SAVAŞ ÇIĞIRTKANLIĞINA VE SOSYAL SALDIRILARA KARŞI; HALKLARIN KARDEŞLİĞİ VE İŞÇİLERİN BİRLİĞİ İÇİN GÜCÜMÜZÜ BİRLEŞTİRELİM DAYANIŞMAYI ÖRELİM!

Transkript

1 SAVAŞ ÇIĞIRTKANLIĞINA VE SOSYAL SALDIRILARA KARŞI; HALKLARIN KARDEŞLİĞİ VE İŞÇİLERİN BİRLİĞİ İÇİN GÜCÜMÜZÜ BİRLEŞTİRELİM DAYANIŞMAYI ÖRELİM! Demokratik İşçi Dernekler Federasyonu Adress: Web: Gudrunstrasse Wien

2 Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu DİDF, yerli ve göçmen emekçilerin birliğini güçlendirmek; ırkçı ve dışlayıcı politikalara karşı eşit haklar mücadelesini güçlendirmek; sosyal ve siyasal saldırılara karşı mücadeleyi yükseltmek; emperyalistlerin savaş ve kriz politikalarına karşı halkların kardeşliğini ve barışı öne çıkarmak için, işçi ve emekçilerin kazandıkları mevzileri korumak ve geliştirmek için GÜCÜMÜZÜ BİRLEŞTİRELİM DAYANIŞMAYI ÖRELİM sloganı altında bir kampanya süreci başlattı. Bütün Türkiye kökenli göçmen işçi ve emekçileri, gençleri ve kadınları bu çalışmamıza katılmaya, destek vermeye ve DİDF te örgütlenmeye davet ediyoruz. SOSYAL SALDIRILARA HAYIR! Beş yıl önce başlayan ekonomik kriz dünya genelinde atlatılmasına karşın Yunanistan, Portekiz, İspanya gibi değişik Avrupa ülkelerinde neredeyse kesintisiz devam ediyor. Bu ülkelerin ekonomileri son beş yıldır aralıksız daraldı, işsizlik ve yoksulluk arttı, devlet borçları nedeniyle egemenlik hakları tartışılır oldu. Uluslararası dev şirketler bu durumu fırsata çevirerek ekonomik krizin bütün yükünü işçi ve emekçilerin sırtına yıktılar ve yıkmaya devam ediyorlar. Borç freni, İstikrar paktı, Rekabet paktı başlıkları altında AB genelinde yüz milyonlarca emekçinin sosyal hakları kesiliyor, ülkelerdeki sosyal güvenlik sistemleri adım adım tasfiye ediliyor, toplu sözleşmeler rafa kaldırılıyor ve gençlerin eğitim hakları gasp edilerek gelecekleri karartılıyor. Birçok ülkede ücretler ve emeklilik maaşları donduruldu veya düşürüldü, emekçilerin vergi yükü arttırıldı. Yıllardır esnekleştirilen çalışma süreleri yeni düzenlemelerle sınırsız hale getiriliyor, emeklilik yaşını yeniden çıkartmak için birçok ülkede adımlar atıldı. İşçi ve emekçilerin bir bütün olarak çalışma ve yaşam şartları kötüleşiyor. Bütün Avrupalı emekçilere Almanya nın HARTZ yasaları DAYATILIYOR!

