Dr.UFUKTAN BAŞER İSTANBUL (2009)

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Dr.UFUKTAN BAŞER İSTANBUL (2009)"

Transkript

1 T.C. Sağlık Bakanlığı Dr.Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi II. Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği Şef: Uz. Dr. Serhan ÇOLAKOĞLU İNGUİNAL HERNİ OPERASYONLARINDA PREEMPTİF VE PEROPERATİF MAGNEZYUM SÜLFAT UYGULAMASININ PEROPERATİF HEMODİNAMİK YANIT VE HİPNOZ DÜZEYİ İLE POSTOPERATİF ANALJEZİK İHTİYACINA ETKİSİ UZMANLIK TEZİ Dr.UFUKTAN BAŞER İSTANBUL (2009)

2 TEŞEKKÜR Uzmanlık eğitimim süresince en iyi şekilde yetişebilmem için bilgi, deneyim ve desteğini esirgemeyen, en zor anlarımda hep yanımda olan ve varlığını hep yanımda hissettiğim değerli hocam II.Anesteziyoloji ve Reanimasyon Klinik Şefi Uz.Dr.Serhan ÇOLAKOĞLU na, Eğitimim süresince ve tezimin her aşamasında hoşgörüyle bilgisini ve yardımlarını esirgemeyen II. Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği başasistanı Uz.Dr.Ayşenur BOZTEPE ye, Her konuda bizlere destek olan, eğitimimizde büyük rolü bulunan II. Anesteziyoloji ve Reanimasyon Klinik Şef Yardımcıları Uz. Dr.Banu ÇEVİK ve Uz. Dr Elif BOMBACI ya, Beraber çalışmaktan büyük zevk duyduğum tüm I. ve II. Anesteziyoloji Şef Yardımcılarına, başasistanlarına ve uzmanlarına, Sevgi ve dostluklarıyla bana destek olan tüm asistan arkadaşlarıma; anestezi teknisyenlerine ve yoğun bakım ekibine, Bana daima hoşgürü ve sevgi ile yaklaşarak bugünlere gelmemde en büyük pay sahibi olan, her zaman varlıklarını yanımda hissettiğim ve hep yanımda olan annem, babam ve kardeşlerime, Sabrı, şefkati ve yaptığı büyük fedakarlıklarla sevgi emektir diyerek bana her zaman destek olan, hayat arkadaşım Burak BAŞER e Uzmanlık eğitimimi tamamlamamda en büyük fedakarlığı yaparak, en büyük desteği veren ve adının manasına uygun hayatımın hep sesi olan biricik kızım Ayşa Seda BAŞER e Sonsuz teşekkür ve saygılarmla... Dr.UFUKTAN BAŞER İstanbul

3 İÇİNDEKİLER A- Giriş 4 B- Genel Bilgiler.5 C- Gereç ve Yöntem...43 D- Bulgular.48 E- Tartışma.59 F- Sonuç..68 G- Özet...69 H- Kaynaklar

4 A-GİRİŞ Ağrı göreceli bir deneyimdir. Ağrı yokluğunu veya derecesini belirleyecek kişi hastadır. Ağrının patofizyolojisi ve tedavisi konusundaki gelişmelere, bilgimizin derinleşmesine, yeni ilaçların ve karmaşık ilaç uygulama sistemlerinin kullanımda olmasına karşın halen birçok hasta, cerrahi sonrası ağrıları için yetersiz tedavi görmeye mahkum edilmektedir. Bu alanda yapılan çalışmalar, ameliyat sonrasında hastaların %30-%75 oranında orta veya şiddetli ağrıdan yakındığını göstermiştir (1). Hastaların ağrısı çeşitli nedenlerle yetersiz tedavi edilmektedir. Uygun ağrı değerlendirmesi ve uygun tedavi seçenekleri ile ilgili yanlışlıklar, bunlara ek olarak opioidlere bağlı solunum depresyonu, bağımlılık gibi risklerin olduklarından daha fazla görüldüğünün düşünülmesi, yetersiz ağrı tedavisi yapılmasının nedenleri arasındadır. Bununla birlikte, yetersiz tedavi edilen ağrının, daha yüksek morbidite ve mortalite oranlarına yol açtığı yakın zamanlarda açığa çıkmıştır. Genel anestezi uygulamalarında, operasyon sırasında hastaların hemodinamik stabilite ve analjezilerinin sağlanmasının yanısıra postoperatif dönemdeki ağrıların en aza indirilmesi de büyük önem taşır. Spinal korda etkili ancak opioidlerde görülen yan etkilerin daha az olduğu N- Metil D-Aspartat (NMDA) reseptör antagonisti ilaçların peroperatif ve postoperatif dönemdeki ağrıların önlenmesi ve tedavisinde rol oynayabileceği üzerinde durulmaktadır (2). Bir NMDA reseptör antagonisti olan magnezyum vücutta 300 den fazla enzimatik reaksiyonda kofaktör olarak rol oynayan önemli bir katyondur. Tedavi amaçlı başta obstetri ve kardiyoloji olmak üzere pek çok klinik durumda kullanılmaktadır (3). Magnezyumun analjezik etkinliği son yıllarda dikkat çekmiş ve bu konudaki araştırmalar yoğunlaşmıştır. Biz de bu çalışmamızda 30 mg/kg dozda ve preemptif ve 10 mg/kg dozda peroperatif dönemde adjuvan olarak kullandığımız magnezyum sülfatın preemptif analjezik etki, peroperatif hemodinamik stabilite, postoperatif dönemde ağrı düzeyi ve analjezik tüketimi ile sedasyon düzeyine etkisini araştırmayı amaçladık. 4

5 B- GENEL BİLGİLER Ağrı nedir? Uluslararası Ağrı Araştırmaları Derneği (IASP) Taksonomi Komitesi tarafından yapılan tanımlamaya göre; vücudun belli bir bölgesinden kaynaklanan, doku harabiyetine bağlı olan veya olmayan, kişinin geçmişteki deneyimleriyle de ilgili, hoş olmayan emosyonel bir durumdur ve davranış şeklidir (4,5). Ağrının doku hasarının bilinçsiz olarak farkına varılması şeklinde de tanımlanabileceği bildirilmiştir (6). Ağrı; hastalanmanın ve yaralanmanın en genel semptomlarından biridir. Fakat her zaman göreceli bir duygudur. Bireyler arasında büyük farklılıklar olduğu gibi yaşanılan çevre ve koşullar da ağrıya yanıtı değiştirebilmektedir. Ağrı kişiden kişiye farklılıklar gösterdiğinden hem tedavisi hemde değerlendirmesi oldukça zordur. Bu nedenle önce hastanın belirttiği ağrı şiddetine inanmak gerekir. Ağrı, doğru bir teşhisle, sıklıkla faydalı doğal bir uyarıcı ve koruma mekanizması olmasına rağmen, hastalar ağrıyı iyileştirmek için genellikle tıbbi bir yönteme başvururlar. Ağrı tedavisi çoğu durumda gereklidir ve bazı ilerlemiş hastalıklarda hekim ve hasta açısından uygulanabilir tek tedavi seçeneğidir. Ağrının Tarihçesi İnsanlık tarihi kadar eski olan ağrı tedavi yöntemleri, günümüzdeki modern düzeye gelinceye dek pek çok evreden geçmiştir (1). Milattân önce (M.Ö) 2600 lü yıllarda Çinliler, akupunkturun ağrı giderici özelliğini tanımladılar. M.Ö li yıllarda Asurlar ve Babiller, Papavera Somniferum (Haşhaş) bitkisindeki afyon alkaloidlerinin ağrıyı giderdiğini biliyorlardı. Serturner 1806 yılında ; opium alkaloidlerinden morfini izole etti. Horace Wells adlı bir diş hekimi 1844 de, azot protoksit koklayarak bir dişini ağrı duymadan çektirdi. 5

6 Caris Koller 1884 de; kokaini göze damlatarak ilk lokal anestezi yöntemini gerçekleştirdi. Kele 1948 de; ilk ağrı çizelgesini önerdi. Melzack ve Wail 1965 de, günümüzde de önemini sürdüren ve ağrı mekanizmasını açıklayan kapı-kontrol teorisini yayınladılar. Pert ve Snyder tarafından 1973 de ilk kez beyindeki opioid reseptörleri gösterildi. İlk Dünya Ağrı Kongresi 1975 de, Floransa da toplandı. Behar ve arkadaşları 1979 da, epidural morfin kullanımını başlattılar. Ağrının Sınıflaması Ağrının göreceli bir duyum olması, bireyler ve yaşanılan ortam açısından büyük farklılıklar göstermesi, standart bir sınıflamayı olanaksız kılmaktadır. IAPS Taksonomi Alt Komitesi ağrıyı beş eksenli taksonomi şeklinde tanımlamıştır. Bu tanımlamaya göre; 1. eksen ağrının yer aldığı vücut bölgesi ile ilgilidir. Ağrının etkilediği sistemleri 2. eksen, oluşum süresini 3. eksen ele alır. Hastanın ifadesine göre ağrının şiddeti ve başladığından bu yana geçen süreyi 4.eksen, ağrının etyolojisini ise 5. eksen belirtir (7). Ağrı tanımında sık kullanılan birbaşka sınıflama ise: 1-Ağrının başlama süresine göre (akut ve kronik ağrı), 2-Duyum şekline göre (ani, keskin, batıcı, yavaş artan, künt, bazen yanıcı), 3-Kaynaklandığı bölgeye göre (somatik,visseral,sempatik ve periferal ağrı), 4-Mekanizmalarına göre (nosiseptif, nöropatik, deafferantasyon, reaktif, psikosomatik ağrı). Akut ağrı daima nosiseptif nitelikte olup, vücuda zarar veren bir olayın varlığını gösterir. Nedenleri arasında, travma, enfeksiyon, doku hipoksisi ve enflamasyon sayılabilir. Postoperatif akut ağrı için en iyi örnektir. Akut ağrı, üzerinden 3-6 ay süre geçtiğinde kronik ağrı özellikleri gösterir. Çoğu kez nosiseptif nitelikte olan kronik ağrı, uyarıcı işlevi geçtikten sonra, kişinin hayat kalitesini değiştiren, kişileri anormal davranışlara yönelten, psikolojik etkenlerin rol oynadığı kompleks bir tablodur. Akut ağrıdaki kadar otonomik cevaplar yoktur. Nosiseptif ağrı; bedenin bir bölgesinde doku yaralanmasında uyarının özelleşmiş sinir uçları ile alınıp, santral sinir sistemine götürülmesi, belirli bölge ve nöral yapılarda, bu zararlı tehdidin algılanması, buna 6

7 karşın fizyolojik, biyokimyasal, psikolojik önlemlerin harekete geçirilmesi ile oluşan bir algılama olayıdır (8). Ağrının niteliği Nosisepsiyon, doku hasarı ile ağrının algılanması arasında oluşan karmaşık elektrokimyasal olaylar serisinin bir bütünüdür (9,10). Ağrı nosisepsiyon içinde bir algılama olayıdır (11). Latincede Noci, zarar ve zedelenme anlamındadır. Tüm nosiseptör uyarılar ağrı oluşturur, fakat tüm ağrılar nosisepsiyondan kaynaklanmaz (3). Aslında nosiseptörler periferik terminalleri ağrılı uyaranlara hassas tüm deri ve deri altı dokularında bulunan çıplak esas getirici serbest sinir uçlarıdır (4). Akut ağrı daima nosisepti niteliktedir. Neden olan lezyon ile ağrı arasında zaman, yer ve şiddet bakımından yakın bir ilişki vardır. Kronik ağrı, çoğu olguda nosisepti niteliktedir (kanser ve romatizmal ağrılarda olduğu gibi). Bazı olgularda kronik ağrı deaferentasyon ağrısı şeklindedir. Deaferantasyon ağrısı, tümör tarafından tahrip edilme gibi periferik ve merkezi sinir sistemindeki ağrı yolları üzerindeki bozukluğa bağlıdır. Ağrının Nörofizyolojisi Dekart ın 1664 de tarif ettiği ağrı ileti yolu bugün detayları ile bilinmektedir. Ağrı hissinin, sadece uyarıların kortekse iletiminden oluşmadığı, sürecin bir sentezi olduğu kabul edilmektedir (1,12). Uyarının ağrı hissini oluşturması için sinir sisteminde dört ayrı süreç gerekmektedir (1,12): 1-Transdüksiyon (Aktarma): Nosiseptif uyarının duyusal esas getirici sinir ucunda elektriksel aktiviteye dönüşmesidir. Deride olan hasardan sonra, ağrılı olmayan uyaranlara eşik düşer (hiperestezi), ve uyarının oluşturduğu ağrı artar (primer hiperaljezi). Bu değişiklikler kısa zamanda hasara uğramamış çevre dokuya da yayılır (sekonder hiperaljezi). 2-Transmisyon (İletme): Nosiseptif uyarının duyusal sinir sistemi boyunca önce arka boynuza, oradan da talamus yolu ile kortekse iletilmesidir. 7

