İSLÂM ÂLİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "İSLÂM ÂLİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ"

Transkript

1 İSLÂM ÂLİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ ABBÂD BİN ABBÂD BİN HABÎB: HİCRİ İKİNCİ ASIR Meşhûr hadîs âlimlerinden. İsmi, Abbâd bin Abbâd bin Habîb bin Mühelleb bin Ebî Sufre dir. Künyesi Ebû Muâviye dir. Atakî, Ezdî, Mühellebî ve Basrî nisbetleri ile de tanınmaktadır. Doğum târihi kesin olarak bilinememektedir. Hicrî 181 (m. 797) târihinde Recep ayının 18 inde Bağdâd da vefât etmiştir. Abbâd bin Abbâd, hadîs hâfızlarından olup, Basra da yetişen meşhûr âlimlerdendir. Yüzbin hadîs-i şerîfi senetleri ile birlikte ezberlemiştir. Zamanının âlimleri arasında şerefli, üstün bir yeri vardı. Fazîlet sahibi, hadîs-i şerîf rivâyetinde sika, yani güvenilir bir kimseydi. Çok sayıda âlim, onu hadîste senet kabul etmişlerdir. Ebû Cemre-i Dabi î, Yunus bin Habbâb, Muhammed bin Amr, Avf el-a rabî, Ebû Uyeyne nin kölesi Vâsıl, Hişâm bin Urve, Âsım el-ahvâl gibi birçok kimselerden ilim alıp, hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Yahyâ bin Muîn, onun hakkında dedi ki: O, hadîs rivâyetiyle meşhûr olan Hammâd bin Avvâm dan daha güvenilir ve ondan daha çok hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Ahmed bin Hanbel, Küteybe, Müsedded, Yahyâ bin Muin, Ahmed bin Meni, Hasen bin Arefe ve başkaları Ondan hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Hz. Âişe den rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîf şöyledir: Hz. Âişe buyurdu ki: Yanıma Ensârdan bir kadın girdi. Resûlullah ın (s.a.v.) yatağını dürülmüş olarak gördü, sonra gitti ve bana içi yün olan bir yatak gönderdi. O sırada Resûl-i Ekrem yanıma geldi ve Bu nedir? buyurdu. Ben de durumu olduğu gibi anlattım. Bana Onu geri ver! buyurdu. Ben onu iade etmedim. Fakat Resûl-i Ekrem efendimizin evde üç defa Geri ver! buyurmasından çok hayrete düştüm. Tekrar, Onu iade et! Ey Âişe, Allahü teâlâ ya yemin ederim ki, eğer isteseydim Allahü teâlâ benim yanımda altından ve gümüşten dağlar bulundururdu. Ebû Cemre den, O da İbn-i Abbâs tan naklen haber verdi. İbn-i Abbâs şöyle buyurdu: Abdülkays heyeti Resûlullah efendimizin huzuruna gelerek, Yâ Resûlallah! Şu mahalle sakinleri bizler Râbia nın bir koluyuz. Seninle aramıza Mudar kâfirleri girmiştir. Bu yüzden sana ancak harâm aylarda gelebiliyoruz. Bize öyle bir şey emret ki, onunla hem kendimiz amel edelim hem de bizden sonrakileri ona davet eyleyelim, dediler. Resûlullah efendimiz şöyle buyurdular. Size dört şey emrediyorum. 1- Allahü teâlâya imânı, (sonra bunu kendileri tefsîr ederek) Allah dan başka ilah olmadığına ve Muhammed aleyhisselâm ın O nun Resûlü olduğuna şehâdet etmenizi 2-Namaz kılmayı, 3- Zekât vermeyi, 4-Bir de aldığınız ganimetlerin beşte birini vermenizi emrediyorum... Rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular ki: İslâmiyyet garib, kimsesiz olarak başladı. Son zamanlarda, başladığı gibi, garib olarak geri döner. Garib olan müslümanlara müjdeler olsun. 1) el-a lâm cild-3, sh-257 2) Tehzîb-üt-tehzîb cild-5, sh-95 3) Şezerât-üz-zeheb cild-1, sh-296 4) Mîzân-ül-i tidâl cild-2, sh-367 5) Vefeyât-ül-A yân cild-6, sh-308 6) el-menhel-ül-azb-ül-mevrûd cild-3, sh Tezkiret-ül-huffâz cild-1, sh-260, 261 ABDÜLA LÂ BİN ABDİLA LÂ: Büyük hadîs âlimlerinden ve evliyânın büyüklerinden. Adı Abdûla lâ bin Abdila lâ bin Muhammed Basrî dir. İbn-i Şerâhil el-kureyşî de denilmiştir. Lâkabı Ebû Hûmâm dır. Doğum târihi kesin olarak belli değildir. Basrî ve Kureşî lâkablarından Mekkeli bir aileden olup, Basra da yaşadığı, anlaşılmaktadır. 189 (m. 804) yılında vefât etmiştir. Kuvvetli bir tahsil görmüştür. Hamîd-i Tavîl; Yahyâ bin Ebî İshâk, Cerîrî, Yunus bin Ubeyd, Ma mer bin Râşid, Saîd bin Ebî Urûbe ve Dâvûd bin Ebî Hind gibi devrinin büyük âlimlerinden ilim öğrenmiş ve hadîs-i şerîf bildirmiştir. Bu rivâyetleri pek makbul olup, başta Kütüb-i sitte denilen meşhûr altı hadîs kitabı olmak üzere başka hadîs kitaplarında da yer almıştır. Kendisinden, de İshâk bin Râheviye, Ebû Be

2 kir İbn-i Ebî Şeybe, Amr bin Ali el-felâs, Nasr bin Ali ve daha bir çok âlim hadîs-i şerîf öğrenmiş ve rivâyet etmişlerdir. İmâm-ı Nesâî, İbn-i Hibbân onu sika (güvenilir) âlimlerden olarak zikrederler. Abdûla lâ hazretleri ilmiyle âmil idi. Buyurdu ki: Kime bir ilim verilirde bu ilim O na (Allah korkusundan) ağlama huyunu kazandırmazsa, o bu ilmin faydasını göremez. Mis ârbin Kedâm (r.a.) diyor ki: Abdûla lâ Cehennemden çok korkardı. Göz yaşları içinde secdeye kapanır ve şöyle duâ ederdi. Yâ Rabbi! Düşmanlarının nefretini arttırdığın gibi senin için olan huşûmuzu (korkumuzu) arttır. Sana secde eden yüzümüzü Cehennemde ateş ile örtme. Abdûla lâ (r.a.) sohbetlerinde mâlâya nî (boş şe) konuşmazdı. Büyük âlim Mis âr ın bildirdiğine göre buyurdular ki: İnsanlar bir araya gelseler ve Allahü teâlâ dan, Cennetten, Cehennemden konuşmadan ayrılsalar melekler derler ki: Ey insanlar büyük gaflet içindesiniz... Yine buyurdu ki: Cennet ve Cehennem, Âdem oğlundan bir şeyler duymak için Ona yaklaşırlar. Şayet insan Cenneti isterse, Cennet Yâ Rabbi! Onu isteğine kavuştur der. Şayet Cehennemden sakınırsa, Cehennem de, Yâ Rabbi! Onu ateşten muhafaza et diye duâ ederler. Abdûla lâ (r.a.) ölümü çok hatırlar ve titrerdi. Buyurdu ki: İki şey var ki, beni dünyâ zevklerine dalmaktan alıkoyuyor. Bunlar ölümü hatırlamak ve Allahü teâlâ nın dâima huzurunda bulunmaktır. Yine buyurdu ki, Hiçbir ferd yoktur ki, ölüm meleği günde iki defa kapısını çalmasın. 1) Tezkiret-ül-huffâz cild-1, sh-296 2) Tehzîb-ut-tehzîb cild-6, sh-69 3) El-Menhel-ül-azbül mevrûd şehri Sânen-i Ebî Dâvûd cild-1, sh-69 4) Hilyet-ül-evliyâ cild-6, sh-88 ABDULLAH BİN ABDÜLAZÎZ: Tanınmış bir hadîs âlimi, Ömerî diye tanınır. 184 (m. 800) senesinde Medine-i Münevvere de vefât etti. Babasından ve başkalarından hadîs-i şerîf rivâyet etti. Ondan da, Süleymân bin Muhammed bin Yahyâ bin Urve bin Zübeyr, İbn-i Uyeyne, İbn-i Mübârek, Mûsâ bin İbrâhîm gibi âlimler (r.anhüm) hadîs-i şerîf bildirmişlerdir. İbn-i Hibbân buyurdu ki: O, zamanının en zahid (dünyâya düşkün olmıyan ve âbidlerinden (çok i- bâdet edenlerden; olup, hadîs ilminde sika (güvenilir) bir âlim idi. Fudayl bin İyâd buyurdu ki: Abdullah bin Abdülazîz ile İbn-i Mübârek in huzuruna gidip, yanında bulunmayı çok seviyorum. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bazıları: Enes bin Mâlik den rivâyet etti: Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Dünya hususunda, kendisinden yukarı olanlara, dîni hususunda kendisinden aşağıda olanlara bakan kimseyi, Allahü teâlâ şükredici ve sabredici olarak yazmaz. Dünya hususunda kendisinden aşağıda olanlara bakıp, din hususunda kendisinden yukarıda olana bakan kimseyi Allahü teâlâ, şükreden ve sabırlı bir kul olarak yazar. İbrâhîm bin Sa d dan rivâyet etti: Resûlullah efendimiz buyurdu ki: Eshâbım hakkında, Allahü teâlâdan korkun. Sakın benden sonra onlara düşmanlık yapmayınız. Onları seven beni sevdiği için sever. Onlara buğz eden, kin tutan, bana düşmanlığından dolayı böyle yapmış olur. Onlara eziyet eden, bana eziyet etmiş olur. Bana eziyet eden, Allahü teâlâya eziyet etmiş olur. Kim Allahü teâlâya eziyet ederse, Allahü teâlânın onu cezalandırması çok yaklaşmıştır demektir. Sâlim bin Abdullah dan rivâyet etti: Resûlullah efendimiz buyurdu ki: Allahü teâlâya yalvarıp, duâ etmeden önce Ma rufu (iyiliği) emredip, Münker den (kötülükten) nehyediniz (alıkoyunuz.) Günahınıza pişman olup, Allahü teâlâdan afv ve mağfiret dilemeden önce, elbette Allahü teâlâ sizin duâlarınızı kabul etmiyecek. O zaman afv mağfiret de olunmıyacaksınız. Yahudi âlimler ve hıristiyan din adamları Emr-i ma ruf ve Nehy-i an-il münkeri terk ettikleri için, Allahü teâlâ onları, kendi Peygamberlerinin lisânı üzere lanetleyip, umumî bir belâ vermiştir. Ebû Ca fer el-hızâ: Abdullah Ömerî nin (r.a.) bir gün büyüklerden birisinin şu sözünü naklettiğini bildirdi: Kur ân-ı kerîmi çok okumalı. Çünkü, Kur ân-ı kerîm, okunup emirlerine uyulduğu zaman, Cennete götürür. Abdullah Ömerî hazretleri daima kitaplarıyla beraberdi. Onları yanından hiç ayırmazdı. Mutlaka yanında bakacağı bir kitap bulunurdu. Ona, niçin, kitapları bu kadar seviyorsun dediler. O, bunlara şu sözlerle cevap verdi. İnsana kabirden daha ibret verici ve daha çok nasîhat eden bir şey yoktur. Yalnızlık, bir takım sıkıntı ve kötülüklerden uzak tutar. Kitap ise, insana yakın ve samimi bir arkadaştır

3 Birgün şöyle duâ etti: Yâ Rabbi! Sana, büyüğümüz, küçüğümüz tövbe ederiz. Tövbelerimizi, doğru kıl. Bizi tövbesine uymayanlardan eyleme, Allahım! Ebû Münzir İsmâil bin Ömer anlattı. Abdullah Ömerî (r.a.) şöyle diyordu: İnsanoğlu gaflete dalar da, Allahü teâlâ nın emirlerini yapmaz olur. Yasakladığı şeyleri yapmağa başlar, insanlardan korkarak, Emr-i ma ruf ve Nehy-i an-il-münker (iyiliği emredip, kötülüklerden alıkoyma) farzını terk eder. Muhammed bin Harb el-mekkî dedi: Abdullah bin Abdülazîz Ömerî hazretleri yanımıza gelmişti. Onun etrafına toplandık. Mekke-i Mükerreme nin ileri gelenleri de toplanmıştı. Bu sırada başını kaldırınca, Kâ be-i Muâzzama nın etrafında yükselen sarayları gördü. Şiddetli bir şekilde bağırarak Ey bu köşkleri bu mukaddes mekanın yanına dikenler; Ölünce, yapayalnız kalacağınız, mezarların zifiri karalıklarını hatırlayınız. Ey zevk ve sefa sahipleri, ey dünyâ nimetleri içerisinde yüzenler! Kabirde, kurtların, böceklerin, yiyecekleri ve gıdaları olacağınızı, şu güzel vücutlarınızın, toprağın altında çürüyeceğini, o gören gözlerinizin akacağını, konuşan dillerinizin susacağını hiç düşünmüyor musunuz? Abdülazîz hazretleri bunları söyleyince gözleri doldu. Birisi Abdullah bin Abdülazîz e, Bana nasîhat et dedi. Bunun üzerine, o zâta dönerek: Verâ çok kıymetli bir haslettir, insanın kalbinde verânın (şüpheli şeylerden sakınma) bulunması, bütün dünyâya bedeldir. Onun için, bir şey şüpheli ise ondan sakın. Yoksa harâm işlersin dedi. 1) Hilyet-ül-evliyâ cild-8, sh-283 2) Tehzîb-üt-tehzîb cild-5, sh-302 3) Tabakât-ı İbn-i Sa d cild-5, sh-435 ABDULLAH BİN AVN: Tâbiînin büyüklerinden. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. 151 (m. 768) de vefât etti. Abdullah bin Avn, Semâme bin Abdullah bin Enes, Muhammed İbn-i Sîrîn, İbrâhîm en-nehaî, Ziyâd bin Cübeyr bin Hayve, Kâsım bin Muhammed, Hasan-ı Basrî, Şa bî, Mücâhid ve başkalarından hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Hadîs toplamak için Mekke, Medine, Kûfe, Basra ve daha bir çok yere seyahat etmiştir. İmâm-ı A meş, Dâvud bin Ebî Hind, Süfyân-ı Sevrî, Şû be, Ebû Yahyâ el-kattan, Abdullah İbn-i Mübârek, Vekî bin Cerrâh, Muaz İbn-i Muâz, Muhammed bin Abdullah el-ensârî ve başkaları da ondan hadîs rivâyet etmiştir. Hadîs ilminde sika (güvenilir) râvilerdendir. Büyük âlim Kurre (r.a.) der ki: Biz İbn-i Sîrin in verâsına (haram ve şüphelilerden sakınmasına) hayran idik. Fakat Abdullah İbn-i Avn, Onu bize unutturdu. O bu hususta çok ileri mertebelerde idi. Bikâr der ki; İbn-i Avn şöyle buyururlardı: Akıllı olan bir kimseyi, işlediği hata için azarlamak yakışmaz. Şu zamanımızda da durum budur. Kim birini azarlarsa, daha şiddetli azarı bir başkasından kendisi duyar. Yine Bikâr anlatır: İbn-i Avn ın kimseyle alay ettiğini görmedim. Çünkü o, kendi halinde ve nefsiyle meşguldü. Günden güne olgunlaşıyor, tasavvufta yüksek derecelere kavuşuyordu. Hergün sabah namazını talebeleri ile kılar sonra kimseyle konuşmadan, kıbleye karşı oturur, Allahü teâlâ yı zikrederdi. Bu hal güneş doğuncaya kadar devam ederdi. Talebeleri de aynı şekilde yapardı. Güneş doğduktan sonra onlara dönüp, ders verir ve nasîhat ederdi. Boş ve faidesiz şeyler konuşmaz, insanlara faydalı olanları anlatırdı. Kendisinden çok güzel koku gelirdi. Temiz ve güzel giyinirdi. Belli zamanlarda evine kapanır, sükût ve tefekkürle vakit geçirirdi. Yaptığı iyi işleri gizler, iyi huyunu dahi belli etmezdi. Yaptığı amelleri kimsenin öğrenmesini, bilmesini istemezdi. Ana ve babasına çok iyilik yapardı. Onların yediği kaptan hiç yemek yemezdi. Sebebini soranlara Korkarım, yediğim kaptaki bir lokmada, onların gözü olur da farkına varmadan alıp yiyebilirim derdi. Bir gün annesi çağırdı. Sert bir şekilde cevap vermişti. Sonra buna çok üzüldü. Hemen gitti ve hareketine keffaret olsun diye, iki köle azâd etti. Evleri vardı. Hepsinde müslümanlar parasız otururdu. İsteyeceği ücret onlara çok gelebilir düşüncesiyle hiç kira almazdı. Diline sahip olup, hiçbir zaman kötü söz söylemezdi. Yaptıklarından pişman olmıyan aklı selim sahibi idi. Kur ân-ı kerîmi çok okur, cemâate devam ederdi. İbn-i Mus ab (r.a.) buyurdu ki: Avn oğlu Abdullah ile yirmidört sene beraber kaldım. Herşeyine dikkat ettim. Her haliyle dinimize uygun yaşayışının neticesinde meleklerin ona bir hata yazmadığı kanaatına vardım. Yahyâ el-kattân da Avn oğlu Abdullah ın üstünlüğü, insanlar arasında dünyâyı en fazla terk etmiş olman bakımından değil, diline sahip olması bakımındandır. O, insanlar arasında diline en fazla sahip olanlardan birisidir. İbn-i Mübârek onun için, Onun gibi namaz kılan görmedim dedi. Abdurrezzak denen zât başkalarının da olduğunu söyleyince, O sana kâfidir demiştir. Âlimlerden Ravh ismindeki bir zât da, Ondan - 3 -

