İSTANBUL YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI 24 EYLÜL 2014 TARİHLİ AYLIK TOPLANTISI

Transkript

1 İSTANBUL YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI 24 EYLÜL 2014 TARİHLİ AYLIK TOPLANTISI I. OTURUM OTURUM BAŞKANI : Sezai ONARAL (Başkan) KONUŞMACILAR : Recai BERBER (Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı) : Vedat DEMİRÖZ (Plan ve Bütçe Alt Komisyonu Başkanı) II. OTURUM OTURUM BAŞKANI : Vehbi KARABIYIK (Başkan Yardımcısı ) KONUŞMACILAR : Dr. Resul KURT : Recep BIYIK (YMM) OTURUM KONUSU : 6552 Sayılı Yasanın Değerlendirilmesi TARİH : 24 Eylül BAŞKAN SEZAİ ONARAL Değerli üyelerimiz. Bu seneki ilk Aylık Toplantıya hoş geldiniz. Şu anda hepimizi çok ilgilendiren Torba Kanun birçok etaplardan geçti. Bu yasaya emek veren çok değerli meslektaşlarımız Sayın Recai BERBER, Manisa Milletvekili ve Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı ve Sayın Vedat DEMİRÖZ Plan ve Bütçe Alt Komisyonu Başkanı. Odamız kendilerinin herhalde en rahat hissedecekleri bir ortam, Yeminli Mali Müşavir olduklarını söyleyeyim. Odamızın üyesi. Diğer toplantılarda biraz daha zorlanabilirler ama burası kendi Odamız, kendi evimiz, burada masanın öbür tarafındaki olayları rahatlıkla bölüşebileceğimiz bir ortamımız olduğunu kendilerine vaad ediyorum. Ama sonunda nasıl eleştiriler olur bilemem. O yüzden ben bu toplantıya katıldığınız için çok teşekkür ediyorum ve Odamızı şereflendiren çok değerli Milletvekillerimize bu kıymetli zamanlarını bize tahsis etmek suretiyle, buraya lütfederek, Ayın Konuğu olmayı kabul ettiklerinden dolayı Odamız adına şükranlarımı sunuyorum ve teşekkür ediyorum. İlk söz Sayın Manisa Milletvekili Recai BERBER, buyurun efendim. RECAİ BERBER Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Değerli Başkanım, değerli Milletvekili arkadaşlarım, çok değerli meslektaşlarım diyebilirim herhalde, Odamızın değerli mensupları, ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Açıkçası bu toplantı için önce Alt Komisyon Başkanı ve bu Kanunda çok emeği geçen Vedat DEMİRÖZ arkadaşımız davet edilmişti, ama sonra sağ olsunlar benim de programım müsaitti, katılabileceğimi söyledim. Değerli üstadımız, Başkanımız birlikte katılalım diye söyledi. 1

2 Tabii Torba Kanununun tamamı bizim meslektaşlarımızı, Odamızı ilgilendirmiyor belki ama aşağı yukarı 20 milyondan fazla vatandaşımızı ilgilendiriyor. Bir kısmından belki meslektaş olarak, meslek mensubu olarak ilgileniyoruz, bir kısmıyla da belki vatandaş olarak ilgileniyoruz, ya da özellikle bizim meslek erbabının, meslektaşlarımızın en önemli sıkıntısı da bir kere müşavir olmaları, danışman olmaları, yani her konuda, her şeyin danışıldığı insanlarsınız, bizler de öyleyiz. Dolayısıyla belki ilgili, ilgisiz birçok konuyla Torba Kanunu nasıl olsa mali müşavirleri ilgilendiriyor, dolayısıyla belki meslekle ilgili olmayan hususlar bile size soruluyor muhtemelen. Onun için ben açıkçası genel olarak bu Torba Kanunu, teknik tabiriyle İş Kanunuyla Bazı Kanun Ve Kanun Hükmündeki Kararnamelerde Değişiklik Yapılması İle Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun. Bu kanunun Komisyonumuzda, Alt Komisyonumuzda hangi süreçte değerlendirildi? Niçin bazı konular buraya girdi? Onlarla ilgili bir genel değerlendirme yapacağım. Özellikle yapılandırma ve diğer özellikleri ile mali konularda Vedat Bey arkadaşımız daha kapsamlı, detaylı açıklamaları yapar. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Kamuoyunda biraz da Komisyonumuzda ilk tartışmalara başlandığında bu kanun Soma Kanunu filan olsun, adı da böyle olsun, filan gibi teklifler oldu. Aslında maalesef inşallah bir daha yaşamayı hiçbir zaman istemeyeceğimiz ve her türlü önlemi almamız gereken bir maden faciası yaşadık, biliyorsunuz Soma da. Soma benim memleketim, yani Kırkağaçlıyım ve kendi köyümüzden dahil olmak üzere, belki Türkiye nin 25 vilayetinden, birçok ilçeden gelenlerle Soma kozmopolit bir yer. Madenci olması dolayısıyla 301 vatandaşımızı kaybettik. Tekrar Allah onlara rahmet eylesin. Ama böyle bir kazayı da bir daha yaşamamamız için her türlü önlemin alınması gerektiğini ilk dakikadan itibaren, yani kaza olduktan birkaç saat sonra Sayın Taner YILDIZ Bakanımızla beraber oraya giden ve orada üç, dört gün hiç ayrılmadan üstün çalışmaları izleyen bir arkadaşınızım. kendi bölgem, dediğim gibi insanlarım orada. Dolayısıyla o acıyı bizzat yaşadık. Fakat bu kanun, onunla ilgili gelen bir kanun değil. Belki iki yıl öncesinden beri Çalışma Bakanlığı, özellikle çalışma yaşamıyla ilgili tarafları bir araya topladı. İlk defa işverenlerle işçi sendikalarının, işveren sendikalarının, işveren dünyasıyla çalışanların belli konularda konsensüs sağlayabildiği bir çalışma yapıldı. Bu, Çalışma Bakanlığı tarafından kanun tasarısı olarak, Bakanlar Kurulundan da geçerek kanun tasarısı olarak Meclise sevk edilme aşamasında idi ki, böyle bir hadise yaşandı. Dolayısıyla bu hadiseden sonra, özellikle bu maden kazasının da hem yaralarını sarma, hem de bu tip olayların önlenmesi adına çalışma hayatıyla ilgili başka neler konulması lazımsa, onlar da eklendi. Yani sadece Soma yla ilgili hazırlanmış, madencilikle ilgili hazırlanmış bir kanun, çalışma hayatıyla ilgili bir kanun filan değil. Ama onlar ön plana çıkarıldı. Tabii sıcak gündem oydu, dolayısıyla sanki öyle bir kanun tasarısı gibi geldi ve Komisyon çalışmaları sırasında bu 61 maddelik kanun tasarısı, herhalde 106 mı olmuştu? 106 maddeye çıktı. Daha sonra Genel Kurul daki, daha doğrusu Üst Komisyon daki ilavelerle de 149 maddeye kadar çıktı. Tabii burada muhalefetin belli konularda haklı olduğu hususlar olabilir. Özellikle Torba Kanun mantığına son derece karşı arkadaşlar, bunun da nedeni şu; Bizim iç tüzüğümüz var. Maalesef Meclisin çalışmasına değil de, daha çok çalışmamasına yönelik hazırlanmış bir iç tüzük. Üç maddelik kanun da aşağı yukarı aynı sürede görüşülüyor, 100 maddelik kanun da aynı sürede görüşülüyor. Çünkü kanunun her bölümüyle ilgili, her maddesiyle ilgili geneli üzerinde konuşmalar, madde üzerinde konuşmalar, önerge verme, en az beş önergeyle sınırlı olmak üzere, önerge verme ve her önergeyle ilgili de konuşma hakkı böylece bir kanunun görüşülme süresi çok uzuyor. Dolayısıyla birden fazla kanunda değişiklik yapan bir kanunun tekniği geçmişte de uygulandı. İşte 6111 i hatırlayın. Ondan önce başka kanunları hatırlayın. Hep bunlar birden fazla kanunda değişiklik yapan kanun. Piyasada da, kamuoyunda da bunun adına Torba Kanunu deniyor. Niye? Çünkü birden fazla kanunla ilgili 2

3 değişiklikleri habire bu kanun içine koymuşsunuz, adı da torba olmuş. Aslında torba falan değil, aslında çuval, hatta bizim oralarda harharı filan denir bilirsiniz, pamuk harharı, yani böyle bir şey, torba filan değil bu artık. Ama teknik olarak biz de, yani iktidar milletvekili olarak, nitekim hükümetimiz de bundan rahatsızlığını gündeme getirdi ve bundan sonra bunun en azından kanun tasarısı olarak Meclise gelmesi ve bütün bakanlıkların görüşünün de olduğu bir tasarı olarak gelmesine, bundan sonraki çalışmalarda zannediyorum dikkat edilecek. Ama dediğim gibi, bu bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor ve bu kanunun da aynı şekilde ilk gelen şekli çalışma hayatıyla ilgili düzenlemelerdi. Ama biraz önce dediğim gibi, belli standartları koymak yetmiyor. Bunların aynı zamanda maalesef biz bir bedel ödemeden, ülke olarak onların denetimini, onların sağlıklı bir şekilde işleyişini sağlayamıyoruz. 17 Ağustos1999 depremini hatırlayalım ve şu anda biliyorsunuz 17 Ağustos bir dönüm noktasıdır inşaat sektörüyle ilgili. Ondan öncesi ve sonrası, hatta insanlar gayrimenkul alırken 99 öncesi mi yapılmış, sonrası mı yapılmış diye bakar. Niye? Çünkü ondan önce bütün standartlara uyulsa bile, o zaman bütün yönetmeliklere uyulsa bile, onların yeterli olmadığı o deprem sonrasında ortaya çıktı. Yeni standartlar, yeni kurallar getirildi inşaat tekniğiyle ilgili. Dolayısıyla artık yeni dönemin daha sağlam, daha güvenli olduğu ortaya çıktı. Tabii bununla ilgili sigortaların olması, işte deprem sigortaları, vs. gibi, daha bağımsız denetimin olması, yeminli bürolarının denetlenmesi, vs. gibi standartlar gelince, inşaat sektörü için artık 17 Ağustos 99 bir milat oldu, ondan öncesi ve sonrası diye. Ben hep şunu söylüyorum; Evet 13 Mayıs çok önemli bir tarih, Manisa da 301 kardeşimizi, insanımızı kaybettik. Bunun bir milat olması ve bundan öncesi madencilik sektöründe ayrı bir dönem, bundan sonrası ayrı bir dönem olması lazım. Burada değişik yönleri var işin, yani sadece iş güvenliği yönü yok. Bir de bu insanların çok düşük ücretlerle, yani nispi olarak düşük ücretlerle çalışması vs. gibi, çalışma koşullarının ağır olması gibi şeyler vardı. Bunlarla ilgili biz kanuna bir takım maddeler koyduk. Mesela en önemlisi, yer altında çalışma sürelerini altı saatle sınırladık. Tabii bütün sektör buna isyan etti. Şimdi altı saatlik süre vardiya sistemine uymuyor. Yani üç vardiya altı saatle işlemiyor, dört olması lazım vardiyanın. Vardiyanın dört olması demek, maliyetlerin % 33 artması demek, yani eskisine göre. Şimdi diyorlar ki öyle yapmayalım gene 7,5 saat olsun günlük çalışma, ama iki gün tatil olsun, Avrupa da ve dünyanın gelişmiş ülkelerinde böyle, belki tartışılacak ve bu sisteme geçilecek, daha henüz bu maddenin yürürlüğü mesela 01 Ocak, 31 Ocak a ertelendi yürürlük tarihi. Aynı şekilde Türkiye de ilk defa belirli bir sektörde asgari ücret farklılaştırıldı. Biliyorsunuz, farklı ücretler sektörlere göre, ya da bölgelere göre uygulanabilir mi? tartışması hep oldu ama hep olmaz dendi. İlk defa bu olay yüzünden yer altında çalışanların asgari ücreti, mevcut asgari ücretin iki katından az olamaz diye kanuna hüküm koyduk. Şimdi bu ne olacak? Madencilik sektöründe, yani bu tarihten öncesi ve sonrası diye değişecek. Çünkü bu maliyetler, o işletmelerin maliyeti aynı zamanda. Tamam, işçinin ücreti ama, öbür tarafın da maliyeti. Bu maliyetler, çalışma sürelerinin kısıtlanması, vergi sadece yer altında geçen süreyle sınırlıydı. Şimdi biz ne yaptık? Yer altında çalışan işçilerin bütün ücretleri yer altında geçmiş gibi sayılır ve vergiden istisnadır dedik. Aynı şekilde yıpranma tazminatlarını artırdık. Emeklilik yaşları 55 ten, 50 ye çekildi. Yıpranmayla beraber bu 42, 43 yaşında emekliliğe tekabül ediyor. Bunların hepsi, bir kısmı kamunun, devletin, bir kısmı işverenin olmak üzere maliyetlerini artıran unsurlar ve nitekim geçen günlerde gördünüz, işte Zonguldak taki bazı madenciler tamam biz işi bıraktık, işçileri işten çıkardık filan gibi, bu yeni yasanın getirdiği düzenlemelerin ne gibi etkiler doğuracağını pratik olarak görmeye başladık. 3

