Nezihe Meriç. Edebiyatımızın geleceğine uzanan. Geçen hafta okura ulaştık Aydınlık 10 Mayıs 2013 Cuma Yıl: 2 Sayı: 63

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Nezihe Meriç. Edebiyatımızın geleceğine uzanan. Geçen hafta 62.657 okura ulaştık Aydınlık 10 Mayıs 2013 Cuma Yıl: 2 Sayı: 63"

Transkript

1 . Geçen hafta okura ulaştık Aydınlık KITA 10 Mayıs 2013 Cuma Yıl: 2 Sayı: 63 PAydınlık Gazetesi nin ücretsiz ekidir Edebiyatımızın geleceğine uzanan, Akiller ve İrşat Encümeni ne karşı Mehmet Akif Seyyit Nezir yazdı Nezihe Meriç 30. Sanat yılında Tuğrul Keskin Şenol Çarık görüştü Ölümünün 59. yılında Sait Faik Cafer Yıldırım yazdı Bir mübadele romanı Halit Payza yazdı

2

3 Aydınlık KİTAP 10 MAYIS 2013 CUMA 3 İÇİNDEKİLER Padişah olmak aslında böyle bir şey! s. 4 Algı yetmez, düşünceyle müzik s. 5 Karanlığa ve akıl dışılığa karşı bir arada olmalıyız s. 6-7 Mehmet Âkif in ömrü yurt aşkıyla mühürlüdür s. 8-9 R. L. Stevenson dan öyküler s. 10 Adı Kapital le anılmak güzel şey s. 11 Edebiyatımızın geleceğine uzanan Nezihe Meriç s Yuvarlacık kadın ve yuvarlacık erkekleri geçince s. 14 Ölecekmiş gibi koşan adam s. 15 Maziye bir bakıver s. 16 Öyküler yaşamak Nezihe Meriç in Bozbulanık başlıklı ilk öyküsünün üzerinden 60 yıl geçmiş. Geçtiğimiz günlerde Meriç in öyküleri tekrar okurla buluştu. Edebiyatımızda kadın yazarların yeri ayrıdır. Kadın yazarlar bir arada anılırlar sıklıkla. Çoğu kez yazınımıza katkıları değil de kadın oluşları öne çıkarılır. Elbette Nezihe Meriç de en önemli kadın yazarlarımızdandır. Nedir onu asıl önemli kılan? Nezihe Meriç kadın yazar klişesinden öte öykü türüne çok ciddi katkı sunmuştur. Yazarlığı boyunca Türk öykücülüğünü nasıl daha ileri taşımalı sorusunun yanıtını aramıştır. Öykü türüne kuramsal olarak kafa yormuş, dil ve anlatım açısından nasıl yapmalı diye düşünmüştür. Ve sonunda geriye pürüzsüz bir dil, biçim olarak da Türk öyküsünde hala aşılamamış eserler bırakmıştır. Yazılarıyla dergimize katkı sunan Seza Özdemir arkadaşımız şöyle tarif ediyor bu dilin tadını: Nezihe Meriç ve Tomris Uyar benim için eşsiz iki öykücüdür. Ama Tomris Uyar ın öykülerini okuduğumda ağzımda katır kutur eden bir şeyler kalır. Okuduklarım üzerine düşünerek bu kalıntıları öğütmem gerekir. Nezihe Meriç te ise her şey kusursuzdur. İzlerin peşinden gider gibi okurum öykülerini. Meriç, kendi yazım deneyimi için Öyküler yazmıyorum, öyküler yaşıyorum der. Belki de böyle olduğu için hayatımızdaki kesitleri anlatan usta yazardır o. Kapak dosyamızı beğeniyle okuyacağınızı umuyoruz. * * * Sait Faik, öykülerinde olduğu gibi şiirlerinde de insan sevgisiyle dopdoludur. Hayatın sıradanlığının kırılması, yoksulluğun insan ruhunda açtığı yaraların sarılması, yücenin basitin kıskacından kurtulması, insanın insana yaraşır bir yaşam standardına kavuşabilmesinde sanatın gücüne inanır o. Cafer Yıldırım ın yazısı sayfa 21 de. Ölümünün elli dokuzuncu yılında Sait Faik Abasıyanık ı bir kez daha anıyoruz. Kitapların orta yeri sinema s. 17 Yeni çıkanlar s Haftaya görüşmek dileğiyle... AYDINLIK KİTAP Çocuk-Genç : Tehlikando yaklaşıyonto s. 20 Sait Faik Abasıyanık ın şiiri s. 21 Bulmaca s. 22. Aydınlık KITA P Aydınlık Gazetesi nin ücretsiz ekidir Yayın Yönetmeni Haldun Çubukçu Yazıişleri Müdürü Damla Yazıcı damla@aydinlikgazete.com Editör Pınar Akkoç pinar@aydinlikgazete.com Yazıişleri İrem Halıç, Cenk Özdağ Sayfa Sekreteri Ebru Baysan Sahibi Anadolum Gazetecilik Basım Yayın San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Yalçın Büyükdağlı Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Sorumlu Müdür Mehmet Bozkurt Tüzel Kişi Temsilcisi Metin Aktaş Yönetim Yeri İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No:3/3 Beyoğlu / İstanbul Tel: / / Faks: Reklam Servisi Genel Müdür Yardımcısı Saynur Okuroğlu saynur@aydinlik.com.tr Reklam Müdürü Kamile Karakadılar kamile@aydinlik.com.tr kitap@aydinlikgazete.com Baskı: Toros Yay. Mat. Tur. Org. San. Tic. Ltd. Şti. Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No:16 Bahçelievler / İstanbul Tel:

4 4 10 MAYIS 2013 CUMA Aydınlık KİTAP Padişah olmak aslında böyle bir şey! Bo ulmaktan korkarak akl n yitirmi bir sultan n birden fazla cariye ve gözdesiyle zevk, sefa ve alt n h rs n n trajikomik hikayesi MELİS YALÇIN vmelisyalcin@gmail.com Osmanlı tarihi bize nasıl yansıtılıyor? Doğru yansıtılmadığı yönünde birçok fikir var. Bazıları gençlerin köklerinden koparılmak istendiğini, bu yüzden Sultan Abdülhamid e Kızıl Sultan, Vahdettin e Hain Sultan denildiğini, Sultan İbrahim e de Deli damgası vurulduğunu söylüyor. Öyle sanıyoruz ki, bunları söyleyenler kardeş katlinden, şehzadelerin kafes adı verilen zindanlara kapatılmasından, sebepsiz yere kesilen kellelerden, boğdurulan insanlardan ve halk açlıktan kırılırken sarayda yapılan eğlencelerden haberdardır. Osmanlı tarihinin bize doğru yansıtılmadığı bir gerçektir. Tarih dersinde öğrendiklerimiz birkaç savaş adı ve tarih ezberlemekten ibaret kalmıştır. Televizyon dizilerinden ve çok tutulan tarihi romanlardan öğrenebileceklerimiz ise harem entrikalarıyla kısıtlıdır. Tarih bilinci olmayan, bu yüzden de elindekinin kıymetini bilmeyen, geçmişe özlem duyarak yaşayan bir toplum yaratılmıştır. Bunun sistemli bir müdahale olduğu söylemekte sakınca yoktur. UNUTULMU B R YAZAR Asıl adı Mehmet Samih Fethi olan yazarın Mehmet Turhan Tan imzasıyla kırka yakın kitabı var. Yaşadığı dönemde sahip olduğu ünü tarihi romanlarla kazanan yazar, ne yazık ki günümüzde pek de bilinmiyor. Bunun nedeni yazdıklarının çoğunun gazete tefrikalarında kalması. Birkaç yıl önce Tan ın eserlerinden telif hakkının kalkmasıyla bazı romanları sadeleştirilerek yayımlandı. Ancak bu sadeleştirmelerin, yazarın dili bozularak yapıldığını ve romanın gerçekçiliğini zedelediğini belirtelim. Cinci Hoca yı yayımlayan Kapı Yayınları, Tan ın özgün dilini korumuş da Sivas ta doğan Mehmet Turhan Tan ı çok tutulan tarihi roman yazarlarından ayıran en önemli özellik, romanlarında ünlü tarihçilerin gözlemlerine yer vermesi. Tan, aynı zamanda o dönemde yazılan şiirlere de yer veriyor kitaplarında ki bu yazdıklarına mutlak bir gerçekçilik katıyor. Mehmet Turhan Tan Cinci Hoca romanı için de sağlam kaynaklardan yararlanmış. Hammer*, Ahmet Refik, Nâimâ**, Evliya Çele Bursa Devlet Tiyatrosu nun sahneledi i Turan Oflazo lu nun Deli brahim adl oyunundan -Cinci Hoca- sahnesi bi ve Nasuh Paşaoğlu Cinci Hoca ya kaynaklık eden tarihçilerden bazıları. Cinci Hoca Osmanlı İmparatorluğu nun kan kaybetmeye başladığı dönemi ve sarayda dönen entrikaları anlatır. Roman, Deli İbrahim in kardeşi Sultan Murat ın ölüm haberini alması ve zorla tahta çıkarılması ile başlar. Tahtına alışmaya başlayan yeni padişahın ilk buyruğu üzerine harem kurulur. Haremdeki odalıklarla yetinmeyen ve tabiatın ona çizdiği zevk haddini son kerteye kadar ölçmek isteyen Deli İbrahim bir gün içinde 24 kere evlenir ve sonunda yorgunluktan baygın düşer. Saraylılar onu ayıltmak için keskin nefesli bir hoca aramaya koyulur. Üfürükçü aramaya yollananlardan biri olan Hamal Hacı Mehmet de, şans eseri Cinci Hoca namında bir düzenbaza rastlar. Cinci Hoca, M. Turhan Tan, Kapı Yayınları, 355 s. ASKERLER N SYAN GELENE Bu rastlantı Cinci Hoca için danişmentlikten kazaskerliğe uzanan yolun başlangıcıdır. Padişahın delice isteklerine boyun eğerek ve bu isteklerin gerçekleşmesini sağlayarak yerini sağlamlaştıran Cinci, bir yandan da hazinesini düzmeye başlamıştır. Yeniçeri Ocağı nın, Kösem Sultan ın da desteğiyle, başlattığı isyan sonucu Deli İbrahim in yerine yedi yaşındaki şehzade Mehmet in geçmesiyle Cinci Hoca nın saltanat ı da biter. Kitapta, çokça merak edilen harem yaşantısına dair güçlü tasvirler ve karakterler mevcut. Bu karakterlerden belki de en sıra dışı olanı Şivekâr. Şivekâr, Cinci Hoca nın padişaha cinler hükümdarı Ezreka Banu diye yutturduğu, Dudu adında, dev anası gibi bir Ermeni kızı. Dudu kusursuz bir Ezreka Banu rolüyle padişahı kendine kul köle yapmıştır. Deli İbrahim in bir an yanından ayrılmadığı dev anası hem hasekilerin hem de Kösem Sultan ın nefretine hedef olur. Bir gün öfkesine hâkim olamayan Valide Sultan bir bahaneyle Şivekâr ı odasına çağırır ve yağlı kementle boğdurur. Padişah, cin hükümdarının kalıbını bırakıp kaçtığını öğrenince kederlense de onu başka bir kılıkta beklemeye koyulur. Sadece Harem üzerinden anlatılan 8 yıllık bir saltanatın halka maliyetini sezdiren roman, sadece birkaç padişahın, sadece cımbızla çekilmiş birkaç fethinden ibaret olmayan, çok daha farklı okunup, anlaşılması gereken Osmanlı nın tarihinden olağanüstü ilginç bir kesit anlatıyor. *Joseph von Hammer-Purgstall (1774, Graz 1856, Viyana), Avusturyalı tarihçi, diplomat ve Doğu bilimleri uzmanı yılında ilk kez İstanbul a geldi. Bu dönemde Doğu Tarihi ve edebiyatıyla ilgilenmiş, Doğu Akdeniz de Fransız lar aleyhine İngilizlerin açtığı seferlere katılmıştır. Mısır a gidip Arapça öğrenmiş, 1807 de Avusturya ya dönmüştür. Ülkesinde saray müşavirliği yapmış, imparatorluk akademisinde başkan seçilmiştir te politikayı bırakıp kendine tamamen tarih çalışmalarına vermiştir. Osmanlı da 1851 de kurulan Encümen-i Daniş e seçilen bilim adamlarındandır. **Mustafa Nâimâ Efendi (1655, Halep , Patras), meşhur Osmanlı tarihçisi, ilk resmî Osmanlı vakanüvisi. Nâimâ; devlet görevinde, Anadolu başmuhasebeciliğine kadar yükseldi fakat haksızlığa karşı göz yummadığı ve devrin ileri gelenleri hakkında tenkit edici sözler söylediği için 1706 yılında Hanya ya sürüldü. Nâimâ, defter eminliği görevi ile atandığı Mora nın Patras kasabasında hastalanarak 1716 yılında altmış bir yaşında iken vefat etti ve burada bulunan tek caminin avlusuna gömüldü. Bir süre sonra, ne o cami kaldı ne de Nâimâ nın mezarı.

5 Aydınlık KİTAP 5 Algı yetmez, düşünceyle müzik ONUR KARABİBER Özkan Manav ve Mehmet Nemutlu nun bestecilik ve öğretmenlikten gelen deneyimlerinin düşünce dünyalarıyla harmanlandığı, müziğin algılanması ve alımlanmasına dair okuyucuya (ya da dinleyiciye) yol gösterebilecek bir kitap Müzikte Alımlama. Her şeyden önce, bahsi geçen müziği klasik müzik, çoksesli batı müziği gibi adlarla tanıdığımızı belirtmekte fayda var. Yazarlar bu müzik türüne uluslararası sanat müziği demeyi tercih ediyor ve kitaplarında sadece bu müziğin üzerine eğiliyorlar. Uluslararası sanat müziğini oluşturan öğeleri, onlarla ilk iletişime geçilen aşamanın daha ilerisinde, kendi nitelikleriyle kavramanın örneklerini veriyorlar. Böylelikle müziği alımlamayı, onunla iletişime geçen kişinin sadece algılarının değil, düşüncelerinin de devreye girdiği bir aşama olarak açıklamış oluyorlar. Pan Yayıncılık tarafından yayımlanan kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde müziği alımlamayla ilgili genel bir çerçeve çizilmiş. Özellikle müziğin dilsel kurgusu başlıklı kısıma dikkat çekilebilir. Müzikle haşır neşir olan kişinin onu kendi dilsel yapısıyla daha etraflı düşünmesine yardımcı olabilecek zengin bir metin ile Adorno dan Eco ya, çok sayıda düşünce, bilim Müzikte Alımlama, Özkan Manav, Mehmet Nemutlu, Pan Yayıncılık, 295 s. ve müzik insanının konu hakkındaki fikirleri ele alınıyor. Diğer yandan, öğeler arası bağlantının daha da belirginleştiği, bestecinin peşine düştüğü kurguyu fark edebilmenin daha da kolaylaştığı biçim ve yapı konusu hemen bu bölümün ardından irdeleniyor. Alımlamayla ilgili daha ayrıntılı örnekler ise ikinci bölümde. Farklı çağlardan ve üsluplardan, Bach, Beethoven, Debussy, Schönberg, Usmanbaş gibi bestecilerden seçilen yapıtların incelendiğini görüyoruz. Müziğin salt kendi öğeleriyle alımlanması hedeflendiğinden, herhangi bir söz-müzik ilişkisi içermeyen yapıtlara yer verilmiş. Böylelikle örneklerden daha fazla verim alındığı söylenebilir. Diğer yandan, sadece müzik insanlarının değil, bu kültürün dışından gelen kişilerin de kavrayabileceği türden, yer yer çözümleme niteliğindeki örnekleri incelerken kullanılan terimler, kavramlar, kitabın sonundaki küçük sözlükte açıklanmış. Adı geçen yapıtların ses kayıtlarını içeren bir disk de mevcut. Yazarların bu konudaki önerisi, kitaptaki görüşlerin herhangi bir koşullanmaya yol açmaması için ses kayıtlarının daha önce dinlenmesi ve üzerine düşünülmesi yönünde. Ayrıca, isteyen okuyucular alımlama örneklerinin notalarını kitabın son kısmında bulup inceleyebilir.