8 3-Modülasyon (Uyarlama): Opioid, serotonerjik ve noradrenerjik endojen analjezik sistemlerin, tüm ileti yolu boyunca nosiseptif iletimi değiştirmesidir. Endojen sistemler inhibitör etkilerini esas olarak spinal kordun arka boynuzunda gösterirler. 4-Persepsiyon (Algılama): Uyarının diğer üç basamak sonunda kişisel etkileşimle ağrı olarak algılanması işlemidir. Ağrı reseptörleri (nosiseptörler) Ağrı reseptörleri; cilt, derin dokular ve organlarda bulunan nosiseptör adı verilen serbest sinir uçlarıdır. Bu reseptörler vücuttan salgılanan ağrı yapıcı maddeler olan asetilkolin, hidrojen iyonları (PH<3 olacak şekilde hidroklorik asit veya laktik asit), potasyum iyonları, prostaglandin, lökotrien, serotonin, kinin ile P maddesi gibi maddeler tarafından uyarılabilirler (12). Ağrı mediyatörleri Son yıllarda hem ağrılı uyaranları algılayan reseptör(nosiseptör)lerin, hem de ağrı uyandırarak veya ağrı hissinin iletimini etkileyerek mediyatör işlevi gören bir çok endojen maddenin varlığı saptanmıştır. Periferik sinir uçlarının uyarılması, nörotransmitter salınımına yol açar. P maddesi ile nörokinin A ve nörokinin B gibi diğer taşikininlerin bölgesel salınımı vazodilatasyon ve plazma ekstravazasyonu için yeterli miktarda ise ödem oluşur. Vazodilatasyonu takiben histamin ve bradikinin, kan hücrelerinden lokal olarak salınır ve ikisi de nosiseptörleri sonraki uyarılar için duyarlı hale getirir (hiperaljezi). Doku yaralanması ve P maddesi mast hücrelerini aktive eder. Küçük liflerin çoğu uyarıcı amino asitleri (EAA), aspartat, glutamat ve nöropeptidleri (P maddesi, kalsitonin, gen-ilişkili peptid, kolesistokinin, galanin, somastatin vb.) içerir (13). Bu maddeler sıklıkla aynı getirici terminalde toplanmışlardır. Uyarıcı amino asitler hem geniş hem de küçük çaplı ana getirici liflerde bulunurlar ve eklem inflamasyonunda kronik veya akut nosiseptif uyarı sonucu A-beta liflerince oluşturulan düşük akımlı elektriksel aktivite sonucu salındıkları gösterilmiştir. Uyarıcı amino asit reseptörlerinin, NMDA ve non-nmda reseptörleri gibi postsinaptik ve spinal arka boynuz hücrelerinde bulunan pek çok alt tipi vardır 8

9 (14). Çeşitli çalışmalarda, hem NMDA hem de non-nmda reseptör agonistlerinin intratekal olarak uygulanmasında nosiseptif davranış oluştuğu bildirilmiştir (15,16). Sinirle uyarılan periferik hedefler, getirici sinir liflerinin çapından çok peptid içeriği ile ilgilidir. Aslında sinirler yeni periferal dokuları tekrardan uyardıklarında peptid içerikleri değişmiş gibi gözükür (afferent aksonun fenotip transmitteri değişir). Nosiseptif arka boynuz nöronlarının büyük kısmı, P maddesi içeren sinapsların önemli kısmıyla bağlantılıdır (17). Periferde salınan ve rahatsız edici uyarı özelliği taşıyan nörotransmitterlerin en önemlileri bradikinin ve serotonindir. Doğrudan doku travması ile serotonin ve bradikininin hücre membranlarında fosfolipidler üzerine etki yapması ile prostaglandinler ve lökotrienler serbest hale gelir. Burada anahtar durumundaki öncü madde araşidonik asittir. Siklooksijenaz enzimi ile siklik endoperoksitler ve buradan da prostaglandinler oluşur. Prostaglandinler, hem nosiseptif duyarlılığı arttırırlar hem de bölgesel dolaşımda vazodilatasyonu artırarak daha fazla algojenik madde birikmesine yol açarlar. Refleks mekanizma ile duyarlı hale gelen nosiseptör uçlardan nöropeptidler çevre dokuya salgılanır. Özellikle P maddesi, nörokinin A ve CG (kalsitonin- gen ilişkili protein) gibi taşikininler bölgede ödem ve iltihabi reaksiyonun başlamasına yol açarlar. P maddesi mast hücrelerinden histamin salınmasına neden olur (18). Ağrı reaksiyonları Sinir sisteminin bir çok seviyesinde ağrıyla ilgili deneyim her biri belli bir korunma amacına yönelik değişik motor cevaplar uyarır. Ağrı reaksiyonu istemli ve istemsiz olarak ikiye ayrılabilir. İstemli reaksiyonlar sözle ifade etmek, yüz ifadesi, geri çekme hareketlerini içerir. İstemsiz reaksiyonlar ise otonomiktir; vasküler, visseral ve endokrin cevapları içerir. Kalp atımı, kan basıncı artar ve göz pupillaları genişler. Bu otonomik reaksiyonlar, özellikle visseral ağrı için belirtilir. Bulantı, kusma, terleme ve hipotansiyon ile karakterize safra kesesi atakları buna örnektir. Bir ağrı uyarımı refleks yoksunluk reaksiyonu gibi, motor reaksiyonlara da neden olabilir. Sıcak bir yere dokunulduğunda, herhangi bir ağrı bilinçli olarak algılanmadan önce el hareket eder. Kas spazmları, derin ağrı ve visseral ağrıdan kaynaklanabilir. 9

10 Spinal seviyede segmental refleksler uyarılarak fleksiyon veya geri çekme hareketi oluşturulur. Medullada kardiyorespiratuvar değişiklikler hipotalamusta hipofizer hormonların salınımı uyarılır. Hipotalamus sempatik sinir sistemini de uyarır; öfke ve korku ifadesini oluşturur. Retiküler formasyonda uyanıklık hali oluşturulur. Orta beyin, beyin ve talamus, ıstırap çeken bir yüz ifadesini oluşturur. Limbik sistem bir çok davranış biçimini şekillendirir. Sonuçta, ağrı kişiye ve duruma göre farklılık gösteren duyusal bir olgudur (19). Ağrı oranı Ağrı ileri derecede göreceli niteliğe sahip, kişiye ve içinde meydana geldiği koşullara göre değişiklik gösteren bir duygu halidir. Aynı yoğunluktaki ağrı, bazı insanlar için dayanılmaz bir ağrı olarak algılanırken bazıları için çok zayıf olabilir. Endojen opioid sistemde güç faklılığına ilaveten ağrı algılanmasını etkileyecek hissi ve duyusal dönüşüm faktörleri de vardır. Bundan dolayı analjezik olmayan psikoaktif ilaçlarla da ağrı algılanmasını etkilemek mümkündür. Akut ağrının yetersiz tedavisi, katabolizma artışı kardiyopulmoner yükte artış, immün sistemde baskılanma ve pıhtılaşma bozuklukları ile sonuçlanmaktadır. Postoperatif ağrının fazla olması hasta memnuniyetsizliği, iyileşme kalitesinde bozulma, hastanede kalış süresinde uzama ve bakım giderlerinde artışa yol açmaktadır. Ağrı Yolları Ağrının algılanması sadece doku hasarının derecesine bağlı olmayıp aynı zamanda diğer eş zamanlı duyusal uyarılarla mesajın modifikasyonuna bağlıdır. Kişilik özellikleri de ağrı algısını etkiler (20). Kimyasal, ısı, mekanik ve elektriksel stimuluslarla uyarılan ağrı reseptörlerinden ağrı, periferden miyelinli A-delta ve miyelinsiz C lifleri ile taşınır. Miyelinli A-delta liflerinde iletim nispeten daha hızlıdır (12-30 m/sn). Elektriksel veya termal stimulasyonların uyardığı keskin ağrıyı iletir ve çabuk hissedilir. C lifleri ise 2-3 m/sn veya daha yavaş hızla ileten miyelinsiz ağrı lifleridir. Uyarı eşiği A-delta liflerinde daha yüksektir ve ağrının geç gelen, yanıcı, zonklayıcı bölümünden sorumludur. 10

11 Şekil 1:Ağrı yolları (Sayılar arka boynuz laminalarını göstermektedir) Periferik duyu sinirleri dorsal kök gangliyonunda bulunur ve A-delta ile C lifleri arka boynuza arka kökün lateralinden girerler (Şekil 1) (21). Talamus ağrının tanımlanmasında rol alırken, postsantral girus doğru lokalizasyon ve prefrontal korteks de duygusal yanıtı vermek için gereklidir (21). Arka boynuzda üç tip hücre grubu vardır (22): 1-Üst merkezlere bilgi taşıyan projeksiyon hücreleri. 2-Projeksiyon hücrelerine, internöronlara veya reflekslerle ilgili olan motor hücrelere iletimi sağlayan uyarıcı internöronlar. 3-Nosiseptör iletilerin modülasyonunu sağlayan inhibitor nöronlar. Klinik ağrının fizyolojik ağrıdan farkı patolojik aşırı duyarlılığın varlığıdır ve bu aşırı duyarlılık iki mekanizma ile olur (23): 1-Periferik duyarlanma: Salınan mediyatörlere bağlı periferal sinirlerde transdüksiyon (aktarma) artmıştır. 2-Santral duyarlanma: Nosiseptif afferent uyarılara bağlı arka boynuz hücrelerinin uyarılabilirliği artmıştır. 11

12 Patolojik ağrının özellikleri; hiperaljezi (artmış duyarlılık), allondiniya (azalmış ağrı eşiği) ve sekonder hiperaljezi(aşırı duyarlılığın sağlam komşu dokulara yayılması)dır. Bu özelliklerin tümü, periferik duyarlanmayı gösterir. Periferik duyarlanma, arka boynuzdaki reseptif alanları genişleterek hücrelerin eşiğini düşürür, getirilen uyarının santral sinir sisteminde (SSS) değerlendirilmesini bozar ve eksitabilite yaratır. Santral duyarlanmada, arka boynuzda yerleşen NMDA reseptörlerinin aktivasyonu söz konusudur. "Wind-up fenomeni" denilen bu artmış getirilen uyarı, santral duyarlanma ve sempatik dışa akma döngüsüdür. Santral duyarlanmada söz konusu diğer kavramlar ise, postsinaptik nöroplastik değişiklikler, gen transkripsiyonu ve ekspresyonu ile sinapsın biyolojik değişiklikleri gibi tartışılan, araştırılan konulardır (23). Opioid, serotonerjik ve noradrenerjik analjezik sistemlerin ileti yolu boyunca nosiseptif iletimi değiştirmesine modülasyon denir. Santral sinir sisteminde inen antinosiseptif yollar vardır. Periventriküler ve periakuaduktal gri madde, dorsalateral pons, nükleus raphe magnus ve rostroventral medulla inen modülasyon sisteminin önemli merkezleridir. Biyojenik aminler (serotonin, norepinefrin) ve endojen opioidler bu sistemin nörotransmitterleridir. İnhibitör yollar 1965'de Melzock ve Wail tarafından öne sürülen "kapı kontrol teorisi"ne uygun olarak fonksiyon göstermektedir. Bu teoriye göre spinal 12

13 kordun arka boynuzu bir kapı gibi davranıp periferden gelen uyarıları azaltıp çoğaltabilmektedir. Böylece somatik bir uyarı ağrı olarak algılanıp yanıt oluşturulmadan önce kapıda modülasyona uğramaktadır. Bu teori kalın liflerin taşıdığı uyarıların kapıyı kapamaya, ince liflerin taşıdıklarının ise kapıyı açmaya eğilimli olduklarını önermektedir. Ayrıca kapı beyinden gelen uyarılardan da fazlasıyla etkilenmektedir. Böylece duyusal uyarı, spinal korddan beyine kadar çeşitli sinapslar boyunca modülasyona uğrar ve uyarılar belli bir kritik düzeyi aştıktan sonra da ağrı olarak algılanıp yanıt oluşturulur (Şekil 2) (22,23). Kortekse yönelirken retiküler formasyona ayrılan dallar ile ağrılı hastada gözlenen uyku, konsantrasyon bozukluğu, kardiyovasküler, solunumsal refleksler ve sempatik çekirdekler yolu ile hipertansiyon, hiperventilasyon, taşikardi, midriyazis gibi etkiler açıklanabilmekte, hipotalamusa ayrılan dallar ise nöroendokrin yanıt oluşturmaktadır. Postoperatif Ağrı Postoperatif ağrı genellikle tanısal bir özellik göstermez ve temel nedeni cerrahi travma sonucu oluşan doku hasarıdır. Bazı olgularda cerrahi kesiye veya kapanmayan yaraya bağlı olarak sinirsel, vasküler veya diğer dokulara ait ek bir hasar oluşabilir. Böyle olgularda postoperatif ağrı tanısal önem kazanır. Eğer ağrı geçirilirse, hekim visseral gerilme (genellikle mesane), kompartman sendromu, basınç nekrozu, enfeksiyon, iskemi veya sinir hasarının varlığını belirlemek için diğer belirti ve bulgulara güvenmek zorunda kalır (24). Cerrahi girişimler sırasında değişik dokularda hasar oluşur. Cilt afferentleri aktive edilir, kas afferentleri insizyon ve traksiyonla aktive edilir ve inatçı refleks spazm nedeniyle kas ağrıları oluşur. Visseral afferentler cerrahi (diyatermi ve traksiyon) tarafından aktive edilebilir. Bu durumda postoperatif ağrı, somatik ve visseral ağrının bir kombinasyonu olarak görülebilir. Bu nedenle postoperatif dönemdeki ağrı tedavisi, her iki kompenenti de etkileyen ve ağrıya karşı cevabı arttıran anksiyete ve depresyon gibi diğer nedenleri de tedavi eden teknikleri içermelidir (25,26). 13