4 daha ibâdet edici birisini görmedim dedi. İbn-i Avn hiç kızmazdı. Kızdırmak isteyene duâ ile karşılık verirdi. Muhammed bin Fudâle anlatır. Peygamber efendimizi (s.a.v.) rüyada gördüm. İbn-i Avn-ı ziyâret ediniz. Çünkü Allahü teâlâ ve Resûlü onu seviyor buyurdu. Bikâr bin Abdullah es-sîrinî, O nun bir gün oruç tutup bir gün tutmadığını söyler. İbn-i Mübârek e, İbn-i Avn ın ne ile bu dereceye yükseldiği soruldu. O da doğrulukla cevabını verdi. İbn-i Avn dedi ki: Ey kardeşlerim! Sizin için üç şeyi seviyorum. Kur ânı kerîmi gece-gündüz okumanızı, cemaate devamınızı ve kötü işlere mâni olmanızı. İbn-i Avn, Muhammed bin Sîrîn den şu hadîs-i şerîfi nakletmiştir: Cuma günü bir saat vardır ki, namaz kılan birisi o saate rastlar ve hayır isterse, Allahü teâlâ onu ona verir. İbn-i Sîrîn den rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerde: En fazîletli oruç, kardeşim Dâvud aleyhisselâmın orucudur. O bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Kul kardeşinin yardımında bulunduğu müddetçe, Allahü teâlâ o kula yardımda bulunur. Allahü teâlâ sıkıntıda bulunana yardımı sever. Allahü teâlânın bir meleği vardır ki, her namaz sırasında (Ey Âdemoğulları, nefisleriniz üzerine yaktığınız ateşlere karşı durunuz. Onları namazla söndürünüz.) Resûlullah (s.a.v.) İlk lokmayı alırken, Ey mağfireti geniş olan Allahım beni bağışla. buyururdu. 1) Hilyet-ül-evliyâ cild-3, sh-37 2) Tezkîret-ül-huffâz cild-1, sh-156 3) El-A lâm cild-4, sh-111 4) Hülâsa sh-309 5) Tehzîb-ut-tehzîb cild-5, sh-346 ABDULLAH BİN BÜREYDE: Tâbiîn devrinin hadîs âlimlerinden. İsmi Abdullah bin Büreyde bin Hasîb el-eslemî dir. Künyesi Ebû Sehl dir. el-mervezî, Merv kadısı, el-eslemî lâkabları ile tanınmaktadır. 14 (m. 635) târihinde Kûfe de Hz. Ömer in halifeliği zamanında doğdu. Basra da yaşadı. Merv şehrine kadı olarak tayin edildi ve 115 (m. 707) târihinde orada vefât etti. Abdullah bin Büreyde, Tâbiînin sika (güvenilir) râvilerinden olup, hadîs ilminde büyük bir âlimdir. O, Eshâb-ı kirâm dan Abdullah İbn-i Mes ûd ile görüşmüştür. Ebû Hâtem ve diğer âlimler O nun sika (güvenilir) olduğunu bildirdiler, İmâm-ı Vekî diyor ki, Abdullah ın ikiz kardeşi Süleymân ondan daha çok övülmüştür ve hadîs bakımından en sahih olan odur demişlerdir. O, babasından, İbn-i Abbâs tan, İbn-i Amr dan, Abdullah bin Amr dan, İbn-i Mes ûd dan, Abdullah bin Muğfel den, Ebû Mûsâ el-eş arî den, Ebû Hüreyre den, Hz. Aişe den, Semre bin Cündeb den, Hz. Muâviye den, Mugîre bin Şu be den, Da fel bin Hanzala dan, Beşîr bin Ka b dan, Hamîd bin Abdurrahman el-himyerî den, Ebül-Esved Dûeli den, Hanzala bin Ali el-eslemî den, İbn-i Müseyyeb den, İmrân bin Hüseyin den, Yahyâ bin Ya mer den ve diğer bir çok hadîs âlimlerinden hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Ondan da Beşîr bin Muhacir, Sehl bin Beşîr, Sev âb bin Utbe, Huceyr bin Abdullah, Hüseyin bin Zekvân, Hüseyin bin Vâkıd-il-Mervezî, Dâvûd bin Vâkıd-il-Mervezî, Dâvûd bin Ebil -Furat ve iki oğlu Sahr ve Sehl, Sa îd bin Cerîrî, Mâuriye bin Abdülkerîm es-sekafî, Mukâtil bin Hayyâm, Merv Kadısı Hüseyin bin Vâkıd, Sa d bin Ubeyde, Abdullah bin Ata el-mekkî, Ebû Tîbe Abdullah bin Müslim el-mervezî, Ebu l-münib Abdullah bin Abdullah el-atakî, Osman bin Gıyâs, Ali bin Süveyd bin Mencuf, Kâtâde, Kehmes bin el-hasan, Mâlik bin Mugul, Muharrib bin Dessâr, Mutrul-Verâk, Velîd bin Sa lebe gibi bir çok âlimler hadîs-i şerîf almışlardır. Kendisinden, çok kimseler ilim öğrenmiştir. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte Peygamberimiz (s.a.v.), Ben sizi (İslâmın ilk zamanlarında) kabirleri ziyâretten men etmiştim. Artık onları ziyâret edin. buyurdular. 1) El-A lâm cild-4, sh-74 2) Tehzîb-ut-tehzîb cild-5, sh-157 3) Mîzân-ül-İ tidâl cild-2, sh-396 4) Tezkîrât-ül-huffâz cild-1, sh-102 5) Tabakât-ı İbn-i Sa d cild-7, sh-221 ABDULLAH BİN DÎNAR: Tâbiînin büyük hadîs âlimlerinden. Künyesi Ebû Abdurrahman el-umrî, el-medenî dir. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. 127 (m. 744) yılında vefât etmiştir. İbn-i Ömer in azadlı kölesidir. Zamanın en meşhûr âlimlerinden, bilhassa yetişmiş olduğu Eshâb-ı kirâmdan İbn-i Ömer, Enes bin Mâlik ten (r.a.), ayrıca Süleymân bin Yesâr, Ebî Sâlih bin Semmân dan ilim öğrenip hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. İmâm-ı Nesâî onu müskirûn dan (Çok hadîs rivâyet edenlerden) kabul eder. Kendisinden, Mûsâ bin Ukbe, Mâlik, oğlu Abdurrahman, Nâfî el-kureşî, Süfyân-ı Sevrî, Süfyân bin Uyeyne, Muham

5 med bin Sûkâ gibi âlimler hadîs rivâyet etmişlerdir. Hadîs âlimleri onu sika (güvenilir) kabul etmişlerdir. Rivâyetleri meşhûr hadîs kitabları olan Kütüb-i Sitte de yer almaktadır. Abdullah bin Dinar ın yalnız bir tek Sahâbîden rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerin başka âlimlerin rivâyetlerinde geçen lafzî (sözlü) delilleri vardır. Ebû Sâlih den, onun da Ebû Hüreyre den bildirdiği şu hadîsi şerîf bunlara bir örnektir. Peygamber efendimiz buyurdu ki: İmân altmış küsur şu bedir. Haya da imânın bir şu besidir. Bu hadîs-i şerîfin hem mânâsında, hem de lâfzında âlimler ittifak etmiştir. Abdullah bin Dinar hazretleri, ahlâkça da Tâbiînin en ileri gelenlerinden idi. Ebû Hamza bir gün kendisinden nasîhat istediği zaman buyurmuştur ki: İnsanlardan uzak, yalnız olduğunda da her zaman Allah tan kork, beş vakit namazını cemaatle kıl. Yönünü harâma çevirme ki, böylece her hâlinle Allahü teâlâ ya yaklaşanlardan olursun. Abdullah bin Dinar hazretlerinin bizzat Sahâbeden aldığı hadîs-i şerîflerden birisi: Ay (Şaban ayı) yirmidokuz gündür. Hilâli görmedikçe oruç tutmayınız. Hilâli görmedikçe bayram etmeyiniz. Eğer ufkunuz bulutlanmış bulunursa sayıyı otuza tamamlayınız. Herhangi bir kimse din kardeşine Ey kâfir derse bu tekfîr sebebiyle ikisinden biri muhakkak küfre döner. Eğer o kimse dediği gibi ise ne a lâ! Aksi takdirde sözü kendi aleyhine döner. Ey kadınlar cemaati! Sadaka verin! İstiğfârı da çok yapın! Çünkü ben ekseriyetle Cehennemliklerin sizlerden olduğunu gördüm. 1) Tezkiret-ül-huffâz cild-1, sh-125 2) Tabakât-ı İbn-i Sa d cild-5, sh-626 3) Tehzîb-ül-esma ve l-luga cild-1, sh-264 4) Mîzân-ül-i tidâl cild-2, sh-417 5) Tehzîb-ut-tehzîb cild-5, sh-201 6) El-Menhel-ül-azb-ül-mevrûd cild-2, sh-286 7) Hilyet-ül-evliyâ cild-10, sh-162 ABDULLAH BİN KESÎR (İmâm-ı İbni Kesîr): Tâbiîn devrinde Mekke de yetişen meşhûr kırâat âlimlerinden. Allahü teâlâ nın kelâmı olan Kur ân-ı kerîmin kırâatini (okunuşunu), Peygamberimizin okuduğu gibi bildiren âlimlerin ikincisi. Adı, Abdullah bin Kesir bin Muttalib dir. Künyesi, Ebû Sa îd veya Ebû Muhammed dir. Ebû Bekir veya Ebu s-salt künyeleri de vardır. Dârî lâkabı ile tanınmıştır. Dârî denmesinin sebebi, önce attâr idi, yani güzel kokular satardı. Araplar, attâra Dârî derler. Bahreyn de bulunan ve Dârîn denen, koku getirilen bir yerin adıdır. Başka rivâyetler de bildirildi. Ailesi aslen İranlıdır. Kisrâ, babalarını gemilerle Yemen in San a şehrine göndermişti. Habeşlilerin, kendilerini buradan çıkarması üzerine Mekke ye göç etmişlerdir. İmam-ı İbn-i Kesir, 45 (m 665) yılında Mekke de doğdu.. Orada, Eshâbi kirâmın ve Tâbiîn in büyüklerinden Abdullah bin Zübeyr, Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb-ı Ensârî, Enes bin Mâlik, Mücâhid bin Cebr ve Abdullah İbn-i Abbâs ın kölesi Derbâs a yetişip onlardan ilim aldı, hepsinden rivâyette bulundu. Kur ân-ı kerîm in kırâatini arz yolu ile Abdullah bin Sâib den aldı. Yani, başından sonuna kadar ona okuyup hatim etti. Abdullah bin Sâib de, Übeyy bin Ka b den, O da, Hz. Ömer bin Hattâb dan kırâat ettiler. Bu okuyuş Zeyd bin Sâbit ve Abdullah bin Abbâs gibi Eshâb-ı kirâm vasıtası ile Peygamber efendimizden bildirilmiştir. İslâmî ilimlerden biri de, Kırâat ilmidir. Bu ilim sayesinde, Kur ân-ı kerîmin okunuşu değiştirilmekten ve bozulmaktan korunmuştur. İmâm-ı İbn-i Kesir ve diğer kırâat âlimleri Kur ân-ı kerîmin okunuşunu zabt hususunda çok büyük itinâ ve ihtimam göstermişler, Peygamberimizin okuduğu şekilde müslümanlara ta lim etmişler, öğretmişlerdir. Eshâb-ı kirâmın ve diğer büyük kırâat imamlarının, akıllara şaşkınlık verecek derecedeki himmetleri, gayretli çalışmaları sayesinde Kur ân-ı kerîmin Peygamberimizin kırâat ettiği şekil üzere okunması hususu, gayet sağlam ve esaslı bir suretle zâbt olunarak emniyet altına alınmış ve nesilden nesile intikal ederek zamanımıza kadar hiç bir değişikliğe uğramadan gelmiştir. Bu okunuş şekli, inşaallah kıyâmete kadar böyle devam edecektir. İmâm-ı İbn-i Kesir, çok güzel Kur ân-ı kerîm okurdu. Sesinin güzelliği ve kırâat bilgisinin yüksekliği sebebiyle okurken her kelimenin, her harfinin hakkını verirdi. Kur ân-ı kerîmin belâgat ve fesahatini, yüksek mânâsını canlandırmak hususunda öyle güzel bir edası, öyle bir okuyuş tarzı vardı ki, zamanındaki insanlar arasında eşine çok az rastlanırdı. O, Mekke halkının ilimde önderi ve her zaman insanların, Kur ân-ı kerîmin okunmasını öğrenmek için yanında toplanmaktan vazgeçmediği imamları idi. İbn-i Kesir, çok belîğ ve fasîh konuşurdu. Hitâbeti çok kuvvetli idi. Sözlerindeki te sîr çoktu. Beyaz sakallı, uzun boylu iri vücutlu olup, gözleri ve yüzü çok güzeldi. Tatlı esmer bir rengi vardı. Sakalını kına ile boyardı. Hâlinde sükûnet ve vakar alâmetleri görünürdü, ilmi ve fazîleti çoktu. Birçok kimse, kendisin

6 den ilim alıp kırâat ve hadîs-i şerîf rivâyetinde bulunmuşlardır. Bundan kırâat rivâyetinde bulunan iki râvisi vardı. İmâm-ı Kunbul ve İmâm-ı Bezrî... İmâm-ı İbn-i Kesîr in birinci râvîsi Kunbul un adı, Muhammed bin Abdurrahman bin Hâlid bin Muhammed el-mahzûmî dir. Künyesi Ebû Ömer, lâkabı Kunbul dur. 195 (m. 810) yılında Mekke de doğdu ve 291 (m. 903) de orada vefât etti. Hicaz bölgesindeki kırâat âlimlerinin üstadı, hocası idi. Kur ân-ı kerîmin kırâatini arz yolu ile Ahmed bin Muhammed bin Avn-ı Nebâl den almıştır. Kendisini Mekke-i Mükerreme de kırâat için halef bırakan da O dur. Daha başka birçok âlimden Kur ân-ı kerîmin kırâatini öğrendi. İbn-i Kesîr den bildirilen kırâati de, senet vasıtası ile rivâyet etmiştir. Zira o Kavvâs tan o da Kast dan, o da İbn-i Kesîr den rivâyet eder. Hicaz bölgesinde Kur ân-ı kerîm kırâati Kunbul a dayanır. Her taraftan her şehir ve memleketten küçük ve büyük çok talebe, Allahü teâlânın kelâmını okumak, öğrenmek ve ezberlemek için ona gelir hizmetinde bulunarak yüksek derecelere kavuşurlardı. Ebû Abdullah-ı Kussâ diyor ki: İmâm-ı Kunbul, Mekke de büyük vazifeyi üzerine almış bulunuyordu. Çünkü bu hizmet, elbette hayır, iyilik ve fazîlet sahiplerinden birine verilirdi. Böylece yaptığı iş ve ona ait hükümler doğru ve sağlam olurdu. Kunbul de, zamanında ilim, fazîlet ve iyiliklerin hepsini kendisinde toplamış çok istifadeli bir imam ve âlim olduğundan, Mekke de bu kırâat işine ehil olarak, bu hizmeti ona vermişlerdir, İmâm-ı Zehebî diyor ki: Bu hizmete başlaması, ömrünün ortalarında idi. Hizmette güzel bir yol takib etmesi ve yüksek bir ahlâkı vardı. Yaşlılığı sebebiyle bu hizmetlerini ölümünden yedi veya on sene evvel bıraktı. 291 (m. 903) yılında vefât etti. Ona Kunbul lâkabının verilmesinin sebepleri ihtilaflıdır. Bazıları ismi olduğunu bildirdiler. Bazıları da, Mekke de sakinlerine Kanâbil=Kunbuller denen bir evdendir, dediler. Bazıları da, ineklerde bir hastalık vardır. O hastalığın ilacının adına Kunbîl denir. Eczacılar bunu bilmektedirler. Kendisinde de böyle bir hastalık bulunduğundan, bu ilacı kullanması sebebiyle onunla tanınıp sonra kısaltılarak uzatan (y) harfi kaldırılıp kısaca Kunbul denmiştir, dediler. İmâm-ı Kunbul un bildirdiği kırâat, İbn-i Mücâhid ve İbn-i Şenbûz tariki ile bildirilmiştir. İmâm-ı İbn-i Kesîr in ikinci râvisi Bezzî nin adı, Ahmed bin Muhammed bin Abdullah bin Kasem bin Nâfi bin Ebû Bezzî dir. Mekke deki kırâat imamlarından olup, Mescid-i Haramın müezzini idi. 170 (m. 786) yılında doğdu ve 250 (m. 864) de vefât etti. İlmi sağlam, bilgisi kuvvetli bir imâm idi. Babasından, Abdullah bin Ziyâddan, İkrime bin Süleymân dan ve Veheb bin Vâdıha dan kırâat etmiştir. Ondan da çok kimseler Kur ân-ı kerîmin kırâatini öğrenip rivâyet etmişlerdir. İbn-i Kesîr den bildirilen kırâati, senet vasıtası ile rivâyet etmiştir. Zîra İmâm-ı Bezzi, İkrime den, o da Kast dan, o da İbn-i Kesir den rivâyet etti. Bezzî, bez yani kumaş satan kimse demektir. Başka, rivâyetler de vardır. İmâm-ı Bezzî nin kırâati, Ebû Rebî a ve İbnü l-habbâb tariki ile rivâyet edilmiştir. 1) Miftah-üs-se âde cild-2, sh-15, 16, 30 2) El-Burhân fî ulum-ü-kur ân cild-1, sh-327 3) Bûdur-üz-zâhire sh-6 4) Menâhil-ül-irfan cild-1, sh-45 ABDULLAH BİN EBİ ZEKERİYYA: Tâbiînin büyüklerinden bir hadîs âlimi. Künyesi Ebû Yahyâ eş-şâmî dir. Künyesi ile tanınır. Doğum târihi bilinmemektedir. 119 (m. 737) târihinde Halife Hişam zamanında ve Mekhûl den sonra vefât etmiştir. Gazalara katılır, cihad ederdi. Babasının ismi İyâs bin Yezîd veya Zeyd bin İyâs dır. Abdullah bin Ebû Zekeriyya, Şamlıların âlimlerinden olup, Mekhûl un akranıdır, yani ilim bakımından onun gibidir. Hadîs ilminde sika bir âlimdir. Ümm-üd-Derdâ, Recâ bin Hayve, Ubâde bin Şâmid den (r.anhüm) hâdîs-i şerîf rivâyet etti. Ondan da Rebîa bin Yezîd, Saîd bin Abdülazîz, Evzâî, Yemân bin Adıy gibi âlimler, hadîs-i şerîf rivâyet edip, ilim öğrenmişlerdir. Alimlerin hakkında buyurdukları: İbn-i Sa d, onu Şamlı Tâbiîn in üçüncü tabakasında zikredip, O, hadîs ilminde sika bir âlim olup, rivâyet ettiği hadîs-i şerîfler azdır. Evzâî: Zamanında, Şam ın en fazîletti ve seçilmişlerinden idi. Yemân bin Adiy: Şam da çok ibâdet eden zâtlardan birisidir dediler. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîfler: İbn-i Muhayriz den rivâyet etti. Resûlullah efendimiz buyurdular ki: Allah yolunda iken hâsıl o- lan tozla, Cehennemin dumanı, bir müslümanın üzerinde bir araya gelmez. Ebûdderdâ dan rivâyet etti: Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: Siz, kıyâmet gününde, kendi isimleriniz ve babalarınızın isimleriyle çağırılacaksınız. Öyleyse, isimlerinizi güzel koyunuz. Menkıbesi ve sözleri: Ebû Cemile anlattı. İbn-i Ebî Zekeriyya dan duydum. Buyurdu ki; Abdullah bin Ebî Zekeriyya nın meclisinde hiç kimse konuşamazdı. O derdi ki: Allahü teâlâyı anıp, onun emir ve yasaklarından konuşursanız, sizinle ilgilenir, size kıymet veririm. Eğer, insanlardan ve onların dedi-kodu ve gıybetlerinden bahsederseniz, sizi terk eder, yanınızda durmam

