A. MONİZM. B.1. Materyalizm

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "A. MONİZM. B.1. Materyalizm"

Transkript

1 A. MONİZM B.1. Materyalizm Materyalizmin (maddecilik) günümüz zihin felsefesinde baskın görüş haline gelişi son zamanlara has olsa da, materyalizmin felsefe tarihindeki kökleri eskilere dayanır. Bu görüş geleneksel olarak Demokritos un 1 ve onu takiben Epiküros un atomculuğu ile başlatılır. Atomculuğu savunmak, yani maddi dünyanın temelde bölünemez küçük birimlerden ve bunların boşluktaki karşılıklı etkileşiminden oluştuğunu ileri sürmek zorunlu olarak materyalist olmayı gerektirmez. Ama atomlardan kurulu bu dünyanın yegane gerçeklik olduğunu savunmak materyalizm olarak değerlendirilir ki, Demokritos ve diğer atomcuların durumunda söz konusu olan böyle bir görüştür. Böyle bir atomculuğun peşinen ateizm olarak yorumlanmaması gerektiği, zira kimi materyalist atomcuların Tanrı ve ruh gibi varlıkları da atomlardan müteşekkil kabul ettikleri unutulmamalıdır. Bu tarz bir atomculuk çok uzun bir fasıladan sonra onyedinci yüzyılda Fransız düşünür Gassendi ile tekrar ortaya çıkmış ve d Holbach, Hobbes gibi kişilerce sürdürülmüştür. Araya giren bu fasıla Ortaçağdır, ve Ortaçağda (bilhassa İslam dünyasında) atomculara rastlanmakla birlikte, materyalizm taraftar bulamamıştır. Bunun en önemli sebebi bütün bir Ortaçağa hakim olan, teoloji kaynaklı dünya görüşü ve varlıklara ilişkin hiyerarşik ontolojidir. Maddi dünya bu hiyerarşik ontolojinin, en değersiz, en önemsiz ve en sahte olmakla tanımlanan, en alt düzeyinde bulunmaktadır. Bütün bir Ortaçağ düşüncesi boyunca, zihinden bağımsız olduğu kabul edilen, ezeliebedi ve mutlak gerçekliğin, tinsel ya da ruhsal bir yapıda olduğu düşünülmüştür. 3 Rönesans tan sonra felsefe ve bilimdeki yeni gelişmelerin sonucu olarak Ortaçağın düşünce atmosferinden çıkılınca, daima marjinal olmakla tanımlanan 2 1 Leukippos, atomcu okulun kurucusu ve Demokritos un hocası olarak anılsa da, bu ikisinin görüşleri geleneksel olarak birlikte değerlendirilir, ve ismi hocasına göre daha çok anılan Demokritos, bu okulun temsilcisi olarak görülür. Bkz. Ahmet Cevizci, İlkçağ Felsefesi Tarihi, Asa Kitabevi, Bursa, 2000, s Ortaçağ atomcularının hiçbiri materyalist değildir. Ortaçağ İslam düşüncesindeki atomcu görüşler için bkz. Mehmet Bayrakdar, İslam Felsefesine Giriş, A.Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara, 1988, s.194. Ortaçağ Hıristiyan dünyasında atomculuk, Aristoteles in bu görüşe karşı olan düşmanca eserleri aracılığıyla biliniyordu, ve daima ateizmle irtibatlandırıldığı için lanetli kabul ediliyordu. Ortaçağ Hıristiyanlığında tek istisna, atomculuğu savunduğu bilinen Autrecourtlu Nicholas dır (14. yy.). Bkz. Edward Grant, Orta Çağda Fizik Bilimleri, çev. Aykut Göker, V Yayınları, Ankara, 1986, s. 69 ve Ahmet Cevizci, Ortaçağ Felsefesi Tarihi, Asa Kitabevi, Bursa, 2001, s. 21,23.

2 1 materyalist görüş kendisine yeni temsilciler bulabilmiştir. Onyedinci yüzyılda Gassendi ve Hobbes, onsekizinci yüzyılda Lamettrie, d Holbach gibi Fransız materyalistleri ve Diderot gibi ansiklopedistler, ondokuzuncu yüzyılda Strauss 4, Feuerbach, Büchner, Haeckel gibi Alman materyalistleri, maddeciliği savundular. Ondokuzuncu yüzyıldaki materyalizmden bahsedilince hemen akla gelenler hiç kuşkusuz Marx ve takipçileridir. Ancak zihin felsefesinin çerçevesi içinde değerlendirildiğinde, marxist görüşün materyalist sayılamayacağına dair yorumlar vardır:... Marx'ın bir materyalist olduğu söylendiğinde, onun özel türde bir materyalist olduğunun kastedildiğine dikkat etmek önemlidir. Marx kimi zaman bir "diyalektik materyalist" kimi zaman da bir "tarihsel materyalist" olarak değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmelerden her ikisinin de ortaklaşa vurguladığı unsur, materyal ve bilhassa ekonomik materyaldir ki, bir toplumun diğer özelliklerini de belirleyen toplumsal olgulara ya da gerçeklere işaret eder. Bir toplumdaki yasaların, dinin ve insan düşüncesinin her türlü ürününün içeriği, o toplumdaki ekonomik örgütlenme tarzına, bir başka deyimle o toplumun kendisini yeniden üretme biçimine doğrudan bağımlıdır. Buna göre, fiziksel olanın zihinsel olanı belirlediğini savunan görüş materyalizm ile aynı şey değildir. Materyalizm zihinsel olanın gerçekte fiziksel olduğunu savunan görüştür. Materyalizme göre zihinsel olgular gerçekte fiziksel olgulardan başka bir şey değildirler ve Marx'ın bu anlamda bir materyalist olduğuna dair kendi yazılarında en ufak bir işaret yoktur. Zihinsel olanın fiziksel olan tarafından belirlendiği görüşü aslında zihne dair türlü ontolojilerin bir çoğu ile tutarlılık arz eder. Belirlenimciliğin materyalizmi içerdiği ya da gerektirdiği iddiası, ayrı özel kanıtlara ihtiyaç gösterir. Bize ironik gelse de, Marx'ın belirlenimciliğinin materyalizmle uyuşmadığı gösterilebilir. Çünkü eğer A, B'yi belirliyorsa, bu durumda sadece B'nin A'ya bağımlı olduğu söylenebilir ki bu da B'nin A'dan ayrı varolduğu anlamına gelir. Marx'ın benimsediği ontoloji kendi eseri Economic and Philosophical Manuscripts'te [Ekonomi ve Felsefe Yazıları] (1844) tarifini yaptığı bir tür "doğalcılık" tır. Onun doğalcılığı, ona göre, idealizm ve materyalizm arasında süregelen çekişmeyi sona erdirecekti. Aslında zihin-beden sorunu Marx'ın ilgi 4 Bedia Akarsu, Çağdaş Felsefe, M.E.B. Yayınları, İstanbul, 1979, s. 19

3 2 alanına girmiyordu. Kapitalist toplumun yıkılması ve yerine komünizmin kurulması onun hem amacını hem de asıl ilgi alanını oluşturuyordu. Onun materyalizmi bir tür maddeci belirlenimcilik öğretisi idi, ontolojik bir materyalizm değildi. Materyalist terimini bu özel anlamı ile kullanmamız şartıyla Marx'ı da bir materyalist olarak adlandırmak kabul edilebilir. 5 Priest ın adlandırmasıyla marxist belirlenimcilik, aslında epifenomenalizmle tamamen uyuşmaktadır, ve marxistlerin baştan sona her yönleri ile materyalist olmadıklarını ve bir tür epifenomenalizmi benimsediklerini kabul etmek, gerçekten de makul görünmektedir. B.1.a. Materyalizmin Yükselişi Yirminci yüzyıla gelinceye kadar içinden geçtiği süreç burada kısaca özetlenen materyalizm, bu tarihe kadar daima marjinal bir görüş olarak değerlendirilmiş ve taraftarları küçük bir azınlık olmanın ötesine geçememişlerdir. Ancak yirminci yüzyılla birlikte bu manzara değişmiş, ve özellikle zihin felsefesinde materyalizm ortodoks görüş haline gelerek düalizmin tahtına yerleşmiştir. Lycan, bu durumun sebeplerini şu şekilde izah etmektedir: Bu yüzyılın ortalarına gelindiği bir dönemde, iki sebepten ötürü, birdenbire her şey değişti. Birinci sebep mantıkçı pozitivizmin ve doğrulamacı anlam kuramının birikmiş etkisiydi. Öznelerarası doğrulanabilirlik veya sınanabilirlik, hem bilimsel doğruluğun hem de bizzat dilbilimsel anlamın ölçütü olarak kabul edildi. Eğer zihnin, bilimsel olarak, ya da her şeyden önce anlamlı olarak betimlenebilir olduğu kabul edilecekse, zihne atfedilen her türlü hususiyetler, kamusal ve fiziksel bakımdan sınanabilir doğrulama-koşullarına sıkı sıkıya irtibatlandırılmalıdırlar. Bilim her şeye öznelerarası bir üçüncü-şahıs perspektifi ile yaklaşır; geleneksel birinci-şahıs perspektifi bilimsel maslahatlar gereği olduğu kadar ciddi metafizik maslahatlar gereği de terk edilmelidir. İkinci sebep, Kartezyen ikiciliğe karşı, ivedilik arz eden bir dizi felsefi itirazın ortaya çıkmış olmasıdır. İşte bunlardan bazıları: 5 Stephen Priest, Theories of the Mind, Penguin Books, London, 1991, s.101

