sendromu

Detaylı

OKSİDAN- ANTİOKSİDAN SİSTEM PROF.DR.GÜLER BUĞDAYCI

OKSİDAN- ANTİOKSİDAN SİSTEM PROF.DR.GÜLER BUĞDAYCI 1 OKSİDAN- ANTİOKSİDAN SİSTEM PROF.DR.GÜLER BUĞDAYCI Amaç 2 SR oluşturdukları hasar ve ilişkili hastalıklar Vücuttaki oksijen kaynakları Radikal hasara karşı koruyular; antioksidan sistem GİRİŞ Aerobik

Detaylı

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü Prof.Dr.Mitat KOZ DOLAŞIMIN SİNİRSEL KONTROLÜ Doku kan akımının her dokuda ayrı ayrı ayarlanmasında lokal doku kan akımı kontrol mekanizmaları

Detaylı

ANEMİYE YAKLAŞIM. Dr Sim Kutlay

ANEMİYE YAKLAŞIM. Dr Sim Kutlay ANEMİYE YAKLAŞIM Dr Sim Kutlay KBH da Demir Eksikliği Nedenleri Gıda ile yetersiz demir alımı Üremiye bağlı anoreksi,düşük proteinli (özellikle hayvansal) diyetler Artmış demir kullanımı Eritropoez stimule

Detaylı

Bu Ünitede; Şokun Tanımı Fizyopatoloji Şokta sınıflandırma Klinik Özellikler Tedavi anlatılacaktır

Bu Ünitede; Şokun Tanımı Fizyopatoloji Şokta sınıflandırma Klinik Özellikler Tedavi anlatılacaktır Doç. Dr. Onur POLAT Bu Ünitede; Şokun Tanımı Fizyopatoloji Şokta sınıflandırma Klinik Özellikler Tedavi anlatılacaktır Öğrenim Hedefleri; Şokun genel tanımını Şoktaki genel fizyopatoloji ve kompanzasyon

Detaylı

PERİFERİK ARTER HASTALIĞI. Dr Sim Kutlay

PERİFERİK ARTER HASTALIĞI. Dr Sim Kutlay PERİFERİK ARTER HASTALIĞI Dr Sim Kutlay ENDOTEL Nitrik oksit Endotelin-1 Anjiotensin II Nitrik oksit NF-kB aktivasyonu Anjiotensin II Aktivatör protein-1 aktivasyonu Nitrik oksit Doku faktörü Plazminojen

Detaylı

Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları

Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları Serbest radikallerin yapısında, çoğunlukla oksijen yer almaktadır. (reaktif oksijen türleri=ros) ROS oksijen içeren, küçük ve oldukça reaktif moleküllerdir.

Detaylı

KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ FİZYOPATOLOJİSİ

KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ FİZYOPATOLOJİSİ KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ FİZYOPATOLOJİSİ Prof. Dr. Aydın ECE 1 2 3 4 5 PATOGENEZ Böbrekte hasar yapan neden ne olursa olsun bir kere kritik renal fonksiyon bozukluğu eşiği aşıldıktan sonra son dönem böbrek

Detaylı

5.111 Ders Özeti #12. Konular: I. Oktet kuralından sapmalar

5.111 Ders Özeti #12. Konular: I. Oktet kuralından sapmalar 5.111 Ders Özeti #12 Bugün için okuma: Bölüm 2.9 (3. Baskıda 2.10), Bölüm 2.10 (3. Baskıda 2.11), Bölüm 2.11 (3. Baskıda 2.12), Bölüm 2.3 (3. Baskıda 2.1), Bölüm 2.12 (3. Baskıda 2.13). Ders #13 için okuma:

Detaylı

İnsülin Tedavisi ve Böbrek Hastalıkları. Dr Rahmi Yilmaz Hacettepe Üniversitesi Nefroloji Bilim Dalı

İnsülin Tedavisi ve Böbrek Hastalıkları. Dr Rahmi Yilmaz Hacettepe Üniversitesi Nefroloji Bilim Dalı İnsülin Tedavisi ve Böbrek Hastalıkları Dr Rahmi Yilmaz Hacettepe Üniversitesi Nefroloji Bilim Dalı Glukoz Dengesi ve SDBH GFH 20 ml/dk nın altına indiğinde glukoz kontrolünde düzensizlikler baş göstermektedir.

Detaylı

FİZYOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

FİZYOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN FİZYOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN Fizyolojide Temel Kavramlar FİZYOLOJİ Fizyolojinin amacı; Yaşamın başlangıcı- gelişimi ve ilerlemesini sağlayan fiziksel ve kimyasal etkenleri açıklamaktır (tanımlamak)

Detaylı

Dağılımı belirleyen primer parametre plazma proteinlerine bağlanma oranıdır.