6 6 10 MAYIS 2013 CUMA Aydınlık KİTAP TUĞRUL KESKİN LE 30. SANAT YILI ÜZERİNE Karanlığa ve akıl dışılığa karşı bir arada olmalıyız Yeryüzünün hiçbir gücü, kendisine yöneltilmi bunca tehdide kar, böylesine sessiz kalamaz. Fakat ne yaz k ki yurdumuzdaki birtak m iir yaz c lar sessizler. Kendi kö elerinde sessizce beklemekteler. Neyi beklediklerini kendileri de bilmeden ŞENOL ÇARIK senolcarik@gmail.com Şair Tuğrul Keskin 30 yıllık sanat yaşamından süzülen şiirlerini Soğuk Yara isimli bir yapıtta topladı. Keskin le 60 şiirin yer aldığı bu seçkiyi ve 30 yıllık şiir serüveni üzerinden bazı dönemeçleri konuştuk. Sanatınızda 30. yılınız. Nasıl özetlersiniz bu 30 yılı? Acılar... Daha çok acıyla anlatılacak yıllar sanırım. Yetmişli yılların sonlarında şiir yazmaya başlamıştım. İlk şiirimden biri, Buca Cezaevi ndeki bir isyanda gözlerimin önünde jandarma tarafından vurularak öldürülen Malatyalı bir güzel devrimci genç adam içindi: Malatyalı ya Ağıt. O zamanlar kardeşlik ve devrim günlerindeydik. Heyecanımız yüksek olsa da, acılı yıllardı. Korkunun tırmandırıldığı bir kör dövüşü kuşatmıştı her yanı. Sonrasında benim gerçek anlamda şiirimi kurmaya çalıştığım yıllar, daha büyük acılar getirdi faşizmi dalga dalga, yurdumun bütün aydınlık değerlerini yok ediyordu. Devrimciler, güzel insanlar tutuklanıyor, sorgulanıyor, asılıyor, öldürülüyordu. Zulüm yıllarındaydık yani. Bir kuşağın en ileri, en güzel unsurlarını yok etmek için devlet ne gerekiyorsa yapıyordu. Sanki o güzelim çocuklar bu yurdun öz çocukları değilmiş gibi davrandılar ve acı daha da derinleşti. O yıllardan bugünlere acı konusunda pek de bir değişiklik olmadı. Çünkü 80 lerin başında hazırlanan saldırı tablosu, ondan sonraki bütün zamanları etkiledi ve şu an içinde bulunduğumuz acı yıllarını hazırladı. Gördüğün gibi önüm arkam sağım solum acıdan ibaret yıllardan geçerken oluşmuş şiirlerle bitirdim 30. sanat yılımı. Soğuk Yara yanılmıyorsam 12. kitabınız. Soğuk Yara da 30 yıllık sanat yaşamınızdan süzülen 60 şiiri görüyoruz. Böyle bir seçimi yapmak sizin için zor olmadı mı? Salihli Şiir İkindileri Antolojisi ni de sayarsanız 12 kitap oluyor, bu 30 yıldan seçmelerle birlikte. Bir de Murat Mengirkaon tarafından yapılmış şarkılar albümü var, adı Kımıltı. Seçkiyi sevgili eşim Dr. Hatice Şimşek Keskin yaptı temel olarak. Ben de bazılarına müdahale ettim, çünkü bir şiiri diğerinden ayırmak kolay değil. Yukarıda sözünü ettiğim zaman diliminden geçerken bazen sevinçli fakat genel olarak acıları ifade eden şiirler bunlar. İnsan bir zaman sonra acılarını seviyor sanırım. Geçmiş acılarına alışıyor. O acıyla yaşamak sıradanlaşıyor ve acı çizgileri arasında ayırım yapmak da zorlaşıyor. Pek çok önemsediğim şiir bu seçkide yok elbette. Seçki bir beğeniye göre düzenlenmiş şiirlerden oluşuyor şüphesiz. Onun için benim şiirimle yakından ilgilenenlerin bütün kitaplarıma bakmasını öneriyorum, çünkü bu seçki takdir edersiniz ki biraz tadımlık bir kitap. Bugün şiirimizin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Biraz karmaşık, biraz sıkıntılı, biraz geriye çekilmiş, biraz ürkmüş olarak görüyorum. Neden? Çünkü yeryüzünün hiçbir gücü, kendisine yöneltilmiş bunca tehdide karşı, böylesine sessiz kalamaz. Fakat ne yazık ki yurdumuzdaki birtakım şiir yazıcıları sessizler. Kendi köşelerinde sessizce beklemekteler. Neyi beklediklerini kendileri de bilmeden. Şiirleri suya sabuna dokunmadan yol alıyor kimi şiir yazıcılarının. Şiirin ruhunu unutmuş görünüyorlar. Şiirin mazlumdan yana asi sesini ve ruhunu unutmuş görünüyorlar. Yurdumuz günbegün karanlık uçurumlara itilirken sessizler, sağırlar, körler. Oysa Yunus tan, Pir Sultan dan, Dadaloğlu ndan, Köroğlu ndan, Serdari den, Kaygu- Soğuk Yara, Tuğrul Keskin, Everest Yayınları, 175 s. suz dan, Muhyi den, Nazım dan, Ahmed Arif ten, Enver Gökçe den, daha yüzlerce büyük şairden öğrendiklerimiz ve şiiri var eden vicdan, yaralanmış duruyor bu sessizlik karşısında. Coğrafyamızın dört bir yanından oluk oluk kan akıyor ve yurdumuz bu kan denizinin kıyısında bir yerlere acıyla sürükleniyor, sürüklüyorlar. Buna karşı mutlak ve sonsuz bir direniş içerisinde olması gereken şairler ve şiir zavallı bir konumdadır. Yazılanları artık şairlerin bile okumadığı dergiler salınıp duruyor ortalıkta. Buna son verilmeli ve şiir gerçek mecrasına geri dönmelidir. O gerçek mecraysa vicdandır. İnsanlığın derin vicdanı. Yüzünü acıya ve akan kana dönmeyen bir şiirin, varlığını sürdürebilme olanağı yoktur. Şiir, yüzünü toprağın ve insanın acısına dönmelidir mutlaka ve hızla. O zaman yurdumuzda ve geniş coğrafyamızda gerçekleşen bunca alçaklığı daha açıklıkla kavrayabiliriz. Sanatçılar Girişimi içerisinde de yer alıyorsunuz. Türkiye nin bugünkü durumunu nasıl görüyorsunuz? Tu rul Keskin Bütün köprüler, bütün sular tutulmuş. Dağ başlarında ve fabrikalarda ve sularımızın içinde, limanlarımızda ve karayollarında, köprülerde, havada, karada denizde yani her yanda alçaklık durdurulamaz bir yükselişteyken, isyandan başka ne kalmış olabilir elimizde. Evet, isyandayız, isyanda olmalıyız her yerde. Sanatçılar Girişimi, bütün bu rahatsızlıkları söylemek için bir araya gelmiş güzel insanların isyan platformudur biraz da... Bunun için oradayım. Peki, ne istiyorsunuz? İnsanca, aydınlık, özgür, baskısız, sömürüsüz, AKP siz yeni bir ülke istiyoruz öncelikle. Hayatın, hukukun, adalet ve vicdanın bu kadar ayaklar altında olduğu bir

7 Aydınlık KİTAP 7 zaman oldu mu? Bunca adaletsizliğin, adalet diye dayatıldığı bir zaman oldu mu? 12 Eylül ün karanlık günlerine bu kadar benzeyen bir dönemi oldu mu bu ülkenin. Hiç anımsamıyorum. İşte bu karanlığa ve bunca akıl dışılığa karşı bir arada olmak istiyoruz. Sanatın hayatlarımızdan kovulmak istendiği günlerde bir arada olmak ve haklı olarak direnmek istiyoruz. KÖTÜLÜK KEM RD KÇE ÜLKEY, KALBEN ÖLÜYORUZ! İzmir Kitap Fuarı nda Nihat Behram la birlikte İleri Demokrasi de İleri Sansür başlıklı bir etkinlikte bir araya geldiniz. Demokrasi yok mu sizce Türkiye de? Sevgili Nihat Behram la coşkulu bir söyleşinin içinde olduk evet. İktidarın İleri Demokrasi dediği, bütün ölçümlerde 2. sınıf demokrasi olarak tanımlanan bir melez demokrasi cinsi şu anki durum, elbette demokrasi yok. Şimdilerde yapmak istedikleri anayasa ile de laikliği anayasadan çıkarmanın peşindeler. Laiklik olmadan bir yurtta nasıl demokrasi olabilir. Yukarıda söyledim bu sansür meselesi ülkenin geleceğini kavuracak ama şimdilik uykudayız hep birlikte. Daha önceki bir yazımdan, birkaç örnek vermek istiyorum şimdi. Örneğin; Yunus Emre mizin; Cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri isteyene ver onları bana seni gerek seni... dizelerini, şiirin bütününden çıkarıp öylece okutuyorlar. Buradaki korkularını anlamak çok kolay değil, acaba neden tahammül edemiyorlar Yunus Emre ye. Çünkü Yunus un köşkleri, hurileri başkasına ver öğüdünün kendilerine dokunacağını sanıyorlar herhal. Köşke, gemiye, yeşil dolarlara, hurilere öylesine dalmışlar ki bu dünyada, bir gün ellerinden gider diye ödleri kopuyor. Başka anlamı olabilir mi bu anlamsızlığın? Ya Kaygusuz Abdal a ne demeli. Sonra Melih Cevdet Anday ın: Tanıdığım bir ağaç var Etlik bağlarına yakın Saadetin adını bile duymamış Tanrının işine bakın... diye başlayan Rahatı Kaçan Ağaç adlı şiirindeki Tanrının işine bakın, birdenbire Allahın işine bakın a dönüşüyor... (Şimdi siz içinizden ne fark eder ha Tanrı ha Allah diyorsunuz değil mi? Öyle değil işte, bu derin Arap sevgisi ve Anadolu Türk üne mesafeden kaynaklanan bir durumdur. Çünkü, Tanrı yı eski Türkler in tapındığı Tengri si sanıyorlar ama Allah ın da Eski Araplar ın El İlah ı olduğunu, bilmiyormuş gibi yapıyorlar). Ya Edip Cansever in Masa da masaymış ha şiiri. Bir bira içmek istiyordu kaç gündür masaya biranın dökülüşünü koydu... dizesindeki bira, uçup gidiyor birden, yerine gelen üç nokta... Bu örneklerin sayısı öyle çok ki, ben birkaçını yazdım yalnızca. Demokrasi anlayışını ve özgürlükleri keyfileştirirseniz geride ortak yaşanabilecek bir ülke kalmıyor ne yazık ki ve bundan memnun olmaksa olanaklı değil elbette. Şiirlerinizde isyan ve umudu birlikte görüyoruz. Zaman zaman işgal altındaki topraklara yolladığınızı görüyoruz; Kandahar, Soğuk Yara daki uykuları bölü duruyor bağdat ta akan kan... gibi. Ve Kalk şiirinde de bir başkaldırı var; Silivri duvarının önünde de haykırıyordunuz dizelerinizi... İtirazınız neye? İtirazım her şeye, her kötülüğe. Yukarıda da söyledim. Kötülük kemirdikçe ülkeyi ölüyoruz kalben. Ve şu an en derinlerdeki kötülük ve pas ülkeyi kemirmekte... Elbette buna en yüksek sesimle itiraz ediyorum. Onlarca yıllık mücadelelerle kazanılmış aydınlık mevzilerin terkedilmesine itiraz ediyorum. Yurdumuza yönelmiş her tür saldırıya itiraz ediyorum. Şiirim, ruhum ve öğrendiğim ne varsa işte onunla itiraz ediyorum. NSAN, R N DI INDA KALIRSA Ü ÜR Özellikle gençlikte, politikaya ilgili olanların büyük bölümü de dahil, şiiri küçümseme ve lise yıllarında kaldı işte gibi söylemler çok yoğun görülüyor. Edebiyatsız ve şiirsiz olur mu? Şiiri bilenler bilir ki insan, şiirin dışında kalırsa üşür.... Hayatı anlamanın ve anlamlandırabilmenin biricik yoludur şiir. Estetize edilmiş hayat, incelikli yaşamlar getirir. Aydınlığı çoğaltır, karanlığı yok eder. Karanlığa karşı savaşan insanın şiiri olmazsa ya n apar o insan. Elinden feneri alınmış maden işçisi gibi olmaz mı? Tek başına ve bütün kötülükler ve kabalıklar karşısında çırılçıplak. Demek ki şiirsiz olunmazmış bak...

8 8 10 MAYIS 2013 CUMA Aydınlık KİTAP ARAKABLO Mehmet Âkif in ömrü yurt aşkıyla mühürlüdür Millî air, Konya da isyan bast rmak gere ini öyle aç kl yordu: Türkleri yok etmek için ba layan hareketler aleyhine yaz lan yaz lar ve eserleri bast rma ve da tma bir vatan, bir din borcudur. SEYYİT NEZİR Sabahattin Selek, Millî Mücadele kitabında, 23 Nisan 1920 de BMM nin daha kurulmadan ve emperyalist işgale karşı tutumunu belirlemeden yüz yüze kaldığı isyanları sayfalar boyunca sergiler. İşgalci emperyalistlerin işbirlikçisi Damat Ferit hükümetinin softa ulemayla kurduğu Heyet-i Nasiha nın öğütleri ve Şeyhülislâm Dürrîzâde nin Fetva-yi Şerife si sonrasında 13 Nisan 1920 de şeriat isteyerek Düzce de ayaklanan asiler, isyanı 14 Nisan da Beypazarı, 19 Nisan da Göynük, 20 Nisan da Gerede, 21 Nisan da Mucur, 22 Nisan da Hendek, 23 Nisan da Safranbolu ya yaydılar. Asi mürtecilerin şiarları şöyleydi (Millî Mücadele [MM], 1970, s. 765): Ahali ve padişah nerede, İslâm ve Müslüman orada.... Padişah fermanı yoksa asker de yok!... Biz Kemal i değil padişahı isteriz. İsyanların oluşumunu ise, hepsinin özelliklerini taşıyan Kula isyanında (27 Haziran 1920) gözlemek olanaklıdır. Selek e göre olay şöyle gelişmiştir: Padişahçı, Hürriyet ve İtilaf Partili bozguncuların kışkırtıcı girişimlerine karşı alınacak önlemleri tartışmak üzere Kula Müdafaa-yi Hukuk Heyeti yle kasabadaki kumandan ve subayların toplantı halinde bulundukları sırada, eşraf ve bir kısım halk, erlerin arasında propaganda başlatır: Yunan ordusu buraya padişahın izniyle gelmiştir. Günü gelince geri dönecektir. Padişah, yok yere kan dökülmemesini emretmiştir. Subaylar şimdi kasabada içki masası başında eğleniyor. Sizi boş yere düşmana kırdıracaklar. Canını seven kaçsın! Bir kısım askerin bozgunculardan hemen etkilenerek firarı, geride kalanlarınsa emir dinlemeyişi sonrasında, 28 Haziran sabahı, Yunan kuvvetleri kasabayı ele geçirir. İşin ilginç yanı şu ki, Kula Müdafaa-yi Hukuk Heyeti Başkanı Keleş Mehmet Ağa, isyanın elebaşlarındandır (MM, s. 818)... Pekiyi ama 90 yıl önceki bu olayları durduk yere niye andık? Günümüzle ne bağlantısı var? Hakçası, bu bağlantıyı biz kurmadık, Âkil Efendiler vesilesiyle geçenlerde kurulmuş bulduk... ÂK LLER VE R AT ENCÜMEN Halkı bölünme anayasasına ikna için atanan Âkiller, 1920 de emperyalist propagandayı halka ulaştırma görevi üstlenen Heyet-i Nasiha yı andırmasıyla tepkilere yol açınca, süper âkil bir açıklama geldi: [Padişahın propagandasını boşa çıkartmak ve mantar gibi biten isyanları durdurmak üzere] sözde 27 Nisan 1920 de henüz hiçbir yerde belgesine ulaşamadığımız Encümen-i İrşat adlı heyetin örnek alındığını görmekten aciz kimi alıklar, üstelik Meclisçe görevlendirilen bu encümenin üyesi olarak Mehmet Âkif in Kurtuluş Savaşı nda şehir şehir dolaştığını da bilmezden geliyorlar... Der demez, millî şairin o günlerde Kastamonu da Nasrullah Camii ndeki konuşmasıyla yobazlığın ve bölücü faaliyetlerin önünü almakta nasıl da etkili olduğunu anımsayıverdik. İstiklâl Marşı nın şairi, o karanlık günlerde ülkeyi aydınlığa çıkarma mücadelesinde, padişahın içerde açtığı cephenin ilk siperlerinde, camilerde halka şunları söylüyor: Kuvvetlerinin, kudretlerinin pek büyük olduğunu bildiğimiz düşmanlarımızın önünde bugün iki müthiş tehlike var: Biri, onların kendi tâbiri vechiyle İslâm tehlikesi, diğeri Bolşevik tehlikesi! (İslâmcı Bir Şairin Romanı [İBŞR], Emin Erişirgil, İş B. Y., 1986, s. 432) SLÂM ÂLEM VE BOL EV KLER Encümen-i İrşad ın varlığı bir yana, bozacının şahidi şıracı türünden uyduruk fotokopilerde kimi istersen buluyorsun da, Mehmet Âkif in adına nedense hiçbirinde rastlamıyorsun. Oysa İstiklâl Marşı nın son kıtasında, Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl diyen millî şair, emperyalizmin sığıntısı olma hakkı için mağdurluk oynayıp getirisine hamdolsun diye şükreden Hamdülmağdurlarla yolunu kökten ayırmıştı. Günümüz mandacılarının halâ yalanlarına maske olarak şairi kullanma yüzsüzlüğünü de ta o günlerde yanıtlamıştı:

9 Aydınlık KİTAP 10 MAYIS 2013 CUMA 9 Türklerin yirmi beş asırdan beri istiklâllerini muhafaza etmiş bir millet oldukları müspet hakikattir. Türkler istiklâlsiz yaşayamaz. (İBŞR, s. 334) Mehmet Âkif, Nasrullah Camii ndeki vaazında emperyalistlerin (ve elbette ABD nin de) mazlum milletlere ettiğini hakkıyla açıklıyor: Bugün İngilizler artık müstemlekelerindeki insanlardan eskisi gibi emin olamıyorlar. Beşeriyetin gözü açıldı. Mahkûm milletler kendilerinin hâkim milletler elinde ne büyük bir kuvvet olduğunu bu sefer gözleriyle gördüler. Kanlarını, canlarını kimler hesabına döktüklerini anladılar.... Bolşeviklik denilen hareket Avrupa nın doğrudan doğruya kalbine çevrilmiş bir silahtır. (İBŞR, s. 432) Millî şair, emperyalizm karşısında İslâm dünyasının durumunu değerlendirirken Bolşevik tehlikesi ne de açıklık kazandırıyor: Benim bu kürsüden söyleyecek bir sözüm varsa, o da Garp medeniyeti dediğimiz o rezil âlemin bir an evvel hâk ile yeksan olmasını temenniden ibarettir.... Avrupa hükümetlerini titreten Bolşevik tehlikesi, bizler gözlerimizi açmak suretiyle, âlem-i İslâm hakkında tehlikeli değil, bilakis istifade olunacak bir fırsattır. (İBŞR, s. 433) Peki Sovyet Devrimi, İslâm üzerinde hiç mi yıkıcı olmayacaktır? Yanıt şudur: Bolşevikler Garp medeniyetini yıktıkları gün bizim esaslı hiçbir şeyimiz sarsılacak değildir. (İBŞR, s. 434) Şair, Konya da isyancıları yatıştırmak üzere bulunduğu sırada, Türkleri yok etmek için başlayan hareketler aleyhine yazılan yazıları ve eserleri bastırma ve dağıtma bir vatan, bir din borcudur deyince eşraftan işittiği şu sözü, çok ağırına gittiği için hiç unutmamıştı: Biz Selçukîyiz. İstanbul hükümetinin yıkılmasından, Ankara da bir yenisinin kurulmasından bize ne? (İBŞR, s. 343) SARI INI DA SATAR SAKALINI DA... Mehmet Âkif, kimi Müslümanlarca, O ne ruhaniyet! diye övülen nice hoca için sözü hiç dolandırmadan şöyle derdi: Ruhaniyet mi? Ne cismaniyettir o, bilmezsin. Bir müşteri bulsun, sarığını da satar, sakalını da. (İBŞR, s. 357) Dahası, Osmanlı nın son döneminde çöküşün tüm değerlere yayılması yüzünden oluşan kokuşmanın Müslümanlar arası ilişkilere yansımasını dışa vurmaktan kendini alamaz: Müslümanlık denilen rûh-i İlâhî arasak, / Müslümanız diyen insan yığınından ne uzak! (Safahat [S], MEB Y., 1996, s. 213) Şair Eşref i çok tutmamakla birlikte onun Abdülhamit i anlatan şu dörtlüğünü dilinden düşürmezdi: Besmele gûş eyleyen şeytan gibi Korkuyorsun höt! dese bir ecnebî Padişahım öyle alçaksın ki sen İzzetinefsin Arap İzzet gibi. Koruma ordusuyla dolaşan Kızıl Sultan için dobra dobra söyledikleri, aslında söze başlayınca endazeyi kaçıran bütün öfkeli zorbaları hırpalıyor: Gölgesinden bile korkup bağıran bir ödlek, / Otuz üç yıl bizi korkuttu şerî at diyerek. Şairin insancıl şefkati, Abdülhamit in hışmından kurtulamayarak suçunun ne olduğunu bilmeden yıllarca zindanda yatırılanları unutmaz: Yazık, günâhı nedir bilmeyen şu mahkûma! (S, s. 59) Barışçı bir dünya özlemi içindeki şair, Abdülhamit in halka zulmünü anlatırken onu ve kopyalarını tarih boyunca nasıl da dizelerle pataklayacağının işaretini veriyor: Bütün dünya için bir damla kan çoktur! diyorlar, sen / Şu mâ sum ümmetin seller akıttın hûni pâkinden (S, s. 106) Paranın dini yoktur diyerek dini imanı para olanların ticaret denince memleketi pazarlamayı anladıklarını çok iyi bilen şair, bu tür satıcıları ta İstiklâl Marşı nda uyarır: Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı. Onun dindarlığı, parayla değil, ömrübütün vatan ve millet aşkıyla mühürlüdür. TÜRK ERIYIZ, S LS LEM Z KAHRAMAN Onun bu söylediklerine bakıp da, Allah, İşçi Partisi ne yandaş olanları isim isim saptayanların zulmünden Mehmet Âkif i korusun! diyecekseniz boşuna kaygılanıyorsunuz. Çünkü şair, ismiyle cismiyle, özüyle sözüyle sanki yüz yıllık İP yandaşı... Yurtseverliğini, ulusalcılığını ta o günden duyurmuş: Müslümanlar, sakın millî hareket aleyhinde olanların sözlerine kulak asmayınız. Çünkü onlar, halkımızı köle haline getirmek istiyorlar. Hele şu dizesini okuyan Âkiller efendisi, şairi anında defterden silmezse, adını andığına bin pişman, her görüşte biraz daha çıldırır: Türk eriyiz, silsilemiz kahraman! (S, s. 570) Millî şair, yaşasaydı, Ulusal Kanal da güne Nasrullah Vaazı ndan daha esaslısıyla başlayıp zorbaların yüzüne haykırır, Aydınlık ta şiirleriyle Safahat ın yeni ciltlerini hazırlar, TGB li gençleri Asim diyerek bağrına basar, Millî Merkez de İP adına en ateşli eylemleri tasarlar, 19 Mayıs a ritmi ayak seslerinden örülü bir marş yazardı. Mehmet Âkif, insandaki benlik duygusunun köreltici gücünü apaçık dile getirmişti: Hepimiz kendimizin bağrı yanık âşıkıyız (S, s. 516). İşte bu kör aşkla kendilerine tapanların her türlü hakikate şerbetli kişilik yapılarıyla başka heykelleri ucube olarak görüp yıktırmalarının ruhbilimsel açılımını da en güzel o dile getirmiştir: Beşerin taptığı bir kendisinin heykelidir (S, s. 515). Şair, bu kez dönüp kişi tapıncının tutsaklarını eleştirir: Her canlı olan heykeli âdem mi sanırsın / İnsanlığı bir şekl-i mücessem mi sanırsın (S, s. 535). Âkif in adından başka hiçbir bilgisine aldırmayıp basmakalıp düşüncelerle adına yerli yersiz saklananları şair ne güzel tanımlıyor: Ey devlet-i dünya ile fahr eyleyen ahmak / Kendin gibi dünyayı da sersem mi sanırsın // Bin türlü hakâyık ki var ondan haberin yok / Üç şeyle hocam kendini âlem mi sanırsın (S, s. 535). Mehmet Âkif, kendisiyle böbürlenenleri, sadaka vermiş olmakla şişinip yoksulu aşağılayanları, bugünkü üstün durumundan ötürü başkasına tepeden bakanları hiç sevmezdi (S, s. 587): Tevâzu, fazîlet kemâl ehlinindir, Ki bîgânelik tavrı hâl ehlinindir! Yaşam ve yönetme ustalığının şaire göre ilk koşulu alçakgönüllü kişiliktir. Bu duygudan yoksun olanlar, benden sonra tufan anlayışıyla, bütün dünyayı kendileri için ateşe verebilecek tıynettedir. SAVA MAKTAN GAYRISI YALAN Millî şairi en çok rahatsız eden konulardan biri, dostunu kötülerin kışkırtmasıyla arkadan hançerlemek, kendi kusurunu ve zulmünü gizlemek uğruna komşunun kusur ve zulmünden dem vurmaktır. Aralarından su sızmıyorken, Beşar Esat ı emperyalistlerin iradesiyle karalamaya başlayıp düşman ilan ederek bir de sabah akşam intikam andı içenler için söyledikleri ise tam ibretliktir (S, s. 540): Tedâvîsi en müşkil, en güç maraz Garazdır, garazdır, garazdır, garaz! İçlerinde yarın korkusu olmayanların ansızın hesap verme kaygısına kapılıp bu kez korku gazlarıyla zorbalığı tam ele almaları da şairin eleştiri oklarına hedef olur: Evet, sen böyle bir ferdâ-yı mahşer-hîzi ummazdın / Haberdar eyleyenler oldu; güldün. Pek de kurnazdın! (s. 568) Âkif teki adalet duygusunu bilmeyen ya da unutanlar, şu beyitten sonra cinnet getirmez de ne yapar: Kudurmuştan beter bir hâle geldin, durmadın azdın! / Düşen ma suma çıkmak gayr-i kabil bin çukur kazdın (s. 568). Hamdülmağdur efelenerek konuşurken, Mehmet Âkif ona şöyle bir baktıktan sonra hiçbir sözün kâr etmeyeceğini şu dörtlüğüyle mimleyip defteri kapatmaz mıydı: Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey! / Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? / Târîhi tekerrür diye ta rif ediyorlar; / Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi? (S, s. 499) Ardından ne mi yapardı? Memleketin hali karşısında vakt-i kerahet deyip selameti meyhanede bulur, ayranı millî içki diye küfre meze yapanlara inat, yaşama sevinciyle demlenirdi: Sakî! Getir ol bâdeyi kim rûh-i revandır / Peygûle-nişînân-ı gama neş e-resandır [Sâki, gam köşesine çekilmişlerin gönlünü bâdeyle şenlendir (S, s. 531)]. İkinci kadehten sonra ise gözü TV lerdeki yalan ve kin dolu haberlere ilişince içkisinden başka hiçbir dostu görmez olur, kurtuluşu meyhanede bulur: Hem-dem olmaz âdeme peymâneye benzer / Yok cây-i selâmet hele meyhâneye benzer (S, s. 532) Düşünün ki, çaresiz kaldığında küsüp inzivaya çekilen Mehmet Âkif in bile çileden çıktığı bir ülkedesiniz... Kurtuluş ve yurt aşkına savaşmayıp da ne ibadet edeceksiniz!

10 10 10 MAYIS 2013 CUMA Aydınlık KİTAP BABİL BALIĞI R. L. Stevenson dan öyküler M. SALİH KURT Bay Stevenson bir romancı olarak damgalanmamalıdır. Edebiyatın ara sokaklarında, sabit bir adresi olmadan gezinmektedir. J. M. Barrie nin R. L. Stevenson hakkında bir makalesinden (1888) Robert Louis Balfour Stevenson, 1850 ve 1894 tarihleri arasında yaşamış İskoç bir yazardır. 44 yıllık kısa ömrü içerisinde döneminin en meşhur edebi kişiliklerinden biriydi ve başka dillere en fazla tercüme edilmiş yazarlar arasındadır. Bu şöhretinde unutulmaz yapıtları Dr. Jekyll ve Bay Hyde (1886) ve Define Adası nın (1883) büyük etkisi olduğu muhakkaktır. Öte yandan aynı zamanda bir maceracı ve seyyah olması, yazdığı seyahat yazılarıyla da ilişkilendirildiğinde farklı bir değerdir. Yazar aynı zamanda besteleriyle de bilinir. H ÇLE T RMEYE DA R Yaşadığı dönemin ünlü figürleri arasında olmasına karşın, I. Dünya Savaşı nın ardından, modern edebiyatın yükselişe geçmesiyle birlikte, ötekileştirilmiş ve hor görülmüştür. Kademeli olarak İngiliz okullarında okutulan kitaplardan uzaklaştırılmış, nihayetinde 1973 tarihli Oxford İngiliz Edebiyatı Antolojisi nde adından dahi bahsedilmemiştir. 20.yy.ın sonlarına kadar sürdürülen ve nedeni de pek belli olmayan (Bu alanda tartışmalar çok yönlüdür, gençliğinde sosyalizmle olan ilişkisi bahis edildiği gibi, daha sonra sosyalizme ettiği ihanetle de ilişkilendiren makaleler kadar, günümüzde de kısmen sürdürülen korku ve çocuk edebiyatına burun kıvıran tanımlamalarla da kısmen ilişkili Virginia Woolf gibi edebi kişiliklerin oluşturduğu hiçleştirme fasılalarından da bahsedilmektedir) bu ötekileştirme kampanyalarına karşın Stevenson, dünyanın en çok okunan yazarları arasında yer almaya devam etmiş; Jorge Luis Borges den Ernest Hemingway e, James Matthew Barrie den Vladimir Nabokov a pek çok yazara ilham olmuş ve adından övgüyle bahsedilmiştir (Özellikle Nabokov un Dr. Jekyll ve Bay Hyde için kaleme aldığı takdim yazısına dikkat). Stevenson ın bütün şöhretine karşın, daha az bilinmekle beraber, edebiyat tarihi açısından değerli bir başka yönü kısa öykücülüğüdür. Stevenson ın yayımlanan ilk kitabı, 1877 ve 1880 yılları arasında yazdığı, çeşitli dergilerde yayımlanmış öykülerinin toplandığı, iki ciltlik New Arabian Nights tır (1882). Labirent Yayınları, Binbir Gece Polisiyeleri I adıyla, bu toplamayı ilk kez Türkçeye iki cildi bir araya getirerek kazandırıyor. Bununla da kalmıyor, Stevenson ın 1885 yılında bir araya getirilerek kitaplaştırılan ve eşi Fanny Van De Grift Stevenson la birlikte kaleme aldıkları, birbiriyle ilintili hikâyelerden oluşan, bir diğer öykü toplaması More New Arabian Nights kitabını da Binbir Gece Polisiyeleri II adıyla okuyucuya sunuyor. Başka bir tercümesiyle karşılaşmadığım Feyza Göçer in tercümesinin çoğunlukla özenli ve okunabilir olduğunu da belirtelim. Toplamada (özellikle Binbir Gece Polisiyeleri I de) eksikliğini duyduğum tek şey, özellikle belirli öykülerin edebiyat tarihindeki yeriyle birlikte, öykülerin ilk olarak kaç yılında ve nerede yayımlandığına dair bilgilendirici bir sunu yazısının yayıncı tarafından eklenmeyişidir. Öte yandan, bizler de bunun için buradayız, öyle değil mi? TAR H VE TAHR F Binbir Gece Polisiyeleri I de yer alan ilk yedi öykü, London Magazine de 1878 yılında yayımlanmıştır ve kısmen birbiriyle ilintilidir. İntihar Kulübü ile Raca nın Elması ana başlıkları altında toplanmıştır. Stevenson ın kurguda yaratmaya çalıştığı deneysellikten izler taşıdığı gibi, aynı zamanda toplamanın ismine Binbir Gece Polisiyeleri 1-2. cilt, Robert Louis Stevenson, Labirent Yayınları, Çev: Feyza Göçer, 316 s.-238 s. de yansıyan ve Stevenson a ilham kaynağı olan Binbir Gece Masalları nın anlatım formundan izler taşır. Özellikle İntihar Kulübü başlığı altında bulunan öyküler, yazıldığı döneme göre oldukça cesur sayılabilecek temaları barındırır. I. Dünya Savaşı öncesinde, hayatın mücadelelerine, çaresizliğine ve bir bakıma nafileliliğine yönelik izler rastlanabileceği gibi, tembellik hakkı üzerine erken dönem felsefi söylencelerle de karşılaşmak mümkündür li yıllarda henüz çocuk sayılabilecek postmodern edebiyat kavramının, Stevenson ın öykülerinde zaman zaman ayak seslerine rastlamak olasıdır. Genel anlamda ise anlatı önceliklerini ise şu sözleri özetler: Edebiyatın zorluğu, yazmak değil, kastettiğiniz şeyi yazmaktır; okuyucunuzu etkilemek değil, tam olarak arzu ettiğiniz şekilde etkilemektir. Toplamadaki diğer öyküler, Gece İçin Kalacak Bir Yer, Sör Maletroit in Kapısı ve Önsezi ve Gitar ın farklı dergilerde ilk yayımlanma tarihleri ise sırasıyla 1877, 1877 ve 1878 dir. Toplamadaki en önemli kısa öykü, 9 kısa bölümden oluşan 1880 tarihli Bağlantıdaki Köşk ü en sona bıraktım. İlk olarak Cornhill Magazine de yayımlanan (Cornhill versiyonu toplamadaki revize versiyondan farklılıklar içermektedir) öykü, farklı edebiyat eleştirmenleri ve yazarlar tarafından ayrı, ayırıcı ve belirleyici olarak ele alınmaktadır. Arthur Conan Doyle öyküyü, Stevenson ın dehasının doruk noktası ve dünyada yazılmış ilk kısa öykü olarak tanımlar (Daha fazlası için John Alexander Hamilton ın Stevensoniana kitabını da tavsiye ederim). Elbette Conan Doyle un tanımı abartıyla da karışıktır. Malumunuz Edgar Allan Poe dan Washington Irving e Gogol dan Puşkin e pek çok yazar kısa öykülerini yazdığı sırada Stevenson, henüz dünyada dahi değildi. Övgü anlamında değerlendirildiğinde ise haklılığı teslim edilecek öykü için, Barry Menikoff un, İngiliz kısa öykücülüğünün çıkış noktasına yerleştirdiği değerlendirmesi nispeten daha akılcıdır. Bütün bunlarla birlikte, eleştirmenlerin okurla yazarın arasına bıraktıkları virgülleri hiçe sayarak, bir solukta okuyup kendi deneyimlerinden yola çıkarak yorumlaması ve virgülleri sonraya saklaması, daha doyurucu bir okur serüveni olacaktır. Haftaya görüşmek dileğiyle

11 Aydınlık KİTAP 11 Kapital le anılmak güzel şey CÜNEYT AKALIN İktisatçı-yazar-çevirmen, akademisyen Nail Satlıgan ı kaybettik. Asya nın öteki ucunda, Pekin de başlayan bir yaşam serüveni baharın toprağa düştüğü günlerde İstanbul da sonlandı. Kamuoyu Satlıgan ı Marx ın başyapıtı Kapital i anadili Almancadan Türkçeye aktaran kişi olarak tanıdı. Böyle anılmak az şey mi? Nail Satlıgan ın özgeçmişinin, çevirinin ötesine taşan olaylarla dolu olduğunun tanıklarındanım. Bu satırları Yalçın Küçük ağabeyin içtenlikli satırlarından esinlenerek (Aydınlık, ) yanısıra tarihe tanıklık etmek için yazıyorum. Yıl 1968 Üniversitelerde işgaller boykotlar... İçten içe kaynayan, gelişmeleri kucaklayamayan TİP etkisizleşirken, tabandaki devrimci unsurlar yol-yordam ve örgüt arayışı içine giriyor. Deniz Gezmişler, Hikmet Kıvılcımlılar, Doğu Perinçekler, Mahir Çayanlar, Boran Gözenler, Hasan Yalçınlar fırtına gibi esiyor. İstanbul Aydınlık çevresinden Nail Satlıgan da yolunu arayanlardan İstanbul Aydınlık çevresine bir mim koyalım. Orada kimler yok ki (Aydınlık ın Ankara çevresi daha çok bilinir Sol çevrelerde; oysa İstanbul çevresi de bir o kadar renklidir). Filistin de şehit düşen Bora Gözen den İbrahim Kaypakkaya ya, Muzaffer Oruçoğlu, Garbis Altınoğlu, Hüseyin Karanlık, Aslan Kılıç, Prof. Bülent Tanör, Yücel Sayman a kadar pek çok ad bu çevredendir. Tartışmalar, büyük fikir çatışmaları Sovyetler Birliği nin (Sovyet modelinin) tükendiğini gören, duyumsayan ancak yerine neyin konacağını tam kestiremeyen, Mao nun uzaklardan söylediklerine kulak kabartan, Vietnam daki halk savaşını dikkatle izleyen, el yordamıyla ilerlemeye çalışan genç devrimciler Arada tek tük de olsa, eski tüfekler Mihri Belli bırakmış başka yerlere gitmiş ama Halim Spatar, Vecdi-Sevinç Özgüner, Erdoğan- Alparslan Berktay vb. orada. Aydınlık çevresindeki arayışlar İşçi Partisi nin nüvesini ortaya çıkardı. Nail, aynı çevrenin içinden çıkan TİKKO ya savrulmadı ama Parti nin parçası olmadı, tersine araya mesafe koydu. Yanlış yaptı, ama o konu ayrı. Nail i eski bir Aydınlıkçı olarak tanımlamak doğru olmaz. Ne var ki, yolunun bir dönem Aydınlık tan geçtiği de bir gerçek. Nail Satl gan Aydınlık la yola çıktı, demek daha doğru olacak. Kendine belirlediği alan ekonomi- politik ti. Marx ın eski dünyanın temellerini sarstığı, yeni dünyanın ipuçlarını verdiği dev alan. Türkiye gibi siyasetin daha kolay algılandığı bir ülkede ekonomi-politikle uğraşmayı seçmek, dervişlik yapmak gibi bir şey. 12 Mart tan sonra döndüğü İstanbul Üniversitesi ndeki kürsüsünde Marksist iktisat la uğraşıp durdu. Üniversitedeki itişmelerdenkoltuk kavgalarından uzak durdu. Tel çerçeveli gözlüklü, kumral, uzunca boylu, terbiyeli, ölçülü, donanımlı akademisyen 1980 li yılların neo-liberal rüzgarlarına kulak asmadı. Sovyetlerin dağılışı pekçok kişiyi aşırı-sağa savurur, piyasa hayranı kılarken, emperalizm unutulurken, o Marx a sarıldı; Kuruçeşme toplantılarında Sovyetlerin yıkılışının yarattığı sonuçları irdelemeye çalıştı. Kapital in Türkçeye Almancadan aktarılması iyi oldu. Manifesto yu da Almancadan çevirmiş. Sayın Perinçek, rahmetli Işık Soner in kaleminden çıkan, Kaynak Yayınları tarafından basılan Manifesto nun çevirisinin Almanca aslından yapılmış olduğu için en iyi, en doğru çeviri olduğuna ısrarla dikkat çeker. Gerçekten Işık ın çevirisi çok güzeldir. Satlıgan da Almancadan çevirmiş. Merak ettim, kıyaslayacağım. Satlıgan ın Kapital i ana dilinden Türkçeye aktarmak için yıllarını vermesi, daha şimdiden kültür tarihimizde iz bıraktı.