4 3 Maddesel-olmayan Kartezyen zihinler ve hayaletimsi fiziksel-olmayan olaylar, dünyanın sahip olduğumuz başka türden fiziksel ve bilimsel tablosu ile giderek daha çok uyuşmaz görülmeye, hayaletler ve her biçime girebilen şeyler gibi rahatsız edici bulunmaya başlandı. Herkesçe gözlemlenebilen bir olgunun açıklanmasında bunlara ihtiyaç duyulmaz, çünkü nörofizyoloji bedenlerimizin hareketlerini detaylı bir biçimde ve tamamen açıklamayı vaadetmektedir. Aslında hayaletimsi şeylerin, kamusal fiziksel tezahürlerle ilgili olan özellikleri hakkında hiçbir şey bilinmediği için, hayalet-zihinlerin böyle bir açıklamada hiçbir yardımcı katkıları olamaz. İnsanlar çok uzun jeolojik zamanlar boyunca devam eden mutasyon ve doğal ayıklanmanın saf fiziksel süreçleri ile, bir zihne sahip olmayan tek-hücreli organizmalar gibi iptidai yaratıklardan evrimleşerek geliştikleri için, bir yerden sonra Tabiat Ananın hücrelere ve fiziksel bedenlere ilave olarak maddeselolmayan Kartezyen zihinleri her nasılsa yaratmış olması son derece tuhaf gelmektedir. Aynı şey, tek bir insan zigotunun önce embriyo, sonra fetüs, daha sonra bir bebek ve en sonunda da bir çocuk haline gelirken geçirdiği gelişme safhaları için de geçerlidir. Eğer zihinler gerçekten maddesel-olmayan ve kesinlikle mekansal-olmayan nitelikteyseler, bu durumda uzaydaki fiziksel nesnelerle nedensel olarak etkileşmeleri nasıl mümkün olabilmektedir? (Descartes ın kendisi bu konudan çok rahatsızdı. Bir noktadan sonra evrensel çekimin (gravitasyon), maddesel-olmayan bir şeyin bir fiziksel cisim üzerine etkide bulunabilmesinin bir örneğini oluşturduğunu öne sürdü; fakat evrensel çekim, elle tutulabilir somut bir şey olmasa bile yine de mekansal bir doğaya sahiptir.) Maddesel-olmayan unsurların, fiziğin madde-enerjiye ilişkin korunum yasaları ile tutarlı bir şekilde fiziksel harekete sebep olabilecekleri hiçbir durumda mümkün görünmemektedir; insan beyninde fiziksel enerjinin yok olup tekrar var olması gerekir. 6 6 William G. Lycan, Philosophy of Mind, Nicholas Bunnin, E.P.Tsui-James, The Blackwell Companion to Philosophy, Blackwell, 2002, s.168

5 4 B.1.b. Materyalizmin Eleştirisi Bugüne kadar materyalizmi en fazla eleştirenlerin başında gelen John Searle, modern materyalizmin temellerini incelerken, bir görüşler ve yöntemsel varsayımlar kümesi olarak tanımladığı gelenek ten bahseder. Ona göre bu gelenek şu varsayım ve tezleri merkeze almaktadır 7 : 1. Zihnin bilimsel incelenmesi söz konusu olduğunda, şuur ve onun özel hususiyetleri daha ziyade ikincil düzeyde önemlidir. Şuur ve öznelliği hesaba katmadan dil, biliş (idrak) ve zihinsel hallerin genel bir açıklamasını yapmak oldukça mümkün hatta asıl arzu edilendir. 2. Bilim nesneldir. Sadece kişisel önyargılar ve bakış açılarından bağımsız sonuçlara ulaşmaya çabalaması anlamında nesnel değildir, fakat daha önemlisi, bilim nesnel bir gerçeklikle ilgilenir. Bilim nesneldir çünkü bizatihi gerçekliğin kendisi nesneldir. 3. Gerçeklik nesnel olduğu için, zihni araştırmak için en iyi yöntem nesnel olan üçüncü-şahıs yaklaşımıdır. Bilimin nesnelliği, incelenen fenomenlerin tamamen nesnel olmasını gerektirir, ve bilişsel bilim (cognitive science) söz konusu olduğunda nesnel olarak gözlemlenebilir davranışı incelemesi gerektiği anlamına gelir. Olgun bir bilişsel bilime göre, zihnin incelenmesi ile zeki davranışın incelenmesi (davranışın nedensel temelleri dahil olmak üzere) tastamam aynı şeydir. 4. Nesnel, üçüncü-şahıs bakış açısına göre Bir başka sisteme dair zihinsel fenomenler hakkında nasıl bilgileneceğiz? epistemolojik sorusunun biricik cevabı şudur: O sistemin davranışını gözlemlemek yoluyla. Bu aynı zamanda başka zihinler sorunu nun yegane çözümüdür. Epistemoloji bilişsel bilimde özel bir rol üstlenir, çünkü bilişi araştıran nesnel bir bilim biliş (idrak), zeki davranış, enformasyon işleme gibi şeyleri başka doğal fenomenlerden ayırabilmelidir. Zihnin araştırılmasında temel bir soru, belki de en temel soru, epistemolojik sorudur: Bir başka sistem in şöyle-şöyle zihinsel özelliklere sahip olup 7 John R. Searle, The Rediscovery of the Mind, The MIT Press, Cambridge, 1995, s.10

6 5 olmadığını nasıl bileceğiz? Ve bu sorunun yegane bilimsel cevabı şudur: Davranışına bakarak. 5. Zeki davranış, ve zeki davranışla arasındaki nedensel ilişkiler, bazı bakımlardan zihinsel olanın özünü oluşturur. Zihin ve davranış arasında asli bir bağlantının olduğu şeklindeki görüşe bağlılık, davranış yönelimlerine sahip olmanın dışında zihinsel hallere sahip olmak diye bir şey olmadığını savunan davranışçılık gibi aşırı bir yorumdan, zihinsel kavramları içsel ve dışsal nedensel ilişkiler cinsinden tanımlayan işlevselci girişime kadar, oradan da Wittgenstein ın Bir içsel süreç dış ölçütlere ihtiyaç duyar şeklindeki bilmecemsi yargısına kadar uzanır. 6. Evrendeki her şey ilke olarak insanoğlu tarafından bilinebilir ve anlaşılabilirdir. Gerçeklik fiziksel olduğuna göre, ve bilim de fiziksel gerçekliği konu edindiğine göre, ve fiziksel gerçeklik üzerine bilebileceklerimizin bir sınırı olmadığına göre, bütün bunlardan çıkan sonuç, evrendeki bütün olguların bizim için bilinebilir ve anlaşılabilir olduğudur. 7. Varolan şeylerin hepsi de eninde sonunda fizikseldir, hem de geleneksel anlamı ile, yani zihinselin karşıtı olması anlamında fizikseldir. Buna göre geleneksel karşıtlıklarda düalizme karşı monizm, zihinselciliğe karşı materyalizm sağdaki terimler doğru görüşe; soldaki terimler ise yanlış görüşe işaret ederler. Bu yedi varsayım Searle e göre materyalistlerin şuuraltını şekillendiren inançlar ve kanılara işaret eder, ve materyalistlerin sürekli zihin konusuna eğilmelerinin, bu alanı ivedi bir problem alanı olarak görmelerinin, her defasında yeni yeni zihin kuramları ortaya sürmelerinin itici unsurlarıdır. Materyalizme karşı çıkan ve bütün bu varsayımların yanlış olduğunu savunan Searle daha sonra sırayla hepsini çürütmeye girişir 8 : Şuur önemsiz değil önemlidir. Çünkü, şuur konusunu örtük veya açık bir biçimde ele almadan, zihne dair fenomenleri incelemenin bir yolu yoktur. Şuur kavramından bağımsız bir zihin kavramına sahip olunamaz. Gerçekliğin hepsi nesnel değildir; bir kısmı özneldir. Bilgibilimsel (epistemolojik) bağlama ait öznellik/nesnellik ayırımı yanlış bir biçimde varlıkbilimsel (ontolojik) bağlama taşınmaktadır. Bunun sonucu olarak, doğruya ulaşmaya çalışırken mümkün 8 John R. Searle, The Rediscovery of the Mind, The MIT Press, Cambridge, 1995, s.18