14 Postoperatif ağrının yan etkileri Pulmoner disfonksiyon en sık ve en ciddi komplikasyonudur. Tidal volüm, vital kapasite, fonksiyonel rezidüel kapasite, alveolar ventilasyon, rezidüel volüm, FEV1 azalır. Küçük hava yollarında kapanma olabilir ve bu özellikle yaşlı, sigara içen, ek solunum yolu hastalığı olan vakalarda görülür. Bölgesel akciğer kollapsı yani atelektaziye bağlı, ventilasyon/perfüzyon oranında bozulma ve hipoksemi oluşur. Kas spazmı, rahat öksürememe, sekresyonlarını atamama, lobüler veya lober kollaps ve buna bağlı enfeksiyon gelişmesi sonucunda pnömoni tablosu oluşabilir. Sempatoadrenal aktivasyon artışı, renin angiotensin salınımına bağlı, rejyonel kan akımında azalma, trombosit agregasyonu, sodyum retansiyonu oluşması, taşikardi, hipertansiyon, oksijen tüketiminde artış, ağrının dolaşım sistemi üzerinde görülen başlıca etkileridir. Ağrıya yanıt olarak gelişen segmental ve suprasegmental aktivite kas spazmına neden olarak ağrıyı daha da arttırır. Sempatik aktivitedeki artış, periferik nosiseptiflerin duyarlılığını etkileyerek, ağrı ve buna bağlı kas spazmını arttırır. Uzun süreli postoperatif ağrı ve hareket kısıtlılığı, kas metabolizmasında yetmezlik, kas atrofisi ve normal fonksiyonunda gecikmeye neden olur. Ağrının gastrointestinal sistem üzerindeki etkileri ise sempatik aktivasyon artışı ile birlikte intestinal sekresyonların artışı, sfinkter tonusunun artışı ve düz kas tonus azalması ile gastrik staz ve paralitik ileus görülmesi şeklinde karşımıza çıkar. Bu hastalarda bulantı, kusma ve kabızlık sık görülür. Üriner sistem üzerindeki etkileri ise sempatik aktivasyon artışı ile beraber sfinkter tonus artışı ve üriner retansiyon görülmesi şeklindedir. Pıhtılaşma sistemi üzerindeki etkileri ise hiperkoagübilite, bozulmuş fibrinoliz, platelet agregasyonunda artış, venöz staz, alt ekstremite kan akımında azalma, kan damarlarında travma, venöz damar bütünlüğünün bozulması şeklindedir. 14

15 Ağrının immün sistem üzerindeki etkileri ise hücresel ve humoral immün fonksiyon inhibisyonu şeklindedir. Çünkü stres yanıt mediatörlerinin çoğu potent immün süpresandır. Genel anestezinin immün süpresan etkisi ise indüksiyondan 15 dakika sonra başlar ve 3-11 gün sürer ve immün süpresif hastada ise bu daha uzun sürer. Postoperatif ağrının korku, anksiyete, depresyon, çevreye ilgisizlik, akut psikotik reaksiyonlar, ışık ve ses gibi dış uyarılara abartılı yanıtlar, tedavi edilmediğinden kızgınlık ve kırgınlık, güçsüzlük hissi ve deliryum gibi psikotik sonuçları da olabilmektedir (27). Postoperatif ağrı tedavisini etkileyen faktörler: Postoperatif tedaviyi etkileyen faktörler aşağıdaki gibi sıralanabilir (28): -Aşırı ilaç kullanımı -Yetersiz ilaç kullanımı ve buna bağlı analjezik ilaçların kan düzeyindeki dalgalanmalar -İlaç reçetelenmesi ve uygulanmasına kadar geçen süre -Hastanın ağrıyı kaçınılmaz son görmesi -Yetersiz ağrı tedavisini saptayacak uzman doktor veya hemşirenin olmayışı Ağrı değerlendirmesi Akut ağrı ideal değerlendirmesi şu basamakları içermelidir: -Hasta ağrısını değerlendirmeye aktif olarak katılmalı, -Hastanın ağrısı düzenli olarak sorgulanmalı, -Hastanın ağrısı hem dinlenme hem de hareket halinde değerlendirilmeli, -Ağrının şiddetinde beklenmedik bir artış yeni bir ağrı nedeni veya postoperatif bir komplikasyon nedeni olarak ele alınmalı, dikkatlice anamnez alınmalı ve hasta operasyonu yapan cerrah tarafından muayene edilmeli, 15

16 -Kötü yada yüksek ağrı skorlarında tedavi tekrar gözden geçirilmelidir. Ağrı değerlendirmesinde standart yöntem olarak ağrı skalaları kullanılmaktadır (29). Ağrı skalaları tek veya üç boyutlu ve kendi kendine değerlendirmeye veya gözleme dayalı şekilde sınıflandırılır: 1- Tek Boyutlu Bireysel Ağrı Değerlendirme Yöntemleri: a-görsel analog skala (visual analogue skala-vas): Ağrı şiddetini ölçmede ve ağrı takibinde kullanılır (Şekil 3). Şekil 3:Vizüel Analog Skala b-sözel tarif skalaları (verbal descriptor scales-vds): Ağrı şiyddeti hafiften dayanılmaza dereceye kadar 4 kategoriye ayrılır; -Şiddetli -Orta -Hafif -Yok c-sayısal değerlendirme skalaları (numerical rating scala-nrs): Skalalar ağrı yokluğu (0) ile başlayıp dayanılmaz ağrı (10-100) düzeyine varır. d-yüz ifadesi skalası (face scala-fs) e-anolog renkli devamlı skala (analog chromatic continous skale-accs): Sonuçlar VAS a benzer,çocuklarda daha etkilidir. f-dermotomal ağrı çizimi 16

17 2-Multipl Ölçütlü veya Çok Boyutlu Bireysel ağrı değerlendirme Yöntemleri: a-mcgill ağrı anketi (McGill pain questionnaire-mpq): Üç tip ölçü kriter olarak alınır: 1-Ağrı şiddeti 2-Ağrı tanımı için seçilen kelime 3-Ağrı şiddeti skorunun tamamı b-dartmouth ağrı anketi (Dartmounth pain questionnaire DPQ): MPQ ya kalite değerlendirmesi eklenmesidir. c-hatırlatıcı ağrı değerlendirme kartı (memorial pain assesment card-mpac) d-ağrı algılama profili (pain perception profile PPP) e-karşıt yöntem karşılaştırması (cross-modality matching-cmm) 3-Objektif Kriterli Ağrı Değerlendirme Yöntemleri: a-davranışsal ölçümler b-fizyolojik ölçümler c-nörofarmakolojik yöntemler d-biyokimyasal ölçümler Postoperatif analjezik gereksinimini etkileyen faktörler 1- En önemlisi ameliyat süresi, şekli ve bölgesidir. 2- İnsizyon tipi, boyutu ve ek travma 3- Hastanın preoperatif psikolojik, fizyolojik ve farmakolojik hazırlığı 4- Komplikasyon olup olmaması 5- Perioperatif anestezik yaklaşımlar 6- Cerrahiden önce ağrı uyaranlarının ortadan kaldırılması 7- Hastanın yaşı 17

18 8- Hastanın cinsiyeti 9- Hastanın kişiliği 10-Davranış şekli Postoperatif ağrının önlenmesi (preemptif analjezi) Akut ağrı mekanizmalarının büyük oranda anlaşılmasıyla bilinmektedir ki doku hasarı ağrılı durum algılamasıyla sonuçlanan periferik ve santral nöronal duyarlılaşmayı başlatmaktadır. Preemptif analjezi nosiseptif uyarı başlamadan sağlanan analjezi demektir. Bazı klinik çalışmalar preoperatif uygulanan analjezikler ve rejyonel bloklar sinir sistemi duyarlılaşmasını engelleyerek postoperatif ağrıyı azaltır veya önler hipotezi üzerine kurulmuştur (30). Bununla beraber, preemptif analjezinin rutin klinik kullanımda etkinliği tartışmalıdır (31). Preemptif analjezinin klinik olarak önemli olabilmesi için sağlanan analjezi uzun süreli olmalı, yan etkilerde minimal artış olmalı ve preemptif girişim akut postoperatif ağrı veya kronik ağrı gelişimini önleme üzerine etkili olmalıdır. Yakın zamanlardaki bir literatür taramasında, yapılan çalışmaların %40 ının preinsizyonel (preemptif) analjezinin cerrahi insizyondan sonra yapılan (preventif) analjezik uygulamasına göre ağrı ve analjezik tüketiminde azalma gibi yararlı etkilerinin olduğu saptanmıştır (32). Ajanın zamanla analjezik etkisi kaybolduğundan ilaç, doz ve etki süresi gibi faktörlerle beraber ilaç uygulamasının cerrahi insizyona göre zamanlaması postoperatif analjezik ihtiyacını etkiler. Bir ajanın uygulama zamanı preinsizyonal, cerrahi sırasında veya postoperatif dönemde uygun olabilir. NMDA antagonistleri Nonsteroid antiinflamatuar ajanlar, epidural analjezi ve lokal anestezik infiltrasyon preemptif analjezide uygulanmış ve değişik sonuçlar elde edilmiştir. Ağrı kontrol yöntemleri Ağrının tedavisi planlanırken ağrının tipi, yeri, şiddeti, hastanın yaşı fizik durumu gözönünde bulundurulup aşağıdaki yöntemlerden birisi seçilmelidir (18). 18

19 1- Geçici Yöntemler: Bölgesel İnfiltratif Yöntemler a-lokal anestezik uygulanan yöntemler b-epidural ve intratekal lokal anestezik ve opioid enjeksiyonu 2- Uzun Süreli veya Kalıcı Yöntemler: a-nörolitik yöntemler b-termokoagülasyon (Radyofrekans) c-kriyo-analjezi d-cerrahi yöntemler 3-Stimülasyon Yöntemleri: a-hiperstimülasyon analjezisi b-elektrik stimülasyonu c-trans-kütan sinir stimülasyonu (TENS) d-akupunktur 4-Sistemik Uygulamalar ( İlaç tedavisi): a-non steroid anti inflamatuar ilaçlar (NSAID) b-opioidler c-adjuvan analjezikler (ketamin, kortikosteroidler, magnezyum sülfat, gabapentin) 19

20 MAGNEZYUM SÜLFAT Magnezyum, potasyumdan sonra vücutta en fazla bulunan intrasellüler katyondur. Hücre fizyolojisi ve biyokimyasında önemli rolü vardır. Magnezyum birçok metabolik işlemin aktivatörü olarak gereklidir. Yetişkin 70 kg lık bir insan vücudu g magnezyum içerir. Bu miktarın yalnızca % 1 kadarı ekstrasellüler sıvıda bulunmaktadır (33). Serumda magnezyumun normal konsantrasyonu yaklaşık mmol/l ( meq/l) dir. Serum magnezyumunun % 55 i iyonize, % 30 u proteinlere bağlı ve % 15 kadarı da bileşikler halinde bulunur. Hücre içi magnezyumun yaklaşık % 60 ı mitokondrilerde bulunur. Ancak % 5 10 gibi bir bölümü serbest iyon olarak sitoplazmada yer alır (34). Klinik çalışmalar vücuttaki magnezyum miktarının yaş ile değiştiğini göstermiştir. Dokulardaki magnezyum oranı bebeklikten erişkin döneme geçişte iki katına çıkmaktadır. Ayrıca, serum magnezyum seviyesi gün boyu değişiklik göstermekte ve sabahları akşama oranla daha düşük düzeylerde ölçülmektedir. Magnezyum sadece önemli fizyolojik işlevler için gereken esansiyel bir element değil, aynı zamanda uygun farmakolojik özelliklere sahip güçlü bir ilaçtır. Fizyolojik Özellikler - Magnezyum pozitif yüklü iki değerli iyon olarak, negatif yüklü iyonlarla kompleks oluşturur. Magnezyumun birçok biyolojik etkisi şelat oluşturma özelliğine bağlanmaktadır. - Magnezyum 260 kadar enzimin kofaktörüdür ve özellikle enerji temin eden veya depolayan hemen hemen bütün metabolik reaksiyonlar için gereklidir. - Magnezyum özellikle enerjinin sağladığı oksidatif fosforilasyon gibi metabolik işlemlerde önem kazanır. Magnezyum olmadan vücutta enerji dönüşümü olamaz. - Magnezyum fizyolojik kalsiyum antagonistidir. - Kalsiyum ve fosfolipitlerle birlikte hücre geçirgenliğinin düzenlenmesinde önemli rol oynar. 20

21 - Nörotransmitterlerin salınımını inhibe eder. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) günlük magnezyum ihtiyacını 300 mg olarak belirlemiştir. Bu ihtiyaç hamilelik, emzirme ve şiddetli stres altındaki kişilerde artmaktadır. Farmakodinamik Özellikler Magnezyumun farmakodinamik profili; kalsiyumu antagonize etmesi ve membran stabilize edici etkisi yanında, transmitter salınımını inhibe edici etkisi ile açıklanır. Deneysel çalışmalar ekstrasellüler magnezyum konsantrasyonundaki bir artışın membran stabilizasyonunu sağladığını göstermiştir. Bu hiperpolarizasyon, intrasellüler ve ekstrasellüler potasyum diffüzyon gradiyenti değişmese de meydana gelir. Etki mekanizması ekstrasellüler membran yüzeyleri üzerindeki fosfolipidlerin negatif bağlanma bölgelerinin nötralizasyonuna dayanır. Magnezyum iyonlarının bu etkileşimi membran stabilizasyonunu sağlar ve bunun sonucu olarak membran akışkanlığında azalma meydana gelir. Magnezyum fizyolojik kalsiyum antagonistidir. Bağlanma bölgelerinde yarışmalı olarak kalsiyumun yerini alır ve kalsiyumun hücre içine girişini inhibe eder. Aynı zamanda kalsiyum pompasını aktive ederek kalsiyumun hücre içinden çıkışını hızlandırır ve böylece kalsiyum antagonisti etkisini şiddetlendirir. Magnezyum vücuttaki elektriksel uyarıları ileten nörotransmitterlerin(adrenalin ve noradrenalin) salınımını inhibe ederek, dolaylı yoldan uyarı iletimini baskılamış olur. İyon pompaları da denilen Na+/K+ ve Ca++ ATPaz larla ilgili olarak membran yapısında magnezyum bulunur. Kofaktör olarak magnezyum bulunmazsa, ATP`nin ADP ve fosfata parçalanması ile elde edilen enerji sağlanamaz. Bu enerji iyon pompaları için gereklidir. Magnezyum, adenozinden sonra en güçlü doğal vazodilatördür. Periferik damarlar üzerine direk etki ile kan akışını arttırırlar ve antianjinal etki gösterir (35). 21