12 12 10 MAYIS 2013 CUMA Aydınlık KİTAP KAPAK Edebiyatımızın geleceğine uzanan Nezihe Meriç BİLGE MUTLU Nezihe Meriç te hayat n herhangi bir bölümünden makaslanan bir kesit, dikkatle bezenmi ayr nt l betimlemeler, ya am n bütününü dile Nezihe Meriç in 60 yıl önce Seçilmiş Hikayeler Dergisi cep kitaplar serisinden çıkan ilk öykü kitabı Bozbulanık ı, Yapı Kredi Yayınları özel tek baskıyla okuyucuyla buluşturuyor. 60 yıl sonra, Cumhuriyet in ilk kadın öykücüsü Nezihe Meriç in edebiyat dünyasında tekrar gündeme gelmesinin çok yönlü önemi var. En başta, Nezihe Meriç i genç kuşak edebiyatseverlere tanıtmak, ikincisi Nezihe Meriç gibi önemli bir öykü yazarımızın var olduğunu anımsatmak ve üçüncü önem ise, TC sini kaybeden Türkiye de ne idüğü belirsiz hale getirilen, verimsiz, yozlaşmış edebiyatımızın, bir zamanlar nasıl değerlerle yüceltildiğini acı da olsa görmek. Bu yüzden Yapı Kredi Yayınları çok önemli bir hizmeti yerine getirmiş oluyor. Nezihe Meriç, kendisinden önceki kadın edebiyatçılardan çok farklı, biçim ve titiz dil kurgusuyla geleceğe uzanan ilerici edebiyat anlayışının öncüsüdür. Güzide Sabri, Kerime Nadir ve hatta Halide Edip Adıvar gibi kadın edebiyatçılarımız romantizmin etkisini sürdürürken, Nezihe Meriç toplumsal gerçekçiliği yakalar. Okur, onun öyküleriyle birlikte, kadının birey olma savaşını, kadınla birlikte getirir Nezihe Meriç kendisinden önceki kad n edebiyatç lardan çok farkl, biçim ve titiz dil kurgusuyla gelece e uzanan ilerici edebiyat anlay n n öncüsüdür ezilen erkeğin öyküsünü, cinsellik sorununu, özgürlük arayışlarını, yoksulluğu ve son dönem öykülerinde siyasi kargaşanın bireyler üzerinde yarattığı etkileri ve artan göç sorunuyla karşılaşır. Nezihe Meriç in Cumhuriyet in sağladığı sağlam, kişilikli, kendine güvenen ilerici ve coşkulu ortamda yetişerek, edebiyatımıza yepyeni bir soluk getirmesi, günümüzdeki önemini daha da artırıyor. Öncelikle toplum-birey çatışmasında doğru tespitleri, özümsenmiş birey olma mücadelesinde siyasi bilinci ve toplumsal-gerçekçi yazar olma tercihi, derin kişiliklerle yaratılan öykü kurgusu 1950 li yıllarda yeni ve güçlü yazarların da yetişmesini sağlamıştır. Bu bir tesadüf değildir. Dile getirilmeyenler, yazılamayanlar artık yazılmakta ve konuşulmaktadır li yıllar Türkiye Cumhuriyeti için, cumhuriyet kazanımlarının yitirilmeye başladığı önemli bir sürecin yıllarıdır. Nezihe Meriç o günleri şöyle değerlendirir: Ellili yıllar, kurulan, kurulmasına başlanan yeni düzenin bozulmaya, devrimlerin yozlaşmaya, ödünlerin verilmeye başlandığı yıllardır. Cumhuriyetin getirdiği coşkuyla yetişmiş olan cumhuriyet kuşağı, bu başına gelenleri birden anlayamamış, başkaldırmış, kafa tutmuş, bunlar yapıtlarına yansımış, yasaklar, cezalandırmalar, kaynaşma başlamıştır. Yazarlar bu karmaşayı, değişmeye başlayan toplumu hem yenilenmeye başlamanın heyecanı, hem bozulmasının eskiye dönmeye başlamasının getirdiği dayanılmazlıkla toplumsal kaynaşma olarak görsün dört bir koldan yazmaya başlamıştır. İşte o altın yıllar, o coşkulu öykücüler, bu başkaldırıdan, bu hırstan doğmuştur. Hem kendini, hem olup biteni anlamak, bilinçlenmek, bunu çoğunluğa geçirmek, aydınlanmak, bunu çoğunluğa anlatabilmek, gerçekleri yakalamak ve bunları yazmak Hepsi o yılları altın yapan heyecanlar olmuştur. YA AMIN ANLAMI II. Dünya Savaşı yla birlikte Avrupa da yeni felsefi akımlar ve edebiyat arayışları, Türk edebiyatçılarını da etkiler Nezihe Meriç, varoluşçu Jean Paul Sartre ve Simone De Beauvair ve Nietzsche nin etkisinde kalır. Varoluşçuluğun felsefesi olan bireyin bunalımı yalnızlığı ve arayışı, yazarın ait olduğu toprakla ustaca harmanlanmış bir etkiyle öykülerine yansır. Özellikle öykücülü-

13 KAPAK Aydınlık KİTAP 10 MAYIS 2013 CUMA 13 ğünün ilk dönemlerindeki öykülerinde varoluşçuluğun izlerini yakalamak mümkündür. Bozbulanık bu etkilenmenin yoğun çarpıcı izlerini taşıyan ilk öykü kitabıdır. Kitapta yer alan Kurumak ve Boşlukta Mavi öyküleri bu etkiye örnek oluştururlar. Bireyin yalnızlığı ve huzursuzluğu, arayışları, toplumla uyumsuzluğu ve çatışması, sonsuz özgürlük arayışı öykülerin ana temasını oluştursa da, sıradan insanların küçük mutlulukları karşısında, bireysel bunalımın zavallı çelişkisi en yalın haliyle sergilenir ve tüm öykünün anlamına hakim olur. Her şeye rağmen yaşamanın güzelliği ve yaşam sevinci öykülerinde baskındır. Türk aydının yakasına yapışan, iliştirilmiş aydın bunalımı kurnazlığına düşmemiştir Nezihe Meriç. Çelişkilerle dolu, hüzünlü, mutsuz kahramanların karşısına gerçekçi bir kurgulamayla sıradan insanların yaşamla mücadelesini çıkartır ve aslında aradığın hayatın anlamı burada diyerek muzipçe, su gibi akan neşeyle gösterir. BUNALTININ DUMANINI DA ITMAK Nezihe Meriç kadar yazmaktan ne büyük keyif aldığını bu kadar belli eden bir yazara zor rastlanır. Öykülerinde yaşamla yüzleşiyor, meydan okuyor ve en önemlisi bunu yaparken okuru dışarıda tutmuyor. Öykülerindeki dünyaya okuru da katıyor. Öykülerinin işlevliğine ustaca hizmet eden, bilinçli bir titizlikle seçilmiş ayrıntılarla okur öykünün bir parçası oluyor. Bozbulanık ın ilk öyküsü olan Çalgıcı da taşın, tahtanın, demirin soğukluğunda, paslığında Işıklar ıslak, çipil çipil üşütücü bir mekanda üşüyen sırtı ağrıyan bezgin öğretmen, huzursuz duruşuyla öyküye hızla dalar. Okur, bezgin kahramanla birlikte o mekandadır. Yazar, o anda ve o mekanda öğretmenin aklından geçenleri şöyle sanılabileceğini yazarak, okuyucuyu kahramanın iç dünyasına ortak eder. Ve ben bir anlık hayatı yaşamak isterim herkesin. Ya da insanları ayakta tutan, yaşama gücü veren en ilkelinden en olgununa dek herkeste eş olan şeyin ne olabileceğini düşünüyordu. Bu cümlelerle başlayan karamsarlık, öğretmenin tanıdığı bir çalgıcının gelmesiyle, yerini şıkır şıkır bir neşeye bırakır. Çalgıcı, öğretmenin karamsar dünyasını öyle bir değiştirmiştir ki, üşüten yağmur birden kebap kestane kokulu güzel bir yağmur a dönüşür. Karanlık, soğuk mekan artık aydınlanmıştır. Sıradanlığın güçlü yaşam anlayışı, bunaltının yaydığı sıkıcı, anlamsız dumanı dağıtmıştır. Bozbulanık ın Özsu öyküsünde Bozbulanık Nezihe Meriç Yapı Kredi Yayınları 104 s. de, bastığı, dokunduğu her yerde çiçekler açan, son derece sıradan bir hayat sürdüren Hayriye nin, yaşamın ta içinde sıcacık, şen halleri, huzursuz, kendini o sokakta tutsak gibi hisseden kahramanın iç dünyasında da çiçekler açtırması, özgürlüğünü sorgulayan kahramanına verdiği yanıttır. Nezihe Meriç, öykülerinde olaylardan çok, olayların bireylerin iç dünyalarında yarattığı etkileri ve sonuçları ele alır. Yaşamlardan makaslanan bir kesit sunar. Ne başı vardır ne sonu Ama okur, o makaslanan ve kendisine sunulan o dünyaya bütünüyle hakim olur. Yaşam öyle bir yerden makaslanmıştır ki ve öyle anlatılmıştır ki, okur kahramanla birliktedir, artık onun tüm dünyasına hakim olur. Günümüzün önemli film yönetmeni Nuri Bilge Ceylan ın da izlediği yolun bu olduğu görülür. Hayatın herhangi bir bölümünden makaslanan bir kesit, dikkatle bezenmiş ayrıntılı betimlemeler, yaşamın bütününü dile getirir. Nezihe Meriç in özellikle Aksaray Dolmuşu öyküsü bu anlayışın doruğundadır. Bütün yaşam aslında konuşulmayanda gizlidir. Okur, kahramanın dünyasını bu gizden öğrenir. Kitabın öykülerinden Uzun Hava da şoför Sabir tanımadığı bir adamla kısacık bir an için dertleşir. Derdinin büyüklüğünü arka arkaya derin iç çekişlerle Allah!... demesinden anlaşılır. Tanımadığı adamla yaptığı bir iki cümlelik konuşmasından sonra Şoför Sabir in tüm hayatına tanıklık etmiş olur okur. Nezihe Meriç, tutku, yoksulluk, hüzün, aşk, huzur, yalnızlık, özlem; yaşama ve insana dair ne varsa usta ve içten bir dille yazdığı öykülerine, Cumhuriyetin ilk kadın öykücüsü unvanının anlamını ve onurunu da iliştirerek edebiyatımızın geleceğine uzanıyor.

14 14 10 MAYIS 2013 CUMA Aydınlık KİTAP KATİBEBARTHELBY İN YAZIHANESİ Yuvarlacık kadın ve yuvarlacık erkekleri geçince Kerevetlerinde üst üste yatan 35 in aat i çisinin penceresiz küçücük tahta kulübesinde bulur öyküyü Sait Faik ve l k yaz gecesinde adam n s rt n dayad a aç k p rdamaya ba lar katibebarthelby@outlook.com BRAUTIGAN KÜTÜPHANESİ Richard Brautigan Avcıları hiç sevmem. Beat Kuşağı nın gayrimeşru çocuğu Richard Brautigan hariç. Cesedi bulunduğunda kafasındaki kurşun deliği dostları tarafından Hemingway esinlenmesi olarak yorumlandı. Belki de öldürdüğü hayvanların ilenciydi, bilemiyoruz. Bildiğimiz şey geriye, Willard ve Onun Bowling Kupaları, Amerika da Alabalık Avı, Yani Rüzgâr Her Şeyi Alıp Götürmeyecek, Talihsiz Kadın, Kürtaj gibi romanların yanı sıra, basımevleri tarafından reddedilmiş kitapların tekniğine, içeriğine, edebi değerliliğine bakılmaksızın yer alabileceği fazlasıyla halka açık bir kütüphaneyi, Brautigan Kütphanesi ni bırakmış olduğu. Kitabın el yazması ve tek nüsha olması kütüphaneye kabul için tek koşul. Bu kütüphaneyi okura ilk kez Kürtaj romanında tanıtır Brautigan. Burlington da bir binada hizmet veren ve raflardaki kategorileri mayonez kavanozlarıyla ayrılan kütüphane daha sonra finansal sorunlar nedeniyle kapansa da bugün Washington State Üniversitesi ve Clark County Tarih Müzesi işbirliği ile interaktif bir koleksiyon olarak varlığını devam ettirmektedir. Bir zamanlar, boş şarap şişleri, çakıllar, çalılar ve yaban çiçeklerinin bulunduğu bir arazinin kıyıcığında yükselmiş, postayla gönderilen kitapları asla kabul etmeyen sarı tuğlalı kütüphanedeki 400 kadar ilginç elyazması kitap şimdi dijital ortamda okuyucularını bekliyor. Bulabileceğiniz eserlerden bazıları; Deri Giysiler ve İnsanlığın Tarihi, Stereo ve Tanrı, Dostoyevski nin Mutfağı. Heykel: Ça da Erçelik Özgün olmak tüm kurgu işi ile uğraşanların birincil hedefi. Kimseye benzemeden, benzetilmeden yol alabilmek. Öykünmek sadece çok genç bir sanatçının, bir yeni başlayan ın kısa bir süreliğine bağışlanabileceği, kendi kuyruğunu dikeltinceye kadar izleyebileceği bir yol. Kendinden olanı, içten bir dille anlatmak ustaların ilk önerileri arasında. Dil insanın yurduysa eğer, yurdu da dili olmalı. Bulunabilecek en iyi malzemeyi, anlatılabilecek en görkemli hikâyeyi, sıradan ya da sıra dışı, en harikulade insanı barındıran yer; size en tanış, en bildik olan yer; doğduğunuz, büyüdüğünüz ve öldüğünüzde muhtemelen gömüleceğiniz yer. Kendi zamanının, insanının, olaylarının en müthiş gözlemcisi ve anlatıcısı Sait Faik ve hiç kuşkusuz ki her Türk öykücüsünün kalbinde, dimağında en özel yere sahip olanlardan. Artık ne duvarcı ustası Barba Antimos, ne Pandelli Usta nın süthanesi, ne o hırçın, olta düşmanı kolyozlar, ne de gün doğmadan daha işe koyulan adalı kalafatçılar var ama işte belki de tam bu; Türk Ülkesi adlı öyküsünde bir sayfiyede gazinolardan gelen Semiramis cazından, meşhur tenor Andon Çamakis in aryalarından ve Padisos tan yayılan mehtap eğlencesinden yükselen, Maria ve Marika lardan bunalan adam; küreklerden damlayan şıpırtıları, ağustos böceklerini, fısıldayan ağaçları ve şöyle tatlı, basit, mütevazı sözleri olan, ciğere işleyen bir nağme duyabilme özlemiyle yürür. Gazino hoparlörlerinden yayılan gürültüyü, pudra ve ıstakoz kokusunu, sahte pembe incileri, neon ışıkları, sambacıları, eğlenen yuvarlacık kadın ve iyi tıraşlı yuvarlacık erkekleri geçince, bir inşaat yerine varır; tanıdık bir ses duyar; bir bağlama sesi... Kader diyen, yar diyen, ölü diyen, zeval diyen Kerevetlerinde üst üste yatan 35 inşaat işçisinin penceresiz küçücük tahta kulübesinde bulur öyküyü Sait Faik ve ılık yaz gecesinde adamın sırtını dayadığı ağaç kıpırdamaya başlar, çekilen küreklerin denize bıraktığı şıpırtılar duyulur olur. Saldırgan ve azman kültür emperyalizminin salyası her daim üstümüze başımıza bulaşırken, sinir bozucu soluğu an be an ensemizdeyken, yitirilmemiş bir hayatı, tanıdık insanı, bildik bir coğrafyayı saf, abartısız bir dille anlatmaktır belki de öykü. CİNSİYETLERİYLE GELDİLER; NE İYİ ETTİLER 2 Takip ettiler, yollarına çıktılar. Güzel görünmek için pahalı mağazaların ucuzluğundan büyük ya da küçük de gelse etekler, mantolar aldılar. Unutmak istediler. Konserlere, doğa tarihi müzelerine, köprü altı kahvelerine gittiler. Boş havuzlu, tadilatlı, hüzünlü ucuz otellerde saklandılar kışın. Yazın terleyen duvarlara ve içlerindeki boşluklara gözlerini diktiler. Kızgın güneş soldursun diye beklediler karşılıksız aşklarını. Nereye gitmek istersen iste; kadınsan eğer, distopyadan öte köy yok sana der neredeyse tüm anlatılarında, Kanadalı, feminist ve muazzam kalem Margaret Atwood. Tokalar isimli öyküsünde büyük aşkını kocaman ve simsiyah bir düş kırıklığına teslim eden kadının acısını öyle güçlü anlatır ki bilinçaltınızdaki tüm cam kırıkları harekete geçer: Konferanstan, yaşadığım iki katlı -tek katlı değil- eve döndüğüm zaman senin gitmediğini, hâlâ kileri işgal ettiğini görüyorum. Senin yok olmanı, içimden çıkıp gitmeni umuyorum. Gerçek oluyorsun, karın ve üç şipşak fotoğrafın var ve bayağılık her şeye rağmen, karşılıksız aşkın panzehiri. Ama bu yeterli değil. Oradasın, reçelleri sakladığım, kiler merdiveninin sağındaki rafların üzerinde, her zamanki yerinde duruyorsun. Bana önceki gibi küçümser bakmıyorsun, bu doğru ama sanki bunların olmasını ben istemişim, bunlar benim suçummuş gibi bakıyorsun. Eminim bu acıyı, bu çürüyen yapıyı, bu baştan çıkaran umutsuzluğu, bu boşluğu, bu korkuyu geri istemiyorsun. Daha dikkatli olmalıydın. Sana bunun kötü bir biçimde sonuçlanacağını söylemeye çalışıyorum sen öyle hatırlamak istemesen de. Kendini aldatıyorsun ama avutulmayı da reddediyorsun. Üzgün ve pişman bakışını bekleyerek sana hoşça kal diyorum. Arkanı dönüp yürümen, buhar kazanını geçip çamaşırhanedeki köşeyi dönmen ve ikili kurutucunun arkasında gözden kaybolman gerekiyor ama hareket etmiyorsun.