7 6 olduğunca bireysel öznel önyargıları ayıklamamız gerekir düşüncesi, gerçek dünya, indirgenemez biçimde öznel olan unsurlar içermez düşüncesine yol açmaktadır. Zihinsel olanın nesnel bir ontolojiye sahip olduğunu düşünmek yanlış olduğu için, olası bir zihin bilimi metodolojisinin, ilgisini yalnızca nesnel-gözlemlenebilir davranışla sınırlayan bir metodoloji olması gerektiğini düşünmek de yanlıştır. Zihinsel fenomenler şuurla temelden bağlantılı oldukları için, ve şuur özü gereği öznel olduğu için, zihinsel olanın ontolojisi özünde bir birinci-şahıs ontolojisidir. Zihinsel haller daima birisinin zihinsel halleridir. Başkalarına ait zihinsel fenomenlerin varlığını, sadece onların davranışını gözlemleyerek bildiğimizi düşünmek yanlıştır. Köpeklerin ve kedilerin şuur sahibi olduklarını, ama bilgisayarların ve arabaların şuur sahibi olmadıklarını nasıl bilebildiğimiz üzerinde bir an düşünürsek, bu kanaatimizin temelinde davranışın değil, dünyanın işleyişine ilişkin belirli bir nedensel kavrayışın yattığını fark ederiz. Davranış, veya davranışla arasındaki nedensel ilişkiler, zihinsel fenomenlerin varlığının özünü oluşturmaz. Zihinsel hallerin davranışla olan ilişkisi tamamen olumsal (kontanjen) bir ilişkidir. Davranışa gerek olmadan zihinsel hallere sahip olduğumuzu, ve zihinsel hallere gerek olmadan davranışa sahip olduğumuzu tasavvur edebiliriz. Evren hakkında ve bizim evrendeki yerimiz hakkında bildiklerimiz göz önüne alınırsa, her şeyin bizim için bilinebilir olduğu şeklindeki yargı, bildiklerimizin kendisiyle tutarsızdır. Beyinlerimiz belirli evrimsel süreçlerin ürünüdürler. Ve bizim beyinlerimiz, sözgelimi köpeklerin beyinlerinden daha gelişmiştir. Bu yüzden bizim anlayabildiğimiz kuantum mekaniğini, köpekler anlayamazlar. Benzer şekilde insandan daha fazla evrimleşmiş bir yaratık düşünülebilir, ve doğal olarak bu yaratık insandan daha gelişmiş bir beyne sahip olacaktır, ve insanın bilip anlayamayacağı şeyleri bilip anlayacaktır. Fiziksel olana dair kartezyen anlayış, diğer bir deyimle fiziksel gerçekliğin res extensa şeklindeki kavramsallaştırılması, fiziksel gerçeklik hakkındaki cümlelere karşılık gelen olguları betimlemek için yetersizdir. Fiziksel olan deyimi bize molekülleri, atomları ve atomaltı parçacıkları hatırlatır. Oysa içinde yaşadığımız dünyayı ve onun ne kadar farklı türden şeyleri içerdiğini düşündüğümüzde, zihinsel ve fiziksel kategorilerin bütün bu gerçekliği kuşatamayacak kadar yetersiz ve fakir kaldıklarını görürüz.

8 7 Temeli yukarıda belirtilen çeşitli düşüncelere dayanan materyalizm, zihin-beden sorunu ve zihin felsefesinin diğer konularına dair bir yaklaşım geliştirmek istediğinde, davranışçılığın kendisi için en uygun seçenek olduğunu fark etti. B.1.c. Davranışçılık Davranışçılık (behaviorism), yirminci yüzyılın başlarında psikolojideki yöntem tartışmalarının bir sonucu olarak ortaya çıkan bir yaklaşımdı, ve bu yaklaşımın zihin felsefesindeki yansıması mantıksal davranışçılık olarak bilinir. Bu yüzden psikolojideki davranışçılık ile mantıksal davranışçılığın karıştırılmaması önemlidir. Psikolojinin ilk defa bir bilim olarak belirmeye başladığı ondokuzuncu yüzyılın sonlarında, temelde zihnin yapısının aydınlatılması ile ilgilenen bu bilimin ilk öncüleri yani yapısalcılar, bu tür bir araştırmaya en uygun yöntemin içebakış (introspection) olduğunu düşünüyorlardı. Ancak kısa zaman sonra bir yöntem olarak içebakışın bilimsel olmadığı itirazları geldi: İlk olarak 1910 larda, 1920 lerde John B. Watson ( ) tarafından geliştirilmiş olan davranışçılık (behaviorism), içebakış tekniğini tümüyle reddetti ve psikolojinin, davranışın, diğer bir deyişle, insanların ve hayvanların yaptıklarının incelenmesiyle sınırlanmasında ısrar etti. İlk ortaya konduğu şekliyle davranışçılığın üç önemli özelliği vardı. Bunlardan biri davranışı oluşturan öğeler olarak koşullu reflekslerin vurgulanmasıydı. İkincisi, öğrenilmiş davranışın vurgulanmasıydı; davranışçılar içgüdülerin ve doğuşsal yönelimlerin varlığını yadsıdılar. Üçüncü olarak, davranışçılık, insan davranışlarının anlaşılmasında bir yol olarak hayvan davranışlarının incelenmesini vurguladı. İlk ortaya konduğu şekliyle davranışçılığın, bugün için çok dar kapsamlı kalmasına karşın, davranışın incelenmesi psikolojide başat bir görüş olarak süregelmiştir. 9 Psikolojideki yöntem tartışmaları bundan sonra da devam etmiş ve hala bitmemiş olmakla birlikte, yukarıdaki paragraftan da anlaşılacağı üzere psikolojinin davranış üzerinde yoğunlaşan, bir davranış bilimi olduğu kanaati bugün herkesçe 9 C.T.Morgan Psikolojiye Giriş, çev. Hüsnü Arıcı ve diğerleri, METEKSAN Yayınları, Ankara, 1984, s.4

9 8 paylaşılmaktadır. 10 Dolayısıyla psikolojideki davranışçılık, psikoloji kavramlarının anlamıyla ilgili bir görüş olmadığı gibi zihin-beden sorununa getirilmiş bir çözüm de değildir. 11 Zihin felsefesine giriş hüviyetindeki metinler genellikle davranışçılık üzerine bir tartışma ile başlarlar ve kesin olarak çürütülmüş birkaç zihin kuramından biri olduğunu vurgularlar. 12 Yine de Alex Byrne e göre zihin felsefesinde davranışçılık hala diridir ve farklı kişilerin görüşlerinde değişik biçimlerde kendini belli etmektedir: Davranışçılık yirminci yüzyılın ilk yarısında gelişti. Bu dönemde davranışçı eğilimdeki düşünürlerin içine Carnap 13, Hempel 14, Russell, Witgenstein ve Ryle dahil edilir. Bazı çağdaş düşünürler için, davranışçılığı en fazla savunandan en az savunana doğru bir dizilim yapıldığında Quine ın 15 davranışçı uçta, Searle ün ise karşıt uçta yer aldığı görülür. Davidson 16, Dennett 17 ve Dummett 18, Searle e nazaran Quine a daha yakındırlar; diğer taraftan Fodor 19, Dretske 20 ( ve diğer pek çokları) ise, Quine a nazaran Searle e daha yakındırlar. Armstrong 21 ve Lewis 22 ortada bir yerde bulunurlar. 23 Byrne, zihin felsefesindeki çağdaş davranışçılıktan ayırdığı ilk dönemlerdeki davranışçılığın üç ana yaklaşım içerdiğini kabul etmektedir. Birinci yaklaşım olan eleyici davranışçılık zihinsel olanın kendi başına bağımsız varlığının yadsınması ve elenmesini savunur, ve Watson, Burrhus Frederic Skinner ( ) ve Quine bu gruba girmektedir. Nitekim Watson şuur diye bir şeyin varolmadığını kabul eder. 24 İkinci yaklaşım olan analitik (veya mantıksal) davranışçılığa göre, zihinsel terimler 10 Psikoloji insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bir bilimdir Bkz. Morgan, s.6 11 Stephen Priest, Theories of the Mind, Penguin Books, London, 1991, s Alex Byrne, Behaviorism, Samuel Guttenplan (ed.), A Companion to the Philosophy of Mind, Blackwell, Oxford, 1996, s Rudolf Carnap ( ). 14 Carl Gustav Hempel ( ). 15 Willard van Orman Quine ( ). 16 Donald Davidson ( ). 17 Daniel C. Dennett (1942- ). 18 Michael Dummett ( ). 19 Jerry A. Fodor (1935- ). 20 Fred I. Dretske ( ). 21 D.M. Armstrong ( ). 22 David K. Lewis ( ). 23 Byrne, op.cit. s Priest, op.cit. s.36

10 9 içeren cümleler çözümlenerek, yalnızca fiziksel davranışla ilgili olan cümlelere çevrilebilir. Byrne e göre bu gruba Hempel ve bazı görüşleri ile yine Skinner girmektedir. Son olarak Ryle ın kendine has görüşleri olduğunu belirtmekte ve diğerlerinden ayırarak Rylecı davranışçılık şeklinde üçüncü bir yaklaşım belirlemektedir. Buna göre Ryle hernekadar genellikle bir mantıksal davranışçı olarak değerlendirildiyse de, tüm psikolojik cümlelerin yalnızca fiziksel kavramlar içeren cümlelere çevrilebileceğini kabul eden Hempel gibi fizikselci değildir; gerçekliğin fiziksel olup olmadığı şeklindeki soruyu da aslında kavramsal açıdan hatalı bulur. Ryle, bir fail (agent) olarak insanın davranışsal eğilimlerinden söz eder, ve içsel zihinsel tezahürlere ilişkin cümlelerin bir çözümlemesini vermek yerine, kişinin kamusal eylemlerinin arkasında karmaşık içsel zihinsel süreçlerin olması gerektiği şeklindeki iddia reddedildiğinde başka zihinlere dair felsefe sorununun ortadan kalkacağını ileri sürer. 25 B.1.c.1 Davranışçılığın Mantıkçı Pozitivist Kökeni Yine de bu mevzuya ilişkin düşünce tarihi incelendiğinde görülecektir ki, zihin felsefesindeki davranışçılıktan asıl itibarıyla analitik ya da mantıksal davranışçılığın anlaşılması gerekir, ve bu konudaki en etkili düşünürlerin de mantıksal davranışçılar oldukları kabul edilebilir. Dolayısıyla davranışçılığın mantıksal ve dilsel bir felsefenin yedeğinde gelişmiş olduğunu belirtmemiz gerekir. Kendisine bir mantıksal davranışçı denilmeyi tam anlamıyla hakeden kişi Hempel dir. Hempel bir mantıkçı pozitivisttir, ve kimilerince Viyana Çevresinin üyeleri arasında gösterilir. Mantıkçı pozitivizm yirminci yüzyılın başlarında ortaya çıkan çok etkili olmuş bir felsefe akımıdır. En önemli özelliği, deneysel, duyularla algılanabilen çıplak olgulara yönelmek ve varlığı olduğu haliyle konu edinmek olan mantıkçı pozitivizm, eski Comteçu pozitivizmin yirminci yüzyılda yeniden canlanışı olarak değerlendirildiği için neopozitivizm olarak da anılır. Burada geçen pozitivizm terimi mantıkçı pozitivistlerin rasyonalist değil empirist olduklarını ve empirist gelenekten esinlendiklerini, mantıkçı terimi de dil çözümlemelerine dayanan analitik yöntemi felsefe etkinliğinin temel yöntemi olarak benimsediklerini vurgular. Belli başlı öncüleri Gottlob Frege ( ), George 25 Alex Byrne, Behaviorism, Samuel Guttenplan (ed.), A Companion to the Philosophy of Mind, Blackwell, Oxford, 1996, s

