AYLIK İLİM KÜLTÜR VE EDEBİYAT DERGİSİ MAYIS Bir Serhat Şehri Edirne. İslâm Hukukuna Göre Borsa ve Hisse Senedi. Dergisi Hediyesi...

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "AYLIK İLİM KÜLTÜR VE EDEBİYAT DERGİSİ MAYIS 2013. Bir Serhat Şehri Edirne. İslâm Hukukuna Göre Borsa ve Hisse Senedi. Dergisi Hediyesi..."

Transkript

1 151 AYLIK İLİM KÜLTÜR VE EDEBİYAT DERGİSİ Fiyatı: 8 MAYIS 2013 Dergisi Hediyesi Bir Serhat Şehri Edirne 41 İslâm Hukukuna Göre Borsa ve Hisse Senedi

2 Başyazı Sebahaddin ATEŞ AVRUPAYA AÇILAN KAPIMIZ: EDİRNE Osmanlı dönemi başlarında farklı isimlerle anılan şehrimiz, 1476 da yazılan Aşıkpaşazade Tarihi nde Edrene olarak geçer. XVI. yy başlarında şehrin Edirne olarak adlandırıldığı görülür. Edirne 1361 yılında I. Murat tarafından fethedilmiş ve İstanbul un alınışına kadar 88 yıl ( ) boyunca Osmanlı Devleti nin başkenti olmuştur. Tarihinde çeşitli unvanları hak etmiş olan Edirne, mutluluk dönemlerinde Der-i Saadet (Mutluluk Kapısı) bir Şenlikler Şehri dir. II. Murad dan IV. Mehmet e kadar zafer kutlamaları, sünnet şenlikleri, II. Mehmet in evlilik törenleri İstanbul u kıskandıracak kadar güzel olaylara sahne olmuştur. Bu Serhat Şehri tarihinde birçok kez felaketle de tanışmıştır. Şenlikleriyle Mutluluk Kapısı olarak hatırlanan Edirne nin yanına Bağrı yanık olan Edirne yi de koymak gerekir. Edirne her zaman kültür olaylarının yoğun yaşandığı bir merkez olmuştur. Mimarî yenilikler bu kentin yapılarıyla gelmiş; hat ve süsleme sanatının en güzel örnekleri burada verilmiş, çok sayıda medresesi yoğun tartışmalara tanık olmuş, tıp tarihine geçen ilk uygulamalar burada başlamıştır. Kimliğini asıl Osmanlı döneminde bulan ve imparatorluğun ikinci kenti olan Edirne, kültürel mirasımızın en yoğun hissedildiği bir şehrimizdir. Edirne, camileri, çarşıları, köprüleri, tarihî evleriyle ve özellikle de Muhteşem Selimiye ile ülkemize gelenleri ilk karşılayan ve bir sınır kenti olma özelliğini en iyi yansıtan kültür diyarıdır. Büyük Osmanlı Mimarı Koca Sinan ın Ustalık Eserim dediği ve Unesco Dünya Kültür Mirası kabul edilen Selimiye Camii Külliyesi Edirne nin başındaki tâcıdır. Caminin kapısındaki kitabeye göre yapımına 1568 (Hicri 976) yılında başlanmıştır. Caminin 27 Kasım 1574 Cuma günü açılması planlanmışsa da ancak II. Selim in ölümünün ardından 14 Mart 1575 te ibadete açılmıştır. Caminin dört köşesinde bulunan her biri üç şerefeli 380 santimetre çapındaki minareler 70,89 metre yüksekliğindedir. Minarelerin alem dahil yükseklikleri bazı kaynaklara göre 84 bazılarına göreyse 85 metredir. Cümle kapısının iki yakınındaki minarelerin şerefelerine üç ayrı yoldan çıkılır. Diğer iki minare tek merdivenlidir. Öndeki iki minarenin taş oymaları çukur, ortadaki minarelerin oymaları ise kabarıktır. Minarelerin kubbeye yakın olması, camiyi göğe doğru uzanıyormuş gibi gösterir. Bu caminin en büyük özelliği Edirne nin her tarafından görülmesidir. Tarihî Kırkpınar Yağlı Güreşleri, 1361 yılından beri Edirne de devam eden geleneksel bir spor organizasyonudur. Her yıl Temmuz ayının ilk haftasında düzenlenen Kırkpınar Yağlı Güreşleri geleneğimizin çok boyutlu olarak dünya kültür mirası içine dâhil edilen bir tanıtım projesidir. Avrupa ya açılan kapımız olan Edirne; bütün güzellikleriyle, tarihî özellikleriyle gezilmesi görülmesi, tanınması gereken bir ilimizdir. Bu vesileyle bütün gönül dostlarımızı ve siz değerli okuyucularımızı kalbî muhabbetlerimizle salamlarız OUR GATEWAY TO EUROPE: EDIRNE The city, named in different names in the early Ottoman Period, went by the name Edrene in Aşıkpaşazade History written in In the early 16th century, the city named as Edirne. It was conquered by Murat I and until the conquest of Istanbul, it became the capital of Ottoman Empire for 88 years ( ). Edirne is a gorgeous border city and the first welcomer to the visiters with its mosques, bazaars, bridges, historical houses and especially with its magnificent Selimiye Mosque. It is a fabulous cultural land with its those aspects. Selimiye Mosque Külliye ( an islamic ottoman social complex), for which the Chief Ottoman Architect Koca Sinan said, my masterpiece and which was accepted as UNESCO World Cultural Heritage, is like the crown on the head of Edirne. Historical Kırkpınar Oil Wrestling, which has taken place in Edirne since 1361 and takes place in the first week of July every year, is a traditional sport organization and besides, it is a promotional project which has been involved multidimensionally in the world cultural heritage of our tradition.

3 Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı nın Yayın Organıdır Kurucusu A. Şemsettin ATEŞ Yaygın Süreli - ISSN: Yıl: 19 Sayı: 151 Basım Tarihi: 01 Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Sebahaddin ATEŞ Yazı İşleri Müdürü Hulûsi YAYLA Yayın Editörleri Yrd. Doç. Dr. Mehmet TAŞDEMİR Musa TEKTAŞ Yayın Kurulu Prof. Dr. Nihat ÖZTOPRAK Prof. Dr. Ali YILMAZ Prof. Dr. Sebahat DENİZ Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ Prof. Dr. Abdullah KAHRAMAN Prof. Dr. Ali AKPINAR Danışma Kurulu Prof. Dr. Mehmet AKKUŞ Prof. Dr. Sinan YALÇIN Prof. Dr. Mehmet SOYSALDI Prof. Dr. Ahmet ŞİMŞİRGİL Prof. Dr. Kadir ÖZKÖSE Prof. Dr. Mahmut YEŞİL Yapım ARTWORKS Genel Sanat Yönetmeni İlhan SOYLU Sanat Yönetmeni Ali GÜRSOY Yönetim Yeri-Basım-Yayım-Pazarlama VİSAN İktisadi İşletmesi Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad. No: Darende / MALATYA Tel: (422) Faks: (422) bilgi@somuncubaba.net Dağıtım Kültür Dergi Dağıtım Baskı & Üretim Ege Basım Matbaa ve Reklam Sanatları Ltd. Şti. Esatpaşa Mahallesi Ziyapaşa Caddesi No:4 Ataşehir/iSTANBUL Tel: Kurum Abone : 140 Yurtdışı 1 Yıllık Abone : 72 EURO Posta Çeki (Darende Postanesi) : Ziraat Bankası (Darende Şubesi): IBAN - TR Vakıf Bank (Darende Şubesi): TR Gönderilerin abone adına yatırılmasından sonra lütfen (0422) ü arayınız. ADANA AMASYA ANKARA ANTALYA BARTIN BOLU BURSA DENİZLİ ELAZIĞ ELBİSTAN ERZURUM ESKİPAZAR GAZİANTEP GEREDE HATAY İSTANBUL İZMİR K.MARAŞ KARABÜK /SomuncuBabaDergisi KARAMAN KARAPINAR KAYSERİ KOCAELİ KONYA KONYA EREĞLİ MALATYA MANİSA MERSİN NİĞDE OSMANİYE SAKARYA SAMSUN SİNOP SİVAS ŞANLIURFA TOKAT TURHAL ZONGULDAK BABA GİBİ YAR OLMAZ Rukiye KARAKÖSE Başarılı anne-çocuk ilişkisinin ardında, doğrudan veya dolaylı olarak baba desteği görülür. Baba doğumdan itibaren çocuğun sorumluluğunu paylaşırsa, annenin yükü hafifler, kendini daha rahat hissederse çocuklarına karşı da daha verici olabilir. 06 İmdat AVŞAR Sefa SAYGILI GÖÇMEDEN ÖNCE GÖÇEGEL - Hüseyin ALPSOY (10) EL-MÜBDİ VE L-MUÎD - Ramazan ALTINTAŞ (14) AŞKIN YOLU - Mürsel GÜNDOĞDU (17) VERA DUYGUSU İLE DİNÎ HASSASİYET - Kadir ÖZKÖSE (22) GÖNÜLDEN KARDEŞLİK - Musa TEKTAŞ (32) ALLAH İÇİN YAŞAMAK - Enbiya YILDIRIM (38) İSLÂM HUKUKUNA GÖRE HİSSE SENEDİ VE BORSA - Abdullah KAHRAMAN (42) BİLAL B. HÂRİS (R.A) - Bünyamin ERUL (45) KUR AN VE SÜNNET TE İNSAN ONURU - Mustafa ÖNDER (46) VAHŞİ DEN HZ. VAHŞİ YE: AŞK A ATILAN MIZRAK - Muhammed B. TOPRAK (50) MEHMET ÂKİF İN GENÇLİK MODELİ - Mustafa ÖZÇELİK (52) BANA KÂFİDİR - Aşık Şeref TAŞLIOVA (55) KÂİNATTA HER ŞEY İNSAN İÇİN Ali AKPINAR Ey insan! Melekler, cinler bile senin hizmetine sunulmuşken, senin onları sana sunan Rabbine şükretmen, O na yaraşır kul olman gerekmez mi? O na kullukla, gerçek özgürlüğe kavuşanlara müjdeler olsun! BİZİM EVİN KIBLESİ Sadece kıble taş duvarı kalmıştı ayakta. O viranenin yıkıntıları arasında dolaştım. Sanki otuz yıl önce, unutmuşlardı beni ocak başında. Destanlar anlatan ebemin sesini duydum. 18 BİR SERHAT ŞEHRİ EDİRNE Meryem Aybike SİNAN Edirne vatanın en uç sınırı, en ötesi ve duygu bakımından en yakını aslında. Edirne gâh 2. Murat Han, gâh Yıldırım Bayezıd Han, gâh Fatih Sultan Mehmet Han dır ruh coğrafyamızda. HEYECANI YENEREK BAŞARI Eğitim ve öğretim hayatı sınavlardan oluşur. Üniversiteye, Anadolu liselerine giriş sınavlarına birçok genç hummalı bir şekilde çalışıyor, 26 MUSTAFA HÂKÎ EFENDİ (K.S) DEN MENKIBELER - H. İbrahim ŞİMŞEK (56) KALPLERİ FETHEDEN OSMANLI - İsmail ÇOLAK (62) SEN ANNESİN YETMEZ Mİ ANNE! - Mehmet SERTPOL AT (65) AYNÜ L-A YÂN (GÖZDELERİN GÖZÜ) FÂTİHA TEFSİRİ - Muharrem AKIN (66) ÇOCUKLARA OLUMLU DAVRANIŞ - Mehmet KÖR (68) DOST ÇAĞIRIR - Rıfat ARAZ (71) EDİRNE VELÎLERİ - Yusuf HALICI (76) BİR NEFES SIHHAT - Vedat Ali TOK (80) BİR GÖNÜLE GİRMEK - Bekir OĞUZBAŞARAN (83) DİŞ GICIRTISI UYKUNUZU KAÇIRMASIN! - Akın DİNDAR (84) KİRAZ - Şifalı Bitkiler (86) PATATES OTURTMASI - Mesude SARI (87) KUTLU YOLCULUK Resul KESENCELİ 16 Mart 2013 tarihinde Kutlu Yolculuk başlamıştı. İlk durağımız Medine-i Münevvere olacak buradan Mekke-i Mükerreme ye geçilecekti. Uçağımız havalandığında tüm gönüllerde ayrı bir mutluluk vardı. 3

4 Şeyh Hâmid-i Veli Minberinden Hutbeler Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s) Yedinci Hutbe Muhterem Cemâat! Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri imanı bir ağaca benzetiyorlar. Ağacın dalları budakları olduğu gibi îmânın da dalları budakları vardır. Ağacın dallarının bazıları aşağıda, bazıları da yukarıda olduğu gibi, îmânın da bazı dalları ve sıfatları yukarıdadır. Bazıları da bunlara nispetle aşağıdadır. Ağacın, dikiminde bulunan dalları yüksekte bulunan dallara yetişmediği gibi, îmânın da aşağı derecede olan dalları ve sıfatları yukarı derecedeki dallarına yetişmez. Bunların aralarında derece farkları vardır. Bununla beraber, bir dal ne kadar aşağıda olsa da ağaçtan sayıldığı gibi, îmânın en aşağı derecede bulunan şubeleri yine îmândan sayılır. Bu hadîs-i şerîften anlaşıldığı veçhile îmân ağacının, yetişmiş bu kadar dalı ve kolu var imiş ki, bu dalların ve kolların en yükseği Lâ ilahe illa ilâh kelime-i şerîfesi imiş. O kelime-i şerîfenin ma nâsı; Yoktur tapacak Tanrı dan (başka) ancak tır. Îmânın en yüksek noktası ve en esaslı kökü, bu mübarek kelimeyi dilimizle söylemek ve içimizin en derin noktasıyla tasdîk eylemektir. Bu mübarek kelime, bu hadîs-i şerîfte bildirildiği veçhile, gerek Peygamberimiz ve gerek Peygamberimizden önce gelip geçen peygamberlerin mübarek ağızlarından çıkmış olan sözlerin en güzeli ve en efdalidir. Bu kelime-i mübâreke insanı bir nefeste cehennemden cennete, karanlıktan aydınlığa çıkarır. Cennetin anahtarı bu mübarek kelimedir. Bu mübarek kelime mü mine safa, kalbe cila verir. Bir gün sahâbe-i kiramdan Muâz, Peygamberimizin binmiş olduğu hayvana beraber binmiş ve Peygamberimiz kendisini terkisine almış gidiyorlardı. Peygamberimiz Yâ Muâz bin Cebeli diye arkalarında bulunan bu zâta nida ettiler. Muâz, Lebbeyk Yâ Rasulallâh (Buyur, Yâ Resûlallâh) dedi. Peygamberimiz yine Yâ Muâz bin Cebel! deyip bu zâta nida ettiler. Bu zât yine Lebbeyk Ya Rasulallâh dedi. Üçüncü defa yine Peygamberimiz Yâ Muâz bin Cebel deyip bu zât da Lebbeyk Ya Rasulallâh dedikten sonra, Peygamberimiz, Allah tan başka tapacak tanrı olmadığına ve Muhammed in Allah ın Resulü bulunduğuna candan ve gönülden tanıklık getiren hiçbir kimseyi cehennem ateşinde yakmayacağını müjdelemişlerdir. Bu mübarek kelime, kelime-i tevhîd ve kelime-i îmân, ihlâstır. Bununla dâima îmân tazelenir ve yarın mîzânımızda günahımız ne kadar çok da olsa gönlümüzden koparak Lâ ilahe illa llâh! diye söylediğimiz bu mübarek kelimenin ağırlığı bütün günahlarımızın ağırlığından ziyâde gelecek ve mîzânımızın hayır ve sevâb tarafı, şer ve günah tarafına yalnız bu mübarek kelimesiyle râcih ve faik olacaktır. Aziz Mü minler Bu hadîs-i şerîfte îmân ağacının dallarının en aşağıda bulunanı dahi, yollarda gelen geçenlere zahmet veren ve her ne suretle olursa olsun ezâ veren her şeyi yollardan kaldırmak ve gidermek olduğu bildirilmektedir. Demek ki îmân, yalnız insanın kendi nefsine faydası olan ve faydası başka kimselere tecâvüz etmeyen sıfat ve hikmetlerden ibaret olmayıp, böyle fayda ve menfaati başka kimselere de dokunan içtimaî ve ma serî sıfat ve hasletleri de câmi dir. Din âlimlerinin bildirdikleri veçhile îmânın yetmiş bu kadar şubelerinden biri de ilm öğretmek ve öğrendikten sonra, ilmi neşretmektir ki, ilmin içtimaî ve ma serî bir sıfat ve haslet olduğu meydândadır. Başka kimselerin mallarına el uzatmamak dahi îmânın şubelerinden bir şubedir ki, bunda haksız yere bir kimsenin malını yememek ve alış verişte terazi ile tartarken ve kile ile ölçerken kimsenin velev bir dirhem, bir habbe malını yememek dahi dâhildir. 4 5

