Ortaklık Konferansı ve beklentilerimiz Kılınç >>18. Yeniden kuruluş ve konferans Dalfidan >>22. Sosyalistler Ahmet Türk ve Kürt halkıyla omuz omuza

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Ortaklık Konferansı ve beklentilerimiz Kılınç >>18. Yeniden kuruluş ve konferans Dalfidan >>22. Sosyalistler Ahmet Türk ve Kürt halkıyla omuz omuza"

Transkript

1 Kadınlar vardır, Sosyalist Gelecek'te Dinçer>>17 Ortaklık Konferansı ve beklentilerimiz Kılınç >>18 Evet, doğru yolda Kalyon>>20 Yeniden kuruluş ve konferans Dalfidan >>22 EKMEK&ÖZGÜRLÜK A Y L I K S İ Y A S İ D E R G İ u S A Y I 8 u N İ S A N u 2 T L Emek ve özgürlüğün anayasası 1 Mayıs ta Taksim de yazılacak Anayasa tartışmasını kışladan, devlet dairesinden ve mahkemeden çıkartıp işyerine, sokağa, okula, mutfağa, taşımak onu gerçek bir tartışma haline sokabilir Ertuğrul Kürkçü Hrant Dink i bilirkişi raporuna karşın Türklüğü aşağılamak - tan mahkum eden Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararını ya da Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu nun (HSYK) Şemdinli bombalamalarının ucunu Genelkurmay a bağlayan Savcı Sarıkaya yı meslekten ihraç kararını hatırlayın, yüksek yargı nın 12 Eylül den bakiye diktatoryal devlet mimarisinden geriye kalanları sürdürmek için yemin etmiş bir bürokratlar topluluğu olduğundan herhangi bir tereddüdünüz vardıysa, hemen giderebilirsiniz. AKP nin bu statükoya kendisini de dahil etmeye yönelik hamlesinden korunmak için yüksek yargı nın kopardığı canhıraş feryatların adalet i korumakla bir ilgisi olmadığı açık. Ancak, böyledir diye, onların hasım -larıyla ilgili sezgilerini de hiçe saymamalı. AKP nin A-nayasa değişikliği teklifi-nin yüksek yargı yla ilgili maddele- >>2 Sosyalistler Ahmet Türk ve Kürt halkıyla omuz omuza Samsun da Ahmet Türk e yönelik saldırı BDP nin Türkiye siyasetine bütün gövdesiyle dahil olmaya başladığı görkemli Newroz ertesinde ve Anayasa tartışmalarında kilit rol üstlenmeye başladığı bir dönemde gerçekleşti. Sosyalistler, bu saldırıya Kürt halkı ve politik temsilcileriyle bir emek ve özgürlük blokunda birleşerek ve Kürt- Türk çatışması üzerinde yükselmeyi amaçlayan faşist hareketi gerileterek yanıt verecek Lale Devri yle Lale Devrimi arasında Kırgızistan Güneş>> 6 AKP nin hegemonya hamlesi: Yargı Reformu Çeçen>> 9 Madde madde AKP nin anayasa paketi Kılıç>> 11 Bilgi Üniversitesi nde sendikalaşma Odman>>12 Sosyal Devlet bizi Gökçeklerden kurtarabilir mi? Gemici>>14 Medyada itiraf rüzgarları Vaktinde söylenmeyen söz, sorulmayan soru, yapılmayan haber, atılmayan manşet artık ona kurban edilenlerin yanında uyumaktadır Adaklı>> 30 Marksizm bilime indirgenebilir mi? Olgaç>> 38 AKP'nin yeni muhafazakâr Türkiyesinde aile kavramı ve eşcinseller Altunpolat>> 34 İtalya dan içeri göçmenlerin İtalyası Casagrande>>27 Loktantra Zindabad Köksal>>29

2 >> 2 EKMEK & ÖZGÜRLÜK Türkiye rinin de, bu mekanizmayı a-dalet in, demokrasi nin, insan hakları nın değil, hükümetin hizmetine sokmak istediği, onların HSYK si yerine kendisininkini kurkmak istediği bir sır mı? Tartışmalar sürerken Erdoğan ın yargıda değişiklik ihtiyacını gerekçelendirişi daha çok sözü gereksiz kılıyor: Bir Galataport yaşadık, bir Haydarpaşa Port olayı yaşadık. Önümüzü kestiler. Hiçbir mahkeme tarafından kısıtlanmamış sınırsız özelleştirme istiyor Başbakan ve hiçbir yasa tarafından sınırlanmamış bir egemenlik. Anayasa için hukuk değil siyaset gerek Bu iki güç arasındaki çatışma halkı yanıltabilir ama bunu gidermek sosyalistlerin görevi: Ne HSYK nın yargı siyasallaşıyor çığlıkları yargı bağımsızlığı adına, ne de AKP nin yargının yurttaş iradesini sınırladığı çığlıkları yurttaş egemenliği için. Yeni bir hukukun gerçekleşeceği alanın politika olduğuna kuşku yok. Hukuk, politikanın ve sosyal mücadelelerin bir yansımasından, politikanın kansız sürdürülmesi için öngörülmüş düzenlemeler toplamından başka bir şey değil. Her büyük ölçekli hukuksal düzenleme öncesinde daima kanlı ya da kansız sıkı bir mücadele olur. Hukuk mahkemede bitse de mahkemede başlamaz. Devlet iktidarını ele geçirmek, onu muhafaza etmek, sürdürmek için verilen çabalar siyasetin alanında gerçekleşir. Oysa, bu siyasetin, üzerine çıkarak gerçekleştirildiği toplumun büyük çoğunluğuna bu tartışmada evet ya da hayır demek dışında bir söz hakkı tanınmadığı, halkın bu tartışmada yeri olmadığı, çatışan iki taraf için de o kadar açık ki, yüksek yargı ya yeni düzen getirmek isteyenler de bu düzenlemelere canla başla karşı koyanlar da, demokratik standartlarla asla ilgilenmiyor. Anayasa tartışması sokağa taşınmalı Seçme hakkının önüne getirilmiş barajlar; ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller; sendika kurma, grev ve toplu sözleşme hakkına getirilmiş sınırlamalar; Kürt halkının kendi kimliğini gerçekleştirmesi önündeki zorbaca kısıtlar; sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının, barınma hakkının, çalışma hakkının gerçekleşmesinin önündeki sınıfsal engeller tartışmanın taraflarının konusu değil. Tartışmanın terimlerini değiştirecek, her iki tarafın tezlerinin halkın gözünde anlamsızlaşacağı bir hamle yalnızca siyasetlerini işçi sınıfının ve Kürt halkının hakları üzerine kuran sosyalistlerden ve Kürt Özgürlük hareketinden gelebilir. Anayasa tartışmasını kışladan, devlet dairesinden ve mahkemeden çıkarıp halkın haklarının çiğnendiği yere işyerine, sokağa, okula, mutfağa, taşımak onu gerçek bir tartışma haline sokabilir. Tartışmanın terimleri ancak HSYK yı da istemiyoruz, AKP nin HSYK sini de ; YÖK ü de istemiyoruz, AKP nin YÖK ünü de ; 12 Eylül ün Partiler ve Seçim Yasasını da, AKP ninkini de istemiyoruz diyebileceğimiz bir kürsü kurarak büyük çoğunluğun çıkarlarının olduğu yere taşınabilir. Bugünkü hali ve bağlamıyla evet ya da hayır seçenekleri, tartışma masasına hiçbir şekilde davet edilmemiş olan büyük çoğunluk için esaslı bir anlam ifade etmiyor. Ahmet Türk e saldırı halkın haklarına saldırı Şu ana kadar tartışmanın terimlerini halkın haklarının olduğu yere, emek, özgürlük ve barışa taşımak için en anlamlı çabanın BDP den geldiğini hiçbir şey anlatmıyorsa, Samsun daki provokasyon anlatmalı. Samsun da Ahmet Türk e yönelik saldırının BDP nin Türkiye siyasetine bütün gövdesiyle birlikte dahil olmaya başladığı görkemli Newroz ertesinde ve BDP nin Anayasa tartışmalarında kilit rol üstlenmeye başladığı bir dönemde gerçekleşti. Türk-Kürt çatışmasına dayanan bir etnik gerilim atmosferinde Kürtlerin demokratik ve toplumsal haklarının kapsanması ihtiyacının geriye doğru itilmek istendiği, bu maksatla Kürt halkının kontrolsüz bir tepkiye itilmek istendiği apaçık. Bu saldırının Hrant Dink in katledilmesinin sahne gerisi işlemlerinin gerçekleştirildiği Samsun-Trabzon hattında gerçekleşmesi, olağan şüpheli nin güç ve hâkimiyetinden henüz hiçbir şey yitirmediğinin elle tutulur bir göstergesi. Sosyalist Gelecek Konferansı yol gösteriyor Bu saldırı Kürt halkıyla ve politik temsilcileriyle dayanışma ve bağları sıkılaştırmak, ve Sosyalist Gelecek Parti Hareketi nin kuruluş konferansında karşısına koyduğu hedefleri gerçekleştirmek için hızla harekete geçmenin de vesilesi olmalı. Sosyalist Gelecek emek ve özgürlük blokunu, sermayeden ve devletten bağımsız bir işçi hareketinin verili koşullar altındaki tezahürü ve işçi sınıfının bütün ezilenlerin öncüsü konumuna yükselmesinin dolayımı saydığını ve emek ve özgürlük blokuna siyasal kurtuluşla toplumsal kurtuluş arasındaki bağlayıcı halka ve Kürt özgürlük mücadelesiyle sosyalist hareketin stratejik ittifakının gerçekleşme biçimi olarak yaklaştığını açıkça ortaya koyduğu konferans kararının bir gereği olarak Anayasa tartışmalarında BDP nin bir sosyal taraf olma kapasitesini geliştirmesine katkıda bulunmalı. Ancak bu yönde atılacak bir dizi sistematik adım sosyalist hareketi mevcut ikiliğin terimlerini değiştirmek için anlamlı bir toplumsal dayanakla buluşturabilir. 1 Mayıs ve üçüncü kutup Bu çerçevede Mayıs kutlamaları istisnai bir önem kazanıyor. Taksim üçüncü kutbun bütün gövdesiyle ortaya çıkışına tanıklık edebilir. İşçi sendikalarının TEKEL direnişinin de verdiği itilimle 1 Mayıs a Taksim de birlikte çıkma eğilimlerinin güç kazanması, Kürt hareketinin sosyalist hareketle ve işçi hareketiyle buluşma yönünde gösterdiği kararlılık, kadın hareketinin ve Alevilerin e-mekçiler ve diğer ezilenlerle toplumsal bir ittifak geliştirme arayışlarının güçlenmesi, Taksim 2010 nun bir emek ve özgürlük ekseni oluşturması için esaslı bir imkân sunuyor. İstanbul Valisi nin işçi hareketini müttefiklerinden ayırmaya yönelik hamleleri bugünden boşa çıkartılmaya başlanabilir, emekçi taban ve sosyalist öncüler sendika liderlerini yüreklendirebilir ve daha önemlisi kuşatabilirse, bu imkanın gerçeğe dönüşmemesi için hiçbir neden yok. İşçiler, Kürtler, Aleviler ve kadınlar, toıplumun bütün ezilenlerinin sesi ve eylemi olacak, laik-dinci/küreselci-ulusalcı kutuplaşmasının ötesine bir üçüncü kutbun temelini bu 1 Mayıs ta atabilirlerse, Anayasa tartışmalarının devlet güvenliği yerine emeğin hakları ve halkların özgürlüğüne dayalı yeni bir eksene de oturtmuş olacaklar. Sosyalist Gelecek Parti Hareketi konferans kararları, bu yolda yürümek isteyenlerin önünü aydınlatıyor. Editörden Dergimizin bu sayısının ortasında bir ek bulacaksınız: Sosyalist Gelecek Parti Hareketi Konferans Kararları. Bu ekte yer alan metinler Ortaklık Süreci nin yeniden kuruluş atılımını ileriye taşımayı hedefleyen, Mart 2010 günlerinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Kuştepe Kampüsü Konferans Salonunda gerçekleştirilen Konferans ta kabul edilen kararlardan oluşuyor. Bu kararların her birinin o kararın neden öyle alınması gerektiğini gerekçelendiren gerekçe bölümleri de vardı. Ancak derginin ekine sığmayacak ölçüde hacimli oluşları nediyle dışarıda bırakıldı. Bu metinler kısa süre içinde ayrıntılı olarak ayrı bir baskı halinde yayınlanacak. Dergimizin bu sayısı mutad olandan bir hafta geç elinize geçmiş olacak. Bunun nedeni Konferans sonrası dergide mutlaka yer vermek istediğimiz, Konferans katılımcılarının değişik eğilimlerinden gelecek değerlendirmeleri beklemeyi gerekli görmemiz. Değerlendirmelerin, konferansın hararetli tartışmalarını serinkanlıca ö-zetlemesi gerektiği düşünülürse bu kadar gecikme mazur görülebilir. Gene de gecikme için bütün okurlardan özür diliyoruz. Ekmek&Özgürlük ü var e- den irade, kendiyle ilgili tanımları değiştirmiş ve yeni bir adla adlanmış olsa da derginin adıyla ve peryoduyla ilgili bir tasarrufta bulunma gereği duymadı. Dergimiz bundan böyle de aylık ritmde ve aynı adla yayınlanmaya devam edecek. Ekmek&Özgürlük, hareketin ve dostlarının çoğul doğasınının gerektirdiği ifade olanaklarının gerçekleşmesi için üzerine düşenleri yerine getirecek; hareketin özgür sesi olmayı sürdürecek.

3 Türkiye EKMEK & ÖZGÜRLÜK 3 AKP nin Anayasa önerisine evet demeyenlere biber gazı... "Sivil Demokratik Anayasa Platformu"nun İstanbul Kadıköy de 10 Nisan Cumartesi günü düzenlenen mitingde kapatılan DTP- 'nin siyasi yasaklı Eşbaşkanı Ahmet Türk, Kürtlerin 90 yıl önce yapılan 1921 Anayasası'nın güncellenmesini istediğini söyledi. Yaklaşık 5 bin kişinin katıldığı mitingin düzenleyicileri arasında AKP nin Anayasa teklifini onaylayanların da bulunması mitinge soldan katılımı zayıflattı. Sosyalist parti ve hareketler, alanda temsili olarak yer aldılar. Türk: 1921 Anayasası bugünkünden ileride Türk, "1921 Anayasası bugünkü anayasadan daha ilerici daha kardeşliği pekiştirme ruhuna sahip. Dünyanın hiçbir yerinde 90 yıl geriye doğru gitmez bir ülke. Halkımız 1921 anayasasını istiyor" dedi. "Sivil Demokratik Anayasa Platformu"nun çağrısıyla düzenlenen mitingde, alana girmek isteyen katılımcılar ile polis arasında çıkan tartışma taşlı sopalı kavgaya dönüştü. Milletvekillerinin bulunduğu platform yakınına biber gazı atıldı, DTP'nin eski eş başkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk da gazdan etkiledni. Tertip komitesi adına Abdulbaki Boğapolisin tavrını protesto etti. İlkay Akkaya nın konserinin ardından konuşan Ahmet Türk anayasaya ilişkin taleplerini şöyle sıraladı: "Anayasayı değiştiremiyoruz diyenler bir yandan fikirlerinden dolayı içerde yatan binlerce Kürt'e demokrata bu zindanlarda çıkacak bir refleks göstermiyor. Bu samimiyetsizlikten başka nedir? Eğer samimi iseniz TMK'yı kaldırın, Kürtçeye yasak olmaktan çıkarın. Anayasa değiştirmek önemli değil ruhunu değiştirmek önemli. Bizim demokratik refleksimiz Türkiye'yi değiştirilebilir. Halkları esas alarak birbirimizi kucaklayarak, demokrasiyi önemseyen herkesi yan yana getirerek, mücadeleyi yükseltmeliyiz. Bu mitingle sınırlı kalmamalı daha da büyümeliyiz." Sendikal talepleri dile getiren KESK Genel Başkanı Sami Evren de "İnsan haklarına saygılı, emeğe saygılı kimlik ve kültürlere saygılı, demokratik bir anayasa istedi. Evren, Bize gaz bombasıyla demokrasi getiremezsiniz, saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Bu saldırıyı yapan 12 Eylül ruhunu taşıyorlar, dedi. Evren, grevli toplu sözleşmeli adalet ve eşitlikten, kardeşlikten vicdan sahibi herkesin ortaklaşacağı bir özgürlükler anayasası için alanlarda olmaya devam edeceklerini söyledi. Azadiye Welat a baskılar artıyor Gazetenin dağıtıcısı Metin Alataş ölü bulundu, yazı işleri müdürü Tanrıkulu tutuklandı, eski müdür Kurşun üç yıl hapis cezasına çarptırıldı Kürtçe günlük gazete Azadiya Welat a yönelik baskılar giderek artarken gazete ile dayanışma çağrıları da yükseliyor. Kurşun a 3 yıl hapis Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 30 Mart ta, çatışmada öldürülen PKK lilerin ölüm ilanlarına ve Öcalan ın mesajlarına yer verdiği gerekçesiyle Azadiya Welat ın tutuklu bulunan eski sorumlu müdürü Vedat Kurşun'u üç yıl hapse mahkûm etti. Kurşun un ''örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek'' ve ''terör örgütünün propagandasını yapmak''tan toplam 525 yıl cezalandırılması isteniyor. Dağıtıcı Metin Alataş ölü bulundu 4 Nisan da Adana'da dağıtım yaptığı mahalleden ayrıldıktan sonra kendisinden haber alınamayan gazete çalışanı Metin Alataş (34), da Hadırlı Mahallesi'nde ölü bulundu. Uzun süredir tehdit altında olan Alataş 20 Aralık 2009 da 01 SD 443 plakalı araçtan inen, kimliği belirsiz sivil giyimli beş kişi tarafından Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) İl binası önünde gazete dağıttığı sırada dövülerek hastaneye kaldırılmıştı. Aracın plakasının bilinmesine rağmen soruşturma sonuçsuz kaldı. Alataş, sürekli izlendiğini belirterek Adana Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunmuş ancak bir sonuç alamamıştı. Ölü bulunmasından iki gün önce bisikleti çalınan Alataş, arkadaşlarına izlendiğini ve tehdit edildiğini söylemiş Bir şeyler olabilir kaygısını dillendişrmişti. Alataş ın cesedi üzerinde herhangi bir kimlik çıkmaması da olay üzerindeki kuşkuları artırır nitelikte. Kürtçe savunma cezası Alataş ın ölü bulunmasından birkaç gün sonra da, gazetenin yazı işleri müdürü Mehdi Tanrıkulu, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi nde, Abdullah Öcalan için "Kürt Halk Önderi" sıfatı kullanıldığı ve "Kürt Özgürlük Hareketi" kavramı ile PKK'yi kast edildiği gerekçesiyle yargılandığı davada, Lozan Antlaşması'nın bu hakkı tanıdığını belirterek ifadesini Kürtçe vermek isteyince tutuklandı.

