Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "http://www.turkcuturanci.com"

Transkript

1 Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar Tayfur Sökmen HATAY'IN KURTULUŞU İÇİN HARCANAN ÇABALAR Nurer UĞURLU başkanlığında bir kurul tarafından hazırlanmıştır. Dizgi Baskı Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Haziran 1999 TAYFUR SÖKMEN HATAY'IN KURTULUŞU İÇİN HARCANAN ÇABALAR Kaynak: Cumhuriyet GAZETESİNİN OKURLARINA ARMAĞANIDIR. İÇİNDEKİLER Önsöz Yılları Arasında Hatay Sorununun Gelişmesiyle İlgili Özet 15 I. Hatay Kurtuluş Savaşı Nasıl Oldu Geçmişe Ait Bazı Bilgiler Kurtuluş Savaşı Sırasında Mücadeleler Maho Tarafından Tuzağa Düşürülüşümüz Maho'nun İkinci İhaneti Maho'nun Akıbeti Misak ı Millî Hudutları İçinde Olup Olmadığımız Hususunda Mustafa Kemal'le İlk Temasımız Fransızlarla İlk Çarpışma İbrahim Hanano'nun Teması Fransızların Kefertarim Baskını 64 1

2 10. Fransızların Kuseyr Karargâhını Basacakları Haberi Selahattin Adil Paşa'ya İkinci Gidiş ve İkizkuyu Çarpışması Biraderim İnayet Bey'in Arvat Adasına Sürülmesi Bir Ermeni Vatandaşın Yakalanışı ve Deve Hadisesi Mürselzade Ahmet Bey'e Yapılan İftira Yeniköy'de Fransızlarla Müsademe Maraş'a Hareketimiz Mebusluk Mazbatası 81 II. Sakarya Zaferi ve Ankara'ya İlk Gidişim Ankara İtilafnamesi Hususi İdarenin Mahiyeti Örtülü Faaliyete Geçiş Ölüm Cezasına Çarptırılmam Adana'ya Yerleşmem İsmet Paşa'nın Lozan'a Gidişi Lozan'a Çekilen Telgraf 101 III. Cemiyetimizin Resmen Kuruluşu Hamit (Öcal)ın Hapsedilmesi Tedavi İçin Viyana'ya Gidişim Gaziantep'e Naklihane Dörtyol'da Hasan Rıza ile Tanışmak Adana'ya Mecburi Yerleşme İstanbul'a Taşınmam İskenderun ve Havalisindeki Çocuklara Çıkan Tahsil Fırsatı Bağımsız Antalya Milletvekili Olmam ve Sökmen Soyadının Verilmesi Mebusluktan İstifa Etmek İsteyişim Fransızların Suriye'de Genel Seçime Gitmeleri 135 IV. Atatürk'ün İskenderun ve Havalisinin İsmini Değiştirmesi, Adına Hatay Demesi Alevi Meselesi Eti Türk'ü Davamızın Cenevre'ye İntikali Bağımsız Milletvekili Seçilişimin Sebebi Cenevre'ye Giden İkinci Heyet 144 V. Cenevre'den Gözlemci Heyetinin Gelişi ve Plebisit Doktor Abdurrahman Melek'in Vali Olması 148 VI. Hatay Devletinin Kurulması Atatürk Tarafından Cumhurbaşkanı Adayı Olarak Gösterilmem İnönü'yü Ziyaret 155 2

3 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi Atatürk'ün Telgrafı İsmet İnönü'nün Tebriki İcraat Hatay Hududunun Kapatılması Türkiye Hududunun Hatay Devletine Açılışı Atatürk'ün Aramızdan Ayrılması 165 VII. İltihak Kararı 167 ÖNSÖZ Aramızda yarım asrı aşan dostluk bulunan Tayfur Sökmen'e epey zamandan beri anılarını yazmasını ve bunların tarih için kaybını önlemesini direnerek söylemekteydim. O ise işi pek yavaş tuttuğundan yıllar geçip gidiyordu. Türk Tarih Kurumu'ndaki "Atatürk ve Türk Devrimini Araştırma Merkezi"nin sekreteri Bayan Arı İnan işin çözümünü buldu. Bir gün teybini alarak, Tayfur Sökmen'in evine gidip, O'nu sorguya çekmeye koyuldu ve bu işi günlerce sürdürdü. Konuşmaya zorlanan anı sahibi bir yandan sorulara karşılık verirken, öbür yandan kendi notlarını ve elinde kalmış olan belgeleri kullanarak yazmaya önemle başladı. Ve böylelikle bu eser ortaya çıktı. Bu anıların sahibi gerekince tüfekle çarpışan, zulme ve esarete karşı ayaklanmaları yönetmekte yaradılıştan çok usta olan, her durumu kavrayabilen, tuttuğu yolda en üstün basamağa, devlet başkanlığına yükselince de işin ehli olduğunu gösteren bir kimsedir. Anıların bir değeri de onun bu kişiliğinden gelmektedir. Esasen Atatürk'ün o sırada en önem verdiği bir işte O'na başrolü vermesi de mütevazı görünüşlü Tayfur Sökmen'in niteliğini saptamaya yeter. Anılar birçok olay ve durum üzerine ışık serpmektedir. Onlarda XIX'uncu yüzyılın ilk yarısına değin uzanan evre üzerinde bazı pek yararlı bilgiler bulunmaktadır bırakışmasından sonraki yersel karşı koymada ve çete hareketlerinde, bölge halkının ulusal bakımdan karışıklığı dolayısıyla kurtuluş hareketinin hemen yerli halkça kendi başlarına geliştirilmesindeki güçlükler, Anadolu'daki hükümetleşme hareketleriyle, yani Kuvayı Milliye ile temasa gelmesinden ve İskenderun Sancağı'nın Misak ı Milli içinde bulunduğunun öğrenilmesinden sonra istilacılara ve onların peyklerine karşı savaşın nasıl daha büyük bir çap aldığı, anılarda iyice belirmektedir. Bu sonuçta Tayfur Sökmen'in rolü de kendiliğinden sezilmektedir. Eserde çok ilginç ve o devrede var olan maddi ve manevi durumlar üzerine ışık tutan birçok bilgiler bulunmaktadır. Bir Fransız komutanının emperyalistlerin ana ilkelerinden biri olan "Böl ki saltanat süresin" genel kuralını, kedi, köpek ve çakal yavrularının karşılıklı davranışlarını örnek alarak, doğal bir kanun imiş gibi adam kandırmak için nasıl kullandığını gösteren olay keza Albay Şükrü Kanatlı komutasındaki birliğin Reyhaniye'ye gelişinde, ora ileri gelenlerinden birinin "Türk ordusu Hatay'a girerse, tek kızım Necla'yı kurban edeceğime ant ettim" diyerek, çocuğunu Albay Şükrü Kanatlı'nın atı önüne yatırması, herkeste anavatanla yeniden birleşmek için ne büyük bir istek olduğunu göstermesi bakımından çok ilginçtir. Anılarda görülecek olan çok ilginç başka bir olay da Adliye Vekiline (Bakanına) da vekalet etmekte bulunan Şeriye Vekili Musa Kâzım Efendi'nin "Müslümanlıkta hudud u milli harici diye bir şey olamaz" demiş olmasıdır. Kendisini hâlâ Hülefa yı Raşidin veya Emeviler devrinde sanan bir kimsenin, o sırada ne kadar yüksek mevkilere çıkabildiğini göstermesi bakımından bu olay çok ibret vericidir. Ve Atatürk'ün ne gibi kimseler, görüşler ve anlayışlar içinde çalışmak zorunda kaldığını açığa vurması ve başarının nasıl bir mucize olduğunu göstermesi bakımından da ayrıca önemlidir. Yine bu anılarda Mandacı devletle savaşmak için kurulmuş olan örgütü yönetenlerin maddi ve manevi bakımdan nasıl titiz olduklarını gösteren örnekler vardır. Kendisiyle bazen işbirliği yapmak ihtiyacında bulunulan Maho adındaki bir eşkıyanın yaptığı yağmanın Kuvayı Milliye'ye atfedilmesini ve onun lekelenmesine yol açmasını önlemek için yapılan cezalandırma ve çalınan malları geri verme işlemi bu yoldaki örneklerden biridir. Bir komutanın örgüt kasasından para isteyince muhasebecinin "idare heyetinin kararı olmadan veremem" demesi de başka bir örnektir. Bu gibi ayrıntıların tümü çabaların genel gelişme ve ruhunu yansıtması bakımından dikkate değer. Hatay'a egemen olduktan sonra Tayfur Sökmen'in azınlıklara ve hele Alevilere karşı tutumu da bir devlet 3

4 başkanlığı örneğidir. Eserde pek çok kimsenin adları geçmektedir. Her ne kadar bu tutum fuzuli görülebilirse de, gelecekte o bölgenin ileri gelenlerinin ve türlü ailelerinin soyağaçlarını saptamaya çalışmak isteyecek tarihçiler için bu bilgiler çok yararlı birer ipucu olacaktır. Atatürk'ün yıllarında Hatay'ı kurtarmak için girişmiş olduğu harekette, Tayfur Sökmen'in üzerine aldığı görevler bu anılarda iyice anlatılmaktadır. Ancak bunların, o sıradaki dünya durumunu ve gelişen siyasal ve diplomatik olaylar içindeki yerinin belirlenmesi yararlı olacağından, aşağıda Bayan Arı İnan'la birlikte hazırladığımız bir özeti koymayı yararlı bulduk. Hikmet Bayur Ocak YILLARI ARASINDA HATAY SORUNUNUN GELİŞMESİYLE İLGİLİ BİR ÖZET Fransız hükümeti hiçbir zaman ne Hatay'da ne de Suriye'de rahat kalamamıştır. Doğrudan doğruya Hatay'la ilgili olaylar aşağıda Tayfur Sökmen'in anılarında görülmektedir. Bu olayların Suriye, Türkiye ve dünya olaylarıyla ilişkilerini ve birbirleri üzerinde yaptıkları etkileri özetleyerek anılarda görülen olayların genel tarih içindeki mevkilerini saptamaya çalışacağız. Böylelikle Tayfur Sökmen'ce anlatılan Hatay'da olan bitenlerin daha kolay anlaşılmasının olanaklı olacağını sanmaktayız. Önce Suriye olaylarını gözden geçirelim. Suriyeliler kâh silahlı ayaklanma, kâh siyasal mücadelelerle ''Manda''ya razı olmadıklarını ve olmayacaklarını göstere durmuşlardır. Gerçi bu çaba ve direnişler Fransızların durumunu ciddi olarak sarsmıyor idiyse de mali ve idari yönden yorucu ve sıkıcıydı. 4 Şubat 1936'da Hama'da başarılı bir genel grev yapılır ve oranın mebusu Tevfik El Şişekli (Çiçekli), Türk yönetiminin üstünlüğünü öven ve çok alkışlanan bir demeç verir (1). Fransa'yı Suriyelilerle anlaşmaya iten olaylar dizini daha çok Avrupa'da ve dünyada gelişenlerdi. Mart 1936'da Hitler'in Versay Antlaşması'nın en önemli bir hükmünü çiğneyerek, Alman askerlerini Ren Irmağı'nın batısına geçirmesi, öbür yandan da İtalyanların az sonra mayıs ayında Habeşistan'ın başkentini ele geçirerek, bu devletin karşı koyma gücünü kırmaları, dünya durumunu çok ağırlaştırdığından, Fransa uzun görüşmelerden sonra 9 Eylül 1936'da Suriye ile bir dostluk ve bağlaşıklık antlaşması yapar. Bu belge 22 Aralık 1936'da imzalanacaktır. Bu antlaşma 20 Ekim 1921'de Ankara'da imzalanmış olup, İskenderun Sancağı'na ayrıca bir varlık tanıyan Türk Fransız antlaşmasının uygulanmasını, Türkiye'nin rızası alınmadan Suriyelilere devretmeye varıyordu. Hükümetimiz buna itiraz ederek, Fransız hükümetinin İskenderun Sancağı ahalisi ile de, Suriyelilerle yaptığı antlaşmaya paralel bir antlaşma yapmasını ister ve ihtilaf büyüye büyüye sancağın Türkiye ile birleşmesine değin gider. Bu olaylar dizisinin oluşmasında, Türk hükümetini Hatay'ın durumu üzerinde aydınlatma konusunda ve ora işlerinin gelişmesinde Tayfur Sökmen'in hizmeti çok büyük olmuştur. Fransa Suriye antlaşmasıyla ilgili olarak Atatürk 1 Kasım 1936'da TBMM'nin 5. Dönem 2. Toplanma yılını açarken şunları der: ''Bu sırada milletimizi gece gündüz meşgul eden başlıca büyük bir mesele, hakiki sahibi öz Türk olan ''İskenderun Antakya'' ve havalisinin mukadderatıdır. Bunun üzerinde ciddiyet ve katiyetle durmaya mecburuz. ''Daima kendisi ile dostluğa çok ehemmiyet verdiğimiz Fransa ile aramızda tek ve büyük mesele budur. Bu işin hakikatini bilenler ve hakkı sevenler, alakamızın şiddetini ve samimiyetini iyi anlarlar ve tabii görürler.'' Fransa hükümeti ise, bu konudaki itirazlarımızı diplomatik notalarla karşılarken Suriye ile yaptığı antlaşmaya uygun olarak kasım ayında seçim yaptırmaya koyulur. İlerde görülecek olan Tayfur Sökmen'in uyarıları bu sorunla ilgilidir yılında dünya karışmaya başlamış ve Fransa'nın Suriye ile görüşmelere koyulmuş olduğu sırada Atatürk Lozan'da kurulmuş olan Boğazlar düzeninin bizden yana değiştirilmesi için uygun bir durum ortaya çıktığını görmüş ve Türkiye hükümeti bu işte girişit ve direnmelere koyulmuştur. Bunların sonucu olarak bu Montreux Konferansı'nda ele alınmış (22 Haziran 20 Temmuz 1936) ve istediğimiz olmuş, yani Boğazları yeniden berkitmek hakkı elde edilmiştir. Atatürk bu iş bitince Sancak işine girişileceğini yakınlarına sezdirmekteydi. Dolayısıyla biz, Fransa'nın aksine olarak uluslararası hiçbir takıntımız olmadan Suriye Sancak konusunu özgürlük içinde ele alabilecek bir durumda bulunuyorduk. 9 Eylül 1936'da Mandaya son vrecek ve onun yerine iki yan arasında bağlaşma kuracak olan Fransa Suriye antlaşması, Suriyeli bakanlarca ön imzalanır (parafe edilir). 26 Eylül'de Milletler Meclisi Konseyi'nin toplantısında, Türkiye Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras İskenderun ve Antakya ahalisine de kendi işlerini kendileri görmek yetkisinin sağlanılması düşüncesini 4

5 ortaya atar. Bunun üzerine konunun Türkiye ile Fransa hükümetleri arasında görüşülmesi konseyce kararlaştırılır. 10 Ekim'de Paris büyükelçimiz Fransız Dışişleri Bakanlığı'na bir nota vererek, bu devletin Suriyelilerle yaptığı antlaşmaya benzeyen bir antlaşmayı Sancak halkı ile de yapmasını ileri sürer. 22 Ekim'de Fransa Suriye antlaşması yayımlanır. 1 Kasım'da Atatürk TBMM'yi açış söylevinde bu konuda az yukarıda gördüğünüz sözleri söyler. 10 Kasım'da Fransa Dışişleri Bakanlığı, Paris büyükelçimize Türk görüşüne olumsuz bir karşılık verir ve bu nota alışverişi kasım ayı boyunca sürer gider. Mücadele diplomatik alanda Paris ve Cenevre'de sürdürüle dururken, bin bir baskı altında bulunan Sancak Türklerinin maneviyatını yüksek tutmak için Atatürk'ün emriyle Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak 28 Kasım 1936'da Dörtyol'da bulunan Tayfur Sökmen'e şu mektubu gönderir (2). ''Aziz Kardeşim... Telgraflarınızı, mektuplarınızı alıyorum; muntazam verdiğiniz malûmattan dolayı çok teşekkür ederim. Az ve dar zamanda yaptığınız işlerin çok büyük, davamıza pek faydalı olduğunu iftiharla söyleyebilirim; cidden şayanı tebriksiniz... Davamız iyi bir yoldadır; iyi kurulmuş ve her gün artan bir ısrarla takip edilmektedir. Meselenin Milletler Cemiyeti'ne intikâl etmesi ve intikâl şekli başarılı neticeye doğru atılmış mühim bir adımdır. Fransızların teklifi, ricat için bir çıkar yol aramak düşüncesine müstenit olmasa bile, bize haklı davamızı, cihan umumi efkârı karşısında, bir kere daha açıklamaya fırsat verdiğinden dolayı çok faydalıdır. Milletler Cemiyeti'nde muarızdan fazla dost ve taraftar bulacağımıza kuvvetle inanıyoruz; neticeyi tam bir kalp rahatlığı ile bekleyebiliriz. Tabiidir ki, icap eden tedbirlerin hiçbiri ihmal veya imhal edilecek değildir (3); hatta ben bugünkü durum içinde, bütün tedbirlerimizi tatbik hususunda daha müsait bir saha ve hava bulacağımıza kaniyim. Netice alıncaya kadar oradaki baskının hafifletilmesi ve muhterem halka daha müsait bir yaşayış temini için teşebbüslerimizi bugünden itibaren şiddetlendireceğiz ve devamlı surette takip edeceğiz; bundan herkes emin olmalıdır. Sizin ve sayın arkadaşların en derin sevgi ve takdir duygularımla gözlerinizden öper, mukaddes mücadelemizde her gün daha büyük muvaffakiyetlere ermenizi candan dilerim kardeşim.'' 30 Kasım 1936'da birtakım Fransız askeri birliklerinin gönderilmiş olduğu İskenderun Sancağı'nda ikinci derece seçimler yapılır. Türklerin boykotu ve Fransız yönetiminin utanç verici hile ve baskısı sonucu Antakya'da iki Arap seçilir (4). Sokak kavgaları yoğunlaşır, ölen ve yaralananlar olur. Birçok Türk de tutuklanır. 8 Aralık'ta Türk hükümeti Fransız hükümetiyle anlaşmış olarak sonucu Milletler Cemiyeti Konseyi'ne götürür. Konseyin 14 Aralık günlü toplantısında ise Türkiye, konunun esasına girilmeden önce, Sancak'ta huzurun sağlanılması için oradan Fransız askerlerinin çekilip, bir Milletler Cemiyeti Komiseri'ne bağlı yansız jandarmanın gönderilmesini ister. Esasta ise Fransa'nın Suriye ve Lübnan'da yapmış olduğu gibi Hatay halkıyla da bir antlaşma yapmasnı ileri sürer. Fransa bunu reddeder. Sonda Konsey Fransa'nın isteğine uyarak, Hatay için yalnız üç gözleyici (müşahit) önerir. Bu karar Türkiye ayral Konseyce onaylanır. Bunun üzerine Türkiye Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras Paris'e gidip, Fransa sorumlularıyla görüşmelere koyulur (21 Aralık 1936). O, Suriye, Lübnan ve Hatay'ın (Sancak) birer bağımsız varlık olmalarını, bir konfederasyon içinde birleşmelerini, konfederasyonun ise ancak 1 Dışişleri, 2 Gümrük Birliği, 3 Para Birliği, konularında yetkili olmasını önerir. Yani içişleri başta olmak üzere bütün öbür konularda her ''varlık'' özgür olacaktır. Tevfik Rüştü Aras Fransızlarla anlaşamamış olarak Ankara'ya döner ve 5 Ocak 1937'de durumu Cumhuriyet Halk Partisi'nin gizli oturumunda anlatarak istenilen sonucun elde edilemediğini ve Paris'ten yeni gelen Fransız büyükelçisinin de beklenilen öneriyi getirmediğini bildirir. Arada 22 Aralık 1936'da Fransa Suriye Antlaşması imzalanmış bulunur. Bu durum üzerine Atatürk Fransızlara ve bütün dünyaya işin önemini anlatmak gerektiğine inanarak bir gösteride bulunur. İstanbul'dan Eskişehir ve Konya'ya gider. Başbakan İsmet İnönü ile Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ı, dış ve içişleri bakanlarını ve daha birkaç kişiyi acele Eskişehir'e çağırır. Oradan da Konya'ya gider. Yol üzerindeki bütün komutanlara da haber verilir. Anadolu Ajansı'yla gazeteler Hatay'ın son durumu ile ilgili ülkemizdeki heyecanı belirten yazılar yazarlar. Atatürk Eskişehir'de çağırdıklarıyla konuştuktan sonra onların eğilimine uyarak Konya Ulukışla Niğde yoluyla Ankara'ya döner ve 8 Ocak 1937'de Anadolu Ajansı şu tebliği yayımlar: ''Güney Anadolu'da seyahate çıkmış bulunan Reisicumhur Hazretleri hükümetin daveti üzerine saat 13.30'da Ankara'ya avdet buyurmuş ve Çankaya Köşkü'nde İcra Vekillerine riyaset etmiştir.'' Atatürk'ün o sıradaki ruh durumunu belirtmesi bakımından Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak'a 1937'de söylediği şu sözler önemlidir (5): ''Hatay benim şahsi meselemdir. Keyfiyeti Fransız büyükelçisine tâ bidayette açıkça ifade ettim. Dünyanın bu durumunda böyle bir meselenin Türkiye ile Fransa arasında müsellâh (silah) bir ihtilâfa müncer olması katiyen varid değildir. Fakat ben, bunu da hesaba kattım ve kararımı vermiş bulunuyorum. Şayet ufukta bu yolda binde bir ihtimal belirse, Türkiye Cumhuriyeti Reisliği'nden ve hatta Büyük Millet Meclisi azalığından da çekileceğim. Ve bir fert olarak bana iltihak edecek birkaç arkadaşla beraber Hatay'a gireceğim. Oradakilerle el ele verip mücadeleye devam edeceğim.'' O, bu sözlerin benzerini 5