5 İlim ve Hayat Ali AKPINAR* KÂİNATTA HER ŞEY İNSAN İÇİN Yüce Yaratıcı, her şeyi en güzel biçimde insan için yaratmış ve onun emrine vermiştir. Kâinatta her şey insan içindir, insan da Rabbi içindir. İnsanın yaratılış gayesi Rabbini tanımak ve O na ibadet/kulluk etmektir. Bu gayeyi gerçekleştirmek için de insanın, kendisi için yaratılan bütün her şeyi, bir emanet ve imtihan vesilesi görmek ve onların hepsini Yüce Yaratıcının emir ve ölçüleri doğrultusunda kullanmaktır. İnsanın dünya ve âhiret hayatını düzenlemek ve onu iki dünyada mutlu kılmak için gönderilen din, insanı koruyan ilkeler manzûmesidir. Din, insanı hem dünyada korur, hem âhirette. Dünyada sağlığını bozulmaktan korur. Onun hem beden sağlığını ve hem de ruh sağlığını korumak için tedbirler koyar. Dinin koyduğu bütün ölçüler insanın ruh ve beden sağlığını temin içindir. Dinin emrettiği her şey insanın hayrına ve yararınadır; onun yasakladığı her şey de onun aleyhine ve zararınadır. Sonuçta insan, bu ölçüler sayesinde dünyada stres ve buhranlardan korunur. Din, âhirette de insanı azap ve gazaptan korur. Dinin temel gayesi, insanın bu dünyada Yüce Yaratıcının ölçüleri doğrultusunda huzur içerisinde yaşayarak öteki âlemde ebedî huzuru kazanmasıdır. Bütün varlıklar insana emanet edilmiş onun hizmetine sunulmuştur. Cansız varlıklar insanın emrine verilmiştir. Bitki ve hayvanlar onun emrine amade kılınmıştır. Cinler ve melekler bile insana hizmet ederler. Şöyle ki: Yüce Allah, ilk insanı yaratmış hemen ardından melekleri ona secde ettirmiştir. Meleklerin Hz. Âdem e secde etmeleri, ona ve onun şahsında insanlığa saygı içindir. Melekler Yüce Allah ın emri ile bu secdeyi itirazsız yerine getirerek bir taraftan ilahî emre uymuşlar, diğer taraftan insanın saygınlığını tescil etmişlerdir. Meleklerin insanın emrine verildiğini söylemek de abartı olmaz. Şöyle ki, melekler insanlık için güzellik örnekleridir. İnsan, günahsız, sürekli ibadetler içinde olan melekler gibi olmalı, onları kendine örnek almalıdır. Melekler insanlığın hizmetinde çok önemli işler görmüşler ve hâlâ da görmektedirler. Sözgelimi meleklerin şâhı Ey insan! Melekler, cinler bile senin hizmetine sunulmuşken, senin onları sana sunan Rabbine şükretmen, O na yaraşır kul olman gerekmez mi? O na kullukla, gerçek özgürlüğe kavuşanlara müjdeler olsun! Cibrîl vahiy meleğidir. Yüce Allah tan aldığı vahiyleri insanlık tarihi boyunca peygamberlere getirmiştir. Peygamberler vasıtasıyla insana ulaşan vahiy ise insanın dünya ve âhiret mutluluğu içindir. Diğer büyük meleklerden Mikâil, tabiat olaylarını tanzim eder ki bunlar da öncelikle insan içindir. İsrâfîl, Sûr a üfürme görevini yerine getirmekle insanların diriliş olayını, ardından mahşerde toplanış ve hesaba çekiliş olayını başlatacaktır. 6 7

6 Ölüm Meleği Azrâil, insanlara emanet olarak verilen ruhları kabzetmekle yine insanlığa hizmet etmektedir. Zira ölüm, hem onu tadan için, hem başkaları için aslında bir nimettir. Ölüm olmasaydı, dünya yaşanılmaz hale gelir, insan âhiret beklentilerinden mahrum kalırdı. İyi kötü herkesin yaptığı yanına kalır, iyiler ve kötüler yaptıklarının karşılığını alamazlardı. Dört büyük meleğin dışında da yine insanların hesaplarını tutmakla görevli Kiramen Kâtibîn/Şerefli yazıcı melekleri, kabir sınavını gerçekleştirecek olan Münker-Nekîr/Sorgu melekleri, insanları pek çok zarardan koruyan Hafaza/Koruyucu melekleri, cihâd meydanlarında mü minlere yardım eden yardım melekleri; insanın gönül ve zihin dünyasına iyilikleri aşılayan iyilik melekleri gibi daha pek çok melek vardır. Hepsi insanların hizmetini görürler. Âhirette cennet ve cehennem bekçisi olan Rıdvân-Mâlik isimli melekler, hatta kötülere azap edecek olan cehennem zebanîleri bile insanlığın hizmetini görecek meleklerdir. Nasıl ki dünyada insanların emniyetlerini sağlayan, onların kötülerini cezalandıran güvenlik güçleri ve hapishane gardiyanları insanlığa hizmet ediyorlarsa, onlar da sonuçta insanlığa hizmet edeceklerdir. Pek çok Kur ân âyeti evrendeki her şeyin insanın hizmetine sunulduğunu hatırlatır bizlere: Görmediniz mi Allah, göklerde ve yerde bulunan şeyleri size boyun eğdirdi ve size zâhir ve bâtın (görülen, görülmeyen; bildiğiniz ve bilmediğiniz) nimetlerini bol bol verdi? 1 Görmedin mi Allah, geceyi gündüzün içine sokuyor; gündüzü gecenin içine sokuyor. Güneşi ve ayı, emrine boyun eğdirmiştir. Her biri belli bir süreye kadar akıp gider. Ve Allah yaptıklarınızı haber almaktadır. 2 O size yeri boyun eğer yaptı. Haydi, onun omuzlarında yürüyün ve Allah ın rızkından yiyin. Dönüş O nadır (size verdiği nimetlere karşı şükredip etmediğinizi sizden soracak, sizi hesaba çekecektir). 3 Düşünen Bir Toplum İçin İbretler Vardır Allah tır ki denizi size boyun eğdirdi, ta ki gemiler buyruğuyla denizin içinde akıp gitsin de, siz bu sayede O nun lütfundan payınızı arayasınız ve şükredesiniz. Göklerde ve yerde bulunan şeyleri kendisinden bir lütuf olarak size boyun eğdirdi. Elbette bunda, düşünen bir toplum için ibretler vardır. 4 Görmediler mi ellerimizin yaptıklarından kendilerine nice hayvanlar yarattık da kendileri onlara sahip olmaktadırlar? Onları kendilerine boyun eğdirdik, onlardan bazıları binekleridir ve onlardan bazılarını da yerler. Kendileri için onlarda daha birçok yararlar ve içecekler var. Hâlâ şükretmiyorlar mı? 5 Dâvud a dağları ve kuşları boyun eğdirdik, onunla beraber tesbîh ediyorlardı. Biz (bunları) yaparız. 6 Kâinattaki bütün bu varlıkların insana boyun eğdirilmesi, onun hizmetine sunulması insana verilen değeri gösterir. Evet, onlar insanlığın varlıklarını sürdürebilmeleri için onlara sunulmuş nimetlerdir. İnsanlar onlardan her bakımdan istifade ederler. Onların varlığı insanın yaşadığı çevreyi güzelleştirir, canlandırır ve renklendirir. İnsan, onları gıda olarak kullanır. Onların duruşu, şekli, çalışması insan için en temel ve en güzel örneklerdir. İnsan kendisine sunulan bu nimetleri örnek alarak, onları geliştirerek, daha yeni daha faydalı nimetler, hizmet araçları elde eder. Süleyman a cinlerden insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı, hepsi bir arada düzenli olarak sevk ediliyordu. 7 Süleyman a da, sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü bir aylık mesafe olan rüzgârı boyun eğdirdik ve onun için katran/petrol kaynağını da akıttık. Rabbinin izniyle cinlerin bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim buyruğumuzdan sapsa, ona alevli azabı taddırırdık. Ona dilediği gibi kaleler, heykeller, Âhirette cennet ve cehennem bekçisi olan Rıdvân-Mâlik isimli melekler, hatta kötülere azap edecek olan cehennem zebanîleri bile insanlığın hizmetini görecek meleklerdir. havuzlar kadar geniş leğenler, sabit kazanlar yaparlardı. Ey Dâvud ailesi, şükredin! Kullarımdan şükreden azdır. 8 Bu âyetlerde Kur ân bizlere, Hz. Süleyman Peygamberin rüzgârın yanı sıra cinleri de emrinde ve hizmetinde kullandığını hatırlatırken, aslında cinlerin de insanlığa hizmet edebileceklerini söylemek istemektedir. Tabi ki bu konuda Hz. Süleyman Peygamber gibi, tevhîd adamı olmak gerekir. Nitekim bir hadislerinde Peygamberimiz, Her insanın şeytanı vardır, benim için de vardır, ancak benimki bana boyun eğmiştir. 9 buyurmuştur. Elbette cinlerden istifade etmekten kastımız cincilik yapmak değildir. Ancak insan, cinlerin zaman ve mekân mefhumlarını çok daha hızlı aşan varlıklar olduğundan yola çıkarak kısa zamanda uzun mesafeleri kat edebilecek vasıtalar geliştirebilir. Cinlerin dua ve mânevî desteğini alabilir. Onlardan kötülerinin şerrinden korunabilir. Bugün saatte şu kadar hızlı giden kara, deniz ve hava araçları, insansız araçlar geliştirilebiliyorsa bunların hepsi, Yüce Allah ın insana sunduğu akıl başta olmak üzere diğer örnekler ve nimetler sayesinde gerçekleştirilebilmektedir. O na Kullukla Gerçek Özgürlük Sonuç olarak diyoruz ki: Yüce Yaratıcı insana değer vermiş, onu sevmiş, ona sayısız lütuflarda bulunmuş, evrendeki her şeyi onun emrine sunmuştur. Bu konuda insana düşen, sevildiğini bilmesi ve bu sevgiye layık olmaya çalışmasıdır. Bu ise, insanın yaratılış gayesine uygun hareket etmesi ile mümkün olacaktır. Kendini bilen, niçin yaratıldığının farkında olan insan Rabbini bilecek, O na ve bütün varlıklara karşı sorumluluklarını yerine getirecek, sonuçta hem kendi huzur bulup rahat edecek, hem de çevresine huzur verecektir. İnsanın bu bilinçte olması, kendisi için konulan İlahî yasalara uygun hareket etmesi, hem ruh sağlığını, hem beden sağlığını koruyacak, dünya ve ahrette daha sağlıklı, daha huzurlu bir hayat yaşamasına vesile olacaktır. Kendini bilenlere, sevildiğini bilenlere, bu sevgiye layık olma gayretinde olanlara ne mutlu! Ey insan! Melekler, cinler bile senin hizmetine sunulmuşken, senin onları sana sunan Rabbine şükretmen, O na yaraşır kul olman gerekmez mi? O na kullukla, gerçek özgürlüğe kavuşanlara müjdeler olsun! Dipnot *Prof. Dr. 1 31/Lokmân, /Lokmân, 29, 35/Fâtır, 13, 39/Zümer, /Mülk, /Câsiye, /Yâsîn, /Enbiyâ, Neml /Sebe, Tirmizî, Rada 17; Müsned, III

7 Hulûsi Kalb den Hüseyin ALPSOY Göçmeden Önce Göçegel Görünüşte yazması kolay, fakat anlam derinliği ve söyleyişteki duruluğu dolayısıyla kaleme almanın oldukça zor olduğu şiirlere sehl-i mümteni denir. Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.) nin yazımıza konu olan gazelini de bir sehl-i mümteni örneği olarak niteleyebiliriz. Çünkü ilk okunduğunda yüzeysel anlamı ve söyleyişindeki duruluk bizde bu izlenimi oluşturur. Fakat şiiri anlamak için sembol ve kavramları incelediğinizde kendinizi iç içe girmiş anlamların derinliğinde bulursunuz. Yazımızın mevzusu olan gazelin bu özelliklere sahip olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Bunun yanı sıra Hulûsi Efendi nin seçmiş olduğu redifin de gazele şekil olarak farklı bir boyut kazandırdığı söylenebilir. Hem tekrar eden sesler hem de eski Anadolu Türkçesinde kullanılan gel ekinin sağladığı ses bütünlüğü ve akıcılığı dikkat çekicidir. Ayrıca gel ekinin anlama kattığı süreklilik ve kesinlik anlam-şekil örtüşmesine katkı sağlamaktadır. Yazımızda ele alacağımız gazel genel olarak Allah yoluna kendini adamış olan dervişin geçeceği yolu çizmektedir. Gazelde sırasıyla, ilk beyitde dervişin aşk yolunda yegâne yardımcısı şeyhin elinden şarap içerek aşk yoluna girmesi, daha sonra tecrîde girip râbıta-i mevt yaparak kendini bu yola adaması, üçüncü olarak bu fânî âlemden bâkî âleme geçecek bir yol bulması ve aşk yolunda ilerlemesi, nitekim sonunda gerçek yâri bularak masivâdan sıyrılıp varlığını onun yoluna sarfetmesiyle, Bekâbillah a ulaşması anlatılmıştır. Tasavvuf yolunu seçen mürid, bir mürşidin gözetim ve denetimi altında, kabiliyetine göre değişen süreler içinde çeşitli riyâzet ve mücahedelerle nefsini terbiye eder. Bu terbiye ve tezkiye sonucunda ulaşılan noktaya fenâ ve bekâ adı verilir. Beyitlerde kullanılan sembolleri daha ayrıntılı incelediğimizde bu yolculuğun ince sırlarla dolu çetin bir yolculuk olduğunu keşfetmiş oluruz. Dest-i sâkîden alıp sâfî şarâbı içegel Sûret-i hâle nazar eyleme sûfî içegel (Ey) Sûfî! Hâlin görünüşüne bakma, sâkînin elinden şarabı alıp iç. Tasavvufî anlayışta dünyanın terk edilmesi esastır. Bu anlayış kendini farklı ifade şekilleriyle dile getirmiştir. Hulûsi Efendi, Mûtû kable en-temûtû, yani Ölmeden önce ölünüz. hadis-i şerifini veciz bir şekilde ifade etmiştir. Şarap, tasavvufta İlâhî aşkı ve bu aşkın coşkunluğunu simgelemektedir. Şairler, coşkunluk ve neşe veren, sarhoş eden şarapla, insanı kendinden geçiren ve aklını, mantığını, şuurunu kullanmasına engel olan İlâhî aşk arasında ilgi kurmuşlardır. Ve kendilerini bu semboller üzerinden ifade etmişlerdir. Beyitte sâfî ifadesiyle şarabın cinsi belirtilmiştir. Bu ifade; halis, temiz, katıksız şarap anlamına gelen şarab-ı nâb/mey-i nâb/ bâde-i nâb şeklinde değişik kullanımlarıyla da karşımıza çıkmaktadır. Şarab-ı nâb, tasavvufta mecâzen mâsivâ kayıtlarından arınmış, saf İlâhî aşkı sembolize eder

