PLEVRAL AMPİYEMİN TEDAVİSİNDE VİDEO TORAKOSKOPİK CERRAHİNİN YERİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "PLEVRAL AMPİYEMİN TEDAVİSİNDE VİDEO TORAKOSKOPİK CERRAHİNİN YERİ"

Transkript

1 T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI SÜREYYAPAŞA GÖĞÜS HASTALIKLARI VE GÖĞÜS CERRAHİSİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KLİNİK ŞEFİ: DOÇ. DR. İRFAN YALÇINKAYA PLEVRAL AMPİYEMİN TEDAVİSİNDE VİDEO TORAKOSKOPİK CERRAHİNİN YERİ (UZMANLIK TEZİ) DR. VOLKAN NEHİR İSTANBUL

2 İÇİNDEKİLER SAYFA NO 1. ÖNSÖZ 3 2. GİRİŞ 4 3. GENEL BİLGİLER 6 4. GEREÇ VE YÖNTEM BULGULAR TARTIŞMA SONUÇ ÖZET KAYNAKLAR 46 2

3 ÖNSÖZ Heybeliada Sanatoryumu Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi nde Göğüs Cerrahisi dalında uzmanlık eğitimimi tamamlarken; Klinik tecrübelerinden faydalanma fırsatı bulduğum; Klinik Şefimiz Sn.Doç.Dr.İrfan Yalçınkaya ya, Hastane Başhekimimiz ve I. Göğüs Cerrahisi Klinik Şefi Sn.Doç.Dr.Semih Halezeroğlu na, Dr.Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Cerrahisi Klinik Şefi Sn.Doç.Dr.Bülent Arman a, Hastanemiz II. Göğüs Cerrahisi Klinik Şefi Sn.Op.Dr. Ali Atasalihi ne, Hastanemiz III. Göğüs Cerrahisi Klinik Şefi Sn.Doç.Dr.Cemal Asım Kutlu ya, Rotasyonlarım sırasında ilgi ve katkılarını esirgemeyen; Dr.Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi II.Genel Cerrahi Klinik Şefi Sn.Prof.Dr.Mustafa Gülmen e, Dr.Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Klinik Şefi Sn.Doç.Dr.Murat Demirtaş a, Hastanemiz X.Göğüs Hastalıkları Klinik Şefi Sn.Doç.Dr.Attila Saygı ya, Dr.Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi I. Anestezi ve Reanimasyon Klinik Şefi Sn. Uzm.Dr.Zühal Arıkan a, Hastane ve servisimizdeki tüm uzman ve asistan arkadaşlarıma, hemşire ve yardımcı sağlık personeline, Hayatımın her aşamasında desteklerini gördüğüm aileme ve değerli eşime, Teşekkür ederim. Dr.Volkan Nehir 3

4 GİRİŞ Günümüzde çağdaş tanı ve tedavi yöntemlerine rağmen, plevral ampiyem ciddi bir sağlık problemi olmaya devam etmektedir. Son yıllarda immün yetmezliğe neden olan HIV virüsünün yaygınlığı ve vücudun normal savunma sistemini tahrip eden kemoterapötik ilaçların ortaya çıkmasına paralel olarak bu hastalarda ampiyem gelişme insidansı artmıştır. Ülkemizde enfeksiyöz hastalıkların hâlâ yüksek oranlarda görülmesi ve ampiyem vakalarının tedavisinde karşılaşılan zorluklar, bu hastaların belirli merkezlere sevk edilmesine neden olabilmektedir. Tüp torakostomi, intraplevral trombolitikler, torakoskopi, dekortikasyon ve açık drenaj yöntemleri ile %10 90 arasında başarı sağlanmaktadır. İşlemlerin değişken başarı oranları ampiyemlerin görüldüğü evreye bağlanmaktadır. Ampiyemin tedavisinde temel prensip evreye göre tedavidir. (1) Ampiyemlerin en sık nedeni parapnömonik efüzyonlardır. Bakteriyel kontaminasyona cevap olarak plevral permeabilitenin artması ve plevral aralıkta eksüdatif vasıfta sıvı toplanması ile başlar. Bu evrede sıvı viskozitesi düşük olduğundan akciğerin hareket kabiliyeti tamdır. Genellikle kapalı göğüs drenajı ve antibiyotik kullanımı tedavide yeterli olacaktır. Bu evrede uygun tedavi uygulanmaz ise plevral aralıkta fibrin depozitlerin toplanması, plevral kabuk oluşumu ve lokülasyonlar meydana gelmektedir. Akciğer hareketleri kısıtlandığından kapalı göğüs drenajı ve antibiyotik tedavisi yetersiz kalmaktadır. (2) Eğer bu evrede erken bir cerrahi girişim uygulanmaz ise ampiyem kronikleşerek organize evreye ilerlemekte ve genellikle torakotomiye ihtiyaç duyulmaktadır. Son yıllarda yayınlanan çalışmalarda fibrinopürülan ve loküle ampiyemin erken videotorakoskopik (VATS) debritmanı ile iyi sonuçlar alındığı bildirilmektedir. (1, 3) VATS ile debritman, uygun drenaj ve akciğer ekspansiyonunu sağlamak suretiyle ampiyemin kronikleşmesini engelleyerek torakotomiye olan ihtiyacı azaltmaktadır. 4

5 Bu çalışmada, ampiyem tanısı koyduğumuz hastalara VATS ile debritman yaptık. VATS sonrası sonuçlarımızı kür oranı, drenaj süresi ve torakotomi ihtiyacı açısından değerlendirip, literatür bilgileriyle karşılaştırdık. 5

6 A. GENEL BİLGİLER I. TARİHÇE Ampiyem kesi veya yakma ile tedavi edildiğinde yaradan beyaz iltihap akarsa hasta iyileşir, fakat kan ile karışır, yapışkan ve pis kokulu iltihap akarsa hasta ölür. HİPOKRAT Plevral ampiyem, plevral aralıkta pürülan materyal olmasıdır. Torasik ampiyem, 2400 yıldır önemini korumaktadır. Ampiyem, M.Ö 300 yılından 1853 e kadar, ilk olarak Hipokrat tarafından tarif edilen açık drenaj tekniği ile tedavi edilmiştir. Bowditch ve Trausseau tarafından torasentez ile kapalı drenaj tekniği tarif edilene kadar bu yöntem kullanılmıştır. 19.yy ın sonlarında Schede, dekortikasyonun etkinliğini ve kronik ampiyem tedavisinde bir torakoplasti türü olan göğüs duvarının enblok rezeksiyonunu tarif etti. Ampiyemin kapalı su altı drenajı ilk defa 1875 de Gotthard Büllau tarafından tarif edilmesine rağmen I. Dünya savaşına kadar yaygınlık kazanamadı. Fowler (1893) ve Delorme (1894) dekortikasyon operasyonunu ilk uygulayanlardır. Birinci Dünya Savaşı sırasında inflüenza pnömonisi sonrası gelişen ampiyem vakalarından elde edilen tecrübeler sonucunda, 1918 de Evarts Graham başkanlığında toplanan ABD ordusunun ampiyem komisyonu, tedavide kapalı su altı drenaj sistemini önerdi. Bu tedavi değişiminin rutine girmesiyle hem morbidite azalmış hem de mortalite % den % 9 15 e düşmüştür. Eggers 1923 de dekortikasyon uygulanan 146 hastayı rapor etmiş ve prosedürü bugünkü haliyle ayrıntılı olarak tarif etmiştir. Uygun tüp torakostomi ve etkin antibiyotik tedavisine rağmen, kapalı drenaj bazen başarısız olabilmektedir. Eloesser 1935 de deri flebi ile açık drenaj yöntemini tarif etti ve 1946 da Samson ve Burford erken dekortikasyonun önemini vurguladılar. 6

7 Clagett 1963 de açık pencere tekniği ile postpnömonektomik ampiyem kavitelerinin sterilizasyonunu başardı. Antibiyotiklerin gelişimiyle II. Dünya Savaşı sonrasında ampiyemin tedavisinde büyük bir adım atıldı. Hastaların büyük bir yüzdesi antibiyotiklerle tedavi edilebildi. Tedaviye cevap oranlarının yükselmesiyle beraber mortalite oranının azalması beklenirken 1950 lerde bu oranın hala kabul edilemeyecek kadar yüksek olduğu görüldü (%20). Bu sonucun nedeni uygun antibiyotik tedavisinin geç başlanması, yeni ve dirençli suşların ortaya çıkması ve erken cerrahi müdahalelerdeki gecikmelerdir yılından beri kullanılan torakoskopi yöntemi, 1991 yılında VATS girişimlerinin yaygınlaşmasıyla tekrar çalışmalara konu olmuştur. Ampiyemli olguların değerlendirilmesinde ve tedavisinde doğrudan gözlem olanağı ve müdahale imkanı sağladığından son yıllarda VATS ile debritman üzerinde önemle durulan bir konu olmuştur. 7

8 II. TEDAVİ Ampiyemin tedavisi; akut veya kronik oluşuna, etiyolojisine, altta yatan akciğer parankiminin durumuna, bronkoplevral fistülün olup olmamasına, hastanın klinik ve beslenme durumuna bağlıdır. (4) AKUT AMPİYEM Akut ampiyemlerde antibiyotiklerle ve interkostal tüp drenajla enfeksiyon kontrol altına alınır. Parapnömonik efüzyonların büyük bölümü antibiyotik ve torasentezle tedavi edilebilir. (5) Akut Ampiyemin Tedavi Prensipleri : 1. Primer enfeksiyon odağının kontrol altına alınması Medikal tedavi 2. Ampiyem sıvısının drenajı Torasentez Negatif aspirasyon (Suction drenaj) Kapalı göğüs drenajı (Tüp torakostomi) 3. Ampiyem kavitesinin sterilizasyonu ve obliterasyonu Ampiyem kesesinin irigasyonu İntraplevral fibrinolitik tedavi Torakoskopi veya Video Asiste Torakoskopi Medikal Tedavi Bilinçsiz ve yaygın antibiyotik kullanımı ampiyemde etyolojik tanıyı güçleştirmekte, bu da tedavinin başarısını büyük ölçüde etkilemektedir. Tekrarlayan torasentezler multiloküle poşlara yol açabilir ve bu da drenajı güçleştirir. Antibiyotik tedavisi ve drenaj normalde büyük hasta gruplarında başarılı olmasına rağmen özellikle komplike ve postoperatif ampiyemde agresif cerrahi müdahale gerekebilmektedir. 8

9 Medikal tedavinin başarısızlığı genellikle pulmoner rezeksiyon sonrası gelişen ampiyemlerde görülmüştür. (6) Antibiyotik seçiminde etken patojen, konak faktörü ve ampiyemin evresi önemlidir. Ampiyemin birinci evresinde antibiyotikler plevral sıvıya geçerek yeterli konsantrasyona ulaşabilir fakat fibrinopürülan evrede boşluğa geçiş terapotik seviyeye ulaşamayabilir. Ampiyemde sürekli protein kaybı olduğu için proteinden zengin diyet ve destekleyici tedavi yarar sağlar. Torasentez Ampiyemin ilk evresinde sıvının serbest ve ince olduğu dönemde torasentez ve uygun antibiyotik yeterli olabilir. (7,8) Mandal ve arkadaşları, plevral sıvının ince ve miktarı bir litrenin altında olduğu olgularda, 13 G iğne kullanarak olguların % 25 de torasentez uygulamışlar ve bu olguların hiçbirinde başka bir majör işleme gerek kalmadığını bildirmişlerdir. (6) Bazı yazarlar intraplevral antibiyotik uygulaması ile tedavi önermişler, fakat antibiyotiklerin etkili olabilmeleri için sistemik yoldan plevral boşluğa geçmeleri gerektiğinden bu görüş kabul görmemiştir. Blasco ve arkadaşları (1990) da yaptıkları bir çalışmada 236 ampiyemli hastanın 96 na (% 44) intraplevral irigasyonun gerektiğini bildirmişlerdir. (9) Storm ve arkadaşları günlük torasentez ve cc. salinle irigasyon sonrası plevral boşluğa antibiyotik vererek ampiyem tedavisinde % 54 olguda tam ve % 38 olguda kısmi başarı sağlamışlardır. (10) Bazı yazarlara göre plevral ampiyem boşalana kadar her gün steril koşullarda bu işlem yapılmalı, bu esnada toraks içine hava girmemesine dikkat edilmeli ve iki haftalık tedavi ile düzelme sağlanamadıysa boşaltıcı ponksiyonlarda ısrar edilmemelidir. 9

10 Tek avantajı, hastayı sualtı drenajı gibi yatağa bağımlı kılan invaziv bir yöntemin mekanik ve psikolojik yükünden kurtarmak olan bu teknik günümüzde pek kabul görmemektedir. Negatif Aspirasyon (Suction Drenaj) Cummin ve arkadaşları tarafından tarif edilen bu teknikte, lokal anestezi altında trokar (Nelson un ampiyem trokarı) yardımıyla ampiyem kavitesine F katater konulmakta ve bu katater kuvvetli bir aspiratöre ( 100mmHg) bağlanmaktadır. Ultrason eşliğinde katater kavitenin tüm bölmelerine gönderilerek mevcut olan tüm septalar parçalanır. Ampiyem sıvısı tamamen aspire edildikten sonra katater alınır. Bu yöntemle Cummin ilk aşamada 13 olgudan 11 inde başarı sağlamıştır. Ancak günümüzde VATS kullanıma girdikten sonra bu uygulama artık kullanılmamaktadır. Kapalı göğüs drenajı (Tüp torakostomi) Ampiyemin her türlü şeklinde boşaltıcı ponksiyonlara başlamaksızın kapalı su altı drenajının uygulanması günümüzde daha çok tercih edilen yöntemdir. Light a göre aşağıda belirtilen durumlarda tedavinin ilk aşamasında kapalı tüp torakostomi uygulanmalıdır.(11) 1 Plevral boşluktan gros olarak pürülan sıvı alındığında, 2 Plevral sıvının gram boyaması pozitif (+) olduğunda, 3 Plevral sıvıda glikoz düzeyi 50 mg/dl nin altında ise, 4 Plevral sıvı ph<7.00 dan düşük olduğunda. Eğer bu kriterler mevcut değilse, ph<7.20 nin altında veya LDH>1000 IU/L nin üzerinde olduğu durumlarda da tüp torakostomi düşünülmelidir. 10