15 Aydınlık KİTAP 10 MAYIS 2013 CUMA 15 Ölecekmiş gibi koşan adam Tekdüze ba ar alg s n n, büyük atlet Emil Zatopek in karakteri ve Jean Echenoz un kalemiyle y k lmas hacimsel olarak küçük kalan kitab n devrimsel oldu unu kan tl yor ERDEM GEZGİNCİ Soluk soluğa bir hayat. Aynı tempoda bir anlatı roman: Koşmak. Fransız yazar Jean Echenoz un Helikopter Yayınları ndan çıkan ve Emil Zatopek in sıradaşı hayatını konu edinen kitabı okurken bitiş çizgisini görmek istemeyeceksiniz. Kuralsızca koşan, burun kıvrılan, başarısı tesadüflere bağlanan ama her seferinde kendini kanıtlayan ve sistemin içinde sistemden bağımsız kalan bu adam sayfaların arasından daima gülümsüyor. Yazar onu hareketli, hatta hınzır cümlelerle bize okuturken nam-ı diğer Çek Lokomotifi koşuyor. ROMAN G B B R HAYAT Atletizm tarihinin en ilginç adlarından biridir Emil Zatopek. Onu seyredenlerin hayretler içinde kalmasının nedeni estetik değil kesinlikle. Her an bayılacakmış gibi, her an bir şey olacakmış gibi, ciğerleri iflas edecekmiş gibi ve bazılarına göre ölecekmiş gibi koşuyor. Yazar bu garip tarzından etkilenmiş olacak ki, ta en başından sunuyor hikâyeyi. Kitabın içindeki bilgiler tamamen gerçek. Ama bu kitap aynı zamanda bir roman. Bilgilerin gerçekliği ve belgeselliği okuru nicel bakımdan tatmin ederken, Emil Zatopek in kurgusal hayatı okura roman hazzını yaşatıyor. Dipten zirveye ve zirveden tekrar dibe ama sonunda tarihin sayfalarında mutlak bir yere sahip olan atletin başarı hırsından uzak olduğunu görmek kitabın şaşırtıcı yanlarından biri. Çünkü başarı öyküleri ezmek ve geçmek fikirlerinin bilinçaltına pompalanmasıyla oluşan egonun parıltılı sistematiğini anlatır çoğunlukla. O öykülerde gördüğümüz başarılı insanlar normal insanların dışında bir hayat sürerler. Tek düşündükleri zirvedir ve zirvenin getirdiği kibir her yanlarını sarmıştır. Tekdüze başarı algısının, Emil Zatopek in karakteri ve Jean Echenoz un kalemiyle yıkılması hacimsel olarak küçük kalan kitabın devrimsel olduğunu kanıtlıyor. Yazarın aktif ve enerji dolu anlatımı okuru içine çekiyor. Mekan tasvirleri eylemin arkasında sunulduğundan kitabı okuduğumuz sandalye veya koltuk bir anda Çekoslovakya caddelerine veya koşuların yapıldığı stadyumların ortasına ışınlanıyor. Yazarın gözü kahramanın gözü aslında. Her ikisinin gördüğünü okuyucu görüyor ve tamamlayıcı olarak hikâyenin içine girebiliyor. Jean Echenoz kısa ama çarpıcı metinlerin yazarı. Koşmak bu açıdan yazarla karakterize. Kısa bir yolculukta, bir bekleme anında ya da birkaç saatlik molada size hayatları ve ülkeleri sunup sıradan sayılabilecek zaman diliminizde iz bırakabilir bu kitap. Kitap bittiğinde koşmuşsunuz hissini yaşamanız muhtemel. Birinci gelmişsiniz hissini yaşamanız da muhtemel ve kendinize has bir okuma yapmış olduğunuza inanmanız da. Nasıl ki olaylar ve mekanlar şaşkın bakışlar ve hayret nidaları arasında ilerliyorsa okumanızın sonunda da sanki değişik bir kitabı değişik bir durumda okumuş gibi hissedebilirsiniz. Atleti çıplak gözle izleme isteği de cabası. Koşmak, Jean Echenoz, Helikopter Yayınları, Çev: Mehmet Emin Özcan, 84 s. KT DARLARIN ARASINDA KO MAK Bazı baskıcı rejimler insanı zorla sanatçı, sporcu veya bilim insanı yaparlar. Saçma sapan yasakları, saçmalıklarına gösterdikleri ciddiyet insanları çileden çıkarır. Hırs mı dersiniz, intikam mı bilmiyorum ama muhalif görüşün itkisi dünyadaki ilerlemenin başlıca unsuru olmaya devam ediyor. Gelin görün ki Emil Zatopek isyankâr biri sayılmaz. Hırslı olmadığını da söylemiştik. Peki o iktidar yalakası mı? Hayır. Zatopek sadece koşuyor. Başarılı oldukça sistem onun üzerine planlar yapıyor. Ülkesini terk edip batıya kaçacağını ve artık batı için başarılara koşacağını zannedenler onun her hareketini izliyor. Biraz canı sıkılsa da genellikle gülüp geçiyor Zatopek. Varoluşun sorularına değinen bir sadelikte yaşamayı seçiyor. Sistem ikna olmadıkça alttan alıyor. Siyasetten uzak durmanın imkansız olduğu döneme gelindiğinde ise muhalefetin yanında yer alıyor. Komplo teorilerinde haklı olduğuna inanan sistem savunucuları onu cezalandırmak da gecikmiyor. Ancak herhangi bir yaptırım onun tepki vermesini sağlayamıyor. Okuyucu bu durumda da bekleyiş içinde kalabilir. Adı bütün dünyada efsane olarak anılan bir sporcunun bu ünün gücüyle savaşmasını bekleyebilir okuyucu. Belki de Zatopek in tepkisi her durumda yüzünden eksik etmediği gülümsemesidir.

16 16 10 MAYIS 2013 CUMA Aydınlık KİTAP Maziye bir bakıver Demet Alt nyeleklio lu bu kez Balkan Sava ile Birinci Dünya Sava ekseninde, emperyalizmin birbirine dü man etti i iki ulusun -Yunanistan ve Türkiye- birbirlerini sevmekten ba ka hiçbir suçlar olmayan bireylerinin, tarih kitaplar nda yer almayan öyküleri anlat yor HALİT PAYZA Osmanlı nın sonunun nasıl getirileceği, Hasta Adam ın kalıtının nasıl paylaşılacağı, Birinci Dünya Savaşı nın nasıl sonuçlanacağı ilk olarak 8 Ekim 1912 de başlayıp, 29 Eylül 1913 te sona eren Balkan Savaşları ile belli olmuştur. 9 Kasım 1912 de İstanbul Hükümeti nden destek alamayan Selanik Garnizon Komutanı Hasan Tahsin Paşa, panik içinde dağılan Osmanlı ordusuna bakarak, artık yapılacak bir şey kalmadığı düşüncesiyle, Yunan ordusuna tek bir kurşun sıkmadan Selanik i teslim eder. Oysa Selanik teki garnizonda 25 bin kişilik bir ordu vardır. Osmanlı, Yunan ordusuna bir tek kurşun atmadan kenti teslim ederken, Yunanlıların, orada kalan Türklerin can güvenliğine dokunmayacaklarını, Tütün Rejisi imtiyazlarının devam edeceğini varsayıyordu. Bu gerekçelerle tek kurşun atmadıkları silahları Selanik te Yunan çetelerine kendi elleri ile teslim ettiler. Demet Altınyeleklioğlu, Ah Bre Sevda, Ah Bre Vatan-Bir Mübadele Romanı nda Selanik in tek kurşun atılmadan Yunanlılara teslimini, Selanik te gece efendi olarak yatağa giren Türkler, sabah Yunan esaretine uyanmıştı diye anlatır. ONURLARINI DA B RL KLER YLE TESL M EDEN PA ALAR Osmanlı İmparatorluğu adına Bahriye Nazırı Rauf Bey, Limni adasının Mondros Limanı nda demirli Agamemnon zırhlısında 30 Ekim 1918 akşamı teslim antlaşmasını imzalar. Venizelos un Küçük Asya da yeniden Helen, İyonya, Pontus devleti kurma hayalleri üzerine, İngiltere başbakanı Lloyd George tarafından gündeme getirilen İzmir in işgal planı, Wilson un önceleri karşı çıkması, ancak sonradan onaylaması üzerine yürürlüğe konulur. İzmir, Paris te toplanan uluslararası barış konferansı kararıyla 15 Mayıs 1919 da, İtilaf devletleri donanması koruması altında Yunanistan tarafından işgal edilir. Ali Nadir Paşa nın emriyle, Selanik Garnizon Komutanı Hasan Tahsin Paşa nın yaptığı gibi, İzmir de tek bir silah atılmadan Yunan askerlerine teslim edilir. Savaşlar acımasız bir dünya yaratırlar, her şeyi ve herkesi etkilerler. Savaşlardan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Walter Benjamin Tarih Kavramı Üzerine de, Tarih galip gelen için bir zaferken yenik düşen için bir enkazdır, diyecektir. Ancak bu söz gerçeğin bütününü içermez. Tarihte kesin yengiler ve kesin yenilgiler yoktur, tarih yazmasa da yenenlerin de yenildiği, yenilenlerin de yengi kazandıkları bir başka tarih algısı daha vardır. Balkan yenilgisi ve Birinci Ah Bre Sevda, Ah Bre Vatan, Demet Altınyeleklioğlu, Remzi Kitapevi, 688 s. Dünya Savaşı sonucu parçalanan Anadolu toprakları, bu kez Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Ulusal Bağımsızlık Savaşı ile Sevr i yırtacak, tükenmiş bir imparatorluk bakiyesinden özgürlükçü ve tam bağımsız bir cumhuriyet kuracaktır. AH O MÜBAD LLER Mübadiller, vatan değiştirirken yalnızca, geçmişlerini, anılarını, dostlarını, topraklarını geride bırakıp göç etmediler, aşklarını da geride bıraktılar, ya da yüreklerinde taşıdılar. Ancak taşıyamayacakları da vardı. Selanikli Cemal Kuloğlu nun, Stelyo ya söylediği gibi: Hadi evi, bağı, bahçeyi sattık. Ya dedemin dedesinin mezarını ne yapacağız? Ya onun avradının? Hadi o kadar uzağa gitme. Gel bu tarafa. Büyük büyük ninemin, anamın anasının, babamın anasının mezarları ne olacak? Amcaların, halaların, gelinlerin, torunların mezarları? Onları da mı satıp savacağım Stelyo? Kendi canımızı kurtaralım diye, Recepimin uğruna can verdiği bu toprakları bırakıp gidecek miyim? Şehit oğlumun kemiklerini burada bırakıp kaçarsam, nasıl bakacağım kınalı Nebilemin yüzüne bir daha ha? Kaçmayanlar ölümü yeğledi, kaçıp gidenlerin de yaşadıkları söylenemezdi. Demet Altınyeleklioğlu adı daha çok popüler tarihi romanlarla anıldı. İlk romanı olan Moskof Cariye Hürrem 2009 yılında yayımlandı ve aylarca çok satanlar listesine kaldı. Ardından 2010 da; Alkışlarla Lamia, Cariyenin Kızı Mihrimah, 2011 de; Cariyenin Gelini Nurbanu, Altın Cariye Safiye, Pargalı ve Hatice, 2012 de de Kara Kraliçe Kösem romanları geldi. Altınyeleklioğlu Ah Bre Sevda, Ah Bre Vatan-Bir Mübadele Romanı nda da aynı popüler tarihi roman geleneğini sürdürüyor. Bu kez Balkan Savaşı ile Birinci Dünya Savaşı ekseninde, emperyalizmin birbirine düşman ettiği iki ulusun -Yunanistan ve Türkiyebirbirlerini sevmekten başka hiçbir suçları olmayan bireylerinin, tarih kitaplarında yer almayan öyküleri anlatılıyor. Ah Bre Sevda, Ah Bre Vatan-Bir Mübadele Romanı ; Selanik te Fidan ın Mehmet e, İzmir de Rum kızı Eleni nin, Enver e duyduğu aşk ekseninde gelişiyor. Anadolu da -İzmir- ve Rumeli de -Selanik- vatan sevdası ile aşkları arasında sıkışan bir kuşağın bireylerinin kişisel dramları, Osmanlı nın yenilgisi ile ortaya çıkan, giderek toplumsal bir soruna dönüşen göç olgusuyla, geride bırakılan harcanmış yaşamları da yeniden gündeme taşıyor. Demet Altınyeleklioğlu, Yunan birliklerinin İzmir i işgali, Hasan Tahsin in Osman Nevres- İzmir de attığı ilk kurşun ile başlayacak yeni bir sürece kadar olan yaşanmışlıkları, Dan Brown romanlarındaki gerilimi aratmayacak biçimde kurguluyor.

17 Aydınlık KİTAP 10 MAYIS 2013 CUMA 17 Kitapların orta yeri sinema ALİ RIZA ÖZKAN Güncel verilere baktığımızda, müziği de geçerek, ülkenin televizyondan sonra en önemli eğlence ve vakit geçirme alanı sinema olduğu halde, sinema üzerine yayımlanan kitapların orantısız bir sefillik sayısı ortaya koyduğunu görüyoruz. Bırakalım, günlük tüketime yönelik bestseller filmler için hazırlanan magazin türü kitapları, akademik eğitim için gerekli yayınların dahi eksik ve yetersiz oluşu nedeniyle, sinema ve televizyon sektörünün genellikle körlerin yol bulmasına benzer yöntemlerle ilerlediğine tanık oluyoruz. Bu kötümser tabloya karşılık, iyi şeyler de oluyor. Biz de, sine-aşk bir heyecanla bunları sizlere sunmaya çabalıyoruz. F KRET HAKAN DAN TÜRK S NEMA TAR H Bu iyi şeylerden ilki, Fikret Hakan ın kendi kişisel tarihi ile sinema tarihini harmanladığı, olağanüstü bir yazım deneyimini de içinde barındıran, Türk Sinema Tarihi adlı eseri. İlkokulda yaşadığı ilk sinema deneyiminden 1996 yılına kadar olan zaman diliminde sinema sektörünün bağlantılı olaylarını ve üretilen filmlerin değerlendirmelerinin sunulduğu kitapta Fikret Hakan Türkiye ve sinema sanatı hakkında bir panaroma yaratmış. Sinema tarihimizi ve arası olarak iki bölümde incelemek gerektiğini düşünen Fikret Hakan gerekçesini, Beyaz Mendil filmi ile Lütfü Akad ın sinemamızda gerçekçilik akımını başlattığı yıl olması şeklinde açıklıyor. Hakan a göre, 1955 a kadar olan sinema tarihimizi amaçsız çağ, sonraki dönemi ise bilinçli çağ olarak tanımlamak gerekmektedir. Fikret Hakan, filmlere dair kendi görüşlerinin yanında, farklı görüşlere de yer vererek, kitabını kişisel bir anı kitabı olmaktan çıkarmış ve her sinemaseverin ilgileneceği ve çoğunlukla da öğreneceği başucu eserine dönüştürmüş. Türk Sinema Tarihi, Fikret Hakan, nk lâp Kitapevi, 528 s. SENARYO YAZMAYI Ö RENMEK Türkiye de bir film senaryosu yazmak isteyenlerin karşılaştığı en önemli güçlük, senaryo yazımını öğretici başvuru kaynağı arayışına girince ortaya çıkıyor. Senaryo yazımı hakkındaki yapıtların çoğunluğunun yazım teknikleri ile sınırlanmış olmaları, aday yazarın senaryo yazımının yaratıcı alanına girmesini engelleyen bir işlev görüyor. Yaratıcı yazarlık sorunlarına odaklanmayan çalışmalar ise, çoğunlukla senaryo yazımı üzerine yeni efsaneler üretmek dışında fazladan bir işlev üstlenemiyor. Ancak tam da, bu efsane üretimi işlevi yeni senaryo kitaplarının yazılmasına ve satılmasına vesile oluyor. Sinema (dolayısıyla tv) sektörünün yüksek kazançlı yaratıcılık alanı olması, bu alana yönelimi belirleyen temel içgüdü nün kaynağı oluyor. İşte, William Miller ın Sinema ve Televizyon İçin Senaryo Yazımı yapıtı da, yazar adayına yaratıcılığını geliştirip biçimlendirecek teknikler sunmak ve yol göstericilik görevi üstlenmekten çok, efsanelerin metafiziğini yeniden üretiyor. Öte yandan, yayıncının çevirmenin adını belirtmemiş olması ve aynı kitabın daha önce Anadolu Üniversitesi, İletişim Bilimleri Yayınları arasında, Profesör Yalçın Demir çevirisi ile 1993 yılında basılmış olması da, bu baskının kusurları arasında sayılabilir. Sinema ve Televizyon çin Senaryo Yaz m, William Miller, Hayalperest, Çev: N.Esen, Y.Demir, Y. Büyüker en, 294 s. B R AKTÖR HAZIRLANIYOR Sahne sanatları ile ilgilenen herkesin ilk duyduğu adlardandır Konstantin Stanislavski. Bütün ömrünü, oyunculuk nasıl öğrenilebilir, sorusuna yanıt aramakla geçirmiş olan Stanislavski, bunu başardığını, hatta oyunculuk sanatının evrensel en önemli kişisi haline geldiğini ne yazık ki, göremedi. Rusya nın ünlü yönetmen ve oyuncularından olan Stanislavski, Moskova Sanat Tiyatrosu nun da kurucuları arasındadır yılında sahneye koyduğu, Anton Çehov un Martı adlı oyunu ile tiyatro dünyasında natüralist anlayışı ile kendisine yer bulur. Stella Adler ve Lee Strasberg tarafından kurulan Actors Studio akımını derinden etkileyen Stanislavski nin 20. yüzyılda oyunculuk sanatını belirlediğine kuşku yok. Onun temel üç eserinden birisi olan Bir Aktör Hazırlanıyor sanıyorum ilk kez eksiksiz olarak Türkçeye kazandırılmış oluyor. Bir Aktör Haz rlan yor, Konstantin Stanislavski, Alfa, Çev: Tufan Göbekçin, 459 s. NASIL YÖNETMEN OLURUM? Uluslararası sinema camiasında iyi tanınan Mike Goodridge tarafından hazırlanan Sinema Sanatı: Yönetmenlik kitabı, yönetmenlerle yapılan söyleşileri içeriyor. Ingmar Bergman, John Ford, Jean-Luv Godard, Alfred Hitchcock ve Akira Kurasawa nın sanatsal mirasının gölgesinde, sinemayı etkileyen ve yönlendiren 17 yönetmenle çalışma yöntemleri üzerine yapılmış söyleşileri içeren kitap, farklı kültürler ve kişilerin sinema sanatına öznel bakışlarını sunması açısından önemli bir güncel kaynak oluşturuyor. Kuşkusuz, kitapta söyleşileri ile yer alan yönetmenler okuyucuya, nasıl yönetmen olunacağını anlatmıyor. Yönetmenlerin öznel bakışlarından yola çıkarak, yönetmenliğin öğrenilebileceğini düşünmek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Ama sinema dünyasının en önemli yönetmenlerinin yaratıcılıklarını nasıl tanımladıkları ve yapıtlarına yaklaşımları hakkında bir fikir sahibi olmak için eşsiz bir kaynak diyebiliriz kitap için. Kısa bir süre öncesine kadar Screen International dergisinin yayın yönetmeni olan Mike Goodridge in sürükleyici dilinin kolay okunur bir tasarımla birleştirilmesi de, kitabı ilginç kılan özelliklerden. Sinema Sanat : Yönetmenlik, Mike Goodridge, Remzi Kitabevi, Çev: Elif Ersavc, 192 s. S NEMA BEN M MEMLEKET M Avrupa sinemasının bilindik şablonlarından birisidir; nasıl ki, bizde sanatçı ürünlerini çocukları olarak tanımlarsa, sinemacılar da filmlerini vatan olarak tanımlarlar. Kitap da, adını bu şablona borçlu: Fatih Akın, Sinema Benim Memleketim, Filmlerimin Öyküsü. Sanırım, Doğan Yayıncılık ın karar vericileri, son dönemde vatan kavramının epeyi hırpalanmış olmasından dolayı, memleket kavramını tercih ettiler! Daha önce Almanya da Rohwolt yayınevi tarafından yayınlanmış olan ve Almanya da sinema yazarı denilince ilk akla gelenlerden olan Michael Töteberg ile başka bir sinema aşığı Volker Behrens in birlikte Fatih Akın ile söyleşi halinde yazdıkları bir kitap, elimizdeki. Fatih Akın ı, Almanya da film çeken ikinci kuşak sinemacılardan. Daha önce başını Tevfik Başer in çektiği birinci sinemacılar kuşağı Türkiye ile doğrudan ilintili bir sinema üretirken, ikinci kuşak sinemacılar, kaynağını Almanya daki göçmen yaşamından alan bir sinema yapıyorlar. Altın Ayı gibi sinema ödülleri yanında, Alman Üstün Hizmet Nişanı da almış olması, Fatih Akın ı diğer Türkiye kökenli sinemacılardan farklı kılıyor. Fatih Akın ı bence Almanya daki ikinci kuşak sinemacılardan daha da farklı kılan, sinema serüveni içerisinde Türkiye ve Türkiye nin gerçeklerine giderek daha da yakınlaşması. Almanya da çoğunlukla Rainer Werner Fassbinder ile karşılaştırılan Akın ın gözde sinemacılarından birisinin de Yılmaz Güney olması rastlantı olamaz. Avrupa da oldukça yaygın bir popüler kitap modeli anlayışı ile yapılmış, biraz dergi havasında, ama daha ince elenmiş, biraz da Akın ın sinemasını görselleştirme çabasında, ama daha belgesel tadında bir kitap. Sinema, Benim Memleketim, Filmlerimin Öyküsü, Volker Behrens, Michael Töteberg, Fatih Ak n, Do an Kitap, 246 s.