4 Ama tabii şu da var. Güvenlik artışı, çalışanların ücretlerinin artması, vs. bunlar iş güvenliğini sağlayan şeyler mi? Hayır, bana göre esas bizim üzerinde durduğumuz husus, her sektörde, biz sadece madencilikle ilgili düzenledik. Bunların aşağı yukarı beş, altı sene önce, krizden önce, 2007 ydi filan zannediyorum yılı hatırlarsınız Tuzla Tersanelerinde neredeyse her gün bir iş kazası, her gün insanlarımızı, çalışanlarımızı kaybediyoruz ve Meclis bir Araştırma Komisyonu kurdu. Ben o Komisyonda da yer almıştım. Neden bu kazalar oluyor? Ne gibi önlemler alınabilir? diye, bir araştırma komisyonu kuruldu. Yaklaşık bir dört aylık, altı aylık çalışmadan sonra, çok ciddi bir rapor hazırlandı. Ama şunu da gözardı etmeyelim. Yani o sırada Türkiye dünyanın aşağı yukarı ilk beş ülkesi içine girmişti. Yani tersanecilikde ilk 5 e giriyorsunuz. Sonra ne oldu? Biz bu şeyi yayınladık. Ondan sonra ona yönelik Çalışma Bakanlığı önlemler aldı. Tabii kriz de geldi arkasından, belki onun da etkisi oldu, ama şimdi ne ilk 5 i, ilk 15 de bile değiliz. Yani bir sektörün bir yerlere geldikten sonra, evet bazı önlemleri daha önceden almamız lazım bu sektör iyi. Şimdi inşaat sektöründe gördünüz geçen günlerde bir kaza oldu. Gerçekten insanın aklına gelmeyecek bir kaza, böyle bir şey olabilir mi? Olmaması lazım. Şimdi onunla ilgili bir takım önlemler alınacak. Yani şuraya gelmek istiyorum; Biz belli sektörler, belli bir noktaya geldikten sonra ne tesadüf ki, iş kazaları artıyor. Bu kaza da aynı şekilde, ben şahsen düşünemiyorum. Türkiye ilk defa 80 milyon ton kömür üretir hale gelmiş. Daha doğrusu 20 milyon tonu ithal, geri kalanını kendi üretir hale gelmiş. Yani özel sektör eliyle, kamu eliyle, vs. yeni bir takım modeller kurulmuş. On yıldır bunlar işletiliyor. Belli bir noktaya geliyor ve iş kazaları artıyor ve ondan sonra siz orada frene basmak, o sektörü tabiri caizse biraz rölantiye almak zorunda kalıyorsunuz. Bunu da düşünmek lazım, ben bunu Komisyon da da söyledim, bu maliyet getiriyor ve nitekim kanunda bir madde vardı. Özellikle TKY ve TTK nın elindeki sahaların işletilmesiyle ilgili rödovans, yada hizmet alım yoluyla işletiliyorsa, bunların maliyetlerinin, sözleşmelerde olmayan bu maliyetlerin Bakanlar Kurulu na yetki verilip, karşılanması gerekir işverene, yani çalışanlara. Bunu yapmazsak, bunlar kapanacak yani belli. Ama muhalefet orada müthiş bir direnç gösterdi arkadaşlar yani, dur bakalım, daha maliyet artmadı ki, maliyetler bir artsın görelim ondan sonra bakarız çaresine, iyi de, zaten görünen köy kılavuz istemez. Bu kanunu çıkardıktan sonra uygulamaya geçtiğinizde bu maliyetler olacak zaten. Buna önlemi şimdiden almamız gerekmez mi? Yok bir görelim, işçilerle ilgili hakların düzenlendiği bir yere, işverenin hakkını veya işvereni koruyacak maddeler konamaz, mantalite bu. Tamam, olabilir, etik olarak böyle bir şey savunulabilir ama sonuçta ayrı bir kanunla da olsa, biz bunu düzenleyeceğiz. Düzenlemezsek o sektör zaten ekonomik olarak işletilemez hale gelecek. Onun için biz burada, özelde Soma daki kazanın yaralarını sarmak üzere, hakikaten ciddi düzenlemeler yaptık. İlk defa İş Kanunu nda, eğer işveren maaş ödeyemiyorsa, kamudan ödenecek, daha sonra rücu edilecek şeklinde düzenlemeler yaptık ve bir gün bile orda aksama olmadı. İnsanlarımız, çalışanlarımız orada haklarını alabildiler. Demin dediğim gibi, ilave ücret imkânları ilk defa sektörel bazda geldi. Vergi avantajları geldi ve madencilik sektörüyle ilgili genel anlamda da hem güvenlik, hem de ücretler noktasında bir takım düzenlemeler geldi. Yine aynı şekilde çalışma hayatıyla ilgili, belki artık kangren olmuş diyelim, bu dönemde başlamadı belki ama, yaygınlaştı. Çok eskiden beri var olan hizmet alımı aslında taşeron uygulaması olan kamuda da, özelde de yani kendi işinin bir kısmını dışarıya yaptırmak, Böylece ister kayıt dışılıktan, ister daha ucuz, daha işgücünden yararlanma diyelim, ne dersek diyelim, maliyetleri düşürmeye yönelik, hizmet alımına yönelik düzenlemeler. Yani taşeron uygulamaları çok yaygınlaştı. Kamuda yaklaşık belki 1 milyondan fazla şu anda taşeron çalışanı var. Şimdi biz bununla ilgili olarak düzenlemeler yaptık. Ne dedik? Bir kamu kurumu asli işini taşerona yaptıramaz. Yani eğer kendi asli işiyse o, yani mesela Sağlık Bakanlığı hemşire, vs. 4

5 gibi, bir takım sektörler kendi işiyle ilgili hizmetleri satın alamaz dışarıdan. O kendi işinin olmadığı, mesela güvenlik hizmetlerini dışarıdan alabilir. Yemek dışarıdan alabilir. Temizlik hizmetini alabilir. Ama sağlık hizmetini alamaz. Bunun başka yansımaları Karayolları yol yapıyor, yani Karayolu yol işçisinin hizmetini dışarıdan alamaz demek ki, yani onu da kapsıyor, ötekini de. Bununla ilgili olarak da hangi kurumların işlerinin asli işler, hangileri hizmet alımıyla sağlanabilecek işler, bununla ilgili Bakanlar Kurulu bir çalışma yayınlayacak, Bakanlar Kurulu Kararı ve ondan sonra da zaten o alanlarda hizmet alımı iadesi dahi yapılamayacak. Yani o anlamda bir çerçeveyi çizen, sınırlayan, artık bundan sonra isteyenin istediği kadar hizmet alıyorum deyip, taşerona iş yaptırmasının önüne geçen bir düzenleme. Bir de eskiden yıllık yapılıyordu ve bugün hizmet alımıyla çalışanların hakları, kıdem dâhil olmak üzere, izin dâhil, vs hepsi ihlal ediliyordu. Çünkü bir ay çalışmadığı için kıdemine hiçbir zaman hak kazanamıyordu. Şimdi en az 300 olacak bunlar. 300 den az olamayacak. Dolayısıyla ve çalışanın işvereni değişmişse, batmışsa, çıkmışsa, neyse, bundan asıl işveren sorumlu olacak, hem kıdeminden, hem ücretlerinden. İkincisi, işveren değişse bile, kıdemiyle ilgili süre başka bir işverene geçtiğinde devam edecek. Dolayısıyla burada çalışma hayatının şu anda en önemli etkileyici ayaklarından biri olan, özellikle taşeronlarla ilgili çalışmalar hakikaten çok önemli. Tabii biz bunu düzenledik. Bu defa da ne getirmiş olduk? İşte kıdem tazminatı, bugünden itibaren geçerli, iyi de şimdi bu hizmeti belediyeye, ya da kamu kurumlarına gören şirketler var. Bu şirketler de ayağa kalkıyor, Yani tamam da ben kıdem tazminatı diye bir şey almadım buradan, ücretin içinde kıdem tazminatı yok, ben şimdi bu saatten sonra geriye dönük kıdem tazminatı ödeyecek olursam bunu nereden ödeyeceğim? Aynı madencilerde olduğu gibi, bu defa taşeron firmaların hepsinde böyle bir sıkıntı var. Bu nasıl çözülecek? Maliye diyor ki, biz onları gerekirse mahkeme kararıyla, yani kamu kurumları ödemesi gerekirse biz onları karşılarız. Tamamen iş mahkemeye kalmış durumda. Şu anda da zaten öyle, mahkemeye gittiği zaman eğer işverene hükmederse işveren ödüyor, yoksa rücu ediyor asıl işveren ödüyor. Ama buradaki düzenlemeyi açıkçası yapamadık, yapmadık. O, kapsam dışında kalmış oldu. Yine aynı şekilde çalışma iznine yönelik düzenlemeler taşeron ve çalışanların dışında. Sendikalarla ilgili en önemli hususlardan birisi, sendikaların yetki sınırı % 1 le sınırlandı. En önemlisi de bu taşeron firmalarda çalışanların da sendikalaşmasına imkân verildi. Dolayısıyla orada da sendikalar hızlı bir şekilde örgütleniyorlar. Yani 1milyon dan fazla, 1,5 milyon a yakın bir taşeron çalışanının sendikalaşma imkânı ortaya çıktı. Bir de tabii sendikaların yetki meselesi, eskiden çok yüksekti. Şimdi % 1 e çekilmiş oldu. Dolayısıyla yetki alabilmesi için de böyle bir üyelik sınırı, bir de zaten üyelikler filan eskiden olduğu gibi noter, vs. kanalıyla değil, internet üzerinden işçi sendikasını seçebiliyor ve üye olabiliyor. Sosyal Güvenlik Kurumu bu kanunu getirdiği için, sosyal güvenlikle ilgili hakikaten yeni bir takım düzenlemeler var. Özellikle şimdiye kadar hiç yapılmayan, ama bazen birçok işverenin, ya da ev hizmetlerinde çalışanların mesela işverenle çalışan arasında bir ihtilafa yol açtığı zaman çok ciddi sorunların yaşandığı, yani bir gün bile sigortasız çalıştırmadan dolayı cezaların ödendiği durumlar vardı. Aslında sigortalı çalıştırma zorunluluğu var, ama bu fiili olarak uygulanamaz nitelikteydi. Yani normal bir evde çalışan temizlik, vs. gibi ev hizmetlerinde çalışan bir kişiye işveren gibi, bir şirkette veya firmada çalışıyormuş gibi sigorta yaptırmak zorunluluğu vardı. Bu da hiçbir zaman işlemiyordu. İnsanlar internet üzerinden, uğraşsa bile onu kayıt edemiyordu bir türlü. 5