11 Kapalı tüp torakostominin başarılı olabilmesi için dikkat edilmesi gereken prensipler şunlardır. Orta aksiller hat üzerinden, ampiyem boşluğunun en alt seviyesine F göğüs tüpü yerleştirilmelidir. Bronkoplevral fistül gelişmişse ayrı bir göğüs tüpü de önden daha yukarı bir seviyeye yerleştirilebilir. Kapalı sualtı sistemine ayrı drenaj şişesi eklenmelidir. Tüpler ve bağlantı yerleri aynı çapta olmalıdır, böylece plevral sıvının akışında direnç oluşmaz. Sistemin herhangi bir yerinde mevcut olan darlık, tıkanıklık ve yetersiz drenaja sebep olur. Gerektiğinde kontrollü vakum makinesi ile sürekli negatif basınç aspirasyonu uygulanmalıdır. Bu sistem koyu, pürülan, yüksek fibrin içeren efüzyonlarda azalmış vücut veya toraks hareketi (çocuk, yaşlı ve engellilerde) varsa ve alttaki akciğerlerin fibrotik olduğu durumlarda kullanılabilir. Günlük yara bakımının yanı sıra tüplerin pozisyonu ve katlanması kontrol edilmelidir. Bu tedavinin başarısı pürülan sıvının drene olmasının ardından akciğerin tamamen ekspanse olmasına ve plevral boşluğun tamamen oblitere olmasına bağlıdır. Sonuç olarak enfeksiyonun klinik bulguları kaybolur, hastanın genel durumu düzelir. Radyoloji bulguları düzelir ve günlük drenaj miktarı 50ml nin altına düşerse dren çekilebilir. Toplam iyileşme süresi 4 ile 10 gün arasında değişebilmektedir. (7) Tedavi sonunda herhangi bir boşluk kalmışsa büyüklüğü göğüs tüpü yardımıyla verilen kontras madde veya çekilen grafilerle tesbit edilir. Bu boşluk tüpten daha büyükse ve diğer bölgelerden zaman içinde oluşan yapışıklıklar nedeni ile ayrılmışsa göğüs tüpü kesilerek açık drenaja bırakılır. 11

12 Göğüs tüpünün düşmemesi için tüpten geçirilen çengelli iğne cilde bantlarla tesbit edilir. Birkaç gün ile birkaç hafta içinde kavite tamamen oblitere olmakta ve tüp çekilebilmektedir. (7) Blasco ve arkadaşları ampiyem olgularında kapalı tüp torakostomisi uygulamışlar, olguların %93 ünde iyileşme ve %79 unda normale yakın göğüs radyografileri oranları bildirmişlerdir. (9) Mandal ve arkadaşları tüp torakostomi uyguladıkları 43 olgunun 40 da (%93) daha ileri bir işlem gerekmediğini bildirmişlerdir. (6) Varkey ve arkadaşları tüp torakostomi uyguladıkları 51 olgunun 18 de (%35) daha ileri bir işlem gerektiğini bildirmişler. (12) Lemmer ve arkadaşları ise tüp torakostomi ile %35 lik başarılı tedavi oranları bildirmişlerdir. (13) Storm ve arkadaşları ampiyemin drenajıyla ilgili çalışmalarında tüp torakostomi ve torasentez yöntemlerini karşılaştırmışlar. Bu çalışmanın sonucuna göre torasentez ile tedavi edilen olguların % 6.5 ve tüp torakostomi ile tedavi edilen olguların %39 unda diğer majör cerrahi girişimlere gerek olduğunu bildirmişlerdir. (10) Göğüs tüpü yerleştirildikten 48 saat sonra hala hastanın durumunda değişiklik olmuyorsa, uygun antibiyotik kullanılmadığı ya da loküle ampiyem nedeni ile yeterli drenaj sağlanmadığı düşünülür. Loküle ampiyem tesbit edilmişse yapılacak tedavi metotları şunlardır. İntraplevral Fibrinolitik Tedavi Ampiyemin ilerlemesiyle fibrinopürülan evrede plevral boşlukta fibrin birikir ve visseral plevra ile parietal plevra arasında fibrin bantlar oluşur, loküle alanlar gelişir ve akciğerin reekspansiyonunu iyi yerleştirilmiş göğüs tüpüne rağmen engeller. 12

13 Bu dönemde intraplevral fibrinolitik enzimler tanımlanmıştır. Bu enzimler fibrin bantlarını parçalayıp kırarak drenajı düzeltirler. Akut ampiyemlerde intraplevral streptokinaz tedavisini ilk olarak 1949 da Tillet ve Sherry tanımlamıştır. Streptokinaz C grubu beta hemolitik streptokoklardan elde edilen bir bakteri proteindir, bu protein plazminojeni proteolitik bir enzim olan plazmine dönüştürür, plazminde fibrini parçalar. Diğer fibrinolitik madde ürokinazdır, bu madde böbrekler tarafından üretilip idrarla atılmaktadır. Etkisi streptokinaza benzer, avantajı antijenik ve pirojenik olmamasıdır. Fibrinolitik etkisi streptokinaza benzer. (14) Fibrinolitik ilaçlar ampiyem sıvısı tamamen boşaltıldıktan sonra toraks tüpünden hasta taraf yukarı gelmek üzere lateral dekübit pozisyonda uygulanır. Göğüs tüpü 6 8 saat klempli kalır. Hastanın cevabına göre ilaç 5 7 gün süre ile hergün verilir. Streptokinaz ( U 100 ml. % 0,9 NaCl içinde) veya ürokinaz ( U 100 ml. % 0,9 NaCl içinde) verilir. (7) Fibrinolitik tedavinin başarısı % olarak bildirilmiştir. Robinson ve arkadaşları, fibrinopürülan ampiyemli yetersiz drenajı olan 13 hastaya streptokinaz veya ürokinazı günlük olarak göğüs tüpü içine vermişler ve tüp 6 12 saat klempe edilmeyi takiben aspire edilmiş. Bu tedavi rejimiyle 13 hastanın 10 unda tam başarı sağlanmıştır (% 77). Ampiyem düzelmiş hatta göğüs tüpü çekildikten sonra hiç rekürrens izlenmemiş. (14) Yine aynı yöntemin 1997 de Davies ve arkadaşları randomize çalışmayla yararlı olduğunu gözlemlemişler ve rapor etmişlerdir. (15) 13

14 Torakoskopi veya Video Asiste Torakoskopi Torakoskopi ilk defa 1902 yılında Kelling tarafından bir köpekte plevral kavitenin incelenmesi için kullanılmıştır. Daha sonra Hans Cristian Jacobaeus 1910 yılında sistoskop kullanarak bu işlemi gerçekleştirmiştir. Torakoskopi akciğer tüberkülozunun kollaps tedavisinde plevral yapışıklıkların açılması ve tam bir kollapsın sağlanması için kullanılmıştır. Antitüberküloz tedavinin gelişmesiyle bu hastalıkta kullanımı ortadan kalkmış ve daha çok diagnostik incelemelerde kullanır hale gelmiştir. İlk defa 1922 de Chevalier Jackson torakoskopiyi ampiyem kavitesinin drenajı ve debritmanı için kullandı. Video yardımlı torakoskopik cerrahi (VATS) tüm torasik kaviteyi çok iyi görüntüleyebilmesi nedeniyle toraks patolojilerinin tanı, tedavi ve evrelenmesinde son 10 yıldır yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Tanısı olmayan plevral effüzyonlar, interstisyel akciğer hastalıkları, belirlenememiş akciğer nodülleri, mediastinal evreleme ve biyopsi, perikardial hastalıkların değerlendirilmesi ve travma gibi bir çok hastalıklarda diagnostik olarak kullanılmaktadır. Terapotik olarak ise plevral effüzyonlar ve ampiyemler, büllöz hastalıklar, akciğer kanseri için anatomik rezeksiyon, özofagus ve mediastenin çeşitli hastalıklarında kullanılmaktadır. VATS toraks içini geniş görüntüleyebilmesi, kısa drenaj ve hastanede kalış süresi, daha az postoperatif ağrı, düşük morbidite ve kozmetik nedenlerden dolayı açık cerrahi girişimlere göre avantajlıdır. Ampiyem de VATS ın başarısı hastalığın seyrindeki girişimin zamanlamasına bağlıdır. Erken eksüdatif fazda tüp torakostomi yeterli bir tedavi sağlar. 14

15 Geç dönemde, fibrotik zarın akciğerin re ekspansiyonunu engellediği dönemde torakotomi ve dekortikasyon önerilen tedavi şeklidir. Erken ve geç dönemin arasındaki fibrinopürülan dönemde VATS nin önemli rolü vardır. (16) Bu dönem hastalığın başladığı birkaç gün ile 3 hafta içerisinde oluşabilir ve kalınlaşmış plevra ve lokülasyonlarla karakterizedir. Loküle sıvıların yalnız başına tüp drenajı ile yeterli tedavi edilemediği bu evrede VATS, lokülasyonların açılmasına ve kalın pürülan debrislerin temizlenmesine olanak sağlar. (17) Torakoskopik debritman ile lokülasyonlar açılarak jelatinöz, organize plevral materyal ve ampiyem sıvısı boşaltılarak akciğerin ekspanse olması sağlanır. (16) VATS bu dönemde torakotomi ile benzer sonuçlar verir ve aynı zamanda daha hızlı iyileşme ve hastanede kısa yatış süresi sağlar. Hastalık fibrinopürülan ve erken fibrotik evrede yakalanmışsa, VATS ile kalınlaşmış zar debride edilir. Bu yöntem ile kavite içindeki bütün septalar açılarak kavitenin tam drenajı sağlanmaktadır. Ayrıca drenaj amacıyla yerleştirilecek tüpler kavitenin en alt seviyesinden gözlem ile takılır. VATS, lateral dekübit pozisyonda 3 port kullanılarak 3 açılı sistemle yapılır. Ampiyem kavitesindeki adezyonlar ve lokülasyonlar debride edilir. Pürülan materyal aspirasyonla ve mekanik olarak boşaltılır. Göğüs boşluğu bol miktarda serum fizyolojik ile yıkanır. Akciğerin yüzeyi de mekanik olarak temizlenir. Portlar daha sonra drenaj yerleri olarak kullanılabilir. VATS ın başarısızlığı diğer cerrahi girişimleri etkilemez. Hatta etkili drenajın sağlanması, ileri cerrahi girişimlerden önce hastanın genel durumunun düzelmesine olanak sağlar. 15

16 Birçok yazar; Cassina (1999), Landreneau (1995), Lawrence (1997), McKinlay (1996), Ranson ve Miller (1998) ve Striffeler (1998) bu tekniği akut ampiyemlerde primer olarak kullanmışlardır. Genel olarak bu teknik evre II ampiyemde güvenli ve etkilidir. Ancak organize ampiyem evresine etkili değildir. (18) Destekleyici önlemler Destekleyici önlemler; solunum enfeksiyonları ve obstrüktif pulmoner hastalıkta tedavi, uygun solunumsal bakım ve enteral beslenmeyi içerir ve bunlar erken ampiyemde başarılı tedavi için şarttır. Aktif göğüs fizyoterapisi özellikle akciğerin reekspansiyonu ve göğüs duvarı kontraksiyonunun önlenmesi için önemlidir. KRONİK AMPİYEM Sıklıkla akut ampiyemin 4 6 hafta içinde tedavi edilememesi, plevra kalınlaşmasıyla birlikte pürülan akıntının devam etmesi şeklinde kabul edilmektedir. Kronikleşmeden sorumlu olarak geç tanı konulması, uygun ve etkili antibiyotik tedavisinin yapılamamış olması, bronkoplevral fistül ile görülen tekrarlayan enfeksiyon ya da akciğer absesi varlığı ve en önemlisi yeterli ve başarılı drenaj yapılamamasıdır. İyi tedavi edilen olguların % 5 de de kronik ampiyem gelişebilir. (7) Kronikleşme; tekrarlayan veya artan ateş ve göğüs ağrısı, kalın plevral sıvı, radyolojik bulguların düzelmemesi ve kapalı drenajı takiben akciğerin yetersiz reekspansiyonuyla teşhis edilir. (19) Kronik ampiyemde çeşitli komplikasyonlar birlikte bulunmaktadır; bronkoplevral fistül, akciğerde ekspansiyon kusuruna yol açan plevral kalınlaşma ve dolayısı ile enfekte kavite olması en sık görülenidir. Daha az olarak ampiyema nesessitatis, perikardit, mediastinal apse, özofagoplevral fistül, kosta ve sternum osteomyeliti görülebilmektedir. 16

17 Kronik ampiyemde tedavi prensipleri 1 Yeterli plevral drenaj, 2 Bronkoplevral fistülün kapatılması, 3 Rezidüel plevral boşluğun oblitere edilmesi, 4 Uygun antibiyotik, yeterli beslenme. Kronik Ampiyemde Tedavi Metotları I. AÇIK DRENAJ İki şekilde yapılır: a) Kot rezeksiyonu (Açık tüp torakostomisi) Ampiyem kavitesinin en alt bölgesinin üzerinde olan kot parçaları çıkarılır ve kalın çaplı bir göğüs tüpü ampiyem kavitesine yerleştirilerek, ilk aşamada su altı drenajına ve daha sonra açık drenaja bırakılır. Tüpün yeri kavitenin en altında olmalı ve arka aksiler hattı geçmemelidir. Lemmer ve arkadaşları (1985), kot rezeksiyonunu not ettiler. Özellikle postoperatif ampiyemlerde ve immün yetmezlikli hastalarda ortaya çıkan ampiyemlerde bu metodu uyguladılar. 11 hastalık serilerinde 10 hastada bu yöntemle ampiyem kontrol altına alınmıştır. (13) b) Eloesser flebi (Açık flep drenajı Açık pencere torakostomisi) Tüpsüz, deri ile kaplanmış fistül yaratarak, ampiyemin drenajı ilk defa 1935 de Eloesser tarafından tarif edilmiştir. Bu yöntem uzun süre açık drenaj gerektiren durumlarda kapalı torakostomi veya kot rezeksiyonu sonrası tercih edilmelidir. (7) Bu yöntem ayrıca postpnömonektomik ampiyem, paravertebral veya yüksek aksiler bölgelerdeki gibi rahatsızlık yaratabilecek lokalizasyonlu ampiyemlerde açık tüp drenajı yerine kullanılabilir.(8) 17