8 Şiirlerde mey-i sâf veya mey-i sâfi şeklinde geçen saf şarap, genelde sûfi kelimesi ile birlikte kullanılır. Hakk a vâsıl olan kişiye, sûfî ; yolda sülûka devam edene de, mutasavvıf denir; sûfî, vusûl; mutasavvıf usûl ehlidir. Sûfî kendi nefsinde fânî olmuştur, ancak Allah ile bâkîdir. Sûfî, nefsin alışkanlıklarından kurtulmuş, hakîkatlerin hakîkatine ulaşmıştır. Bu nedenle Hulûsi Efendi ilk şart olarak kişinin, sâkî ifadesiyle sembolize edilen, şeyhin elinden saf aşk şarabını içmesini ve aşk yoluna girmesini ister. Hakk ın sırlarını anlamanın ilk şartıdır aşkın şarabını içmek. Hal Ehli Gerçeği Bulanlar Beyit içerisinde dikkat edilmesi gereken bir diğer sembol ise sâkîdir. Tasavvuf edebiyatında sâkî; mürşid, mürşid-i kâmil, şeyh, pîr-i kâmil, pîr-i tarîkat, insân-ı kâmil gibi tasavvuf büyüklerini temsil etmektedir. Sâkî insanı nasıl maddî aşka götürürse, mürşid-i kâmil de tasavvufa intisâb eden kişiye İlâhî aşk yolunda yol gösterir. Ayrıca Hulûsi Efendi, beyitin içeriğinde sûfîye sûret-i hâle nazar etme diyerek aşk yolunun ilk kuralını hatırlatmış olur. Hâl ehli; gerçeği bulanlar, marifete erenler, bu şekilde birliği yaşayanlardır. Sûfînin, aşk yolunda henüz hâl ehli olmadığı için, bu makamda olanların hâline nazar etmesi doğru olmaz. Çünkü bilmediği bir makamda yaşananları dikkate alması onu bu yoldan alıkoyabilir. Eskiler bu isteklerini, Erenler, kâlimizi, hâle tebdîl eyle. şeklinde ifade etmişlerdir. Seni bu hâl-i harâbdan götürürler bir gün Ölmeden öndin ölüp göçmeden öndin göçegel Bir gün seni bu harâb dünyadan götürürler, ölmeden önce öl göçmeden önce göç. Dervişin gözünde dünya kısa süre kalınacak bir misafirhânedir. Dünya bir han insanlar ise burada konaklayan yolculardır. Misafirhâne her gün gelip gidenlerle dolup boşalır. Kimse burada sonsuza kadar kalıcı değildir. Dünya fani ve geçicidir, bekâsı yoktur. İnsan geçici olan bir şeye bakmamalı ve gönül bağlamamalıdır. Onu sevmemeli ve terk etmelidir. Kur an-ı Kerim bu hakîkati Hadîd Sûresi 20. âyetinde çarpıcı bir şekilde ifade ettikten sonra dünyâ hakîkatini şöyle ifade eder: Dünyâ hayâtı aldanış olan bir metâdan başka bir şey değildir. Tasavvufî anlayışta dünyanın terk edilmesi esastır. Bu anlayış kendini farklı ifade şekilleriyle dile getirmiştir. Hulûsi Efendi, Mûtû kable en-temûtû, yani Ölmeden önce ölünüz. hadis-i şerifini veciz bir şekilde ifade etmiştir. Yani tecrit hırkasını giyen sûfînin yapması gereken ikinci görevidir ölmek. Çünkü ancak ölümünü düşününce insan dünyadan elini eteğini çekebilir ve mâsivâdan kurtulabilir. Bu nedenle tasavvufta râbıta-i mevt çok önemli bir meseledir. Sûfîler bu düşünceyi kıyâfetlerine ve yaşantılarına da yansıtmışlardır. Mutasavvıflar genellikle bu düşünceyi, Dünya seni terk etmeden sen dünyayı terk edesin. şeklinde ifade etmişlerdir. Gerçek dost ve sevgili olamayan vefâsız dünyayı terk ederek insan ona gâlib gelmeli. Hâl-i encâmını fikr eyle bu fânî evinin Geçmeden fırsat o bâkî eve bir yol açagel Bu fânî evin son hâlini düşün, fırsat geçmeden bâkî eve bir yol aç. Hulûsî Efendi gazelinde sırayla işlediği aşk yolculuğunda bir diğer makam olan bekâ yolundan bahsetmektedir. Zira sûfî artık aşk şarabını içmiş, râbıta-i mevti tamamlamış ve hırka-i tecrîde girmiştir. Şimdi yapması gereken bu yolda derinleşmek ve bekâbillah arzusu ile bütünleşecek bir yol bulmaktır. O artık terketmeyi âdet haline getirmeli ve bu fenâ mülkünü fırsat eldeyken terketmeli. Kişi Bütün Varlığı Terk Etmeli Terk-i dünyadan maksat, bütün dünya nimetlerinden vazgeçmektir; yani insan olarak ihtiyacımızı karşılamak için gerekli olanla yetinip dünya nimetlerinin esiri olmamak. Dünya, mâhiyeti gereği fânî ve ölü gibi olduğundan terk edilmelidir. Terk kavramının tasavvufi düşüncede önemli bir yeri vardır. Mutasavvıflara göre aşk yolunda insan dört terki başarabilmelidir. Öncelikle terk-i dünya (dünyayı terk), ki zaten bir önceki beyitte bunu ifade etmiştik. İkinci olarak, terk-i ukbâ (ahireti terk), yani bu yapılan, edilen her şeyin karşısında bir cennet ve ahiret beklentisi içinde olmamak; sadece Allah rızâsını gâye edinmek. Meselenin Yunusca ifadesiyle sûfî sadece İsteyene ver anları/bana seni gerek seni demelidir. Üçüncüsü terk-i hestî (varlığı terk), kendi varlığını unutacak ve artık fenâfillâha ulaşacak sûfînin kendini ortadan kaldırması gereklidir. Son olarak terk-i terk (terki terk), bu ise ihlâsı işaret eden en önemli düsturdur. Yani bütün bu terk edişleri de terketmek gerekli. Eğer kişi bunun farkında ve fahrinde olursa işin ihlası bozulacağı için diğer terkler anlamsız duruma düşecektir. Yani kişi bütün varlığı terk etmeli ve bu terki dahi terk etmeli. Sana vuslat yolunun rehberi aşkın yârın Ana yâr ol da ko ağyârını yârdan seçegel Ağyarı/başkalarını bırak, sana vuslat yolunda rehberlik edecek yâri seç ona yâr ol. Varlıktan geçip nefsini terk eden sûfî artık gerçek sevgilinin makamına fenâ yurduna ermelidir. Vuslat sözlüklerde kavuşma, ulaşma, erişme demektir. Tasavvufta gâib olan Hakk a kavuşma anlamında kullanılır. Mânevî bir hal olan vuslat, rûhen Hak la bir olmayı ve kendinden geçmeyi de ifade eder. Vuslat artık hakîkî sevgiliye kavuşma anıdır. Bu ise ancak Allah tan gayrı her şey anlamına gelen mâsivâdan geçmekle olur. Beyitte ağyar ifadesi mâsivâyı temsil etmektedir. Yani gerçek sevgilinin gayrısında olan her şeydir. Dünyaya ait bütün güzellikler ve nefsin bütün istekleri ağyârdan sayılır. Âşıklar, ağyârı aradan çıkarıp gönüllerini Hakk ın aşkıyla doldurdukları zaman vuslata erebilirler. Ey Hulûsî ne ki var nakd-i hayâtın varın O güneş yüzlü nigârın ayağına saçagel Ey Hulûsi hayattan kazandığın neyin varsa o güneş yüzlü sevgilinin ayağına saç. Sûfî artık en yüce makama ermiş ve her şeyinden vazgeçmiştir. Hulûsi Efendi beyitte tecrîd-i hitâbî sanatına başvurarak kendine seslenmiştir. Dünyadan elde ettiği neyin var neyin yoksa onu güneş yüzlü sevgilinin ayağına saç. Ki böylece gerçek varlığa erebilesin. Güneş sevgilinin bizzâtihi kendisidir. Sûfî fenâ makamına erdiğine göre artık onun için hiçbir şeyin anlamı kalmamıştır. Beyitdeki ayağına saçmak deyimi anlam pekiştirmesi bakımından önemlidir. Bizler bu deyimi her şeyimizi yoluna fedâ edecek kadar sevdiğimiz kişiler için kullanırız ve sevgide son durak olarak ifade ederiz. İşte sûfî için artık bütün varlığı tüketmenin vakti, yani aşk ile varlık âlemini ortadan kaldırıp vuslata erişme vakti gelmiştir

9 Güzel İsimler Ramazan ALTINTAŞ* İlk yaratan ve tekrar yaratma gücüne sahip olan: EL-MÜBDİ VE L-MUÎD Allah gökten su indirerek baharın gelişiyle birlikte ölü olan tabiatı canlandırır. Toprak, titreşir, kabarır, şişer ve her güzel çiftten bitirir. Mü b d i, mûcid mânâsınadır. Îcâd, kendisinden önce bir benzeri bulunmadığı zaman ibdâ ; kendisinden önce bir benzeri bulunduğu zaman iâde adını alır. Mûcid ise, hem ilk yaratan ve hem de tekrar yaratan anlamlarına gelir. Çünkü varlığı ilk yaratan ve tekrar yaratacak ve diriltecek olan Yüce Allah tır. 1 Kur an-ı Kerim de Yüce Allah ın ilk defa ve tekrar yaratma gücüyle ilgili şöyle buyrulur: İnsan, bizim kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir. Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek? De ki: Onları ilk defa var eden diriltecektir. O her yaratılmışı hakkıyla bilendir. 2 Bu âyette de görüldüğü gibi Allah ın en güzel isimleri arasında el- Mübdi ve el-muîd isimleri yer alır. Cenâb-ı Hâk, vâcibu lvücûddur. Varlığı kendi zâtının zorunlu bir gereğidir, başkasından değildir. Allah ın dışındaki varlıklar ise, mümkün varlıklar olup, var da olabilirler yok da olabilirler. Onlar varlıklarını bir başkasına borçludurlar. Allah var olmakta bir başkasına muhtaç değildir. O nun dışındaki varlıklar ise, var olmada O na muhtaçtırlar. Bir başkasına muhtaç olan kimse ise mümkün varlıktır. Mümkün olan varlıklar için bir müreccih (tercih edici) gereklidir. O da Yüce Allah tır. Bu bağlamda bütün mahlûkâtı yaratmak anlamında yegâne mübdi ve mûcid Allah tır. Nasıl ki O, insanı hiç yoktan var etmişse, aynı şekilde ölümden sonra da yeniden diriltecektir. Bütün mahlûkat O ndan gelmiştir ve yine O na dönecektir, döndürülecektir. Tabiat, Ölüm ve Dirim İçin Bir Misâldir Tabiat ölüm ötesi hayat için bir misâl olması nedeniyle, ölüm ve dirilişin sürekli yaşandığı ve tekrarlandığı bir mekândır. Kur an-ı Kerim de bu hususa şöyle işaret edilir: Allah rüzgârları gönderendir. Onlar da bulutları hareket ettirir. Biz de bulutları ölü bir toprağa sürer ve onunla ölümünden sonra yeryüzünü diriltiriz. İşte ölümden sonra diriliş de böyledir. 3 Gökten de bereketli bir su indirip onunla kullar için rızık olarak bahçeler ve biçilecek taneler (ekinler) birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik ve böylece onunla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (dirilip kabirlerden ) çıkış da böyledir. 4 Allah gökten su indirerek baharın gelişiyle birlikte ölü olan tabiatı canlandırır. Toprak, titreşir, kabarır, şişer ve her güzel çiftten bitirir. Nemli bir toprağa konan tohumun kokuşması gerekirken, bakanlara güzellikler saçan bitkiler filizlenip yeşerir. Sonbaharın gelişiyle birlikte tabiatta bir ölüm hali yaşanır. Şüphesiz bu olup-bitenlerde Allah ın kelâmını işiten ve anlamını kavrayıp düşünenler için ölüm ve dirimi yaratan Allah ın kudretine işaretler vardır. 5 İnsanoğlu, yaratılış üzerinde düşünmelidir. Yaratılış üzerinde düşünmek insanı Yüce Yaratıcı ya götürür. Yaratan olarak Allah ı kabul eden bir kimse, öldükten sonra tekrar yaratan olarak O nu tanır. Kur an a göre yaratılışın aslında birlik düşüncesi vardır. Bakmasını bilenler için her şeyde tevhîdin tecellîsi görülebilir. Bu konuda şu âyet oldukça açıklayıcıdır: O, gökten su indirendir. İşte biz her çeşit bitkiyi onunla bitirdik. O bitkiden de kendisinde üst üste binmiş taneler bitireceğimiz bir yeşillik; hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar; üzüm bağları; bir kısmı birbirine benzeyen zeytin ve nar bahçeleri meydana getirdik. Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman birbirinin meyvesine bakın! Kuşkusuz bütün bunlarda inanan bir toplum için ibretler vardır. 6 Tek başına bu âyet bile, tevhîdî hakikatleri olanca güzelliğiyle tabiattan çok farklı örnekler vererek açıklamaktadır ki, o da yaratılışın orijinalinde kaynağın bir olma ilkesidir. Çeşitlilik bundan sonra başlamaktadır. Yani, çoklukta vahdet anlayışı... Tek bir nefisten renklerin ve dillerin; tek bir sudan türlü tatta ve 14 15

10 şekillerde bitkilerin yaratılması bunun en güzel misâllerini oluşturmaktadır. Kur an ın dil sisteminde vâhid ve ehad kelimeleri anlam bakımından birbirinden farklıdır. Vâhidiyyetin anlamı, bütün mevcûdat birinindir, birine bakar ve birinin îcâdıdır. Ehadiyyetin mânâsı ise, her bir şeyde Allah ın isimleri tecellî ediyor, demektir. Bu yönüyle eşya, Allah ın ehadiyyet isminin mazharıdır. Meselâ, bir meyve bir ağaçtan parça olmakla, o ağacın tamamı hükmünde olup, bu yönüyle vâhidiyyete işaret eder. Yine her bir meyve, ağacın bir parçası olduğu gibi, ağacın bütün özelliklerini, yani genetik şifresini içinde saklaması yönüyle, onun tamamı hükmünde olup, bu yönüyle de ehadiyyete işaret eder. Biz vâhidiyyet ve ehadiyyetin yansımalarını bütün canlılarda ve hâssaten her bir insanda görebiliriz. Her Bir Varlık Ehadiyyetin Damgasını Taşır İnsanın, Allah ın misâl olarak anlattığı bu bitki türlerinden ibret alması, onda Allah ı takdîr hislerini doğurmalıdır. Evrende bulunan bitkilerin rolleri farklı farklıdır. Bunlardan bir kısmı canlılara rızık vesilesi olması, diğerleri yapı itibariyle farklı olmakla birlikte, her birinin ayrı bir şekli ve estetiğinin olması, bir başka açıdan binlerce çeşit bilgi olmasına rağmen bunların hepsinin ya birbirinin aynı ya da az farklı olan çekirdeklerden meydana gelmesidir. Her kışta toprağa düşen çekirdekler, havaların ısınması, baharın gelmesiyle birlikte birbirine karışmayarak, düzenli, dengeli ve ziynetli bir şekilde yeniden hayat bulmaktadır, canlanmaktadır, dirilmektedir. Bütün bunlar çekirdeği kudretiyle yaratan, ona hayat veren Allah ın yüce kudret eserleridir. Bu sebeple güzellik, akîdenin temelinde önemli bir unsurdur. İnanca hizmet eder. Âlem organik bir bütün olduğundan dolayı, orada her şey, birbiriyle muazzam bir ilişki ağı oluşturmuştur. Allah bu güzellik fenomenini, bütünlüğün her bir unsuruna yerleştirmiştir. Biz, Yüce Allah ın mübdi ve muîd oluşunu sadece tabiatta değil, aynı zamanda insanın yaratılışında da görmekteyiz. İnsanı ana rahminde dilediği gibi şekillendiren Yüce Allah 7, annelerinin karnında üç merhaleden geçirerek yarattığını şöyle anlatır: Sonra nutfeyi alaka (aşılanmış yumurta) yaptık. Peşinden, alakayı, bir parçacık et haline soktuk; bu bir parçacık eti kemiklere (iskelete) çevirdik; bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratılışla insan haline getirdik. Yapıp-yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir. 8 Bir başka âyette de, Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık içinde yaratmadan yaratmaya: (nutfeden alakaya, alakadan et giydirilmiş kemiklere) geçirerek yaratmaktadır. İşte Rabbimiz Allah budur. Mülk O nundur. O ndan başka tanrı yoktur. Nasıl (O na kullukta şirke) çevriliyorsunuz? 9 şeklinde yaratılış aşamaları anlatılır ki, son aşama suret vermedir. İnsanlar bu suretle genel hatlarıyla birbirlerine benzer ve diğerlerinden ferdi bir suretle ayrılır. Yani insan diğer insanlara hem benzer ve hem de benzemez. Bu da insana Allah ın verdiği şekillendirme farkıdır ve O nun bir yaratma mucizesidir ki, gerçek sanat burada açığa çıkmaktadır. Zira her bir bireyin genetik kodu farklıdır. Netice-i kelâm, insan, Yüce Allah ın ilk defa yarattığına inandığı gibi, tekrar yaratmaya kâdir olduğuna da inanmalıdır. Çünkü Evvel olan da Âhir olan da Allah tır. Hiçbir şey yok iken O vardı. İlk defa varlığı O yarattı ve tekrar bütün varlıklar O na dönecektir, döndürülecektir. İlk defa yaratan Allah, ikinci defa yaratmaya haydi haydi güç yetirir. Âfâk ve enfüsü okumasını bilenler, bu varlık alanında ölüm ve dirilişin nasıl tekrarlandığını âyân-beyân göreceklerdir. İnancımıza göre, İsrâfil (a.s.) adlı meleğin ikinci defa sûr a üflemesiyle birlikte ikinci yaratılış tekrarlanacaktır. Herkes hesap vermek üzere Yüce Allah ın huzurunda toplanacaktır. Önemli olan bu dünya hayatımızı, âhirette hesap verebilecek bir anlayış üzerine kurmak ve yaşamaktır. Dipnot *Prof. Dr. 1 Beydâvî, Şerhu Esmâillâhi l-hüsnâ, Beyrut, 2011, s /Yâsîn, /Fâtır, /Kâf, Bk. 16/Nahl, /En âm, /Âl-i İmrân, /Mü minûn, /Zümer, 36 Aşkın Yolu Haramdır aşığa aşktan gayrısı İkrar kılıp yola girdikten sonra. Helal haram hepsi bir olur Bir den Bu aşkın sırrına erdikten sonra. Can sen ahu gözlüm can ahu gözlüm Dön sen ahu gözlüm dön ahu gözlüm Aşkın sevdasıyla aşkın narıyla Yan sen ahu gözlüm yan ahu gözlüm Düşünce gönlüne can bakışlı yar Dağın doruğunda sert eser rüzgâr Yüreksiz olanlar yola çıkmazmış Menzilden öteye yeni hedef var. Can sen ahu gözlüm can ahu gözlüm Dön sen ahu gözlüm dön ahu gözlüm Aşkın sevdasıyla aşkın narıyla Yan sen ahu gözlüm yan ahu gözlüm Aşkın yolu sarptır menzili ırak Hakk a gider isen gayrıyı bırak. Gündoğdu olma sen nefsine esir Terk et benliğini özüne dön bak. Can sen ahu gözlüm can ahu gözlüm Dön sen ahu gözlüm dön ahu gözlüm Aşkın sevdasıyla aşkın narıyla Yan sen ahu gözlüm yan ahu gözlüm Mürsel GÜNDOĞDU 16 17