Dağılımı belirleyen primer parametre plazma proteinlerine bağlanma oranıdır. DAĞILIM AŞAMASINI ETKİLEYEN ÖNEMLİ FAKTÖRLER Dağılımı belirleyen primer parametre plazma proteinlerine bağlanma oranıdır. Bu bağlanma en fazla albüminle olur. Bağlanmanın en önemli özelliği nonselektif

Detaylı

24 Ekim 2014/Antalya 1

24 Ekim 2014/Antalya 1 Kronik Böbrek Hastalığının Kontrolü ve Yönetimi Doç. Dr. Öznur USTA YEŞİLBALKAN Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi İç Hastalıkları Hemşireliği o.u.yesilbalkan@ege.edu.tr 24 Ekim 2014/Antalya 1 SUNUM

Detaylı

HEMODİYALİZ DOZU Uygulamada Yaşanan Sorunlar

HEMODİYALİZ DOZU Uygulamada Yaşanan Sorunlar HEMODİYALİZ DOZU Uygulamada Yaşanan Sorunlar Dr. Bülent Tokgöz Erciyes Üniversitesi HEMODİYALİZ DOZU Uygulamada Yaşanan Sorunlar Diyaliz dozu nasıl belirlenir? Kt/V hesabı nasıl yapılır? Yeterli diyaliz

Detaylı

Yağ Asitlerinin Metabolizması- I Yağ Asitlerinin Yıkılması (Oksidasyonu)

Yağ Asitlerinin Metabolizması- I Yağ Asitlerinin Yıkılması (Oksidasyonu) Yağ Asitlerinin Metabolizması- I Yağ Asitlerinin Yıkılması (Oksidasyonu) Yrd. Doç. Dr. Bekir Engin Eser Zirve Üniversitesi EBN Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya A.B.D. Yağ Asitleri Uzun karbon zincirine sahip

Detaylı

ARGİNİN METABOLİZMASI DR. MUSTAFA YILMAZ ADÜTF BİYOKİMYA AD. 2005

ARGİNİN METABOLİZMASI DR. MUSTAFA YILMAZ ADÜTF BİYOKİMYA AD. 2005 ARGİNİN METABOLİZMASI DR. MUSTAFA YILMAZ ADÜTF BİYOKİMYA AD. 2005 1 Üzerinde çalışılması güncelliğini koruyan bir konu...arginin!!!! 2 Argininin kimyası Arginin (Arg, R), ilk olarak Hedin tarafından 1895

Detaylı

Gebelikte yeni gelişen Proteinüri ve Böbrek fonksiyon bozukluğu

Gebelikte yeni gelişen Proteinüri ve Böbrek fonksiyon bozukluğu Gebelikte yeni gelişen Proteinüri ve Böbrek fonksiyon bozukluğu Dr.Meltem Pekpak İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 34.Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon 18-22 Ekim,Antalya

Detaylı

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler EGZERSİZ VE KAN Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler Akciğerden dokulara O2 taşınımı, Dokudan akciğere CO2 taşınımı, Sindirim organlarından hücrelere besin maddeleri taşınımı, Hücreden atık maddelerin

Detaylı

Prediyaliz Kronik Böbrek Hastalarında Kesitsel Bir Çalışma: Yaşam Kalitesi

Prediyaliz Kronik Böbrek Hastalarında Kesitsel Bir Çalışma: Yaşam Kalitesi Prediyaliz Kronik Böbrek Hastalarında Kesitsel Bir Çalışma: Yaşam Kalitesi Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nefroloji Kliniği, Prediyaliz Eğitim Hemşiresi Giriş: Kronik Böbrek Hastalığı (KBH); popülasyonun

Detaylı

Kolesterol Metabolizması. Prof. Dr. Fidancı

Kolesterol Metabolizması. Prof. Dr. Fidancı Kolesterol Metabolizması Prof. Dr. Fidancı Kolesterol oldukça önemli bir biyolojik moleküldür. Membran yapısında önemli rol oynar. Steroid hormonların ve safra asitlerinin sentezinde öncül maddedir. Diyet

Detaylı

Farklı deneysel septik şok modellerinde bulgularımız. Prof. Dr. Alper B. İskit Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı

Farklı deneysel septik şok modellerinde bulgularımız. Prof. Dr. Alper B. İskit Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Farklı deneysel septik şok modellerinde bulgularımız Prof. Dr. Alper B. İskit Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı e-posta: alperi@hacettepe.edu.tr Neden bu konu? Septik şok çalışma

Detaylı

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar Prof.Dr.Mitat KOZ 1 İskelet Kasının Egzersize Yanıtı Kas kan akımındaki değişim Kas kuvveti ve dayanıklılığındaki

Detaylı

HÜCRE SĠNYAL OLAYLARI PROF. DR. FATMA SAVRAN OĞUZ

HÜCRE SĠNYAL OLAYLARI PROF. DR. FATMA SAVRAN OĞUZ HÜCRE SĠNYAL OLAYLARI PROF. DR. FATMA SAVRAN OĞUZ Çok hücreli organizmaların kompleks omurgalılara evrimi, hücreler birbirleriyle iletişim kuramasalardı mümkün olmazdı. Hücre-hücre Hücre-matriks etkileşimini

Detaylı

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik ve fonksiyonel bütünlük

Detaylı

Hemodiyaliz. Prof Dr Hayriye Sayarlıoğlu Ondokuz Mayıs Üniversitesi

Hemodiyaliz. Prof Dr Hayriye Sayarlıoğlu Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hemodiyaliz Prof Dr Hayriye Sayarlıoğlu Ondokuz Mayıs Üniversitesi Soru 1 BUN düzeyi 182 mg/dl, potasyumu 7 meq/l ve ileri derecede ödemi olan bir hastada ilk hemodiyaliz seansını nasıl planlarsınız? A.

Detaylı