6 sofra arkadaşlarına da söylemiştir. Hatay'da ise çatışmalar sürüp gitmekteydi. Atatürk'ün bu davranışı Fransızlara işin ciddiyetini anlatmış ve çok geçmeden bu anlayışın belirtileri görülmüştür. Atatürk'ün bu gösterişli gezisinden on gün sonra 18 Ocak 1937'de Fransa Başbakanı Léon Blum, Türk büyükelçisine bir mektup yazarak, özetle şu düşünceleri ileri sürer: ''Sırf hukuk alanında anlaşmamız güçtür. Milletler Cemiyeti ise bizde olmayan tam özgürlüğe sahiptir. Fransız hükümeti şunu açıklayabilir ki, cemiyetin bu sorun için seçeceği sözcünün (rapporteur) görevini en geniş biçimde anlamasına hiçbir engel görmemektedir ve konseyin kararına önceden razıdır... O, şimdiden sancağı ayrı bir varlık gibi ele alabilir... Tek bir kaygım vardır, anlaşmazlığımızın gerçek nedenlerini kavrayıp onlara çare bulmak ve bu dikenli sorunu ülkelerimiz arasında daha da dostçasına bir yakınlaşmayı sağlamak için bir vasıta yapmak...'' Dolayısıyla Atatürk'ün ocak ayının ilk haftasındaki gezi ve tutumu sonucunda artık konu, onu ele alacak olan hukukçuların katılığı ölçüsünde çıkmazda kalacağı yerde siyasal yumuşamalar evresine girmiş olur. Çok geçmeden 27 Ocak'ta Türk ve Fransız hükümetlerinin ilke bakımından anlaşmış oldukları bir metin, sözcü İsveçli Sandler tarafından Milletler Cemiyeti Konseyi'nin onayına sunulur. Bunun en önemli iki hükmü Sancak'ın ayrı bir varlık sayılacağı ve içişlerinde tam bir özgürlüğe sahip olacağı ile Türkiye'ye İskenderun limanında transit kolaylığı için birtakım hak ve üstünlük tanınacağıdır. Sancak'ta Türkçe ve Arapçanın her ikisinin resmi dil olacağı da az sonra kararlaştırılır. Bu ilkelere uygun olarak bir komisyonca saptanan metin 29 Mayıs 1937'de Türkiye ve Fransa'da imzalanır. Konsey bunun 27 Kasım'da uygulanmasına karar verir. Bu haber üzerine 3 Haziran'da Suriye Mebuslar Meclisi oybirliği ile şu bildiriyi yayımlar: ''Suriye Mebuslar Meclisi, gerçekten halkı temsil eden Sancak mebuslarının tümü içinde olarak, Misak ı Milli'ye ve ''Suriye bağımsız ve egemen bir devlettir'' diyen anayasanın 1. maddesine, onun topraklarından ''Hiçbir parçası ferağ ve terk edilemez'' ve ''Suriye parçalanamaz bir siyasal varlık''tır diyen aynı anayasanın 2. maddesine sımsıkı bağlı olarak, ''Madem ki Fransa Suriye anlaşması Fransa için Suriye topraklarının bütünlüğünü ki İskenderun onların bir parçasından ibarettir savunmayı zorunlu kılıyor. ''Beyan eder ki: Suriye topraklarının bir parçasını Suriye egemenliğinden ayırmak amacını güden veya güdecek olan herhangi bir girişimi doğrudan Milletler Meclisi'nce onaylanmış bir anayasa ile mürekkebi henüz kurumamış olan bir antlaşmanın bozulması olur. ''En asil ümitlerini acun (dünya) vicdanı üzerine kurmuş olan Suriye milleti, hem birliğine, hem de yeniden doğuşuna zarar getiren hiçbir çözümü tanıyamaz. İmanının ve hakkının bütün kuvvetleriyle kendini savunmaya kararlıdır.'' Bu protestonun bir etkisi olmaz. Çünkü o, büyük çoğunluğu Türk olan Hatay'da ulusların egemenliği ilkesine aykırı düşmekteydi. Türkiye ve Fransa'nın yukarıda anılan 29 Mayıs 1937 günlü anlaşması üzerine Milletler Cemiyeti Konseyi Başkanı Hatay'da yapılacak ve bir plebisit niteliğinde olacak olan ilk seçimi düzenlemek ve denetlemekle görevli bir komisyonun üyelerini seçer (4 Ekim). Bunlar Ankara'dan geçerek ve orada bir gün kalıp, gerekli temaslarda bulunarak 20 Ekim'de İskenderun'a varırlar. İşler bu durumda iken Atatürk; 1 Kasım 1937'de TBMM'nin 5. dönem 3. toplanma yılını açarken Hatay konusunda ve Milletler Cemiyeti'nin kararlarına değinerek şöyle demiştir: ''Büyük bir milli davamız olan Hatay işinin geçirdiği safhalar malûmunuzdur. ''Milletler Cemiyeti yüksek idaresi altında cereyan etmiş olan müzakereler, Hatay halkını lâyık olduğu mesut ve müstakil idareye kavuşması yolunda amaçladığımız gayeyi temin edecek vesikaların kabul ve imzasıyla neticelenmiştir. ''Yeni Hatay rejiminin mer'iyete (yürürlüğe) girmesine, kısa bir zaman kaldı. ''Bu rejimi kendileriyle en dostane bir zihniyetle emek birliği yapmış olduğumuz Fransızların, iyi niyetle ve amaçla gayeyi temin edebilecek şekilde tatbike başlayacaklarına şüphe edilmemelidir. ''Yarınki Türk Fransız münasebetlerinin dilediğimiz yolda inkişâfına, Hatay işinin iyi bir yönde yürümesi esaslı bir ölçü ve âmil olacaktır kanaatindeyim.'' O sırada Atatürk'ün başlıca uğraş konusu Hatay işidir 'de Romanya Başbakanı Tataresko'nun önünde Fransız Büyükelçisi Ponsa'ya şunları der (6): ''...Ben toprak büyütme dileklisi değilim. Barış bozma alışkanlığım yoktur. Ancak muahedeye dayanan hakkımızın isteyicisiyim; onu almazsam edemem. Büyük Meclisin kürsüsünden milletime söz verdim, Hatay'ı alacağım. Milletim benim dediğime inanır. Sözümü yerine getirmezsem onun huzuruna çıkamam; yerimde kalamam. Ben şimdiye kadar yenilmedim; yenilmem, yenilirsem bir dakika yaşayamam. Bunu bilerek ve sözümü mutlaka yerine getireceğimi düşünerek benim dostluğumu lütfen bildiriniz ve doğrulayınız.'' Yukarıda andığımız Milletler Meclisi Komisyonu göreve başladığında, işlerin içyüzünü bilmediğinden olsa gerek, yanlış bir yola girer. Hazırlanacak olan listelerde her seçmenin doğuşundan mensup olduğu cemaate yazılmasını ister. O zamanki sınıflandırmaya göre cemaatlerin başlıcaları, Türk, Arap, Alevi, Ermeni, Rum Ortodoks cemaatleri idi. Bunun sonucunda bir cemaatin kaç mebusu olacağı saptanacaktı. Türk görüşü ise herkesin istediği cemaate yazılmakta özgür olmasıydı. Çünkü manda süresinde yapılmış yoklama ve kayıtlarda Türk unsurunun sayısını düşük göstermek için birtakım baskı ve yolsuzluklara başvurulmuştu. İşin sonunda arada ağır gerginlikler ve kargaşalıklar olduktan sonra, Milletler Cemiyeti 19 Mayıs 1938'de 6

7 Türk görüşünü onaylar. İleride görülecek olan Yenigün gazetesinin 19 Mayıs 1938 günlü ilavesinin fotoğrafı bunu açıklamaktadır. Hatay'ın iç işlerinde tam bağımsız olmasını saptayan Milletler Cemiyeti'nin 29 Mayıs 1937 günlü kararıyla, Fransızların Hatay yönetimini ora Türklerine bıraktıkları 4 Haziran 1938 günü arasındaki bir yılı aşan süre boyunca Hatay'daki manda yöneticileri var güçleriyle Türklük aleyhine çalışmış ve bu uğurda her türlü şiddet tedbirlerine başvurmuş, bunları kışkırtmış ve desteklemiştir. Demin anılan 29 Mayıs günlü karar gereğince Hatay'ın içişlerinde kesin özgürlüğünün belirleneceği 27 Kasım 1937 gününde, Suriye Fransız Fevkalade Komiseri M. de Martel'in tutumu ile ilgili olarak Ulus gazetesi başyazarının sorularına karşılık veren Atatürk'ün söyledikleri o sıradaki durumu aydınlatır (1 Aralık 1937 günlü Ulus): "Bunlara dair henüz teferruatlı malûmat almadım. Eğer Suriye Fevkalâde Komiseri M. de Martel Sancağa gelerek, Hataylıların müstakil rejime kavuştuklarını bizzat ilan etmedi ise ve bu münasebetle Hataylıların bayramlarına şeref vermekten kendini alakoymuşsa buna diyeceğim yoktur. Hatay'da Fransız delegesi, Hataylıların çok şevk ve heyecanlı bayram yapmaları tabii olan bir günde, eğer Hatay Türklerini serbestçe bugünü kutlamaktan menedecek tedbirler almış ise, buna yazık demekle iktifa ederim. Çünkü böyle bir zihniyet devletler arasında yüksek dostluk münasebetlerini hal ve istikbal için müsbet yolda yürümek lüzumunun henüz anlaşılmamış olmasından ileri gelir. Mamafih her şeye rağmen, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile Fransa Cumhuriyeti hükümeti arasında Cenevre'de imza olunan vesikaların tayin ettiği rejimin birinci safhası, Hatay Türklüğünün yüksek azim ve enerjisi ile başlamıştır. Başka türlü olamazdı ve bundan sonra da olamaz. Bana Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk milletinin olduğu kadar, bu meselede söz vermiş olan Fransa hükümetinin de şeref ve haysiyeti müsait değildir." İki dereceli seçim işlerine 15 Mayıs 1938'de başlanılır. Fransa sömürge yönetimcileri Türkler ve onlarla işbirliği yapanlara karşı baskı ve şiddet eylemlerine koyulurlar. Bu yüzden kargaşalıklar çıkar; ölü ve yaralılar olur ve bu durum bütün Sancağa yayılır (7). Bunun üzerine Türkiye için yeniden bir siyasal baskıda bulunulmak zorunluğu doğar. 29 Mayıs 1938'de Atatürk Mersin'e gelir, coşkun bir karşılama görür ve ordu birliklerinin geçit resmini izler. 24 Mayıs'ta Adana'da da, yaya ve topçu birlikleri için aynı izlemede bulunur. Bu olay bir yandan Fransızların Hatay işlerindeki tutumunu kökünden değiştirir, öbür yandan da doktorlarınca kesin istirahat öğütlenen Atatürk'ün hastalığının ağırlaşmasına yol açar. 30 Mayıs'ta, Hatay'daki Fransız sorumluları, merkezden Türklere karşı siyasanın durdurulması buyruğunu alırlar. 3 Haziran'da seçim işleri 6 gün içinde durdurulur. Beyrut'taki Fransız yüksek komiserinin Hatay temsilcisi Garreau (Garro) işten alınır ve yerine durumu iyice kavramış olan Binbaşı Collet (Kolle) seçimler süresince temsilci atanır. 9 Haziran'da seçim işlerine yeniden başlanır ve bu sefer devletin gücü Türklük aleyhine kullanılmaz. Ancak yerli jandarma ve poliste çoğunluk Türk düşmanlarındaydı. Bu durum düzeltilmeye çalışıldıkça Milletler Meclisi'nin seçim komisyonu üyeleri engellemelere koyulurlar, yine adam öldürülür ve çatışma olur. Yani bu üyeler artık Fransız sorumlularının güdemedikleri baskı siyasasını gütmeye başlarlar. 22 Haziran'da Komisyon seçim işlerini durdurur ve bu ayın 26'sında Türk ve Fransız hükümetlerinin isteği üzerine Hatay'dan ayrılır. Türkiye ile boğuşmadan Hatay işinden sıyrılmak isteyen Fransız hükümeti orada asayişi birlikte korumayı önerir. Daha 12 Haziran'da Gnl. Asım Gündüz ve elçi Cevat Açıkalın heyeti durumu incelemek ve görüşmelerde bulunmak üzere Hatay'a gelmiş ve halkça pek parlak gösterilerle karşılanmış idi. 4 Temmuz'da Türkiye ile Fransa arasında bir dostluk antlaşması imzalanır. İki hükümet bir bildiri yayımlayarak İskenderun Sancağı'nın durumunu saptayacak olan hükümleri ve Milletler Cemiyeti Konseyi'nce 29 Mayıs 1937'de kabul edilmiş olan temel kanunu; Sancak'ta Türk unsurunun üstünlüğünü kabul ederek, Türkiye hükümetini Sancak sorununun kendisi için bir toprak sorunu olmadığını beyana sevk etmiş olan 20 Ekim 1921 günlü Ankara Antlaşması'nın ruhuna uygun olarak birlikte uygulamaya koyacaklarını açıklarlar. Yine bu bildiride her iki hükümet Hatay'a 2500'er kişilik birer kuvvet göndermeye karar verdiklerini açıklarlar. 5 Temmuz'da halkın büyük coşkunlukları içinde Türk birlikleri Hatay'a girmeye başlarlar. Elçi Cevat Açıkalın Hatay Fransız temsilcisi ile eş haklara sahip olmak üzere Türkiye Fevkalâde Murahhası olarak atanır ve bundan böyle her resmi belgenin iki temsilcinin de imzasını taşıması gerekir. Yeni baştan seçim yapılır (22 31 Temmuz 1938). İlk seçmen listelerine göre Hatay'da: Türk Alevi Ermeni Sünni Arap Rum Ortodoks 7

8 seçmen bulunduğu anlaşılır. Buna göre: Türklerden 22 Alevilerden 9 Ermenilerden 5 Sünni Araplardan 2 Rum Ortodokslardan 2 Toplam 40 milletvekili çıkar. Meclis 2 Eylül'de toplanıp Tayfur Sökmen'i Devlet Başkanı seçer, bir anayasa yapar, İskenderun Sancağı adını Hatay'a çevirir ve bir bayrak tespit eder. Büyük vatandan sonra küçük vatan Hatay'ın kurtarıcısı Atatürk 10 Kasım 1938'de ölür. İkinci genel savaşa doğru gidilmekte olduğu gitgide daha açık olarak belirince İngiltere ile Fransa Birinci Genel Savaş'ta Türk etkisinin ne büyük olduğunu göz önünde tutarak onunla bir anlaşmaya varmak isterler. Bu, Akdeniz bölgesinde savaşla sonuçlanacak bir saldırı olursa fiili işbirliğinde bulunmak ve karşılıklı yardımlaşma üstenmesini kapsayan bir beyanname imzası biçimini alır. Türkiye ile İngiltere arasında belge 12 Mayıs 1939'da imzalanır. Türk hükümeti aynı belgeyi Fransa ile de imzalamak için Hatay işinin kesin olarak çözümlenmesinde direnir. Bu yüzden onunla iş uzar. 23 Haziran 1939'da Paris'te anılan belge imzalanırken Ankara'da da Sancak sorununun kesin çözümünü sağlayan anlaşma imzalanır. Yine bu 23 Haziran günü Hatay Millet Meclisi parlak nutuk ve gösteriler içinde ülkenin anavatana katılmasını kararlaştırır. Yönetim Türkiye Fevkalâde Murahhası Cevat Açıkalın'a devredilir. 7 Temmuz'da TBMM'den çıkan bir kanunla, katılma kararıyla ilgili olarak Hatay Vilayeti kurulur. Esasen hiçbir işe karışmamakta olan Fransız birlikleri de hemen Hatay'dan çekilirler. 13 Temmuz'da Türk Fransız anlaşmasının tasdikli nüshaları alınıp verilir. 23 Temmuz 1939'da TBMM adına Hatay'a gelen heyetin de önünde anavatana katılma töreni, anlatılması olanaksız sevinç ve coşkunluklar içinde bütünlenmiş olur. Böylelikle Atatürk'ün, uzgörürlüğü, sertlikle yumuşaklığı yerinde kullanmasını bilen ince diplomasisi, isabetli görüşü ve karşısında durulmaz çelik iradesi ile sayısı iki yüz bini aşan Türk, yabancı boyunduruğundan kurtarılmış, hem stratejik hem de ekonomik önemi çok büyük olan bir ülke anavatanla birleşmiştir. Atatürk bu yoldaki mücadelesini bazen kendi hükümetinin karşı koymasını da yenerek yürütmüş, ancak 20 Eylül 1937'de oluşturulan hükümet değişikliğinden sonra hükümetin tümü kendisine yardımcı olmuştur. Atatürk Hatay şehididir; çünkü sorunun en karıştığı sırada, kendisine hastalığı dolayısıyla doktorların kesin dinlenme ve hemen hep hareketsizlik öğütledikleri bir devrede, Mayıs 1938'de Mersin ve Adana'da asker geçit resimlerini ayakta izlemiş ve her türlü dolaşmalarda bulunmuştur. Bu tutum O'nun yaşamını en az bir iki yıl kısaltmıştır. Arı İnan Hikmet Bayur I HATAY KURTULUŞ SAVAŞI NASIL OLDU Geçmişe Ait Bazı Bilgiler: Babam, Reyhanlı aşiretinin reisi Karamürselzade Mustafa Şevki Paşa, 1831'de vefat eden Karamürselzade Ahmet Paşa'nın oğludur. 1825'te devlete vergi vermemek için isyan eden Halep eyaletinin merkezini, vergi vermeye zorlamak ve isyanı bastırmak amacıyla görevlendirilmiş ve bu görevi başarı ile neticelendirmiş olan dedem Karamürselzade Ahmet Paşa, padişah tarafından uçbeyi olarak Reyhanlı'ya aşiret reisi olan ecdadı Karamürsel Ağa ve dedeleri gibi seneler senesi devlet ve millete hizmet etmekle haz ve şeref duyan bir insandı. 1831'de vefat edince, oğlu, babam Karamürselzade Şevki Bey, aşiret reisliğine seçilir. Devlet ve millete hizmeti şeref sayan babam "69 Harbi" diye tarihe geçen Kırım Harbi'ne genç yaşta katılmıştır. 8