7 Utbe bin Temim bildirdi. O şöyle dedi: Çok konuşan kimsenin düşmesi, hata etmesi ve yanlışlara dalması çok olur. Bu durumda olan kimsenin verâsı (şüphelilerden sakınması) az olur. Vera sı az olanın kalbi, ölü bir kalb gibidir. 1) Hilyet-ül-evliyâ cild-5, sh-149 2) El-Kâşif cild-12, sh-87 3) Tehzîb-ut-tehzîb cild-5, sh-218 ABDULLAH BİN İDRİS: Tebe-i Tâbiîn in fıkıh, hadîs ve kırâat imamlarından. Adı, Abdullah bin İdris bin Yezîd bin Abdurrahman bin el-esved, El-Evdî ez-zeâferî dir. Künyesi, Ebû Muhammed el-kûfî dir. Hicretin 120 (m. 737) yılında Kûfe de doğdu. 192 (m. 807) yılında orada vefât etti. Âlim bir aileye mensûb idi. İlk tahsilini babasından, sonra amcası Dâvûd dan aldı. Ondan sonra da İmâm-ı A meş, Mansûr, Ubeydullah bin Amr, İsmâil bin Ebû Hâlid, Ebû Mâlik, el-eşcâi, İbn-i Cüreyc, İbn-i İshale, Yahyâ bin Sa îd el-ensârî, Mâlik bin Enes ve daha birçok âlimden ilim öğrenmiştir. Yahyâ bin Âdem, Ahmed bin Hanbel, Yahyâ bin Maîn, İshâk bin Râheviye, İbn-i Ebî Şeybe ve daha birçok meşhûr âlim kendisinden ilim öğrenmişlerdir. Abdullah bin İdris hazretleri ilmin her dalında geniş bilgi sahibiydi. İmâm-ı Mâlik in sohbet arkadaşlarından olup, onun mezhebinden idi. Fetva verirken Medine halkının usûlüne uyardı. Yâni, hadîs ehlinin yoluna bağlıydı. Hârun Reşîd, kendisini kadı yapmak istedi. Ancak bazı sebeplerle, Abdullah bin İdris bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Hârûn Reşîd oğluna hadîs okutmasını istemiş, O da oğlu cemaate gelirse, O na hadîs okutabileceğini söylemiştir. Abdullah bin İdris, hadîs âlimlerinin de ileri gelenlerinden idi. Kendisi güvenilir sika bir âlim olup, rivâyetlerinin bir kısmı Kütüb-i Sitte de yer almaktadır. Osman Dârimi diyor ki: İbn-i Ma in e; İbn-i İdris i mi çok seversin, yoksa İbn-i Numeyrî yi mi? diye sordum. Buyurdu ki: Her ikisi de sikadırlar (sağlam, güvenilirdirler). Ancak Abdullah bin İdris daha üstün olup, her ilimde sikadır, İmâm-ı Ahmed bin Hanbel hazretleri buyuruyor ki; Abdullah bin İdris başkasında bulunmayan, benzeri görülmeyen güzel hasletlere sahip idi. İbn-i İdris hazretleri hadîs-i şerîf rivâyetinde çok titiz davranırdı, İbn-i Ammar diyor ki; İbn-i İdris, konuşurken na me yapanlardan hadîs-i şerîf rivâyet etmezdi. Bir defasında birisi na me yaparak bir soru sordu. Bunun üzerine buyurdu ki; Allahü teâlâ Kur ân-ı kerîm de buyuruyor ki; Az kalsın, söyledikleri sözden gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar parçalanıp yere düşecek. (Meryem sûresi 90). Siz konuşurken na me yaptığınız müddetçe ben size hadîs-i şerîf nakl etmem. Ubâde İbn-i Sâmit ten (r.a.) şöyle rivâyet etti; Biz Resûlullah a zorlukda, kolaylıkda, neşede, kederde ve başkalarını bizim üzerimize tercih edilmesi hallerinde itâat eylemek, âmir olan kimselerle emirlik hususunda nizâlaşmamak, her nerede bulunursak bulunalım, muhakkak hakkı söylemek, Allah yolunda hiç bir kimsenin kınamasından ve kötülemesinden korkmamak üzere bîat edip söz verdik. Hz. Âişe validemize Peygamberimizin okuduğu bir duâ sorulduğunda; Resûlullahın (s.a.v.), Allahım! Ben bütün yaptıklarımın ve yapmadıklarımın şerrinden sana sığınırım. diye duâ ettiğini buyurdu. İbn-i İdris hazretleri kırâat ilminde de büyük âlimlerden idi. İmâm-ı Kisâî hazretlerine Kur ân-ı kerîm i en iyi okuyan kimdir diye sorulduğunda Abdullah bin İdris, ondan sonra Hüseyin el-câfî dir. diye cevap verdi. Kırâati, İmâm-ı A meş ve Nâfi bin Ebî Nuaym dan okumuştur. Abdullah bin İdris hazretleri Kur ân-ı kerîm i çok okurdu. Vefât edeceği esnada başucunda ağlayan kızına Yavrucuğum! Ağlama. Ben bu evde dörtbin hatim okudum diye buyurdu. Güzel ahlâk sahibi, çok ibâdet eden ve fazîlet kaynağı idi. Denildi ki, Kûfe de ondan fazla ibâdet eden yoktu. Yine Hasen bin Aref e hazretleri buyuruyor ki; Kûfe de İbn-i İdris ten daha fazîlet sahibi kimse görmedim. Ebû Hayseme diyor ki; İbn-i İdrîs in bir şiirinde şöyle dediğini işittim: Sarhoş ediyor, yasak olan içecek, Haramdır onun azını da içmek, Sizi korkuturum onu kullanmaktan, Kurtulmak için tek çare vaz geçmek. Abdullah bin İdris, zamanının siyâsî olaylarına da karışmamış ve bundan dâima kaçınmıştır. Hasen bin Rebî diyor ki, bir gün kendisine Hârûn Reşid in yazdığı mektûb okundu. Bunu duyar duymaz nefesi sıklaştı. Düşüp bayıldı. Bir müddet sonra ayıldı ve buyurdu ki, Ne günahımız vardı da bu mektûb bana yazıldı. buyurmuştur. 1) El-A lâm cild-4, sh

8 2) Tezkiret-ül-huffâz cild-1, sh-282 3) Tehzîb-ut-tehzîb cild-5, sh-144 4) Târîh-i Bağdâd cild-9, sh-415 5) El-Menhel-ül-azbil-mevrûd cild-2, sh-198 6) Vefeyât-ül-a yân cild-2, sh-198 7) Miftâh-üs-se âde cild-2, sh-254, 255 8) Şezerât-üz-zeheb cild-1, sh-330 ABDULLAH BİN MÜBÂREK: Devrinin en büyük âlimlerinden. Horasan da 118 (m. 736)da doğup aynı yerde 181 (m. 796)da vefât etti. Babası Türk, annesi Harzemlidir. Büyük âlim, şaşıranların yol göstericisi, dînin senedi, Hanefî mezhebinin reisi olan İmâm-ı a zamdan ilim tahsil etti. Ayrıca zamanın meşhûr âlimlerinin derslerine devam ederek hadîs ve fıkıh ilimlerinde söz sahibi oldu. Kitabları, kerâmetleri ve yetiştirdiği talebeleri pek çoktur. Bu talebelerden birisi de mezheb reisi Ahmed bin Hanbel dir. Bir yıl ticâretle uğraşır, kazancının hepsini fakîrlere dağıtırdı, ikinci yıl İslâmiyeti yaymak için harplere giderdi. İlmi, fıkhı, edebi, zühdü, fesahati ve vera ı çok idi. Geceleri ibâdet ile geçirirdi. Az konuşmayı kendine âdet edinmiş olup, emin ve sözleri hüccet (senet) idi. Kitaplarında yirmibinden ziyade hadîs-i şerîf vardı. Duâsı makbul olanlardandı. Bir gün bir a mâ gelip, Bana duâ buyurun da Allahü teâlâ gözlerime görme kuvveti versin! dedi. Bunun üzerine Allahü teâlâya yalvararak duâ eyledi ve derhal a mânın gözleri eskisi gibi görmeye başladı. Abdullah bin Mübârek hazretleri Tâbiînden bazı kimselerle görüşmüştür, imamlardan da bir çoğunun zamanına yetişmiştir. Senelerce İmâm-ı a zam hazretlerinin sohbetinde bulunmuş, çeşitli hocalardan fıkıh ve hadîs-i şerîf dersleri almıştır. Din düşmanlarına karşı ve nefisle cihad edenlerin başında gelirdi. Âlimlerin sultanı ismini almıştır. İlim ve yiğitlikte zamanının bir tanesi idi. Dinimizin büyüklerini görmüş sohbet etmiş ve onların makbulü olmuştur. Merv de senelerce hadîs ve fıkıh okuttu. Kötü huylu bir kimse, yanına gelir giderdi. Bu gelen kimse bir gün bundan ayrıldı, gelmez oldu. Bunun ayrılmasına çok üzüldü. Niçin üzülüyorsun dediklerinde, O zavallı gitti. O kötü huylar kendinden ayrılmadı. Onun haline üzülüyorum. Bizim yanımızda bir müddet daha kalsaydı ahlâkı düzelebilirdi dedi. Takvası (haramlardan kaçması) çok fazla idi. Bir defasında yolda bir yerde konakladı. İyi bir atı vardı. Kendisi namazda iken atı başkasına ait otlaktan yedi. Namazı bitirince atı otlak sahibine hediyye edip, yaya olarak yoluna devam etti. Hakkında söylenenler: İbn-i Hibban: Onda kendi zamanında. İlim ehlinden hiç bir kimsede bir araya toplanmamış olan güzellikler vardır. İsmâil İbn-i İyâs, Yeryüzünde Abdullah bin Mübârek gibisi yoktur. Allahü teâlâ yarattığı her güzel hasletten O na da vermiştir. Abdullah bin Mübârek in talebelerinden el-fedl İbn-i Mûsâ ve Muhalled İbn-i Hüseyin ve başkaları bir araya geldiler. Haydi İbn ül-mübârek in güzel sıfatlarını sayalım dediler. Sonra hepsi de O ilmi, e- debi, fıkhı, nahvi, lügati, şiiri, fesahati, zühdü, vera ı, insafı, gece kalkmayı, haccı, gazayı, biniciliği, kahramanlığı ve faydasız konuşmayı terk etmeyi, arkadaşlarına muhalefet etmemeyi bir arada toplamıştır dediler. Abbâs İbn-i Mus ab da ilâve ederek, Hadîsi, fıkhı, Arapçayı, şecaati, ticâreti, cömertlik ve yanlarında yokken, arkadaşlarına muhabbeti bir araya getirmişti demiştir. Abdullah İbn-i Muhammed-Addafif, Ben İbn ül Mübârek i dinledim. O, bize göre insanların en yücesi ve onların içinde kendi zamanındaki ihtilafları en iyi bilendir. Şuayb İbni Harb, Abdullah İbn-ül-Mübârekle kim karşılaşırsa, şeref kazanır. Çünkü o, zamanındakilerin hepsinden üstün vasıflara sahip bir insandır. Süfyân-ı Sevrî, Bütün ömründe, tek bir sene Abdullah bin Mübârek gibi olmayı arzu ederim. Maalesef, üç gün bile öylesine gücüm yetmez. Yahyâ İbn-i Main Abdullah bin Mübârek zekî, iyi tesbit edici, güvenilir (sika), hadîsleri sahih olan bir âlimdir. Rivâyet ettiği yazılı hadîsleri yirmi veya yirmibirbindir demişlerdir. Birgün Abdullah bin Mübârek, Şam a gitmek üzere sefere çıktı. Giderken yolda ölmüş bir merkep gördü. Yanı başında ayakta bir fakîr de ağlıyordu. Abdullah bin Mübârek ona niye ağladığını sordu: Fakîr cevap olarak: Ben fakîr bir kimse olup, çoluk çocuk sahibiyim. Bunu üçyüz dirheme almıştım. Bundan sonra ne yapacağımı düşünerek ağlıyorum! - 8 -

9 Abdullah bin Mübârek buyurdu ki: Sen bunu sağ iken üçyüz dirheme almıştın. Şimdi ise bunu senden semeri ile beşyüz dirheme alıyorum, deyip beşyüz dirhemi sayarak eline verdi. O gece fakîr rüyasında mahşeri gördü. Baktı ki, bahçeler, bağlar içerisinde bir merkep! Yularını ve palanını altın ve mercanlarla süslemişler! Yanı başında bir melek, şöyle nida ediyordu: Kim buna binerse ona müjdeler olsun. Fakîr bunu duyunca, meleğin yanına gelip der ki: Bu benim ölen merkebimdir. Bunu bana ver!. Evet, bu senindir. Fakat ölüsüne sabır etmediğin için, şimdi başkasının oldu. Baksana, yuları üzerinde ne yazıyor? Fakîr yulara bakınca bir de ne görsün: Bu Abdullah İbn-i Mübârek hazretlerinin bineğidir yazılıydı. Sonra fakîr, uykudan uyanıp, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Kendi kendine, Bana yazıklar olsun bir hayvanın ölmesine bile sabredemedim dedi. Hemen beşyüz dirhemi alıp, doğruca Abdullah İbni Mübârek hazretlerinin yanına gitti. Parasını geri vermek istedi ve dedi ki; Ben satıştan vazgeçtim. Sen akşam gördüğün rüya üzerine geldin. Ben de vazgeçtim. Beşyüz dirhemi de sana hediye ettim buyurdu. Sehl bin Abdullah, Abdullah bin Mübârek in derslerine devam ederdi. Bir gün, Artık senin dersine gelmiyeceğim. Çünkü, bugün gelirken senin kızların dama çıkmış beni çağırıyorlardı. Benim Sehlim, benim Sehlim diyorlardı. Bunların terbiyesini vermiyor musun? dedi. Abdullah bin Mübârek, o gece talebesini toplayıp, Sehlin cenâze namazına gidelim dedi. Gidip vefât etmiş buldular. Vefâtını nereden anladın? dediklerinde Benim hiç cariyem yok. O gördükleri Cennet hurileri idi. Onu Cennete çağırıyorlardı dedi. Abdullah bin Mübârek buyurdular ki: Bir ateşperest ile çalışıyorduk. Namaz vakti gelince ondan, namaz kılarken bana zarar vermiyeceğine dair söz aldım. Bunun üzerine namaz vaktinde rahatça bir namaz kıldım. Sonra ateşperest olan o şahsın ibâdet zamanı gelmişti. Şimdi sıra bende, ben ibâdet e- derken, sende zarar vermiyeceğine söz ver deyince; rahatça ibâdetini yapacağını bildirdim. Fakat ateşperest ateşe tapmak üzere secdeye varınca hemen üzerine atıldım. Sözümde durmadım. Şöyle bir ses duydum; Söz verdiğin zaman ahdini yerine getir! Bunun üzerine ona zarar vermeden geri çekildim. Sonra ateşperest ibâdetini bitirdiğinde bana sordu. Evvelâ hücum ettin. Sonra niye vazgeçtin?... Ben, Allah dan başkasına secde ettiğin zaman, dayanamadım, üzerine atıldım. Seni öldürmek istiyordum. Fakat tam o anda: Söz verdiğin zaman, ahdini yerine getir diyen bir ses beni o teşebbüsten alıkoydu. Bunun üzerine ateşperest, Rab, senin Rabbindir! Kendi düşmanı için, dostunu bile azarlıyor! İşte huzurunda müslüman oluyorum. diyerek Kelime-i şehâdet getirdi. Kul haklarına çok dikkat ederdi. Buyurdu ki: Birinin bir lira hakkını ödemek, bin lira sadaka vermekten daha hayırlıdır. Eğer gıybet etseydim, anamı, babamı gıybet ederdim. Çünkü sevablarımın onlara verilmesi daha hayırlı olur. Allah için ilme çok ehemmiyet verirdi. Buyurdu ki: Müstehabları yapmakta gevşek davranan, sünnetleri yapamaz. Sünnetleri yapmakta gevşek davranmak, farzların yapılmasını zorlaştırır. Farzlarda gevşek davranan da ma rifete, Allahü teâlânın rızasına kavuşamaz. İnsanların sefili, dîni, dünyâlığa âlet edendir. Mala aldanma. Mideni haddinden fazla şişirme! İlim olarak yalnız sana yarayanı al yeter! Yine buyurdu ki: Şu anda edeb dinin üçte ikisini teşkil etmek üzeredir. Abdullah bin Mübârek (r.a.) vefâtının yaklaştığında bütün malını fakîrlere verdi. Hizmetinde bulunan bir talebesi dedi ki: Efendim, malûmunuz üç çocuğunuz var. Onlara miras bırakmayacak mısınız? Buyurdu ki: Onları Allahü teâlâya emanet ediyorum. O en iyi bir vekildir. Eğer çocuklarım, sâlih olursa, Cenâb-ı Hak, onları ummadıkları yerden rızıklandırır. Yok eğer, fâsık olurlarsa malımın kötü insanlara kalmasını istemem. Vefâtı anında gözlerini açtı, güldü ve (Saffat sûresinin 61) Amel edenler, bu ebedi ni mete kavuşmak için çalışsınlar. âyet-i kerîmesini okudu. Zamanın âlimleri, Abdullah bin Mübârek i övmüşler ve kıymetini belirtmişlerdir