18 Symbas ve arkadaşları orijinal U şeklinde olan cilt insizyonunu modifiye ederek ters U insizyonunu kullanmışlardır. (7) Clagett ve Geraci 1963 yılında açık pencere torakostomisini neomisin içeren solüsyon (Dankin solüsyon) ile 4 8 hafta süreyle irrige ettikten sonra boşluğu solüsyon ile doldurup kapattılar. (20) Weissberg in serisinde açık torakostomi pencere oluşturulmuş, drenaj ve antibiyotik tedavisiyle kontrol altına alınamayan 12 ampiyemli hastanın 11 de ampiyem kavitesinin 1 8 ay içinde granülasyon dokusuyla oblitere olduğunu rapor etmiştir. (21) Açık drenajın avantajları, tüp ve sualtı drenaj sistemi gerektirmemesi, hastanın ayaktan izlenebilmesidir. II AMPİYEMEKTOMİ Küçük bir kavite, kavite açılmaksızın total eksize edilebilir. Morin ve Petsikan tarafından tarif edilen bu yöntemde, kalan ampiyem kavitesi açılmadan çoğunlukla künt diseksiyonla göğüs duvarından ve daha sonra akciğer parankiminden ayrılarak eksize edilir.(22) III DEKORTİKASYON 1893 de İngiltere den Fowler ve 1894 de Fransa dan Delorme bu metodu kronik enfeksiyon nedeniyle kollabe olan akciğerin ekspansiyonunu sağlamak amacıyla tarif ettiler.(23) Bu metodun başarılı olabilmesi için, akciğeri saran fibroelastik kabuğun eksizyonundan sonra normal bir visseral plevranın kalması ve akciğer parankiminin ekspanse olarak dekortikasyon sonrası bu boşluğu doldurabilmesi gerekmektedir. (8) 18

19 Dekortikasyon, semptomatik ekstraparankimal sınırlayıcı hastalığa sekonder gelişen fibrotorakslı hastalar için endikedir. Fibrotoraks plevral boşluğun içindeki anormal fibröz doku ile karakterizedir. Fibrotoraksın en sık nedenleri arasında ampiyem, hemotoraks, plevral efüzyon, pnömotoraks, tüberküloz sayılabilir. Operasyon sırasında pariyetal ve visseral plevra yapraklarının her ikisinin mi yoksa yalnız visseral kabuğun mu alınacağına karar verilir. Sert, kalınlaşmış paryetal plevranın göğüs duvarının hareketini de kısıtladığından alınması gerekir. Altta yatan parankimde herhangi bir hastalık mevcutsa parankim rezeksiyonu ve dekortikasyon beraber yapılır. (8) Dekortikasyonun başarı oranını; sağlam visseral plevra, ekspanse olabilecek akciğer ve en önemlisi de boşluğun akciğerin ekspansiyonuyla tam oblitere olabilmesi arttırır. Dekortikasyon 3 haftadan önce yapılmamalıdır. Bu dönem içinde yapılan dekortikasyonlarda, fibroblastlar parankime yapışık olduğu için akciğer dokusunda yırtık, kanama ve iyatrojenik bronkoplevral fistül oluşabilir. Dekortikasyon kontrendikasyonları arasında ana bronş obstrüksiyonu, pulmoner destrüksiyon, kontrol altına alınamayan sepsis, kontrlateral hastalık, engel olan eşzamanlı organ disfonksiyonları sayılabilir. IV PLEVRAL BOŞLUĞUN OBLİTERASYONU Kronik ampiyemli hastalarda enfekte olan kavite drenaj ile tedavi edilemiyorsa veya akciğer bu boşluğu dolduracak kadar ekspanse olamıyorsa kaviteyi dolduracak işlemler yapılması gerekir. Kas Transpozisyonu (Myoplasti) Ampiyem kavitesinin adele ile obliterasyonu da yeni değildir de Abrashanoff, 1915 de Robinson latissimus dorsi adalesini transpoze ederek ampiyem boşluğunu doldurmuşlardır. Ancak 1980 lerden bu yana popüler olmuştur. 19

20 En sık kullanılan kaslar, latissimus dorsi, serratus anterior, pektoralis majör, rectus abdominus ve omentum kullanılmıştır. Ekstratorasik göğüs duvarı kasları intratorasik boşlukların doldurulması için çok uygundur. Çoğunlukla ikincil bir damar ile beslenirler. İntratorasik birçok bölgeye ulaşmak için yeterli uzunluğa sahiptirler ve hacim olarak birçok plevral boşluğu doldurabilirler. Cerrahi başarı için canlı dokunun kavite içine yerleştirilmesi şarttır. Kas kitlesinin, kan kaynağı ve innervasyonu korunmalı ve boşluğu bütünüyle doldurmalıdır. Torakoplasti Göğüs duvarının bir parçasının iskelet desteğinin operasyonla kaldırılması torakoplasti olarak isimlendirilir. Bu prosedür kot parçalarının subperiostal çıkarılması ile gerçekleştirilir. İlk olarak 1879 da Estlander ve 1890 da Schede tarafından; toraksın genişliğinin kot rezeksiyonlarıyla azaltılarak enfekte boşluğun kollapsı şeklinde tanımlanmıştır. Alexander 1937 de bu tekniği yeniden tanımlamıştır. Posterior ekstramuskuloperiosteal yaklaşım yoluyla olguların çoğunda rezidüel boşlukların kollabe edilebildiğini belirtmiştir. Torakoplasti endikasyonları arasında; kronik ampiyem tedavisinde pulmoner yapının yeterince ekspanse olamaması sonucunda oluşan plevral boşluğun obliterasyonu, nadiren kaviter tüberküloz olguları, postrezeksiyonel plevral boşluk obliterasyonu, postpnömonektomik ampiyemler sayılabilir. Torakoplastinin dezavantajları arasında paradoks göğüs duvarı hareketleri, göğüs duvarı desteğinin azalması ile öksürük gücünün azalması, restriktif tip solunum fonksiyon bozukluğu ve belirgin toraks deformitesine yol açarak, fizyolojik, psikolojik ve estetik açıdan hastayı olumsuz etkilemesi sayılabilir. Hopkins ve arkadaşları 30 hastalık serilerinde operatif mortaliteyi % 10, boşluğun kalıcı kapanmasını % 82 olarak rapor ettiler. (24) 20

21 Torakomyoplöroplasti Dupon (1990) torakomyoplöroplastiyi (torakomediastinal plikasyon) kullanımını önermiştir. Bunun orjinalini Andrews (1961) tanımlamıştır. Bu teknikte sadece ampiyem boşluğunun üzerindeki kotlar rezeke edilir. Göğüs duvarının kalanı apeksi içine alarak, göğüs kafesinin kalan üst parçalarından muskuloperiostal duvarın mobilizasyonu ile gerektiği gibi serbestleştirilir. Ampiyem boşluğunun içine girildiğinde, boşluğun visseral ve parietal yüzlerinin debritmanıyla tamamlanır. Kavite plöromuskuloperiostal duvarın mediastinal veya visseral plevraya sütüre edilmesi ile yok edilir. 21

22 B. GEREÇ VE YÖNTEM Hasta özellikleri: 1997 Ocak / 2004 Aralık tarihleri arasında ampiyem tanısı alan 83 hasta retrospektif olarak çalışmaya alındı. Olgular Light ın parapnömonik efüzyon ve ampiyem sınıflaması kullanılarak evrelendirildi. (Tablo I) Grup 5, 6 ve 7 olarak evrelendirilen hastalar çalışmaya dahil edildi. Diğer gruptaki olgular çalışmaya alınmadı. Kliniğimizde parapnömonik ampiyem tedavisinde izlenen yol şekil 1 de gösterilmiştir. Hastaların tamamı göğüs cerrahisi kliniğine başvurmadan önce antibiyotik tedavisi almıştı. Preoperatif hazırlık döneminde postero anterior ve lateral akciğer grafisi, rutin kan ve idrar biyokimyası, balgam testleri (tüberküloz ve non tüberküloz) yapıldı. Hiçbir hastanın balgam ve plevral sıvısında tüberküloz basili tesbit edilmedi. Parankim lezyonlarını değerlendirmek ve lokülasyonları saptamak için bilgisayarlı toraks tomografisi (BT) ve ultrasonografi (USG) çekildi. (Resim 1B, Resim 2A) Tüm hastalara torasentez yapıldı. Alınan materyaller tetkik için biyokimya, mikrobiyoloji ve pataloji laboratuarlarına gönderildi. Ampiyem tanısı torasentez materyalinin makroskopik görüntüsü, pozitif Gram boyama, kültür sonuçları ve biyokimyasal kriterlere göre kondu. 22

23 Tanı Tanısal kriterler Tedavi Grup 1: Klinikte önemsiz efüzyon Grup 2: Tipik parapnömonik efüzyon Grup 3: Sınırda komplike parapnömonik efüzyon Grup 4: Basit komplike parapnömonik efüzyon Grup 5: Kompleks komplike plevral efüzyon Grup 6: Basit ampiyem Grup 7: Kompleks ampiyem Dekübit grafilerde 10mm den az kalınlık. Torasenteze gerek yok Dekübit grafide > 10 mm, ph > 7.2, glukoz > 40 mg/dl Gram boyama ve kültür negatif 7.0 < ph < 7.2 veya LDH > 1000, ve glukoz > 40mg/dl Gram boya ve kültür negatif ph < 7.0 veya glukoz < 40 mg/dl veya Gram boya veya kültür pozitif Lokülasyon yok, püy yok ph < 7.0 veya glukoz < 40 mg/dl veya Gram boya veya kültür pozitif Multiloküle Püy Tek lokülasyon veya serbest Püy Multiloküle Sadece antibiyotik Antibiyotik, torosentez Antibiyotik +seri torasentez Antibiyotik + tüp torakostomi Antibiyotik + tüp torakostomi + trombolitik ajan (torakoskopi veya dekortikasyon) Tüp torakostomi + (torakoskopi veya dekortikasyon) Tüp torakostomi + trombolitik+ torakoskopi + dekortikasyon Tablo I: Parapnömonik efüzyon ampiyem sınıflaması ve tedavi (Light) 23

24 PARAPNÖMONİK AMPİYEM TEDAVİ ALGORİTMASI PLEVRAL EFÜZYON, ŞÜPHELİ AMPİYEM ANAMNEZ GÖĞÜS X RAY, BT, USG DİAGNOSTİK TORASENTEZ TEMİZ PÜRÜLAN Gram Boyama ( ) ph>7.2 Glukoz>60mg/dl Gram Boyama(+) ph<7.0 Glukoz<50mg/dl LDH>1000IU/L KAPALI TÜP TORAKOSTOMİ VATS SERİ TORASENTEZ Komplet Drenaj İnkomplet Drenaj veya KAPALI TÜP TORAKOSTOMİ Küçük Soliter Drene Edilmemiş Koleksiyon Multiloküle Koleksiyon, Alttaki Akciğerde Ciddi Kompresyon DEKORTİKASYON YENİ GÖĞÜS TÜPÜ (BT/USG Rehberliğinde) veya AÇIK DRENAJ Şekil 1 : Par apnömonik ampiyem tedavisinde kliniğimizde izlenen yol. 24

25 A) B) Resim 1: Sol hemitoraksda ampiyemi olan hastanın posteroanterior akciğer filmi (A) ve bilgisayarlı toraks tomografisi(bt) mediasten kesiti (B). A) B) Resim 2: Aynı hastanın BT parankim kesiti (A) ve VATS sonrası posteroanterior akciğer filmi (B). 25

26 Ameliyat tekniği: Tüm hastalar lateral dekübitis pozisyonunda çift lümenli endotrakeal tüp kullanılarak entübe edildi. VATS öncesi göğüs tüpü takılan dren deliği optik gözlem için kullanılırken, dreni olmayan hastalarda ilk port deliği 6. interkostal aralık orta aksiller hattan açıldı. Ampiyem aspire edildikten sonra optik gözleme göre diğer port delikleri açıldı. İki ya da 3 port deliği kullanıldı. (Resim 4A, 4B) Künt ve keskin diseksiyon kullanılarak tüm lokülasyonlar ve yapışıklıklar ayrıştırıldı. Göğüs duvarı, parankim ve diyafragma üzerindeki tüm fibrin depozitler temizlendi. Büyük fibrin parçaları endoklemplerle alınırken küçük parçalar için işlem sırasında sürekli serum fizyolojik ile irrigasyonlar yapıldı. Bu işlem tüm toraks boşluğu fibrinden tamamen temizlenene kadar tekrarlandı. Akciğer, göğüs duvarı ve diyafragma üzerinden serbestleştirildikten sonra şişirilerek toraks boşluğunu doldurup doldurmadığı kontrol edildi. VATS esnasında akciğerin toraks boşluğunu doldurmadığı durumlarda torakotomiye geçilerek plörektomi/dekortikasyon (P/D) yapıldı. Ancak optik gözlem esnasında bronkoplevral fistül ya da parankim lezyonu tespit edilen hastalarda tüberküloz şüphesi nedeniyle torakotomiye geçilmedi. Tüm hastalarda histopatolojik tanı için paryetal plevradan, parankim lezyonu olanlardan ise parankimden biyopsiler alındı. Sadece VATS yapılan hastalarda bir adet 36 numara göğüs tüpü takılırken torakotomiye geçilen hastalarda biri apeks diğeri bazal olmak üzere iki adet göğüs tüpü kullanıldı. 26

27 Resim 3: VATS tekniğinde portun yerleştirilmesini gösteren şekil A B Resim 4 (A,B): Operasyon sırasında trokar ve portların yerleri. 27

28 Postoperatif erken takip: Tüm hastalar ameliyat odasında ekstübe edilerek dinlenme odasına alındı. Drenler negatif aspirasyona bağlandı. İlk 24 saat dinlenme odasında kalan hastalara analjezi için diklofenak sodyum içeren preparatlar kullanıldı. Postoperatif birinci günden dren alınana kadar 2x1 500cc serum fizyolojik ile irrigasyon yapıldı. Tüm hastalara solunum fizyoterapisi uygulandı. Ekspansiyon kusuru ve hava kaçağı olmayan, drenajı 50cc/ gün altında olan hastaların drenleri alındı. (Resim 2B, Resim 6) Klinik ve radyolojik olarak problemi kalmayan hastalar drenleri alındıktan 48 saat sonra taburcu edildiler. Antibiyotik tedavisine postoperatif 14. güne kadar devam edildi. İstatistiksel analiz: Gruplara göre VATS tan torakotomiye geçiş oranları, VATS ile kür sağlanan hastalar ile torakotomi gerektiren hastalar drenaj süreleri ve komplikasyon oranları arasındaki farklar SPSS 11.0 kullanılarak istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Bu karşılaştırmalarda nonparametrik testlerden Kruskal Wallis Varyans Analizi ve Mann Whitney U testi kullanıldı. 28

29 Resim 5: Sol hemitoraksı tamamen dolduran plevral efüzyonu olan hastanın posteroanterior akciğer filmi. Resim 6: Aynı hastanın VATS sonrası posteroanterior akciğer filmi. 29