6 Bununla ilgili çok daha pratik bir sisteme geçildi. Yani on günden fazla çalışıyorsa bir ay içerisinde, normal bir sigortalı olacak. Ama o sigortalı bir defa yapıldıktan sonra, durumunda değişiklik olmadıkça bir daha bildirim verilmeyecek, sadece sigorta primi ödenecek. Şimdi şöyle bir öneri getirmiştik, yurt dışında filen uygulanan bir örnek bu. Biz şimdi onu on günden az çalışanları da, Çalışma Bakanlığı yılsonuna kadar süre aldı. Yılsonundan itibaren çek uygulaması, yani hem ücretinin, hem sigorta priminin içinde olduğu bir ödeme şekli. Bunu tahsil ederken otomatik olarak o günlük sigorta primini SGK yla anlaşması olan bankaya yatıracak, çalışanı ödemiyor direkt, SGK ya kesiyor, siz ikisini bir veriyorsunuz. Artık bir daha yükümlülüğünüz olmuyor. Bu uygulamaya herhalde yılsonundan itibaren geçmeyi planlıyorlar, eğer yetiştirebilirlerse. Onun dışında yurt dışındaki yaşayan vatandaşlara yönelik emeklilik düzenlemesinde bazı imkânlar getirildi. Bir de tabii özellikle kadın çalışanlara yönelik, biliyorsunuz doğumlara yönelik olarak bir borçlanma imkânı getirildi. Her çocuk için iki yıl borçlanma imkânı. Tabii burada da hep şunu soruyorlar, gazetelerde öyle manşet attığı için. İşte üç çocuğa kadar altı yıl erken emeklilik, aslında öyle bir şey yok, altı yıl erken emeklilik değil, altı yıl borçlanma imkânı. Eğer yaş durumu müsaitse doğru, altı yıl erken emeklilik imkânı olur. Yani yaşı gelmiş emekli olamamış, prim gün sayısını tamamlayamamış ise, bu borçlanmayla otomatik olarak erken emekli olur. Ama o erken değil ki, zaten yaşını tamamlamış, hak kazanmış, ama primden dolayı hak kazanamamış, emekli olamamış, onlara bu imkân getiriliyor. Ama normalde diyelim 55 yaşında emekli olması gereken bir kişiye bu borçlanmadan dolayı altı yıl erken emeklilik diye bir şey yok. Yine 55 yaşını dolduracak, ama bu altı yılı borçlanma imkânı getirildi. Ama bu da bir imkândır. Açıkçası özellikle, Türkiye nin içinde bulunduğu durumda bundan sonra çalışma hayatında eğer kadınların daha fazla yer almasını istiyorsak, mecburen bu tür imkânları, sosyal imkânları getirmek durumundayız. Aksi takdirde, yani tercih yapmak durumunda kalıyor insanlar. Yani kadın emekliliğinde, böyle bir borçlanma olmayacaksa, bir o kadar daha emekli olmak için prim ödemek suretiyle bekleyecekse bir kayıptır kadınlar için diye böyle bir imkân getirildi. Aynı şekilde çalışma hayatıyla ilgili olarak, bunların dışında özellikle memurlarla ilgili biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde atamalar yapıldığı için söylemeye gerek yok artık, 40 bin öğretmen ataması da bunun içindeydi. Kamuoyunda çok tartışılan ve Komisyonumuzda da üç, dört gün tartıştığımız, Genel Kurul da ne hikmetse 15 dakikada geçen bir madde vardı. Özellikle bazı üst düzey memurların İdare Mahkemesi Kararıyla tekrar geri dönmeleri halinde, bunun iki yıl süreyle uygulamama imkânı getiriyor İdareye, bu Anayasaya aykırıdır dedi arkadaşlar. Belki Anayasa nın veya şu andaki yasanın genel çalışma hayatıyla ilgili düzenlemelerine baktığımızda öyle düşünülebilir. Ancak bizim baştan beri, yani siyasi iktidar olarak, yine Türkiye de de aslında düşünülen şu: Bir siyasi iktidarın en üst düzey görevlileri, genel müdür ve genel müdür yardımcısı, vs. düzeyindeki çalışanlarını zaten kendisi getiriyor. Ama bunlarla ilgili atamalarda her iktidar sıkıntı yaşıyor. Neden? Çünkü kendi ekibini kurmak istediğinde, İdare Mahkemesi kararlarıyla bunlar tekrar geri gelmeler, tekrar atamalar filan, ama son zamanlarda öyle kararlar oluştu ki, yargıdaki herkesin bildiği, artık kamuoyuna yansıyan bir takım yapılanmalar nedeniyle, idare nin tasarrufunun yerine geçip, bir atamayı iptal etmenin ötesinde, yani dava açılmayan atamaların da geriye doğru iptal edilmesi gibi kararlar çıktı. Yani mesela ne gibi? Bir yerdeki diyelim, Adana Emniyet Müdürünü almışsınız, bir başka yere atamışsınız, onun yerine birisi atanmış. Şimdi oradan alınan, başka yere atanan kişi dava açtığında, onun geriye dönmesiyle ilgili kanunda hüküm çok 6

7 açık. Eğer haksız bir atamaysa bu, aynı derecedeki başka bir kadroya atanır. Eğer orası boşsa, oraya atanır. Doluysa, ki genelde dolu oluyor bu atamalarda, mağduriyetini önlemek açısından eşdeğer başka bir göreve atanır. Ama mahkeme kararı diyor ki, önceki atamayı oradan alacaksınız, burayı boşaltacaksınız, sonra da ötekini oraya atayacaksınız, yani idare nin yerine geçip, ilk atamayı da tabiri caizse iptal eden, geriye doğru o zaman bütün atamaları idare nin yapması, yahut yargı nın yapması gibi bir sonuç doğuran bir uygulamaya gidilmeye başlandı. Bunun üzerine idare de dedi ki, ben üst düzey çalışanlarla ilgili olarak iki yıl süreyle bunu uygulamam, uygulamama noktasında bir İdare Mahkemesi Kararıyla ilgili düzenleme. Bu aslında eleştirilebilir, ama bana göre olması gereken daha genel bir Anayasa ve yasalarda bir düzenleme yapıp, siyasi iktidarın kendi icraatlarıyla ilgili yönetici, üst düzey görevlileri, nasıl Merkez den valileri atadığım zaman, Merkez Valiliği ne alabiliyorsam, üst düzey bürokratlarda da Merkez Valiliği ne benzer bir uygulamanın olması lazım. Aksi takdirde, yani benim uygulamak istediğim programı veya politikaları sabote eden veya katılmayan, isteyerek, ya da istemeyerek uygulamayan bürokratlarla karşılaşabiliyorsunuz. O nedenle bu uygulama çok tartışılacak. Muhtemelen Anayasa Mahkemesi ne de götürdü Ana Muhalefet bunu, orada da tartışılacak, daha sonra da tartışılacak. Ama bu tartışmalar sonucunda inşallah daha düzgün bir noktaya getiririz. Başka, devlet memurlarıyla ilgili sicil afları, vs. gündeme gelmişti. Ancak henüz o konudaki düzenleme olmadı. Avukatlarla ilgili düzenlemeyi biliyorsunuz değiştirmek zorunda kaldık. Biliyorsunuz avukatlar staj için sınava girmiyorlar şu anda. Ama Barolar Birliği dedi ki, ben bundan sonra sınav yapacağım, sınav yönetmeliğini de ben hazırladım, işte Bakanlar Kurulu Kararıyla yayınlansın ve biz yapacağız bunu. Şimdi emsal mesleklerde, benzeri mesleklerde bu düzenleme var. Mesela bizde var. Yani Serbest Muhasebeci Mali Müşavir stajına başlamak için sınav var. Ama bu sınavı Odalar doğrudan doğruya yapmıyor, Maliye Bakanlığı yla koordineli bir şekilde yapıyor. Şimdi Adalet Bakanlığı da diyor ki, böyle bir şey yapılacaksa, ki yapılmalı birlikte yapalım. Adalet Bakanlığı nın koordinasyonluğunda, ya da Oda ile beraber, Baroyla beraber yapılsın. Bununla ilgili yönetmeliği de biz hazırlıyoruz zaten. Kanun tasarısı var. Bu kanun tasarısı Adalet Komisyonu nda görüşülecek, ama biz onu beklemeyiz, biz yönetmeliğimizi hazırladık yayınlıyoruz ve bundan sonra staj sınavlarını biz yapacağız gibi bir tavır içine girdiği için Oda, Adalet Bakanlığı da diyor ki, baronun yaptığı bu yönetmelik kanun gerektiren bir düzenlemedir, yasal bir alt yapısı yoktur, dolayısıyla stajın gelmesi için, stajın belirlenebilmesi için, önce bir yasal düzenleme yapılması gerekir.böyle bir kanun tasarısı daha doğrusu Komisyonumuzda görüşüldü. Aslında avukatların bir kısmı, aynı bizim meslektaşlar gibi, girerken kimse staj olsun istemiyor. Ama mesleğe girdikten sonra herkes sınav olsun istiyor, her yerde aynı, tabiri caizse. Ben borçlanma ve yapılandırma konusuna hiç girmeyeyim. Çünkü orada hakikaten yapılandırma konusunda çok teklifler de Komisyonumuza geldi kapsam genişletmeye yönelik. Hem Komisyonda bazı hususlarda genişletmeler oldu, ama Genel Kurulda bile kapsamı genişletmeye yönelik bazı düzenlemeler oldu. İşte vatandaşların sulama, elektrik borçları, vs. gibi, ama esas tabii bu işin temeli Sosyal Güvenlik ve vergi ile vergi benzeri, Maliye Bakanlığı vergi daireleri tarafından tahsil edilen kamu alacaklarıyla ilgili düzenlemeler. Belki başka sorular da gündeme gelebilir. Ben burada sözlerimi toparlamak istiyorum. Tekrar Odamızda olmaktan, evimizde olmaktan duyduğum mutluluğu, memnuniyeti dile getiriyorum. Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun. BAŞKAN SEZAİ ONARAL 7