22 Farmakokinetik Özellikler Magnezyumun absorbsiyonu esas olarak ince barsaklarda olur. Absorbsiyon derecesi konsantrasyona ve magnezyum bileşiğinin tipine göre değişir. Aşağıdaki faktörler magnezyum absorbsiyonunun azalmasına neden olur; - Kalsiyum ve fosfat miktarı yüksek olan yiyecek ve içecekler, - Proteinden zengin diet, - Yağ oranı yüksek diet, - Alkol, - Tetrasiklinler. Absorbsiyon ya aktif transport yada sadece yüksek konsantrasyon durumunda diffüzyonla gerçekleşir. Enteral absorbsiyondan sonra serumda yarılanma ömrü 4-5 saattir. İntravenöz uygulamadan sonra plazma yarılanma ömrü 5 10 dakika olarak bildirilmiştir. Magnezyum atılımı büyük oranda böbreklerden olur. Safra yolu ve ter bezleri ile atılım oranı azdır. İstisnai olarak yüksek performans atletleri ter ile yüksek oranda magnezyum atarlar (36). İlaç Etkileşimleri Diüretiklerden özellikle kıvrım diüretikleri, ayrıca tiazidler ve ozmotik diüretikler magnezyum atılımında artışa ve bunun sonucu olarak belirti göstermeden hipomagnezemiye neden olurlar. Bunun aksine, potasyum tutucu diüretikler magnezyum metabolizmasını korurlar. İatrojenik hipomagnezemi sitostatikler ve kalp glikozidleri ile tedavi sonrasında da meydana gelir. Magnezyum Eksikliği Magnezyum metabolizmasındaki dengenin bozulması sonucu meydana gelir. Hipomagnezemi, plazma magnezyum konsantrasyonunun 0.8 mmol/l nin altına düşmesidir. Çalışmalar magnezyum konsantrasyonunun hastaların % 10 kadarında % 0.7 mmol/l altına düştüğünü göstermiştir (37). Amerika Kemik ve Mineral Araştırma Grubu, Amerika daki 22

23 hastanelerde bulunan hastaların % 10 unda, yoğun bakım hastalarının ise % 65 inde magnezyum eksikliği olduğunu belirtmektedir (34). Magnezyum Eksikliği Nedenleri Yetersiz magnezyum alımı: Az yemek alışkanlığı, içecek seçimi (düşük magnezyumlu suların içimi), toprağın magnezyumdan zayıf olması, dengesiz beslenme. Diüretikler: Kıvrım diüretikleri,tiazidler,osmotik diüretikler. Antibiyotikler:Tetrasiklinler, Gentamisin, Amfoterisin B. Hormonlar: Tiroid preparatları, adrenokortikal preparatlar, insülin, oral kontraseptifler Sitositatikler:Sisplatin Diğer ilaçlar: Siklosporin A, D-penisilamin, kalp glikozidleri Artan Gereksinim: Büyüme, hamilelik ve emzirme esnasında, zihinsel ve fiziksel stresin fazla olduğu zamanlarda magnezyum ihtiyacı artar. Ayrıca fazla miktarda alkol tüketimi, fosfattan zengin içeceklerin ve tuzun yüksek miktarda tüketimi ve magnezyum atılımını arttıran ilaçlarla yapılan tedaviler esnasında magnezyum gereksinimi artar. Absorbsiyon bozukluğu: Kronik ishal veya malabsorbsiyon sendromu gibi magnezyumun barsaklardan emilimini azaltan hastalıklar ve ince barsak rezeksiyonu gibi durumlarda ortaya çıkar. Hipomagnezemi Semptomları Eğer magnezyum konsantrasyonu 0.5 mmol/l altına düşerse merkezi sinir sisteminde şiddetli bozukluklar meydana gelir ve bu durum 0.2 mmol/l altındaki konsantrasyonlarda hayati tehlike oluşturur. Hipomagnezeminin klinik sonuçları 4 gruba ayrılır: -Serebral semptomlar: Artan hassasiyet, yorgunluk, anksiyete, depresyon 23

24 -Visseral semptomlar: Bulantı, kusma, gastrointestinal semptomlar, uterus spazmları -Kardiyak semptomlar: Aritmi, taşikardi, anjina pektoris, dijitallere karşı hassasiyet artışı -Musküler ve tetanik semptomlar: Tremor, parestezi, karpopedal spazm, tetani nöbetleri Tanı Serum magnezyumu kantitatif miktar tayininde atomik absorbsiyon spektrofotometresi kullanılır. Serum magnezyum normal değerleri mmol/l dir. (38). Hipomagnezemi 0.8 mmol/l altındaki değerler olarak kabul edilir ve bu değerlerde magnezyum replasmanı gerekir. Tek başına serum magnezyum tayini hipomagnezemi tanısı için yeterli değildir. Çünkü yetersiz magnezyum alındığı durumlarda serum düzeyindeki düşüşler kemik ve dokulardaki stoklardan kompanse edilir. İdrarla magnezyum atılımının incelenmesi ile de magnezyum metabolizmasındaki dengesizlik saptanabilir. Normal atılım 24 saatlik idrarda mmol/l dir. Magnezyum Uygulama Endikasyonları Beslenme alışkanlıklarının hızla değişmesi, her geçen gün diyetle alınan magnezyum miktarını azaltmaktadır. Stres ve stres sonucu salınan hormonların metabolik etkileri de özellikle iyonik magnezyumun hızla tüketilmesine ve kalsiyum magnezyum oranının bozulmasına neden olur. Bu oranların değişmesinin kardiyovasküler sistemdeki enerji metabolizmasını bozacağı, yine bu oranlardaki bozulmanın vazokonstrüksiyonda da önemli olacağı, yetersiz magnezyum alınımının astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalıklarının da etiyolojisinde yer aldığı belirtilmektedir (39). Magnezyum uygulamasının kardiyovasküler hastalıklara karşı koruyucu etkisi olduğuna dair bilimsel veriler 30 yılı aşkın süredir mevcuttur. Magnezyum fazla miktarda kalsiyumun hücreye girişini inhibe ederek negatif inotropik etki gösterir. Ayrıca negatif kronotropik etki ile sinüs frekansını azaltarak kalp atım hızını düşürür. Magnezyum, kalp yükünü ve kardiyak oksijen tüketiminin azalmasını (periferik dirençte azalma ve sinüs frekansında azalma ile) sağlarken oksijen sunumunu arttırır (koroner dilatasyon). 24

25 Magnezyum, sinüs düğümünün ritmik refrakter peryodunun uzamasına neden olarak ritmik uyarıları inhibe eder. Ayrıca atriyoventriküler ileti zamanını uzatır. Dijital kullanımında hipomagnezemi sık izlenir. Serum magnezyum seviyesi normal, ancak lenfosit magnezyumu düşük hastalarda intravenöz (i.v) magnezyum verilmesi aritmileri düzeltebilmektedir. Dijital intoksikasyonlarında hipomagnezemi, hipokalemiden daha sık olarak görülür. Aşırı olmayan etil alkol kullanımlarında dahi artan renal atılım nedeni ile magnezyum ihtiyacı artar. Kronik alkoliklerde de atılım fazlalığı, alımdaki azlık ve siroza bağlı sekonder hiperaldosteronizm nedeni ile eksiklik belirgindir (40). Yapılan hayvan deneylerinde magnezyum eksikliği olan farelerde NO salınımının arttığı gösterilmiştir (41). MİDAZOLAM Sekil 4: Midazolam kimyasal yapısı Farmakokinetik ve Farmakodinamik Özellikler Tüm benzodiazepinler hipnotik, sedatif, anksiyolitik, amnezik, antikonvülzan ve santral etkili kas gevşetici özelliktedir. GABA A alt tipi amnezik, antikonvülzan ve anksiyolitik etkiden sorumludur. Sedasyon, anterograd amnezi ve antikonvülzan özellikler α1 reseptör ile ilişkilidir. 25

26 Anksiyolitik ve kas gevşemesi özellikleri ise α2 GABA A reseptörleri ile ilişkili bulunmuştur (42). Midazolam 1975 de Walser tarafından sentezlenmiştir. Kimyasal formülü 8-kloro- 6-(2- florofenil)- 1-metil- 4H-imidazo [1,5-a] [1,4] benzodiazepin şeklindedir (Şekil 4). Bu gruptaki diğer ilaçlardan farklı olarak imidazol halkası içermesi suda erime özelliği verir. Bu nedenle enjeksiyonu ağrı ve irritasyona yol açmaz. Yüksek oranda (%94) albümine bağlanır. Eliminasyonunun yavaş ve metabolitlerinin aktif olması nedeniyle benzodiazepinlerin çoğu uzun etkili iken midazolam hızlı elimine olur. Hemen tamamı karaciğerde yıkılır. Metabolitleri idrarla atılır. Aktif değildir. Diazepamdan daha hızlı ve kısa etkili olup, onun 1-2 katı etkinliktedir. Amnezik etkisi de daha fazladır. Premedikasyon için 0,07mg/kg IM Sedasyon için 0,01-0,1mg/kg IV İndüksiyon için 0,2-0,3 mg/kg IV dozda kullanılır. SİSTEMLERE ETKİSİ Santral sinir sistemi etkileri Serebral oksijen gereksinimini ve serebral kan akımını barbitüratlar ve propofole benzer şekilde azaltır. Karbondiokside serabral vazomotor yanıtı korur (43,44). Kardiyovasküler sistem etkileri Kardiyak debiyi değiştirmez. Kan basıncındaki değişiklik, sistemik vasküler direncin azalmasından kaynaklanır. Sistemik kan basıncı üzerine etkisi plazma konsantrasyonu ile doğru orantılıdır (43,44). REMİFENTANİL Remifentanil, farmakodinamik özellikleri ile fentanil ve türevlerine benzeyen tipik bir µ- opioid reseptör agonistidir. Nonspesifik esterazlar tarafından metabolize edilmesi, remifentanile 26

27 diğer opioidlerden farklı bir farmakokinetik profil kazandırmaktadır. İlacın klinik üstünlüğü, organ işlevine bağımlı olmaksızın, klirensinin çok hızlı olmasından ve dolayısıyla etkisinin çok hızlı bir şekilde ortadan kalkmasından kaynaklanmaktadır (45). Şekil 5: Remifentanilin kimyasal yapısı Fizikokimyasal Özellikler Remifentanil bir piperidin türevi, 3-(4-metoksikarbonil-4-[(L-oksopropil)-fenilamino]-Lpiperidin) propanoikasit, metilesterdir (Şekil 5). Remifentanil hidroklorür olarak, beyaz liyofilize toz şeklinde satılmaktadır. Piyasadaki formülü glisin de içermektedir. Kullanılmadan önce sulandırılması gerekir. Hazırlanan solüsyonun ph sı 3,0 ve pka sı 7,07 dir. Remifentanil % 92 oranında proteine bağlanır, lipidde çözünür. Opioid bağlanma çalışmaları, remifentanilin µ- opioid reseptörüne afinitesinin güçlü, δ ve κ reseptörlerine afinitesinin ise daha az olduğunu göstermiştir (46). Nalokson remifentanilin etkilerini kompetitif olarak antagonize eder. Remifentanilin ana metaboliti remifentanil asittir. Remifentanil asit de aynı şekilde, µ, δ ve κ reseptörlerine bağlanır, ancak afinitesi çok daha zayıftır. Bağlanma çalışmaları, bu metabolitin afinitesinin, ana bileşiğinkinden kat düşük olduğunu göstermiştir (47). Farmakokinetik Özellikler Remifentanilin konfigürasyonu diğer piperidin türevlerininkine çok benzemekle birlikte, bunun kanda ve başka dokularda nonspesifik esterazlarla metabolize edilmesine olanak tanıyan 27

28 bir ester bağı vardır. İnvitro testlerde, yıkılma sürecinin, plazma kolinesterazın inhibe edilmesi durumunda değişikliğe uğramadığı gösterilmiştir. Remifentanil, süksinilkolin yada esmolol gibi esterazlarla metabolize edilen diğer bileşiklerin yıkılmasını ya da etki süresini değiştirmemektedir. Remifentanil etkisini hızla gösterir. Dağılım hacmi küçüktür. Yeniden dağılımı hızlıdır ve terminal eliminasyon yarılanma ömrü 5-14 dk dır (48). Remifentanilin esteraza dayalı metabolizması, farmakokinetik özelliklerini son organ yetersizliğinden bağımsız kılar. Karaciğer veya böbrek yetersizliği olan hastalarda remifentanilin farmakokinetik özelliklerinin değişmediği gözlenmiştir. Remifentanilin birincil metaboliti böbreklerden atıldığından, böbrek yetersizliği bulunan hastalarda birikme görülür. Ancak bu metabolitin çok güçsüz olduğu ve klinik açıdan önemli konsantrasyonlara ulaşmadığı gösterilmiştir (49). Yeni veriler, yaşlılarda ilacın etkisinin daha yavaş başladığını göstermektedir. Ayrıca, daha küçük dağılım hacmi vardır ve vücuttan atılımı yavaştır. Bu farklılıkların açık sonucu, yaş ilerledikçe dozun azaltılması gereğidir. Atmış beş yaşın üzerindeki hastalarda, başlangıçtaki yükleme dozu %50 daha düşük tutulmalı ve ihtiyaca göre titre edilmelidir (50). SİSTEMLERE ETKİSİ Kardiyovasküler Sistem Remifentanil 2 µg/kg lık dozlara kadar, sistemik kan basıncı ve kalp hızında çok az değişikliğe neden olur. İndüksiyon sırasında 10 µg/kg dan fazla remifentanil kullanımı ile sistolik kan basıncında ve kalp hızında %10-40 lık azalma kaydedilmiştir. Remifentanilin 1 µg/kg/dk lık infüzyon hızlarının, sternotominin neden olduğu stres yanıtı ortadan kaldırdığı gösterilmiştir (51). Solunum Sistemi Diğer µ-opioidleri gibi remifentanil de doza bağımlı olarak solunum depresyonuna neden olmaktadır. Dış uyarılar olmadığında, gönüllülerde inspiryum havasında %8 CO2 varlığında 0,05-0,1 µg/kg/dk lık remifentanil infüzyon hızlarında, dakika solunumu %50 baskılanmaktadır (52). Remifentanil uygulamasında görülebilen solunum depresyonunun derecesi, yalnızca doza değil; yaşa, genel tıbbi duruma ve diğer dış etkenlere de bağlıdır. Remifentanilin diğer µ opioidlere esas üstünlüğü, anestezi sırasında solunum kontrol altındayken belirgin derecede 28