3 Ülkelerin içinde bulunduğu ekonomik durumu kendi lehine avantaja çevirmeye çalışan Alman sermayesi, AB düzeyinde planlanan ve uygulamaya konulan emekçilere karşı birçok saldırının mimarıdır! Alman sermayesi, Çin, ABD ve Japonya ya karşı rekabetinde AB nin birçok ülkesini sermaye için ucuz iş gücü cennetine çevirmek istemektedir. Bunun için çalışma koşullarının kötüleştirilmesini, ücretlerin düşürülmesini dayatıyor. EMEKÇİ DÜŞMANI KRİZ POLİTİKALARINA KARŞI MÜCADELEYE! Yunanistan, İspanya, İtalya, Portekiz ve İrlanda gibi ülkelerde bir sıcak öğün için sosyal kurumların sadakalarına muhtaç hale getirilen emekçilerin sayısı her gün artıyor. Bu ülkelerde hükümetler, gençlere gelecekleriyle ilgili en ufak bir vaat dahi yapamaz hale geldi. Yunanistan ve İspanya da gençler arasında resmi(!) işsizlik rakamları yüzde 50 lileri geçti. Fiat/İveco İtalya ve Almanya da toplam dört kamyon fabrikasını, PSA/Citroen Fransa da bir otomobil fabrikasını kapatma kararından sonra Ford da Belçika ve İngiltere de iki fabrikasını kapatma kararı aldı. Sadece bu bile krizin yükünün nasıl işçi ve emekçilerin sırtına yıkıldığını gösteriyor. Uluslararası şirketler (tekeller), mali sermaye kuruluşları ve bunların emrindeki kapitalist emperyalist devletler ekonomik olarak iflasın eşiğine getirdikleri ülkelerin ulusal egemenlik haklarını da ayaklar altına alıyorlar. Bu ülkelerin parlamentolarına sadece Troyka nın sunduğu planları onaylamak ve uygulamak kalıyor! Fakat işçi ve emekçiler Avrupa genelinde bu gidişata karşı direniyorlar, sosyal, ekonomik ve siyasal hakların gasp edilmesini sineye çekmeyerek grevler, genel grevler, miting ve gösterilerle mücadele ediyorlar.

4 KAPİTALİST SALDIRILARA DUR DEMEK, İŞÇİ VE EMEKÇİLER ARASINDA ULUSLARARASI DAYANIŞMAYI YÜKSELTMEK VE İŞÇİLERİN BİRLİĞİNİ SAĞLAMAK İÇİN TROYKA NIN KRİZ POLİTİKALARINA KARŞI MÜCADELE EDELİM! AVUSTURYA BİZİM DE ÜLKEMİZDİR! Yarım asrı aşkın bir süredir Avrupa da yaşamaktayız. Bu ülkeler Türkiye kökenli göçmen emekçilerin ezici çoğunluğu için artık vatan haline gelmiştir. Birinci kuşağın birkaç yıl çalışıp, para kazandıktan sonra geri dönme hayalleri yerini çoktan yaşadığı yerde çalışma ve yaşam koşullarını düzeltme, çocuklarına daha iyi bir gelecek sunma çabasına bırakmıştır. İşçi ve emekçiler nerede olurlarsa olsunlar, daha iyi çalışma ve yaşam koşulları ve daha iyi bir gelecek için her yerde birleşip mücadele etmek zorundadırlar; bunun başka yolu yok! SERMAYENİN BÖL YÖNET POLİTİKALARINA HAYIR! Patronlar ve onun hükümetleri, işçi ve emekçilerin birleşerek bu mücadeleye katılmasını her zaman engellemeye çalışır. Sonuçta işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarının iyileşmesi para babalarının kârlarının erimesi anlamına gelir. Dolayısıyla işçi ve emekçileri bölerek yönetmek, sermayenin kârlarının güvence altına alınması demektir. Bu nedenle çalışma ve yaşam koşullarımızı iyileştirmek, geleceğimize güvenle bakabilmek istiyorsak yerli ve göçmen emekçilerin birliğini sağlamak, sermayenin böl yönet politikalarına birlikte karşı durmak zorundayız! Yerli ve göçmen emekçiler arasındaki karşılıklı önyargıların aşılması, kaynaşmanın sağlanarak gücümüzün birleştirilmesi; dayanışmanın ve ortak mücadele cephesinin örülmesi imkânsız değildir.