8 Sayın Başkan a çok teşekkür ediyoruz. Gerçekten 100 ü aşkın maddeyi oluşan, zor bir yasayı, Torba Kanunu, çok kısaca özetledi ve de genelde tabii hepimiz basından izledik, ama bu düzenlemenin esas amacının ne olduğunu bugün öğrenmiş olduk. Yani esas itibariyle burada yapılan, bir takım işçilere sosyal hakların getirilmesi oluyor. Ama tabii bunun da bazı maliyetleri var. Şimdi bu maliyetle, bu ekonomik olayı dengede tutmak hakikaten kolay değil. Yani burada hukuki açıdan belki bazı yanlışlıklar da yapılmış olabilir ama en azından ilk defa, mesela o ücretlerin ikiye katlanması vesaire falan, bunlar çok olumlu şeyler ve de bunları hiçbir şekilde hani tartışmak yerine, bilakis desteklememiz gerektiğini düşünüyorum. İşçilerle ilgili çok olumlu düzenlemeler yapıldı. Sayın Başkan a çok teşekkür ediyoruz. Tabii bu Torba Yasada hem işin tekniği bakımından zorlukları ifade ettiler. Hem de ilgili Bakanlığın böyle bir yasayı getirdiği takdirde ortaya çıkacak olayı çok güzel anlattılar. Bu açıdan ben şahsen kendisine çok teşekkür ediyorum. Bilmediğimiz, yani Mecliste nasıl işlediğini, çok yakından bilmediğimiz bir konuyu bize anlattılar. Kendisine teşekkür ediyorum. Şimdi Sayın Başkan, çok değerli Başkanımız da bizi ilgilendiren, meslekle ilgili özellikle aidat konuları, diğer konuları da kendisinden rica edeceğiz. Çünkü aidat bizi de çok ilgilendiriyor, sizi de çok ilgilendirir. O yüzden, biz bunları bugüne kadar pek fazla Odada hep seçim mülahazaları ile pek gündeme getirmedik, ama burada sayın Başkanı hem Yeminli Mali Müşavir olarak hem de çalışan şirketi olarak madalyonun iki tarafını da gördüğü için, anlatırsa, biz de ondan destek alarak sizlere biraz muamele yapacağız, kusura bakmayın yani. Buyurun Sayın Başkan. VEDAT DEMİRÖZ Çok değerli Başkanım, Yönetim Kurulu Üyeleri, saygıdeğer üstatlarım, meslektaşlarım, arkadaşlarım, bugün sizlere bir Milletvekili olarak değil de, Yeminli Mali Müşavir şapkamla hitap etmek istiyorum. Hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. Evet üstadım, Sayın Başkanımın izah ettiği gibi, Kanunun başlangıcı ve sonuçlandırılmasına yönelik hikayeyi gayet güzel bir şekilde özetledi. Belki sorular geldiğinde ilave edilecek şeyler olabilir. Ama ben Alt Komisyon sıralarında çalışırken doğrusu sizler için, bütün meslektaşlarım için, neler yaptırılabileceğini, bu kadar torba olduğuna göre, bizim de bu torbadan bir şeyler yararlanmamız gerektiğini düşünerek, gene Başkanımla istişare ederek iki önemli maddeyi koyduk. Bunlardan birincisi, benim de tabii borcum çok olduğu için, öncelikle bu borçların yapılandırılması, Oda nın TÜRMOB a olan varsa Üst Kurul a ödemelerinin yapılandırılması, BAŞKAN SEZAİ ONARAL Odada borcunuz yok sayın Başkan. VEDAT DEMİRÖZ Doğrusu ben de sizler gibi bu mesleği ifa ettiğim sürece, çoğu zaman aidatlarımızı geciktirdik. Sonradan toplu olarak ödediğimiz ve ceza olmadığını da biliyorum. Bunun için de arkadaşlarımız adına şükranlarımı sunuyorum. Ama daha ziyade Mali Müşavirler Odası nda, mali müşavir arkadaşların bir hayli borcu olduğunu biliyorduk ve yasayı geçirirken Baro dan avukat, Barolar 8

9 Birliği nden arkadaşımız da vardı. Talep de gelmedi, yani ilk Oda yapılandırması, borç yapılandırmasını biz mali müşavir, TÜRMOB a bağlı Odaların diye geçirdik. Bir talep de öyle gelmedi. Avukatlarla ilgili böyle bir yapılandırmaya gidilmedi. Orada avukat arkadaşlarımız da var. Hem bizim üyeler arasında, hem diğer dinleyiciler arasında. Ama böyle bir talep gelmedi. Avukatlıktan bahsetmişken, gerçekten 25 yıldır 3568 Sayılı Yasamız bizler için, diğer mesleklere bakınca büyük bir kazanç, sebep olanlara şükranlarımızı sunarım, teşekkür ederim gerçekten. Çünkü avukatlara bakıyorum halen bir sınav mı yapalım, o mu yapsın, bu mu yapsın halen bunun içerisindeler. Biz 1956 larda benim duyduğum Mali Müşavirlik Yasasını çıkaralım diye mücadeleye başlarken engel olan belki bu gruptu, o meslek grubuydu. Ama biz bugün 25 yıldır, aksaklıkları olsa bile bir yasamız var. Ki oturuyor bana göre, ama maalesef avukatlar böyle bir yasaya sahip değiller. Baro sınavı ben kendim yapayım dedi, Bakanlığın sadece yönetmelik yayınlayın, daha sonra birlikte yapalım diye bir önerisi vardı ki makuldü, her halde o çizgiye gelecekler. Yani mesleğimize ve kanunumuza sahip çıkalım, kıymetini bilelim. Sıkıntılarımız olsa bile, eminim şu anda beki bu türde kanunu olan tek meslek. Tabii 25 yıldır disiplin suçlarıyla ilgili maalesef hiç çizik atılmamıştı. Sadece bazı ufak tefek yönetmelikler değişti, kanuna el sürülmemişti. Şimdi sizlerin de arasında var. Bizim de hatırımızı soran oluyor. Hiç bilgi, belge ve haber verilmeden, geçmişte, beş yıl öncesinde tam tasdik yaptığımız mükellef bir şekilde incelemeye giriyor. Siz de üç yıl, beş yıldır bırakmışsınız. Hiçbir haberiniz yok, size hiç kimse bir şey söylemiyor. Bir bakıyorsunuz bir gün Görüş ve Öneri Raporu YMM hakkında Sorumluluk Raporu yazılmış, elinize işte Oda nın bir üst yazısıyla, Sayın YMM şöyle bir sorumluluk raporunuz var, bununla ilgili ne düşünüyorsunuz? diye Odamız bize soruyor. Bu raporu yazarken vergi müfettişi kardeşlerimiz, arkadaşlarımız ki, belki hepsi sizin yetiştirdiğiniz insanlar veya arkadaşlarınız. Aslında düşünmeleri lazım, gelecekte onlar da bu sıralarda olacaklar. Bu görevi yapacaklar. Etik olan bir konu vardır. Atlamış olabilirsiniz. Onun gördüğü halde sizin göremediğiniz olabilir. Sorarsınız, telefonla da olabilir, Üstat böyle bir şey bulduk, bununla ilgili görüşün nedir?. Maalesef bugüne kadar hiç soran eden oldu mu? Bilmiyorum. Yok. Bununla ilgili mutlaka bir girişimde bulunulması lazımdı. Yani en azından bir savunma alınması lazım. Normalde mükellefle raporu yazılmadan önce tutanak tutulmuyor mu? Gayet tabii, çağırılıyor, tutuluyor, Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz? Kabul eder, etmez. Ben meslekten geldiğim için, geçmişte yakındığım şeyler olmuştur yani. Şimdi biz en azından Yeminli Mali Müşaviri kimse, resmi bir yazıyla bir ay süreyle onu davet edecek. Bir aylık süre verecek. Meslektaşımız, Yeminli Mali Müşavir gidecek, konu nedir? Görecek, onun atladığı bir şey olabilir. Aydınlatması gereken bir şey olabilir. Elinde başka belgesi olabilir. İkna edebilirse, savunmasını yapacak ve ona göre rapor gerekirse, gene yazılacak. Zaten Odamız da değerlendirmeyi yaparken, o tutanaktaki savunmaya göre belki hiç savunma almadan veya İlave bir şeyin var mı? diye soracak. Bunu sağlamak için, en azından savunmayı sağlamak için yasaya madde koyduk. Madde, sağ olsun hem bizim grup tarafından, hem muhalefetteki arkadaşlar tarafından da gayet müspet kabul edildi. Ve bundan sonra mutlak surette Yeminli Mali Müşavir bir ay süreyle davet edilecek. Bir ay içerisinde gitmezse tabii süreyi geçtikten sonra müracaat etmemiş addedilecek kendisi, savunma yapmamış sayılacak ve onun savunması yaptıktan sonra rapor yazılacak. Aslında madde içerisinde illiyet bağının kurulmasıyla ilgili bazı cümleler de koymuştuk. Fakat sonradan bunun çok zor, orada olay bitecek hale gelmesi açısından zor olduğunu gördük, belki karşı çıkanlar olur diye biz dedik ki, önce bir camiye sokalım ayakkabılı insanları, daha sonra, bizden sonra gelenler ayakkabısını çıkarsınlar onun. İnşallah bundan sonraki, önümüzdeki 9

10 yasama dönemlerinde illiyet bağı kurulma zorunluluğu da koyarak, daha da geniş kapsamlı, bizleri koruyucu, ki ilk teklifimiz öyleydi. Yani illiyet bağı yoksa rapor yazılamasın. Bununla ilgili 25 sene geçtikten sonra, yasada böyle bir değişiklik oldu. En azından biz destek aldık. Vehbi bey üstatla görüştük. Sayın Başkanımızla görüştük. Bu konuda Ankara Odası da yardımcı oldu, TÜRMOB da. Bütün bunlarla istişare ederek, bu madde çok kolaylıkla Genel Kurul da da destek verilerek geçti. Meslektaşlarımıza ve mesleğimize hayırlı olsun diyelim. Ama dediğim gibi, bundan sonrada bu gelişleştirilecektir muhakkak. Oda nın borçlarla ilgili yapılandırmaya girmiyorum, o zaten sınırlar belli. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Lütfen girin sayın Başkan, biz anlatamıyoruz. VEDAT DEMİRÖZ Ama diğer Odaların doğrusu, diğer Mali Müşavir Odalarının parası çokken, bizim paramızın olmaması, demek ki, BAŞKAN SEZAİ ONARAL Buradan kaynaklanıyor, yoksa burayı kiralamazdık. VEDAT DEMİRÖZ Yoo, Lütfen hepinizin duyarlı olduğunu biliyoruz. Gelir kaynaklarımız da hamdolsun Türkiye ortalamasına göre belli bir noktada olduğunu da varsayarsak, bu borçları da ödeyelim lütfen. Benim istirhamım bu olacak. Yani yapılandırmanın konusu, belki yapılandırmaya bile gerek kalmadan çözülür inşallah. Bunun dışında tabii Torba Yasaya, sırasında vergi müfettişi kardeşlerimizden, arkadaşlarımızdan, gençlerden bir 800 kişilik grup, sayın üstadımız daha iyi biliyor, ben çünkü çok defans yaptım onlara. Bunlar otomatik olarak Yeminli Mali Müşavirliği alamayanlar, daha sonra işte yeni yasaya tabi olan arkadaşlar, bunlar bir kereye mahsus bizlere de bu hakkın müktesep hak olarak verilmesi yönünde talepleri oldu. Belki her gün gelip, gittiler. Hele Alt Komisyonda bir, iki hafta sürdü. Sürekli geldiler. Ben de genellikle üstada gönderdim. O gönüllerini aldı, ben de reddettim. Sonuçta hem Vergi Denetim Kurulu nun 800 kişi, gerçi bu tedrici olacaktı. Yavaş, yavaş belki ayrılacaklardı ama sonuçta 800 kişinin Vergi Denetim Kurulu ndan ayrılması, yeni yapılandırıldı Kurul, zaten eli zayıf, biraz daha zayıflayacaktı. Hem de meslekteki dengelerin aşırı derecede bozulacağını, 800 kişinin bir anda gitmesi bence adil paylaşım değil, sonuçta dengeler var, belli bir ihtiyaç var. Sonuçta yurt dışı ülkelere bakarsanız dışarıda, sınırlıyor. İhtiyaç kadar Yeminli Mali Müşavir veya bu mesleğe eleman alıyorlar. Kaç kişi lazım bu yıl? 15 kişi. Ama bunu söylerken de bir yaş sınırı da bize getirmemiz lazım. Belki bunda itiraz edenlerimiz olacak ama yani burada tedrici olarak, yavaş yavaş belli bir yaş sınırı getirmemiz lazım. Yani 70 yaşından sonra yeminlilik zülüm değil mi? Bilmiyorum yani BAŞKAN SEZAİ ONARAL Öyle, iş yaparsak olur,. VEDAT DEMİRÖZ Yani buradakilerde en yüksek yaşı alırız,..zaten üstat yapmıyor. Artık bunu bir beyin fırtınası haline getirmemiz lazım. Kendimiz bir şeyler isterken özeleştirme yapmamız lazım. Gençlerin önünü açmamız lazım. Yani belli bir yaştan sonra kendimize de zülüm, yani evet ben iyiyim ama kusura bakmayın 65 ten sonra tapu devrine gittiğiniz zaman sağlık raporu istiyor. Siz KDV iadesi yapıyorsunuz, 50 milyon, 100 milyon. Neyse ama bunun gündemimize girmesi lazım. Ben 10