11 10 Edward Moore ( ), Russel, Alfred North Whitehead ( ) ve Wittgenstein olan analitik yöntem, karmaşık sorun ve kavramların çözümlenmesine, daha iyi anlaşılabilen ya da bir sorun teşkil etmediği gözlemlenen küçük parçalara bölünmesine dayanır. Bu yöntemde bağımsız kavramlar ile önermeler arasındaki mantıksal ilişkilere odaklanılır. Dikkatler, felsefenin ifade edildiği dile ve dolayısıyla dilin kendisine yöneltilir, ve dil, ciddi felsefi araştırma ve soruşturmanın başlıca meşru ve hakiki konusu haline getirilir. 26 Mantıkçı pozitivizmin empirist kaynakları ise Hume, Mill ve Ernst Mach a ( ) dayanmaktadır. B.1.c.2. Wittgenstein Davranışçılığın en büyük esin kaynağı Wittgenstein ın görüşleridir. Wittgenstein ın ölümünden sonra 1953 de yayımlanan Felsefi Soruşturmalar, modern zihin felsefesinin temel taşlarından biri kabul edilir. Wittgenstein burada, bugün mahrem dil argümanı (private language argument) olarak bilinen, ve dilin özü gereği mahrem olamayacağını, kamusal olması gerektiğini dile getiren meşhur kanıtını ortaya koyar. Wittgenstein ın mahrem dil argümanı, mahrem bir dil olasılığını ortadan kaldırmak için öne sürülmüş bir kanıttır.... Mahrem dil dediğimiz şey gerçekte nedir? Wittgenstein bazı özel anlamlarda bir mahrem dilin olabileceğini tamamen kabul eder. Mesela, sırlarınızı bir günlüğe yazmak için, bunları İngilizce den kendi geliştirdiğiniz şifreli işaret sistemine çevirme yolunu seçebilirsiniz. Kimi zaman bir kişi kendi kendisini ayıplayabilir veya kendi kendisini ümitlendirebilir, ve çoğu zaman da bir kişi kendi kendisiyle hem İngilizce hem de Almanca konuşabilir. Ya da yaşça küçük kardeşler veya arkadaşlar kendi aralarındaki haberleşmeyi başkalarından gizlemek için, yalnızca kendilerinin bilip kullandığı bir dil meydana getirebilirler. Bunlardan hiçbiri Wittgenstein ın karşı çıktığı bir durum değildir. Wittgenstein ın asıl hedefi mahrem dil tabirinin felsefi bakımdan önem arz eden anlamıdır: 26 Siobhan Chapman, Philosophy for Linguists, Routledge, London and NewYork, 2000, s.2

12 11 kişinin kendi içsel deneyimlerini -duygularını, hoşnutsuzluklarını, ve diğerlerini- yazıya dökebileceği veya sesli olarak ifade edebileceği, ve yalnızca kendi özel kullanımına mahsus bir dil... Bu dildeki kelimeler, yalnızca konuşan kişi tarafından bilinebilenlere işaret ederler: aracısız ulaşabildiği kendi mahrem duyumlarına. Dolayısıyla bir başkası bu dili anlayamaz. (Philosophical Investigations, s.243) Demek ki mahrem dilin iki belirleyici özelliği bulunuyor: yalnızca onu konuşan kişinin deneyimlerine göndermede bulunur, ve konuşan dışında bir başkası bu dili anlayamaz. Sözü geçen deneyimlerin de kendine has belirleyici özellikleri vardır. Bunlar içsel, mahrem ve aracısız dırlar, ve bunların varolup olmadıklarını ve ne olduklarını yalnızca mahrem dili konuşan kişi bilebilir. 27 Wittgenstein a göre sözcükler anlamlarını iki yoldan kazanırlar: sözel tanımlar ve göstermeci tanımlar yoluyla: Sözel bir tanımda, bir sözcüğün anlamı yalnızca başka sözcüklerle tanımlanır. Sözlükler, örneğin, sözel tanımları verirler. Göstermeci tanımda, buna karşıt olarak, bir sözcük işaret ettiği şeyin bir örneğinin gösterilmesi yoluyla tanımlanır. Mesela, kare yi sözel olarak tanımlamak için bir cümle verilir: Kare eşit kenarlı, eşit ve dik açılı, kapalı düzlem demektir ; oysa kare yi göstermeci olarak tanımlamak için bir kareye işaret edilerek, onun bir Kare olduğu söylenir. 28 Ancak diğer taraftan, bir nesneye mahrem bir biçimde işaret edilmesi diyebileceğimiz mahrem göstermeci tanım Wittgenstein a göre olanaksızdır. Göstermeci tanım olanaklıdır, ama kamusal dili ve Wittgenstein ın deyimiyle kamusal dilin sahne dekoru nu gerektirir: grameri, kuralları, haberleşen kişilerin sağduyu dünyasını. Göstermeci tanımlar, bir sözcüğün işte bu bağlamın bütünü içindeki işlevini ve yerini göstermeleri bakımından yararlıdırlar. Ama filozofların yaptığı gibi, göstermeci tanımı olanaklı kılan sahne dekoru nun unutulmaması lazım gelir. 27 Stephen Priest, Theories of the Mind, Penguin Books, London, 1991, s İbid. s.62

13 12 Mahrem göstermeci tanımın olanaksızlığını göstermek için Wittgenstein bizi, bir duyumun her tezahür edişini kaydetmek için bir günlük tutmaya karar veren bir kişinin bulunması olasılığı üzerinde düşünmeye davet eder (Philosophical Investigations, s.258). Düşüncenin özü şudur: bu kişi söz konusu duyumun her ortaya çıkışında bir işaret, örneğin D kaydedecektir. Wittgenstein ın üzerinde durduğu nokta, D nin bir duyumun ismi olarak yerleşik bir işleve sahip olduğu bir kamusal dili kullanmasını bilmeyen bir kişi için, böyle bir şeyin imkansız olduğudur. Mahrem göstermeci tanımı meydana getirecek olası hiçbir unsur yoktur ortada. Kişi kendi duyumuna işaret edemez. Kişi belki de dikkatini söz konusu duyumun üzerinde odaklayacak ve ona içsel bir şekilde işaret edecektir, ama D ile duyum arasında referans yerine geçecek bir bağlantının bu şekilde kurulabileceğini düşünmek bir yanılsamadan ibarettir. D nin söz konusu duyuma isim yapılabilmesi için gerekli olan kurucu unsurlar mevcut değildir. Duyumun D ile doğru veya yanlış olarak isimlendirilmesi diye belirlenebilecek hiçbir şey yoktur. Duyumun D ile isimlendirilmesinin doğru veya yanlış olması gibisinden bir şey böyle bir durumda söz konusu değildir, dolayısıyla bu durumda böyle bir isimlendirmeden bahsedilemez. Wittgenstein ın sözleriyle: Fakat bu durumda doğruluk için bir ölçüte sahip değilim. Denecektir ki: bana doğru gibi görünen her ne ise, o doğrudur. Ve işte ancak böyle bir durumda, doğru diye bir şeyden bahsetmemiz de mümkün değildir (Philosophical Investigations, s.258). İsim vermek, isimlendirmenin doğru ya da yanlış olarak yapılması olasılığını önceden gerekli kılmaktadır. Bu olasılık ise sadece bir kamusal dilin içinde mevcuttur, çünkü kamusal dil doğru ya da yanlış olmanın ölçütlerini barındırır. Hayalimizdeki tren tarifesine bakmak, gerçek tren tarifesine danışmanın yerini ne derece tutabilirse, mahrem göstermeci tanım da bir sözcüğün kullanımını o derece belirleyebilir. Bu adeta, bir haber unsurunun gerçekliğinden emin olmak amacıyla aynı gazeteden bir düzine satın almaya benzer. 29 İşte, mahrem göstermeci tanımın yukarıda ortaya konduğu gibi olanaksız oluşu, mahrem bir dil imkanını da ortadan kaldırmaktadır. Böyle bir muhakemenin doğal sonucu, anlamın da mahrem olamamasıdır: 29 Stephen Priest, Theories of the Mind, Penguin Books, London, 1991, s.62-63