5 Her iki tarafın da ilk adımı atmaktan çekinmemesi gerekir. Biz DİDF olarak bu birliğin sağlanması, işçi ve emekçilerin kaynaşması için bu yönde adımlarımızı attık ve devamını getirmekte kararlıyız. Bir yanda Avusturya sermayesi ve hükümeti, diğer yanda yakamızı bırakmayan Türkiye gericiliği bu birlikten rahatsızlık duyuyor ve engellemek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Bir taraf, 11 Eylül 2001 de başlattıkları cadı avını canlı tutmak için her türlü fırsatı değerlendiriyor, sürekli yeni düzmece senaryolarla Müslüman kökenli emekçileri bir tehdit unsuru olarak göstermeye çalışıyor, diğer taraf ise bunlar bizi istemiyorlar; Müslüman ın Müslüman dan, Türkün Türk ten başka dostu yoktur propagandasını her fırsatta gündeme getiriyor! GÖÇMENLERİ SİNDİRME VE İÇLERİNE KAPATMA POLİTİKALARINA HAYIR! Her iki tarafın politikası da özünde aynı amacı hedefliyor: Göçmen emekçileri sindirmek, kendi içlerine kapanmalarını sağlamak ve sorunlara karşı mücadele etmekten alıkoymak! Bizim ise bu politikalara dur demek, birlik ve beraberliğimizi sağlayarak ortak yaşamı ve mücadeleyi güçlendirmek için onlarca nedenimiz var. İster emperyalist kapitalist devletlerin savaş politikaları, ister bulunduğumuz ülkenin kriz politikaları olsun; bütün bu politikalar işçi ve emekçilerin ülke ve dünya genelinde geleceğini karartmaya, halkları ezmeye ve esir almaya yöneliktir. Avusturya da göçmen emekçilerin dışlanması, her fırsatta Avusturyalı emekçilere düşman gösterilmesi bu politikaların bir ürünüdür. Göçmenler uyum sağlamak istemiyor diyenler, göçmenlerin kendilerini bu ülkenin parçası gibi hissetmelerini, çıkardıkları yasalarla engellediklerini elbette biliyorlar. Sağa sola demokrasi dersi verenler, iş burada yaşayan göçmen kökenli işçi ve emekçilere gelince, yıllardır burada yaşıyor olmalarına karşın, demokrasinin başlıca ilkesi olan seçme ve seçilme hakkı bile tanınmıyor.

6 Uzun süreden beri bu ülkede yaşayan sığınmacılar, insanlık dışı uygulamalarla yurt dışı ediliyor. Uzun bekleyişlerine rağmen çalışma hakkı dahi verilmeyerek bu insanlar yoksulluğa itiliyorlar. Bu sorumlular, parlamentoda kurdukları komisyonlarla soruları çözmek bir yana, çıkardıkları her yeni yasayla göçmen kökenlileri ve sığınmacıları ırkçı politikalara malzeme yapıyorlar. Türkiye sermayesi ve hükümetinin buralardaki uzantıları da bu olayları kendi çıkarları için kullandıkları açıktır! değilse, Türk oldukları için içeri alınmadılar, Türkün ayak izi, Geceye Türkler damga vurdu gibi vurgular Türkiyeli işçi ve emekçileri başka uluslardan, inançlardan insanlara karşı kışkırtmaktan başka ne anlama gelebilir ki? Oysa biraz aklıselim olanlar biliyorlar ki Avrupa da 1990 yılından bu yana yüzlerce insan faşistler tarafından öldürüldü. Bunların içinde Türk, Kürt ve Yunanlı olduğu gibi diğer ulusal kökenlerden onlarca emekçi bulunmakta!. Bunun aksini iddia edenler, bilerek ya da bilmeyerek- sadece yerli ve göçmen emekçilerin bölünmesine, ortak mücadele yerine kendi içlerine kapanmasına, dolayısıyla sermayeye hizmet etmektedirler!.. SAVAŞ POLİTİKALARINA HAYIR! Kürt halkına yönelik inkar ve saldırılar, bugün 90 lı yılları aratmayacak bir boyuta ulaşmıştır. AKP hükümetinin savaşta ısrar politikası, Türkiyeli ailelerin ocaklarına ateş düşürmektedir. Vatan uğruna savaşa sürülenler işçi ve emekçilerin, yoksulların çocukları, Erdoğan ve kabilesinin çocukları değil. Onlar Amerika da eğitim yapmanın, büyük tekellerle büyük yatırımlar yapmanın peşindeler. Onlar hep akıllı, yoksulların çocukları ise hep vatan korumalarıdır!... Erdoğan boşuna mı Ayaklar başı yönetirse! diyordu..yüz yıllardır devam eden bu inkar ve imhanın ve akan kanın durması barışla mümkündür. Dahası, Türkiye de Kürt halkına ve temsilcilerine karşı uygulanan şiddet ve inkar Ortadoğu da artan emperyalist savaş çığırtkanlığının da izdüşümü olarak görmek gerekiyor.