4 4 EKMEK & ÖZGÜRLÜK Türkiye TEKEL: 1 Nisan da olmadı, final Ağustosta 1-2 Nisan eylemi bir kez daha gösterdi ki, eylemin ortaya çıkardığı öncü işçilerin işçilerinin en azından belli bir toplamının bakışacağı bir sol merkez sorunu henüz orta yerde duruyor TEKEL işçileri Danıştay kararıyla ayrıldıkları Ankara ya dönüşte Sakarya yı polis işgali altında buldular Cevat Paloğlu Bir aylık aradan sonra TEKEL işçileri yeniden Ankara ya geldiklerinde konaklarlar diye Sakarya Caddesi civarına çay makineleri ve battaniyeler zulalanırken, daha işçiler evlerinden yola çıkmaya hazırlandıkları saatlerde Türk-İş binasına çıkan bütün yollar yayalara kapatılmaya başlandı. Buna bir de Türk- İş yönetimince bina kapılarının kilitlenmesi eklenince 1 Nisan için planlanan 1 günlük konaklama eylemi bir anda boşa çıktı. Emniyetin yoğun güvenlik önlemleri beklentilerin bir sonraki gelişe ertelenmesinde önemli bir etkendi ama aradan geçen bir aylık sürede açığa çıkan zaaflar da gözden kaçmamalı. n Daha önceki gidiş gelişlerde işçilerin Ankara ya taşınmasında önemli katkılar sunan Tek Gıda-İş Sendikası taşıma işine hemen hiç bulaşmadı. İşçilerin büyük çoğunluğu kendi imkânlarıyla Ankara ya gelmek zorunda kaldılar. İstanbul dan kalkan 9 otobüsün CHP li bir belediyece tahsis edildiği söylentileri dolaşıyordu ama sadece ikisinde işçiler vardı. n İşçilerin bölgelerine dönüşlerinden sonra geçen sürede giriştikleri komiteleşme çabaları sendikanın işçilerle inisiyatif kapışmasına girişmesine yol açınca 78 gün süren eylem boyunca devamlı işçilerin arasında gezinen yönetici kadro iki gün boyunca mümkün başta başkan olmak üzere olduğu kadar işçiyle yan yana gelmemeye çalıştı. n Mustafa Türkel işçiler arasında yalnız kaldı. İki gün boyunca Türk-İş e çıkan bütün yollar polis tarafından tutulmuş olmasına rağmen tek bir Türk-İş yöneticisinin bile ortalıkta olmaması gözden kaçmadı. Türkel basına yaptığı açıklamada bu durumda Türk-İş yönetiminin payı olabileceğini de ima etti. Eğer Türk-İş in eli varsa gerekirse Türk-İş binasını da yıkarız tehdidi Türk-İş in de yeniden yapılanma eşiğinde olduğunun bir ifadesiydi. Bütün bu süre zarfında Mustafa Türkel sadece KESK ten Emir Ali Şimşek le birkaç kez işçilerin arasında gözüktü. n Ankara ya ulaşan işçi sayısının 2 bin civarında olduğu söylense de eylemin sürdüğü her hangi hiçbir anda eyleme katılan TEKEL Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 1 ve 2 Nisan'da TEKEL işçileri için yapılacak eylemin engellenmesiyle ilgili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı mahkemeye verdi. KESK Başkanı Sami Evren, Erdoğan'ın yaptığı açıklamalarla Ankara'ya girişin zorlaştırılması, basın açıklamasına gidenlere polis şiddeti uygulanması emirlerini verdiğinin anlaşıldığını söyledi. KESK Erdoğan'ın yanı sıra, İçişleri Bakanı işçisi sayısı 500 ü geçmedi. Hatta polis barikatlarının açılmasına yönelik girişimlerin hemen hepsinde işçi yok denecek kadar azdı. Bir tek eylem takviminin açıklandığı son basın açıklamasında Tez-Koop-İş, Petrol-İş ve DİSK in de katılımıyla işçi sayısı destekçilerinkini aşmıştı. Türkel in yollarının açık olması temennisiyle bitirdiği eylem, işçilerin kısa sürede çekilmesi, biraz da Türkel in gençlik gruplarının arasında sıkışıp kalması dolayısıyla göz altılı polis müdahalesi ile sonlanmış oldu. n Dört aya yakın süredir sürekli gündemde olan TEKEL işçilerinin en eski işe gireninin giriş tarihi Kamu işçi alımında hükümetlerin etkileri göz önüne alındığında işçilerin siyasal profillerini kestirmek zor olmasa gerek. Buna rağmen TEKEL işçisi içerisinde hatırı sayılır bir oranda öncü işçi açığa çıktı. Fakat 1-2 Nisan eylemi bir kez daha gösterdi ki, bu işçilerinin en azından belli bir toplamının bakışacağı bir sol merkez sorunu henüz orta yerde duruyor. Bu nedenle, bu kadar meşru bir zeminde dahi polis ablukasını zorlayacak bir örgütsel irade ortaya çıkamadı. Şimdi TEKEL takvimi gereği önümüzde 1 Mayıs var. Mustafa Türkel DİSK ve KESK in programına uyacaklarını ilan etti. 26 Mayıs ta genel grev, 2 Haziranda ise yeniden Ankara. Bütün bu eylem programı içerisinde şu ana kadar ortaya çıkan sorunları aşmak zor. Ama TEKEL eylemi açısından Ağustos ayının final olacağı kesin. Tek Gıda- İş in planı Ağustosun başından itibaren haklarını alana kadar eylemi kesintisiz sürdürmek. Mekan yine Ankara. KESK Başbakan ı mahkemeye verdi Beşir Atalay, Ankara Valisi Kemal Önal, Ankara Emniyet Müdürü Orhan Özdemir ve toplumsal olaylara müdahalede görevli olan Güvenlik Şube Müdürü hakkında "gö-revi kötüye kullanmak"tan suç duyurusunda bulundu. Başbakan TEKEL işçilerinin ve onlara destek verenlerinin basın açıklamasını engellenmek için polisin Ankara'yı abluka altına almasını "Yasal olmayan eylemlere izin vermeyiz" diye açıklamış, eylemi yasadışı göstermeye çalışmıştı.

5 Türkiye Yeni proleterler eski kölecilere karşı Vodatech çağrı merkezi emekçileri, iş güvencesinden, sosyal güvenceden ve insanca ücretten yoksun çalışma şartlarına karşı seslerini yükseltiyor Çağrı merkezlerinde çalışanlar henüz sendikalaşamadılar ama dernekleri aracılığıyla seslerini duyuruyorlar İstanbul daki merkez ofisinin dışında, Yalova'da yaklaşık 350 kişinin istihdam edildiği bir işletmesi bulunan; THY, Ray Sigorta, Garanti Bankası dâhil birçok büyük şirkete taşeron olarak çağrı merkezi hizmeti sunan Vodatech firması çalışanları, şirketin köleci uygulamalarına karşı mücadele açtı. Hedefte şunlar var: n Asgari ücretin altında ücret, n Güvencesiz çalıştırma, n Ücretlerden zorunlu kesintiler, n Zorunlu ücretsiz izin dayatması, n Yol ve yemek ücreti ödememe, n Sigorta primlerini tam yatırmama Vodatech çalışanları, yakın geçmişte sendikalaşma girişiminde de bulundular ancak bu girişimde yer alan arkadaşları işten çıkarıldı. adresinde açtıkları bir internet imza kampanyası aracılığı seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Vodatech işçisi yalnız değil Yapığı bir basın açıklaması ile Vodatech çalışanlarına destek veren Çağrı Merkezi Çalışanları Derneği, Vodatech in, Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan ın bir türlü yasalaştıramadığı Bölgesel Asgari Ücret uygulamasını fiilen yürürlüğe koyduğunu ve kendi Çin ini Yalova da yarattığını belirtti. Vodatech denetlensin! Devletin kurumlarını işleterek bu kanunsuzluğa göz yummaması, Bölge Çalışma Müdürlüğü nün firma hakkındaki şikâyetleri değerlendirmesi ve Vodatech Çağrı Merkezi üzerinde denetleme yapması gibi talepleri dile getiren Dernek, Vodatech firmasını da iş güvencesi hakkını hiçe sayan ve sürekli işten işçi çıkarıp ihtiyaç olduğunda aynı işçileri yeniden işe alan firmayı bu doldur boşalt çı anlayışı terk etmeye davet etti. Ana firmalar sorumluluk üstlenmeli Açıklamasında, Vodatech ten hizmet alan Türk Hava Yolları, Garanti Bankası, Ray Sigorta gibi kurumların da asgari ücretin altında işçi çalıştırılmasına göz yumarak insan emeğine saygısızlık yaptıklarını da belirten dernek, ana firmaları çalışanların haklarının verilmesinde sorumluluk üstlenmeye ve gerekiyorsa Vodatech ile imzalanan anlaşmaları gözden geçirmeye davet etti. EKMEK & ÖZGÜRLÜK 5 Kürt öğrencilere YGS sürgünü Van, Mardin, Şırnak ve Hakkâri'li, öğrencilere sınav için Edirne ve Kıbrıs adres gösterildi. Eğitim-Sen ayrımcılık yapıldı diyor ÖSYM Van, Mardin, Şırnak ve Hakkâri'de "Derslik sayısının yetersiz olmasını" gerekçe göstererek, 11 Nisan pazar günü yapılan Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı'na (YGS) girecek öğrencilere başka illeri adres gösterdi. Üç kentteki öğrenciler Erzurum, Elazığ, Erzincan, Malatya, Tokat ve Sivas'ta; kimi Türkiye'nin öbür ucu Edirne'de, bazıları ise Kıbrıs'taki okullarda sınava girdiler. Van'ın Bostancı Beldesi'nde oturan 21 yaşındaki Umut Hakan Ekinci, Yükseköğretim Kurumu Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi'nin (ÖSYM) başka bir ilde sınava girmesine karar verdiği öğrencilerden biri. Van'dan Kayseri'ye nasıl giderim bilmiyorum. Üniversite sınavına giremezsem bir yılım boşa geçmiş olacak."diyor. "İtiraz dilekçeme sıra yerleri açıklandığı gerekçesiyle ret yanıtı geldi; değişiklik yapmak mümkün değilmiş. Valiye başvurduk, ondan da olumsuz yanıt geldi. Kayseri'ye gidebilecek miyim bilmiyorum ama mecburum." Kız öğrenciler için daha zor Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim - Sen) Van Şube Başkanı Lezgin Botan da tepkili. "Bazı aileler kızlarını okutması için zor ikna edilmişti, şimdi devlet 'sınav için başka bir şehre gönder' diyor, kızların aileleri de göndermek istemiyor. Kaç gündür dershaneleri dolaşıp ailelerle konuşuyoruz, ikna etmeye çalışıyoruz." "Vali medyaya 'Çocuklara yardım edeceğiz' dedi; uygulama tam tersi. Valiliğe başvuran ailelerde, önceden Sosyal Dayanışma ve Yardım Fonu'na kayıtlı olma şartı aranmış. Yardım isteyen aileler, geri gönderilmiş." Ayrımcılık yapılıyor Botan uygulamaya profesör İlber Ortaylı'nın ''Doğu ve Güneydoğu illerindeki öğrenciler hak etmeden kopya çekerek güzide üniversitelerimize yerleşmekte ve bize zarar vermektedirler'' sözlerinin neden olduğunu öne sürdü. Bu suçlama sonrası yapılan uygulama, ayrımcılık ve çok büyük haksızlıktır." dedi.

6 6 EKMEK & ÖZGÜRLÜK Dünya Lale Devri yle Lale Devrimi a Roza Otunbayeva nın kurduğu geçici hükümet hükümet, devrik başkan Bakiyev i teslim olmaya çağırdı ve altı ay içinde seçimlere gidileceğini açıkladı. Ancak büyük kayıplar vererek yolsuzluğa ve yoksulluğa karşı ayaklanan kitleler iş ve ekonomik güvence de istiyor Hakan Güneş İsyancılar devrik başkan Bakiyev in makam odasında. Ayaklanmada Bişkek in yoksul halkı başrolü oynadı Birleşik Halk Hareketi ve Sosyal Demokrat Parti Lideri Almazbek Atambayev iki hafta önce verdiği demeçte ülkenin artık bir "kara delik" olduğunu ifade etmişti. Üç gündür süren olaylar neticesinde Atambayev ve Ata-Meken (Anayurt) Sosyal Demokrat Parti lideri Ömürbek Tekebayev in birlikte başını çektikleri muhalefet ile devlet başkanı Kurmanbek Bakiyev arasındaki iktidar mücadelesi bu kendisini doğrulayan kehaneti tam bir gerçeğe dönüştürdü. Yüz kadar ölü yüzlerce ağır yaralı ve devam eden yağmalamalar arasında Kırgızistan halkının daha müreffeh ve demokratik bir yönetime sahip olabilmesi hiç kolay görünmüyor Mart'ın'da Ukrayna'daki "Renkli Devrim" havası Orta Asya semalarına ulaştığında yoksul halkın ve iktidarın dışladığı güneyli halkın öfkesini arkasına alan muhalefetin "Akayev Ket" (Akayev Git) sloganları arasında iktidar el değiştirmişti. Mevsim lale mevsimi olduğundan bu iktidar değişimine "Lale Devrimi" adı verilmişti. Laleler beş yıl sonra yeniden açarken bu kez Akayev'i deviren muhalefetin sözcülüğünü üstlenerek devlet başkanı olan Kurmanbek Bakiyev'e "ket" dendi. Bakiyev başkent Bişkek'ten "ketti". Başbakan istifasını bildirdiyse de bu yarı başkanlıkla yönetilen Kırgız sisteminde işin sadece küçük bir kısmı. Roza Otubnayeva liderliğinde bir geçici hükümet oluşsa da Bakiyev hala istifa etmediği gibi muhalefetin denetimi sağlayabilceği, daha önemlisi geçici bir uzlaşma sağlasa bile bunu ne kadar sürdüreceği sorusu hiç olmadığı kadar ciddiyet kazanmış durumda. Saray Darbesi üstüne Saray Darbesi! Şimdi özetle olayların gerisine ve gelişmelerin şu andaki seyrine ve politik almaşıkların sunduğu ihtimallere bakalım. Askar Akayev'i deviren muhalefet koalisyonu içinde dün Bişkek'ten başkanlık sarayını terk eden Kurmanbek Bakiyev (Akayev'in azledilen başbakanı), Rosa Otanbaeva (Akayev'in eski Dışişleri Bakanı ve yeni Sivil toplum Platformu sözcüsü), Muratbek İmanaliv (yine eski Akayev Dışişleri Bakanlarından) ve eski KGB şeflerinden ve o dönemde cezaevinde bulunan Akayev bürokrasisisin üst düzey yöneticilerinden Feliks Kulov (Ar-Namıs Partisi Lideri) yer alıyordu. Tümü saray içinden gelen bu isimler yoksul, aş, iş ve en önemlisi şehirde arsa-ev isteyen halkın öfkesini zayıf devlet yapısına sahip Kırgız yönetimi karşısında seferber etmiş ve Lale mevsiminde bir "Lale devrimi" başarmıştı. Lale devrimi halkın elinden alınarak elitler arasında sağlanan bir uzlaşma ile Lale devrimin liderlerinden en önemli ikisinden Bakiyev'i Devlet başkanlığına, Kulov'u ise başbakanlığa getirerek bir devrimden ziyade bir saray darbesine dönüşmüştü. Ancak muhalefetin birliği çok kısa sürdü. Öncelikle geniş muhalefet koalisyonu içinde gençleri ve aktif demokratik unsurları birlikte devre dışı bırakan Bakiyev-Kulov birliği bir yılllık bir süreyi aştıktan sonra çatlamış, Kulov başbakanlıktan istifa ederek Ata-Meken Sosyal Demokrat Partisi lideri Tekebayev ve başka bazı unsurlarla birlikte ilk kapsamlı yeni muhalefet bloğunu oluşturmuştu lale devriminin diğer unsurları bu muhalefette çoktan yerlerini almış olduklarından yalnızlaşan Bakiyev çok sık başbakan değiştirip çeşitli hamlelerle ayakta kalmaya gayret etti. Ancak bu başbakanlar'ı değiştirdikçe de gücünü arttırmak yerine muhalefet bloğunu güçlendiriyordu aslında. Ancak Bakiyev bunlardan çok daha temel bir unsuru unutmuştu. Lale devrimiyle gelen Lale devrimiyle giderdi. Akayev'e "ket" di- yenler, Bakiyev'e de neden "ket" demesinlerdi ki? O bu konuda polis ve ordu teşkilatını kısmen güçlendirerek çözebileceği zannına kapılmakta hata ettiği işte beşinci lale baharında 2010 Nisanında acı bir biçimde gördü. Bakiyev sözünü verdiği temel hiçbir vaadini yerine getirmediği gibi, 2010 başlarında tüm elektrik, gaz, ısıtma, su ve vb hizmetlere yüzde 300'e varan zamlar yaparak başta başkent ahalisi olmak üzere tüm halk için rahatsızlığı doruk noktaya taşımış oldu. Kendisi Lale Devrinde yaşadığı sürece halkın ne yaşadığını umursamasa bile iktidar olanaklarından dışlanmış geniş muhalefet fırsatını yakaladığı anda ya seçimle ya da toplumsal bir hareketle Bakiyev'in ipini çekeceği anı kolluyordu. Bu kez Kuzey atakta! 2005 teki olaylar kuzey kökenli devlet başkanı Akayev'e karşı güneyin Oş ve Celalabad kentleri ateşi tutuşturmuş iken bu kez Güneyli devlet başkanı karşısında kuzeyin Talas kentinin ateşi tutuşturduğu, kuzeyli Narın gibi kentlerin son derece aktif bir biçimde hükümet karşıtı süreçte rol oynadığını görüyoruz. Talas ta Salı günü başlayan muhalefet yanlılarının gösterileri

7 EKMEK & ÖZGÜRLÜK 7 mayan yerel mafyatik gruplar) saldırıları sürdü. Muhalefetin tüm unsurları da bu gruplardan kaygılı ancak ellerinden bu konuda fazla da bir şey geldiği söylenemez. Şu anda neler oluyor? Muhalefet liderleri kurdukları geçici hükümetin başkalığına Askar Akayev döneminde de, onu deviren Kurmanbek Bakiyev döneminde de Dışişleri Bakanı olan Roza Otunbayeva yı getirdiler. Otunbayeva her iki ayaklanmada da muhalefetin saflarına geçerek iktidarda kalabilen tek Kırgız lider oldu. Otunbayeva başbakan olur olmaz verdiği demeçte geçici hükümetin ülkenin yedi eyaletinden dördünde duruma hakim olduğunu ve Bakiyev i başkanlık iddiasından vazgeçmeye çağırdığını söyledi. 10 Nisan da ayaklanmada hayatlarını kaybedenler anısına düzenlenen törende 10 bin kişiye seslenen Otunbayeva ölümlerden Bakiyev e bağlı güçlerin sorumlu olduğunu söyledi ve Kırrasında Kırgızistan Tayland'da "kırmızı gömlekliler" diye anılan hükümet karşı protestocuların eylemleri üçüncü haftasını doldurdu. Eylemler 3 Nisan'da, beş yıldızlı otellerin ve mağazaların da bulunduğu, Bangkok'un ünlü bir iş merkezine taştı. Cumartesi günü göstericilerin sayısının en az on bine ulaştığı tahmin ediliyor. Protestolar, seçimlerde usülsüzlük olduğunu öne süren ve hükümeti istifaya zorlamak üzere harekete geçen Demokrasi için Diktatatörlüğe Karşı Birleşik Cephe (UDD) tarafından örgütleniyor. Bu amaçla hafta başında, Seçim Kurulu'nu büroları ablukaya alınmış; işgalciler seçime yönelik itirazların 20 Nisan'da -öngörülen süreden bir hafta önce- görüşüleceği sözünü aldıktan sonra binayı boşaltmışlardı. Gerginlik artınca acil durum ilan eden Başbakan Abhisit Vejjajiva, göstericileri dağıtmak ve Çarşamba günü başkent Bişkek'te devam etti. Bişkek'te düzenlenen gösterilere katılımın yoğun olduğu gözlenirken, otomobilleri ateşe veren göstericilere polis müdahale etti.. Sosyal Demokrat Parti (SDP) binası önünde toplanan göstericileri göz yaşartıcı gaz kullanarak etkisiz hale getirmeye çalışan polis, çok sayıda göstericiyi de gözaltına aldı. Çarşamba günü aralarında Almazbek Atambayev (SDP) ve eski parlamento başkanı Ömürbek Tekebayev'in de (Ata-Meken SDP) bulunduğu bazı muhalefet liderlerini gözaltına alınması Perşembe günkü şiddetli olaylarında tırmanmasında kilit rol oynadı. BM ve uluslararası kuruluşların sükûnet çağrısı Perşembe olaylarını engelleyemedi. Göstericiler İçşişleri Bakanlığı parlamento ve ulusal televizyon kanalını ele geçirdiler. Halktan yaklaşık 100 kişinin açılan ateş sonucu öldüğü hemen hemen kesinlik kazandı. Sokaklarda bu tür olaylarda hep beklenen oldu ve gece boyunca yağmalama olayları ve başıboş çetelerin (hiçbir politik hedefi ol- gızistan da adil bir düzen kuracağız sözü verdi. ABD ve Rusya şimdilik izlemekle yetinecek Bakiyev in iktidarını korumak için ABD ye yaslanması Rusya ya karşı ABD yi oynayarak denge tutturmaya çalışması onu alaşağı olmaktan kurtaramadı. Vladimir Putin in geçici hükümet başkanı Roza Otunbayeva yı iktidarın el değişitirmesinin hemen ardından arayarak başarı dilemesi de yeni hükümetin Orta Asya daki güç savaşında Rusya ya yanaştığı izlenimi uyandırabilir. Ancak gerçek daha karmaşık. Kırgızistan da kendi hava üssüne sahip olan Rusya nın yeni hükümeti etkilemek için boş durmayacağı açık olsa da SSCB döneminde Washington Büyükelçiliği görevinde bulunmuş olan Otunbayeva nın ABD ile bir denge siyaseti izleyeceğinin işaretleri ilk günden geldi. Otunbayeva ilk demeçlerinden birinde Manas taki ABD hava üssünün mutad faaaliyetlerini sürdüreceğini söyledi. Tayland da diktatörlüğe karşı halk ayakta Aile başına üç bin dolar borç yüküyle yaşayan yoksul köylülere dayanan muhalefet ordu destekli hükümeti seçimlere zorlamak için çabalıyor en azından, kontrol altındaki bir bölgede kalmalarını sağlamak üzere elli belli bin polis ve askeri seferber etti. Bu arada UDD'nin önde gelenleri tutuklandı. Fakat UDD liderleri Başbakan istifa etmediği takdirde gösterilerin süreceği konusunda ısrarlı. Diğer talepleri de seçimlerin bir an önce yenilenmesi. Bangkok sokaklarını dolduran göstericiler, 2006'da askeri bir darbeyle iktidardan uzaklaştırılan eski başbakan Thaksin Shinawatra'nın yandaşlarından oluşuyor. Çoğu, ülkenin kuzeyinde ve kuzeydoğusunda yaşayan kır yoksulları. Sağ kanattan milyarder Thaksin'i destekliyor olmalarının nedeni de, popülist politikacının vaktiyle bu bölgede sınırlı toplumsal reformlar gerçekleştirmiş olması. Askeri darbeden sonra Tayland'da ordu, 2007'de yeni bir anayasa tesis ettikten sonra yönetimi terk etmiş; iktidar böylece, askerler, bürokratlar ve yargıçlardan oluşan geleneksel yönetici elite geri dönmüştü. Bununla birlikte, Thaksin in destekçileri seçimi kazandı ve orta sınıfın süreğen itiraz ve protestoları altında hükümeti kurdu. 2008'de yargı, yolsuzluk ve seçimlerde usülsüzlük iddiasıyla başbakanı görevden alınca, Abhisit'in başında olduğu mevcut koalisyon hükümeti Moskova daki sol yorumculardan Boris Kagarlitskiy ABD nin de Rusya nın da, ellerinde fazlaca bir imkan olmadığından bekle ve gör siyaseti izlemekten başka birşey yapamayacakları kanısında. Kagarlitskiy "Moskova da Washington da Kırgızistan la gerçekten ilgileniyor ama şu anda ellerinde denetleyici hiç bir düzenek yok, yapabilecekleri tek şey seçkin gruplara kur yapmak diyor. Asıl sorun, ayaklanmada başrolü oynayan ve çok büyük kayıplar veren halk kitlelerinin yeni hükümetten tatmin olup olmayacakları. Otunbayeva yeni anayasayı yapacak bir kurucu meclis toplayacaklarını ve altı ay içinde seçimlere gideceklerini açıkladı. Ama işsizlikten kırılan halkın tek beklentisi bu değil. Dahası, halk sahip olduğu gücün farkına vardı. Kagarlitskiy nin de dediği gibi Kırgızistan ayaklanmasının sarsıntıları bütün Orta Asya da duyulacak. Kagarlitskiy "Kısa vadede bu bir domino etkisi yaratacak, bütün Orta Asya liderleri vidaları sıkacaklar, bu da daha çok denetim ve daha otoriter yönetimlerle sonuçlanacak diyor. Asıl soru bu rejimlerin daha ne kadar sürebileceği. işbaşına geldi. Ne var ki koalisyon o günden beri sallantıda. Hükümet karşıtı gösterilerin son raundu, geçtiğimiz ay, yüksek mahkemenin, Thaksin'in hatırı sayılır tutardaki kişisel servetinin bir kısmına el koymasıyla başlamıştı. Protestolara şimdiye dek 150 bin kişinin katıldığı tahmin ediliyor. UDD, tepkileri erken seçim talebiyle sınırlamaya çalışsa da gözlemciler gösterilerin sistem karşıtı bir yanı olduğu konusunda hemfikir. Örneğin The New York Times, yoksullar arasında bürokratların ve askerlerin zenginlere hizmet ettiği algısının güçlü olduğunu belirtti. Time dergisi ise bir küçük işletme sahibinin, "Tahsin'in sevmiyorum ama protestolar sadece onu desteklemek için yapılmıyor. Asıl sorun, hükümetin sadece zenginleri umursuyor olması", sözlerini aktardı. İktisadi büyümeye rağmen Tayland'da zenginle yoksul arasındaki uçurum büyüyor. Özellikle ülkenin kuzeydoğusundaki kırsal alanda yaşayan çiftçilerin durumu, düşen tarımsal ürün fiyatları ve artan hanehalkı borçları nedeniyle perişan. Bölgede aile başına, ortalama üç bin dolar civarında borç yükü düşüyor.

