ANTİBİYOTERAPİ SONRASI SERUM PSA DEĞERLERİNDEKİ DEĞİŞİM DÜZEYİNİN PROSTAT KANSERİ TESPİT ETME ORANI İLE İLİŞKİSİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ANTİBİYOTERAPİ SONRASI SERUM PSA DEĞERLERİNDEKİ DEĞİŞİM DÜZEYİNİN PROSTAT KANSERİ TESPİT ETME ORANI İLE İLİŞKİSİ"

Transkript

1 T.C. Sağlık Bakanlığı Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. Üroloji Kliniği Klinik Şefi: Doç. Dr. Uğur Kuyumcuoğlu ANTİBİYOTERAPİ SONRASI SERUM PSA DEĞERLERİNDEKİ DEĞİŞİM DÜZEYİNİN PROSTAT KANSERİ TESPİT ETME ORANI İLE İLİŞKİSİ UZMANLIK TEZİ Dr. Çağatay TOSUN İSTANBUL

2 ÖNSÖZ Asistanlık hayatım boyunca daima büyük bir hoşgörü ve özveri ile tüm tıbbi birikim ve sanatını öğretmeye çalışan, ancak daha da önemlisi bir hekim olmanın yanısıra iyi bir insan olmayı sabırla öğreten, asistanı olmaktan gurur duyduğum hocam ve klinik şefim Doç. Dr. Uğur KUYUMCUOĞLU na, eğitimime önemli katkıları olan, hiçbir zaman desteklerini esirgemeyen şef yardımcısı hocalarım; Op. Dr. Aydın ÖZGÜL, Op. Dr. Fatih TARHAN a, değerli klinik başasistanlarım; Op.Dr.Gökhan FAYDACI ve Op.Dr.Mücahit KORUR a asistanlığım boyunca sorumluluğu ve pekçok bilgiyi paylaştığım değerli asistan arkadaşlarıma, tezimin hazırlanmasının bütün aşamalarında bana yardımcı olan değerli başasistanım Op. Dr. Bilal ERYILDIRIM a, hayat boyu desteklerini hiç esirgemeyen sevgili aileme ve eşim Dr.İlkay TOSUN a sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Dr. Çağatay TOSUN

3 İÇİNDEKİLER GİRİŞ...1 GENEL BİLGİLER...3 GEREÇ ve YÖNTEM BULGULAR..29 TARTIŞMA...34 SONUÇ..37 ÖZET...38 KAYNAKLAR..39

4 GİRİŞ Prostat kanseri yaşlı erkeklerde en sık görülen kanserdir ve kansere bağlı ölümler arasında ikinci sırada yer alır (1). Prostat kanserini (PCa) diğer üro-onkolojik hastalıklardan ayıran en önemli özellik; 1980 li yılların ikinci yarısında prostat spesifik antijen in (PSA) bir tümör belirteci olarak tanımlanıp kullanıma girmesidir. Bu nedenle prostat kanseri biyokimyasal olarak taranabilir ve tanısı çok erken evrelerde konulabilir bir hastalık durumuna gelmiştir (2). PSA organa-özgü bir antijen olsa da, kansere-özgü değildir. Serum PSA düzeylerinin sağlıklı kişilerde yaş, ırk ve prostat hacmine bağlı olarak değişiklik gösterdiği bilinmektedir. Travma, ejakülasyon, transüretral kateterizasyon, transrektal ultrasonografi ve sistoskopi gibi nedenlerle artabilen serum PSA seviyesi, prostat kanseri dışında benign prostat hiperplazisi (BPH) ve prostatit gibi hastalıklarda da yükselebilmektedir (3). Özellikle ayırıcı tanı açısından en sorunlu aralık olan, BPH lı ve prostat kanserli hastaların kesiştiği, 2,5-10 ng/ml PSA aralığında, PSA nın kansere ilişkin özgünlüğünü arttırmak ve gereksiz biyopsilerden kaçınmak amacıyla en sık kullanılan parametrelerden biri serbest PSA/total PSA dır. Kanserli hastalarda serbest PSA yüzdesinin niçin düşük kaldığı konusu biyolojik temelde tam olarak anlaşılamamış ise de, serbest PSA yüzdesi olarak da isimlendirilen bu değer azaldıkça prostat kanseri olasılığının arttığı iyi bilinen bir gerçektir (4,5,6,7,8). Prostat kanserinde serum PSA seviyelerinin benign süreçlere kıyasla daha belirgin şekilde yükselmesi PSA nın prostat dokusu içindeki difüzyonunu sağlayan normal prostat yapısının bozulmasına, bazal hücre ve membran tabakasının tahrip olmasına bağlıdır. İntraduktal PSA nın kapiller ve lenfatik sisteme sızmasını engelleyen doğal bir epitelyal bariyer olarak görev yapan bu tabakanın invazyona uğrayarak zarar görmesi serum PSA düzeyini yükseltir (9). 1

5 Akut ve kronik prostatitler PSA yı arttırdığı iyi bilinen nedenlerdendir. Biyopsiye dayanan pek çok çalışmada; prostatik inflamasyonun PSA yı yükselttiği rapor edilmiştir (10,11,12). Ayrıca, PSA sı gri zonda olan ve prostatik sekresyonlarında inflamasyon bulunan pek çok hastada antibiyotik tedavisini takiben prostat biyopsisi gerekmediği gösterilmiştir (13,14,15). Subklinik inflamasyona bağlı bu PSA yükselmesi prostat kanseri tanısı için yapılan negatif prostat biyopsilerinin en önemli sebeplerinden biridir (16). Dijital rektal muayenede kanser şüphesi bulunmayan ve tpsa değeri 4-10 ng/ml arasında olan olgularda prostat biyopsilerinin yaklaşık % 80 inde kanser saptanmaz (17). Son yıllarda yapılan çalışmalarda prostat biyopsisi alma kararında tpsa nın eşik değeri düşürülme eğilimindedir. Bu nedenle tpsa eşik değeri 2,5 ng/ml alındığında kanser tespit etme oranı daha da azalacaktır. Burada önemli olan daha az biyopsi alarak daha fazla kanser tanısı koyabilmektir. Böylece gereksiz yere fazla biyopsi işleminden kaçınılacaktır. tpsa değeri 2,5 ng/ml üzerinde olan hastalarda biyopsi kararı vermeden önce uygulanan antibiyoterapinin tpsa seviyelerini normal düzeylere düşürdüğü ve bu hastaların bir kısmında biyopsi işleminden vazgeçildiği pek çok çalışmada gösterilmiştir (13,18,19). Biz bu çalışmamızda tpsa değeri 2,5 ng/ml üzerinde olan hastalarda 15 gün süre ile uygulanan antibiyoterapinin tpsa, fpsa ve spsa/tpsa oranı üzerine etkisini ve antibiyoterapi ile PSA seviyelerindeki değişim düzeyinin prostat kanseri tespit etme oranı ile ilişkisini araştırdık. 2

6 GENEL BİLGİLER ANATOMİ Prostat yetişkinlerde fibromüsküler bir stroma içinde adet tübüloalveoler gland içeren cm boyutlarında gr ağırlığında sekretuar bir organdır (20) ve adet kanal ile verumontanumun iki yanından prostatik üretraya açılır. Prostat bezi sıkıştırılmış, ters çevrilmiş konik bir yapı olarak erkek üretrasını sarar ve mesane boynu ile devam eder. Apeksi inferiordadır ve ürogenital diyafragmanın süperior fasyasının üstünde uzanır (21). Prostatın yaklaşık % 30 u fibromüsküler doku, kalanı glandüler epitelyumdan oluşur. Glandüler elementin duktusları ve asinileri kolumnar epitelyum ile döşelidir. Prostatik duktuslar prostatik üretranın posterioruna drene olurlar. Glandüler element primer olarak posterior ve lateral bölümlerdedir. Anterior segment ise fibromüsküler yapıdadır. McNeal glandüler elemanları santral zon, periferik zon ve transizyonel zon olarak üç, non-glandüler yapıları ise fibromüsküler stroma ve preprostatik sfinkter olmak üzere iki bölgeye ayırmıştır (21). Anterior fibromüsküler stroma Fibröz ve müsküler dokudan oluşur, glandüler yapılar içermez. Tüm prostat dokusunun % 30 unu oluşturur. Detrüsor kasından köken alır ve prostatın ön yüzünü tümüyle kaplar. Preprostatik sfinkter Prostatik üretrayı tümüyle saran düz kas sfinkteridir. Glandüler elemanlar içermez ve retrograd ejakülasyonu önlemekle görevlidir. Santral zon Glandüler yapılardan oluşur, verumontanumun arkasında üretrayı dışarıdan saracak biçimde yerleşmiştir. 3

7 Transizyonel zon Tüm prostatın % 5 inden azını oluşturmasına rağmen fonksiyonel önemi çok fazladır. Distal ve proksimal üretranın birleşim yerinde, üretranın hemen çevresinde yer alan küçük bir grup glandüler elemandan oluşmuştur. Benign prostat hiperplazisinin köken aldığı zon olarak tanımlanmıştır. Periferik zon Glandüler yapıları içeren prostatın en büyük bölümüdür. Prostat karsinomunun sıklıkla periferik zondan geliştiği bilinmektedir. Şekil 1.Prostatın Zonal Anatomisi Vasküler - lenfatik yapı ve prostat inervasyonu Prostatın temel kan akımı hipogastrik arterin anterior dalının bir parçası olan inferior vezikal arterden sağlanır. Arteria pudenta interna ile arteria rektalis media da prostatın arteriyel beslenmesine katkıda bulunur. Venöz drenajı ise derin dorsal venle birleşerek internal iliak venlere olur. Prostatın primer lenfatik akımı; obturator, internal ve eksternal iliak 4

8 gruplara doğru olur (21). İnferior hipogastrik pleksustan gelen sinir lifleri prostatın çevresinde prostatik pleksusu meydana getirirler. Prostatik pleksus prostat bezi ve kapsülündeki düz kas liflerini inerve eden birçok kısa noradrenerjik nöronlar içerir. Prostat otonomik sinir sisteminin her ikisinden de zengin sinir dağılımına sahiptir. Sempatikler hipogastrik (presakral) sinirlerden (T10-L2) köken alır ve muhtemelen tümüyle sekretuardır fakat bazı lifler preprostatik sfinkteri de inerve ederler. Parasempatikler ise spinal kordun sakral segmentlerinden (S2-S4) kaynaklanarak prostatın müsküler stromasında dağılırlar ve direkt olarak mesane kasları ile devam ederler, bu sayede preprostatik üretra için esas üriner sfinkterik fonksiyonu sağlarlar (21). HİSTOLOJİ Prostat dokusu bağ ve kas dokusundan oluşan fibromüsküler stroma ve bu yapı ile iç içe geçmiş olan epitelyal glandüler elemanlardan oluşur. Tubüloalveolar yapıdaki bez dokusu histolojik olarak bölgeleşme gösterir. Bez epiteli esas olarak tek katlı prizmatik yapıda ise de yer yer çok sıralı görünüş kazanır. Prostat taşlarının bulunduğu durumlarda izoprizmatik ve hatta yassı epitel karakterine geçer. Bez içinde çoğu yerde epitelden lümene doğru villöz veya papiller uzantılar bulunur. Glandüler yapıların belirgin bazal membranları vardır ve birbirlerinden fibromüsküler stroma ile ayrılmışlardır. Bu epitelyal glandüler yapılar yaklaşık 25 adet ekskretuar kanalla verru montanum ve mesane boynu arasındaki bölgede prostatik üretra tabanına açılırlar (22). Prostatın epitelyal glandüler yapısının içinde 4 temel hücre grubu vardır: 1. Prostatik sekretuar hücreler Glandın luminal yüzeyinde yerleşip epitelyal hücrelerin en önemli bölümünü oluştururlar. Kolumnar ya da küboidal şekilli, soluk ya da berrak sitoplazmalı hücrelerdir. Bu hücreler olgun hücreler olup seminal sıvı salgılarlar. Prostatik asit fosfataz ve prostat spesifik 5

9 antijenin sentezlendiği hücreler olduklarından, prostat spesifik antijen (PSA) ve prostat spesifik asit fosfataz (PSAP) ile pozitif boyanırlar. 2. Bazal hücreler Bazal membranda bulunurlar. Sekretuar hücreleri bazal membrandan ayıran devamlı bir hücre tabakası oluştururlar. 3. Transisyonel epitel Prostat duktuslarının proksimal kısımları, üretradakine benzeyen transisyonel epitel ile döşelidir. Duktusların distal kısımlarında ve bazı asinüslerde transisyonel epitel ile karışık küboidal ve kolumnar epitel odakları izlenir. 4. Endokrin-parakrin hücreler Prostat genitoüriner sistemde en çok endokrin parakrin hücre içeren organdır. Bu hücreler hücrenin bazalinde daha belirgin olarak gözlenen ince sitoplazmik granüller içeren eozinofilik sitoplazmaları ile tanınırlar. Bu hücrelerin büyük çoğunluğu serotonin, daha az oranda ise kalsitonin, somatostatin veya HCG içerir. Androjen reseptörü içermezler. FİZYOLOJİ Prostat glandı içeriğinde sitrat, çinko, kalsiyum, kolesterol, spermin, asit fosfataz ve başka bazı proteazlar içeren ince, sütsü, alkalen bir sıvı salgılar. Emisyon sırasında vaz deferensteki kasılmalarla birlikte prostat kapsülünde de kasılmalar olur ve bu sıvı semen sıvısına katılır. Prostat salgısının alkalen yapısı fertilizasyonda önemli görev taşır. Prostat salgısındaki elemanların yapısı net olarak bilinmemekle beraber işlevleri konusunda çeşitli fikirler mevcuttur. Örneğin sitrat osmotik dengenin sağlanmasında rol oynar. Çinkonun bakteriostatik işlevi olduğu düşünülmektedir. PROSTAT SPESİFİK ANTİJEN PSA temel olarak prostatın duktal ve asiner epitelinde ve periüretral bezlerde üretilen 33 kda ağırlığında bir glikoproteindir (23). Seminal plazmaya 0,5-2,0 gr/lt konsantrasyo- 6