18 18 10 MAYIS 2013 CUMA Aydınlık KİTAP YENİ ÇIKANLAR Pazar Günleri Son Seçim Paralel Hayatlar Marx, Benjamin, Adorno - Sanat ve Edebiyat Irene Nemirovsky, Can Yay nlar, Çev: Ebru Erba, 360 s. Nazilerin otuz dokuz yaşında Auschwitz te ölüme terk ettiği Irène Némirovsky, katillerine inat, ölümünden yıllar sonra eserleriyle yeniden doğdu. Némirovsky, karakterlerinin insana yansıttığı yakınlık, tanışlık duygusuyla, kimi zaman can yakan gerçekçiliği ve acımasız gözlem yeteneğiyle tekrar tekrar keşfedildi yılları arasında yazdığı on beş öyküden oluşan bu derleme, sevilmemiş kadınlarla, kimliğinden utanan erkeklerle, kızlarıyla rekabet eden annelerle, kısacası insana ait türlü meselelerle, iki savaş arası Fransız toplumundan etkileyici görüntüler sunar. Erol Toy, Cumhuriyet Kitaplar, 402 s. Son Seçim köy ve köylülüğün sarmalında içten içe gelişen inanç, güven ve duygu selinin dirence dönüşünün, demokrasi hevesinin çıkara dönüşümünün ve bütün olumsuzluklara karşın, umudu besleyecek insanların da varlığının öyküsüdür. Son Seçim i okurken, toplumsal üretimi kendi çıkarına dönüştürmek isteyen demokrasi sahtekârlarının dalaverelerini, insan emeğiyle ona sahip çıkmanın bilincini, bireyin kitleleşme çabasını, yaşamın anlamı ve ölümün değerini soluk soluğa izleyeceksiniz. Levent Y lmaz, Do an Kitap, 276 s. Levent Yılmaz neredeyse 2000 yıl önce yaşamış olan Yunan tarihçi, yazar Plutarkhos tan ödünç alıyor kitabının ismini: Paralel Hayatlar. Ama tabii ki öncülü Plutarkhos tan farklı olarak günümüz Türkiyesi nin gündeminde olan isimlerin en eğlenceli, en sivri dilli portrelerini çiziyor; arada bir okuyanın ağzına biber sürmeyi de ihmal etmiyor. Daha önce Taraf gazetesindeki aynı adlı köşesinde yayımlanan bu yazılarda zamanın ruhu nu, zeitgeist ını yakalayan Yılmaz, Türkiye nin kimi zaman renkli, kimi zaman absürd desenlerden oluşan toteminin resmini çiziyor. Onur Bilge Kula, Bankas Kültür Yay nlar, 504 s. Marx, Benjamin, Adorno - Sanat ve Edebiyat, başta Karl Marx olmak üzere Walter Benjamin ve Theodor Adorno yu irdelerken, bu düşünürlerin insanlığın insanlaşma ve insancılaşma uğraşını her türlü evrensel üretimin veya yaratımın temeli olarak felsefileştirmelerini esas almıştır. Marx ın felsefi birikimini temel alan, ancak Adorno nun belirgin olarak yaptığı gibi, bu birikimin aksayan yönlerini de açıkça eleştiren diğer iki filozof, Marksist birikimin sanatsallaştırılmasının olanaklarını ortaya koymuştur. ehirdeki Bahçe Datça dan psala ya Osmanl da Saltanat Kavgalar ölen Sonia Day, nk lâp Kitabevi, Çev: Cumhur M s rl o lu, 128 s. Yücel zmirli, Zühal zmirli, K rm z Kedi Yay nevi, 176 s. Tekin Batur, Kaynak Yay nlar, 240 s. Platon, Say Yay nlar, Çev: Furkan Akderin, 120 s. Fazla bir çaba ve masraf gerektirmeyen, yeni başlayanlara zorluk çıkartmayacak kırk üç çeşit bitkiyi evinizin ya da apartmanınızın bahçesinde, dairenizin balkonunda organik olarak kolaylıkla yetiştirebilir, gönül rahatlığıyla tüketebilir, tüm kötü enerjinizi toprağa aktarıp eğlenceli bir uğraş edinebilirsiniz. Birbirinden lezzetli ve yetiştirmesi kolay kırk üç bitki. Şehirdeki Bahçe şehirde yaşıyorum ve yiyeceklerimi kendim yetiştirmek istiyorum, acaba bunu yaparken çok mu zorlanırım? diye düşünen herkesin istediği cevabı bulabileceği benzersiz bir kaynak. Datça nın badem kokulu havasını solumak, İstanbul un konaklarında yaşamak, Bursa nın tarihi dokusunu hissetmek, Birgi nin mistik ortamından etkilenmek, Çeşme nin altmışlı yıllarını anımsamak, Hollanda nın tahta nalınlarıyla dolaşmak; İpsala nın sevecen insanlarını tanımak isteyenler... Datça dan İpsala ya miş li Geçmiş Zamanlar ı okurken, kendinizi bu güzelim coğrafyaların büyülü atmosferlerinde dolaşırken bulacak; miş li geçmiş zamanlar a doğru unutulmaz bir gezintiye çıkacaksınız... Tekin Batur, yedi asra ve üç kıtaya yayılmış Osmanlı nın Saray içi öyküsünü alternatif bir bakış açısıyla okurlara sunuyor. Hürrem Sultan ın entrikaları, Pargalı İbrahim Paşa ve Şehzade Mustafa nın öldürülmesi gibi tv dizileri aracılığıyla günümüzde popülerlik kazanmış konuları da bu kitapta okuyacaksınız. Tekin Batur, Osmanlı tarihinde az bilinen ya da üzerinde yeterince çalışılmamış alanları bir arkeolog hassasiyetiyle araştırıp derinlerden çıkardığı hazineleri duru ve akıcı bir dille aktarırken, yarattığı tempoyla da okurları öykünün, tarihin içine çekiyor. Şölen Platon un entelektüel ve sanatsal açıdan gücünün doruk noktasında olduğu bir dönemde yazılmış, en özel, en önemli ve etkili diyalogların başında gelir. Aşkın, yani Eros un doğasını, amacını ve doğuşunu inceler. Sokrates e göre aşk, hayatın itici gücü, enerjik ilkesi olarak insanı kendisini gerçekleştirmeye sevk eden, hayatı ve insanı tamamlayan, onu gerçekleştirip zenginleştiren, tam ve mutlu kılan bir şeydir. Şölen, edebiyat ile felsefeyi eşsiz şekilde bir araya getiren bir şaheser olarak nitelendirilmektedir.

19 YENİ ÇIKANLAR Aydınlık KİTAP 10 MAYIS 2013 CUMA 19 Kahlo Olumsuzluk ve Devrim Yalanlar Bilimi Psikiyatri Yabana Do ru Gerry Souter, Yap Kredi Yay nlar, Çev: eyda Öztürk, 256 s. Kadın ressamların en ünlülerinden Meksikalı Frida Kahlo, genç yaşta ünlendi ve kimseninkine benzemeyen türden bir hayat yaşadı. Geçirdiği bir kazada sakat kaldı, ömrü boyunca sağlık sorunlarıyla uğraştı ama hayatının her anını aşk, tutku ve sanatla doldurdu. Sağlık sorunlarının ve çalkantılı özel hayatının yol açtığı bireysel acılar tuvalinde kadınlık ve insanlık durumu üzerine benzersiz tablolara dönüşür. Hayatının son döneminde büyük üne kavuşan Frida Kahlo anavatanı Meksika da açılan ilk solo sergisine yatağında, polis ve korumalar eşliğinde katıldıktan kısa bir süre sonra hayata gözlerini yumdu. Fernando Matamoros, John Holloway, Sergio Tischler, Otonom Yay nc l k, Çev: Kutlu Tunca, 261 s. Doğrudan Adorno hakkında yazılan bir kitap değilse de bu, Adorno ve onun özelinde Eleştirel Kuram ı yeniden ve bir başka bağlamda güncelliyor. Adorno nun nefret ettiği ve 1968 sonrasından başlayarak onu akademik bir bibloya dönüştürmüş kültür sanayinin Adorno sunu değil; ya da Amerikan üniversitelerinin yazınsal bir egzersize dönüştürdüğü Adorno yu da değil; tam burada ve şimdi, küresel kapitalizm hapishanesine karşı gezegenin her tarafında yükselen hayır! çığlıkları arasında yankılanan bir Adorno yu güncelleştiriyor: Bir olumsuzluk olarak Adorno. Thomas Szasz, Aylak Kitap, Çev: Nur Küçük, 208 s. Psikanaliz gibi psikoloji de yeni bir insan icadı ve yeni bir akademik disiplindir. İkisi de Aydınlanma nın, modernitenin, bilim çağının zararlı yan ürünleridir... ve sahte-bilimdir. Yarım asırdan uzun zaman boyunca Thomas Szasz kariyerinin büyük bölümünü psikiyatrinin kökten eleştirisine adadı. Neredeyse tüm yaşamını kaplayan bu uğraşın doruk noktasını teşkil eden son yapıtı Psikiyatri: Yalanlar Bilimi nde Szasz, psikiyatri tarihi ve pratiğinin ayrılmaz parçası olan aldatmacanın rolünü betimliyor. Jon Krakauer, Siren Yay nlar, Çev: Taylan Taftaf, 248 s. Yabana Doğru toplum tarafından onaylanmış bir hayat idealini yansıtan tüm ölçütleri bir kenara bırakarak doğada yaşamaya giden genç bir adamın gerçek yaşam öyküsü. Sean Penn tarafından Eddie Vedder ın unutulmaz müzikleri eşliğinde sinemaya da uyarlanan ve En İyi Yardımcı Oyuncu dalında Oskar adayı da olan Yabana Doğru, insanın arayışlarını, toplumun tuzaklarını, bireyin çıkmazlarını ve yaşadığımız hayatları bizlere sorgulatacak, akıllardan kolay kolay silinmeyecek gerçek bir öykü. Etkili leti im ngiliz Y ll k Raporlar nda Türkiye-1924 Cinayetleri Almana 2012 Güzel Harabeler Nilgün Serimo lu, Cinius Yay nlar, 121 s. Ali Satan, Tarihçi Kitabevi, 168 s. Kolektif, BirUmut Yay nc l k, 234 s. Jess Walter, Domingo Yay nevi, Çev: Duygu Ak n, 368 s. Sesimizi iyi kullanabilmek için onun niteliği hakkında bilgi sahibi olabilmek önemlidir. Kusurlarımızı öğrendikten sonra, planlı bir çalışma sonucunda daha doğru ve etkili bir ses edinmeyi ve o dokuyu kullanarak güzel konuşmayı başarabiliriz. Günümüzün hızlı temposunda telefonda tanıtım ve satış artık hem zaman, hem maliyet açısından avantajlı, yaygın bir pazarlama yöntemi olarak karşımıza çıkıyor. Tele-Marketing olarak adlandırılan bu yöntem kendi kurallarını oluşturan bir alan geldi. Telefonla iletişim kurmaya dayanan bu yöntemin pek çok artıları olduğu gibi zorlukları da var. İngiltere nin yabancı ülkelerde bulunan diplomatik misyonları her yıl sonunda o ülke hakkında kapsamlı rapor hazırlarlar. Tarihçi Kitabevi, Türkiye hakkında hazırlanan İngiliz Yıllık Raporları nı bir dizi halinde yayınlıyor. İngiliz Yıllık Raporlarında Türkiye-1924 raflardaki yerini aldı. Hizmete özel olarak hazırlanan bu raporlarda, İngiltere nin Türkiye ye bakışındaki önceliklerini, stratejisini ve elde etmek istediği hedeflerin şifrelerini görebilirsiniz. Hazırlanmasından 90 yıl sonra bu raporların tamamı hem Türkçe hem de İngilizce olarak ilk defa Türkiye kamuoyuna sunulmaktadır. İş Cinayetleri Almanağı 2012, iş cinayetlerine dikkat çekmek, her gün 3 ila 5 işçinin hayatını kaybetmesinin olağanlaşmasına engel olmak, artarak devam eden ölümlerin kader ya da kaza olmadığını aksine ihmal, denetimsizlik, taşeronlaşma ve daha fazla kâr elde etme hırsı nedeniyle, göz göre göre meydana gelen cinayetler olduğunu göstermek için hazırlandı. Sadece geçtiğimiz yıl basına yansıyan iş cinayetleri haberlerine yer vermiyor. Artık aramızda olmayan işçiler için sürdürülen adalet mücadelelerinin nasıl başladığı, süreç içerisinde nasıl yol alındığı ve gelinen noktada davalardaki son durumları da anlatıyor. Sene Güneşin kavurduğu İtalya sahilinin kayalık sırtlarında, göğsüne dek hayallere dalmış bir otel sahibi Ligurya Denizi nin göz kamaştıran sularına bakarken bir serap görüyor: Uzun boylu, incecik bir kadın, beyazlar içinde bir hayal, tekneyle ona yaklaşıyor. Çok geçmeden kadının çiçeği burnunda Amerikalı bir aktris olduğunu öğreniyor. Ve bir de yakında öleceğini... Muhteşem yaratıcılığı ve kesintisiz şaşırtıcılığıyla Güzel Harabeler bir yandan olmadık hayallere tutunurken, bir yandan da yaşamları kayalık kıyılarında gezinen kusurlu ama büyüleyici insanların öyküsü...