8 8 EKMEK & ÖZGÜRLÜK Dünya ABD-Rusya stratejik silah indirimi ABD ve Rusya stratejik silahları azaltırken taktik silahlara kaynak aktarma olanağı yaratıyorlar. Mevcut nükleer kapasitenin dünyayı yok etme olasılığı anlaşmadan sonra da aynı kalıyor ABD Devlet Başkanı (ABD) Obama ile Rusya Federasyonu (RF) Devlet Başkanı Medvedev arasında 8 Nisan da Prag'da imzalanan Stratejik Silah İndirimi Anlaşması'yla her iki taraf da kullanılmaya hazır atom silahlarının sayısını 1550'ye indirmeyi kabul etti. Stratejik taşıma sistemleri olarak da adlandırılan uzun menzilli roketlerin sayısı da 800 ile sınırlı olacak. ABD Başkanı Obama bu anlaşmayı b a r ı ş için bir güvence saysa da Stratejik nükleer silahların yüzde 30 oranında azaltılması pratikte dünyanın 10 kere yok edilmesiyle 7 kere yok edilmesi kadar bir fark sağlıyor. Stratejik nükleer silahların yüzde 90'dan fazlası ABD ve Rusya Federasyonu'nda. NA- TO içinde de ABD 1550, Fransa 345, İngiltere 185 silaha ahip. Bu üç ülkenin stratejik nükleer silahlarının toplamı Rusya Federasyonu'ndan daha fazla... Bunları 160 ile Çin Halk Cumhuriyeti izliyor. Nükleer silahların azaltılmasının arkasındaki hesap barıştan çok nükleer programları tatktik amaçlarla kullanma gereksinimi. ABD önümüzdeki yıllarda taktik nükleer silahların geliştirilmesi programına büyük yatırım yapacak. Burada asıl amaç "mini atom bombası"nın geliştirilmesidir. Bu plan yıllardan beri söz konusu olmakla birlikte bugüne kadar hayata geçirilememişti. Amaç, Afganistan dağlarında uğraşmak yerine, birkaç küçük atom bombasıyla "işi bitirmek. Obama Prag'da İran'ı nükleer araştırma programını durdurması konusunda yeniden uyardı ve gerekirse başka önlemlere de başvurabileceklerini belirtti. Ancak İsrail'in nükleer silahlarından hiç söz etmedi. Oysa İran'ın nükleer silah edinme olasılığı ABD yi değil doğrudan doğruya İsrail i ilgilendiriyor. İtalya: Sol Birlik yenildi... Silvio Berlusconi'nin başını çektiği merkez-sağ birlik yerel seçimlerden kazançlı çıktı Muahalefetteki Demokratik Birlik ittifakı işçi merkezlerinde yerel yönetimleri sağa kaptırdı Yirmi bölgeden on üçünde sandık başına giden İtalyanlar, muhalefetteki Demokrat Parti'ye (DP) meyletmedi. Merkez-sağ, solun dört kalesini daha alarak toplam altı bölgede seçimin galibi oldu. Daha da kötüsü, Berlusconi koalisyonuna katılan ırkçı Kuzey Birliği Partisi'nin oylarını kayda değer oranda artırmasıydı. Merkez-sol yedi bölgede seçimi kazandı ama başkent Roma'yı da içine alan Lazio bölgesini ve işçi sınıfının kalesi Piemonte'yi kaybetti. Bu başarısızlık DP'nin ve onun yörüngesindeki merkezsol siyasetin iflası anlamına geliyor. Üstelik bu yenilgi, ekonomik krizin olumsuz sonuçlarının iyiden iyiye hissedildiği, işsizliğin hızla arttığı, toplumsal kutuplaşmanın büyüdüğü, Berlusconi hükümetine olan tepkinin arttığı bir dönemde geldi. Anlaşılan o ki sol birlik içinde yer alan partilerden hiçbiri, toplumun büyük bir bölümünün karşı karşıya olduğu toplumsal sorunları dillendirecek ve Berlusconi'nin politikalarıyla mücadele edebilecek politik bir program geliştiremedi. Seçime katılım, yüzde 64 ile son yılların en düşük düzeyindeydi. Bununla kıyaslanabilecek en son seçimde bu oran yüzde 72 olarak gerçekleşmişti. Toskana, Emilia- Romagna gibi ötedenberi kızılların kalesi olan bilinen bölgelerde seçime katılım, beş yıl öncesine kıyasla on puan kadar gerideydi. Merkez-solun yanlışları Merkez-sol seçimlerde Berlusco- ni'yi sadece taktik açıdan eleştirdi. Bankaların ve yönetici elitin çıkarlarını savunmaktan geri durmadı. Berlusconi rejiminin alametifarikası olan yozlaşma ve skandalları kullanarak Yunanistan'a dayatılan esaslı kemer sıkma politikalarının İtalya'da da yürürlüğe girmesini engelleyebileceği vehmine kapıldı. Berlusconi'den kurtulmayı istedi ama bunu gerçekten sağlayabilecek kitlesel hareketliliği teşvik etmedi. Hatta merkez-sol politikaları vurabileceği için işçi sınıfının harekete geçmesini özellikle engelledi. Merkez-sol birliğin siyaseten korkaklığı, demokratik olmayan bazı seçim manevralarına başvurmasıyla iyice açığa çıktı. Berlusconi'nin lideri olduğu Halkın Özgürlüğü Partisi (PDL)'nin aday listelerini geç teslim ettiğini, dolayısıyla seçimlere katılma hakkının bulunmadığını öne sürdü. Berlusconi gibi birinin bu tip bürokratik manevralar karşısında gerileyeceğini ummak merkezsol açısından büyük bir yanılgıydı. Nitekim mahkemeye yaptığı başvurulardan sonuç alamayan Berlusconi, aday listelerinin teslimi için oluşturulan takvimi geriye dönük olarak yeniden düzenledi. Kararname, PDL'nin çoğunlukta olduğu Senato'dan kolayca geçiverdi ve Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano tarafından da onaylandı. Sonuçta merkez-solun siyasi iflası Berlusconi'nin zaferi olarak tezahür etti. Seçimlerden birkaç hafta önce yapılan kamuoyu yoklamalarında partisinin ciddi bir gerileme içinde olduğu görülüyordu. Fakat seçimlerden hemen sonra basının önüne çıkarak "tarihsel zafer"inden söz edebildi. Aslına bakılırsa, seçimden kârlı çıkan, yüzde 13'lük oy oranıyla Berlusconi'nin koalisyon ortağı, ırkçı Kuzey Birliği Partisi oldu. Sözümona "sol" cenahın uygulanan kapitalist politikaları açıkça reddetme yürekliliğini gösterememesi, aşırı sağın ekmeğine yağ sürdü.

9 Politika EKMEK & ÖZGÜRLÜK 9 AKP nin yeni hegemonya hamlesi: Yargı Reformu Yapılması gereken, AKP'yi daha fazlası için zorlamaktır; seçim barajının düşürülmesi, Siyasi Partiler Yasası'nın demokratikleştirilmesi, yargı üstündeki vesayetin tümüyle kaldırılması, ILO standartlarında sendikal hakların tanınması, temel geçim ücreti, konut hakkı, çevre hakkı, tam istihdam ve ötesi için... Mustafa Çeçen AKP Anayasa Değişikliği Teklifini, TBMM'ye sundu. 12 Eylül darbecilerinin ve darbe döneminde yapılan idari tasarrufların yargı konusu yapılmasını engelleyen Anayasa'nın Geçici 15. Maddesi'nin kaldırılmasını, kadınlara, çocuklara ve engellilere dönük pozitif ayrımcılığı, kamu çalışanları için toplu sözleşmeyi, TBMM'ye bağlı bir ombudsman kurumunu, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını (Anayasa şikayetini) ve parti kapatmanın zorlaştırılmasını da içeren bu yeni paket, esasen Anayasa Mahkemesini (AYM) ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu (HSYK) yeniden yapılandırmaya yöneliyor. AKP hegemonyasının kaldıracı olacak bir anayasa teklifi Paket, biçimsel olarak ele alındığında, Adalet Bakanının ve Müsteşarının HSYK'daki konumunu muhafaza etmesi ve AYM ve HSYK'nın tümüyle AKP kontrolüne girmesi, ve bu uğurda Anayasa'yı bir yönetmelik metnine dönüştürmesi dışında (!), sırf Geçici 15. Maddenin kaldırılması yönünden bile, AKP yapıyor diye tümüyle karşı çıkılabilecek bir paket değil. Şunlar da şeklen doğru görünüyor ve propaganda etkisi azımsanmamalı: Tasarı bu haliyle yasalaşırsa, herhangi bir yurttaş, AİHM'den önce AİHS kapsamında AYM'ye başvurabilecek, idarenin şikayet ettiği uygulamalarını TBMM'ye bağlı Ombudsman'a taşıyabilecek. Böylece kurumsal garantileri artmış görünen bireysel yurttaşın dünyasında, bütün bunların mevcut olandan daha kötü bir imge yaratmayacağı kesin. Öyle ki, ordudan çıkarılan bir subay da meslekten çıkarılan bir hakim ya da savcı da yargı yoluna gidebilecek ve muhtemelen bu siyasi İslam tarafından esaslı bir kampanyaya konu edilecektir. Elbette, emekçiler ve ezilenlerin öz mücadeleleri olmaksızın, sermayenin içinde bulunduğumuz kriz çağında AKP türü bir hegemonyadan demokrasi beklemek, defalarca yazdığımız gibi, hayalden ibarettir. Sonuçta bunlar, yasada yazanın lafzi yorumundan doğan bazı iyimser varsayımlar. Biri abartıp, kamu çalışanlarına grev hakkı teklife yazılmadı ama toplu sözleşme hakkı açıkça yazıldığından, grevsiz de toplu sözleşme olamayacağına göre, tamamen gelişecek mücadelelere bağlı olarak, AYM'ye toplu sözleşme hakkının özü grevdir kararı alması için yapılan başvurular belki de lehe sonuçlanabilecek de diyebilir. Doğrudur, yargı Türkiye'de vesayet altındadır ve Anayasayı yönetmeliğe çeviren aynı teklif yasalaştığında, yargı üzerindeki vesayet rejimi kısa vadede daha da güçlenecektir. Mevcut haliyle hiçbir demokratik niteliği olmayan ve verdiği her kararda daha da fazla demokratik normlara yabancılaştığı görülen yüksek yargı için vesayet rejiminin sürmesi anlamına gelen bu değişikliklerin sırf bu nedenle desteklenmemesi bizim ilgi alanımızda olacak bir sorun değil. Sonuçta, sadece yıllardır kaldırılmasını savunduğumuz Anayasa'nın Geçici 15. Maddesi'nin olmadığı bir Türkiye bile, tamamen bizim mücadelelerimize bağlı olarak başka bir Türkiye olma potansiyelini daha çok içerir. Elbette bu tasarı, aynı zamanda, tipik bir AKP yasaması örneği; AKP kendi hegemonyasının yargı örgütünde yayılmasını engelleyen ne varsa ortadan kaldırmak için Anayasa'yı yönetmeliğe çeviriyor. Amaç, yargı bağımsızlığı ya da hakim teminatı falan değil, mevcut yargı örgütü içindeki güçleriyle en yüksek temsili elde edebileceği şekilde AYM'yi ve HSYK'yi yeniden yapılandırmak. Çok basit bir örnek: Cumhurbaşkanı tarafından avukatlarca gösterilen adaylar arasından da HSYK'ya üye seçilecek. Bu yanlış bir şey değil, aksine yerinde bir uygulama ama demokratik ilkeler gereği bu adayların tüm avukatlar tarafından, olmazsa Türkiye Barolar Birliği genel kurulu tarafından seçilmesi beklenir. Mevcut teklifte, seçme yetkisi, her birinin tek aday için tek oy hakkı olmak üzere baro başkanlarına bırakılıyor. AKP kur- Karikatür: Bahadır Boysal, Leman >>

10 >> 10 EKMEK & ÖZGÜRLÜK mayları muhtemelen ellerinde kaç tane baro başkanı olduğunu sayıyorlar ve makul bir sayıya ulaştıklarını düşündüklerinden olsa gerek, yetkiyi baro başkanlarına bırakıyorlar. Sayıları arttırılan AYM ve HSYK'ya seçilecek üyeler için, AKP işi riske etmek istemediğinden olsa gerek, değişiklik teklifi buna benzer düzenlemelerle dolu. Yargı reformu ihtiyacı Türkiye'de gerçek bir yargı reformuna olan ihtiyaç ise açık. Bu reformun bir ayağını elbette, Adalet Bakanı ile Müsteşarının HSYK'dan tamamen çıkarılması, şu anda tamamen bakanlığa bağlı olan HSYK'ya mevcut tekliftekinden çok daha güçlendirilmiş bir idari örgüt (genel sekreterlik) kurulması, hakim ve savcıların atama, teftiş ve mesleğe alınma ile özlük haklarının HSYK tarafından genel sekreterliği eliyle yürütülmesi, HSYK üyelerinin nitelikli çoğunluğunun doğrudan hakim ve savcılar, diğer bazılarının ise doğrudan avukatlar ile TBMM tarafından seçilmesi, sair hakim güvenceleri, bunlar yanında adli kolluğun kurulması vb. yargı bağımsızlığının güvencelerinin arttırılması oluşturuyor. Bu, sık söylenen ve çok bilinen, önemli ama yurttaşı ilgilendirmeyen reform bağlamı, bunlar kadar önemli başka konular da tartışmayı kışkırtmalıdır: n Türkiye'de adalet bir hizmet olarak içten içe özelleştirilmekte, yurttaş mevcut yasal çerçevede bile hak arayamamaktadır. n Adli yardım hizmetleri ve zorunlu müdafilik güçlendirilmeli iken, Bakanlıkça alternatif uyuşmazlık çözüm yolları (uzlaştırıcılık) teşvik edilmektedir. n Açılan davalar yıllarca sürmekte, -örneğin, parmağını kaybetmiş ve SGK tarafından maluliyet maaşı bağlanmalı iken bağlanmamış olan bir işçi dava açtığında, hakim tarafından kolu mühürlenerek ta İstanbul'a giderek maluliyet oranının nihai tespiti için rapor alması istenmekte benzeri yollarla- yurttaşlar için adli tıp hizmetleri işkenceye çevrilmekte, özetle, halk için mevcut yasalarda öngörüleni kadarı ile bile adalet çoklukla gerçekleşmemekte, kazara gerçekleşirse de gecikmektedir. Cezaevleri n Öte yandan cezaevlerinde F tipi tecrit ve tretman işkencesi sürmekte, diğer cezaevlerinde de sıklıkla insan hakları ihlalleri yaşanmakta; adliye çalışanlarının çoğunluğunun geçimlik hakları sefalet koşullarında seyretmektedir. n Avukatlık hizmeti, GATS çerçevesinde yeniden yapılandırıldığından ötürü, neredeyse tümüyle kamu hizmeti vasfını yitirmekte, kaldığı kadarı ile CMK avukatları olarak zorunlu müdafilik hizmetini sağlayanlar bakanlık ve savcılık vesayeti altında, düşük ücretle hizmet üretmeye çalışmaktadır. n Genç avukatların çoğu, büyük hukuk büroları ya da diğer avukatlar yanında hızla proleterleşmektedir. Bu koşullarda, HSYK'nın AKP yandaşlarınca doldurulması, -ihtimal ki, bunlar, örneğin, çocukların öldürülmesini cezalandırılmazlık kapsamında hukukileştirecek ya da Agos'ta yazarsan küfrü hak edersin diyecek kadar iğrenç kararlar alırken (ki, daha alalarını alacaklarına kuşku yoktur) devrimci katli ile övünen kimi kendisine Kemalist diyen milliyetçi yüksek yargı bürokratlarından ne daha az ne de daha fazla vicdanlı olmayacaklarından-, yukarıda saydığımız teklif kapsamındaki yurttaş lehine değişikliklerden daha önemli değildir. Yapılması gereken, AKP'yi daha azı için değil daha fazlası için zorlamaktır; seçim barajının düşürülmesi, Siyasi Partiler Yasası'nın demokratikleştirilmesi, yargı üstündeki vesayetin tümüyle kaldırılması, ILO standartlarında sendikal hakların tanınması, temel geçim ücreti, konut hakkı, çevre hakkı, tam istihdam ve ötesi için... Aksi durumda, anayasa, özel mülkiyetin, sermayenin anayasası oldukça, ha yönetmeliğe dönmüş ha dönmemiştir. Gene de aradaki farkın, hukuki güvenlik bakımından, mahkemeye çıkarılmakla yargılanmadan sokakta kurşunlanmak kadar olmasa da küçümsenmemesi gerektiğini hatırlatalım. Eğer inisiyatif bu AKP'ye ve milliyetçi CMHP muhalefetine kalırsa, göz boyamak için konan ne varsa bu tasarıdan çıkarılacak, referanduma sunula sunula AKP yandaşlarını AYM ve HSYK'ya sokmaya yarayacak Anayasa'yı yönetmeliğe çeviren değişiklikler sunulacaktır. Karikatür:, Leman Derdisi, Şubat 2008 Politika Madde mad Anayasal reform paketi içerisindek hak kırıntılarından bahsediliyor. İlker Kılıç* Buna anayasal reform diyorsanız Ecevit ile Bahçeli yi büyük devrimciler olarak anmak gerekiyor. Cumhuriyeti kuran kadrolar için reform yapmakla yasa yapmak aynı anlama geliyordu. Peki şimdi? Kemalizm eleştirisinde muhafazakâr-liberal ittifakın avadanlığında kullanılabilecek neler varsa bugün bunlarla bizatihi bu ittifakı eleştirmek mümkün: Toplum mühendisliği, gardırop devrimciliği, pozitivizm vb Hükümetin her çıkardığı ya da çıkarmaya çalıştığı yasayı reform olarak allayıp pullayanlarda devlet merkezli epistemoloji bütün siyasal ve hukuksal çözümlemeye hakim ve kuramsal çerçeveleri üst yapı kurumlarına odaklı: Ordu, hükümet, yargı, HSYK vb. Sanki bütün toplumsal sorunlar bu kurumlarda cisimleşmiş ve bunlar da kanun maddelerinde ve dava dosyalarında çözümlenebilirmiş gibi. Çözümleneceğini iddia edenlere pozitivist diyoruz. Maddeler Paketten kimileri adına iktidar çıkarken halk adına özgürlük çıkmıyor. Eşitliğe ilişkin 10.

