Karkerên jin û mêr! Ji xeynî zencîrên we tiştekî we yê wendakirinê tune! Hûn dikanin cîhanekê nu wergirin! I l H JM

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Karkerên jin û mêr! Ji xeynî zencîrên we tiştekî we yê wendakirinê tune! Hûn dikanin cîhanekê nu wergirin! I l H JM"

Transkript

1 AYLIK SİYASİ GAZETE Karkerên jin û mêr! Ji xeynî zencîrên we tiştekî we yê wendakirinê tune! Hûn dikanin cîhanekê nu wergirin! SAY E I l H JM AR Kadın ve erkek işçiler! Zincirlerinizden başka kaybedecek birşeyiniz yok! Kazanacağınız yeni bir dünya var! Mayıs 2008/05 FİYATI 2,00 YTL (KDV DAHİL) ISSN X122 1 Mayıs 2008: Devletin işçi sınıfına faşist terörü Emekçi bir Ermeni nin mektubu İşgal ve savaş sürüyor, değişen rakamlar

2 editörden - içindekiler Editörden... Değerli Okuyucu, Uzun yıllardan beri ilk defa 1 Mayıs'ı işçi sınıfı için 1 Mayıs Meydanı anlamını taşıyan Taksim'de kutlamak için sendikalardan kitle örgütlerine, legal sol partilerden devrimci gruplara kadar çok geniş bir yelpaze irade belirledi. Geçen yıla karşın bu yıl Taksim'e hiç çıkılamamış olsa da, hiç bu kadar Taksim'e yaklaşılamamıştı. Egemenler yapacaklarını yaptılar, burjuva medyanın bile dudaklarını uçuklattıracak ölçüde -gerçi onların derdi biraz da başkaydı, onların derdi çok da 1 Mayıs'ın şiddetle bastırılmasına tepki göstermek değildi, daha ziyade AKP hükümetini zayıflatmanın bir aracı olarak kullandılar- yoğun bir şiddetle saldırdılar işçilerin ve eyleme katılanların üzerine. İşçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele gününe duyulan bu nefretin nedeni neydi? Emeğin bayramından neden bu kadar korkulur acaba? İşte bu sorulara bir cevap dışında bulunacak başka mantıklı bir cevap yoktur, o da şu: sınıf kini ve sınıf korkusu! Evet egemenlerin en büyük korkusu sömürdükleri işçi sınıfının bilinçlenerek, birliğini ve dayanışmasını pekiştirip mücadeleye atılmasıdır. Onlar sınıf mücadelesinden korkuyorlar! Korkmakta da haklılar... Çünkü onlar bugün açısından işçi sınıfından daha çok işçi sınıfının gücünün farkındalar. O yüzden önlem alırken hiç bir şiddetten de kaçınmıyorlar. Önemli olan işçi sınıfının kendi gücünün farkına varmasıdır. İşçi sınıfı kendi gücünün farkına vardığında, ilk sorgulayacağı şey neden şiddet tekelinin burjuvazinin elinde olduğudur. İşte o zaman korkunun da ecele faydası olmayacaktır! YDİ ÇAĞRI, 06 Mayıs 2008 Yeni Dünya Gençliği Bülteni Sayı 3 Çıktı! İçindekiler GÜNDEM Seçim sizin/bizim: Ya barbarlık, ya sosyalizm. 3 HALKLARIN KARDEŞLİĞİ İÇİN Eski ve yeni Vakıflar Yasası Mayıs Mayıs 2008: İbrahim Kaypakkaya yoldaş mücadelemizde yaşıyor!. 6 YENİ KADIN DÜNYASI Kadın Emeği Kurultayı ndan izlenimler. 7 Pippa Bacca nın öldürülmesi kınandı. 8 Tecavüz protesto edildi. 8 YENİ İŞÇİ DÜNYASI 1 Mayıs 2008: Devletin işçi sınıfına faşist terörü. EK:1 İzmir de 1 Mayıs. EK:2 Mersin de 1 Mayıs. EK:3 1 Mayıs Adana: Sınıf dayanışması ve coşku EK:3 Stuttgart'ta 1 Mayıs. EK:3 Tez Koop- iş Sendikası İştanbul 4 No lu Şubesi nin Olağan Genel Kurulu yapıldı. EK:4 Tez-Koop-İş Sendikası İzmir 2 No'lu Şube Genel Kurulu yapıldı. EK:4 Deri İşçileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği kuruldu. EK:5 Eğitim Sen den miting EK:5 "Yörsan Ürünlerini Tüketmeme çağrısı EK:5 SSGSS yasa tasarısı Adana da protesto edildi... EK:6 Sosyal Güvenlik Yasası Diyarbakır'da protesto edildi... EK:6 Emekçi bir Ermeni'nin mektubu. EK:7 PANORAMA BÜKREŞ / ROMANYA: NATO-Zirvesi nin gündeminde yine savaş vardı. 9 IRAK / GÜNEY KÜRDİSTAN: İşgal ve savaş sürüyor, değişen rakamlar. 10 YAŞAMA TEMELLERİNİ KORUMA MÜCADELESİ Kozak Yaylası nda çevre katliamı. 12 Gıda krizinin sorumlusu kim?. 12 Çevre talanı sürüyor. 13 Nükleer santrallere hayır!. 13 YENİ DÜNYA GENÇLİĞİ Ekmek ve Özgürlük Kavgasında Onurla Öleceğim Bir İşçiye Yakışırcasına.14 Komünist Eğitim Üzerine. 15 YDİ Çağrı'ya verilen cezalara ilişkin basından haberler. 15 ÇAĞRI Basın Yayın Ltd. Şti Adına Sahibi: Aziz Özer Sorumlu Yazıişleri Müdürü: İlyas Emir Yönetim Yeri ve Adresi: Hüseyin Ağa Mah., Balo Sok. No: 29/5 Beyoğlu - İstanbul Tel. /Fax: (0212) Banka Hesap: Türkiye İş Bankası Galatasaray-İstanbul, Hesap No: Sayı: 122 Mayıs 2008 ISSN X122 Fiyatı: Türkiye: 2,00 YTL (KDV DAHİL) Türkiye Dışı: 2,50 Euro Baskı: Uğur Matbaacılık Tel.: (212) Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi 6. Kat A Blok 4 NA Topkapı - İstanbul Yayın Türü: Yaygın Süreli mail@ydicagri.com 2

3 Seçim sizin/bizim: gündem Ya barbarlık, ya sosyalizm Hayat insanı sürekli olarak seçimlerle karşı karşıya bırakır. Kimi seçimleri kendi irademiz, kimilerini de dış etkenlerin baskısı altında alırız. Yapılan her seçim karşımıza bir sonuç, alınan sonuçlar ise bir üst aşamada yeni bir seçimi beraberinde getirir. Bu böyle sürer gider. Çağımız tek tek bireyleri, her ülkenin insanlarını ve dünya ölçeğinde tüm insanlığı, önceki çağlarla kıyaslanmayacak kadar acil bir şekilde büyük bir seçim ile karşı karşıya bırakıyor: Ya barbarlık, ya sosyalizm. Gelişen olaylara ilişkin tavrımız, sosyalizmi seçmediğimiz sürece bizi barbarlık içinde çöküşe bir adım daha yaklaştırıyor. Dünyadaki ve ülkelerimizdeki gelişmeler her geçen gün bu seçimi tekrar tekrar önümüze getiriyor Sosyal Güven(siz)lik, artan işsizlik Tüm dünyada işçi ve emekçilere son yılların en büyük saldırılarını başlatan sermaye ülkemizde de boş durmuyor. Zaten kısıtlı olan Sosyal Güvenlik hakkı iyice tırpanlandı. Emeklilik işçi ve emekçilerin gündeminden tamamen düştü. İşçi ve memur sendikalarının Mart taki birleşik eylemleri ile geri adım attığı izlenimi veren sermayenin andaki hükümeti AKP yeni yasayı meclisten geçirdi. Bunda Türk-İş in mücadeleyi bölen tavrı da etkili oldu. Ancak her ne kadar tavrını eleştirsek bile, tek suçlu Türk-İş yönetimi değildi. Çünkü (bazılarını dışta tutarsak) Türk-İş e üye sendikalar ve bu sendikaların üyesi işçiler de farklı bir tavır geliştirmediler. Asıl sorun işçi sınıfının sorunlarına karşı duyarsızlığı, sendika bürokratlarının tavrını aşmayan/aşamayan durumudur. DİSK ve KESK in Nisan ayındaki eylemleri de gücü itibariyle hükümete geri adım attırabilecek nitelikte değildi. İşçi ve emekçiler genel olarak yeni Sosyal Güven(siz)lik yasasına karşı mücadele etmek yerine çözümü yasanın yürürlülük tarihi olan 30 Nisan a kadar çocuklarını sigortalatmakta gördüler. 30 Nisan a kadar binlerce insan, eski yasadan yararlanabilmek için sigortalandı. Sermaye çalışanlara saldırırken işsizler ordusunu da büyütmeyi ihmal etmedi. Artan işsizlik, işi olanların sömürüsünü arttırıyor. Türkiye İstatistik Kurumu nun açıkladığı verilere göre Türkiye genelinde işsiz sayısı Aralık (2007), Ocak ve Şubat 2008'i kapsayan üç ay içerisinde 59 bin kişi arttı. Böylece toplam işsiz sayısı 2 milyon 567 bin kişiye, işsizlik oranı da yüzde 11.3 e ulaştı. TÜİK verilerine göre 2007 yılında çalışma çağındaki nüfus 750 bin kişi arttı. Ayrıca tarımda çalışan 527 bin kişi de diğer sektörlerde iş aramaya başladı. Ancak bu 1 milyon 277 bin kişinin sadece 249 bini iş bulabildi. Böylece 2007 yılı içerisinde 1 milyondan fazla insan işsiz olarak yaşamına devam etti. İşsizlik oranları genç nüfus arasında ise daha yüksek: yüzde 21. İşsizler iş bulamıyor, işçilerin elinden hakları alınıyor. Seçim belli: Ya sömürünün, işsizliğin barbar yüzü ya da onurlu bir gelecek için sosyalizm! Ayaklar-başlar ve 1 Mayıs Mayıs ı işçi sınıfına karşı saldırıların gölgesinde kutlandı. İstanbul da 1 Mayıs ı her kesime açık olan, sadece işçilere kapatılmak istenen Taksim alanında kutlamak isteyen sendikalara karşı AKP hükümeti oldukça saldırgan bir tavır geliştirdi. Geçen yıl işçi ve emekçilere azgınca saldıran devletin güçleri bu yıl da aynı görüntüler için hazırlandı. DİSK, KESK ve Türk-İş in Taksim alanında ortak bir miting düzenlemek için ısrarlarına Başbakan Erdoğan Ayaklar başı yönetemez sözü ile cevap verdi. Başbakan ın ayaklar dediği işçiler, emekçiler, üretenler sermayeye, onun temsilcisi Başbakan a gereken cevabı alanlara çıkarak, talepleri için mücadele ederek verebilirler. Bu yılki 1 Mayıs ın resmi tatil ilan edilmesi konusunda da gelişmeler yaşandı. Bazı CHP li ve AKP li vekiller 1 Mayıs ın resmi tatil olması gerektiğini açıkladılar. TÜSİAD 1 Mayıs Çalışma Bayramı olsun şeklinde öneride bulunarak, 1 Mayıs ın Çalışma Bayramı olarak kutlanması gerektiğini, bunun emeğe saygı ve ekonomik büyüme hedeflerine moral katkı açısından olumlu olacağını açıkladı. Bu konuda da hükümet olumlu adımlar atmadı. Ancak burada da belirtilmesi gereken 1 Mayıs ın işçi sınıfının mücadelesi ile kazanabileceği, devletin, sermayenin bir lütfu olmadığıdır. Çünkü mücadele ile kazanılmayan çok kolay kaybedilebilir. Ayaklar bu konuda da seçim yapmalıdırlar: Ya başların iktidarında barbarlık, ya da ayakların mücadelesi ile sosyalizm! İş cinayetleri Yaz aylarının yaklaşması ile birlikte tarım işçilerinin göçü başladı. Bu aynı zamanda kamyon kasalarında, balık istifi şeklinde yolculuk ve kazalar ve ölümler anlamına geliyor. İlk katliamın haberi Nisan ortasında geldi. Şanlıurfa ve Hatay ın köylerinden 46 tarım işçisini taşıyan kamyon Afyon-Eskişehir karayolunda şarampole devrildi. Kazada yaşları 14 ile 21 arasında değişen, biri de 50 yaşında olan 9 işçi öldü. Tuzla tersanelerinde de ölümler sürüyor. Limter-İş sendikasının ve üye işçilerin verdiği mücadele ile seslerini duyuran Tersane işçileri için komisyonlar kuruldu. Bazı tersanelerde göstermelik önlemler alındı. Ancak yaklaşık 30 bin işçinin çalıştığı tersanelerde işçilerin büyük çoğunluğu için bir cinayete kurban gitme ihtimali sürüyor. Bu cinayetler üzerine bilindik açıklamalar yapıldı. Ancak yapılanlar yıllardır açıklamaların ötesine geçmiyor. Sermaye açısından insan hayatının tek önemi onun maliyeti. Başka bir önemi yok. İş güvenliğinden ve insanca çalışma koşullarından yoksun işçiler açısından da seçim açık: Ya her an bir cinayete kurban gitme ihtimali ya da insanca çalışma ve yaşama için sosyalizm! İktidar dalaşı tam gaz! Elindeki tüm araçları ile AKP nin iktidar yürüyüşünü engellemek isteyen Kemalist kesimin açtığı kapatma davasında süreç işlemeye devam ediyor. Ve süreç işlerken taraflardan karşılıklı açıklamalar da hız kesmiyor. Kim daha laik, kim daha Atatürkçü yarışı içerisine giren taraflar birbirlerini suçlamaya, halk karşısında kendini meşru göstermeye çalışıyor. AKP mağduru oynayarak, demokrasiden, özgürlükten bahsediyor; Anayasa Mahkemesi laiklik üzerine açıklamalarda bulunuyor. Anayasa Mahkemesinin kuruluşunun 46. yıldönümü töreninde konuşma yapan Başkan Haşim Kılıç Laiklik büyük barış projesi olarak Türk toplumunun koruması altında, yargıçlar hedef gösteriliyor, mahkemeler tarafsız olmalı açıklamaları ile üstü kapalı bir şekilde Hükümeti eleştiriyor. Başbakan CHP nin açıklamalarına karşılık laiklik ve demokrasi dersi veriyor. Hemen her kesimin bir şekilde karşı çıktığı 301. maddede Nisan ayında değişikliğe gidildi. Göstermelik olarak yapılan değişiklikte tek önemli yan dava açılabilmesi için Cumhurbaşkanı nın izin vermesi şartı oldu. Yani aydınların, düşüncesini açıklamak isteyenlerin üzerinde sallanan demoklesin kılıcını şimdi Cumhurbaşkanı tutuyor. AB tipi demokrasiye ve özgürlüğe soyunan AKP nin ufku buraya kadar! Bu dalaştan tarafların kuyruğuna takılmak istenen işçiler, emekçiler için seçim belli: Ya sömürenlerin değişik kesimlerinin iktidar dalaşında figüranlık ya da kendi iktidarı için mücadele! 3

4 4 halkların kardeşliği için Pippa Bacca Nisan ayındaki önemli bir gelişme de barış için gelinliği ile yolculuğa çıkan İtalyan performans sanatçısı Pippa Bacca nın Gebze de tecavüz edildikten sonra öldürülmesi olayı oldu. Olay büyük yankı uyandırdı, basın olayı günlerce manşete taşıdı, milletvekilleri, Başbakan, Cumhurbaşkanı açıklamalar yaptı. Bunların ortak kaygısı ise Türkiye nin imajının Avrupa da zedelenmesi idi. Asıl sorun göz ardı edilerek Türkiye nin imajına indirgendi. Birçok kesim olaya şaşırdığını belirtti, yazdı. Sanki bu yaşanan ilk tecavüz olayıydı. Oysa bu ülkede her yıl yüzlerce kadın tecavüze uğruyor, öldürülüyor. Bu ülkenin karakollarında tecavüz bir sorgulama yöntemi olarak kullanıldı/kullanılıyor. Kayıp yakınlarını arayan Cumartesi Anneleri yıllarca yerlerde sürüklendi. 8 Mart larda kadınlara karşı en vahşi şiddet uygulanıyor. Pippa Bacca nın ardından yine Nisan ayında 94 yaşında yaşlı bir kadına tecavüz edildi ve öldürüldü. Son olay da 24 Nisan da Kemer de yaşandı. 68 yaşındaki yaşlı bir kadına tecavüz edildi ve başı taşla ezilerek öldürüldü. Bu olaylar ile kendini gösteren devlet destekli erkek egemenliğine ve şiddetine bu ülkenin kadınları hiçte yabancı değil. Kadınların da seçimi belli: Ya erkek egemen kapitalist sistem altında barbarlık ya da eşit, özgür bir yaşam için sosyalizm! Dünya gıda krizi: Kitlesel açlık kapıda Tüm bu gelişmelere rağmen Nisan ayının en önemli gündemi, tüm dünyayı sarstığından, gıda krizi idi. Birçok ülkede yoksullar sokaklara döküldü. İşyerleri yağmalandı. Birçok devlet ve gıda kuruluşu gıda fiyatlarının, özellikle de pirincin fiyatının artmasının endişe verici boyutlara ulaştığını açıkladı. Dünyanın en büyük pirinç ihracatçısı Tayland da pirinç fiyatı üç kat artışla ton başına 1000 dolara yükseldi. Ülkemizde de perakende satış fiyatı 5 Ytl yi buldu. Hükümet bu soruna çok önemli bir çözüm de buldu: Pirinç yemeyin. Zenginlerin saltanatı karşısında üretenlerin sefaleti. Dünyanın gıda krizi yaşamasının tek nedeni yüksek kâr hırsından başka bir şey değil. Tüm dünyada tarım üretimini felç eden sermaye üretimi kendi kontrolüne aldı. Tüketimi karşılamayan üretim ve üretilen hububatın bir kısmının da yoğun olarak bioyakıt yapımında kullanılması ile baş gösteren gıda krizinin derinleşmesi ve böylece kitlesel ölümlerin yaşanması ihtimali çok yüksek. Dünyanın gıda krizine karşı da yapılacak tek şey bir seçim: Ya barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm! Eski ve yeni Vakıflar Yasası Gayrimüslim vakıfların ellerindeki taşınmazlara el konulması olayı münferit bir olay değildir. Türkiye'deki "sermaye birikimi" sürecinin temel aşamalarından birincisi ve başlıcasıdır. Türk Ha k im sınıf la rının Avrupa Birliği (AB) hayali doğrultusunda atması gereken adımlardan en fazla zorlandıkları konulardan biri Azınlık Vakıfları konusu olmuştur. Daha Osmanlı döneminde kurulan bir dizi Vakıf Gayri Müslimlere aitti. Buna göre Türkiye'de 1926'dan önce kurulmuş 39 bin 850 mazbut (kontrolü Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne geçmiş) vakıf var yılından önce kurulmuş, vakfedenlerin soyundan gelenler tarafından yönetilen ve denetimi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan 303 mülhak vakıf bulunuyor. Padişah fermanlarıyla kurulan ve tarihinden önce verilen beyannameyle vakıf olarak tanınan, cemaatleri tarafından seçilen yönetim kurullarınca yönetilen 161 cemaat vakfı var tarihinden önce kurulan ve esnaflar tarafından seçilen kişiler tarafından yönetilen bir esnaf vakfı var tarihinden sonra Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulan ve halen faaliyette olan 4 bin 530 vakıf var. Bunların 215'ine vergi muafiyeti tanınmış ya gelindiğinde devlet yeni bir vakıflar kanununu yürürlüğe koyar. Buna göre tüm vakıflardan ellerindeki taşınmazların listesini gösteren bir mal beyannamesi ister. Bu beyanname ile -her ne kadar İslamcıların ekonomik kaynaklarını kurutmak için yapıldığı söylense de- esas amaç gayrimüslim vakıflarına el koymaktı. Özellikle Atatürk ün ölümü ile birlikte beyanname verme işlemi deyim yerinde ise dondurulur yılından itibaren Vakıf lar Genel Müdürlüğü (VGM), gayrimüslim vakıflarının vakıfnamelerini istemeye başlar. Oysa vakıfnameleri yoktu, çünkü padişah fermanıyla kurulmuşlardı. Bunun üzerine VGM, 1936'da alınan beyannameleri bu vakıfların vakıfnamesi sayacağını bildirdi, vakıfların 1936 yılından sonra herhangi bir yolla edindikleri taşınmazlara el koymaya başladı. Çünkü bu taşınmazlar 1936 mal beyannamesinde kayıtlı değillerdi. Bu mal beyannamesinde bu vakıfların taşınmaz edinebilecekleri de yazmamaktaydı. 1936'dan sonra özellikle Ermeni ve Rumların mallarına el konulmaya devam edilir. 7 Nisan tarihli Hürriyet te Rahmi Turan "Bu sürgün işi (1915'teki Ermeni tehciri) ne kadar büyütülüyor! Bu yüzden bütün Türk milletinin zalim, canavar ve vahşi olduğu ileri sürülüyor. İşte resmi belgeler gözümüzün önünde. Dört bin evli koca kasabada ne kadar bayındır ve saray gibi ev varsa hepsi Ermenilere aitti. Memleketin gerçek sahipleri kulübe denilebilecek izbelerde barınıyorlardı. Servet onlarda, para onlarda, refah onlardaydı. Memleketin en iyi tarlalarına, en kıymetli bağ ve bahçelerine onlar sahipti. Ticaret ve sanat tamamen onların elindeydi. diyerek bu mülklerin Türk olan belli nüfuzlu kişilerin eline nasıl geçtiğini göstermektedir. Bu ırkçı şoven köşe yazarına göre aslında bu mülklerin sahibi Ermeniler değildi. Ermeniler Türkleri borçlandırarak onların elinden mülklerini alarak zenginleşmiş, bununla da yetinmemiş Türkleri arkadan vurarak kalleşçe katletmişler. İşte Ermeni, Rum ve diğer gayri Müslimlerin mülkleri böylece gerçek sahiplerinin eline geçerek adalet yerini bulmuş oluyordu. 1955, 6-7 Eylül olayları ile saldırılar had safhaya gelmiş, Başta Ermeni ve Rumlar olmak üzere azınlıklardan canlarını kurtaranlar ülkeyi terk etmişlerdir. Bu azınlık taşınmazlarına da şu veya bu şekilde el konmuş, bu taşınmazlar da 3. şahıslara satılmıştır. Bu mallar hakkında AİHM'ye başvurma olanağı da yoktur, çünkü Türkiye bu olanağı ancak 1987'de ve geriye dönük olmaksızın tanımıştır. Ayrıca Strasbourg'a başvuruyu, bu tür haksızlıkların iç hukukta giderilememesinden itibaren en geç 6 ay içinde yapmak gerekmektedir. Dolayısıyla, el konulan malların üzerine bir bardak su içmek gerekmektedir. Bugünkü AKP hükümeti 2006 da TBMM'de bir Vakıflar Yasası tasa rısı kabu l ederek dönemin Cumhurbaşkanı Sezer e onaylaması için sunar. Bu tasarı fakat Kasım 2006'da Cumhurbaşkanı Sezer tarafından veto edildiği için kadük (sonuçsuz) kalmıştı. Veto gerekçesinin gayrimüslim vakıflarına ilişkin bölümlerinde, Sezer özetle şunları dile getirmişti (bkz. www2.tbmm.gov.tr/d23/1/ pdf): 1982 Anayasasının Başlangıç bölümünde "hiçbir etkinliğin... Türk ulusal çıkarlarının... Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin... karşısında koruma göremeyeceği" belirtilmektedir. Yeni yasa bu vakıfların Lozan'da olmayan "ekonomik ve siyasi güç" elde etmesine yol açacaktır. Cumhurbaşkanı Sezer in azınlıkları ve gayrimüslim TC vatandaşlarını "yabancı" ve dolayısıyla "tehlikeli" olarak gören tavrı, Kemalistlerin ırkçı şoven tavırlarının bir sonucudur. Türkiye'de sermaye birikim süreci açısından gayrimüslim vakıf malları meselesi Bütün bu hukuk dışı uygulamalar incelenirken, şu temel husus gözden kaçırılmamalıdır: Gayrimüslim vakıfların ellerindeki taşınmazlara el konulması olayı münferit bir olay değildir. Türkiye'deki "sermaye birikimi" sürecinin temel aşamalarından birincisi ve başlıcasıdır. Türkiye'de bu süreç şu sırayla işlemiştir: 1) Gayrimüslimlerden Müslümanlara çeşitli yöntemlerle