30 C. BULGULAR Hastaların 54 ü erkek, 29 u kadın ve yaş ortalaması 39.4 (10 84) idi. (Grafik 1,2) Hastalar yan ağrı 59 (% 71.08), öksürük 50 (% 60.24), nefes darlığı 42 (% 50.60), kilo kaybı 27 (% 32.53), gece terlemesi 22 (% 26.50) şikayetleri ile başvurdular. (Grafik 3) İlk şikayetlerin başlangıcından ameliyata kadar geçen süre ortalama 27.3 (7 150) gün idi. Light ın parapnömonik efüzyon ve ampiyem sınıflamasına göre 22 olgu grup 5, 44 olgu grup 6 ve 17 olgu ise grup 7 de yer almaktaydı. (Grafik 4) Ateş, göğüs ağrısı, nefes darlığı ve lökositozu olan 21 hastaya VATS öncesi göğüs tüpü takıldı. Plevral ampiyem nedeniyle VATS uyguladığımız 83 hastanın 58 de (% 69.87) torakotomiye gerek kalmadan kür sağlandı. Bu hastalarda ortalama drenaj süresi 7.63 (3 14) gün olarak hesaplandı. Ortalama 42.4 (8 63) aylık takip süresinde rekürrens saptanmadı. On dört (% 24.1) hastada çeşitli komplikasyonlar meydana geldi. En sık rastanan komplikasyon uzamış hava kaçağı idi (% 17.2). (Tablo II) Bu hastalarda ek bir cerrahi yaklaşıma gerek kalmadan konservatif yöntemlerle (solunum fizyoterapisi ve pneumoperituan) tedavi edildiler. Komplikasyonlar (n) (% ) Uzamış hava kaçağı Steril boşluk Aritmi Cilt altı infeksiyonu Toplam Tablo II :VATS ile kür sağlanan hastalarda komplikasyonlar 30

31 VATS esnasında 4 hastada sıkı yapışıklık, 8 hastada ekspansiyon kusuru ve 1 hasta da kanama (mammarian arter) nedeniyle toplam 13 (%15.6) hastada aynı seansta torakotomiye geçildi. VATS sonrası 12 (%14.45) hastada ileri dönemde torakotomiye ihtiyaç duyuldu. (Tablo III) Bu hastalara pakiplörit yada ekspansiyon kusuru nedeniyle plörektomi/dekortikasyon yapıldı. Ortalama drenaj süresi 7.4 (5 18) gün olarak hesaplandı. Komplikasyon olarak 2 (% 16.6) hastada uzamış hava kaçağı meydana geldi. Ekspansiyon kusuru devam eden bir hastaya myoplasti yapıldı. Torakotomiye ihtiyaç duyulan hastalardan 10 u grup 7, ikisi ise grup 6 da yer almaktaydı. Buna göre torakotomi ihtiyacı açısından grup 7 ile diğerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p=0.006). VATS ile kür sağlanan hastalar ile torakotomi yapılan hastalar arasında drenaj süreleri açısından anlamlı fark saptanmadı (p=0.268). VATS ile kür sağlanan hastalar ile torakotomi yapılan hastalar arasında komplikasyon açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p=0.339). Aynı seansda (n) İleri dönemde (n) Fibröz yapışıklık 4 Ekspansiyon kusuru 8 12 Kanama 1 Toplam 13(% 15.66) 12(% 14.45) Tablo III: VATS tan torakotomiye geçiş nedenleri 31

32 Postoperatif patolojide 60 (% 72.3) hastada non spesifik plörit, 19 (% 22.9) kazeifiye granülomatöz plörit (tüberküloz ile uyumlu) ve 4 (% 4.8) hastada da çeşitli tanılar elde edildi. (Tablo IV) VATS sonrası torakotomi yapılan 12 hastanın 10 da postoperatif patoloji tüberküloz idi. Bu hastalara ortalama 56 gün tüberküloz tedavisinden sonra P/D yapıldı. VATS ile kür sağlanan ve torakotomi yapılan hastalarda mortalite izlenmedi. Postoperatif patoloji ( n ) ( % ) Tüberküloz Kronik plörit Diğer Toplam Tablo IV: Postoperatif patoloji dağılımı. 32

33 Olguların cinsiyet dağılımı Hasta sayısı Erke k Kadın 10 0 Grafik 1 Olguların yaşa göre dağılımı Hasta sayısı yaş arası yaş arası yaş arası yaş arası 5 0 Grafik 2 33

34 Olguların şikayet dağılımı Yan ağrı (%71.08) Öksürük (%60.24) Nefes darlığı (%50.60) Has ta s ayıs ı Kilo kaybı (%32.53) Gece terlemesi (%26.50) Grafik 3 Olguların Light'ın sınıflamasına göre dağılımı Hasta sayısı Grup 5 Grup 6 Grup Grafik 4 34

35 D. TARTIŞMA Plevral ampiyemin tedavisinde temel nokta enfeksiyonun kontrolü, plevral boşluğun önlenmesi ve akciğerin restrüksiyonuna bağlı olarak bozulmuş olan pulmoner fonsiyonların restorasyonudur. (25) Plevral ampiyemde tedavi seçenekleri, ampiyemin evresine, altta yatan nedene ve hastanın o anki durumuna göre belirlenmektedir. Erken evre ampiyem genellikle drenaj ve antibiyotikle düzelmektedir. Kronik evrede ise genellikle torakotomi ile dekortikasyon gerekli olmaktadır. Fibrinopürülan, septalı ve loküle ampiyemin tedavisi ise halen tartışmalıdır. Bu evrede tüp torakostomi+antibiyotik tedavisi çoğu zaman yetersiz kalmaktadır. Bu durumda ise önerilen tedavi enzimatik debritman ya da VATS ile yaklaşımdır. (26) Enzimatik debritman ile iyi sonuçlar alınabilmekte ancak bu işlem uzun sürmekte, maliyeti yüksek ve çok erken evre küçük bir hasta grubuna uygulanabilmektedir. (26,27) Son yıllarda yayınlanan çalışmalar göstermiştir ki bu safhada yapılan erken torakoskopik debritman ile başarılı sonuçlar alınmakta (% 60 90) ve torakotomiye olan ihtiyacı azaltmaktadır. Tablo V de ampiyem tedavisinde torakoskopik teknik ile yapılan çalışmaların karşılaştırmalı sonuçları bulunmaktadır. Kliniğimizde 1993 yılından bu zamana kadar VATS, plevral ampiyemin tanı ve tedavisinde başarı ile uygulanmaktadır. 35

36 Yazar N Evre Başarı oranı (% ) Torakotomiye geçiş (% ) Komplikasyon oranı (% ) Angelillo et al 31 II Hornick et al 14 II Landreneau et al 76 II/III Ridley et al 30 II/III Sendt et al Striffeler et al 67 II Wait et al 11 II Cassina et al 45 II/III Bizim çalışmamız 83 II/III Tablo V: Ampiyem tedavisinde torakoskopi kullanılan çalışmaların karşılaştırılması 36

37 Wait ve arkadaşları; göğüs tüpü+streptokinaz(ct SK) ve VATS ile tedavi ettikleri parapnömonik ampiyemli hastaları karşılaştırmışlar. VATS yapılan grupta hastane ve yoğun bakımda kalış süresi, göğüs tüpü çekilme zamanı ve maliyetin daha düşük olduğunu tesbit etmişler. CT SK tedavisi ile başarısız olan (% 56) tüm vakaları da VATS ile tedavi ettiklerini göstermişler. (26) Sonnappa ve arkadaşlarının; 60 çocuk hastada göğüs tüpü+ürokinaz(ct ÜK) ve VATS ile tedavi ettikleri karşılaştırmalı çalışmaya göre de; hastanede kalış süresi, göğüs tüpü çekilme zamanı ve kontrol sonrası klinik sonuçlarda farklılık saptanmamıştır. Yalnız ürokinazla yapılan fibrinolitik tedavinin maliyetinin çok düşük olduğunu ve bu hastalarda ilk tedavi seçeneği olarak alınması gerektiğini göstermişler (p<0.001). (28) Gülsen Ekingen ve arkadaşları Evre II parapnömonik ampiyemli 32 hastayı plevral sıvının biyokimyasal ve başlangıç radyolojik bulgularına göre erken ve geç olarak ikiye ayırmışlar. Her iki gruba da intraplevral streptokinaz tedavisi uygulamışlar. Evre II ampiyemin erken fazında 14 (% 96), geç fazında 18 (% 72.2) başarılı olmuşlar. Fibrinolitik tedavinin özellikle Evre II ampiyemde etkili olduğunu vurgulamışlar. (29) Biz kliniğimizde yaptığımız çalışmada hastalara sadece VATS ile tedavi uyguladık. Plevral ampiyemin en sık nedeni parapnömonik efüzyonlardır. (30,31) Çalışmamızda postoperatif patolojik incelemede 60 (% 72.3) hastada non spesifik plörit, 19 (% 22.9) kazeifiye granülomatöz plörit (tüberküloz ile uyumlu) tanısı elde edilmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde tüberküloz plevral ampiyemlerin etyolojisinde önemli bir yer tutmaktadır. (31,32) Ancak bu hastaların yaklaşık % inde balgamda ya da plevra sıvısında basil gösterilememektedir. Tüberküloza bağlı efüzyon, bronkoplevral fistül gelişmezse veya piyojenik bir ajanla kontamine olmazsa ilaç tedavisi ile geriler. Aksi takdirde ampiyeme dönüşür. Böyle bir komplikasyonun tedavisinde genel ampiyem prensipleri dahilinde hareket etmek gerekir. 37

38 Tüberküloz ampiyem klinik seyri, radyolojik ve laboratuar özellikleri, kronikleşme potansiyeli ve komplikasyonların görülme sıklığı açısından non spesifik ampiyemden daha ağır seyreden bir hastalıktır. Tüberküloz ampiyemde torakoskopik debritmanla kür sağlanamazsa açık cerrahi girişimler kaçınılmazdır. (33) Olguların çoğunda püyopnömotoraks nedeni ile mikst tüberküloz ampiyem mevcuttur. Tüberküloz ampiyem cerrahi olarak tedavi edilmedikçe yüksek mortalite ve morbiditeye sahiptir. İyi bir tedavi rejimi ile en az komplikasyonla iyi kür sağlanabilir. Eksüdatif ve fibrinopürülan evredeki non komplike tüberküloz ampiyemli (pür tüberküloz ampiyem) olgularda minimal invaziv girişimlerle iyi sonuçlar elde edilmektedir. Erken evrelerde torakoskopik debritmanla drenaj ve lokülasyonların temizlenmesi sonucu mikst tüberküloz ampiyeme dönüş engellenebilmektedir ve torakotomi ihtiyacı azalmaktadır. Bu hastaların tanı ve tedavisinde VATS önemli bir yere sahiptir. (34) Beshay ve arkadaşları teşhis edilemeyen 96 torasik lezyonlu hastaya VATS yapmışlar. 10 hasta da (%10.4) tüberküloz tanısı elde etmişler. Torakoskopinin tüberküloz teşhis ve tedavisinde oldukça etkili olduğunu göstermişler. (35) Bir başka çalışmada ise Yim VATS ın plevral biyopsi ve belirlenemeyen akciğer nodüllerinin wedge rezeksiyon şeklinde çıkarılması ile Tbc teşhisinde güvenilir bir yöntem olduğunu aynı zamanda Tbc ampiyemli hastalarda minimal morbidite ile akciğer ekspansasyonuna etkili olduğunu göstermiş. (36) Bizim çalışmamızda ise preoperatif balgam ve plevral sıvısında tüberküloz basili tesbit edilemeyen 83 ampiyemli hastanın 19 (% 22.9) da postoperatif patoloji Tbc olarak rapor edildi. 38

39 VATS ile debritman yaptıktan sonra optik gözlem esnasında tüberküloz şüphesi olan hastalarda plevra ve parankimdeki lezyonlardan biyopsi alıyoruz, torakotomiye geçmiyoruz. Geniş bir göğüs tüpü ve irrigasyon kanülü yerleştiriyoruz. Ortalama 2 aylık medikal tedaviden sonra ekspansiyon kusuru olan hastalarda plörektomi/dekortikasyon (P/D) yapıyoruz. Yüksek morbidite ve mortalite riski nedeniyle parankim lezyonu olan hastalarda aynı seansta P/D tercih etmiyoruz. Al Kattan yapmış olduğu 26 vakalık Tbc ampiyem çalışmasında eksüdatif 4 vakada torasentez ile komplet aspirasyon, fibrinopürülan 4 vakada torakoskopik drenaj ve tüp torakostomi ile fibrinolitik tedavi, 18 organize ampiyem olgularının 8 tanesine tüp torakostomiden streptokinaz tedavisi geri kalan 10 vakaya da torakotomi uygulamış. Vakaların %25 de streptokinaz tedavisi yetersiz olmuş ve erken cerrahi tedavinin daha iyi sonuçlar vereceğini göstermiş. Fibrinöz lokülasyonlar mevcutsa erken torakoskopik cerrahinin iyi sonuçlar vereceğini özellikle Tbc ampiyem gibi kronikleşme olasılığı yüksek olan hastalarda torakoskopinin önemini belirtmiş. Cerrahi girişimi antitüberküloz tedavinin başlamasından 6 hafta sonra yapmış. Sonuç olarak Tbc ampiyemin kronik ampiyem aşamasına girmeden akut eksüdatif aşamada tedavi edilmesi gerektiğini ve seçilmiş Tbc ampiyem olgularında cerrahinin önemli rol oynadığını göstermiş. (32) Bizim çalışmada ileri dönemde torakotomiye giden 12 vakanın 10 da patoloji Tbc idi. Bu yüzden biz de Tbc ampiyemli hastaların kronikleşme potansiyelinin daha yüksek olduğunu erken evrede cerrahi girişimle daha iyi sonuçlar alınacağına ve VATS ın Tbc ampiyemli hastaların tanı ve tedavisinde oldukça etkili olduğuna inanmaktayız. Plevral ampiyemlerin evrelenmesinde hastalığın süresi, biyokimyasal ve mikrobiyolojik tetkikler, bilgisayarlı tomografi (BT) ve ultrasonografi (USG) kullanılmaktadır. BT parankim hakkında bilgi verirken USG ise lokülasyonların ve septasyonların belirlenmesinde değerli bilgiler vermektedir. 39