11 EKMEK & ÖZGÜRLÜK 11 de AKP nin anayasa paketi i elma şekerlerini görünce şaşırmıyor, sapını unutmuyoruz. Reform paketini geçirebilmek için Ne büyük reform! maddede öngörülen değişiklik zaten uluslararası sözleşmeler, içtihat ve doktrinle yerleşmiş olan pozitif ayrımcılık, yani malumun ilamı. Özel Hayatın Gizliliğine ilişkin 20. maddede öngörülen değişiklik, kişisel verilerin korunmasına ilişkin ve yine sözleşmelerle, doktrin ve içtihatlarla yerleşmiş bir düzenleme. Üstelik bu verilerin hukuka aykırı bir şekilde toplanması ve kullanılması konusunda hükümetin kendi görevini ne kadar yerine getirdiği ortadayken, bu değişikliğin hayata geçirilmesine ilişkin beklentimiz fazla değil. Nitekim zamanın Ulaştırma Bakanı da çare olarak telefonla konuşmamayı öneriyordu. 53. madde de kamu çalışanlarına sadece toplu sözleşme hakkı getiriyor. Bu hak zaten var: Sendika hakkı daha önce anayasaya konulmuş idi. Grev ve toplu sözleşme sendika hakkının özüdür, böyle olmasa sendika hakkı ile dernek kurma hakkının arasında bir fark kalmaz. Sendika hakkının grev ve toplu sözleşme hakkını içermediğini iddia etmek Anayasa nın 13. maddesini ihlal etmektir, yani hakkın özüne dokunmaktır. Siyasi parti kapatma konusunda getirilen yenilikler daha önce kamuoyuna yansımış idi. Ama bir saçmalık hemen dikkatimizi çekiyor: İdarenin işlem ve eylemleri, odaklaşmanın tespitinde gözetilemez. Bu madde iktidar partisinin kapatılamayacağına ilişkin liberal hukukçular tarafından zaman zaman dile getirilen saçma düşünceyi yansıtıyor. Diyelim herhangi bir hükümet belli bir etnik grubun tehcirine ilişkin karar alacak bu idari işlem niteliğinde olduğu için hükümetteki parti sorumlu olmayacak, bizler o partiye faşist diyebileceğiz ama Anayasa Mahkemesi bunu diyemeyecek. 74. Maddede öngörülen düzenlemeyle kamu denetçiliği öngörülüyor. Seçimi de Meclise bırakılıyor. Kamu Etik Kurulunun kurulmasına ilişkin yasadaki gibi birçok istisnanın burada da yer almasını beklemek kötümserlik değil. SGK daki bir personel çocuğunu sigortalı gösterdiği için kınanabiliyor ama aynı işlemi yapan devlet büyükleri kınanamıyor maddedeki değişiklik ile YAŞ kararları yargı denetimine açılıyor. Hukuk devleti açısından olumlu fakat yargıya ilişkin diğer değişikliklerle birlikte düşündüğümüzde alt metin amacın farklı olduğunu söylüyor. Aynı maddedeki değişiklikle mahkemelerin yerindelik denetimi yapamayacağı öngörülüyor. Kural olarak aksini iddia eden de yok zaten, bu hüküm konmasa da yerindelik denetimi yapamazlar, değişikliğin bir anlamı yok Madde ile anayasa şikayeti yolu açılıyor. Ama hemen daraltma çalışması başlıyor. Şikayet sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri ve anayasal haklarla sınırlı. Dolayısıyla AİHM ne başvuruyu kısıtlamak anlamına geliyor mu diye düşünüyoruz. Özel çıkar kamusal yarar kılıfında Denetleyici değil destekleyici kamuoyu özlemi hükümetin tüm icraatına yansımışken bile, reformlarına toplumsal bir talep yaratmak konusunda başarılı oldukları ya da olacakları söylenemez: Her arz kendi talebini yaratmıyor. Peki devletin tepesinde keman çalındığı zaman, aşağıdakilerin oynamaya koyulmamalarını nasıl bekleyebiliriz? Gönüllü oynayanların köşe yazarları, televizyon müdavimleri, parti fanatikleri, siyasal ya da hukuki polemiklerde ikbal kollayanlar olduğunu kaydediyoruz. Bunların arasında oyuna ilkel kabile dillerindeki sözcük sayısıyla katılan liberallere özel önem veriyoruz. En önde liberal hukukçuları görüyoruz. Kemanın kıvrak ritimlerine en iyi onlar eşlik ediyor: Nikâh törenlerinde gelin cenaze törenlerinde ceset olmak istiyor. Hümanist yanımız depreşiyor. Onları, iktidarın nikâhında görmeyi toprağın altında görmeye tercih ediyoruz. Liberalleri bugün işbaşında tutan şey baskının olduğu yerde bir eksikliği tamamlamak: Rızayı. Tekel işçilerine, yedikleri copun aslında acılarının ilacı olduğu, tersane işçilerine, yakamozları seyretmek için gece vardiyasını tercih etmeleri gerektiği konusunda sofistçe nutuklar atarken görebilirsiniz onları. Ancak gaz sıkışmasının sadece midede değil, kömür ocaklarında da olabileceğine ikna edemezsiniz. Poulantzas ın söylediği gibi, hukuksal sistem, bir yandan var olan mülkiyet ve mübadele ilişkilerini onaylayıp üretim koşullarının yeniden üretilmesini sağlarken, diğer yandan siyasal işlevler üstlenir; bir sınıf ya da fraksiyonun ötekiler üzerinde hegemonyasını düzenler. Bu gün de özel çıkarlar kamusal yarar kılığında piyasaya sürülüyor: Bir kliğin beka kaygısına bugün anayasal reform deniyor. Özgürlüksüzlüğün Magna Cartası Ancak Büyük İskender bile sadece kılıcın gücüne güvenmedi: Gündemdeki anayasal reform paketi içerisindeki elma şekerlerini görünce şaşırmıyor, sapını unutmuyoruz. Reform paketini geçirebilmek için hak kırıntılarından bahsediliyor. Ne büyük reform! Bunlar zaten var, fiili olarak kullanılamamaları baskıdan ve sendikaların renginden ileri geliyor. Bu hakların anayasal düzeyde tanınmaları bir ilerleme olarak değerlendirilse bile bunun anlamını iktidarın özgürlüklere düşkünlüğünde değil, bir mübadele ilişkisinde arıyoruz: Rızayı satın almak için ödenecek ucuz bir bedel. Liberaller ise fiyatı düşürmek için var güçleriyle çalışıyor: Yargı reformu herkes için gerekli, Hâkimlerin iktidarı demokrasiyi engelliyor., Demokrasi dalgası geliyor. Sonuçta belirlenecek olan özgürlüksüzlüğü kimin dayatacağı. Marx ı hatırlıyor, anayasa reformlarına özgürlüksüzlüğün Magna Carta sı diyoruz. Özgürlüksüzlüğün uygulayıcıları değişiyor özgürlüksüzlüğün sınırları ve ilkesi değişmiyor. Sadece halk desteği hiçbir iktidarı demokrat yapmıyor. Bu yüzden hiç kimse Hitler e demokrat demiyor. Wallerstein ekliyor, Halk egemenliği uygulamasını ehlileştirmenin hikâyesi liberal ideolojinin hikâyesidir. Onlardan ötesini beklemiyoruz. * Dr., Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi

12 12 EKMEK & ÖZGÜRLÜK Emek Bilgi Üniversitesi nde sendikalaşma deneyimi 1300 çalışan ortak çıkarlar ekseninde, temsiliyet birimlerini dert birliği alt birimleri ismi altında oluşturmaya ve bir tabandan doğurgan örgütlenme şeması çıkarmaya çalışıyoruz Aslı Odman * Bilgi Üniv. IMF Başkanı nın ayakkabıyla eleştirimesine tanık olmuştu sıra yönetimin sendikayla imtihanında tim araçları ile kurulduğu varoş mahallelerinde göze batan bu vakıf üniversitesini, mahallenin insanı ile koruyup temizlemek, kurucu yönetim tarafından bakıldığında akıllıca bir seçim. Çalışan mahalleliler tarafından bakıldığında ise Bilgi de temizlik ve güvenlikte çalışmak Türkiye iş piyasası ndan daha yüksek bir iş güvencesi ve sosyal haklar sağlıyor. Bu doğrudan istihdam politikası ile bir nebze olsun bu kamusal arazilerden elde edilen gelirler mahalleliye dağıtılırken, kampüslerinin de mahallelerdeki sosyal hayatta patlamasız varolabilmesi sağlamış oluyor. Bu organik mekansal entegrasyon üniversiteye, babacan bir Bilgi Ailesi görüntüsü de kazandırmıştı. Aile formunun beraberinde getirdiği tüm renklerle tabii ki. Peki ne oldu da bu denge, bu hesap değişti? Aile dağıldı?. Bilgi Ailesi nin 340 temizlik, güvenlik ve teknik işçisi neden kadroda fazlalık gözükmeye başladı? Kâr amaçlı olmayan bir çerçeveye sığmaya çalışan bir şirket: Laureate Education, Inc. Türkiye de eğitim ücreti verilerek okunan 2007 den berri Tuzla Tersaneler Bölgesi nde yasadışı taşeronlaştırmaya ve bunun insan canına ve hayatına olan etkilerine şahit olmak durumundayım. İşkolu ile ilgili, altişverenlik hükümlerinin Tuzla da nasıl çiğnendiği ile ilgili, Tuzla da yaşamın ritmi ile ilgili bir sürü şey öğrendikten sonra, gelebildiğim yer hep aynı idi: Görünen köy kılavuz istemezdi. Tuzla da taşeron şirketler yasadışı çalıştırılıyordu. Böyle parça bölük çalışma ile seri iş kazaları arasında doğrudan bir ilişki vardı. Ama işçiler bir araya gelip, sendikalaşamadıkları için ölümlere yol açan nedenler değiştirilemiyordu. İçi tabandan güç ile dolmayınca yasa işletilemiyordu. İş güvencesinin ucu ise insan hayatına bağlıydı: İkisine sahip çıkmak için de orayı emeği ile her gün varedenler sermayenin çerçevesi dışında bir araya gelmeli, örgütlenmeli idi: Bunun adı da verili hukuki çerçeve içerisinde Sendika idi... Bilgi de taşeronlaştırma planları Biz sana Bilgi Üniversitesi ni sorduk, Tuzla ezberine döndün gene! demeyin. Yedi senedir araştırma görevlisi olarak çalıştığım İstanbul Bilgi Üniversitesi nde Eylül 2009 da dönem taşeronlaştırma dedikoduları ile ağır bir havada başlamıştı. Taşeronlaştırılması düşünenler temizlik, güvenlik ve teknik hizmetlerden üçyüzü aşkın arkadaşımızdı. Arkadaşımız tabirini fos, sınıfsal farkın altını çizen yapmacık bir mütevazilik ile kullanmıyorum. Bilgi Üniversitesi, 1996 da kurulduğu günden beri neredeyse aralıksız olarak bu destek personeli tabir edilen emekçileri kendi kadrosunda çalıştırıyor ve bu destek personelin çoğu üniversitenin kampüslerinin kurulu olduğu mahallelerde, özellikle de Kuştepe de oturuyor. Bilgi, şehrin tam içinde bir kent üniversitesi olmasını merkezi semtlerin hemen çeperlerinde irtifak/kullanım hakkını edindiği çoğu kamusal arazilere borçlu (Kuştepe Metruk Mezarlığı üzerindeki Kuştepe, Silahtarağa Elektrik Fabrikası nın yüz dönümü aşkın arazisi üzerindeki santralistanbul, eski Toyota Plaza, yeni Dolapdere Kampüsü ve Tophane rıhtımdaki yurtlar). Para ödeyerek okuyan öğrencilerin üniversiteye taşıdıkları hayat stili ve gösterişçi tüketüm üniversiteler halen Vakıflar Kanunu çerçevesinde düzenleniyor. Her ne kadar ağzımız özel üniversite demeye alışmış olsa da, 1982 Anayasası nın 130. maddesine göre bu üniversiteler, kamusal nitelikli iş gören ve doğrudan kazanç amacı gütmeyen vakıflar teşkil ediyorlar. Fakat YÖK başkanı Yusuf Ziya Özcan da, her perşembe VATAN gazetesindeki köşesinde eğitim vizyonu ile ilgili örnekler veren Bilgi nin yeni Mütevelli Heyet Başkan Yardımcısı, Laureate in Bilgi nezdindeki CEO su (İcra Kurulu Başkanı) Rıfat Sarıcaoğlu da kazanç amaçlı üniversitelerin Türkiye eğitim sisteminde ne kadar önemli olduğunu sistematik olarak dillendiriyorlar. Laureate de ne oluyor? diye mi sordunuz?: Bilgi Üniversitesi, merkezi New York ta olan, yönetim kurulundakilerin çoğunun finans kökenli olduğu, kısa zamana kadar Nasdaq borsasında işlem gören Laureate Education, Inc. adlı şirkete adım adım satıldı. Vakıflar resmen satılamadığı için, tam olarak vâkıf olamadığımız hukuki şekillerde arasında adım adım devredildi. Bilgi nin eski yöneticileri ile Laureate Grubu arasındaki

13 Ekonomi EKMEK & ÖZGÜRLÜK 13 davalı bir süreçte Laureate galip geldi ve Şubat 2009 da önce Vakıf Mütevelli Heyeti nin, sonra Rektörlüğün, daha sonra da üniversite idari bürokratlarının kompozisyonu bu sermaye değişikliğini yansıtacak şekilde değişti. Endişelerle ekşimek mi, Sendikayla umuda yolculuk mu? Bilgi Üniversitesi nin 1300 kişiden oluşan temizlik, teknik, asistan, öğretim görevlisi, idari sekreter, bahçıvan, doçent, bilgi-işlemci kadrosu, bu uzun ve kavgalı devir süresince biriktirdikleri endişeyi Kasım 2009 dan beri somut bir sendikal örgütlenmeye kanalize etmiş durumdalar. Bu süreçte Ocak 2010 da yapılan taşeronlaştırmaya karşı imza kampanyası sendikal örgütlenmenin önemli ivmelerinden biri oldu. Bu kampanyada üniversite, yalnızca eğitim hizmeti veren bir yer değil, eğitimin temelindeki bilgi ve bilimi de üreten, idari, destek, akademik birimlerin ortak çalıştığı, eleştirel akıl ile işleyen bir bütündür dedik. Bu vesile ile üç kampüste, birimler-bölümler arasında dert ortaklığı üzerinden tanışıklıklar, sohbetler kuruldu. Taşeronlaşmanın geriye çekilmesi, özgüvenimizi artırdı. Bizi bu gerekli deli işine girmeye bir kez daha ikna etti. Mart ayından itibaren de 17. no lu, her nevi büro işçisini kapsayan işkolunda, Sosyal-İş Sendikası nda örgütleniyoruz. Zira hocalar dahil, vakıf üniversitelerinde her çalışan özel hukuk, yani 4357 no lu İş Kanunu çerçevesinde çalıştırılıyor. Bu süreçte güvenlikte çalışan Erhan ın ücretsiz fazla mesai sorunu, ingilizce hocası Alev in özgürce uygun eğitim materyalini seçme kaygısı, asistan Aslı nın çalıştığı bölümün burslu öğrenci kontenjanın azaltılması derdi, yardımcı doçent Şerife nin fazla ders saati yükü derdini yatay kesen çıkarlarımız var: İş güvencemiz, iş güvencesiz sağlanamayacak huzurlu, iletişimi doğal iş yerimiz, kreşimiz, işyerimizi etkin olarak şekillendirebilme ve önümüzü görebilme ihtiyacımız. Üç ana birimimiz iletişim şekli ve mesai tarzı üzerinden şekilleniyor: Bilgisayarla çalışmayanlar, bilgisayarla çalışan idari kadro ve bilgisayarla çalışan akademik kadro. Şu anda bu ortak çıkarlar ekseninde, temsiliyet birimlerini dert birliği alt birimleri ismi altında oluşturmaya ve bir tabandan doğurgan örgütlenme şeması çıkarmaya çalışıyoruz. Akademik olan ile sendikal olanının birbirini beslediği alanlar hakkında çalışma gruplarında çalışıyoruz. Toplu İş Sözleşmesi yetki hakkına sahip olma yolunda en kalıcı kazanım, bu sözleşmeden de öte bu karınca işi gibi gözüküyor. Şirket devirleri, atamalar, önümüze çıkarılan eski yönetimyeni yönetim karşılaştırmaları zirvelerinden, ayağımızı toprağa bastığımız, yavaş yavaş yürüdüğümüz bir yola inmeye çalışıyoruz. Gidiyoruz. Bu konuda hepinizin deneyimlerine ihtiyacımız var. AKP-IMF: Ayrılsak da beraberiz AKP hükümeti IMF ile anlaşma imzalamadıysa da, IMF nin de onayıyla hazırladığı Orta Vadeli Program aracılığı ile emekçilere saldırmaya devam ediyor Erdoğan ve Babacan Ekim 2009 İstanbul IMF zirvesinde Dünya Bankası ve IMF başkanlarıyla çeperindeki sermaye gruplarına kaynak aktarmada önemli bir mekanizma Tolga Tören olan Gelir İdaresi nin özerkleşmesini istemiyor olabilir... Ancak, bu tür açıklamaların, konuya bütünsel bir bakış sun- Hükümet ile IMF arasında bir süredir devam eden görüşmeler, geçtiğimiz ay madığını, dolayısıyla ancak kısmi doğruları içerdiğinin altını çizmek gereki- IMF heyetinin anlaşma imzalamadan masadan kalkması ile sona erdi. Hükümet, IMF ile anlaşma imzalanmamasıyor. Konunun açıklanmasında, sadece teknik boyut ile sınırlı kalmanın, sadece görünenlere/olgulara değinmenin, o nı, Türkiye yi bağımsızlığa kavuşturan muzaffer komutan edası ile kamuoyuna duyurdu: Artık IMF ye ihtiyacımız olguları açığa çıkaran dinamiklerin anlaşılması önünde engel oluşturacağının yok. da. Bu son ifadenin daha iyi anlaşılması için öncelikle konuyla ilgili, sermaye Ekonomi eşrafı: Eyvah! Medyada kalem oynatan ekonomi eşrafı ise, anlaşma imzalanmamasını, biraz kilerin, sonra da bu tepkilerin nedenle- sınıfının farklı kesimlerinin verdiği tep- da panikle yutkunarak ve genelde pek rinin anlaşılması gerekiyor. de hayırlı olmadı yollu imalarla açıkladı. Kimine göre hükümet, seçim arifesinde IMF tarafından önerilecek ve se- anlaşma gerekli değil İslamcı sermaye: IMF ile çim harcamalarının önünde engel olacak politikalarla karşı karşıya kalmak ları Derneği (MÜSİAD) Başkanı Ömer Örneğin, Müstakil Sanayici ve İşadam- istemiyordu, kimine göre, IMF tarafından önerilen ve hükümetin kamu gelirlaşmanın, sıcak para akışına ve TL nin Vardan, Ocak ayı başında, IMF ile anleri üzerindeki kontrolünü kısıtlayacak değerlenmesine yol açarak ihracatı Gelir İdaresi nin özerkleştirilmesine sıcak bakmıyordu. Konuya teknik boyut- İhracatçılar Meclisi (TİM) başkanı Meh- olumsuz etkileyeceğini belirtti. Türkiye tan bakıldığında, bu tür yorumların met Büyükekşi de benzer bir noktaya doğru olduğunu söylemek mümkün. vurgu yaparak, IMF ile anlaşma imzalamaması dolayısıyla hükümete teşekkür Evet, hükümet seçim harcamalarını kısmak istemiyor olabilir; evet, hükümet, etti. Büyükekşi ye göre, IMF ile imzala- * Bilgi Üniversitesi araştırma görevlisi >>