20 20 10 MAYIS 2013 CUMA Aydınlık KİTAP ÇOCUK - GENÇ Tehlikando yaklaşıyonto Çevreci Dede kitab yla çocuklar n dilinden anlad n kan tl yor Hikmet Temel Akarsu. Ama hem Güzelçaml ya olan sevdas ndan, hem de kitab n n kahramanlar olan biricik çocuklar na duydu u sevgi yüzünden biraz fazla tatl bir dil kullanm İREM HALIÇ irem.halic@hotmail.com Kuzey Kutbu ndaki buzullar hızla eriyor, deniz suyunun seviyesi yükseliyor, okyanuslarda korkunç kasırgalar oluyor, bitki örtüsü değişiyor ve dünya giderek çölleşiyor. Her yıl daha çok orman yangını çıkıyor, hayvan ve bitki türleri azalıyor, ekolojik dengesizlikler başlıyor, dünyadaki tatlı su kaynakları tükeniyor, deniz suyu yükselince nehir sularına ve yer altı sularına doğru ilerliyor, tarım yok oluyor, açlık sorunları başlıyor. Böyle bir dünyayı ancak çocuklar kurtarabilir, çünkü gelecek onları yetişkinlerden daha çok ilgilendiriyor. Güzelçamlı aşığı Hikmet Temel Akarsu, Güzelçamlı nın Kayıp Panteri kitabıyla çocuklara kendini kabul ettirmişti. Şimdi de Çevreci Dede kitabıyla çocukların dilinden anladığını kanıtlıyor. Ama hem Güzelçamlı ya olan sevdasından, hem de kitabının kahramanları olan biricik çocuklarına duyduğu sevgi yüzünden biraz fazla tatlı bir dil kullanmış. Felaketler art arda sıralanırken, acil durum anlarında bile birbirlerine sevgili kardeşim diye hitap eden çocuklar arasında kaybolup gidiyorsunuz. İçindeki sevgiyi nasıl fışkırtacağını bilemeyen bir dede gibi yazmış Akarsu, iyi de yapmış. Çünkü bu tatlı dilin ardında her şey düzelecek, düzeltmek bizim elimizde mesajı var ve bu, çocuğa güven veriyor. BEN DE ALIN ÇOCUKLAR Büyüklerin dünyasını anlatan romanlar, öyküler, oyunlar yazdım. Bunlar sevildi de. Ama hep bir şeyler eksikti. İşte o vakit anladım ki; benim asıl yerim çocukların masalsı dünyası. Bunu anladığımda, aralarında bana da yer açmaları için çocuklara bir kitap yazdım. Bu kitap sayesinde çocuklar, siz beni aranıza kabul ettiniz. Şimdi ben büyüklerin ciddi dünyasından vakit buldukça kaçıyor ve hep sizin aranızda olmak istiyorum, demiş Hikmet Temel Akarsu. Çocuklardan sonra en sevdiği şey de doğa olduğu için, ikisini buluşturan çocuk kitapları yazmış. Güzelçamlı nın Kayıp Panteri nin ardından, fantastik ögeler kullanarak ekolojik sistemi ve ülkemizdeki doğal güzelliklerin nasıl korunacağını anlattığı dört kitaplık Çevreci Peri serisi oluşturmuş ve son olarak insanların hataları yüzünden meydana gelen felaketleri anlattığı Çevreci Dede yi okuyoruz. AH U GÜZELÇAMLI YOK MU Tuna, Deniz ve Yasemin her yaz olduğu gibi bu yaz da Güzelçamlı ya tatil yapmaya giderler, yurtdışından gelen arkadaşları Hoto, John, Peter ve Angelica ya oraların doğal güzelliklerini gösterirler. Hoto bir Aborjin dir ve bambaşka bir dünyadan gelmiştir. Güzelçamlı ona memleketini anımsattığı için burayı en çok o sever. Her şey iyi hoşken çocuklar çevrelerinde birtakım garip olaylar yaşandığını fark ederler. Başta güzel gibi görünür; her yerde tropikal meyveler, sıcacık havalar, uzun süren tatiller. Ama bunların arkasında yatan gerçeği de öğrenmeden edemezler. Çevreci Dede onlara yaklaşan tehlikeyi haber verdiğinde ise, bu gidişi önleyebilecek gücü kendilerinde hissederler ve işe koyulurlar. Çevre sorunlarının yanı sıra farklı kültürler arasında dayanışmayı da konu alan bu kitap, Zeynep Özatalay ın buram buram macera kokan hareketli çizimleriyle tam bir tatil kitabı haline gelmiş. Mimarlığı bırakıp yazar olanlar kervanından olan Akarsu, roman ve öykülerindeki ustalığını çocuk edebiyatına da taşımış. Yayın koordinatörlüğünü yaptığı Roman Kahramanları dergisini çok severiz, umuyoruz ki çocuk edebiyatına da bu dergi tadında özgün eserler bırakır. Şimdiden çocukların çevreci dedesi oldu bile. İyi okumalar diliyoruz. Çevreci Dede-Yaklaşan Tehlike, Hikmet Temel Akarsu, Doğan Egmont Yayıncılık, 152 s. Uyuyan Ordu Freya, geceyi babasının çalıştığı İngiliz Müzesi nde geçirmek zorunda kalır. Müzede gezerken fildişi bir boru ve eski bir satranç takımı gözüne takılır. Karşı konulamaz bir istekle boruya üfleyen Freya, üç satranç taşının canlanmasına yol açar ve canlanan taşlarla birlikte kendini birden Viking tanrılarının Francesca Simon, thaki Yay nlar, Çev: Tu çe Akyüz, 192 s. diyarında bulur. Ölüm saçan devler ile ejderhalara karşı koymak ve yeraltı dünyasını ziyaret etmek zorunda kalan Freya nın kaybetme şansı yoktur. Day m Balon Olmu Çağdaş Türk edebiyatının usta ismi Necati Tosuner in yazarlığının ilk yıllarında kaleme aldığı, özgün veriminin başlangıç noktasını imleyen öyküler, okurla yeniden buluşuyor. Kambur bir dayının çocukluğundan, gençliğinden ve orta yaşlarından hazine değerindeki, güçlü anların sislerden arınıp aydınlığa kavuştuğu öykülerde, kederden neşeye, çaresizlikten umuda her renkten duygu can buluyor. Necati Tosuner, Gün Kitapl, 88 s. Kaçan Uykular n Pe inden Do an Gündüz, Can Çocuk, 112 s. Kimin aklına gelir kaçan uykuların peşine düşmek? Sincap kardeşler Tarçın ile Kimyon un tabii ki! Tarçın ile Kimyon, bebeklerin kaçan uykularını bulmak için çıktıkları yolculukta, bazı önemli soruların da yanıtlarını buluyorlar. Ne yanıtı? Sincaplar bulsa bulsa fındık, fıstık bulur, demeyin. Dünyamıza dair sadece sincapların bildiği şeyler var. Siz de peşlerine takılın! Ye Ye Bitmiyor! Çocuklar arasında en sık rastlanan kötü alışkanlıklardan biri tırnak yemektir. Devam ettirdikleri pek çok kötü alışkanlığın genellikle farkında olmayan çocuklar, iç dünyalarındaki gerginliklerini çeşitli şekillerde gidermeye çalışırlar. Böyle bir durumla karşılaşmanız halinde size yol göstermesi için hazırlanan Ye Ye Bitmiyor!, çocuğunuzla birlikte okuyabileceğiniz, ipuçlarıyla dolu bir hikâye... Ay en Oy, Mandolin Yay nlar, 32 s.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. "dipnot

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. dipnot Ece Ayhan Kardeşim Akif Akif Kurtuluş'a Mektuplar Hazırlayan Eren Barış sı "dipnot Akif Kurtuluş: 1959, Ankara. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini 1981 yılında bitirdi. İlk şiiri, 1980 yılında Türkiye

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER

İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER YEDİ MEŞALECİLER Cumhuriyet döneminde ortaya çıkan ilk edebi topluluktur. 1928 de Yedi Meşale adıyla ortaklaşa bir kitap çıkarıp bu kitabın ön sözünde şiirle ilgili görüşlerini açıklamışlardır. Beş Hececiler

Detaylı

Bilim,Sevgi,Hoşgörü.

Bilim,Sevgi,Hoşgörü. Bilim,Sevgi,Hoşgörü. Mehmet Akif Ersoy 20 Aralık 1873 27 Aralık 1936 Mehmet Akif Ersoy, Türkiye Cumhuriyeti nin ulusal marşı olan İstiklal Marşı nın yazarıdır. Vatan Şairi olarak anılır. Yahya Kemal Beyatlı

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU 25 Ders 3 İnsan Bir gün ağaçtan küçük bir çocuk oyan, ünlü bir ağaç oymacısı hakkında ünlü bir öykü vardır. Çok güzel olmuştu ve adam onun adını Pinokyo koydu. Eserinden büyük gurur duyuyordu ama oyma

Detaylı

Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım

Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız Ünsal bey?

Detaylı

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın Irmak Tank Tank 1 Vedat Yazıcı TURK 101-40 21302283 AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA Yalnız, huzurlu bir akşamda; şiire susadığınızda huzurunuzu zorlayacak bir derleme Üstü Kalsın. Mutsuz etmeye

Detaylı

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$ ilk yar'larımızın değerli dostları, çoktandır ekteki yazıyı tutuyordum, yeni gönüllülerimizin kaçırmaması gereken bir yazı... Sevgili İbrahim'i daha önceki yazılarından tanıyanlar ekteki coşkuyu çok güzel

Detaylı

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI DEĞERLER EĞİTİMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Bir milletin ve topluluğun oluşumunda maddi

Detaylı

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır Berk Yaman Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır / /20 YAZI ARKASINDA SİZİN FOTOĞRAFINIZ KULLANILMAKTADIR Evveel zaman içinde yaşayan iki âşık varmış. Kara sevdaları

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΕΘΝΙΚΗΣ ΠΑΙ ΕΙΑΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM

Detaylı

ATTİLA İLHAN ın HAYATI MAVİCİLİK AKIMI

ATTİLA İLHAN ın HAYATI MAVİCİLİK AKIMI ATTİLA İLHAN ın HAYATI VE MAVİCİLİK AKIMI MAVİCİLER (1952 1956) Attila İlhan tarafından çıkarılan bir fikir ve sanat dergisi olarak 1952 yılında yayına başlayan Mavi adlı bir derginin etrafında gelişen

Detaylı

İSTİKLÂL MARŞI'MIZ. Her milletin bir milli marşı var fakat bizimkisi ayrı. Bizimkisi İstiklal Marşıdır, başka yazılamaz gayrı.

İSTİKLÂL MARŞI'MIZ. Her milletin bir milli marşı var fakat bizimkisi ayrı. Bizimkisi İstiklal Marşıdır, başka yazılamaz gayrı. İSTİKLÂL MARŞI'MIZ Her milletin bir milli marşı var fakat bizimkisi ayrı. Bizimkisi İstiklal Marşıdır, başka yazılamaz gayrı. Kimisi yazılmış bilmem hangi krala; lorda, barona. Küçümsemem ama, benzetirim

Detaylı

MEHMET RAUF - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ( )

MEHMET RAUF - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ( ) (1874-1931) Servet-i Fünun akımının önemli romancılarından biri olan Mehmet Rauf, 1875 de İstanbul da doğdu. Babası Hacı Ahmet Efendi, bir sağlık kurumunda çalışan bir memurdu. Önce Balat ta ki Defterdar

Detaylı

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler OLAY ÇEVRESINDE GELIŞEN EDEBI METINLER Oğuz Türkçesinin Anadolu daki ilk ürünleri Anadolu Selçuklu Devleti

Detaylı

Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulu Öğrencilerinin Sorularına cevaplarımız

Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulu Öğrencilerinin Sorularına cevaplarımız Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulu Öğrencilerinin Sorularına cevaplarımız 51. Kütüphane Haftası dolayısı ile 1. Nisan.2015 tarihinde Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulunda Kitap Okumanın Kişisel Gelişim deki

Detaylı

"ben sana mecburum, sen yoksun."

ben sana mecburum, sen yoksun. Ad-Soyadı: Kübra Nur Akkoç Numara: 21302138 Ders - Şube: Türkçe 101-19 Öğretmen: Başak Berna Cordan Tarih: 17.11.2014 "ben sana mecburum, sen yoksun." Kavuşulamayandı. Erişilemeyen hedefti, sonu mutlu

Detaylı

HALİDE EDİB ADIVAR VURUN KAHPEYE ROMAN

HALİDE EDİB ADIVAR VURUN KAHPEYE ROMAN HALİDE EDİB ADIVAR VURUN KAHPEYE ROMAN 2 Halide Edib Adıvar ın Can Yayınları ndaki diğer kitapları: Sinekli Bakkal, 2007 Ateşten Gömlek, 2007 Handan, 2007 Mor Salkımlı Ev, 2007 Türk ün Ateşle İmtihanı,

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

EĞİTİM VE ÖĞRETİM DÖNEMİ DENİZYILDIZI GRUBU MART AYI BÜLTENİ

EĞİTİM VE ÖĞRETİM DÖNEMİ DENİZYILDIZI GRUBU MART AYI BÜLTENİ 2012 2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM DÖNEMİ DENİZYILDIZI GRUBU MART AYI BÜLTENİ MART AYINDA NELER ÖĞRENDİK? Bitkileri tanıdık. Bitkileri gözlemledik. Bitki türlerini isimlendirdik. Bitkilerin birer canlı olduğunu

Detaylı

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan 2010 16:15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 4075. 1 / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan 2010 16:15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 4075. 1 / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden, Çemberlitaş taki dedesinin konağında büyüyen şair, Amerikan ve Fransız kolejlerinde başladığı ilk ve lise öğrenimini Deniz Lisesi nde tamamladı. İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü nü 1924 te bitirince

Detaylı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Hiroşima da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki

Detaylı

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur. 33 Ders 4 Günah Bir dostunuzun size, içi güzel şeylerle dolu ve bütün bu güzelliklerin tadını çıkarmanız için bir saray verdiğini düşünelim. Buradaki her şey sizindir. Dostunuzun sizden istediği tek şey,

Detaylı

BU AY ÖĞRENDİKLERİMİZ ATATÜRK Atatürk kim olduğunu hatırladık. Atatürk ün hayatını inceledik. Atatürk ün kişisel özelliklerini ifade ettik. Atatürk ün

BU AY ÖĞRENDİKLERİMİZ ATATÜRK Atatürk kim olduğunu hatırladık. Atatürk ün hayatını inceledik. Atatürk ün kişisel özelliklerini ifade ettik. Atatürk ün 2013-2014 EĞİTİM DÖNEMİ DENIZYILDIZI GRUBU KASIM AYI BÜLTENİ ATAM SENİ ÖZLÜYORUZ. BU AY ÖĞRENDİKLERİMİZ ATATÜRK Atatürk kim olduğunu hatırladık. Atatürk ün hayatını inceledik. Atatürk ün kişisel özelliklerini

Detaylı

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ Türk pop ve rock müziğinin sevilen ismi Aydilge,mini konseri ve imza günü etkinliği ile Kahramanmaraş Piazza Alışveriş ve Yaşam Merkezi nde hayranlarıyla buluştu.

Detaylı

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI Hazırlayan: Rabia ARIKAN JORGE LUIS BORGES (1899-1986) ARJANTİNLİ ŞAİR, DENEME VE KISA ÖYKÜ YAZARIDIR. 20. YÜZYILIN EN ETKİLİ

Detaylı

KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU XXVI. EDEBİYAT ve KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİĞİ Okuyan insan, yaşayan insan

KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU XXVI. EDEBİYAT ve KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİĞİ Okuyan insan, yaşayan insan KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU XXVI. EDEBİYAT ve KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİĞİ Okuyan insan, yaşayan insan USTALARA SAYGI-ANMA SOKAK AÇILIŞI F.DOSTOYEVSKİ SÖYLEŞİ / DİNLETİ - İMZA ATAOL BEHRAMOĞLU

Detaylı

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı.

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı. Kahramanmaraş Platformu ndan Şenliği Kadın Cumhuriyet On bir kadın derneğinden oluşan Kahramanmaraş Kadın Platformu, Müftülük Meydanı nda düzenledikleri Cumhuriyet Şenliği ile Cumhuriyet in önemine dikkat

Detaylı

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

İntikam. Ölüm Allah ın Emri İntikam Bilir misin sen her gece Kendinle oturup konuşmayı Geceden uyanmamaya ant içip Gün ışığıyla yeniden doğmayı Bilir misin sen her güne hayata küskün başlamayı Anti sosyal kişilik olup da Şişelerin

Detaylı

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum. Sayın Kaymakam, Sayın Belediye Başkanı, Sayın Milli Eğitim Müdürü, Darüşşafaka Cemiyeti nin Sayın Başkanı ve Yöneticileri, Saygıdeğer Öğretmenlerimiz, Darüşşafaka daki temel öğrenimlerini başarıyla tamamlayıp,

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı. MUSA TAKCI KİMDİR? İyi bir öğretmen, koruyucu bir ağabey, saygılı bir evlat, şefkatli bir baba, merhametli bir eş, çok aranan bir kardeş, güçlü bir şair, disiplinli bir yazar, hayırlı bir insan, güzel

Detaylı

Mehmet Akif Ersoy; Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın! Mısralarını şehitlerimize, gazilerimize, en

Mehmet Akif Ersoy; Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın! Mısralarını şehitlerimize, gazilerimize, en Mehmet Akif Ersoy; Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın! Mısralarını şehitlerimize, gazilerimize, en genel ifadeyle milletimize yazmıştır. Bu mısralar, aziz

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan Mart 2009 Kendi Yaşam Öykünüzü Yazın Diyelim ki edebiyatla uğraşmak, yazı yazmak, bir yazar olmak istiyorsunuz. Bu

Detaylı

Ihlamur; Cana Şifa Bir Dergi!

Ihlamur; Cana Şifa Bir Dergi! On5yirmi5.com Ihlamur; Cana Şifa Bir Dergi! Ihlamur dergisi genel yayın yönetmeni Hakan Sarı ile yayıncılık serüvenlerini ve dergiciliği konuştuk. Yayın Tarihi : 24 Ağustos 2010 Salı (oluşturma : 11/8/2017)

Detaylı

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin? Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin? - Mutasarrıf demiş adam kabara kabara. - Sonra ne olacaksın? diye

Detaylı

Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor

Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor Türkiye deki üniversite imkanlarının zorluğu ve kontenjan sıkıntısı öğrencileri değişik arayışlara itiyor. Her yıl 50 binin üzerinde

Detaylı

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf ilk yar'larımızın sevgili dostları, ilkyar desteklerinizle giderek büyüyen bir aile olarak varlığını sürdürüyor. Yeni yeni ilk yar'larımızla tanışırken bir taraftan fedakar gönüllülerimizi, ve bir zamanlar

Detaylı

GARİP AKIMI (I. YENİ)

GARİP AKIMI (I. YENİ) GARİP AKIMI (I. YENİ) Garipçiler: Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat Horozcu nun oluşturduğu bir topluluktur. 1941 yılında Orhan Veli, Oktay Rıfat, Melih Cevdet Garip adlı ortak bir kitap yayımladılar.