29 solunum depresyonu ve derin analjezi yapan dozlarda kullanılıp, infüzyon kesildikten sonraki 10 dk. içinde yeterli spontan solunum olanağı sağlamasıdır. Aynı şekilde, remifentanil infüzyonu sırasında spontan solunumda olan bir hastada solunum depresyonu farkedilirse, infüzyonun yavaşlatılması yada kesilmesi, yeterli ventilasyon dürtüsünün hızla (genellikle 3 dk. içinde) geri gelmesini sağlayacaktır. Gerektiğinde remifentanilin solunum depresyonu yapan etkisi naloksonla geri döndürülebilir. Santral Sinir Sistemi Remifentanil EEG de doza bağlı baskılanmaya neden olur. Sistemik kan dolaşımı, kafa içi basınç ve serebral metabolizma hızı üzerinde etkileri diğer µ-opioidlerine benzerdir. İnsanlarda remifentanil infüzyonu sırasında konvülziyon bildirilmemiştir. Farmakodinamik Özellikler Remifentanil kısa etki sürelidir. Bilinç kaybı için hesaplanan ED 50 12µg/kg dır. Remifentanil dozunun arttırılması, bilinç kaybı için gereken tiyopental dozunu azaltır. Ancak bazı hastalarda 20 µg/kg dozunda bile bilinç kaybı gelişmeyebilir. Ayrıca yüksek dozda verildiğinde belirgin kas rijiditesi görülebilir. Remifentanilin yaklaşık 1,3ng/ml lik dozu izofluranın minimum alveolar konsantrasyonunu (MAK) %50 azaltır. İnhalasyon anestezikleri ve intravenöz anesteziklerle beraber kullanılan remifentanil, bu ilaçların konsantrasyonu azaltır (53). PROPOFOL Şekil 6: Propofolün kimyasal yapısı 29

30 Fizikokimyasal Özellikler Propofol (2,6-diizopropilfenol), iki izopropil grubu eklenmiş fenol halkasından oluşmaktadır (Şekil 6) (54). Alkil fenol grubu bir anesteziktir. Alkil fenoller oda sıcaklığında sıvı yağdır, su içinde çözünmez, yağda çözünür. Propofolün mevcut formülü: % 1 propofol, % 10 soya yağı, % 2,25 gliserol, % 1,2 pürifiye yumurta fosfatidi şeklindedir. Propofolün ph sı 7 dir ve hafifçe viskoz süte benzer beyaz sıvı bir madde şeklindedir. Oda ısısında stabildir ve ışıktan etkilenmez. Propofol % 5 dekstroz solüsyonu ile sulandırılarak kullanılabilir (55). Farmakokinetik Özellikler Propofol, analjezi yapmaksızın, etkisi hızla başlayan ve sona eren bir anesteziktir. Farmakokinetiği yaş, cinsiyet, önceden mevcut hastalıklar, vücut ağırlığı ve birlikte uygulanan premedikasyona göre değişkenlik gösterir. Birlikte fentanil uygulaması klirensini azaltır. Karaciğer hastalarında klirensi değişmez fakat eliminasyon yarı ömrü uzar. Böbrek hastalarında propofolün kinetiği değişmez. Uyanma hızlıdır. İnfüzyonun kesilmesinden sonra 30 dk. içerisinde hasta yardımsız ayakta durabilir, ancak büyük miktarda ve uzun süreli infüzyondan sonra uyanma gecikebilir (56). Plazma proteinlerine %98 oranında bağlanır. Santral sinir sistemi fonksiyonlarında doza bağlı depresyon oluşturur. Düşük dozlarda birincil olarak sedasyon ve anksiyoliz oluştururken, artan dozlarda hipnoz oluşturur. Bu süre 2-2,5 mg/kg lık dozu takiben 5-10 dakikadır (57). Amnestik etkisi zayıf veya yoktur. Propofolün hiperaljezik özelliği bulunmamaktadır. İndüksiyon dozlarını (2-2,5mg/kg) takiben etki başlangıcı hızlıdır, sn de pik etki görülür. Propofolün ED 50 si 1-1,5 mg/kg dır. Propofolün sadece iv formu vardır. Yüksek yağ çözünürlüğünden dolayı hızlı etki başlama süresine sahiptir. Dağılım yarı ömrünün kısa olmasından dolayı tek bolus dozundan uyanma hızlı olmaktadır (58). Farmakodinamik Özellikler Propofol karaciğerde hızla metabolize edilir, glukuronid ve sülfatla birleşerek suda erir hale gelir. Propofolün %1 den azı idrarla değişmeden, %2 lik kısmı dışkı ile atılır ve metabolitleri aktif değildir. Klirensi, hepatik kan akım hızından daha fazla olduğu için, 30

31 ekstrahepatik metabolizma yada ekstrarenal eliminasyonu olduğu düşünülmektedir. Ekstrahepatik metabolizma, karaciğer transplantasyonunun anhepatik fazı sırasında, propofol uygulamasından sonra propofol metabolitlerinin ortaya çıkarılmasıyla gösterilmiştir (57). SİSTEMLERE ETKİLERİ Kardiyovasküler Sistem Kardiyovasküler sisteme başlıca etkisi sistemik vasküler direnç, kardiyak kontraktilite ve önyükteki azalmanın sonucu arteriyel kan basıncında düşmedir. Hipotansiyona karşı oluşan normal barorefleksi engeller. Sistolik ve diyastolik basınçlardaki düşme 1 dakika içinde belirginleşir ve en az 5 dakika sürer. Bu düşüş kontrol değere göre %25-30 oranında olabilir (58). Arteriyel kan basıncında azalmayla birlikte; kardiyak debi/kardiyak indeks oranında %15 azalma, stroke volüm indeksinde %20 azalma ve sistemik vasküler dirençte % azalma eşlik eder. Sol ventrikül atım işi indeksi de %30 azalır. Vazodilatör ve miyokardı deprese edici etki konsantrasyona bağımlı olduğu için, infüzyon sırasında görülen kan basıncındaki düşüş indüksiyonda bolusu takiben görülenden azdır (57). Kalp hızı, propofolün indüksiyon dozundan sonra önemli oranda değişmez. Bu durum propofolün, barorefleksi baskılayarak yada yeniden düzenleyerek hipotansiyona taşikardik cevabı azalttığını düşündürür (57). Solunum Sistemi Propofolün indüksiyon dozundan sonra %25-30 oranında apne görülür. Apnenin süresi ve sıklığı doza, enjeksiyon hızına ve eşlik eden premedikasyona bağlıdır. Apne dönemleri 30 sn. den uzun sürebilir (uzamış apne). Uzamış apne görülme sıklığı, premedikasyon için ya da indüksiyondan hemen önce opioid eklenmesiyle artar. Propofolün indüksiyon dozunu takiben 2 dakikalık süre içinde solunum hızı belirgin olarak azalır, 4 dakikaya varan bir sürede solunum dakika hacmi belirgin oranda azalır. Bu bulgular propofolün solunum hızından daha çok, tidal volüm üzerinde uzamış etkilerinin olduğunu gösterir. Propofol, kronik obstrüktif akciğer hastalığı olan hastalarda bronkodilatasyonu uyarır (57). 31

32 Santral Sinir Sistemi Propofol esas olarak bir hipnotiktir. Etki mekanizması gamaaminobuturik asit reseptörlerinin β 1 alt ünitesine bağlanıp, klor kanallarını aktive etmesine dayanır. Bu şekilde sinaptik geçişin inhibisyonunu kuvvetlendirir. Ayrıca glutamat reseptörlerinin alt tipi olan NMDA yı da baskılar. Propofolün santral sinir sistemine olan etkileri geri dönüşümlüdür. Serebral kan akımını ve kafa içi basıncı azaltır. Göz içi basıncı azaltır (57). Yan Etkiler İndüksiyonda enjeksiyon yerinde ağrı, miyoklonus, apne, arter kan basıncında düşme, hıçkırık, tromboflebit, baş ağrısı (%12.5), ajitasyon, huzursuzluk, konfüzyon, öfori, depresyon yapabilir. El sırtındaki venler kullanıldığında %58 oranında enjeksiyon yerinde ağrıya neden olurken, antekubital fossadan verildiğinde bu oran %10 a düşmektedir. Yanlışlıkla arter içine verildiğinde ağrı dışında bir sekel bildirilmemiştir (47). DESFLURAN Dr.Ross Terrell in 1960 yılında ideal bir inhalasyon anesteziği elde etmek için oluşturduğu bir programda, sentezlediği 700 den fazla florlu bileşik arasında yapılan klinik araştırmalar, önceleri yoğun olarak 347. bileşik olan enfluran ve 469. bileşik olan izoflurana yönelmiştir. Bunlar arasında 653. bileşik olan desfluran, patlayıcı özelliği, buhar basıncının oda sıcaklığında 1 atmosfere çok yakın oluşu ve yüksek maliyet gerektiren üretimi nedeni ile klinik kullanıma girmesi zaman almıştır (59). Öte yandan günübirlik anestezi yaklaşımının ortaya çıkması, kanda ki çözünürlüğü daha düşük yeni volatil anesteziklere ihtiyaç duyulmasına, böylelikle desfluranla ilgili çalışmaların artmasına neden olmuştur (59). Fizikokimyasal Özellikler İzoflurandaki alfa etil karbon üzerindeki klor atomu yerine flor atomunun geçmesi ile desfluran oluşur. Flor atomunun mevcudiyeti molekülün kandaki erirliğini azaltmıştır. 32

Acil Serviste Sedasyon ve Analjezi

Acil Serviste Sedasyon ve Analjezi Acil Serviste Sedasyon ve Analjezi Journal of Clinical and Analytical Medicine Acil Tıp El Kitabı Güçlü Aydın, Ümit Kaldırım Opioidler Analjezi bilinç değişikliği yaratmadan ağrının azaltılmasıdır. Akut

Detaylı

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Travma ve cerrahiye ilk yanıt Total vücut enerji harcaması artar Üriner nitrojen atılımı azalır Hastanın ilk resüsitasyonundan sonra Artmış

Detaylı

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ İdrar oluşturmak... Üriner sistemin ana görevi vücutta oluşan metabolik artıkları idrar yoluyla vücuttan uzaklaştırmak ve sıvı elektrolit dengesini korumaktır. Üriner

Detaylı

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... 1 Bilinmesi Gereken Kavramlar... 1 Giriş... 2 Hücrelerin Fonksiyonel Özellikleri... 2 Hücrenin Kimyasal Yapısı... 2 Hücrenin Fiziksel Yapısı... 4 Hücrenin Bileşenleri... 4

Detaylı

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS Aerobik Antrenmanlar Sonucu Kasta Oluşan Adaptasyonlar Miyoglobin Miktarında oluşan Değişiklikler Hayvan deneylerinden elde edilen sonuçlar dayanıklılık antrenmanları

Detaylı

Travmatik Beyin Hasarı ve Ketamin Kullanımı. Doç. Dr. Tarık Ocak Kanuni Sultan Süleyman EAH Acil Tıp Eğitim Kliniği

Travmatik Beyin Hasarı ve Ketamin Kullanımı. Doç. Dr. Tarık Ocak Kanuni Sultan Süleyman EAH Acil Tıp Eğitim Kliniği Travmatik Beyin Hasarı ve Ketamin Kullanımı Doç. Dr. Tarık Ocak Kanuni Sultan Süleyman EAH Acil Tıp Eğitim Kliniği 1962 yılında Stevens tarafından bulunmuş olup insanlarda ilk kullanımı 1965 yılındadır.