11 böyle düşünüyorum yani, kendim için de düşünüyorum, sizler için de düşünüyorum. Yoksa bu işi o gençlerin önüne alamayız. Yani senede üç kişi lazım, üç kişi gelsin dersek, bu meslek belli bir statünün dışına çıkamaz. Ben ayrıca geçtiğimiz Ağustos ayı içerisinde, gerçi gününü tam hatırlamıyorum 4 Ağustos mu ne, Meclisde gündem dışı bir söz aldım beş dakikalık. Mali müşavirlerimizin ve meslektaşlarımızın bu yasayla ilgili sorunlarını ana başlıklar halinde dile getirdim. Dilerseniz çok kısa beş dakika tutuyor, bunları söyleyebilirim, neler dile geldi? Ama bu işimize geliyor bu gelmiyor da diyebilirsiniz. Yoksa vergilerin yapılandırılması konusunu zaten okuyacaksınız. Maliye gelip, Gelir İdaresi gelip anlatacak. Onları sizlerle paylaşıp işte, üç ay sonra müracaat, iki ay sonra müracaat, onlara girmeyeceğim. Tabii burada kesinleşmemiş alacakları, ihtilaflı alacakları koyamadık. Bakanımız sağ olsun geldiğinde bizim ilk teklifte, vergi ziyaı cezaları da tamamen kaldırılıyordu. Ama maalesef onların kalkmasına da Bakanlık karşı çıkınca, biz de ondan geri adım attık. Teklif sahipleri geri çektiler önergeyle. RECAİ BERBER Sadece Bütçe Komisyonu ndaki görüşmeler ile ilgili tam tutanak tutuluyor ve web sitesinde de var. Yani internetten girip, Maliye Bakanımızın katıldığı o Oturumu izleyebilirsiniz. Orada tümüyle karşı olduğunu belirtti yani orada biliyorsunuz, tam olarak basına da yansıdı. VEDAT DEMİRÖZ Yoksa biz matrah artırımını da düşünüyorduk. Hele bilhassa ihtilaflı alacakları da buna sokmayı düşündük. Öbür kasa ve cari hesapla ilgili bilanço , tabii onu ileri tarih dediler. İleri tarihte bir bilanço yok. Geçici vergilerle ilgili bir bilanço vermiyoruz. Sadece Gelir Tablosu düzenliyoruz. Hatta ben orada dile getirdim, Düzeltme talebi olursa bu ara ne olacak? Vergi matrahını 100 lira artırır, kanunen kabul edilmeyenden bir 100 lira koyar, tekrar ekteki bilançoyu da değiştirir. Ekte bilanço veriliyor Kurumlar Vergisi Beyannamesi nde. Yani orada İdare yi uyardım. Eğer böyle tarihi ileri almayacaksanız, te şu anda verilen bilanço neyse onlar üzerinden kasa ve cari hesapların değerlendirilmesini talep ettik. Konuşmamda bölüm halinde Partim adına konuşurken yani, stok aflarının, demirbaş aflarının da olması gerektiğini dile getirdik. Tabii bunlar birer talep. Meclis gündemine gelmesi, en azından ilgililerin duyması açısından, yoksa o anda söylenen hemen yazılıp, kanunlaşma imkânı yok. Bu bir bütçe disiplini, çalışma gerektiren şeyler. Bu nedenle en azından Meclisde sözünü etme bakımından faydalı oldu. RECAİ BERBER Mesela cari hesaptaki Maliye nin farklı görüşü olduğunu da burada belirtirsen tartışma konusu olmaz. Siz de öyle belirttiniz görüşü. VEDAT DEMİRÖZ Yani orada, kasadaki fazlalığı çekince, normalde kanunen kabul edilmeyene attığımızda, bu yılın ticari karını düşürüyor. Ticari karın düşmesi küçük tasarrufçular açısından bilhassa, neyi dağıtacak bir sonraki yıl? Şeyde kârı gidiyor, ama fiiliyatta kârı var. Yani bir başka ana ortağın çektiği parayı cebine koyduğu, harcadığı, herhangi bir nedenle, parayı küçük yatırımcılar niye bunun cezasını çeksin diye önerdim. Yani on pasiftir benim görüşüm, mutlak surette sermayenin altında pasif bir hesapta tutmak ve bunu bu yılın kârıyla ilişkilendirmeden bekletmek. İleride de sermaye artırımıyla bunu kapatmak. Diğer türlü bu yılın kar/zararı düşülecek. Vergi matrahını 11

12 artırmıyor, tamam. Mali açıdan bir sıkıntı yok. Ama kar dağıtımına geldiği zaman, dağıtacak kar kalmıyor. 8 milyon kasa fazlalığı var. 8 milyon kar olduğunu düşünün, hele bir de vergiyi de ödedikten sonra 6 milyon kalır ki, geriye 8 i düştüğün zaman dağıtacağı hiçbir karı kalmıyor. Ama fiiliyatta şirkette bir kar var. RECEP BERBER Ama dağıtmış kabul edip, bu defa stopajla, VEDAT DEMİRÖZ Tabii normalde stopaj doğabilir. Doğrusu Maliye Bakanlığı nın burada işte bir daha stopaj da istemeyeceğiz, sanki % 15 i, 3 e çekilmiş olduğu gibi orada söylendi. Ama bununla ilgili tebliğde düzenleme yapıyoruz dediler. Ben de sizler gibi tebliği bekliyorum. Endişelerim var. Yani orada kamu ayağını düşünürsek, stopaj gerektiği de doğabilir. Çünkü karı dağıtmayacaksa, bu ticari karı sıfırlayacaksa, o zaman % 15 vergi kaybı olacak, yani % 3 le bunu telafi etmek. Üstelik halka açık şirketlerde, bilmem başka şeylerde de eğer varsa böyle bir fazlalık ki onlar denetleniyor herhalde. Küçük tasarrufçuların veya diğer ortakların zayi olması demektir. Bu konuda ilerleyen günlerde göreceğiz. Herhangi bir ihtilaf doğarsa, hep beraber konuşacağız. Ben Ağustos ayındaki konuşmamı maddeler halinde geçeceğim. Önce kısa bir tanıtım vardı Sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik, Yeminli Mali Müşavirlik mesleği, Maliye Bakanlığı nın denetim konusundaki ağır yükünü hafifletmek, kayıt dışıyla mücadele etmek, vergi kanunlarının uygulamasından doğacak uyuşmazlıkları en aza indirebilmek için bir kamu mesleği olarak kurulmuştur. Muhasebe meslek mensupları ülke genelinde çalışan 93 bin meslek mensubu, 17 bin stajyer ve 150 bin büro çalışanıyla sayısı 260 bin e ulaşan geniş bir örgütlenme ağı içinde faaliyetlerini yürütmektedirler, aynı zamanda Maliye Bakanlığı fahri memurları ve ücretsiz memurları, burada söylediğim zamanlar oldu yani. Bunu bir önceki sene bütçe görüşmelerinde aynen kullandım, yani bizler, hem de ücretsiz memurlar, çünkü Maliye Bakanlığı nın Gelir İdaresi nin kadrosuyla doluluk oranı % 50 yle çalışıyor. Yani % 50 kadrosunu kullanmıyor. Demek ki % 50 yi de bizler dolduruyoruz açıkçası dan bu yana 25 yıllık bir yasal geçmişe sahip olan muhasebe mesleği, bir taraftan Hazine ile mükellef arasında köprü görevi görmekte, diğer taraftan devletin tüm kurumlarında işleyişinde yardımcı olmaktadır. Düzenli bir muhasebe ve denetim sisteminin oluşması adına yüklenilen tüm görevlerin yanında meslek mensuplarının sorumlulukları sürekli çoğalmakta ve doğal olarak da iş yükleri gün geçtikçe artmaktadır. Başta Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı olmak üzere, tüm devlet birimlerine vergi ve sosyal güvenlik bildirimleri ve diğer mali bildirimlerle ilgili veri akışı beyanlarının tanzimi ve gönderimi, muhasebe meslek mensupları tarafından yapılmaktadır. Ayrıca BDDK, SPK, EPDK ve Hazine Müsteşarlığı gibi, ekonomideki diğer düzenleyici kamu kurumları da muhasebe meslek mensuplarından hizmet almaktadır. Dolaylı olarak bunların hepsini yapıyorsunuz. Bu nedenle muhasebe mesleğinin temel sorunlarını çözmek ve taleplerini yerine getirmek durumundayız. Sistemin yasada öngörülen amaca ulaşabilmesi için muhasebe meslek mensuplarına, başta Maliye Bakanlığı olmak üzere, tüm kurumlarımızın yardımcı olması gerekmektedir. Gelir İdaresi muhasebe camiasını ilgilendiren önemli kanun, kararname ve tebliğ hazırlıklarında uygulamanın sağlıklı ve düzgün işleyebilmesi için, bir paydaş olarak meslek 12