9 1867'de Güney mıntıkasındaki aşiretlerden bir kısmı tahriklere kapılarak devlete vergi vermemeye ve yüklenen diğer görevleri de yerine getirmemeye başlayınca, davranışları devlete isyan niteliğinde görüldüğünden, Derviş Paşa kumandasındaki Hassa ordusu, İskenderun limanına çıkar. Derviş Paşa ve sonradan şöhret kazanan tarihçi Cevdet Paşa da (kadıi asker Cevdet Efendi) görevli olarak gelmiştir. İskenderun'a çıkan Hassa ordusu kumandanı Derviş Paşa'ya ilk katılan aşiret reisi babam Karamürselzade Şevki Bey'dir. Diğer aşiret reisleri ile temasa memur edilen babamın yaptığı görüşme neticesinde bir kısım rüesâ (reisler) Derviş Paşa'nın emrine girmiş, girmeyenler, yakalanıp, Niş'e sürgün gönderilmiştir. Derviş Paşa ordusu, şimdiki Hassa kazasının yerinde karargâh kurmuş olduğundan, kurulan kazanın ismine "Hassa" denmiştir. Hassa'nın doğusundaki mıntıka Hassa ordusu tarafından ıslah edildiği için, oraya "Islahiye" (şimdiki İslahiye kazası) adı verilmiştir. Güvenlik sağlandıktan sonra, o tarihe kadar, yazın Sıvas'a gidip kışın ovaya dönen aşiret, Amik ovasına yerleştirilmiştir. Bu yerleşmenin neticesi olarak, Amik ovasında bir kazanın kurulmasına lüzum gören Derviş Paşa, Reyhaniye aşiretinin ismine izafeten "Reyhaniye" kazasını kurmuştur. Kaza önce Akpınar'da kurulmuşsa da, sonradan (Reyhanlı) Reyhaniye'ye nakledilmiştir. Bu hizmetinden ötürü Derviş Paşa, aşiret reisliği uhdesinde kalmak üzere, Karamürselzade Mustafa Şevki Bey'i, Reyhaniye kaymakamlığına atamıştır. Derviş Paşa İstanbul'a döndükten birkaç sene sonra Karamürselzade Mustafa Şevki Bey Kilis kaymakamlığına nakledilir. Kilis'ten sonra, o zaman kaza olan, Antep (Gaziantep) kaymakamlığına getirilen babam, mirmiran rütbesiyle Cebelibereket mutasarrıflığına atanır. Cebelibereket, şimdiki Osmaniye kazasının güneyinde bir yerde, Gâvur Dağı'nda, Derviş Paşa tarafından kurulmuştur. Burada bir buçuk sene hizmet gören Karamürselzade Mustafa Şevki Paşa, Urfa mutasarrıflığına oradan da Halep eyaletinin Derzor mutasarrıflığına atanır. O zamanki Halep valisi, sonradan sadrazam olan Kâmil Paşa'dır. Derzor'dan Rumeli beylerbeyi rütbesiyle Musul'un Amara mutasarrıflığına, oradan da Musul valiliğine atanan babam Karamürselzade Mustafa Şevki Paşa rahatsızlığı nedeniyle istifa ederek "Antep"e gelir. İyileştikten sonra herhangi bir vazife almayarak Hicaz'a gider. Hicaz'da evliyaların dosyasından Eba Yezid i Bestamî (halk dilinde Beyazıt Bostanı denir) Hazretlerinin kabrinin Kırıkhan kazasının yakınındaki Romalılardan kalma kalede olduğunu öğrenince dönüşünde türbeyi bulup onarır, orada bir cami ile ikametgâh yaptırarak ibadete çekilip, kabrini de caminin girişinde hazırlatır. Halep Valisi Köse Rauf Paşa'ya başvurarak civar köylerin de yararlanması için bir rüştiye mektebi açtırır doğumlu olan ben de tahsilimi bu rüştiye mektebinde yaptım. 1909'da Kırıkhan'da zuhur eden Ermeni vak'ası nedeniyle yüksek tahsilimi yapamadım. Zira ilgisi olmadığı halde idarecilerin bu olayın kışkırtıcısı olarak babamı göstermeleri nedeniyle bir ay Belen'de, otelde, 45 gün Halep'te Bağdat Oteli'nde ve sonra da uzun müddet Antakya'da Halefzadelerin evinde gözaltında bulundurulmuş, neticede Antakya divan ı harbince de suçsuz görülüp serbest bırakılmışsa da; uzun süre devlet ve millete şerefli hizmetleri görülen bir kimse olarak, bu haksız davranıştan dolayı fena halde üzülmüş, felç olmuştur. 1911'de hastalıktan kurtulamayarak vefat etmiştir. Eba Yezid i Bestamî camisinde (Beyazıt Bostanı) medfundur. Bütün bu hadiselerde ve hastalığı süresince yanından ayrılmadığımdan tahsilime devam edemedim ve babamın vefatından sonra tahsilimi bırakarak Reyhaniye'deki arazimizde (Telgazi Tayfur) çiftçiliğe başladım. 1912'de başlayan Balkan muharebesine atavik bir duygu ile katılmak için, halazadelerim Mürselzade Abdurrahman, Bahadırlı Nuri beyler ve bir kısım hemşerilerimle İskenderun'a gidip askerlik şubesine başvurduk. Şube reisi, eksiklerimizi tamamlamamızı istedi. İşlerimizi bitirip geldiğimizde şube reisi, harbin bittiğini, dönüp, işlerimizle uğraşmamızı söyledi, Reyhaniye'ye döndük. Bir zaman geçtikten sonra anladık ki; harbin aleyhimize neticelenmesinin nedeni, İttihat ve Terakki ile Hürriyet ve İtilâf cemiyetlerinin birbirlerine düşmeleri neticesinde (bugünkü parti çekişmeleri gibi) politikanın orduya sirayet etmesi mağlubiyet faciasını yaratmıştır. Nitekim Hatay'da vazife görürken merhum Şükrü Kanatlı Paşa ile, bir konuşmamız esnasında "Balkan harbine genç bir subay olarak iştirak ettim. İttihatçı olduğum için, İtilâfçı olan kumandanın emrini siperde bile dinlemezdim. Bu tutum ve davranışlarımızdır ki, 15 günde harbi kaybetmemize sebep oldu" demiştir. Tarihten ibret alınmadığı içindir ki, felâketler birbirini takip eder ve etmektedir. Balkan Harbi'nden sonra ziraatla meşgul olurken, bir gaflet eseri veya hudutsuz ihtirasın neticesi olarak 1914'te başlayan Birinci Dünya Harbi'ne katıldığım zaman, Kırıkhan Hassa arasında askeri nakliyatı temin amacıyla yapılmakta olan yolda görev aldım. Bir süre sonra da Halep'te Kolordu Kumandanı Nihat Paşa'nın maiyetinde istihbaratla vazifelendirildim. Bu sırada (1958'de Genelkurmay Başkanı olan) Teğmen Fevzi (Mengüç) ve Kuvayı Milliye hükümetinin ilk kalem i mahsus müdürlüğünü yapan Teğmen Hayati beylerle de tanıştık Eylül sonuna doğru, harp aleyhimize neticelendiğinde, ordumuz önce Filistin'den, sonra Şam'dan çekilince, ekim başlarında İskenderun Sancağı ve havalisini içine alan şimdiki Hatay'a döndüm. Halep'ten ayrılmadan önce Vali Abdülhalik Renda Bey'i ziyaret için, Baron Oteli'nden çıkarken, terasta, genç bir yaverle (Yaver Bedri Bey) konuşan, ilk defa gördüğüm genç bir kumandan ilgimi çekti. 9

10 Merak ederek, konuşmasının bitmesini bekledim. Otelden içeri girdiğinde yavere kim olduğunu sordum, "Yıldırım Orduları Grup Kumandanı Mustafa Kemal Paşa" dedi. İşte kurtarıcımız Atatürk'ü ilk defa o zaman gördüm. Kurtuluş Savaşı Sırasındaki Mücadeleler: Türk ordusu Suriye'den çekilince daha evvel İtilaf Devletleri arasında kararlaştırılan, Hicaz emîri Faysal'ın başkanlığında bir Arap hükümeti Suriye'de kuruldu. Halep hükümeti kurulunca, Antakya'daki bazı şahıslar Faysal hükümeti namına harekete geçtiler. Bu hareketin başında Türk asıllı ve Türk zabiti olan Asım Bey vardı. Hatay'ın diğer kazalarında olduğu gibi Antakya'dan, başta Türkmenzade Ahmet Ağa, Miskizadeler, Sami, Azmi, Rasim Yurtman, Dr. Vedii Münir, Abdülgani Türkmen, Fevzi, Türkmenelli, Çelenkler ve diğer bazı ağaların bu davranışa katılmaması Arapçıları kızdırıyordu. Nitekim, Faysal hükümetinin Antakya'daki temsilcileri, Arap hükümetinin Reyhaniye'de de ilanını istemişlerse de Reyhaniyeliler buna şiddetle karşı çıktılar. Bunun üzerine, Suriye'den binlerce çapulcu Arap'ı Amik ovasına hücum ettirdiler. İlk baskın, Davutpaşa'da halazadelerim Bahadırlı Mehmet ve Gümüllü Mahmut beylerin köylerine oldu. İkinci baskın, Hasan Uşağı'nda Altunlu Mustafa Ağa'ya oldu. Birinci baskın herkesi uyarmıştı. Saldıranlar Mustafa Ağa'nın direnmesi karşısında hayli kayıp vererek kaçmışlardır. Bu baskınlar gözümüzü açtığı için artık köyler gafil avlanmıyordu. Neticede hepimizin birbirlerine yardımları sayesinde çapulcular fazla kayıp verdiklerinden bir şeyler elde edemeyeceklerini anlayınca baskınlardan vazgeçtiler. Mondros Antlaşması bu devrede akdedilmişti. Anlaşma şartlarına göre "Umumî sulh akdedilinceye kadar Türk ordularının bulunduğu yerler Türk idaresinde kalacaktır." Hal böyle iken; İskenderun havalisinde (Hatay'da) bulunan 41'inci fırkanın İngiliz baskısı üzerine harbiye nezaretinden aldığı emirle, İskenderun Sancağı ve havalisinden (Hatay'dan) çekilmesi üzerine 'de bir miktar İngiliz askeri işgal mahiyetinde İskenderun Sancağı'na geldilerse de çok kalmayıp, çekildiler. Sonradan, 'de Fransızlar İskenderun Sancağı'nı (Hatay'ı) işgal ettiler. Filistin'den Halep'e, Halep'ten Antep yolu ile Adana'ya gelen Mustafa Kemal Paşa, anlaşmanın tersine İskenderun Sancağı'nın (Hatay'ın) işgalini öğrenince Suriye'de bulunan müttefik orduları kumandanı Mareşal Allenby'e protesto telgrafı çektiği gibi, harbiye nezaretine de yazmıştır. Bu suretle, (Hatay) davasına aziz Atatürk, daha o tarihte el koymuştur. 41'inci fırkanın İskenderun Sancağı ve havalisinden çekilmesi üzerine Sancaklı (Hataylı) olmayan memurlardan birçoğu Sancak'tan (Hatay'dan) ayrılmıştır. Şimdiki Kırıkhan kaymakamlığı o zaman Belen'de idi. Kazanın kaymakamsız kalması işleri aksattığı için, Kırıkhan ve Belen halkının toplanarak biraderim Mürselzade İhsan Bey'in kaymakam olmasını ısrarla istemeleri üzerine, İskenderun'da işgal kuvvetleri kumandanı Binbaşı Capti Celli kabule mecbur oldu. Bir müddet sonra 13 Temmuz 1919'da bir Amerikan heyeti (1) İskenderun Sancağı'na gelerek halktan Fransız idaresinden memnun olunup olunmadığını sorduğunda, başta Belen kaymakamı Mürselzade İhsan Bey'le kadı Ali Rıza Efendi, Şıh (Şeyh) Hasan Ağa ve bütün kaza halkının Türk idaresini istemeleri Fransızları çok sinirlendirmiş ise de o anda bir şey yapamadılar. Bu arada Amerikan heyetine Fransız idaresinden memnun olduklarını söyleyenler de olmuştu. Mürselzade ailesi içerisinde bazı amcazadeler arasındaki dargınlık ve küskünlük, kışkırtmacıların tahrikleriyle, husumet haline gelmişti. O kadar ki ağır bir dizanteriye yakalanarak Halep'te yattığım iki ay zarfında, diğer akraba ve hemşerilerim sık sık ziyarete geldiği halde, husumet halinde olduğumuz amcazadelerim Mürselzade Arif, Ahmet İzzet beyler bir gün dahi beni yoklamaya gelerek hatırımı sormadılar. İyileşip Telgazi'ye evime döndüm. Fransızların memleketimizi işgal etmesi akraba ve hemşerilerim gibi beni de ziyadesiyle müteessir ediyordu. Bir gün arabayla köyden ziyarete (Eba Yezid i Bestamî'de) biraderim Mürselzade İnayet Beyi görmeye gidiyordum. Murat Paşa Karasu arasında karşıdan gelen bir arabada amcazadelerim Mürselzade İzzet Bey'le, Çirkinzade Ökkeş Ağa'yı gördüm. Arabalar yan yana gelince durdurup inerek; ''Merhaba beyler, iki senedir aramızdaki sürgelen husumete son verme zamanı geldi, geçti bile. İzzet Bey, biliyorsunuz Fransızlar memleketimizi işgal etti. Ağabeylerine selam söyle, ister dahalet deyin, ister korktu deyin, aramızda husumete son vererek bir araya gelip birleşmemiz ve Fransızlarla mücadeleye karar vermemiz lazım'' dedim. Ayrıldık. Ağabeyimi ziyarete gittiğim zaman yolda İzzet Beyle karşılaştığımı ve konuşmamı anlattım. İki gün sora Telgazi Tayfur'daki evimde verdiğim davete gelen amcazadelerim Mürselzade Arif, Ahmet, İzzet beyler ve halazadelerim Mürselzade Abdurrahman, Abdullah ve Sururi beylerle genel durum hakında görüşerek, Fransız idaresini kabul etmeyip, ilk fırsatta mücadeleye başlamaya, diğer akraba ve aşiret ileri gelenleri ile de ikinci bir toplantıya karar verdik. Mürselzadeler arasındaki anlaşma ve birleşme diğer aile ve aşiret fertlerinin bir araya gelmesine, davamıza dört elle 10

11 sarılmamıza vesile oldu. Bu durum İskenderun Sancağı ve havalisinde (Hatay'da) mücadele ruhunu doğurdu. Diğer kazalardaki hemşerilerimizle, Antakya'daki Arap hükümetini tasvip etmeyen, başta Türkmenzade Ahmet Ağa olmak üzere, diğer birçok Antakyalı Ağa ve hemşerilerimizin de bu mücadele kararımızı onaylamaları üzerine, Arapçıların dışında bütün İskenderun Sancağı ve havalisi birleştik. Böylece Reyhaniye'deki birlik ve beraberlikle ''Hatay'' davası doğdu. Fransız işgal kumandanı Reyhaniye kazasını Reyhaniye'den 7 8 km güneyde bulunan ve fakat Arapların yerleşmiş olduğu Harim'e nakletti. Kaza, Harim'e naklolunca haberleşme tabiatıyla Arapça yapılmaya başlandı. Reyhaniye Türk halkını, kazanın Harim'e nakli, iki bakımdan müşkül vaziyete sokuyor ve üzüyordu. Biri haberleşmenin Arapça olması idi. Diğeri, Arap politikacılarının ve onların tahriklerine kapılan Arapların, Filistin ve Suriye'de Türk ordularına ve Türk idaresine karşı giriştikleri hainane davranışları idi. Bu iki nedenle hemşerilerimizin vaki müracaatları üzerine biraderlerim, Mürselzade İhsan ve İnayet beyler birleşerek İskenderun'da bulunan işgal kumandanı Binbaşı Capti Celli'ye gitik. Vaziyeti anlatıp kazanın tekrar Reyhaniye'ye naklini rica ettiğimizde: ''Haklısınız'' ancak bizdeki usule göre, oranın işgal kumandanının onayını almamız gerekir, kendisiyle temas ediniz, kabul ederse naklettiririm'' dedi. Ayrıldık. 2 Nisan 1919 günü ikamet ettiğim Telgazi Tayfur köyünde biraderlerim İhsan ve İnayet beylerle birleşip, Harim'e gitmeye karar verdik. İhsan Bey geldi; İnayet Bey'in işi çıktığı için bizlere Harim'de katılacakmış. Harim işgal kumandanı Teğmen Colonel (albay) Sezar'a ikimiz gittik. Kumandan bizleri Ahmet Ağa Bermede'nin karargâh yaptığı konağında kabul etti. Cezayir'den gelen misafiri Şeyh'i ağırlıyordu. Tercüman Antakyalı Filip Efendi'ye ziyaret sebebimizi sorduğunda, yukarıda belirttiğim hususlar nedeniyle kazanın tekrar Reyhaniye'ye naklini rica ettiğimizi söyledik. Kumandan yanındaki nefere Fransızca bir şeyler söyledi. Nefer gitti ve biraz sonra kucağında bir kedi ve bir köpek yavrusu getirerek kumandana verdi. Kumandanın kucağına aldığı iki yavru, birbirlerine alışmış oldukları için, koklaşıp oynaşmaya başladılar. Tercüman aracılığıyla ''Bunu anladınız mı?'' sualine ''Hayır'' dedik. Nefere yine bir şeyler söyledi. Bu sefer zincirle bağlı bir çakal yavrusu geldi. Birbirleriyle koklaşıp oynaşan kedi ile köpek yavruları, çakal yavrusunu görünce oynaşmayı bırakıp çakal yavrusuna karşı irkilmeye başladılar. Kumandanın işareti üzerine, nefer çakal yavrusunu götürünce kucağındaki yavrular sakinleşip, yine oynamaya başladılar. Bize, anlayıp anlamadığımızı sordurunca, bir mana veremediğimiz için anlamadığımızı söyledik. Bunun üzerine kucağındakini gösterip ''Biri Türk, biri Arap, çakal yavrusu da Osmanlı devletidir. Osmanlı devleti varken bunlar anlaşıp yaşayamıyorlardı. Osmanlı devleti gidince bakınız ne güzel anlaşıyorlar. Artık Osmanlı devleti yoktur. Türk Arap bir arada yaşarsınız'' diyerek bizleri kovdu. Bu tarihi çirkin hadiseyi 1938'de sağ olan tercüman Filip Efendi'den naklen 1939'da Hatay mebusu olan Bekir Kunt Bey çıkardığı mecmuada yayımlamıştı. Biz işgal karargâhından ayrılırken gelen, biraderim İnayet Beye durumu anlatıp, hep beraber Kodaği'ye köyünde ikamet eden yeğenimiz Mürselzade Haydar Bey'in evinde bizleri bekleyen, halazadelerimiz Mürselzade Abdurrahman, Abdullah, Sururi Beylerle amcabeyzadelerimiz Mürselzade Arif, Ahmet, İzzet beylerle buluştuk. Hep beraber Reyhaniye'de bizleri bekleyen halazadelerim Bahadırlı Mehmet, Hacı Hasan, Nuri ve Gümülü Mahmut beylerle, Bahadır Osman, Halil, Süleyman, Hacı Veliş ağalarla, Altunlu Süleyman, Mustafa ağalar ve Tecirli, Ömeroğlu, Atasever ağalarla birleşerek amcazadem Mürselzade Kadir ve Kemal beylerin Çathüyük köyündeki konağına giderek oraya gelen amcazademiz Çirkinzade Ökkeş Ağa, Süleyman Ağanın torunu Küçük Ağa, Arif Ağa'nın torunları Ahmet, Mustafa ağalar, Şıh Ömer Ağa, Duman Ağa ve Karabeyzade Tevfik Bey, Durmuşoğlu, Veli ağalar, Behzat ağalar, Küçükzade Mamo Ağa, Akpınar Ali Ağa, Sarı Ağa, Paşa Ağa, Garbizadeler, Kızılkayalar, Şıh Hasan Ağa, Ali Ağa Genç, Ahmet Ağa Genç, Alhas Salman Efendi ve isimlerini hatırlayamadığım birçok kişi ile Harim'de başımıza gelen hadise ve genel durumu uzun uzun görüştük. Fransız idaresini kabul etmemize imkân olmayacağını ve mücadeleye karar vermemize rağmen sığınacak ve yardım görecek bir imkân buluncaya kadar faaliyete geçmemeye ve beklemeye karar vererek ayrıldık. Bir süre sonra biraderim Mürselzade İnayet Bey'le 1917'de mutasarrıflık olan ve İngiliz işgalinde bulunan Antep'e, mutasarrıf Ahmet Bey, Dai Ahmet Ağa ve diğer eşrafla aldığımız karar hakkında görüşme ve yardım talebinde bulunmaya gitik. Bizlere maalesef bir yardımda bulunamayacaklarını öğrenerek veda edip Kilis'e geldik. Dağlı Ahmet Bey'e misafir olduk. Burada olduğumuzu haber alan amcazadem Mürselzade Ahmet Bey yanımıza geldi. Biz, Antep'e gitmek üzere ayrıldıktan sonra Maho ve çete arkadaşları Hassa'nın güneyinde bir hadise yapmışlar. Bundan ötürü, Fransızlar tarafından takibe uğrayınca, Mürselzade Ahmet Bey'e sığınmışlar, bunu haber alan Fransızlar Ahmet Bey'in köyünü basınca Maho ve arkadaşları Kürtdağı'na kaçmışlar. Ahmet Bey de kaçarak Kilis'e yanımıza geldi. Misafir olduğumuz Kilisli Ahmet Bey'den de bir yardım görülemeyeceğini anlayınca, Kilis'ten hep beraber tekrar Reyhaniye'ye geldik. Hamam köyünde Mürselzade Ahmet Bey bizden ayrılarak Ahmet Ağa Genç'le Ali Ağa Genç'in yanına gitti. Biz de köylerimize döndük. 11