10 Hâlid İbn-i Madân dan rivâyet ettiği hadîs-i şerîfde Peygamberimiz (s.a.v.) Şehîdler Allahın emin kıldığı kimselerdir. İster öldürülsünler, isterlerse yataklarında ölsünler. buyurdu. Ebû Hureyre den rivâyet ettiği hadîs-i şerîfde Peygamberimiz buyurdular ki: Bana Cennete girenlerin ve Cehenneme girenlerin ilk üçü arz olundu. Cennete giren ilk üç kişi: 1) Şehîd, 2) Rabbine ibâdeti güzel yapan, efendisine de itâat eden bir köle. 3) Ailesi çok olan, buna rağmen kötü iş ve sözden uzak duran namuslu bir adam. Cehenneme giren ilk üçe gelince: 1) Zalim sultan. 2) Malı olup zekâtını vermeyen zengin. 3) Allahü teâlâya isyan eden fakîr. buyurdu. Eserleri: Kitab-ül-Cihad adlı kitabı, cihad sahasında yazılmış ilk eserdir de neşredilmiştir. Kitab-üz-Zühd ve rrekâik, tasavvuf sahasında ilk eserlerdendir. Kitab-üs sünen fi l fıkh, fıkıh bablarına göre tasnif edilmiş hadîs kitabıdır. Kitab-ül-birr ve s-sıla yine tasavvufla ilgilidir. Kitab-üt-tefsîr ve son olarak da hadîsle ilgili el-erbain dir. HiKMET Abdullah bin Mübârek, Sehl e ders okuturdu, Feyz dolu ilimleri, kalbine akıtırdı. Sehl, bir gün der ki, Hocam gelemem artık, Senin cariyelerin, terbiyesiz yaratık, Çıkıp dama, Sehl gel diye bağırıyorlar, Hiç utanmaları yok beni çağırıyorlar. Gece, İbn-i Mübârek, topladı talebeyi, Der ki, Gidelim Sehl e, görelim cenâzeyi. Sordular O na Nereden anladın, Vefât ettiğini Sehl in? Abdullah bin Mübârek, onlara cevap verdi. Benim cariyem yoktu, o kızlar hurilerdi Sevinerek Sehl i çağırdılar Cennete, Siz de ibretle bakın şu mübârek hikmete. 1) Mucem-ül-müellifîn cild-6, sh-106 2) Tehzîb-ül-esmâ vel-luga cild-1, sh-285 3)Hilyet-ül-evliyâ cild-8, sh-162 4) Keşf-uz zünûn sh-57, 911, 1410, 1422 \ 5) Esmâ-ül-müellifîn cild-, sh-438 6) Cevahir-ül-mudiyye cild-1, sh-281 7) Tezkiret-ul-huffâz cild-1, sh-274 8) Tehzîb-üt-tehzîb cild-5, sh-382 9) Tabakât-ül-kübrâ cild-1, sh-59 10) Tezkiret-ül-evliyâ sh ) Vefeyât-ul-a yân cild-3, sh-32 12) Târih-i Bağdâd cild-10, sh ) Şezerât-üz-zeheb cild-1, sh ) El-İntikâ sh ) Tertib-ul-medârik cild-1, sh ) Tam İlmihâl Se âdet-i Ebediyye sh ) Eshâb-ı Kirâm sh ) Câmi u kerâmât-ı evliyâ cild-2, sh ) Ed-Dîbâc-ul-müzehheb sh-130 ABDULLAH BİN NÜMEYR: Hadîs âlimlerinin meşhûrlarından. Künyesi, Ebû Hişam el-kûfî dir. 115 (m. 733) senesinde doğdu. 199 (m. 814) de 84 yaşında iken vefât etti. Hadîs ilminde sika(güvenilir=sadık) bir âlim olup, çok hadîs-i şerîf rivâyet etmekle tanınmıştır. İlim öğrenip hadîs-i şerîf rivâyet ettiği âlimler, Hişam bin Urve, İsmâil İbn-i Ebî Hâlid, el-a meş, Ubeydullah İbn-i Amr, Mûsâ el-cüheni ve diğer meşhûr hadîs âlimleridir. Kendisinden ilim alıp, hadîs-i şerîf rivâyet edenler ise kendi oğlu Muhammed, Ahmed bin Hanbel, Yahyâ bin Muin, Ebû Hayseme, Yahyâ bin Yahyâ, Ali bin el-medyenî gibi çok sayıda âlimlerdir. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bazıları: Mü minin misâli, ekinden bir deste gibidir. Rüzgâr onu eğiltir. Kimi yere yıkar, kimi doğrultur. Nihayet kurur. Kâfirin misâli ise kökü üzerinde dimdik duran evze ağacı gibidir. O nu hiçbir şey eğiltemez. Nihayet sökülmesi bir defada olur

11 Helâl meydandadır. Haram meydandadır. Şüpheliler ikisi arasındadır, insanların çoğu bunları bilmez. Kim bu şüphelilerden kaçınırsa, dîni ve ırzı için berât almıştır. Her kimse bu şüphelilere dalarsa harâma düşer. Bedende bir et parçası vardır ki, bu parça iyi olursa bütün bedeni iyi olur, bozuk olursa bütün beden bozulur. Dikkat! O da kalbdir. Biriniz bir şeye yemin eder de ondan daha hayırlısını görürse hemen o yeminin kefaretini versin ve o hayırlı işi yapsın. Ubâde bin Sâmit ten (r.a.) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte Ubâde hazretleri: Bir mecliste Resûlullah (s.a.v.) ile beraberdik. Şöyle buyurdular: Allahü teâlâ ya hiçbir şeyi ortak koşmayacağınıza, zina yapmayacağınıza, hırsızlık etmeyeceğinize, Allahü teâlânın harâm kıldığı nefsi haksız yere öldürmeyeceğinize dair bana bîat ediyorsunuz. Şimdi sizden her kim sözünde durursa onun ecri Allah a aittir. Kim bunlardan birini yapar da a sebeble cezalanırsa bu da onun için keffârettir. Ve kim bunlardan bir şey yapar da Allahü teâlâ onu örtbas ederse onun işi de Allah a kalmıştır. Dilerse kendisini affeder, dilerse azab eder. 1) Tehzîb-üt-tehzîb cild-1, sh-57 2) El-Menhel-ül-azb-ül-mevrûd cild-1, sh-152 3) Tezkîrât-ül-huffâz cild-1, sh-327 ABDULLAH BİN ŞÜBRİME: Tâbiînden olup, Irak-Kûfe de yetişen hadîs ve fıkıh âlimlerinin üstünlerinden. Abdullah bin Şübrime ismiyle meşhûr olup, künyesi Ebû Abdullah tır. 72 (m. 691) senesinde doğdu. 144 (m. 761) senesinde vefât etti. Kûfe de yaşamıştır. Ebû Cafer tarafından oraya kadı olarak tayin edilmiştir. İbn-i Şübrime aynı zamanda şair, cömert ve güzel ahlâkı ile meşhûrdur. Hadîsde sika dır (güvenilir). Büyük hadîs âlimi Buhârî (r.a.) birçok hadîs rivâyetinde İbn-i Şübrime yi şahid göstermektedir. İbn-i Mâce hariç, rivâyetleri diğer Kütüb-i sitte kitablarında yer alır. Abdullah bin Şübrime nin, zamanı ile kendisinden sonra gelen devrin âlimleri; O nun ilminin ve ahlâkının üstünlüğünü takdir etmişlerdir. Hatta Süfyân-ı Sevrî hazretleri İbn-i Şübrime için O, bizim müftimiz idi diyerek kendisini övmektedir. Abdullah bin Şübrime; birçok âlimin yaptığı gibi halkın arasına girip onlarla hoş sohbet etmeyi çok severdi. Arkadaşlarına da böyle yapılmasını tavsiye ederdi. Kendisine bu hâlinden suâl edildiğinde şöyle cevap verirdi: Halkın arasına âlimler karışıp dolaşmalı, onlarla güzel ve dînî sohbetler yapmalı, arkadaşları çoğaltmalı, onlara müslümanlarla anlaşıp sevişmeyi öğretmeli, kendilerine dînî işlerde yardımcı olarak, iyi ve güzel ahlâklı davranarak onlara rehberlikde bulunmalı derdi. İbn-i Şübrime; çevresi ile devamlı iyi geçinir, onlara her işlerinde yardımcı olur ve ihtiyaçlarını karşılardı. Bir gün çok yakın arkadaşlarından birinin ihtiyacını temin etti. Arkadaşı bu yardımın karşılığı olarak çok kıymetli bir hediye getirerek kendisine vermek istedi. İbn-i Şübrime arkadaşına: Hediyeni almış gibi oldum. Bu getirdiğin hediyeyi geri alırsan beni çok sevindirirsin. Allahü teâlâ seni mükafatlandırsın. Güvendiğin dostlarına bir işin düştüğünde, dostun işi yapmadığı ve ona elinde bulunan bütün imkânı ile sarılmadığı zaman, sanki cenâze namazı kılar gibi abdest al ve dört tekbir getir. Sonra onu ölülerden say dedi. İbn-i Şübrime; dünyâ malına ve mevkisine önem vermezdi. Herkesle iyi geçinmeyi, güzel ahlâklı olmayı, ilim sahipleri ile bir arada bulunmayı tercih eder, onları överdi. İmâm-ı a zama (r.a.), Abdullah bin Şübrime sorulduğunda şöyle cevap verdi: Benim bildiğim ve takdir ettiğim tek şey varsa, dünyâ malına, zenginliğine ve makamına kavuştuğu halde onlardan uzaklaştı. Bunların hiçbirine itibar etmedi, hepsini geri çevirdi. Bize gelince dünyâ malı ve mevkisi bizden kaçtığı halde biz onun peşinden koşuyoruz. Hatta esiri oluyoruz diyerek, O nun alçak gönüllülüğünü ve ilme değer verdiğini ortaya koymaktadır. İbn-i Şübrime; Şa biden, İbn-i Sîrîn den, İmâm-ı a zamdan ve daha birçok âlimlerden hadîs rivâyetinde bulunmuştur. Bunlardan biri: Oruç vücuttan çıkandan değil, giren şeyden bozulur. 1) Tehzîb-üt-tehzîb cild-5, sh-250 2) Tabakât-ı İbn-i Sa d cild-6, sh-351 3) El-Menhel-ül-azb-ül-mevrûd cild-3, sh

12 ABDULLAH BİN UBEYDULLAH BİN EBÎ MULEYKE: Tâbiînin büyüklerinden. Doğum târihi bilinmemektedir. Künyesi Ebû Muhammed et-teymî, el- Kureşî, el-mekîd dir. Mekke-i Mükerreme de yaşamış olup, yine orada 117 (m. 735) yılında vefât etmiştir. Fıkıh, tefsîr, hadîs ve kırâat ilimlerinde büyük âlim olup, zamanının meşhûrlarındandır. Mekke de halifeliğini ilân eden Abdullah bin Zübeyr in kadılığını yapmıştır. Harem-i şerîfin müezzini idi. İmâm-ı Buhârî nin rivâyetine göre otuz Sahâbî ile görüşmüş ve onlardan hadîs rivâyet etmiştir. Hazret-i Âişe Ümmü Seleme, Abdullah bin Amr bin el-as, Abdullah İbn-i Abbâs, Abdullah bin Ömer, Abdullah bin Mes ûd, Talha bin Ubeydullah, Abdullah bin Ca fer, Abdullah bin Zübeyr, Hz. Osman ve Zekvân bunlardandır. Kendisinden de Amr bin Dinar, Abdurrahman bin Ebî Bekr, Ata bin Ebî Rebâh, İbn-i Cüreyc, Yezîd bin İbrâhîm, Cerîr bin Hâzim, Nâfi bin Amr ve birçok âlim hadîs rivâyetinde bulunmuştur. Ebû Zür â ve Ebû Hâtem Ebî Muleyke nin sika (güvenilir) bir râvi olup, çok hadîs-i şerîf rivâyet edenlerden (müksirûnden) olduğunu söylemişlerdir. Buyurdu ki: Ebû Cehl in oğlu İkrime (r.a.), Kur ân-ı kerîmi eline alır, yüzüne sürer ve Rabbimin kitabı, Rabbimin kelâmı diye ağlardı. Hz. Âişe den rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte, Mü mine diken (batması) veya daha büyük musîbet isabet ederse, O (Günahlarına) keffârettir. Teravih namazının Hulefâ-i râşidîn ve Eshâb-ı kirâm zamanında da yirmi rek at kılındığını rivâyet eden Tâbiînden birçok âlimden biri de İbn-i Ebî Muleyke dir. Mekruh vakitlerde (güneş doğarken, tam tepede iken ve güneş batarken) namaz kılmanın mekruh olduğunu bildiren bir`rivâyeti de vardır. Şu hadîs-i şerîf de onun rivâyetlerindendir. Resûlullah (s.a.v.) Kim hesaba çekilirse azâb edilmiş olur buyurdu. Hz. Âişe, (Allahü teâlâ İşte böylesi kolay bir hesaba çekilir (İnşikâk sûresi 8) buyurmuyor mu?) diye sorunca Bu senin dediğin arzdır (Amellerin sahiplerine arz olunmasıdır) yoksa her kim ince hesaba çekilirse helâk olur buyurdu. 1) Tehzîb-üt-tehzîb cild-5, sh-306 2) Tezkiret-ül-huffâz cild-1, sh-101 3) Miftâh-üs-se âde cild-2, sh-19 4) El-A lâm cild-4, sh-102 5) El-Menhel-ül-Azb-ül-mevrûd şerh-i Süneni l-imâmi ebî Dâvud cild-1, sh-152 6) Vefeyât-ül-a yân cild-3, sh-62, cild-4, sh-129 ABDULLAH İBN-İ VEHB: Mısır da yetişen en büyük âlimlerden. İsmi, Abdullah; künyesi, Ebû Muhammed dir. Fıkıh ilminde imam, müctehid, hadîs ilminde hâfız (yüzbin hadîs-i şerîfi râvileri ile birlikte ezbere bilen) sika (güvenilir) fazîlet sahibi bir zât idi. 125 (m. 742) de doğdu. 197 (m. 812) de vefât etti. Yedi yaşında ilim tahsiline başladı. Kendilerinden ilim öğrendiği hocalarının sayısı 370 civarındadır. Bu âlimlerin en meşhûrları, başta Hz. İmâm-ı Mâlik olmak üzere, Hz. Hayve bin Şureyh, Hz. Saîd bin Ebî Eyyûb, Hz. Leys bin Sa d, Hz. Süleymân bin Bilâl, Hz. İbn-i Cüreyc, Hz. Süfyân-ı Sevrî ve Süfyân bin Uyeyne hazretleri gibi büyük zâtlardır. Bilhassa Hz. İmâm-ı Mâlik in derslerine çok devam edip, onların ilimlerinden, İslâmiyetin bildirdiği edeblere tam uygun olan yaşayışlarından örnek hallerinden devamlı istifâde etti. Bu derslerde İ- mâm-ı Mâlik den (r.a.) duyduğu hadîs-i şerîfleri, eserleri (Eshâb-ı kirâmdan nakledilen sözleri) edeb ve terbiye ile alâkalı meseleleri toplayıp el-mücâlesât adında bir kitap meydana getirdi. Ayrıca, hadîs ilmine dair el-câmi adlı iki cildlik eseri ve yine iki cild olan Muvatta-ı Sagîr, Muvatta-ı Kebîr, Kitâb-u Ahvâl-il-Kıyâme ve Tefsîr-ul-Kur ân adlı eserleri vardır. Hz. İmâm-ı Mâlik, bu zâta yazdığı mektublarında, kendisine Mısır ın fakîhi Ebû Muhammed Müftî diye hitab ederdi. Bundan başkasına fakîh (derin fıkıh âlimi) diye yazmazdı. İlmi çok fazla idi. Kendisine Divân-ul-İlim (=ilmin kütüphanesi) denilmiştir, İbn-i Ebî Hatim diyor ki; Ben İbn-i Vehb in, Mısır da ve başka yerlerde rivâyet ettiği seksenbin kadar hadîs-i şerîfe baktım. Aslı olmayan bir hadîs-i şerîf görmedim. Kendisinden rivâyet edilen hadîs-i şerîflerin sayısı yüzbin civarındadır. Hz. İmâm-ı Mâlik in talebelerinden, hocası tarafından en çok sevilen ve sünneti en iyi bilen olduğu rivâyet edilmektedir. Ahmed bin Sâlih İbn-i Vehb den daha fazla hadîs-i şerîf rivâyet eden birini tanımıyorum. dedi. Hz. Abdullah bin Vehb, fıkıh ilminde de çok yüksek idi. Bundan dolayı, kendisi için Hadîs ilmi ile fıkıh ilmini cem eden buyuruldu. Bir defasında, İmâm-ı Mâlik in (r.a.) huzurunda, İbn-i Kâsım ile İbn-i Vehb den bahsediliyordu, İmâm-ı Mâlik (r.a.) buyurdu ki; İbn-i Vehb bütün ilimlerde âlimdir, İbn-i Kâsım ise sadece fakîhdir. Medine ahalisi bir meselede ihtilaf ettikleri vakit, Hz. İbn-i Vehb in gelmesini beklerler, geldiği zaman ihtilaf ettikleri mes eleyi kendisine arz edip verdiği fetvayı kabul ederlerdi. Hz. İbn-i

13 Vehb buyurdu ki, Allahü teâlâ beni, İmâm-ı Mâlik ve Leys bin Sa d vesîlesi ile dalâlete düşmekten kurtardı. Bu nasıl oldu? diye sordular. Buyurdu ki; Ben hadîs-i şerîfleri toplamakla meşgul iken, bana ulaşan çeşitli rivâyetler karşısında şaşırıp kalmıştım. Ne zaman ki, İmâm-ı Mâlik ve Leys bin Sa d hazretleri ile karşılaştım. Onlar beni (Şu rivâyeti al, şunları alma. Bu hadîs-i şerîfin mânâsı şudur. Şunun mânâsı şöyledir) diye ikâz ettiler. Böylece ben de şaşkınlıktan ve dalâlete düşmekten kurtuldum. Bir defa, zamanın halifesi, kendisine mektûb yazıp, kadı olması için teklifde bulundu, ise de, mesûliyyetin çok ağır olması sebebiyle kabul etmedi. Niçin kabul etmiyorsunuz? Allahü teâlâ nın kitabı, Resûlullahın (s.a.v.) sünneti ile hüküm verirsiniz diyenlere karşı, Bilmiyor musunuz? Kıyâmet günü âlimler Peygamberler ile ve kadılar Sultanlar ile beraber haşr olunacaklar (beraber diriltilecekler) buyurdu. Öğrendiği ilmi başkalarına da öğretti. Bu şekilde yetiştirdiği talebelerin en meşhûrları arasında kardeşinin oğlu, Ahmed bin Yusuf et-tenîsi, Ahmed bin Sâlih el-mısrî, İbrâhîm bin Münzir, Yahyâ bin el- Mekâbiri bulunmaktadır. Yahyâ bin Bekir diyor ki: Hz. Abdullah İbn-i Vehb in ömrünün üçte biri, kendi nefsini terbiye ve hesaba çekmekle, üçte biri, ilim öğretmekle ve üçte biri de hacca gidip gelmekle geçmiştir. 36 defa Hac ettiği rivâyet edilmektedir, İmâm-ı Ahmed bin Hanbel (r.a.), Hz. İbn-i Vehb hakkında buyuruyor ki: Vehb, akıl, din, sâlih ameller sahibi idi. İbn-i Vehb (r.a.), bir kimsenin Hatırla o vakti ki, (kâfirlerin önderleri ile onlara uyanlar) ateşte birbirleri ile çekişirlerken, zayıf olanlar büyüklük taslayanlara şöyle diyecekler: Biz (dünyada) size itâatkâr idik. Şimdi siz, bizden ateşin bir kısmını savabilir misiniz? (Mü min-47) âyet-i kerîmesini okuduğunu işitti. Hz. İbn-i Vehb, bu âyet-i kerîmeyi duyar duymaz titremeye başladı ve uzun müddet kendisine gelemedi. İbn-i Vehb (r.a.), Hz. İmâm-ı Mâlik den rivâyetle buyurdu ki: Peygamber efendimizin kabr-i şerîfini ziyâret edip, selâm vermek isteyen kimse, (Esselâmü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullahi ve berekâtühü) demelidir. Bir gün huzurunda kendisinin teklif ettiği, Kitâb-u Ahvâl-il-Kıyâme isimli eserinde, kıyâmet hâllerine ait mevzû lar okunuyordu. Kitâb bittiğinde, sanki benzi sararmış, yüzünün kanı çekilmişti. Bundan sonra, hiç konuşamadı ve birkaç gün sonra vefât etti. Rivâyet ettiği hadîsi- şerîflerden bazıları: Peygamber efendimiz buyurdular ki: Kim ki bana salât-ü selâm getirirse, o kimse bir köle azâd etmişi gibi sevâb alır. Resûlullah efendimiz, namaz kıldığı vakit, ayakları şişecek şekilde ayakta dururdu. Hz. Âişe: Yâ Resûlullah! Allahü teâlâ, sizin gelmiş-geçmiş bütün günahlarınızı bağışladığı halde, yine bunu mu yapıyorsunuz?) Bunun üzerine, Peygamber efendimiz buyurdu ki: Ya Âişe! Şükreden bir kul olmayayım mı? Şüphesiz Cennetlikler, kendilerinden üstün olan köşk sâhiblerini sizin doğu ve batı ufkunda kavuşmakta olan parlak yıldızı gördüğünüz gibi görürüler. Çünkü, aralarında fark vardır. Eshâb-ı kirâm: Ya Resûlallah! Bunlar peygamberlerin yerleridir. Başkaları onlara ulaşamaz. Dediler. Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu ki: Bilakis! Nesfsim yed-i kudretinde bulunan Allahü teâlâ ya yemîn ederim ki, onlar, Allah a imân ve Peygamberleri tasdîk eden bazı kimselerdir. Bir sadaka verip de sonra sadakasından dönen kimsenin misâli, kusup da sonra kusmuğunu yiyen köpek gibidir. Hz. Ebu Bekr-i Sıddîk, Peygamber efendimize, Ya Resûlallah! Bana bir duâ öğret ki, namazımda ve evimde onunla duâ edeyim. dedi. Peygamber efendimiz buyurdu ki: De ki; Ya Rabbi! Ben nefsime çok zulm ettim. Günahları ise ancak sen affedersin. Bana tarafından mağfiret buyur ve bana acı. Çünkü, hakkıyle acıyan, affeden ancak sensin. Biriniz bir yere indiği zaman, (Eûzü bi-kelimâtillahittâmmâti min şerri ma haleka) desin. Çünkü, oradan gidinceye kadar hiçbir şey ona zarar ve kötülük yapmaz. buyurdu. Kul günah veya kat-ı rahm (sıla-yı rahmi terk) dâvâsında bulunmadıkça ve acele etmedikçe duâsı kabul edilir. Eshâb-ı kirâm, Ya Resûlallah! Acele etmek nedir? diye sorunca: Duâ ettim de, kabul edildiğini görmedim der ve o anda vaz geçerek duâyı bırakır. buyurdular. Allahü teâlâ, rahmeti yüz parça olarak yarattı. Doksandokuzunu kendi nezdinde tutu. Bir paçasını yeryüzüne indirdi. İşte mahlûkât bu bir parçadan dolayı birbirlerine acırlar. Hatta hayvan, üzerine basarım endişesiyle, tırnağını yavrusundan kaldırır. Bir kimse Peygamber efendimize suâl edip, Müslümanların hangisi daha hayırlıdır? dedi. Resûlullah (s.a.v.), Elinden ve dilinden müslümanların emîn olduğu kimsedir. buyurdu. Bir zaman Yemen den bir şahıs hicret edip, Medine-i Münevvere ye, Peygamber efendimizin huzûr-ı şerîflerine geldi ve dedi ki: Yâ Resûlallah! Ben Yemen den hicret edip cihâda gitmek üzere buraya geldim. Peygamber efendimiz, Senin Yemen de kimsen var mıdır? buyurdular. O kimse, Evet, Yâ