40 Cassina ve arkadaşlarının yaptığı çalışmaya göre ampiyemli hastalarda BT ve VATS % 62 korele, USG ve VATS ın % 82 korele olduğunu gözlemişler. Bu yüzden ampiyemli hastalarda USG nin BT yerine değil birlikte yapılması gerektiğini belirtmişler. (37) Roberts ve arkadaşları da BT bulgularının ampiyemli hastalarda hangi cerrahi yöntemin kullanılacağına karar vermede yetersiz olduğunu ve hastalığın evresinin cerrahi sırasında karar verileceğini belirtmişler. (2) Grewal ve arkadaşları çocuk hastalar da yaptıkları çalışmalarında 20 (% 80) hastada USG, 10 (% 40) hastada BT nin etkili olduğunu göstermişler. (38) Bizim çalışmamızda 25 (% 30.12) hastada USG septasyon ve lokülasyonların belirlenmesinde etkili oldu. Biz de BT ve USG nin birlikte yapılmasının ampiyemli hastaların teşhisin de daha etkili olacağına inanmaktayız. Bununla birlikte BT ve USG amıpiyemin evresinin kesin olarak belirlenmesinde yetersiz kalmaktadır. (34, 37, 39) Tüm teknik olanaklara rağmen maalesef ampiyemin pre operatif evresini doğru olarak tesbit etmek için tam anlamıyla ideal bir yöntem yoktur. Huertgen ve Sunder Plassman ampiyem evrelemesinde VATS ın kullanımını savunmaktadırlar. (40) Striffeler ve arkadaşları çalışmalarında plevral effüzyonun başlangıcından itibaren 2 3 haftadan fazla zaman geçmemesini Evre II ampiyem olarak değerlendirmişler. (1) Light ve arkadaşları parapnömonik efüzyon ve ampiyemlerin sınıflandırılması ve tedavi seçeneklerinin belirlenmesi amacıyla efüzyon ve ampiyemleri biyokimyasal, mikrobiyolojik ve radyolojik verilere göre 7 gruba ayırmışlardır. Grup 1, 2 ve 3 te invaziv girişime gerek kalmadan medikal tedavi ile başarı sağlanırken grup 4 te tüp torakostomi+antibiyotik tedavisini önermişlerdir. Grup 5 ve ileri evrelerde ise invazif girişimleri önermektedirler. (41) Bizde çalışmamızda Light tarafindan önerilen parapnömonik efüzyon ve ampiyem sınıflamasını kullandık. 40

41 Semptomların başlamasından 4 6 hafta sonra fibrin tabakasının organize olduğu, visseral plevra üzerinde kalın bir kabuk oluştuğu ve hastalarda genellikle torakotomi gerektiği belirtilmektedir. (25) Ancak şikayetlerin süresi hastalığın evresinin belirlenmesinde tek başına yetersiz kalmaktadır. Enfeksiyon etkeninin virülansı, hangi antibiyotiğin kullanıldığı, dozu, süresi ve elbette konakçının immun direnci hastalığın evresinde en az süre kadar önemli faktörlerdir.(34) Lawrance ve arkadaşları ortalama şikayet süresi 37.6 gün olan 44 hastalık serilerinde VATS ile başarılı sonuçlar elde etmişlerdir. Bu çalışmada hastalığın süresinin 30 günden fazla olmasının tek başına hastalığın kronikleştiğini gösteren bir faktör olmadığını bildirmişlerdir. (16) Benzer bir çalışmada Cassina ve arkadaşları ameliyat öncesi ortalama semptom süresi 37 gün olan hastalarında VATS ile kür oranlarını % 82 olarak bildirmişlerdir.(37) Luh ve arkadaşlarının 234 vakalık yaptığı çalışmalarında 40 hastada torakotomi ve diğer cerrahi girişimlere ihtiyaç duymuşlar. Bu hastalar da ameliyat öncesi semptomların ve hastane de kalış sürelerinin VATS yapılan hastalara göre daha fazla olduğunu belirtmişler.(42) Waller ve arkadaşları ampiyem tanısı ile VATS yaptıkları 39 vakalık çalışmalarında 16 (% 41) hastada başarılı olurken 23 hastada torakotomiye geçmişler. Başarısız olan grupta şikayet, operasyon ve hastanede kalış süresinin daha uzun olduğunu göstermişler. Parapnömonik ampiyemli hastalarda VATS için uygun zamanın 21 gün içerisinde yapılmasını öngörmüşler. (43) Bizim çalışmamızda ortalama şikayet süresi 27, 3 (7 150) gün idi. VATS ile kür oranı % 69.8 gün olarak hesaplandı. 41

42 VATS esnasında torakotomiye geçme nedenleri arasında diseksiyona izin vermeyen sıkı yapışıklıklar, debritmana rağmen ekspansiyon kusurunun devam etmesi, ileri evre hastalık ve vasküler yaralanmalar sayılabilir. Yayınlanmış serilerde bu oranlar % lar civarında bildirilmektedir. (25) Wurnig ve arkadaşları yaptıkları çalışmalarında 12 (% 9) hastada ileri dönemde (4 ampiyemin tekrarlaması, 4 ekspansiyon kusuru, 1 post op kanama, 1 uzamış hava kaçağı>10gün, 2 diğer nedenler) torakotomiye gerek duymuşlar. (40) Lawrence ve arkadaşları çalışmalarında aynı seansda torakotomiye geçme oranını % 4.7 olarak bildirmişler. (16) Striffeler ve arkadaşları % 28 (ileri hastalık evre III ampiyem), Cassina ve arkadaşları %18 (ekspansiyon kusuru ve fibroz yapışıklık), Landreneau ve arkadaşları %11.1 (ekspansiyon kusuru ve kalın fibröz kabuk), Waller ve arkadaşları ise % 41.6 olarak bildirmişlerdir. Bu çalışmalarda gösteriyor ki torakotomiye geçme oranları hastalığın hangi evrede olduğuna ve cerrahi ekibin VATS tecrübesine bağlıdır. Çalışmamızda 8 hastada ekspansiyon kusuru, 4 hastada diseksiyona izin vermeyen sıkı yapışıklık ve 1 hastada mamarian arter yaralanması nedeniyle toplam 13 (%15.6) hastada aynı seansta torakotomiye geçilmiştir. Videotorakoskopik debritman özellikle erken evre ampiyemlerde (grup 5 ve grup 6) başarılı olmaktadır. Bu evrede yapılacak torakoskopik debritman ampiyemin kronikleşmesini engelleyerek torakotomiye olan ihtiyacı azaltacaktır. Wakabayashi yaptığı çalışmada terapotik VATS rapor etmiştir. Bu seride 20 kronik ampiyemli hastaya torakoskopik debritman yapılmış ve 18 hastada reekspansiyon sağlanmış, bunların ampiyem süreleri iki aydan daha az sürmüş. Reekspanse olmayan iki hastada ampiyem 4 ve 7 ay sürmüş. (44) 42

43 Çalışmamızda grup 5 teki hastalarımıza torakotomi gerekmezken, grup 6 daki 2 hastaya torakotomi yapılmıştır. Grup 7 de ise 10 (% 58.8) hastada torakotomiye gerek duyulmuştur. Toplam 12 (% 14.45) hastada VATS sonrası ileri dönemde torakotomiye ihtiyaç duyulmuştur. Torakotomi gereksinimi açısından grup 7 ile diğer gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır. (p=0.006) 43

PLEVRAL EFFÜZYON VE AMPİYEM

PLEVRAL EFFÜZYON VE AMPİYEM PLEVRAL EFFÜZYON VE AMPİYEM Plevra boşluğu Seröz zarla kaplı kavite Mezotel hücreleri ile döşeli Parietal ve viseral plevra arasında Subatmosferik basınç Plevra sıvısı Parietal plevradan salınım (cephalad)

Detaylı

AKCİĞER APSESİNDE CERRAHİ TEDAVİ

AKCİĞER APSESİNDE CERRAHİ TEDAVİ AKCİĞER APSESİNDE CERRAHİ TEDAVİ TTD 10. Yıllık Kongresi Antalya 2007 Dr. S.Ş. Erkmen GÜLHAN Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Akciğer apsesi, parankim destrüksiyonu

Detaylı

Pnömotoraks Tanım Akciğerler ile göğüs duvarı arasındaki plevral boşlukta hava birikmesine pnömotoraks denilmektedir.

Pnömotoraks Tanım Akciğerler ile göğüs duvarı arasındaki plevral boşlukta hava birikmesine pnömotoraks denilmektedir. Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Pnömotoraks Tanım Akciğerler ile göğüs duvarı arasındaki plevral boşlukta hava birikmesine pnömotoraks denilmektedir. Primer spontan pnömotoraks

Detaylı

PLEVRAL EFFÜZYON VE AMPİYEM

PLEVRAL EFFÜZYON VE AMPİYEM PLEVRAL EFFÜZYON VE AMPİYEM Plevra boşluğu Seröz zarla kaplı kavite Mezotel hücreleri ile döşeli Parietal ve viseral plevra arasında Subatmosferik basınç Plevra sıvısı Parietal plevradan salınım (cephalad)

Detaylı

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GÖĞÜS CERRAHİSİ ANABİLİM DALI 2012-2013 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DÖNEM-V DERS PROGRAMI

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GÖĞÜS CERRAHİSİ ANABİLİM DALI 2012-2013 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DÖNEM-V DERS PROGRAMI DÖNEM-V DERS PROGRAMI TEORİK DERSLER: 1- Toraksın cerrahi anatomisi (Yrd.Doç.Dr.Rasih YAZKAN) 2- Göğüs cerrahisinde invaziv tanı yöntemleri (Yrd.Doç.Dr.Rasih YAZKAN) 3- VATS (Video yardımlı torakoskopik

Detaylı

A.B.D de her yıl yaklaşık spontan pnömotoraks vakası geliştiği rapor edilmektedir İnsidansı henüz tam olarak bilinmemektedir

A.B.D de her yıl yaklaşık spontan pnömotoraks vakası geliştiği rapor edilmektedir İnsidansı henüz tam olarak bilinmemektedir Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Arş.Gör.Dr.Engin ŞENAY 02.02.2010 Pnömotoraks : Viseral ve parietal plevra yaprakları arasına hava girmesidir Künt Spontan Travmatik olabilir İyatrojenik

Detaylı

AMPİYEMİN CERRAHİ TEDAVİSİ. Doç. Dr. Akın Eraslan Balcı Fırat Üniv. Göğüs Cerahi Anabilim Dalı

AMPİYEMİN CERRAHİ TEDAVİSİ. Doç. Dr. Akın Eraslan Balcı Fırat Üniv. Göğüs Cerahi Anabilim Dalı AMPİYEMİN CERRAHİ TEDAVİSİ Doç. Dr. Akın Eraslan Balcı Fırat Üniv. Göğüs Cerahi Anabilim Dalı PARAPNÖMONİK AMPİYEM Tedavinin Temel İlkeleri Enfeksiyon kontrolü Sepsis kontrolü Plevra boşluğundan püy boşaltma

Detaylı

Alt Solunum Yolu Enfeksiyonları Erken Komplikasyonları Akciğer absesi,pnömatosel ve Ampiyem. Dr.Fazilet Karakoç

Alt Solunum Yolu Enfeksiyonları Erken Komplikasyonları Akciğer absesi,pnömatosel ve Ampiyem. Dr.Fazilet Karakoç Alt Solunum Yolu Enfeksiyonları Erken Komplikasyonları Akciğer absesi,pnömatosel ve Ampiyem Dr.Fazilet Karakoç Çocuklarda Akciğer Absesine yatkınlık: Şiddetli enfeksiyonlar: Menenjit, Septisemi Osteomyelit,Septik

Detaylı

Aşağıdaki 3 kriterin birlikte olması durumunda derin cerrahi alan enfeksiyonu tanısı konulur.

Aşağıdaki 3 kriterin birlikte olması durumunda derin cerrahi alan enfeksiyonu tanısı konulur. TYBD SEPSİS ÇALIŞMASI ENFEKSİYON TANIMLARI Derin Cerrahi Alan Enfeksiyonu(DCAE) Aşağıdaki 3 kriterin birlikte olması durumunda derin cerrahi alan enfeksiyonu tanısı konulur. 1.Cerrahi girişimden sonraki

Detaylı

Göğüs Cerrahisi Alkın Yazıcıoğlu. Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi

Göğüs Cerrahisi Alkın Yazıcıoğlu. Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Künt Toraks Travmaları Ülkemizde künt toraks travmaları trafik kazalarına ve yüksekten düşmelere bağlı daha sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Travmaya

Detaylı

LAPAROSKOPİK KOLOREKTAL KANSER CERRAHİSİNİN ERKEN DÖNEM SONUÇLARI:251 OLGU

LAPAROSKOPİK KOLOREKTAL KANSER CERRAHİSİNİN ERKEN DÖNEM SONUÇLARI:251 OLGU LAPAROSKOPİK KOLOREKTAL KANSER CERRAHİSİNİN ERKEN DÖNEM SONUÇLARI:251 OLGU TÜRKİYE YÜKSEK İHTİSAS HASTANESİ GASTROENTEROLOJİ CERRAHİSİ KLİNİĞİ DR.TAHSİN DALGIÇ GİRİŞ Laparoskopik kolorektal cerrahi son

Detaylı

Patogenez Bronşektazi gelişiminde iki temel mekanizma rol oynar

Patogenez Bronşektazi gelişiminde iki temel mekanizma rol oynar Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Bronşektazi Giriş Subsegmental solunum yollarının anormal ve kalıcı dilatasyonu şeklinde tanımlanır Hastalık olmaktan çok çeşitli patolojik süreçlerin

Detaylı

AMPİYEMİN CERRAHİ TEDAVİSİ. Dr. S.Ş. Erkmen Gülhan Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eği;m ve Araş=rma Hastanesi

AMPİYEMİN CERRAHİ TEDAVİSİ. Dr. S.Ş. Erkmen Gülhan Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eği;m ve Araş=rma Hastanesi AMPİYEMİN CERRAHİ TEDAVİSİ Dr. S.Ş. Erkmen Gülhan Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eği;m ve Araş=rma Hastanesi TTD 7.Göğüs Cerrahisi Kış Okulu, Antalya, Ocak 2016 Ampiyem nedenleri Pulmoner

Detaylı

Plevral ampiyemlerin tedavisinde video-yardımlı torakoskopik cerrahinin rolü

Plevral ampiyemlerin tedavisinde video-yardımlı torakoskopik cerrahinin rolü Plevral ampiyemlerin tedavisinde video-yardımlı torakoskopik cerrahinin rolü Hatice ERYİĞİT, Alpay ÖRKİ, Altuğ KOŞAR, Oral AKIN, Hakan KIRAL, Şenol ÜREK, Bülent ARMAN Heybeliada Sanatoryumu Göğüs Hastalıkları