12 Harim Baskını: Çok geçmeden Mürselzade Ahmet Bey, Kürtdağı ve Gâvur Dağı çeteleri Maho ve arkadaşları, Amik'ten Faruk Cengiz, Mehmet Şahin ve arkadaşları ile birleşerek Harim Kalesi'ni bastık. Sarp, kayalık ve sağlam olan kalenin eteklerinde mevzilendik. Bizi fark eden Fransızlar ateş yağmuruna tuttu. Biz de ateşe başladık, uzun bir çarpışmadan sonra anladık ki bu iş böyle yürümeyecek. Fransızları susuz bırakıp, teslim etmeye mecbur etmek için, kalenin su kuyusunu tahrip etmeye karar verdik. Faruk Cengiz bu işi üzerine aldı. Kuyuya sokulmak için mevziden fırladı. Bunu gören Fransızlar tekrar yaylım ateşine başladılar. Üzerimize gelen kurşun ve şarapnel parçalarından kurtulmak için kayaların arkasına saklanarak, zikzaklar yapıp kuyuya yanaşmaya çalışan cesur arkadaşım Faruk Cengiz'i korumaya çalışıyor, Fransızlara devamlı ateş ediyorduk. Fransızların yaylım ateşi karşısında kuyuya daha fazla yanaşamayacağını anlayan Faruk Cengiz el bombasını fırlattı. Mesafe biraz fazla olduğundan tam isabet almadığı için kuyu istediğimiz gibi tahrip olmadı. Durumu anlayan Fransızlar ateşi daha da sıklaştırdılar. Fransızların üstün ateşi karşısında daha fazla sokulamayacağını ve kuyuyu tahrip edemeyeceğini anlayan Faruk Cengiz geri döndü. Geri dönerken yakınına düşen şarapnel parçasıyla az daha vuruluyordu. Boşuna mücadeleden vazgeçerek ateş altından geri çekilirken mücahit arkadaşlarımızdan biri ağır, birkaçı da hafif yaralandı. Harim Kalesi baskınında Fransızlara yaptığımız bu ilk hareket başarılı olmayınca ileride birleşmek üzere dağıldık ve köylerimize gittik. Maho adamlarıyla Kürtdağı'na gitti. Mürselzade Ahmet Bey Fransızların takibine maruz kalmışsa da; Fransızlar hadisenin büyümemesi düşüncesiyle Mürselzade Ahmet Bey'in üzerine fazla gitmediler. Maho Tarafından Tuzağa Düşürülüşümüz: Bu karışık hal devam ederken, Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkması, arkasından Erzurum, Sıvas kongrelerinin yapılması ve nihayet Ankara'da Kuvayı Milliye hükümeti, bizim gibi işgale uğrayıp da ümitsiz ve karanlıklar içerisinde çırpınanlara büyük ümit ve cesaret vermişti. Bu arada biraderim Mürselzade İnayet Bey, amcazadem Mürselzade Ahmet, halazadelerim Mürselzade Abdurrahman ve Abdullah beylerle buluştuk, Kürtdığı'na giden Maho ve arkadaşlarını takviye ve techize karar verdik. Bu karar gereğince Tekbıyık Hacı ve bazı çeteler de Maho'ya katıldılar ve karargâhlarını Kürt dağının Kazıklı köyünde kurdular. Birkaç gün sonra, biraderim İnayet, amcazadem Ahmet, halazadelerim Abdurrahman Sururi beyler ve Sarıcalı Şıh Hasan Ağalar, halazadem Mürselzade Abdullah Bey'in çiftliği olan Başköy'de toplandık. Zira Fransızlar Şıh Hasan Ağa'yı takip ettikleri Mürselzade Ahmet Bey için, ''Gelip özür dilesin takibi durduralım'' diye aracı göndermişler. Durumu görüştük. Ahmet Bey, gidersem hapsederler endişesiyle gitmek istemediği halde, bizler tam hazırlanıncaya kadar Fransızları kuşkulandırmamak için gitmesini istedik ve Ahmet Bey'i ikna ettik. Bunun üzerine aynı gün Ahmet Bey, Şıh Hasan Ağa'yı da alıp İskenderun'a işgal kumandanına gitti. Bizler de köylerimize dağıldık. Başköy'den ayrıldıktan iki gün sonra Telgazi'deki ikametgâhımda yatarken, yanımda çalışan Antakyalı İsmail Ağa, ''Misafir geldi'' diyerek gece yarısı beni uyandırdı. Aşağıya indiğimde, Ahmet Bey'in ağabeyi amcazadem ve eniştem Mürselzade Arif Bey, Eşref, halazadelerim Mürselzade Abdullah ve Bahadırlı Nuri beylere ''Bu saatte gelişiniz, hayır mı?'' deyince ''Merak etme, mühim bir toplantı varmış, Kazıklı'ya gidiyoruz, sen de geleceksin, hadi acele hazırlan'' dediler. Acele hazırlanıp, atlarımıza binerek, Maho ve adamlarıyla hep birlikte hareket ettik. Çatalhüyük'ten geçerken Müşrüfiye'de amcazadem Mürselzade Kadir Bey'i alarak yolumuza devam ettik. Biraz gittikten sonra ortalık ağarınca etrafımıza baktığımızda, Fransızlarla mücadele için, teçhiz ve takviye ettiğimiz Maho ve arkadaşları tarafından çevrilip, namlular üzerimize tutulduğunda tuzağa düşürüldüğümüzü anladım. Anladım ama, iş işten geçmişti. Kürtdağı'ndan Kazıklı'ya vasıl olunca bizleri bir çardak altına oturtup silahlarımızı aldılar. Bu çapulculara inanıp davamızda bize hizmet edecekleri düşüncesiyle yaptığımız o ahmakça hareketin cezasını hak etmiş olduk. Üzüntümüzden, getirilen yemeği yemediğimiz gibi, gece de uyuyamadık. Ertesi sabah, Maho'nun bizleri buraya 500'er altın fidye istemek için, desise ile davet ettiği anlaşıldı. Bizlerin Kazıklı'da rehine olduğumuzu haber alan Gençağazade Ahmet ve Ali ağalar yanımıza geldiler. O zaman, o muhitte, Kürtdağı'nda Ahmet ve Ali ağaların nüfuz sahibi ve kuvvetli olmaları aynı zamanda Maho'nun yanındaki çetelerin çoğunluğunun o havali halkından olması itibarıyla, ağalara karşı gelemeyeceğini anlayan Maho, ağaların serbest bırakılmamız teklifini istemeyerek de olsa kabul etti. Gece Ahmet ve Ali ağalarla beraber Kazıklı'dan ayrıldık ve ertesi gün ikametgâhımda kendi aramızda yaptığımız toplantıda, ya bizzat işin başına 12

13 geçelim veya Fransızlarla mücadeleyi bırakalım görüşlerinin tartışması sonunda işin başına geçip mücadeleyi bizzat yürütelim kararına vardık. Kilis ve Katma'ya Hareket: Bir süre sonra durumu incelemek üzere halazadelerim Mürselzade Abdullah, Bahadırlı Mehmet beylerle, arkadaşım Faruk Cengiz, Mehmet Şahin, Hamit Öcal ve daha birkaç kişi ile Kilis'e hareket ettik. Afrin Köprüsü'nden ve Kürtdağı'nın Aşikibar köyünden geçerek Katma'nın güneyine yetiştiğimiz zaman tepenin üzerinden 5 6 Fransız süvarisi göründü. Bizi fark edip süratle üzerimize gelirken arkadaşımız Hamit Öcal Efendi silahına davranıp ateş etmek isteyince, silah sesi etraftan duyulup başkalarını da üzerimize getirir düşüncesiyle mani oldum. Süvariler gelip önümüzü çevirdiklerinde, Cezayir ve Tunuslu Müslüman asker olduklarını görünce, önde olduğum için bunlara Şerif'in (Faysal Hükümeti) jandarması olduğumuzu ifade etmek istedim. Arapça bilmediğim için anlatamayacağımı anlayınca, arkamdaki Arapça bilen halazadem Bahadırlı Mehmet Bey'e ''Çete olmayıp, Şerif'in jandarması olduğumuzu ve tahsilata çıktığımızı'' anlatmasını söyledim. Anlattı. Kaybettikleri hayvanlarını arıyorlarmış, sözümüze inanarak bizden ayrıldılar. Biz de yolumuza devam ederek Azez kazasından geçip, akşam Kilis'e yetiştik. Geceyi Dağlı Ahmet Bey'in evinde geçirdik. Ertesi günü Kilisli Avukat Reşit Bey'i bulduk. O gün, sonradan lağvedilen mevlevi tekkesinde toplanan Maarif i İslamiye Cemiyeti'yle Eşraf ı Beldenin toplantısına katıldık. Bu toplantıda Kürtdağı'na gelmiş olan Kuvay ı Milliye kumandanı Yüzbaşı Kâmil Bey, (namı müstearı Polat Paşa) ile temas etmek için bir heyetin seçimi görüşülüyordu. Neticede Kilis'i temsilen Akif, Müslüman, İslam ve Hacı Ahmet efendiler temasa memur edildiler; toplantı dağıldı. Ertesi günü bu heyetle hep beraber Kilis'ten hareket ederek Kürtdağı'nın Meydanki köyünde Şıh Abdi'nin evinde misafir olan Polat Paşa'nın yanına geldik. Tanıştık. Görüştüğümüzde, Kilis Kuvayı Milli'ye karargâhının, Kilis'in kuzeyindeki Cercik köyünde yerleşmesini kabul ettiler. Bizim yardım isteklerimize ''Beraberimde kuvvetim olmadığı için size yardımda bulunamayacağım'' dedi. Fakat bu durum karşısında Fransızlarla fiilen muhasama ve müsademe icap ettiğine göre, Maraş'tan talimat almak ve noksanlarımızı tamamlamak üzere anlaşmaya varılarak, Polat Paşa'dan ayrıldık. Ve ertesi gün Katma'da Mennenzade Niyazi Bey'de gene misafir olduk. İkinci günü erken saatte oradan ayrılıp Katma'nın güneyindeki Hannan ve Mennan türbesinin yanında iken, karşımızdan Fransız süvari kolunun geçmekte olduğunu görünce dağıldık. Çeşitli yerlerden geçerek Afrin nehri civarında Umuzade Hasan Ağa'nın köyünde arkadaşlarla tekrar birleşerek Reyhaniye'ye gelip ertesi günü buluşmak üzere ayrılarak köylerimize gittik. İkinci günü diğer akraba ve hemşerilerimizle buluşup, toplanarak temasımızı anlattım. Maho'nun İkinci İhaneti: Bir taraftan teşkilatlanmaya başlanırken diğer taraftan da Polat Paşa ile ilgiyi kesmedim, hatta haberleşme ve temasımızı sıklaştırdık. Bu arada aldığım bir haberle Polat Paşa'yı Kilis Kuvayı Milliye Kumandanlığı'ndan alıp, yerine Kilis Askerlik Şubesi Reisi Binbaşı Mahmut Bey'i atadıklarını öğrendim. Haziran sonuna doğru Binbaşı Mahmut Bey ile görüşmek üzere amcazadem Mürselzade Halil Bey, arkadaşım Faruk Cengiz, Mehmet Şahin ve 5 6 arkadaşı ile Kürtdağı'na geçtim. Kilis Kuvayi Milliye karargâhı Cercik köyünden Cengin köyüne nakledilmiş. Cengin köyüne geldiğimizde Binbaşı Mahmut Bey efrat toplamak üzere civar köylere gitmiş, görüşemedik. Kilis Kaymakamlığı vazifesini görmekte olan Cemal Bey'le görüştüğümüzde Antep mutasarrıfını görmeye gideceğini öğrenince, Antep mıntıka kumandanı Recep Bey'le görüşmek üzere Cemal Bey'le beraber gitmeye karar verdik. Geceyi orada geçirip, ertesi gün Cengin'den hareket ederek Mülk köyüne geldik. Orada babamın dostu olan Mülklü Ali Ağa'nın torunları Ali ve Hacı ağalara misafir olduk. Hacı Ağa yokmuş. Amcaları Ali Ağa bizi bırakmadı. Yemeğimizi yeyip orada yattık ve ertesi günü öğle sonu Cemal Bey'le Mülk'ten ayrılıp, Antep'e hareket ettik. Bir iki saat sonra Mülk'ün doğusundaki Karasakal köyüne yetiştiğimiz zaman arkamızdan gelen atlılar bize seslenince durduk. Yanımıza gelip bana ''Binbaşı Mahmut Bey Mülk'te sizi istiyor'' dediler. Cemal Bey'le vedalaşarak Mülk'e döndük. Yarım saatlik bir yol almıştık ki, yanımda giden atlı birdenbire kucağımdaki mavzere sarılıp almak isteyince ''Ne yapıyorsun?'' derken öbür yanımda giden Mülk'lü Hacı Ağa (Gâvur Hacı) ''Şahin, sen karışma'' deyip bana ''Beyim ben yabancı değilim ağırlık olmasın mavzeri bana ver'' demesi üzerine boş bulunup mavzerimi Hacı'ya verdim ve arkama dönüp arkadaşlara baktığımda onların da kucaklarından silahlarının alınmış olduğunu gördüm. 13

14 Aldandığımızı, yine bir pislik olduğunu geç te olsa anladım. Dört saat önce izzet i ikbâl ile ayrıldığımız Mülk köyüne bu defa esir olarak döndük. Beni, Halil Bey'i ve Faruk'u Ali Ağa'nın daha önce misafir ettiği odaya hapsettiler. Diğer 7 kişiyi de başka yerlere dağıtmış kapımızın önüne iki nöbetçi dikmişlerdi. Akşama doğru nöbetçinin gözcülüğünde (tuvalete gitmek için) dışarı çıktım. Odanın kuzey tarafında yanıma bir genç sokuldu, yavaşça Mustafa Paşa'nın oğlu, Bahadırlı Nuri Bey'in dayısı olduğunu öğrendim, ''Canını sıkma, ağalarla görüştük, bu edepsizlerin elinden sizi kurtaracağım'' dedi ve uzaklaştı. Odaya döndüm. Biraz sonra yemek getirdiler, aç olduğumuz halde üzüntü ve sinirden hiçbirimiz yiyemedik. Gece Mülk'lü Ali ve Nahsen ağalarla Kürümlü Ökkeş Ağa geldi. Hadiseye çok üzülüp utandıklarını söylediler. Ve nasıl yakalandığımızı anlattılar: Yeğenleri Hacı ve 15 adam, Maho, Tekbıyık, Karayusuf ve avanesiyle birlik olup bizi gafil yakalayarak esir etmişler. Maho ve diğerleri tanınmamak için arkada kalıp yanımıza Hacı ve adamları sokulmuş ve silahlarımızı yukarıda anlattığım şekilde aynı anda almışlar. Maho ve arkadaşlarından izin alarak Ali ve Nahsen ağalar bizi kendi yanlarına (evlerine) götürdüler, geceyi orada geçirdik. Sabah erken Ali ve Ökkeş ağalar yanımıza geldiler. Hal ve hatır sorduktan sonra bana ''Çete reisleri, Nahsen Ağa'nın odasında toplanmışlar. Seni oraya yanlarına isteyecekler ve beraber olarak Amik ovasına götürüp akrabalarını soyacaklar. Sakın beraber gitme, biz adam topladık. Odanın hatta köyün etrafını sardırdık; size bir şey yapamazlar, ne kadar ısrar ederlerse etsinler inanma ve katiyyen gitme'' dediler ve ayrıldılar. Nitekim biraz sonra biri geldi ''seni çete reisleri istiyor'' dedi, beraber Nahsen Ağa'nın odasına gittik, Maho, Tekbıyık, Karayusuf içeri girdiğimde kımıldamadılar. Bir tarafa oturdum, ''merhaba'' dediler ve Maho ''Şimdi biz hareket edeceğiz, sen de bizimle beraber gelmez misin?'' deyince ''Hayır sizlerle gelemem'' dedim. Bunun üzerine Tekbıyık ''Sen bizim beyimiz, büyüğümüzsün, beraber gidersek daha güçlü ve kuvvetli oluruz'' dedi, ''Hayır gidemem'' dediğim sırada kapı açılarak Kürümlü Ökkeş Ağa, dün dışarı çıktığımızda yanıma sokulan genç (Veysel Ağa) ve Işlak Mustafa ellerinde mavzer içeri girdiler. ''Bey'e yaptığınızdan utanın, köy sarıldı, onu rahat bırakın'' dediler. Çete reisleri bu hali görünce durumu kavrayıp fazla ısrar etmeyerek ''Madem ki beraber gitmek istemiyorsun, biz gidelim'' diyerek kalkıp gittiler. Onlar gittikten bir iki saat sonra 70 kadar Lohanlı, Mülklü, Kürümlü çeteler bizi yalnız bırakmadılar, birlikte hareket ettik. Faruk Cengiz bir arkadaşını alarak daha önce Amik'e durumumuzu haber vermek için gitmişti. Akşama doğru Abar köyüne geldik. Gece Mecit Ağa'nın evinde kaldık. Ferdası günü Kürtdağı'nda Meydanki köyünde Şıh Abdi Ağa'nın evine geldik. Daha evvel Maraş'tan gelen seyyar Kuvayı Milliye Akıncı Kumandanı Sakallı Bedri Bey misafir olarak bulunuyordu. O sırada Maho, Tekbıyık, Karayusuf, maiyetleri ile oraya geldiler. Mülklü Gâvur Hacı da beraberdi. Bedri Bey'le Halep'i basmak üzere konuşup ikna ettiler. Giderken beni de beraber almak istediler. Yine ''Hayır sizlerle bir yere gitmem'' deyince ısrar etmeyip, gece Halep istikametine hareket ettiler. Biz de geceyi orada geçirdik. Ferdası günü bizimle gelen 70 kişiden iki kişi hariç diğerleri geri köylerine döndüler. İki kişiden biri, Mülk'te dışarıya çıktığımda yanıma sokulan Veysel, diğeri de Lohanlı türkücü Ökkeş olup, her ikisi de benimle birlikte Amik'e gelmek için yanımda kaldılar. Hep beraber Şıh Abdi ve Bedri Bey'e veda ederek Amik'e hareket ettik. Şarbaoğlu (Çorbaoğlu) Aslan Ağa'nın evine yetiştiğimizde Faruk Cengiz'le Amik'ten birçok akraba ve dostlar da oraya geldiler. Geceyi orada geçirip sabah hep beraber Reyhaniye'ye hareket ettik. Maho'nun Akıbeti: Bizim Meydanki'den ayrıldığımız günün gecesi, Halep'teki Fransız karakoluna baskın yapacağını söyleyerek Bedri Bey'i ikna edip, Halep istikametine giden Maho ve arkadaşları Halep'in Sebil mıntıkasına gelerek, Fransız karakoluna laf olsun diye birkaç el silah sıkmışlar. Sonra da dönerek Halep'in kuzeydoğusundaki Meryem'in köyüne gelmişler. Köylüler gerek korktuklarından, gerekse Türk Kuvayı Milliye çeteleri sandıkları için, karşı koymamış sofra hazırlayıp, ikramda bulunmuşlar. Yemekten sonra, köylülerin bu davranışlarına rağmen, köyü yağma etmişler. Hatta, kadınların boyunlarından gerdanlıkları ile kulaklarındaki küpelerine varıncaya kadar zorla almışlar. Oradan Meydanki köyüne gelerek Akıncı Sakallı Bedri Bey'e Halep Karakolu'nu bastıklarını anlatmışlar. Fakat bir müddet sonra Meryem'in köyünden birkaç kişi gelerek, Şıh Abdi'ye maruz kaldıkları yağmayı anlatmışlar. Şıh Abdi de durumu Bedri Bey'e bildirince, fena halde üzülen Bedri Bey, Maho ve arkadaşlarına köylülerden aldıklarını iade etmelerini söylemişse de Bedri bey'i dinlemeyip, ayrılmış Mülk köyüne gitmişler. Bedri Bey, bu soygunculuğu Türk Kuvayı Milliyesi adına yapılmış zanneden toplum üzerinde, fena tesir edeceğini düşünerek kuvvet almak ve durumu bildirmek üzere hemen o gece Maraş'a hareket eder. Gece gündüz demeden Maraş'a iki günde yetişip, vaziyeti Kolordu 14