7 Bu nedenle hem Türkiye de hem de Avrupa da daha yüksek sesle barışa çağrı yapmalıyız. Ortak çıkar ve talepler etrafında birleşerek bu savaşı durdurabiliriz! Bu çabamızı güçlendirmeliyiz. İşte bu yüzden Suriye ye yönelik artan saldırılar başta ABD olmak üzere emperyalist devlet ve bölge egemen sınıflarının planları doğrultusunda değişik biçimler alarak büyük tehlikelere doğru hızla ilerliyor. Özgür Suriye Ordusu isimli terör çetesi emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin para ve silah yardımıyla Suriye yi kan gölüne çeviriyor; her gün onlarca insan katlediliyor. Bölgeyi ılımlı İslam stratejisiyle denetim altına almayı başaramayan ABD bugün başkaca planların yanı sıra; Şii-Sünni, Alevi-Sünni çatışması yaratmaya çabalamaktadır. AKP ise bu güçlerin ortağıdır. AKP hükümeti Suriye ye Askeri müdahale edilmesine karşı çıkanları mezhepçilik yapmakla suçlayarak kendisi açıktan mezhepçilik yapmaktan bu nedenle çekinmemektedir. Alevi inancına mensup insanların inkarını somut biçimde uygulamasında göstermekte, Alevi çocukların açıktan Sünnileştirilmesini Milli Eğitim Bakanlığı eliyle gerçekleştirmek istemektedir. Kürt Halkının ve Alevilerin demokratik talepleri böylece Büyük Ortadoğu Projesi nin eş başkanı eliyle ayaklar altına alındığını görmekteyiz. Ayrıca, ABD, AB, Türkiye ve diğer işbirlikçi ülkelerin eliyle özellikle sivilleri etkileyen ekonomik ambargonun da kapsamını sürekli genişletiliyor. Emperyalist saldırılara gerekçe olarak, Özgürlük, demokrasi ve insan hakları deniyor.gerçek ise şu: Emperyalist ülkelerin ve tekellerinin ham madde/enerji ihtiyaçlarını giderme, stratejik bölgeleri denetim altına alma, gerçek anlamda özgürlük, demokrasi ve insan hakları için mücadele eden halk hareketlerini bastırma, imha etme! Bugün sıraya Suriye, yarın ise İran konulmuştur. Emperyalist ülkelerin ve bölgedeki işbirlikçilerinin emellerine ulaşıp ulaşmamaları sadece bölge halklarının değil, aynı zamanda Avrupa da emperyalist ülkelerde yaşayan biz işçi ve emekçilerin tutumlarına ve mücadelelerine de bağlıdır. Eğer bugün biz sessiz kalırsak, eğer bugün, bize dokunmayan bin yaşasın dersek, bu emperyalistlerin bölgedeki kardeş halklara karşı işlediği insanlık suçlarına ortak olmamız anlamına gelecektir ve Ortadoğu halklarının acılarını artıracaktır!