Detaylı

Pulmoner Emboli Profilaksisi. Tanım. Giriş. Giriş 12.06.2010. Dr. Mustafa YILDIZ Fırat Üniversitesi Acil Tıp AD. Pulmoneremboli(PE):

Pulmoner Emboli Profilaksisi. Tanım. Giriş. Giriş 12.06.2010. Dr. Mustafa YILDIZ Fırat Üniversitesi Acil Tıp AD. Pulmoneremboli(PE): Pulmoner Emboli Profilaksisi Dr. Mustafa YILDIZ Fırat Üniversitesi Acil Tıp AD m Pulmoneremboli(PE): Bir pulmonerartere kan pıhtısının yerleşmesi Distaldeki akciğer parankimine kan sağlanaması Giriş Tipik

Detaylı

YOĞUN BAKIM EKİBİNDE HEMŞİRE VE HASTA BAKIMI BURCU AYDINOĞLU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

YOĞUN BAKIM EKİBİNDE HEMŞİRE VE HASTA BAKIMI BURCU AYDINOĞLU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ YOĞUN BAKIM EKİBİNDE HEMŞİRE VE HASTA BAKIMI BURCU AYDINOĞLU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ 2007 Yoğun Bakım Üniteleri Hasta bakımının en karmaşık Masraflı Teknoloji ile içiçe Birden fazla organı ilgilendiren

Detaylı

PRİMER SPONTAN PNÖMOTORAKSIN TEDAVİSİNDE VİDEO YARDIMLI TORAKOSKOPİK CERRAHİ VE TORAKOTOMİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

PRİMER SPONTAN PNÖMOTORAKSIN TEDAVİSİNDE VİDEO YARDIMLI TORAKOSKOPİK CERRAHİ VE TORAKOTOMİNİN KARŞILAŞTIRILMASI T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI SÜREYYAPAŞA GÖĞÜS HASTALIKLARI VE GÖĞÜS CERRAHİSİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 4. GÖĞÜS CERRAHİSİ KLİNİĞİ KLİNİK ŞEFİ: DOÇ. DR. İRFAN YALÇINKAYA PRİMER SPONTAN PNÖMOTORAKSIN TEDAVİSİNDE

Detaylı

Akciğer Kanserinde Güncel Tanı ve Tedavi Yaklaşımı

Akciğer Kanserinde Güncel Tanı ve Tedavi Yaklaşımı Akciğer Kanserinde Güncel Tanı ve Tedavi Yaklaşımı Editör Abdullah İrfan Taştepe Temmuz 2014 Copyright 2014 ISBN : 978-605-5121-12-9 Eser Editör : Akciğer Kanserinde Güncel Tanı ve Tedavi Yaklaşımı : Abdullah

Detaylı

KARACİĞER KİST HİDATİĞİNİN PERKÜTAN TEDAVİSİNDE SEKDİNGER VE TROKAR TEKNİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI. Dr. Mustafa Özdemir

KARACİĞER KİST HİDATİĞİNİN PERKÜTAN TEDAVİSİNDE SEKDİNGER VE TROKAR TEKNİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI. Dr. Mustafa Özdemir KARACİĞER KİST HİDATİĞİNİN PERKÜTAN TEDAVİSİNDE SEKDİNGER VE TROKAR TEKNİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Dr. Mustafa Özdemir Giriş ve Amaç: Girişimsel işlem olarak çeşitli yöntemler geliştirilmiş olmasına rağmen

Detaylı

REVİZYON DURUMU. Revizyon Tarihi Açıklama Revizyon No

REVİZYON DURUMU. Revizyon Tarihi Açıklama Revizyon No REVİZYON DURUMU Revizyon Tarihi Açıklama Revizyon No Hazırlayan: Onaylayan: Onaylayan: Hemşirelik Protokolleri Adem Aköl Sinan Özyavaş Hazırlama Komitesi Kalite Konseyi Başkanı Kalite Koordinatörü 1/5

Detaylı

Pnömotoraks. Akif Turna. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı. aturna@istanbul.edu.tr

Pnömotoraks. Akif Turna. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı. aturna@istanbul.edu.tr Pnömotoraks Akif Turna! Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı aturna@istanbul.edu.tr! Sunum Sırası Pnömotoraksın tanımı ve sınıflandırılması Tedavi (Konservatif ve Cerrahi tedavi) Bilateral

Detaylı

Lokal İleri Evre Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri Tedavisi

Lokal İleri Evre Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri Tedavisi Lokal İleri Evre Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri Tedavisi Lokal ileri evre akciğer kanserli olgularda cerrahi tedavi, akciğer rezeksiyonu ile birlikte invaze olduğu organ ve dokuların rezeksiyonunu

Detaylı

HASTALIKLARINDA. Dr.Gürsu Kıyan PhD. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı

HASTALIKLARINDA. Dr.Gürsu Kıyan PhD. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı ÇOCUK GÖĞÜS G HASTALIKLARINDA CERRAHİ ACİLLER Dr.Gürsu Kıyan PhD Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Türk Toraks Derneği 11. yıllık kongresi Antalya 2008 Bronkoskopi gerektiren

Detaylı

Olgu sunumu. Doç. Dr. Erkan Çakır. Bezmialem Vakıf Üniversitesi Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Göğüs Hastalıkları Bilim Dalı

Olgu sunumu. Doç. Dr. Erkan Çakır. Bezmialem Vakıf Üniversitesi Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Göğüs Hastalıkları Bilim Dalı Olgu sunumu Doç. Dr. Erkan Çakır Bezmialem Vakıf Üniversitesi Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Göğüs Hastalıkları Bilim Dalı Şikayet ve hikayesi E.K 13 yaş kız hasta Özel bir tekstil atölyesinde

Detaylı

Ia.CERRAHİ PROFİLAKSİ TALİMATI

Ia.CERRAHİ PROFİLAKSİ TALİMATI Ia.CERRAHİ PROFİLAKSİ TALİMATI CERRAHİ BİRİMLERDE ANTİBİYOTİK PROFLAKSİSİ TALİMATI AMAÇ: Operasyon sırasında potansiyel patojen mikroorganizmaların dokularda üremesini engelleyerek cerrahi alan İnfeksiyonu

Detaylı

Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine

Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı Göğüs Cerrahisi Akciğer Kanserinde Anamnez ve Fizik Muayene Bulguları Giriş Akciğer kanseri ülkemizde 11.5/100.000 görülme sıklığına

Detaylı

Laparoskopi Nasıl Yapılır?

Laparoskopi Nasıl Yapılır? Dünyaya baktığımızda son 20 yılda cerrahi anlayışında köklü değişiklikler görmekteyiz. Vücut boşluklarını açmadan içeride olup bitenleri anlayabilme fikri tıbbın başlangıcından beri cerrahları heyecanlandıran

Detaylı

KRONİK PARAPNÖMONİK AMPİYEMDE PULMONER DEKORTİKASYONUN SOLUNUM FONKSİYONLARI VE EDİNİLMİŞ HEMİTORAKS ASİMETRİSİ ÜZERİNE GEÇ DÖNEM ETKİLERİ

KRONİK PARAPNÖMONİK AMPİYEMDE PULMONER DEKORTİKASYONUN SOLUNUM FONKSİYONLARI VE EDİNİLMİŞ HEMİTORAKS ASİMETRİSİ ÜZERİNE GEÇ DÖNEM ETKİLERİ T.C. S.B. İSTANBUL SÜREYYAPAŞA GÖĞÜS VE KALP-DAMAR HASTALIKLARI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ Şef : Doç. Dr. H.Semih Halezeroğlu KRONİK PARAPNÖMONİK AMPİYEMDE PULMONER DEKORTİKASYONUN SOLUNUM FONKSİYONLARI

Detaylı

PERİKARDİT GİRİŞ PATOFİZYOLOJİ. Dr. Neslihan SAYRAÇ

PERİKARDİT GİRİŞ PATOFİZYOLOJİ. Dr. Neslihan SAYRAÇ GİRİŞ Perikard PERİKARDİT Dr. Neslihan SAYRAÇ AÜTF Acil Tıp Anabilim Dalı 05/01/2010 Visseral Parietal 50 ml seröz sıvı İnsidansı net olarak bilinmiyor Ancak acil servise AMI olmayan göğüs ağrısı ile başvuran

Detaylı

Nozokomiyal SSS Enfeksiyonları

Nozokomiyal SSS Enfeksiyonları Nozokomiyal SSS Enfeksiyonları Nozokomiyal SSSİ En ciddi nozokomiyal enfeksiyonlardan biri Morbidite ve mortalite yüksektir. Nozokomiyal SSSİ Tüm HE %0.4 ünden sorumlu. En sık görülen formları: Bakteriyel

Detaylı

Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi İleri Evre Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanserlerinde Neoadjuvan Tedavi Sonrası Pulmoner Rezeksiyon Sonuçlarımız

Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi İleri Evre Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanserlerinde Neoadjuvan Tedavi Sonrası Pulmoner Rezeksiyon Sonuçlarımız Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi İleri Evre Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanserlerinde Neoadjuvan Tedavi Sonrası Pulmoner Rezeksiyon Sonuçlarımız Dr.Levent Alpay Süreyyapaşa Egitim vearaştırma Hastanesi Mart

Detaylı

Akciğer Kanserinde Tanı Yöntemleri

Akciğer Kanserinde Tanı Yöntemleri Akciğer Kanserinde Tanı Yöntemleri Akciğer kanserinin tanısında anamnez, fizik muayene, tam kan sayımı ve rutin biyokimya testlerinden sonra; Noninvaziv (akciger filmi, toraks BT, PET, balgam sitolojisi),

Detaylı

HASTALIKLARINDA. Dr.Gürsu Kıyan. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı

HASTALIKLARINDA. Dr.Gürsu Kıyan. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı ÇOCUK GÖĞÜS G HASTALIKLARINDA CERRAHİ ACİLLER Dr.Gürsu Kıyan Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Türk Toraks Derneği 9. yıllık kongresi Antalya 2006 Bronkoskopi gerektiren

Detaylı

Hasar Kontrol Cerrahisi yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır.

Hasar Kontrol Cerrahisi yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır. Doç. Dr. Onur POLAT Hasar Kontrol Cerrahisi 1992 yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır. Hasar Kontrol Cerrahisi İlk aşama; Kanama ve kirlenmenin

Detaylı

Radyo Frekans Ablasyon = Yüksek Frekans Ablasyon: Radyo Frekans enerji ile tümör veya dokuda aseptik nekroz oluşturma.

Radyo Frekans Ablasyon = Yüksek Frekans Ablasyon: Radyo Frekans enerji ile tümör veya dokuda aseptik nekroz oluşturma. Radyo Frekans Ablasyon = Yüksek Frekans Ablasyon: Radyo Frekans enerji ile tümör veya dokuda aseptik nekroz oluşturma. RFA Temel Mekanizma Pozitif Negatif iyonlar iyonlar elektrod elektrod yönüne yönüne

Detaylı

OFF-PUMP KORONER ARTER BYPASS GREFT CERRAHİSİ İÇİN YÜKSEK FEMORAL BLOK YÖNTEMİ

OFF-PUMP KORONER ARTER BYPASS GREFT CERRAHİSİ İÇİN YÜKSEK FEMORAL BLOK YÖNTEMİ OFF-PUMP KORONER ARTER BYPASS GREFT CERRAHİSİ İÇİN YÜKSEK TORAKAL EPİDURAL ANESTEZİ VE FEMORAL BLOK YÖNTEMİ A.DOSTBİL*, H.BAŞEL**, Ö.TEKİN***, M.ÇELİK*, A.AHISKALIOĞLU*, AF.ERDEM* *ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

Detaylı

Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı 5. Sınıf ders programı:

Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı 5. Sınıf ders programı: Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı 5. Sınıf ders programı: Amaç: Göğüs Cerrahisi stajı sonunda 5.sınıf öğrencileri, bir tıp fakültesi mezunu pratisyen hekimin bilmesi gereken konulara hakim olacak, gerekli

Detaylı

ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK

ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK ASTIM Dünya genelinde 300 milyon kişiyi etkilediği düşünülmekte Gelişmiş ülkelerde artan prevalansa sahip Hasta veya toplum açısından yüksek maliyetli bir hastalık

Detaylı

Çocuk Hekimleri için Akıl Defteri / Radyolojik Değerlendirmeler*

Çocuk Hekimleri için Akıl Defteri / Radyolojik Değerlendirmeler* 1 Hazırlayan: Mustafa Hacımustafaoğlu, Bursa * Bu sayfaya, konusunda uzman akademisyenlerin Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları radyolojisi ile ilgili ve kısa klinik bilgileri de içeren konusunda klinik açıdan

Detaylı

Paratiroid lezyonlarında USG ve Sintigrafinin Karşılaştırılması

Paratiroid lezyonlarında USG ve Sintigrafinin Karşılaştırılması Paratiroid lezyonlarında USG ve Sintigrafinin Karşılaştırılması Op. Dr. Savaş Baba, Doç. Dr. Barış Saylam,Op. Dr. Hüseyin Çelik, Op. Dr. Özgür Akgül,Op. Dr. Sabri Özden, Ass. Dr. Deniz Tikici, Ass. Dr.

Detaylı

Plevral sıvı üzerine ne çalışalım : 1.Plevral sıvı sitoloji 2.Plevral sıvı amilaz 3.Plevral sıvı ADA 4.Plevral sıvı hücre bakısı

Plevral sıvı üzerine ne çalışalım : 1.Plevral sıvı sitoloji 2.Plevral sıvı amilaz 3.Plevral sıvı ADA 4.Plevral sıvı hücre bakısı Plevral sıvı üzerine ne çalışalım : 1.Plevral sıvı sitoloji 2.Plevral sıvı amilaz 3.Plevral sıvı ADA 4.Plevral sıvı hücre bakısı ADA 99, Glukoz 67 mg/dl, Yaymada tüm hücreler lenfosit Tetkik öneriniz:

Detaylı

Sunu planı. Solunum yetmezliği NON-İNVAZİV MEKANİK VENTİLASYON NIMV

Sunu planı. Solunum yetmezliği NON-İNVAZİV MEKANİK VENTİLASYON NIMV Sunu planı NON-İNVAZİV MEKANİK VENTİLASYON DOÇ. DR. HAKAN TOPAÇOĞLU İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Neden Endikasyonlar Kontrendikasyonlar Hasta seçilmesi Komplikasyonlar Solunum yetmezliği IMV

Detaylı

KAPAK HASTALIKLARINDA TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR?