14 Resûlallah! Anam ve babam var. dedi. Peygamberimiz (s.a.v.), Buraya gelip cihâda gitmek için onlardan izin aldın mı? buyurdular. O kimse, Hayır, Ya Resûlallah! dedi. Bunun üzerine, Peygamber efendimiz buyurdular ki: Sen tekrar Yemen e dön. Eğer annen ve baban izin verirlerse, o zaman cihâda gel. Şayet izin vermezlerse, onların yanında kal ve onlara hizmet et. Her kim, Allah ve âhıret gününe imân ederse, ya hayır söylesin, yâhud sussun. Her kim Allaha ve âhıret gününe imân ederse, komşusuna ikrâm etsin. Her kim, Allaha ve âhıret gününe imân ederse, misâfirine ikrâm etsin. Hz. Âişe den rivâyet ettiği Hadîs-i şerîfte, Hz. Âişe buyurdu ki: Resûlullah a (s.a.v.) ilk vahyin başlaması uykuda sadûk (doğru) rü yâ görmekle olmuştur. Gördüğü her bir rü yâ muhakkak sabah aydınlığı gibi apaçık meydana gelirdi. Sonra kalbine yalnızlık sevgisi düşürüldü. Artık Hira Mağarası içinde yalnız kalmayı tercih eder oldu. Orada ehlinin yanına dönmeden birkaç gün ibadet ederdi. Bu maksatla yanına yiyecek de alırdı. Sonra Hz. Hadîce nin yanına döner yine o kadar bir müddet için yiyecek tedârik ederdi. Nihayet Hira Mağarası nda bulunduğu bir sırada ansızın (emir-i Hak) karşısına çıkıverdi (Şöyle ki), Kendisine melek gelerek Oku! dedi. Resûlullah (s.a.v.), Ben okumak bilmem cevabını verdi. Fahr-i Kâinat (s.a.v.) buyurdular ki; O zaman melek beni alarak takatim, kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp yine, Oku! dedi. Ben de Okumak bilmem dedim. Melek beni yine alıp ikinci defa takatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp yine Oku! dedi. Ben de Okumak bilmem dedim. Nihayet beni üçüncü defa olarak takatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp şu âyetleri okudu. Yaratan Rabbinin adıyla oku! O Allah ki, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Her halde Oku! Senin Rabbin kalemle yazı yazmayı öğreten kerîmler kerîmidir. İnsana bilmediğini öğretmiştir. (Sûre-i Alâk-1-5) Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) o sıkıştırma sebebiyle (heyecandan) boyun etleri titreyerek döndü. Ve Hz. Hadîce nin yanına giderek Beni örtün! Beni örtün! buyurdu. Mübârek vücudunu sarıp örttüler. Ondan sonra Peygamber efendimiz (s.a.v.) Hz. Hadîce ye Ey Hadîce! Acaba bana ne oluyor? buyurdu! Olup bitenleri ona haber verdi. Kendimden korktum buyurdu. Hz. Hadîce ona şunları söyledi, Öyle deme sevin! Allaha yemin ederim ki, Allahü teâlâ seni hiçbir vakit utandırmaz. Çünkü sen akrabana bakarasın, sözün doğrusunu söylersin, işini görmekten âciz olanların ağırlığını yüklenirsin. Fakîre verir, kimsenin kazandırmıyacağını kazandırır, misafiri ağırlarsın. Hak yolunda zuhur eden hâdiseler karşısında (halka) yardım edersin. Bundan sonra Hz. Hadîce, Resûlullahı (s.a.v.) beraberine alarak Varaka bin Nevfel e götürdü. Bu zât, Hz. Hadîce nin amcası oğlu, yani babasının kardeşi oğlu idi. Cahiliyet zamanında hıristiyan dinine girmiş bir kimse olup, arabca yazı yazmasını bilir, İncil den Allahü teâlâ nın dilediği kadar bazı şeyleri arabca yazardı. Varaka gözleri görmez olmuş biri (pir-i fâni) idi. Hz. Hadîce kendisine, Ey Amca! Dinle bak, kardeşinin oğlu neler söyleyecek dedi. Varaka bin Nevfel, Ne var kardeşim oğlu? diye sorunca Resûlullah (s.a.v.) gördüğü şeyleri kendisine haber verdi. Bunun üzerine Varaka, Bu gördüğün Mûsâ aleyhisselâma indirilen Nâmus-u Ekber dir (Cebrâil aleyhisselâmdır). Ah keşke senin davet günlerinde genç olaydım. Keşke kavmin seni çıkaracakları (hicret ettirecekleri) zaman hayatta bulunsaydım dedi. Resûlullah (s.a.v.) Onlar beni çıkaracaklar mı ki? diye sordu. Varaka Evet, çıkaracaklar. Zira senin gibi bir vahiy getirmiş hiç bir kimse yoktur ki düşmanlığa uğramasın. Şayet senin davet günlerine yetişirsem sana son derece yardım ederim. cevabını verdi. 1) Vefeyât-ül-a yan cild-3, sh-36 2) Hilyet-ül-evliyâ cild-8, sh-324 3) Tehzîb-ut-tehzîb cild-6, sh-71 4) El-A lâm cild-4, sh-144 5) Tezkiret-ül-Huffâz cild-1, sh-279 6) Brockelmân sup I 257 7) Şezerât-üz-zeheb cild-1, sh-347 8) El-İntika sh-48 9) Ed-Dîbâc-ul-mezheb sh ) Tertîb-ul-medârik cild-2, sh ) Mucem-ul-müellifîn cild-6, sh ) İzâh-ul-meknun cild-2, sh-428, cild-1, sh ) Mîzân-ul-i tidâl cild-2, sh-86 ABDULLAH BİN ZEYD (Ebû Kılâbe): Tâbiînin büyüklerinden. Hadîs ve fıkıh âlimidir. İsmi, Abdullah; Künyesi, Ebû Kılâbe dir. Basralı dır. Doğum târihi bilinmemekteyse de vefâtı 104 veya 106, 107 târihleri olarak rivâyet edilir. Eshâb-ı kirâmdan Sâbit bin Kays, Enes bin Mâlik, Tâbiînden Ebû Eyyûb-i Sahtiyanî ve Katâde den (r.anhüm) ders alıp, hadîs-i şerîf rivâyet etti. Hadîs ilminde sikadır (sağlam, güvenilir). Bir hadîs-i şerîfi

15 öğrenmek için seyahat ederdi. Hiç bir işim olmadığı halde Medine de, sırf bir hadîs-i şerîfi daha önce duymuş olan bir şahıstan dinlemek için üç gün kaldım buyurdu. Hadîs-i şerîflerin toplanıp, yazılması için uğraşırdı. Vefâtından evvel, kitaplarının Tâbiînin büyüklerinden, fıkıh âlimi ve evliyâdan Ebû Eyyûb-i Sahtiyanî ye (r.a.) verilmesini vasiyet etti. Bir deve yüküne yakın kitapları Ebû Eyyûb-i Sahtiyanî ye verildi. Alim ve fazıl bir zâttı. Hikmet dolu pek çok sözleri vardır. Devamlı helâl kazanmayı teşvik ederdi. Bunun için, Eyyüb-i Sahtiyânî ye Çarşıya git iş ara Zira en büyük huzur, insanlara muhtaç olmamaktır buyurdu. Yine bir zâta Seni, geçimini temin ederken görmek, câmi köşesinde görmemden daha sevimlidir. buyurdu. Sohbetine devam eden bir talebesi vardı. O döküntü hurma satardı. O na; Ben, senin sohbet meclisinden faydalandığını zan ediyordum. Fakat şu bir hakikattir; Allahü teâlâ her düşük şeyden bereketini almıştır. buyurdu. Hem dünyâ, hem de âhirette yaşayan kimseye ne se âdet buyurunca Âhirette nasıl yaşandığı kendisinden soruldu. Dünya yaşayışında Allahü teâlâ yı hatırından çıkarmadı ve daima O na yalvardı ve bu sayede de âhirette O nun rahmetine mazhar oldu buyurdu. Bir kimse bir bid at ortaya çıkarırsa onunla harb ederim. Allahü teâlâ ya şükür yapılmasına vesîle olan dünyâlık insana zarar vermez. Bir sözü anlamıyacak kimseye söyleme! Çünkü o söz, ona zararlı olup, fayda vermez. Arzu ve istekleri peşinden koşanlarla beraber oturup kalkmayınız. Onlarla konuşmayınız. Çünkü, sizi kendi sapıklıklarına düşürmelerinden, zihninizi karıştırmalarından korkuyorum. Sana, din kardeşinden istemediğin bir şey ulaşırsa, onun için bir özür ara. Bir mazeret bulamazsan, kendi kendine, belki benim bilmediğim bir durum vardır, de. Kıyâmet günü Arş-ı a lâ tarafından bir münâdi Yunus sûresi 62 nci âyet ile nida eder; Ey Allah ın sevgili kulları! Sizin için bir korku yoktur. Siz mahzun da edilmezsiniz. Bu nidadan sonra herkes, başını yukarı kaldırır ve; inandık îmân ettik, derler. Ancak, münafıkların başları ise hiç yukarı kalkmaz ve yere eğilirler. Bir kimse ya iyiliği veya kötülüğü ister. Ancak kalbinde bir emr edici veya bir yasaklayıcı bulur. Emr edici, iyiliği emr eder; yasaklayıcı, kötülükten alıkor. Bid at ehli ile oturmayınız. Onlarla sohbet etmeyiniz. Zira sizi dalâlete düşürebilir veya bilmediğiniz kötülüklere bulaştırabilirler. Alimler üç kısımdır. Bir kısmı, ilmi ile amel eder, insanlar da onun ilmiyle amel ederler. Diğer bir kısmı, ilmi ile amel eder, fakat insanlar onun ilmiyle amel etmez. Başka bir kısmı da ilmiyle kendisi amel etmediği gibi insanlar da amel etmez. Allahü teâlâ, şeytana la net edip, ona kıyâmet gününü gösterdi. Şeytan; Yâ Rabbi! İzzetin hakkı için, ruh kendilerinde bulunduğu müddetçe insanların kalbinden çıkmayacağım, dedi. Allahü teâlâ bu söze karşılık, izzetimin hakkı için ben de, onlarda ruh bulunduğu müddetçe tevbe etmelerine engel olmam. Her zaman tevbe edebilirler, vaadinde bulundu. Abdullah bin Zeyd hazretleri namazlardan sonra Allahümme innî es elüke t-tayyibât ve terk-elmünkerât ve hubbe l-mesâkîn ve en tetûbe aleyye ve izâ eratte lî ibâdike fitneten en tevevfanî gayre meftûn. duâsını okurdu. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bazıları: Ramazan ve kurban bayramlarını tehlîl, takdîs, tahmîd ve tekbîr ile süsleyiniz. Üç şey vardır ki, bunlar kimde bulunursa o kimse imânın tadını bulur. Birincisi, bir kimseye Allah ve Resûlü, başkalarından daha sevgili olmak. İkincisi, bir kimse sevdiğini Allah için sevmek. Üçüncüsü, bir kimseyi Allah küfürden kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmekten, ateşe atılmaktan tiksindiği gibi tiksinmek. İşlerin en hayırlısı, çok aşırı veya eksik olmayıp, orta mertebede olanıdır. Allahü teâlâ benim için yeri bir araya getirdi. Yerin doğusunu ve batısını gördüm. Eğer ümmetim melik olursa, bana gösterilen yerlere ulaşacaktır. Bana kırmızı ve beyaz iki hazine verildi. Ben, rabbimden, umûmî bir dalgınlık sebebiyle ümmetimi helâk etmemesini, bir düşmanı onlara musallat kılmamasını istedim. Allahü teâlâ: Yâ Muhammed, ben hüküm verdiğim zaman, o artık geri çevrilmez, isterse bütün insanlar bir araya gelsin, buyurdu. Ben ümmetim için saptırıcı olanlardan korkuyorum. Onlar üzerine kılıç geldiği zaman, kıyâmete kadar, artık onların üzerinden kalkmaz. Ümmetimden bir topluluk, müşriklere katılıncaya, putlara tapınıncaya kadar kıyâmet kopmaz. Ümmetim arasında yalancılar çıkacak. Onlar peygamber sanılacak. Halbuki son Peygamber benim. Benden sonra Peygamber yoktur. Ümmetimden bir cemaat (topluluk) daima,

16 doğru yola davet edici olacaklar. Allahü teâlâ nın emri gelinceye kadar onlara, muhalifleri (düşmanları) zarar veremeyecektir. 1) Hilyet-ül-evliyâ cild-2, sh-282 2) El-A lâm cild-4, sh-88 3) Tehzîb-üt-tehzîb cild-5, sh-224 4) Tezkiret-ül-huffâz cild-1, sh-94 5) Sünen-i Dârimî cild-2, sh-470 ABDURRAHMAN BİN EBÎ ZİNÂD: Hadîs ve fıkıh âlimlerinden. Künyesi, Ebû Muhammed Medenî dir. 100 (m. 718) de doğdu. 174 (m. 790) da Bağdâd da yetmişdört yaşında iken vefât etti. Babası Ebî Zinad tan, Amr bin Ebî Amr, Süheyl bin Ebî Sâlih, Hişam bin Urve ve Mûsâ bin Ukbe ve diğer muhaddislerden hadîs rivâyet etmiştir. Kırâat ilmini Ali bin Ca fer Kürî den almıştı. Kendisinden, İbn-i Cüreyc, Züheyr bin Muâviye, Muaz bin Muaz, el- Anberî, Ebû Dâvûd Tayâlisî, Haccac bin Muhammed ve daha çok sayıda âlimler hadîs-i şerîf rivâyet etmişlerdir. İmâm-ı Buhârî, Ebû Dâvûd, İmâm-ı Tirmizî, İmâm-ı Nesâî ve İbn-i Mâce tarafından rivâyetleri alınmıştır. Abdurrahman bin Ebî Zinâd, babası Ebî Zinâd dan çok rivâyetlerde bulunmuştur. Bu rivâyetlerinin bir kısmında dikkati çeken husus, başkalarının rivâyet etmediği meselelerin bulunmasıdır. Babasından yaptığı rivâyetleri topladığı Kitâb-ı Re yi Fukahayı Seb a adlı eseri üzerinde İmâm-ı Mâlik incelemeler yapmıştır. Kitab-ül-ferâiz adlı bir eseri daha vardır. Buyurdu ki: Muhabbet üç kısımdır: 1-İclâl ve ta zîm muhabbeti. Evlâdın babasını sevmesi gibi. 2- Merhamet ve şefkat muhabbeti. Ananın-babanın evladını sevmesi gibi. 3- Muşâkele ve beğenme muhabbeti, insanların birbirini sevmesi gibi. Resûlullah efendimiz bunların hepsini kendinde toplamıştır.. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bazıları: Allahü teâlâ bizden birisinin tevbesine, birinizin kayıp hayvanını bulduğu vakit sevinmesinden daha çok sevinir... Sizden birisi abdest aldığı zaman, burnuna su çeksin, sonra sümkürsün. Eğer ümmetime zor gelmiyeceğini bilseydim her namaz vakti için misvak kullanmalarını emrederdim. 1) Fihrist sh-315 2) El-Menhel-ül-azb-ül-mevrûd cild-2, sh-143 3) Tezkiret-i huffâz cild-1, sh-247 4) Tehzîb-üt-tehzîb cild-6, sh-170 ABDURRAHMAN BİN MEHDÎ: Tâbiîn devrinin büyük hadîs âlimlerinden. Künyesi, Ebû Saîd dir. Lû lüî diye meşhûrdur. Ezd in veya Benî Anber in âzâdlısı olduğu söylenir. 135 (m. 752) senesinde Basra da doğup, 198 (m. 815) de orada vefât etti. Abdurrahman bin Mehdî (r.a.) hadîs hâfızıdır. Yüzbin hadîs-i şerîfi senetleriyle birlikte ezberlemiştir. Hadîs ilminde çok derin bir bilgiye sahiptir. Hadîs âlimleri de onun bu üstünlüğünü kabul etmiş ve onu övmüşlerdir. O, bir kimseden rivâyet yapınca o kimse, ondan sonra hüccet sayılırdı. Hadîs rivâyetinde çok titiz hareket ederdi. Hadîsleri lâfızla rivâyet ederdi. Hem kendi hadîsini, hem de başkasınınkini iyi bilirdi. Hadîs âlimleri, O na bir râvinin rivâyet ettiği hadîs-i şerîf okunurdu. Şurası hatâ derdi. Sonra bu hadîs, falan hadîsten şu yönüyle alınmış derdi. Araştırdığımızda dediği gibi bulurduk, diye naklederler. Eymen bin Nabil, Cerîr bin Hazım, İkrime bin Ammâr, Ebî Hulde bin Hâlid bin Dinar, Mehdî bin Meymûn, İmâm-ı Mâlik, Şû be, Süfyân-ı Sevrî, Süfyân bin Uyeyne ve daha bir çok zâtlardan hadîs rivâyet etmiştir. Abdullah bin Mübârek, Abdurrahman bin Mehdî nin hocasıdır. İbn-i Vehb, Oğlu Mûsâ, Yahyâ bin Maîn, Yahyâ bin Yahyâ, Ebû Sevr, Ebû Ubeyd ve daha başka büyük âlimler de ondan hadîs-i şerîf nakletmişlerdir. Abdurrahman bin Mehdî (r.a.) fıkıh ilminde de mütehassıs idi. İbn-i Medinî, meşhûr yedi fıkıh âliminin (Fukâha-i Seb a nın) sözlerini en iyi bilenler arasında Abdurrahman bin Mehdî yi de saymışdır. Ahmed bin Hanbel hazretleri aynı zamanda Onun fıkıh (hukuk) âlimi olduğunu söylemiştir. Abdurrahman bin Mehdî hazretleri ilmiyle amel eden, islâmı nefisinde yaşayan bir zât idi. Kahkaha ile gülmez, sadece tebessüm ederdi. Zamanındaki insanlar, din ve dünyâ işlerinde Abdurrahman bin Mehdî hazretlerine müracaat ederlerdi