15 Kumandanlığı'na anlatır. Kumandan da Bedri Bey'e bir müfreze asker, bir makineli tüfek ve bir de mantelli top verir. Bedri Bey, bu kuvveti alarak süratle eşkıyaların bulunduğu Mülk köyüne gider, müfreze ile köyü kuşatır. Kendisi de köyün batısında, bir kilometre kadar uzağındaki bir derede, birkaç kişi ile köye gönderdiği zabiti bekler. Köye giden zabit ''Maraş'tan gelen kumandan paşa, çeteleri istiyor, güneye yapacakları hareketi görüşecekler'' demesi üzerine, çeteler köyün sarıldığından habersiz oldukları için, gelen zabitin tebligatını aralarında tartışarak, paşa ile görüşmek üzere Tekbıyık Hacı'yı zabitle gönderirler. Dereye gelen Tekbıyık, Hacı Bedri Bey tarafından hemen öldürtülür. Zabit yine gönderilir ''Tekbıyık Hacı meseleye yalnız karar veremiyor. Paşa diğer ağaları da istiyor'' deyince bu defa da Karayusuf yanına iki adamını alarak gider, onlar da hemen öldürülür. Arkadaşlarının gelmediğini gören Maho ve Gâvur Hacı 20 kadar adamını alıp zabitin gittiği istikamete gitmek isterlerse de, köyün sarıldığını görerek şüphelenip, atlarına atlayan Maho ile Gâvur Hacı firar eder. Kaçamayan 20 adamı yakalanarak Maraş'a gönderilir. Meryem'in köylülerinden yağma edilen ganimetleri Bedri Bey köylülere iade eder. Bu hareket gerek dahilde gerekse hariçte Türk Kuvayı Milliye'sine büyük güven ve itimat duyulmasına etkili olmuştur. Bu hadiselerden sonra Türk mücahitleri nereye girmişlerse yardım ve yakınlık görmüşlerdir. Reyhaniye'ye döndükten birkaç gün sonra yukarıda anlattıklarını memnuniyetle öğrendik. Allah kötülerin cezasını muhakkak veriyor. Nitekim bir ay sonra Maho, Kazıklı'da kayınbiraderi tarafından öldürülüp, başı Fransızlara gönderiliyor. Misak ı Milli Hudutları İçinde Olup Olmadığımız Hususunda Mustafa Kemal'le İlk Temasımız: Reyhanlı'ya Meydanki'den avdetimizden sonra teşkilatlanmayı hızlandırdık. Sık sık buluşup toplanıyorduk. Biraderim Mürselzade İnayet, halazadelerim Mürselzade Abdurrahman, Abdullah, Sururi, yeğenim Mürselzade Haydar, amcazadelerim Mürselzade Ahmet, Kadir, Kemal beylerle arkadaşım Faruk Cengiz, babası Ahmet Selâmet Efendi, Bahadırlı Osman, Halil ağalar, Altunlu Süleyman Ağa, Durmuş ve Veli ağalar, amcazadelerim Çirkin Ağalar, halazadelerim Bahadırlı Mehmet, Nuri, Hacı Hasan, Gümüllü Mahmut ile Genç ağalar ve diğer akraba ve aşiret ağaları ile sık sık tolanıyor, durumumuz ve davamızla ilgili görüşmeler yapıyorduk. Bu toplantılardan birinde fiilen harekete geçmek için, karar verme müzakereleri yapılırken İskenderun Sancağı ve havalisinin hududu milli (Misak ı Milli hudutları) haricinde olduğunu bazı münafıkların ortaya atmaları hususu görüşülmüş; doğruluğunu öğrenmek üzere Antep'teki Fransızlarla yapılan muharebeyi sevk ve idare eden kumandanla görüşmek için, akrabalar beni vazifelendirmişlerdi. Faruk Cengiz, Mehmet Şahin, Karaahmetli Ali Keleş ve bazı arkadaşlarla mayıs sonu Antep'e hareket ettik. Antep'te Müdafaa i Hukuk Cemiyeti'ni idare eden İncezade Hüseyin, Patpat Nuri, Kahraman Hacı, Pazarbaşı Nuri ve diğer arkadaşlarıyla yaptığımız temasta bu hususu bilmediklerini birkaç gün önce Ankara'ya çağrılan Kılıç Ali Bey'in malumatı olabileceğini, fakat mıntıka kumandanı İrfan ve Miralay Recep beylerle temas ederek öğrenebileceğimizi söylediler. Ayrıldık. Mıntıka kumandanlığına giderek kumandanlarla temas ettik. Onlar da ''İskenderun Sancağı ve havalisinin Misak ı Milli hudutları içinde olup olmadığını bilmediklerini, iki gün önce Ankara'dan Antep'e gelen kumandan Yüzbaşı Ali Bey'le görüşmemizi, ondan öğrenebileceğimizi, ancak kumandanın şimdi Antep'in kuzeyinde Pınarbaşı veya Sam köyünde bulunduğunu'' söylediler. Bunun üzerine gece yarısı Şehreküstü semtindeki geçitten geçerek şafakla Sam köyüne geldik. Yüzbaşı Ali Bey'i bulduk. Ali Bey'e Misak ı Milli hudutları içinde olup olmadığımızı sorduğumuzda ''Bir malumatım yok, arzu ederseniz seyyar telgrafımla Ankara'ya telgrafınızı çekerim'' dedi. Ben de 29 Mayıs 1336'da (1920) Ankara'ya Rumeli ve Anadolu Müdafaa i Hukuk Cemiyetleri'nin Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine bir telgraf çekerek durumumuzu sordum. Bu arada Antep ve havalisi Kuvayı Milliye Kumandanlığı huzuru âlisine aşağıdaki yazıyı yazdım: Antep ve Havalisi Kuvayı Milliye Kumandanlığı Huzuru Âlisine: ''Harim kazası, Halep vilayetinin bir kazası olup, cebel (*) kısmı Arap, ova kısmı ki: Reyhaniye nahiyesi, kâmilen Türk ve Çerkez'le meskundur. Halep'in sukutunu müteakip (düşmesinden sonra) memurini mahalliyenin firar etmeleri üzerine boş kalan hükümeti Araplar işgal ettiler. O sırada Katma'da bulunan 24'üncü fırkanın Hamam'a geldiğini haber alan Arap memurları firar edip, fırka kumandanı Mahmut Bey bir miktar asker gönderip bir mah (2) kadar hükümet i Osmaniye namına idare etmiştir. Fırka aldığı emir üzerine Hamam'dan çekilip, kazasının boş kalması fırsatından istifade ederek hükümeti Arabiye tekrar memur göndererek icra i hükümete başlamış idi, bizce meçhul olan esbap (sebepler) üzerine hükümet i mezkûre tekrar çekilerek bir hafta sonra Fransızlar tarafından kaza i mezkûreye vaziyet edilmiştir (3). Belan, Antakya, Harim, İskenderun kazalarının Halep'ten fekk (**) ile İskenderun'u Liva yaparak diğer üç kazayı da Beyrut'a rapt etmişlerdir (bağlamışlardır). Kilis'in Çom nahiyesini Hükümet i Arabiye alıp Agrar kazasına ilhak (katılmak) suretiyle Kilis'i Harim'den ayırmıştır. İskenderun Livasını ihtiva edip saha Kuvayı Milliye'nin gösterdiği hudut ve program dahilinde olup, hükümeti Osmaniye'nin layünfet (4) bir cüz ü (parçası) olduğundan şimdiye kadar saye i ra'fet ve adaletinde yaşadığı Rayet i (5) Osmaniye altında yaşamak için ölünceye kadar çalışmaya imanıyla ahd 15

16 etmiştir. 16 aydır her türlü hidemat, (6) alâm (7) ve felaket içerisinde mevcudiyet i milliye ve diniyemizin muhafazası uğrunda çalışmakta iken Konya ve İstanbul'a kadar gidilerek Kuvayı Milliye mümessilleriyle görüşülmüş ve avdetimizde Kuvayı Milliye tarafından beray i teşkilat Kilis ve Kürtdağı'na teşrif eden Polat Bey ile teşerrüf edilmiş, mumaileyhten alınan talimat kısmen icra edilmiş, kısmen de Fransızların tegallüp (üstünlüğü) ve tahakkümü (baskısı) itibarıyla icra edilememiş olduğundan bu kerre Ankara'da Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa hazretlerine ve gerek mıntıka kumandanı Ali Bey'e arz edildiği gibi zatıalinize de arzı keyfiyet ediyorum. Vaziyetimizin fenalığını, mevkiimizin ehemmiyetini mumaileyh Polat Bey oraya kadar teşrif buyurarak görmüş hareket ve teşkilatımızı tadil buyurmuştur (değiştirmiştir). Bâlâda (başlangıçta) arzedildiği veçhile vatan ı mukaddes ve muazzezimizin düşmanının mülevvesc (pis) ayakları altından kurtarılması için çalıştık ve çalışıyoruz ve ilelebed çalışacağız. Binaenaleyh, bu kerre Fransızlarla akdedilen mütarekede İskenderun livası zikredilmemiş olduğundan (8) mukadderat ı mustakbelimiz ve Kuvayı Milliye'mizin harekâtı müphem kalmıştır. Hal i tahammül nasuzuma nigâh ı (9) merhamet atfedilerek bir an evvel müzaharet ve muavenette bulunmak için taraf ı âlinizden de müşarünileyh Mustafa Kemal Paşa hazretlerine arzedilmesini istirham ederim efendim hazretleri.'' 30 Mayıs 336 Belan (Belen) ve Reyhaniye Kazaları Eşrafından Karamürselzade Mustafa Paşa oğlu Tayfur Ata Üç gün geçtiği halde Mustafa Kemal Paşa'dan cevap alamayınca bu defa 31 Mayıs 1920 tarihinde Mustafa Kemal Paşa hazretlerine aşağıdaki telgrafı çektim: Ankara'da Büyük Millet Meclisi Reisi Muhteremi Devletlu Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine; ''İskenderun Livasını ihtiva eden sahanın hal i esef iştimali (1920) Sam telgrafhanesinden arzedilip üç gündür cevap alamadığımdan bu kerre dahi tasdi i ser i devletlerine içtisar ediyorum. (10) Mukaddem ariza i telgrafımızda arz edildiği veçhile muhitimiz Kuvayı Milliye'nin, zir i cenah ı satvet ve himayesinden hariç görülüp tesahüp edilmeyecekse (11) şimdiye kadar içinde yüzdüğümüz bela ve mesaib i günagüne (12) tehammülümüz kalmadığından bu ana değin mütenaim ve mütefeyyiz (13) olduğumuz Rayat ı Osmaniye'nin mütemevviç (14) bulunduğu mahalle hicrete amadeyiz. Binaenaleyh ne hal ve ne suretle hareket etmekliğimiz emir ve iradesine telgrafhanede intizar ediyorum. Ol babta ferman...'' 31 Mayıs 1336 Belan ve Reyhaniye kazaları eşrafından Karamürsel Mustafa Paşa oğlu Tayfur Ata Mustafa Kemal Paşa hazretleri Miralay Recep Bey vasıtasıyla verdikleri cevapta, İskenderun Sancağı ve havalisinin Misak ı Milli hudutları içerisinde olduğunu; Maraş'ta teşekkül eden İkinci Kolordu Kumandanlığı ile temas edilmesini emrediyorlardı. Alınan cevap ve diğer bazı kıymetli vesikalar maalesef kaybolmuştur. Bir toplantıda mücadele yılları konuşulurken Kılıç Ali Bey ''Atatürk'ün, Sam telgrafhanesinden çektiğiniz telgrafa verdiği cevabın sureti bende var. İlk fırsatta size vereyim'' demişti. Bilahare hastalanıp vefat etti. Çocuklarına sorduğumda''bulduğumuzda veririz'' dediler. Mustafa Kemal Paşa hazretlerinden durumumuzu aydınlatan cevabı aldıktan sonra, Yüzbaşı Ali Bey'e teşekkür ederek, Sam köyünden ayrılıp Reyhaniye'ye döndüm. Durumu akraba ve arkadaşlarıma anlattığımda benim gibi onların da maneviyatları düzeldi. Bunun üzerine, birkaç gün sonra Maraş'ta İkinci Kolordu kumandanları ile temasa geçip, mücadeleye karar verdiğimiz ve nasıl hareket etmemiz lazım geldiği hakkında direktif almak için gidilmesini teklif ettim. Verilen karar üzerine Faruk Cengiz ve kayınbabası Sofu Efendi'yi alarak hareket ettim. Karamankaşı'nda Haydar Kılıçoğlu'na uğradım. O akşam yanında misafir olduk. Ferdası (ertesi) günü oradan ayrılıp Kargılık'ta Paşa Beyzade Halil Bey'e uğradık. Onu da alarak Hassa'ya geldik. Akşam Hassa'dan Tiyek yaylasına çıktık. Sabık Konya Valisi Arifi Paşa'nın oğlu Emin Arifi Bey de oradaydı. Dördümüz Karabeyzade Yusuf Bey'e misafir olduk. Mürselzade Neşet Bey Karabeyzade Ali Bey'e misafirmiş. Geldiğimizi işitince akşam yanımıza geldi. Konuşma esnasında Maraş'a gideceğimizi öğrenince ''Ben de sizlerle gelirim'' sözüne ''Buyurun'' dedim. Neşet Bey bilahare misafir olduğu Ali beylere yatmaya gittikten sonra, bizler gitme şeklini görüşüp, sabah erken yola çıkmaya karar vererek yattık. Ve ertesi günü Emin Arifi Paşa Beyzade Halil ve Neşet beylerle altı kişi olarak Tiyek'ten Maraş'a hareket ettik. Öğle zamanı Islahiye'nin Hasanlı köyünde ikamet eden Hacı Çavuş, namı diğer Hacı Ağa'ya misafir olduk (Bir ara İskenderun'da hekimlik ve avukatlık yapan Mehmet Sönmez'in babası). Yemekten sonra oradan ayrılıp, akşam Sakçagöz'de Hurşit Ağa'nın evine 16

17 geldik. Geceyi orada geçirdik ve ertesi gün ikindiye doğru oradan ayrıldık, yola koyulduk. Maraş'la Pazarcık arasındaki Kılıçlı aşiretinin ağası Murat Ağa'ya uğramayarak sabaha karşı Maraş'a yetiştik. Seneler önce Kılıçlı aşiretiyle Reyhaniye aşireti arasındaki katliam hadisesinden ötürü Murat Ağa'ya uğramaya lüzum görmemiştim. Birkaç gün sonra kendisine uğrayıp kahvesini içmeden Maraş'a geçtiğimiz Kılıçlı Murat Ağa yanıma geldi. Kendisine misafir olmadığımıza üzüldüğünü, çok seneler önce iki aşiret arasında geçen hadisenin kapandığını, bize saygısı olduğunu anlattı. Kusura bakmamasını söyleyerek gönlünü aldım; sonra ahbap olduk. Maraş'a geldiğimizde akrabamız Beyazıtoğlu Kadir Paşa'ya misafir olduk. Muhafazakâr olan ihtiyar Kadir Paşa kaldığımız 8 10 gün zarfında bize çok yakınlık gösterdi. Gelişimizin sebebini kendisinden saklamamıza rağmen bütün çocukları ve diğer akrabaları ile milli mücadeleye hizmet yönünde karşılıklı fikir teatisinde bulunup, birbirimize faydalı olmaya çalışıyorduk. Oğulları Kemal Bey bizi hiç yalnız bırakmıyordu. Bir gün İskenderun'da Fransızların zulmünden firar edip Maraş'a gelen Yunus Nadi Bey'in kardeşi Sadık Bey vasıtasıyla Maraş'taki Kuvayı Milliye teşkilatı ve ikinci kolordu erkânı ile tanıştık. İkincisi Kolordu Kumandanı Selahattin Adil Paşa'ya, Mustafa Kemal Paşa hazretlerine müracaatımızı ve cevaben gönderdiği telgrafı anlattım ve durumumuz hakkında görüştüm. ''Merak etmeyin, yakında sizleri takviye için birkaç arkadaş göndereceğim'' dedi ve ''Fransızlarla mücadeleye başlandığında kuvvet ve mühimmat göndermeyi de vaat ediyorum'' diye ilave etti. Teşekkür ederek ayrıldım. Ertesi gün Posta Baş Müdürü Adanalı Nuri Bey'le görüşmek üzere, Emin Arifi ve Halil beylerle misafir olduğumuz Kadir Paşa konağından çıkarken, diğer odada yazı yazmakta olan Neşet Bey'e de uğrayıp, ''Sadık Bey'le görüşmek üzere gidiyoruz, buyurun beraber gidelim'' dediğimde ''Siz gidin, ben yazımı bitirip gelirim'' dedi. Biz de kendisini beklemeden çıkıp Sadık ve Nuri beylere gittik, görüştükten sonra ayrıldık. Bu arada Mürselzade Neşet Bey'in yapmış olduğu bir hareketini işitince çok üzüldük. Misafir olduğumuz Kadir Paşalara döndük, paşanın oğlu Kemal Bey de Emin Arifi beylerden hadiseyi öğrenince çok üzülmüş Neşet Bey'in kaldığı odaya giderek ''Teessüf ederim'' dediğimde ''Bir hata ettim, affedersiniz'' diyerek mahcup durumda evi terk etti. İkinci Kolordu Kumandanı Selahattin Adil Paşa ile temasımız bitip yardım vaadi aldıktan sonra, Beyazıtoğlu Kadir Paşa'ya, çocukları ve akrabalarına misafirperverlik ve alakalarından dolayı teşekkür ettim. Emin Arifi, Halil Bey, Faruk Cengiz ve kayınbabası Sofu ile 5 kişi olarak Maraş'tan ayrıldık. Emin Arifi Bey Hassa'da kaldı, Halil Bey de Kargılık köyüne gitti. Biz de üç kişi Reyhaniye'ye döndük. Arkadaşlardan ayrılıp Telgazi'ye eve gittim. Ferdası günü Mürzelzade Abdullah Bey'in Baş köyündeki evinde, Mürzelzade İnayet, Abdurrahman, Sururi, Bahadırlı Mehmet, Hacı Hasan, Nuri, Gümülü Mahmut beyler bazı arkadaşlarla toplandık. Maraş seyahatimi Kolordu Kumandanı'nın yapacağı yardımı ve Neşet Bey'in manasızlığını ayrıntıları ile anlattım. Yardım haberine memnun oldular. Fakat diğer hadiseye de çok üzüldüler. Toplantı bittikten sonra köylerimize döndük. Ferdası (ertesi) günü Reyhaniye'de bulunan Alhasoğlu Salman (Öcal) Efendi'ye öğle yemeğine gittim. Yemek yerken Mürzelzade Arif Bey geldi. Oturduk hep beraber yemeğimizi yedik. Yemekte amcazadem ve eniştem Arif Bey ''Tayfur nerelerdeydin? Kaç zamandır gözükmüyordun'' diye sorunca ''Buralardaydım, malum mücadele ediyor ve uğraşıyoruz'' dedim. ''Hayır gözükmüyordun, herhalde buralarda yoktun. Dikkat et, çok gezen ayağında pis getirir, sonra başımıza iş açarsın'' sözüne Salman Efendi de ''Arif Bey endişelenme Tayfur Bey yel (hava) biçiyor'' diyerek benim maceraperest olduğumu boş yere macera peşinde koştuğumu söyledi ve yemekten sonra ayrıldık. Ne bahtiyarlıktır ki 18 sene sonra Hatay devletinde vazife görürken Salman Efendi ziyaretime gelmiş, boynuma sarılıp sevincinden ağlayarak, ''Sen yel biçmemiş, memlekete büyük hizmetler görmüşsün, aslında biz uyumuşuz'' diye beni taltif etmiştir. Fransızlarla İlk Çarpışma: Maraş'tan döndükten bir süre sonra Selahattin Adil Paşa sözünü yerine getirdi. Binbaşı Kadir, Yüzbaşı Şahin ve Teğmen Talat beylerle az bir kuvvet göndermiş. Saylaklı Kara Mehmet Ağa'nın yanına gelen bu zevat Telgazi'ye haber yolladı. Ben de biraderim Mürselzade İnayet Bey'e haber verdim. İnayet Bey, Saylaklı'da Binbaşı Kadir Bey'le buluşarak beraberce Arap hükümeti adına hareket eden Yüzbaşı Asım Bey'in Kuseyr'in Narlıca köyündeki karargâhına giderler ve Asım Bey'e Kuvayı Milliye'ye katılmasını teklif ederler. Asım Bey'in bu teklifi kabul etmemesi üzerine yanındaki mücahitler (Nuri Aydın, kardeşi İzzettin Çavuş, Zübeyir Göçmen, Numanizade Nuri ve arkadaşları) Asım Bey'i terk ederek, Binbaşı Kadir Bey'e katılırlar. Bize haber yolladılar, Alabey'in kuzeyindeki Gümüşoluk mevkiinde buluştuk. Durumu müzakere ettik. Fransızlarla mücadeleye girmek için, bir hayli kuvvet lazım geldiği, hiç olmazsa daha 100 kadar mücahit temin etmem kararlaştırıldı. Onlardan ayrılarak, kuvvet getirmek için Reyhaniye'ye gittim. Kırıkhan'da Paşabeyzade Halil Kılıçoğlu Haydar ve arkadaşları Saylaklı Kara Mehmet ve arkadaşları ile birleşerek Kuvayı Milliye Kumandanı Binbaşı Kadir, Yüzbaşı Şahin ve Teğmen Talat'la hep beraber iki yüz kişi kadar bir kuvvet olup, Atik'te Apışkaya mevkiinde Fransızlarla müsademeye tutuşurlar. Antakyalı Nevres ve bir çavuşun şehit olduğu müsademede, Fransızların üstün kuvveti karşısında yenilgiye uğrayınca; hadiselerle yakinen alakalı 17