KAPAK HASTALIKLARINDA TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR? KAPAK HASTALIKLARINDA TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR? Prof.Dr. Batuhan Özay İstanbul MedicineHospital, Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği Kapak hastalıkları hastalığın başvuru anındaki ciddiyeti ve hasta profiline

Detaylı

ELEKTRONİK NÜSHA. BASILMIŞ HALİ KONTROLSUZ KOPYADIR.

ELEKTRONİK NÜSHA. BASILMIŞ HALİ KONTROLSUZ KOPYADIR. SAYFA NO 1/5 TANISAL VE GİRİŞİMSEL DİZ ARTROSKOPİSİ AMELİYATI AYDINLATILMIŞ ONAM FORMU Hasta Adı Dosya No Tarih / Saat Yöntem: Eklem içerisini gözlemek için, 0.5 cm'lik kesi deliklerinden artroskopinin

Detaylı

KARDİYOJENİK ŞOK ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KARDİYOLOJİ ANABİLİM DALI

KARDİYOJENİK ŞOK ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KARDİYOLOJİ ANABİLİM DALI KARDİYOJENİK ŞOK ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KARDİYOLOJİ ANABİLİM DALI KARDİYOJENİK ŞOK-TANIM Ø Kardiyojenik şok (KŞ), kardiyak yetersizliğe bağlı uç-organ hipoperfüzyonudur. Ø KŞ taki hemodinamik

Detaylı

M.B. 57 yaşında erkek Şikayet: Öksürük balgam halsizlik Öykü: 2002 yılında tüberküloz Bilinen başka hastalık, ameliyat öyküsü yok.

M.B. 57 yaşında erkek Şikayet: Öksürük balgam halsizlik Öykü: 2002 yılında tüberküloz Bilinen başka hastalık, ameliyat öyküsü yok. 02.11.2017 M.B. 57 yaşında erkek Şikayet: Öksürük balgam halsizlik Öykü: 2002 yılında tüberküloz Bilinen başka hastalık, ameliyat öyküsü yok. 02.11.2017 02.11.2017 Wbc 10800 Hct 34 % Albumin 3.2 g/dlt

Detaylı

SPONDİLODİSKİTLER. Dr. Nazlım AKTUĞ DEMİR

SPONDİLODİSKİTLER. Dr. Nazlım AKTUĞ DEMİR SPONDİLODİSKİTLER Dr. Nazlım AKTUĞ DEMİR Vertebra Bir dizi omurdan oluşur Vücudun eksenini oluşturur Spinal kordu korur Kaslar, bağlar ve iç organların yapışacağı sabit bir yapı sağlar. SPONDİLODİSKİT

Detaylı

Göğüs Ağrısı Olan Hasta. Dr. Ö.Faruk AYDIN / 06.04.2016

Göğüs Ağrısı Olan Hasta. Dr. Ö.Faruk AYDIN / 06.04.2016 Göğüs Ağrısı Olan Hasta Dr. Ö.Faruk AYDIN / 06.04.2016 Göğüs Ağrısı??? Yan ağrısı? Sırt ağrısı? Mide ağrısı? Karın ağrısı? Boğaz ağrısı? Omuz ağrısı? Meme ağrısı? Akut Göğüs Ağrısı Aniden başlar-tipik

Detaylı

TÜBERKÜLOZ PERİTONİT VAKA SUNUMU

TÜBERKÜLOZ PERİTONİT VAKA SUNUMU TÜBERKÜLOZ PERİTONİT VAKA SUNUMU GÜLDEN ÇELİK Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Araştırma Ve Uygulama Hastanesi Nefroloji Bilim Dalı Periton Diyalizi Ünitesi PERİTONİT Parietal ve visseral peritonun

Detaylı

Solunum Sistemine Ait Tıbbi Terimler. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire

Solunum Sistemine Ait Tıbbi Terimler. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire Solunum Sistemine Ait Tıbbi Terimler Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire Solunum sistemi kan ile atmosfer havası arasında gaz değişimini oluşturabilecek şekilde özelleşmiş bir sistemdir. Solunum sistemindeki

Detaylı

Akciğer Kanserinde Evreleme SONUÇ ALGORİTMİ

Akciğer Kanserinde Evreleme SONUÇ ALGORİTMİ Akciğer Kanserinde Evreleme SONUÇ ALGORİTMİ Doç. Dr. Tuncay Göksel Ege Ü.T.F. Göğüs Hast. A.D. SONUÇ Konuşması Yöntemi Toraks Derneği Akciğer ve Plevra Maligniteleri Rehberi 2006 + Kurs Konuşmaları Prognozu

Detaylı

HIV Enfeksiyonu ve Tüberküloz Birlikteliğinin Değerlendirilmesi

HIV Enfeksiyonu ve Tüberküloz Birlikteliğinin Değerlendirilmesi HIV Enfeksiyonu ve Tüberküloz Birlikteliğinin Değerlendirilmesi =Evaluation of HIV Infection and Tuberculosis Concomitance= Behice Kurtaran, Selçuk Nazik, Aslıhan Ulu, Ayşe Seza İnal, Süheyla Kömür, Ferit

Detaylı

Küçük Hücre-Dışı Akciğer Kanserinde Cerrahi Tedavi. 01 Kasım 2010 Pazartesi

Küçük Hücre-Dışı Akciğer Kanserinde Cerrahi Tedavi. 01 Kasım 2010 Pazartesi Küçük Hücre-Dışı Akciğer Kanserinde Cerrahi Tedavi Küçük Hücre-Dışı Akciğer Kanserinde Cerrahi Tedavi Doç.Dr. Akif Turna Küçük Hücre-Dışı Akciğer Kanserinde Cerrahi Tedavi Doç.Dr. Akif Turna Küçük Hücre-Dışı

Detaylı

Anestezi Uygulama II Bahar / Ders:9. Anestezi ve Emboliler

Anestezi Uygulama II Bahar / Ders:9. Anestezi ve Emboliler Anestezi Uygulama II 2017-2018 Bahar / Ders:9 Anestezi ve Emboliler Öğr. Gör. Ahmet Emre AZAKLI Emboli Nedir? Damarlarda dolaşan kan içerisine hava ya da yabancı cisim girişine bağlı olarak, dolaşımı engelleyen

Detaylı

Prof Dr Salim Çalışkan. İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Nefrolojisi

Prof Dr Salim Çalışkan. İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Nefrolojisi Prof Dr Salim Çalışkan İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Nefrolojisi FC 12y K Tekrarlayan İYE İYE dikkat çeken noktalar Çocukluk çağında 2.en sık enfeksiyondur Böbrek parankimi zarar görebilir (skar) Skara

Detaylı

AÇIK ve LAPORASKOPİK CERRAHİDE HEMŞİRELİK BAKIMI HEMŞİRE SEHER KUTLUOĞLU ANTALYA ATATÜRK DEVLET HASTANESİ

AÇIK ve LAPORASKOPİK CERRAHİDE HEMŞİRELİK BAKIMI HEMŞİRE SEHER KUTLUOĞLU ANTALYA ATATÜRK DEVLET HASTANESİ AÇIK ve LAPORASKOPİK CERRAHİDE HEMŞİRELİK BAKIMI HEMŞİRE SEHER KUTLUOĞLU ANTALYA ATATÜRK DEVLET HASTANESİ SUNU PLANI Açık ve kapalı cerrahide hemşirelik bakım amacı Açık ve kapalı cerrahide hemşirelik

Detaylı

TORAKS DEĞERLENDİRME KABUL ŞEKLİ 2 (Bildiri ID: 64)/OLGU BİLDİRİSİ: MEME KANSERİ İÇİN RADYOTERAPİ ALMIŞ OLGUDA RADYASYON PNÖMONİSİ

TORAKS DEĞERLENDİRME KABUL ŞEKLİ 2 (Bildiri ID: 64)/OLGU BİLDİRİSİ: MEME KANSERİ İÇİN RADYOTERAPİ ALMIŞ OLGUDA RADYASYON PNÖMONİSİ TORAKS DEĞERLENDİRME ŞEKLİ 2 ( ID: 64)/OLGU Sİ: MEME KANSERİ İÇİN RADYOTERAPİ ALMIŞ OLGUDA RADYASYON PNÖMONİSİ SONRASINDA GELİŞEN ORGANİZE PNÖMONİ (OP/ BOOP) Poster 3 ( ID: 66)/Akut Pulmoner Emboli: Spiral

Detaylı

VENA CAVA SUPERİOR SENDROMU. Dr.Serdar Onat

VENA CAVA SUPERİOR SENDROMU. Dr.Serdar Onat VENA CAVA SUPERİOR SENDROMU Dr.Serdar Onat VENA CAVA SUPERİOR SENDROMU Vena Cava Superiorda kan akımının tıkanıklığa uğraması sonucu gelişen klinik tablodur. Acil olarak tanısal değerlendirme ve tedaviyi

Detaylı

2016 YILI GÖSTERGE YÖNETİMİ SORUMLULARI

2016 YILI GÖSTERGE YÖNETİMİ SORUMLULARI 2016 YILI GÖSTERGE YÖNETİMİ SORUMLULARI Kalite Yönetimi DÖF Sonuçlandırma Oranı Gülistan UYAR Acil Durum Yönetimi Eksiksiz Doldurulan Mavi Kod Olay Formu Oranı Eksiksiz Doldurulan Beyaz Kod Olay Formu

Detaylı

OPU Komplikasyonlarına Yaklaşım. Doç. Dr. Gamze Sinem Çağlar Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hast. ve Doğum AD.

OPU Komplikasyonlarına Yaklaşım. Doç. Dr. Gamze Sinem Çağlar Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hast. ve Doğum AD. OPU Komplikasyonlarına Yaklaşım Doç. Dr. Gamze Sinem Çağlar Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hast. ve Doğum AD. IVF e bağlı mortalite 100,000 canlı doğumda 6 OPU IVF ilk 10 yılında Laparoskopi ile

Detaylı

TDB AKADEMİ Oral İmplantoloji Programı Temel Eğitim (20 kişi) 1. Modül 29 Eylül 2017, Cuma

TDB AKADEMİ Oral İmplantoloji Programı Temel Eğitim (20 kişi) 1. Modül 29 Eylül 2017, Cuma TDB AKADEMİ Oral İmplantoloji Programı Temel Eğitim (20 kişi) 1. Modül 29 Eylül 2017, Cuma Oral İmplantolojide Temel Kavramlar, Teşhis ve Tedavi Planlaması 13.30-15.00 Dental implantların kısa tarihçesi

Detaylı

Tanı: Metastatik hastalık için patognomonik bir radyolojik. Tek veya muitipl nodüller iyi sınırlı veya difüz. Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak

Tanı: Metastatik hastalık için patognomonik bir radyolojik. Tek veya muitipl nodüller iyi sınırlı veya difüz. Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak Göğüs Cerrahisi Metastatik Akciğer Tümörleri Giriş İzole akciğer metastazlarına tedavi edilemez gözüyle bakılmamalıdır Tümör tipine

Detaylı

TKD/TKYK KORONER BAKIM İLERİ KLİNİK UYGULAMALAR SERTİKASYON PROGRAMININ ÇEKİRDEK EĞİTİM PROGRAMI

TKD/TKYK KORONER BAKIM İLERİ KLİNİK UYGULAMALAR SERTİKASYON PROGRAMININ ÇEKİRDEK EĞİTİM PROGRAMI TKD/TKYK KORONER BAKIM İLERİ KLİNİK UYGULAMALAR SERTİKASYON PROGRAMININ ÇEKİRDEK EĞİTİM PROGRAMI Kardiyovasküler olaylar tüm dünyada en önemli ölüm nedenidir. İnsan ömrünün uzaması kardiyak sorunu olan

Detaylı

Karaciğer Metastazlarının Cerrahi Tedavisi. Dr. Orhan Bilge İ.Ü. İst. Tıp Fakültesi Genel Cerrahi ABD

Karaciğer Metastazlarının Cerrahi Tedavisi. Dr. Orhan Bilge İ.Ü. İst. Tıp Fakültesi Genel Cerrahi ABD Karaciğer Metastazlarının Cerrahi Tedavisi Dr. Orhan Bilge İ.Ü. İst. Tıp Fakültesi Genel Cerrahi ABD Kolon tümörlü olguların %40-50 sinde karaciğer metastazı gelişir ; % 15-25 senkron (primer tm ile /

Detaylı

Alt Çene Küçük Azılara Endodontik Yaklaşımlar

Alt Çene Küçük Azılara Endodontik Yaklaşımlar Endodonti Kambiz Mohseni kambizmohseni@gmail.com Küçük Azılara Endodontik Yaklaşımlar Kök kanal sisteminde temizlenmeyen her alan, tedavinin başarısını doğrudan etkilemektedir. Alt çene küçük azılar gösterdikleri

Detaylı

UÜ-SK GÖĞÜS HASTALIKLARI VE TÜBERKÜLOZ ANABİLİM DALI HİZMET KAPSAMI

UÜ-SK GÖĞÜS HASTALIKLARI VE TÜBERKÜLOZ ANABİLİM DALI HİZMET KAPSAMI Rev. No : 03 Rev.Tarihi : 28 Şubat 2012 1 / 6 1. : Göğüs Hastalıkları ve Tb Anabilim Dalı, 12 yaşın üzerindeki ayaktan ve yatan hastalara tanı ve tedavi hizmetleri sunmaktadır. Bu hizmet haftada 7 gün

Detaylı

Olgu Sunumu. Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Özkan Saydam

Olgu Sunumu. Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Özkan Saydam Olgu Sunumu Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Özkan Saydam 26 yaş erkek hasta Şikayet: Nefes darlığı, kanlı balgam Fizik Muayene: Stridor, inspiratuar ronküs

Detaylı

ikisi birden rol oynayabilir (non-hodgkin Lenfoma) Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi

ikisi birden rol oynayabilir (non-hodgkin Lenfoma) Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak Malign Plevral Efüzyonlar Giriş: Malign plevral efüzyon (MPE) tanısı, plevral sıvıda veya plevral dokuda malign

Detaylı

İnvazif Mantar Enfeksiyonlarının Takibinde Takım Çalışması DR. AHMET ÇAĞKAN İNKAYA HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TİP FAKÜLTESİ

İnvazif Mantar Enfeksiyonlarının Takibinde Takım Çalışması DR. AHMET ÇAĞKAN İNKAYA HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TİP FAKÜLTESİ İnvazif Mantar Enfeksiyonlarının Takibinde Takım Çalışması DR. AHMET ÇAĞKAN İNKAYA HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TİP FAKÜLTESİ Son 20 yılda IFH sıklığı arttı Hematolojik maligniteler Kompleks hastalar ve hastalıklar

Detaylı

MEME KANSERİNDE GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ

MEME KANSERİNDE GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ MEME KANSERİNDE GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ Dr. Filiz Yenicesu Düzen Laboratuvarı Görüntüleme Birimi Meme Kanserinde Tanı Yöntemleri 1. Fizik muayene 2. Serolojik Testler 3. Görüntüleme 4. Biyopsi Patolojik

Detaylı

Toraks Travmalarında Hasar Kontrol Cerrahisi Teknikleri

Toraks Travmalarında Hasar Kontrol Cerrahisi Teknikleri Doç. Dr. Onur POLAT Toraks Travmalarında Temel kuralın tanı ve tedavinin aynı anda başlaması olduğu gerçeği hiçbir zaman unutulmamalıdır. Havayolu erken entübasyon ile sağlanmalı, eğer entübasyonda zorluk

Detaylı

HASTANELERDE AKILCI ANTİBİYOTİK KULLANIMI, TEMİNİ VE SATINALMA

HASTANELERDE AKILCI ANTİBİYOTİK KULLANIMI, TEMİNİ VE SATINALMA HASTANELERDE AKILCI ANTİBİYOTİK KULLANIMI, TEMİNİ VE SATINALMA Uzm.Ecz. ÖZLEM KALSIN Türkiye Yüksek İhtisas Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Ulusal Hastane ve Kurum Eczacıları Kongresi 3-6 Nisan 2014, Girne-KKTC

Detaylı

ENDODONTİK TEDAVİDE BAŞARI VE BAŞARISIZLIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ

ENDODONTİK TEDAVİDE BAŞARI VE BAŞARISIZLIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ Prof. Dr. Feridun ŞAKLAR ENDODONTİK TEDAVİDE BAŞARI VE BAŞARISIZLIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ BAŞARI ORANLARI Kök kanal tedavisindeki başarı oranlarının belirlenmesi için bu güne kadar çok sayıda çalışma yapılmıştır.