13 mensuplarının görüşlerini dikkate alması gerekmektedir. Bilmiyorum, alıyorlar mı sizin görüşlerinizi tebliğlerde, yoksa sonradan mı? BAŞKAN SEZAİ ONARAL Ben kendi bölümümde cevap vereceğim sayın DEMİRÖZ. VEDAT DEMİRÖZ 1989 yılında kabul edilen 3568 Sayılı Meslek Yasasının birçok maddesinin günümüz koşullarına göre değiştirilmesi ve mesleğin 25 yıllık deneyimleri doğrultusunda yeniden revize edilmesi gereği vardır. Gerek Yeminli Mali Müşavirlerin tasdikten doğan, gerekse mali müşavirlerin beyanname ve mali tabloları imzalamaktan doğan sorumlulukları yeniden düzenlenmelidir. Yeminli Mali Müşavirlerin mükellef ile birlikte vergi aslından müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması yanlış bir uygulamadır. Meslek mensubu kendi hatası nedeniyle mükellefe uygulanan vergi ve cezalardan devlete karşı değil, kendi müşterisine karşı sorumlu olmalıdır. Değil mi öyle? Ba-Bs formlarıyla ilgili uygulamada bir takım sorunlar mevcuttur. Ba-Bs formlarının hiç alınmaması gibi bir talebimiz yoktur. Bu formların sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanımında Gelir İdaresi Başkanlığı nın en etkin mücadele olduğunu, muhasebe meslek mensupları çok iyi bilmektedirler. 4. Dönem Geçici Vergi beyanı kaldırılmalıdır. Bu yeni Gelir Vergisi Yasa Tasarısında da var. Onu aslında ben bu yıla yetiştirmek için önerge hazırlamıştım, ama maalesef Gelir Vergisi tasarısı Alt Komisyonda görüşülmeyince, onu Bakana sunmakta, Bakanın kabul etmeyeceğini bildiğimiz için geri çektik. Çünkü o tasarının içerisinde var. Katma Değer Vergisi ve Muhtasar Beyanname birleştirilmeli, tek beyan olarak alınmalı. 2 Nolu KDV gibi diğer beyanlar da, asıl beyanname içine dâhil edilmelidir. Vergi daireleri ile ilgili sorunlarımız vardır. Bir vergi dairesi tarafından uygun görülen bir işlem, diğeri tarafından kabul edilmemekte, uygulama birlikteliği sağlanamamaktadır. Bilindiği üzere ilgili mevzuat gereği 01 ila 20 Temmuz tarihleri arası Mali Tatil uygulaması mevcuttur. Mali tatil süresinde verilmesi gereken beyannameler, bildirimler ve formlar, takip eden ay içinde verilecek beyannamelerle birleştirilip beyan edilmelidir. Bu konuda çok şikâyetler geliyor. Bilhassa mali müşavir arkadaşlardan, yani bunu zamanım olmadığı için dile getiremedim. Hatta dün bile birisi aradı. Mali tatil sırasında vergi müfettişi arkadaşımız mükellefi arıyor. Mükellef çıkıyor, işte konuşuyorlar. Ne desin? İşte, Mali müşavirim Vedat DEMİRÖZ. Diyor, Müfettiş Vedat Demiröz ile temasa geçiyor Vedat DEMİRÖZ. Diyor ki, Mali tatil 20 Temmuz da bitiyor, üstat bir hafta sonra, 27 Temmuz da ben evraklarla birlikte geleyim. Aaaa öyle mi? Tatilde misiniz? Size iyi tatiller diliyorum. Benim muhatabım zaten mükellef, ben ondan bir hafta içerisinde istiyorum. diyenler var. Yani bunu vergi müfettişlerinden söyleyenler var. Bana göre Kendini bilmezler. Kusura bakmasınlar. Defterleri bu tür belgeleri düzenleyenler, bizim meslektaşlarımız. Bizleriz. Bizler olmadığımız sürece vergi mükellefi olan defter sahibi işveren bunu hazırlayıp, verme şansı yok. Kusura bakmasınlar. Dün birisi aradı beni memleketten. KDV raporu vermiş Yeminli Mali Müşavir. Bir ödeme belgeleriyle ilgili belgeler için yazı çıkmış. Bir aylık süre geçmiş. Mali Müşavir tam tatil sırasına denk gelmiş. Tatil dönüşü, mali tatil sonrası cevabını götürmüş vermiş, ama rapor askıda bekletiliyor. Niye bir aylık süreyi geçirdiniz? Mali tatile denk geldi son gün, Eee olsun mali 13

14 tatili bilemeyiz, mükellef getirmeliydi. Rapor bekliyor, bugün ben devreye girdim, tabii sonuçta çözüldü. Bu tür olaylarla karşılaşılıyor, yani mali tatili Odalarımızla, meslektaşlarımızla biraz daha oturtmak, aynı bu da adli tatil gibi. Biz mesleği öne çıkarırken, adli tatil gibi uygulayamadığımızı da söylemek lazım. Maliye Denetim Elemanları mükellef nezdinde yürüttükleri incelemelerde, özellikle tutanağın imzalanması aşamasında mutlaka meslek mensubunun bulunmasını sağlamalı ve hassasiyet göstermelidirler. Mali tatil süresinde İdare ye bağlı hiçbir birimin inceleme yapmaması esas olmalıdır. Çünkü defter ve belgenin incelemeye arz edilmesi sadece meslek mensupları tarafından gerçekleştirilmektedir. Uzlaşma Komisyonlarında bir meslek mensubu bulunmalıdır. Özelgelerin tek bir merkez tarafından verilmesi nedeniyle, sorunlar yaşanmaya başlanmıştır. Özelgelerin verilme süresini hızlandırıcı idari tedbirlerin Gelir İdaresi Başkanlığı nca alınması gereği vardır. Mesleki ücret tarifesi yeniden düzenlenmelidir. KDV yi doğuran olay tahsilata bağlanmalıdır. Bu nedenle Gelir Vergisi Kanunuyla, Katma Değer Vergisi Kanunu arasındaki çelişki doğurucu yasal düzenlemeler mutlaka yapılmalıdır. Muhasebe meslek mensuplarıyla mükellefler arasında yapılan sözleşmeye dayalı tahsilattan, sözleşmenin imzalandığı anda nakit veya bir belgeye bağlanması zorunluluğu getirilmelidir. Tahsilata ilgili problemler var. Tabii çok kolay değil. Hatta biz bunları ecri misil de bir ticari alacak. Ecri misiller nasıl, devlet 6183 le takip ediliyor. Bizim de alacaklarımızın bir yerde onun gibi takip edilmesi çok zor değil, yani biraz zorlarsak bir şeyler olabilir. Serbest meslek erbabına yıpranma indirimi getirilmelidir. Bakın 70 e geldik, iş bitti diyoruz. Madem öyle, ona göre bir amortismanın ayrılması gerekiyor diye düşünüyorum. Bilgisayar ve yazılım giderleri iki yıl içinde amorti edilmelidir. Serbest meslek giderleri yeniden belirlenmelidir. Doğal afetler, kaza veya ölüm hallerinde kullanılmak üzere Meslek Mensupları Dayanışma ve Yardımlaşma Fonu kurulmalı. Mesleki Oda gelirlerinden bir kısmı fona devredilmelidir. Bunlar dışında şirketlerdeki yani Yeminli Mali Müşavir öldüğü andan itibaren ailesi tamamen boşta kalıyor. Bununla ilgili de mutlaka belli bir süre ailesini ve yakınlarını geçindirecek mutlak suretle, belirli bir süre, beş yıl süreyle, bulunduğu şirketten belli bir hisse verilmesi diğer ortakların, diğer yeminli ortakların onaylaması halinde de aileye belli bir pay verilmesi çalışması yapılmalıdır. Bunu yaşadık. Bir anda vefat eden Yeminli Mali Müşavirin yakınları elleri boş kalıyor. Hiçbir gelir kaynağı olmuyor. Bunu da mesleki camiada yaşadık. Hep birlikte bunun da bir çözüm yolunu bulmamız gerekiyor. Evet, sizlere arkam dönük oldu, özür diliyorum. Çok uzatmadım değil mi? Zamanımı da kullandım. Bundan sonra Sayın Başkanımla birlikte sizlerin birer temsilcisi olarak Yeminli Mali Müşavir veya muhasebeci olarak Meclisde görev yapacağımızı, sizin haklarınıza halel getirmeyeceğimizi ilave etmek istiyorum. Sadece üstadıma ilave olarak, kadınların sosyal güvenlik başladıktan sonraki çocukları, üç çocuk hakkı, yani işe girişten önceki doğumlar bunun dışında kalıyor. Bir de 14

15 çocukların yaşama şansı, altı ay yaşamış vefat etmişse, altı aylık süreyi borçlanabiliyorsunuz. Dikkat edilecek iki husus sadece onlar var. Ayrıca tabii önce Sosyal Sigortalılarda vardı. Bağ-Kur ve Emekli Sandığı nda da bu yaygınlaştırıldı. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim meslektaşlarım, üstatlarıma hitap etmekten dolayı çok büyük zevk aldım. Hepinize teşekkür ediyorum, sağulun var olun. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Sayın Başkan a çok teşekkür ediyoruz. Ama daha önce Recai Bey bir şey söylemek istiyor. RECAİ BERBER Valla tabii ben de Odamızda bulunmaktan dolayı çok büyük memnuniyet duyuyorum, ama ileride Oda seçimleriyle ilgili filan bir niyetin yok değil mi? Neyse. Bir hususu Vedat belki söyler diye şey yapmadım. Türkiye de çok tartışıldığı için ben de Meclise girdiğimden bu yana on yıldır uğraştığım için, yani Kemal beyin Bakanlığı döneminde de uğraştığımız bir değişikliği Şimdi özellikle Komisyon Başkanı olarak ben uğraşarak koydurduğum için burada belirtmem lazım. Türkiye de kıymetli taşlardan KDV yok, pırlanta, vs. biliyorsunuz. Bunların ham halde ithalinden ÖTV vardı. Bu hep polemik konusu oluyordu. Özellikle Kemal üstat, Kemal Kılıçdaroğlu meslektaşımız hep bunu gündeme getirdi, ekmekte bile KDV var, pırlantada yok diye. Bunu düzelttiğimizi belirtmek istiyorum. Yani bir de tabii bu kapitülasyon gibi bir şeydi. Gerçekten işlenmiş olarak gelen ürüne herhangi bir vergi, ÖTV de dahil yok, KDV de yok. Ama Türkiye de bunu işlemeye kalktığınızda, ham olarak getirdiğiniz kıymetli taşların, pırlanta dahil vergisi vardı % 20. Bunu kaldırdık. Aynı Avrupa Birliği ndeki ülkeler gibi % 18 KDV getirdik. Şimdi artık hepsine KDV gelmiş oldu. Ama borsada işlem görürken, ham haldeki kıymetli taşlardaki vergiyi kaldırdık. Bunun sektörümüzde, özellikle Kapalı Çarşı tarafında ve İstanbul Kuyumcular Odası dahil, İhracatçılar da dahil, çok olumlu bir etkisi olduğunu düşünüyorum ve böyle 10 binlerle, 100 binlerle ifade edilecek bir istihdama da imkan sağlayacağını düşünüyorum. Çünkü bir nevi istihdamın önünde, bu işin sektörün önünde önemli bir engeldi, ya da kayıt dışı yapmak durumundaydı. Yani zaten kıymetli taş adı üstünde, bir torbanın içinde milyonlarca, belki 50 milyon Dolar lık bir şeyi dahi getirebiliyordunuz veya götürebiliyordunuz. Şimdi bunu düzenlemiş olduk. Zaten görmüşsünüzdür, ama belirtmede fayda gördüm. Teşekkür ederim. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Teşekkür ediyoruz. Şimdi soru cevap bölümüne geçmezden önce, birkaç noktayı müsaade ederseniz masaya yatıralım. Bir kere Sayın Vedat DEMİRÖZ ün bence Oda Başkanlığı yerine Maliye Bakanı olması herhalde hepimiz için doğru bir şey olur diye düşünüyorum. Ama kıdem esasına göre önce rezerveden başlarlar. Tabii çok olumlu şeyler söyledi ve meslekle ilgili yaptıkları temaslara hakikaten şükran borçluyuz, hem Recai beye, hem Vedat beye. Şimdi tabii 25 sene, geçmişte birçok olayları da hatırlamakta fayda var. Bir kere meslekle ilgili ilk yıllarda hatırlarsanız, incelenmeme kuralı getirilmişti. Bir tebliğle getirilmişti ve belli bir süre uygulandı. Tabii yasal olmadığı için biraz şeyde kaldı. Biz de o zaman iktidara diyorduk ki, Yeminli Mali Müşavir meslektaşlarının belli bir süre korunması gerekiyordu. Bu da olumlu bir 15