17 Her gece Kur ân-ı kerîmin tamamını hatm ederdi (okurdu). Yarısını teheccüd namazında, yarısını namazın dışında okurdu. Sohbetine ve ilim meclisine gelenler, huzurunda, oturdukları zaman, başlarında sanki kuş varmış gibi, gayet edebli ve dikkatli otururlardı. Onun bulunduğu meclise ilim, edeb ve ciddiyet hakimdi. Birgün, Onun ilim meclisinde oturanlardan birisi gülmüştü. Bunun üzerine, onu, ilim meclisine iki ay gelmekten menetti. Bu, bizim meclisimize iki ay gelmesin, dedi. Sonra, Allahü teâlâ dan o- nun için af diledi. Ona şöyle dedi. İnsan, ilmi, gözyaşı dökerek istemeli. Çünkü ilim, insana nefsi için bir hüccet (delil) dir dedi. Abdurrahman bin Mehdî hazretleri, gece sabaha kadar ibâdet etmişti. Bir ara, uykusu çok geldi. Yatağına yattı, uyuyakaldı. Sabah namazına uyanamadı. Buna çok üzüldü. Bu yüzden iki ay yatağa yatmadı. Abdurrahman bin Mehdî hazretleri zaman zaman Kabrinde mü min olarak yatana gıbta ederim, onun gibi olmak isterim derdi. İbn-i Sa d, O nun sika (hadîs ilminde sözüne güvenilir) bir âlim olduğunu söyler. Ahmed bin Hanbel O nun için Sanki hadîs için yaratılmıştır der. Abdurrahman bin Mehdî nin (r.a.) rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bazıları: İlim hususunda birbirinize faydalı olunuz. Bir birinizden gizlemeyiniz, ilimdeki hıyânet, maldaki hıyânetten daha kötüdür. İnsanlara teşekkür etmiyen, Allahü teâlâ ya şükr etmiş olmaz. Allahü teâlâ ya yemin ederim ki, benim gördüğümü görseydiniz, çok ağlar, az gülerdiniz. Eshâb-ı kirâm o zaman Ne gördünüz? Yâ Resûlallah! dediler. Bunun üzerine Peygamber efendimiz (s.a.v.) Cenneti ve Cehennemi gördüm buyurdu. Sonra Resûlullah (s.a.v.), imâm olduğu zaman, rükû ve secde ve kendisinden önce gitmelerinden, namazdan çıkmadan önce çıkmalarından onları menetti. Ben sizi önümden ve arkamdan görürüm buyurdu. Hz. Âişe validemiz, Peygamber efendimize namazda iken sağa sola dönmek hakkında sordu. Resûlullah (s.a.v.) O, kulun namazından şeytanın bir kapması ve çarpmasıdır. Âlim olan kişi, fitneyi gelirken anlar. Cahiller de dönüp giden fitneyi anlar. Meclislerinde (bulundukları yerde) Allahü teâlâ yı zikreden bir topluluğu, Allahü teâlâ nın rahmeti kaplar. Onları melekler sarıp kuşatır. Allahü teâlâ onları, nezdindekilerin yanında över. Peygamber efendimiz (s.a.v.) Allahü teâlâ nın şöyle buyurduğunu bildirir: Sâlih kullarım için, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, hiçbir kimsenin aklına gelmeyen ni metleri hazırladım. Bütün çocuklar müslümanlığa elverişli olarak dünyâya gelir. Bunları, sonra anaları, babaları Hıristiyan, yehûdi ve dinsiz yapar. Resûlullah (s.a.v.) Allahü teâlâ nın şöyle buyurduğunu bildiriyor. Kulum Beni nasıl zannederse öyle bulur. Kulum Beni anınca, ben onunla beraber olurum. O bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir zira (arşın) yaklaşırım. Bana bir zira yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak yaklaşırım. Bir kişilik yiyecek, iki kişiye, iki kişilik yiyecek, dört kişiye, dört kişilik yiyecek, sekiz kişiye yeter. Necâşî vefât ettiği zaman, Peygamber efendimiz (s.a.v.) Onun için Allahü teâlâ dan mağfiret dileyiniz buyurdu. Cennette bir ağaç vardır. Yolcu onun gölgesinde yürür, fakat yine bitmez, sona ermez. Ümmü Seleme den şöyle rivâyet edilmiştir. Resûlullahın en sevdiği amel, az da olsa devamlı olanıdır. Saflarınızı düzeltiniz, dosdoğru yapınız. Sahur yemeğini yeyiniz. Çünkü onda bereket vardır. Kim Allahü teâlânın kitabını (Kur ân-ı kerîmi) öğrenir, sonra içindeki emir ve yasaklara u- yarsa, Allahü teâlâ, onu dünyâda hidâyete erdirir. Kıyâmet gününde onu kötü hesap vermekten muhafaza buyurur. Kul şu yedi âzâ üzerine secde eder, yüzü, iki avucu, iki dizi, iki ayağı. Resûlullah (s.a.v.) sağ ve sol taraflarına selâm verirken, mübârek yanakları görününceye kadar başlarını çevirirlerdi. Sadaka verip, sonra vazgeçenin durumu, kusup, sonra onu yiyen köpeğin durumu gibidir. Resûlullah (s.a.v.) kırık bardaktan içmeyi yasaklamıştır. Kim sabah olunca, üç kere Bismillâhillezî la yedurru measmihî şey ün filardı velâ fissemâ ve hüvesse-mîulalîm derse akşama kadar başına bir belâ gelmez. Akşamleyin okursa, sabaha

18 kadar başına musîbet gelmez. Âlimin, âbide üstünlüğü, dolunay halindeki ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Kim yatsıyı cemaatle kılarsa, gecenin yarısını ibadetle geçirmiş gibi, sabah namazını cemaatle kılan kimse, bütün geceyi ibadetle geçirmiş gibi olur. Bir kimse Allahü teâlâ ya îmân edip, namazını kılar, zekâtını verir, Ramazan orucunu tutarsa, Allahü teâlâ ona Cenneti ihsan eder. Cennet yüz derecedir. İki derece arası yerle gök arası kadardır. Allahü teâlâ dan Firdevs i dileyiniz. Çünkü o Cennetin ortasıdır. Onun üstünde, Allahü teâlânın Arşı vardır. Nehirler oradan fışkırır. Cimrilik ve korkaklık insanda bulunan kötü huylardandır. Resûlullah a, ne zaman Peygamber olduğu soruldu. Âdem, ruh ile cesed arasında iken buyurdular. Kim cenâzeye tâbi olur, onun namazını kılarsa, onun için bir kırat ecir vardır. Kim, onun defninde bulunursa, ona iki kırat ecir vardır. Eshâb-ı kirâm Yâ Resûlallah, iki kırat nedir? diye sordular. Resûlullah (s.a.v.) Onların en küçüğü Uhud dağı kadardır. buyurdular. Hişam dan şöyle rivâyet etmiştir: Resûlullahın Eshâbı, üç yerde sesli olmayı hoş görmezler: Muharebede, cenâzede, zikir anında. Siz kıyâmet gününde, sizin ve babalarınızın isimleriyle çağırılırsınız. Onun için güzel isimler koyunuz. Kim bilerek söylemediğim bir sözü bana isnâd ederse (söyledi derse) Cehennemdeki yerine hazırlansın. İnsana, bir sene bir ay, bir hafta bir gün, bir gün bir an gibi gelinceye kadar, kıyâmet kopmaz. Ebû Hureyre (r.a.) Peygamber efendimize (s.a.v.) Yâ Resûlallah! Seni görünce, içim rahatlar, bir sevinç hasıl olur. Bana Cennete girmeme vesîle olacak bir ameli bildir. dedi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz (s.a.v.) ona Güzel sözlü ol. Selâmı yay, akrabanı ziyâret et, insanlar gece uyurken sen namaz kıl. O zaman Cennete selâmetle gir. Bir kimse Allah yolunda şehîd edilince, ondan yere akan ilk damlaya karşılık, bütün günahları bağışlanır. Ona Cennetten bir örtü ve bir cesed gönderilir. Ruhu o örtü içerisinde kabz olunur (alınır). Sonra ruh o Cennetten getirilen cesede biner. Bu şekilde meleklerle beraber yükselir. Öyle bir hale kavuşur ki, sanki Allahü teâlâ, onu yarattığından beri o meleklerle berabermiş gibi o- lur. Peygamber efendimiz (s.a.v.), Mekke yi fethettiği zaman, şeytan, kuvvetle bağırdı. Askerleri yanına toplandı. Onlara Bugünden sonra, Muhammed in (s.a.v.) ümmetinin şirk üzere olmalarını istemekten ümidinizi kesiniz. Fakat, dinleri hususunda onların kalblerini saptırınız. Aralarında ölüye feryad ederek ağlamayı yayınız. Abdullah İbn-i Mes ûd şöyle anlatır: Ahkâf sûresini okurken aramızda ihtilaf etmiştik. Resûlullah a (s.a.v.) gittik. Durumu arz ettik. Bunun üzerine: Aranızda ihtilaf etmeyiniz. Sizden öncekiler, aralarında ihtilaf etmeleri sebebiyle helâk oldular. Şimdi, bakınız, birine okutacağım. Onun, okuduğu gibi okuyunuz buyurdular. Abdurrahman bin Mehdî hazretleri buyurdular ki: Dini mes elelerde, güvenilir ve ehil kimselerden duymadıkça bir şeyi söylememelidir. Yoksa insan günaha girer. Bir kimse, ilim bakımından kendinden üstün bir kimse ile karşılaşınca, bunu fırsat ve ganimet bilmelidir. Çünkü onun ilminden istifade eder. Kendi dengi birisi ile karşılaşınca, bir biriyle müzakere eder ve birbirlerinden faydalanırlar. Kendisinden aşağı bir kimse ile karşılaşınca, ona tevazu gösterir ve bir şeyler öğretir. Her işittiğini söyleyen, istisnaî ve şaz (kaide dışı) meselelere göre konuşup, anlatan kimseler, ilimde yüksek mertebeye erişemezler. İyice ezberleyip, zabt etmeden hadîs rivâyet etmek harâmdır. İnsanın ilme olan ihtiyacı, yemeye, içmeye olan ihtiyacından daha fazladır. Kim, Kur ân-ı kerîm mahluktur (yaratılmıştır) derse, onun arkasında namaz kılma, onunla yolda beraber olma. Abdurrahman bin Mehdî hazretlerine, Kur ân-ı kerîme mahlûk diyen kimse hakkında ne dersin? diye sordular. Şöyle buyurdu: Elimden gelse, bir köprü üzerinde durur, her yanımdan geçene, Kur ân-ı kerîm e mahluk deyip, demediğini sorarım, Kur ân-ı kerîm mahluktur diyenin boynuna vurup, onu suya atardım

19 Ehl-i Sünnet vel-cemaat itikadına sarıl. Ehl-i Bid at ile oturup kalkma. Onların yanına gitmek, onlara kıymet vermek olur. Mü minde, küfürden sonra, yalandan daha kötü bir haslet yoktur. Çünkü yalan en şiddetli bir nifak alâmetidir. Abdurrahman bin Mehdî ye (r.a.) Dinine bağlı olmayan bir kimse ile arkadaşlık etmek hakkında ne dersin? diye sorulunca, Böyle kişilerle beraber olma, çünkü o, sana pis veya harâm bir şey yedirebilir. Yine, ölümü istiyen kimse hakkında sorulunca, Dinine zarar geleceği korkusundan, ölümü istemekte bir mahzur yoktur. Fakat, yoksulluk, ihtiyaç, eziyet ve buna benzer şeylerden, dolayı ölüm temenni edilmez. Ya kub bin Muhammed den rivâyet etmiştir. Ticârete sarılınız. Çünkü babanız, İbrâhîm (a.s.) Manifaturacı idi. Ebû Hüreyre den rivâyet etmiştir: İblis dedi ki: Bir âlim bana, bin âbidden (çok ibadet edip, ilmi olmayan) daha şiddetlidir. Çünkü, âbid sadece ibadet eder. Âlim ise, insanlara, onlar âlim oluncaya kadar ilim öğretir. Nâfi den rivâyet etti: Lokman Hakîm oğluna: Ey oğul! İyi meclisleri seç. Allahü teâlâ nın ism-i şerîfinin anıldığı bir meclisi, bir topluluğu görürsen oraya otur. Eğer âlim isen, oradakiler senin ilminden faydalanırlar. Eğer, âlim değilsen, oradakiler, sana bir şeyler öğretir. Eğer, Allahü teâlâ oraya rahmetini ihsan ederse, orada bulunanlarla beraber sana da isabet eder. Ey oğul; Allahü teâlâ nın anılmadığı yerden uzaklaş. Oraya oturma. Çünkü, sen âlim isen, oradakiler senin ilminden istifade etmezler. Âlim değilsen, cehâletini daha da arttırırlar. Bildiklerini de unutursun. Eğer Allahü teâlâ, oradakilere azabını gönderirse, onlarla beraber sana da isabet eder. İnsanların kanlarını döken kimseye gıpta etme. Çünkü Allahü teâlâ nın nezdinde, onu da öldürecek birisi vardır. Rebî bin Haysem, Mufaddal bin Yunus dan rivâyet etmiştir: Ben nefsimden râzı değilim. Çünkü o kendi ayıpları ile değil de başkasının ayıpları ile uğraşıyor, insanların şaşılacak halleri vardır. Başkalarının günahlarından korkarlar, fakat kendi günahlarından sanki emin gibidirler. Muhammed bin Talha dan rivâyet etti: Ömer bin Abdülazîz, Abdulhamid bin Abdurrahman a yazdığı bir mektubunda şöyle dedi: İslâmda, adalet ve ihsan çok mühim bir mes eledir. Kendi nefsine çok dikkat et Ona Allahü teâlâ nın beğendiği şeyleri yaptır. Şunu iyi bil ki, günahın küçüğü yoktur. Sakın bu günah küçüktür diye onu hafif görme. 1) Hilyet-ül-evliyâ cild-9, sh-3 2) Tezkiret-ül-Huffâz cild-1, sh-329 3) El-A lâm cild-3, sh-339 4) Tehzîb-üt-tehzîb cild-6, sh-276 5) Târîh-i Bağdâd cild-10, sh-240 6) El-Lübâb cild-3, sh-72 7) Tabakât-ı Hanâbile cild-1, sh-206 8) Vefeyât-ul-a yân cild-2, sh ) El-Menhel-ül-azb-ül-mevrûd cild-1, sh-61 10) Mu cemul-müellifîn cild-5, sh ) Miftâh-üs-se âde cild-2, sh-217, 261, 290, ) Tabakât-ül-kübra cild-1, sh-63 (113) ABDÜLVAHİD BİN ZİYAD (ZEYD): Tebe-i tâbiîn devrinde Basra da yetişen meşhûr hadîs, fıkıh âlim ve evliyâlarından. Adı Abdülvahid bin Ziyâd tır. Doğum ve vefât târihleri kesin olarak bilinmemektedir. Ancak, meşhûr hadîs âlimi Buhârî (r.a.) Abdülvahid bin Ziyad ın Basra da yaşadığını, burada hadîs ve fıkıh ilmi tahsil ettiğini, 189 (m. 805) târihinde vefât ettiğini bildirmektedir. 186, 187 (m. 802) de de vefât ettiği rivâyet edilmiştir. Abdülvahid bin Ziyad hazretleri, Tâbiîn devrinde meşhûr hadîs ve fıkıh âlimleri olan, Ebû İshâk, A meş, Âsım-ül-Ahval, Sâlih bin Han, Amr bin Meymun, Ebû İshâk Şeybanî gibi âlimlerin sohbetlerinde bulundu. Onlardan hadîs ve fıkıh ilmi öğrenerek kendini yetiştirdi. Tebe-i tâbiîn devrinde Basra da yetişen meşhûr hadîs ve fıkıh âlimlerinin ileri gelenleri arasında yer aldı. Abdülvahid bin Ziyad, devamlı ilim öğrenmekle ve ibâdet yapmakla zamanını geçirirdi. Hadîs ilminde sika bir râvi olduğunu Yahyâ bin Sa îd ve birçok âlim bildirmektedir. Rivâyetleri kütüb-i sittede yer alır. Öğrendiği bütün ilimleri hemen çevresindeki insanlara öğretmeye çalışırdı. Öğretmek için vakit geçirmezdi. Cuma namazından sonra evinin çevresi hadîs ve fıkıh öğrenmek isteyen talebelerle dolardı. Bıkmadan, yorulmadan saatlerce onlara ilim öğretir ve yetişmelerini isterdi. Bir dakikasının boşa geçme