Detaylı

Membranoproliferatif Glomerülonefriti Taklit Eden Trombotik Mikroanjiopatili Bir Olgu

Membranoproliferatif Glomerülonefriti Taklit Eden Trombotik Mikroanjiopatili Bir Olgu Membranoproliferatif Glomerülonefriti Taklit Eden Trombotik Mikroanjiopatili Bir Olgu Sevcan A. Bakkaloğlu, Yeşim Özdemir, İpek Işık Gönül, Figen Doğu, Fatih Özaltın, Sevgi Mir OLGU 9 yaş erkek İshal,

Detaylı

Ateş Nedeniyle Enfeksiyon Hastalıkları Kliniğine Yatırılarak Takip ve Tedavi Edilen Hastaların Değerlendirilmesi

Ateş Nedeniyle Enfeksiyon Hastalıkları Kliniğine Yatırılarak Takip ve Tedavi Edilen Hastaların Değerlendirilmesi Ateş Nedeniyle Enfeksiyon Hastalıkları Kliniğine Yatırılarak Takip ve Tedavi Edilen Hastaların Değerlendirilmesi Dr. Işıl Deniz Alıravcı Merzifon Kara Mustafa Paşa Devlet Hastanesi 02.04.2015 GİRİŞ Ateş

Detaylı

Tamamlayıcı Tiroidektomi ve Total Tiroidektomi Komplikasyonlarının Karşılaştırılması. Doç. Dr. Mehmet Ali GÜLÇELİK

Tamamlayıcı Tiroidektomi ve Total Tiroidektomi Komplikasyonlarının Karşılaştırılması. Doç. Dr. Mehmet Ali GÜLÇELİK Tamamlayıcı Tiroidektomi ve Total Tiroidektomi Komplikasyonlarının Karşılaştırılması Doç. Dr. Mehmet Ali GÜLÇELİK Diferansiye tiroid kanserlerinde cerrahi, tedavinin en önemli basamağıdır, daha sonra adjuvan

Detaylı

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik ve fonksiyonel bütünlük

Detaylı

Eser Elementler ve Vitaminler

Eser Elementler ve Vitaminler Doç. Dr. Onur POLAT Eser Elementler ve Vitaminler Esansiyel eser elementin temel özellikleri diyetten kesilmesi veya yetersiz alımıyla yapısal ve biyokimyasal değişikliklerin olması ve bu değişikliklerin

Detaylı

Kalp ve Damar Cerrahı Gözüyle. Op.Dr. Mesut KÖSEM Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Acıbadem International Hastanesi

Kalp ve Damar Cerrahı Gözüyle. Op.Dr. Mesut KÖSEM Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Acıbadem International Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahı Gözüyle Op.Dr. Mesut KÖSEM Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Acıbadem International Hastanesi Damaryolu konusundaki gelişmeler, kronik hemodiyaliz tedavisini ve diyaliz sektörünü oluşturmuştur.

Detaylı

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr.

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr. Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi Dr. Aslı KANTAR GİRİŞ GENEL BİLGİLER Akut böbrek hasarı (ABH) yenidoğan yoğun bakım

Detaylı

Pankreas Tümörü Ameliyatı Bilgilendirilmiş Onam Formu

Pankreas Tümörü Ameliyatı Bilgilendirilmiş Onam Formu Tarih :././20 Hastanın adı ve soyadı: Protokol numarası: Pankreas Tümörü Ameliyatı Bilgilendirilmiş Onam Formu Bana yapılan muayene ve tetkikler sonucunda doktorlarım tarafından, pankreasımda tümör olduğu

Detaylı

Diagnostik Görüntüleme ve Teknikleri

Diagnostik Görüntüleme ve Teknikleri Diagnostik Görüntüleme ve Teknikleri Diagnostik görüntüleme ve teknikleri, implant ekibi ve hasta için çok amaçlı tedavi planının uygulanması ve geliştirilmesine yardımcı olur. 1. Aşama Görüntüleme Aşamaları

Detaylı

Kasık Komplikasyonları ve Yönetimi. Doç.Dr.Gültekin F. Hobikoğlu Medicana Bahçelievler

Kasık Komplikasyonları ve Yönetimi. Doç.Dr.Gültekin F. Hobikoğlu Medicana Bahçelievler Kasık Komplikasyonları ve Yönetimi Doç.Dr.Gültekin F. Hobikoğlu Medicana Bahçelievler Femoral Komplikasyonlar External kanama ve hematom (%2-15) Psödoanevrizma (%1-5) Retroperitoneal hematom (

Detaylı

Mustafa Kemal YILDIRIM*, Tülay TUNÇER PEKER*, Dilek KARAASLAN*, Betül MERMİ CEYHAN**, Oktay PEKER***

Mustafa Kemal YILDIRIM*, Tülay TUNÇER PEKER*, Dilek KARAASLAN*, Betül MERMİ CEYHAN**, Oktay PEKER*** Mustafa Kemal YILDIRIM*, Tülay TUNÇER PEKER*, Dilek KARAASLAN*, Betül MERMİ CEYHAN**, Oktay PEKER*** Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji AD*, Biyokimya AD**, Kalp Damar Cerrahi

Detaylı

Video yardımlı bir göğüs cerrahisi işlemi gerçekleştirebilmek

Video yardımlı bir göğüs cerrahisi işlemi gerçekleştirebilmek Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Göğüs Cerrahisi Alper Gözübüyük VATS Giriş Standart bir torakotomi sırasında kesilen kas katmanları ve ameliyat sahasını genişletmek amacı ile

Detaylı

SPONTAN PNÖMOTORAKS VE TEDAVİSİ. Dr. Refik Ülkü Dicle Göğüs Cerrahisi

SPONTAN PNÖMOTORAKS VE TEDAVİSİ. Dr. Refik Ülkü Dicle Göğüs Cerrahisi SPONTAN PNÖMOTORAKS VE TEDAVİSİ Dr. Refik Ülkü Dicle Göğüs Cerrahisi SPONTAN PNÖMOTORAKS: Pnömotoraks, plevra boşlukta hava olması olarak tanımlanır. Travma, etken ya da cerrahi müdahale olmadan gelişen

Detaylı

Pankreas Kisti Ameliyatı Bilgilendirilmiş Onam Formu

Pankreas Kisti Ameliyatı Bilgilendirilmiş Onam Formu Tarih :././20 Hastanın adı ve soyadı: Protokol numarası: Pankreas Kisti Ameliyatı Bilgilendirilmiş Onam Formu Bana yapılan muayene ve tetkikler sonucunda doktorlarım tarafından, pankreasımda iltihabi kist

Detaylı

Kas Koruyucu Torakotomiler 1. Anterolateral: Latissimus dorsi medial kenarın- Göğüs Cerrahisi Rauf Görür

Kas Koruyucu Torakotomiler 1. Anterolateral: Latissimus dorsi medial kenarın- Göğüs Cerrahisi Rauf Görür Torasik İnsizyonlar Torasik İnsizyonlar İdeal bir torakotomi kesisi, lezyona en kolay ve güvenli şekilde ulaşmayı sağlayan, postoperatif minimal fonksiyon kaybına yol açan, kozmetik sonuçları iyi en küçük

Detaylı

Malign Plevral Sıvılar ve Mezotelyoma. Dr. İhsan Atila Keyf

Malign Plevral Sıvılar ve Mezotelyoma. Dr. İhsan Atila Keyf Malign Plevral Sıvılar ve Mezotelyoma Dr. İhsan Atila Keyf Malign Plevral sıvı tanısı Plevral sıvıda Plevral dokuda malign hücrelerin görülmesi ile konulur. Paramalign sıvı Malign bir nedene bağlı olmasına

Detaylı

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyak Yoğun Bakım Sertifika Programı

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyak Yoğun Bakım Sertifika Programı Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyak Yoğun Bakım Sertifika Programı Tanım: Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Ankara Hastanesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalında uygulanacak olan 2 yıllık kardiyoloji

Detaylı

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ DENEYİMİ

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ DENEYİMİ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ DENEYİMİ Doç. Dr. Orhan YILDIZ Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD. KAYSERi Erciyes Üniversitesi Hastaneleri 1300 yatak / 10 milyon

Detaylı

TOPLUM KÖKENLİ DERİ VE YUMUŞAK DOKU ENFEKSİYONLARINDA RİSK FAKTÖRLERİNİN BELİRLENMESİ VE TEDAVİDE SIK KULLANILAN ANTİBİYOTİKLERİN KARŞILAŞTIRILMASI

TOPLUM KÖKENLİ DERİ VE YUMUŞAK DOKU ENFEKSİYONLARINDA RİSK FAKTÖRLERİNİN BELİRLENMESİ VE TEDAVİDE SIK KULLANILAN ANTİBİYOTİKLERİN KARŞILAŞTIRILMASI TOPLUM KÖKENLİ DERİ VE YUMUŞAK DOKU ENFEKSİYONLARINDA RİSK FAKTÖRLERİNİN BELİRLENMESİ VE TEDAVİDE SIK KULLANILAN ANTİBİYOTİKLERİN KARŞILAŞTIRILMASI Nurcan Arıkan, Ayşe Batırel, Sedef Başgönül, Serdar Özer

Detaylı

İnfektif Endokardit 2015 Rehberi nde neler değişti?

İnfektif Endokardit 2015 Rehberi nde neler değişti? İnfektif Endokardit 2015 Rehberi nde neler değişti? Dr. Özlem Kurt Azap Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD KLİMİK 2016, 30. YIL KURULTAYI 1 Sunum planı

Detaylı

Evre III KHDAK nde Radyoterapi

Evre III KHDAK nde Radyoterapi Evre III KHDAK nde Radyoterapi Dr. Deniz Yalman Ege Ü.T.F. Radyasyon Onkolojisi A.D. 20. UKK, 2013, Antalya Evre III Alt Grupları IIIA 0 : N2 tutulumu yok (T3N1, T4N0-1) IIIA 1 : Rezeksiyon spesimeninde

Detaylı

AYDINLATILMIŞ HASTA ONAM FORMU

AYDINLATILMIŞ HASTA ONAM FORMU AYDINLATILMIŞ HASTA ONAM FORMU Anabilim Dalı / Klinik Adı: Hastanın Adı, Soyadı: Baba adı: Doğum tarihi: Ana adı: TC Kimlik No: Planlanan girişimin adı: MİRİNGOTOMİ (Kulak zarının çizilmesi) veya VENTİLASYON

Detaylı

Ameliyat Riskinin Değerlendirilmesinde Akciğer Kapasitesi Akif Turna

Ameliyat Riskinin Değerlendirilmesinde Akciğer Kapasitesi Akif Turna Ameliyat Riskinin Değerlendirilmesinde Akciğer Kapasitesi Akif Turna Ameliyatın Riski Ameliyatın Riski Major akciğer ameliyatı yapılacak hastalarda risk birden fazla faktöre bağlıdır. Ameliyatın Riski

Detaylı

Dev Karaciğer Metastazlı Gastrointestinal Stromal Tümör Olgusu ve Cerrahi Tedavi Serüveni

Dev Karaciğer Metastazlı Gastrointestinal Stromal Tümör Olgusu ve Cerrahi Tedavi Serüveni Dev Karaciğer Metastazlı Gastrointestinal Stromal Tümör Olgusu ve Cerrahi Tedavi Serüveni Dr. Koray TOPGÜL Medical Park Samsun Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü/ SAMSUN 35 yaşında erkek hasta, İlk kez 2007

Detaylı

Santral Venöz Kateter. Hem. Güliz Karataş Hacettepe Ped KİT Ünitesi

Santral Venöz Kateter. Hem. Güliz Karataş Hacettepe Ped KİT Ünitesi Santral Venöz Kateter Hem. Güliz Karataş Hacettepe Ped KİT Ünitesi 8 yaşında ALL VAKA sürecinde SVK TANI : 8/2010 RELAPS 1/2011 KİT 6/2011 7/2011 3/2013 +55.gün +13.ay hafif kgvhh Santral venöz Port kateter

Detaylı

LAPAROSKOPİK SURRENALEKTOMİ DENEYİMLERİMİZ

LAPAROSKOPİK SURRENALEKTOMİ DENEYİMLERİMİZ LAPAROSKOPİK SURRENALEKTOMİ DENEYİMLERİMİZ Bülent Çitgez 1, İsmail Akgün 1, Ayhan Öz 1, Gürkan Yetkin 1, Feyza Yener Öztürk 2, Mehmet Mihmanlı 1, Mehmet Uludağ 1 1 Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma

Detaylı

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği SUNU PLANI Tanım ve Epidemiyoloji Adrenal bez anatomi Etiyoloji Tanı Klinik Tedavi TANIM-EPİDEMİYOLOJİ Adrenal

Detaylı