14 13 Ağrı gibi duyumlara işaret eden sözcükler, dildeki kullanımlarını içsel ve mahrem bir şeyin isimlendirilmesi yoluyla kazanmazlar. Wittgenstein a göre daha çok, ağrı sözcüğü zamanla ağrının iptidai ifade biçimlerinin yerini tutmaya başlar. Henüz dil yetisini edinmemiş bir çocuk, bir ağrı hissettiği zaman ağlar, ama yetişkinler çocuğa ağlamanın yerine kullanabileceği, ağrıya ilişkin yeni dilsel nidalar öğretirler: Çocuğa yeni bir ağrı davranışı öğretirler (Philosophical Investigations, s.244). Bu açıklamaya göre, ağrı ağrının ismi olmaktan çok, ağrının bir ifadesidir. Ayrıca çocuk ağrı sözcüğünü kamusal dilin kullanımlarına katılarak öğrenmektedir, yoksa gizli içsel bir isimlendirme işlemiyle değil. Wittgenstein, ne ağrı ile ağlama nın aynı anlama geldiğini söylemektedir, ne de ağrı nın, gerçekte dilsel-olmayan davranışa ilişkin bildiriler yoluyla tamamen konuşma diline çevrilebileceğini. Bununla beraber açıkça, ağrı davranışının ağrı kullanımını içerdiğini düşünür. Onun görüşünce, ağrı nın ilk kullanımı, ağrı davranışının öğrenilmiş bir parçasıdır: ağrıya dair bir dilsel ifade.... Sözcüklerin de aynen masalar ve tornavidalar gibi, insan yapısı diğer eserlerin sahip olduğu kullanımlar veya işlevleri vardır. Bir sözcüğü ait olduğu davranışsal ve dilsel bağlamdan -yani ait olduğu dil oyunu ndan- çıkartmak, ve sonra onun anlamını sormak, bir dişliyi ait olduğu makineden çıkarıp onun ne olduğunu sormak kadar yanlış yönlendirici bir işlemdir. Dişliyi makinedeki yerine tekrar takın, gördüğü işlev açıkça ortaya çıkar. Sözcüğü de ait olduğu canlı insani bağlama iade edin, nasıl kullanıldığı aşikar olacaktır. Anlam içsel, gizemli, mahrem ve psikolojik bir şey değildir. Anlam dışsal, apaçık, kamusal ve davranışsaldır. Aslında yapmamız gereken, bir anlam kuramı peşinde koşmaktan vazgeçmek ve dikkatimizi gerçek hayattaki dilsel kullanımlara çevirmektir. Çünkü anlam denilen, bizzat onlardır. 30 Wittgenstein, bütün bunlardan yola çıkarak, deneyimin de mahrem olmadığını ispatlamaya çalışır: Diyelim ki, bir kişi kendi duyumlarının Bir ağrı hissettiğimi ancak ben bilebilirim anlamında, mahrem olduklarını söylüyor (Philosophical 30 Stephen Priest, Theories of the Mind, Penguin Books, London, 1991, s.61-62

15 14 Investigations, s.246). Wittgenstein bunun doğru olmadığını düşünür. Ona göre, bu görüş bir açıdan bakıldığında sadece yanlıştır, ve diğer bir açıdan ise saçmadır. Yanlıştır, çünkü çoğu kez, başka insanlar benim bir tarafım ağrıdığında bunu bilirler. Bilmenin olağan dildeki kullanımı, buna müsaade eder. Diğer taraftan bu görüş saçmadır, çünkü Bir ağrı hissettiğimi biliyorum deyimi, Bir ağrı hissediyorum deyimine, duruma göre bir vurgu dışında, fazladan hiçbir şey katmaz. Bilgiden bahsetmenin, ancak bir şüphe veya hata söz konusu olması durumunda, bir anlamı vardır. Oysa, kişinin -kendi durumundan hareketle- bir ağrı hissedip hissetmediği konusunda şüphe duyması, saçmadır; dolayısıyla kişinin bir ağrı hissettiğini bilmesinden bahsetmek de, aynı şekilde anlamsızdır. Şaşırtıcı ve ironik olan husus, kişinin mutlak kesinlik olgusu dolayısıyla değil de, bilhassa şüphe duyduğu durumlar dolayısıyla bilme yi kullanma gereksinimi duymasıdır. Wittgenstein, duyumlar mahremdir deyiminin belli bir şekilde kullanılmasına müsaade eder. Bu deyimi dile getirmek, duyumlar hakkında herhangi bir iddiada bulunmak demek değildir, sadece duyum kelimesinin (ingilizcesi sensation ç.n.) İngilizce de nasıl kullanıldığını göstermektir. Bu deyim, onun dilbilgisel önerme adını verdiği ve bir kelimenin nasıl kullanıldığını gösteren durumun bir örneğini oluşturmaktadır. Duyumlar mahremdir deyiminin, zihin felsefesine dair bir olguyu veya metafizik bir anlayışı ifade ettiğini düşünmek hata olur. Bu deyim, sadece belirli bir kelimenin İngilizce de nasıl kullanıldığını göstermektedir. Düşünün ki bir kişi, kendi duyumlarının başka bir anlamda mahrem olduğunu öne sürüyor. Mesela bu kişi, Benim ağrılarımı benden başkası hissedemez diyor (Philosophical Investigations, s.253). Yine aynı şekilde bu yargının anlamlı sayılabilmesi için bu sefer, hangi ağrıların hangileri olduğu konusunda hata veya şüphe ihtimalinin bulunması, yani ağrıları birbirine karıştırmak durumunu kapsaması gerekir. Elbette bir kişi hangi fiziksel nesnenin hangisi olduğu konusunda hata yapabilir veya şüpheye düşebilir, -mesela, acaba bu sandalye dün gördüğüm sandalyenin aynısı mı yoksa onun bir benzeri mi örneğinde olduğu gibi- ama sizin hissettiğiniz ağrının gerçekte bana ait olduğu şeklinde bir karışıklık, hiçbir biçimde söz konusu olamaz. Bu saçma bir düşüncedir.

16 15 Wittgenstein, anlamsızlığa yol açmayacak bir şekilde kavranabilen bir kısım hallere karşı çıkmaz. Örneğin siz benim bir tarafımın ağrıdığını hissedebilirsiniz, veya yapışık doğan ikizlerin ikisi de aynı beden bölgesinde bir ağrı hissedebilir. Anlamlı olmayan şey, bir başkasının benim ağrılarıma sahip olup olamayacağına dair yargılardır Stephen Priest, Theories of the Mind, Penguin Books, London, 1991, s.59-60

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri ÜNİTE:4 Bilişsel Psikoloji 1 ÜNİTE:5 Çocuklukta Sosyal Gelişim ÜNİTE:6 Sosyal

Detaylı

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3)

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3) DOĞRULUK / GERÇEKLİK FARKI Gerçeklik: En genel anlamı içinde, dış dünyada nesnel bir varoluşa sahip olan varlık, varolanların tümü, varolan şeylerin bütünü; bilinçten, bilen insan zihninden bağımsız olarak

Detaylı

Nesnellik. İdelerin Öznelliği

Nesnellik. İdelerin Öznelliği 3 Nesnellik İdelerin Öznelliği Nesnellik kavramını açıklığa kavuşturmak ve bir duyumun neden nesnel bir doğada olduğunu açıkça görmek için, Frege basmakalıp/tipik bir biçimde öznel olan şeylerin yani,

Detaylı

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı Russell ın dil felsefesi Frege nin anlam kuramına eleştirileri ile başlamaktadır. Frege nin kuramında bilindiği üzere adların hem göndergelerinden hem de duyumlarından

Detaylı

Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi)

Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi) Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi) Şimdi bu beş mantıksal operatörün nasıl yorumlanması gerektiğine (semantiğine) ilişkin kesin ve net kuralları belirleyeceğiz. Bir deyimin semantiği (anlambilimi),

Detaylı

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri BILGI FELSEFESI Bilginin Doğruluk Ölçütleri Bilimsel bilgi Olgusal evreni, toplum ve insanı araştırma konusu yapar. Bilimler; Formel bilimler Doğa bilimleri Sosyal bilimler olmak üzere üç grupta incelenir.

Detaylı

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni SANAT FELSEFESİ Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni Estetik güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatıdır. A.G. Baumgarten SANATA FELSEFE İLE BAKMAK ESTETİK Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan

Detaylı

Matematik Ve Felsefe

Matematik Ve Felsefe Matematik Ve Felsefe Felsefe ile matematik arasında, sorunların çözümüne dayanan, bir bağlantının bulunduğu görüşü Anadolu- Yunan filozoflarının öne sürdükleri bir konudur. Matematik Felsefesi ; **En genel

Detaylı

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ FELSEFENİN BÖLÜMLERİ A-BİLGİ FELSEFESİ (EPİSTEMOLOJİ ) İnsan bilgisinin yapısını ve geçerliğini ele alır. Bilgi felsefesi; bilginin imkanı, doğruluğu, kaynağı, sınırları

Detaylı

FELSEFE BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ I.YARIYIL DERSLERİ

FELSEFE BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ I.YARIYIL DERSLERİ FELSEFE BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ I.YARIYIL DERSLERİ FEL-101 Felsefeye Giriş Felsefenin temel problem, kavram, akım ve alt disiplinlerine genel bir giriş. FEL-103 Eskiçağda Felsefe Kredi (Teorik-Pratik-Lab.)

Detaylı

V. Descartes ve Kartezyen Felsefe

V. Descartes ve Kartezyen Felsefe V. Descartes ve Kartezyen Felsefe Rönesans tan sonra düşüncedeki salınım birliğe kapalılığa doğru bir yol aldı. Descartes la birlikte bilgi felsefesi ön plana çıktı ve kapalı bir sistem meydana geldi.