10 nunda salgılanan PSA semen içinde yüksek konsantrasyonlarda ( ng/ml) bulunmasına rağmen, dolaşıma geçen miktarı oldukça düşüktür. PSA ilk olarak 1970 yılında insan prostat dokusu ekstrelerinde tespit edilmiş (24) yılında özellikleri tanımlanarak saflaştırılmış (25) ve nihayet 1980 yılında serumda saptanmıştır (26) li yılların sonlarına doğru PSA yaygın bir şekilde klinik kullanıma girmiş ve prostat kanseri için en önemli tümör belirteci haline gelmiştir (27). PSA, kromozom 19 üzerindeki genler tarafından kodlanır (28). Yapısal olarak 237 aminoasit kalıntısı, 5 disülfid bağı ve N-oligosakkarid zinciri formunda karbohidrat içermektedir (29,30). PSA kallikrein ailesinin bir üyesi olup hk-3 olarak isimlendirilmektedir. PSA kimotripsine benzer şekilde serin proteaz aktivitesi taşımaktadır(31). PSA nın vücuttaki fonksiyonu bir seminal protein olan semenogelin in proteolizini sağlayarak seminal sıvıyı likefiye etmektir ve bu nedenle PSA nın fertilizasyonda bir rol oynuyor olabileceği düşünülmektedir (32,33). PSA serumda temel olarak 3 ayrı moleküler formda bulunmaktadır: (1) Serbest form olarak 30 kda ağırlığında, (2) Alfa- 2- makroglobulin e bağlı olarak 780 kda ağırlığında (A2M-PSA) ve (3) alfa -1-antikimotripsin e bağlı olarak 90 kda ağırlığında (ACT-PSA) (34,35). Serbest PSA ile ACT-PSA nın enzimatik olarak inaktif olduğu düşünülmektedir (36). Serbest PSA ve ACT-PSA konvansiyonel laboratuvar testleri ile saptanabilir. Fakat A2M-PSA immün-reaktif olmadığı için bu yöntemlerle saptanamaz ancak yüksek PSA düzeyleri söz konusu ise immuno-blotting ile tespit edilmesi mümkündür (5). Dolayısıyla erişkin erkek serumunda ölçülen toplam PSA nın % i ACT-PSA dan, % 5-30 u ise serbest PSA dan ibarettir (36). PSA nın metabolizması tam olarak aydınlatılamamıştır. Primer olarak karaciğerde metabolize edildiği ileri sürülmüş ise de (37) ileri dönem karaciğer hastalığında PSA düzeylerinde artış veya bu proteinin metabolizmasında herhangi bir bozukluk saptanamamıştır (38). PSA nın yarı ömrünü etkileyen bir hastalık da bilinmemektedir. Toplam PSA nın 7

11 ortalama yarı ömrü 2,6 gündür (39). Serbest PSA göreceli olarak daha düşük moleküler ağırlığa sahip olduğu için renal klirens ile elimine edilebilir ve ortalama yarı ömrü 1,5 saattir (40). PROSTAT KANSERİ TANISINDA PSA PSA nın klinik kullanıma girmesinden bu yana lokalize prostat kanseri insidansı giderek artmıştır. Çünkü hastalara erken dönemde kanser tanısı koymak mümkün hale gelmiştir. Öte yandan PSA prostat kanseri taramasındaki bu önemli etkisi yanısıra bir anlamda klinik açıdan önemsiz sayılabilecek hastalıklarda da gereksiz yere tedavi verilmesine yol açmıştır. Fakat yine de PSA testi ile tespit edilen klinik önemsiz tümörlerin oranı % 20 yi geçmez. Günümüzde tespit edilen prostat kanserlerinin yaklaşık yarısı lokal evrede ve definitif lokal tedavilerle kür şansı bulunan tümörlerdir (41). PSA nın prostat kanseri için bir belirteç olarak kullanılabileceğini ilk kez 1981 yılında Kuriyama ve arkadaşları ortaya koymuştur (42). Çeşitli çalışmalarda PSA eşik değerinin 4,0 ng/ml alınması durumunda testin en optimal duyarlılığa ve özgünlüğe yaklaştığı gösterilmiştir (43,44). Eşik değer 4,0 ng/ml olarak kabul edildiği zaman PSA nın duyarlılığı % 72 ila % 90 arasında değişir (45,46,47,48,49). Fakat PSA nın özgünlüğü yeterince yüksek değildir. Bunun sebebi prostat kanseri ile ilişkisiz bazı faktörlerin serum PSA seviyesini etkileyebiliyor olmasıdır. Bu faktörler arasında PSA ölçümleri ile ilgili yöntemsel farklılıklar, hastanın yaşı, prostat hacmi, prostatı etkileyecek manipülasyonlar ve prostatik enflamasyon ilk akla gelenlerdir (10,12,44,50,51,52,53,54). Bu nedenle, eşik değer 4,0 ng/ml iken PSA nın pozitif prediktif değeri % 11 ile % 45 arasında kalır (45,46,47,48,49). PSA NIN GÜVENİLİRLİĞİNİ ARTIRMA AMAÇLI YÖNTEMLER PSA testinin yukarıda değindiğimiz sebeplerle prostat kanserinin ayırıcı tanısında % 100 güvenilirliğe ulaşamaması araştırmacıları bu testin güvenilirliğini ve özgünlüğünü artıracak farklı yöntemler bulmaya itmiştir. Normal serum PSA değerinde üst sınır genel 8

12 olarak 4,0 ng/ml olarak kabul edilir. Ancak, prostat kanserli olguların yaklaşık % 20 kadarında serum PSA düzeyi 4,0 ng/ml den düşüktür. Diğer bir deyişle, PSA değeri <4,0ng/ml olan her beş erkekten birisindeki kanser için tanı konulmamaktadır (55). Fakat diğer taraftan, serum PSA değeri 4,0-10 ng/ml arasında olan erkeklerden alınan biyopsilerde kanser tespit etme oranının yaklaşık sadece % 25 olması da PSA nın özgünlüğü konusunda akılları karıştırmaktadır. Bu nedenle özellikle gri bölge olarak adlandırılan 4-10 ng/ml aralığında, PSA testinin güvenilirliğini desteklemek için yaşa özgü PSA, PSA dansitesi, yıllık PSA artış hızı, serbest PSA ve kompleks PSA ölçümü gibi yeni yöntemler gündeme gelmiştir. Ancak unutulmaması gereken nokta şudur ki; PSA nın özgünlüğü artırılırken kanserin gözden kaçırılma riski, duyarlılığı artırılırken de gereksiz biyopsi sayısı artmaktadır. Yaşa özgü PSA Yaşla birlikte prostattaki BPH dokusunun büyümesi beraberinde volüm artışını getirdiği için standart PSA referans aralığı (0-4ng/ml) hatalı yorumlara neden olabilmektedir. Bu nedenle PSA değerindeki yaşa bağlı değişimler dikkate alınarak, prostat kanseri tanısında gençlerde duyarlılığı, yaşlılarda ise özgünlüğü artıracak daha etkili bir yöntem olarak yaşa özgü PSA ileri sürülmüştür (56). Irklara göre önerilen yaşa özgü PSA aralıkları aşağıda görülmektedir (Tablo 1). Beyaz ırkta PSA aralığı 0-4 ng/ml olarak alınırsa genç erkek popülasyonunun sadece % 1 i, yaşlı erkeklerin ise % 15 i normal sınırların üzerinde değerlendirilir. Yaşa özgü PSA referans aralığına göre erkekler değerlendirildiğinde ise, genç erkeklerin % 3 ü, yaşlıların ise sadece % 9 u normal sınırlar üzerinde PSA değerine sahiptir. Bu yöntemle 60 yaşın altındaki kür şansı olan genç hastalara daha düşük evrelerde daha çok tanı konabilmekte, tedavinin gerekmediği yaşlı hastalarda ise daha az tanı konmaktadır. 9

13 Tablo 1. Irklara göre yaşa özgü PSA (ng/ml) referans aralıkları (57,58,59) Standart PSA aralığı, yaşla ve prostat hacmi ile birlikte görülen PSA sapmalarını göz önünde bulundurmaz. Yaşa özgü PSA referans aralığı PSA yı 60 yaş altındaki erkekler için daha duyarlı, 60 yaş üzerindekiler için ise daha özgün bir tümör belirleyicisi haline getirmeyi amaçlar. Ancak PSA değeri 2,6 ng/ml nin üzerinde olsa da (sırası ile) 3,5 ve 4,5 ng/ml nin altında olan ve yaş arası tanı konmamış prostat kanserli hastaların yaşam beklentilerinin uzun olmasına rağmen tedavisiz kalmaları bu yöntemin en önemli açığıdır. PSA Dansitesi PSA değeri 4-10 ng/ml olan hastalarda biyopsi ile kanser yakalama oranı yaklaşık % dur. Geri kalan hastalarda PSA yüksekliğinin en olası nedeni BPH a bağlı prostat hacmindeki artıştır (60). Bu nedenle Benson ve arkadaşları tarafından serum PSA düzeyini prostat ağırlığına göre düzeltmeyi amaçlayan PSA dansitesi (PSAD) yöntemi geliştirilmiştir (61). PSAD toplam PSA değerinin TRUS ile belirlenen prostat hacmine bölünmesi ile hesaplanır. Alınacak eşik değer konusunda görüş birliği olmamakla beraber, genel kabul gören yaklaşım; saptanan değerin 0,15 in üzerinde olmasının prostat kanserini, 0,15 in altında olmasının ise benign hastalığı işaret ettiği yönündedir. PSA dansitesi için 0,15 eşik değer olarak alındığında toplam PSA değeri 4-10 ng/ml olan olgularda prostat kanseri saptama oranı artmaktadır (62). Bunun yanında, eşik değerin 0,15 olmasının yaklaşık % 50 olguda prostat kanseri tanısının atlanmasına yol açacağı da öne sürülmüştür (60). Ölçümdeki subjektiflik nedeniyle TRUS ile yapılan prostat hacmi ölçümlerinde % oranında farklı sonuçlar elde 10

14 edilmesi, prostat konfigürasyonundaki bilinen farklılıklar nedeniyle kullanılan formüllerin hacim belirlemede sınırlı kalmaları, yaşla birlikte PSAD değerinde görülen oynamalar ve BPH dokusundaki epitel/stroma oranının hastadan hastaya değişiklik göstermesi gibi faktörler nedeniyle PSA dansitesinin yararlılığı tartışmalıdır (62). PSAD nin yararlılığı konusundaki bu şüpheler nedeniyle Kalish ve ark. daha detaylı bir yöntem olan transisyonel zon PSA dansitesi ni tanımlamıştır. Bu yöntemde TRUS ile ölçülen transisyonel bölge hacmi esas alınmaktadır. PSA/TZ değeri 0,35 in üzerindeki olgularda prostat kanseri riski daha yüksek bulunmuştur (63). PSA velositesi PSA, prostat kanserli olgularda benign hiperplazili olgulara göre daha hızlı yükselir. Bu nedenle PSA nın belirli bir zaman içindeki yükselme hızını temel alarak prostat kanserli olguların benign hiperplazili olgulardan ayırt edilmesini amaçlayan bir yaklaşımla PSA velositesi tanımlanmıştır. En az altı ay aralarla alınan üç PSA örneğine ihtiyaç olduğu için, PSA velositesi aylık bir takip gerektirir (64). İlk tanımlandığı çalışmada 0,75 ng/ml veya daha yüksek yıllık PSA artışının % 72 duyarlılık ve % 95 özgünlükle prostat kanserini öngördüğü bildirilmiştir. Ancak daha sonra yapılan çalışmalarda, özellikle ilk PSA değeri 4 ng/ml nin üzerinde olan olgularda düşük duyarlılık ve özgünlük değerleri elde edilmiştir (65). Hesaplanmasının zor olması, PSA nın kansere özgü olmaması, uzun bekleme ve takip süresi gerektirmesi nedeniyle hastanın yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilecek olması, PSAV de yaşa bağlı değişimlerin öngörülememesi gibi sebeplerle bu yöntemin kullanımı çok yaygınlaşamamıştır. Serbest PSA Serumda PSA nın yaklaşık % 5 i serbest formda bulunur ve serbest PSA nın serum toplam PSA sı içindeki yüzdelik oranı prostat kanserli olgularda düşüktür (8,9,10). Serbest PSA ölçümü, toplam PSA değerinin normal sınırlarda olduğu hastalarda kanser saptama 11

15 duyarlılığını artırmak; toplam PSA nın yükseldiği (4-10 ng/ml) hastalarda ise özgünlüğü artırmak ve yapılan prostat biyopsisi sayısını azaltmak amacıyla kullanılmaktadır. Prostat kanserinin saptanmasında serbest PSA nın kullanımı ile ilgili çok sayıda çalışma yapılmıştır. Çalışmalarda farklı serbest/toplam PSA (SPSA %) kullanılmış olmasına karşın, % orandaki hasta grubunda negatif prostat biyopsisinin önlenebileceği gösterilmiştir. Örneğin eşik değer olarak % 25 oranı kabul edildiğinde, toplam PSA toplam PSA seviyesi 4-10 ng/ml arasında olan olgularda gereksiz biyopsi insidansı % 20 oranında azalmakta ve % 95 kanser saptama oranı elde edilmektedir (66). Yaş ve prostat hacmi SPSA % değerini bağımsız olarak etkileyebilir, serbest PSA nın yaşla artabileceği gösterilmiştir. Prostat hacmi de serbest PSA değerini ve kullanılacak eşik değerlerin seçimini etkileyen bir parametredir (6,8). Kompleks PSA PSA nın önemli bir bölümü serumda ACT ile kompleks halde bulunmaktadır. Prostat kanserli olgularda ACT-PSA düzeyleri BPH hastalarından daha fazla yükselmektedir (4). Kompleks PSA nın toplam PSA değeri 4-10 ng/ml olan olgularda serbest PSA ya benzer bir özgünlük gösterdiği ve bağımsız bir test olarak kullanılabileceği ileri sürülmüştür (67). Serum PSA düzeyini etkileyen faktörler Prostat kanserinin olmadığı durumlarda serum PSA seviyesi yaşla, ırkla ve prostat volümü ile değişmektedir. BPH olmayan bireylerde PSA lardaki artış oranı her yıl için 0.04 ng/ml dir (56,65). Prostat dokusunun her bir mililitresi PSA da % 4 artışa neden olur. Serum PSA seviyesinde artış PSA nın prostat dokusu içine difüzyonunu sağlayan normal prostat yapısının bozularak normal yapısını kaybetmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkabilmekte ve PSA nın dolaşıma katılmasına neden olabilmektedir. Bu durum prostat hastalıklarında (BPH, prostatit, prostat kanseri) ve prostat manüplasyonları( prostat masajı, prostat biyopsisi) sonucunda meydana gelir (68). Prostat inflamasyonu(akut ve kronik) ve 12