11 Şehir Güzellemesi Meryem Aybike SİNAN Edirne bir uç beyi, bir serhat şehridir! İstanbul a tam doksan iki yıl başkentlik yapmış ve Osmanlıya uğur getirmiş bir tarihi şehir Edirne. Nice Akıncı Beylerine yol ve yoldaş olmuştur. Bir vefa âbidesi ve irfan kalesi bir şehir olmuştur tarih boyunca. Edirne vatanın en uç sınırı, en ötesi ve duygu bakımından en yakını aslında. Edirne gâh 2. Murat Han, gâh Yıldırım Bayezıd Han, gâh Fatih Sultan Mehmet Han dır ruh coğrafyamızda. Meriç nehriyle sırt sırta vermiş maziye götürmektir her dem. Meriç öfkelenince azgın, sükûnette durgun bir göl misali kendine akıyor her an! Sükûneti bilgece ve dervişanedir Edirne nin. Asırların ağırlığı ve payitaht olmanın ince düşüncesinin işgali altındadır hala. Edirne vakurdur, değergamdır. Selimiye Sinan, Sinan Selimiye dir görene! Kanuni Sultan Süleyman ın yaz uğrağı, şehzadelerin zamanı bildikleri ve zamanın ruhuna yaslandıkları şehirdir Edirne! Fatih Sultan Mehmet Han ın Konstantin i İstanbul yapma hayaline maya çalındığı ruh, Sultan Mehmed i olgunlaştıran iklim ve Türk ün bahtının açıldığı, yıldızının yükseldiği coğrafyadır. Edirne Bir Fetih Nişanesidir! Edirne ovasında bir anda ayçiçeği tarlalarında bir sarı rüyaya dalarsınız. Uzak yıllar, uzak hatıralar ve uzak yaşamlar uzanır yanı başınızda. BİR SERHAT ŞEHRİ EDİRNE 18 19

12 Cedlerimizin mağfiret iklimine mimlenen bakışımızdır. Hüznümüz, sevincimiz, ayrılığımız, neşemiz ve acımızdır Edirne! Edirne ovası bir baştan bir başa türkümüzdür her dem söylediğimiz; Edirne nin ardı bağlar Meriç akar, sular çağlar Eşinden ayrılan ağlar Ay oldu mu duyuldu mu? Hacıoğlu, mestan gibi vuruldu mu? Trakya acısını yüreğinde kıstırmıştır. Rumeli diyarından gelen bütün ağıtlar önce Edirne de duyulur, ağıtlar önce burada yakılır kardeş türküleri adına. Elveda Rumeli diyerek yollara düşünler önce burada sıla-ı rahim ederler. Evlad-ı Fatihan diyarları önce Edirne ye selam gönderir, Edirne yi sıla sayar! Edirne bizim sonsuzluk türkümüzdür! Edirne Mimar Sinan ın ustalığının şahidi olan kenttir. Osmanlı mimarisi bu şehirde altın devrini yaşamış ve bu şehrin bağrına sayısız eser bergüzar bırakılmıştır. Selimiye Arastası, Bedesten, Ali Paşa gibi kapalı çarşılarla Edirne bir çarşılar zenginidir. Üç Şerefeli Camii, Eski Camii, Darü l Hadis Camii, Selimiye Caminin kardeşleri gibi Edirne toprağının manevî bekçiliğini yapar gibidirler. Beyazıt ve Selimiye Külliyesi hala dimdik ayakta geçmişi yâd etmektedir. Edirne Sarayından geriye bugün sadece Adalet Kasrı kalmıştır ne yazık ki! Edirne Bir Köprüler Şehridir Sanki Sık sık seferlere revan olan Osmanlı Meriç in üzerine ne de çok köprü yapmış, ne çok köprücükler inşa etmiştir şaşılası. Meriç Köprüsü, Tunca Köprüsü, Uzun Köprü, Fatih Köprüsü, Saraçhane Köprüsü gibi irili ufaklı atalar yadigârı köprüler hala dimdik ayakta ve Meriç in azgın sularına meydan okumaktadır sanki. Ata sporu Edirne Kırkpınar Güreşleri yüzyıllardır bu şehrin bağrında güreşçilerini ağırlamaya devam etmektedir. Edirnekari Edirne işi denilen el sanatkârlığı bu şehirde atalar ruhuna ait estetik unsurları icra edip eski hatıraları ayaklandırmaktadır adeta. Edirne insanı sımsıcak bir semaver gibi geleni geçeni misafirperverliğin en incesiyle karşılamakta ve konuğunu şehre özgü seçkin mutfağıyla ağırlamaktadır. Edirne mutfağında geçmişten günümüze çok farklı lezzetler buhar buhar tütmektedir! Badem Ezmesi, Gaziler Helvası, Ciğer Tava, Mamzana, Elbasan Tava, Satır Köftesi, Rumeli Beğendisi, Hardaliye, Belmuş, Edirne Peyniri, Deva-i Misk, Alçakatık, Kaçamak sizi her dem buyur eder gibidir. Edirne coğrafya olarak da binbir güzelliği saklayan ve her dem konuklarını ağırlamaya hazır bekleyen bir beldedir. Bülbül Adası, Karaağaç, Sarayiçi, Söğütlük, Büyükevren, Sazlıdere, Erikli, Mecidiye, Yayla, Gökçetepe gibi koy, körfez, yayla ve mesire yerleriyle alabildiğine güzel ve önemli bir zenginliğin adresidir Edirne. Edirne bugün hala bütün canlılığını muhafaza etmekte, üniversitesiyle, özellikle mimarisiyle, ilgi odağı olma halini devam ettirmektedir. Dünün ihtişamını, bugünün modernizmiyle buluşturan çehresiyle ve maddî ve manevî zenginliğiyle bütün dünyaya gülümsemektedir. Edirne kendine emindir, kendisine emin olunandır! 20 21

13 Sûfi Perspektif Kadir ÖZKÖSE* VERA DUYGUSU İLE DİNÎ HASSASİYET Vera, el çekmek, uzak durmak, zayıf olmak, korkak olmak, küçük olmak, Allah tan korkmak, günahlardan ve şüpheli şeylerden uzaklaşıp sakınmak, mubah ve helâllere bile titizlikle yaklaşmak demektir. 1 Vera ; haram ve mekruh olan şeyleri terk etmekle birlikte, şüpheli olan hususlarla helâl ve mubahların ihtiyaçtan fazlasını bırakmak, zerre kadar da olsa kimsenin hakkını üzerine geçirmemektir. 2 Hz. Ömer, takvâ ve vera sahibi kişilerin servet sahiplerine ve dünyevî makamlara tenezzül edip boyun bükmesini acınacak durum olarak görmektedir. 3 Buna göre vera ehlinin ağzından çıkacak sözlere, atacağı adımlara, tavır ve tutumlara dikkat etmesi, her halinde Allah ve Rasûlü nün rızasına uygun davranmasına dikkat etmesi gerekmektedir. Konunun ehemmiyetine dikkat çeken Sehl b. Abdullah et- Tüsterî, vera ın kalbleri tasfiye, lisanı muhâfaza, bütün işlerde mâlâyânîyi terk olduğunu belirtmiştir. 4 Takvâ ve vera hassâsiyeti ile mü minin nefsini mağlup etmesi, kör iştah ve arzularına gem vurması, onları ilâhî iradenin hükmüne râm olmaya zorlaması hedeflenmektedir. İçgüdülerine egemen olanlar sonunda ihtiraslarının kurbanı olmaktan kurtulacaklardır. Yahyâ b. Muâz (ö. 258/871) vera ın zâhir ve bâtın olmak üzere iki kısma ayrıldığını, bunlardan zâhirin, dilin her zaman Hakk ı zikretmesi, bâtının ise, kalbe mâsivânın girmemesi olduğunu söylemiştir. 5 Yine tasavvuf ehli vera ı, dört kısımda mütalaa etmişlerdir. Bunlar da fetvâ ehlinin dinî hükümlere riâyet etmesi anlamında vera -ı adal, haram ihtimali olan şeylerden çekinmek anlamına vera -ı sülekâ, helâlde şüpheli olanlardan uzaklaşmak anlamında vera -ı müttakıyân ve Hakk a ibadette kuvvet kazanmak için kifâf-ı nefs etmek anlamında vera -ı sıddîkîndir. 6 Bir diğer tasnîfe göre, vera ın en aşağı derecesi yasaklardan çekinmek, en yüksek derecesi ise Allah ı zikirden alıkoyacak olan şeylerden kaçınmaktır. 7 Şüpheli Olan Şeylerden Kaçınmak Vera konusuna avâm, havâs ve havâssü l-havâs açısından yaklaşan tasavvuf büyükleri haram ve şüpheli olan şeylerden kaçınmayı avâmmın vera ı, hevâ ve nefsin bütün tesirlerini ortadan kaldırmayı havâssın vera ı, Hakk ın iradesi karşısında kulun kendi iradesini terk etmesi ve Müsebbib i görüp sebeplere takılmamayı havâssü l-havâssın vera ı olarak nitelemişlerdir. Diğer bir ifadeyle dünyalık beklentisini terk bilincini avâmın vera hâli; âhiret kaygısını terk bilincini havâssın vera hali, Hak tan başka hiçbir şeyi görmemeyi ise havâssü l-havâssın vera ı olarak görmüşlerdir. 8 Vera duygusu azalan isimlerin heybeti kaybolmakta, vera duygusunu göz ardı eden toplumların değer yargıları ters yüz olmaktadır. Din anlayışındaki salâbet, dinî hizmetlerdeki yerindelik, dinî duygulardaki derinlik yaşanan vera makamı ile doğru orantılıdır. Hasan-ı Basrî, Mekke ye vardığı zaman, Ehl-i Beyt ten bir zâtın, sırtını duvara dayayarak halka vaaz ettiğini görür. Huzuruna gelerek, ondan dinin temelinin ne olduğunu sorar. Vaiz, Vera cevabını verir. Dinin âfeti nedir? sorusuna ise Tamah cevabını verir. Bu cevap karşısında son derece memnun kalan Hasan-ı Basrî; Halis vera ın bir zerresi, bin miskâl nâfile oruç ve nâfile namazdan daha hayırlıdır. diye mırıldanır. 9 Benzer bir tesbiti Bişr-i Hafî yapar ve der ki: Nefse en 22 23

14 ağır gelen üç amel vardır. Bunlar da yoksullukta cömertlik, yalnızken ve kimse görmüyorken vera sahibi olmak, kendisinden korkulan veya menfaat beklenilen kişilerin yanında hak sözü söylemektir. 10 Vera duygusu azalan isimlerin heybeti kaybolmakta, vera duygusunu göz ardı eden toplumların değer yargıları ters yüz olmaktadır. Din anlayışındaki salâbet, dinî hizmetlerdeki yerindelik, dinî duygulardaki derinlik yaşanan vera makamı ile doğru orantılıdır. Hâris el- Muhâsibî elini şüpheli bir yemeğe uzattığında parmağının başında bir damar atar ve onunla o yemeğin helâl olmadığını anlardı. Benzer bir durumu Bişr-i Hafî de görmekteyiz: Kendisi bir davete çağrılır. Önüne yemek getirilir. Elini uzatmak istediğinde eli uzanmaz. Bu durumu üç defa yapar. Onun bu durumunu bilen biri şu cevabı verir : Onun eli şüpheli yemeğe uzanmaz. Bu davet sahibi bu pîri çağırmasaydı olmaz mıydı? 11 Dolayısıyla vera ehlinde haramlara karşı bir tavır, günahlara karşı bir soğukluk oluşmaktadır. Ruveym b. Ahmed el-bağdâdî (ö.330/941) ye göre başkalarına dinî hükümleri telkin ederken kolaylığı esas alması, dinin hükümlerini yerine getirirken kendisinin sıkı davranması hikmet ehli velîlerin bâriz vasfıdır. Çünkü Müslümanlara kolaylık ve genişlik göstermek, ilme tâbi olmak, kendi nefsimizi baskı altında tutmak vera hükmüne riâyet etmek, demektir. 12 Yakîn Nuruna Sahip Olabilmek Vera sahibi olmak özellikle ilim ehlinin vazifesidir. Seriyyu s- Sakatî nin de dediği gibi marifet nûrunun vera nûrunu söndürmemesi gerekmektedir. Bilgelik demek, duyarlılığın artması demektir. İlmî birikimin fazlalaşması kulluğun derinleşmesine katkı sağlamalıdır. İlme amelin eşlik etmemesi felâketin adıdır. Amelden yoksun ilim, sahibine yüktür. Âlimin haram ve şüpheli şeylerden rahatsızlık duymaması ilmine ihânettir. Dolayısıyla vera hâlinin temâyüz edeceği yegâne adres ilim erbabı olmalıdır. 13 İlim, hikmet, edep ve ahlâk sahibi bir mü minin en bâriz vasfı olan vera ; dini daha derin bir anlayışla yaşama sanatı ve dinde hassaslıktır. Vera da, ruhsattan kaçış ve azimetle amel ediş söz konusudur. Haramlardan uzaklaşmadan ve nefsin arzularına engel olmadan takvâ ehli olmak söz konusu değildir. Çünkü nefsânî arzularımızdan uzaklaştıkça yakîn nuruna sahip olabiliriz. Günah bataklığına saplananlar takvâ gemisini terk edenlerdir. Muttakî bir kulun gözünden, kulağından, dilinden ve diğer uzuvlarından ilâhî gazabı celbedecek davranışlar sâdır olamaz. Takvâ ehli günlük yaşantılarında, yeme içmelerinde, giyim kuşamlarında oldukça titiz ve hassas davranırlar. Yegâne Ölçümüz Takvâdır Müslüman olarak hayat tarzımız ve insana bakış açımız noktasında yegâne ölçümüz takvâdır. 14 Takvâ mertebesine erişmemiz gayretimize bağlıdır. Talâk Suresinin ikinci âyet-i kerîmesinde bu gerçek şu şekilde ifade edilmektedir: Kim Allah a karşı takvâ sâhibi olursa, Allâhu Teâlâ ona bir çıkış yolu ihsân eder. Peygamber Efendimiz Muâz b. Cebel i Yemen e vali olarak gönderdiği zaman Medîne nin dışına kadar uğurlar. Muâz b. Cebel binek üzerindedir, Peygamber Efendimiz ise yürümektedir. Onu uğurlarken kendisine bazı tavsiyelerde bulunduktan sonra; Ey Muâz! Belki bu senemden sonra beni bir daha göremezsin! İhtimal ki, şu mescidime ve kabrime uğrarsın! der. Muâz b. Cebel bu sözleri duyunca, Allah Rasûlü nden ayrılmanın verdiği hüzünle ağlamaya başlar. Peygamber Efendimiz; Ağlama ey Muâz! der ve yüzünü Medîne ye doğru çevirerek; İnsanlardan bana en yakın olanlar, kim ve nerede olursa olsun Allah a karşı takvâ sahibi olan müttakîlerdir. müjdesinde bulunur. 15 Bir diğer hadîs-i şerîflerinde Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır: Şüphesiz helâl bellidir. Haram da bellidir. Fakat bu ikisi arasında (helâl veya haram olduğu açıkça belli olmayan) birtakım şüpheli şeyler vardır ki, pek çok kimse onları bilemez. Şüpheli şeylerden kaçınan bir kimse, dinini ve haysiyetini korumuş olur. Şüpheli şeylerden sakınmayan bir kimse ise, zamanla harama düşer. 16 Şüphesiz benim dostlarım müttakîlerdir. 17 diyen Peygamber Efendimizin her daim dilinden düşürmediği dua, takvâ talebine dönüktür. Şöyle ki: Allah ım! Nefsime takvâsını ver ve onu tezkiye et! Sen onu en iyi tezkiye edensin. Sen onun velîsi ve Mevlâ sısın. 18 Allah ım! Senden hidâyet, takvâ, iffet ve gönül zenginliği isterim 19 Allahu Teâlâ gücümüz yettiğince kendisine karşı takvâ sahibi olmamızı emrederken, 20 Peygamber Efendimiz de hakîkî takvâyı elde edebilmenin yolunu şu şekilde takdîm etmektedir: Kul, mahzurlu şeylere düşme endişesiyle sakıncası olmayan bazı şeyleri de terk etmedikçe gerçek muttakîlerin derecesine ulaşamaz. 21 Özetle takvâ ve vera ehli olmanın yolu; nefsânî arzuları köreltmek, rûhânî istîdâdları inkişâf ettirmek, Kur ân ve sünneti hayatın her safhasına intikâl ettirebilmek, dinin hükümlerini muhabbet, gayret, fedakârlık ve vecd içinde ifa edebilmek, iç âlemi terbiye edip ibadet ve muâmelâtın zevkine varabilmek, Rabbimizle kalben buluşabilmek, şefkat ve merhamet gibi ilâhî sıfatların kalbimizde tecellî etmesine imkân hazırlamak, Rabbimize karşı samîmî olabilmek, günahtan nefret etmek, affedebilmeyi aslî tabiat haline getirebilmek, affede affede ilâhî affa lâyık hâle gelebilmektir. Dipnot *Prof. Dr. 1 Er-Râzî, Muhtâru s-sıhâh, s. 740; İbn Manzûr, Lisânu l-arab, c.iii, s.388-9; el-cürcânî, et-ta rîfât, s Serrâc, el-lüma, s Sühreverdî, Avârifü l -Maârif, vr.158 a. 4 Eraydın, Tasavvuf ve Tarikatlar, s Eraydın, Tasavvuf ve Tarikatlar, s Eraydın, Tasavvuf ve Tarikatlar, s Eraydın, Tasavvuf ve Tarikatlar, s Gürer, Abdülkâdir Geylânî, s Eraydın, Tasavvuf ve Tarikatlar, s Kuşeyrî, er-risâle, s Kuşeyrî, er-risâle, s Kuşeyrî, er-risâle, s Kuşeyrî, er-risâle, s /Hucurât, İbn-i Hanbel, V, 235; Heysemî, IX, Buhârî, Îmân, Ebû Dâvûd, Fiten, 1/ Müslim, Zikir, Müslim, Zikir, /Teğâbün, Tirmizî, Kıyâme, 19/2451; İbn-i Mâce, Zühd,