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİ-II (SOS114U)

DAVRANIŞ BİLİMLERİ-II (SOS114U) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. DAVRANIŞ BİLİMLERİ-II (SOS114U) KISA

Detaylı

I. KİTAP: BATI FELSEFE GELENEĞİ: ÖĞRETİ VE KAVRAMLAR AÇISINDAN YAKLAŞIM FELSEFEYE GİRİŞ

I. KİTAP: BATI FELSEFE GELENEĞİ: ÖĞRETİ VE KAVRAMLAR AÇISINDAN YAKLAŞIM FELSEFEYE GİRİŞ I. KİTAP: BATI FELSEFE GELENEĞİ: ÖĞRETİ VE KAVRAMLAR AÇISINDAN YAKLAŞIM FELSEFEYE GİRİŞ BİRİNCİ BÖLÜM İnsan kültürünün biçimleri: Büyü, din, bilim ve sanat... 17 1. Büyü...17 2. Teknik...19 3. Din...21

Detaylı

6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler

6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler İçindekiler xiii Önsöz ı BİRİNCİ KISIM Sofistler 3 1 Giriş 6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler 17 K a y n a k la r 17 Sofistlerin G enel Ö zellikleri

Detaylı

BİLGİ KURAMI DERS NOTLARI DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ, FELSEFE BÖLÜMÜ

BİLGİ KURAMI DERS NOTLARI DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ, FELSEFE BÖLÜMÜ DOĞRULUK / GERÇEKLİK FARKI Gerçeklik: En genel anlamı içinde, dış dünyada nesnel bir varoluşa sahip olan varlık, varolanların tümü, varolan şeylerin bütünü; bilinçten, bilen insan zihninden bağımsız olarak

Detaylı

FELSEFİ ATOMCULUKTAN MANTIKSAL ATOMCULUĞA ANALİTİK FELSEFENİN KİMYASI. Arş. Gör. Kemal BAKIR

FELSEFİ ATOMCULUKTAN MANTIKSAL ATOMCULUĞA ANALİTİK FELSEFENİN KİMYASI. Arş. Gör. Kemal BAKIR FELSEFİ ATOMCULUKTAN MANTIKSAL ATOMCULUĞA ANALİTİK FELSEFENİN KİMYASI Arş. Gör. Kemal BAKIR FELSEFİ ATOMCULUK Atomculuk, maddenin ya da bütün karmaşık fenomenlerin sabit, değişmez, bölünemez parçacıklardan

Detaylı

Nazım Gökel. Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, (Dahili: 1410)

Nazım Gökel. Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, (Dahili: 1410) Nazım Gökel Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, 113. 0090-348- 8222350 (Dahili: 1410) ngokel@aol.com EĞİTİM Boğaziçi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (Doktora) Sistematik

Detaylı

I. ÜNİTE PSİKOLOJİ BİLİMİNİ TANIYALIM

I. ÜNİTE PSİKOLOJİ BİLİMİNİ TANIYALIM I. ÜNİTE PSİKOLOJİ BİLİMİNİ TANIYALIM Yeryüzünün en karmaşık canlısı insandır. İnsanoğlu dünyamız için önemlidir; çünkü çevresi üzerinde en büyük etkiyi o yapar, kültür ve medeniyeti o oluşturur, geleceği

Detaylı

kavramının inşa edilmesi

kavramının inşa edilmesi B E N L İ K kavramının inşa edilmesi Ben kimim? Doç.Dr. Hacer HARLAK - Sosyal Psikoloji I sorular sorular - sorular Siz diğerlerinden farklı mısınız, yoksa benzer mi? Herkes için aynı kişi misiniz? (Eğer

Detaylı

Gilbert Ryle, Zihin Kavramı, çev. Sara Çelik, İstanbul: Doruk Yayınları, 2011, 510 s.

Gilbert Ryle, Zihin Kavramı, çev. Sara Çelik, İstanbul: Doruk Yayınları, 2011, 510 s. / Iğdır University / Journal of Social Sciences Sayı / No. 7, Nisan / April 2015: 207-212 KİTABİYAT / BOOK REVIEW Gilbert Ryle, Zihin Kavramı, çev. Sara Çelik, İstanbul: Doruk Yayınları, 2011, 510 s. Hazırlayan

Detaylı

MODERN MANTIK ARASINAVI (SOSYOLOJİ) ÇÖZÜMLERİ B GRUBU

MODERN MANTIK ARASINAVI (SOSYOLOJİ) ÇÖZÜMLERİ B GRUBU MODERN MANTIK ARASINAVI (SOSYOLOJİ) ÇÖZÜMLERİ B GRUBU 1. Aşağıdaki kanıtlamaların çıkarım belirticilerini, öncül ve sonuç önermelerini, tümdengelimli mi (geçersiz, geçerli veya sağlam), tümevarımlı mı

Detaylı

Psikoloji Psychology Psyche ology Ruh/zihin inceleme

Psikoloji Psychology Psyche ology Ruh/zihin inceleme Psikoloji Psychology Psyche ology Ruh/zihin inceleme Beden/Zihin Problemi Mentalizm Psikofizik Etkileşimselcilik MONİZM ZİHİN/ BEYİN SORUNU DUALİZM Materyalizm Psikofizik Paralelcilik >Psikoloji bilimler

Detaylı

DOĞRU BİLGİNİN ÖLÇÜTÜ PROBLEMİ: Doğruluk Kuramları. Bütün dillerdeki bütün doğru lar ortak bir özü paylaşırlar mı?

DOĞRU BİLGİNİN ÖLÇÜTÜ PROBLEMİ: Doğruluk Kuramları. Bütün dillerdeki bütün doğru lar ortak bir özü paylaşırlar mı? BİLGİ KURAMI DERS NOTLARI DOĞRU BİLGİNİN ÖLÇÜTÜ PROBLEMİ: Doğruluk Kuramları İnsana özgü olan dilin icadı, olanları bildirme, anlatma olanağıyla bağlantılıdır. Bu da bazen bildirilerin dileklerle süslenmesine

Detaylı

EĞİTİM FELSEFESİ KISA ÖZET KOLAYAOF

EĞİTİM FELSEFESİ KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTE- LERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. EĞİTİM FELSEFESİ KISA ÖZET 1 KOLAYAOF

Detaylı

Yazılı Ödeviniz Hakkında Kendinize Sormanız Gereken Bazı Sorular

Yazılı Ödeviniz Hakkında Kendinize Sormanız Gereken Bazı Sorular 24.00/24.02 Güz Dönemi, 2005 Yazılı Ödeviniz Hakkında Kendinize Sormanız Gereken Bazı Sorular Bir Ödevi yazmaya başlamadan önce, hazırladığınız taslağınızı, bir de şu soruları aklınızda tutarak gözden

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23

İÇİNDEKİLER. Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23 İÇİNDEKİLER Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23 I. Felsefe Eğitimi ve Öğretimi 23 A. Eğitim ve Öğretim 23 B. Felsefe Eğitimi ve Öğretimi 24 II.

Detaylı

Nazım Gökel. Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, (Dahili: 1410)

Nazım Gökel. Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, (Dahili: 1410) Nazım Gökel Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, 113. 0090-348- 8222350 (Dahili: 1410) ngokel@aol.com EĞİTİM Boğaziçi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (Doktora) Sistematik

Detaylı

17 ÞUBAT 2016 5. kontrol

17 ÞUBAT 2016 5. kontrol 17 ÞUBAT 2016 5. kontrol 3 puanlýk sorular 1. Tuna ve Coþkun un yaþlarý toplamý 23, Coþkun ve Ali nin yaþlarý toplamý 24 ve Tuna ve Ali nin yaþlarý toplamý 25 tir. En büyük olanýn yaþý kaçtýr? A) 10 B)

Detaylı

WITTGENSTEIN Mahrem Dil Argümanı ve Zihin Felsefesi

WITTGENSTEIN Mahrem Dil Argümanı ve Zihin Felsefesi WITTGENSTEIN Yirminci yüzyıl boyunca İngilizce-konuşulan dünyada yapılan felsefeye, Ludwig Wittgenstein dışında hiç kimse onun kadar doğrudan ve geniş çapta bir etkide bulunmamıştır. Kendisi Avusturya

Detaylı

a) Doğru Bilginin Kaynağı Problemi

a) Doğru Bilginin Kaynağı Problemi a) Doğru Bilginin Kaynağı Problemi Bilginin kaynağı deney(im)dir. (Empirizm) Bilginin kaynağı akıldır. (Rasyonalizm) Bilginin kaynağı hem akıl hem deney(im)dir. Bilginin Kaynağı sezgidir. b1) Bilginin

Detaylı

A.3. Töz Düalizmi. A.3.a. Etkileşimcilik. Londra ve NewYork, 1967, s.341 2 İbid. s.341

A.3. Töz Düalizmi. A.3.a. Etkileşimcilik. Londra ve NewYork, 1967, s.341 2 İbid. s.341 A.3. Töz Düalizmi Düalizmin temel tezinin zihin ve bedenin birbirinden bağımsız bir varlığa sahip olduğu yukarıda belirtilmişti. Bu bağımsız varoluşun doğası hakkında da farklı görüşler vardır. Zihin ve

Detaylı

YÖNETİM Sistem Yaklaşımı

YÖNETİM Sistem Yaklaşımı YÖNETİM Sistem Yaklaşımı Prof.Dr.A.Barış BARAZ 1 Modern Yönetim Yaklaşımı Yönetim biliminin geçirdiği aşamalar: v İlk dönem (bilimsel yönetim öncesi dönem). v Klasik Yönetim dönemi (bilimsel yönetim, yönetim

Detaylı

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ 7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ Estetik ve Sanat Felsefesi Estetiğin Temel Soruları Felsefe Açısından Sanat Sanat Eseri Estetiğin Temel Kavramları Estetiğin Temel Sorunlarına Yaklaşımlar Ortak Estetik

Detaylı

BAĞLAŞIMCILIK. HAZIRLAYAN: Mustafa GÜNENDİ

BAĞLAŞIMCILIK. HAZIRLAYAN: Mustafa GÜNENDİ BAĞLAŞIMCILIK HAZIRLAYAN: Mustafa GÜNENDİ Edward Lee Thorndike (1874-1949) Thorndike ilk yazılarında, öğrenmenin temelinin, duyusal uyarıcılar ile harekete geçiriciler arasında kurulan bir bağ olduğunu

Detaylı

ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI Hesap Yapan Beyin Uyaranların kodlanması, bilgilerin saklanması, materyallerin dönüştürülmesi, düşünülmesi ve son olarak bilgiye tepki verilmesini içeren peş peşe

Detaylı

Altınışık, Ş. (2014). Montessori eğitiminde metalaşma. Eleştirel Pedagoji Dergisi, (35), 50-52. Montessori Eğitiminde Metalaşma.