Detaylı

Solunum Fizyolojisi ve PAP Uygulaması. Dr. Ahmet U. Demir

Solunum Fizyolojisi ve PAP Uygulaması. Dr. Ahmet U. Demir Solunum Fizyolojisi ve PAP Uygulaması Dr. Ahmet U. Demir Solunum fizyolojisi Bronş Ağacı Bronş sistemi İleti havayolları: trakea (1) bronşlar (2-7) non respiratuar bronşioller (8-19) Gaz değişimi: respiratuar

Detaylı

Lokal anestetik preparatları

Lokal anestetik preparatları Lokal anestetikler Prof. Dr. Öner Süzer Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı www.onersuzer.com Son güncelleme: 21.10.2010 Lokal anestetik preparatları 2 2/30 1 3 3/30

Detaylı

II. YIL ASİSTANLARININ SORUMLU OLDUĞU KONULAR:

II. YIL ASİSTANLARININ SORUMLU OLDUĞU KONULAR: II. YIL ASİSTANLARININ SORUMLU OLDUĞU KONULAR: I- TEMEL BİLİMLER Anesteziye Giriş: Anestezide Fizik Kurallar Temel Monitörizasyon Medikal Gaz Sistemleri Anestezi Cihazı Vaporizatörler Soluma sistemleri,

Detaylı

İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın

İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın Hücre iletişimi Tüm canlılar bulundukları çevreden sinyal alırlar ve yanıt verirler Bakteriler glukoz ve amino asit gibi besinlerin

Detaylı

Magnezyum (Mg ++ ) Hipermagnezemi MAGNEZYUM, KLOR VE FOSFOR METABOLİZMA BOZUKLUKLARI

Magnezyum (Mg ++ ) Hipermagnezemi MAGNEZYUM, KLOR VE FOSFOR METABOLİZMA BOZUKLUKLARI Magnezyum (Mg ++ ) MAGNEZYUM, KLOR VE METABOLİZMA BOZUKLUKLARI Dr Ali Erhan NOKAY AÜTF Acil Tıp AD 2009 Büyük kısmı intraselüler yerleşimlidir Normal serum düzeyi: 1.5-2,5 meq/l Hücre içinde meydana gelen

Detaylı

OFF-PUMP KORONER ARTER BYPASS GREFT CERRAHİSİ İÇİN YÜKSEK FEMORAL BLOK YÖNTEMİ

OFF-PUMP KORONER ARTER BYPASS GREFT CERRAHİSİ İÇİN YÜKSEK FEMORAL BLOK YÖNTEMİ OFF-PUMP KORONER ARTER BYPASS GREFT CERRAHİSİ İÇİN YÜKSEK TORAKAL EPİDURAL ANESTEZİ VE FEMORAL BLOK YÖNTEMİ A.DOSTBİL*, H.BAŞEL**, Ö.TEKİN***, M.ÇELİK*, A.AHISKALIOĞLU*, AF.ERDEM* *ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

Detaylı

YETİŞKİN VE ÇOCUK HASTADA SEDASYON

YETİŞKİN VE ÇOCUK HASTADA SEDASYON YETİŞKİN VE ÇOCUK HASTADA SEDASYON Sedasyon Hastanın korku ve endişe kaynaklı rahatsızlığını azaltmak için santral sinir sistemi ve reflekslerinin farmakolojik ve nonfarmakolojik (psikolojik) yollarla

Detaylı

İlaçların Etkilerini Değiştiren Faktörler, ve İlaç Etkileşimleri

İlaçların Etkilerini Değiştiren Faktörler, ve İlaç Etkileşimleri İlaçların Etkilerini Değiştiren Faktörler, ve İlaç Etkileşimleri Prof. Dr. Öner Süzer Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı www.onersuzer.com Son güncelleme: 10.03.2009

Detaylı

Anestezi ve Termoregülasyon

Anestezi ve Termoregülasyon Anestezi ve Termoregülasyon Öğr. Gör. Ahmet Emre AZAKLI İKBÜ Sağlık Hizmetleri M.Y.O. Termoregülasyon Nedir? Isının düzenlenmesi, korunması, ideal aralığa getirilmesi amacıyla vücudun meydana getirdiği

Detaylı

Klinikte Analjeziklerin Kullanımı. Dr.Emine Nur TOZAN

Klinikte Analjeziklerin Kullanımı. Dr.Emine Nur TOZAN Klinikte Analjeziklerin Kullanımı Dr.Emine Nur TOZAN Analjezikler Hastaya uygulanacak ilk ağrı kontrol yöntemi analjeziklerin verilmesidir. İdeal bir analjezik Oral yoldan kullanıldığında etkili olabilmeli

Detaylı

İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ. Amaç. Hastalık, yaralanma ya da cerrahi girişim sonrası ortaya çıkan ağrı ve diğer belirtileri ortadan kaldırmak

İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ. Amaç. Hastalık, yaralanma ya da cerrahi girişim sonrası ortaya çıkan ağrı ve diğer belirtileri ortadan kaldırmak İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ İLAÇ İlaç, canlı hücrelerde oluşturduğu etki ile bir hastalığın teşhisini, iyileştirilmesi veya belirtilerinin azaltılması amacıyla tedavisini veya bu hastalıktan korunmayı mümkün kılan,

Detaylı

Otakoidler ve ergot alkaloidleri

Otakoidler ve ergot alkaloidleri Otakoidler ve ergot alkaloidleri Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 1 Antihistaminikler 2 2 1 Serotonin agonistleri, antagonistleri, ergot alkaloidleri 3 3 Otakaidler Latince "autos" kendi, "akos"

Detaylı

HİPERKALSEMİ. Meral BAKAR Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Gündüz Tedavi Ünitesi

HİPERKALSEMİ. Meral BAKAR Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Gündüz Tedavi Ünitesi HİPERKALSEMİ Meral BAKAR Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Gündüz Tedavi Ünitesi Tanım: Hiperkalsemi serum kalsiyum düzeyinin normalden (9-11 mg/dl) yüksek olduğunda meydana gelen

Detaylı

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar Prof.Dr.Mitat KOZ 1 İskelet Kasının Egzersize Yanıtı Kas kan akımındaki değişim Kas kuvveti ve dayanıklılığındaki

Detaylı

Hasar Kontrol Cerrahisi yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır.

Hasar Kontrol Cerrahisi yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır. Doç. Dr. Onur POLAT Hasar Kontrol Cerrahisi 1992 yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır. Hasar Kontrol Cerrahisi İlk aşama; Kanama ve kirlenmenin

Detaylı

Psikofarmakolojiye giriş

Psikofarmakolojiye giriş Psikofarmakolojiye giriş Genel bilgiler Beyin 100 milyar nöron (sinir hücresi) içerir. Beyin hücresinin i diğer beyin hücreleri ile 1,000 ile 50,000 bağlantısı. Beynin sağ tarafı solu, sol tarafı sağı

Detaylı

AĞRI İLE NASIL BAŞA ÇIKARIZ

AĞRI İLE NASIL BAŞA ÇIKARIZ AĞRI İLE NASIL BAŞA ÇIKARIZ Öğr. Gör. Müjgan ONARICI Çankırı Karatekin Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Çankırı 2013 Ağrı / Organizmayı koruyan bir duyu Duyu doku hasarının olduğu bölgede yanıt Ağrı Tarih

Detaylı

α 2 agonistler Deksmedetomidinin farmakolojisi Dr. Burçak Deniz DEDEOĞLU Prof. Dr. Öner SÜZER

α 2 agonistler Deksmedetomidinin farmakolojisi Dr. Burçak Deniz DEDEOĞLU Prof. Dr. Öner SÜZER Deksmedetomidinin farmakolojisi Dr. Burçak Deniz DEDEOĞLU Prof. Dr. Öner SÜZER Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji AbD α 2 agonistler Apraklonidin Klonidin Deksmedetomidin α-metilnoradrenalin

Detaylı

AĞRI TEDAVĠSĠNDE NÖROSTĠMULASYON

AĞRI TEDAVĠSĠNDE NÖROSTĠMULASYON AĞRI TEDAVĠSĠNDE NÖROSTĠMULASYON E Z G I T U N A E R D O Ğ A N Tarihteki yeri Teoriler Ağrı fizyolojisi Tedavi yöntemleri Ağrı tedavisinde elektriksel stimulasyonun yeri (tarihçesi ve güncel yaklaşımlar)

Detaylı

NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ

NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ Doç. Dr. Okan Çalıyurt Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD, Edirne Temel Kavramlar Madde kötüye kullanımı Madde bağımlılığı Yoksunluk Tolerans

Detaylı

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA Çevresel Sinir Sistemi (ÇSS), Merkezi Sinir Sistemine (MSS) bilgi ileten ve bilgi alan sinir sistemi bölümüdür. Merkezi Sinir Sistemi nden çıkarak tüm vücuda dağılan sinirleri

Detaylı

EGZERSİZ VE TERMAL STRES. Prof.Dr.Fadıl ÖZYENER

EGZERSİZ VE TERMAL STRES. Prof.Dr.Fadıl ÖZYENER EGZERSİZ VE TERMAL STRES Prof.Dr.Fadıl ÖZYENER TERMAL DENGE ısı üretimi BMH Kas etkinliği Hormonlar Besinlerin termik etkisi Postur Çevre ısısı Vücut ısısı (37 o C±1) ısı kaybı konveksiyon, radyasyon,

Detaylı

EGZERSİZE ENDOKRİN ve METABOLİK YANIT

EGZERSİZE ENDOKRİN ve METABOLİK YANIT EGZERSİZE ENDOKRİN ve METABOLİK YANIT Prof.Dr.Fadıl Özyener Fizyoloji Anabilim Dalı Sempatik Sistem Adrenal Medulla Kas kan dolaşımı Kan basıncı Solunum sıklık ve derinliği Kalp kasılma gücü Kalp atım

Detaylı

Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri

Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri Hastalıkların tedavisinde kat edilen yol, bulaşıcı hastalıklarla başarılı mücadele, yaşam koşullarında düzelme gibi

Detaylı

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ İçerik Dolaşım sisteminin kısa anatomi ve fizyolojisi Egzersizde periferal dolaşımın düzenlenmesi-etkili mekanizmalar Damar endotelinin ve Nitrik Oksitin (NO) periferal

Detaylı

İNHALASYON ANESTEZİKLERİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

İNHALASYON ANESTEZİKLERİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN İNHALASYON ANESTEZİKLERİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN ANESTEZİ DERİNLİĞİ VE MİNİMUM ALVEOLAR KONSANTRASYON Minimum alveoler konsantrasyon (MAC) : 1 atmosfer basınç altında ağrılı bir stimulusa karşı oluşan

Detaylı

Hazırlayan Oya SAĞIR Bahçelievler Aile Hastanesi Eğitim Gelişim Hemşiresi 2014

Hazırlayan Oya SAĞIR Bahçelievler Aile Hastanesi Eğitim Gelişim Hemşiresi 2014 Hazırlayan Oya SAĞIR Bahçelievler Aile Hastanesi Eğitim Gelişim Hemşiresi 2014 Sedasyon Uygulamaları Günübirlik Anestezi Sonrası Derlenme Safhaları Modifiye Aldrete Skoru Nedir ve Nerede Kullanılır? Modifiye

Detaylı

SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder

SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder. Çeşitli duyu organlarından milyonlarca

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

KAN VE SIVI RESÜSİTASYO N -1 AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI Dr.İlker GÜNDÜZ

KAN VE SIVI RESÜSİTASYO N -1 AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI Dr.İlker GÜNDÜZ KAN VE SIVI RESÜSİTASYO N -1 AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI Dr.İlker GÜNDÜZ 03-11-2009 Doku hipoperfüzyonu ve organ hasarı oluşturan, intravasküler volüm kaybının ilk tedavisi

Detaylı

AĞRI YÖNETİMİ PROSEDÜRÜ

AĞRI YÖNETİMİ PROSEDÜRÜ REVİZYON DURUMU Revizyon Tarihi Açıklama Revizyon No 08.04.2013 Madde 4.6 daki Algoloji Konseyi tanımlaması çıkarıldı. 01 Madde 5.6.4 teki Algoloji Konseyi konsültasyonu yerine Anesteziyoloji uzman hekimi

Detaylı

PEDİYATRİK KALP CERRAHİSİNDE REKTAL YOLLA VERİLEN KETAMİN, MİDAZOLAM VE KLORALHİDRAT PREMEDİKASYONLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

PEDİYATRİK KALP CERRAHİSİNDE REKTAL YOLLA VERİLEN KETAMİN, MİDAZOLAM VE KLORALHİDRAT PREMEDİKASYONLARININ KARŞILAŞTIRILMASI PEDİYATRİK KALP CERRAHİSİNDE REKTAL YOLLA VERİLEN KETAMİN, MİDAZOLAM VE KLORALHİDRAT PREMEDİKASYONLARININ KARŞILAŞTIRILMASI Dr. Mehmet ÇİMEN, Dr. Halide Oğuş,Dr Banu Şebnem Saraç, Dr. Füsun GÜZELMERİÇ,Dr.

Detaylı

Anksiyolitik, sedatif, hipnotik ilaçlar. Prof. Dr. Öner Süzer

Anksiyolitik, sedatif, hipnotik ilaçlar. Prof. Dr. Öner Süzer Anksiyolitik, sedatif, hipnotik ilaçlar Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 1 2 2 1 Anksiyolitik, sedatif, hipnotik ilaçlar Anksiyete, kesin olarak tanımlanabilir bir uyarıya bağlanamayan, huzursuzluk,

Detaylı

Serap Kalaycı, Halide Oğuş, Elif Demirel, Füsun Güzelmeriç, Tuncer Koçak

Serap Kalaycı, Halide Oğuş, Elif Demirel, Füsun Güzelmeriç, Tuncer Koçak Koroner Arter Bypass Greftleme Operasyonlarında Esmolol Hidroklörür ve Magnezyum Sülfatın Laringoskopi ve Trakeal Entubasyona Bağlı Hemodinamik Yanıta Etkileri Serap Kalaycı, Halide Oğuş, Elif Demirel,

Detaylı

HASTANIN ÖNCELİKLİ OLARAK NUTRİSYON DURUMUNU BELİRLEMEK GEREKLİDİR:

HASTANIN ÖNCELİKLİ OLARAK NUTRİSYON DURUMUNU BELİRLEMEK GEREKLİDİR: NÜTRİSYONEL VE METABOLİK DESTEK: Malnütrisyon: Gıda tüketiminin metabolik hızı karşılamayamaması durumunda endojen enerji kaynaklarının yıkımı ile ortaya çıkan bir klinik durumdur ve iki şekilde olabilir.