15 Kültür Resul KESENCELİ BELDE-İ HAMSE-İ MUTAHHARA DAN HAREMEYN-İ ŞEREFEYN E KUTLU YOLCULUK 16 Mart 2013 tarihinde Kutlu Yolculuk başlamıştı. İlk durağımız Medine-i Münevvere olacak buradan Mekke-i Mükerreme ye geçilecekti. Cumartesi günü saat te uçağımız havalandığında tüm gönüllerde ayrı bir mutluluk vardı. Vakıf Başkanımız Hamid Hamidettin Ateş Efendi Zaman çok önemlidir, gittiğimiz kutsal yerlerde zamanınızı çok iyi değerlendirin ibadet ve taat a önem verin, şimdi Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in yaşadığı, bulunduğu mekânlara doğru gidiyoruz. buyurdu. Bu sözler tüm kafileyi ayrı bir heyecana boğmuştu. 410 kişiden oluşan kafilemiz güzel bir yolculuğun başlangıcında sayfalar halinde çoğaltılmış, Kur an-ı Kerim i okuyarak gökyüzünde 3 hatim inmişti. Medine-i Münevvere ye geldiğimizde heyecan doruktaydı, yatsı namazına müteakip Allah ın Rasûlü (s.a.v.) nü topluca ziyaret edecektik. Sıddık kapısından Mescid-i Nebevî ye girdik. Yatsı namazlarımızı eda ettikten sonra Vakıf Başkanımızın önderliğinde ziyarete başladık. Salavat-ı şerifeler okunurken duygu yüklü anlarda başlamıştı. Vakıf Başkanımızın yaşadığı duygu yoğunluğu bütün arkadaşlarımızı derinden etkilemişti. Gönüller aynı mekânda, aynı huzurda, aynı istikamette bulunuyordu. Ziyareti tamamladığımızda ise ayrı bir huşû ve huzur bulunuyordu kafilede Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ebu Bekir (r.a.) ve Hz. Ömer (r.a.) ın ziyaretlerini tamamlamıştık. 17 Mart 2013 te sabah namazında kafilemiz Mescid-i Nebevi de sabah namazını kılmış sonra da Cennetü l Bâkî mezarlığını ziyarette bulunmuştu. Medine-i Münevvere namaz demekti. Çünkü her şeyimizi, zamanımızı, çalışmalarımızı, hizmetlerimizi namaza göre ayarlıyorduk. Medine-i Münevvere huzur demekti, huşu demekti, güven demekti, teslimiyet demekti, selâmet demekti. Sohbetler ise bir farklı oluyor gönüllere işliyordu. Vakıf Başkanımız, Sohbetler niçin bu kadar güzel oluyor biliyor musunuz? dedikten sonra şöyle buyurdu İhvanlar dünyalık ve dünyaya dair işlerini buraya getirmedikleri için gönülleri olumsuz düşüncelerden uzakta temiz ve saf olduğu,, birbirlerine olan muhabbetleri gönülden olduğu için sohbetler bu kadar güzel oluyor. buyurdu. 18 Mart Pazartesi günü sabah namazından sonra ziyaret programımız başladı. Öncelikle Uhud a gidildi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Uhud beni sever, bende Uhud u severim. buyurarak Uhud Dağı nın canlı bir özellikte olduğunu vurguluyordu. Ayrıca Okçular Tepesi ni hep birlikte görüyor ve duygulanıyorduk. Burada Uhud Savaşı anlatılırken söz dinlemenin, söz tutmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırladık. Uhud Şehitliği nin önüne geldiğimizde çok duygulandık. Her şeyini Allah yolunda feda eden şehitlerimizi anarken Hz. Hamza, Mus ab bin Umeyr, Osman Bin Şemmas, Abdullah İbni Cahş (r. anhüm) Ve nicelerini hatırladık, dualar ettik. Yolculuğumuz sürüyordu; Kıbleteyn Mescidi ne, Hendek Savaşı nın olduğu yere Yedi Mescitler e Kuba Mescidi ne ziyaretlerimizi gerçekleştirdik. Sabah kahvaltısını hurma bahçesinde yaptıktan sonra çok güzel bir sohbet oldu. Burada hurmanın özellikleri konuşulurken Acve (Peygamber Hurması) hakkında şu hatıra anlatıldı: İmana gelmeyen bir Yahudi bir hurma çekirdeğinin filizlenecek kısmını yakmış Peygamber Efendimize getirerek çekirdeğin hurma vermesini istemişti. Rasûlü Zişan Efendimiz Besmele çekerek toprağa dikmiş, filiz biraz gecikince mahzunlaşmış ve ellerini Cenab-ı Allah a dua için kaldırmıştı. Böylece Filizlenen hurma hemen meyve vermişti. Bunun içinde Acve nin İslâm dünyasında ayrı bir yeri ve önemi bulunmaktadır

16 Semih KAÇAR Vakıf Başkanımızın Medine-i Münevvere de değişik ülkelerden gelen ziyaretçilerle görüşmesi ve Müslümanlar için dualar etmesi bizleri duygulandırırken Hulûsi Efendi Hazretlerinin şu beyitlerini hatırlatıyordu: Medine şehrinin hâk ü toprağı Ravza-i Habîb in gül ü yaprağı Hakîkat şehrinde kurmuş otağı Seyyidim sultânım Karîbu llâh ım Mürşidim mu înim refî u llâhım 20 Mart 2013 günü Mescidi Nebevi de kıldığımız yatsı namazına müteakip sohbet için yine hurma bahçesine geçildi. Burada hac ve umre hatıraları anlatılırken ayrı bir huzur, neşe ve mutluluk vardı. Anlatılan hatıralardan bir örnek şu şekildeydi: Hulûsi Efendi Hazretleri döneminde Hacı Muhittin Amca (Ya Şeyh) bir rüya görür. Rüyasında bir otağı hümayun kurulmuş içeresinde Rasûlü Zişan Efendimiz ve ehl-i beyti bulunmaktadır, kendisi girmek ister ama otağa sokulmaz. Hulûsi Efendi Hazretleri ise otağa girer Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in mübarek ellerinden öper. Allah ın Rasûlü ise; Evladım Hulûsi geç ve ecdadının yanına otur diyerek Hz. Hüseyin Efendimizi işaret eder. Muhittin Amca heyecanla kalkar abdestini alır, doğruca Somuncu Baba Camii ne gider. Vakit gece yarısını biraz geçmiştir. Hulûsi Efendi Hazretleri mihrapta oturmaktadır. Muhittin Amca ya hitaben Gösterilmese de inanacağınız yoktu değil mi? der ve murakabe haline devam eder. Hurma Bahçesinde çok güzel sohbet oldu. Hazretle görüşme başladığı sırada: Ey hûblar şâhı sen eylesen fermân Cânımı yoluna eylesem kurbân Gönlüm ârzûsu bu dildeki efgân Dağları aşasım geldi sevdiğim Sana kavuşasım geldi sevdiğim ilahisi okunurken öyle bir an yaşandı ki gözyaşları sel oldu. Bunların yazıyla, sözle anlatılması mümkün değildir. Bunlar ancak yaşanabilir. Anlamak için yaşamak gerekir. İhramla Mekke ye 25 Mart 2013 Pazartesi günü Medine Münevvere den ayrılma zamanı gelmişti, Peygamber Efendimiz (s.a.v) e veda ziyaretleri başlamıştı. Gözler yaşlı, gönüller buruktu. İhramlı olarak Mescid-i Nebevi de öğle namazını kıldıktan sonra araçlarımıza binerek Mikad mahalline, Zül- Huleyfe Camii ne gelindi. Arkadaşlar trafikten dolayı biraz gecikince Vakıf Başkanımız, bir müddet oturalım diye buyurdu. Bu arada Pir Efendimiz de Medine-i Münevvere den buraya geldiğinden bahsedildi, hatıra anlatıldı. O zaman da okunan ilahinin aynısı tekrar okundu. O manevî duygular tekrar yaşandı. Karanfiller tütsün dursun Çiçeklerin başı güldür Bülbülleri ötsün dursun Gözlerimin yaşı güldür ilahisi okunurken Vakıf Başkanımız ve tüm ihvan duygulandı. Niyet yapılarak 2 rekât namaz kılındı ve Mekke-i Mükerreme ye doğru yolculuğumuz devam etti. Yatsıyı müteakiben Mekke-i Mükerreme ye varılmıştı. Hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra Vakıf Başkanımızla birlikte Kâbe-i Şerif e geçildi. Burada Rüknü Yemânî cihetinde toplanıldı ve niyet yapıldıktan sonra Umre başladı. Tavaf yapılıyor, dualar okunuyor, gözyaşları içerisinde tavafımız devam ediyordu. Vakıf Başkanımızla birlikte umrenin güzelliği bir kez daha yaşanıyordu. Vakıf Başkanımız arkadaşlara birkaç kez Kimseyi incitmeyin, yavaş hareket edelim burada insanları incitmek uygun değildir, aradan geçenlere de yol verin. diye bizleri uyarıyordu. Böylece bu güzellikler içerisinde tavaf tamamlanıyordu. İki rekât kılınan tavaf namazının ardından zemzemler içiliyor ve sa y yapmak için Safa ve Merve arasına geçiliyordu. Burada ise aynı güzellikle ibadetimiz devam ediyordu. Bu ibadetteki hervele anları ise insana çok farklı duygular yüklüyordu. Geride kalan bir arkadaşımızı gören Vakıf Başkanımız, Bu arkadaşımızı da aramıza alın. diye buyuruyor, her an ve her zamanda olduğu gibi sahipleniyor, kimsenin geride kalmasına gönlü razı olmuyordu. Umremiz tamamlandığında ise vakit çok ilerlemişti, ama herkesin gözünden mutluluğu okunuyordu. Tıraşlarımızı olduktan sonra umre ibadetimiz tamamlanmıştı. Kutlu Seferde Muhteşem Bir Gezi 28 Mart 2013 te Vakıf Başkanımızla birlikte bir gezi programı yapıldı. Muhteşem bir geziydi bu. Önce Huneyn Vadisi ziyaret edildi, burası Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in Mekke nin fethinden sonra Müşriklerin pusu kurarak, Peygamber Efendimizi ve ashab-ı kiramı yok etmek istedikleri vadiydi. Ama burada Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in muhteşem stratejisi ile savaşı Müslümanlar kazanmıştı. Huneyn Zaferi Mekke nin fethini tamamlar özellikteydi. Bu zaferden sonra civar beldelerin hemen hemen tamamı Müslüman olmuştu. Yolculuğumuz devam ediyordu, buradan Taif e geçildi. Taif, 1600 rakımlı çok güzel bir yerdi. Taif te Vadi-i Neml ziyaret edildi, burası Hz. Süleyman (a.s.) ın karıncalarla karşılaştığı yerdi. Neml Suresinin 18 ve 19. ayetlerinde bu olay şöyle anlatılmaktadır: Nihayet Karınca Vadisi ne geldikleri zaman, bir karınca: Ey karıncalar! Meskenlerinize (evlerinize) girin; Süleyman ve orduları bilinçsizce sizi kırıp geçirmesin! dedi. Sonra da o, (Süleyman) dişi karıncanın sözünden (kararından) dolayı, gülerek tebessüm etti. Ve Rabbim, bana, anne-babama lütfettiğin nimetine şükretmeme, 28 29

17 hoşnut olacağın sâlihi işlememi gönlüme getir ve rahmetinle beni sâlih kullarının içine kat. dedi. Buradan hareketle Beni Sa d Yurdun a gidildi, burası Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in sütannesi Halime Validemizin yaşadığı yerdi. Bu mekânlar gezilirken Vakıf Başkanımız çok duygulandı Bakınız ne kadar huzurlu bir yer, çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) çocukluğunun geçtiği yerler bu yerler, hep onun ayak izleri var. O nun çobanlık yaptığı arkadaşları ile oyunlar oynadığı yerler burası. Meşhur Şakk-ı Sadr olayının geçtiği mekânda burada bulunuyor. buyurdu. Sonra Şakk-ı Sadr olayının yaşandığı yer ziyaret edildi. Bu sırada o mekânda bulunan ağacın üzerine 8-10 kadar bülbül geldi. Bülbüllerin çok güzel bir şekilde ötmesiyle ayrı bir hal yaşandı, çünkü bülbülün metfunu olduğu güldü. Gül ile bülbülün buluşmasını yaşadık Şakk-ı Sadr Hadisesi Kâinatın Efendisi (s.a.v.), sütkardeşleri ve Sa doğulları nın çocuklarıyla birlikte oynuyor; kuzuların yanına gidip onları otlatıyordu. Yine böyle bir gün, evin arka taraflarında kuzularla birlikte oynarlarken sütkardeşi Abdullah, nefes nefese koşarak annesi Halime nin yanına geldi. Heyecanla: Şu Kureyşli kardeşim var ya, O nu beyaz elbiseli iki adam aldı ve yere yatırarak karnını yardı; sonra da üst üste koyarak kapattılar. dedi. Aslında gelenlerden, biri Cibril diğerleri iki melekti ve mesajı bütün insanlığı kucaklayacak olan Allah Rasûl ünün kalbini açarak onu zemzemle yıkayacak ve içinde hikmet çağlayanlarının feyezan edip coşacağı bir ameliye gerçekleştireceklerdi. Anne-babayı ciddi bir endişe kaplamıştı. Koşarak tarif edilen yere geldiler. Gerçekten de Hazreti Muhammed (s.a.v.), yüzünün rengi solmuş bir vaziyette ayakta bekliyordu. Yüreği ağzına gelmişti Halime ve Haris in. Önce anne Halime, ardından da Haris kucaklayıp sinesine sardı ve: - Sana ne oldu ey oğulcuğum, dediler. - Beyaz elbiseli iki adam geldi. Birisinin elinde altından bir tas vardı. Sonra beni alıp yere yatırdılar. Göğsümü açarak kalbimi çıkarıp ikiye ayırdılar. İçinden siyah bir nesneyi çıkarıp attılar ve kalbim tertemiz oluncaya kadar karnımı yıkadılar. Sonra onlardan birisi diğerine: - Bunu, ümmetinden on kişiyle tart, diyordu. On kişiyle beni tarttılar ve ben ağır geldim. Ardından: - Yüz kişiyle tart, diye tekrarladı. Yüz kişiyle tartıldım ve yine ağır geldim. Bu sefer de: - O nu ümmetinden bin kişiyle tart, dedi. Bin kişiyle de tartıldım ve yine ağır geldim. Bunu da görünce adam; - O nu kendi haline bırak! Allah a yemin olsun ki, şayet O nu bütün ümmetiyle tartsan, yine O hepsine üstün gelir, dedi. Rasûl-i Zişan Efendimize (peygamberlik görevinin verilmesinin ardından) vahiyler geliyordu. Şakk-ı Sadr olayını anlatan İnşirah Suresi Mekke de nazil olmuştur. İnşirâh açılmak, genişlemek, sevinmek manalarına gelir. Bu sure de Peygamberimizin, çocukluğunda Risâlet e hazırlamak üzere kalbinin açılıp arıtılmasından söz edilmektedir. Sekiz ayetten oluşmaktadır. Ayet mealleri şu şekildedir: 1. Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi? 2. Yükünü senden alıp atmadık mı? 3. O senin belini büken yükü. 4. Senin şanını ve ününü yüceltmedik mi? 5. Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. 6. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır. 7. Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul. 8. Yalnız Rabbine yönel. Çoraklıktan Yeşilliğe Beni Sa d Yurdu ndan hareketle tekrar Taif e gelindi. Burada Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in taşlandığı yer ziyaret edildi. Vakıf Başkanımız çok hüzünlendi ve duygulandı. Buradan ise sığındığı Addas ın bahçesine geçildi. Taşlandığı yer kurak ve çorak olmasına rağmen sığındığı yer ise yeşillik, meyve bahçeleri ve çiçeklerle dolu bir yerdi, hâlâ Allah ın Rasûlü nün izleri bulunuyordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Risâlet görevinin ilk zamanlarında hakikati tebliğ etmek üzere Taif e gitmişti. Taif halkına elinden geldiğince gerçekleri göstermek için gayret sarf etti. Ama onlardan aldığı cevap sadece hakaret oldu. Hatta bu kadarla da kalmayıp çoluk çocuk Efendimize eziyet etmeye kalkıp, taş yağmuruna tuttular. Atılan taşlardan mübarek ayakları kanlar içinde kalmıştı. Nihayet yakında bulunan bir bağa ulaşarak, bu son derece insafsız saldırıdan kurtulabildiler. Gayri ihtiyari mübarek gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı. İşte o zaman Allah ın emri ile Cebrail (a.s.) Rasûl-i Ekrem e gelerek Rabbinin kendisini taşlayan Taif li zalimler güruhuna karşı Allah ın gazap ve azabını isteyip istememe hususunda muhayyer bıraktığını söyledi. O şanlı Nebî, Ben rahmet peygamberiyim. sözünü söyledikten sonra. Ben onların helâk olmalarını istemem. Bilakis, Allah ın onların soylarından yalnız Allah a ibadet edecek, O na hiçbir şeyi ortak koşmayacak kimseler çıkarmasını dilerim. diye dua yaptı. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) sığındığı o bağda biraz dinlenip sükûn bulduktan sonra, yarasını temizleyip abdest almış, ardından da iki rekât namaz kılmıştır. Garip bir tevafuk olarak sığındıkları bağ Kureyş ten iki kardeşe aitti. İki hızlı İslâm düşmanına Rebi nın oğulları Utbe ve Şeybe ye. Onlar da Hazreti Muhammed e ve Zeyd e yapılanları bağlarında, uzaktan izlerler. Bağlarında çalıştırdıkları köle Addas ı bir tabak üzümle Hz. Muhammed e ve Zeyd e gönderirler. O, elini üzüme uzatırken: Bismillah der. Addas, şaşırır: Ben bu sözü buralar da hiç duymadım der. Hz. Muhammed (s.a.v.), ona nereli olduğunu sorar. Addas: Ninova deyince de O: Demek sen salih insan Meta oğlu Yunus un halkındansın. diye cevap verir. Addas bunun üzerine heyecanlanır. Ona Metta oğlu Yunus u nereden bildiğini sorar. Çünkü o bölgelerde Hazreti Yunus u bilen yoktur. Hz. Muhammed (s.a.v.) Çünkü ben Allah ın elçisiyim ve o da Allah ın elçisiydi. Bunu bana Allah bildirdi. buyurur. Sonra da kendisine Hazreti Yunus ile ilgili vahyedilen ayetleri okur. Dikkat ve saygı ile dinleyen Addas, okuma bitince ellerine kapanır ve Müslüman olur. Böylece daha sonraları Peygamberimizin Hayatımın en kara günü diyeceği Taif yolculuğunun hikmeti de kendini göstermiş olur. Mekke-i Mükerreme de günlerimiz tavaf, ibadet ve zikir ile geçiyordu. Sohbetlerin ise ayrı bir güzelliği vardı. Bu anlar ve zamanların bir daha yakalanması gerçekten zordu. Dönüş yolculuğumuz başlamıştı. Havaalanında Vakıf Başkanımız kendisine hediye olarak verilen Kâbe örtüsünü bazı arkadaşlarımıza göstererek bakın ne güzel kokuyor diyerek onlara uzattı. Arkadaşlarımız kokladılar. Güzel kokuların membaı birdir. Darende-i Şerif te Somuncu Baba Hazretlerinin manevî kokusu da Evlad-ı Rasûlün kokusu da bu kaynaktan neş et eder.. Bir kez daha duygu yüklü anlar yaşandı ve tüm gözler nemlendi 30 31