8 NE AB, NE ABD NE DE AKP; HİÇBİRİ BARIŞ İSTEMİYOR! Ne Avrupa Birliği (AB), ne Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ne de Türkiye de hükümette olan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve onun başkanı R. T. Erdoğan bölgede kalıcı barış istemiyorlar. AKP nin komşularla sıfır sorun politikası diye bir anlayışı hiçbir zaman olmadı! Aksine AKP hükümeti, emperyalistlerin işbirlikçisi ve bölgedeki çıkarlarının en kararlı savunucusu olarak 10 yıldır görev yapmakta! Onlar fırsatları değerlendirerek bölge halklarının demokrasi ve özgürlük mücadelelerini ezmek, kendilerine hizmet eden, bir dediklerini iki etmeyen yeni diktatörleri iktidarlara taşımak istemekteler. Sermayenin dostu, işçi ve emekçilerin düşmanı Erdoğan ve hükümeti fırsatı değerlendirmek, Ortadoğu pastasından pay kapmak istemektedir. AKP nin şovenist politikalarının altında gerçekte Neo- Osmanlıcılık anlayışı yatmaktadır. Emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin savaş çığırtkanlığına karşı gücümüzü birleştirelim, alanlara çıkarak halkların kardeşliğini savunalım, emperyalist savaş politikalarını protesto edelim!

9 ÖRGÜTLENMEMİZİ GÜÇLENDİRELİM; SOSYAL VE SİYASAL SALDIRILARA VE IRKÇILIĞA KARŞI DİDF İN MÜCADELE PLATFORMUNDA BİRLEŞELİM! E m p e r y a l i s t l e r i n savaş politikalarına karşı olduğu gibi sermayenin işçi düşmanı saldırılarına karşı da mücadele etmek için bütün ezilenlerin birleşmesi, örgütlü bir mücadele sürdürmesi ge- reklidir. Bu birleşme ve örgütlenme zorunluluğu, aynı zamanda hükümetin gerici göç politikalarına, devletin ırkçı ve ayrımcı politikalarının yanı sıra faşist ör- gütleri kollayanlara, faşist faaliyet ve saldırıları örtbas etmek isteyenlere karşı mücadele için de, eğitimde şans eşitliği için de kaçınılmazdır. Haksızlığa, hak gasplarına karşı ve yeni hak mücadeleleri için yapılacak ilk şey, atılacak ilk adım örgütlenme olmalıdır. Ancak örgütlü mücadeleyle taleplerimiz hayal olmaktan çıkar ve gerçekleşir. Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu DİDF, 1989 yılında bir araya gelerek federasyon çatısı altında birleşme kararıyla mücadele saflarında yerini almıştır. Kurulduğu günden bu yana yerli ve göçmen işçilerin birliğini ve beraberliğini savundu. DİDF, Türkiye kökenli emekçilerin özellikle sendikalarda örgütlenmeleri, yerli ve diğer uluslardan emekçi kardeşleriyle birlikte daha iyi bir gelecek mücadelesinde yer almaları için özel çaba harcamaktadır. DİDF, işçi ve emekçilerin verdiği bütün mücadelelere destek vermekle kalmamış, bizzat bu mücadelelerde yer almıştır. Ayrıca Türkiye kökenli göçmen emekçilerin de bu mücadelelere katılması için bütün olanaklarını seferber etmiştir. Federasyonumuz, yaşamın bütün alanlarında örgütlülüğü savunur ve hayata geçirmeye çalışır. Bu çerçevede bütün derneklerimizde işçi, gençlik, kadın ve semt