Detaylı

TOKSİDROMLAR. Dr. Hasan KILIÇ Malatya Devlet Hastanesi. 18. Acil Tıp Sempozyumu, Klinik Toksikoloji Kahramanmaraş, 2015

TOKSİDROMLAR. Dr. Hasan KILIÇ Malatya Devlet Hastanesi. 18. Acil Tıp Sempozyumu, Klinik Toksikoloji Kahramanmaraş, 2015 TOKSİDROMLAR Dr. Hasan KILIÇ Malatya Devlet Hastanesi 18. Acil Tıp Sempozyumu, Klinik Toksikoloji Kahramanmaraş, 2015 Toksidrom tanım Toksidrom (=toksik sendrom) kelimesi, zehirlenmelerde tanı ve ayırıcı

Detaylı

Bitkisel ürünlerin etkinlik ve güvenilirliğini etkileyen faktörler: -kullanılan bitkinin toplama zamanı -kullanılan kısmı -mevsimsel değişiklikler

Bitkisel ürünlerin etkinlik ve güvenilirliğini etkileyen faktörler: -kullanılan bitkinin toplama zamanı -kullanılan kısmı -mevsimsel değişiklikler Güvenilirlik Bitkisel ilacın kullanımı sırasında karşılaşılabilecek toksisite testleri yapılır. -akut toksisite -kronik toksisite -tekrarlayan doz toksisitesi -mutojenite -karsinojenite -teratojenite -gebelikte

Detaylı

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü Prof.Dr.Mitat KOZ DOLAŞIMIN SİNİRSEL KONTROLÜ Doku kan akımının her dokuda ayrı ayrı ayarlanmasında lokal doku kan akımı kontrol mekanizmaları

Detaylı

Solunum sistemi farmakolojisi. Prof. Dr. Öner Süzer

Solunum sistemi farmakolojisi. Prof. Dr. Öner Süzer Solunum sistemi farmakolojisi Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 2 1 3 Havayolu, damar ve salgı bezlerinin regülasyonu Hava yollarının aferent lifleri İrritan reseptörler ve C lifleri, eksojen kimyasallara,

Detaylı

Hamilelik Döneminde İlaçların Farmakokinetiği ve Farmakodinamiği

Hamilelik Döneminde İlaçların Farmakokinetiği ve Farmakodinamiği Hamilelik Döneminde İlaçların Farmakokinetiği ve Farmakodinamiği İlaçlar hamilelik esnasında rutin olarak kullanılmaktadır. Kronik hastalığı olan (astım, diyabet, hipertansiyon, epilepsi, depresyon ve

Detaylı

a Fizyolojik-klinik b. Süresine göre c. Kaynaklandığı bölgeye göre d. Mekanizmalarına göre sınıflamak mümkündür.

a Fizyolojik-klinik b. Süresine göre c. Kaynaklandığı bölgeye göre d. Mekanizmalarına göre sınıflamak mümkündür. .,' ğrıyı değişik biçimlerde sınıflamak mümv J: kiindür. Ağrının sınıflanması ağrıya yaklaşımda önemli noktalardan birisidir, Ağrının daha ayrıntılı olarak ele alınması, değerlendirilmesi bu sınıflamalarla

Detaylı

IV-V. YIL ASİSTANLARININ SORUMLU OLDUĞU KONULAR:

IV-V. YIL ASİSTANLARININ SORUMLU OLDUĞU KONULAR: IV-V. YIL ASİSTANLARININ SORUMLU OLDUĞU KONULAR: I- TEMEL BİLİMLER Anesteziye Giriş: Anestezide Fizik Kurallar Temel Monitörizasyon Medikal Gaz Sistemleri Anestezi Cihazı Vaporizatörler Soluma sistemleri,

Detaylı

KISA ÜRÜN BİLGİSİ. 4. KLİNİK ÖZELLİKLER 4.1 Terapötik endikasyonlar NIZORAL Ovül, akut ve kronik vulvovajinal kandidozun lokal tedavisinde kullanılır.

KISA ÜRÜN BİLGİSİ. 4. KLİNİK ÖZELLİKLER 4.1 Terapötik endikasyonlar NIZORAL Ovül, akut ve kronik vulvovajinal kandidozun lokal tedavisinde kullanılır. KISA ÜRÜN BİLGİSİ 1. BEŞERİ TIBBİ ÜRÜNÜN ADI NIZORAL 400 mg Ovül 2. KALİTATİF VE KANTİTATİF BİLEŞİM Etkin madde: Her bir ovül etkin madde olarak 400 mg ketokonazol içerir. Yardımcı maddeler: Bütil hidroksianizol

Detaylı

İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL

İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL Vücudun İlaçlara Etkisi (Farmakokinetik Etkiler) Farmakokinetik vücudun ilaca ne yaptığını inceler. İlaçlar etkilerini lokal veya sistematik

Detaylı

Anestezi Uygulama II Bahar / Ders:9. Anestezi ve Emboliler

Anestezi Uygulama II Bahar / Ders:9. Anestezi ve Emboliler Anestezi Uygulama II 2017-2018 Bahar / Ders:9 Anestezi ve Emboliler Öğr. Gör. Ahmet Emre AZAKLI Emboli Nedir? Damarlarda dolaşan kan içerisine hava ya da yabancı cisim girişine bağlı olarak, dolaşımı engelleyen

Detaylı

Kan Akımı. 5000 ml/dk. Kalp Debisi DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII. Dr. Nevzat KAHVECİ

Kan Akımı. 5000 ml/dk. Kalp Debisi DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII. Dr. Nevzat KAHVECİ MERKEZİ SİNİR SİSTEMİNİN İSKEMİK YANITI DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII Dr. Nevzat KAHVECİ Kan basıncı 60 mmhg nın altına düştüğünde uyarılırlar. En fazla kan basıncı 1520 mmhg ya düştüğünde uyarılır.

Detaylı

Yaşlıda Ağrı Tedavisi. Prof. Dr. Reyhan Çeliker

Yaşlıda Ağrı Tedavisi. Prof. Dr. Reyhan Çeliker Yaşlıda Ağrı Tedavisi Prof. Dr. Reyhan Çeliker Amaç l Toplumun bir parçası olan yaşlı bireyin, bu döneminde yaşam kalitesinin korunması ve aktif bir yaşam sürmesinin sağlanması rehabilitasyon tıbbının

Detaylı

Propiverin HCL Etki Mekanizması. Bedreddin Seçkin

Propiverin HCL Etki Mekanizması. Bedreddin Seçkin Propiverin HCL Etki Mekanizması Bedreddin Seçkin 24.10.2015 Propiverin Çift Yönlü Etki Mekanizmasına Sahiptir Propiverin nervus pelvicus un eferent nörotransmisyonunu baskılayarak antikolinerjik etki gösterir.

Detaylı

Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ

Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ Prof.Dr.Oktay Demirkıran İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Yoğun Bakım Bilim Dalı Acil Yoğun Bakım Ünitesi Avrupa da yaklaşık 700,000/yıl

Detaylı

ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ. Doç.Dr.Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD

ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ. Doç.Dr.Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ Doç.Dr.Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Açıklama 2008 2010 Araştırmacı: Lilly Konuşmacı: Lundbeck Sunum

Detaylı

[embeddoc url= /10/VÜCUT-SIVILARI.docx download= all viewer= microsoft ]

[embeddoc url=  /10/VÜCUT-SIVILARI.docx download= all viewer= microsoft ] VÜCUT SIVILARI [embeddoc url= http://enfeksiyonhastaliklari.com/wp-content/uploads/2015 /10/VÜCUT-SIVILARI.docx download= all viewer= microsoft ] SODYUM ( Na+) Na+; Sodyum klor ile birlikte serumun en

Detaylı

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik ve fonksiyonel bütünlük

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 29 ENDOKRİN SİSTEM 4 BÖBREK ÜSTÜ BEZLERİ (ADRENAL BEZLER)

11. SINIF KONU ANLATIMI 29 ENDOKRİN SİSTEM 4 BÖBREK ÜSTÜ BEZLERİ (ADRENAL BEZLER) 11. SINIF KONU ANLATIMI 29 ENDOKRİN SİSTEM 4 BÖBREK ÜSTÜ BEZLERİ (ADRENAL BEZLER) BÖBREK ÜSTÜ BEZLERİ (ADRENAL BEZ) Her bir böbreğin üst kısmında bulunan endokrin bezdir. Böbrekler ile doğrudan bir bağlantısı

Detaylı

1.2)) İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİSİ

1.2)) İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİSİ 10.Sınıf Meslek Esasları ve Tekniği 9.Hafta ( 10-14 / 11 / 2014 ) 1.)İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİSİ 2.) İLAÇLARIN VERİLİŞ YOLLARI VE ETKİSİNİ DEĞİŞTİREN FAKTÖRLER Slayt No : 13 1.2)) İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİSİ

Detaylı

KAS VE HAREKET FİZYOLOJİSİ

KAS VE HAREKET FİZYOLOJİSİ KAS VE HAREKET FİZYOLOJİSİ KAS DOKUSU TİPLERİ İSKELET KASI İskelet Kasının Yapısı Kas Proteinleri Kas Kontraksiyonu KASILMA TİPLERİ KASIN ENERJİ METABOLİZMASI İskelet Kası Çizgili kastır. İstemli çalışır.

Detaylı

SEDASYON UYGULAMALARINDA HANGİ İLAÇLARI KULLANIYORUZ? Yasemin Oyum Acıbadem Bursa Hastanesi YBÜ Sorumlu Hemşiresi 2014

SEDASYON UYGULAMALARINDA HANGİ İLAÇLARI KULLANIYORUZ? Yasemin Oyum Acıbadem Bursa Hastanesi YBÜ Sorumlu Hemşiresi 2014 SEDASYON UYGULAMALARINDA HANGİ İLAÇLARI KULLANIYORUZ? Yasemin Oyum Acıbadem Bursa Hastanesi YBÜ Sorumlu Hemşiresi 2014 SUNU PLANI Benzodiazepinler Barbütüratlar Diğer Sedatifler SEDASYON UYGULAMALARINDA

Detaylı

İSTANBUL MEDENİYET ÜNİVERSİTESİ

İSTANBUL MEDENİYET ÜNİVERSİTESİ FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİ PROGRAMI FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİ PROGRAMI FİZ-005: Hücre Fizyolojisi Teorik Dersleri FİZ-005: Hücre Fizyolojisi Pratik Uygulamaları

Detaylı

LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER

LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER Varlık Erol, Cengiz Aydın, Levent Uğurlu, Emre Turgut, Hülya Yalçın*, Fatma Demet İnce* T.C.S.B. Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi,

Detaylı

Acil Serviste Ağrılı Hastaya Yaklaşım. Dr. Selim Bozkurt Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD.

Acil Serviste Ağrılı Hastaya Yaklaşım. Dr. Selim Bozkurt Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD. Acil Serviste Ağrılı Hastaya Yaklaşım Dr. Selim Bozkurt Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD. Ağrı acil serviste tedavi gerektiren en yaygın semptomlardan birisidir. Acil Hekimleri

Detaylı

KISA ÜRÜN BİLGİSİ. 1. Ürünün İsmi. EUCARBON tablet. 2. Kalitatif ve Kantitatif Bileşimi. Etkin maddeler:

KISA ÜRÜN BİLGİSİ. 1. Ürünün İsmi. EUCARBON tablet. 2. Kalitatif ve Kantitatif Bileşimi. Etkin maddeler: KISA ÜRÜN BİLGİSİ 1. Ürünün İsmi EUCARBON tablet 2. Kalitatif ve Kantitatif Bileşimi Etkin maddeler: Bir tablette; 180,0 mg bitkisel kömür, 50,0 mg kükürt, 105,0 mg senne (sinameki) yaprağı tozu ve 25,0

Detaylı

Solunum Sistemi Fizyolojisi

Solunum Sistemi Fizyolojisi Solunum Sistemi Fizyolojisi 1 2 3 4 5 6 7 Solunum Sistemini Oluşturan Yapılar Solunum sistemi burun, agız, farinks (yutak), larinks (gırtlak), trakea (soluk borusu), bronslar, bronsioller, ve alveollerden

Detaylı

HEMODİYALİZDE SIK KARŞILAŞILAN KOMPLİKASYONLAR ve YÖNETİMİ. Dr. Lale Sever

HEMODİYALİZDE SIK KARŞILAŞILAN KOMPLİKASYONLAR ve YÖNETİMİ. Dr. Lale Sever HEMODİYALİZDE SIK KARŞILAŞILAN KOMPLİKASYONLAR ve YÖNETİMİ Dr. Lale Sever Intradiyalitik Komplikasyonlar Sık Kalıcı morbidite Mortalite Hemodiyaliz Komplike bir işlem! Venöz basınç monitörü Hava detektörü

Detaylı

Yrd. Doç. Dr : Tanju ÇELİK MKÜ. Tıp Fak.

Yrd. Doç. Dr : Tanju ÇELİK MKÜ. Tıp Fak. Yrd. Doç. Dr : Tanju ÇELİK MKÜ. Tıp Fak. Ağrı Ağrının tanımı Uluslararası Ağrı Araştırmaları Teşkilâtı tarafından 1979 yılında şu şekilde yapılmıştır: "Ağrı, vücudun herhangi bir yerinden kaynaklanan,

Detaylı

Dr. Füsun Bozkırlı ĐNTRAVENÖZ ANESTEZĐKLER

Dr. Füsun Bozkırlı ĐNTRAVENÖZ ANESTEZĐKLER ĐNTRAVENÖZ ANESTEZĐKLER Genel anestezi indüksiyonunda hem intravenöz anestezik ajanlar hem de inhalasyon ajanları kullanılabilmesine rağmen genel olarak intravenöz ajanların kullanımı tercih edilmektedir.

Detaylı

Doku lezyonları oluşturacak kadar kuvvetli olan zararlı uyarılar birçok algojenik ve pro-enflamatuar kimyasal medyatörlerin salınımına yol açar.