18 İnsanlık Edebiyat Musa TEKTAŞ gönülden kardeşlik âleminin sütunları kabul edilen Allah dostları, gönülleri imar edip, kardeşlik duyularını geliştirirken, güzellikleri etrafına yaymakta ve halleriyle tavırlarıyla örnek olmaktadırlar. İşte örnek şahsiyetlerden birisi de Altın Silsile nin 17. altın halkası olan Alâeddîn-i Attâr Hazretleridir. Alâeddîn-i Attâr (k.s.) ın tam adı Muhammed b. Muhammed el-buhârî el-harezmî el-attâr dır. 1 Nesebinin 8 H. (14 M.) yüzyıl başlarında vefat eden Harezmli Yesevî şeyhi Seyyid Ata vasıtasıyla Hz. Peygamber (s.a.v.) e ulaştığı nakledilmektedir. Sürekli güzel koku kullandığı ya da sohbetine katılanlar o sohbette mânevî koku aldıkları için Attâr lakabı ile meşhur olur. Bazen insanların aynı anne ve babadan doğan kardeşleri hayatın akışı içinde kendine zorluklar çıkarırken, aynı inancı, aynı davayı, aynı sevdayı paylaştığı mânevî kardeşleri gönül muhabbetiyle öz kardeşinden bile yakın olabilmektedir. Alâeddîn-i Attâr Hazretlerinin hayatından bir menkabeyle bu gerçeğe bir nazar edelim: için Şâh-ı Nakşbend Hazretleri, ona elma satmasını emreder. Önce kenar mahallelerde, tanınmayacağı yerlerde satar. Şâh-ı Nakşbend (k.s.), ona kardeşlerinin dükkânlarının önünde satmasını emreder. Attâr kardeşlerinin bu işi garip göreceklerini anlayıp biraz ağırdan alır. Üstadı ısrar edince Attâr, elma tablasını alıp kardeşlerinin Attârlar çarşısına gider. Onun bir tekne içinde elma sattığını gören ağabeyi Hâce Şihâbeddin ve kardeşi Hâce Mübarek, bu durumu nefsânî onurlarına ve zenginliklerine yediremeyerek Alâeddîn e ağır konuşurlar. Elma tablasını elinden alır, dayak atarlar. Bunun üzerine Alâeddîn; Benim efendim bana elma sat dedi, ben de satacağım! Hem nerede derse orada satacağım! Dükkânınızın önünde bağıra bağıra satacağım! Ne yaparsanız yapın, ben onun emrini yerine getireceğim. der. Sonra Alâeddîn-i Attâr (k.s.), gaybet ve huzur hallerini tasavvufun esası sayar. Bu hallerin de aşk ve muhabbet nisbetinde gerçekleşeceğini ifade eder. Cehrî zikri kabul etmekle birlikte daha çok hafî zikir üzerinde durur. Nefy ve isbât usûlünden çok murâkabe esasına ağırlık verir. Sulejman Muradoviç Alâeddîn-i Attâr, zengin bir tüccar olan babası Hâce Muhammed in vefâtından sonra mîrâstan hiçbir şey kabul etmez. Kalan mîrâsı ağabeyi Hâce Şihâbeddin ile kardeşi Hâce Mübarek e bıraktıktan sonra dünyalıktan soyutlanarak medresede ilim tahsili ile meşgul olur. 2 Bu dönemde Buhârâ daki birçok medrese talebesi gibi o da Şâh-ı Nakşbend e intisap eder. 3 Genç yaşında derviş olur. Aileden gelen zenginlik gururunu kırmak dergâha gelir. Onun nefsini kırdığını gören Şâh-ı Nakşbend; Oğlum Alâeddîn! Artık elma satma işi tamam. Kardeşlerinin nefsinin kabardığını, senin nefsinin ise ezildiğini gördüm. Bundan böyle sohbetlere de devam et. İlmini, fazlını tamamla. Cenâb-ı Hak yardımcımızdır. der. Derviş Alâeddîn bir yandan medreseye diğer yandan da sohbetlere devam eder. Hâl ve hareketleri ile hızla kemâl kesbeder

19 Nefsin terbiyesi hususunda H. Hamîdettin Ateş Efendi şöyle buyurmaktadır: İnsanın ruhunu olgunlaştırması ancak nefis terbiyesiyle mümkündür. Nefsinin arzularına dur diyebilenler elbette kendileri için en güzel tercihte bulunabilenlerdir. Mutlaka Kınayanın kınamasından korkmayarak 5 nefsi terbiye eden, mürşid-i kâmilin emrine itaat; insanı kemâle ulaştırır. Engelleri aşmak, zulmet perdelerini yırtmak, nefse ağır gelen şeyi hakkında hayır kabul etmekle mümkündür. Hulûsi Efendi Hazretleri bir beytinde şöyle buyurur: Ne derlerse desinler ağyâr ta nın almaz kâle Benim her vech ile ey sevgili meylim sana ancak İnsanın ruhunu olgunlaştırması ancak nefis terbiyesiyle mümkündür. Nefsinin arzularına dur diyebilenler elbette kendileri için en güzel tercihte bulunabilenlerdir. Mutlaka Kınayanın kınamasından korkmayarak nefsi terbiye eden, mürşid-i kâmilin emrine itaat; insanı kemâle ulaştırır. (Benim hakkımda başkaları ileri gere ne konuşursa konuşsun, asla onu hesaba almam. Ben gönlümü sana vermişim, bu sevgi için yapmayacağım şey yoktur. Yönümü sana çevirdiğim için kınayanlar ne derlerse desinler kale almam.) Şâh-ı Nakşbend (k.s.), Alâeddîn-i Attâr ı terbiye ocağında eğitir. Onu üstün mertebelere ulaştırır. Cenâb-ı Hakk a yakınlık makamına getirir. Dervişlik günlerinin nasıl verimli geçtiğini Alâeddîn-i Attâr ın bizzat kendisi sohbetlerinde şu şekilde dile getirmektedir: Şâh-ı Nakşbend (k.s.) bir gün bana; Bu yola girince kendi gücünle çalışıp çaba göstermen çok önemlidir. Çalışmazsan bir şey elde edemezsin. dedi. Ben de onun bu sözlerine itibar ettim Çok çalıştım. Onun sohbet meclislerini asla terk etmedim. Diyebilirim ki, onun sohbetlerine sürekli devam eden üç beş kişiden biri ben oldum. Nihayet Allah (c.c.) beni tasavvuf yolunda muvaffak etti. 6 Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.) bir beyitlerinde şöyle buyurmaktadır: Çalış tefeyyüz eyle yücel temeyyüz eyle Fazilette sehâda örnek insan ol örnek Peygamber Efendimiz çeşitli vesilelerle Müslümanları çalışmaya teşvik etmiştir. Hatta onlara peygamberler tarihinden misaller vermiştir. Çalışmak ve elinin emeği ile alın teri ile kazanç temin ederek yemek İslâmiyet te mühim bir yer işgal eder. Çalışmamak, gücü yettiği halde tembel tembel oturmak, başkalarından bir şeyler beklemek günah sayılmıştır. Peygamber Efendimiz sosyal ve ekonomik önemi çok mühim olan bir hadisinde: Hiç bir kimse kendi elinin emeğinden daha hayırlı bir rızık yememiştir. Zirâ Allah elçisi Davut (a.s) da elinin kazancını yerdi. buyurmuştur. 7 Beyitte geçen çalışma ise, aynı zamanda mânevî yönden gayret etmeye işarettir ki bunun da temelinde çalışma vardır. İnsan ruhî melekelerini yüceltmek için feyiz alacağı bir mürşidin talimi üzerine çalışmalı ve tefeyyüz etmelidir. Gönlün olgunluğu, kardeşlik duygularının pekişmesi için de çalışmak, sevgi ile çalışmak gerekmektedir. Hulûsi Efendi Hazretleri Mektûbât ında yine çalışma hususunda şu hatırlatmada bulunmaktadır: İrfan ile mücâhede ile nefsi fena hasletlerin zulmetlerinden kurtarıp, fazilet nurlarıyla tezyîn etmekle kâbil olabilir. Artık böyle bir kanaatte bulunan bir Müslüman, ahlâkî vazifelerini bir aşk ile rûhânî bir neşve ile îfâya çalışıp durmaz mı? 8 Alâeddîn-i Attâr Hazretleri, Şâh-ı Nakşbend in vefâtından sonra müridlerin yetiştirilmesi hizmetini yürütür, çeşitli seyahatlerde bulunur, mânevî vazifeyi ikmal eder. 20 Recep 802/17 Mart 1400 tarihinde vefât eder. Kabri, Dih-i Nev Çağâniyân dadır. Bu şehrin ismi zaman içinde önce Dihnev, sonra Denov şekline dönüşmüş olup Özbekistan ın Surhanderya bölgesindedir. Dervişlik günlerine dair hatıralarından bahsederken Alâeddîn-i Attâr (k.s.), şeyhi Şâh-ı Nakşbend Hazretleri ile yaşamış olduğu bir mânevî tecrübeden şu şekilde bahsetmektedir: Şâh-ı Nakşbend (k.s.) e bağlandığım ilk günlerdi. Şeyh Muhammed isminde biri Râmiten de bana; Sence gönül nedir? diye sordu. Ben; Gönlün keyfiyetini bilmiyorum. dedim. Şeyh Muhammed; Bence gönül üç günlük ay gibidir. diyerek kendi sorusunu kendisi cevapladı. Sonra ben onun gönülle ilgili bu tarif ve benzetmesini Şâh-ı Nakşbend e arzettim. O derviş kendi hâlini açıklamış! dedi. Bu sözü söylerken Şâh-ı Nakşbend ayakta idi. Mübarek ayağını benim ayağımın üzerine bastı. Bende büyük bir hâl oluştu. Bu hâl sırasında bütün mevcudatı kendimde müşahede ettim. O hâlden sıyrılıp kendime geldiğimde bana, Nisbet, yani gönlün tarifi yoktur, o dervişin dediği değil Öyleyse sen gönlün hâlini nasıl idrak edebilirsin? Gönlün yüceliği açıklanamaz! Bir kudsi hadiste şöyle buyrulmuştur: Yere göğe sığmadım, mü min kulumun kalbine sığdım. Bu hadisteki mânâ inceliğine göre, gönlü bilen maksudu bilir, gönlü bulan maksudu bulur. 9 H. Hamîdettin Ateş Efendi bir sohbetlerinde şöyle buyurmuşlardır: Gönül; aşkın membaı, mânevî ilham ve duyguların zuhur ettiği yerdir. Hakk ın sırlarının tecelli ettiği aynadır. Samimi gönül; sahibini Allah ı her an kalpte zikretmeye ve ona tam bir imanla yönelmeye sevkeder. Mânevî kuvvet ve destek verir. Bunların hepsinden murad, ancak can ve gönülden Cenâb-ı Hakk ın huzuruna sâfiyâne varmaktır. 10 Alâeddîn-i Attâr (k.s.), gaybet ve huzur hallerini tasavvufun esası sayar. Bu hallerin de aşk ve muhabbet nisbetinde gerçekleşeceğini ifade eder. Cehrî zikri kabul etmekle birlikte daha çok hafî zikir üzerinde durur. Nefy ve isbât usûlünden çok murâkabe esasına ağırlık verir