16 üriner retansiyon değişik derecelerde PSA yükselmelerine neden olabilir. Prostat biyopsisinden sonra oluşan prostat travmaları PSA nın dolaşıma fazlasıyla karışmasına neden olur. Normal değerlerine dönmesi için 4 haftadan daha fazla beklenmesi gerekir. Ejakülasyonun serum PSA seviyesinde artışa neden olduğu gösterilmiştir. Bu artış toplam PSA, serbest PSA ve yüzde serbest PSA düzeylerini etkiler (69,70). Prostat masajı sonrasında serum PSA düzeyi yaklaşık iki kat artar. Fakat parmakla rektal muayene sonrasında PSA da saptanan artış ihmal edilebilir düzeylerde olduğu için klinik bir anlam taşımaz (71). PSA yükselmesi bir prostat hastalığının varlığını düşündürür, fakat prostatında hastalık olan erkeklerin tümü yüksek PSA değerine sahip değildir. Ayrıca, PSA yükselmeleri prostat kanseri için spesifik değildir. Prostat kanseri tedavisi için hormonal manipülasyonlar, orşiektomi, LHRH analogları ve finasterid tedavisi, radyoterapi ve prostat dokusunun cerrahi olarak ablasyonu serum PSA düzeyinde düşüşe neden olabilir. BPH tedavisinde kullanılan ve bir alfa redüktaz inhibitörü olan finasterid in, tedavinin 12. ayında serum PSA düzeyini % 50 azalttığı gösterilmiştir (72). Sistoskopinin, üretral kateterizasyonun ve prostat iğne biyopsisinin serum PSA düzeyinde klinik açıdan anlamlı yükselmelere neden olduğu unutulmamalıdır (73,74). BENİGN PROSTAT HİPERPLAZİSİ BPH yaşlı erkeklerde en sık saptanan ve tedavi edilebilen bir hastalık olup 60 yaş grubundaki erkeklerin yaklaşık olarak % 60'ında mevcuttur (75). ETİYOLOJİ Etiyolojide temel faktörler şunlardır: -Hiperplazi -Androjen ve androjen reseptör etkisi -Dihidrotestosteron ve steroid 5-alfa redüktaz aktivitesi -Östrojenler 13

17 -Programlı hücre ölümünün ayarlanması -Stromal ve epitelyal etkileşimler -Büyüme faktörleri -Genetik ve ailesel faktörler HİSTOPATOLOJİ Histopatolojik olarak BPH, prostatın periüretral alanında epitelyal ve stromal hücrelerin artışı ile karakterizedir (75,76,77). PROSTAT KANSERİ Prostat bezinden gelişen karsinomatöz lezyon ise çoğunlukla prostat adenokarsinomu olup, gerek başlangıç yaşı gerekse semptomları ile klinik olarak BPH'dan ayırdedilmesi erken evrede oldukça zor olan bir durumdur (76). Prostat kanserinin tam olarak tedavisi ancak erken evrede tanı konulması ile mümkün olabilir (75). Bu amaç için; günümüzde biyokimyasal belirteçler de dahil olmak üzere pek çok farklı molekül çeşitli araştırmalarda prostat kanseri için tümör belirteci olarak kullanılmaktadır (78). ETİYOLOJİ Etiyolojide temel faktörler şunlardır: -Hücre kinetiğinin bozulması -Germ hücre mutasyonları -DNA metilasyonları -Tümör süpresör genlerinin kaybı -Androjen reseptör mutasyonları -Büyüme faktörleri -Stromal ve epitelyal etkileşimler 14

18 HİSTOPATOLOJİ Prostat kanseri ise genellikle (% 70) prostatın periferal zonundan gelişir. Olguların yaklaşık % 5-15 i santral zondan, geri kalanı ise transizyonel zondan köken alır. Prostat adenokarsinomunun histopatolojik incelemelerinde en yaygın kullanılan derecelendirme sistemi Gleason skorlamasıdır (78). Gleason sistemi giderek artan agresifliği belirleyen 5 ayrı düzeyde patolojik örneklerin incelenmesini yapan bir sistemdir. Gleason skoru 4'ün altında olan örnekler iyi diferansiye, Gleason skoru 5-7 olanlar orta düzeyde diferansiye, Gleason skoru 8 ve üzeri olanlar kötü diferansiyasyon gösteren hastalar olarak bildirilmiştir (79). BPH VE PROSTAT KARSİNOMU AYIRICI TANISI Klinikte aynı yaş grubunda saptanan BPH ve prostat kanseri çoğunlukla benzer semptomlarla ortaya çıkar. Her iki patolojik durumu birbirinden ayırmada ve prostat kanserini saptamada invaziv ve non-invaziv olarak farklı yöntemler kullanılmaktadır. Bu yöntemlerin başlıcaları; parmakla rektal muayene, PSA, transrektal ultrasonografi (TRUS), bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans göıüntüleme, TRUS eşliğinde prostat biyopsisidir (17,49). BPH ve prostat kanserinin ayırıcı tanısında klinikte en sık kullanılan parametre; bir biyokimyasal belirteç olan serum PSA düzeyidir (80). Alt üriner sistem semptomlarının hiçbiri prostata özgün değildir (78). Hastaların değerlendirilmesinde, alt üriner sistem semptomları (AÜSS) ( İdrar akımında zayıflama, duraklama, idrara başlayamama, sık idrara gitme, gece idrara gitme) ile başvuran hastalarda anamnez, fizik muayene, idrar analizi, serum kreatinin ölçümü, uluslararası prostat semptom skorlaması (IPSS), idrar akım hızı ölçümü, basınç-akım çalışmaları, post miksiyonel idrar ölçümü, üretrosistoskopi, görüntüleme yöntemleri ve serum PSA tetkikleri kullanılır. IPSS, Amerikan Üroloji Derneği (AUA) tarafından geliştirilmiş kendi kendine uygulamalı anket olup, hastaları tedavi etme gereksinimini ve tedaviye 15

19 yanıtlarını izlemeyi tanımlamada geçerli ve güvenilir bir yöntemdir. BPH'lı hastaları değerlendirmekte kullanılan önemli araçlardan biridir. Tedaviye başlamadan önce tüm hastalar için önerilir. Bu değerlendirme hastaların obstrüktif ve irritatif yakınmalarının şiddet derecesini 0-5 skalası üzerinde tespit etmek için sorulan 7 maddeye odaklanır. Böylece, skor 0-35 arasında dağılabilir. Semptom skoru 0-7 olanlar hafif, 8-19 olanlar orta ve olanlar şiddetli semptomatik olarak değerlendirilir (81). Tablo 2. Uluslararası Prostat Semptom Skorlaması (IPSS) Çoğunlukla, prostat kanseri BPH ile aynı anda aynı hastada bulunabilir. Prostat kanseri periferik zondan köken aldığı için hastalığın geç dönemlerine kadar belirti vermeyebilir. Yukarıda belirtilen AÜSS dışında hastalığın lokal ilerlemesi sonrası ejakülatör kanalların obstrüksiyonu, hematospermi ve azalmış ejakülat volümüne yol açabilir (76). 16

20 Prostatik kapsül dışına yayılım ve pelvik pleksus tutulumu ile erektil disfonksiyon gelişimi de ileri evredeki semptomlardan biridir (82). PROSTATİTLER Tanım Prostatit prostatın inflamasyonu demektir (83). Prostatitler erişkin erkeklerde sıklıkla alt abdominal ve perineal belirtilerle karakterize olan enfeksiyöz veya nonenfeksiyöz nedenlerle kendini gösteren, farklı klinik belirtilere ve komplikasyonlara neden olabilen sendromlar grubu olarak tarif edilebilir (84). Epidemiyoloji, Prevalans, İnsidans Kuzey Finlandiya da yapılan epidemiyolojik bir çalışmada toplam prevalans % 14,2 olarak bulunmuş olup bunların % 27 sinin en az bir yıl önce prostatit atağı geçirdiği ve % 16 oranında süregelen semptomları olduğu bildirilmiştir (85). Prostatitle ilgili yapılan demografik bir çalışmada ortalama yaş 42, semptom süresi ortalama 6.9 yıl bulunmuştur. Yaşa spesifik insidans oranları akut prostatit için 2.ve 5. dekad arasında en yüksek, kronik prostatit ise 5. dekadın ortasına kadar düşük bulunmuştur. ETİYOLOJİ Akut Prostatit Akut prostatit tüm prostat glandının iyi bilinen patojenlerle oluşan akut yaygın infeksiyonudur (86). Prostat enfeksiyonunun olası bulaşma yolları: 1) Üretradan asendan yol 2) Posterior üretraya boşalan prostat kanalları içine infekte idrarın reflüsü 3) Bakterilerin rektumdan doğrudan veya lenfojen yolla yayılımı 4) Hematojen yol şeklindedir. Akut bakteriyel prostatit eğer tedavi edilmezse hayatı tehdit eden septisemi veya prostat absesine neden olabilir (87). 17

21 Kronik Prostatit Çeşitli kronik prostatit sendromlarının patogenezi infeksiyon ve prostatik inflamasyonla ilişkili olabilir. Prostata spesifik sekresyonlarda bakteri varlığı ve lökositoz olarak görülür (86). Kronik prostatit aynı zamanda bakteriyel infeksiyon veya gösterilebilir prostatik inflamasyon kanıtı olmadan da oluşabilir (87). KLİNİK BULGULAR Akut bakteriyel prostatitin tanısı ve klinik değerlendirmesi basittir. Hastalarda alt abdominal, perineal, pelvik ağrı, ağrılı ve zor işeme şikayeti ve değişik derecelerde alt üriner sistem obstruksiyonu vardır. Akut idrar retansiyonu bile gelişebilir. Bu semptomlar ateş, bulantı, kusma, erken septisemi bulguları gibi sistemik bulgularla birliktedir. Rektal muayenede prostat şiş ve hassastır (87). Prostat masajı bakteriyemi riskinden dolayı kontrendikedir (88). Laboratuar bulgusu olarak hemogramda lökositoz ve sola kayma gözlenir. İdrarda pyüri, bakteriüri, mikroskopik ya da makroskopik hematüri görülebilir. Tanı; klinik bulgular, fizik muayene, tam idrar tahlili ve orta akım idrar kültürü ile konur (87). Akut idrar retansiyonu, prostat absesi gelişimi ve bunların üretra, rektum ya da perineye açılması, sistit, pyelonefrit, epididimoorşit gelişebilir. En tehlikeli komplikasyon ise septik şoktur (89). Kronik bakteriyel prostatit; klasik olarak tekrarlayan üriner sistem infeksiyonları ile karakterizedir. Bu hastaların çoğu, antimikrobiyal tedavi sonrası yeni prostatit atağına kadar asemptomatik kalmaktadır. Semptomların inip çıkan tarzda ve epizodik olmasına rağmen sıklıkla uzun bir zaman dilimi içerisinde ortaya çıkar ve genitoüriner ağrı ve değişken obstrüktif,irritatif işeme bulgularını içerir. Kronik prostatit ile ilgili ağrı çoğunlukla perineal ve derin pelvik lokalizasyondadır. Fakat penis, testisler, inguinal bölge, suprapubik bölge, sırtta ve ejekülasyon sırasında da ağrı sık görülür. İşeme semptomları genelde BPH ne benzer şekilde sıkışma hissi, pollaküri, noktüri, disüri, yavaş idrar akışı, idrarı başlatmada zorlanma, mesanenin yetersiz boşaltımı şeklindedir. Fizik muayene bulguları değişkendir ve spesifik 18

22 değildir. Bazı hastalarda anal sfinkter spazmı vardır. Prostatın palpasyonunda hafiften şiddetliye kadar değişen derecelerde hassasiyet vardır. Hassasiyet bazı hastalarda prostatın dışında pelvik tabanda lokalizedir (87). Rektal muayenede prostat normal olabilir. Ödem veya endürasyon gösterebilir. Büyük prostat taşları mevcut ise krepitasyon alınabilir. Hematüri, hemospermi, üretral akıntı nadiren görülebilir. Birlikte bazen epididimit görülebilir (89). Prostat muayenesi, prostat sıvısı ve prostat masajı sonrası idrar elde etmede yardımcıdır. Ayrıca rektal muayene prostat ağrısının miktarını saptamada yardımcıdır (87). Kronik abakteriyel prostatitte ise üriner infeksiyon hikayesi yoktur. Bunun dışında klinik bulguları kronik bakteriyel prostatitle aynıdır (89). SINIFLAMA Prostatitler geleneksel olarak: 1) Akut bakteriyel prostatit 2) Kronik bakteriyel prostatit 3) Kronik abakteriyel prostatit 4) Prostatodini olarak sınıflandırılmışlardır (90). Bu sınıflama kullanışlı ancak yanıltıcıdır. Bu nedenle Uluslararası Sağlık Enstitüsü (National İnstitutes of Health NIH) tarafından 1995 te, alt üriner sistem lokalizasyon testi sonuçları temel alınarak yeni bir sınıflama yapılmıştır (Tablo 3). Tablo 3. NIH Prostatit Sınıflandırması (91) 19