16 şeydi. Fakat sonradan bunlar değiştirildi. Şimdi yasa üzerinde, tabii yasa olarak düzenlenmiş olması tabii ki çok daha doğru. Ancak bu iyi bir başlangıç, fakat sayın Milletvekili yetmez. Yetmez, yani birçok sorularımız var. Bunları ayrıntıyla burada masaya yatırmanın yeri burası değil, ama bir tek nokta çok önemli: 20 seneden beri söylediğimiz, bütün gelen milletvekillerine, bakanlara ve yöneticilere söylediğimiz bir tek şey var, inceleme elemanlarının bir standarda bağlanması. Bakınız, 1950 senesinden beri burada binlerce incelemeler var. Yaptıkları işlerin hiçbirisi standarda uygun değil. Biz de yaptık bunları. Nasıl oluyor? Herkes kendi değerlerine göre rapor yazıyor. Bu neden bizi ilgilendiriyor, inceleme elemanlarının standardı? Şimdi işte kurullar birleşti, 15 bin kişi oldu. Her inceleme elemanı istediği firmaya göre gider, istediği raporu yazar. Aynı firmaya beş tane inceleme gitsin, beş tane rapor yazar. Bu söylediğim olaylar 1970 yıllarında Hesap Uzmanları Kurulu nda tartışıldı. Bizim ricamız şu sayın Milletvekilimizden; İnceleme elemanlarını lütfen denetim standartları, yani iş denetim standartları yayınlansın. Bu konuda geçen sene, şimdiki Gelirler Genel Müdürü olan arkadaşımızın bize sözü var, 2014 yılına kadar bunları yayınlayacağız diye. Bu yayınlandığı takdirde, Yeminli Mali Müşavirin yaptığı incelemenin sorumluluğunun adı konmuş, bir noktaya getirmiş olacağız. Çünkü inceleme elemanı, yani Yeminli Mali Müşavir de bir rapor yazıyor. Yani konu gündemde olduğu için, gündeme getiriyorum. Bunun üzerine Vedat beyin de dediği gibi, hiç kimseye sormadan, yani Yeminli Mali Müşavirlerle konuşmadan rapor düzenleniyor. Bunun yapılmış olması çok doğru, ama yetmez. Eğer o inceleme elemanının yapmış olduğu işin adı konmuş olursa, o zaman Yeminli Mali Müşavirin yapmış olduğu sorumluluğun limiti belirlenmiş olacak. Dolayısıyla bunu, yani sayın Milletvekillerine bunu anlatmak istiyorum. Yani çok fazla şeyleri anlatmaya gerek yok. Ama bu bizim için çok önemli, o zaman tabii ki inceleme elemanının gelip bizim Yeminli Mali Müşavirle konuşmalar yapması konusu, bu doğru, ama öncelikle bu yapılırsa, ondan sonraki bölümleri zaten gelip, gidecek. Bunu özellikle, tabii Sayın Milletvekillerimiz ilk defa buraya teşrif ettikleri için, yani Gelirler Genel Müdürü nden biz bunu istiyoruz. Gelmiş geçmiş 25 tane Gelirler Genel Müdürü, ben tabii eski Başkan olduğum için birer birer bunları söyledim, ama yaptıramadık. Ben mesleğin korunması açısından, yani korunması derken, yapılan işin adının konması bakımından doğru olarak, yani sonlandıracağını düşünüyorum. Bu bizim için çok büyük bir güvence olacak. İkinci nokta sayın Milletvekili: Meslek Yasamıza sahip çıkmamız doğrudur. Bakınız, bizi bir araya getiren 3568 Sayılı Kanundur. Hatasıyla, sevabıyla. Bak, sayın Mehmet YAZICI hocamız burada ne diyor? Bizim kanun kötü, ama Başkan bunu iyi uyguluyor diyor. Şimdi bizim için önemli olan uygulama. Uygulamada da çok yol aldık hanımlar, beyler. Ama 3568 Sayılı Kanuna el attığımız zaman, bizi pek çok tehlikeler bekliyor olabilir. Eğer inisiyatifimiz varsa, müsaade ederseniz bu düzenlemeler içerisinde biz de devrede olalım. Çünkü 20 senenin sonunda, 25 senenin sonunda, artık neyin ne olacağı, neyin ne olmayacağını, aşağı yukarı biliyoruz. Burada önemli bir deneyimim var. Önemli bir birikim var. Burada bir standart var ve 20 senenin sonunda geldiğimiz yer de bakınız, Türkiye gibi bir ortamda hala ayaktayız Allaha şükür ve çok değerli iki tane Milletvekilimiz buraya kadar şeref misafiri olarak geliyorlar. Bunlar hiç basit şeyler değil. Geldiğimiz yerin her zaman kıymetini bilelim. Bir cümleyle bitireceğim Sayılı Kanuna göre, biraz tabii nifak sokmuş olacağım ama YMM ve SMMM eşit değildir. Buna da dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Tabii politik açıdan, SMMM arkadaşlarımız canımız, ciğerimiz. Sadece İstanbul da 2 bin tane YMM varsa, bunlarla beraber çalışan bin tane SMMM var. Bizim felsefemiz iki meslek grubunun beraberce 16

17 yaşayabilmesi. Buna da zaten ihtiyaç var. O yüzden geçiş dönemindeki zikzaklara bir şey demiyorum. Bunun felsefesi, bizi bir araya getiren 3568 Sayılı Kanundur. Hatta burada Maliyeciler, özeleştiri olarak söylüyorum. Kendi meslekleri olduğu için hepsinin, Yeminli Mali Müşavirliğe ilk anlarda belki itibar etmediler. Ama şimdi ilk fırsatta akla gelen meslek, bizim mesleğimiz olduğu için, bunu da bir avantaj olarak değerlendiriyorum müsaadenle sayın Başkan bu felsefe üzerinde ilerlememiz gerektiğinin daha doğru olacağını düşünüyorum. Şimdi iki tane çok değerli Milletvekilinin yanında böyle nutuk atmak biz ev sahibi olduğumuz için, pek hoş bir şey değil ama bunları da söylemek ihtiyacını duyuyorum. Teşekkür ediyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. RECAİ BERBER Bu konuda bir, iki hususu belirtmek istiyorum. Şimdi tabii mesleğin başka çok temel konuları var. Sorunları var. Ancak Maliye Bakanlığı özellikle incelemeyle ilgili olarak, geçtiğimiz dönemde biliyorsunuz bir yasal düzenleme sırasında, özellikle belki yönetmelikle yapılacak bazı hususlar, kanuna koyuldu benim itirazıma rağmen, neden? Bir incelemenin tam inceleme mi, kısa inceleme mi olacağı, nasıl olacağı, vs. bunların tanımları kanunla düzenlenmez yani, itiraz ettik. Bunlar Maliye Bakanlığı İç Denetim Standartları diye, Sayın Başkanın belirttiği çok önemli, orada belirtirsiniz. Zaten buna uyacak olan kimlerdir? Denetim elemanları başta ve onların muhatabı meslek mensupları, mükelleflerdir. Dolayısıyla bunun standartlarını koyduğunuz zaman, tam inceleme mi, sınırlı inceleme mi, vs. olduğu orada yapabilirsiniz. Bundan daha önemlisi, daha kapsamlı olanı, burada eğer denetimin standartları, denetim elemanları, kamu ayağını oluşturan, bu mesleğin kamu tarafını oluşturan vergi müfettişleri tarafından standartları belli olursa, bunun özel sektör ayağını oluşturan Yeminli Mali Müşavir, Serbest Mali Müşavirlerin de sorumluluk ve işlerinin sınırları belli olmuş olacak. Ama maalesef şunu belirteyim; Gelir Vergisi Kanununda ya da ilgili kanunlarda yapılan düzenlemeler sırasında ucundan, kıyısından yapılan düzenlemeyle olmayacağını belirtmek istiyorum. Vergi Usul Kanununda da aynı, Kurumlar ve Gelir Vergisiyle ilgili düzenleme gibi kapsamlı bir Vergi Usul Kanunu reformuna ihtiyacımız var. Şimdi Vergi Usul Kanunu 3 üncü maddesi, vergiyi doğran olayın gerçek mahiyeti esastır ve bu da yemin hariç her türlü delille ispatlanır dedikten sonra, daha artık bunun standardı falan yok. Yani madem gerçek mahiyeti esas ve bu gerçek mahiyetini yemin hariç her türlü delille ispatlayacağım, nereye istersem bakarım. Ne yapacaksam, yaparım anlamına geliyor. Bunun altını siz hangi standardı, o zaman buraya bunu yazarken, bu 3 üncü maddeden başlamak gerekiyor değişikliğe. Oraya diyeceksinizi ki, vergiyi doğuran olayın evet gerçek mahiyeti esastır, bununla ilgili denetim ve tespit standartları Maliye Bakanlığı tarafından belirlenir dersiniz, o da referans olur. Orada belirlersiniz bunu. Yoksa ucu açık bir denetim, ucu açık bir ispat yöntemi. Ondan sonra karşı taraf, ben de özel sektör ayağı olarak yarı kamu işi yapan bir Yeminli Mali Müşavir, ya da Serbest Mali Müşavir olarak imza attığım bir şeyin sorumluluğun sınırını filan bilmiyorum o zaman. Sınırı falan yok tabiri caizse. Kimi incelerse incelesin, mutlaka eğer bizim Türkiye deki standartlarda, şartlarda çalışan, belli sektörlerde özellikle, bir şeylerin gözden kaçmaması mümkün değil. Dolayısıyla Sayın Başkanımızın söylediği çok önemli. Kamu ayağında standartlar ve sınırlar diyelim artık belli olursa, bunun yansıması olacaktır. Bu konuda Vergi Usul Kanunuyla ilgili de bir çalışma var Bakanlık da. Gelir Vergisi Kanunu Alt Komisyonda. Alt Komisyon Başkanımız da yine Vedat bey. Ama oradaki düzenlemeler daha çok Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisini bir araya getirmeye yönelik bir düzenleme. Birkaç hususta da vergiyi ilgilendiren, vergi matrahını ve kapsamını ilgilendiren düzenlemeler var. Onu muhtemelen önümüzdeki Ekim ayında, Meclis açılır, açılmaz, 15 Ekim den sonra muhtemelen gündemimize 17