20 Alâeddîn-i Attâr, Allah (c.c.) ın kuluna dünyayı ve melekût âlemini unutturmasını fenâ, ona bu fenâsını da unutturmasını fenâdan da fenâ olarak tanımlamaktadır. Onun sözlerinden bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz: Kardeşlik her şeyden önce bir hukuk ve ahlâktır. On dört asır önce birbirlerine düşmanlıklarıyla ün salmış Evs ve Hazreç kabilelerini, Ensâr ile Muhâcirleri birbirine kardeş kılan İslâm ın yüce Seni kim yetiştirdi, bu sanatı nereden öğrendin? diye soruyorlar. Ben de, Efendi Hazretleri tarif etti, himmet etti, öyle öğrendim. diyorum. Alâeddîn-i Attâr (k.s.), müridin gönlüne ilâhî feyizlerin akmasını, mürşidinin istekleri doğrultusunda hareket etmesine ve mürşidinin sevgisiyle dolu hâle gelmesine bağlar. Çünkü mürşide duyulan muhabbetle, müridin kalbi Allah (c.c.) tan gelen ilâhî feyizleri alabilmeye yetenekli hâle gelir. Alâeddîn-i Attâr ın ifadesiyle ilâhî feyizlerin insanlara ulaşmasında bir kusur yoktur. Asıl kusur müridin, gelecek ilâhî feyizlere engel olmasıdır. Mürid aradaki engelleri kaldırırsa, mürşidinin himmetiyle öyle bir hâle gelir ki, onları anlamaktan bile âciz kalır. Bu durumda Alâeddîn-i Attâr, müridin, bütün dertlerini mürşidine söylemesini şart koşar. Zira Allah (c.c.) a ulaşmak onun sevgisi ve gönül hoşnutluğu ile elde edilir. Bu yüzden mürşidin gönül rızası ve sevgisini kazanmaya çalışmak, müridin en önemli görevidir. Mürid bütün çıkış yollarının kapandığı bir anda, kendisine sadece bir kapı aralandığını düşünmeli. O da mürşidine giden yolu gösteren kurtuluş kapısıdır. Bu ise Allah (c.c. ) ın ikrâmıdır. 12 Sohbetlerinde müridin kazanması gereken edepleri bu şekilde sıralamaya devam eden Alâeddîn-i Attâr, diğer yandan mürşid-i kâmilin özelliklerine de dikkat çekmektedir. Kâmil mürşid, müridinin yeteneğine göre onu dünya ve âhiret işlerine yönlendirir. Kâmil mürşid, müridinin yeteneklerini bilir. Onun geliştirilebilecek bütün yeteneklerini ortaya çıkarır. Mürid her işinde mürşidine tâbî olsun diye kâmil mürşid, müridini dünya ve âhirete yönelik çeşitli işlerle yoklar. Şeyh Hamîd-i Velî Camii nin restorasyonu sırasında gizli kâbiliyetlerin ortaya çıkarılması hususunda Remzi Demir isimli usta arkadaşımız şöyle naklediyor: Caminin duvarları örülüp bitince, taşların tarak işi için usta araştırılır, kimse bulunamaz. Bu iş için gelen ustalar da tarak işini istenilen şekilde yapamazlar. H. Hamîdettin Ateş Efendi beni çağırdı, Bu kapı öyle bir büyük kapıdır ki, insanları mânen yetiştirdiği gibi, sanat ve estetik açısıdan da yetiştirir. Himmet alabilenler her şeyi bu kapıdan öğrenirler. buyurdu. Eline tarağı aldı, Şunu şu şekilde yaparsan olur. dedi. Ben de tarif ettikleri şekilde himmetleriyle, en güzel bir biçimde tarak işini yapmaya çalıştım. Zaman zaman üniversitelerden gelen güzel sanatlar hocaları bile, Seni kim yetiştirdi, bu sanatı nereden öğrendin? diye soruyorlar. Ben de, Efendi Hazretleri tarif etti, himmet etti, öyle öğrendim. diyorum. 13 Ayhan İŞCAN Bu yola giremeyenlerin yolunu kesenler yine kendileridir. Kendilerindeki benlikleridir. İnsanların küllî ilme ulaşamayışları, kendi cüz î ilimlerinden geçemeyişlerindendir. İradesini Hakk ın iradesinde, kudretini Hakk ın kudretinde yok edemeyen Hakk a varamaz. Bunun için yol; şerîat sahibinin emirlerini yerine getirip Hakk ın muradını nefsin muradından önce tutmaktır. 14 Hastalıkları sırasında Alâeddîn-i Attâr Hazretlerinin dostlarına son vasiyeti şudur: Din hususunda gelenek ve görenekleri terk ediniz. Halkın âdet edindiği şeylerin tersini yapınız. Birbirinizden râzı olunuz. Peygamber Efendimizin gelişi beşeriyetin çirkin âdetlerini kaldırmak içindir. Birbirinize destek olunuz. Kendinizi öne çıkarmayıp kardeşinizi nefsinize tercih ediniz. Her işte azimet yolunu takip ediniz ve mümkün oldukça o yoldan ayrılmayınız. 15 H. Hamîdettin Ateş Efendi nin bir hutbelerindeki öğütleriyle yazımızı taçlandıralım: Kardeşlik için, mü min gönülleri birbirine bağlayan iman bağı yeterlidir. Peygamber şehri Medine de, Evs ve Hazreç kabîleleri arasındaki tarihî mücâdeleyi sona erdirerek onları kaynaştıran bu kardeşliktir. Yine Medine de, Enes b. Malik in evinde, Peygamberimizin Ensâr ile Muhâcirler arasında gerçekleştirdiği kardeşlik uygulaması, tarihte eşi ve benzeri bulunmayan, bütün çağlara damgasını vuran örnek bir uygulamadır. Kardeşlik için, mü min gönülleri birbirine bağlayan iman bağı yeterlidir. Peygamber şehri Medine de, Evs ve Hazreç kabîleleri arasındaki tarihî mücâdeleyi sona erdirerek onları kaynaştıran bu kardeşliktir. değerleri, bugün de aynı şekilde bütün Müslümanları hatta bütün insanlığı birbirine kardeş kılmaya yetecektir. Bir Allah dostu bizlere şöyle öğütte bulunuyor: Hepsi gardaşlarındır yolda yoldaşlarındır Halde haldaşlarındır bir can incitmeyesin (Can taşıyan her insan, seninle aynı imanı paylaşan her kardeşinin haliyle hâllen. İnsanları, mü min kardeşlerini incitmediğin gibi hiçbir canlıyı da incitme.) 16 Dipnot 1 Hânî, Abdülmecid, Hadâikü l-verdiyye Nakşibendîlerin Gül Bahçeleri, çev.: Mehmet Emin Fidan, Yasin Yayınevi, İstanbul 2007; Hani, Abdulmecid, el-hadâiku l-verdiyye, çev.: Abdulkadir Akçiçek, Rehber Yay., İstanbul 1986, s Kufralı, Kâsım, Nakşbendîliğin Kuruluş ve Yayılışı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul 1949, s Câmî, Molla Abdurrahman, Nefahâtü l-üns -Evliya Menkıbeleri-, çev.: ve şerh. Lâmiî Çelebi, haz. Süleyman Uludağ ve Mustafa Kara, Marifet Yayınları, 2. Baskı, İstanbul 1998, s Özköse Kadir-Şimşek H. İbrahim, Altın Silsileden Altın Halkalar, s., 258, Nasihat Yay., Ankara /Mâide, Nakşbendî, Necmeddin b. Muhammed, Altın Silsile (Hulâsatü l-mevâhib, haz.: İbrahim Tozlu), Semerkand, 4. Baskı, İstanbul 200, s Musa Tektaş, Muhabbet Gülleri, Örnek İnsan, Nasihat yay., Ankara 2006, s Ateş Osman Hulûsi, Mektûbat-ı Hulûsî-i Darendevî, s. 9 Safî, Ali b. Hüseyin Vâiz el-kâşifî, Reşahâtu ayni l-hayât, çev.: Mehmed Rauf Efendi, İstanbul 1291 (taş baskı), s H. Hamidettin Ateş, Gönüller Sultanı Takdim yazısından, s. X 11 Algar, Alâeddîn Attâr, DİA, c. II, s Safî, Reşahâtu ayni l-hayât, s. 123; Nakşbendî, Hulâsatü l-mevâhib, s Remzi Demir ile yapılan röportajdan. 14 Hânî, Muhammed b. Abdullah, Âdâb (el-behcetü s-seniyye), çev.: Ali Hüsrevoğlu, Erkam Yayınları, İstanbul 2008, s Safî, Reşahâtu ayni l-hayât, s H. Hamidettin Ateş Efendi, Hutbe Arşivi,

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 1.VE EN YÜCESİ: Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 2.SEVİYE: Allah ın rızasını ve sevgisi kazanmak için 3.SEVİYE: Allah ın verdiği nimetlere(yaşam-akıl-yiyecekler

Detaylı

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ Bu Beldede İlim Ölmüştür Rivayet edildiğine göre Süfyan es-sevrî (k.s) Askalan şehrine gelir, orada üç gün ikamet ettiği halde, kendisine hiç kimse gelip de ilmî bir mesele hakkında

Detaylı

Ramazan ve Bayram Ramazan Ramazan Allah a yakınlaşmak için yegane bir zaman. Allah dünyada kendisi ve insanlar arasına perdeler koymuş. Bu perdeleri açmak ve aşmak, Allah a yakınlaşmak, onu hissetmek için

Detaylı

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla (Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise o, (tutamadığı) günler sayısınca başka günlerde

Detaylı

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali Marifet nefsi silmek değil, bilmektir. Hacı Bektaş-ı Veli Nefsin, azgın bir binek atından daha çok şiddetle gemlenmeye muhtaçtır. Hasan Basri Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa,

Detaylı

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler Hani, Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd

Detaylı

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205) Zikir, hatırlayıp yâd etmek demektir. İbâdet olan zikir de Yüce Allah ı çok hatırlamaktan ibârettir. Kul, Rabbini diliyle, kalbiyle ve bedeniyle hatırlar ve zikreder. Diliyle Kur ân-ı Kerim okur, duâ eder,

Detaylı

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Kur ân-ı Kerim de Oruç Ey müminler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günler içinde Oruç tutmanız farz kılındı. Umulur ki, bu sayede, takva mertebesine

Detaylı

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar 1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar İÇİNDEKİLER KUR AN NEDİR? KUR AN-IN AMACI? İNANÇ NEDİR İBADET NEDİR AHLAK NEDİR KISSALAR AYETLER KUR AN NEDİR? Kur an-ı Hakîm, alemlerin Rabbi olan Allah ın kelamıdır.

Detaylı

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016 EN GÜZEL İSİMLER O NUNDUR Aziz Müminler! Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah tır. Güzel isimler O nundur.

Detaylı

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım. TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 Rabbin kim? Rabbim Allah. 2 Dinin ne? Dinim İslam. 3 Kitabın ne? Kitabım Kur ân-ı Kerim. 4 Kimin kulusun? Allah ın kuluyum. 5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu

Detaylı

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. BÜYÜKLERİN HİKMETLİDEN SÖZLERİ Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. Buyruldu ki; Faziletli kimseler için (hiçbir yer) gurbet sayılmaz. Cahilin ise

Detaylı

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ 5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Allah İnancı Ünite/Öğrenme Konu Kazanım Adı KOD Hafta Tarih KD1 KD2 KD3 KD4 KD5 KD6 Allah Vardır ve Birdir Evrendeki mükemmel düzen ile Allahın (c.c.) varlığı ve birliği

Detaylı

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Anlamı. Temel Bilgiler 1 Âmentü Haydi Bulalım Arkadaşlar aşağıda Âmentü duası ve Türkçe anlamı yazlı, ancak biraz karışmış. Siz doğru şekilde eşleştirebilir misiniz? 1 2 Allah a 2 Kadere Anlamı Ben; Allah a, meleklerine, kitaplarına,

Detaylı

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL Ey İnsanlık! Sizi bir tek canlı varlıktan yaratan, ondan da eşini var eden ve her ikisinden de bir çok erkek ve kadın üreten Rabbınıza karşı sorumluluğunuzun

Detaylı

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.) Ben seni sevdiğim için eğer bahâ derler ise İki cihân mülkün verem dahı bahâsı yetmeye (Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.) İki cihân

Detaylı

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. İBADET 1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. 2 İslam ın şartı kaçtır? İslam ın şartı beştir.

Detaylı

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI DEĞERLER EĞİTİMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Bir milletin ve topluluğun oluşumunda maddi

Detaylı

MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN

MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN VAİZİN TARİHİ VAKTİ ADI VE SOYADI UNVANI İLÇESİ YERİ KONUSU İbrahim KADIOĞLU İl Müftü Yard. Akdeniz Ulu Camii 17 Haziran 2015 Çarşamba 18 Haziran 2015 Perşembe 19 Haziran 2015 Cuma Yunus GÜRER İl Vaizi

Detaylı

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir. İlmi olmayan kimsenin dünyada da ahirette de hiç kıymeti yoktur. Ahmed-i Bedevî İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir. Abdülvehhab-ı Müttekî İnsanlar, ilmi büyüklerinden

Detaylı

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız 4. SINIFLAR (PROJE ÖDEVLERİ) Öğrenci No 1- Dinimize göre Helal, Haram, Sevap ve Günah kavramlarını açıklayarak ilgili Ayet ve Hadis meallerinden örnekler veriniz. 2- Günlük yaşamda dini ifadeler nelerdir

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com amaz Memduh ÇELMELİ NAMAZ: AYET ve HADİSLER «Namazı kılın; zekâtı verin ve Allah a sımsıkı sarılın...» (Hac, 78) Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber e itaat edin ki merhamet göresiniz. (Nûr, 56) «Muhakkak

Detaylı

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün URL: Kültürümüzden Dua Örnekleri Güzel İş ve Davranış: Salih Amel İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 Kültürümüzde birçok dua örneği

Detaylı

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 8 Ey insanlar! Rabbiniz birdir, atanız (Âdem) da birdir. Hepiniz Âdem densiniz, Âdem ise topraktan yaratılmıştır. Allah katında en değerli olanınız, O na karşı gelmekten

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): da: - Yavrum ne oldu niye acele acele camiye koşuyorsun? der. Bu soruya karşılık çocuk - Efendim,

Detaylı

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ (9) Şiir: İsmail Bendiderya Edit: Kadri Çelik - Şaduman Eroğlu Son Okur: Murtaza Turabi Hazırlayan: D.E.K. Kültürel Yardımcılık, Tercüme Bürosu

Detaylı

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler 3. ÜNİTE: EN GÜZEL ÖRNEK HZ. MUHAMMED İN İBADETLERİ 3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler KAZANIMLARIMIZ O Bu ünitenin sonunda öğrenciler Hz. Muhammed'in: O 1. Öncelikle bir kul olarak davrandığını kavrar.

Detaylı

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri 1 ) İlahi kitapların sonuncusudur. 2 ) Allah tarafından koruma altına alınan değişikliğe uğramayan tek ilahi kitaptır. 3 ) Diğer ilahi

Detaylı

Proje Adı. Projenin Türü. Projenin Amacı. Projenin Mekanı. Medeniyetimizin İsimsiz Taşları. Mimari yapı- anıt

Proje Adı. Projenin Türü. Projenin Amacı. Projenin Mekanı. Medeniyetimizin İsimsiz Taşları. Mimari yapı- anıt Önsöz Medeniyet; bir ülke veya toplumun, maddi ve manevi varlıklarının, düşünce, sanat, bilim, teknoloji ürünlerinin tamamını ifade eder. Türk medeniyeti dünyanın en eski medeniyetlerinden biridir. Dünyanın

Detaylı

NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR?

NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR? Asiye Türkan NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR? İNSAN NEDEN EVLENİR? İlim ilim bilmektir İlim kendin bilmektir Sen kendini bilmezsen Bu nice okumaktır.

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği Mülheim an der Ruhr Fatih Camii Islam kelimesi üc manaya gelir 1. Yüce Allahın emirlerine itaat edip, yasaklarından kacınmak. 2. Bütün insanlarla diğer canlılar

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ ZEKAT SADAKA: AYET-İ KERİMELER «Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görür.» (Bakara,

Detaylı

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir; Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla 3 Bu güvenli belde şahittir; 1 4 1 İNCİR AĞACI ve zeytin (diyarı) şahittir! 4 Doğrusu Biz insanı en güzel kıvamda yaratmış, 2 İncir ile Hz Nuh un tufan bölgesi olan

Detaylı

LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Deneme Sınavı

LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Deneme Sınavı LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Deneme Sınavı LGS(Liselere Geçiş Sistemi) deneme sınavı arayan birçok öğrenci için güzel bir hizmet Şanlıurfa MEM tarafından veriliyor. LGS deneme sınavı ile 2 Haziran

Detaylı

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli? Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli? EVLENİRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ? Peygamber (sav) Efendimiz den Abdullah ibn-i Ömer RA ın bir hadisini bu münasebetle hatırlayalım, duymuşsunuzdur: (Lâ tenkihun-nisâe

Detaylı

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir. Hoş Geldin Ya Şehri Ramazan Recep ve Şaban ayını mübarek kılıp bizi ramazan ayına ulaştıran rabbimize hamd olsun. Bu yazımızda sizinle ramazan ayıyla ilgili terimlerin anlamını inceleyelim. Ramazan: Hicri

Detaylı

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ ب س م الله الر ح من الر ح يم الل ه ل نت ل ه م و ل و ك نت ف ظ ا غ ل يظ ال ق ل ب ف ب م ا ر ح م ة م ن لا نف ض وا م ن ح و ل ك İmran, 159) (Al-i HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ Muhterem Müslümanlar!

Detaylı

2016 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

2016 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI 1 İsmail İPEK İl Müftüsü Sultan Bayezit Camii 5.6.2016 Pazar Yatsı Rahmet Ayı Ramazan 2 Mehmet BUŞKUN Vaiz Sultan Bayezit Camii 6.6.2016 Pazartesi Öğle Rahmet Ayı Ramazan 3 Adem AYRANCI Müftü Yardımcısı

Detaylı

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108. Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108. Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108 Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4 Fakrnâme Vîrânî Abdal Yayına Hazırlayan Fatih Usluer ISBN: 978-605-64527-9-6 1. Baskı:

Detaylı

Hac & Umre Kültür Turları Uçak Bileti

Hac & Umre Kültür Turları Uçak Bileti Hac & Umre Kültür Turları Uçak Bileti İnanç odaklı bir firma olarak biz, Hz. Allah ın ve Resulullah Efendimiz in (s.a.v.) misafirlerine hizmet etme şuuruna sahibiz 29 yıllık tecrübemiz ve yüksek ilmi değerlerle

Detaylı

tarafından yazıldı. Pazartesi, 13 Ağustos :33 - Son Güncelleme Pazartesi, 13 Ağustos :52

tarafından yazıldı. Pazartesi, 13 Ağustos :33 - Son Güncelleme Pazartesi, 13 Ağustos :52 ASİLDER in organize ettiği ve çok sayıda genç üyemizin katılımı ile 2-16 Temmuz 2012 tarihleri arasında gerçekleşen ASİLDER Umre Organizasyonumuz güzel bir şekilde tamamlanmıştır. Rabbim, bu güzel organizasyona

Detaylı

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1. Güzel ahlâk 2. Kötü ahlâk 2 Güzel ahlâk neye denir? Allah ın ve Resulü nün emir ve tavsiye ettiği, diğer

Detaylı

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Edirne Camileri - Eski Cami Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Aralık 25, 2006 2 İçindekiler 0.1 Eski Cami (Cami-i Atik - Ulu Cami).............. 4 0.1.1 Eski Cami ve Hacı Bayram Veli Söylencesi.......