5 halkların kardeşliği için sermaye transferi; 2) Halkın tasarruflarını banker krizi gibi olaylarla bireylere transfer; 3) Devletin 1930'lardan beri yaptığı sermaye birikimini (fabrikalar, şirketler, bankalar, vb.) arsa fiyatına satmak suretiyle bireylere transfer. Sözü edilen birinci ve en önemli aşamanın kilometre taşları şöyle sıralanabilir: 1) 1915 Ermeni katliamları. Ermenilerin tehcir edilirken komşularına emanet ettikleri vs. taşınmazlar yağmalanmış ve/veya satılmıştır. Bunlar, yörenin nüfuzlu kişilerinin eline geçmiştir. 2) 1923 Türkiye-Yunanistan zorunlu nüfus mübadelesi. Mübadeleye tabi Rumların mallarının Yunanistan'dan gelecek Müslümanlara verilmesi gerekmektedir. Fakat burada bunların bazılarına devlet veya yerel nüfuzlu şahıslar el koymuştur. 3) Türkiye'deki gayrimüslimler yapılan baskılar sonucu dışarıya göç etmek zorunda kalmışlar, ellerindeki malları ya yok pahasına satmışlar yahut geride bırakmışlardır. Bu geride bırakılan mallar yağmalanmış durumdadır. Bunların en tipik örnekleri bugün İstanbul Beyoğlu ve Tarlabaşı mevkiinde yer alan ve işgal edilmiş bulunan metruk apartmanlardır. Bu baskılara özet olarak şu örnekler verilebilir: 1920'lerde gayrimüslimlerin İstanbul ili dışına çıkmaları izne tabi kılınmıştır Çeşitli yasalar ve yönetmelikler çıkartılarak gayrimüslimlerin iş hayatından uzaklaştırılmaları amaçlanmıştır. Örneğin 16 Mayıs 1929'da çıkartılan "Menkul Kıymetler ve Kambiyo Borsaları Kanunu"na göre, borsa acentesi kurmak isteyenlerin "Türk olması" gerekmektedir (madde 6, paragraf 1). "Menkul Kıymetler ve Kambiyo Borsaları Nizamnamesi madde 8, paragraf 1'de belirtildiği üzere, aynı kural borsa acentelerinde çalışanlar için geçerlidir. 04 Haziran 1932'de çıkartılan 2007 sayılı "Türkiye'de Türk Vatandaşlarına tahsis edilen sanat ve hizmetler hakkında kanun" sonucu Yunan uyruklu İstanbul'lu Rumlar işten atılmış, bunlarla evli olan TC vatandaşı Rumlar zarar görmüştür. Sürekli bir "Vatandaş Türk Malı Kullan" kampanyaları yürütülmüş ve gayrimüslim işadamları huzursuz edilmiştir. Sonradan bu kampanyaların adı "Vatandaş Yerli Malı Kullan"a dönüşecektir. 1950'lerin ilk yarısında, Kıbrıs sorunu sonucu olarak "Türk olmayanlardan alışveriş etmeyin" kampanyaları başlatılmıştır. 1965'e kadar memur olma koşulu "Türk olmak"tır; ancak 1965 sonrasında "Türk vatandaşı olmak"a dönüşmüştür. 1940'ların sonuna kadar Avrupa'ya öğrenci gitmek, baytar okuluna girmek, askerî okullara girmenin koşulu: "Türk olmak", "Türk soyundan olmak", "Türk ırkından olmak"tır. 1934'te Trakya'da Yahudilerin ev ve işyerlerine yapılan saldırılar sonucu bu insanlar buraları terk edip İstanbul'a kaçmak zorunda kalmışlardır. 1941'de "Yirmi Kura İhtiyatlar" diye adlandırılan olayda 20 ila 44 yaş arasındaki gayrimüslimler askere alınmış, ellerine silah verilmeden "Amele Taburu" olarak bilinen birliklerde çok zor koşullar altında askerlik yaptırılmışlardır yılında, Varlık Vergisi çıkarılmıştır. Bu uygulama, Türkiye Cumhuriyetinde kanun zoruyla gayrimüslimlerin parasına ve malına el koyup bunu Müslüman vatandaşlara aktararak en büyük sermaye transferini gerçekleştirmiştir, çünkü fahiş vergileri ödeyemeyenlerin malları haraç mezat satılmıştır. 6-7 Eylül 1955'te İstanbul ve İzmir'de gayrimüslim işyerlerini, evlerini ve ibadet yerlerini yakıp yıkan ünlü pogrom (devlet desteğiyle azınlığa yapılan saldırı) gerçekleştirilmiştir. Bundan sonra kimi Rumlar Türkiye'yi terk etmişlerdir. 1964'te Yuna nista n uy ruk lu İstanbul Rumları sınır dışı edilmişler, onlarla evli olan TC vatandaşı Rumlar da birlikte gitmek zorunda kalmışlardır. İstanbul boşalmıştır. 1960'ların sonlarından itibaren, gayrimüslim mallarına el koymada sıra 1936 Beyannamesi'ne gelmiştir. Bu olay, Türkiye'de gayrimüslimden Müslümanlara sermaye transferinin son halkasını oluşturmuştur. Bütün bu olaylar, bir devletin kendi vatandaşları arasında farklı dinden olanlarına karşı açık biçimde ayrımcılık yapmasının örnekleridir. Bütün bunlardan, unutulmaması gereken önemli husus şudur: Her ayrımcılığın doğal sonucu bölücülüktür. Not: Bu dizi, Baskın Oran'ın, Türkiye'de Azınlıklar: Kavramlar, Teori, Lozan, İç Mevzuat, İçtihat, Uygulama adlı kitabının yeniden güncelleştirilmekte olan bölümlerinde Avrupa Birliği (AB) sürecinde önemli tartışma konularından biri olan Vakıflar Yasası nihayet çıktı Yasa öncelikle, Vakıflar Hukuku alanında ikili yapıya son verdi. Çünkü bu yasanın tüm vakıfları medeni kanun ile eşitlemesi öncesinde iki hukuk uygulanıyordu: Biri Osmanlı'dan kalan Vakıflar Hukuku, diğeri ise medeni kanuna göre kurulmuş vakıflara uygulanan hukuk. Yeni Va k ıf lar Kanunu, esk i Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in veto ettiği dokuz maddenin Meclis Genel Kurulu'nda kabul edilmesi ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onaylamasıyla yürürlüğe girmişti. Yabancılar vakıf kurucusu olabilecek Yeni yasayla yabancılara vakıf kurucusu ve yöneticisi olmanın yolu açıldı, ayrıca bugüne kadar izne tabii olan birçok uygulama konusunda da Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bildirim yeterli kılındı. Ancak Cemaat Vakıfları açısından Yasanın hâlâ tartışmalı maddeleri var. Öncelikle azınlıklar konusunu "mutakabiliyet" esasına bağlayarak gayrimüslim Türkiye vatandaşlarına rehine muamelesi yapılması uygulamasının izleri bu yasada da mevcut. Yani vatandaşlara mutakabiliyet uygulaması hala geçerli. Yabancılara izin, gayrimüslim vatandaşlara engel Yasanın 5. maddesi, "Yeni vakıflar; Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre kurulur ve faaliyet gösterirler" diyor. Medeni kanun'un 101/4. maddesi, "cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz" diyor. Bu da uygulamada yabancılara yeni vakıf kurma izni verilirken, gayrimüslim vatandaşlara vakıf kurmanın önünde engel teşkil edebilir. Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bağlı en üst seviyedeki karar organı olan Vakıflar Meclisi'nin oluşumu da sorunlu görünüyor. Yeni bir organ olan bu Meclis, onbeş üyeli olacak. Bürokrasi ağırlıklı bu karar organında, vakıf temsiliyeti oldukça azınlıkta. El konulan mallara ne olacak? 1955, 6-7 Eylül olayları ile saldırılar had safhaya gelmiş, Başta Ermeni ve Rumlar olmak üzere azınlıklardan canlarını kurtaranlar ülkeyi terk etmişlerdir. Yasa, mahkeme kararıyla azınlık vakıflarının elinden çıkan malların iadesini öngörüyor. Ancak mazbataya alınan vakıf mallarının iadesini içermiyor. Bu durum çok sayıda mazbut vakfı bulunan Rum cemaati için olumsuzluk teşkil ediyor. G e ç ic i 7. madde, Va k ı f la r Meclisi'nin olumlu kararını almak ve 18 ay içinde başvurmak şartıyla, azınlık vakıf larının bazı malları kendi adlarına kaydettirebileceğini söylüyor: "1936 Beyannamelerinde kayıtlı olup, halen tasarruflarında bulunan nam-ı müstear veya nam-ı mevhumlar adına tapuda kayıtlı olan taşınmazlar..." Yani 60 sonlarından itibaren gasp edilmiş ve 3. şahıslara satılmış malların üzerine azınlık vakıflarının soğuk su içmesi gerekiyor. Prof. Dr. Baskın Oran'ın İletişim Yayınları'ndan çıkan Türkiye'de Azınlıklar adlı kitabındaki verilere göre 2002'den beri bu vakıfların tapuya kaydettirmeye muvaffak oldukları bütün malların oranı yüzde 21,8'den ibaret. Görüldüğü gibi yeni yasa eskiye göre iyileştirmeler yapsa da özellikle 3. şahıslara satılan malların geri iadesi belirsizliğini koruyor. Gayrimüslim olanlara vakıf kurmanın önündeki engelin nasıl olacağını ileride göreceğiz

6 18 Mayıs Mayıs 2008: İbrahim Kaypakkaya yoldaş mücadelemizde yaşıyor! İ b r a h i m i y ı lının Oca k ay ı sonunda, Bundan 35 yıl önce işçi sınıfı, en büyük önderlerinden birini, İbrahim Kaypakkaya yı yitirdi Dersim de bir ihbar üzerine tutsak alan faşist devlet güçleri, 4 ay süren hunhar işkenceler sonucu ağzından örgütsel sır alamadıkları İbrahim den hınçlarını onu kurşunlayarak, katlederek çıkardılar. Faşist katiller İbrahim in vücudunu genç yaşında aramızdan söküp aldılar. Fakat onun düşüncelerini ve davasını yok edemediler, onun mücadelesini yok edemediler. İbrahim bugün de davası, düşünceleri ile yaşıyor. İbrahim işçi sınıfının, ezilenlerin yeni bir dünya yaratma mücadelesinde yaşıyor ve her zaman da yaşayacak! İbrahim, 24 yıllık kısacık hayatına muazzam bir işi, ülkelerimizde komünizm adına oportünizm/revizyonizmin kesin egemenliğine baş kaldırarak, komünizmin kızıl bayrağını yeniden yükseltme işini sığdırdı. İbrahim in revizyonizmin egemenliğini kırdığı konulardan biri de Kemalizm meselesidir. İbrahim, bütün sol un Kemalizm hayranlığı yaptığı, M. Kemal i neredeyse sosyalizm taraftarı gördüğü bir ortamda, M. Kemal in ve Kemalizmin karşıdevrimci yüzünü ortaya koyarak, ülkelerimiz devrimi için tayin edici olan bu sorunda, çok önemli, tarihsel ileri bir adım attı. Kemalizm küçük burjuvazinin en sol, en radikal kesiminin milliyetçilik tabanında antiemperyalist bir tavır alışıdır (Mahir Çayan), Kemalizm ile sosyalizm arasında Çin Seddi yoktur (Mihri Belli) gibi görüşlerin hakim olduğu, Kemalizmin ilericilik, antiemperyalistlik ve evet devrimcilik görüldüğü bir ortamda, İbrahim Kaypakkaya, Kemalizmin faşizm demek olduğunu cesaretle savunan, bu alanda da buzu kıran komünist önderdir. K e m a l i z m s a v u n u c u l u ğ u, Kemalizm hayranlığı bugün de sol içinde, İbrahim in yaşadığı dönem kadar olmasa da, etkisini sürdürüyor. Kemalizmi savunan, Kemalizm hayranlığı yapan gruplardan biri de, Kıvılcımlı geleneğinden gelen Halkın Kurtuluş Partisi adlı partidir. Hikmet Kıvılcımlı nın düşüncelerini savunan bu parti, Kemalizmin şampiyonluğunu yapmaktadır. İbrahim yoldaşın Kıvılcımlı nın çeşitli konularda revizyonist görüşlerini eleştirdiği bilinmektedir. Revizyonizm yolunda emin adımlarla ilerleyen bu parti, egemenler arasındaki iktidar mücadelesinde, statükocu ordu merkezli Kemalist kanadın sol dan destekçisi konumunda konaklamıştır. Kurtuluş savaşı bu parti tarafından, Antiemperyalist birinci ulusal kurtuluş savaşımız, M. Kemal, Kurtuluş Savaşının önderi ve başkumandanı olarak tanımlanmaktadır. Kendi mücadelelerini, ikinci kurtuluş savaşımız, ikinci Kuvayimilliye Hareketi olarak tanımlıyorlar. Bu parti Lenin ile M. Kemal i Marksizm Leninizm-Kıvılcımlı Düşüncesi!!, adına yan yana getirme ve birlikte savunma becerisini gösteriyor! Savundukları gerçekte Lenin değil! Marksizm Leninizm değil! İlerlettikleri Kıvılcımlı nın revizyonist görüşleridir. Emperyalist kuşatma altında sosyalizmi inşa etmeye çalışan genç Sovyetler Birliği, Kemalistler gerçekten antiemperyalist oldukları için değil, burjuva olmalarına ulusal reformist olmalarına rağmen, emperyalist güçlerin doğrudan sömürgesi olmamak için güdükte olsa mücadele ettikleri, Sovyetler Birliği ne karşı emperyalistlerin saldırı üssü olmadıkları için destek vermiştir. Nitekim M. Kemal Lenin tarafından iyi örgütçü bir burjuva olarak değerlendirilmiştir. Stalin Kemalizm i; "Kemalist devrim, bir üst tabaka devrimidir; milli ticaret burjuvazisinin bir devrimidir. Bu devrim, (...) aslında köylülere ve işçilere karşı, evet bir tarım devrimi imkanına karşı yönelen, milli ticaret burjuvazisinin devrimidir." (Stalin, Cilt 9, sayfa 204, İnter Yayınları) şeklinde değerlendirmiştir. Kemalist hareket, en başından itibaren özünde işçilere, köylülere düşman bir burjuva harekettir. Kemalistler işçi sınıfının bağımsız örgütlenmesine en başından itibaren karşı çıkmışlar ve onu engellemek için, başta açık terör olmak üzere her yola başvurmuşlardır. Amacımız bu yazıda HKP hakkında genel bir değerlendirme yapmak değildir. Bu başka bir yazının konusu olabilir. İbrahim yoldaşın bıraktığı komünist miras içerisinde, onun katledilmesinin 35. yıl dönümünde, onu anarken bu yazıda öne çıkardığımız Kemalizm değerlendirmesi ile bağ içerisinde, günümüzden Kemalizmi savunan HKP örneğini verdik. İbrahim yoldaşın Kemalizm değerlendirmesi hakkında genel değerlendirmemiz ise şöyledir: "1 Kemalist devrim, Türk ticaret burjuvazisinin, toprak ağalarının, tefecilerin, az miktardaki sanayi burjuvazisinin, bunların üst kesiminin bir devrimidir. Yani devrimin önderleri, Türk komprador büyük burjuvazisi ve toprak ağaları sınıfıdır. Devrimde, milli karakterdeki orta burjuvazi önder güç olarak değil, yedek güç olarak yer almıştır. 2 Devrimin önderleri, daha antiemperyalist savaş yıllarında iken İtilaf emperyalizmi ile el altından işbirliğine girişmişlerdir; emperyalistler Kemalistlere karşı hayırhah bir tutum takınmış, bir Kemalist iktidara rıza göstermeye başlamıştır. 3 Kemalistler, emperyalistlerle barış imzaladıktan sonra bu işbirliği daha da koyulaşarak devam etmiştir. 4 Kemalist hareket, özünde «işçilere ve köylülere, bir toprak devrimi imkânına karşı» gelişmiştir. 5 Kemalist hareketin sonucunda, Türkiye'nin sömürge, yarı-sömürge, yarı-feodal yapısı; yarı-sömürge ve yarı-feodal yapı ile yer değiştirmiştir; yani yarı-sömürge ve yarı-feodal iktisadi yapı devam etmiştir. 6 Sosyal alanda, eski milli azınlıklara mensup komprador büyük burjuvazinin ve eski bürokrasinin, ulemanın hakim mevkiini, milli karakterdeki orta burjuvazi içinden palazlanan ve emperyalizmle işbirliğine girişen yeni Türk burjuvazisi, eski Türk komprador büyük burjuvazisinin bir kesimi ve yeni bürokrasi almıştır. Eski toprak ağalarının, büyük toprak sahiplerinin, tefecilerin, vurguncu tüccarların bir kısmının hakimiyeti devam etmiş, bir kısmının yerini yenileri almıştır. Kemalistler, bir bütün olarak, milli karakterdeki orta sınıfın çıkarlarını temsil etmemekte, yukardaki sınıf ve zümrelerin menfaatlerini temsil etmektedir. 7 Politik alanda, hanedanlık çıkarları ile birleştirilmiş olan meşrutiyet idaresinin yerini, yeni hakim sınıfların çıkarlarına en iyi cevap veren idare, burjuva cumhuriyeti almıştır. Bu idare, sözde bağımsız, gerçekte siyasi bakımdan emperyalizme yarı-bağımlı bir idaredir. 8 Kemalist diktatörlük, sözde demokratik, gerçekte askeri faşist bir diktatörlüktür. 9 Kemalist Türkiye bile, gittikçe daha çok bir yarı-sömürge ve gerici emperyalist dünyanın bir parçası haline gelerek nihayet kendini İngiliz- Fransız emperyalizminin kucağına atmak zorunda kalmıştır. 10 Kurtuluş Savaşı'nı takip eden yıllarda, devrimin baş düşmanı Kemalist iktidardır. O dönemde komünist hareketin görevi, hakim mevkiini kaybeden eski komprador burjuvaziye ve toprak ağaları kliğine karşı, Kemalistlerle ittifak değil (böyle bir ittifak zaten hiç bir zaman gerçekleşmemiştir), komprador burjuvazinin ve toprak ağalarının bir başka kliğini temsil eden Kemalist iktidarı devirmek, yerine işçi sınıfı önderliğinde ve işçi-köylü temel ittifakına dayanan demokratik halk diktatörlüğünü kurmaktır." (İbrahim Kaypakkaya, Seçme Yazılar, Ocak Yayınları, s ) Nisan 2008

7 yeni kadın dünyası Kadın Emeği Kurultayı ndan izlenimler KESK Kadın Sekreteri Sevgi Göyçe: Sermayenin cinsiyetçi bir yönelime sahip olduğunun Novamed örneğinde açığa çıktığını, cinsiyetçilik ile kapitalizmin iç içe geçtiğini, kadın emeğinin daha çok serbest bölgelerde, ihracata dayalı sanayide yoğunlaşmaya başladığını söyledi. sının onların kentteki yoksullaşmalarını beraberinde getirdiğini, kadınları kuralsız ve düzensiz çalışmanın adı olan esnek çalışmaya ittiğini, esnek çalışmanın emperyalist ülkelerde de yaygınlık kazandığını çünkü kadınların hem çalışıp para kazanmak hem de evdeki işleri yapmakla sorumlu olduklarını ve bunun başarılabilmesi için ise kadınların geleneksel roller içerisinde kalmaya zorlandıklarını kaydetti. Sosyal alanların tasviyesiyle kadın yükünün daha da arttığını, kadınların ucuz işgücü olarak sömürüldüğünü buna karşı eşdeğer işe eşit ücret talebinin yükseltilmesi gerektiğini vurguladı. Güvencesiz ve sigortasız çalıştırılma anlamında kayıt dışı çalışan kadınların oranı %60 iken bu oranın erkeklerde %40 olduğunu çalışan kadınların üçte ikisinin güvencesiz çalıştırıldığını belirtti. Bütün bunlara karşın sendikaların ciddi bir çalışma yürütmekten uzak olduklarını bunun toplumsal rollerden kaynaklandığını, kadın işçi ve emekçilerin sorunlarının sendikaların gündemine girmesi gerektiğini, örgütlenmede yetersizliklerin yaşandığını bunun en önemli nedenlerinden birisinin ise kadınların emek örgütlerinin yönetim ve yönlendirme kademelerinde yer almamalarından kaynaklı olduğunu dile getirdi. Sendika yönetimlerinde yer alan az sayıdaki kadınların dul, yaşlı, bekar yada aile tarafından ciddi bir şekilde Antalya serbest bölgede bulunan Novamed deki kadın işçilerin greviyle dayanışmak amacıyla İstanbul dan başlatılan ve Türkiye nin çeşitli illerinden kadın platformlarının desteğiyle büyüyen dayanışmanın da etkisiyle kadın işçiler grevi kazanarak tekrar sendikalı olarak işlerinin başına döndüler. İstanbul da oluşturulan Novamed Grev iyle K ad ı n Daya n ı şma sı Platformu sadece Novamed greviyle dayanışmayı değil, aynı zamanda bir kadın kurultayının örgütlenmesi için de çalışma başlattı. Bunun için oluşturulan bir komisyonun uzun süredir yürüttüğü hazırlık çalışmalarının ardından nihayet 5 Nisan da Kadın Emeği Kurultayı gerçekleştirildi. Pe t r o l -İ ş S e n d i k a s ı G e n e l Merkezinin konferans salonunda neoliberal dönüşümler karşısında kadın emeği başlıklı kadın kurultayı aslında 5-6 Nisan olmak üzere iki günlük planlanmıştı. Fakat Pazar günü Kadıköy Meydanında yapılan ssgss mitingi nedeniyle bir günle sınırlandırılmak zorunda kalındı. İki bölüm, toplam altı başlık ve altı konuşmacıdan oluşan etkinliğin savaş, göç ve Kürt kadın emeği başlıklı konusu Handan Çağlayan nın katılamaması sebebiyle iptal edildi. Öğleden önceki oturumun birinci konuşmasını Dilek Hattatoğlu neoliberal dönüşümler ve ücretli kadın emeği konusunda yaptı. Konuşmasında öne çıkardığı noktalar şunlardı: Enformel sektörde kadın sayısı artıyor. Kadın sayısının artması, kadın emeği ucuz işgücü olarak değerlendirildiği için bu alanlarda emeğin değeri düşüyor. Ev eksenli çalışma gün geçtikçe artıyor. Bu bağımlı ülkelerde olduğu gibi örneğin İngiltere gibi gelişmiş kapitalist ülkelerde de böyle. Yoksulluk kadınlaşıyor. Yoksul kadınlar daha çok çalışıyor. Kadınların işgücüne katılımı artıyor. Bu nedenle emek örgütleri olarak sendikalar kadınların örgütlenmesi için ciddi adımlar atmak zorundalar yoksa bu örgütlerin gelecekleri de olmaz. Dünya üzerinde kadın sendikaları var. Bunlar eğer %90 kadın çalışanı kapsıyorsa bunlara kadın sendikası demek doğrudur. Bu sendikaların deneyimlerinden öğrenmeye ihtiyaç vardır. Neoliberalizm ücretli kadın emeği ve sendikalar ile ilgili konuşmayı KESK Kadın Sekreteri Sevgi Göyçe yaptı. Göyçe: Sermayenin cinsiyetçi bir yönelime sahip olduğunun Novamed örneğinde açığa çıktığını, cinsiyetçilik ile kapitalizmin iç içe geçtiğini, kadın emeğinin daha çok serbest bölgelerde, ihracata dayalı sanayide yoğunlaşmaya başladığını söyledi. Kadınların göçe zorlanmadesteklenmesi sonucunda oralara gelebildiklerini diğer kadınların ise olağanüstü çabalar sarfederek oralara gelebildiklerini vurguladı. Kadınların bu alanlarda ancak erkekleşerek yer alabildiklerini yada ciddi emek ve siyasallaşma sonucu gelebildiklerini söyledi. Kamuda bile kadınların yönetim kademelerinde yer alması zorken işçi sendikalarında bunun çok daha zor olduğunu, erkeklerin yetenekleri çoğu zaman sorgulanmazken kadınların her fırsatta yeterlilikleri/ yetersizliklerinin sorgulandığını, militan değilse, kavgacı değilse şansının çok az olduğunu söyledi. Buna karşılık son yıllarda kadın emeğinin yoğunlaşması ve dünya çapında kadınların örgütlülüğü için yürütülen çalışmaların Türkiye deki sendikal hareketin de dikkatini çekmeye başladığını, bu alanda yeni çalışmalar ve yeni deneyimlerin sözkonusu olduğunu ve bunun geleneksel sendikacılık anlayışının yıkılabilmesi için iyi bir başlangıç olduğunu dile getirdi. Birinci oturumun üçüncü konuşmacısı avukat Meriç Eyüpoğlu ise neoliberal dönüşümler ve yasal düzenlemeler konulu sunumunda kadınların sadece iş alanında değil her alanda ayrımcılıkla karşılaştığını belirtti. Hukukun her ne kadar sınıflarüstü evrensel birşey olduğu söylense de dünyadaki bütün yasaların egemenlerin kuralları olduğunu vurguladı. Eski iş kanunu ile yeni iş kanununu karşılaştırarak yeni yasada kadınlar açısından bazı iyileştirmeler olmasına karşın örneğin yüzelli kişilik işyerlerinde kreş zorunluluğu, 8+8 hafta doğum izni, taşıt yükümlülüğü vs. bunların çoğunun kağıt üzerinde kaldığına ve hayata geçirilmesi için ciddi mücadelelerin yürütülmesi gerektiğine değindi. Ev kadınlarının ve tarımda çalışan kadınların ise yasada yer bulamayanlar olduğunu belirtti. Öğleden önce yaapılan birinci oturumun ardından verilen yemek arası sonrasında ikinci oturuma geçildi. İkinci oturumun birinci konuşmacısı neoliberal dönüşümlerin eviçi emeğe yansımaları başlığıyla iktisatçı Yelda Yücel idi. Yücel, neoliberalizmin etkilerini Hindistan ve Çin örneği üzerinden ortaya koymaya çalıştı. Hindistan daki kapitalist gelişmenin 1980 li yıllarda başladığını, bunula birlikte kadınlar üzerinde şiddetin arttığını, örneğin sati geleneği denilen bir gelenekle kocası ölen kadınların yakıldığını, zengin toprak ağalarının yürüttüğü savaşlarda kadınların sistematik tecavüze maruz kaldıklarını, bunun yer yer polis eliyle gerçekleştirildiğini vurguladı. Erkeklerin kadınlar üzerindeki cinsel istismarının çok yoğun olduğu 7