23 ALT ÜRİNER SİSTEM LOKALİZASYON TESTLERİ Tüm ürologların bildiği Meares-Stamey dört bardak alt üriner sistem lokalizasyon tekniği prostatitli hastaların değerlendirilmesinde kullanılmaktadır. Hastanın steril tüplere alınan 10 cc lik ilk idrar örneği (VB1-voiding bladder 1), orta akım idrarı veya ikinci işenen idrar (VB2) örnekleri sırasıyla üretra ve mesane lokalizasyonlarını gösterir. Prostat masajı sırasında EPS (expressed prostatic secretion) toplanır ve sonrasında işenen 10 cc lik idrar örneği (VB3) alınır. Bu son iki örnek prostat lokalizasyonunu gösterir. Örneklerin tümü kültür için gönderilir. Ayrıca santrifüj edilmiş VB1, VB2, VB3 ve EPS mikroskopla 40 lık büyütme altında incelenir. Kültürde üretral örneğin bakteri sayımı, prostatik örneklerdeki sayımı anlamlı derecede (en az 10 katı) aşarsa organizmalar üretrada lokalizedir. Aksi doğru ise enfeksiyon prostatta lokalizedir (89). Mikroskopta büyük büyütme alanında 10 veya daha fazla lökositin görülmesi anlamlıdır (90). VB1 de yoğun enflamatuar hücre bulunması durumunda üretrit, VB2 de inflamasyon durumunda sistit, EPS ve/veya VB3 te inflamasyon bulunması halinde prostat kaynaklı inflamasyon düşünülür. KRONİK PROSTATİTLİ HASTALARIN DEĞERLENDİRİLMESİ Tüm hastalara yapılması gereken basit testler; anamnez, rektal tuşeyi de içeren fizik muayene ve tam idrar tahlilidir. İleri değerlendirme tedavinin uygulanması ve tanımı için önerilir ancak zorunlu değildir. Semptom indeksi; alt üriner sistem lokalizasyon testi, idrar akım hızı ölçümü ve rezidü idrar ölçümünü içerir. Bazı değerlendirmeler seçilmiş hastalarda yapılmalıdır. İdrar sitolojisi makroskopik veya belirgin mikroskopik hematürisi olanlarla, irritatif işeme semptomları ve/veya idrarda yanma şikayeti olanlarda endikedir (92). Semen analizinin klinik değeri çok azdır. İnfertilite ile ilgili hastalarda önemi olabilir. Üretral sürüntü kültürü üretral inflamasyonu ortaya çıkarır. Ancak prostatit üretral inflamasyonla beraber olabilir (93). Üretral sürüntü kültürü prostatit benzeri semptomlarla birlikte üretral rahatsızlık ve/veya disüri veya şüpheli cinsel ilişki tanımlayan hastalarda endikedir. 20

24 PSA, kategori 1 ve kategori 2 bakteriyel prostatitte yükselir. Kategori 3 prostattitte de bazen yükselebilir, ancak nedeni ve sıklığı bilinmemektedir (94). Rektal muayenede anormal bulgusu olan veya PSA taraması gerektiren yaşı ileri olan hastalara yapılmalıdır (95). SEMPTOM SKORU Hastanın semptomlarını başlangıçta ve tedavi sırasında değerlendirmek önemlidir. NIH ın kronik prostatitli erkeklerin hayat kaliteleri ve semptomları ile ilgili güvenilir ve onaylanmış bir indeks geliştirilmiştir (Tablo 4) (87). Planlanmış bir literatür taramasını takiben hastalar ve uzmanlardan oluşan bir merkez grubunun değerlendirmesiyle yapılan çalışmalar sonucunda özgün bir NIH kronik prostatit semptom indeksi sonuçlandırıldı ve onaylandı (96). Dokuz sorudan oluşan bu indekste hastalıkla ilgili 3 alan araştırılmaktadır: Ağrı (lokalizasyonu, sıklık ve şiddeti), işeme semptomları (irritatif ve obstrüktif) ve semptomların hayat kalitesine etkisi. Bu alanların her biri ayrı ayrı hesaplanır. Ağrı için skor 0-21 arasında, işeme semptomları için 0-10 arasında, hayat kalitesi için 0-12 arasında hesaplanır. 3 ölçüm toplanarak bulunan total skor 0-43 arasında değişir. Kolayca uygulanabilen bu indeks, hasta ile hekim ilişkisini basitleştirip yönlendirerek, gerek klinik uygulamada, gerekse araştırma koşullarında klinisyenlerin hastalarını değerlendirip izlemeleri için son derece yararlı bir araç olabilir. Başlangıç değerlendirmesi ve tedaviye cevabın ölçülmesi açısından önerilmektedir. 21

25 Tablo 4. NIH- Kronik Prostatit Semptom İndeksi (NIH-CPSI) 22

26 TEDAVİ ANTİMİKROBİYAL TEDAVİ Akut bakteriyel prostatitte parenteral bakterisidal antibiyotikler, örneğin geniş spektrumlu penisilin deriveleri, 3. Kuşak sefalosporinle beraber veya beraber olmayan aminoglikozidler verilir (97). Hastanın semptomları yatışınca kültüre göre oral antibiyotiğe geçilir. Bu amaçla kinolonlar 2-4 hafta verilir (98). Kategori 2 kronik bakteriyel prostatitte ve kategori 3A kronik inflamatuar pelvik ağrı sendromunda eskiden beri kullanılan Cotrimoxazole ün kür oranları kronik bakteriyel prostatitte % arasında bildirilmiştir (99,100,101). Co-trimoxazole ün trimetoprime karşı bir avantajı yoktur ve ciddi yan etki riski de olduğu için önerilmez (102). Norfloksasin, ciprofloksasin, ofloksasin, lomefloksasini içeren kinolon tedavisinin sonuçları daha iyi görünmektedir ve bakteri eradikasyon oranı daha fazladır (97). Ancak uzun dönemde rekürrens fazladır (87). Yapılan bir çalışmada kronik bakteriyel prostatitli hastalara 28 gün ciprofloksasin verilmiş, % 89 oranında eradikasyon elde edilmiştir. Ancak eradike edilmiş hasta oranı dokuz ay sonra % 59 a düşmüştür (103). Daha yeni florokinolonlar olan levofloksasin gatifloksasin gibi ajanlar atipik patojenlere karşı daha aktiftirler. Ancak henüz güvenilir klinik çalışmalarla test edilmemiştir (97). Oral kinolonlar kronik bakteriyel prostatitte 4-6 hafta kullanılmalıdır. Hastalar tedavi sonrası periyodik olarak takip edilmeli ve uygun tedavi verilmelidir. Nispeten yüksek dozlar gereklidir ve oral tedavi tercih edilir (97). Kronik bakteriyel prostatitte gram-negatif etkinliği iyi olmasına rağmen aminoglikozidler önerilmemektedir. Çünkü sadece parenteral formu vardır. Doza bağımlı toksisite oluşur ve iki veya üç dozdan sonra monitorizasyon gerektirir. Ayrıca gram-pozitif bakterilere karşı etkinliği azdır. Oral β laktam antibiyotikler prostata iyi penetre olamadıklarından ve onlara karşı alerjisi olan hastalarda kontrendike olduklarından dolayı önerilmez. Eğer bir intrasellüler bakteri saptandıysa ya da şüpheleniliyorsa tetrasiklin veya eritromisin verilmelidir (98). Kategori 3A kronik prostatit kronik pelvik ağrı sendromu 23

27 antibiyoterapiye iyi cevap verir (104). Bir oral kinolon 2 hafta boyunca verilmelidir. Sonra hasta tekrar değerlendirilmeli ve eğer olumlu sonuç alındı ise tedaviye devam edilmelidir. Toplam tedavi süresi olarak 4-6 hafta önerilmektedir (97). Kategori 3B non- inflamatuar kronik pelvik ağrı sendromunda ve kategori 4 asemptomatik inflamatuar prostatitte antibiyotiklerin rolüyle ilgili görüş birliği yoktur (97). ANTİİNFLAMATUAR TEDAVİ Non-steroid antiinflamatuar ajanlar, kronik prostatit/kronik pelvik ağrı sendromunun tedavisinde sıklıkla önerilmektedir. Siklooksijenaz enzimini inhibe ederek prostaglandin yapımını azaltırlar. Tedavi edici dozda semende ve idrarda prostaglandin miktarı azalır. Prostaglandin E1 ve E2 nin ödem yaptığı bilinse de vasküler geçirgenliği ve lökosit migrasyonunu artırdıkları şüphelidir. Nötrofil fonksiyonlarını inhibe ederek siklooksijenaz dışındaki enzimleri de bloke ederler. Prostaglandinler ağrı reseptörlerini duyarlılaştırırlar. Bunların inhibisyonu ağrıyı azaltır. Allopürinolün nonbakteriyel prostatitte iyileştirici etkisi rapor edilmiştir (105). Allopürinol, idrar ve EPS de ürat konsantrasyonunu plaseboya göre anlamlı şekilde düşürmektedir. Fakat bu çalışmada iki grup arasında lökosit sayısı arasında anlamlı fark bulunamamıştır (106). Fitoterapi popülarite kazanmıştır. Quercetin, bir bioflavanoid olup kategori 3A ve 3B prostatitte kullanımıyla semptomlarda anlamlı düzeyde iyileşme gözlenmiştir (107). Qercetin, tirozin kinaz ve nitrik oksit inhibisyonu yapar. Antiinflamatuar ve antioksidan aktivite gösterir (108). Polen özü Cernilton un kronik pelvik ağrı sendromunda etkin olduğu bulunmuştur. İn vitro çalışmalarda siklooksijenaz inhibisyonu yaptığı ve düz kas gevşetici etkiye sahip olduğu bulunmuştur (109). 24

28 Birkaç çalışmada sitokinlerin rolü araştırılmıştır (110). IL-1β ve TNF-α, EPS ve semende 3A kategorideki hastalarda, 3B kategorisindeki hastalara göre daha yüksek bulunmuştur. Fakat sitokinler ve lökosit sayıları arasında korelasyon bulunmamıştır (110). Proinflamatuar sitokinler olan IL-8 ve ENA -78, lökosit miktarı 10 un üzerinde olan hastalarda yüksek oranda bulunmuştur(111). Bu bilgiler sitokinlerin teşhis için yeni bir klinik parametre olabileceğini göstermektedir. ALFA BLOKERLER Normal işeme süreci sırasında mesane kasılmaları başlamadan önce eksternal sfinkter seviyesinde intraüretral basınç aniden düşer te yapılan bir çalişmada prostatodini (NIH Kategori 3B) hastalarında ürodinamide maksimum üretral kapanma basıncının arttığı, maksimum ve averaj akımların azaldığı saptanmıştır (112). Bunun sebebi olarak lokal veya uzak faktörlerin sebep olduğu adrenerjik stimulasyonun, üretral içeriğin prostatın öncelikle periferik zonuna yaptığı reflü ve bu nedenle oluşan kronik nonspesifik prostatit olduğu düşünülmektedir. Bu hastalarda üretral hipertoni mevcuttur. Üretra, hipertoniyi yansıtarak pelvik ağrı veya rahatsızlık oluşturur. Prostatta ağrı oluşmaz (113). Bu hastalara alfa bloker verildiğinde ürodinamide maksimum üretral kapanma basıncının azaldığı, maksimum ve ortalama akımların arttığı ve semptomların düzeldiği görülmüştür. Alfa blokerler ile yapılan kontrollü çalışmalarda % arasında klinik iyileşme rapor edilmiştir (87). Alfa blokerler kronik prostatitin tüm formlarında etkilidir. Yalnızca semptomları iyileştirmekle kalmaz, pozitif EPS kültürleri ile tanımlanan rekürrensi de azaltır (114). Alfa blokerlerin kısa bir zaman periyodu için verilmesi durumunda semptomlar ve ürodinamik bulguların tekrarladığı gözlenmiştir. Böylece idame tedavisi olarak semptomsuz periyotta en az 6-8 ay önerilmektedir. Böylece doğru terapötik doza ulaşılması sağlanır. Alfa blokerler uzun dönemde alfa-1a reseptör down regülasyonu ile bu reseptörlerin ekspresyonunu azaltabilir (113). 25

29 5-ALFA REDÜKTAZ İNHİBİSYONU Glandüler epitelle ilişkili prostatik inflamasyon kısmen bazı hormonların kontrolü altında gibi görünmektedir. Prostatta glandüler ve duktal dokunun gerilemesini sağlayan 5-α reduktaz inhibisyonu (finasterid gibi) ile işeme parametrelerinde, intraprostatik reflünün azaltılmasında ve belki de inflamasyonun azaltılmasında bile düzeltici potansiyele sahiptir (115). Yapılan sınırlı sayıdaki kontrollü çalişmalarda finasteridin kategori 3A ile ilgili inflamasyon, ağrı ve işeme zorluklarına olumlu etkisi olduğunu desteklemektedir (116,117). MİYORELAKSANLAR Diazepam ve baclofen gibi ilaçlar kategori 3B kronik pelvik ağrı sendromu grubu olgularda, özellikle sfinkter dissinerjisi veya pelvis tabanı/perineal kas spazmı bulunan hastalarda bu amaçla kullanılabilir (118). Yine de detaylı araştırma sonuçları daha kesin fikir verecektir. CERRAHİ UYGULAMALAR Spesifik bir endikasyonu yoksa, kronik prostatit sendromunun tedavisinde cerrahinin önemli bir etkisi yoktur. Ürodinamik olarak mesane boynu obstrüksiyonu bulunduğu ortaya konan olgularda mesane boynunun transüretral insizyonu faydalı bir uygulamadır (119). Prostatın transüretral balonla dilatasyonu da denenmiştir (120). Transüretral prostat rezeksiyonu ve hatta radikal prostatektomi (özellikle enfekte taş bulunanlarda) bile önerilmiş olmakla birlikte böyle invaziv tedavilerin faydaları konusunda yeteri kadar kanıt bulunmamaktadır (121). 26