Detaylı

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE) 7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE) ÖĞRENCİNİN ADI-SOYADI: SINIFI: NO: 1 1. ETKİNLİK: BOŞLUK DOLDURMA ETKİNLİĞİ AYET-İ KERİME SÜNNET KISSA CENNET TEŞVİK HAFIZ 6236

Detaylı

2016 YILI 1. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI VAAZIN

2016 YILI 1. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI VAAZIN 2016 YILI 1. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI VAAZIN VAİZİN TARİHİ GÜNÜ VAKTİ ADI SOYADI ÜNVANI GÖREV YAPACAĞI YER KONUSU 1.01.2016 Cuma Öğleden Önce Şevket ŞİMŞEK Uzman Vaiz Mermerler Camii SORUMLU

Detaylı

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ Kur an-ı Kerim : Allah tarafından vahiy meleği Cebrail aracılığıyla, son Peygamber Hz. Muhammed e indirilen ilahi bir mesajdır. Kur an kelime olarak okumak, toplamak, bir araya

Detaylı

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır. Ciddi olarak Allah a isyan etmekten kaçın. O nun rahmet kapısına devam et. Bütün gücünü ve kuvvetini Allah için harca. Taatında sarfet. Yalvar, ihtiyaçlarını O na arz et. Başını önüne eğ, kork, Hak kın

Detaylı

2016 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

2016 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI TARİH GÜN VAKİT ADI-SOYADI UNVANI VAAZIN VERİLECEĞİ YER VAAZIN KONUSU AHMET ERDEM İL MÜFTÜSÜ ALİPAŞA CAMİİ Oruçlunun Dikkat Etmesi Gereken Hususlar ÜNAL TAN İL MÜF. YARD. ŞEHİTLER CAMİİ Oruçlunun Dikkat

Detaylı

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir. ÖRNEKLER DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHL. BİLGİSİ ÜNİTE: 1. ÜNİTE (KADER İNANCI) KONU: KAZA VE KADER İNANCI KADER: Kelime olarak KAZA: Kelime olarak kader; bir şeye gücü kaza, hükmetmek, - Su 100 yetmek, biçimlendirmek,

Detaylı

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir? Kurban sözlükte yaklaşmak, yakınlaşmak gibi anlamlara gelmektedir. Kurban, Allah a yaklaşmak ve onun hoşnutluğunu kazanmak amacıyla belirli bir zamanda uygun nitelikteki bir hayvanı kesmektir. Kesilen

Detaylı

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma KURAN'I KERİM TÜRKÇE MEALİ (DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI) 50-KAF SURESİ Mekke'de inmiştir. 45 (kırkbeş) âyettir. "Kaf" harfi ile başladığı için bu adı almıştır. Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla. 1.

Detaylı

Betül Erdoğan.

Betül Erdoğan. Betül Erdoğan www.gencgelisim.com Anne babaların en çok istedikleri, çocuklarını mutlu ve başarılı bireyler olarak yetiştirmektir. Bu hedef noktasında sosyal faaliyetler, kurslar, kitaplar gibi birtakım

Detaylı

KAYI KİRAZ HATIRALARI

KAYI KİRAZ HATIRALARI KAYI KİRAZ HATIRALARI Kayıkiraz da akşam ezanından az önce, köy odasında olan huzur ve huşu dikkate şayandı. Gönlüm orada kalmıştı. Hafi Ağa nın, sobanın karşısında ve köşedeki rahat oturuşu gıpta edilecek

Detaylı

ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI Sıra No ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI VAAZ EDENİN VAAZIN ADI SOYADI ÜNVANI YERİ TARİHİ GÜNÜ VAKTİ KONUSU Dr. İbrahim ÖZLER İlçe Müftüsü

Detaylı

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır.

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır. Necip Fazık Kısakürek in gençliğe hitabındaki aynı manadır yazımın başlığında ki kim var? 'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim

Detaylı

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır. İslam çok yüce bir dindir. Onun yüceliği ve büyüklüğü Kur an-ı Kerim in tam ve mükemmel talimatları ile Hazret-i Resûlüllah (S.A.V.) in bu talimatları kendi yaşamında bizzat uygulamasından kaynaklanmaktadır.

Detaylı

GEREDE MÜFTÜLÜĞÜ 2014 YILI IV. ÜNCÜ DÖNEM (EKİM-KASIM-ARALIK AYLARI) VAAZ PROGRAMI

GEREDE MÜFTÜLÜĞÜ 2014 YILI IV. ÜNCÜ DÖNEM (EKİM-KASIM-ARALIK AYLARI) VAAZ PROGRAMI GEREDE MÜFTÜLÜĞÜ 2014 YILI IV. ÜNCÜ DÖNEM (EKİM-KASIM-ARALIK AYLARI) VAAZ PROGRAMI TARİH GÜN VAKİT ADI SOYADI UNVANI VAAZIN KONUSU VAAZIN YAPILDIĞI YER 3.10.2014 CUMA ÖĞLEDEN ÖNCE HASAN İZMİRLİ İlçe Müftüsü

Detaylı

Dua Dua, insan ile Allah arasında iletişim kurma yollarından biridir. İnsan, dua ederken Allah ın kendisini işittiğinin bilincindedir. İnsan dua ile dileklerini aracısız olarak Allah a iletmekte ondan

Detaylı

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti Mektub-u Attar Muhammed İlyas Kadiri Razavi tarafından tüm İslami Erkek Kardeşlerine ve İslami Kız Kardeşlerine, Medaris El Medine ve Camiat El Medine nin erkek öğretmenler, erkek öğrenciler, kadın öğretmenler

Detaylı

25/12/2014 Bilgilendirme: Nur 24/35 Allah, semaların/boyutların ve arzın nuru/ışığı/enerjisidir. Onun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandile benzemesidir. Kandil, bir sırça içerisindedir. Sırça,

Detaylı

2015 YILI 3. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI. 20.7.2015 Pazartesi Öğleden Önce Şevket ŞİMŞEK Uzman Vaiz Kapucu Camii

2015 YILI 3. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI. 20.7.2015 Pazartesi Öğleden Önce Şevket ŞİMŞEK Uzman Vaiz Kapucu Camii VAAZIN 2015 YILI 3. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI VAİZİN TARİHİ GÜNÜ VAKTİ ADI SOYADI ÜNVANI GÖREV YAPACAĞI YER KONUSU 20.7.2015 Pazartesi Öğleden Önce Şevket ŞİMŞEK Uzman Vaiz Kapucu Camii PEYGAMBERİMİZİN

Detaylı

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm: Hatim-i Esam hazretleri, hocası Şakik-i Belhi hazretlerinin yanında 33 sene kalır, ilim tahsil eder. Hocası, bu zaman içinde ne öğrendiğini sorduğu zaman, sekiz şey öğrendiğini söyler ve bunları hocasına

Detaylı

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31 Dünya bilimde altın çağını yaşarken insanlıkta yerlerde sürünüyor. Hayâ kalmamış, saygı kalmamış, sevgi kalmamış, büyüğe hürmet kalmamış. Hayatımızda ne eksik biliyor musunuz? Edeb. Edebe hiç önem vermiyoruz.

Detaylı

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ استواء االله عرشه ] تر [ Türkçe Turkish Abdurrahman el-berrâk Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 00-43 استواء االله عرشه» باللغة ال ية «عبد الر ن ال اك

Detaylı

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler GÜNAH ve İSTİĞFAR Israr etmek kişiyi nasıl etkiler Peygamber (s.a.v) Efendimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Hiçbir küçük günah yoktur ki, ısrarla işlenilmeye devam edildiği halde büyümesin. Ve

Detaylı

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır. İslam a göre kadınlar erkeklerden daha değersiz kabul edilmez. Kadınlar ve erkekler benzer haklara sahiptirler ve doğrusu bazı hususlarda kadınlar, erkeklerin sahip olmadığı bazı belirli ayrıcalıklara

Detaylı

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Bugün her şeyi sorgulayan genç beyinlere ikna edici cevaplar

Detaylı

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası www.scriptural-truth.com KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı Azarya ve şarkının üç Yahudi duası Azarya dua {1:1} ve yangının ortasında yürüdüler öven Tanrı ve Tanrı nimet. {1:2}

Detaylı

KÂBE VARAK YALDIZ + LAK ST-D001 KÂBE

KÂBE VARAK YALDIZ + LAK ST-D001 KÂBE KÂBE VARAK YALDIZ + KÂBE ST-D001 RAVZA VARAK YALDIZ + RAVZA ST-D002 Doğmazdı kalbe iman, inmezdi arza Kur an, Meçhul olurdu esmâ, sensiz cânım Muhammed Mâtem tutardı gökler, gülmezdi hiç melekler, Mahzûndur

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com Konu Anlatımı MELEKLER Hazırlayan Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com Konu Anlatımı MELEKLER Hazırlayan Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com Konu Anlatımı MELEKLER Hazırlayan Memduh ÇELMELİ Varlıklar Âlemi Evrende bulunan varlıklar yalnızca duyularımızla algılayabildiklerimizden ibaret değildir. Âlemde görünen ve görünmeyen sayısız varlık bulunmaktadır.

Detaylı

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller yayın no: 117 PEYGAMBERİMİZİN DİLİNDEN HİKMETLİ ÖYKÜLER Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi

Detaylı

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir. Hastalık ve Yolculukta: Eğer bir insan hasta ise ve yolcu ise onun için oruç tutmak Kur an-ı Kerim de yasaktır. Bazı insanlar ben hastayım ama oruç tutabilirim diyor veya yolcuyum ama tutabilirim diyor.

Detaylı

Edirne Köprüleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Edirne Köprüleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Edirne Köprüleri Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Aralık 25, 2006 2 İçindekiler 0.1 Edirne Köprüleri......................... 4 0.1.1 Gazimihal Köprüsü.................... 4 0.1.2 Beyazid Köprüsü.....................

Detaylı

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi; Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi; 1) Güçlük içinde ve çok zor durumda olan insanın, 2) Savaş altındaki insanın

Detaylı

KIRŞEHİR MÜFTÜLÜĞÜ 2018 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI

KIRŞEHİR MÜFTÜLÜĞÜ 2018 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI 29 Şevval Mehmet YAMAN İl Müftüsü Hoca Ahmet Yesevi Camii 15.5.2018 Salı Yatsıdan Önce RAMAZAN AYI VE ORUCUN FAZİLETİ 1 Ramazan Halil YILMAZ Vaiz Cacabey Camii 16.5.2018 Çarşamba Öğleden Önce ORUCA AİT

Detaylı

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): - Yavrum ne oldu, niye acele acele camiye koşuyorsun? der. Çocuk da: - Efendim, namaza gidiyorum.

Detaylı

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet. BULUŞ YOLUYLA ÖĞRENME ETKİNLİK Ders: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ Sınıf: 9.Sınıf Ünite: İslam da İman Esasları Konu: Kitaplara İman Etkinliğin adı: İlahi Mesaj Süre: 40 dak + 40 dak Yine onlar, sana indirilene

Detaylı

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir. Hiçbir müzisyen, bülbülün ötüşünden daha güzel bir şarkı söyleyemez. Bütün bu güzel şeyleri Allah yapar ve yaratır. Allah ın güzel isimlerinden biri de HAMÎD dir. HAMÎD, övülmeye, hamd edilmeye, şükür

Detaylı

Bir Destinasyon Olarak Edirne ve Durum (Swot) Analizi

Bir Destinasyon Olarak Edirne ve Durum (Swot) Analizi Bir Destinasyon Olarak Edirne ve Durum (Swot) Analizi Planlama Süreci Durum Analizi (SWOT-GFTZ) Vizyon, Misyon, Amaçların Belirlenmesi Stratejilerin Belirlenmesi Uygulanacak Planın Seçimi Denetim ve Düzeltme

Detaylı

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Anadolu coğrafyasında bazı yerler vardır... O yerler, şehirler, kasabalar, beldeler,

Detaylı

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok Question Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok kez karşılaşmaktayız, bu iki kavramdan maksat nedir? Answer: Kuran müfessirleri ayet ve rivayetlere

Detaylı

ŞUHUT MÜFTÜLÜĞÜ 2014 YILI II. DÖNEM (NİSAN-MAYIS-HAZİRAN) VA'Z VE İRŞAD PROGRAMI

ŞUHUT MÜFTÜLÜĞÜ 2014 YILI II. DÖNEM (NİSAN-MAYIS-HAZİRAN) VA'Z VE İRŞAD PROGRAMI ŞUHUT MÜFTÜLÜĞÜ 2014 YILI II. DÖNEM (NİSAN-MAYIS-HAZİRAN) VA'Z VE İRŞAD PROGRAMI AY S.N ADI VE SOYADI ÜNVANI VAAZ YAPACAĞI YER TARİHİ GÜNÜ VAKTİ Ana Konu Alt Konu Vaaz Konusu 1 H.Basri DÜZDAŞ Müezzin-Kayyım

Detaylı

M. Sinan Adalı. İllustrasyonlar: Sevgi İçigen. yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2

M. Sinan Adalı. İllustrasyonlar: Sevgi İçigen. yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2 yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2 Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi editörü: Özkan Öze iç düzen/kapak: Zafer Yayınları Tashih: Emine Aydın isbn: 978 605 5523 29 9 Sertifika no: 14452 2 Uğurböceği

Detaylı

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Aynı kökün kesmek, kısaltmak anlamı da vardır. Kıssa, bir haberi nakletme, bir olayı anlatma hikâye etmek. Bu Arapça'da kassa kelimesiyle ifade edilir. Anlatılan hikâye ve olaya da "kıssa" denilir. Buhâri, bab başlıklarında "kıssa"yı "olay" anlamında

Detaylı

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu Question Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu belirtir misiniz? Kur an ın lafızdan soyut olduğu bir merhale var mıdır? Answer: Her şeyin lâfzî

Detaylı

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Giriş Ana hatlarıyla İslam dini programı, temel sayılan programlardan sonra daha ileri düzeylere yönelik olarak hazırlanmıştır. Bu programı takip edecek ders

Detaylı

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Kur an ın Bazı Hikmetleri Kur an ın Bazı Hikmetleri Allah Teala kıble hususunda derin tartışmalara giren insanların görüşünü: İyilik, yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz değildir. ayetiyle reddetmiştir. Ki onların bir kısmı,

Detaylı

İslamiyet in dirilmesi bizden fidye ister. Cenab-ı Hak:

İslamiyet in dirilmesi bizden fidye ister. Cenab-ı Hak: Cenab-ı Hak: En iyi işleri yaparak kendini büsbütün Allah a teslim eden ve daima doğru yoldan giden İbrahim in dinine uyan kimseden, din bakımından daha iyi kim olabilir? Allah, İbrahim i kendine dost

Detaylı

T.C. BAŞBAKANLIK Diyanet İşleri Başkanlığı. (İl Müftülüğü)

T.C. BAŞBAKANLIK Diyanet İşleri Başkanlığı. (İl Müftülüğü) T.C. BAŞBAKANLIK Diyanet İşleri Başkanlığı Sayı Konu : 28941822-814-E.60422 : Ramazan Ayı Kitap Kampanyası. 21.05.2018 E. ^ Z ı ^.^ ^ A L İ L İ Ğ İ N E (İl Müftülüğü) Başkanlığımız yayınlarını tanıtmak,

Detaylı

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar ICERIK Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar Salih amel nedir? Salih: dogru yolda olan, fesat icinde olmayan, faydalı ve yarayışlı

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı Hayat Amaçsız

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ KASIM EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Varlıklar Âlemi Meleklere İman Meleklerin

Detaylı

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar Camiye Girerken Allah ın adıyla, Allah ın Resulüne salat ve selam olsun. Allah ım, hatalarımı bağışla ve bana rahmet kapılarını aç. Camiden Çıkarken Allah ın adıyla, Allah

Detaylı

Peki, bu bayramın bizlere nasıl hediye edildiğini biliyor musunuz? Dilerseniz bu kıssayı hep birlikte hatırlayalım.

Peki, bu bayramın bizlere nasıl hediye edildiğini biliyor musunuz? Dilerseniz bu kıssayı hep birlikte hatırlayalım. Bayramınız Mübarek Olsun Görülür sevgi seli, kokar bahçenin gülü, Bayram günü gelince öpülür büyüklerin eli. Sevgili arkadaşlar kurban bayramı yaklaştı hepimizi tatlı bir heyecan sardı. Şimdiden bayramlıklarımız

Detaylı

TEPEBAŞI İLÇESİ 2016 YILI RAZAMAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI

TEPEBAŞI İLÇESİ 2016 YILI RAZAMAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI S.NO TEPEBAŞI İLÇESİ 2016 YILI RAZAMAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAAZ EDENİN VAAZIN TARİH ADI SOYADI UNVANI YERİ VAKTİ KONUSU Tepebaşı Camii 1 05.06.2016 29 Şaban Nalbant Camii Rahman Camii Ramazan'a

Detaylı

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir. 1- Ramazan ayının birinci gecesi kılınacak namaz: Bu gecede bir kimse 2 rekat namaz kılsa, her rekatta da KADİR SÜRESİNİ okursa; ALLAHÜ Teâlâ ( cc ) o kişiye 3 türlü kolaylık verir. Bu ay içinde orucu

Detaylı

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır. İnsanın toplumsal bir varlık olarak başkaları ile iyi ilişkiler kurabilmesi, birlik, barış ve huzur içinde yaşayabilmesi için birtakım kurallara uymak zorundadır. Kur an bununla ilgili ne gibi ilkeler

Detaylı

Diğer müritlerin neşeyle elindekileri takdiminden sonra, Aziz Mahmut Efendi, boynunu bükerek bu kırık ve solmuş çiçeği üstadına takdim eder.

Diğer müritlerin neşeyle elindekileri takdiminden sonra, Aziz Mahmut Efendi, boynunu bükerek bu kırık ve solmuş çiçeği üstadına takdim eder. Hak dostlarından Üftâde Hazretleri(*), bir gün müritleriyle bir kır sohbetine çıkar. Emri üzerine bütün dervişler, kırın rengârenk çiçeklerle bezenmiş yerlerini dolaşarak hocalarına birer demet çiçek getirirler.

Detaylı