8 8 yeni kadın dünyası Hindistan da tarım alanının tasfiye edilmesiyle kadınların kente göç ettiklerini ve buralarda da eve kapatıldıklarını dile getirdi. Çin nin 1980 li yıllardan itibaren kapitalizmle ilişkisinin başladığını, devlet denetimi altında kadın emeğinin alabildiğine sömürüldüğünü, Çin mucizesi olarak adlandırılan ekonomik kalkınmanın itici gücünü kadınların oluşturduğunu belirtti. Çin de son derece yaygın bir şekilde yatakhane sistemi ile genç kadınların çalışma kamplarında biraraya getirilerek ve en fazla 2 yıl çalıştırılarak korkunç bir sömürü ile karşıkarşıya olduklarını belirtti. Çinde milyon arasında işçi göçü olduğunu ve bunların %70 ini kadınların oluşturduğunu dile getirdi. Çin de adına Hugo sistemi denilen doğduğun yerde yaşama mecburiyeti nedeniyle dışarıda en fazla 2 yıl çalışılabildiğini bu nedenle yatakhane sistemi ile biraraya getirilen kadınların önemli bir direniş ve karşı örgütlenme yaratamadıklarını yada yaratılsa bile kalıcı olamadığını vurgulayarak bu zaman içerisinde son derece katı bir disiplinle dolar karşılığı ve yatak ve yemek için de ayrıca ücret ödeyerek köle gibi çalıştırıldıklarını belirtti. Kurultayın son konuşmacısı feminist yazar Gülnur Savran idi. Savran kapitalizmde patriarkanın ev içi emeği ekonomi dışı tutup doğallaştırarak emek olarak değil bir doğallık yatkınlık olarak gördüğünü ve değersizleştirdiğini belirtti. Kadınların ev içi emeğinin aile bireylerine duyulan sevginin bir gereği olarak görüldüğünü bu nedenle sevgi ile çalışma saatlerinin içiçe geçtiğini vurguladı. Kadınların sadece çamaşır, bulaşık, yemek gibi ev işlerini değil aynı zamanda kaynana, kayınbaba, hasta vs. gibi bireylerin de bakımından sorumlu görüldüğünü bu nedenle dışarıda ücret karşılığı yapılan bakım emeğinin değerinin düşük olduğunu söyledi. Ev içi emeğin kadınların doğasında olmadığını kadınların çok küçük yaşlardan itibaren eğitildiklerini vurguladıktan sonra ev emeğinin görünür olabilmesi için vergiler, annelik ödeneği vs. gibi sosyal politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini, erkeklerin çocuk bakımına çekilmesi için anne veya babanın kullanabildiği doğum izni değil erkek izni olmasının talep edilmesi gerektiğini dile getirdi. Son olarak kadınların bütün bu cinsiyetçi iş bölümünden kurtulmak için bir ev kadınlarının grevinin iyi bir başlangıç olacağını söyledi. Kadın kurultayına katılım az sayıda kalmış olsa da forum bölümünde bakım hizmeti, ev emeği, cinsellik, kadın işgücünün göçü, ev eksenli çalışma konuları üzerinde yoğunlaşarak katılımcıların kendilerini ifade edebildikleri verimli bir kurultay gerçekleştirildi. Nisan 2008 Pippa Bacca nın öldürülmesi kınandı Mersin de Kadınlar, İtalyan sanatçı Pippa Bacca nın tecavüz edilerek öldürülmesini 26 Nisan'da bir basın açıklaması ile kınadılar. Yaklaşık 20 kadının katıldığı basın açıklaması İHD önünde yapıldı. Bu katliamın başka ülkelerde de olabileceğini belirten kadınlar, bu ülkede tecavüz ve tecavüzcüleri koruyan yasaların olduğunu, Pippa Baca yı öldürenin erkek egemen zihniyet olduğunu belirttiler. Cinsiyetçi medyanın bu olay karşısındaki tavrının da eleştirildiği basın açıklamasında; Cinsiyetçi medya tecavüzcüyü ve şiddeti dengesiz, psikolojik sorunları olan bir adam olarak yansıtmış ve bu olayı meşrulaştırmaya çalışmıştır denilerek, cinayetin münferit ya da tesadüfî olmadığını erkek egemen zihniyetin bir sonucu olduğu belirtildi. Kadına yönelik şiddetin sistematik olduğunu belirten kadınlar, Pippa Bacca dan iki gün sonra Gebze de polisin ev basıp evde bulunan kadına tecavüz etmesi, birkaç ay önce kendisine tecavüze kalkışan ve öldüren Ü.Y nin katil kocasına haksız tahrik indirimi. ve en son yılbaşı gecesi tecavüzcüye 57 YTL para cezası verilerek serbest bırakılması karşısında kaygılıyız dediler. Kadınlar; Biz her gün her yerde, evlerde, caddelerde, en karanlık köşelerde ve hatta apaçık yerlerde bu şiddeti ilmek ilmek dokuyan erkek egemen sistem olduğunu biliyoruz. diyerek basın açıklamasını şöyle bitirdiler; Pippa Bacca, sen beyaz gelinliğinle savaşsız, şiddetsiz bir toplum hayaliyle, beklide başına gelecekleri bile bile bir barış yolculuğuna yelken açtın. Bizler savaş coğrafyasının bir parçası olan kadınlar, ne yapacağını, ne söyleye- Tecavüz protesto edildi İtalyan performans sanatçısı Pippa Bacca nın tecavüz edildikten sonra öldürülmesi Adana da protesto edildi. 16 Nisan günü saat 18 de Eğitim-Sen Adana Şubesi önünde bir araya gelen kadınlar sloganlarla Çakmak Caddesine kadar yürüdüler. Yaklaşık 100 kadının katıldığı eylemde Pippa Bacca barış yürüyüşünü kadınların sürdüreceği vurgulandı. Erkek egemenliğinin barbar yüzünün teşhir edildiği, ceğini bilmeyenlere tek yolun savaşın bitmesinde ve barışın sağlanmasında, Türk, Kürt, Arap İtalyan kadınlarının sesinin duyması gerektiğini bir kez daha söylüyoruz. Savaşa hayır! Yaşasın barış! Yaşasın halkların kardeşliği! Yaşasın kadın dayanışması! Pippa Bacca ile ilgili bir basın açıklamasının biraz geç olmakla birlikte yapılmış olması olumludur. Mersin YDİ Çağrı 28/04/2008 Pippa Bacca nın ne ilk ne de son olduğu, ancak kadınların da erkek egemenliğine karşı mücadeleyi sürdürecekleri belirtildi. Eğitim-Sen li kadınların yoğun katıldığı eylem yapılan açıklamanın ardından sona erdi Ydi Çağrı/Adana

9 Mayıs 2008 yeni dünya için ÇAĞRI nın İŞÇİ EKİ 1 Mayıs 2008: Devletin işçi sınıfına faşist terörü 1 Mayıs bir kez daha faşist devlet terörüne sahne oldu Taksim: 1 Mayıs Meydanı Üç büyük sendika konfederasyonu DİSK, KESK, Türk-İş- bu yıl birleşerek 1 Mayıs ı Taksim de birlikte kutlama kararı aldılar. Sendikaların bu tutumu demokratik ve devrimci kitle örgütlerinden, birçok emekten yana olduğunu söyleyen partiye kadar çok geniş bir kesimden destek gördü. İçinde bizim de YDİ Çağrı olarak yer aldığımız birçok devrimci gruptan oluşan Devrimci 1 Mayıs Platformu zaten yıllardır 1 Mayıs ı Taksim de kutlama kararlılığını bu yıl da sürdürdü. Böylece önceki yıllardan farklı olarak bu yıl ilk kez bu kadar geniş bir yelpazenin 1 Mayıs ı Taksim de kutlama iradesini ortaya koyması ve bu konuda ısrarlı olacağını başından ilan etmesi üzerine hükümet sendika konfederasyonlarının temsilcileriyle görüşmeyi kabul etmek zorunda kaldı. Sendika temsilcileriyle 1 Mayıs ın tatil günü olarak ilan edilmesi ve Taksim meydanında kutlanması konularında görüşmek üzere masaya oturan başbakan ve diğer hükümet temsilcileri, alay edercesine temsilcileri Taksim ısrarından vaz geçirmeye çalıştı. Hükümet bunun karşılığında büyük bir lütufta bulunarak, işçi sınıfına 1 Mayıs ı Emeğin birlik ve dayanışma günü olarak ilan edilmesini hediye ediyordu. Hükümet bu taktiğe başvurarak bir taşla iki kuş vurmaya çalışıyordu: Birincisi; burada zaten her yıl şu ya da bu şekilde kutlanan emeğin bayramının hükümet tarafından resmen ilan edilmesi malumun ilanından başka hiçbir anlam taşımıyordu (olsa olsa hükümetin taviz veriyormuş gibi yaparak işçi düşmanı yüzünü gizlemesine hizmet ediyordu). İkincisi (ve daha da önemli olanı), daha önce de yapıldığı gibi bir kez daha 1 Mayıs ın mücadeleci ve devrimci özü boşaltılmaya çalışılıyordu. 150 yıldır işçi sınıfının Birlik, Dayanışma ve MÜCADELE günü olan 1 Mayıs Birlik ve Dayanışma gününe indirgenerek sessiz sedasız mücadele den arındırılıyordu. Öyle ya, içinde bulunduğumuz çağ sınıf mücadelesi çağı değil (bu artık geride kalmıştı), sosyal diyalog ve sosyal dayanışma çağıydı! 1 Mayıs ın tatil günü ilan edilmesi ise milyarlarca zarara yol açacağı gerekçesiyle kesinkes reddediliyordu. Aralarında her zaman kolayca mutabakat sağlanamayan hükümetin ve devletin değişik yetkilileri arasında sözkonusu işçilerin hakları olunca çok çabuk en güçlü ittifaklar kurulabildiği bir kez daha görüldü. 1 Mayıs ın tatil günü olması ve Taksim de kutlama talebi hep bir ağızdan reddedilmiştir. 1 Mayıs ın bu yıl bu kadar medyatik olmasından da hiç çekinmeyen devlet ve hükümet yetkilileri işçi düşmanı tavırlarından taviz vermemişlerdir ve sonuna kadar Taksim de kutlanmasında ısrar edilmesi halinde İstanbul u işçilere cehenneme çevireceklerini yinelemişler ve öyle de yapmışlardır. 1 Mayıs a günler kala ortam iyice gerginleştirilmiş, arka arkaya açıklamalar yapan İstanbul Valisi, İstanbul Emniyet Müdürü, İçişleri Bakanı, Çalışma Bakanı, Başbakan vd., provokasyonların olacağının ve olay çıkarılacağının duyumunu aldıklarını, kimi illegal örgütlerin çatışmalara hazırlandıklarını, Taksim in izin verilen gösteri alanı olmadığını vb. söyleyerek, Taksim de ısrar edilmesi halinde gerekli önlemlerin alınacağını ve polisin orantılı şiddet uygulayacağını vb. söylediler. Bu gerekli önlemlerin ve orantılı şiddetin ne olduğu daha günler öncesinden ama en geç 1 Mayıs sabahı görüldü. Devletin işçilere orantılı şiddeti Hükümetin "Birlik ve dayanışma bayramı" olarak birkaç gün öncesinden resmen ilan ettiği 1 Mayıs, devletin yetkilileri ve güvenlik güçlerinin ortamı kızıştırarak yaptıkları hazırlıklardan sonra savaş gününe dönüştü. Günler öncesinden başlayan 1 Mayıs tartışmalarında ve son olarak 1 Mayıs günü yaşananlar egemenlerin açık işçi düşmanı saldırgan yüzünü bir kez daha net biçimde gösterdi. Öncelikli olarak 1 Mayıs ın devrimci özünü boşaltıp onu bahar bayramı, birlik ve dayanışma bayramı yapıp, mücadeleci özünü hafızalardan silmeye çalışanlar bunlarla yetinmeyip 1 Mayıs ı kutlamak isteyen emekten yana olanlara vahşice saldırarak İstanbul'da Şişli ve Taksim çevresini savaş alanına çevirdi. Sendikaların daha önce İstanbul'un üç fark lı yerinden toplanarak Taksim'e girme kararı, hükümetin vapur seferlerini ve metro hattını iptal ettiğini açıklaması üzerine yeni bir değişiklik yapılarak Taksim'e tek bir koldan Şişli istikametinden - girilmesi kararlaştırıldı. Sabah saatlerinde Şişli de toplanmak isteyenler önce polisin sert tepkileriyle karşılaştı, katılımcıların geri çekilmemesi sonucu panzerlerle ve gaz bombalarıyla müdahale edilmesi üzerine kalabalık ara sokaklara dağılmaya başladı ve bu andan itibaren sokak aralarında polislerle çatışmalar baş gösterdi. EK:1

10 EK:2 Mayıs 2008 yeni dünya için ÇAĞRI nın İŞÇİ EKİ Emekçilere yönelik ilk polis saldırısı ise sabah saat da DİSK binası önünde gerçekleşti. DİSK binasında sabahlayan ve bina önünde bekleyen işçi ve emekçilere biber gazı ve su sıkan polis, saldırılara bütün gün devam etti. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, yaptığı açıklamalarda saldırıyı kınayarak bu yapılanların devlet terörü olduğunu söyledi. DİSK önüne gelmek isteyen grupları da engelleyen polis, DİSK in olduğu caddeyi abluka altına aldı. Saldırılar sırasında birçok kişi gözaltına alındı. Açıklamanın ardından dağılan kitleye saldıran çevik kuvvet, işçi ve emekçilerin Şişli Etfal Hastanesi bahçesine girmesi üzerine buraya da gaz bombaları attı. Saldırıdan özellikle hastalar, çocuklar ve yaşlılar ağır biçimde etkilendiler. Hastane bahçesinde bulunan hasta yakınları ve sağlık çalışanları, alkışlarla polisin bu tutumunu protesto ettiler. YDİ Çağrı olarak Taksim i zorladık 1 Mayıs hazırlıklarımız günler öncesinden başladı. Bir yandan Devrimci 1 Mayıs Platformunun ortak etkinliklerinde yer alırken diğer taraftan 1 Mayıs'a ilişkin bildiri, kuşlama ve stiker çıkararak bunları 1 Mayıs öncesinden değişik yerde dağıttık ve yapıştırdık. 1 Mayıs günü, YDİ Çağrı okurları ve çalışanlarıyla birlikte önceden yaptığımız plan üzerine sabah bir grup arkadaşla hem toplanma yerini keşfetmek ve hem de 1 Mayıs'a ilişkin hazırladığımız malzemeleri götürmek için erkenden toplanma alanına vardık. Daha sonra diğer arkadaşlarımızla buluşarak Şişli İÇİNDEKİLER 1 Mayıs 2008: Devletin işçi sınıfına faşist terörü. EK:1 İzmir de 1 Mayıs. Mersin de 1 Mayıs. EK:2 EK:3 1 Mayıs Adana: Sınıf dayanışması ve coşku EK:3 Stuttgart'ta 1 Mayıs. Tez Koop- iş Sendikası İştanbul 4 No lu Şubesi nin Olağan Genel Kurulu yapıldı. Tez-Koop-İş Sendikası İzmir 2 No'lu Şube Genel Kurulu yapıldı. Deri İşçileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği kuruldu. EK:3 EK:4 EK:4 EK:5 Eğitim Sen den miting EK:5 "Yörsan Ürünlerini Tüketmeme çağrısı EK:5 SSGSS yasa tasarısı Adana da protesto edildi... Sosyal Güvenlik Yasası Diyarbakır'da protesto edildi... Emekçi bir Ermeni'nin mektubu. Camii önüne ve daha sonra da DİSK binası önüne girmeye çalıştık. Yaşanan müdahaleler sebebiyle hazırladığımız bildiriler ve pankartları kullanamadık. Fakat bir çok sokak ve alandaki yürüyüşlerde 1 Mayıs a yönelik hazırladığımız kuşlamaları dağıttık. Saat civarında DİSK binası önünde DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi nin olayları kınayarak eyleme son verdiklerini açıklamasından sonra, diğer grupların Taksim'de toplanacağı duyurusunu almamız üzerine değişik yolları zorlayarak Taksim e gitmeye çalıştık. Bütün çabalarımıza rağmen polis barikatlarını aşamadık. 500 kadar kişinin katıldığı kısa bir yürüyüşte "Yaşasın 1 Mayıs, Devrimci 1 Mayıs Seni Yaşatacağız, Ya Barbarlık Ya Sosyalizm, İşçilerin Birliği Sermayeyi Yenecek, Faşizme Karşı Omuz Omuza, Yaşasın Devrimci Dayanışma" sloganlarını attık ve diğer katılan guruplar da bu sloganlara eşlik ettiler. Tüm bu yaşananlar sonucunda Taksime giremeyeceğimizi görmemiz üzerine yeni bir durum değerlendirmesi yaparak, polisin bu saldırgan tutumu karşısında alana girmenin imkansız olduğunu, bunun için işçilerin güçlü birlikteliğine ihtiyaç duyulduğunu ve bizim elimizden geleni yaptığımızı belirterek bulunduğumuz yerden ayrılma kararı aldık. Sonuç Taksim kararlılığı sonucunda devletin anti-demokratik, işçi-emekçi düşmanı faşist yüzü daha açıkça ortaya çıkmıştır. Bu, işçiler emekçiler açısından bu yılki 1 Mayıs ın EK:6 EK:6 EK:7 en önemli dersidir. İşçiler bu ders ile birlikte egemen sınıflardan hakların dilenerek değil mücadele ile alınabileceğini net biçimde görmüşlerdir. Bunlar olumlu kazanımlar olmuştur. Bununla birlikte egemenler bir 1 Mayıs ta daha işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma gününün coşkulu bir şekilde kutlanmasını, en geniş işçi kitlelerinin bu vesile ile kendi devrimci sınıf fikirleriyle tanışmasını, devrimcilerle buluşmasını her ne pahasına olursa olsun - engellemeyi başarmışlardır. İşçilerin ve devrimci güçlerin taleplerinde kararlılık göstermeleri, taviz vermemeleri, en yoğun saldırıların karşısında bile geri adım atmamaları diğer olumlu kazanımlardır. Ancak devletin bu saldırıları ve engellemeleri karşısında yeterince alternatifler üzerinde durulmamış olması bir eksikliktir. Sendikaların saldırılar karşısında erken gelen bitirme kararları ve İzmir de Türk-İş, KESK ve TMMOB tarafından organize edilen 1 Mayıs, Gündoğdu Meydanı nda kutlandı. Alsancak, Basmane ve Konak ta toplanan işçiler, emekçiler Gündoğdu Meydanı na yürüdü. Türk-İş e bağlı sendikalar; Tes-İş, Tez Koop-İş, Petrol-İş, Tümtis, Tek Gıda-İş, Türkiye Maden-İş Alsancak Limanı önünde toplanarak, buradan Gündoğdu Meydanı na yürüdüler. Belediye-İş ve Deri-İş Kapılar bölgesinden yürüyerek alana girdiler. Emek Partisi, SDP, DTP, ESP, SGDF, Özgür Yaşam Kooperatifi, Deri İşçileri Derneği, Köz, BDSP Basmane yönünden alana giriş yaptılar. KESK Şubeler Platformu, DHP, DGH, ÖDP, Dev-Lis, Ege 78 liler, 78 liler Federasyonu, DİP Girişimi, Halk Evleri, Alevi Bektaşi ve Yöre Dernekleri Platformu, Partizan, Alınteri, Tevkurd, TÖP, Devrimci Dönüşüm, İŞHAKDER, Odak, Devrimci Hareket, Mücadele Birliği vb. Konak tarafından alana giriş yaptılar. İzmir de 1 Mayıs alternatif üretme konusundaki yetersizlikleri her ne kadar burjuva medya tarafından övgüye layık görülmüşse de, eylemin gidişatını olumlu değil olumsuz etkilemiştir. 1 Mayıs ın devrimci özüne uygun olarak işçi kitleleri tarafından kutlanabilmesi için sınıfın öncüsünün önünde sınıfı bilinçlendirmek ve örgütlemek gibi büyük görevler duruyor. Öncüler daha fazla işçi sınıfına yönelik çalışmaya ağırlık vermeli ve Fabrikalar K a lem i z, Ya ş a sı n B ol ş e v i k Mücadelemiz! sloganına gerçeklik kazandırmalıdırlar. Bunun için bir dahaki 1 Mayıs a kadar 1 yılımız var! Ancak hiç zaman kaybetmeksizin bu çalışmaya hemen başlamalıyız. Öyleyse bu şanlı görevi yerine getirmek için görev başına! 1 Mayıs kızıldır, kızıl kalacak! 3 Mayıs 2008 DİSK Tertip Komitesi içerisinde yer almadı. Genel İş 3, 4, 5 No lu şubeler, Genel İş Binası önünden yürüyerek alana geldiler. Kürsüden yapılan konuşmalarda, İstanbul da yaşanılan devlet terörü eleştirilerek kınandı. 1 Mayıs 1977 katliamı sırasında katledilenlerin isimleri tek tek okundu. Öldürülen işçilerin isimlerinin okunmasının ardından kitle, yaşıyor cevabı verdi. Yürüyüş ve miting sırasında onlarca slogan atıldı. Faşizme karşı omuz omuza!, Her yer Taksim, her yer 1 Mayıs!, İşte 1 Mayıs, alanlardayız!, Yaşasın 1 Mayıs, yaşasın sosyalizm!, Yaşasın 1 Mayıs, bıji yek Gulan!, Yaşasın sınıf dayanışması! atılan sloganlardan bazıları idi. 1 Mayıs a 30 bin civarında işçi, emekçi katıldı. Basmane ve Konak ta YDİ Çağrı nın 1 Mayıs ta alanlara, devrim ve sosyalizm mücadelesini yükseltmeye! başlıklı bildirisi dağıtıldı. 1 Mayıs 2008 YDİ Çağrı/İzmir