Altınışık, Ş. (2014). Montessori eğitiminde metalaşma. Eleştirel Pedagoji Dergisi, (35), 50-52. Montessori Eğitiminde Metalaşma. Altınışık, Ş. (2014). Montessori eğitiminde metalaşma. Eleştirel Pedagoji Dergisi, (35), 50-52. Montessori Eğitiminde Metalaşma Giriş Şenay Altınışık Çocuğun duyarlılığının hayal edebileceğiniz herhangi

Detaylı

225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar

225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar 225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar Bilgi Nedir? Bilme edimi, bilinen şey, bilme edimi sonunda ulaşılan şey (Akarsu, 1988). Yeterince doğrulanmış olgusal bir önermenin dile getirdiği

Detaylı

Ontolojik Yaklaşım (*)

Ontolojik Yaklaşım (*) DERS 2 İnanmak için Neden Tanrı Var mı/mevcut mu? 24.00 Felsefenin Sorunları Prof. Sally Haslanger Eylül 12, 2005 Ontolojik Yaklaşım (*) Soru ( ve cevaplar için çerçeve) -- Tanrı var mı? (Bu soruda,tanrının,

Detaylı

DOĞRU DİYE BİLDİKLERİMİZİ SORGULADIK MI?

DOĞRU DİYE BİLDİKLERİMİZİ SORGULADIK MI? DOĞRU DİYE BİLDİKLERİMİZİ SORGULADIK MI? Bireyin iç ve dış dünyasını algılayıp, yorumlamasında etkili olan tüm faktörlere paradigma yani algı düzeneği denilmektedir. Bizim iç ve dış dünyamızı algılamamız,

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık 28

İÇİNDEKİLER. Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık 28 İÇİNDEKİLER Önsöz/ Ahmet Yıldız 5 Giriş 11 Psikoloji kökenli modeller 15 Davranışçılık 15 Bilişselcilik 17 Bilişsel Yapılandırmacılık 20 Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık

Detaylı

Kişilik Psikolojisi (PSY 401) Ders Detayları

Kişilik Psikolojisi (PSY 401) Ders Detayları Kişilik Psikolojisi (PSY 401) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Saati Uygulama Saati Laboratuar Saati Kredi AKTS Kişilik Psikolojisi PSY 401 Güz 3 0 0 3 7 Ön Koşul Ders(ler)i PSY301, Dersi

Detaylı

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ I.SINIF I.YARIYIL FL 101 FELSEFEYE GİRİŞ I Etik, varlık, insan, sanat, bilgi ve değer gibi felsefenin başlıca alanlarının incelenmesi

Detaylı

UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) PSİ354 - Prof.Dr. Hacer HARLAK

UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) PSİ354 - Prof.Dr. Hacer HARLAK UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) Sosyal Psikoloji Uygulamaları HUKUK SAĞLIK DAVRANIŞI KLİNİK PSİKOLOJİ TÜKETİCİ DAVRANIŞI VE PAZARLAMA POLİTİKA ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ SOSYAL

Detaylı

ÜNİTE:1. Sosyal Psikoloji Nedir? ÜNİTE:2. Sosyal Algı: İzlenim Oluşturma ÜNİTE:3. Sosyal Biliş ÜNİTE:4. Sosyal Etki ve Sosyal Güç ÜNİTE:5

ÜNİTE:1. Sosyal Psikoloji Nedir? ÜNİTE:2. Sosyal Algı: İzlenim Oluşturma ÜNİTE:3. Sosyal Biliş ÜNİTE:4. Sosyal Etki ve Sosyal Güç ÜNİTE:5 ÜNİTE:1 Sosyal Psikoloji Nedir? ÜNİTE:2 Sosyal Algı: İzlenim Oluşturma ÜNİTE:3 Sosyal Biliş ÜNİTE:4 Sosyal Etki ve Sosyal Güç ÜNİTE:5 1 Tutum ve Tutum Değişimi ÜNİTE:6 Kişilerarası Çekicilik ve Yakın İlişkiler

Detaylı

Bilgisayar II, 2013-2014 Bahar, Kültür Üniversitesi, İstanbul, 08-15 Nisan

Bilgisayar II, 2013-2014 Bahar, Kültür Üniversitesi, İstanbul, 08-15 Nisan FİLOZOF BEYİN Yücel KILIÇ İstanbul Kültür Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Programı Bilgisayar II: «Konular ve Sunumlar» İstanbul, 08-15 Nisan

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİ TIPSAL PSİKOLOJİYE GİRİŞ. Doç. Dr. Lü)ullah Beşiroğlu

DAVRANIŞ BİLİMLERİ TIPSAL PSİKOLOJİYE GİRİŞ. Doç. Dr. Lü)ullah Beşiroğlu DAVRANIŞ BİLİMLERİ TIPSAL PSİKOLOJİYE GİRİŞ Doç. Dr. Lü)ullah Beşiroğlu DAVRANIŞ (Behavior): Organizmanın doğrudan veya dolaylı olarak gözlenebilen tüm etkinlikleridir. Duygular, tutumlar, zihinsel süreçler

Detaylı

BİLGİ KURAMINA GİRİŞ

BİLGİ KURAMINA GİRİŞ bilimname II, 2003/2, 3-12 BİLGİ KURAMINA GİRİŞ Prof. Dr., Uludağ Ü. Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi kadir@uludag.edu.tr Epistemoloji, felsefenin en temel alanlarından birisidir. Bu çalışmada epistemolojinin

Detaylı

BİLİŞSEL PSİKOLOJİ VE BİLGİ İŞLEME MODELİ BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

BİLİŞSEL PSİKOLOJİ VE BİLGİ İŞLEME MODELİ BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI BİLİŞSEL PSİKOLOJİ VE BİLGİ İŞLEME MODELİ BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI BİLİŞSEL PSİKOLOJİ Neisser (1967) yılında bilişsel psikolojiyi; «Biliş terimi, duyusal girdilerin dönüştürüldüğü, azaltıldığı,

Detaylı

Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi

Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi GERÇEĞİ TÜMÜYLE ELE ALIP İNCELEYEN VE BUNUN SONUCUNDA ULAŞILAN BİLGİLERİ YORUMLAYAN VE SİSTEMLEŞTİREN

Detaylı

JOHN ROGER SEARLE DE BİLİNÇ VE YÖNELİMSELLİK

JOHN ROGER SEARLE DE BİLİNÇ VE YÖNELİMSELLİK JOHN ROGER SEARLE DE BİLİNÇ VE YÖNELİMSELLİK Vedat ÇELEBİ ÖZET Searle e göre, bilinç, fiziksel dünyada yer alan gerçek doğal bir görüngüdür. Ancak Searle e göre, bilinci diğer biyolojik görüngülerden,

Detaylı

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ Psikoloji RPD 101 Not II Uz. Gizem ÖNERİ UZUN Psikolojide Ekoller & Yaklaşımlar *1879 da Alman psikolog Wilhelm Wundt tarafından kurulan psikoloji laboratuarı

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI 1 DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI Örgütte faaliyette bulunan insan davranışlarının anlaşılması ve hatta önceden tahmin edilebilmesi her zaman üzerinde durulan bir konu olmuştur. Davranış bilimlerinin

Detaylı

AYRIK YAPILAR ARŞ. GÖR. SONGÜL KARAKUŞ- FIRAT ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ FAKÜLTESİ YAZILIM MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ, ELAZIĞ

AYRIK YAPILAR ARŞ. GÖR. SONGÜL KARAKUŞ- FIRAT ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ FAKÜLTESİ YAZILIM MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ, ELAZIĞ AYRIK YAPILAR P r o f. D r. Ö m e r A k ı n v e Y r d. D o ç. D r. M u r a t Ö z b a y o ğ l u n u n Ç e v i r i E d i t ö r l ü ğ ü n ü ü s t l e n d i ğ i «A y r ı k M a t e m a t i k v e U y g u l a

Detaylı

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2 Öğretmenlik Meslek Etiği Sunu-2 Tanım: Etik Etik; İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal açıdan

Detaylı

Eğitim Felsefesi. Her şey akla muhtaçtır, akıl da eğitime..! Hz. Ali. Felsefe yolda olmaktır. Karl Caspers

Eğitim Felsefesi. Her şey akla muhtaçtır, akıl da eğitime..! Hz. Ali. Felsefe yolda olmaktır. Karl Caspers Eğitim Felsefesi Felsefe yolda olmaktır. Karl Caspers Her şey akla muhtaçtır, akıl da eğitime..! Dr. Ali Gurbetoğlu İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Eğitim Fakültesi Hz. Ali Liberalizm ve Eğitim Materyalizm

Detaylı

1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus

1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus 1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus 4.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-2: İslâm Ortaçağı

Detaylı

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi FELSEFE NEDİR? philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi Felsefe değil, felsefe yapmak öğrenilir KANT Felsefe, insanın kendisi, yaşamı, içinde

Detaylı

BİZ, MELEKLER - DRUNVALO

BİZ, MELEKLER - DRUNVALO BİZ, MELEKLER - DRUNVALO http://www.kosulsuz-sevgi.com/ruhu-yukselten-yazilar/biz-melekler-drunvalo-2/ Drunvalo Melchizedek En azından, Sümer de 6000 yıl önce uygarlık başladığından beri, melekler insan

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FELSEFEYE GİRİŞ DKB

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FELSEFEYE GİRİŞ DKB DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FELSEFEYE GİRİŞ DKB211 3 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

Bağdat Cad. No:108/B D:26 Fenerbahçe Kadıköy İSTANBUL. : Bilirkişi 2. Ek Rapor ve Ayrık 2. Ek Rapora Karşı Beyanlarımızdan İbarettir.