20 sini istemez, yâ öğrenir veya öğretirdi. Sadece namaz vakitlerinde ilim öğrenmeye ve öğretmeye ara verdiği, talebeleri tarafından anlatılmaktadır. Abdülvahid bin Ziyad (r.a.), çok talebe yetiştirdi. Hadîs ve fıkıh ilminde zamanlarının söz sahibi o- lan Abdurrahman bin Mehdî, Kays bin Havs, Yahyâ bin Yahyâ en-nişâbûrî gibi âlimler ondan ders alarak sohbetinde bulundular ve çok istifade ettiler. Abdülvahid bin Ziyad (r.a.), Tebe-i tâbiîn devrinde Basra da yetişen âlimler arasında, dünyâya değer vermemesi, devamlı ibadet ve ilimle meşgul olması, herkese iyilik etmesi ile dikkati çekerdi. Herkes onu sever ve hürmet ederdi. Yaşayışı ve hikmetli sözleriyle birçok kimsenin doğru yola girmesini sağlamış ve herkese örnek olmuştur. Abdülvahid bin Ziyad şöyle anlatır: Bir rahibin inziva odasına uğradım. İki defa Ey Rahib diye kendisine seslendim, fakat cevap vermedi. Üçüncüde başını çıkardı ve Ey adam ben rahib değilim. Rahib Allahü teâlâ dan korkan, O na saygı gösteren, belâsına sabredip, kazasına râzı olan, nimetlerine şükredip onun için tevazu gösteren, izzet karşısında zilleti kabul eden, kudretine teslim olup heybet ve azameti karşısında eğilen hesab ve azabını düşünen, gündüzünü oruç, gecesini ibâdetle geçiren, Cehennemi hatırladıkça uykusu kaçan kimseye denir. Ben ise saldırgan bir köpeğim, insanlara zararım dokunmasın diye kendimi buraya habsettim. dedi. Ben bunun üzerine, Ey Rahib! Allahü teâlâ yı bildikten sonra insanları Allahü teâlâ dan uzaklaştıran şey nedir? diye sordum. Rahib; Kardeşim! İnsanları Allahü teâlâ dan ancak dünyâ malı ve sevgisi uzaklaştırır. Çünkü dünyâ isyan ve günah yeridir. Aklı başında olan dünyâyı kalbinden çıkarıp, günahlarına tevbe ederek kendisini Allahü teâlâ ya yaklaştıracak şeye yönlendirir diyerek daha önce kendisinin îmân ettiğini söyledi. Abdülvahid bin Ziyad ın (r.a.) en büyük özelliği: Allahü teâlâ ya karşı olan kusurlarından dolayı çok üzülürdü. Ona bütün insanlığın yaptığı ibâdet kadar ibâdet yapsak Allahü teâlâ nın bize verdiği hizmetlere karşı gene şükrümüzü yerine getiremeyiz derdi. Muhammed bin Abdullah buyurdu ki, ben bir defasında gördüm ki Abdülvahid bin Zeyd hazretleri şöyle buyurdu: Kim ki, kendi midesini harâm şeylerden koruyabiliyorsa, O kimse dinini ve güzel ahlâkını muhafaza edebilir. Kim ki kendi karnını harâm şeylerden koruyamıyorsa, ne dinini ne de güzel ahlâkını muhafaza edemez. Abdülvahid bin Ziyad anlatıyor: Hacca gitmiştim. Yanımda bir genç durmadan Peygamber efendimize (s.a.v.) salât-ü selâm getiriyordu. Bazı yerlerde okunması daha uygun duâlar olduğu halde, genç her yerde duâ yerine salevât okuyordu. Bu dikkatimi çekti. Bu durumu kendisine sordum. Genç şöyle anlattı: Babam ile birlikte hacca gelmiştik. Yolda uyudum. Kalk baban öldü dediler. Kalktım baktım ki, babam ölmüştü. Aynı zamanda yüzü de kararmıştı, ölümü ve ayrıca yüzünün kararması beni daha çok üzdü. Bu üzüntü esnasında tekrar uykuya daldım. Bu sırada rüyamda dört siyahînin ellerinde demir kamçılar olduğu halde babama yaklaştıklarını ve tam vuracakları sırada yüzü nurlu bir zatın geldiğini ve onlara dönerek Vurmayın dediğini ve eli ile babamın yüzünü sıvazlayarak nurlandırdığını ve Artık u- yan, baban nurlanmıştır dediğini gördüm. Sen kimsin? diye sorduğumda, Ben Peygamberim, bana salevât getirdiği için ona şefâat ettim dedi. Uyandım, durumu düzelmiş gördüm. Bunun için ben de salevât-ı şerîfeyi okumaya devam ediyorum. dedi. Fudayl bin İyâd buyurdu ki: Ben Abdülvahid bin Ziyad hazretlerinden şöyle işittim. Buyurdular ki; Ben üç gece üst üste yatarken şöyle duâ ettim: Yâ Rabbi, benim Cennetteki arkadaşım kimdir bana göster. Üçüncü gecede rüyamda bana denildi ki: Yâ Abdülvahid bin Zeyd, senin Cennet arkadaşın Meymunetu Sevda dır. Ben de dedim ki. Peki Meymunetu Sevda nerededir? Bana denildi ki; Kûfe de Benî Fulan kabilesindendir. Ben de hemen kalkıp Kûfe ye gittim o kabilenin yerini sordum. Kabiledekilere Meymunetu Sevda yi sual ettim. Bana o delinin birisidir, bizim birkaç koyunumuzu otlatmaya götürür dediler. Ben görmek istediğimi söyleyince, şimdi falan yerdeki hanın yanındadır dediler. Hanın yanına gidince gördüm ki Meymunetu Sevda namaz kılıyor, yanında bir asa ve üzerinde yünden bir cübbe vardı. Baktım ki koyunları orada otluyor ve hayvanların yanında birkaç tane kurt koyunlara zarar vermeden dolaşıyordu. Beni fark ettiğinde namazını bitirdi ve bana dönerek Yâ İbn-i Ziyad sen buradan git, burası senin yerin değildir. Biz seninle burada değil sonra birleşeceğiz dedi. Bunun üzerine ben ona Allah sana rahmet etsin. Sen benim İbn-i Ziyad olduğumu nereden bilirsin dedim. Bana, Daha ruhlarımız dünyâya gelmeden ben senin İbn-i Ziyad i olduğunu bilirdim dedi. Ben ona; Bana biraz nasîhat et dedim. Bana Bir kimse sana bir şey verdiği zaman ona nasıl teşekkür edersin. Halbuki Allahü teâlâ nın verdiği bu kadar nimete karşılık neden şükredilmiyor. Sana iyilik edene o iyiliği veren ve yaratan yine Allahü teâlâ dır. Ona göre bütün hamd ve şükürleri Allahü teâlâ ya yapmak lâzımdır. Ben ona; Görüyorum ki koyunların düşmanları olan kurtlar gelmişler ve onların arasında dolaşırlar. Bu hal nasıl oluyor? diye suâl ettim

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Anlamı. Temel Bilgiler 1 Âmentü Haydi Bulalım Arkadaşlar aşağıda Âmentü duası ve Türkçe anlamı yazlı, ancak biraz karışmış. Siz doğru şekilde eşleştirebilir misiniz? 1 2 Allah a 2 Kadere Anlamı Ben; Allah a, meleklerine, kitaplarına,

Detaylı

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti Hz. Ali (kv) bildiriyor: Resulullah (sav) bir gün beni huzuruna çağırdı: "Ya Ali! Senin bana yakınlığın, Harun Peygamberin Musa Aleyhisselama olan yakınlığı gibidir.

Detaylı

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ Bu Beldede İlim Ölmüştür Rivayet edildiğine göre Süfyan es-sevrî (k.s) Askalan şehrine gelir, orada üç gün ikamet ettiği halde, kendisine hiç kimse gelip de ilmî bir mesele hakkında

Detaylı

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205) Zikir, hatırlayıp yâd etmek demektir. İbâdet olan zikir de Yüce Allah ı çok hatırlamaktan ibârettir. Kul, Rabbini diliyle, kalbiyle ve bedeniyle hatırlar ve zikreder. Diliyle Kur ân-ı Kerim okur, duâ eder,

Detaylı

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti Mektub-u Attar Muhammed İlyas Kadiri Razavi tarafından tüm İslami Erkek Kardeşlerine ve İslami Kız Kardeşlerine, Medaris El Medine ve Camiat El Medine nin erkek öğretmenler, erkek öğrenciler, kadın öğretmenler

Detaylı

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler 3. ÜNİTE: EN GÜZEL ÖRNEK HZ. MUHAMMED İN İBADETLERİ 3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler KAZANIMLARIMIZ O Bu ünitenin sonunda öğrenciler Hz. Muhammed'in: O 1. Öncelikle bir kul olarak davrandığını kavrar.

Detaylı

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. BÜYÜKLERİN HİKMETLİDEN SÖZLERİ Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. Buyruldu ki; Faziletli kimseler için (hiçbir yer) gurbet sayılmaz. Cahilin ise

Detaylı

Peygamberimizin (sav) Ramazan Ayı nı İhya Edişleri

Peygamberimizin (sav) Ramazan Ayı nı İhya Edişleri Peygamberimizin (sav) Ramazan Ayı nı İhya Edişleri http://yenidunyadergisi.com// 2015 HAZİRAN sayısında yayınlanmıştır Ebû Hüreyre (ra) den Rasûlullâh In (sav) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Kim inanarak

Detaylı

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

Veda Hutbesi. Ey insanlar!  Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım. Veda Hutbesi Peygamberimiz Vedâ Hutbesinde buyurdular ki: Hamd, Allahü Teâlâya mahsûstur. O'na hamd eder, O'ndan yarlığanmak diler ve O'na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin günahlarından

Detaylı

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Kur ân-ı Kerim de Oruç Ey müminler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günler içinde Oruç tutmanız farz kılındı. Umulur ki, bu sayede, takva mertebesine

Detaylı

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma KURAN'I KERİM TÜRKÇE MEALİ (DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI) 50-KAF SURESİ Mekke'de inmiştir. 45 (kırkbeş) âyettir. "Kaf" harfi ile başladığı için bu adı almıştır. Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla. 1.

Detaylı

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): - Yavrum ne oldu, niye acele acele camiye koşuyorsun? der. Çocuk da: - Efendim, namaza gidiyorum.

Detaylı

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran 2015 19:17

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran 2015 19:17 Ramazan ayı İslam inancının kendisine yüklediği önem sebebiyle halk arasında On bir ayın sultanı ve Şehr-i Mübârek (Mübârek Ay) olarak kabul edilmiştir. Ramazan ayı Müslümanların değerlendirmek için adeta

Detaylı

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016 EN GÜZEL İSİMLER O NUNDUR Aziz Müminler! Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah tır. Güzel isimler O nundur.

Detaylı

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla (Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise o, (tutamadığı) günler sayısınca başka günlerde

Detaylı

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86) 1) Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86) 2) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: Müslüman ın Müslüman üzerindeki hakkı

Detaylı

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli? Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli? EVLENİRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ? Peygamber (sav) Efendimiz den Abdullah ibn-i Ömer RA ın bir hadisini bu münasebetle hatırlayalım, duymuşsunuzdur: (Lâ tenkihun-nisâe

Detaylı

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller yayın no: 117 PEYGAMBERİMİZİN DİLİNDEN HİKMETLİ ÖYKÜLER Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi

Detaylı

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen Muâz b. Cebel'in Hz. Peygamber in (s.a.v.) sorduğu

Detaylı

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23) Dedikodu (Gıybet) Gıybet Dedikodu (gıybet), birisinin yüzüne söylenmesinden hoşlanmadığı şeyleri arkasından söylemektir. O kimse söylenen şeyi gerçekten yapmış ise bu gıybet, yapmamış ise iftira olur (Hadis,

Detaylı

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. İBADET 1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. 2 İslam ın şartı kaçtır? İslam ın şartı beştir.

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir?... 11 Dinin Çeşitleri... 11 İslâm Dini nin Bazı Özellikleri...

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir?... 11 Dinin Çeşitleri... 11 İslâm Dini nin Bazı Özellikleri... IGMG Islamische Gemeinschaft Millî Görüş e. V. İslam Toplumu Millî Görüş Eğitim Başkanlığı İÇİNDEKİLER Ders Kitapları Serisi Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ Din Din Ne Demektir?... 11 Dinin Çeşitleri... 11

Detaylı

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6] K U R B A N Şartlarını hâiz olub,allah a yaklaşmak amacıyla kesilen kurban;hz. Âdem in çocuklarıyla başlayıp [1],Hz. İbrahim-in oğlu İsmail-in kurban edilmesinin emredilmesi[2],daha sonra onun yerine koç

Detaylı

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler GÜNAH ve İSTİĞFAR Israr etmek kişiyi nasıl etkiler Peygamber (s.a.v) Efendimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Hiçbir küçük günah yoktur ki, ısrarla işlenilmeye devam edildiği halde büyümesin. Ve

Detaylı

İbadetin Manası ve Çeşitleri

İbadetin Manası ve Çeşitleri İbadetin Manası ve Çeşitleri Muhammed ibni Abd'il Vehhab (rahimehullah) www.at-tawhid.org 1 İbadetin Aslı Allah a ibadetin aslı; Allah ın emirlerine uymak nehyettiklerinden kaçınmak suretiyle ona itaat

Detaylı

Siz, Kimi Seviyorsunuz? Perşembe, 07 Ekim 2010 07:38

Siz, Kimi Seviyorsunuz? Perşembe, 07 Ekim 2010 07:38 Bütün mesele tam bir sevgi meselesidir. Sevgi kalpte başlar kalpte biter. Sevgi gönlün, kalbin eylemidir. Allah ın bir ismi de Vedud dur. Allah yarattıklarını sever ve bu dünya sevgi ile ayakta durur.

Detaylı

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn RAMAZAN GECELERİNDE KILINAN NAMAZIN CEMAATLE EDÂSININ MEŞRULUĞU ] ريك Turkish [ Türkçe Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn Terceme: Muhammed Şahin Tetkik: Ali Rıza Şahin 2011-1432 وعية اجلماعة يف قيام رمضان»

Detaylı

03-05 Ekim / October 2013. Yrd. Doç. Dr. Mehmet YAZICI

03-05 Ekim / October 2013. Yrd. Doç. Dr. Mehmet YAZICI 03-05 Ekim / October 2013 Yrd. Doç. Dr. Mehmet YAZICI 2014 485 Â Â âm -i Sâ âm tarihinde yetlerdendir, - - â. Bu sebeple ve imâm Ebu, Mâlik, ve benzeri birçok âlime Sâ - kelâm âm eserlerinde mevc - kelâ

Detaylı

www.arapcayarismalari.org TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler YUSUF HARUN MURAT

www.arapcayarismalari.org TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler YUSUF HARUN MURAT TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler YUSUF HARUN MURAT 1 1. PERDE Haydi Harun! Acele edelim. Ama, Murad bizden çok geride... Murad, bize katılmak istemiyor Sanki, özellikle ağırdan

Detaylı

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir. 1- Ramazan ayının birinci gecesi kılınacak namaz: Bu gecede bir kimse 2 rekat namaz kılsa, her rekatta da KADİR SÜRESİNİ okursa; ALLAHÜ Teâlâ ( cc ) o kişiye 3 türlü kolaylık verir. Bu ay içinde orucu

Detaylı

CİHADA DENKTİR Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki hac ve umredir Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hac ve umredir.

CİHADA DENKTİR Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki hac ve umredir Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hac ve umredir. UMRE DİNİ SUNUM UMRENİN FAZİLETİ CİHADA DENKTİR Hz. Aişe (r.a) Efendimiz e (s.a.v) sorar: Ey Allah ın Resulü, kadınlara da cihad var mıdır? Efendimiz (s.a.v): Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki

Detaylı

Şeytan Der ki Ey İnsan!..

Şeytan Der ki Ey İnsan!.. Şeytan Der ki Ey İnsan!.. Dengenin engelidir, şeytanların çengeli, Eûzu besmeledir, çengellerin engeli. KUR ÂN DİYOR Kİ! (Hesapları görülüp) iş bitirilince, şeytan diyecek ki: Şüphesiz Allah size gerçek

Detaylı

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar 1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar İÇİNDEKİLER KUR AN NEDİR? KUR AN-IN AMACI? İNANÇ NEDİR İBADET NEDİR AHLAK NEDİR KISSALAR AYETLER KUR AN NEDİR? Kur an-ı Hakîm, alemlerin Rabbi olan Allah ın kelamıdır.

Detaylı

Asiye Türkan MÜ MİNLERİN ANNESİ HZ. AİŞE

Asiye Türkan MÜ MİNLERİN ANNESİ HZ. AİŞE Asiye Türkan MÜ MİNLERİN ANNESİ HZ. AİŞE Ümmü'l-mü'minîn Âişe bint Ebî Bekr es-sıddîk el-kureşiyye (ö. 58/678) Hz. Ebû Bekir'in kızı ve Hz. Peygamberin hanımı. Babası Ebû Bekir b. Ebû Kuhâfe, es-sıddîk

Detaylı

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister. Yalan Söylemeyen Çocuk Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister. Annesi: Ey benim gözümün nûru ve gönlümün tâcı evladım, Abdülkâdir

Detaylı

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi Niçin Teravih Namazı denilmiştir? Ramazan ayında yatsı namazından sonra kılınan namaz. "Teravih" kelimesi Arapça, "Terviha"nın çoğuludur ve "oturmak, istirahat etmek'" anlamına gelmektedir. Teravih namazı

Detaylı

ZEKÂTIN FARZ KILINMASININ HİKMETİ

ZEKÂTIN FARZ KILINMASININ HİKMETİ ZEKÂTIN FARZ KILINMASININ HİKMETİ [ Türkçe ] الحكمة من تشريع الزكاة [باللغة التركية [ Muhammed b.salih el-useymin محمد بن صالح العثيمين Terceme eden : Muhammed Şahin ترجمة: محمد بن مسلم شاهين Tetkik eden:

Detaylı

Yayınevi Sertifika No: 14452. Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS

Yayınevi Sertifika No: 14452. Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS Yayınevi Sertifika No: 14452 Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS Genel Yayın Yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi Editörü: Ömer Faruk Paksu İç Düzen ve Kapak: Cemile Kocaer ISBN: 978-605-9723-51-0 1. Baskı:

Detaylı

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır. Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır. Kur'an-ı Kerimde bir kimseye hayat vermenin adeta bütün insanlara hayat verme gibi

Detaylı

www.arapcayarismalari.org TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI (Bayan Versiyonu) Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler ZÜLEYHA HATİCE MERYEM

www.arapcayarismalari.org TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI (Bayan Versiyonu) Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler ZÜLEYHA HATİCE MERYEM TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI (Bayan Versiyonu) Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler ZÜLEYHA HATİCE MERYEM 1 1. PERDE Haydi Hatice! Acele edelim. Ama, Meryem bizden çok geride... Meryem, bize katılmak istemiyor

Detaylı

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular.