11 Mersin de 1 Mayıs Mersin de son yılların en kalabalık ve coşkulu 1 Mayıs ı kutlandı. Bu coşkuda ülke gündeminden hiç düşmeyen gerici-faşist olay ve uygulamalara olan tepkilerin yanı sıra, hükümetin Taksim yasaklamasına olan tepkinin de payı büyüktü. Saat 11 su la r ı nda Devlet Hastanesi önünde toplanan gruplar 12 ye doğru yürüyüşe geçtiler. İşçi sendikaları arasında DİSK e bağlı Genel-İş, Kristal-İş, Petrol-İş, Liman- İş, Birleşik Metal-İş, Tümtis, Yol-İş, Belediye-İş, BES ve Genç- Sen yer alıyordu. Bunların içerisinde özellikle Yol-İş kitle sayısıyla dikkatleri çekiyordu. KESK e bağlı birçok memur sendikası da alandaydı. Bunların içinde de Eğitim- Sen dikkat çekiyordu. Yine çeşitli dergi çevreleri, partiler, dernekler özellikle gençler sayılarının fazlalığıyla alanı şenlendiriyorlardı. Genellik le atılan sloganlar ise şunlardı: Akılsız başa ayak neylesin, Ayaklar baş olsun kıyamet kopmasın, Her yer isyan her yer Taksim, İstanbul işçisi yalnız değildir, İşçilerin birliği sermayeyi yenecek, Yaşasın 1 Mayıs Yürüyüş esnasında DTP lilerin Hepimiz PKK lıyız., alanda ise Biji serok Apo sloganları atmaları ve yine CHP nin alana girerken bir grup tarafından yuhalanması da not düşülmesi gereken olaylardandı. Alanda 5 binin üzerinde bir topluluk olmasına hemen herkes sevindi. Yalnız iş günü olması dolayısıyla olmalı, alanda toplanan grup kısa sürede dağıldı. Konuşmanın bitip halayların çekileceği sırada alanın yarısı boşalmıştı. Van milletvekili Fatma Kurtulan ve Urfa milletvekili İbrahim Binici de alandaydılar ve kitleyi selamlamakla yetindiler. Tertip Komitesi adına konuşan Petrol- İş Şube Başkanı Adil Aleybeyoğlu ise kısaca şunları söyledi: Bugün biz burada gayet güzel bir şekilde 1 Mayıs ımızı kutluyoruz. Fakat 1 haftadır ortamı geren başbakan, bakanlar ve vali yüzünden 1 Mayıs İstanbullulara zehir edildi. Şu an da aldığımız habere göre sendika başkanları can kayıplarından korktuklarından 1 Mayıs ı bitirdiklerini açıkladılar. Çünkü hükümetin gözü kararmıştı dedi. Bir kulağı Taksim de olan kitle bu habere hem üzüldü, hem de sevindi. Taksim de kutlamanın başarılamamasına üzülündü, kötü bir olay olmamasına ise sevinildi. Dünya nın önünde herkese rezil oldunuz. Bir de işçi dostuyuz diyorsunuz. Böyle işçi dostluğunuzu alında başınıza çalın. diyen Aleybeyoğlu, tüm sorumluları istifaya çağırarak ve her şeye rağmen alandakilerin 1 Mayıs ını kutlayarak konuşmasını bitirdi. Konuşmanın ardından yerel bir sanatçının marşlarıyla coşan grup, halay çektikten sonra dağıldı. 1 Mayıs 2008 Mersin 1 Mayıs Adana: Sınıf dayanışması ve coşku değiştirmek için kullanılan bir çekiçtir pankartı ile katıldı. Güney Sanat Topluluğu üyeleri işçi sınıfının zincirlerini temsilen ellerinden zincirli işçileri ve zincirleri elinde tutan patronu canlandırarak yürüdü. Alanda sergilenen bir skeç ile bir devrimcinin işçileri aydınlatması, işçilerin patrona karşı isyan ederek devrimcileşmesi anlatıldı. Oyun, işçilerin üzerinde Bütün ülkelerin işçileri, birleşiniz! Kaybedeceğimiz zincirlerimizden başka bir şey yok! Kazanacağımız yeni bir dünya var. yazılı pankartı taşıyarak slogan atması ile son buldu. Yürüyüş boyunca ve alanda oynadıkları oyun ile Güney Sanat Topluluğu üyeleri ilgi odağı oldular. Miting saat 19 a doğru sona erdi. Gruplar dağılırken arama noktasında bazı gruplar ile polis arasında çatışma çıktı. 40 ın üzerinde insan gözaltına alındı. Çok sayıda insan da polisin şiddetli müdahalesi ile yaralandı, bayıldı. İki polisin gözaltına almaya çalıştığı bir kişinin kolu kırıldı. Çatışma ara sokaklarda devam etti. Eylemcilere saldıran polis ara sokaklarda göz yaşartıcı gaz ve biber gazı kullandı. Son anda yaşanan bu olay eylemin tamamındaki coşkuya gölge düşürdü. Burjuva medya Adana 1 Mayıs ını yaşanan olay üzerinden haberleştirdi Ydi Çağrı/Adana Adana da düzenlenen 1 Mayıs mitingi son yılların en kalabalık eylemi oldu. Mimar Sinan Açıkhava Tiyatrosu önünde saat toplanan işçi ve emekçiler Uğur Mumcu Meydanına kadar büyük bir coşku ile yürüdü. Saat 19 a doğru eylemin sona ermesinden sonra çıkan olaylar eyleme gölge düşürdü. DİSK, KESK, Türk-İş, TMMOB ve Adana Tabip Odası nın oluşturduğu ve diğer demokratik kitle örgütlerinin, emekten yana siyasi partilerin ve dergi çevrelerinin desteklediği Tertip Komitesi ile düzenlenen 1 Mayıs mitingine yaklaşık işçi ve emekçi katıldı. Yolun iki şeridinden başlayan yürüyüşün bir ucu alana girdiğinde arkadaki gruplar toplanma yerinden çok az uzaklaşmışlardı. Türk-İş, DİSK ve KESK e bağlı sendikaların, ortak bir pankart arkasında yürüyen Devrimci 1 Mayıs Platformunu oluşturan grupların, DTP, EMEP, ÖDP, CHP, SDP, 78 liler Birliği, Halkevleri, Adana Alevi Bileşenleri ve daha birçok grubun katıldığı eyleme DTP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ile DTP Van Milletvekili Özdal Uçar da katıldı. Yürüyüş başladığında arama noktasında pankart ve döviz sopalarının kalınlığı nedeniyle bir sorun yaşandı. Ancak olay büyümeden kapandı. Miting alanında yapılan konuşmalarda Taksim de yaşanan devlet terörü kınandı. Özelleştirmelere ve SSGSS ye karşı mücadelenin sürdürüleceğinin vurgulandığı konuşmalarda 1 Mayıs ın resmi tatil ilan edilmesi talep edildi. Fabrikalarının özelleştirilmesine karşı mücadele eden TEKEL işçilerinin de yer aldığı eylemde TEKEL işçisi olan Hatice Koçak bir konuşma yaptı. İşçilerin yürüyüş esnasında ve alanda davul-zurna eşliğinde halaylar çekmesi, coşkulu sloganlar ve kalabalık renkli görüntüler oluşturuyordu. Yürüyüş boyunca hoparlörlerden devrimci marşlar çalındı, sloganlar atıldı. Her yer Taksim her yer direniş, Faşizme karşı omuz omuza sloganları gür bir şekilde atıldı. CHP saflarında bulunan gençler de sık sık devrimci sloganlar attılar. Mitinge Güney Sanat Topluluğu da Sanat gerçeğe tutulan bir ayna değil, onu Stuttgart'ta 1 Mayıs Bu sene yine 1 Mayıs devrimci özüne uygun bir şekilde, enternasyonalist içerikte kutlandı. Her yıl olduğu gibi bu sene de iki ayrı yürüyüş yapıldı. Birincisi sarı sendika DGB önderliğinde ve çeşitli göçmen örgütlerinin de desteklediği bir katılımla yapıldı. Katılım geçtiğimiz senelere nazaran kalabalıktı, takriben 2500 civarında idi. İşin ilginç yanı, sendikanın düzenlemesine rağmen, sendika kortejinde yürüyen insan sayısı 200 civarında idi. Diğerleri T/KK, Tamiller, Filistinliler vb. göçmen örgütleri idi. Bu yürüyüşün bitiminden sonra Devrimci 1 Mayıs yürüyüşü başladı. Yürüyüş Belediye binasının önünde yapılan kısa bir mitingle start aldı. Şehrin en işlek caddelerinde ara mitingler yapılarak yüründü. Ara mitinglerden bir tanesinde biz Trotz Alledem okurları olarak konuşma yaptık. Okunan yazı direk Alman emperyalist devletine vuran, sosyal hak kısıtlamalarını teşhir eden, büyük insanlığı yeni bir dünya için mücadeleye çağıran içerikte coşkulu bir konuşma idi. Konuşma ilgi ile dinlendi ve alkışlandı. Katılım 700 kişi civarında idi. Polis baştan itibaren keyfi kimlik kontrolü, üst baş araması yaparak, bir bölüm insanı keyfi gözaltına alarak saldırgan yüzünü yine gösterdi. Buna rağmen eylem coşkulu bir şekilde bitirildi ve amacına ulaştı. Eylemden sonra ayarlanan bir salonda müzikli, yemekli eğlence düzenlendi. Çeşitli dillerde devrimci şarkılar söylendi. En son Enternasyonal söylenerek eğlence bitirildi. Düzenleyenler: Trotz Alledem, RAS ve değişik otonom çevrelerdi. Eyleme sendika yürüyüşünden sonra bazı T/KK lı göçmen örgütleri de (tüm güçleri ile olmasa da) katıldılar. Yaşasın Devrimci 1 Mayıs! Devrimci selamlar. Eyleme katılan bir Trotz Alledem okuru Mayıs 2008 yeni dünya için ÇAĞRI nın İŞÇİ EKİ EK:3

12 Tez Koop- İş Sendikası İstanbul 4 No lu Şube nin Genel Kurulu yapıldı EK:4 Mayıs 2008 yeni dünya için ÇAĞRI nın İŞÇİ EKİ Tez Koop İş sendikasının İstanbul 4 Nolu şubesinin 6. Olağan Kongresi 27 Nisan 2008 günü İstanbul- Topkapı daki Holiday Otel inde yapıldı. Kongreye Şube Başkanı Cemal Kement in açılış konuşması ile başlandı. Şube Başkanı bu kısacık açılış konuşmasında kısa zaman dilimi içinde şubelerinin üye sayısını %40'lara varan oranda artırdıklarını, işçi sınıfına yapılan saldırılara karşı tüm eylem ve etkinliklere katılmaya çalıştıklarını belirtti. 4 Nolu Şube'nin Tez Koop İş Sendikasının en güçlü şubelerinden biri olduğu, başta sendika Genel Merkezinin tüm Yönetim Kurulu üyeleri olmak üzere birçok ildeki şube başkanlarının da katılmasından anlaşılıyordu. Her Genel Kurulda olduğu gibi burada da Genel Merkez yöneticileri divana seçildiler. Divan Başkanlığını Genel Başkan Gürsel Doğru yaptı. Doğru Genel Kurulun gündemine geçmeden Ulusal kurtuluş mücadelesi ve işçi sınıfının davası için canını veren şehitleri anmak amacıyla İstiklal Marşı'nı okuttu. Ardından yaptığı konuşmalarda hükümetin IMF ve Dünya Bankası emrinde bir hükümet olduğunu, işçi sınıfına tüm saldırıların bundan kaynaklandığını, kendilerinin sendika olarak buna karşı mücadele ettiklerini belirtti. Ayrıca son yıllarda işkollarındaki şirket birleşmelerinin ve satışlarının artığını, patronların kendi haklarını koruyan anlaşmalar yaptıklarını fakat işçilerin haklarını gasp etmeye çalıştıklarını belirterek, işçilerin birlik içinde mücadeleye hazır olmaları uyarısında bulundu. Sendika şubesine yeni üye olan İMKB, İstanbul Altın Borsası, Şok ve Tansaş işyerlerinin işçilerine sendikalarında örgütlendikleri için teşikkür etti. Onlara andaki hak yoksunluklarını önümüzdeki günlerde yapacakları TİS ve imzalanacak Protokol anlaşmaları ile gidereceklerni söyledi. Sendika olarak birçok sendika zayıflarken kendilerinin güçlendiğini ve güçlenmeye devam ettiklerini belirten Doğru, sermayenin saldırılarına özellikle SSGSS Yasasına karşı mücadele ettiklerini ve mücadelenin bitmediğini, mücadelenin devam ettiğini belirtti. Bir delegenin bu konuda fazla birşeyin yapılmadığı anlamında Ne yaptınız Başkan? şeklindeki sorusuna, üç konfedarasyonun yaptıkları eylem ve etkinlikleri tek tek sayarak kendilerinin en aktif şekilde katıldıklarını, bazı işçi arkadaşların böyle eleştirilerinin nedenini o işçilerin yapılanlardan haberdar olmamasına bağladı. Türk İş in SSGSS yasasına karşı kısmen kazanım elde edildiği şeklindeki iddiasına katılmadığını, tersine var olan hakların kaybedildiğini belirten Doğru, 1 Mayıs'ta alanlara çıkılması, Taksim yasağının kalkması İstanbul da 1 Mayıs'ın Taksim de kutlanması için çağrıda bulundu. Diğer konuklardan Tez Koop- İş Sendikası İstanbul 2 No lu Şube Bakanı Rabia Özkaraca yaptığı konuşmada işçi sınıfına yapılan saldırılara karşı başta hükümetle anlaştık diyen Türk İş in SSGSS'ye karşı mücadelenin belini kırdığını, DİSK ve KESK in de gereken mücadeleyi vermediklerini belirtti. Konfedarasyonların SSGSS yasası gibi önemli bir saldırıya karşı 14 Mart'a kadar iyi giden mücadeleyi işçilerin mücadelesiyle kazanacaklarına inanmadıkları için daha etkili mücadele yöntemleri yerine Basın Açıklaması, faks eylemleri gibi daha pasif eylem kararları almakla esasta bıraktıklarını, sermayeye teslim olduklarını belirtti. Meclis Başkanı, Cumhurbaşkanı vb.lerle görüşmekle, Anayasa Mahkemesine bel bağlamakla işçi sınıfının hak sahibi olamayacağını belirten R. Özkaraca, işçilerin birlikte vereceği mücadele ile kazanacağını vurguladı. Diğer konuşan konuklar da işçi sınıfına çok büyük saldırılar olduğunu, önümüzdeki günlerde bunun gibi büyük saldırılara girişecek sermayeye karşı işçilerin sendikalarına sahip çıkararak tüm işçi ve emekçilerin mücadele vermesi gerektiğini belirttiler. Kongreye katılan 112 delegeden (20 si kadın) 16 yıllık Migros işçisi bir erkek ile bir de 18 yıllık Migros işçisi (şube yönetiminde olan fakat yeni yönetime aday gösterilmeyen) bir kadın dışında hiçbir delege söz alıp konuşmadı. Bu durumun ortaya çıkmasının önemli nedenlerinden bir tanesi de uzun konuşmalarıyla delegelere konuşacak zaman bırakmayan yöneticilerin tavrı idi. Konuşan kadın delege 18 yıllık Migros işçisi olarak temsilci ve yöneticilik yaptığını, bir önceki şube yönetim kurulunda yer aldığını, yöneticilik döneminde erkek yöneticilerin kendisine karşı ayrımcılık yaparak kendisini dıştaladıklarını belirtti. Bu eleştiriyi yanıtlamaya çalışan yöneticiler ise kadın arkadaşlarının yönetimde olmasını çok istediklerini fakat kadın arkadaşlarının yöneticilik döneminde sendikal çalışmada verimli olunması için gerekli uyumlu çalışmayı yapmadığı ve doğru dürüst çalışmadığı için yeni yönetim listesine almadıklarını belirttiler. Öğleden sonra yapılan seçimlerde tek liste ile giren Cemal Kement 96 oy alarak Şube Başkanı diğer Yönetim Kurulu üyeleri ise 76 ile 86 arasında oy alarak seçildiler. Bizce 4 Nolu şubenin İstanbul un hem market işçilerinin hem de sermayenin kalbi olan İMKB ve İstanbul Altın Borsası gibi önemli işyerlerinde örgütlü olması işçi sınıfının sendikal mücadelesinde onu çok önemli bir sendika şubesi yapmaktadır. Çok kısa bir sürede iki katına yakın işçiyi üyeliğine kazanması kuşkusuz kutlanacak bir durum. Ancak şu an toplam 4 bin üyesinden 1500 ünün kadın olduğu halde Yönetim Kurulunda ve diğer Tez-Koop-İş Sendikası İzmir 2 No'lu Şube Genel Kurulu yapıldı yönetim kademelerinde hiçbir kadın yöneticinin olmaması olumsuz bir tablo çizmektedir. Her geçen gün gelişen ve kadın işçi sayısı artan bu işkolundaki sendikaların yönetimlerinin en azından yarısının kadınlardan oluşması ve bu temsilci ve yönetici kadınların daha başarılı olması için özel bir kadın örgütlenmesi çalışması yürütmeleri, yönetici adaylarını seçerken kadınlara karşı pozitif ayrımcılık yapılması acil bir gerekliliktir. 30 Nisan 2008 'nin sonlarına doğru, 2007 kimseye haber verilmeden yangından mal kaçırır gibi kurucu bir yönetim kurulu atanarak kurulan Tez-Koop-İş Sendikası İzmir 2 No'lu Şube ilk genel kurulunu 13 Nisan 2008 günü yaptı. Genel kurulda mevcut kurucu yönetim kurulu üyeleri bir liste halinde çıkarken karşılarında bir de muhalif liste vardı. Her iki grup da sınıfa yönelik azgınca saldırıların olduğu bir dönemde sendika yönetim kurulu olabilmenin verdiği hırsla genel kurulu mücadeleyi bir adım ileriye taşımayacak kısır tartışmalar içine hapsetti. Tarafsız olması gereken divan başkanı Gürsel Doğru mevcut atanmış yönetim kuruluna yönelik olumsuz eleştirilere divandan cevap vermekte hiç bir sakınca görmedi. Bir türlü örgütlenmesi başarılamayan Kipa işçilerinin genelde meslek odaları, üniversitelerden ve özel idarelerde örgütlü işçilerden oluşan 2 No'lu şubedeki varlığı en büyük tartışma konusu oldu. Genel Başkan Gürsel Doğru 2 No'lu şubeyi meslek odalarının içerisine hapsetmek istemedikleri için Kipa işçilerinin bu şubeye alındığını söylese de genel kanı Kipa'nın genel merkezin desteklediği listenin kazanabilmesi için bu şubeye alındığı yönündeydi. Kurucu yönetim kurulunun imzaladığı Ege Üniversitesi sözleşmesinde kazanılmış haklardan geri adım atıldığı yönünde yapılan eleştirilere bir yönetim kurulu üyesinin çıkıp arkadaşlar muhasebeci hata yapmış, yıllarca fazla para almışsınız, bir nevi sıfır faizli kredi yani, varsa böyle bir işyeri biz de gidip orada çalışalım şeklindeki ifadesi sınıf düşmanı ve lümpen zihniyeti gözler önüne sermeye yeter bir örnek olarak karşımıza çıktı. Öte yandan Kipa işçileri muhalif liste adayları tarafından genel kurula gelmemeleri yönünde tehdit edildiklerini ileri sürdüler. Bu toz duman içerisinde birbirinden beter iki listeden genel merkez tarafından desteklenen ve Şube Başkanlığını Naci Boz'un üstlendiği liste kazandı. Söylenen bütün havalı lafların dört yıl sonra yapılacak olan 2. Genel Kurul'da tekrar söylenmek üzere rafa kaldırıldığı bir İzmir 2 No'lu Şube bizleri bekliyor. Sendikaları içerisine hapsoldukları bu bürokratik ve yağmacı anlayıştan ancak sınıf bilinçli işçiler çıkarabilir. Ancak gerçek şu ki sınıf bilinçli işçiler sendika organlarında ya hiç görev alamıyorlar ya da çok azlar. Ama sendikaları emeğin gerçek örgütleri yapana kadar mücadeleye devam... Nisan 2008 İzmir'den YDİ Çağrı Okuru