14 >> 14 EKMEK & ÖZGÜRLÜK nacak bir anlaşma, kısa vadeli sıcak parayı tetikleyecekti. Oysa Türkiye nin ihtiyacı kısa vadeli ve kâr transferi peşindeki sıcak para değil, sanayi üretimini ve ihracatını artıracak yabancı sermaye idi. Gülen cemaatine yakın sermayedarların örgütü olan Türkiye İşadamları ve Sanayicileri Konfederasyonu (TUSKON) ise, IMF ile anlaşmaya MÜSİAD ve TİM kadar net karşı çıkmasa da, anlaşmanın imzalanması durumunda gelecek kaynağın, faizleri düşürmek amacıyla kullanılmasını, yani reel sektöre aktarılmasını talep etti. TÜSİAD: Anlaşma iyi olacaktı TÜSİAD ise, 2008 yılından bu yana, IMF ile imzalanacak bir anlaşmanın krizin daha az zararla atlatılmasında önemli rol oynayacağını belirtiyordu. Mustafa Koç da, geçtiğimiz Aralık ayında gerçekleştirilen TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu toplantısında, IMF ile anlaşmanın öneminin göz ardı edilmesini ve bu yolla gelecek milyar doların elin tersiyle itilmesini anlayamadığını belirtmişti. Türkiye sermayesinden farklı sesler Yukarıdaki açıklamalar da gösteriyor ki, Türkiye sermayesi IMF ile imzalanacak bir anlaşma konusunda ortak bir görüşe sahip değil. Peki, bu durumun nedenleri neler? Türkiye sermayesinin TÜSİAD da örgütlü ana akımı, son yıllarda katma değeri yüksek mallar üretiminde yoğunlaşmış durumda. Marksist kavramlarla ifade edecek olursak, mutlak artı değer üretiminden göreli (nispi) artı değer üretimine geçmiş durumda. Sermayenin bu kesimi açısından bakıldığında, sıcak para girişi ve buna bağlı olarak TL de meydana gelen değerlenme, yatırım malı ithalatını ucuzlatması dolayısıyla büyük önem taşıyor yılları arasında en yüksek büyümeyi gerçekleştiren sektörlerden birisinin yüzde 16,6 ile taşıt araçları sektörü olması ve 2005 yılından itibaren özel sektörün sabit sermaye yatırımlarının, büyük ölçüde TL nin değerlenmesine bağlı olarak gerçekleşen yatırım malı ithalatından kaynaklanması, yukarıda bahsedilen her iki durumu da açıklar nitelikte. IMF ile imzalanacak bir anlaşmadan dolayı gelecek kaynağın daha çok bu kesimler tarafından kullanılacak olması da cabası. MÜSİAD, TÜSKON, TİM gibi örgütler içinde örgütlenmiş sermaye kesimleri için ise durum farklı. Bu kesimler için, düşük değerli bir TL, dış pazarlarda ihracat avantajı kazanabilmek için büyük önem taşıyor. Bu durum, MÜSİAD ya da TİM başkanlarının IMF ile anlaşılmasına karşı çıkmasını da TL nin değerlenmesinden neden çekindiklerini de açıklıyor. Emek düşmanı Orta Vadeli Program (OVP) Ancak AKP hükümeti, sermaye sınıfının tüm kesimlerine ortak bir zemin de sunması gerektiğinin farkında. Hükümetin, ihtiyacımız kalmadı dediği ve en azından şimdilik anlaşma imzalamadığı IMF nin de onayını alarak, yılları için hazırladığı Orta Vadeli Program (OVP), içerdiği birçok emek düşmanı politika ile tam da böylesi bir zemini ifade ediyor: n Sağlık hizmetlerinin paralı hale getirilmesi, n Özelleştirilmelere devam edilmesi, n Çalışanlara gerçekleşen değil beklenen enflasyona göre ücret zammı yapılması, n Esnek, yani güvencesiz, sosyal ve sendikal haklardan yoksun çalışmanın yaygınlaştırılması OVP nin göze çarpan emek düşmanı ögelerinden bazıları. Dolayısıyla, IMF ile anlaşma imzalanmamış olması emekçiler açısından herhangi bir anlam ifade etmiyor. Ancak IMF ile anlaşma imzalanmadan da emek düşmanı politikalar izlenebileceğini, dolayısıyla sosyalistlerin ve emek hareketinin, antikapitalist bir hatta sahip olmadan sadece IMF karşıtlığıyla yetinmesinin yetersizliğini ortaya koyuyor. Kent Mücadelesi Sosyal Devlet Gökçeklerden k Hak kavramını sermayeye karşı kullanmak pekala mümkün. Ama unutmayalım: Hiç bir kapitalizmde halkın iradesi kâr ve birikimin gerekliliklerine öncelenmez Deniz Gemici Sol son dönemlerde, İstanbul daki metrobüs eylemleriyle kendini görünür kılmaya başlayan ulaşım hakkı temelinde yükselen etkili bir muhalefet yürütüyor. Ankara da yürütülen mücadele ise 1.85 TL ye varan ulaşım ücretlerinin, tüketici derneklerinin açtığı dava sonucunda iptal edilmesinin ardından Melih Gökçek in bir taraftan ulaşım ücretlerini 2004 fiyatı olan 90 kuruşa indirirken, bir taraftan da dolmuş ve halk otobüsü sahiplerine dava açmalarını telkin etmesi ve sefer sayılarını azaltmasıyla yeni bir sürece girdi. Ulaşım ücretlerinde altı yıl önceki tarifenin geçerli olmasını sağlayan UKOME kararına ilişkin Ankara Minibüsçüler Odası nın açtığı ve avukatlığını, Gökçek in de vekili olan Mehmet Ali Alan ın yaptığı davada, yürütmeyi durdurma kararı verildi. Ankara da belediye otobüs bileti fiyatının yeniden 1.85 liraya çıkması üzerine mücadele ivme kazandı. ODTÜ ve Hacettepe li öğrencilerin "parasız ulaşım hakkı"nı kullanma eylemleri ve kitlesel gözaltılarla Danıştay ın kararının ardından bir kez daha Erdoğan ın genişletilmiş Başkanlar kurulu Toplantısı nda yaptığı konuşmayla gündeme oturdu: Bu komünist düşünce, komünist mantık var ya zaten o yaşadığı ülkeleri, geçmişte onları iflas ettirdi. Ondan sıyrıldılar onlar, bizdeki komünistler hala bundan kurtulamadılar. Bunlar milletten yana değil, bunlar illetten yana. Reel sosyalizm deneyimlerinin neden başarısızlıkla sonuçlandığına veya pek yenilikçi ve demokrat başbakanımızın her gerçek muhalefet karşısında geleneksel sağ söylemlere ne kolay sarıldığına ilişkin tartışmalar bu yazının konusu değil ama Erdoğan ve Gökçek in kapitalist mantığına ve sonuçlarına şöyle bir bakmakta yarar var. Sermaye, kent ve kent içi ulaşım sorunu Modern anlamda kentin öyküsü, sanayileşmeyle başladı. Sermayenin, mekân düzenlemelerini birikim rejiminin gereklilikleri üzerine yeniden ve yeniden inşa etmesiyle devam ediyor. Sermaye daha önceleri iç içe olmasını tercih ettiği üretim ve yaşam alanlarını, esnekleşme ihtiyacının bir sonucu olarak birbirinden ayırdı. Bazılarına otomobil sattı, diğerleri için ise bir zamanlar kamusal olarak sunulan toplu ulaşım hizmetini artık kârın konusu haline getirdi. Müsebbibi olduğu trafik sorunu yüzünden yolda geçirilen zamanlar arttıkça bunun üzerinden yeni kâr alanları açmayı da ihmal etmedi: Uyumak isteyene yastık, ötekine ipod sattı. İki başkan, iki belediye, bir yasa! Kendine yeni kâr alanları açmak için hayatın her alanını metalaştıran kapitalizm, daha önce kamusal olarak tanımladığı hizmetleri şimdi sermayeye açıyor. Kamu kaynaklarının yerel sermayede yoğunlaşmasının bugün için tek geçerli kalkınma yolu olduğu düşüncesinin büyük sermaye kesimlerinin de desteğiyle genel bir sermaye politikası durumuna gelmesi,

15 EKMEK & ÖZGÜRLÜK 15 bizi urtarabilir mi? Ulaşım zamlarına karşı Ankara da özellikle öğrenci gençlerin başlattığı protestolara halk da destek verdi kuşkusuz bunun yasal dayanaklarının oluşturulmasını da zorunlu kılıyor. Kentsel hizmetlerin piyasalaştırılması için en kapsamlı hazırlık olan yerel yönetimler yasası, verili devlet geleneği ve güvenlik hassasiyetleri yüzünden henüz yürürlüğe konamasa da bu özlemin izlerini yürürlükteki pek çok yasada görmek mümkün. Örneğin, 4736 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun un 1. maddesi şunu hüküm altına alıyor: Diğer kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra belediyelerce üretilen mal ve hizmetlerde, işletmecilik gereği yapılması gereken ticarî indirimler hariç herhangi bir kişi veya kuruma ücretsiz veya indirimli tarife uygulanması yasaktır. Hakkında medyada çıkan haberler dışında bir bilgiye sahip olmasam da Dikili Belediye Başden alınır satılır bir mal olarak gören neoliberal belediyecilik anlayışının başarılı temsilcisinin bu şaşkınlığının ve sorumluluk aşkının samimi olduğunu kabul etsek de sonuç değişmiyor. Kolektif ihtiyaçları metalaştırarak piyasaya tabi kıldığınızda, sosyal sorumluluk projelerinin, kapitalizmin kar maksimizasyonunu hedefleyen kendine özgü zorunluluklarının baskısı altında kişisel tercihlerinizden bağımsız olarak, bir halkla ilişkiler faaliyetinden ve sosyal risklerin kontrol altında tutulmasından başka bir amaca hizmet etmeyeceği ortadadır. Peki kamusal yarar veya hak kavramı, sınıfsal olduğu apaçık olan bu mücadelede elverişli birer vasat olabilir mi? Sermayeyi kendi silahıyla vurmak mümkün mü? Sermayenin tüm hayatımızı kuşatarak ve boğazımıza kadar gelip dayandığı bir metalaştırma pratiğinde bunu geriletecek her kanı Osman Özgüven in en azından bazı uygulamaları yönünden sosyal belediyecilik adına belli kazanımlara imza attığını düşünüyorum. Kendi başının da kömür dağıtımları yüzünden dertte olduğu bir sırada, Özgüven in 10 metreküpün altında kalan su tüketiminin ücretlendirilmemesi uygulaması yüzünden bu yasa uyarınca yargılanması konusundaki haberlere tepki gösteren Melih Gökçek, "AK Partili bir belediye yardım yapınca `sadaka` oluyor, sosyal demokrat belediyeler yardım yapınca `örnek belediyeciliğe soruşturma açıldı` deniliyor" diyerek şaşkınlığını dile getiriyor. Sosyal sorumluluğun gereği olarak yardımlara devam edeceğini muştuluyordu. Oy kaygısı, sadaka kültürü gibi argümanlar bir yana, kenti bir sosyal mekân olarak görmeyen, bizatihi kenti ve kent yaşamının zorunlu kıldığı temel ihtiyaçları değişim değeri üzerindireniş, her karşı atak kuşkusuz ilgiye mazhardır. Ancak sınıflara bölünmüş eşitsiz bir toplumda gerçekten herkesin yararına olacak bir iktisadi politika bulmak mümkün müdür? Veya her biri uzun ve acılı mücadeleler sonucu elde edilmiş olsa da, Alan Meiksins Wood un kapitalizmin sosyal haklarla imtihanını ele aldığı makalesinde haklı olarak vurguladığı üzere, bizzat kapitalizm tarafından yaratılan sosyal sorunların gerekli kıldığı ve yine kapitalizmin gereklilikleri ile süre giden geriliminin onları kırılgan ve müphem kıldığı sosyal hakları korumanın bir yolu var mıdır? Hak kavramını, teorik açmazlarına rağmen, politik içeriğini güncel talepleri nihai hedeflerden hareketle belirlediğimiz bir yaklaşımla doldurmak kaydıyla, sermayeye karşı kullanmak pekala mümkün. Ancak bölüşümün her düzeyinde süre giden kavganın sınıf mücadelesi olduğunu hem kendimiz hem de kitlelerin nezdinde bilince çıkarmak ve politikleşmiş bir işçi sınıfı hareketinin inşasına dair programımızda yerli yerine oturtmak zorundayız. Yine Wood un sözleriyle; kapitalist demokrasinin neoliberalden sosyal demokratik olanına kadar hiçbir türü halk iktidarınca yönetilmez, hiçbir kapitalizmde halkın iradesi kar ve birikimin gerekliliklerine öncellenmez ve yine hiçbir kapitalizm yoktur ki hayatın temel koşullarını kar maksimizasyonu belirlemesin. Dolayısıyla sermayenin her yeni çitleme atağında ister istemez bizi kaynak tartışmasının içine çeken, ufkumuzu daraltan, gitgide inandırıcılığını yitiren ve adeta bir ruh çağırmaya dönüşen sosyal devleti göreve çağırma kolaycılığından vazgeçmeliyiz. Çünkü böylesi bir kolaycılık, Nasrettin Hoca öyküsündeki gibi bir ilişkiye kapı aralar: Kazanın doğurduğuna inanacak kadar saf olanın öldüğüne de aklı yatacaktır. Ne diyordu Erdoğan; bunlar bu eylemleri komünistliklerinden yapıyorlar; illetten yana bunlar. Hay ağzını seveyim, ben de bunu diyorum; ne yaparsak komünistlikten (domuzluğuna) yapalım, ne yaparsak yapalım sermayeyi illet edelim. Zira kamuya en çok sosyalizm yarar!

16 16 EKMEK & ÖZGÜRLÜK Ekoloji AKP nükleer için bastırıyor Hükümet nükleerde ısrar ediyor çünkü başka hiçbir icraatı AKP ye otoriter ve anti demokratik uygulamalarını meşrulaştırmak ve kendi bölgesinde güçlü bir devlet görüntüsü vermekte nükleer teknolojinin sunduğu imkanları sunmuyor Mehmet Horuş Türkiye nin nükleer enerji macerasında bundan yirmi yıl öncesine göre, ne ekonomik ne de teknolojik açıdan farklı bir durum söz konusu. Buna rağmen AKP, her türlü açık hukuksuzluğu göze alarak ve hiçbir altyapı hazırlığı olmadan nükleer santral ihalelerini tamamlamaya çalışıyor. Çünkü AKP nin, kurulması planlanan nükleer santrallerden elde edilmesi düşünülen elektrik enerjisinden daha çok; kendi tek parti devletini inşa ederken hayata geçirmeye başladığı otoriter ve antidemokratik politikalarına nükleer ideolojinin sunacağı katkılara ihtiyacı var. Nükleer santral için atılan ilk somut adımda, Türkiye de yapılmak istenen santrallerin akla ve mantığa sığmayan bir iş olduğu ortaya çıktı. Devlet desteğine rağmen tek bir firma dışında açılan ihaleye başvuran olmadı. Bu şekilde ihale yapılamayacağı belli olmasına rağmen ihale konusunda Danıştay yürütmeyi durdurma kararı verinceye kadar ısrar edildi. Yargı kararları ortada dururken Başbakan Tayip Erdoğan, Rusya Federasyonu gezisi sırasında Rusya Başbakanı Vladimir Putin ile Türkiye de Nükleer Santral Tesisi Konusunda İşbirliği Ortak Beyannamesi ni imzaladı. Ardından da Enerji Bakanı Taner Yıldız, Sinop ta nükleer santral kurulması için Güney Kore ile protokol imzaladı. Her iki anlaşmanın da yasal dayanağı yok. Hatta Başbakan, açıkça Danıştay kararını kastederek nükleer santral kurulma sürecinde yargıya taşınamayacak devletler arası bir formül üzerinde çalıştıklarını açıkladı. Nükleer ideoloji Nükleer teknoloji, yarattığı tehlikeler yanında pahalı olması, santral yapımının uzun sürmesi, atık sorunu, kendisinin de enerjiye bağımlı olması gibi teknik gerekçelerle birlikte taşıdığı ideoloji nedeniyle de itiraz edilmesi gereken bir teknolojidir. Nükleer teknolojinin merkeziyetçi, savaşçı, antidemokratik, gizlilik esasına dayanan, hegemonik devletlerin gücünü ve bu ülkelere olan bağımlılığı artıran, güvenlik adına askeri denetimini meşrulaştıran, büyük rüşvetlerin döndüğü bir teknoloji olması, bilinen ideolojik yönlerini anlatmak için yeterlidir. Bu anlamda öteden beri teknolojinin bilimsel ve politik olarak tarafsızlığını reddeden endüstriyelizm eleştirilerinde nükleer bahsinin özel bir yeri olmuştur. Nükleer teknolojiye sahip olmak, her zaman endüstrileşmenin en karakteristik ve ileri sembolü sayılmıştır. Son yıllarda ise tartışmanın nükleere karşı alternatif enerjiler üzerinde yoğunlaşması, tartışmayı dar anlamda teknik bir zemine sıkıştırmış ve sorunun bu ideolojik boyutunun göz ardı edilmesine neden olmuştur. Nükleer karşıtı hareket Çernobil den geriye kalan trajedi AKP ye ibret olmuyor Türkiye de de Akkuyu daki nükleer santral projesinin ilk ortaya çıkışından bu yana bir nükleer karşıtı hareket var. Sinop taki nükleer santral projesine karşı da Sinop halkı başta olmak üzere ciddi bir toplumsal tepki ortaya konulabildi. Ama bugün, projeler hayata geçirilme aşamasındayken ve nükleer santraller, kamuoyunun çok daha fazla gündemindeyken nükleer karşıtı tepkinin cılız kaldığını görüyoruz. Bunun pek çok nedeni yanında nükleerin ideolojik boyutunun ihmal edilmesinin azımsanmayacak bir payı var. Çernobil sonrası Karadeniz de kazaya bağlı kanser vakalarının artışına ilişkin halen gerçek bir bilimsel çalışmanın yapılmadığı, inkar edilen ve üzeri granitle kapatıldığı söylenen radyasyonlu çayların üniversite bahçesinde çıktığı, kaç proje olduğu, bunların nasıl hayata geçirileceği, atık sorununun nasıl giderileceği, güvenlik tedbirlerinin nasıl sağlanacağı konusunda kimsenin bilgisinin olmadığı, ihale sürecinde TAEK ile ilgili rüşvet iddialarının basına yansıdığı, nükleer santrallerin devlet desteği olmadan kurulamayacağının ortaya çıktığı bir ülke haline gelinmiş olması, nükleer teknoloji için gerekli elverişli koşulların sağlandığı anlamında da yorumlanabilir. Hükümetin, nükleer enerji santralleri kurma hedefi, rejimin bekası için vazgeçilmez görülen bir devlet politikası haline getirilmiş durumdadır. Rejimin otoriter yapısındaki artışa paralel olarak nükleer santral projelerinde de yol alınmaktadır. Türkiye de rejimin bütünlüklü niteliği üzerinden tavır almadan, savaşa ve sömürüye karşı çıkmadan, demokratik talepler için mücadele edenlerle bir araya gelmeden nükleer santrallere karşı tutarlı ve toplumsal bir karşı koyuş sergileme olanağı görünmemektedir. Nükleer karşıtları, bu yıl da Çernobil in yıldönümü olan 26 Nisan da sokaklarda olacaklar. Ama özetlemeye çalıştığımız nedenlerle 1 Mayıs ın da en az 26 Nisan kadar nükleere karşı çıkmak için anlamlı bir gün olduğunu unutmamak gerekiyor.