10 çalışma kolları bu alanlara yönelik özel çalışmalar düzenleyip işçi ve emekçileri, kadın ve gençleri kendi özgül talepleri etrafında birleştirmeye ve örgütlemeye çalışır. Derneklerimizde göçmen emekçileri yakından ilgilendiren konularla ilgili toplantı ve konferanslar düzenliyoruz, bilgilendirme ve danışmanlık hizmetleri veriyoruz, merkezi ve yerel düzeyde kültürel şenlikler ve her yıl Avrupa ve Avusturya genelinde yüzlerce gencin katıldığı gençlik kampları gerçekleştiriyoruz. Göçmen gençlerin okul ve meslek eğitiminde şans eşitliğini elde etmesi, eğitimin anaokulundan üniversiteye kadar ücretsiz olması bütün harçların kaldırılması-, gençlerin geleceklerine korkusuzca bakabilmeleri için mücadele sadece gençlik örgütümüz DİDF Gençliğin değil bütün federasyonumuzun sürdürmekle yükümlü olduğu bir mücadeledir. DİDF platformunun temelinde ortak yaşam ve ortak mücadele yatmaktadır. Göçmenler olarak karşı karşıya kaldığımız özgün sorunlar olmakla birlikte federasyonumuz asıl olarak yerli ve göçmenlerin sorunlarının ortak olduğundan hareket eder ve bütün örgütlenmesini de bu kapsamda ele alır. Bütün Türkiye kökenli emekçileri, gençleri ve kadınları DİDF saflarında örgütlenmeye ve yerli emekçilerle ortak mücadele cephesini geliştirmeye çağırıyoruz. Derneklerimize üye olmak veya birlikte çalışmak üzere irtibata geçmek için www. didf.at internet sitesindeki ilişki adreslerine başvurabilirsiniz.

11 SESİMİZE SES KATALIM! 2007 yılında Milyonerlerin değil milyonların kanalı sloganıyla kurulan HAYAT TV kurulduğu günden bugüne yaptığı yayınlarla bizlerin sesi ve gözü, kulağı oldu. Gerek Türkiye gerekse Avrupa da işi, ekmeği ve Frekans Bilgilerimiz Türksat 3A Frekans: Polarizasyon: Dikey Sembol Rate: özgürlüğü için mücadele edenlerin yanında oldu. Bilimden sanata, ekonomiden, politikaya kadınlardan gençlere, hep halkın sorun ve ihtiyaçlarına tercüman oldu. Kürt sorununun demokratik barışçı çözümünden yana oldu; Avrupa da da Türkiye de de halkın din ve milliyet farkı gözetilerek bölünüp birbirine kışkırtılmasına karşı barış ve kardeşliği savundu. Seyirciyi maddi ve manevi bakımdan sömürülecek bir Pazar ve müşteri olarak gören holding kanallarına benzemedi; yalansız ve çıkarsız bir televizyon yaratmanın mümkün olduğunu gösterdi. HAYAT TV son kuruşuna kadar emekçi halkın alın teriyle kuruldu... ve emekçiden, yoksuldan, ezilenden yana yayınına devam ediyor. Halkın, yani bizim kanalımız diyebileceğimiz bu ekranın daha da gelişip güçlenerek yaşaması, yine onu kuran bizlerin sahip çıkmasıyla mümkün olacak. Çünkü daha güçlü bir HAYAT TV demek, hakkını arayan işçi ve emekçilerin, gelecek derdindeki gençlerin; eşitlik ve özgürlüğe ihtiyaç duyan kesimlerin güçlenmesi demektir. Gerçekten, insandan, doğadan ve emekten yana yayın çizgisi olan bir televizyona ihtiyaç duyuyorsanız, sizi de HAYAT TV ye, yani kendi hayatınıza sahip çıkmaya; onu her bakımdan güçlendirmeye çağırıyoruz.

12 İLETİŞİM DEMOKRATİK İŞÇİ KÜLTÜR DERNEĞİ Steingasse 5, 4020 Linz WELS HALK KÜLTÜR MERKEZİ Plobergerstrasse 7, 4600 Wels AJUK (İŞÇİ GENCLİK KÜLTÜR MERKEZİ WİENER NEUSTADT) Dietrichgasse 7, 2700 Wiener Neustadt EVRENSEL KÜLTÜR DERNEĞİ Schöpsstrasse 9, 6020 Insbruck HALK KÜLTÜR DERNEĞİ Gudrunstrasse 133, 1100 Wien