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular. Müminlerin annesi... İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular. Hazret-i Meymune, Hazret-i Abbas ın hanımı Ümm-i Fadl ın kızkardeşi idi. İlk

Detaylı

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir. İlmi olmayan kimsenin dünyada da ahirette de hiç kıymeti yoktur. Ahmed-i Bedevî İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir. Abdülvehhab-ı Müttekî İnsanlar, ilmi büyüklerinden

Detaylı

Prof.Dr. Jeffrey H. Lang ın İlk Namazı

Prof.Dr. Jeffrey H. Lang ın İlk Namazı Prof.Dr. Jeffrey H. Lang ın İlk Namazı ABD nin Kansas Üniversitesinden matematikçi Prof.Dr. Jeffrey H. Lang, İslam a giriş hikâyesini yazmış olduğu Melekler Soruncaya Kadar [Even Angels Ask: A Journey

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ KURBAN: AYET ve HADİSLER Biz, her ümmet için Allah ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerlerine onun adını anarak kurban kesmeyi meşru kıldık. İlahınız,

Detaylı

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55 Ramazan Manileri // Ahmet ağa uyursun uyursun Uykularda ne bulursun Kalk al abdest, kıl namaz Sabahleyin cenneti bulursun Akşamdan pilavı pişirdim Gene karnımı şişirdim Çok mani diyecektim ama Defteri

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

M. Sinan Adalı. İllustrasyonlar: Sevgi İçigen. yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2

M. Sinan Adalı. İllustrasyonlar: Sevgi İçigen. yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2 yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2 Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi editörü: Özkan Öze iç düzen/kapak: Zafer Yayınları Tashih: Emine Aydın isbn: 978 605 5523 29 9 Sertifika no: 14452 2 Uğurböceği

Detaylı

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm: Hatim-i Esam hazretleri, hocası Şakik-i Belhi hazretlerinin yanında 33 sene kalır, ilim tahsil eder. Hocası, bu zaman içinde ne öğrendiğini sorduğu zaman, sekiz şey öğrendiğini söyler ve bunları hocasına

Detaylı

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? حكم تكر لعمر م يكو بينهما ] تريك Turkish [ Türkçe Muhammed Salih el-muneccid Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza

Detaylı

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): da: - Yavrum ne oldu niye acele acele camiye koşuyorsun? der. Bu soruya karşılık çocuk - Efendim,

Detaylı

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Aynı kökün kesmek, kısaltmak anlamı da vardır. Kıssa, bir haberi nakletme, bir olayı anlatma hikâye etmek. Bu Arapça'da kassa kelimesiyle ifade edilir. Anlatılan hikâye ve olaya da "kıssa" denilir. Buhâri, bab başlıklarında "kıssa"yı "olay" anlamında

Detaylı

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HİCRİ-2 YAHUDİLERLE İLİŞKİLER KAYNUKAOĞULLARININ MEDİNEDEN ÇIKARTILMASI

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HİCRİ-2 YAHUDİLERLE İLİŞKİLER KAYNUKAOĞULLARININ MEDİNEDEN ÇIKARTILMASI 15.03.2010 Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HİCRİ-2 YAHUDİLERLE İLİŞKİLER KAYNUKAOĞULLARININ MEDİNEDEN ÇIKARTILMASI Müslümanlarla yaptıkları antlaşmaya ilk ihanet eden Yahudi kabilesi Kaynukâ'oğullarıdır.

Detaylı

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE DUA

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE DUA SADECE SIKINTIDA DEĞİL HER ZAMAN DUA (Resulüm!) De ki: Dua (ve ibadeti)niz olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? (Ey inkarcılar!) Siz ise, (Allah ve Resulü nün bildirdiklerini) yalanladınız, bu yüzden

Detaylı

Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar

Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar yusufisik1@hotmail.de K ur ân-ı Kerim deki dua ayetleri gibi Peygamberimizin duaları da Arapça aslından okunursa daha iyidir. Ancak, tercümeleri de dua olarak okunabilir.

Detaylı

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız 4. SINIFLAR (PROJE ÖDEVLERİ) Öğrenci No 1- Dinimize göre Helal, Haram, Sevap ve Günah kavramlarını açıklayarak ilgili Ayet ve Hadis meallerinden örnekler veriniz. 2- Günlük yaşamda dini ifadeler nelerdir

Detaylı

İSLÂM ÂLİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ

İSLÂM ÂLİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ İSLÂM ÂLİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ ABDULLAH BİN ADÎY: HİCRİ DÖRDÜNCÜ ASIR Hadîs ve fıkıh âlimlerinin büyüklerinden. İsmi, Abdullah bin Adiy bin Abdullah bin Muhammed İbn-i Mübârek el-cürcânî olup, künyesi, Ebû

Detaylı

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Kur an ın Bazı Hikmetleri Kur an ın Bazı Hikmetleri Allah Teala kıble hususunda derin tartışmalara giren insanların görüşünü: İyilik, yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz değildir. ayetiyle reddetmiştir. Ki onların bir kısmı,

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 1.VE EN YÜCESİ: Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 2.SEVİYE: Allah ın rızasını ve sevgisi kazanmak için 3.SEVİYE: Allah ın verdiği nimetlere(yaşam-akıl-yiyecekler

Detaylı

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE Ekim 2013 Sayı 1 Yazar; HARUN ŞEN 1 İçindekiler KALDIRIMLAR 1... 3 DİYET... 4 ÇOCUKLARINIZA ZAMAN AYIRIN... 5 2 KALDIRIMLAR I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama

Detaylı

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar ICERIK Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar Salih amel nedir? Salih: dogru yolda olan, fesat icinde olmayan, faydalı ve yarayışlı

Detaylı

Gücü yeten kimsenin, sahibinden kaçan bir köleyi yakalaması, evlâ ve efdâldır. Siraciyye'de de böyledir.

Gücü yeten kimsenin, sahibinden kaçan bir köleyi yakalaması, evlâ ve efdâldır. Siraciyye'de de böyledir. KİTÂBÜ'L-İBÂK (SAHİBİNDEN KAÇAN KÖLELER) Sahibinden Kaçan Köle. Kölenin Sahibi Ortaya Çıkarsa. KİTÂBÜ'L-İBÂK (SAHİBİNDEN KAÇAN KÖLELER) Sahibinden Kaçan Köle Gücü yeten kimsenin, sahibinden kaçan bir köleyi

Detaylı

SEÇİM VE GEÇİM Perşembe, 31 Ekim 2013 09:31

SEÇİM VE GEÇİM Perşembe, 31 Ekim 2013 09:31 Tarih boyunca hayatın her alanında özellikle de evlilik-aile hayatı ve yönetim-iktidar alanında seçim ve geçim çok önemli unsurlardır. Seçim ile geçim iç içedir, geçim seçime bağlıdır. Geçim yani nasıl

Detaylı

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak   dersek h 6. olarak sadaka verme. M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI lar aha beteri dir... 1. -3-5 veya 7 2. Y 3. : me sem. 1 (B bir olmaz) 4. a bakarak " " 5. sek, dersek h 6. olarak sadaka verme. 2 3 k, iyilik yapmak, anaya -

Detaylı

HOŞ GELDİN RAHMET AYI RAMAZAN!

HOŞ GELDİN RAHMET AYI RAMAZAN! HOŞ GELDİN RAHMET AYI RAMAZAN! Size bir hediye geliyor. Çok uzaktaki, en sevdiğin arkadaşın gönderiyor. İçerisinde neler mi var? Sevdiğin herşey. Arkadaşın önceden haber veriyor. Beklemeye başlıyorsun.

Detaylı

Allah'tan korkmak, büyük makamlardandır. Çünkü Allahü teâlâ buyuruyor ki:

Allah'tan korkmak, büyük makamlardandır. Çünkü Allahü teâlâ buyuruyor ki: Allah'tan korkmak, büyük makamlardandır. Çünkü Allahü teâlâ buyuruyor ki: Allah'tan ancak âlim olanlar korkar. Hadis-i şeriflerde ise şöyle buyuruldu: Hikmet ve ilmin başı Allah korkusudur Sizin en akıllınız,

Detaylı

İçindekiler. Kısaltmalar... 11 Sunuş...13

İçindekiler. Kısaltmalar... 11 Sunuş...13 İçindekiler Kısaltmalar... 11 Sunuş...13 Amacımız... 15 Peygamberimiz in Muhteşem Zarafeti... 17 Ramazan da Aile Hayatı ve Çocuk Terbiyesi... 19 Evladınızı Böyle Yetiştiriniz!... 22 Çifte Kültür...24 Arslanm

Detaylı

Size iki şey bırakıyorum; onlara sımsıkı sarılırsanız kurtuluşa erersiniz: Biri Allah ın kitabı Kur an, diğeri de Ehl-i beytimdir.

Size iki şey bırakıyorum; onlara sımsıkı sarılırsanız kurtuluşa erersiniz: Biri Allah ın kitabı Kur an, diğeri de Ehl-i beytimdir. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: Size iki şey bırakıyorum; onlara sımsıkı sarılırsanız kurtuluşa erersiniz: Biri Allah ın kitabı Kur an, diğeri de Ehl-i beytimdir. Hz. Hüseyin: da aile halkından 19 kişi

Detaylı

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir. Hastalık ve Yolculukta: Eğer bir insan hasta ise ve yolcu ise onun için oruç tutmak Kur an-ı Kerim de yasaktır. Bazı insanlar ben hastayım ama oruç tutabilirim diyor veya yolcuyum ama tutabilirim diyor.

Detaylı

MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN

MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN VAİZİN TARİHİ VAKTİ ADI VE SOYADI UNVANI İLÇESİ YERİ KONUSU İbrahim KADIOĞLU İl Müftü Yard. Akdeniz Ulu Camii 17 Haziran 2015 Çarşamba 18 Haziran 2015 Perşembe 19 Haziran 2015 Cuma Yunus GÜRER İl Vaizi

Detaylı

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ Kur an-ı Kerim : Allah tarafından vahiy meleği Cebrail aracılığıyla, son Peygamber Hz. Muhammed e indirilen ilahi bir mesajdır. Kur an kelime olarak okumak, toplamak, bir araya

Detaylı

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31 Dünya bilimde altın çağını yaşarken insanlıkta yerlerde sürünüyor. Hayâ kalmamış, saygı kalmamış, sevgi kalmamış, büyüğe hürmet kalmamış. Hayatımızda ne eksik biliyor musunuz? Edeb. Edebe hiç önem vermiyoruz.

Detaylı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή: ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΓΙΔΤΘΤΝΗ ΜΔΗ ΔΚΠΑΙΓΔΤΗ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ ΜΑΘΗΜΑ: ΣΟΤΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: Γ ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011

Detaylı

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HZ HATİCE İLE EVLİLİĞİ

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HZ HATİCE İLE EVLİLİĞİ 15.03.2010 Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HZ HATİCE İLE EVLİLİĞİ Ficar savaşları ve Hılful Fudul olaylarından sonra, Hz. Muhammed (s.a.s.) in yirmi beş yaşında iken Hatice ile evlendiği yıla kadar

Detaylı

İSHAK FASSI. İshakî Kelime deki Hakkıyye Hikmetinin Açıklanması

İSHAK FASSI. İshakî Kelime deki Hakkıyye Hikmetinin Açıklanması İSHAK FASSI İshakî Kelime deki Hakkıyye Hikmetinin Açıklanması İshak kelimesi Hakk a ve hakkî hikmete dayanır. Hz. İbn Arabî Kur an daki âyetlere dayanarak İshak ı hak kelimesiyle, yani hakîkatle ilişkilendirir.

Detaylı

Hz Âmine, kocası Abdullah ın kabrini ziyaret etmiş, Hz Peygamber de Neccaroğulları ndan.

Hz Âmine, kocası Abdullah ın kabrini ziyaret etmiş, Hz Peygamber de Neccaroğulları ndan. Sevgili Peygamberimiz 20 Nisan 571 Pazartesi günü Mekke de doğdu Babası Abdullah, annesi Âmine, dedesi Abdülmuttalip, büyük babası Vehb, babaannesi Fatıma, anneannesi ise Berre dir. Doğduktan sonra 4 yaşına

Detaylı

Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulu Öğrencilerinin Sorularına cevaplarımız

Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulu Öğrencilerinin Sorularına cevaplarımız Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulu Öğrencilerinin Sorularına cevaplarımız 51. Kütüphane Haftası dolayısı ile 1. Nisan.2015 tarihinde Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulunda Kitap Okumanın Kişisel Gelişim deki

Detaylı

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI ŞEYH MUHAMMED NASIRUDDİN EL-ELBANİ 1 KİTAB VE SÜNNETE DAVET YAYINLARI 1435 HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI ŞEYH MUHAMMED NASIRUDDİN EL-ELBANİ irtibat kitabvesunnet@gmail.com

Detaylı

Şimdi noktalama işaretlerinin neler olduğunu ayrıntılarıyla görelim. Anlamca tamamlanmış cümlelerin sonunda kullanılır.

Şimdi noktalama işaretlerinin neler olduğunu ayrıntılarıyla görelim. Anlamca tamamlanmış cümlelerin sonunda kullanılır. NOKTALAMA İŞARETLERİ Dilimizde ilk kez Tanzimat döneminde kullanılan noktalama işaretleri, yazının daha kolay anlaşılmasını sağlar. Yazının okunmasını kolaylaştırır ve anlam karışıklığına düşülmesine engel

Detaylı

Faiz Parasıyla Yapılan Evde Namazın Hükmü

Faiz Parasıyla Yapılan Evde Namazın Hükmü Faiz Parasıyla Yapılan Evde Namazın Hükmü Soru: Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu. Benim sorum şudur: Faizden kazanılan para ile yapılan evde kılınan namazın hükmü nedir? Cevap: Aleykum selam

Detaylı

Yazar Rehnüma Cumartesi, 20 Kasım 2010 11:00 - Son Güncelleme Cumartesi, 20 Kasım 2010 11:09

Yazar Rehnüma Cumartesi, 20 Kasım 2010 11:00 - Son Güncelleme Cumartesi, 20 Kasım 2010 11:09 VEDA (Sader) TAVAFI Mekke den ayrılmayı isteyince, yedi şavt olarak, remil ve sa y olmaksızın tavafı sader (ved a tavafı) yapar. Bu, Mekke de mukim olmayanlara vaciptir. Sonra zemzemden içer, sonra Kabe

Detaylı

Spor (Asr-ı Saadette) Prof.Dr. Vecdi AKYÜZ

Spor (Asr-ı Saadette) Prof.Dr. Vecdi AKYÜZ Spor (Asr-ı Saadette) Prof.Dr. Vecdi AKYÜZ Hz. Peygamber döneminde insanların hayat tarzı, fazladan bir spor yapmayı gerektirmeyecek kadar ağırdı. Çölde ticaret kervanlarıyla birlikte yapılan seferler,

Detaylı

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir. Hoş Geldin Ya Şehri Ramazan Recep ve Şaban ayını mübarek kılıp bizi ramazan ayına ulaştıran rabbimize hamd olsun. Bu yazımızda sizinle ramazan ayıyla ilgili terimlerin anlamını inceleyelim. Ramazan: Hicri

Detaylı

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği Mülheim an der Ruhr Fatih Camii Islam kelimesi üc manaya gelir 1. Yüce Allahın emirlerine itaat edip, yasaklarından kacınmak. 2. Bütün insanlarla diğer canlılar

Detaylı

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi; Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi; 1) Güçlük içinde ve çok zor durumda olan insanın, 2) Savaş altındaki insanın

Detaylı

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır. İslam çok yüce bir dindir. Onun yüceliği ve büyüklüğü Kur an-ı Kerim in tam ve mükemmel talimatları ile Hazret-i Resûlüllah (S.A.V.) in bu talimatları kendi yaşamında bizzat uygulamasından kaynaklanmaktadır.

Detaylı

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu Question Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu belirtir misiniz? Kur an ın lafızdan soyut olduğu bir merhale var mıdır? Answer: Her şeyin lâfzî

Detaylı

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed.

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed. TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 Siyer-i Nebi ne demektir? Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) doğumundan ölümüne kadar geçen hayatı içindeki yaşayışı, ahlâkı, âdet ve davranışlarını inceleyen ilimdir.

Detaylı

KİTAPLARA İMAN. 1 Vahiy nedir? Allah Teâla nın Cebrail (aleyhisselam) vasıtasıyla peygamberlerine bildirdiği ilahî emirlerdir.

KİTAPLARA İMAN. 1 Vahiy nedir? Allah Teâla nın Cebrail (aleyhisselam) vasıtasıyla peygamberlerine bildirdiği ilahî emirlerdir. TEMEL DİNİ BİLGİLER KİTAPLARA İMAN 1 Vahiy nedir? Allah Teâla nın Cebrail (aleyhisselam) vasıtasıyla peygamberlerine bildirdiği ilahî emirlerdir. 2 Kutsal kitap neye denir? Allah ın emir ve yasaklarını,

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ ZEKAT SADAKA: AYET-İ KERİMELER «Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görür.» (Bakara,

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

BEYANAT. Ahmed el Hasan (a.s)

BEYANAT. Ahmed el Hasan (a.s) Ahmed el Hasan (a.s) 1 Rahman ve Rahim olan Allahın Adıyla. Hamd Alemlerin Rabbi Allahadır. Allahın selamı Muhammed ve Al-i Muhammedin, İmamlar ve Mehdilerin üzerine olsun. Dünyanın Doğusundaki ve Batısındaki

Detaylı

ÖZEL EGE İLKÖĞRETİM OKULU

ÖZEL EGE İLKÖĞRETİM OKULU ÖZEL EGE İLKÖĞRETİM OKULU 2011 2012 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 6 B DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ YILLIK PROJE HZ. MUHAMMED İN ÇOCUKLUK VE GENÇLİK YILLARINDA GÖRÜLEN MUCİZELERİ DANIŞMAN ÖĞRETMEN TOLGA DUMAN

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

TEPEBAŞI İLÇESİ 2016 YILI RAZAMAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI

TEPEBAŞI İLÇESİ 2016 YILI RAZAMAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI S.NO TEPEBAŞI İLÇESİ 2016 YILI RAZAMAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAAZ EDENİN VAAZIN TARİH ADI SOYADI UNVANI YERİ VAKTİ KONUSU Tepebaşı Camii 1 05.06.2016 29 Şaban Nalbant Camii Rahman Camii Ramazan'a

Detaylı

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN KUR AN KARANLIKLARDAN AYIDINLIĞA ÇIKARIR Peygamber de (şikayetle): Ya Rabbi! Benim kavmim bu Kur an ı (okumayı ve hükümlerine uymayı bırakıp hatta menedip onu) terkettiler. dedi. (Furkân /30) Elif, Lâm,

Detaylı

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar]

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar] Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar] Ezan Vakti uygulaması sadece bir ezan vakti icin yola baş koymuş zamanla gelişerek farkli ozelliklere sahip olmuş çok faydalı ve önemli bir

Detaylı

İmama Sonradan Yetişen Namazları Nasıl Kılar? Cumartesi, 16 Ocak :02. Müdrik

İmama Sonradan Yetişen Namazları Nasıl Kılar? Cumartesi, 16 Ocak :02. Müdrik Müdrik Müdrik "idrak etmiş, yetişmiş, kavuşmuş" gibi anlamlara gelir. İlmihal ıstılahında, namazı tamamen imamla birlikte kılan kimseye müdrik denir. İmama en geç birinci rek atın rükûunda yetişen kimse

Detaylı

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla EKONOMİK DURUM

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla EKONOMİK DURUM 15.03.2010 Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla EKONOMİK DURUM 1.5 EKONOMİK DURUM 1.5. Ekonomik Durum Arabistan ın ekonomik hayatı tabiat şartlarına, kabilelerin yaşayış tarzlarına bağlı olarak genellikle;

Detaylı