Detaylı

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17 İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ... 15 MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17 SAFAHAT TA DEĞERLERİMİZ... 41 Adâlet... 43 Adamlık... 47 Ahlâk... 50 Azim... 42 Birleştiricilik...

Detaylı

MATBAACILIK OYUNCAĞI

MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Roman 1. basım Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü:

Detaylı

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR İnsan Okur Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 2 Süleyman Bulut İnsan Okur 4 Süleyman Bulut İnsan Okur Süleyman Bulut Ben küçükken, büyükler hep aynı soruyu sorardı: Büyüyünce ne olmak istiyorsun?

Detaylı

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 27.03.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Yaz l Bas n n Gelece i

Yaz l Bas n n Gelece i Emre Aköz Yeni Okur-Yazarlar ve Gazetelerin Geleceği ABD li serbest gazeteci Christopher Allbritton õn yaşadõklarõ bize yazõlõ medyanõn (ki bu tabirle esas olarak gazeteleri kastediyorum) geleceği hakkõnda

Detaylı

İÇİNDEKİLER. 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım...

İÇİNDEKİLER. 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım... İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...5 GİRİŞ...9 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım...38 3 2. BÖLÜM ÖNCÜLER Necip Fazıl Kısakürek ve

Detaylı

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız. (Kur an 50/16 Kaf)

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız. (Kur an 50/16 Kaf) Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız. (Kur an 50/16 Kaf) Her uzun yol bir adımla başlar. Olmasını istediğimiz her şey uzun

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin AŞKIN ACABA HÂLİ Varoluştan bu yana herhangi bir metoda uydurulup bu doğrultuda devam edilemeyen belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin hatlarla

Detaylı

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktin soğuk geciktim kış geciktiniz kış mevsiminde uç, sınır, son, limit bulunuyor/bulunur

Detaylı

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır? 1. (1) Şair yeni bir şiir kitabı yayınladı.(2) Kitap, şairin geleneksel şiir kalıplarını kullanarak yazdığı şiirlerden oluşuyor.(3) Bu şiirlerde kimi zaman, şairin insanı çok derinden etkileyen sesini

Detaylı

Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe?

Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe? Ekşi, 1 Buse Ekşi 21502152 TURK 101-74 Ali Turan Görgü Final Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe? Yaşadıkları çevrenin sorunları ile ne kadar ilgili hiç düşündünüz

Detaylı

Özdemir Asaf Yapıtları: Şiir: Etika: Öykü: Otokopi, Deneme: Çeviri:

Özdemir Asaf Yapıtları: Şiir: Etika: Öykü: Otokopi, Deneme: Çeviri: LAVINIA Aşk Şiirleri Özdemir Asaf (Ankara, 11 Haziran 1923 İstanbul, 28 Ocak 1981) Danıştay Üyesi Mehmet Asaf ın oğludur. Babasını kaybettiği yıl (1930) Galatasaray Lisesi nin ilk kısmına girdi. 1934 yılındaki

Detaylı

Nükhet YILMAZ HAYAT BİLGİSİ Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası nı kutladık. Halk ekmek fabrikası gezisine katıldık. TÜRKÇE * Dilbilgisi:

Nükhet YILMAZ HAYAT BİLGİSİ Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası nı kutladık. Halk ekmek fabrikası gezisine katıldık. TÜRKÇE * Dilbilgisi: Değerli Velilerimiz, 2017 yılının son ayında, güneşin hafifçe ısıttığı günlerdeyiz. Havalar hala, öğrencilerimizin bahçede neşeyle oynamalarına müsait. Palto giyme koşuluyla teneffüslerde temiz havada

Detaylı

Birbirimize anlatacağımız ne çok şey var; düşündünüz mü? İşte bu yazma nedenlerimden biri. İlki...

Birbirimize anlatacağımız ne çok şey var; düşündünüz mü? İşte bu yazma nedenlerimden biri. İlki... Bir şairin seyir defteri Prof. Dr. Göksel Altınışık Gelinciğin Yalnızlığı Bir ömrü damıtsak ne kalır geriye? Benimkinden, en azından şu ana dek yaşanan kadarından, sözcükler kalıyor. Bir mucize bu benim

Detaylı

KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ

KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ Mustafa Köz KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ YARATICI OKUMA DİZİSİ Şiir Resimleyen: Yasemin Ezberci Yaratıcı Okuma Dosyası: Mustafa Köz Mustafa Köz KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ Resimleyen: Yasemin Ezberci Yayın Koordinatörü:

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

YUNUS GRUBU MART AYI BÜLTENİ

YUNUS GRUBU MART AYI BÜLTENİ YUNUS GRUBU MART AYI BÜLTENİ MART AYINDA NELER ÖĞRENDİK? Bitkileri tanıdık. Bitkileri gözlemledik. Bitki türlerini isimlendirdik. Bitkilerin birer canlı olduğunu öğrendik. Farklı bitkilerin bakımını üstlendik.

Detaylı

Azrail in Bir Adama Bakması

Azrail in Bir Adama Bakması Mevlâna (1207 1273) Güçlü bir bellek, çağrışım yeteneği, üretkenlik, olağanüstü görüş ve anlatım gücü, derin duygusallık ve hüzün, her yönüyle İslam kültürüne hâkimiyet... İşte Mevlâna deyince akla gelen

Detaylı

DESTANLAR VE MASALLAR. Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK. Masal. Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez

DESTANLAR VE MASALLAR. Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK. Masal. Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez DESTANLAR VE MASALLAR Masal samed Behrengi Küçük Kara Balık Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez Yayın

Detaylı

EDEBİYAT SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN 12 EYLÜL ŞİİRİ Nesîme CEYHAN AKÇA, Kurgan Edebiyat, Ankara 2013, 334 s.,isbn Sabahattin GÜLTEKİN 1

EDEBİYAT SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN 12 EYLÜL ŞİİRİ Nesîme CEYHAN AKÇA, Kurgan Edebiyat, Ankara 2013, 334 s.,isbn Sabahattin GÜLTEKİN 1 Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 4(2): 245-249 EDEBİYAT SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN 12 EYLÜL ŞİİRİ Nesîme CEYHAN AKÇA, Kurgan Edebiyat, Ankara 2013, 334 s.,isbn978-975-267-891-0.

Detaylı

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

3. Yazma Becerileri Sempozyumu YAZMA YOLCULUĞUNDA FARKLI YÖNTEM VE TEKNİKLER Gülsemin Ergün Kucba Türkçe Koordinatörü gulseminkucba@terakki.org.tr B.Aslı P.Şener Türkçe Öğretmeni basakpacaci@terakki.org.tr Yazar olmak istiyorsanız,

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

GÜNLÜK (GÜNCE) www.dosyabak.com

GÜNLÜK (GÜNCE) www.dosyabak.com GÜNLÜK (GÜNCE) 1 GÜNLÜK Öğretmeye bağlı, gerçekçi anlatım türlerinden biri olan günlükler, bir kişinin önemli ve kayda değer bulduğu olayları, gözlem, izlenim duygu düşünce ve hayallerini günü gününe tarih

Detaylı

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI BURÇAK EYÜBOĞLU ORTAOKULU 28. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİKLERİ 8-9 0CAK 2019

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI BURÇAK EYÜBOĞLU ORTAOKULU 28. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİKLERİ 8-9 0CAK 2019 EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI BURÇAK EYÜBOĞLU ORTAOKULU 28. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİKLERİ 8-9 0CAK 2019 FANTASTİK EDEBİYAT, DİSTOPYA VE FELSEFE 8 OCAK 2019, SALI 14.30 /BURÇAK EYÜBOĞLU ODİTORYUMU

Detaylı

Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik duygusunu artırır.

Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik duygusunu artırır. MUSTAFA KARAŞAHİN İLKOKULU 4. SINIFLAR DEĞERLER EĞİTİMİ ÇALIŞMASI MART 2016 SINIFI DEĞER ADI.-. BARIŞ VE VATANSEVERLİK Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Bilmece ŞİPŞAK BİLMECELER DEYİM VE ATASÖZLERİ. 2. basım. Resimleyen: Ferit Avcı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Bilmece ŞİPŞAK BİLMECELER DEYİM VE ATASÖZLERİ. 2. basım. Resimleyen: Ferit Avcı Resimleyen: Ferit Avcı Süleyman Bulut ŞİPŞAK BİLMECELER 2 ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Bilmece DEYİM VE ATASÖZLERİ 2. basım Süleyman Bulut ŞİPŞAK BİLMECELER 2 DEYİM VE ATASÖZLERİ Resimleyen: Ferit Avcı www.cancocuk.com

Detaylı

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu Bilgin 1 Latife Sena Bilgin 21301075 TURK 102-021 Serbest1 Gönenç Tuzcu 26.09.2014 Tanrı Bin birinci gece şairi yarattı, Bin ikinci gece cemal'i, Bin üçüncü gece şiir okudu tanrı, Başa döndü sonra, Kadını

Detaylı

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Yusuf Yeşilkaya www.yusufyesilkaya.com yusufyesilkaya@gmail.com 26 Mayıs 1904 tarihinde İstanbul Çemberlitaş ta dünyaya gelen Necip Fazıl, hem kültürlü hem de varlıklı bir ailenin çocuğudur. Dört-beş yaşında

Detaylı

Woyzeck: Öğleyin güneş tepeye çıkıp da dünya ateşe düşmüş gibi yanmaya başlayınca, işte o zaman korkunç bir ses bir şeyler diyor bana.

Woyzeck: Öğleyin güneş tepeye çıkıp da dünya ateşe düşmüş gibi yanmaya başlayınca, işte o zaman korkunç bir ses bir şeyler diyor bana. Konu: "Woyzeck ve "Matmazel Julie Adlı Eserlerde Kullanılan İmge ve Simgelerin Eserlerin Tezlerine Katkısı Adı-Soyadı: Halil İbrahim Yüksel No: 149 Sınıfı: 11-D WOYZECK VE MATMAZEL JULIE DE İMGE VE SİMGE

Detaylı

7.2 Uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan ve bildiri kitabında (Proceedings) basılan bildiriler

7.2 Uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan ve bildiri kitabında (Proceedings) basılan bildiriler 1. Adı Soyadı : HALE TORUN 2. Doğum Tarihi : 07.07.1972 3. Ünvanı : Öğretim Görevlisi 4. Öğrenim Durumu : Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Tarih Marmara Üniversitesi 1994 Y.Lisans Radyo Televizyon ve

Detaylı

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden Kavrama 1 ECE KAVRAMA 21102516 TURK 101 Ali TURAN GÖRGÜ SEVGİNİN GÜCÜ 1918 yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden biridir. Şiirlerinde genellikle değişim içinde

Detaylı

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ İSMEK İN USTALARI ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ 10-17 MART 2014 / Dolmabahçe Sanat Galerisi Başkan dan eserlerin hiçbiri zahmetsiz,

Detaylı

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Şizofreninin nasıl bir hastalık olduğu ve şizofrenlerin günlük hayatlarında neler yaşadığıyla ilgili bilmediğimiz birçok şey var.

Detaylı

FECRİ-ATİ EDEBİYATI SANATÇILARI

FECRİ-ATİ EDEBİYATI SANATÇILARI FECRİ-ATİ EDEBİYATI SANATÇILARI AHMET HAŞİM ( 1884 1933 ) Fecriati topluluğunun en önemli şairi olup modern Türk şiirinin kurucularından biridir. Türk edebiyatında akşam şairi olarak da tanınır. Sanat

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz Refik Durbaş BEZ BEBEKLE KUKLASI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Şiir Resimleyen: Burcu Yılmaz 2. basım Refik Durbaş BEZ BEBEKLE KUKLASI Resimleyen: Burcu Yılmaz Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör: Ebru Akkaş

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar MARIA MONTESSORI Hayatın en önemli dönemi üniversite çalışmaları değil, doğumdan altı yaşa kadar olan süredir. Çünkü bu, bir çocuğun gelecekte olacağı yetişkini inşa ettiği

Detaylı

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Hafta Sonu Ev Çalışması YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Zaman adlı ölümsüz bir dev vardı. Bir gün Zaman, Yıl Dede'yi dört kızıyla birlikte yeryüzüne indirdi. Kızlar, yeryüzünü çok sevdiler. Hepsi bir yana dağılıp

Detaylı

İBRAHİM ŞİNASİ 1826-1871

İBRAHİM ŞİNASİ 1826-1871 İBRAHİM ŞİNASİ 1826-1871 Hayatı ve Edebi Kişiliği İbrahim Şinasi 5 Ağustos 1826 da İstanbulda doğdu. 13 Eylül 1871 de aynı kentte öldü. Topçu yüzbaşısı olan babası Mehmed Ağa 1829 da Osmanlı Rus savaşı

Detaylı

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com Acele karar vermeyin Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama kral bile onu kıskanıyormuş. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını

Detaylı

Ruhumdaki. Müzigin Ezgileri. Stj. Av. İrem TÜFEKCİ. 2013/2 Hukuk Gündemi 101

Ruhumdaki. Müzigin Ezgileri. Stj. Av. İrem TÜFEKCİ. 2013/2 Hukuk Gündemi 101 Ruhumdaki Müzigin Ezgileri Stj. Av. İrem TÜFEKCİ 2013/2 Hukuk Gündemi 101 Ruh halinize göre mi müzik dinlersiniz, müzik mi ruh halinizi değiştirir? Hangi tür olursa olsun o anki duygusal duruma eşlik etmekte

Detaylı

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. C i h a n D e m i r c i Damdaki Mizahçý 90 Yaþýnda Eskimeyen Bir Usta: Haldun Taner Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. 1986'da yitirdiðimiz Haldun Taner

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

HAYAT BENİM BİLDİĞİM KADAR MI?

HAYAT BENİM BİLDİĞİM KADAR MI? SEV Yayıncılık Eğitim ve Ticaret A.Ş. Nuhkuyusu Cad., No. 197 Üsküdar İş Merkezi, Kat 3, 34664 Bağlarbaşı, Üsküdar, İstanbul Tel.: (0216) 474 23 43 Sertifika No. 12603 O ve C Düşündü: Hayat Benim Bildiğim

Detaylı

M14 esnevi den (şirli) r H i k â y ele

M14 esnevi den (şirli) r H i k â y ele 14 Mesnevi den (şiirli) H i k â e y r l e ÖNSÖZ Sevgili Okur, Medeniyetimizin temeli olan değerlerimizi Hz. Mevlâna mızın Mesnevi sinden anlatmaya Adalet kavramıyla devam ediyoruz. Adalet kavramına işaret

Detaylı

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Müdürlük Seçme Sınavlarına Hazırlık El Kitabı

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Müdürlük Seçme Sınavlarına Hazırlık El Kitabı T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Müdürlük Seçme Sınavlarına Hazırlık El Kitabı Ana Başlık Alt Başlık Sayfa Soru Düzeltme Olayları Ad Aktarması 6 - Ad Aktarması (Mecazı Mürsel) Kinaye 8 - Kinaye

Detaylı

11. HAFTA 2.ARAŞTIRMA İNCELEME YAZILARI

11. HAFTA 2.ARAŞTIRMA İNCELEME YAZILARI 11. HAFTA 2.ARAŞTIRMA İNCELEME YAZILARI A. RAPOR: Herhangi bir konuyu, olayı veya incelenmekle görevlendirilen kişi veya kişilerin, yaptıkları araştırmanın sonuçlarını ilgili yere bildirmek üzere yazdıkları

Detaylı

ÖZEL EFDAL ANAOKULU 2012-2013 EĞİTİM-ÖĞRETİM DÖNEMİ DENIZYILDIZI GRUBU KASIM AYI BÜLTENİ

ÖZEL EFDAL ANAOKULU 2012-2013 EĞİTİM-ÖĞRETİM DÖNEMİ DENIZYILDIZI GRUBU KASIM AYI BÜLTENİ ÖZEL EFDAL ANAOKULU 2012-2013 EĞİTİM-ÖĞRETİM DÖNEMİ DENIZYILDIZI GRUBU KASIM AYI BÜLTENİ BU AY ÖĞRENDİKLERİMİZ ATATÜRK Atatürk kim olduğunu hatırladık Atatürk ün hayatını inceledik. Atatürk ün kişisel

Detaylı

Cümlede Anlam TEST 39. 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur?

Cümlede Anlam TEST 39. 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur? SABEDİN TÜRKER İÖO 5.SINIF TÜRKÇE Cümlede Anlam TEST 39 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur? 1. A. Niçin 2. B. Ne

Detaylı

lkokul Eğitim Koordinatörü

lkokul Eğitim Koordinatörü Değerli Velilerimiz, Yılın sonuna yaklaştığımız günlerdeyiz. Bu hafta, her sınıf düzeyinde planlarımıza yer alan göre konuları kaynak kitaplardan, dijital içeriklerden, Fen laboratuvarımızdan, bahçemizdeki

Detaylı

Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti

Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti SİNOPSİS Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Orhan Pamuk, 2012 de İstanbul da, 2008 yılında yayınladığı Masumiyet Müzesi romanı ile aynı adı taşıyan bir müze açar. Müzenin içindeki eşyalar, romana konu olan ve

Detaylı

KIRMIZI KANATLI KARTAL

KIRMIZI KANATLI KARTAL Resimleyen: Vaqar Aqaei Refik Durbaş KIRMIZI KANATLI KARTAL ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Şiir 1. basım Refik Durbaş KIRMIZI KANATLI KARTAL Resimleyen: Vaqar Aqaei www.cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 169 VEFA VE CÖMERTLİK ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 5523 15 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

(BENGÜTÜRK TV DE KURTULUŞ ADANA TVLERİ NE İŞ) Adana'nın düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümünde Adana televizyonlarında ilginç bir olay yaşandı.

(BENGÜTÜRK TV DE KURTULUŞ ADANA TVLERİ NE İŞ) Adana'nın düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümünde Adana televizyonlarında ilginç bir olay yaşandı. Adana da 15 yıldan bu yana değişik televizyonlarda programlar yapıyorum. Şu anda çalıştığım Akdeniztürk Televizyonu kadar özgürlükçü bir kanala şahit olmadım. Tabii ki bu, mesleği çok iyi özümlemiş Yüksel

Detaylı

Sevgili dostum, Can dostum,

Sevgili dostum, Can dostum, Sevgili dostum, Her insanı hayatta tek ve yegâne yapan bir öz benliği, insanın kendine has bir kişiliği vardır. Buna edebiyatımızda, günlük yaşantımızda ve dini inançlarımızda çeşitli adlar vermişlerdir.

Detaylı