18 alacağız ve Komisyonumuz çalışacak ve inşallah onu getirecek Vedat bey bu defa söz verdi artık. Orada duruyordu 1,5 senedir. Bir de Vergi Usul Kanunuyla ilgili olarak da Maliye Bakanlığı ndan biran önce taslağı, tasarıyı, önce meslektaşlara açmasını istememiz lazım. Ya da sizin çok güzel bir çalışmanız var. Odamız gönderdi. Açıkçası hem Gelir Vergisi, hem Vergi Usul Kanunuyla ilgili bir reform niteliğinde çalışma. O çalışmaların dikkate alınarak, yeni bir Vergi Usul Kanunu çalışması yapılması gerektiğine ben de inanıyorum. Teşekkür ediyorum sayın Başkan. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Efendim sayın Başkanlara çok teşekkür ederiz. Toplantının bu bölümünde, usul bakımından birkaç tane soru alalım. Çünkü ikinci bölümünde Vehbi beyin Başkanlığında, daha çok ayrıntılar bölümüne girilecek. Ama iki tane değerli Başkanımızı burada yakalamışken sorularınızdan üç, beş tane alalım ve kendilerini daha sonra yoğun oldukları için, bırakmak durumunda kalabiliriz. Soru sormak isteyen arkadaşımız var mı? İsimleri yazıyorum. Alper KUŞ, başka isim? Yahya KIZILGÖK, Veysi SEVİĞ, Nedim AKKURT, Hüsnü her zaman sormak mecburiyetindesin değil mi sen? Hüsnü ERDOĞMUŞ, Muammer ÖZKOCA, yani ben üç, beş tane dedim, 10 a doğru gidiyoruz. Alper KUŞ, Yahya KIZILGÖK, Veysi SEVİĞ, Nedim AKKURT, Hüsnü ERDOĞMUŞ, Muammer ÖZKOCA, bir tane daha alalım. Var mı? İsminizi alayım, Sinan ARSLAN. Evet, Alper beyden başlayalım, buyurun Alper bey lütfen. Bunlar kayda girdiği için oraya gelin. Alper Bey TÜRMOB Disiplin Kurulu Başkanı, Odamızda ilk defa mikrofonda konuşuyor. ALPER KUŞ Sayın Başkanım, değerli meslektaşlarım. Öncelikle disiplin konusuyla ilgili konuşma yapıldığı için, onu hemen söyleyeyim. Yeminli Mali Müşavirlerin ifadesi alınmadığı disiplin raporlarını, biz şimdiye kadar aşağı yukarı hiç dikkate almadık, birinci olarak bu. TÜRMOB Disiplin Kurulu olarak hiç dikkate almadık. Sayın Vekillerimi burada görünce, tüm bakanlıkları da burada görmüş gibi oluyorum. Onlardan taleplerim olacak. Memurlara disiplin hakkında devamlı yasa çıkıyor. Bizim meslektaşlarımıza da disiplin affı öneriyorum kendilerine, eğer dikkate alırlarsa. Bir de yine Yeminli Müşavirlerle ilgili karşılaştığımız en büyük sorun, bu 10 numara yağ dediğimiz, bilhassa Güney Doğu da ve Güney de çok önümüze çıkan ve arkadaşlarımızın mecburen, kendi müşterileri nedeniyle yazdıkları Üretim Tasdik Raporları nedeniyle bayağı sorunlar yaşadığımız kesindir. Meclisimizin yapmış olduğu bir Araştırma Komisyonu var, akaryakıt ve Tekel ürünleri kaçakçılığı ile ilgili. Bütün şey bunun üzerinde başlıyor, zaten Meclis ten başlıyor. Araştırma Komisyonu neticesinde denetim elemanları bu konuyu üç senedir çok yoğun olarak inceliyorlar ve maalesef tabii üç sene ve dört sene önce üretilen yağların sorumlulukları yine meslektaşlarımıza yöneltiliyor. Bu ÖTV indirimi ve terkini havayolları ve deniz yolları için yapılmış terkin. Nedeni anlaşılamamıştır. Eğer bunun parayı ödedikten sonra, Yeminli Mali Müşavir raporuna bağlanması düşünülürse, bu bizim dediğimiz kötü niyetli unsurların hepsinin ortadan çekileceğine ben inanıyorum. RECAİ BERBER Sanayiciye yük gelecek o zaman. 18

19 ALPER KUŞ Hayır, zaten şu anda yük var. RECAİ BERBER İade şeklinde olsun diyorsunuz. ALPER KUŞ Olsun, bir hafta içinde yazdığımız rapor, on gün içinde yazılır bu rapor, sıcağı sıcağına yapılır. Denetim elemanı da yapacaksa, hemen gelsin yapsın. Üç sene sonra diyor ki, senin alışların doğru, ama sattığın adamlar işte mükellefiyeti bulunamadı, kendisi bulunamadı yazıyor raporu. Ama üretim tasdik raporunun özüyle ilgili hiçbir eleştiri olmadığı halde, bütün olaylar Disiplin Kurullarına yansıyor. Bir de birazcık politikaya bulaştık Sayın Başkan. Recai beyciğim siz bilmiyorsunuz. Bu deniz ve havayolu şirketlerini gayet rahatlatan ÖTV terkin ve iadesi, sonradan tahsili, her neyse üretimden sonra. Karayolları için maalesef hiç düşünülmemiş. Dolayısıyla biz İstanbul Büyük Şehir Belediyesi nde, bu sene yeniden değerleme oranı % 3.93 olarak belirlemişken, % 10 zammı bir anda halka yapmış bulunmaktayız. Yine sizleri burada bulmuşken, bu fırsat Yeminli Mali Müşavir olarak değil de, bir İstanbul vatandaşı olarak söylüyorum. Bilhassa büyük şehir belediyelerinde bu ÖTV terkin ve iadesinin eksik tahsilini, Büyük Şehir Belediyesi nin toplu taşıma işlerinde de düşünürseniz çok sevinirim. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Çok teşekkür ediyoruz Alper KUŞ beye. Yahya KIZILGÖK Bey buyurun. YAHYA KIZILGÖK Yahya KIZILGÖK, emekli Yeminli Mali Müşavir. 65 yaşını geçtiğim için kendimi şu anda emekli ettim. Belki bunun bir başlangıç olması daha doğru olur, 65 e kadar yetti. Benim merak ettiğim konu, Sayın Başkan, bilhassa Recai Başkana sormak istiyorum, Danıştay Kararlarını uygulamayan kamu yöneticilerinin nasıl bir müeyyide ile karşılaşacağı, yani bunun çok basit bir şekilde disiplin cezasından başka bir şey verilmeyeceği torba kanunda yazılı. Bunun hakkında bir görüş açıklamanızı bekliyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Teşekkür ederiz Yahya Bey. Veysi SEVİĞ bey, buyurun Veysi bey. DR. VEYSİ SEVİĞ Efendim ben hem üniversite öğretim üyesiyim, hem de İstanbul Ticaret Odası Baş Müşaviriyim. Bu sene 46 tane ihtilafa baktım. Bu ihtilaflar şu; Biz hizmeti sunduktan sonra paramızı alabilmek için serbest meslek makbuzu düzenliyoruz. Bunun üzerindeki KDV yi de süresinde ödüyoruz. Peki mükellef bunu ödemezse ne olur? Tabii ki yargıya gidiyor. Yargı şu kararları veriyor, diyor ki; Bu ne vakit düzenlenir? Tahsilatta düzenlenir. Sen düzenlemişsin, tahsilatı yapmışsın, ne davası bu? Almışsın parayı diyor. 19

20 Bu konular çok önemli değerli meslektaşlarım. Sadece bizim konumuz değil, mali müşavirlerin ve sizlerin konusu. Bu konuda bunalıma düşen, intihara teşebbüs eden, ben davacı gördüm. Mutlaka ve mutlaka ben bunu 15 senedir savunuyorum. Bu alacağın Amme Alacakları Tahsil Usulü Kanunu gereğince tahsiline imkan verilmesi, bir. İkincisi de, meslek sahibine avukatlara tanınan hakkın tanınması. Parasını tahsil edemediği vakit, derhal bir noter ihtarnamesi gönderip, bu konuda işleme başvurması. Şimdi yeminli mali müşavirlerimize mükellef diyor ki, kes makbuzumu ve kesiyor, ödemiyor, git beğendiğin yere diyor. Ve bu 46 tane davanın ben bilirkişisiyim. Bu konunun mutlaka ele alınması lazım. Ben size teşekkür ediyorum. Bunu ele alamazsak, ben bunu hep savunuyorum, fakat kimse dinlemiyor ve karşı çıkıyor, mali müşavirler karşı çıkıyor bu işe. Siz makbuzu düzenliyorsunuz, parayı aldım diye, ondan sonra adam ödemiyor. Diyor ki, defterine kayıt etmiş makbuzu, almışsın parayı kardeşim diyor. Bunu söylüyor. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Bunun çözülmesi lazım. DR. VEYSİ SEVİĞ Bunun çözülmesi lazım. Hatta taze, bu Odanın bir üyesi ismini vermeyeceğim, geçen gün bana geldi, dedi ki, Benim TL. alacağım var, ne yapacağım? Ne yapacak, adam mahkemeye başvurmuş. Hâkim de kararı vermiş, demiş ki, makbuz tahsil edildiği vakit düzenlenir, demek ki almıştır bunu, bu kadar basit. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Teşekkür ederiz Veysi bey. Sayın Nedim AKKURT buyurun. NEDİM AKKURT Sayın Başkan, değerli Milletvekilleri, sevgili arkadaşlarım. Şimdi yazdığım bir yüksek lisans tezinde, sayın Milletvekilimin aynen ifade ettiği gibi, Yeminli Mali Müşavir sorumluluğu ücretiyle olmaz, ücretin katlarıyla veya eğer bir hatası varsa, mükellef mahkemeye müracaat edip, mahkemeden bunu tahsil etmesi lazımdır, eğer sorumluluğu varsa, kusuru varsa. İkinci bir husus, Anayasa Mahkemesi Yeminli Mali Müşavirlerin kanunu getirip, iptal edildiği zaman bir karar vermiştir. Demiştir ki, Yeminli Mali Müşavir bir kamu görevlisidir, ama memur değildir. Şimdi kamu görevlisi olduğuna göre, Yeminli Mali Müşavirlerin de yeşil pasaport almaya hak kazanmasını düşünüyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Peki, söz Hüsnü ERDOĞMUŞ un, buyurun Hüsnü bey, HÜSNÜ ERDOĞMUŞ Sayın Vekillerim Odamıza hoş geldiniz, şeref verdiniz, katkılar için teşekkür ederim. Ben kanunun 74 üncü maddesiyle ilgili bir tespit yapmak istiyorum. Şimdi bu konu tabii ki biraz tebliğ taslağının tartışılması, belki bu toplantının yeri değil, daha alt bir toplantı, ama yalnız vereceğimiz mesajın Ankara ya gitmesi için en etkin kişiler burada, o bakımdan ben bunu gündeme aldım. Şimdi kanunun 74 üncü maddesinde ortaklardan alacaklar ve kasa fazlalıklarından bahsediliyor. Burada ortaklar hesabının belli bir sınırlaması yok hesap numarasıyla. Fakat tebliğ taslağında ise, bunlar sınırlandırılmış, 131, 231, 431 gibi hesaplarla, çok önemli bir konu. 700 bin tane 20