30 GEREÇ VE YÖNTEM Çalışmaya Nisan 2005 ile Haziran 2006 tarihleri arasında polikliniğimize alt üriner sistem semptomları ile başvuran ve serum total PSA (tpsa) seviyeleri 2,5 ng/ml nin üzerinde tespit edilen 50 yaş üzeri toplam 108 erkek olgu alındı. Mesane tümörü, prostat kanseri, nörojenik mesane, üretra darlığı, mesane taşı bulunan hastalar ile geçirilmiş prostat cerrahisi veya prostat iğne biyopsisi öyküsü bulunan olgular çalışma dışı bırakıldı. Ayrıca serum tpsa seviyelerini etkileyen; 5-alfa redüktaz inhitörleri kullanımı, akut üriner sistem infeksiyonu ve üriner retansiyon, yakın zamanda parmakla rektal muayene anamnezi olan olgular ile üretral kateteri bulunan olgular çalışmaya alınmadı. Alt üriner sistem yakınmaları ile kliniğimize başvuran olgulardan ilk vizitte ayrıntılı anamnez alındı ve fizik muayeneleri yapıldı. "The International Prostate Symptom Score (IPSS), National Institutes of Health Chronic Prostatitis Symptom Index (NIH-CPSI) skorları belirlendi. Tam idrar tetkiki (TİT) ve idrar kültürü için idrar örneği, total ve serbest PSA seviyesi tespiti için serum örneği alındı. Direkt üriner sistem grafisi çekildi ve parmakla rektal muayene yapıldı. tpsa ve fpsa, RocheElecsys 1010/2010 and MODULAR ANALYTİCS E170 immunoassay analizer cihazı kullanılarak electrochemiluminescence immunoassay ECLIA yöntemi ile ölçüldü. Üriner sistem USG ile üriner sistem değerlendirildi ve prostat volümü (PV) ile işeme sonrası rezidüel idrar miktarı (PMR) tespit edildi. Ayrıca tüm olguların idrar akım hızları ürolovmetri ile değerlendirildi. İkinci vizitte serum tpsa seviyesi 2,5 ng/ml üzerinde olan ve çalışma kriterlerine uyan olgular çalışmaya dahil edildi. Olgular tpsa değerlerine göre 3 gruba ayrıldı. tpsa değerleri 2,5-4 ng/ml arasında olanlar 1. grup, 4-10 ng/ml arasında olanlar 2. grup ve 10 ng/ml ve üzeri olanlar 3. grup olarak kabul edildi. Tüm olgulara iki hafta süre ile antibiyoterapi (Ofloksasin 400 mg günde bir kez veya Siprofloksasin 500 mg günde 2 kez) + antiinflamatuar tedavi (NSAİ) verildi. Antibiyoterapiyi takiben hastalar üçüncü vizit için çağırıldı. Bu vizitte 27

31 antibiyoterapi öncesi değerler ile karşılaştırılmak üzere tüm olguların IPSS ve NIH-CPSI sorgulamaları tekrar edildi. Ayrıca tpsa ve fpsa değerlerinin ölçümü için serum örneği alındı. Daha sonra tüm olgulardan transrektal ultrasonografi (TRUS) eşliğinde prostat biyopsisi alındı. İşlem öncesi olgulara antibiyotik profilaksisi uygulandı (biyopsiden 24 saat önce Siprofloksosin 500 mg Ornidazol 500 mg 2 1 başlandı ve biyopsi sonrası 3 gün devam edildi). İşlem, hastalar sol lateral dekübit pozisyonunda iken ve biplanar 7,5 MHz'lik problu transrektal ultrason kullanılarak gerçekleştirildi. 18-gauge iğne ile sistematik olarak 12 kadrandan prostat biyopsisi alındı. Alınan spesmenlerin patolojik incelemesi hastanemiz patoloji kliniğinde yapıldı. Biyopsi esnasında ve sonrasında oluşan komplikasyonlar kaydedildi. Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için SPSS for Windows 10.0 programı kullanıldı. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (Ortalam, Standart sapma) yanısıra niceliksel verilerin karşılaştırılmasında oneway ANOVA, Wilcoxon, unpaired t ve paired t testleri kullanıldı. Sonuçlar %95 lik güven aralığında, anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi. 28

32 BULGULAR Çalışmaya alınan 108 olgunun yaş ortalaması ± 0.79 (46-87) yıl olarak tespit edildi. Prostat biyopsisi alınan bu 108 olgunun 30 tanesinde prostat kanseri tespit edildi. Prostat kanseri ve BPH grupları için olguların yaş, IPSS, PV, PMR, Qmax ve spsa, tpsa ile spsa/tpsa oranı değerlerinin ortalamaları tablo 1'de gösterilmiştir. BPH ve Prostat kanseri gruplarında IPSS, PV ve PMR değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaz iken; ortalama yaş, Qmax ve spsa, tpsa ile spsa/tpsa oranı değerleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır. Tablo1. Olguların yaş, IPSS, PV, PMR, Qmax ve spsa, tpsa ile spsa/tpsa değerleri BPH (n=78) Prostat Kanseri (n=30) p Yaş 64.77± ±1, IPSS 12.50± ± PV 56.01± ± PMR 87.38± ± Qmax 18.12± ± tpsa 7.45± ± spsa 1.48± ± spsa/tpsa oranı 0.22± ±0.01 < Olgular tpsa değerleri gözönüne alınarak 3 gruba ayrıldı. Grup 1; ng/ml, Grup 2; ng/ml, Grup 3; >10.0 ng/ml. Gruplar arasında yaş ve Qmax değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanırken; IPSS, Prostat volümü ve PMR açısından anlamlı fark bulunmadı (Tablo 2). Tablo 2. Gruplardaki olguların yaş, IPSS, Qmax, PV ve PMR değerleri n Yaş IPSS Qmax PV PMR Grup 1 ( ) ± ± ± ± ±15.55 Grup 2 ( ) ± ± ± ± ±7.60 Grup 3 ( >10.01) ± ± ± ± ±8.85 p

33 Antibioterapi öncesi Grup 1 de 32 olgu, grup 2 de 44 olgu ve grup 3 de 32 olgu varken antibiyoterapi sonrası bu dağılım sırasıyla 27, 46 ve 32 olarak değişmiştir. 3 olgunun tpsa değeri 2.5 ng/ml nin altına inmiştir (Tablo 3). Ancak prostat kanseri ve BPH gruplarında antibiyoterapi öncesi ve sonrasında ortalama tpsa, fpsa ve spsa/tpsa oranı değerlerindeki değişiklikler istatistiksel olarak anlamlı olarak saptanmamıştır (Tablo 4). Tablo 3. tpsa değerlerine göre oluşturulan grupların antibiyoterapi sonrası değişimi tpsa Önce (n=108) Sonra (n=108) < > Tablo 4. Antibiyoterapi sonrası ortalama tpsa, fpsa ve spsa/tpsa oranındaki değişim BPH (n=78) Prostat Kanseri (n=30) Toplam (n=108) tpsa (ng/ml) Önce Sonra Fark % Değişim p 7.45± ± ± ± ± ± ± ± ± ± ± ± spsa (ng/ml) Önce Sonra Fark % Değişim p 1.48± ± ± ± ± ± ± ± ± ± ± ± spsa/tpsa oranı Önce Sonra Fark % Değişim p 0.22± ± ± ± ± ± ± ± ± ± ± ±

Üroonkoloji Derneği. Prostat Spesifik Antijen. Günümüzdeki Gelişmeler. 2 Nisan 2005,Mudanya

Üroonkoloji Derneği. Prostat Spesifik Antijen. Günümüzdeki Gelişmeler. 2 Nisan 2005,Mudanya Prostat Spesifik Antijen ve Günümüzdeki Gelişmeler Prostat Kanseri 2004 yılı öngörüleri Yeni tanı 230.110 Ölüm 29.900 Jemal A, CA Cancer J Clin 2004 Kanserler arasında görülme sıklığı #1 Tümöre bağlı ölüm

Detaylı

Prostat Kanseri Tanısında PSA yı Nasıl Kullanalım

Prostat Kanseri Tanısında PSA yı Nasıl Kullanalım Prostat Kanseri Tanısında PSA yı Nasıl Kullanalım Dr. Ö. Levent ÖZDAL Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi Üroloji Kliniği, Ankara Tarihçe 1979 da Wang ve ark. Prostat dokusunda PSA yı pürifiye ettiler Serumda

Detaylı

Prostat anatomisi, fizyolojisi ve ameliyatları. Dr. Tayfun Şahinkanat Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD

Prostat anatomisi, fizyolojisi ve ameliyatları. Dr. Tayfun Şahinkanat Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD Prostat anatomisi, fizyolojisi ve ameliyatları Dr. Tayfun Şahinkanat Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD Prostatın anatomik yapısı Prostat symphysis pubis`in inferior kollarının

Detaylı

Genellikle 50 yaş üstünde görülür ancak seyrekte olsa gençler de de görülme olasılığı vardır.

Genellikle 50 yaş üstünde görülür ancak seyrekte olsa gençler de de görülme olasılığı vardır. Erkek üreme sisteminin önemli bir üyesi olan prostatta görülen malign (kötü huylu)değişikliklerdir.erkeklerde en sık görülen kanser tiplerindendir. Amerika'da her 5 erkekten birinde görüldüğü tespit edilmiştir.yine

Detaylı

PROSTAT ANATOMİSİ PROSTAT FİZYOLOJİSİ AMELİYAT TÜRLERİ

PROSTAT ANATOMİSİ PROSTAT FİZYOLOJİSİ AMELİYAT TÜRLERİ PROSTAT ANATOMİSİ PROSTAT FİZYOLOJİSİ AMELİYAT TÜRLERİ Prof. Dr. Özkan POLAT Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Ulusal Bilinçle Güncel Üroloji 9-10 Mayıs 2009, Sarıkamış/Kars Prostat

Detaylı

ERKEK AÜSS OLGU SUNUMLARI DR.CÜNEYD ÖZKÜRKCÜGİL DR.EMRE AKKUŞ DR.ABDULLAH GEDİK DR.FATİH TARHAN

ERKEK AÜSS OLGU SUNUMLARI DR.CÜNEYD ÖZKÜRKCÜGİL DR.EMRE AKKUŞ DR.ABDULLAH GEDİK DR.FATİH TARHAN ERKEK AÜSS OLGU SUNUMLARI DR.CÜNEYD ÖZKÜRKCÜGİL DR.EMRE AKKUŞ DR.ABDULLAH GEDİK DR.FATİH TARHAN ANTALYA, EKİM 2015 GEÇMİŞTEN BUGÜNE AÜSS TE KONUŞULANLAR BPH ETYOPATOGENEZ: hormonal faktörler, büyüme faktörleri/

Detaylı

Prostat bezi erkeğin üreme sisteminin önemli bir parçasıdır. Mesanenin. altında, rektumun (makat) önünde yerleşmiş ceviz büyüklüğünde bir bezdir.

Prostat bezi erkeğin üreme sisteminin önemli bir parçasıdır. Mesanenin. altında, rektumun (makat) önünde yerleşmiş ceviz büyüklüğünde bir bezdir. Prostat nedir? Ne işe yarar? Prostat kanseri nedir? Prostat kanserinin nedenleri nelerdir? Kimler risk altındadır? Prostat kanserinin belirtileri nelerdir? Erken teşhis mümkün müdür? Teşhis nasıl koyulur?

Detaylı

Prostatın Cerrahi Hastalıkları

Prostatın Cerrahi Hastalıkları Prostatın Cerrahi Hastalıkları Editör Adem Altunkol NİSAN 2015 Copyright 2014 ISBN : 978-605-5121-20-4 Eser Editör : Prostatın Cerrahi Hastalıkları : Adem Altunkol Editör İletişim Bilgileri : Üroloji Kliniği,

Detaylı

MEME KANSERİ TARAMASI

MEME KANSERİ TARAMASI MEME KANSERİ TARAMASI Meme Kanseri Taramanızı Yaptırdınız Mı? MEME KANSERİ TARAMASI NE DEMEKTİR? Kadınlarda görülen kanserlerin %33 ü ve kansere bağlı ölümlerin de %20 si meme kanserine bağlıdır. Meme

Detaylı

SPONDİLODİSKİTLER. Dr. Nazlım AKTUĞ DEMİR

SPONDİLODİSKİTLER. Dr. Nazlım AKTUĞ DEMİR SPONDİLODİSKİTLER Dr. Nazlım AKTUĞ DEMİR Vertebra Bir dizi omurdan oluşur Vücudun eksenini oluşturur Spinal kordu korur Kaslar, bağlar ve iç organların yapışacağı sabit bir yapı sağlar. SPONDİLODİSKİT

Detaylı

PROSTAT KANSERİ TANISINDA PROSTAT MASAJI SONRASI PSA DİNAMİĞİNİN DİAGNOSTİK DEĞERİ

PROSTAT KANSERİ TANISINDA PROSTAT MASAJI SONRASI PSA DİNAMİĞİNİN DİAGNOSTİK DEĞERİ T.C. Sağlık Bakanlığı Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2. Üroloji Kliniği Klinik Şefi: Prof. Dr. Selami ALBAYRAK PROSTAT KANSERİ TANISINDA PROSTAT MASAJI SONRASI PSA DİNAMİĞİNİN DİAGNOSTİK

Detaylı

PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ

PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ PROSTAT BÜYÜMESİ Prostat her erkekte doğumdan itibaren bulunan, idrar torbasının hemen altında yer alan bir organdır. Yaklaşık 20 gr ağırlığındadır ve idrar torbasındaki idrarı

Detaylı

İnvaziv Mesane Kanserinde Radikal Sistektomi + Lenfadenektomi, Neoadjuvan ve Adjuvan Kemoterapi. Dr. Öztuğ Adsan

İnvaziv Mesane Kanserinde Radikal Sistektomi + Lenfadenektomi, Neoadjuvan ve Adjuvan Kemoterapi. Dr. Öztuğ Adsan İnvaziv Mesane Kanserinde Radikal Sistektomi + Lenfadenektomi, Neoadjuvan ve Adjuvan Kemoterapi Dr. Öztuğ Adsan Radikal Sistektomi Radikal sistektomi pelvik lenfadenektomi ile birlikte kasa invaze ve

Detaylı

Piyelonefrit Tedavi süreleri? Dr Gökhan AYGÜN CTF Tıbbi Mikrobiyoloji AD

Piyelonefrit Tedavi süreleri? Dr Gökhan AYGÜN CTF Tıbbi Mikrobiyoloji AD Piyelonefrit Tedavi süreleri? Dr Gökhan AYGÜN CTF Tıbbi Mikrobiyoloji AD Neden? Daha az yan etki Ekonomik veriler DİRENÇ! Kollateral hasar! Kinolon Karbapenem Uzun süreli antibiyotik baskısı Üriner Sistem

Detaylı

BENİGN PROSTAT HİPERPLAZİSİ. Dr. Necmettin PENBEGÜL

BENİGN PROSTAT HİPERPLAZİSİ. Dr. Necmettin PENBEGÜL BENİGN PROSTAT HİPERPLAZİSİ Dr. Necmettin PENBEGÜL Prostat Mesane tabanı ile üretranın birleşim yerinin etrafını sarar. Seminal sıvının bir kısmını üreten bir seks bezidir. Esas olarak epitelyal ve stromal