13 Deri İşçileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği kuruldu taşeronlaştırma ve parça başı üretim karşısında örgütlenme sorunları, çözümleri ve deneyimleri konulu bir panel yapıldı. Panele konuşmacı olarak, Deri-İş Genel Başkanı Musa Servi, BATİS Genel Başkanı Metin Burak, Deri İşçileri Derneği nden Yalçın Yanık katıldı. Serbest kürsü bölümünde, etkinliğe katılan deri işçileri, sorunlarını ve düşüncelerini ifade ettiler. Etkinlikte, Ya kızımız olursa adlı tiyatro oyunu oynandı. Grup Cabbarlar müzik dinletisi sundu. Etkinliğe, İzmir YDİ Çağrı okurları olarak bir mesaj sunduk. 13 Nisan 2008 YDİ Çağrı/İzmir Esnek üretim, taşeronlaştırma ve parça başı üretimin olumsuz sonuçlarını en çok yaşayan işçiler, deri işçileridir. Onlar sigortasız, sendikasız, sağlıksız çalışma koşulları, uzun çalışma saatleri, parça başı ücret vb. karşılığında çalışmak zorunda bırakılıyorlar. Bir süreden beri, İzmir Kapılar da Deri İşçileri arasında çalışma yürüten Deri İşçileri Derneği Girişimi, dernekleşerek çalışmalarını yürütecek. Deri İşçileri, 12 Nisan günü gerçekleştirdikleri bir etkinlik ile dernek kuruluşunu ilan ettiler. Etkinlikte; Esnek üretim, Deri İşçileri Derneği Kuruluş Etkinliğine! Değerli arkadaşlar! Dostlar! Uzun çalışma saatleri, parça başı ücret, sigortasızlık, sendikasızlık, sağlıksız çalışma koşulları vb. deri işçilerinin çalışmak zorunda kaldığı koşullardan bazılarıdır. Deri işçileri hiçbir hakka sahip olmadan, kölelik koşullarında çalışmak zorunda kalıyorlar. Ücretli köle olmak kader değil! İşçilerin gücü birleşmelerinden, üretim içerisinde oynadıkları rolden doğar. Bütün zenginliklerin yaratıcısı, yaratan ve üreten işçilerdir. İşçiler durduğu zaman, hayat da durur. Deri işçileri Derneği, deri işçilerinin sorunlarının bilince çıkarılması, deri işçilerinin örgütlenmesi alanında, ışık olacağına inanıyoruz. Bu bilinçle, Deri İşçileri Derneği nin kuruluşunu selamlıyoruz. Kahrolsun ücretli kölelik düzeni! Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz! 11 Nisan 2008 İzmir Yeni Dünya İçin Çağrı okurları Eğitim Sen den miting "Yörsan Ürünlerini Tüketmeme çağrısı Toplanma alanında, YDİ Çağrı nın SSGSS na karşı çıkardığı, Susma karşı çık! Karşı çıkmazsan hiçbir hakkın kalmayacak başlıklı, Nisan 2008 tarihli bildirisinden 300 adet dağıtıldı. Eğ it i m S en, 12 Ni s a n Cumartesi günü, eğitim ve yükseköğretimde yaşanan; gericileştirmeye, piyasalaştırmaya, anti demokratik uygulamalara, ekonomik ve sosyal hakların gasp edilmesine, öğretmenler arasında ayrımcılık yaratan kariyer basamakları uygulamasına, iş güvencesiz çalıştırılmaya karşı bölgesel bir yürüyüş ve miting gerçekleştirdi. Konak eski Sümer Bank önünde toplanan kitle, düzenli kortejler oluşturarak buradan Gündoğdu Meydanına yürüdü. Yürüyüşe binlerce kişi katıldı. Yürüyüşe ağırlıklı olarak Eğitim Sen katılmasına rağmen, Türk-İş e bağlı Petrol İş, TÜMTİS sendika- ları da yürüyüşe katıldı. Ayrıca TMMOB, EMEP, ÖDP, Öğrenci Kolektifleri, TKP, DHP, Alınteri, BDSP, HK P, Özg ü r Ya ş a m Kooperatifi, 78 liler Federasyonu, Partizan vb. de yürüyüşe katıldı. Yürüyüş ve miting sırasında, mecliste görüşülmekte olan SSGSS yasa tasarısına karşı yoğun tepkiler dile getirildi. Yoğun tepki atılan sloganlara da yansıdı. Topla n ma a la n ı nd a, Y Dİ Çağrı nın SSGSS na karşı çıkardığı, Susma karşı çık! Karşı çıkmazsan hiçbir hakkın kalmayacak başlıklı, Nisan 2008 tarihli bildirisinden 300 adet dağıtıldı. 13 Nisan 2008 YDİ Çağrı/İzmir Sendikalaştıkları için işten atılan Yörsan işçilerine destek olmak amacıyla Tek Gıda-İş Sendikası Güney Anadolu Bölge Şubesi tarafından bir basın açıklaması düzenlendi. 17 Nisan günü saat da İnönü Parkında toplanan Tek Gıda-İş yöneticileri ve üye işçiler Yörsan işçileri yalnız değildir sloganlarını attılar. Sendika adına Bölge şubesi başkanı Gürsel Diliçıkık yaptığı açıklamada işten atılan ve direnişi sürdüren 402 Yörsan işçisinin yalnız olmadığını, sendikanın sonuna kadar işçiler ile beraber olacağını açıkladı. Y a p ı l a n a ç ı k l a m a d a Tek Gıda-İş Sendikası olar a k h e r k e s için demokrasi herkes için ö r g ü t l e n m e hakkı diyerek yola ç ı k t ı k. YÖ R S A N d a b u b a y r a ğ ı göndere diktik ve tüm yurttaşlarımızı anayasal hak olan sendikal örgütlenme hakkını kullanmak istedikleri için işten çıkarılan 402 YÖRSAN işçisini desteklemek amacıyla b u r a d a y ı z. İşçiler işlerine geri alınana ka- dar ve sendikalaşma hakları kabul edilene kadar YÖRSAN ürünlerini tüketmemeye davet ediyoruz. denildi. Özelleştirmeye karşı fabrikalarına kapanan ancak fabrika içindeki direnişi sona erdiren Tekel işçileri de açıklamaya katılarak YÖRSAN işçilerine destek oldular. Basın açık laması YÖRSAN ürünlerinin çöpe dökülmesi ile son buldu Ydi Çağrı/Adana Mayıs 2008 yeni dünya için ÇAĞRI nın İŞÇİ EKİ EK:5

14 EK:6 Mayıs 2008 yeni dünya için ÇAĞRI nın İŞÇİ EKİ SSGSS yasa tasarısı Adana da protesto edildi... Hükümetin yasalaştırmak istediği SSGSS yasa tasarısı 1 Nisan günü yeniden Meclis Genel Kurulunun gündemine geldi. Aynı gün, yasa tasarısını protesto etmek amacıyla yurt genelinde çeşitli sendika ve sivil toplum örgütlerinin öncülüğünde iş bırakma eylemleri gerçekleştirildi. Adana da tasarıyı protesto etmek amacıyla, Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu içerisinde birleşen çok sayıda sendika ve sivil toplum örgütü, çeşitli gazete ve dergi çevreleri ve işçilerden oluşan yaklaşık iki bin kişi bir araya geldi. Atatürk Caddesi üzerinde bulunan Eğitim Sen Adana Şubesi önü ve Başkent Üniversitesi Seyhan Hastanesi önünden olmak üzere iki koldan yürüyüşe geçen katılımcıların or- Sosyal Güvenlik Yasası Diyarbakır'da protesto edildi Nisan 2008 tarihinde yapılan SSGSS yasasıyla ilgili Eğitim- Sen'in düzenlediği Farklılıkların farkındayız, susmayacağız başlıklı bölge mitingi saat 10'da Urfa Kapı önünde bir araya gelen kitle tarafından protesto edildi. Eğitim-Sen emekçileri çeşitli döviz ve pankartlarıyla, çoğunluğu genç olan, eşleri ve çocuklarıyla bu mitinge katılmışlardı. Bölgenin değişik illerinden gelen Eğitim-Sen üyesi emekçiler kendi illerini belirten pankartlarıyla katılmışlardı. Sabahın erken saatlerinden arabalarla çevre illerden gelen emekçilerin bir kısmı geciktiği için yürüyüş biraz geç başladı, geç gelenlerle birlikte İstasyon Meydanına alkış ve sloganlarla yüründü. Beş binin üzerinde emekçi bu eyleme katılmıştı. Dövizlerde çeşitli dillerle yazılmış barış ve güvercin resmi dikkat çekiciydi. Genç emekçilerin katılımı dikkat çekiciydi, yasa ile en fazla mağdur edilenler de onlardı. Sıkı güvenlik önlemleri vardı, birçok noktada aramalar yapılıyordu. Hem eylemin hem de güneşin sıcaklığı vardı. Eylemde atılan sloganlar: Katil Erdoğan, faşizme karşı omuz omuza, anadil haktır engellenemez, kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz, biji biratîya gelan, yaşasın demokrasi mücadelemiz vb. Eyleme Eğitim-Sen Başkanı Alaattin Dinçer, Eğitim-Sen şube başkanları ve çeşitli sivil toplum örgütleri temsilcileri de destek sundular. Barış anaları inisiyatifine üye kadınlar da alandaki yerlerini almışlardı. SSGSS Yasasına karşı konuşmalar yapıldı, anadilde eğitim hakkı savunulurken hükümet protesto edildi, Eğitim-Sen'in kapatılmasına gerekçe olan anadilde eğitim hakkını Eğitim-Sen başkanı geçici bir süre askıya aldıklarını, ileride yeniden tüzüklerine alacaklarını belirtti. Dicle Fırat Kültür Merkezi sanatçılarının sunumuyla miting son buldu. Bu mitingin bize açık olarak gösterdiği, işçiler ve emekçiler haklarının elerinden alınmasına karşı hep birlikte bu saldırıya karşı mücadele yürütmelidirler. Birlikte güçlüyüz ve bu bizim en büyük silahımız, bu silahın kıymetini bilmeliyiz. Bu tek başına yetmez, bir olmalı bu barbar sistemi birlikte yıkmalıyız. Bunun için: Kahrolsun Kapitalizm! Yaşasın Sosyalizm! Bir YDİ Çağrı okuru tak buluşma noktası Uğur Mumcu Meydanıydı. Yürüyüş boyunca çiseleyen yağmura aldırmadan tüm katılımcılar hep birlikte sloganlar atıp ıslıklar ve alkışlarla basın açıklamasının yapılacağı alan olan Uğur Mumcu Meydanına geldiler. Basın açıklamasını platform adına KESK Dönem Sözcüsü ve Sağlık Emekçileri Sendikası Adana Şube Başkanı Mehmet Antmen okudu. Antmen konuşmasında, kamuoyunun tüm tepkisine, emek ve meslek örgütlerinin itirazlarına rağmen yasanın Meclis Genel Kurulundan geçirilmek istendiğini söyledi. Devamla Bu yasa gündeme geldiğinden bu yana, bizler bu yasanın IMF ve Dünya Bankası nın dayatmaları sonucunda hazırlandığını dile getirdik. IMF ve Dünya Bankası nın dayattığı tüm yasalar gibi, bu yasanın da temel önceliği, halkın değil, uluslar arası sermayenin çıkarlarıdır. Bu yasa, halkın sağlık hakkına yapılan harcamaları, ülkemizin geleceğine yapılan yatırımları kara delik olarak gören kara bir zihniyetin ürünüdür! dedi. Basın açıklaması sonrasında davul zurna eşliğinde halaylar çekilerek eylem sonlandırıldı. Hava ULUSLARARASI KOMÜNİST HAREKETİN BELGELERİ muhalefetinin de etkisiyle eylem planlandığından daha kısa sürdü. Eyleme en geniş katılım Eğitim- Sen üyelerine aitti. Yürüyüş boyunca ve alana gelindiğinde de dikkati çeken şey çevrede çok fazla polis olmamasıydı. Genelde en küçük kitle eylemlerinde bile çevrede neredeyse eylemci sayısı kadar polis olurken 1 Nisan daki eylemde durum alışkın olduğumuzun tersine bir durumdu ve eylem sorunsuz bir şekilde sonlandı. 12 Nisan Cumartesi günü Adana da SSGSS yasa tasarısını protesto etmek amacıyla bölgesel bir miting düzenlenecek. Tüm işçi ve emekçileri kazanılmış haklarımızın gaspı anlamına gelen bu yasa tasarısına karşı alanlara çağırıyoruz. Eyleme katılan kimi kurumlar şunlardı: Sendikalardan; Eğitim- Sen Adana Şubesi, DİSK Çukurova Bölge Temsilciliği, Tekstil-Sen, ESM, BES, Disk Dev Sağlık İş, SES, BTS. S i y a s i p a r t i v e m e s l e k Örgütlerinden; ÖDP, EMEP, ESP, TMMOB, Adana Tabip Odası Ydi Çağrı Adana Bu kitapları oku, okut DÖNÜŞÜM YAYINLARI 3. ENTERNASYONAL'DE ÖRGÜTLENME SORUNU BURJUVA-DEMOKRATİK DEVRİMİN PROLETER DEVRİME DÖNÜŞMESİ POLİTİK BİR ÖRGÜTLENME BİÇİMİ OLARAK HALK DEMOKRASİSİ ENTERNASYONAL'DE FAŞİZM ÜZERİNE TARTIŞMALAR BELGELER -I ENTERNASYONAL'DE FAŞİZM ÜZERİNE TARTIŞMALAR BELGELER -II ENTERNASYONAL'DE DEVRİM AŞAMALARI KOMÜNİST PARTİSİ MANİFESTOSU (Kürtçe-Türkçe) MOSKOVA 1937 Lion Feuchtwanger GÜNCEL POLİTİKA STALİN ELEŞTİRİLERİ ÜZERİNE EKİM DEVRİMİ ÜZERİNE İŞÇİ SINIFI HAREKETİ ÜZE. YAZILAR MAO ZEDUNG ve ÇİN DEVRİMİ FAŞİZM NEDİR? SOSYAL DEMOKRASİ NEDİR? DOĞA VE İNSAN BOLŞEVİK PARTİ İNŞA ÖĞRETİSİ ÜZERİNE ESERLERİ VE MÜCADELESİYLE R. LUXEMBURG KEMALİST DEVRİM (1. Kitap) Halkın Sanatçısı/Halkın Savaşçısı YILMAZ GÜNEY (2. Baskı) KADIN DİZİSİ KADIN SORUNU ÜZERİNE YAZILAR SOSYALİST KADIN HAREKETİ İÇİN KADINLARIN KURTULUŞU (Cilt : 1) KADINLARIN KURTULUŞU (Cilt : 2) SİZİN MASALINIZ Hasan Kıyafet BİZİM LİSE Hasan Kıyafet ARTIK AĞLAMAYACAĞIM N. Doğan (ANI ROMAN) DİLAN N. Doğan (ANI ROMAN) NAZİ KIZLARI Hermynia Zur Mühlen YAĞMUR MASALI SADULLAH Şaban Demir ŞİİR DİZİSİ PANTA REİ Hasan Erkul HİKMETİ MAVİ Hasan Erkul ACILAR DA ÜŞÜR Orhan Bahçıvan LİK Hasan Erkul MEYDAN DÜŞÜ Hasan Erkul Ankara Cad. No-31 / 51 Cağaloğlu İstanbul Tel / Fax: (0212) Aralık 2005 % 40 İndirimli Fiyat Listesi

15 Emekçi bir Ermeni'nin mektubu Bugün 24 Nisan, neşe dolmuyor insan! Tersine, Türkiye de insanın kimliği Ermeni kökenli olunca, tarihin bize son 93 yıllık süreçte yaşattığı acıları, zulmü ve hüzünlü sessizliği düşününce kapkara bir dünya ile karşı karşıya kalıyor insan ve istemese de ediyor isyan. Evet artık dayanamıyor ve isyan ediyorum. İsyan ediyorum bunca yıldır zulme boyun eğmeye, isyan ediyorum kimliğimi gizli tutmak zorunda kalmaya. Dayanamıyorum artık, bir halkın kimliğinin baskılara maruz bırakılıp inkar edilmesine. Baskılardan dolayı insanın kendi kimliğini açık açık savunamamasına dayanamıyorum. İsyan ediyorum artık, her 24 Nisan da ABD Başkanı nın ağzından soykırım kelimesinin çıkıp çıkmamasına endekslenen bir devletin sınırları içinde yaşamaya. Evet, artık isyan etmeye karar verdim bu duruma. İsyanımın ilk adımı kendi kimliğimi herkese açıkça ilan etmektir. Artık benimle konuşan ve Ermeni düşmanlığını körükleyenlere de karşı sesimi yükselterek ve başımı dik tutarak ben de bir Ermeniyim demeye karar verdim. Bu kararımın yazılı bölümünü de yazıda ses çıkmıyor sizin derginizin sayfalarında çıkan yazılardan aldığım güç ve güvenle Yeni Dünya İçin ÇAĞRI üzerinden yapmaya karar verdim. Yıllar sonra da olsa, Ermeni olduğumu bildiğim halde hep kimliğimi gizlemeye son veriyor ve itiraf ediyorum, ben bir Ermeniyim! Emekçi bir Ermeni. İnsanın kendisi yaşamayınca anlayamazmış. Düşünün bir kere, benim kimliğimi itiraf etmem, cesaret, isyan ve özeleştiri gibi değişik şeyleri içeriyor. Hangisiyle başlasam diye kendime sorduğumda, seçmekte zorlanıyorum ve bu mektubumu yazmaktan vazgeçmeye başlıyorum. İnadım bunu engelliyor. Özeleştirimi yapmak istiyorum, kimliğimi bunca yıldır sakladığım için ve baskılara açıkça karşı koymadığım için. Evet, özeleştiri yapmak istiyorum ama kolay olmuyor. Suçlu ben miyim, yoksa D ü şü nü n k i, ben i m g ibi Aşkale lisiniz. Bırakın 1915 yılı ve sonrası dönemde, Birinci Dünya Savaşı döneminde dedelerimizinninelerimizin yaşadıklarını, ya da İkinci Dünya Savaşı döneminde Aşkale ye sürgünleri ve ölüleri bir kenara, bugün hâlâ her yıl sözümona Kurtuluş Günü nde hep yeniden süngüleniyorsunuz. Çevrenizi algılamaya başladığınızdan itibaren Ermeni tanımının küfür, aşağılama ve düşmanlığı körüklemenin tanımı olarak kullanıldığını görüyor, korkuyor ve bu durumu kabul etmeseniz de, kimliğinizi gizlemek zorunda kalıyorsunuzdur. Buna hemen her yıl Kutlama Günü nde Ermenilerin düşman olarak gösterilmesi ve sonunda kahraman Türk güçleri tarafından süngülenmesi eklenince; hatta rol icabı bile Ermeni olanların piyesi seyredenler tarafından yer yer linç edilecek kadar dövüldüğünü görünce siz ne yapardınız? Yaşama arzusu size o anda kimliğinizi inkar etmenin bir açıklaması olmaktadır. Güçlü olan onlar ve sana yaşama hakkı tanımıyorlar. Sen ise en doğal hakkın olan yaşama hakkını ancak kimliğini gizlemekle mümkün olduğunu görüyor ve seçimini yapmak zorunda kalıyorsun. Yani bir bakıma güçsüzlüğün kurbanı oluyorsunuz. Böylesi bir durumda tüm baskılara karşı kimliğimi açıkça ilan etmediğim için özeleştiri yapmamın, benim için gerçekte artık böylesi yaşama isyan etmek ve evet baskılara doğrudan doğruya maruz kalmak anlamına geldiğini de artık sizler düşünebilirsiniz belki. Bu bağlamda sadece itirafım değil, özeleştirim bile isyan etmek anlamına gelmektedir. Böylesi bir isyana kalkışmak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti gibi bir devlette büyük bir cesaret ister. Benim bu cesareti aldığım kaynaklardan biri, artık böylesi yaşama hayır demek ve bu durumda ölünecekse artık insan onuruyla ölmesinin, onursuzca yaşamaktan daha iyi olduğuna karar vermektir. İnsanların kimliğini inkar etmesini gerekçesi ne olursa olsun ve anlaşılır gerekçe bile olsa yenilgiyi baştan kabul etmek ve onursuzluk olarak görüyorum artık. Cesaret aldığım bir diğer kaynak ise, artık son yıllarda giderek daha fazla biçimde, kimliğini ortaya koyan kitapların yayınlanması oldu. Annaannem, Tehcir Çocukları gibi kitaplarda değişik insanların yaşam öyküleri ve kökenleri dile getirilmektedir. Hepsinde de Ermeni kimliği gizlenmek zorunda kalınan bir kimlik olmuştur. Baskı altına alınmıştır. Ninelerinin ya da başka akraba veya yakınlarının Ermeni olduğunu bilenlerin de, bildiklerini ancak son yıllarda ortaya koymaları, üzerinde düşünülmesi gereken bir başka olgudur. Fakat tüm bunlara rağmen, Türkiye de artık kimliğini gizlemek zorunda kalanların tavırlarında olumlu yönde bir değişiklik sözkonusudur. İşte bu olumlu gelişmeler benim cesaret aldığım temel kaynaklardan biridir. Ben nenemin ya da dedemin Ermeni olduğunu sonradan öğrenenlerden değilim. Hayır. Ben Ermeni kimliğimin bilincinde olarak, kimliğimi gizlemek zorunda kalanlardanım. Bu olgu, aynı zamanda nene ya da dedenin Ermeniliğinden sonradan haberdar olmaktan farklıdır. Kuşkusuz ki ben Ermeni olmayı başka millet veya milliyetlerden üstünlük olarak anlamıyorum ve böyle de savunmuyorum. Ama her milletten veya milliyetten insanın kendi kimliğini özgürce ifade etmesi ve tüm millet ve milliyetlerden insanların, tabii ki emekçilerin, halkların kendi farklılıklarıyla kardeşçe, özgürce yaşaması benim temel istemlerimden biridir. Bu en insani istemin asgarisi bile bir devletin resmi sınırları çerçevesinde uygulanmıyorsa, o zaman yaşananlara isyan etmemek elde değil. İsyan edilecek olan olgular kuşkusuz ki sadece bunlar değil. Kökümüzü kurutmak isteyenlerin kökü kurumadı daha! Onlar hâlâ egemen durumda. Halkların kardeşliği için de, anda sevindirici bir durum yok. Halklar egemenlerin siyasetine hizmetçi rolünde. Egemenlerin halklar arasında düşmanlığı körükleme siyasetine hizmetle kusur etmektedirler. Ermeni dölü, Ermeni uşağı vb. tanımlar bize küfür ve hakarettir. Ama Türk ve diğer millet ve milliyetlerden işçi ve emekçiler de böylesi tanımları sık sık kullanmaktadır. Türk devletinin baskı ve zulmünden en çok pay alanlardan olan Kürt milletinden insanlar bile bizi aşağılama, horgörme, kısacası ezen konumunda olmaktadır. Doğrusunu isterseniz uğradığımız zulmü ve baskıları anlatmaya ne gücüm var, ne de bu sayfalar çektiğimiz acıları dile getirmeye yeter. Bu yüzden 20. yüzyılda yaşadıklarımıza değinmekten vazgeçip günümüzdeki kimi örneklerle, soruna dikkat çekmeye karar verdim. Ermeni düşmanlığının kimi örnekleri Sözkonusu birkaç örneği aktarmadan önce iki noktanın bilince çıkarılması gerekiyor. Birincisi, sözkonusu tavırların temel yaklaşımı, soykırımın tarihsel gerçeklik olduğunun reddedilmesi ve soykırımın tarihi bir gerçeklik Mayıs 2008 yeni dünya için ÇAĞRI nın İŞÇİ EKİ EK:7