Doku lezyonları oluşturacak kadar kuvvetli olan zararlı uyarılar birçok algojenik ve pro-enflamatuar kimyasal medyatörlerin salınımına yol açar. AĞRI ve İNFLAMASYON Yrd.Doç.Dr. Levent Yazmalar Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi FTR Anabilimdalı AĞRI Ağrı tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Uluslararası Ağrı Araştırmaları Teşkilatı (IASP) Tanımı

Detaylı

Fibrinolytics

Fibrinolytics ANTİPLATELET İLAÇLAR Fibrinolytics Adezyon Aktivasyon (agonist bağlanma) Agregasyon Aktivasyon (şekil değişikliği) Antiplatelet İlaçlar Antiplatelet ilaçlar Asetilsalisilik asit (aspirin) P2Y12 antagonistleri

Detaylı

Yatan ve Poliklinik Takipli Kanserli Hastalarda İlaç Etkileşimlerinin Sıklığı ve Ciddiyetinin Değerlendirilmesi

Yatan ve Poliklinik Takipli Kanserli Hastalarda İlaç Etkileşimlerinin Sıklığı ve Ciddiyetinin Değerlendirilmesi Yatan ve Poliklinik Takipli Kanserli Hastalarda İlaç Etkileşimlerinin Sıklığı ve Ciddiyetinin Değerlendirilmesi Dr. Ali Ayberk Beşen Başkent Üniversitesi Tıbbi Onkoloji BD Giriş Sitotoksik tedaviler herhangi

Detaylı

Levosimendanın farmakolojisi

Levosimendanın farmakolojisi Levosimendanın farmakolojisi Prof. Dr. Öner SÜZER Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji AbD 1 Konjestif kalp yetmezliği ve mortalite 2 Kaynak: BM Massie et al, Curr Opin Cardiol 1996

Detaylı

OTONOM SİNİR SİSTEMİ (Fonksiyonel Anatomi)

OTONOM SİNİR SİSTEMİ (Fonksiyonel Anatomi) OTONOM SİNİR SİSTEMİ (Fonksiyonel Anatomi) Otonom sinir sitemi iki alt kısma ayrılır: 1. Sempatik sinir sistemi 2. Parasempatik sinir sistemi Sempatik ve parasempatik sistemin terminal nöronları gangliyonlarda

Detaylı

Öğr. Gör. Ahmet Emre AZAKLI İKBÜ Sağlık Hizmetleri M.Y.O.

Öğr. Gör. Ahmet Emre AZAKLI İKBÜ Sağlık Hizmetleri M.Y.O. Öğr. Gör. Ahmet Emre AZAKLI İKBÜ Sağlık Hizmetleri M.Y.O. Kan Gazı Nedir? Kanın a s i t ve b a z d u r u m u n u b e l i r l e m e a m a c ı y l a kan gazı değerlerinin belirlenmesi gerekir. Ortaya çıkan

Detaylı

Yüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi. Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı

Yüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi. Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı Yüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı Çalışan açısından, yüksekte güvenle çalışabilirliği belirleyen etkenler:

Detaylı

Prof.Dr.Abdullah SONSUZ Gastroenteroloji Bilim Dalı. 2006-2007 Eğitim yılı

Prof.Dr.Abdullah SONSUZ Gastroenteroloji Bilim Dalı. 2006-2007 Eğitim yılı ASİT Prof.Dr.Abdullah SONSUZ Gastroenteroloji Bilim Dalı 2006-2007 Eğitim yılı Ders programı Asitin tanımı Fizik muayene bulguları Asit miktarının ifadesi Asit yapan nedenler Asitli hastada ayırıcı tanı

Detaylı

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ BESLENME ÜNİTESİ BESLENME DEĞERLENDİRME KILAVUZU

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ BESLENME ÜNİTESİ BESLENME DEĞERLENDİRME KILAVUZU ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ BESLENME ÜNİTESİ BESLENME DEĞERLENDİRME KILAVUZU KLK-HAB-BES İlk yayın Tarihi : 15 Mart 2006 Revizyon No : 04 Revizyon Tarihi : 03 Ağustos 2012 İçindekiler A) Malnütrisyon

Detaylı

Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon

Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon Dr.Canan Aykut Bingöl Yeditepe Üniversite Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Kardiak Arrest 200 000-375 000 kardiak arrest/yıl (ABD) %20 spontan dolaşım sağlanıyor

Detaylı

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği SUNU PLANI Tanım ve Epidemiyoloji Adrenal bez anatomi Etiyoloji Tanı Klinik Tedavi TANIM-EPİDEMİYOLOJİ Adrenal

Detaylı

Pediatrik Havayolu Yönetimi

Pediatrik Havayolu Yönetimi Plan Giriş Pediatrik Havayolu Yönetimi Anatomik farklılıklar Anormal pediatrik havayolu Pediatrik havayolunun değerlendirilmesi Havayolu ekipmanları Akdeniz Üni. Tıp Fak. Acil Tıp A.B.D. Dr. Murat BERBEROĞLU

Detaylı

ARI ZEHİRİ BİLEŞİMİ, ÖZELLİKLERİ, ETKİ MEKANİZMASI. Dr. Bioch.Cristina Mateescu APİTERAPİ KOMİSYONU

ARI ZEHİRİ BİLEŞİMİ, ÖZELLİKLERİ, ETKİ MEKANİZMASI. Dr. Bioch.Cristina Mateescu APİTERAPİ KOMİSYONU ARI ZEHİRİ BİLEŞİMİ, ÖZELLİKLERİ, ETKİ MEKANİZMASI Dr. Bioch.Cristina Mateescu APİTERAPİ KOMİSYONU Arı Zehiri - Tanım Arı zehiri, bal arıları tarafından öncelikle memelilere ve diğer iri omurgalılara karşı

Detaylı

Açıklama 2008-2010. Araştırmacı: YOK. Danışman: YOK. Konuşmacı: YOK

Açıklama 2008-2010. Araştırmacı: YOK. Danışman: YOK. Konuşmacı: YOK Açıklama 20082010 Araştırmacı: YOK Danışman: YOK Konuşmacı: YOK TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU VE UYKU Hypnos (Uyku Tanrısı) Nyks (Gece Tanrısı) Hypnos (uyku tanrısı) ve Thanatos (ölüm tanrısı) Morpheus

Detaylı

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem Prof.Dr.Mitat KOZ Mikrodolaşım? Besin maddelerinin dokulara taşınması ve hücresel atıkların uzaklaştırılması. Küçük arteriyoller her bir doku

Detaylı

Eser Elementler ve Vitaminler

Eser Elementler ve Vitaminler Doç. Dr. Onur POLAT Eser Elementler ve Vitaminler Esansiyel eser elementin temel özellikleri diyetten kesilmesi veya yetersiz alımıyla yapısal ve biyokimyasal değişikliklerin olması ve bu değişikliklerin

Detaylı

İÇ HASTALIKLARINDA YOĞUN BAKIM Prof. Dr. Sabriye DEMİRCİ

İÇ HASTALIKLARINDA YOĞUN BAKIM Prof. Dr. Sabriye DEMİRCİ İÇ HASTALIKLARINDA YOĞUN BAKIM Prof. Dr. Sabriye DEMİRCİ YOĞUN BAKIM UYGULAMALARININ ÖZGÜN SORUNLARI I- Solunum yetersizliği ve sepsis gibi medikal yoğun bakım ünitelerinde sık görülen olayların prognozunun

Detaylı

Spinal Kord Yaralanmaları ve Ağrı. Dr. Ayşegül Ketenci İstanbul Tıp Fak. FTR AD

Spinal Kord Yaralanmaları ve Ağrı. Dr. Ayşegül Ketenci İstanbul Tıp Fak. FTR AD Spinal Kord Yaralanmaları ve Ağrı Dr. Ayşegül Ketenci İstanbul Tıp Fak. FTR AD SKY- Sıklık 1 275 000 Kişi 259 000 Kişi Ağrı % 48-94 Yaşamı sınırlayan şiddetli ağrı % 11-34 Yaşam kalitesini en fazla düşüren

Detaylı

İNTRATEKAL MORFİN UYGULAMASININ KORONER ARTER BYPASS GREFT OPERASYONLARINDA ETKİSİ

İNTRATEKAL MORFİN UYGULAMASININ KORONER ARTER BYPASS GREFT OPERASYONLARINDA ETKİSİ İNTRATEKAL MORFİN UYGULAMASININ KORONER ARTER BYPASS GREFT OPERASYONLARINDA STRES YANIT VE AĞRI KONTROLÜ ÜZERİNE ETKİSİ KARTAl KOŞUYOLU YÜKSEK İHTİSAS EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ ANESTEZİ VE REANİMASYON

Detaylı

Farmakoloji bilgileri kullanılarak farmakoloji dışında yanıtlanabilecek olan toplam soru sayısı: 8

Farmakoloji bilgileri kullanılarak farmakoloji dışında yanıtlanabilecek olan toplam soru sayısı: 8 Soruların konulara göre dağılımı: Otonom Sinir Sistemi : 5 Santral Sinir Sistemi : 5 Genel Farmakoloji: 2 Kardiyovaskuler sistem: 3 Otakoid: 2 Endokrin sistem: 2 Antiviral ilaçlar: 1 Konu dağılımı daha

Detaylı

1. Farmakokinetik faz: İlaç alındığı andan sonra vücudun ilaç üzerinde oluşturduğu etkileri inceler.

1. Farmakokinetik faz: İlaç alındığı andan sonra vücudun ilaç üzerinde oluşturduğu etkileri inceler. 1. Farmakokinetik faz: İlaç alındığı andan sonra vücudun ilaç üzerinde oluşturduğu etkileri inceler. Bunlar; absorbsiyon, dağılım; metabolizma (biotransformasyon) ve eliminasyondur. 2. Farmakodinamik faz:

Detaylı

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu Sağlık Hizmetlerinin Özellikleri Ergenin yaşına, gelişim düzeyine uygun Bireysel, kültürel ve sosyoekonomik farklılıklara

Detaylı

YOĞUN BAKIM EKİBİNDE HEMŞİRE VE HASTA BAKIMI BURCU AYDINOĞLU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

YOĞUN BAKIM EKİBİNDE HEMŞİRE VE HASTA BAKIMI BURCU AYDINOĞLU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ YOĞUN BAKIM EKİBİNDE HEMŞİRE VE HASTA BAKIMI BURCU AYDINOĞLU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ 2007 Yoğun Bakım Üniteleri Hasta bakımının en karmaşık Masraflı Teknoloji ile içiçe Birden fazla organı ilgilendiren

Detaylı

Arka Beyin Medulla Omuriliğin beyne bağlandığı bölge kalp atışı, nefes, kan basıncı Serebellum (beyincik) Kan faaliyetleri, denge Pons (köprü)

Arka Beyin Medulla Omuriliğin beyne bağlandığı bölge kalp atışı, nefes, kan basıncı Serebellum (beyincik) Kan faaliyetleri, denge Pons (köprü) SİNİR SİSTEMİ BEYİN Belirli alanlar belirli davranış ve özelliklerden sorumlu. 3 kısım Arka beyin (oksipital lob) Orta beyin (parietal ve temporal lob) Ön beyin (frontal lob) Arka Beyin Medulla Omuriliğin

Detaylı

Post-kardiyak Arrest Sendromu ve. Post-resüsitatif Bakım

Post-kardiyak Arrest Sendromu ve. Post-resüsitatif Bakım Post-kardiyak Arrest Sendromu ve Post-resüsitatif Bakım Yrd.Doç.Dr. Yalçın GÖLCÜK Celal Bayar Üniversitesi Acil Tıp AD Manisa Tarihçe 1740 Fransız Bilimler Akademisi (The Paris Academy of Sciences) boğulma

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 25 İNSAN FİZYOLOJİSİ SİNİR SİSTEMİ-9 ÇEVRESEL (PERİFERİK) SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI

11. SINIF KONU ANLATIMI 25 İNSAN FİZYOLOJİSİ SİNİR SİSTEMİ-9 ÇEVRESEL (PERİFERİK) SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI 11. SINIF KONU ANLATIMI 25 İNSAN FİZYOLOJİSİ SİNİR SİSTEMİ-9 ÇEVRESEL (PERİFERİK) SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI B) ÇEVRESEL (PERİFERAL) SİNİR SİSTEMİ Çevresel Sinir Sistemi (ÇSS), Merkezi Sinir

Detaylı

MENOPOZ. Menopoz nedir?

MENOPOZ. Menopoz nedir? MENOPOZ Hayatınızı kabusa çeviren, unutkanlık, uykusuzluk, depresyon, sinirlilik, halsizlik şikayetlerinin en büyük sebeplerinden biri menopozdur. İleri dönemde idrar kaçırma, kemik erimesi, hipertansiyona

Detaylı

Minavit Enjeksiyonluk Çözelti

Minavit Enjeksiyonluk Çözelti Prospektüs ; berrak sarı renkli çözelti olup her ml'si 500.000 IU Vitamin A, 75.000 IU Vitamin D 3 ve 50 mg Vitamin E içerir. FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİ uygun farmasötik şekli, içerdiği A, D 3 ve E vitamin

Detaylı

Santral (merkezi) sinir sistemi

Santral (merkezi) sinir sistemi Santral (merkezi) sinir sistemi 1 2 Beyin birçok dokunun kontrollerini üstlenmiştir. Çalışması hakkında hala yeterli veri edinemediğimiz beyin, hafıza ve karar verme organı olarak kabul edilir. Sadece

Detaylı

AKUT AĞRI. Yrd.Doç.Dr. Mert AkbaĢ, FIPP Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı, Algoloji Bilim Dalı

AKUT AĞRI. Yrd.Doç.Dr. Mert AkbaĢ, FIPP Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı, Algoloji Bilim Dalı AKUT AĞRI Yrd.Doç.Dr. Mert AkbaĢ, FIPP Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı, Algoloji Bilim Dalı HASAR AĞRI Uluslararası Ağrı AraĢtırmaları TeĢkilatı (IASP) nın tanımına göre AĞRI Vücudun belirli

Detaylı