Detaylı

Prostat Tümörleri ve Nontümöral Hastalıkları. Yrd. Doç. Dr. Saba Kiremitci

Prostat Tümörleri ve Nontümöral Hastalıkları. Yrd. Doç. Dr. Saba Kiremitci Prostat Tümörleri ve Nontümöral Hastalıkları Yrd. Doç. Dr. Saba Kiremitci PROSTAT PATOLOJİSİ Normal erişkinde, 20gr Retroperitoneal lokalizasyon Mesane boynu ve üretrayı sarar Gerçek bir kapsül yapısı

Detaylı

Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine

Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı Göğüs Cerrahisi Akciğer Kanserinde Anamnez ve Fizik Muayene Bulguları Giriş Akciğer kanseri ülkemizde 11.5/100.000 görülme sıklığına

Detaylı

PROSTAT HASTALIKLARI. Prof. Dr. Abdullah ARMAĞAN, FECSM. Bahçelievler Özel Medicalpark Hastanesi Üroloji Bölümü İstanbul

PROSTAT HASTALIKLARI. Prof. Dr. Abdullah ARMAĞAN, FECSM. Bahçelievler Özel Medicalpark Hastanesi Üroloji Bölümü İstanbul PROSTAT HASTALIKLARI Prof. Dr. Abdullah ARMAĞAN, FECSM Bahçelievler Özel Medicalpark Hastanesi Üroloji Bölümü İstanbul Sunum Planı Prostat genel bilgi Prostatitler Benign Prostat Hiperplazisi (BPH) Prostat

Detaylı

BPH;BPB; İyi Huylu Prostat Büyümesi; Benign Prostat Hipertrofisi; Prostatizm;

BPH;BPB; İyi Huylu Prostat Büyümesi; Benign Prostat Hipertrofisi; Prostatizm; PROSTAT BPH;BPB; İyi Huylu Prostat Büyümesi; Benign Prostat Hipertrofisi; Prostatizm; İyi huylu prostat büyümesi prostat bezinin iyi huylu büyümesi sonucu ortaya çıkan şikayetlerdir. Prostat bezi mesane

Detaylı

TONSİLLOFARENJİT TANI VE TEDAVİ ALGORİTMASI

TONSİLLOFARENJİT TANI VE TEDAVİ ALGORİTMASI TONSİLLOFARENJİT TANI VE TEDAVİ ALGORİTMASI Akut tonsillofarenjit veya çocukluk çağında daha sık karşılaşılan klinik tablosu ile tonsillit, farinks ve tonsil dokusunun inflamasyonudur ve doktora başvuruların

Detaylı

PROSTAT KANSERİ. Dr. Tahsin Turunç. Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD Adana Uygulama ve Araştırma Merkezi

PROSTAT KANSERİ. Dr. Tahsin Turunç. Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD Adana Uygulama ve Araştırma Merkezi PROSTAT KANSERİ Dr. Tahsin Turunç Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD Adana Uygulama ve Araştırma Merkezi Prostat Erkek reprodüktif sisteminin bir parçasıdır Mesane ile üretra arasında yerleşimli

Detaylı

Vaka Takdimleri. Prof.Dr. Kemal SARICA. Yeditepe Üniveristesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı

Vaka Takdimleri. Prof.Dr. Kemal SARICA. Yeditepe Üniveristesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Vaka Takdimleri Prof.Dr. Kemal SARICA Yeditepe Üniveristesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı 1. VAKA ANAMNEZ 52 yaşında erkek hasta Ağrısız, gross hematüri ve 6 aylık süreçte 10 kg kilo kaybı Anlamlı

Detaylı

OLGU TARTIŞMALARI. Moderatör: Dr. Asıf Yıldırım. Panelistler: Dr. Hakan Koyuncu, Dr. Cenk Gürbüz, Dr. Bilal Eryıldırım, Dr.

OLGU TARTIŞMALARI. Moderatör: Dr. Asıf Yıldırım. Panelistler: Dr. Hakan Koyuncu, Dr. Cenk Gürbüz, Dr. Bilal Eryıldırım, Dr. OLGU TARTIŞMALARI Moderatör: Dr. Asıf Yıldırım Panelistler: Dr. Hakan Koyuncu, Dr. Cenk Gürbüz, Dr. Bilal Eryıldırım, Dr. Gökhan Atış Olgu - 1 76 yaş, Erkek KAH (+), by-pass (+), Coraspin 100 mg alıyor,

Detaylı

PSA YÜKSEKLİĞİ OLAN HASTALARDA LEVOFLOKSASİN TEDAVİSİ SONRASI OLUŞAN PSA DEĞİŞİMİNİN PROSTAT KANSERİ TANISINDAKİ PREDİKTİF DEĞERİ

PSA YÜKSEKLİĞİ OLAN HASTALARDA LEVOFLOKSASİN TEDAVİSİ SONRASI OLUŞAN PSA DEĞİŞİMİNİN PROSTAT KANSERİ TANISINDAKİ PREDİKTİF DEĞERİ T.C ZONGULDAK KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÜROLOJİ ANABİLİM DALI PSA YÜKSEKLİĞİ OLAN HASTALARDA LEVOFLOKSASİN TEDAVİSİ SONRASI OLUŞAN PSA DEĞİŞİMİNİN PROSTAT KANSERİ TANISINDAKİ PREDİKTİF DEĞERİ

Detaylı

Prof Dr Salim Çalışkan. İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Nefrolojisi

Prof Dr Salim Çalışkan. İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Nefrolojisi Prof Dr Salim Çalışkan İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Nefrolojisi FC 12y K Tekrarlayan İYE İYE dikkat çeken noktalar Çocukluk çağında 2.en sık enfeksiyondur Böbrek parankimi zarar görebilir (skar) Skara

Detaylı

ERKEK GENİTAL SİSTEMİ. Webmaster tarafından yazıldı. Pazartesi, 12 Ocak 2009 11:39 - Son Güncelleme Perşembe, 15 Ocak 2009 09:19

ERKEK GENİTAL SİSTEMİ. Webmaster tarafından yazıldı. Pazartesi, 12 Ocak 2009 11:39 - Son Güncelleme Perşembe, 15 Ocak 2009 09:19 1) Çocuklarda en sık görülen testis tümörü aşağıdakilerden hangisidir? (1998 NİSAN) a) Klasik seminom b) Teratom c) Yolk sak tümörü d) Kariokarsinom e) Spermatositik seminom Testisde en sık görülen tümör

Detaylı

EAU kılavuzu NCCN Dr. Şeref Başal GATA Üroloji AD

EAU kılavuzu NCCN Dr. Şeref Başal GATA Üroloji AD KILAVUZLAR NE DİYOR D? EAU kılavuzu NCCN Dr. Şeref Başal GATA Üroloji AD EAU KılavuzuK Radikal prostatektomi (RP) Endikasyonları Düşük ve orta riskli lokalize prostat kanserli hastalar (ctb-t2 ve Gleason

Detaylı

Prostat kanserinin gerçek sebebi bilinmemektedir. Yapılan çalışmalar aşağıdaki faktörlerin prostat kanseri gelişiminde önemli olduğunu göstermiştir:

Prostat kanserinin gerçek sebebi bilinmemektedir. Yapılan çalışmalar aşağıdaki faktörlerin prostat kanseri gelişiminde önemli olduğunu göstermiştir: PROPSTAT KANSERİ Prostatik kasrisnom; Prostat karsinomu; Prostat kanseri erkeklerde kansere bağlı ölümlerin en büyük sebebidir. Erken teşhis prostat kanserinde hayat kurtarır. Prostat ceviz büyüklüğünde,

Detaylı

ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONLARI (TANI&GÖRÜNTÜLEME) DOÇ.DR. DENİZ DEMİRCİ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÜROLOJİ ANABİLİM DALI

ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONLARI (TANI&GÖRÜNTÜLEME) DOÇ.DR. DENİZ DEMİRCİ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÜROLOJİ ANABİLİM DALI ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONLARI (TANI&GÖRÜNTÜLEME) DOÇ.DR. DENİZ DEMİRCİ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÜROLOJİ ANABİLİM DALI Uriner enfeksiyon Üriner kanal boyunca (böbrek, üreter, mesane ve

Detaylı

Aşağıdaki 3 kriterin birlikte olması durumunda derin cerrahi alan enfeksiyonu tanısı konulur.

Aşağıdaki 3 kriterin birlikte olması durumunda derin cerrahi alan enfeksiyonu tanısı konulur. TYBD SEPSİS ÇALIŞMASI ENFEKSİYON TANIMLARI Derin Cerrahi Alan Enfeksiyonu(DCAE) Aşağıdaki 3 kriterin birlikte olması durumunda derin cerrahi alan enfeksiyonu tanısı konulur. 1.Cerrahi girişimden sonraki

Detaylı

Radikal Prostatektomi. Üroonkoloji Derneği. Prof.Dr.Bülent Soyupak. 2005 Diyarbakır

Radikal Prostatektomi. Üroonkoloji Derneği. Prof.Dr.Bülent Soyupak. 2005 Diyarbakır Radikal Prostatektomi Prof.Dr.Bülent Soyupak 2005 Diyarbakır Tarihçe İlk perineal radikal prostatektomi: 1867, Theodore Billroth Standardize perineal yaklaşım: 1900-1904, Hugh Hampton Young Retropubik

Detaylı

ği Derne Üroonkoloji

ği Derne Üroonkoloji İNTRAVEZİKAL BCG UYGULAMALARI ÖNCESİ PPD. TESTİ ÖLÇUM DEĞERİ ILE IDRAR IL-2 VE IL-lO DÜZEYLERİ ARASINDAKİ KORELASYON AMAÇ Transizyonel hücreli mesane karsinomlarında transüretral tumör rezeksiyonu sonrası

Detaylı

Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri

Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri Hastalıkların tedavisinde kat edilen yol, bulaşıcı hastalıklarla başarılı mücadele, yaşam koşullarında düzelme gibi

Detaylı

MEME KANSERİNDE GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ

MEME KANSERİNDE GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ MEME KANSERİNDE GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ Dr. Filiz Yenicesu Düzen Laboratuvarı Görüntüleme Birimi Meme Kanserinde Tanı Yöntemleri 1. Fizik muayene 2. Serolojik Testler 3. Görüntüleme 4. Biyopsi Patolojik

Detaylı

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ İdrar oluşturmak... Üriner sistemin ana görevi vücutta oluşan metabolik artıkları idrar yoluyla vücuttan uzaklaştırmak ve sıvı elektrolit dengesini korumaktır. Üriner

Detaylı

Akut Apandisit Tanısal Yaklaşımlar

Akut Apandisit Tanısal Yaklaşımlar Apandisit; Akut Apandisit Tanısal Yaklaşımlar Dr. Selcan ENVER DİNÇ ACİL TIP ABD. 09.03.2010 Acil servise başvuran karın ağrılı hastalarda en sık konulan tanılardan bir tanesidir. Apandektomi dünya genelinde

Detaylı

BPH OLGU SUNUMLARI. Dr. Ferruh Zorlu

BPH OLGU SUNUMLARI. Dr. Ferruh Zorlu BPH OLGU SUNUMLARI Dr. Ferruh Zorlu Olgu -1 Olgu -1 H.A., 50 Y İdrara sık çıkma ve idrar kalma hissi ( Bir yıldır) IPSS : 29 Depolama : 12, Boşaltım : 17 QoL : 5 FM: Glob yok PRM: Prostat gr 1 Benin, sfinkter

Detaylı

Ektopik Gebelik. Doç. Dr. Şule Akköse Aydın U.Ü.T.F Acil Tıp AD ATOK - 2012

Ektopik Gebelik. Doç. Dr. Şule Akköse Aydın U.Ü.T.F Acil Tıp AD ATOK - 2012 Ektopik Gebelik Doç. Dr. Şule Akköse Aydın U.Ü.T.F Acil Tıp AD ATOK - 2012 Sunum Planı Tanım Epidemiyoloji Patofizyoloji Klinik Tanı Ayırıcı tanı Tedavi Tanım Fertilize ovumun endometriyal kavite dışında

Detaylı

Diyabetik Ayak Yarası ve İnfeksiyonunun Tanısı, Tedavisi ve Önlenmesi: Ulusal Uzlaşı Raporu

Diyabetik Ayak Yarası ve İnfeksiyonunun Tanısı, Tedavisi ve Önlenmesi: Ulusal Uzlaşı Raporu Diyabetik Ayak Yarası ve İnfeksiyonunun Tanısı, Tedavisi ve Önlenmesi: Ulusal Uzlaşı Raporu Diyb. Hemş. Dr. Selda ÇELİK İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi, İç Hastalıkları Anabilim

Detaylı

Membranoproliferatif Glomerülonefriti Taklit Eden Trombotik Mikroanjiopatili Bir Olgu

Membranoproliferatif Glomerülonefriti Taklit Eden Trombotik Mikroanjiopatili Bir Olgu Membranoproliferatif Glomerülonefriti Taklit Eden Trombotik Mikroanjiopatili Bir Olgu Sevcan A. Bakkaloğlu, Yeşim Özdemir, İpek Işık Gönül, Figen Doğu, Fatih Özaltın, Sevgi Mir OLGU 9 yaş erkek İshal,

Detaylı

her hakki saklidir onderyaman.com

her hakki saklidir onderyaman.com Orşit Orşit, testis içinde ağırlıklı lökositik eksuda ve dışında seminifer tübüllerde tübüler skleroza neden olan testisin inflamatuar lezyonudur. İnflamasyon ağrı ve şişliğe neden olur. Seminifer tübüllerdeki

Detaylı

İNFERTİLİTE ANAMNEZ FORMU

İNFERTİLİTE ANAMNEZ FORMU Sayfa No 1 / 6 Adı Soyadı: Tarih:.. Baba Adı: Dosya No:.. Yaşı: Telefon:.. Evli/Bekar: Eşinin Adı:.. Eşinin Yaşı:. Korunma Yöntemi:.. Korunma Süresi:. İnfertilite Süresi:. Primer: Sekonder:. Şimdiki Eşinden

Detaylı

Akut Karın Ağrısı. Emin Ünüvar. İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. eminu@istanbul.edu.tr

Akut Karın Ağrısı. Emin Ünüvar. İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. eminu@istanbul.edu.tr Akut Karın Ağrısı Emin Ünüvar İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı eminu@istanbul.edu.tr 28.07. Acil ve Yoğun Bakım Kongresi 1 AKUT Karın ağrısı Çocuklarda karın ağrısı