17 Konferans EKMEK & ÖZGÜRLÜK 17 Kadınlar vardır, Sosyalist Gelecek'te Sosyalist Gelecek Parti Hareketi eşit temsiliyeti hayata geçirdi; 45 kişiden oluşan karma meclisin 23'ü kadın Yeşim Dinçer Konferansta cinsiyetçi olmayan bir sosyalizmi bağımsız bir seçenek olarak var etme yolunda kararlı adımlar atıldı. Fakat bilhassa kadınlar, özgürlüğe giden kestirme bir yol olmadığının bilincindeler. Mücadele çetin olacak. Kadınların kurtuluşu Kadınların kaleme aldığı "kadınların kurtuluşu için karar" metni, karma oturumda okundu ve oylama yapılmaksızın kabul edildi. Metin, "emeğimiz bedenimiz kimliğimiz bizimdir" başlığını taşıyordu ve ilk saptaması şöyleydi: "İnsanlık tarihinde insanın insan üzerindeki bilinen ilk tahakküm biçimi olan erkeklerin kadınların emeği, bedeni ve kimliği üzerindeki denetim ve tahakkümü bugün de sistematik bir biçimde sürüyor. Günümüzde kadın kurtuluş mücadelesi/ hareketinin patriyarka (erkek egemen sistem) olarak tanımladığı bu sistem; tarihsel olarak kapitalizm tarafından devralınmış, dönüştürülmüş ve onun maddi temeliyle eklemlenmiştir." Kadınların kararları, sadece kadınların katıldığı ara oturumlarda hararetle tartışıldı; itirazlar dikkate alınarak düzeltildi ve karma oturuma sunulmadan önce son halini aldı. Kadınlar, bu süreçte oylama yönteminden kaçındılar; "ikna" ve "yol verme" yöntemlerine başvurdular. Yol verme yöntemi, itirazı olan ve ötekileri ikna edemeyen kadınların sürecin önünü tıkamamak adına, görüşlerini saklı tutarak geri çekilmesine dayanıyor. Kadınların kararları, onların bu yöndeki isteği uyarınca karma oturumda tartışmaya açılmadı ve oylanmadı. Kadın meclisi ve kadın konferansı Konferans, Sosyalist Gelecek Parti Hareketi'nde yer alan tüm kadınların organik/doğal üyesi olduğu bir kadın meclisinin oluşturulmasını da karara bağladı. Kadın meclisi, Sosyalist Gelecek'in tüm politikalarının cinsiyetlendirilmesi, cinsiyetçiliğin aşındırılması, kadınların eşit söz, karar ve yetki sahibi olmalarının güvencesini yaratmak üzere çalışacak. Kadınlar, temsiliyet esasına dayanmayan bu meclise doğrudan katılarak kendi kararlarını alabilecekler. Faaliyeti karara bağlanan organlar arasında, kadın üyelerin, yüzde 10'unun talebi üzerine, mümkün olan en kısa sürede toplanacak bir kadın konferansı da bulunuyor. Hareketimizin kadın kurtuluş mücadelesine dair eğilimini belirleyen metinler üzerinde son sözü kadın konferansı söyleyecek. İlk kadın konferansının yaz başında toplanması öngörülüyor. Karma mecliste kadınlar Bununla birlikte, kadınların Sosyalist Gelecek içindeki varlığı ve faaliyeti, kadın meclisiyle sınırlı değil. İşleyiş kurallarında temel alınan "pozitif ayrımcılık, eşit katılım ve eşit temsiliyet" ilkeleri gereğince, karma meclisin yüzde 50'si kadınlardan oluştu. Bu, Türkiye sosyalist hareketinin tarihinde çok önemli bir eşik. Kadınlar tüm bu süreçte, hevesli ve heyecanlıydılar. Katılmaya, sorumluluk almaya kendiliğinden talip oldular; erkeklerin yönlendirmesine ihtiyaç duymadılar, prim de vermediler. Bu enerjinin açığa çıkmış olması, oranlardan ve sayılardan daha önemli ve değerli. Patriyarka yıkılana dek, kadınlar evde, işte, sokakta olduğu gibi toplumsal mücadeleye katıldıkları yapılanmalarda da -örneğin sendikalarda, partilerde, derneklerde- erkek egemenliğiyle mücadele etmek zorunda kalacaklar. Sosyalist Gelecek çölün ortasında bir vaha olabilecek mi? Kadınların çoğu -en azından kısa vadede- bu denli iyimser değil. Fakat cinsiyetçi olmayan, kadınların da kurtuluşunun önünü açacak bir sosyalizmin inşası için atılan bu adımları önemsiyorlar. Pozitif ayrımcı önlemler, kota, kadın dayanışmasının örülmesi, Sosyalist Gelecek içinde kadınlara olanak tanıyacak; cinsiyetçi tüm tavır, söylem ve pratiklere karşı mücadele verirken onlara güç katacak. "Kadınların kurtuluşu kararı"ndan: Patriyarkal kapitalizm ve emeğimiz "Kapitalizm ve patriyarkanın işbirliği çerçevesinde kapitalizm kendisi için her dönemde yeni açılımlar/kâr alanları oluştururken, patriyarkanın ona sunduğu olanaklardan yararlanmayı ihmal etmez. Bunu yaparken de patriyarkayı yeniden-üretir. Karşılıksız ev emeğinin güçsüzleştirdiği kadınlar, ancak düşük ücretli, sosyal güvencesi olmayan işlerde, kesintili olarak çalışabilirler. Bu işler ise kadınların aileye ve erkeklere olan bağımlılığını yeniden üretir. Kadınların, kapitalizmin krizi ve sosyal hizmetlerin çökmesiyle birlikte artan ev içi yüklerinin yanı sıra, istihdam olanakları azalır. Üretimin esnekleşmesi ve yarı-zamanlı güvencesiz işlerin yaygınlaşmasıyla, kadınlar patriyarkal baskıya çok daha açık hâle gelir. Kadının iş yaşamına girerek özgürleştiğini düşünürken; kendini güvencesiz çalışmanın yaygın olduğu havzalarda, hizmet sektörünün en alt basamaklarında ve fuhuş sektöründe güvensiz, güvencesiz, şiddet ve aşağılanmayla örülü bir yaşamın içinde bulurlar. Kadınların büyük çoğunluğu için kapitalizmin krizi ve yeni yönelimleri daha çok şiddet, daha çok karşılıksız ev ve bakım emeği, aileye ve kocaya daha çok bağımlılık anlamına gelir. Ayrıca engelliler ve özellikle de engelli kadınların mevcut toplumsal koşullar içindeki konumu özel bir durum oluşturmaktadır. Kadının mevcut ikincil konumu, engelli olması ile katmerlenmektedir."

18 18 EKMEK & ÖZGÜRLÜK Konferans Ortaklaşma konferansı ve beklentilerimiz Ortaklaşılan çağrının ilkelerini hayata geçirmek, stratejik ve taktik siyasal yönelimleri fiile çıkarmak, işçi, kadın, ekoloji, gençlik alanlarına dönük perspektifleri somutlaştırmak, Kürt sorunundaki görevleri pratiğe dökmek, sosyalist yeniden kuruluşun ihtiyaçlarını pratik içinde karşılamak ve krizin sonuçlarına müdahale etmek için örgütlenme sorunu hayati önemdeydi, atlanmamalıydı. Vakkas Kılınç Konferans öncesi yaptığımız değerlendirmelerde konferans tan beklentilerimize, ama aynı zamanda da Konferansta doğabilecek olası tehlikelere dikkat çekmiştik: Ortaklaşma kendini uzun süre siyasal birlik üzerinde tutamaz. Tutarsa tavsama başlar, hayata müdahalede yetersiz kalır. Bu haliyle devam etmemeli. Konferans, süreci sadece siyasal yönelim kararlarıyla kurmamalı. Bu siyasal kararları yönetecek, uygulayacak örgüt ve örgütlenme yönelimi yoksa doğru kararlar kağıt üzerinde kalmaktan öteye geçemez. Ortaklaşma; ülke sorunları ve sınıf mücadelelerinin geçtiği pratiğe uygun olarak, ileriye fırlamak için, yeni bir tarza geçmelidir. Bunu ya şimdi yaparız ya da uzun süre politik merkez olarak kalırız. Bu eşik kritiktir. Ya bu eşiği örgütle ileriye taşıyacağız ya da tökezleyeceğiz. Tıkanma ve kendiliğindencilik aşılabilirdi, olmadı Ortaklaşma; çağrı ilkeleri üzerinde bölgelerde yapılan tartışma toplantıları ve yayının düzenli olarak çıkması sayesinde ilk altı ayda olumlu sonuçlar doğurdu. Üretilen politik perspektifler, çalışmalardaki ortaklaşma ve bu biçimde yapılan etkinlikler, heyecan ve morali yükselten süreçler olarak işledi. Bu çalışmaların ardından başarılı bir Konferans beklentisine girmek doğaldı. Aralık ayında siyasal ve örgütsel hazırlıklar için adımları sıklaştırma heyecanı bu beklentiyi besledi. Ne var ki Siyasal yönelimimiz başlığı altında tek metin değil iki metin dolaşıma girdi. Her birinin kurgusu, öncelediği görevler, üstlendiği rol, farklı strateji ve taktik yönelimleri de işaretledi. Bu metinler sürecin işleyişinde birtakım sorunlar olduğunu fark etmemizi sağladı. Tıkanıklığı aşmak için siyasal taktiklerimiz ve mücadele ve eylem programı içerikli yeni metin üretildi. Ancak herkes kendi metnine sahip çıkınca bu metin de kadük kaldı, sürecin tıkanmaya doğru gittiği ortaya çıktı. Hazırlık için merkezden yerellere doğru bir dolaşım da olmayınca, kendiliğindencilik konferans hazırlığına hakim oldu. Bu nedenlerden dolayı heyecan düştü ve ikinci altı ay verimsiz geçti. Tıkanma ve kendiliğindencilik aşılabilirdi. Öncelikle konferans ertelenebilir ve bu süreç üçüncü metnin işaretlediği konulara ilişkin karar tasarılarına odaklanarak değerlendirilebilirdi. Üst üste yapılacak toplantılarla tıkanıklık aşılabilirdi. Merkezdeki yoldaşlar yerel örgütleri dolaşarak tabanın enerjisini, basıncını, beklentisini ölçebilirdi. Bunlar yapılmadı. Böylece ortaklaşma kolektif olarak hazırsızlığa, eğilim sahipleri ise kendi hazırlıklarını yapmaya itildi. Hazırlıksız hazırlık Nasıl bir hazırlık yapılırsa ona yakın bir sonuç ortaya çıkar. Kimi müdahaleler hariç olan tam da bu oldu. Ortaklaşma kurulu; siyasal ve örgütsel hazırlık sürecini ileriye sıçratmanın kaldıracı olarak konferansı kurup, yönetemeyince, bütün sıkıntıların dışa vuruşunun zemini haline getirildi. Birçok karar tasarısı ortaklaştırılamadan konferansa taşındı. Konferans bu ağır yükü taşıyamazdı ve tökezledi. Kimi karar tasarılarının değişiklik önergeleriyle ve orada ortaya konulacak katkılarla ortaklaştırılması da mümkün olmadı. Ortaklaşma sürecinde konferans Aslında 14 maddelik çağrı metninin işaret ettiği yönelimler Konferansta ortaya çıkacak mücadele programına zemin sunuyordu. Konferansın ürettiği birçok karar, sınıf mücadelesinde sınanmak için birçok politik perspektif üretti. Kolektif aklımızı harekete geçirecek kararlar üretildi. Fakat aynı zamanda karar süreçlerinde ortaya çıkan kimi tutumlarımızla hâlâ hamlıklarımızın devam ettiğini, henüz belirli bir olgunluk düzeyine ulaşamadığımızı da gördük. Örgütsel yürüyüşümüzü hızlandırmak, birbirimizi anlamak ve ortaklaşmamızı derinleştirmek için daha epey çabaya ihtiyacımız olduğu açığa çıktı. Her şeye rağmen Ortaklaşma Konferansımız kimi konulara ışık da tuttu. Birincisi, bu zamana kadar üretilen politikaların onaylanmasıydı. İkincisi, yeniden kuruluş tartışması üzerinden sınıf ve sosyalist hareketin gerçekçi fotoğrafı çekildi. Üçüncüsü bu ikilinin siyasal güce dönüştürülmesinde izlenecek stratejik ve taktik mücadele hattı için gereken örgütsel eşiği de somutladı. Gündem değişikliği beklentiyi alevlendirdi Konferans gündemine adeta bomba gibi düşen Kurucu Dönem Görevleri Üzerine, Bekleme Odası Değil Örgütlü Hazırlık başlıklı karar tasarısı oldu. İç işleyiş kurallarının arkasından gündeme gelen bu tasarı, daha önceden yeterince tartışılamadığı için herkesi hazırlıksız yakaladı. Adeta konferansın üzerine karabulut gibi çöktü. Beş dakikalık konuşmalar durumu, çıkışı ve örgütsel yönelimi anlatmaya yetmezdi. Konuşmacılar da birbirini anlamayan, birbirine değmeyen, birbirine anlamak için çaba sarf etmeyen bir tutumla diyalogsuzluğu seçti. Doğal olmayan şey, konferansta siyasal yönelim metinleri olmasına rağmen, sözü edilen tasarıyı reddetme eğilimindeki yoldaşların alternatif bir örgütsel yönelim metinlerinin olmamasıydı. Örgütlenme tasarısı iyi okunamadı. Belki bu konferansta eğilim yoklamasıyla yetinilebilir, basiretli davranılarak bu sorunun neticeye bağlanması altı ay sonraya ertelenebilirdi. Altı ay sonrası için sadece örgütlenme meselesiyle ilgili bir konferans önerilebilirdi. Fakat ortaya çıkan kriz iyi yönetilemedi ve sağlıklı bir tartışmayı bırakalım, diyalogun bile imkansız hale geldiği bir ortamda karşılıklı ikna çabaları yerine her konuda parmak sayısına başvurmanın önü açıldı. Azınlık-çoğunluk parmak sayısıyla ölçülürse? Ortaklaşmanın en önemli güvencesi olan çoğulculuk, konferans kararlarının tartışılması süreçlerinde bir anda çoğunlukçuluğa evrildi. Azlık ve çokluk herhangi bir konuda ortaklaşma, ikna süreçleri bitmiş, tartışmalar olgunlaşmış, buna rağmen bir oydaşma sağlanamamış ve bir karar varılmasının da zorunlu olduğu hallerde kullanılması gereken bir yöntemdir. Tek yol değildir, olmamalıdır. Çoğulculuk, sınıf ve sosyalist hareket içindeki eğilimsel yaşamın güvencesidir. Değişik konularda farklı yaklaşımlar, eğilimler olabilir. Bu her konuda ayrı olmak, ayrı durmak anlamına gelmez. Bir kişi A konusunda ayrı B önergesinde ayrı düştüğü bir eğilim ile C konusunda buluşabilmedir. Anlamı burada işlevlenir. Peki, öylemi

19 EKMEK & ÖZGÜRLÜK 19 oldu? Kendinden gelmeyen her öneriye gözünü kapama, her ilerletici konuşmaya kulakları kapama, hayır ve evet oylarıyla sonuca gitmeye çalışma, yakın tarihimizden tanıdık bazı şeyleri çağrıştırmıyor mu? Yıllardır bu tarzın eleştirini yapmadık mı, bu hareketi tam da bu konularda eski alışkanlıklardan, eski tarzlardan kopmak için kurmadık mı? Parmak sayısı demokrasisinin iç demokrasiyi, çoğulculuğu nasıl ketlediğini yeterince tecrübe etmedik mi? Olması ve olmaması gerekenler Yeniden kuruluşu tartışıyoruz. Bunu ileriye taşımada konferans ara duraktır. Örgütsel kuruculuk burada daha büyük rol oynamalıydı. Sadece siyaset üreten değil, iç problemlerimizi gören, bunları çözmek için sorumluluk üstlenen bir Konferans gerçekleştirebilmeliydik. İç hukuk metninde, meclis bileşiminde, kadın ve gençlik kararlarında mutabakat geliştiren bir anlayış diğer konularda da aynı hassasiyetle davranabilirdi. Kürsüyü kullanarak ağzını çalkalamadan her şeyi söylemek marifet değil. Marifet, kürsüyü sınıf mücadelesine örgütlü bir müdahalede bulunmanın araçlarını geliştirmek, en azından bu hedefe giden yolda bir adım atmak için kullanabilmektir. Yoksa, ön kesmek, hamle yapmak, restleşmek, yoldaşlarının feryadına kulak tıkamak değildir. Ortak kurul ya da divan, konferansın her aşamasını görme, duyma, algılama, nabız tutma, konuşmaların düzeyini yükseltme yolunda kimi adımlar atabilirdi. Tansiyonu düşürmek ve konferansın sağlıklı ilerlemesini sağlamak divanın göreviydi. Divan bunu başaramadı, kötü bir yönetim gösterdi. Hatta kimi konularda tansiyonun yükselmesinde divanın rolü oldu. Ortaklaşmayı perdeleyen red ve kabüller Kadın ve gençlik karar tasarılarının üzerlerinde lehte ve aleyhte konuşma yapılmadan kabul edilmesi ortaklaşma sürecinin en azından bazı konularda iyi gittiğinin göstergesi oldu. Fakat Konferans öncesi karar tasarılarının hepsi dolaşıma çıkarılamadığı için tartışmalarda yeterli bir derinliğe ulaşılamadığı da görüldü. Karar tasarılarının görüşülmesinde izlenen yol yetersizdi. 3 dakikada aleyhte ya da lehte konuşmaların yetmediği görüldü. Siyasal birliği örgütsel birliğe yükseltmede önerilen karar tasarısının reddedilmesinde, üzerinde yeterince konuşulmamış olmasının da payı vardı. Divan, ilk konuşmalar sürecinde zamanı esneterek, sonra da daha önemli konularda katılaşarak süreci iyi örgütleyemedi. Kararlar kurulu ise ek önerileri, yakın karar önerilerini birleştirmek yerine zorlaştırıcı işler gördü. Konferansın en sağlıksız yanı, karar tasarılarının oylanması sırasında içeriğe değil de tasarıyı kimin sunduğuna bakılarak el kaldırılmasıydı. Kadınlar ve gençler konferansın bileşiminde önemli yer tuttu. Aynı şeyi sendikalı ve güvencesiz çalışanlar için söyleyemeyiz, bu konulara yeterince mesai harcanmadığı görüldü. Katılımda yeni iller ve yeni yüzler umudu çoğalttı, moral verdi. O kadar sert tartışmalara rağmen; salon doluydu ve ilgi yoğunluğu azalmadı. Kadınlar nasıl bir renk kattı Kadınların kendi konferanslarını yapmaları, kalabalık oluşları, sürece müdahalede irade olmaları anlamlıydı. Ancak bu müdahale süreçlerinde bildiğimiz mor renk yoktu. Yer yer egemen erkek davranışının etkisi görülüyordu. Erkek egemen yaklaşımın yıkılması onlara benzeyerek yapılamaz. Maalesef kadınların konuşma, tutum ve davranışında bu baskın bir eğilimdi. Oysa ortaklaşmanın yakaladığı düzeyi ileriye taşımada daha fazla kadın diline ve enerjisine ihtiyaç var. Üç konuda ileride sıkıntıya düşme olasılığı var. Birincisi, erkeği dönüştürme mücadelesinde egemen erkek tavrından kaçınılmalı. İkincisi, kadınlarla ilgili karar tasarısı, ileride bir parti programına dönüşeceği için, salt kadınların kararı olarak görülmemeli. Tasarı Konferansın eleştirisine, katkı ve önerilerine açık olmalıydı. Üçüncüsü, kadınların kendilerini bir irade olarak kurmaları olumluydu, ancak her konuda kendi fikirlerini dayatmaları ve ille de ayrı bir seksiyon gibi hareket etme eğilimleri ileride kimi sıkıntılara yol açabilir. Taciz konusundaki tutum anlamlıydı. Ancak kadın beyanı yeterlidir yaklaşımı konuyu gündeme alma olarak ele alınmaz da nihai sonucu oluşturmak için yeterli görülürse, bu keyfiyetin kötüye kullanılma olasılığı göz ardı edilemez. Gençlik gelecekse Gençliğin Konferansa bir karar tasarısıyla gelmesi iyiye işarettir. Karar tasarısı, eleştiri ve önerilerle zenginleştirilseydi daha iyi olacaktı. Karar tasarısının üzerinde konuşma yapılmadan mutabakatla çıkması hem iyi, hem de ham olan konulara işaret eder. Salonun gençliğin kararını çoşkuyla alkışlaması iyi bir moraldi. Ancak alkış yetmez. Ağabeycilik yapmadan kimi deney ve birikimlerin aktarılması ve bir yıllık süreç içinde yapılmayanların artık hayata geçirilmesi gereği açıkta duruyor. Gençliğin kendine güveni, kendini bileşik iradenin parçası olarak görmesi ve etki alanını genişletme iradesi gelecek için umut veriyor. Gençliğin önü açılmalıdır. Metinlerde yoğunlaşma Konferansa sunulan kimi metinlerde görülen teorik yetkinlik dikkat çekiciydi. Yeniden kuruluş, sınıfın siyasallaştırılması, emek hareketinin mücadele programı ve ekolojik kriz konularındaki tasarılar, hakkı verilmesi gereken önemli karar tasarılarıydı. Fakat bu kararların uygulanabilmesi bir irade ve çok yönlü sorumluluk istiyor. Fakat Konferans örgütsel bir hamle yapmayı reddettiği için bu kararlar da mantıki sonuçlarına kavuşturulamadı. Unutulan halka herşeyi yutan bir çığa dönüştü Önümüze koyduğumuz hedef ve görevleri yerine getirmek ancak örgütsel bir atılımla hayata geçirilebilirdi. Fakat bu konudaki tasarı Konferansta esaslı bir tartışmaya hatta yarılmaya yol açtı. Ortaklaşılan çağrının ilkelerini hayata geçirmek, stratejik ve taktik siyasal yönelimleri fiile çıkarmak, işçi, kadın, ekoloji, gençlik alanlarına dönük perspektifleri somutlaştırmak, Kürt sorunundaki görevleri pratiğe dökmek, sosyalist yeniden kuruluşun ihtiyaçlarını pratik içinde karşılamak ve krizin sonuçlarına müdahale etmek için örgütlenme sorunu hayati önemdeydi, atlanmamalıydı. Örgütlenme konusundaki tasarının geçmesiyle bir sekte dönüşeceğimiz, dışımızdaki sosyalist sol ile yeni ortaklıklar kurmayı engelleyeceğimiz gibi iddialar doğru değildi. Üstelik tasarının reddedilmesini önerenler herhangi bir alternatif öneri de getirmediler. Varolan tasarıyı değişiklik önergeleri vererek tartışmayı daha sağlıklı bir zemine çekmeyi denemediler. Karar tasarısının savunucusu ya da reddiyecisi olalım, en azından bu tasarının hareketi daha ileriye taşımak amacıyla hazırlandığını görebilmeliydik. Yine de evet diyenler iyi örgütçü, hayır diyenler örgüt istemiyor kolaycılığına kaçmayalım. Karar oylamasında red, evet, çekimser kalınabilinir. Bundan daha demokratik bir şey olamaz. Fakat sorun hâlâ önümüzde duruyor, tasarının reddedilmesi ihtiyacı ortadan kaldırmıyor. Salt örgütlenme ile ilgili bir konferans ya da mecliste bu gündemli toplantılar örgütlenerek sorun bir an önce giderilmelidir. Kürt sorunu ve barışı eleştirel sahiplenmek Kürt sorunu ve barış karar tasarısı iç içe geçmiş kimi doğru ve yanlışları bir arada taşıyordu. Sosyalist solda bu konudaki genel yaklaşımlar biliniyor. Karar tasarısındaki kimi yaklaşımlar sıkıntılıydı. Kürt Hareketi konusundaki her eleştiriel yaklaşımı bu milliyetçi yaklaşımdır diyerek reddetmek sağlıklı bir tutum değildi. Olması gereken, kimi konularda ihtiyatlı ve eleştirel davranarak yan yana durmaya çalışmaktı. Bunu yeterince tartışamadık. Karar tasarısına karşı çıkmak tutmuş olduğumuz eli itmek gibi anlaşılacaktı, bu yüzden ikircikli bir tavır ortaya çıktı. Tasarıyı reddetmek stratejik ittifak anlayışını reddetmek, barış sorununda görev üstlenmekten kaçış olarak algılanacaktı. Kabul etmek ise Kürt coğrafyasında ulusal demokratik hareketin dışındaki sosyalistleri görmeme ve onlarla ilişkilenmeme gibi bir sonuca yol açacaktı. Bu konuda daha fazla tartışmaya ihtiyacımız olduğu açıktı, olmadı. Konferansta kurulan siyasete bakıldığında fazlaca konjonktürcü olduğu için genel duruşu perdeleme riski taşıyordu. Bir de Lozan Kürtler için inkar, parçalanma, yıkımı çağrıştırdığı için onun 45 maddelik yapısına atıfta bulunarak azınlıkların haklarını istemek talihsizlik oldu. Yine de karar tasarısına haksızlık etmemek için bir iç tutarlılığa sahip olduğunu kabul etmek gerekiyor. Barış için somut adımlar önermesi en olumlu yanı.