16 Mayıs 2008 yeni dünya için ÇAĞRI nın İŞÇİ EKİ olduğunu savunanlarla Ermenilere karşı düşmanlığın körüklendiği yaklaşımdır. Bu bağlamda güncel örnekler hemen her zaman soykırıma yaklaşıma ilişkindir. İkincisi, vereceğim örnekler mutlaka en göze batan ya da en ilginç, en önemli örnekler değil, günlük basında okunabilecek gelişigüzel seçilen örneklerdir. Buna rağmen ama biz Ermenilere ve tarihimize yönelik şovenist tavırların özünü görmek isteyenler, bu örneklerden de gerçeği görebilirler. Örneğin Ağrı Dağı olarak tanınan ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmi sınırları içinde en yüksek dağ olarak da bilinen dağın tarihsel adı, tanımı Ararat tır. Bu bilebildiğim kadarıyla hemen tüm yabancı dillerde de kullanılmaktadır. Bunu kullananlar otomatikman Türk düşmanlığı yapmamakta ve bu dağın biz Ermenilerin coğrafyasına ait olduğunu savunmamaktadırlar. Türkiye de ama Ararat ismi bölücülükle eşdeğer görülmektedir. Hürriyet gazetesinin 6 Nisan 2008 tarihli haberinin öne çıkarılan bölümünde şöyle denmektedir: Milli Eğitim Bakanlığı nın yayınladığı 11. sınıf coğrafya kitabının 133. sayfasındaki Türkiye haritasında Ağrı dağı nın adı Ararat olarak geçiyor. Bakanlık yetkilileri kitabın yeni baskılarında hatanın düzeltileceğini, ayrıca kitabı yazan, inceleyen ve onaylayanlar hakkında inceleme başlatıldığını açıkladı. Yoruma gerek kalmayacak kadar açık. Yetkililer Ararat isminin kullanılmasını hata olarak değerlendirmektedir. Bu hata öyle bir hata ki, kitabı yazan, inceleyen ve onaylayanlar hakkında inceleme başlatılıyor! Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk un tavrı ise Bakanlık yetkililerinin açıklamasının gerçek özünü dile getirmektedir. Ararat kelimesi günümüzde sözde Ermeni Soykırımı iddiasının sembolü haline gelmiştir. Bugün ülkemizin içten ve dıştan kıskaç altına alındığı, Türkiye aleyhine lobi faaliyetlerinin alabildiğine arttığı, bölücü haritaların elden ele dolaştığı bir dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin fiziki haritasında Ağrı Dağı na Ararat denmesi oldukça manidardır. Ararat ın anlamı Ermeniler için son derece önemlidir. Ayrıca hatırlanacağı üzere yıllarındaki Ermeni olaylarının konu alındığı Ararat isimli bir filmde tarihi gerçekler saptırılmış ve Türk Milleti hak etmediği şekilde suçlanmıştı. Bu hatanın Bakanlıkça bir an önce düzeltilmesini istiyoruz. (Hürriyet, 6 Nisan 2008) Türk şovenleri şu ya da bu coğrafyanın ismini değiştirerek sorunu ya da tarihi gerçekleri ortadan kaldırabileceklerini düşünüyorlar ama yanılıyorlar. Esas mesele biz Ermenilerin böylesi tavırlardan nasıl etkilendiğinin, Türk, Kürt ve diğer halklardan işçi ve emekçiler tarafından anlaşılması, bilinmesidir. Böylesi tavırlar her seferinde bize soykırımı hatırlatıyor. Baskı ve zulmün biçimleri değişiyor ama zihniyet aynı. Bu zihniyet, katlettikleri bizim insanlarımızın akraba veya yakınlarına karşı olduğu gibi, onlarla dayanışmada bulunanlara karşı da düşmanlığı körüklemeyi sürdürmektedir. Hrant Dink in katledilmesi olayının mahkeme duruşmalarında bunu her seferinde yaşıyoruz. Adı şu son dönemde öne çıkarılmaya çalışılan Ergenekon çetesiyle ilgili olayda geçen Avukat Fuat Turgut gibileri, devletin yetkililerinin gözleri önünde Ermeni düşmanlığı yapmaktadır ve kendisine yönelik hiç bir yaptırımla karşılaşmamaktadır. Şubat ayındaki duruşmada da, küfürnameler düzerek bize Kuduz Ermeniler vb. demenin ötesinde şunları da söyledi: Hepimiz Ermeniyiz diyen güruh nerede. Allah hepsini Hrantları na kavuştursun. Bu benim onlara bu duruşmadan önceki duam (Hürriyet, 26 Şubat 2008) Hrant ı bizden koparıp alanlar, yani katledenler mahkeme salonlarında böyle serbestçe konuşuyor. Kökü kurutulmak istenen bir halkın mensubu olarak böylesi Türk ırkçılarının tavırlarına karşı hangi kavram veya sözcüklerle yanıt vereceğim bağlamındaki seçimde çok zorlanıyorum. En önemli meselenin ise onların seviyesine, çukura, böylesi Türk ırkçıları yüzünden Türk halkına, işçi ve emekçilerine karşı düşmanlık anlamına gelecek tavırlara düşmemek olduğunun bilinciyle davranmak gerektiğinin kararlılığını pratiğimle göstermek olduğunu düşünüyorum. Bunları anlatırken aklıma güncel olmayan ama aktarmak istediğim bir örnek geliyor. Bilindiği gibi Türk devletinin resmi tezinin savunucuları kabul etmedikleri bir olgu karşısında hep sözde tanımını kullanırlar, kullanıyorlar da. Ama devletin resmi kademeleri, en azından 2007 yılından itibaren sözde soykırım tanımı yerine 1915 olayları ifadesini kullanmaya yönelmiş durumdadır. Bununla ilgili haber 24 Ağustos 2007 tarihinde kimi gazetelere de örneğin Zaman gazetesine yansıdı. İnternetten de okuyabilirsiniz. Zaman gazetesinin aktarımına göre takınılan tavır şöyledir: Zaman gazetesinin sorularını cevaplayan bir yetkili, Biz, Ermenilerin ortaya attığı soykırım iddialarına karşı çıkıyor ve böyle bir hadisenin yaşanmadığını söylüyorduk. Ama cevap verirken bile aynı kelimenin (soykırım) başına sözde ifadesi ekleyerek olmamış bir olayı tekrarlıyorduk olayları ifadesini kullanmak daha doğru dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz ay ilgili kurumlara bir genelge göndererek alınan kararı bildirdi. Dışişleri de resmi açıklamalarda sözkonusu uygulamaya başladı. (Zaman, 24 Ağustos 2007) Evet, bu tanımlama değişikliği tarihi gerçekliği kabul etmeye yönelik atılan ileri bir adım değil, tersine, soykırım kavramını bile kullanmamak için başvurulan bir taktik değişikliktir. Kimi ırkçı akıldarlar bunun uluslararası alanda taktik açıdan daha iyi olacağı yorumunu yapmaktadır. Hatta kimileri de soykırım iddiaları tanımının da kullanılabileceğini önermektedir. Böylece tarihi gerçekliği ortadan kaldırabileceklerini ummaktadırlar. Kursaklarında kalacak elbette! ARARAT Son bir örnek ise AKP Kadın Kolları nın kullandığı bir fotoğrafla ilgili. nethaber.com sitesindeki habere göre Radikal gazetesinden Tarık Işık ın haberi şöyledir: AKP Ankara İl Kadın Kolları nın Türk kadınının çektiği sıkıntıları anlatmak için hazırladığı sinevizyonda kullandığı bir karenin Ermeni tehciri sırasında çekilen ve soykırım propagandasında kullanılan fotoğraf olması şaşkınlıkla karşılandı. (8 Nisan 2008) Bu olgu basın tarafından da çok ciddi bir hata olarak propaganda edildi. Ayrıca AKP ile çatışmalı kesimin AKP ye karşı kullandığı bir durum oldu. Nasıl olurdu da AKP Kadın Kolları, Ermeni tehciri sırasında, Alman kökenli Armin T. Wegner in Suriye çöllerinde çektiği kucağında bebeği ile yürüyen Ermeni kadınının resmini kullanmıştır? Bu arada kimi tarihi gerçekler dolaylı olarak dile getirilmektedir. Doğrusunu isterseniz bunları aktarırken bile artık dayanamıyorum. Bugün 24 Nisan ve yaşadığımız tüm acılara, hüzne rağmen, artık kimliğimi itiraf etmekle kendi çapımda bir devrim yaşadığımın idrakiyle, halklar arasında kardeşliğin, eşitliğin, özgürlüğün yaşanacağı bir dünya yaratmak için mücadeleye katılmanın onuruyla geleceği yaratmaya bakıyorum. Mektubumu yayınlayacağınızı umuyor ve şimdiden halklar arasındaki kardeşliği yaratma mücadelesinde dayanışmamızın güçlenmesini arzu ediyorum. Biz ezilenler birleştikçe, egemenlerin tahtı daha çok sallanacaktır. Onu yıkmak bizim görevimiz. Bir Ermeni okur 24 Nisan Ağrı Dağı olarak tanınan ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmi sınırları içinde en yüksek dağ olarak da bilinen dağın tarihsel adı, tanımı Ararat tır. Bu bilebildiğim kadarıyla hemen tüm yabancı dillerde de kullanılmaktadır.... Türkiye de ama Ararat ismi bölücülükle eşdeğer görülmektedir.... EK:8 ÇAĞRI Basın Yayın Ltd. Şti Adına Sahibi: Aziz Özer Sorumlu Yazıişleri Müdürü: İlyas Emir Yönetim Yeri ve Adresi: Hüseyin Ağa Mah. Balo Sok. No: 29/5 Beyoğlu - İstanbul Tel./Faks: (0212) mail@ydicagri.com SAYI 122 nin İşçi Eki Mayıs 2008 Baskı: Uğur Matbaacılık Tel.: (212) Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi 6. Kat A Blok 4 NA Topkapı - İstanbul Yayın Türü: Yaygın Süreli

17 panorama NATO-Zirvesi nin gündeminde yine savaş vardı - BÜKREŞ / ROMANYA - NATO, bir savaş örgütü olarak genişlemek ve dünya çapında önleyici savaş, müdahale de bulunma planlarına uygun olarak yeniden kendini yapılandırma sürecini yaşıyor yılındaki stratejik anlayışı, önleyici müdahale ya da savaş anlayışını içerse de, emperyalistlerin hedeflerine hizmet etmede yetersiz kalmaktadır. Özellikle 11 Eylül 2001 olayları sonrasındaki gelişmelerle birlikte NATO, çok daha saldırgan biçimde davranacak olan bir savaş örgütüne dönüştürülmek istenmektedir. Bu yılki NATO-Zirvesi 2-4 Nisan 2008 tarihlerinde R o m a n y a n ı n B a ş k e n t i Bükreş te yapıldı. NATO sözcüsü James Appathurai nin açıklamasına göre bu zirve, NATO tarihinin en büyük zirve toplantısı olmuştur. Zirveye sadece NATO üyesi ülkelerinin yetkilileri değil, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon, AB Güvenlik Sorumlusu Xavier Solana, AB Başkanı Jose Manuel Baroso gibilerin yanısıra, Rusya Başkanı Putin, Afganistan Başkanı Karzai ve NATO ya üye olması beklenen ülkelerin yetkilileri de katıldı. Zirvenin gündeminde öne çıkan sorunlar, NATO nun genişletilmesi, NATO nun stratejik anlayışı, Afganistan daki savaş ve durum, ABD nin Polonya ve Çek Cumhuriyeti ne yerleştireceği füze, roket savunma sistemleri vb. konular oldu. NATO nun genişlemesi meselesinde en çok tartışılan Ukrayna ve Gürcistan ın durumuydu. Çünkü Rusya bu ülkelerin NATO ya üye olmasını reddediyordu. Rusya, NATO üyesi ülke olmadığından veto etme hakkı da yoktu. Ama özellikle Almanya ve Fransa gibi emperyalist güçler, en azından şimdilik bu ülkelerin NATO nun Üyelik Eylem Planı na alınmasına karşıydılar. ABD nin Polonya ve Çek Cumhuriyeti ne yerleştirmek istediği füze savunma sistemi konusunda da yine Rusya ile karşı karşıya kalınmıştı. Bu iki konu gibi Kosova sorunu da yine bu güçler arasındaki anlaşmazlıklardan biriydi. Somut olarak bu konulardaki tartışmalar Rusya nın yeniden dünya siyasetini belirlemede önemli ölçüde güçlendiğini, sözkonusu diğer emperyalist güçlerin Rusya nın itirazlarını dikkate almak zorunda kaldıklarını ortaya koymaktadır. Tüm tartışmalar emperyalist güçler arasındaki dalaşın NATO zirvesine yansımasının birer görüntüsü oldu. Özellikle Rusya ile yaşanan çelişkilerden bağımsız olarak NATO, bir savaş örgütü olarak genişlemek ve dünya çapında önleyici savaş, müdahale de bulunma planlarına uygun olarak yeniden kendini yapılandırma sürecini yaşıyor yılındaki stratejik anlayışı, önleyici müdahale ya da savaş anlayışını içerse de, emperyalistlerin hedeflerine hizmet etmede yetersiz kalmaktadır. Özellikle 11 Eylül 2001 olayları sonrasındaki gelişmelerle birlikte NATO, çok daha saldırgan biçimde davranacak olan bir savaş örgütüne dönüştürülmek istenmektedir. Bu savaş içinde kuşkusuz ki NATO üyesi olmayan tüm ülkeler hedef olma durumundadır. Özellikle de NATO ya hükmeden emperyalistlerin, başta da ABD emperyalizminin dalaştığı güçler hedefe konmaktadır. Bu du r u m NATO iç i ndek i emperyalistlerin kendi aralarındaki çelişkilerinin üzerini örtemiyor tabii ki. Bir yandan genişlemeye çalışılırken, aynı zamanda ABD emperyalizminin şimdiye kadar çok açık olan belirleyici güç olma konumu da soru işareti haline gelmiştir. NATO nun Afganistan da yürüttüğü savaş tam da bundan dolayı hem NATO nun üzerlendiği yeni rolüne layık olup olmayacağı meselesi ile, hem de ABD emperyalizminin NATO üzerindeki egemen rolünün sorgulanması meselesiyle doğrudan bağıntılı ele alınmaktadır. Bu yüzdendir ki ABD emperyalizminin yetkilileri son dönemde NATO üyesi ülkelerden Afganistan a daha fazla asker gönderilmesini talep etmektedir. Gündemde tartışılan diğer konuları bir yana bırakırsak, üzerinde yaşadığımız yerkürenin giderek daha yoğun biçimde savaşların yaşanacağı bir ortama sürüklendiğini tespit etmek yanlış olmayacaktır. Dünyanın yeniden paylaşımı bağlamında yürüyen dalaş ve bu dalaşta gündeme getirilen önlemler, bize dünyamızın giderek daha çok barbarlığa doğru yol aldığını göstermektedir. Zirvede NATO nun genişlemesi meselesinde gündemde olan beş ülke vardı: Arnavutluk, Hırvatistan, Makedonya, Ukrayna ve Gürcistan. Tartışmalar ertesinde Arnavutluk ve Hırvatistan üyelik görüşmelerine davet edildi. Yani NATO iki ülke daha genişledi. Şimdi 26 yerine 28 ülkenin savaş örgütü Makedonya, Yunanistan ın vetosu nedeniyle üyeliğe alınmadı. Yunanistan ın vetosunun gerekçesi ise, Makedonya ismi. Yunanistan bu ismin değiştirilmesini istiyor. Ukrayna ve Gürcistan ise özellikle Almanya ve Fransa nın tavırları sonucu şimdilik Üyelik Eylem Planı na alınmadılar. Bu iki ülkenin şimdilik üyeliğe alınmaması ama bunların gelecekte üye olamayacakları anlamına gelmiyor. Bu konuda Rusya ya yine şimdilik belli bir taviz verilmiştir. Fakat buna karşın ABD nin Polonya ve Çek Cumhuriyeti ne yerleştirmek istediği füze savunma sistemine NATO zirvesi onay vermiştir. Hatta bu konuda tüm NATO üyesi ülkeleri kapsayacak bir füze savunma sisteminin geliştirilmesi sözkonusudur. Rusya ya şimdilik verilen taviz, gerçekte anda arayı daha da fazla kızıştırmamak içindir. Bunun perde arkasında aynı zamanda Ukrayna ve Gürcistan da halkın önemli bölümünün NATO ya karşı olması olgusu da yatmaktadır. Buna rağmen zirvenin bitiş açıklaması belgesinde Ukrayna ve Gürcistan ın gelecekte NATO üyesi olacakları düşüncesi vurgulanmaktadır. Bu ise Rusya ile arayı şimdilik fazla kızıştırmamak için Almanya ve Fransa gibi emperyalistlerin seçtiği yolun, sözkonusu çelişkileri ortadan kaldırmadığının açık göstergesidir. Yani NATO içindeki emperyalist güçlerin Rusya ya yönelik siyasetinde değişik çıkar hesapları vardır. NATO içindeki iç çelişkiler Rusya ya yönelik siyasette kendisini göstermektedir. Bu çelişkiler ABD emperyalizminin Rus emperyalizmi ile pazarlıklarına, görüşmelerine de yansımaktadır. ABD emperyalizmi içinde bulunduğumuz koşullarda Rus emperyalizmini, en azından lafta açıkça karşısına almak istememektedir. Fakat dünya üzerindeki gelişmelere yönelik tavırlar ve tabii ki çıkarlar bu iki emperyalist gücü de karşı karşıya getirmektedir. Bu noktada ilginç olan ABD emperyalizminin temsilcileri Rusya ya yöneldiği halde füze savunma sisteminin veya diğer noktalarda, bunlar Rusya ya karşı değil vb. açıklamalar yaparken, Putin açıkça bu planlara karşı olduğunu; şu ya da bu diplomatik kavrama değil, NATO nun genişlemesi siyasetine anlayış olarak kökten karşı olduklarını açıklamaktadır. Bu ise NATO nun stratejik anlayışına da karşı olan bir anlayış olma durumundadır. NATO nun stratejik anlayışının yeniden formüle edilmesi büyük olasılıkla 2009 yılındaki -Almanya ve 9

18 panorama 10 Fransa nın ortak örgütleyeceği- zirvede gündeme gelecektir. Sonucun ne olacağı konusunda şimdiden kesin bir şey söylemek mümkün değil. Emperyalistlerin savaş örgütü olarak NATO nun gelecekte önleyici savaş ya da önleyici müdahale adına nükleer silah, yani atom silahı kullanması gerektiği yönlü propagandaların, lobi çalışmalarının olduğu koşullarda, önümüzdeki dönemde daha çok savaşın ve barbarlığın yaşanması ihtimali olduğunu söylemek de, felaket tellallığı yapmak olmayacaktır. Birleşmiş Milletler in kararı olmadan da NATO nun askeri şiddete başvurması, savaşların örgütlenmesi vb. planlar, NATO nun küresel savaş örgütü olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Afganistan da NATO önderliğinde yürütülen savaş bu küresel savaşın sadece bir parçasıdır. Fakat anda öne çıkan parçası olma durumundadır. ZİRVE DE AFGANİSTAN A YÖNELİK TAVIR Afganistan da NATO önderliğinde yürütülen savaş, terörizme karşı mücadele adına emperyalistlerin tüm barbarlıklarının meşru kılınmasının bir aracı olarak ele alınmaktadır. Afganistan da savaşın kazanılması ya da kaybedilmesinin aynı zamanda NATO nun kaderiyle endekslenmesi, NATO nun Afganistan daki işini zora sokmaktadır. Bu yüzden de tüm NATO üyesi ülkeler Afganistan da yürüyen savaşla ilgili ortak tavır takındı. Bu tavıra göre temel düşünce NATO nun savaşı kazanmak zorunda olduğudur. Aksi halde terörizm zafer kazanmış olacaktır. Bu konuda hepsi bir. Fakat yine de kendi aralarında farklılar. Örneğin ABD emperyalizmi Afganistan da Taliban güçleriyle doğrudan çatışan asker gücü talep ederken, Türkiye gibi kimi ülkeler muharip asker yerine, muharip olmayan asker desteği vereceğini açıklamaktadır. Bu açıklamalar aslında siyasi sahtekârlıktan başka bir şey değildir. Siz, Afganistan a askeri güç göndereceksiniz ve o gücün savaşa girmediğini kitlelere anlatacaksınız. Ne büyük bir sahtekârlık! Cumhurbaşkanı Gül aynen bunu yaptı. Gül, Türkiye nin Afganistan a hem askeri hem sivil desteğinin güçlü bir şekilde devam edeceğini söyledi. (Hürriyet, 4 Nisan 2008) Aynı zamanda Muharip olmayacak. Yani orada savaşa giren olmayacak. (aynı yerden) diyerek, Türkiye nin Afganistan da bulunan askeri gücünün, savaş gücü olmadığını kitlelere yutturmaya çalışmaktadır. Gerçek durum, Afganistan da bulunan her askerin, orada yürüyen savaşın bir parçası olduğudur. Savaşın hangi cephesinde ya da bölümünde yer alındığı o kadar önemli değildir. Bel li bir dönem NATO nun Afganistan daki kıdemli temsilciliğini yapan Hikmet Çetin de, NATO nun Afganistan da başarı kazanmasının, genişlemesinden daha önemli olduğunu savunmaktadır. Hikmet Çetin aynen şunları savunmaktadır: NATO nun Afganistan da başarıya ulaşması şart ve bu çok önemli. Bunun tersi olursa, NATO sorgulanır hale gelir. Aksi takdirde bu terörün zaferi olacaktır. (Hürriyet, 4 Nisan 2008) Cumhurbaşkanı Gül ün Muharip olmayan asker desteğine devam edileceği yönlü tavır ile Hikmet Çetin gibilerinin tavırları, Türkiye nin de Afganistan da doğrudan savaş içinde olduğunun ve bundan sonra da olunmak istendiğinin açık belgesidir. Kim ne dersin desin, halkları nasıl aldatmaya çalışırsa çalışsın, olgu, Afganistan da 39 ya da 40 ülkenin savaşın parçası olduğudur. Bu ülkeler içindeki NATO üyesi olan ülkeler, sözkonusu zirvede resmen de Afganistan daki savaşla ilgili ortak tavır sergilediler. ISAF ın stratejik vizyonu adı altında bir de zirvenin sonuç açıklamasını yaptılar. Tüm bu ortak açıklamalara rağmen bunların Afganistan da işleri zor. Fransa nın kadar askeri güç gönderme sözü vermesi, ya da Rusya nın askeri olmayan malzemenin ikmalinin Rusya üzerinde yapılabileceğini açıklaması ve bu yönüyle NATO ya destek vermesi de bunların işini fazla kolaylaştırmıyor. Her ne kadar askeri yön ile inşayı ilgilendiren sivil çabalar birleştirilmeye çalışılsa da, Afganistan da yürüyen savaş kısa sürede son bulmayacak ve bu konu da gündemde kalmaya devam edecektir. Açık olan bir nokta da, savaşın ilk dönemlerinden bugüne, işgal güçlerinin sayısının giderek çoğaldığıdır. Afganistan daki NATO güçlerinin generali Dan McNeill in açıklamasına göre temel sorun asker ve malzemenin eksikliğidir. Buna göre Taliban güçlerine karşı başarılı mücadele için kadar askeri güç gereklidir. Ama andaki işgal gücü sayısı 60 binden azdır. Tüm bu tartışmalar ve veriler önümüzdeki dönemde Afganistan daki işgal güçlerinin sayısının giderek çoğalacağını gösteriyor. Sonuçta savaş giderek kızışıyor ve Afganistan daki ölülerin sayısı da giderek yükseliyor. Artık ölülerin sayısı onbinlerle ifade ediliyor. NATO ve Afganistan daki savaş daha birçok yıl gündemimizde yerini korumaya adaydır. Sorun emekçiler için böylesi gündemleri tersine çevirip, işgalci, emperyalist güçlere karşı mücadeleyi yükseltme ve onları yenilgiye uğratma sorunudur. Bu, içinde bulunduğumuz dönemde biraz da hayal gibi görünüyor ama imkansız değil. Yeter ki işçiler, emekçiler kendi güçlerinin bilincine varsın, yeter ki kapitalist barbarlığa karşı gücünü birleştirsin. O zaman göreceğiz, bu barbar sistemin yıkıntıları üzerinde kurulacak, sömürüsüz, sınıfsız özgür, yeni dünyayı! 23 Nisan 2008 İşgal ve savaş sürüyor, değişen rakamlar - IRAK / GÜNEY KÜRDİSTAN - Çatışmaların yeniden şiddetlenmesinin arkasında yatan olgulardan biri de Sadr güçlerini seçimlerden dıştalama amacıdır. Irak Başbakanı Maliki açıkça Sadr a Mehdi Ordusu nu dağıtmadığı bir durumda seçimlere katılamayacağı tehditini savurdu. Sadr ise şimdilik ateşkese son vermiş ve işgalcilere karşı mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceklerini açıklamış durumdadır. ABD önderliğinde Irak a karşı sıcak savaş 20 Mart 2003 te başladı ve 9 Nisan da Saddam rejiminin sonu geldi. 1 Mayıs 2003 tarihinde ise ABD emperyalizminin başı Bush, savaşın bittiğini ilan etti. Atılan zafer çığlıkları, kısa sürede kursaklarında kaldı. Saddam rejimi yıkılmıştı ama işgale karşı direniş yeni başlıyordu Ve bu direniş değişik düzeylerde, yer yer dinip yine şiddetlenerek sürdü, sürüyor. İşgalcilerle yerli işbirlikçileri elele işgale karşı direnişi bastırmaya çalıştı, çalışıyor. Aradan geçen beş yıllık süreçte bu durumda özde değişen bir şey olmadı. Özellikle de geçiş takvimi sürecinin gecikmeli de olsa 2005 yılı sonuna doğru tamamlanması sonrası dönemde, işgalin nasıl sürdürüleceği üzerine taktik değişiklik yapma üzerine yürütülen tüm tartışmalara rağmen işgalcilerin siyasetinde öze ait bir değişiklik olmadı. Artık rutin hale, kanıksanmış hale gelen bir savaş ve işgal süreci tartışmalarıyla karşı karşıyayız. Irak a yönelik savaş ve işgalin kamuoyunca gündeme geldiği dönem esas itibariyle savaşın yıldönümü oluyor. Kuşkusuz ki bizim özde bir şey değişmedi tespitimiz, genel siyasetle ilgilidir. Sözkonusu genel siyaset ise, esas olarak savaş ve işgalin başı ABD emperyalizminin Ortadoğu ya egemen olma amacında Irak-Güney Kürdistan a yönelik siyasetidir. Bu siyasetin özü, biçimi ne olursa olsun Irak-Güney Kürdistan da ABD emperyalizminin egemenliğinin sürdürülmesidir. Bunun ABD ye bağımlı ve onlar için güvenilir bir Irak hükümeti üzerinden mi, yoksa uzun süre doğrudan işgal yoluyla mı sağlanacağı belirleyici değildir. Bu bağlamda ama andaki siyaset esas olarak ABD emperyalizminin daha uzun süre doğrudan işgalci güç olarak Irak-Güney Kürdistan da kalmaya yöneliktir. Dergimizin 105. sayısında yaptığımız: Tüm zorluklarına, hesaplarının tutmamasına rağmen, ABD emperyalizminin genel olarak Ortadoğu yla ve özel olarak da Irak la hesaplarına, projelerine bakıldığında Irak tan vazgeçmeyeceği açıktır. ABD nin çıkarları şimdilik Irak ta kalmayı gerektiriyor. Gündeme gelecek taktik siyaset değişiklikleri de, temel siyaseti değiştirmek olmayacak-