Detaylı

Kökten Tedavi Sonrası PSA Nüksü. Dr. M. Gökhan Toktaş İstanbul Eğitim ve Arş. Hastanesi Üroloji Kliniği

Kökten Tedavi Sonrası PSA Nüksü. Dr. M. Gökhan Toktaş İstanbul Eğitim ve Arş. Hastanesi Üroloji Kliniği Kökten Tedavi Sonrası PSA Nüksü Dr. M. Gökhan Toktaş İstanbul Eğitim ve Arş. Hastanesi Üroloji Kliniği Epidemiyoloji Kökten tedavi sonrası 1/3 hastada PSA nüksü olur ABD de yılda yeni 200.000 PCa var Bunların

Detaylı

ERKEK HASTALARDA DÜŞÜK DETRUSOR AKTİVİTESİ; İNFRAVEZİKAL OBSTRİKSİYON TANISINDA ÜROFLOW PARAMETRELERİ VE MESANE İŞEME ETKİNLİĞİNİN ÖNEMİ

ERKEK HASTALARDA DÜŞÜK DETRUSOR AKTİVİTESİ; İNFRAVEZİKAL OBSTRİKSİYON TANISINDA ÜROFLOW PARAMETRELERİ VE MESANE İŞEME ETKİNLİĞİNİN ÖNEMİ ERKEK HASTALARDA DÜŞÜK DETRUSOR AKTİVİTESİ; İNFRAVEZİKAL OBSTRİKSİYON TANISINDA ÜROFLOW PARAMETRELERİ VE MESANE İŞEME ETKİNLİĞİNİN ÖNEMİ Op. Dr. Mehmet YOLDAŞ Tepecik Eğit. Ve Araşt. Hast. Üroloji Kliniği

Detaylı

PROF.DR. KADİR BAYKAL GATA HAYDARPAŞA EĞİTİM HASTANESİ ÜROLOJİ KLİNİĞİ

PROF.DR. KADİR BAYKAL GATA HAYDARPAŞA EĞİTİM HASTANESİ ÜROLOJİ KLİNİĞİ PROF.DR. KADİR BAYKAL GATA HAYDARPAŞA EĞİTİM HASTANESİ ÜROLOJİ KLİNİĞİ Lokalize prostat Ca: 1-radikal prostatektomi 2- radyoterapi RP sonrası rezidü PSA olmaması gerekir. PSA nın total olarak ortadan kaldırılmasından

Detaylı

Meme Kanseri ve Ateş. Dr. Ömer Fatih Ölmez Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilimdalı

Meme Kanseri ve Ateş. Dr. Ömer Fatih Ölmez Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilimdalı Meme Kanseri ve Ateş Dr. Ömer Fatih Ölmez Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilimdalı VAKA-1 52 yaş, kadın hasta Meme kanseri nedeni ile 1 hafta önce aldığı adjuvan kemoterapi sonrası ateş

Detaylı

İYE PATOFİZYOLOJİ İYE PATOFİZYOLOJİ 01.02.2012 BAKTERİÜRİYİ ETKİLEYEN KONAK FAKTÖRLERİ

İYE PATOFİZYOLOJİ İYE PATOFİZYOLOJİ 01.02.2012 BAKTERİÜRİYİ ETKİLEYEN KONAK FAKTÖRLERİ İYE ABD de YD ve çocuklardaki ateşli hastalıkların en önemli sebebi İYE nudur Ateşli çocukların %4-7 sinde gözlenir Semptomatik İYE 1-5 yaş arasında %2 oranında görülürken, okul çağı kızlarda %3-5 arasındadır

Detaylı

Dr. Derya SEYMAN. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği

Dr. Derya SEYMAN. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği Dr. Derya SEYMAN Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği Genişlemiş Spektrumlu beta-laktamaz Üreten Escherichia coli veya Klebsiella pneumoniae ya

Detaylı

Acil Serviste Akılcı Antibiyotik Kullanımının Temel İlkeleri Dr. A. Çağrı Büke

Acil Serviste Akılcı Antibiyotik Kullanımının Temel İlkeleri Dr. A. Çağrı Büke Acil Serviste Akılcı Antibiyotik Kullanımının Temel İlkeleri Dr. A. Çağrı Büke Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji 12/o4/2014 Akılcı antibiyotik kullanımı Antibiyotiklere

Detaylı

BPH KOMBİNASYON TEDAVİLERİ. Prof. Dr. Murat BOZLU Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı 20 Aralık 2009 - GAZĠANTEP

BPH KOMBİNASYON TEDAVİLERİ. Prof. Dr. Murat BOZLU Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı 20 Aralık 2009 - GAZĠANTEP BPH KOMBİNASYON TEDAVİLERİ Prof. Dr. Murat BOZLU Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı 20 Aralık 2009 - GAZĠANTEP Soru: Lutz PFANNENSTIEL kimdir? A. Jinekolog B. Ürolog C. Genel Cerrah

Detaylı

Romatizmal Mitral Darlığında Fetuin-A Düzeyleri Ve Ekokardiyografi Bulguları İle İlişkisi

Romatizmal Mitral Darlığında Fetuin-A Düzeyleri Ve Ekokardiyografi Bulguları İle İlişkisi Kahramanmaraş 1. Biyokimya Günleri Bildiri Konusu: Romatizmal Mitral Darlığında Fetuin-A Düzeyleri Ve Ekokardiyografi Bulguları İle İlişkisi Mehmet Aydın DAĞDEVİREN GİRİŞ Fetuin-A, esas olarak karaciğerde

Detaylı

Ders Yılı Dönem-V Üroloji Staj Programı

Ders Yılı Dönem-V Üroloji Staj Programı 2018 2019 Ders Yılı Dönem-V Üroloji Staj Programı DİCLE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DÖNEM 5 ÜROLOJİ STAJI EĞİTİM PROGRAMI Stajın adı Stajın süresi Öğretim yeri Anabilim dalı başkanı Staj sorumluları Eğiticiler

Detaylı

PROSTAT HASTALIKLARI. Doç.Dr.Cevdet Kaya. Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2.Üroloji Kliniği, İstanbul

PROSTAT HASTALIKLARI. Doç.Dr.Cevdet Kaya. Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2.Üroloji Kliniği, İstanbul PROSTAT HASTALIKLARI Doç.Dr.Cevdet Kaya Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2.Üroloji Kliniği, İstanbul Sunum Planı 1. Prostat nedir? 2. İyi huylu prostat büyümesi / Tedavisi 3. Prostat kanseri

Detaylı

LENFÖDEM ERKEN TANI VE ERKEN TEDAVİ GEREKTİREN BİR HASTALIKTIR!

LENFÖDEM ERKEN TANI VE ERKEN TEDAVİ GEREKTİREN BİR HASTALIKTIR! LENFÖDEM ERKEN TANI VE ERKEN TEDAVİ GEREKTİREN BİR HASTALIKTIR! Lenfödem, lenf sıvısının dolaşımındaki yetersizlik yüzünden dokular arasında proteinden zengin sıvı birikimine bağlı olarak şişlik ve ilerleyen

Detaylı

Engraftman Dönemi Komplikasyonlarda Hemşirelik İzlemi. Nevin ÇETİN Hacettepe Üniversitesi Pediatrik KİTÜ

Engraftman Dönemi Komplikasyonlarda Hemşirelik İzlemi. Nevin ÇETİN Hacettepe Üniversitesi Pediatrik KİTÜ Engraftman Dönemi Komplikasyonlarda Hemşirelik İzlemi Nevin ÇETİN Hacettepe Üniversitesi Pediatrik KİTÜ Engraftman Sendromu Veno- Oklüzif Hastalık Engraftman Sendromu Hemşirelik İzlemi Vakamızda: KİT (+14)-

Detaylı

ÜROLOJİ ANABİLİM DALI

ÜROLOJİ ANABİLİM DALI ÜROLOJİ ANABİLİM DALI BENİGN PROSTAT HİPERPLAZİSİ OLAN HASTALARDA TRANSİZYONEL ZON HACMİ, TOTAL PROSTAT HACMİ, SERUM SERBEST VE TOTAL PROSTAT SPESİFİK ANTİJEN ORANI ARASINDAKİ İLİŞKİ Dr. Murat Burak KESKİN

Detaylı

Göğüs Ağrısı Olan Hasta. Dr. Ö.Faruk AYDIN / 06.04.2016

Göğüs Ağrısı Olan Hasta. Dr. Ö.Faruk AYDIN / 06.04.2016 Göğüs Ağrısı Olan Hasta Dr. Ö.Faruk AYDIN / 06.04.2016 Göğüs Ağrısı??? Yan ağrısı? Sırt ağrısı? Mide ağrısı? Karın ağrısı? Boğaz ağrısı? Omuz ağrısı? Meme ağrısı? Akut Göğüs Ağrısı Aniden başlar-tipik

Detaylı

Çocuk Ürolojisinde Tanı Yöntemleri. Doç Dr Haluk EMİR Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Çocuk Ürolojisi Bilim Dalı

Çocuk Ürolojisinde Tanı Yöntemleri. Doç Dr Haluk EMİR Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Çocuk Ürolojisi Bilim Dalı Çocuk Ürolojisinde Tanı Yöntemleri Doç Dr Haluk EMİR Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Çocuk Ürolojisi Bilim Dalı Ürinerogenital Sistem Böbrekler Üreterler Mesane Mesane boynu ve Üretra Penis Testis Epididim

Detaylı

GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU)

GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU) Op.Dr. Tuncer GÜNEY Göz Hastalıkları Uzmanı GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU) HASTALIĞINI BİLİYOR MUSUNUZ? Glokom=Göz Tansiyonu Hastalığı : Yüksek göz içi basıncı ile giden,görme hücrelerinin ölümüne

Detaylı

3. OLGU. Tüberküloz Kursu 2008 Antalya

3. OLGU. Tüberküloz Kursu 2008 Antalya 3. OLGU Tüberküloz Kursu 2008 Antalya 43 yaşında erkek hasta, çiftçi Yakınması: Öksürük, balgam, balgamla karışık kan tükürme, nefes darlığı Hikayesi: Yaklaşık 5 aydır öksürük ve balgam yakınması olan

Detaylı

IX. BÖLÜM KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011

IX. BÖLÜM KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011 ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011 KRONİK HASTALIK ANEMİSİ IX. BÖLÜM TANI VE TEDAVİ KILAVUZU KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU GİRİŞ VE TANIM Kronik

Detaylı

DÖNEM IV 3. GRUP DERS PROGRAMI

DÖNEM IV 3. GRUP DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GENEL CERRAHİ A.D. BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GENEL CERRAHİ KLİNİĞİ 2013-2014 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI DÖNEM IV 3. GRUP DERS PROGRAMI

Detaylı

28. Ulusal Patoloji Kongresi Çıkar İlişkisi Beyanı

28. Ulusal Patoloji Kongresi Çıkar İlişkisi Beyanı 28. Ulusal Patoloji Kongresi Çıkar İlişkisi Beyanı Sunumum, amacını aşan herhangi bir tartışma ya da reklam içermemektedir. Sunumumda ürün /cihaz tanıtımı ile ilgili bilgi bulunmamaktadır. GLEASON 4 PROSTATİK

Detaylı

ÜRÜN BİLGİSİ. CLAVOMED FORTE 250 mg / 62,5 mg Oral Süspansiyon Hazırlamak İçin Kuru Toz

ÜRÜN BİLGİSİ. CLAVOMED FORTE 250 mg / 62,5 mg Oral Süspansiyon Hazırlamak İçin Kuru Toz 1. ÜRÜN ADI ÜRÜN BİLGİSİ CLAVOMED FORTE 250 mg / 62,5 mg Oral Süspansiyon Hazırlamak İçin Kuru Toz 2. BİLEŞİM Etkin madde: Her 5 ml de; Amoksisilin Klavulanik asit 250.00 mg 62.5 mg 3. TERAPÖTİK ENDİKASYONLAR

Detaylı

MEZUNİYET SONRASI EĞİTİM PROGRAMI

MEZUNİYET SONRASI EĞİTİM PROGRAMI İstanbul Tıp Fakültesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalları 26-27 Şubat 2016 26 Şubat 2016 - Benign Prostat Hastalıkları / 27 Şubat 2016 - Prostat ve Mesane Kanserleri İstanbul Tıp Fakültesi

Detaylı

Kan Kanserleri (Lösemiler)

Kan Kanserleri (Lösemiler) Lösemi Nedir? Lösemi bir kanser türüdür. Kanser, sayısı 100'den fazla olan bir hastalık grubunun ortak adıdır. Kanserde iki önemli özellik bulunur. İlk önce bedendeki bazı hücreler anormalleşir. İkinci

Detaylı

DİSFONKSİYONEL İŞEME (İŞEME FONKSİYON BOZUKLUĞU) NEDİR?