18 olan Belan Kaymakamı biraderim İhsan Bey de dahil, hep beraber Hassa istikametine çekilmeye mecbur olurlar. Çekilirken biraderim İnayet Bey'le bazı arkadaşları Reyhaniye'ye dönerler. Geri çekilen kuvvvet Hassa ile Kırıkhan arasında Boklu Kaya ismi ile bilinen yerden, Hassa'dan iltihak eden Tiyekli Mehmet Bey ve diğer mücahitlerle birleşerek kendilerini takip eden Fransızlarla yeniden müsademeye tutuşurlar. Bu defa mevkiin sarp ve kayalık, kuvvetlerinin eşit olması nedeniyle yenilgiye uğrayan Fransızlar, kumandanları dahil birçok kayıp vererek çekilmişlerdir. Çekilirken civardaki birçok köyü yıkıp yakmış ve yağma etmişlerdir. Bu hadiseden sonra, hadise ile ilgili olduğu için Mürselzade İnayet Bey'i yakalamışlar, amcazadelerim Mürselzade Kadir ve Kemal beyler kaçtığı için anneleri Gülizar Hatun ile küçük kız kardeşleri Medine (sonradan zevcem olan Medine Sökmen) hanımı eniştem ve amcazadem Mürselzade Arif Bey'in zevcesi zannı ile, yanında çalışan kadını ve halazadelerim Mürselzade Abdurrahman, Abdullah ve Sururi beyleri de tevkif ederek İskenderun'a götürüp hapsetmişlerdir. İnayet Bey'le diğer akrabalarımın yakalanmalarını öğrenince beni de yakalayıp hapsedeceklerini düşünerek Faruk Cengiz, Mehmet Şahin ve diğer mücahit arkadaşlarla gece Reyhaniye'den Maraş istikametine hareket ettik. İkinci gün, Kilis'in Kuvayı Milliye karargâhı olan Cengin köyüne geldik. İslam ve Müslüman (15) beylerle görüşüp durumu anlattım. Bize kendi kuvvetlerinden bir yardımda bulunamayacaklarını Maraş'a gitmemizin lazım geldiğini söyleyince, ayrılarak Maraş'a hareket ettik. İkinci günü Antep'in Küçüksu köyüne geldiğimizde, Atik ve Hassa harekâtından Fransızların çekilmesi üzerine Maraş'a gitmekte olan Nuri Aydın, İzzettin Çavuş, Cemil Cenani ve diğer mücahitlerle karşılaştık. Birleşerek köyde biraz mola verdikten sonra Maraş'a hareket etmek üzere iken, Maraş'tan gelen Yüzbaşı Yaver Bedri Bey'in muhtarın evinde olduğunu öğrenince yanına gittik. (Mustafa Kemal Paşa'yı ilk defa Halep'te Baron Oteli terasında gördüğümde paşanın yaveri olarak tanıştığım Bedri Bey'di) geceyi orada geçirip ertesi sabah yaver Bedri Bey kumandasında bütün mücahit arkatdaşlarla birlikte köyden ayrıldık. Üçüncü gün Reyhaniye'ye geldik. Kuseyr'e gitmeden Telgazi'deki evime uğradık. Maraş'a hareketimizden bir gün sonra Mürselzade Kadir ve Kemal beylerin teslim olmaları üzerine İnayet Bey hariç diğerlerini isbatı vücut etmek şartıyle serbest bırakmışlar. Biraderim İnayet Bey'i daha sonra Arvat adasına göndermişler. Çiftliğimi basıp beni bulup yakalayamayan Fransızlar, çitfliğimi yağma etmişler. Bu anlatılanları duyunca çok üzüldüm. Biraz dinlendikten sonra Kuseyr'e hareket ettik ve gece Büyükburç köyüne geldik. Ömer Ağa evini ve odasını boşaltarak yaver Bedri Bey'in emrine tahsis etti. Karargâh yaptık. Yorulmuştuk. Hem kendimizin hem de Fransızların durumunu görüşmeyi ertesi güne bırakarak yattık. Sabahleyin bir araya gelerek müzakereye başladık. Gruplar teşkil edilecek, fakat Bedri Bey'in direktifi ile hareket edilecekti. Bir heyet i idari teşkil edildi. İdare heyeti Sandık eminliğine, Baslıkalı Hacı Arif Ağa getirildi. Ömer Ağa'nın durumu müsait değildi. Ona yük olmamak için, para teminine karar verildi. Hemen faaliyete geçildi. Akraba ve hemşerilerimle; hiçbir maddi ve manevi yardımdan kaçınmayarak Ömer Ağa'nın, karargâh yaptığımız evi elverişli bir yer oldu. Ertesi gün Fransızlarla mücadeleye başladık. Bir gece Dörtyol ve havalisinden, Fransızlarla mücadele eden Papa'nın (16) Mustafa, Kara Hasan Paşa, Fakıhin oğulları ve kardeşleri, Kafadar Mehmet ve otuz kadar mücahit arkadaş Fransızların çeşitli cephelerinden yaptıkları taarruz üzerine, oralarda barınamayarak Kuseyr'e gelip bize katıldılar. Dörtyol'lu arkadaşların gelmesiyle kuvvetimiz çoğaldı, mücadeleyi arttırdık. Bu durum karşısında Fransızlara aman vermemeye çalışarak, hemen her gün çeşitli yönlerden saldırıyor, bizleri yıldırmaya çalışıyor, fakat şiddetli mukavemet karşısında bir şey yapamıyorlardı. Bir gün Derküş civarında karşı hücuma geçtik. Derküş köprüsünde şiddetli müsademeler yapıldı. Nuri Aydın, İzzettin Çavuş, Cemil Cemali, Süphali Süleyman Ağa ve birçok Kuseyr ağaları büyük yararlık göstermiş, Fransızları hayli müşkül duruma sokmuşlardı. Hatta bir Fransız çavuşu ile dört Cezayirli asker esir edilerek, çavuşun hafif makineli tüfeği ile silahlarını alarak karargâha getirdiler. Getirilen esirler önceleri korkmuşlarsa da, kendilerine insani muamele yapıldığını, hatta arada uğrayıp hatır ve ihtiyaçlarını sorarak gönüllerini aldığımdan rahatladılar. Müslüman Cezayirli askerlere yapılan iyi muamele aynen Fransız çavuşuna da yapılmakta idi. Esirlerden alınan silahlar, özellikle hafif makineli, çok işimize yaramıştı. Fransız çavuşunun hafif makineli tüfeği, yapılan müsademede arızalanınca, çavuşa tamir etmesi söylenmiş, o da tamir etmek istemeyince dövmeye kalkılmış. Bunu arkadaşım Faruk Cengiz'den öğrenince kendi milletine karşı kullanılmasını arzu etmeyeceğini, çavuşu kendi yönünden haklı gördüğüm için, gidip arkadaşlara eziyet etmemelerini rica ettim. Hak verdiler ısrardan vaz geçtiler. İbrahim Hanano'nun Teması: Bu arada ilk mütareke devrinde Antakya'da Faysal hükümetinin kurulmasına büyük çaba sarfeden fakat 18

19 sonradan Fransızların Suriye'yi işgali karşısında, bundan nedamet duyup Fransızlarla mücadeleye başlayan İbrahim Hanano, Kuseyr'de karargâhımıza geldi. Kefertarimli hemşerimiz ve dostumuz olduğu için Fransızlara karşı, karşılıklı yardımlaşmamızı ve beraber çalışmamızı teklif etti. Maksadının müşterek düşmanımız olan Fransızlara karşı elbirliğiyle hareket etmek; lüzumunda Maraş'a gidip, İkinci Kolordu Kumandanı Selahattin Adil Paşa ile görüşmek istediğini söyledi. Nitekim daha sonra Maraş'a gitmiş, paşa ile görüşerek yardım görmüştür. Teklifi aramızda görüşerek her hususta mutabık kaldık. Yanımızda iki gün misafir kaldıktan sonra Kefertarim'e döndü. Fransızların Kefertarim Baskını: Aradan 8 10 gün geçmişti, bir gün Fransızların Kefertarim'e baskın yapacaklarını haber alınca bir mektup yollayarak bizden yardım istedi. Bedri Bey'le görüştük, bir miktar mücahitle yardımda bulunmam kararlaştırıldı. Gâvurdağı, Kuseyr ve Amik mücahitlerinden teşkil edilen 100 kadar kuvvetle sabah, İbrahim Bey'e yardım etmek üzere karargâhtan hareket ettik. Asi Nehri kenarında Hacı Paşa mezrasında öğle üzeri Hacı Rezzuk Ağa'ya misafir olduk, yemekten sonra taşkın olan Asi Nehri'nin üzerinden at ile geçilemeyeceği için, bizleri sahile, hayvanları da yüzdürerek karşı tarafa geçirdiler. Atlılar ve yayalar olarak Kefertarim istikametine hareket ettik. Biraz sonra top sesleri, ilerledikçe makineli tüfek sesleri duyulmaya başladı. Biz Kuseyr'den hareket ettiğimiz sırada Fransızlar da Halep istikametinden sevkettikleri kuvvetle, erken saatlerde Kefertarim'i abluka etmişler. İbrahim Hanano Bey Fransızların Harim tarafından geleceği düşüncesiyle daha çok o tarafa ehemmiyet vermiş, bu yanlış tahmin yüzünden öğle sonuna doğru müdafilerin mukavemeti kırılmış ve Fransızlar Kefertarim'e girmişler. Kaçabilen kaçmış, kaçamayanlardan birkaç kişiyi öldürüp, şehri yağma ettikten sonra şehrin kuzeybatısındaki Salkin'e doğru çekilmişler. Biz yetiştiğimizde Keyali Reşit Ağa'ya rast geldik. Kucağındaki ekmekleri etrafına dağıtıyordu. İbrahim Bey'i sorduğumda ''Şehrin kuzeyindeki kışlada'' dedi. Oraya gittik. Kışlanın yanında at üstünde efradının maneviyatını takviye için Arapça nutuk irat ediyordu. Yorgun ve perişandı. Beni görünce ''Nerde kaldınız?''. ''Bize geç haber yolladınız, haberi alır almaz yola çıktık, ancak şimdi yetişebildik'' dedim. Akşam olmuştu. Mehmet Şahin'le bir kişiyi yanıma alarak kendisiyle beraber karargâhına gittik. Diğer mücahitleri de çeşitli evlere dağıttı. Karargâhında oturup konuşurken, yukarıda yazdıklarımı anlattı. Yorgun ve uykusuzduk, hazırlanan yerde yattık. Sabah erken uyandığımda İbrahim Bey yanıma geldi. Kahve hazırlatmış. Fransızların dünkü yağma ve tahrip etmeleri yüzünden fincan bulamadılar. Kahvaltı için getirdikleri yumurtaları yiyip, kabuğu ile de kahvelerimizi içtik ve dışarı çıktık. Dün akşam üzeri mülaki olduğumuz kışlanın bulunduğu sahaya geldik. Onun ve bizim mücahitlerimiz kısım kısım gelerek toplandık. Fransızlar fazla ileri gidememişler. Bizimle Salkın arasındaki kayalıklara yerleşmişler. Bırakılan gözcüler bu haberi getirince iki kısma ayrıldık. Bizim mücahitler Harim yolu istikametinde ilerleyecek, kendi kuvvetleri de sol taraftan Salkın üzerine yürüyecek; İbrahim Bey'le ben de birkaç arkadaşla iki cephenin ortasındaki kayalıklardan yapılacak muharebeyi sevk ve idare edecektik. Kararımızı iki tarafa da bildirdik. Süratle hareket ettiler, biz de yerlerimizi aldık dakika sonra bizimkilerin ''Allah, Allah'' ve silah sesleri Arap mücahitlerinin de ''Hel helo'' ve zılgıtları ile bir nevi silah sesleri gelmeye başladı. Yapılan hücumlar Fransızların geceden kayalıklara yerleşmiş olmalarından tesirsiz kalıyordu. Bunun üzerine bizimkiler de kayaları siper alarak müsademeye devam edince taraflar arasında silah düellosu hızlandı. Orta yerde kayalar arasındaki gözleme noktası olarak İbrahim Bey'in seçtiği yerden hem düşmanı hem de bizimkileri görüp çarpışmayı takip edebiliyorduk. Düşman kurşunları vızır vızır üzerimizden geçtiği halde isabet etmediği için, iyi nişan alamıyorlar diye düşündük. Halbuki Müslüman Cezayirli, Faslı, Tunuslu olan askerler bizleri öldürmemek için mahsus karavana atıyorlarmış. Bu yüzden bize göre hâkim yerde olduklarını görecek kadar yakın olduğumuz halde kayıp vermedik. Akşama kadar silah düellosu kayıpsız devam etti. Akşam karanlık bastığında Fransızlar Harim'e çekilince, biz de İbrahim Hanano Bey'le vedalaşarak Kefertarim'den ayrıldık. Mücahit arkadaşları Kuseyr'e karargâha gönderdim. Ben de iki arkadaşla Amik'e inerek gece yarısı Çatalhüyük'te Gülizar Hatun'a misafir oldum. Ben konakta yattım. Çiftçileri Mıheys, iki arkadaşı evine götürdü. Ertesi günü de orada geçirdim. Ferdası (ertesi) gece Mıheys'i bize yol göstermesi için yanımıza alarak Çatalhüyük'ten ayrıldım. Cisirhadit (Demirköprü) köprüsüyle Asi Nehri'nin çeşitli geçit yerleri Fransızlar tarafından tutulduğu için Miheys kimsenin olmadığını bildiği Asi Nehri'nin bir geçidini seçmişti. Civar köyden aldığı bir kılavuz, atını nehre sürerek, bize de takip etmemizi söyledi. Atlarımızla suya girdik. Benim ve Mehmet Şahin'in atı güçlü olduğu için rahatça geçerken Loanlı Türkücü Ökkeş'in atı akıntıya kapıldı. Bunu tahmin eden Mehmet Şahin, Ökkeş'in atının dizginini hemen 19

20 yakaladı. Neyse ki bir aksilik olmadan belimize kadar su içinde karşıya geçtik. Karşı sahilde geçişimizi bekleyen Mıheys veda ederek Çatalhüyük'e döndü. Kılavuzla biraz ilerdeki köye gittik. Çete mıntıkamız dahilinde olan köyde bizimle çok ilgilendiler. Çamaşırları kurutarak yattık. Ertesi gün öğle yemeğinden sonra karargâha hareket ettik. Kefertarim'deki mücadeleyi, durumu, Bedri Bey'le diğer arkadaşlara anlattım. Fransızların Kuseyr Karargâhını Basacakları Haberi: Aradan bir hafta geçmişti. Fransızların, sinsice hazırlık yaparak Kuseyr karargâhını basacaklarını haber aldık. Bu haber üzerine köyleri dolaşarak hem haberin doğruluk derecesini öğrenmek, hem de köylülerin maneviyatlarını kuvvetlendirmek için vazifelendirilerek köye çıktım. Ertesi gün Kumandan Bedri Bey'e bir miktar para lazım olmuş. Heyet i idare sandık emini Baslıkalı Hacı Arif Ağa'yı yanına davet ederek bir miktar para istemiş. Arif Ağa da ''Peki vereyim, ancak heyet i idareyi toplayarak karar çıkarmam lazım'' deyince kumandanın ''Bana acele lazım. Parayı ver, kararı sonra alırsın'' demesi üzerine, ''Hayır kararı almadan veremem'' diyerek yanından ayrılmasına, kumandan çok üzülmüş. Köyleri dolaşıp döndüğümde Hacı Arif Ağa durumu bana anlattı. Akşam yemekten sonra kumandanla oturup köylerdeki intibaım hakkında görüştükten sonra, gündüz Arif Ağa ile aralarında geçen hadiseyi ve üzülüdğünü anlattı. Ben de ''Heyet i idare toplanıp karar almadan parayı vermemekte Arif Ağa haklı, mesele size güvenmeme değildir; mücadele içerisindeyiz, ne olur ne olmaz, ölüm insanlar için, bilahare heyeti idarece karar alınamaz ise, vereceği para zimmetinde gözükeceği için müşkül durumda kalır. Buna üzülmemelisiniz'' dedim. Kumandan söylediklerimi doğru bularak kabul etti ve yatıştı. İki gün sonra tekrar kontrol etmek üzere köyleri dolaşmaya giderken, arkadaşlar, birisi Türk, diğeri Hıristiyan olup, aleyhimize çalışan iki casusu yakalayıp getirdiler. Hapsedilerek Hıristiyanın idam edilmesini söyleyen kumandana ''Kendi dindaşlarına faydalı olmak için çalışan Hıristiyan, kendi görüşüne göre mazur görülebilir; lakin Türk olduğu halde kendi milletine ve dindaşlarına ihanet eden Türk casusunun mazur görülemeyeceğini, asıl onun idam edilmesini söyledim.'' Makul karşılayınca, ayrılıp köyleri dolaşmaya gittim. Ertesi gün döndüğümde hislerine mağlup olarak Türk casusunun affedilip, Hıristiyanın asıldığını görünce çok üzüldüğümü, doğru yapmadıklarını söyledim. Köylerden öğrendiğim bilgi, daha önce Fransızların sinsice hazırlık yaparak, Kuseyr karargâhını basacakları haberini doğruladığı için, bir miktar kuvvet, silah ve cephane ve topa ihtiyacımız olduğunu ve temini için Maraş'a gitmem, toplanan heyet i idare meclisinde karara bağlandı. Bunun üzerine istenilen silah ve cephane ile topun Maraş'tan getirilmesinde semerli hayvana ihtiyaç olduğunu, 80 hayvanla 80 kadar silahlı mücahidin benimle gönderilmesi teklifim de olumlu karşılanıp kabul edilerek karara bağlandı. Selahattin Adil Paşa'ya İkinci Gidiş ve İkizkuyu Çarpışması: İki gün sonra alınan karar üzerine 1921 senesinin başında Büyükburç karargâhından hareket edildi. Bundan evvel olduğu gibi, yine Hacı Paşa mezrasından Hacı Rezzuk Ağa'nın yardımı ile Asi Nehri'nden geçilerek Kefertarim'le Harim arasından Kurkanya'da Arif Ağa'ya misafir olup, gece orada yatarak, ferdası günü Dartizze dağlarının keçiyollarından geçerek, gece Davut Paşa'da halazadem Gümüllü Mahmut Bey'de mola verip dinlendikten sonra Kürtdağı'nın çeşitli yerlerinden geçtik. Gümüt ve Bahadinli'ye yetiştik. Buradan geçerken müthiş bir kar başladı. Tipi altında öğle sonu Ömeranlı köyüne geldik. Bizden sonra Fransızların baskınına maruz kalıp, güç hal ile kurtularak buraya gelip yerleşmiş olan, Sanaralı Bekir Ağa'ya misafir olduk. Geceyi orada geçirdik. Ertesi gün kar yağışı durmuş güneş açmıştı. Sabah yola çıktık, Aslan Ağa ve Roto Ağa'ya uğrayarak Kilis'in Kuvayı Milliye karargâhı olan Cengin köyüne geldik. Mevki Kumandan Vekili Yüzbaşı Latif Bey'le Kuvayı Milliyeci arkadaşlara seyahat nedenimizi anlatırken yüzbaşı ''Maraş'a gitmenize lüzum yok, İkinci Kolordu Kumandanı Selahattin Adil Paşa ve diğer kumandanlar şimdi Antep cephesindeler. Siz oraya gidin'' dedi. Orada yatıp sabah erken Antep'e hareket ettik. Antep'in Küçük köyüne geldiğimizde Binbaşı Faik Bey'in kumandasında atlı piyade (hem süvari, hem piyade) taburunun Antep'in güneybatısında Kazıklı köyü istikametine gitmek üzere oldukarını muhtardan öğrendik. Biraz sonra da taburun önümüzden geçmekte olduğunu gördük. Köyde biraz dinlendikten sonra Küçük Araplar köyüne gittik. Geceyi orada geçirerek ferdası günü yola çıktık. Antep'in Arıl köyüne geldik. Burada Selahattin Adil Paşa ile sonradan çok yakın dost olduğumuz ve Beşinci Fırka Kumandanı Miralay Kenan (Dalbaşar) ve 8'inci Fırka Kumandanı Miralay Hayri beylerle görüştüm. Gelişimizin nedenini ve durumumuzu anlattım. Bunun üzerine 20