19 panorama tır. Biçimi nasıl olursa olsun kısa sürede Irak tan çekilme durumu yok. (sayfa 8) tespiti, her geçen gün yeniden doğrulanıyor. Gelinen yerde ABD emperyalizminin Irak-Güney Kürdistan da doğrudan işgalci güçleriyle uzun süre kalmak istediği kamuoyuna da yansımış durumdadır. Andaki tartışmaları işgal gücünün sayısının azaltılıp azaltılmaması çerçevesinde yürümektedir. Askeri geri çekiyoruz dediklerinde kamuoyuna sanki tüm işgal gücünü geri çekeceklermiş gibi yansıtmaya çalışıyorlar. Ama gerçekte durum Irak-Güney Kürdistan daki işgal gücü askerlerinin değiş-tokuş edilmesinden başka bir şey değil. Bazen ABD işgal gücü sayısı e düşürülmekte, bazen de e doğru yükseltmektedirler. Bu sayının daha az ya da daha yüksek olması işin özünü değiştirmiyor. İşgal ve işgale, işgalcilere karşı direniş varlığını sürdürüyor. Bu bağlamda hep yeniden bilince çıkarılıp vurgulanması gereken gerçeklik, işgale karşı direnişin varlığına ve işgalcilerin işlerinin istedikleri gibi yürümemesine rağmen, Irak-Güney Kürdistan da egemen olan gücün ABD emperyalizmi ve ortakları olduğu gerçeğidir. Sol ya da devrimcilik adına işgale karşı mücadele edenlerin emperyalistlere yenilgi yaşattığı, ABD emperyalizminin Irak ta yenildiği gibi düşüncelerin savunulması gerçeklerin tersyüz edilmesi ve bunu savunanların kendi isteklerini gerçeklerin yerine geçirmesidir. ÖZETLE GÜNCEL DURUM 28 Ocak 2008 tarihinde ABD Başkanı Bush un yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında Irak taki şiddetin geriletilmesi bağlamında hiç kimsenin beklemediği başarılı sonuçlar elde edildiği düşüncesi de savunuldu. Bunun dayandırıldığı gerekçe ise, Irak-Güney Kürdistan da ABD işgal gücü sayısının yükseltilmesi durumudur. Gerçekten de ABD işgal gücü sayısı Şubat 2007 de iken bu sayı 2007 sonlarına doğru e çıkarılmıştı. Bu bağlamda sayının yükseltildiği olgudur. Her gün yaşanan olaylardan, saldırılardan ve evet ölü sayısından bu dönemde azalma olduğu da olguydu. Fakat bunun esas nedeninin ABD işgal gücünün çoğaltılması olmadığı, tersine Şii kesiminden Mukteda el Sadr ın 2007 Ağustos ayından beri ilan ettiği ateşkesten kaynaklanan bir durum olduğu son dönemde yeniden başlayan çatışmalarla da günyüzüne çıktı. Özellikle Mart ve Nisan aylarında Sadr güçleri ile Mehdi Ordusu ABD işgal gücü ve Irak ordusu arasındaki çatışmalar şiddetlendi. Çatışmaların yoğunlaştığı alan esasıyla Bağdat ve Basra dır. Ekim ayı başında Irak- Güney Kürdistan da yerel seçimler yapılacak. Tabii ki erteleme falan gündeme gelmezse. Basra özellikle petrolün tankerlere yüklendiği kentlerin başında geliyor. Yani Basra, petrol ticaretinin merkezi durumunda. Böylesi bir kentte Sadr yanlısı Şii kesimin seçimlere katılıp çoğunluğu elde etmesi ihtimali yüksek. Bu ihtimal ama başta ABD emperyalizmi olmak üzere müttefikleri ve yerli işbirlikçileri tarafından istenen bir durum değildir. Çatışmaların yeniden şiddetlenmesinin arkasında yatan olgulardan biri de Sadr güçlerini seçimlerden dıştalama amacıdır. Irak Başbakanı Maliki açıkça Sadr a Mehdi Ordusu nu dağıtmadığı bir durumda seçimlere katılamayacağı tehditini savurdu. Sadr ise şimdilik ateşkese son vermiş ve işgalcilere karşı mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceklerini açıklamış durumdadır. Irak ta çatışmalar anda işgal gücü ve işbirlikçi yerli güç ile Sadr güçleri arasında yürümektedir. Diğer çatışmalar veya direniş eylemleri, şimdilik geri plana kaymış durumdadır. Buna rağmen ama ABD nin Irak-Güney Kürdistan daki işgal gücünün komutanı General David Petraeus, Bush un 2008 yılının ikinci yarısında civarında askeri geri çekme planının durdurulmasını, Eylül ayında yeniden sorunun gözden geçirilmesini talep etti. İşgalci güçlerin içine girdiği zorluklardan kurtulmak ve işgale karşı direnişi sonlandırmak için başvurduğu taktiklerin başında, sözkonusu güçleri sisteme entegre etme çabası gelmektedir. Bunun doğrudan sonucu olarak da eski Baas rejimi yanlılarının, özellikle de işten atılan, görevden alınan devlet memurları ya da çalışanlarının yeniden işlerine dönme yolunun açılmasıdır. Kimi askeri ya da polis kesimi daha önceden yeniden görevlendirilmişti. Şimdi bu daha da genişletilmiştir. Bu yılın Ocak ve Şubat aylarında parlamentoda bu yönde üç yasa çıkarıldı. Birincisi Baasçıların çıkışlarının geri alınması, ikincisi onbinlerce Sünni tutuklu için kısmi af ve üçüncüsü de yerel yönetimlerin yetkilerinin ve kurumlarını seçiminin yeniden oluşturulması ile ilgiliydi. Bu yasalar özellikle işgale karşı çıkan Sünni kesimi ki bunların önemli bölümü Baas rejimi yanlısı iç etme taktiğinin ve böylece işgale karşı direnişi zayıflatmanın birer aracıdır. Böylesi taktiklerle işgale karşı direnişi zayıflatabilme ihtimalleri vardır. Fakat işgale karşı direnişi kısa sürede sonlandırabilme ihtimali anda görünmüyor. 5 YILIN KISA BİLANÇOSU Yazımızın başlığında da belirttiğimiz gibi işgal ve savaş sürüyor, değişen şey rakamlar. Rakamlar işin özünü değiştirmiyor ama, yine de kimi zamanlar çok şey anlatıyor insana. Yeterki rakamların dilinden anlama yeteneğine sahip olunsun. Kuşkusuz ki rakamların kendisi değil ama dile getirdiği olgu önemlidir. Örneğin Türk Lirası ndan altı sıfır silinip 1 Yeni Türk Lirası olursa, bu rakamın anlattığı olgu, insanın savaştan dolayı yaşamını yitirdiği, katledildiği olgusu ile aynı öneme sahip değildir. Bir milyon insanın rakamında sıfır atılamaz ve böylesi bir durumda sıfır rakamının da büyük önemi vardır. Irak-Güney Kürdistan a yönelik savaşın ne kadar insanın yaşamına mal olduğu üzerine tartışmalar değişik biçimlerde sürdürülüyor. Değişik kurum ve kuruluşların hesapları da değişik oluyor. Bu bağlamda bizim kesin olarak şu kadar ölü var diyecek durumumuz yok. Bu konuda açık olan şey, her geçen gün ölü sayısının arttığıdır. Kimi tahminlere göre savaşın başlamasından bu yana geçen süreçte ölenlerin sayısı bir milyonu aşmıştır. Yine milyonlarca Iraklı mülteci komşu ülkelere kaçmak zorunda kalmıştır. Milyonlarca kimi verilere göre 4 milyon mülteci ise ülke içinde göç halindedir. Milyonlarca Iraklı zaruri gıda yardımına muhtaçtır. Nüfusun %70 i yeterli suya sahip değil, %80 i sıhhi imkanlardan yoksun, hastanelere, doktorlara gidemiyor. Doktorların sayısında ise savaş öncesi döneme göre yarıdan fazla azalma vardır. Savaş öncesi dönemde toplam kadar doktor kayıtlı iken, 2000 den fazlası katledilmiş civarında doktor ise ülkeyi terketmek zorunda kalmıştır. Varolan doktorların da ellerinden fazla bir şey gelmiyor. Çünkü ne ilacı ne de gerekli diğer tıbbi malzeme bulunmaktadır. Kimi hastahanelerde ne temiz su ne de cereyan düzenli biçimde vardır. İşsizlik ise %50 inin üzerinde. Kimi verilere göre nüfusun yarısından fazlası günde bir dolar gelire sahip. Yani açlık sınırında yaşama kavgası içinde civarında çocuk büyük yoksulluğun kurbanı olarak okula gidemiyor, civarında çocuk ise yetim ve sokaklarda İşgalci güçlerin günlük yaşamda Irak-Güney Kürdistan halklarına yönelik taciz ve tecavüzleri, işkenceleri, keyiflerine göre davranmaları; hiçbir yasal yaptırıma tabi olmamaları gibi durumlar ise, en iyi biçimde bunları yaşayanlar tarafından anlatılabilir. Rakamların dili, yüzbinlerce insanın öldürüldüğünü, milyonlarcasının yaralandığını, milyonlarcasının mülteci konumuna düştüğünü ve milyonlarcasının da işsiz, yoksul olduğunu bize anlatmaktadır. Diğer yandan ama bize şunları da anlatmaktadır rakamların dili: ABD emperyalizminin sadece Irak savaşı için harcadığı para yüzlerce milyar dolarla hesaplanıyor. Yapılan hesaplarda değişik etmenler gözönüne alındığı için, sonuçları da farklı oluyor. Ama hemen herkesin üzerinde birleştiği rakamlar da var. Örneğin ABD nin Irak işgali ve savaşı için gündelik harcaması 400 milyon dolardır. Kaba bir hesapla 400 ü 365 ile çarpın, yıllık harcamayı çıkarırsınız. Bunu da beşe çarpın Irak işgalinin beş yıllık harcamasını 730 milyar olarak hesaplayabilirsiniz. Ama bu sonuç da savaşın gerçek maliyeti değildir. Örneğin ABD Savunma Bakanlığı 2007 yılı sonuna kadarki askeri giderlerini 406 milyar olarak göstermektedir. Buna karşın ABD Kongresi nin ekonomi ile görevli kesiminin hesabına göre doğrudan askeri/savaş gideri 1.3 billion (1300 milyar) dolardır. Kimi bilim insanlarının hesaplarına göre ise, Irak savaşının doğrudan ve dolaylı maliyeti 3 billion (3000 milyar) dolardır. Hangi hesap doğru olursa olsun, ortada saklanamayacak gerçeklik, bu kadar paranın savaşa, işgale, yakıp yıkmaya, insan katletmeye ve kâr getirmek için harcandığıdır. Bu olgu bile bu kapitalist sistemin insana, insanlığa düşmanlığını çok açık, çıplak biçimde göstermektedir. İşçiler, emekçiler için mesele bu gerçekliğin bilincine varmak ve insana, insanlığa düşman bu sistemi tarihin çöplüğüne atmak için mücadeleye sarılmasıdır. Savaşın başlamasından beş yıl sonraki manzara, öncekinden iyi değil. Emperyalistlerin halklara dost olamayacağı, Irak-Güney Kürdistan halklarının yaşadıkları somutunda da görülmektedir. Savaşa ve işgale tüm zamanlar için son vermek devrimi gerektirir, gerisi ham hayaldir! 25 Nisan

20 yaşam temellerini koruma mücadelesi Kozak Yaylası nda çevre katliamı Koz a k Yay la sı, İ z m i r i n Bergama ilçesine 20 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Kozak Yaylası, doğal bitki örtüsü bakımından oldukça zengindir. Fıstık çamı ormanlarıyla kaplı olan bölgede, 5 milyon fıstık çamı bulunmaktadır. 17 köyden oluşan ve on bin insanın yaşadığı Kozak Yaylası`nda, yılda 50 milyon YTL`lik organik çam fıstığı ihracatı yapılıyor. Kozak Yaylası aynı zamanda, su açısından da zengindir. Yayla 300 binden fazla insanın su ihtiyacını karşılıyor. Bergama Ovacık ta yargı kararlarına rağmen faaliyetlerine devam eden Koza Altın Madencilik A.Ş, Kozak Yaylası nda da hakkında açılan davalara rağmen altın arama çalışmalarını aralıksız olarak sürdürüyor. Yaklaşık 10 aydır süren çalışmalarda, 20 ye yakın noktada her biri 500 metreyi bulan sondajlar yapılmıştır. S ond aj s u l a r ı, Ay v a l ı k ve Altınova nın içme suyu su ihtiyacını karşılayan Madra Çayı na karışmıştır. Kozak Yaylası, altın uğruna, kar uğruna yok edilmek isteniyor! Maden yasası çevre katliamına olanak tanıyor! Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Maden İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre Maden Kanununda 2004 yılında yapılan değişiklikler, maden arama ve işletme ruhsatı talebinde patlamaya yol açtı yılında izin talebinde bulunulurken, 2005'te , 2006'da , itibariyle de izin başvurusu yapıldı. Maden Yasası na göre, maden arama ruhsatı için Maden İşleri Genel Müdürlüğü'ne başvuru yapılıyor ve koordinatları verilen bölgede arama ruhsatı alınıyor. Arama ruhsatıyla başvuru yapan şirket çevre etki değerlendirmesi gibi ikinci bir işleme gerek duymadan maden rezervinin yüzde 10'una kadar işletebiliyor. Maden arama aşamasında kesilen ağaçların bedelleri peşin olarak bakanlığa ödeniyor Sayılı Maden Yasası; sit alanları, su havzaları, orman ve tarım alanları, kıyılarda maden arama ve işletmeye olanak sağlamaktadır. Yasanın 7. maddesi, ''Orman, muhafaza ormanı, ağaçlandırma alanları, kara avcılığı alanları, özel koruma bölgeleri, milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtı, tabiatı koruma alanı, tarım, mera, sit alanları, su havzaları, kıyı alanları ve sahil şeritleri, karasuları, turizm bölgeleri, alanları ve merkezleri ile kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri, askeri yasak bölgeler ve imar alanları ile mücavir alanlarda madencilik faaliyetlerinin çevresel etki değerlendirmesi, gayri sıhhi müesseseler ile ilgili hususlar dahil hangi esaslara göre yürütüleceği ilgili bakanlıkların görüşü alınarak Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir" buyurarak, her yerde maden aranmasını tekeller için kolaylaştırmaktadır. Bu yasa ile Türkiye de maden arama ruhsatı almak çok kolaylaştırılmıştır. Altıncılar her yerde! R io Ti nto, A natolia Minera l Development Ltd., Cominco, Tüprag, Eurogold, Teckcominco, Eldorado Gold, Koza Madencilik A.Ş. vs. adlı altın şirketleri çeşitli bölgelerde altın arıyor ve çıkarıyorlar. Uluslararası altın tekelleri siyanürle, Kazdağı, İzmir Efemçukuru, Kozak Yaylası, Uşak-Eşme-Kışladağ, Erzincan İliç Çöpler Köyü, Artvin Cerattepe, Fırtına Vadisi, Munzur Vadisi gibi birçok ormanlık alanda altın arma faaliyeti yürütüyor, altın çıkarıyorlar. Uluslararası tekeller, yerli işbirlikçileriyle birlikte, yararlarına olan Maden Yasası na dayanarak her yerde çevre katliamı yaparak, altın arıyorlar. Altın aranan, çıkarılan bölgelerde, ağaçlar kesilmekte, yer altı suları kirletilmekte, toprak alt üst edilmekte, kar uğruna çevre katledilmektedir. Kozak Yaylası köylüleri, Bizim altınımız toprağın altında değil, üstündeki çamlardır diyorlar. Köylüler, Kozak Yaylası Çevre Koruma Kültür ve Turizm Derneği çatısı altında örgütlenerek, yaylalarında altın aranmasına karşı mücadele ediyorlar. Çevre katliamına son! Kapitalistler kar uğruna çevreyi talan ediyorlar. Geleceğimizi ipotek altına alıyorlar. Bu gidişe son verelim. Doğa ile uyumlu bir yaşam, gelecek nesillere üzerinde yaşanılabilir bir çevre bırakmanın yolu kapitalizmi yok etmekten geçmektedir. Çok geç olmadan mücadeleye, kapitalizmi yok etmeye! 6 Nisan 2008 Gıda krizinin sorumlusu kim? 12 Geçtiğimiz günlerde, dünya genelinde gıda fiyatlarında yaşanılan artış gündeme damgasını vurdu. Haiti, Mısır, Kamerun, Fil Dişi Sahili, Moritanya, Etyopya, Madagaskar, Filipinler ve Endonezya'da gıda artışlarına karşı kitle gösterileri oldu. Güvenlik güçleri ile çatışmalar yaşandı. Ölenler, yaralananlar oldu. Haiti de hükümet istifa etmek zorunda kaldı. Türkiye de fiyat artışlarından payına düşeni aldı. Pirinç almak için Toprak Mahsulleri Ofisleri önünde uzun kuyruklar oluştu. Türkiye de pirinç fiyatı son bir yılda yüzde 141 oranında arttı. Sadece pirinç değil, diğer kimi temel gıda maddeleri de zamlandı. Makarna yüzde 114, kırmızı mercimek yüzde 133, barbunya yüzde 70, nohut yüzde 50, şehriye yüzde 52, kuru fasulye yüzde 97 vb. oranında zamlandı. Temel gıda maddeleri yanı sıra rine zamlar at başı giderken, ücretler yerinde saydı. Enflasyon rakamları ise kâğıt üzerinde başka, çarşıda pazarda başka! Gıda krizinin nedenleri medya tarafından şöyle sıralanıyor: nüfus benzine, doğal gaza, ulaşıma önemli oranda zam geldi. İşçilerin, emekçilerin çekilmez yaşam koşulları, daha da çekilmez hale geldi. İşçilerin, emekçilerin midelerine giren yiyecek miktarı azaldı. Temel gıda maddeleartışı, küresel ısınma, petrol fiyatlarının artması, tarım alanlarının giderek daha fazla biyo yakıt için ayrılması, vurgunculuk vb. Emperyalist ülkelerde gıda bolluğu yaşanırken, bağımlı ülkelerde milyonlarca insan açlık çekiyor. Milyonlarca insan yiyecek bir şey bulamazken, emperyalist metropollerde son kullanma tarihleri geçen tonlarca gıda maddesi yok ediliyor. Fiyatların düşmesini engellemek için yine tonlarca gıda maddesi ortadan kaldırılıyor. Bir tarafta yiyecek bolluğu, diğer tarafta açlık var. Kabaca emperyalist dünyanın görünümü böyle. Bunun temel nedeni emperyalizmdir. Emperyalist tekeller için temel dürtü daha fazla kardır. Daha fazla kar peşinde koşan tekeller, dünyanın dört bir tarafında gelişen tekniğin yardımı ile üretim yapıyorlar. Toplumun ihtiyacı için değil, pazar için üretim yapıyorlar. Genetiği ile oynanmış, kısa sürede yetişen hor-

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012 15 Mart 2012 Perşembe günü işlerinden atılan Asilçelik işçileri Bursa nın Orhangazi ilçesi cumhuriyet meydanında basın açıklamasıyla İşimizi İstiyoruz talebini dile getirdikleri ve işlerine geri dönene

Detaylı

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 MART TA ALANLARA! 8 Mart, kadın işçilerin daha iyi çalışma koşulları için verdikleri mücadeleyi yaşamlarıyla ödedikleri bir

Detaylı

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146 TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI EMO Kocaeli Şubesi 146 İKK Sekreterliği Makina Mühendisleri Odası tarafından yürütülmektedir. Şubemiz, üniversite, resmi kurum, sendika, oda ve derneklerle sürdürülebilir

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ 19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI 19.09.2014 Bugün 19 Eylül. Bugün bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü TMMOB nin mücadele dolu tarihi açısından

Detaylı

MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Aydıncık CHP İlçe Yönetim Kurulu ve Belediye

Detaylı

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI Bodrum İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Özcan ın kurum değişikliği ile Ankara Gölbaşı belediye başkan yardıcılığı görevine

Detaylı

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı İş ve aş için, Demokrasi ve özgürlük için, barış sürecinin ilerlemesi için, 7 Haziran seçimlerinde HDP yi desteklemek için, Haydin

Detaylı

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 1 Av.Dr. M. SEZGİN TANRIKULU İSTANBUL MİLLETVEKİLİ GİRİŞ 2015 yılı Ağustos ayından itibaren tekrar başlayan çatışmalar Türkiye tarihinde eşi az görülmüş bir yıkıma, sayısız

Detaylı

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır! 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır! Clara Zetkin haklı olarak Kadının özgürlüğünün, tüm insanoğlunun özgürlüğü gibi, emeğin sermayenin

Detaylı

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ!

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ! MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ! İşçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs; tüm yurtta olduğu gibi İstanbul da da coşkuyla kutlandı.1978 1 Mayıs ın ardından ilk kez izin verilen

Detaylı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı Çalışma hayatında barış egemen olmalı Ocak 19, 2012-3:31:16 olduğunu belirtti. olduğunu belirterek, ''Bu bakış açısı çerçevesinde diyalog merkezli çalışmalarımızı özellikle son 7 aydır yoğun bir şekilde

Detaylı

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA! 1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA! İşçilerin burjuvaziye ve egemen sınıfa karşı mücadelesi sürdükçe, bütün talepleri karşılanana dek 1 Mayıs, bu taleplerin her yıl dile getirildiği gün olacaktır.

Detaylı

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz İstanbul YDK: 1 Mayıs itibariyle başlamış olan Eme(K)adın kampanyamız kapsamında güvencesiz, görünmeyen ve yok sayılan kadın emeği üzerine araştırmalar yapmaya devam ediyoruz. Bu kez bu konuda sendikal

Detaylı

İlerici Kadınlar Kimdir?