DİSFONKSİYONEL İŞEME (İŞEME FONKSİYON BOZUKLUĞU) NEDİR? DİSFONKSİYONEL İŞEME (İŞEME FONKSİYON BOZUKLUĞU) NEDİR? Tuvalet eğitimi döneminde, nörolojik olarak normal bazı çocuklarda yanlış edinilmiş işeme alışkanlıkları neticesinde ortaya çıkan işeme fazındaki

Detaylı

Temelde akılda tutulması gereken nöbetlerin iki çeşit olduğudur parsiyel (yani beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler jeneralize (beyinde

Temelde akılda tutulması gereken nöbetlerin iki çeşit olduğudur parsiyel (yani beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler jeneralize (beyinde EPİLEPSİ Basitleştirilmiş şekliyle epilepsi nöbeti kısa süreli beyin fonksiyon bozukluğuna bağlıdır, ve beyin hücrelerinde geçici anormal deşarjlar sonucu ortaya çıkar. Epilepsi nöbetlerinin çok değişik

Detaylı

MENENJİTLİ OLGULARIN KLİNİK VE LABORATUAR ÖZELLİKLERİNİN RETROSPEKTİF OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ

MENENJİTLİ OLGULARIN KLİNİK VE LABORATUAR ÖZELLİKLERİNİN RETROSPEKTİF OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ MENENJİTLİ OLGULARIN KLİNİK VE LABORATUAR ÖZELLİKLERİNİN RETROSPEKTİF OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ Mine SERİN 1, Ali CANSU 1, Serpil ÇELEBİ 2, Nezir ÖZGÜN 1, Sibel KUL 3, F.Müjgan SÖNMEZ 1, Ayşe AKSOY 4, Ayşegül

Detaylı

TÜMÖR BELİRTEÇLERİNİN KLİNİK TANIDA ÖNEMİ. Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006

TÜMÖR BELİRTEÇLERİNİN KLİNİK TANIDA ÖNEMİ. Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006 TÜMÖR BELİRTEÇLERİNİN KLİNİK TANIDA ÖNEMİ Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006 1 Tümör (kanser), Vücudumuzun herhangi bir hücre veya hücre topluluğunun kontrolsüz bir şekilde çoğalması, büyümesi,

Detaylı

Dr. Gökhan Özyiğit Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı

Dr. Gökhan Özyiğit Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Dr. Gökhan Özyiğit Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı SBRT Endikasyonları Tedavi öncesi endikasyon değerlendirilmesi Cerrahi, Brakiterapi ve eksternal RT seçenekleri

Detaylı

Prof.Dr.Abdullah SONSUZ Gastroenteroloji Bilim Dalı. 2006-2007 Eğitim yılı

Prof.Dr.Abdullah SONSUZ Gastroenteroloji Bilim Dalı. 2006-2007 Eğitim yılı ASİT Prof.Dr.Abdullah SONSUZ Gastroenteroloji Bilim Dalı 2006-2007 Eğitim yılı Ders programı Asitin tanımı Fizik muayene bulguları Asit miktarının ifadesi Asit yapan nedenler Asitli hastada ayırıcı tanı

Detaylı

Prostat Kanseri Tarama ve PSA Dr. Cemil Uygur 30 Mayıs 2009 Eskişehir

Prostat Kanseri Tarama ve PSA Dr. Cemil Uygur 30 Mayıs 2009 Eskişehir Prostat Kanseri Tarama ve PSA Dr. Cemil Uygur 30 Mayıs 2009 Eskişehir PSA nın tarihsel süreci ve klinik kullanımı 1. Tarama / Erken Tanı 2. Gelecekteki Kanseri öngörme 3. Evreleme T evresi N evresi M evresi

Detaylı

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ 20.05.2010 Giriş I Renovasküler hipertansiyon (RVH), renal arter(ler) darlığının neden

Detaylı

Derin İnfiltratif Endometriozis. Prof.Dr.Ahmet Göçmen Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Derin İnfiltratif Endometriozis. Prof.Dr.Ahmet Göçmen Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Derin İnfiltratif Endometriozis Prof.Dr.Ahmet Göçmen Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Endometriozis Peritoneal Ovarian Derin infiltratif Anterior Mesane Posterior P1-Uterosakral ligament P2-Vajinal

Detaylı

PCa Erken teşhis, lokal hastalık, ve progresyonda PSA ve dinamikleri

PCa Erken teşhis, lokal hastalık, ve progresyonda PSA ve dinamikleri PCa Erken teşhis, lokal hastalık, nüks ve progresyonda PSA ve dinamikleri Dr. Tarık k ESEN Tıbbı Onkoloji Derneği Ürolojik Tümörlerde T TıbbT bbı Onkolojik Yaklaşı şım m Kursu 26-27 27 Aralık k 2008 PCa

Detaylı

ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK

ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK ASTIM Dünya genelinde 300 milyon kişiyi etkilediği düşünülmekte Gelişmiş ülkelerde artan prevalansa sahip Hasta veya toplum açısından yüksek maliyetli bir hastalık

Detaylı

FEN kurs 2009 risk değerlendirmesi

FEN kurs 2009 risk değerlendirmesi FEN kurs 2009 risk değerlendirmesi Prof. Dr. Volkan Korten Marmara Üniversitesi Tıp T p Fakültesi İnfeksiyon Hastalıklar kları ve Klinik Mikro. ABD. Risk? Başlangıç tedavisine yanıtsızlık değil. Ciddi

Detaylı

Anneler Gününe Özel Panellerimiz Varlıkları ve Sağlıkları Bizim İçin Önemlidir

Anneler Gününe Özel Panellerimiz Varlıkları ve Sağlıkları Bizim İçin Önemlidir Anneler Gününe Özel Panellerimiz Varlıkları ve Sağlıkları Bizim İçin Önemlidir Anneler ve Babalar Günlerinde Sevdikleriniz İçin Özel Programlarımız Annelerimize Özel... Osteoporoz Kontrol Paneli (220 TL)

Detaylı

KOMPLIKE ÜRINER SISTEM INFEKSIYONU

KOMPLIKE ÜRINER SISTEM INFEKSIYONU KOMPLIKE ÜRINER SISTEM INFEKSIYONU Doç. Dr. Mustafa Kemal ÇELEN Dicle Üniversitesi Hastanesi Amerika Birleşik Devletleri`de her yıl 7 milyon hasta İYE nedeniyle hekime başvuruyor Toplum bazlı enfeksiyonlarda

Detaylı

KÜRATİF TEDAVİ SONRASI PSA YÜKSELMESİNE NASIL YAKLAŞALIM? Doç. Dr. Bülent Akduman Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji A.D.

KÜRATİF TEDAVİ SONRASI PSA YÜKSELMESİNE NASIL YAKLAŞALIM? Doç. Dr. Bülent Akduman Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji A.D. KÜRATİF TEDAVİ SONRASI PSA YÜKSELMESİNE NASIL YAKLAŞALIM? Doç. Dr. Bülent Akduman Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji A.D. PSA nın tanımı Prostate Specific Antigen PSA yı hasta nasıl

Detaylı

FİNARİD 5 mg FİLM TABLET

FİNARİD 5 mg FİLM TABLET FİNARİD 5 mg FİLM TABLET FORMÜL Bir Finarid Film Tablet 5 mg finasterid ve boyar madde olarak sarı demir oksit, titanyum dioksit, sunset sarısı, indigo karmin içerir. FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLER Finasterid,

Detaylı

SAFRA KESESİ HASTALIKLARI

SAFRA KESESİ HASTALIKLARI SAFRA KESESİ HASTALIKLARI Oktay Eray EPİDEMİYOLOJİ Sıklıkla safra kesesi ve kanalındaki tıkanıklıklara bağlıdır. Safra kesesi taşları oldukça yaygın ve çoğu semptomsuzdur. Yılda %2 si, 10 yılda %15 i semptomatik

Detaylı

Birinci Basamakta Ürolojik Aciller. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı

Birinci Basamakta Ürolojik Aciller. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Birinci Basamakta Ürolojik Aciller Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı En sık görülen aciller Yan ağrısı İdrar retansiyonu Testiküler ağrı Hematüri Penisle ilgili problemler Kateter

Detaylı

KLİNİK İNCİLER (ÜST SOLUNUM YOLU ACİLLERİ VE ALT SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARI)

KLİNİK İNCİLER (ÜST SOLUNUM YOLU ACİLLERİ VE ALT SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARI) KLİNİK İNCİLER (ÜST SOLUNUM YOLU ACİLLERİ VE ALT SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARI) Dr.Gülbin Bingöl Karakoç Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi K.İnci 1: Bebek K, 2 günlük kız hasta Meme emememe, morarma yakınması

Detaylı

Prof.Dr.Kemal NAS Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD

Prof.Dr.Kemal NAS Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD Prof.Dr.Kemal NAS Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD Kronik enflamatuar hastalıklar, konak doku ve immun hücreleri arasındaki karmaşık etkileşimlerinden

Detaylı

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D.

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D. MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D. Multipl Myeloma Nedir? Vücuda bakteri veya virusler girdiğinde bazı B-lenfositler plazma hücrelerine

Detaylı

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği SUNU PLANI Tanım ve Epidemiyoloji Adrenal bez anatomi Etiyoloji Tanı Klinik Tedavi TANIM-EPİDEMİYOLOJİ Adrenal

Detaylı

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi 03.05.2016 OLGU 38 yaşında evli kadın hasta İki haftadır olan bulantı, kusma, kaşıntı, halsizlik, ciltte ve gözlerde

Detaylı

29 yaşında erkek aktif şikayeti yok. sağ sürrenal lojda yaklaşık 3 cm lik solid kitlesel lezyon saptanması. üzerine hasta polikliniğimize başvurdu

29 yaşında erkek aktif şikayeti yok. sağ sürrenal lojda yaklaşık 3 cm lik solid kitlesel lezyon saptanması. üzerine hasta polikliniğimize başvurdu 29 yaşında erkek aktif şikayeti yok Dış merkezde yapılan üriner sistem ultrasonografisinde insidental olarak sağ sürrenal lojda yaklaşık 3 cm lik solid kitlesel lezyon saptanması üzerine hasta polikliniğimize

Detaylı

PROSTAT KANSERİ ŞÜPHESİ OLAN PSA' SI YÜKSEK HASTALARDA SERUM ANDROJEN DÜZEYLERİNİN LONGİTUDİNAL İNCELENMESİ VE PROSTAT KANSER RİSKİ

PROSTAT KANSERİ ŞÜPHESİ OLAN PSA' SI YÜKSEK HASTALARDA SERUM ANDROJEN DÜZEYLERİNİN LONGİTUDİNAL İNCELENMESİ VE PROSTAT KANSER RİSKİ T.C. Sağlık Bakanlığı Kartal Dr.Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. Üroloji Kliniği Klinik Şefi: Doç. Dr. Uğur Kuyumcuoğlu PROSTAT KANSERİ ŞÜPHESİ OLAN PSA' SI YÜKSEK HASTALARDA SERUM ANDROJEN

Detaylı

TC. SAĞLIK BAKANLIĞI SAKARYA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ. SERVİKAL DAR KANAL ve MYELOPATİ HASTA BİLGİLENDİRME BROŞÜRÜ

TC. SAĞLIK BAKANLIĞI SAKARYA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ. SERVİKAL DAR KANAL ve MYELOPATİ HASTA BİLGİLENDİRME BROŞÜRÜ TC. SAĞLIK BAKANLIĞI SAKARYA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ SERVİKAL DAR KANAL ve MYELOPATİ HASTA BİLGİLENDİRME BROŞÜRÜ SERVİKAL MYELOPATİLİ HASTALARIN YAKINMALARI Servikal kanal darlığı, genellikle

Detaylı

Hemodiyaliz Hastalarında Serum Visfatin Düzeyi İle Kardiyovasküler Hastalık Ve Serum Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki İlişki

Hemodiyaliz Hastalarında Serum Visfatin Düzeyi İle Kardiyovasküler Hastalık Ve Serum Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki İlişki Hemodiyaliz Hastalarında Serum Visfatin Düzeyi İle Kardiyovasküler Hastalık Ve Serum Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki İlişki Nimet Aktaş*, Mustafa Güllülü, Abdülmecit Yıldız, Ayşegül Oruç, Cuma Bülent

Detaylı

Pulmoner Emboli Profilaksisi. Tanım. Giriş. Giriş 12.06.2010. Dr. Mustafa YILDIZ Fırat Üniversitesi Acil Tıp AD. Pulmoneremboli(PE):

Pulmoner Emboli Profilaksisi. Tanım. Giriş. Giriş 12.06.2010. Dr. Mustafa YILDIZ Fırat Üniversitesi Acil Tıp AD. Pulmoneremboli(PE): Pulmoner Emboli Profilaksisi Dr. Mustafa YILDIZ Fırat Üniversitesi Acil Tıp AD m Pulmoneremboli(PE): Bir pulmonerartere kan pıhtısının yerleşmesi Distaldeki akciğer parankimine kan sağlanaması Giriş Tipik

Detaylı

ALZHEİMER ve HALK SAĞLIĞI. Doç. Dr. Suphi VEHİD

ALZHEİMER ve HALK SAĞLIĞI. Doç. Dr. Suphi VEHİD ALZHEİMER ve HALK SAĞLIĞI Alzheimer hastalığı (AH) ilk kez, yaklaşık 100 yıl önce tanımlanmıştır. İlerleyici zihinsel işlev bozukluğu ve davranış değişikliği yakınmaları ile hastaneye yatırılıp beş yıl

Detaylı

OLGU SUNUMU. Doç.Dr. Egemen Eroğlu Çocuk Cerrahisi ABD

OLGU SUNUMU. Doç.Dr. Egemen Eroğlu Çocuk Cerrahisi ABD OLGU SUNUMU Doç.Dr. Egemen Eroğlu Çocuk Cerrahisi ABD 2017 F. K., 8y 11a, kız Başvuru Şikayeti İdrar yolu enfeksiyonu İdrar kaçırma Hikayesi Beş yaşından beri; Sık İYE idrar kaçırma Sık idrara çıkma (+)

Detaylı

Arşiv Kaynak Tarama Dergisi Archives Medical Review Journal

Arşiv Kaynak Tarama Dergisi Archives Medical Review Journal Arşiv Kaynak Tarama Dergisi Archives Medical Review Journal Prostatit Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar Current Approaches in the Treatment of Prostatitis Volkan İzol 1, Bahtiyar Hüseynov 1, İ. Atilla Arıdoğan

Detaylı

SAĞ VE SOL KOLON YERLEŞİMLİ TÜMÖRLER: AYNI ORGANDA FARKLI PATOLOJİK BULGULAR VE MİKROSATELLİT İNSTABİLİTE DURUMU

SAĞ VE SOL KOLON YERLEŞİMLİ TÜMÖRLER: AYNI ORGANDA FARKLI PATOLOJİK BULGULAR VE MİKROSATELLİT İNSTABİLİTE DURUMU SAĞ VE SOL KOLON YERLEŞİMLİ TÜMÖRLER: AYNI ORGANDA FARKLI PATOLOJİK BULGULAR VE MİKROSATELLİT İNSTABİLİTE DURUMU Ezgi Işıl Turhan 1, Nesrin Uğraş 1, Ömer Yerci 1, Seçil Ak 2, Berrin Tunca 2, Ersin Öztürk

Detaylı

Tanı: Metastatik hastalık için patognomonik bir radyolojik. Tek veya muitipl nodüller iyi sınırlı veya difüz. Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak

Tanı: Metastatik hastalık için patognomonik bir radyolojik. Tek veya muitipl nodüller iyi sınırlı veya difüz. Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak Göğüs Cerrahisi Metastatik Akciğer Tümörleri Giriş İzole akciğer metastazlarına tedavi edilemez gözüyle bakılmamalıdır Tümör tipine

Detaylı