20 20 EKMEK & ÖZGÜRLÜK Konferans Evet, doğru yolda İhtiyaç ortadadır; yeniden kuruluş bağlamı ve çerçevesi içine yerleştirilmiş bir örgütlenme tartışması kaçınılmazdır. Bu tartışmayı açıp yaygınlaştırdığımızda görülecektir ki, herkesin söyleyecek sözü, paylaşacak deneyimi var Kenan Kalyon Bu satırların yazarı, Ekmek & Özgürlük ün önceki sayısındaki Doğru Yolda başlıklı yazıda konferanstan beklentisini şöyle ifade etmişti: Konferansımızın yapacağı iş bellidir: Şimdiye kadarki yürüyüşümüzün bir ara bilançosunu çıkarmak, yolun bundan sonrasına olabildiğince projeksiyon tutmak, giriştiğimiz işin anlam ve gereklerinin kolektif bilince mal olmasını sağlamak, yeniden kuruluş iddiasına örgütsel ve siyasal bakımdan biraz daha içerik kazandırmak Bu da az şey değil ve hatta konferanstan beklentileri verili koşulların turnikesinden geçirdiğimizde, ideal veya optimal olandır. Şimdi konferansımızı hepimizin malumu olan bazı sıkıntılar ve bir karar tasarısının reddedilmesinin doğurduğu ihtilaflı bir durumla birlikte geride bıraktığımıza göre, sorulabilir: Bu beklenti gerçekleşmiş midir ve doğru yolda mıyız? Bardağın dolu tarafı Önce bardağın dolu tarafına bakalım: nkonferans, kabul ettiği karar tasarılarıyla çağrı metninin ötesine geçti, bu metni çeşitli yönleriyle açımladı, ortak bir müktesebatın biriktirilmesine anlamlı katkılarda bulundu ve böylece ortaklaşma zeminini önemli ölçüde genişletti. nyeniden kuruluş sürecinin bir bakıma yol haritası nı çıkardı, bu iddianın çeşitli ima ve içerimlerini açıklaştırdı ve bunların işaret ettiği görevleri bir dereceye kadar somutlaştırdı. nkonuyu gündemimize sokan iki ayrı metnin geri çekilmesinden beri askıda olan siyasi yönelimler ve taktik tartışmasını raftan indirdi ve bu sorunu çözmese bile, aldığı kararlarda çözümün kimi nirengi noktalarını kayıt altına aldı. nhareketin bütün bileşenlerini, sürece katılan bütün bireyleri ve bütün yerelleri birbiriyle dolaysız temasa geçirerek, herkesin çağrımızın yankıları, sürecimizin gücü, kadro potansiyeli, kısıt ve imkanları hakkında fikir sahibi olmasını sağladı. nhareketin yaygınlaşmasının, gençleşmesinin ve giderek güçlenecek bir kadın dinamiğine kavuşmasının imkan dahilinde olduğunu, sürecimizi takip eden bir izler çevrenin oluştuğunu ve başlangıçta öngörülen aritmetik toplamın ötesine geçme hedefinin kısmen tutturulduğunu gösterdi. n Sosyalist Gelecek Parti Hareketi adını benimseyerek, bir yandan yürüyüşümüzü bir partileşme süreci olarak adlandırdı; öte yandan ise süreci buraya kadar taşıyanların eski adlarından vazgeçmeye, yeni karılmalara ve gerektiğinde yeni adlar almaya açık bir esnekliğe sahip olduklarına tanıklık etti. nreddedilen karar tasarısıyla ilgili oylama tablosu da, şayet bundan sonra bir tersinmeden veya aslına rücu etme eğilimlerinden kaçınmayı başarırsak, karılma yönünde mesafe kat ettiğimizin karineleri sundu. Zira bu yapılmaması gereken oylamanın bize sunduğu veriler, bileşenlere göre bir ayrışmaya işaret etmiyor. Yani, bardağın dolu tarafından bakıldığında, evet, doğru yoldayız. Farklılıklar ve sorun alanları Konferans ve sonrasındaki çalkantı ve tartışmalar ortaklaşma ve yeniden kuruluş sürecine; bu serecin ritmi, doğası, gerekleri, yöntemi ve uğraklarına dair belli belirsiz kavrayış, yaklaşım ve algılama farklılıklarının daha bariz biçimde görülmesini sağladı. Ayrıca, bir bakıma askıya alınmış siyasi yönelimler ve taktik tartışmalarının ne gibi imaları olduğunu veya olabileceğini, bunların hasıraltı edilemeyeceğini de büyük bir çoğunluğa sezinletti. Bu bir eşitlenme halidir. Sürece erken veya geç katılmış, ortak kurul toplantılarının protokollerini okumuş veya okumamış, protokollerdeki özetlerden sonuçlar çıkarmış veya çıkarmamış, iki ayrı siyasi yönelim metni üzerinde yeterince düşünmüş veya düşünmemiş, katıldığı ve izlediği genel kurul top-

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK TürkİYE KADIN DERNEKLERİ FEDERASYONU Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu 1976 Yılında kurulmuş ülke genelinde 50.500 üyesi

Detaylı

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00 ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) 2014 2015 GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00 A. ANLATIM SORUSU (10 puan) Temsilde adalet yönetimde istikrar kavramlarını kısaca açıklayınız. Bu konuda

Detaylı

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Yeni Seçilen Tarsus CHP İlçe Yönetimini ziyaret ederek

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Kılıçdaroğlu: İş adamı konuşuyor tehdit, gazeteci konuşuyor tehdit, belediye başkanı konuşuyor tehdit, ne olacak tehditlerin sonu? Tarih : 04.06.2011 -BATMAN MİTİNGİ- Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu,

Detaylı

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ 12 Eylül Darbesi 1973 seçimlerinden 1980 yılına kadar gerçekleşen seçimlerde tek başına bir iktidar çıkmadığından bu dönem hükümet istikrarsızlığı ile geçen bir dönem olmuştur.

Detaylı

BÖLÜM 13. BASIN BİRİMİ ÇALIŞMALARI

BÖLÜM 13. BASIN BİRİMİ ÇALIŞMALARI BÖLÜM 13. BASIN BİRİMİ ÇALIŞMALARI Oda Basın Birimi çalışmaları, etkinlikler, raporlar, meslek ve uzmanlık alanlarımızla ilgili konular ve güncel gelişmelere ilişkin görüşlerimizi basın ve kamuoyunun bilgisine

Detaylı

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

Ýstanbul hastanelerinde GREV! Ýstanbul hastanelerinde GREV! Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Doktorlar, hemþireler, eczacýlar, diþ hekimleri, hastabakýcýlar, týp fakültesi öðrencileri ve taþeron

Detaylı

HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin CHP İl Kongresine katılarak bir konuşma

Detaylı

Devrim Öncesinde Yemen

Devrim Öncesinde Yemen Yemen Devrimi Devrim Öncesinde Yemen Kuzey de Zeydiliğe mensup Husiler hiçbir zaman Yemen içinde entegre olamaması Yemen bütünlüğü için ciddi bir sorun olmuştur. Buna ilaveten 2009 yılında El-Kaide örgütünün

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Cumhuriyet Halk Partisi AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy Türkiye de temaslarına CHP Lideri Kılıçdaroğlu ile görüşerek başladı. Görüşmeye katılan Loğoğlu açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.

Detaylı

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ Bismillairrahmanirrahim 1. Suriye de 20 ayı aşkın bir süredir devam eden kriz ortamı, ülkedeki diğer topluluklar gibi

Detaylı

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00 Türkiye de siyaset yalnızca oy kaygısı ile yapılıyor Siyasete popülizm hakimdir. Bunun adı ucuz politika dır ve toplumun geleceğine maliyet yüklemektedir. Siyaset Demokrasilerde yapılır. Totaliter rejimler

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

1-Hâkim ve Savcılar idari görevleri dolayısıyla aşağıdaki kurumlardan hangisine bağlıdır?

1-Hâkim ve Savcılar idari görevleri dolayısıyla aşağıdaki kurumlardan hangisine bağlıdır? 1-Hâkim ve Savcılar idari görevleri dolayısıyla aşağıdaki kurumlardan hangisine bağlıdır? A) Cumhurbaşkanlığı B) Başbakanlık C) Adalet Bakanlığı D) Halk E) HSYK 3-Aşağıdakilerden hangisi adli yargının

Detaylı

SARACAĞIZ YARALARIMIZI

SARACAĞIZ YARALARIMIZI BİRBİRİMİZLE KONUŞARAK, DİNLEYEREK, SARACAĞIZ YARALARIMIZI 1 Tek adam rejimi kurulacak, tek adam herşey olacak, devletin tümüne hükmedecek. Bir kişi Başkan seçilecek ve o kişi hem hükümet, hem Meclis,

Detaylı

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ BASINA VE KAMUOYUNA Erkek egemen kapitalist sistemde kadınların en önemli sorunu 2011 yılında da kadına yönelik şiddet olarak yerini korudu. Toplumsal cinsiyetçi rolleri yeniden üreten kapitalist erkek

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm ANAYASA KAVRAMI

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm ANAYASA KAVRAMI İÇİNDEKİLER Birinci Bölüm ANAYASA KAVRAMI Soru 1 : "Anayasa" deyince ne anlaşılır, ne anlamak gerekir? 7 Soru 2 : Türk tarihindeki anayasa hareketlerinin başlıca aşamaları ve özellikleri nelerdir? 15 İkinci

Detaylı

FASIL 23 YARGI VE TEMEL HAKLAR

FASIL 23 YARGI VE TEMEL HAKLAR FASIL 23 YARGI VE TEMEL HAKLAR Öncelik 23.1 Yargının verimliliği, etkinliği ve işlevselliğinin arttırılması 1 Mevzuat Uyum Takvimi Tablo 23.1.1 No Yürürlükteki AB mevzuatı Taslak Türk mevzuatı Kapsam Sorumlu

Detaylı

Ortaklık Konferansı ve beklentilerimiz Kılınç >>18. Yeniden kuruluş ve konferans Dalfidan >>22. Sosyalistler Ahmet Türk ve Kürt halkıyla omuz omuza

Ortaklık Konferansı ve beklentilerimiz Kılınç >>18. Yeniden kuruluş ve konferans Dalfidan >>22. Sosyalistler Ahmet Türk ve Kürt halkıyla omuz omuza Kadınlar vardır, Sosyalist Gelecek'te Dinçer>>17 Ortaklık Konferansı ve beklentilerimiz Kılınç >>18 Evet, doğru yolda Kalyon>>20 Yeniden kuruluş ve konferans Dalfidan >>22 EKMEK&ÖZGÜRLÜK A Y L I K S İ

Detaylı

BİRİNCİ KISIM İDARE HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARI

BİRİNCİ KISIM İDARE HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARI İÇİNDEKİLER BİRİNCİ KISIM İDARE HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARI Birinci Bölüm: İdare Hukukunun Tanımı I. İdare... 3 II. İdari Fonksiyon... 4 A. Toplumun Genel ve Sürekli İhtiyaçlarının Karşılanmasına Yönelik

Detaylı

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU DERSİMİZİN TEMEL KONUSU 1 1. TÜRK HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARINI TANIMAK 2. TÜRKIYE DE NELER YAPABİLİRİZ SORUSUNUN CEVABINI BULABİLMEK DERSİN KAYNAKLARI 2 SİZE GÖNDERİLEN MATERYAL: 1. 1982 Anayasası: https://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa_2011.pdf

Detaylı

MİLLİ MÜCADELE TRENİ www.egitimhane.com

MİLLİ MÜCADELE TRENİ www.egitimhane.com MİLLİ MÜCADELE TRENİ TRABLUSGARP SAVAŞI Tarih: 1911 Savaşan Devletler: Osmanlı Devleti İtalya Mustafa Kemal in katıldığı ilk savaş Trablusgarp Savaşı dır. Trablusgarp Savaşı, Mustafa Kemal in ilk askeri

Detaylı

İŞ GÜVENCEMİZE VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ!

İŞ GÜVENCEMİZE VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ! İŞ GÜVENCEMİZE VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ! 1 KAMUNUN DÖNÜŞÜMÜ Kamunun ve kamu hizmetlerinin önceden belirlenmiş ekonomik, toplumsal, siyasal hedefler doğrultusunda; amaç ve işlevleri bakımından yeniden

Detaylı

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu.. 28 Nisan 2014 Basın Toplantısı Metni ; (Konuşmaya esas metin) Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu.. -- Silahlı Kuvvetlerimizde 3-4 yıldan bu yana Hava Kuvvetleri

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Cumhuriyet Halk Partisi CHP ile, üniversitelerde okuyan gençlerin temsilcileri bir araya geldi, 15 sorun belirledi ve bu sorunların nasıl çözüleceği konusunda görüş birliğine vardı. Tarih : 04.12.2014

Detaylı

Endi eli yimserlik Kamuoyu Beklentilerinde Pozitif Trend Devam Ediyor Genel Seçim Sürecine AKP Önde Giriyor, CHP Takipte de Bahar Havasý Türkiye nin LoveMarklarý Arçelik-Adidas-Nokia-LCWaikiki-Beko Türkiye

Detaylı

2-) Türkiye de tek dereceli seçim ilk kez hangi seçimlerde uygulanmıştır? A) 1942 B) 1946 C) 1950 D) 1962 E) 1966

2-) Türkiye de tek dereceli seçim ilk kez hangi seçimlerde uygulanmıştır? A) 1942 B) 1946 C) 1950 D) 1962 E) 1966 1-) 1921 Anayasası ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Milli egemenlik ilkesi benimsenmiştir B) İl ve nahiyelerde yerinden yönetim ilkesi kabul edilmiştir. C) Yasama ve yürütme kuvvetleri

Detaylı

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ -6-

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ -6- TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ -6- EKİM 2012 Araştırmacılar Derneği üyesi olan GENAR, araştırmalarına olan güvenini her türlü denetime ve bilimsel sorgulamaya açık olduğunu gösteren Onur Sözleşmesini

Detaylı

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146 TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI EMO Kocaeli Şubesi 146 İKK Sekreterliği Makina Mühendisleri Odası tarafından yürütülmektedir. Şubemiz, üniversite, resmi kurum, sendika, oda ve derneklerle sürdürülebilir

Detaylı

Anayasa ve İdare Türk idare teşkilatı Anayasal bir kurumdur. 1982 Anayasası belli başlıklar altında idari teşkilatlanmayı düzenlemiştir.

Anayasa ve İdare Türk idare teşkilatı Anayasal bir kurumdur. 1982 Anayasası belli başlıklar altında idari teşkilatlanmayı düzenlemiştir. İDARE HUKUKU Anayasa ve İdare Türk idare teşkilatı Anayasal bir kurumdur. 1982 Anayasası belli başlıklar altında idari teşkilatlanmayı düzenlemiştir. Bu düzenlemede yer alan ilkeler şunlardır; - Hukuk

Detaylı

ANAYASA MAHKEMESÝ KARARLARINDA SENDÝKA ÖZGÜRLÜÐÜ Dr.Mesut AYDIN*

ANAYASA MAHKEMESÝ KARARLARINDA SENDÝKA ÖZGÜRLÜÐÜ Dr.Mesut AYDIN* 1.Giriþ ANAYASA MAHKEMESÝ KARARLARINDA SENDÝKA ÖZGÜRLÜÐÜ Dr.Mesut AYDIN* Toplu olarak kullanýlmasýndan dolayý kolektif sosyal haklar arasýnda yer alan sendika hakký 1 ; bir devlete sosyal niteliðini veren

Detaylı

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem NEDEN Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem YERLi VE MiLLi BiR SiSTEM Türkiye, artık daha büyük. Dünyada söz söyleyen ülkeler arasında. Milletinin refahını artırmaya başladı. Dünyanın en büyük altyapı

Detaylı

Türkiye de Kutuplaşmanın Boyutları Araştırması. 1 Şubat 2016

Türkiye de Kutuplaşmanın Boyutları Araştırması. 1 Şubat 2016 Türkiye de Kutuplaşmanın Boyutları Araştırması 1 Şubat 2016 Yöntem ve Künye Araştırma çalışması, 3-10 Aralık 2015 tarihleri arasında, Türkiye 18+ yaş nüfusunu temsil eden 1024 kişiyle, 16 ilin kentsel

Detaylı

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DE SOL GELENEĞİNİ VE SİYASİ LİDERLİĞİ TARTIŞTI

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DE SOL GELENEĞİNİ VE SİYASİ LİDERLİĞİ TARTIŞTI İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DE SOL GELENEĞİNİ VE SİYASİ LİDERLİĞİ TARTIŞTI Türkiye nin gündemine damgasına vuran önemli toplumsal ve politik konularının tartışıldığı İstanbul

Detaylı

"medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar" vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu

medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu - Aman ormancı, yaman ormancı Bıraktın bizde derin bir acı - Dua ile bisiklet gider mi?... - Özbek Paşa'dan AKP falı... Ve - Bush'tan "beni kimse sevmiyor" sendromu RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender

Detaylı

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi ÖĞRENME HEDEFLERİMİZ - ADLİYE MAHKEMELERİ, YARGITAY - İDARE MAHKEMELERİ, DANIŞTAY - UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ - ANAYASA MAHKEMESİ

Detaylı

TÜRKĠYE DE ANAYASA DEĞĠġĠKLĠĞĠ: NEDENLER, YAġANANLAR VE SONUÇLAR

TÜRKĠYE DE ANAYASA DEĞĠġĠKLĠĞĠ: NEDENLER, YAġANANLAR VE SONUÇLAR TÜRKĠYE DE ANAYASA DEĞĠġĠKLĠĞĠ: NEDENLER, YAġANANLAR VE SONUÇLAR 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) koşullarında, 16 Aralık 2016 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi

Detaylı

ACR Group. NEDEN? neden?