İlerici Kadınlar Kimdir? İlerici Kadınlar Kimdir? Türkiye de AKP iktidarı ile ivme kazanan piyasacılık ve gericilik kadınlar üzerindeki baskıyı daha da artırmıştır. Özellikle son on yılda toplumsal yaşamın dincileştirilmesi kadın

Detaylı

16. bölüm. demokrasi mücadelesinde şubemiz

16. bölüm. demokrasi mücadelesinde şubemiz 16. bölüm demokrasi mücadelesinde şubemiz BÖLÜM 16: DEMOKRASİ MÜCADELESİNDE ŞUBEMİZ 16.1. TMMOB Mitingi 15 MAYIS 2011 Ankara TMMOB Mitingi hazırlık çalışmaları kapsamında; TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı

Detaylı

KANLI PAZAR'DAN MECLİS BAŞKANLIĞI'NA

KANLI PAZAR'DAN MECLİS BAŞKANLIĞI'NA TBMM 27. Dönem Başkanı İsmail Kahraman'ın "Laiklik anayasada olmamalıdır" sözleri, Kahraman'ın ülkedeki en büyük gerici ayaklanmalardan biri olan ve tarihe Kanlı Pazar olarak geçen saldırının faillerinden

Detaylı

Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin / Mezitli Belediye Başkanı nı ziyaret ederek

Detaylı

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Açılış Tarihi Kapanış Tarihi Sona Eriş Nedeni 1 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 17.11.1924 05.06.1925

Detaylı

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR BALIKESİR - 30.09.2014 HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR Balıkesir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Hüseyin Gündoğdu, Ankara ve Hatay Tabip odaları üyelerinin Gezi Parkı olayları sürecinde hukuka aykırı

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER 9TOPLUMSAL ETKİNLİKLER 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER 11111 260 01 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 11111 262 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR

Detaylı

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB 2010-2012 ISBN 978-605-01-0372-4 Baskı Mattek Basın Yayın Tanıtım Tic. San. Ltd. Şti Adakale Sokak 32/27 Kızılay/ANKARA Tel: (312)

Detaylı

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ BASINA VE KAMUOYUNA Erkek egemen kapitalist sistemde kadınların en önemli sorunu 2011 yılında da kadına yönelik şiddet olarak yerini korudu. Toplumsal cinsiyetçi rolleri yeniden üreten kapitalist erkek

Detaylı

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR 4.19.4 TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR 1) Dosya No : 2013/551 E. : Ankara 17. Asliye Ceza si : 1- TMMOB YK Başkanı Mehmet Soğancı 2- TMMOB Genel Sekreteri N. Hakan Genç :2911 sayılı Toplantı ve Gösteri

Detaylı

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ Hazırlayanlar: Habib Hürmüzlü, ORSAM Danışmanı / Bilgay Duman, ORSAM Ortadoğu Uzmanı / Temmuz - Ağustos 2013 - Sayı: 27 15 Temmuz 2013: Tuzhurmatu olaylarının araştırılması

Detaylı

Sayı: 2009/18 Tarih: 09.08.2009 Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

Sayı: 2009/18 Tarih: 09.08.2009 Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı Sayı: 2009/18 Tarih: 09.08.2009 Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı - Ekonomik krizin şiddeti devam ederken, krize borçlu yakalanan aileler, bu dönemde artan işsizliğin de etkisi ile

Detaylı

2011 KADIN İSTATİSTİKLERİ

2011 KADIN İSTATİSTİKLERİ 2011 İSTATİSTİKLERİ PARLAMENTO SEÇİM YILI PARLAMENTODAKİ MİLLETVEKİLİ MİLLETVEKİLİ İÇİNDEKİ PAY ( ) 1935 395 18 4.6 1943 435 16 3.7 1950 487 3 0.6 1957 610 8 1.3 1965 450 8 1.8 1973 450 6 1.3 1991 450

Detaylı

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. YÜRÜYÜġ ve MĠTĠNGLER

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. YÜRÜYÜġ ve MĠTĠNGLER YÜRÜYÜġ ve MĠTĠNGLER 2010 ve 2011 1 MAYISLARINDA 1 MAYIS ALANINDAYDIK 2010 yılında, Taksim'de 32 yıl sonra kitlesel 1 Mayıs kutlamaları için yüzbinlerce emekçi meydanı doldurdu. Dolmabahçe, Şişhane ve

Detaylı

Devrim Öncesinde Yemen

Devrim Öncesinde Yemen Yemen Devrimi Devrim Öncesinde Yemen Kuzey de Zeydiliğe mensup Husiler hiçbir zaman Yemen içinde entegre olamaması Yemen bütünlüğü için ciddi bir sorun olmuştur. Buna ilaveten 2009 yılında El-Kaide örgütünün

Detaylı

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

Koç Üniversitesi nde neler oluyor? Koç Üniversitesi nde neler oluyor? 27 Mart 2015 tarihinde, Koç Üniversitesi temizlik işçileri, öğrencileri, öğretim görevlileri, asistanları ve büro emekçileri bir araya geldiler ve bir forum gerçekleştirdiler.

Detaylı

SENDİKALAR VE DİĞER DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİLER EYLEM VE ETKİNLİKLER

SENDİKALAR VE DİĞER DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİLER EYLEM VE ETKİNLİKLER SENDİKALAR VE DİĞER DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİLER EYLEM VE ETKİNLİKLER Yaşanası güzel bir dünya için, emeğe, eşitliğe, özgürlüğe, barışa kardeşliğe, paylaşmaya ve dayanışmaya önem veren bir Oda

Detaylı

2013 YILI Faaliyet Raporu

2013 YILI Faaliyet Raporu 222 YILI Raporu YILI YILI R a proayili rpuo r u 223 İçindekiler 8 Mar t Dünya Emekçi Kadınlar Günü 10 Kasım Atatürk ü Anma G ı d a G ü v e n l i ğ i Pa n e l i ( 1 9 O c a k 2 0 1 3 ) P l a s t i k K a

Detaylı

Ağustos 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Ağustos 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Ağustos 2013 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Tarsus CHP İlçe Örgütünü ziyaret ederek,

Detaylı

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık Sendikamız Yapı-Yol Sen 12 Nisan 2012 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğü önünde ve eşzamanlı olarak tüm şube binaları önünde, Otoyol ve Köprülerin özelleştirilmesi, görevde yükselme ve unvan değişikliği

Detaylı

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

Ýstanbul hastanelerinde GREV! Ýstanbul hastanelerinde GREV! Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Doktorlar, hemþireler, eczacýlar, diþ hekimleri, hastabakýcýlar, týp fakültesi öðrencileri ve taþeron

Detaylı

Destek Personeli Eğitimleri

Destek Personeli Eğitimleri 2.Dönem eczane çalışanlarının Destek Personeli Eğitimleri 28 Aralık 2009 tarihinde başladı 9 Valimiz Sayın Zübeyir KEMELEK 15 Aralık 2009 tarihinde Yönetim Kurulumuzu ziyaret etti.. İstanbul Ecza Koop'la

Detaylı

Kadınlar kimsenin namusu değildir

Kadınlar kimsenin namusu değildir Kadınlar kimsenin namusu değildir Son dönemlerde medyada namus cinayetlerine sıkça rastlanmaya başlandı. Kadınlarımız vahşice öldürüldü. Bu tür insan hakları ihlallerinin yapıldığı olaylar karşısında sessiz

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

İ Ç İ N D E K İ L E R

İ Ç İ N D E K İ L E R İ Ç İ N D E K İ L E R ÖN SÖZ.V İÇİNDEKİLER....IX I. YURTTAŞLIK A. YURTTAŞLIĞI YENİDEN GÜNDEME GETİREN GELİŞMELER 3 B. ANTİK YUNAN-KENT DEVLETİ YURTTAŞLIK İDEALİ..12 C. MODERN YURTTAŞLIK İDEALİ..15 1. Yurttaşlık

Detaylı

MART 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

MART 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili MART 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. CHP Mersin Büyükşehir ve ilçe belediye başkan adaylarının

Detaylı

Birleşik Metal İş Sendikası üyesi işçilerin % 92,4 ü erkek, % 7,6 sı kadındır.

Birleşik Metal İş Sendikası üyesi işçilerin % 92,4 ü erkek, % 7,6 sı kadındır. Kadın 7,6% Birleşik Metal İş Sendikası üyesi işçilerin % 92,4 ü erkek, % 7,6 sı kadındır. Erkek 92,4% Kocaeli 8% Trakya 5% Anadolu 8% Bursa 6% Eskişehir 7% İzmir 23% İstanbul 1'nolu (Anadolu ) 16% Gebze

Detaylı

7. dönem çalışma raporu SOSYAL ETKİNLİKLER. EMO Kocaeli Şubesi

7. dönem çalışma raporu SOSYAL ETKİNLİKLER. EMO Kocaeli Şubesi SOSYAL ETKİNLİKLER 134 Geneksel Bahar Pikniği 27 Mayıs 2012 Şubemizin Geleneksel Pikniği 27 Mayıs Pazar Günü Sapanca`da gerçekleştirildi. Beraber yapılan kahvaltı ile başlayan pikniğe üyelerimiz aileleriyle

Detaylı

Gezi Parkı Araştırması. GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar?

Gezi Parkı Araştırması. GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar? GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar? ARAŞTIRMA Araştırmayı nasıl yaptık? 6 7 Haziran Perşembe ve Cuma günleri Her 2 saatlik zaman diliminde 400 kişiyle görüşerek Gezi Parkı alanına

Detaylı

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? Toplu İş Sözleşmesi (TİS), çok genel anlamı ile emekçilerin temsilcisi sendika ile işveren temsilcilerinin, ekonomik, özlük ve çalışma koşullarını birlikte belirlemeleridir.

Detaylı

ABD'nin iki seçeneği kaldı: Ya gücünü artır ya da Taliban'a göz yum

ABD'nin iki seçeneği kaldı: Ya gücünü artır ya da Taliban'a göz yum ABD'nin iki seçeneği kaldı: Ya gücünü artır ya da Taliban'a göz yum Kunduz'da yaşanan savaş ABD için iki seçeneği ortaya çıkardı; ya işgal güçlerini artıracak yada Taliban'ın ilerleyişine göz yummak zorunda

Detaylı

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Yeni Seçilen Tarsus CHP İlçe Yönetimini ziyaret ederek

Detaylı

Demokrasi Nöbeti Araştırması

Demokrasi Nöbeti Araştırması Meydanların Profili Araştırma Hakkında Taksim Saraçhane Salı gecesi, saat :00 00:00 arası, Demokrasi Nöbeti çağrısı yapılan meydanlardan Kısıklı, Saraçhane ve Taksim de 875 kişi ile yüz yüze görüşüldü.

Detaylı

Polis Taksim Meydanı'na girdi

Polis Taksim Meydanı'na girdi On5yirmi5.com Polis Taksim Meydanı'na girdi Gezi Parkı eylemlerinin 15. gününde polis, Taksim Meydanı na girdi. AKM ve Cumhuriyet Anıtı ndaki afişler söküldü, barikatlar da kaldırıldı. Yayın Tarihi : 11

Detaylı

GENEL BAŞKANIN MESAJI

GENEL BAŞKANIN MESAJI GENEL BAŞKANIN MESAJI Küresel ekonomik kriz, ekonomiyi kalıcı olarak küresel dünyanın birinci önceliği haline getirdi. İkibinli yılların ilk dönemine yıkıcı bir savaş olan ABD nin Irak işgali damgasını

Detaylı

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU DERSİMİZİN TEMEL KONUSU 1 1. TÜRK HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARINI TANIMAK 2. TÜRKIYE DE NELER YAPABİLİRİZ SORUSUNUN CEVABINI BULABİLMEK DERSİN KAYNAKLARI 2 SİZE GÖNDERİLEN MATERYAL: 1. 1982 Anayasası: https://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa_2011.pdf

Detaylı

İşsizlik Dikiş Tutmuyor İşsizlikte Kriz Günlerine Dönüş

İşsizlik Dikiş Tutmuyor İşsizlikte Kriz Günlerine Dönüş İşsizlik ve İstihdam Raporu-Ocak 2017 16 Ocak 2017, İstanbul İşsizlik Dikiş Tutmuyor İşsizlikte Kriz Günlerine Dönüş Bir yılda 500 bin yeni işsiz Resmi işsiz sayısı 3 milyon 647 bine yükseldi Geniş Tanımlı

Detaylı

ŞUBAT 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

ŞUBAT 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili ŞUBAT 2013 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. CHP Mersin/Mezitli Gençlik Kolları ile TBMM de bir

Detaylı

KANUNSUZ TALÝMATLARI YERÝNE GETÝRMEK ZORUNDA DEÐÝLSÝNÝZ. Çünkü Anayasa ve yasalar bizden yana: 2 Nisan 2007 Onlarca film ve dizi, 3 yýllýðýna kiraya verildi. TRT ye 40 milyon dolar gelir getirmesi gerekirken,

Detaylı

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Mezitli CHP İlçe örgütünün düzenlediği Yenimahalle

Detaylı

Bölüm 18. Demokrasi Mücadelesinde Odamız

Bölüm 18. Demokrasi Mücadelesinde Odamız Bölüm 18 Demokrasi Mücadelesinde Odamız 268 M M O 40. Dönem Çalışma Raporu M M O 40. Dönem Çalışma Raporu 269 TMMOB Makina Mühendisleri Odası bugüne dek olduğu gibi bu dönemde de kendi meslek alanları

Detaylı

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız 1 MAYIS Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Bayramı 1 Mayıs nedeniyle yayınladığı mesaj şöyle: İşçilerin birlik ve dayanışma günü olan, 1 Mayıs ın, tüm dünya ve ülkemiz

Detaylı

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket) Kamuoyu Yoklaması Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket) Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi 2017 1 Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara

Detaylı

2012 İŞ YERİNDE KADIN ARAŞTIRMASI RAPORU. Mart, 2012

2012 İŞ YERİNDE KADIN ARAŞTIRMASI RAPORU. Mart, 2012 2012 İŞ YERİNDE KADIN ARAŞTIRMASI RAPORU Mart, 2012 ARAŞTIRMA HAKKINDA 2012 Şubat ayında PERYÖN web sayfasında yer alan İş Yerinde Kadın Araştırması, Dernek üyeleri ve iletişim veri tabanında bulunan yaklaşık

Detaylı

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ!

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ! DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ! DÜNYA BARIŞININ GÜVENCESİ İŞÇİ SINIFIDIR! HAKSIZ, GERİCİ VE EMPERYALİST SAVAŞLAR EMPERYALİST KAPİTALİST DEVLETLER TARAFINDAN SÜRDÜRÜLMEKTEDİR! EMPERYALİST SÖMÜRÜ SİSTEMİ İŞÇİ

Detaylı

Ocak 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Ocak 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Ocak 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. CHP Silifke Belediye Başkan Adayı ile birlikte esnaf

Detaylı

EYLÜL 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

EYLÜL 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili EYLÜL 2016 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Yenişehir/Limonluk Mahallesi Muhtarlığını

Detaylı

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu v TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ÖNSÖZ Yirmi birinci yüzyılı bilgi teknolojisi çağı olarak adlandırmak ne kadar yerindeyse insan hakları çağı olarak adlandırmak da o kadar doğru olacaktır. İnsan

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01.

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01. Günlük Haber Bülteni 27.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.sanlıurfa.com Tarih: 26.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.haberler.com Tarih: 26.01.2015

Detaylı

2 Kasım 2011. Sayın Bakan,

2 Kasım 2011. Sayın Bakan, SayınSadullahErgin AdaletBakanı Adres:06659Kızılay,Ankara,Türkiye Faks:+903124193370 E posta:sadullahergin@adalet.gov.tr,iydb@adalet.gov.tr 2Kasım2011 SayınBakan, Yedi uluslarası insan hakları örgütü 1

Detaylı

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR ANAYASANıN TEMEL ILKELERI 2 1. madde Türkiye devleti bir cumhuriyettir. 2. Madde Cumhuriyetin nitelikleri Cumhuriyetçilik Başlangıç ilkeleri Atatürk

Detaylı

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256) T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256) 12. Hafta Ders Notları - 03/05/2017 Arş. Gör. Dr. Görkem

Detaylı

ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı

ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı İşsizlik ve İstihdam Raporu- 2017 15 2017, İstanbul ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı Bir yılda 670 bin yeni işsiz Resmi işsiz sayısı 3 milyon 872 bine yükseldi İşsizlik

Detaylı

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... IX İÇİNDEKİLER...XV KISALTMALAR...XXIII TABLOLAR LİSTESİ... XXV GİRİŞ...1 Birinci Bölüm Vatandaşlığın

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu Şubat 03, 2017-5:56:00 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi'nin ve yapımı tamamlanan

Detaylı

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler.

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler. İSTANBUL TAYAD lı Aileler Bayram Kahvaltısında Bir Araya Geldiler Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler. Kahvaltıdan önce yapılan

Detaylı

İŞSİZLİKTE PATLAMA!: AKP İşsizlikle Mücadelede Başarısız!

İŞSİZLİKTE PATLAMA!: AKP İşsizlikle Mücadelede Başarısız! İşsizlik ve İstihdam Raporu-Kasım 2016 15 Kasım 2016, İstanbul İŞSİZLİKTE PATLAMA!: AKP İşsizlikle Mücadelede Başarısız! İşsizlik son beş yıldır düzenli olarak artıyor! Son bir yılda 435 bin yeni işsiz!

Detaylı

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi MTM Medya Takip Merkezi, 2010 yılında medyanın gündemini belirleyen konu ve olayları derledi. İki bini aşkın gazete, dergi, TV kanalı ve haber sitesinde periyodik olarak yapılan takip sonuçları, yıl boyunca

Detaylı

10SORUDA AİLE SİGORTASI

10SORUDA AİLE SİGORTASI 10 SORUDA AİLE SİGORTASI T.C. ANAYASASI MADDE 60: Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar. 1. AİLE SİGORTASI Nedir? Aile Sigortası,

Detaylı

Resmi Gazete Tarihi: 08.10.2006 Resmi Gazete Sayısı: 26313

Resmi Gazete Tarihi: 08.10.2006 Resmi Gazete Sayısı: 26313 Resmi Gazete Tarihi: 08.10.2006 Resmi Gazete Sayısı: 26313 Amaç MADDE 1 KENT KONSEYİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar (1) Bu Yönetmeliğin amacı; kent yaşamında, kent vizyonunun

Detaylı

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI 3.Ders Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER HUKUKUN KAYNAKLARI Yargı organları kararlarını, hukuka dayanan, hukuktan kaynaklanan, hukukun gerektirdiği kararlar olarak sunarlar. Bu açıdan yargı

Detaylı

Onlar konuşur, AK Parti yapar

Onlar konuşur, AK Parti yapar Onlar konuşur, AK Parti yapar Nisan 21, 2015-8:15:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti'nin vadettiği şeyleri kesinlikle yapacağının altını çizdi. Davutoğlu, Ankara Atatürk Spor

Detaylı

13. ASKERLİK GÖREVİ Ordu Hayatı Savaş Yönetimi ve Siyaset Ordu Okuldur SEÇİM

13. ASKERLİK GÖREVİ Ordu Hayatı Savaş Yönetimi ve Siyaset Ordu Okuldur SEÇİM İÇİNDEKİLER SUNUŞ...1 GENELGE... 5 GİRİŞ... 9 AÇIKLAMA... 23 VATANDAŞ İÇİN MEDENÎ BİLGİLER NEDEN BAHSEDER?25 L MİLLET... 28 1.1. Türk Milletinin İncelenmesi... 28 2. DEVLET...37 2.1. Devlet Şekilleri...

Detaylı

hemşehri hukuku: Hemşehri hukuku: Herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir. Hemşehrilerin, belediye karar ve hizmetlerine katılma, belediye faaliye

hemşehri hukuku: Hemşehri hukuku: Herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir. Hemşehrilerin, belediye karar ve hizmetlerine katılma, belediye faaliye kent konseyi: Kent konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma

Detaylı

OCAK 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

OCAK 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili OCAK 2016 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. CHP Mersin Mezitli İlçe Başkanlığını ziyaret ederek

Detaylı

TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Anamur CHP İlçe Örgütünü ziyaret ederek ilçe yöneticilerinden

Detaylı

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ -AÇIKLAMA- Bu raporda yer alan veriler ve verilere

Detaylı

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 21 TEMMUZ 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ -AÇIKLAMA- Bu raporda yer alan veriler ve verilere

Detaylı

İşsizlik İstikrarlı Biçimde Yükseliyor! Son 10 Yılın En Yüksek İşsiz Sayısı

İşsizlik İstikrarlı Biçimde Yükseliyor! Son 10 Yılın En Yüksek İşsiz Sayısı İşsizlik ve İstihdam Raporu-Şubat 2017 15 Şubat 2017, İstanbul İşsizlik İstikrarlı Biçimde Yükseliyor! Son 10 Yılın En Yüksek İşsiz Sayısı Bir yılda 590 bin yeni işsiz Resmi işsiz sayısı 3 milyon 715 bine

Detaylı

BÖLÜM 13. BASIN BİRİMİ ÇALIŞMALARI

BÖLÜM 13. BASIN BİRİMİ ÇALIŞMALARI BÖLÜM 13. BASIN BİRİMİ ÇALIŞMALARI Oda Basın Birimi çalışmaları, etkinlikler, raporlar, meslek ve uzmanlık alanlarımızla ilgili konular ve güncel gelişmelere ilişkin görüşlerimizi basın ve kamuoyunun bilgisine

Detaylı

Lozan Barış Antlaşması

Lozan Barış Antlaşması Lozan Barış Antlaşması Anlaşmanın Nedenleri Anlaşmanın Nedenleri Görüşme için İzmir de yapılmak istenmiş fakat uluslararası antlaşmalar gereğince tarafsız bir ülkede yapılma kararı alınmıştır. Lozan görüşme

Detaylı

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Saðlýk emekçilerinin 2 gün süren grevleri baþladý. Ülke genelindeki hastanelerin nereyse tamamýnda hastanede

Detaylı

İkrime Sabri: Mescidi Aksa nın. Bir Karışından Bile Taviz Vermeyiz

İkrime Sabri: Mescidi Aksa nın. Bir Karışından Bile Taviz Vermeyiz İkrime Sabri: Mescidi Aksa nın Bir Karışından Bile Taviz Vermeyiz Mescidi Aksa hatibi Şeyh İkrime Sabri, Filistinlilerin Mescidi Aksa daki haklarına bağlı olduklarını, bunun bir karışından bile taviz vermeyeceklerini

Detaylı

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI TMMOB Danýþma Kurulu 38. Dönem 2. Toplantýsý 16 Nisan 2005'te Ankara'da TMMOB çalýþmalarý üzerine bilgilendirme ve TMMOB çalýþmalarýnýn deðerlendirilmesi gündemi

Detaylı

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem NEDEN Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem YERLi VE MiLLi BiR SiSTEM Türkiye, artık daha büyük. Dünyada söz söyleyen ülkeler arasında. Milletinin refahını artırmaya başladı. Dünyanın en büyük altyapı

Detaylı

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 01 KASIM 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ -AÇIKLAMA- Bu raporda yer alan veriler ve verilere

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com Günlük Haber Bülteni 13.03.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com Tarih:12.03.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi: www.sabah.com.tr Tarih:12.03.2015 İNTERNET HABERLERİ

Detaylı

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını denetleyen en yüksek organ ise devlettir. Hukuk alanında birlik

Detaylı

EKİM 2017 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

EKİM 2017 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili EKİM 2017 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL- İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Akdeniz ilçesinde Adıyaman Balyanlılar Derneği

Detaylı

18. bölüm. basında bursa il koordinasyon kurulu

18. bölüm. basında bursa il koordinasyon kurulu 18. bölüm basında bursa il koordinasyon kurulu BÖLÜM 18: BASINDA TMMOB BURSA İL KOORDİNASYON KURULU Şubemizin sekreteryalığında yazılı basında toplam olarak 120 kez yer almıştır. Bunun dışında görsel

Detaylı

DİDİM. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ölümünün 78. yılında Didim de anıldı

DİDİM. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ölümünün 78. yılında Didim de anıldı Sayfa 4 15 Temmuz Demokrasi Parkı törenle açıldı Hafta içi 08:00 / 17.30 saatleri arasında hizmet vermekteyiz 3 10/Kasım/2016 DİDİM VATANDAŞLARIMIZIN DAİMA HİZMETİNDE... Çağrı Merkezi ve Halk Masası 444

Detaylı

ULAŞTIRMA BAKANI YILDIRIM: BAŞBAKAN IN İLETİŞİM VERGİSİNDE KAMUYA VERDİĞİ BEYANAT, BİZİM İÇİN BİR

ULAŞTIRMA BAKANI YILDIRIM: BAŞBAKAN IN İLETİŞİM VERGİSİNDE KAMUYA VERDİĞİ BEYANAT, BİZİM İÇİN BİR ULAŞTIRMA BAKANI YILDIRIM: BAŞBAKAN IN İLETİŞİM VERGİSİNDE KAMUYA VERDİĞİ BEYANAT, BİZİM İÇİN BİR Kasım 09, 2006-12:00:00 ULAŞTIRMA BAKANI YILDIRIM: ''BAŞBAKAN'IN İLETİŞİM VERGİSİNDE KAMUYA VERDİĞİ BEYANAT,

Detaylı

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI Uluslararası Arka Plan Uluslararası Arka Plan Birleşmiş Milletler - CEDAW Avrupa Konseyi - Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Detaylı

MART 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

MART 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili MART 2016 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Akdeniz/Karaduvar Mahallesinde saha çalışması

Detaylı

Aile Bülteni. ANKA Çocuk Destek Programı nın Tanıtımı Yapıldı. aile.gov.tr

Aile Bülteni. ANKA Çocuk Destek Programı nın Tanıtımı Yapıldı. aile.gov.tr Aylık Süreli Elektronik Yayın ANKA Çocuk Destek Programı nın Tanıtımı Yapıldı Bakan İslam, 2015 yılı sonuna kadar, yurt ve yuvalarda şu anda kalmakta olan bin civarında çocuğumuzun da çocuk evlerine geçişini

Detaylı