MİLLİ MÜCADELE TRENİ www.egitimhane.com

MİLLİ MÜCADELE TRENİ www.egitimhane.com MİLLİ MÜCADELE TRENİ TRABLUSGARP SAVAŞI Tarih: 1911 Savaşan Devletler: Osmanlı Devleti İtalya Mustafa Kemal in katıldığı ilk savaş Trablusgarp Savaşı dır. Trablusgarp Savaşı, Mustafa Kemal in ilk askeri

Detaylı

Nurer UĞURLU başkanlığında bir kurul tarafından hazırlanmıştır.

Nurer UĞURLU başkanlığında bir kurul tarafından hazırlanmıştır. Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar Tayfur Sökmen HATAY'IN KURTULUŞU İÇİN HARCANAN ÇABALAR Nurer UĞURLU başkanlığında bir kurul tarafından hazırlanmıştır. Dizgi Baskı Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı

Detaylı

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı. MUSUL SORUNU VE ANKARA ANTLAŞMASI Musul, Mondros Ateşkes Anlaşması imzalanmadan önce Osmanlı Devleti'nin elinde idi. Ancak ateşkesin imzalanmasından dört gün sonra Musul İngilizler tarafından işgal edildi.

Detaylı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Yakın Doğu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi ne aittir. Bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan

Detaylı

SAYFA BELGELER NUMARASI

SAYFA BELGELER NUMARASI İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... SAYFA BELGELER NUMARASI 1. 27 Ekim 1922 tarihinde İsmet Paşa nın Dışişleri Bakanlığına ve Fevzi Paşa nın Batı Cephesi Komutanlığına atanması... 1 2. İstanbul daki mevcut

Detaylı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Yakın Doğu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi ne aittir. Bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan

Detaylı

TARİH BOYUNCA ANADOLU

TARİH BOYUNCA ANADOLU TARİH BOYUNCA ANADOLU Anadolu, Asya yı Avrupa ya bağlayan bir köprü konumundadır. Üç tarafı denizlerle çevrili verimli topraklara sahiptir. Dört mevsimi yaşayan iklimi, akarsuları, ormanları, madenleriyle

Detaylı

29 EKİM TÖRENLERİ. Cumhuriyet Bayramı Republic Day OFFICIAL HOLIDAY. Cumhuriyetin ilanı ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi

29 EKİM TÖRENLERİ. Cumhuriyet Bayramı Republic Day OFFICIAL HOLIDAY. Cumhuriyetin ilanı ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi 29 EKİM TÖRENLERİ Cumhuriyet Bayramı Republic Day OFFICIAL HOLIDAY Cumhuriyetin ilanı ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi 1923 Cumhuriyet ilân edildi. Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ 1908 II. Meşrutiyete Ortam Hazırlayan Gelişmeler İç Etken Dış Etken İttihat ve Terakki Cemiyetinin faaliyetleri 1908 Reval Görüşmesi İTTİHAT ve TERAKKÎ CEMİYETİ 1908 İhtilâli ni düzenleyen

Detaylı

Sunum ve Sistematik 1. BÖLÜM: MUSTAFA KEMAL İN HAYATI

Sunum ve Sistematik 1. BÖLÜM: MUSTAFA KEMAL İN HAYATI Sunum ve Sistematik 1. BÖLÜM: MUSTAFA KEMAL İN HAYATI KONU ÖZETİ Bu başlık altında, ünitenin en can alıcı bilgileri, kazanım sırasına göre en alt başlıklara ayrılarak hap bilgi niteliğinde konu özeti olarak

Detaylı

MADDELER T.C. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ GENÇLİK MECLİSİ YÖNETMELİĞİ

MADDELER T.C. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ GENÇLİK MECLİSİ YÖNETMELİĞİ MADDELER T.C. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ GENÇLİK MECLİSİ YÖNETMELİĞİ AMAÇ Madde 1 İstanbul Büyükşehir Belediyesi Gençlik Meclisi Yönetmeliği nin amacı; gençlerimizin demokratik katılımını sağlayarak

Detaylı

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN DIŞ İLİŞKİLERİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN DIŞ İLİŞKİLERİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN 7117 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN DIŞ İLİŞKİLERİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN Kanun Numarası : 3620 Kabul Tarihi : 28/3/1990 Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 6/4/1990 Sayı : 20484 Yayımlandığı Düstur

Detaylı

Eski zamanlardan günümüze kadar çeşitli medeniyetlerin ATATÜRK VE HATAY HATAY COĞRAFYASI VE STRATEJİK DURUM: HATAY MESELESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI:

Eski zamanlardan günümüze kadar çeşitli medeniyetlerin ATATÜRK VE HATAY HATAY COĞRAFYASI VE STRATEJİK DURUM: HATAY MESELESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI: ATATÜRK VE HATAY Hatay Barosu Stajyer Avukatları HATAY COĞRAFYASI VE STRATEJİK DURUM: Eski zamanlardan günümüze kadar çeşitli medeniyetlerin sınırları içine girmiş olan Hatay, Orta Doğu jeopolitiğinde

Detaylı

1896 Askeri Rüştüye'de Mustafa adlı ğretmeninin kendisine Kemal adını verdiği Mustafa Kemal, Manastır Askeri İdadisi (Lisesi)'ne geçti.

1896 Askeri Rüştüye'de Mustafa adlı ğretmeninin kendisine Kemal adını verdiği Mustafa Kemal, Manastır Askeri İdadisi (Lisesi)'ne geçti. 1881 Mustafa'nın Selanik'te doğuşu 1893 Mustafa'nın Selanik Askeri Rştiyesi'ne yazılması, 1896 Askeri Rüştüye'de Mustafa adlı ğretmeninin kendisine Kemal adını verdiği Mustafa Kemal, Manastır Askeri İdadisi

Detaylı

OSMANİYE KAHRAMANMARAŞLILAR YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİNE GÖRKEMLİ AÇILIŞ.

OSMANİYE KAHRAMANMARAŞLILAR YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİNE GÖRKEMLİ AÇILIŞ. OSMANİYE KAHRAMANMARAŞLILAR YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİNE GÖRKEMLİ AÇILIŞ. Osmaniye de yaşayan Kahramanmaraş lılar tarafından kurulan Osmaniye Kahramanmaraşlılar Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği nin

Detaylı

İÇİNDEKİLER... SAYFA NUMARASI 1. Genelkurmay Başkanlığının Afyon ve Kocaeli mıntıkalarındaki duruma dair 3 Ekim 1921 tarihli Harp BELGELER

İÇİNDEKİLER... SAYFA NUMARASI 1. Genelkurmay Başkanlığının Afyon ve Kocaeli mıntıkalarındaki duruma dair 3 Ekim 1921 tarihli Harp BELGELER İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... BELGELER III SAYFA NUMARASI 1. Genelkurmay Başkanlığının Afyon ve Kocaeli mıntıkalarındaki duruma dair 3 Ekim 1921 tarihli Harp Raporu... 1 2. Ali İhsan Paşa nın Güney

Detaylı

UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ Atatürk İlkeleri ve İnkilâp Tarihi 1 1.Ders

UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ Atatürk İlkeleri ve İnkilâp Tarihi 1 1.Ders UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ Atatürk İlkeleri ve İnkilâp Tarihi 1 1.Ders XIX. YÜZYIL ISLAHATLARI VE SEBEPLERİ 1-İmparatorluğu çöküntüden kurtarmak 2-Avrupa Devletlerinin, Osmanlı nın içişlerine karışmalarını

Detaylı

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ BAKİ SARISAKAL SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ 1880 yılının başında Samsun da açıldı. Üçüncü Ordu nun sorumluluğu altındaydı. Okulun öğretmenleri subay ve sivillerdi. Bu okula öğrenciler

Detaylı

Bu durumun, aşağıdaki gelişmelerden hangisine ortam hazırladığı savunulabilir?

Bu durumun, aşağıdaki gelişmelerden hangisine ortam hazırladığı savunulabilir? 1)Birinci İnönü Savaşının kazanılmasından sonra halkın TBMM ye ve düzenli orduya güveni artmıştır. Bu durumun, aşağıdaki gelişmelerden hangisine ortam hazırladığı savunulabilir? A)TBMM seçimlerinin yenilenmesine

Detaylı

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5 SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5 BAKİ SARISAKAL SELANİK Selanik 26 Mayıs: Selanik Limanında Padişahın Gelişini Bekleyen Selanik Valisi İbrahim Bey ve Hükümet Erkânı Selanik Limanında Padişahı Bekleyen

Detaylı

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876) BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876) I. Meşrutiyete Ortam Hazırlayan Gelişmeler İç Etken Dış Etken Genç Osmanlıların faaliyetleri İstanbul (Tersane) Konferansı BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876) Osmanlı

Detaylı

8. SINIF T C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ

8. SINIF T C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ 8. SINIF T C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ BİR KAHRAMAN DOĞUYOR ÜNİTESİ KONU ANLATIMI HASAN DOĞAN BİR KAHRAMAN DOĞUYOR M. Kemal 1881 de Selanik te doğdu. Annesi Zübeyde Hanım, Babası Ali Rıza Efendidir.

Detaylı

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını denetleyen en yüksek organ ise devlettir. Hukuk alanında birlik

Detaylı

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI HAFTALAR KONULAR 1. Hafta TÜRK DEVRİMİNE KAVRAMSAL YAKLAŞIM A-) Devlet (Toprak, İnsan Egemenlik) B-) Monarşi C-) Oligarşi D-) Cumhuriyet E-) Demokrasi F-) İhtilal G-) Devrim H-) Islahat 2. Hafta DEĞİŞEN

Detaylı

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Yeni Seçilen Tarsus CHP İlçe Yönetimini ziyaret ederek

Detaylı

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak... 5 2. Üçlü İtilaf...

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak... 5 2. Üçlü İtilaf... İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak... 5 2. Üçlü İtilaf... 7 a. Fransız-Rus İttifakı (04 Ocak 1894)... 7 b. İngiliz-Fransız

Detaylı

Lozan Barış Antlaşması

Lozan Barış Antlaşması Lozan Barış Antlaşması Anlaşmanın Nedenleri Anlaşmanın Nedenleri Görüşme için İzmir de yapılmak istenmiş fakat uluslararası antlaşmalar gereğince tarafsız bir ülkede yapılma kararı alınmıştır. Lozan görüşme

Detaylı

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923)

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923) Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923) Lozan Antlaşması, Türk Kurtuluş Savaşı nı sona erdiren antlaşmadır. Bu antlaşma ile Misak-ı Milli büyük ölçüde gerçekleşmiştir. Şekil 1. Kasım 1922 de Lozan Konferansı

Detaylı

6 Mayıs 1922 - Başkomutanlık kanunu süresinin meclisçe tekrar uzatılması. 26 Ağustos 1922 - Büyük Taarruzun başlaması

6 Mayıs 1922 - Başkomutanlık kanunu süresinin meclisçe tekrar uzatılması. 26 Ağustos 1922 - Büyük Taarruzun başlaması 6 Mayıs 1922 - Başkomutanlık kanunu süresinin meclisçe tekrar uzatılması 26 Ağustos 1922 - Büyük Taarruzun başlaması 30 Ağustos 1922 - Başkumandan meydan muharebesi 2 Eylül 1922 - Yunan orduları başkomutanı

Detaylı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış; Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin

Detaylı

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK T.C. BAŞBAKANLIK DEVLET ARŞİVLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın Nu: 88 OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK A N K A R A 2 0 0 7 1 P r o j e Y ö n e t i c

Detaylı

BURSA SU VE KANALİZASYON İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 1.NCİ HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ KURULUŞ-GÖREV VE YETKİ YÖNETMELİĞİ

BURSA SU VE KANALİZASYON İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 1.NCİ HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ KURULUŞ-GÖREV VE YETKİ YÖNETMELİĞİ BURSA SU VE KANALİZASYON İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 1.NCİ HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ KURULUŞ-GÖREV VE YETKİ YÖNETMELİĞİ Genel Kurul tarafından kabulü; Karar Tarihi : 24.02.1992 Karar No. : 15-5 Kuruluş Madde 1 Bursa

Detaylı

KURTULUŞ SAVAŞI CEPHELER

KURTULUŞ SAVAŞI CEPHELER KURTULUŞ SAVAŞI CEPHELER DOĞU VE GÜNEY CEPHELERİ KURTULUŞ SAVAŞI DOĞU VE GÜNEY CEPHESİ DOĞU CEPHESİ Ermeniler XIX. Yy`a kadar Osmanlı topraklarında huzur içinde yaşadılar, devletin çeşitli kademelerinde

Detaylı

Bir Kadın 3 Sanat Sergisi açıldı

Bir Kadın 3 Sanat Sergisi açıldı Bir Kadın 3 Sanat Sergisi açıldı Muğla Valisi Amir Çiçek in katılımı ile Menteşe Belediyesi nin katkıları ile Konakaltı Kültür Merkezi nde gerçekleştirilen törenle sanatçı Eda Özdemir in Bir Kadın Üç Sanat

Detaylı

13. Aşağıdakilerden hangisi yeni Türk alfabesinin kabul edilme nedenlerinden biri değildir?

13. Aşağıdakilerden hangisi yeni Türk alfabesinin kabul edilme nedenlerinden biri değildir? 1. Aşağıdakilerden hangisi, Türkiye Cumhuriyeti'nin diğer devletlerle ekonomik ilişkilerinde kolaylık ve uyum sağlamak için yapılan çalışmalardan A) Türk Tarih Kurumu'nun kurulması B) Tekke ve zaviyelerin

Detaylı

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiyenin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ V GİRİŞ 1 A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5 BİRİNCİ BÖLÜM: AVRUPA SİYASAL TARİHİ 1 2 I.

Detaylı

ANTAKYA BELEDİYE BAŞKANLIĞI

ANTAKYA BELEDİYE BAŞKANLIĞI T.C. HATAY VALİLİĞİ ANTAKYA BELEDİYE BAŞKANLIĞI MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ 3-5 Kasım 2009 Antakya - Hatay Açılış ve ilk gün oturumları 3 Kasım 2009, Salı Saat: 10.00 Hatay Kültür Merkezi Antakya - Hatay

Detaylı

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi 2 de Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları nda AK Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadı. 8 de YIL: 2012 SAYI

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Cumhuriyet Halk Partisi 29 Ekim 1923, saat 20.30 Tarih : 28.10.2011 29 Ekim 1923, Türkiye tarihinin dönüm noktalarından biriydi. TBMM de saat 20.30 u gösterirken Anayasa da gerekli değişiklikler yapıldı,

Detaylı

KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ GENÇLİK MECLİSİ YÖNETMELİĞİ

KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ GENÇLİK MECLİSİ YÖNETMELİĞİ KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ GENÇLİK MECLİSİ YÖNETMELİĞİ Amaç MADDE 1 Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Gençlik Meclisi Yönetmeliği nin amacı; Gençlerimizin yerelhizmetlere demokratik katılımını sağlayarak

Detaylı

40 yılı aşkın bir süre, önce öğrenci, sonra değişik unvanlarla öğretim elemanı ve

40 yılı aşkın bir süre, önce öğrenci, sonra değişik unvanlarla öğretim elemanı ve 04.10.2010 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sayın Cumhurbaşkanı, Muhterem Konuklar, 40 yılı aşkın bir süre, önce öğrenci, sonra değişik unvanlarla öğretim elemanı ve yönetici olarak içinde yer aldığım Ankara

Detaylı

Osmaniye Belediyesi Osmaniye Kent Konseyi Eğitim, Kültür ve Sağlık Meclisi Sayfa 44

Osmaniye Belediyesi Osmaniye Kent Konseyi Eğitim, Kültür ve Sağlık Meclisi Sayfa 44 9- ATATÜRK OSMANİYE DE İKEN ÇEKİLEN RESİMLERİ BULMA YARIŞMASI PROJESİ Osmaniye Belediyesi Osmaniye Kent Konseyi Eğitim, Kültür ve Sağlık Meclisi Sayfa 44 ATATÜRK ÜN OSMANİYE DE ÇEKİLEN FOTOĞRAFLARINI BULMA

Detaylı

KARMA TESTLER 03. A) Yalnız l B) Yalnız II. C) Yalnızlll D) I ve II E) I, II ve III. 2. Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'na girmesine,

KARMA TESTLER 03. A) Yalnız l B) Yalnız II. C) Yalnızlll D) I ve II E) I, II ve III. 2. Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'na girmesine, KARMA TESTLER 03 1. Osmanlı Devleti'nde matbaanın kurulması, I. Sanayi II. Ticaret III.Kültür alanlarından hangileri ile ilgili değişikliğin hız kazanmasını sağlamıştır? A) Yalnızl B) Yalnız II C) Yalnızlll

Detaylı

T.B.M.M. (S. Sayısı: 789)

T.B.M.M. (S. Sayısı: 789) Dönem : 22 T.B.M.M. (S. Sayısı: 789) Yasama Yılı: 3 Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İspanya Krallığı Turizm ve Ticaret Devlet Sekreterliği Arasında Turizm Alanında işbirliği Mutabakat

Detaylı

Osmanlı dan Cumhuriyet e Adım Adım!