ACR Group. NEDEN? neden? ACR Group NEDEN? neden? CİNSİYET YÜZDE % Kadın Erkek 46,8 53,2 YAŞ - - - - - - 18-25 26-35 20,1 27,6 36-45 46-60 29,4 15,2 60+ 7,7 I. AMAÇ Bu çalışmanın amacı, aylık periyotlar halinde düzenlediğimiz,

Detaylı

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB 2010-2012 ISBN 978-605-01-0372-4 Baskı Mattek Basın Yayın Tanıtım Tic. San. Ltd. Şti Adakale Sokak 32/27 Kızılay/ANKARA Tel: (312)

Detaylı

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi MTM Medya Takip Merkezi, 2010 yılında medyanın gündemini belirleyen konu ve olayları derledi. İki bini aşkın gazete, dergi, TV kanalı ve haber sitesinde periyodik olarak yapılan takip sonuçları, yıl boyunca

Detaylı

Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz

Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz Kasım 09, 2013-11:57:28 anda bulunduğu noktadan asla geri gitmez" dedi. anda bulunduğu noktadan asla geri gitmez, bunun teminatı AK Parti ve AK Parti hükümetleridir"

Detaylı

ANKARA BÜLTENİ. Yasama Süreci Ara Sayısı T Ü R K S A N A Y İ C İ L E R İ V E İ Ş A D A M L A R I D E R N E Ğ İ İ Ç İ NDEKİ LER

ANKARA BÜLTENİ. Yasama Süreci Ara Sayısı T Ü R K S A N A Y İ C İ L E R İ V E İ Ş A D A M L A R I D E R N E Ğ İ İ Ç İ NDEKİ LER ANKARA BÜLTENİ Yasama Süreci Ara Sayısı T Ü R K S A N A Y İ C İ L E R İ V E İ Ş A D A M L A R I D E R N E Ğ İ A N K A R A T E M S İ L C İ L İ Ğ İ Sayı : 2004-1-A 16 Ş ubat 2004 TÜRK SANAYİCİLERİ VE İŞADAMLARI

Detaylı

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI TMMOB Danýþma Kurulu 38. Dönem 2. Toplantýsý 16 Nisan 2005'te Ankara'da TMMOB çalýþmalarý üzerine bilgilendirme ve TMMOB çalýþmalarýnýn deðerlendirilmesi gündemi

Detaylı

İ Ç İ N D E K İ L E R

İ Ç İ N D E K İ L E R İ Ç İ N D E K İ L E R ÖN SÖZ.V İÇİNDEKİLER....IX I. YURTTAŞLIK A. YURTTAŞLIĞI YENİDEN GÜNDEME GETİREN GELİŞMELER 3 B. ANTİK YUNAN-KENT DEVLETİ YURTTAŞLIK İDEALİ..12 C. MODERN YURTTAŞLIK İDEALİ..15 1. Yurttaşlık

Detaylı

MISIR IN SİYASAL HARİTASI

MISIR IN SİYASAL HARİTASI MISIR IN SİYASAL HARİTASI GÖKHAN BOZBAŞ Kırklareli Üniversitesi Afrika Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi MISIR IN SİYASAL HARİTASI HAZIRLAYAN GÖKHAN BOZBAŞ Kapak Fotoğrafı http://www.cbsnews.com/

Detaylı

Türkiye'de ilan edilen olağanüstü hal uygulaması dünya basınında geniş yer buldu / 11:14

Türkiye'de ilan edilen olağanüstü hal uygulaması dünya basınında geniş yer buldu / 11:14 Dünya Basınında OHAL Türkiye'de ilan edilen olağanüstü hal uygulaması dünya basınında geniş yer buldu. 21.07.2016 / 11:14 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı 3 ay süreli OHAL kararı dünya

Detaylı

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Saðlýk emekçilerinin 2 gün süren grevleri baþladý. Ülke genelindeki hastanelerin nereyse tamamýnda hastanede

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi ÖĞRENME HEDEFLERİMİZ - ADLÎ YARGI MAHKEMELERİ, BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ, YARGITAY - İDARE MAHKEMELERİ, BÖLGE İDARE MAHKEMELERİ,

Detaylı

KIRGIZİSTAN DAKİ YABANCI DESTEKLİ ÜNİVERSİTELER VE DİĞER EĞİTİM KURUMLARI

KIRGIZİSTAN DAKİ YABANCI DESTEKLİ ÜNİVERSİTELER VE DİĞER EĞİTİM KURUMLARI KIRGIZİSTAN DAKİ YABANCI DESTEKLİ ÜNİVERSİTELER VE DİĞER EĞİTİM KURUMLARI Yrd. Doç. Dr. Yaşar SARI Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, Kırgızistan Giriş Kırgızistan Orta Asya bölgesindeki toprak ve

Detaylı

40 yılı aşkın bir süre, önce öğrenci, sonra değişik unvanlarla öğretim elemanı ve

40 yılı aşkın bir süre, önce öğrenci, sonra değişik unvanlarla öğretim elemanı ve 04.10.2010 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sayın Cumhurbaşkanı, Muhterem Konuklar, 40 yılı aşkın bir süre, önce öğrenci, sonra değişik unvanlarla öğretim elemanı ve yönetici olarak içinde yer aldığım Ankara

Detaylı

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem ÖZETLE Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem MiLLETiN ONAYIYLA Mevcut Anayasa da Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin başıdır. Sistemin işleyişi, devletin bekası ve vatanın bütünlüğü, Türkiye

Detaylı

Yeni CHP'nin yeni anayasa vizyonu

Yeni CHP'nin yeni anayasa vizyonu Yeni CHP'nin yeni anayasa vizyonu Dr. Burak Çelik Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi 21. Yüzyılın Anayasası / Çağdaş bir anayasaya doğru 2010 yılının ilk günlerinde İçişleri Bakanı Beşir Atalay,

Detaylı

Siyasi Tercihler ve Oy Değişimleri

Siyasi Tercihler ve Oy Değişimleri Siyasi Tercihler ve Oy Değişimleri Tonguç Çoban 9 Kasım 2010 Nobody s Unpredictable Seçmenler kimleri seçiyor? Muhtar Belediye Meclis Üyeleri Belde veya İlçe Belediye Başkanı Büyükşehir Belediye Başkanı

Detaylı

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE 2 KADININ STATÜSÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İSTANBUL SÖZLEŞMESİ 11 Mayıs 2011 tarihinde Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 SÖZCÜ / AKP de bir kişi konuşur, diğerleri asker gibi bekler! Tarih : 06.01.2012 CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu hem AKP deki tek adamlığı hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın üslubunu ve liderliğini

Detaylı

TÜRK YARGI SİSTEMİ YARGITAY Öğr. Gör. Ertan Cem GÜL MYO Hukuk Bölümü Adalet Programı

TÜRK YARGI SİSTEMİ YARGITAY Öğr. Gör. Ertan Cem GÜL MYO Hukuk Bölümü Adalet Programı TÜRK YARGI SİSTEMİ YARGITAY Öğr. Gör. Ertan Cem GÜL MYO Hukuk Bölümü Adalet Programı Yargıtay, tanımı Anayasa ile yapılan, işlevleri, mensupları ve bunların seçimi ve diğer kuruluş esasları, Anayasa'da

Detaylı

KANUNSUZ TALÝMATLARI YERÝNE GETÝRMEK ZORUNDA DEÐÝLSÝNÝZ. Çünkü Anayasa ve yasalar bizden yana: 2 Nisan 2007 Onlarca film ve dizi, 3 yýllýðýna kiraya verildi. TRT ye 40 milyon dolar gelir getirmesi gerekirken,

Detaylı

HUKUK. Soru Bankası İÇTİHAT

HUKUK. Soru Bankası İÇTİHAT HUKUK Soru Bankası ÇTHT G SS - TÜK. TH VT TM T.- 1 SOU G SS - TÜK. TH VT TM T.- 1 SOU 1.. Federal devletin tüzel kişiliği yoktur.. Federe devletlerin ayrılma hakkı yoktur.. Federe devletlerin uluslararası

Detaylı

MART 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

MART 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili MART 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. CHP Mersin Büyükşehir ve ilçe belediye başkan adaylarının

Detaylı

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir. İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim ŞAHİN nin Entegre Sınır Yönetimi Eylem Planı Aşama 1 Eşleştirme projesi kapanış konuşması: Değerli Meslektaşım Sayın Macaristan İçişleri Bakanı, Sayın Büyükelçiler, Macaristan

Detaylı

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 1 Av.Dr. M. SEZGİN TANRIKULU İSTANBUL MİLLETVEKİLİ GİRİŞ 2015 yılı Ağustos ayından itibaren tekrar başlayan çatışmalar Türkiye tarihinde eşi az görülmüş bir yıkıma, sayısız

Detaylı

Doğruluk Payı Aylık Rapor Kasım 2014

Doğruluk Payı Aylık Rapor Kasım 2014 Doğruluk Payı Aylık Rapor Kasım 2014 Ortak Gelecek için Diyalog Derneği tarafından 20 Haziran 2014 tarihinde yayın hayatına başlatılan Doğruluk Payı, herhangi bir partiyle ilişkisi olmayan tamamiyle bağımsız

Detaylı

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SEÇİM SİSTEMLERİNİN SEÇMEN İRADESİNE ETKİSİ

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SEÇİM SİSTEMLERİNİN SEÇMEN İRADESİNE ETKİSİ ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SEÇİM SİSTEMLERİNİN SEÇMEN İRADESİNE ETKİSİ Metin ÖZ Samsun, 2017 S E Ç İ M S İ S T E M L E R İ N İ N S E Ç M E N İ R A

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.aktifhaber.com Tarih: 22.01.

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.aktifhaber.com Tarih: 22.01. Günlük Haber Bülteni 23.01.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi : www.aktifhaber.com Tarih: 22.01.2015 1 2 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi : www.haberler.com Tarih: 22.01.2015 İNTERNET

Detaylı

JENS STOLTENBERG İLE SÖYLEŞİ: NATO-RUSYA İLİŞKİLERİ VE BÖLGESEL İSTİKRARSIZLIK

JENS STOLTENBERG İLE SÖYLEŞİ: NATO-RUSYA İLİŞKİLERİ VE BÖLGESEL İSTİKRARSIZLIK JENS STOLTENBERG İLE SÖYLEŞİ: NATO-RUSYA İLİŞKİLERİ VE BÖLGESEL İSTİKRARSIZLIK NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, TPQ yla gerçekleştirdiği özel söyleşide Rusya ile yaşanan gerginlikten Ukrayna nın

Detaylı

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'de 1990'lı yıllardaki duvar yazıları, İslamcılığın yükseldiği döneme yönelik yakın bir tanıklık niteliğinde. 10.07.2017 / 18:00 Doksanlı

Detaylı

ANTİDEMOKRATİK UYGULAMALAR BİRER BİRER YARGIDAN DÖNÜYOR!

ANTİDEMOKRATİK UYGULAMALAR BİRER BİRER YARGIDAN DÖNÜYOR! ANTİDEMOKRATİK UYGULAMALAR BİRER BİRER YARGIDAN DÖNÜYOR! Siyasi iktidar, uzunca bir süredir baskıcı, otoriter ve antidemokratik politika ve uygulamalarına itiraz eden, sesini yükselten kesimlere karşı

Detaylı

HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU DEĞİŞİKLİK TEKLİFİ HAKKINDA BİLGİ NOTU

HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU DEĞİŞİKLİK TEKLİFİ HAKKINDA BİLGİ NOTU HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU DEĞİŞİKLİK TEKLİFİ HAKKINDA BİLGİ NOTU HSYK Teklifi Teklif; 2797 sayılı Yargıtay Kanunu, 6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu, 4954 sayılı Türkiye Adalet

Detaylı

MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ORTAÖĞRETİM KURUMLARI YÖNETMELİĞİ. Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller

MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ORTAÖĞRETİM KURUMLARI YÖNETMELİĞİ. Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ORTAÖĞRETİM KURUMLARI YÖNETMELİĞİ MADDE 164 Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller Kınama cezasını gerektiren davranışlar ve fiiller şunlardır: a) Okulu, okul eşyasını

Detaylı

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler Dünya üzerindeki birçok İslami kurum, kuruluş ve şahsiyetler Türkiye'de yaşanan darbe girişimi hakkında mesajlar yayımladı. 16.07.2016 / 22:09 15 Temmuz gecesi

Detaylı

TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ

TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ TÜRK HUKUK SİSTEMİ İdari Yargı Adli Yargı Askeri Yargı Sayıştay Anayasa Mahkemesi İDARİ YARGI SİSTEMİ İdarenin eylem ve işlemlerine karşı açılan davaların görüşüldüğü,

Detaylı

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları PA 101 Kamu Yönetimine Giriş (3,0,0,3,5) Kamu yönetimine ilişkin kavramsal altyapı, yönetim alanında geliştirilmiş teori ve uygulamaların analiz edilmesi, yönetim biliminin

Detaylı

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ekim 2011, No:7

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ekim 2011, No:7 EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ekim 2011, No:7 Bu sayıda; Ağustos ayı dış ticaret verileri, Eylül ayı enflasyon verileri, Döviz yükümlülüklere uygulanan munzam karşılıkların düşürülmesine

Detaylı

10. Herhangi bir sebeple boşalan bakanlığa en geç kaç gün içinde yeni bakan atanır? A) 5 gün B) 10 gün C) 15 gün D) 20 gün E) 25 gün

10. Herhangi bir sebeple boşalan bakanlığa en geç kaç gün içinde yeni bakan atanır? A) 5 gün B) 10 gün C) 15 gün D) 20 gün E) 25 gün 1. 1982 Anayasasına göre aşağıdaki organlardan hangisinin iptal davası açma yetkisi yoktur? A) Cumhurbaşkanı B) İktidar partisi meclis grubu C) Anamuhalefet partisi meclis grubu D) TBMM üye tamsayısının

Detaylı

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLETİŞİM STRATEJİSİ

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLETİŞİM STRATEJİSİ TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLETİŞİM STRATEJİSİ 1 AB İLETİŞİM STRATEJİSİ (ABİS) NEDİR? Türkiye - AB müzakere sürecinin üç ayağı: 1- Siyasi reformlar 2- AB yasal düzenlemelerinin kabul edilmesi ve uygulanması

Detaylı

2011 KADIN İSTATİSTİKLERİ

2011 KADIN İSTATİSTİKLERİ 2011 İSTATİSTİKLERİ PARLAMENTO SEÇİM YILI PARLAMENTODAKİ MİLLETVEKİLİ MİLLETVEKİLİ İÇİNDEKİ PAY ( ) 1935 395 18 4.6 1943 435 16 3.7 1950 487 3 0.6 1957 610 8 1.3 1965 450 8 1.8 1973 450 6 1.3 1991 450

Detaylı

Türkiye küçük Millet Meclisleri Nisan 2011 Raporu Libya ya Uluslararası Müdahale ve Türkiye

Türkiye küçük Millet Meclisleri Nisan 2011 Raporu Libya ya Uluslararası Müdahale ve Türkiye Türkiye küçük Millet Meclisleri Nisan 2011 Raporu Libya ya Uluslararası Müdahale ve Türkiye Nükleer Enerji Santralleri ve Türkiye nin Enerji Politikası Ortak Paydalar Ortadoğu ve Kuzey Afrika da ki rejimlerin

Detaylı

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI Uluslararası Arka Plan Uluslararası Arka Plan Birleşmiş Milletler - CEDAW Avrupa Konseyi - Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Detaylı

Olay Metni. pek çok büyük firma için iş organizasyonları düzenleyen, kaliteli bir müşteri

Olay Metni. pek çok büyük firma için iş organizasyonları düzenleyen, kaliteli bir müşteri Olay Metni 1. Boğaziçi Organizasyon, Türkiye'nin en güçlü şirketleri başta olmak üzere pek çok büyük firma için iş organizasyonları düzenleyen, kaliteli bir müşteri portföyüne sahip ve basında da adından

Detaylı

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Erdoğan, "OHAL uygulaması kesinlikle demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı değildir" dedi. 21.07.2016 / 09:56 Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından

Detaylı

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256) T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256) 12. Hafta Ders Notları - 03/05/2017 Arş. Gör. Dr. Görkem

Detaylı

Türkiye nin Yeni Anayasa Arayışı: 2011-2013 TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu Tecrübesi

Türkiye nin Yeni Anayasa Arayışı: 2011-2013 TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu Tecrübesi Taylan BARIN Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Türkiye nin Yeni Anayasa Arayışı: 2011-2013 TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu Tecrübesi AK Parti, CHP, MHP ve BDP

Detaylı

Avrupa yı İnşaa Eden Gençler

Avrupa yı İnşaa Eden Gençler Avrupa yı İnşaa Eden Gençler Gençlik Politikasi Geliştirme Sosyal Uyum İnsan Hakları Kültürlerarasi Diyalog Katılım Araştırma AVRUPA KONSEYI VE GENÇLER 40 YILI AŞKIN BIR SÜREDIR AVRUPAYI BIRLIKTE INŞA

Detaylı

İdris KARDAŞ Küresel Sorunlar Platformu Genel Koordinatörü

İdris KARDAŞ Küresel Sorunlar Platformu Genel Koordinatörü santralistanbul Küresel Sorunlar Platformu http://www.platformforglobalchallenges.org http://www.twitter.com/pgchallenges http://www.facebook.com/kureselsorunlarplatformu İdris KARDAŞ Küresel Sorunlar

Detaylı

KMÜ İİBF KAMU YÖNETİMİ VİZE SORULARI

KMÜ İİBF KAMU YÖNETİMİ VİZE SORULARI KMÜ İİBF KAMU YÖNETİMİ VİZE SORULARI -A Grubu- AÇIKLAMA : Sınav 25 sorudan oluşmakta olup her soru 4 puan üzerinden değerlendirilecektir. Yanlış cevaplar doğruyu götürmemektedir. Sınav süresi 30 dakikadır.

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Cumhuriyet Halk Partisi Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığından: Karar No: 592 Tarih : 27.12.2013 27 Aralık 2013 CUMA Resmî Gazete Sayı : 28864 YÜKSEK SEÇİM KURULU KARARI Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığından:

Detaylı

Türkiye de Kadın Alanındaki Koordinasyon Mekanizmalarının Analizi. Ülker Şener Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

Türkiye de Kadın Alanındaki Koordinasyon Mekanizmalarının Analizi. Ülker Şener Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Türkiye de Kadın Alanındaki Koordinasyon Mekanizmalarının Analizi Ülker Şener Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı 2 İçerik Kadın sorunu Soruna müdahale-çözüm arayışları: kim? Müdahale biçimleri

Detaylı

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı DÜNYA - SİYASET 2012 yılının Şubat ayında Tunus ta yapılan Suriye nin Dostları Konferansı nın ikincisi Nisan 2012 de İstanbul da yapıldı. Konferansta Esad rejimi üstündeki uluslararası baskının artırılması,

Detaylı

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR ANAYASANıN TEMEL ILKELERI 2 1. madde Türkiye devleti bir cumhuriyettir. 2. Madde Cumhuriyetin nitelikleri Cumhuriyetçilik Başlangıç ilkeleri Atatürk

Detaylı

YERELYÖNETİM TARKANOKTAY

YERELYÖNETİM TARKANOKTAY YERELYÖNETİM REFORMUSONRASINDA İLÖZELİDARELERİ Dünyadayaşananküreseleşme,sanayitoplumundanbilgitoplumuna geçiş,şehirleşmeninartışı,ekonomikvesosyaldeğişimleryönetim paradigmalarınıveyapılarınıdaetkilemektedir.çevrefaktörlerinde

Detaylı

AĞUSTOS 2015 TÜRKİYE GÜNDEMİ VESEÇMEN EĞİLİMİ ARAŞTIRMASI SONUÇ RAPORU 25 AĞUSTOS 2015

AĞUSTOS 2015 TÜRKİYE GÜNDEMİ VESEÇMEN EĞİLİMİ ARAŞTIRMASI SONUÇ RAPORU 25 AĞUSTOS 2015 ARGETUS ARAŞTIRMA, DANIŞMANLIK, EĞİTİM, PROJE VE ORGANİZASYON AĞUSTOS 2015 TÜRKİYE GÜNDEMİ VESEÇMEN EĞİLİMİ ARAŞTIRMASI 25 AĞUSTOS 2015 Mehmet Akif Mah.Recep Ayan Cad. Günaydın Sok. No:6 Kat:3 Çekmeköy

Detaylı

KPSS 2007 GK (50) DENEME 3 / 52. SORU 50. Aşağıdakilerden hangisi hukuk devleti ilkesinin gereklerinden biri değildir? A) Yasal idare B) Devlet faaliyetlerinin belirliliği C) İdarenin mali sorumluluğu

Detaylı

1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ. Ömer Faruk GÖRÇÜN

1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ. Ömer Faruk GÖRÇÜN i 1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ Ömer Faruk GÖRÇÜN ii Yayın No : 2005 Politika Dizisi: 1 1. Bası Ağustos 2008 - İSTANBUL ISBN 978-975 - 295-901 - 9 Copyright Bu kitabın bu basısı

Detaylı

ÇOK PARTİLİ DÖNEMDE SİYASET Erol Tuncer - 23 Mart 2018

ÇOK PARTİLİ DÖNEMDE SİYASET Erol Tuncer - 23 Mart 2018 ÇOK PARTİLİ DÖNEMDE SİYASET Erol Tuncer - 23 Mart 2018 ÇOK PARTİLİ DÖNEME GEÇİŞ KOŞULLARI Demokrasi Kültürümüzün Yetersizliği Bedeli ödenmeden demokrasiye girmiş olmamızın sıkıntılarını çekiyoruz. Art

Detaylı

Sosyal Politikayı Yeniden Düşünmek! NEDEN?

Sosyal Politikayı Yeniden Düşünmek! NEDEN? Sosyal Politikayı Yeniden Düşünmek! NEDEN? -Nereden?- Sosyal Sorunlar? İşsizlik, yoksulluk, ayırımcılık. Sosyal sınıflar, tabakalar, gruplar? İşsiz, yaşlı, çocuk, engelli. Yasalar, kurumlar, araçlar? -Anayasa,

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX BIRINCI BÖLÜM ANAYASA HUKUKUNUN KISA KONULARI 1. 1961 Anayasası ile 1982 Anayasası nın Hazırlanış ve Kabul Ediliş Süreçlerindeki Farklılıklar...1 2. Üniter, Federal ve Bölgeli

Detaylı

2000 li Yıllar / 8 Türkiye de Eğitim Bekir S. GÜR Arter Reklam 978-605-5952-25-9 Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

2000 li Yıllar / 8 Türkiye de Eğitim Bekir S. GÜR Arter Reklam 978-605-5952-25-9 Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011 Seri/Sıra No 2000 li Yıllar / 8 Kitabın Adı Türkiye de Eğitim Editör Bekir S. GÜR Yayın Hazırlık Arter Reklam ISBN 978-605-5952-25-9 Baskı Tarihi Ağustos-2011 Ofset Baskı ve Mücellit Ömür Matbaacılık Ömür

Detaylı

İşyeri Temsilcileri Rehberi

İşyeri Temsilcileri Rehberi İşyeri Temsilcileri Rehberi Bir sendika için en önemli kadrolardan birisi işyeri temsilcisidir. İşyeri düzeyinde ise işyeri temsilcisi sendika örgütlenmenin olmazsa olmazıdır. Bir işyerinde işyeri temsilcisinin

Detaylı