Osmanlı dan Cumhuriyet e Adım Adım! Osmanlı dan Cumhuriyet e Adım Adım! Eskiden devletimizin adı Osmanlı Ġmparatorluğu idi. Başımızda padişah vardı. Egemenlik haklarımız padişahın elindeydi. Başkentimiz Ġstanbul du. 19 Mayıs 1919 da Mustafa

Detaylı

Avrupa Konseyi Üyesi Memleketler Arasında Gençlerin Kollektif Pasaport ile Seyahatlerine Dair Avrupa Sözleşmesi

Avrupa Konseyi Üyesi Memleketler Arasında Gençlerin Kollektif Pasaport ile Seyahatlerine Dair Avrupa Sözleşmesi Avrupa Konseyi Üyesi Memleketler Arasında Gençlerin Kollektif Pasaport ile Seyahatlerine Dair Avrupa Sözleşmesi 13 Ekim 1962 Karar Sayısı: 6/1011 Strazburg da 14/9/1962 tarihinde imzalanan ilişik Avrupa

Detaylı

ASKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ KURULUŞ GÖREV VE YETKİ YÖNETMELİĞİ

ASKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ KURULUŞ GÖREV VE YETKİ YÖNETMELİĞİ ASKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ KURULUŞ GÖREV VE YETKİ YÖNETMELİĞİ T.C. ANKARA BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYESİ BELEDİYE MECLİSİ Karar No: 81 23.02.2004 - K A R A R - ASKI Genel Müdürlüğünün 1. Hukuk Müşavirliğinin

Detaylı

2018-Inkilap Tarihi ve - Deneme Sınavı 7

2018-Inkilap Tarihi ve - Deneme Sınavı 7 2018-Inkilap Tarihi ve - Deneme Sınavı 7 1. Çay da toplanılmıştı. Fevzi Çakmak saldırı planını açıklamıştır. İsmet Paşa saldırıya karşıdır. Yakup Şevki Paşa, milletin varını yoğunu zar gibi atmanın tarihçe

Detaylı

Başkentteki Yardımcı Kuruluşlar. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

Başkentteki Yardımcı Kuruluşlar. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu Başkentteki Yardımcı Kuruluşlar Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu Yardımcı Kuruluşlar Hükümete veya bakanlıklara görevlerinde yardımcı olmak, belirli konularda görüş bildirmek, bir idari

Detaylı

T.C. TRABZON BELEDĠYESĠ GENÇLĠK MECLĠSĠ YÖNETMELĠĞĠ

T.C. TRABZON BELEDĠYESĠ GENÇLĠK MECLĠSĠ YÖNETMELĠĞĠ T.C. TRABZON BELEDĠYESĠ GENÇLĠK MECLĠSĠ YÖNETMELĠĞĠ Amaç MADDE 1 (1)Trabzon Belediyesi Gençlik Meclisi Yönetmeliği nin amacı; gençlerimizin demokratik katılımını sağlayarak temsil kabiliyetini geliştirmek,

Detaylı

Devrim Öncesinde Yemen

Devrim Öncesinde Yemen Yemen Devrimi Devrim Öncesinde Yemen Kuzey de Zeydiliğe mensup Husiler hiçbir zaman Yemen içinde entegre olamaması Yemen bütünlüğü için ciddi bir sorun olmuştur. Buna ilaveten 2009 yılında El-Kaide örgütünün

Detaylı

BATI CEPHESİ'NDE SAVAŞ

BATI CEPHESİ'NDE SAVAŞ T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK TEOG ÇIKMIŞ SORULAR - 3. ÜNİTE Batı cephesinde Kuvâ-yı Millîye birliklerinin faaliyetlerini ve düzenli ordunun kurulmasını değerlendirir.türk milletinin Kurtuluş Savaşı

Detaylı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Yakın Doğu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi ne aittir. Bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan

Detaylı

34 NOLU SÖZLEŞME ÜCRETLİ İŞ BULMA BÜROLARININ KAPATILMASI HAKKINDA SÖZLEŞME

34 NOLU SÖZLEŞME ÜCRETLİ İŞ BULMA BÜROLARININ KAPATILMASI HAKKINDA SÖZLEŞME 34 NOLU SÖZLEŞME ÜCRETLİ İŞ BULMA BÜROLARININ KAPATILMASI HAKKINDA SÖZLEŞME Aynı konudaki 96 sayılı sözleşmenin onaylanması sonucu yürürlükten kalkmıştır ILO Kabul Tarihi: 8 Haziran 1933 Kanun Tarih ve

Detaylı

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu -KAPANIŞ KONUŞMASI- M. Recai KUTAN 7 Kasım 2014 I. DÜNYA SAVAŞININ 100. YILDÖNÜMÜ ULUSLARARASI

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK TESTİ

T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK TESTİ T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK TESTİ DİKKAT! BU BÖLÜMDE YANITLAYACAĞINIZ TOPLAM SORU SAYISI 0 DİR. ÖNERİLEN YANITLAMA SÜRESİ 40 DAKİKADIR. ) I Vatan ve Hürriyet Cemiyetini kurdu. ) Mondros Ateşkesi

Detaylı

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Bashar al-assad ın Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ve Bayan Hayrünnisa Gül onuruna verilen Akşam Yemeği nde yapacakları konuşma 15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye

Detaylı

Türkiye - Suriye Ortak Ulaştırma Komisyon Toplantısı Mutabakat Zaptı'nın Onaylanması Hakkında Karar Karar Sayısı: 2001/2693. Bakanlar Kurulundan

Türkiye - Suriye Ortak Ulaştırma Komisyon Toplantısı Mutabakat Zaptı'nın Onaylanması Hakkında Karar Karar Sayısı: 2001/2693. Bakanlar Kurulundan 01.08.2001 Çarşamba Sayı: 24480 (Asıl) YÜRÜTME VE İDARE BÖLÜMÜ Milletlerarası Andlaşmalar Türkiye - Suriye Ortak Ulaştırma Komisyon Toplantısı Mutabakat Zaptı'nın Onaylanması Hakkında Karar Karar Sayısı:

Detaylı

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI II. Mahmut ve Tanzimat dönemlerinde devlet yöneticileri, parçalanmayı önlemek için ortak haklara sahip Osmanlı toplumu oluşturmak için Osmanlıcılık fikrini

Detaylı

Onlar konuşur, AK Parti yapar

Onlar konuşur, AK Parti yapar Onlar konuşur, AK Parti yapar Nisan 21, 2015-8:15:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti'nin vadettiği şeyleri kesinlikle yapacağının altını çizdi. Davutoğlu, Ankara Atatürk Spor

Detaylı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Yakın Doğu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi ne aittir. Bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan

Detaylı

L 1 S E ... TURKIYE CUMHURiYETi INKILAP TARiHi VE ATATURKÇULUK KEMAL KARA ÖNDE YAYINCILIK

L 1 S E ... TURKIYE CUMHURiYETi INKILAP TARiHi VE ATATURKÇULUK KEMAL KARA ÖNDE YAYINCILIK L 1 S E..... TURKIYE CUMHURiYETi INKILAP TARiHi VE...... ATATURKÇULUK KEMAL KARA Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 31.05.2006 tarih ve 233 sayılı karan ile 2006-2007 öğretim

Detaylı

KÖY İÇME SULARI HAKKINDA KANUN

KÖY İÇME SULARI HAKKINDA KANUN 3287 KÖY İÇME SULARI HAKKINDA KANUN Kanun Numarası : 7478 Kabul Tarihi : 9/5/1960 Yayımlandığı R. Gazete : Tarih : 16/5/1960 Sayı : 10506 Yayımlandığı Düstur : Tertip : 3 Cilt : 41 Sayfa : 1019 Kanunun

Detaylı

A) Siyasi birliklerini geç sağlamaları. B) Sömürge alanlarını ele geçirmek istemeleri. C) Sanayi devrimini tamamlayamamaları

A) Siyasi birliklerini geç sağlamaları. B) Sömürge alanlarını ele geçirmek istemeleri. C) Sanayi devrimini tamamlayamamaları 1. Almanya ve İtalya'nın; XIX. yüzyıl sonlarından itibaren İngiltere ve Fransa'ya karşı birlikte hareket etmelerinin en önemli nedeni olarak aşağıdakilerden hangisi gösterilebilir? A) Siyasi birliklerini

Detaylı

Birinci Dünya Savaşı ndan yenik. Yılmadan Yorulmadan. Demokrasinin tam ve en bariz hükümet şekli Cumhuriyettir M. Kemal Atatürk. Dr.

Birinci Dünya Savaşı ndan yenik. Yılmadan Yorulmadan. Demokrasinin tam ve en bariz hükümet şekli Cumhuriyettir M. Kemal Atatürk. Dr. Yılmadan Yorulmadan Dr. Cihangir Dumanlı Demokrasinin tam ve en bariz hükümet şekli Cumhuriyettir M. Kemal Atatürk Birinci Dünya Savaşı ndan yenik çıkmış, orduları dağılmış, savaş yorgunu, yoksul Türk

Detaylı

2018-LGS-İnkılap Tarihi Deneme Sınavı 9

2018-LGS-İnkılap Tarihi Deneme Sınavı 9 2018-LGS-İnkılap Tarihi Deneme Sınavı 9 1. Mudanya Mütarekesi, Yunanlıların aslında Osmanlı Devleti nin paylaşımı projesinde bir alet olduğunu, arkalarındaki gücü İngiltere başta olmak üzere İtilâf devletlerinin

Detaylı

BÜTÇE ve MALİ KONTROL GENEL MÜDÜRLERİ

BÜTÇE ve MALİ KONTROL GENEL MÜDÜRLERİ BÜTÇE ve MALİ KONTROL GENEL MÜDÜRLERİ SIRA ADI SOYADI BAŞLAYIŞ TARİHİ AYRILIŞ TARİHİ 1 Seyit Ahmet Cemal YEŞİL 01.08.1936 19.09.1938 2 Mehmet Hulusi AYKENT 21.09.1938 22.01.1942 3 Hadi HÜSMAN 22.01.1942

Detaylı

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler On5yirmi5.com Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler nelerdir? Yayın Tarihi : 12 Kasım 2012 Pazartesi (oluşturma : 12/22/2018) Cemiyetler-Zararlı ve Yararlı

Detaylı

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük YURDUMUZUN İŞGALİNE TEPKİLER YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 19.yy.sonlarına doğru Osmanlı parçalanma sürecine girmişti. Bu dönemde

Detaylı

ÜLKEMİZDE HUZURU BOZMAK İSTİYORLAR

ÜLKEMİZDE HUZURU BOZMAK İSTİYORLAR Meslek odaları ve bazı sivil toplum kuruluşları, son günlerde yaşanan iç kargaşalarda meydana gelen ölümler, Türk Bayrağına ve Atatürk heykellerine yapılan saldırılar üzerine sağduyu çağrısında bulundu.

Detaylı

Sosyal bilgiler öğretmeninin verdiği bu bilgiye dayanarak Mustafa Kemal Paşa ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

Sosyal bilgiler öğretmeninin verdiği bu bilgiye dayanarak Mustafa Kemal Paşa ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? S-1 Sosyal bilgiler öğretmeni: (ikinci Meşrutiyet in ilanının ardından (Meşrutiyet karşıtı gruplar tarafından çıkarılan 31 Mart Ayaklanması, kurmay başkanlığını Mustafa Kemal in yaptığı Hareket Ordusu

Detaylı

100. Yılında Çanakkale ye Develi den güzel bir ziyaret gerçekleştirildi. Fethinin 562. Yılı olması münasebetiyle gezinin ilk yarısı İstanbul a

100. Yılında Çanakkale ye Develi den güzel bir ziyaret gerçekleştirildi. Fethinin 562. Yılı olması münasebetiyle gezinin ilk yarısı İstanbul a 100. Yılında Çanakkale ye Develi den güzel bir ziyaret gerçekleştirildi. Fethinin 562. Yılı olması münasebetiyle gezinin ilk yarısı İstanbul a ayrıldı. İki önemli tarih, iki önemli şehir bu gezide buluştu.

Detaylı

4 üncü Birleşim 20.5.1999 Perşembe

4 üncü Birleşim 20.5.1999 Perşembe DONEM : 21 ÇILT ; 1 YASAMA YILI: 1 4 üncü Birleşim 20.5.1999 Perşembe

Detaylı

09.01.2016 fatihtekinkaya@hotmail.com

09.01.2016 fatihtekinkaya@hotmail.com Fatih TEKİNKAYA Sosyal Bilgiler Öğretmeni ANAYASALARIMIZ Teşkilat-ı Esasi 1921 Anayasası 1924 Anayasası 1961 Anayasası 1982 Anayasası Türkiye Cumhuriyeti Anayasası MADDE 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

Detaylı

ATATÜRK. Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selanik'te doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde

ATATÜRK. Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selanik'te doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde ATATÜRK Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selanik'te doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanımdır. Doğup büyüdüğü Selanik, o dönemde önemli bir kültürel merkezdi. XIX. yüzyılın son çeyreğinde

Detaylı

HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin CHP İl Kongresine katılarak bir konuşma

Detaylı

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00 ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00 A. ANLATIM SORUSU (10 puan) Temsilde adalet yönetimde istikrar kavramlarını kısaca açıklayınız. Bu konuda

Detaylı

Merkezi İdarenin Taşra Teşkilatı. Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

Merkezi İdarenin Taşra Teşkilatı. Doç. Dr. Aslı Yağmurlu Merkezi İdarenin Taşra Teşkilatı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu Merkezi idare, üstlendiği kamu hizmetlerini hizmetin gereklerine, ekonomik ve toplumsal koşullara, ülkenin coğrafya durumuna göre yürütmek, hizmetleri

Detaylı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Yakın Doğu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi ne aittir. Bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan

Detaylı

1 von 5 21.11.2013 22:24

1 von 5 21.11.2013 22:24 Anasayfa Hamburg GEZİ + POLİS + ORUÇ = İFTAR Tarih : 2013.07.27 17:17:32 Hamburg Sivasspor Taraftar Derneği nin iftar yemeğinde, Gezi Parkı ve Hamburg polisinin Türk gençlerine karşı baskılı tutumuna yönelik

Detaylı

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ 1 SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ Gürbüz MIZRAK Süleyman Şah Türbesi ve bulunduğu alan Suriye'nin Halep ilinin Karakozak Köyü sınırları içerisindeydi. Burası Türkiye'nin kendi sınırları dışında sahip olduğu tek toprak

Detaylı

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU 2012-2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU 2012-2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU 2012-2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ 1 Değerli Velimiz, İnsan yetiştirmek başka hiç bir canlıyı yetiştirmeye benzemez.

Detaylı

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1 İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1 BÖLÜM 1: SEÇİLMİŞ KAVRAMLAR BÖLÜM 2: BÜYÜK DÖNÜŞÜM VE OSMANLILAR BÜYÜK DÖNÜŞÜMÜN İZLERİ...11 DEVRİMLER ÇAĞI VE OSMANLILAR...14 a) Sanayi Devrimi... 14 b) Fransız Devrimi... 17 c)

Detaylı

Sultan Abdülhamid Han hakkında 7 itiraf

Sultan Abdülhamid Han hakkında 7 itiraf Sultan Abdülhamid Han hakkında 7 itiraf Osmanlı Devleti'nin en kritik bir devrinde otuz üç yıl hükümdarlık yapmış İkinci Abdülhamid Han için ağır ithamlarda bulunanların sayısı gittikçe azalmakla birlikte,

Detaylı

B.M.M. Yüksek Reisliğine

B.M.M. Yüksek Reisliğine SıraNQ 139 Askerî hastanelerde bulunan hasta bakıcıları ile hemşirelere bir nefer tayını verilmesi hakkında m numaralı kanun lâyihası ve Millî Müdafaa ve Bütçe encümenleri mazbataları T.C. Başvekâlet Muamelat

Detaylı

Dönem : 4 Topiant, : 3 MİLLET MECLİSİ S. Sayısı : 194'e 2 nci Ek

Dönem : 4 Topiant, : 3 MİLLET MECLİSİ S. Sayısı : 194'e 2 nci Ek Dönem : 4 Topiant, : 3 MİLLET MECLİSİ S. Sayısı : 194'e 2 nci Ek 2 ve 4ncü Maddelerinin Değiştirilmesine, Değişik 60 nci ve Bu Kanuna Bir Ek Madde ile Bir Geçici Madde İlâvesine Dair nın C. Senatosunca

Detaylı

TESALYA (YUNANİSTAN) SAVAŞI PULLARI (21-4-1898)

TESALYA (YUNANİSTAN) SAVAŞI PULLARI (21-4-1898) TESALYA (YUNANİSTAN) SAVAŞI PULLARI (21-4-1898) 1897 Türk-Yunan Savaşı (TESELYA SAVAŞI) Teselya savaşları nın aslı Girit adası olayları ile başlamıştır, 1894 Haziran'ında Rumlar Halepa Sözleşmesi'nin uygulanmasını

Detaylı

EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ.

EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ. 1 ALTERNATİF AKIM Excellence and innovation built into every design. EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ. ALTERNATİF AKIM 2 1914-1918 Dünya Savaşı Bu savaş dünyada bazı şeylerin değişmesine sebep

Detaylı

Alipour ve Hosseinzadgan / Türkiye. (6909/08, 12792/08 ve 28960/08) AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARI

Alipour ve Hosseinzadgan / Türkiye. (6909/08, 12792/08 ve 28960/08) AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARI Alipour ve Hosseinzadgan / Türkiye (6909/08, 12792/08 ve 28960/08) AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARI Aşağıdaki metin kararın resmi olmayan özetidir. Alipour dosyası Veteriner olan Başvuru sahibi 1999

Detaylı

(Resmî Gazete ile yayımı: 11.12.1992 Sayı : 21432 Mükerrer)

(Resmî Gazete ile yayımı: 11.12.1992 Sayı : 21432 Mükerrer) 25 Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkının Korunmasına ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin 151 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun (Resmî Gazete ile yayımı:

Detaylı

Harf üzerine ÎÇDEM. Numara

Harf üzerine ÎÇDEM. Numara Harf üzerine ÎÇDEM A Numara Adliyenin manevi şahsiyetini tahkir... 613 G Ağır Tehdit 750 Aleniyet deyim - kavram ve unsuru... 615 Anarşistlik - kavram ve suçu 516 Anayasa Nizamı 558 aa Anayasa Nizamını

Detaylı

KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR?

KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR? KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR? Kişisel gelişim, insanın gelişimi merak etmesi, yeni insanlar tanıması, gazetede güzel yazı yazan veya kitap yazmış insanları merak ederek onları tanımak, sadece yazılarından

Detaylı

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı Aralık 05, 2014-3:06:00 Başbakan Davutoğlu, bedelli askerlik konusunun Yüksek Askeri Şura'da (YAŞ) görüşüldüğünü ve olumlu kanaatlerin ifade edildiğini söyledi. Başbakan

Detaylı

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci Eylül 2017 Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci Aziz Ogan, 30 Aralık 1888 tarihinde Edremitli Hacı Halilzade Ahmed Bey'in oğlu olarak İstanbul'da dünyaya geldi. Kataloglama

Detaylı

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) ESAS N0:2009/191 03.08.2012 TUTANAK 27.07.2012 tarihli oturumda saat 19.27 sıralarında Mahkeme Başkanı tarafından duruşmanın

Detaylı

BANKA PROMOSYONU İHALE ŞARTNAMESİ

BANKA PROMOSYONU İHALE ŞARTNAMESİ BANKA PROMOSYONU İHALE ŞARTNAMESİ 1-Kurumun Adı : İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, İlçe Yazı İşleri Müdürlüğü, İlçe Nüfus Müdürlüğü, Malmüdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Başkanlığı, Özel İdare

Detaylı

En İyisi İçin. Cevap 1: "II. Meşrutiyet Dönemi"

En İyisi İçin. Cevap 1: II. Meşrutiyet Dönemi Ne x t Le v e l Ka r i y e r 300ADET TAMAMIÖZGÜN ÇÖZÜMLÜAÇI KUÇLU SORU Kaymakaml ı k Sı navı nahazı r l ı k Tar i h Açı kuçl usor u Bankası En İ yi si İ çi n.. Necat i beycd.50.yı li şhanı Apt.no: 19/

Detaylı

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum:

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum: T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU Ekonomik Durum: 1. Avrupa daki gelişmelerin hiçbiri yaşanmamıştır. Avrupa da Rönesans ve Reform

Detaylı