Bağdat Cad. No:108/B D:26 Fenerbahçe Kadıköy İSTANBUL. : Bilirkişi 2. Ek Rapor ve Ayrık 2. Ek Rapora Karşı Beyanlarımızdan İbarettir. 24 MAYIS 2011. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI NA 200/. ESAS DAVALILAR VEKİLİ : 1-2-.. : Av. AHMET AYDIN Bağdat Cad. No:108/B D:26 Fenerbahçe Kadıköy İSTANBUL DAVACI :. SİGORTA A.Ş. VEKİLİ :

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Doçent / YÖK Üniversiteler Arası Kurul / Felsefe: Epistemoloji ve Etik / 2006

ÖZGEÇMİŞ. Doçent / YÖK Üniversiteler Arası Kurul / Felsefe: Epistemoloji ve Etik / 2006 ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Örsan K. Öymen 2. Doğum Tarihi: 20 Ağustos 1965 3. Unvanı: Prof. Dr. 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Felsefe Orta Doğu Teknik 1987 Üniversitesi Y. Lisans Felsefe

Detaylı

Eğitim bilimlerinde birbiri ile karışan kavramlar.

Eğitim bilimlerinde birbiri ile karışan kavramlar. Eğitim bilimlerinde birbiri ile karışan kavramlar. Kaçma Koşullanması - Kaçınma Koşullanması Farkı Kaçma koşullanması kaçınma koşullanması arasındaki farkı bilmek KPSS denemelerinde ve sınavda arkadaşlara

Detaylı

GÖRSEL SANATLAR DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI NIN GENEL AMAÇLARI

GÖRSEL SANATLAR DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI NIN GENEL AMAÇLARI GÖRSEL SANATLAR DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI NIN GENEL AMAÇLARI Öğretim Programı, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu nun 2. maddesinde ifade edilen Türk Millî Eğitiminin Genel Amaçları ile Türk Millî Eğitiminin

Detaylı

EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ. 3. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ. 3. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ 3. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL FELSEFENİN ANLAMI Philla (sevgi, seven) Sophia (Bilgi, bilgelik) PHILOSOPHIA (Bilgi severlik) FELSEFE

Detaylı

FELSEFİ YAPIDA EĞİTİM MODELLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

FELSEFİ YAPIDA EĞİTİM MODELLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ FELSEFİ YAPIDA EĞİTİM MODELLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ FELSEFE Felsefe, kavramlar yaratmayı içeren bir disiplindir.

Detaylı

2. REGRESYON ANALİZİNİN TEMEL KAVRAMLARI Tanım

2. REGRESYON ANALİZİNİN TEMEL KAVRAMLARI Tanım 2. REGRESYON ANALİZİNİN TEMEL KAVRAMLARI 2.1. Tanım Regresyon analizi, bir değişkenin başka bir veya daha fazla değişkene olan bağımlılığını inceler. Amaç, bağımlı değişkenin kitle ortalamasını, açıklayıcı

Detaylı

Yapılandırmacı Yaklaşım

Yapılandırmacı Yaklaşım Yapılandırmacı Yaklaşım Dr Ismail Marulcu 1 Yapılandırma ama neyi? Öğrenme sürecinde yapılandırılan, inşa edilen ya da yeniden inşa edilen bilgidir. Yapılandırmacılık öğrencilerin yeni bilgileri nasıl

Detaylı

MIT OpenCourseWare http://ocw.mit.edu. 14.30 Ekonomide İstatistiksel Yöntemlere Giriş Bahar 2009

MIT OpenCourseWare http://ocw.mit.edu. 14.30 Ekonomide İstatistiksel Yöntemlere Giriş Bahar 2009 MIT OpenCourseWare http://ocw.mit.edu 14.30 Ekonomide İstatistiksel Yöntemlere Giriş Bahar 2009 Bu materyale atıfta bulunmak ve kullanım koşulları için http://ocw.mit.edu/terms sayfasını ziyaret ediniz.

Detaylı

Çözümleyici Çizelgeler (Çürütme Ağaçları)

Çözümleyici Çizelgeler (Çürütme Ağaçları) Çözümleyici Çizelgeler (Çürütme Ağaçları) İki veya üçten fazla cümle harfi içeren ikb ler söz konusu olduğunda doğruluk tablosu, denetleme yapmak için hantal ve yetersiz bir yöntem haline gelmektedir.

Detaylı

Temel Kavramlar Bilgi :

Temel Kavramlar Bilgi : Temel Kavramlar Bilim, bilgi, bilmek, öğrenmek sadece insana özgü kavramlardır. Bilgi : 1- Bilgi, bilim sürecinin sonunda elde edilen bir üründür. Kişilerin öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile çaba

Detaylı

DUYGUSAL ZEKA. Birbirinden tamamen farklı bu iki kavrama tarzı, zihinsel yaşantımızı oluşturmak için etkileşim halindedirler.

DUYGUSAL ZEKA. Birbirinden tamamen farklı bu iki kavrama tarzı, zihinsel yaşantımızı oluşturmak için etkileşim halindedirler. 0212 542 80 29 Uz. Psk. SEMRA EVRİM 0533 552 94 82 DUYGUSAL ZEKA Son yıllarda yapılan pek çok çalışma zeka tanımının genişletilmesi ve klasik olarak kabul edilen IQ yani entelektüel zekanın yanı sıra EQ

Detaylı

Yaşamımızdaki Referans,

Yaşamımızdaki Referans, istiklâl Aylık siyaset, ekonomi, toplum dergisi Mayıs 2011, Sayı: 20 www.istiklaldergisi.com Yaşamımızdaki Referans, SIFIR NOKTASI İstiklal Dergisi ne ücretisiz abone olun, her sayı e-posta adresinize

Detaylı

Sanatsal Güzel, Estetik Yargı ve Toplumsal Geçerlilik Mersin Üniversitesi, Mart 2011

Sanatsal Güzel, Estetik Yargı ve Toplumsal Geçerlilik Mersin Üniversitesi, Mart 2011 Doç. Dr. Doğan GÖÇMEN Adıyaman Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Sanatsal Güzel, Estetik Yargı ve Toplumsal Geçerlilik Mersin Üniversitesi, 25-26 Mart 2011 «Her şey mümkündür.» «Zevkler

Detaylı

BĠLĠŞSEL GELĠŞĠM. Jean Piaget ve Jerome Bruner. Dr. Halise Kader ZENGĠN

BĠLĠŞSEL GELĠŞĠM. Jean Piaget ve Jerome Bruner. Dr. Halise Kader ZENGĠN BĠLĠŞSEL GELĠŞĠM Jean Piaget ve Jerome Bruner Biliş ne demektir? Biliş; düşünme, öğrenme ve hatırlama süreçlerine denir. Bilişsel gelişim neleri kapsar? Bireydeki akıl yürütme, düşünme, bellek ve dildeki

Detaylı

fizik güncesi ALBERT EINSTEIN DAN 10 HAYAT DERSİ Haftalık E-bülten MARMARİS KAMPÜSÜ

fizik güncesi ALBERT EINSTEIN DAN 10 HAYAT DERSİ Haftalık E-bülten MARMARİS KAMPÜSÜ fizik güncesi MARMARİS KAMPÜSÜ Haftalık E-bülten Sayı: 3 / 13.03.2015 Hazırlayanlar Defne TÜRKER Herkes zekidir. Ancak bir balığı ağaca tırmanma kabiliyetine göre değerlendirirseniz tüm hayatını aptal

Detaylı

SOSYOLOJİDE ARAŞTIRMA YÖNTEM VE TEKNİKLERİ

SOSYOLOJİDE ARAŞTIRMA YÖNTEM VE TEKNİKLERİ DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. SOSYOLOJİDE ARAŞTIRMA YÖNTEM VE TEKNİKLERİ

Detaylı

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma İÇİNDEKİLER Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma 1. FELSEFE NEDİR?... 2 a. Felsefeyi Tanımlamanın Zorluğu... 3 i. Farklı Çağ ve Kültürlerde Felsefe... 3 ii. Farklı Filozofların Farklı Felsefe Tanımları... 5 b.

Detaylı

BILIMSEL Eğitimde ortaya çıkan problemlere bilimsel arastırma yöntemlerini kullanarak çözüm arama EKONOMİK Mevcut olanaklarla uyumlu,

BILIMSEL Eğitimde ortaya çıkan problemlere bilimsel arastırma yöntemlerini kullanarak çözüm arama EKONOMİK Mevcut olanaklarla uyumlu, PROGRAMIN TEMELLERİ PROGRAMIN TEMELLERİ BILIMSEL Eğitimde ortaya çıkan problemlere bilimsel arastırma yöntemlerini kullanarak çözüm arama EKONOMİK Mevcut olanaklarla uyumlu, SOSYAL Programlar bireyin sosyal

Detaylı

KAVRAMLARIN ANLAMINI KARŞITLARI BELİRLER

KAVRAMLARIN ANLAMINI KARŞITLARI BELİRLER KAVRAMLARIN ANLAMINI KARŞITLARI BELİRLER Rıza FİLİZOK Kastım odur şehre varam Feryad ü figan koparam Yunus Emre Büyük dilbilimci Saussure ün dilin bir sistem olduğunu ve anlamın karşıtlıklardan (mukabil/opposition)

Detaylı

Felsefeyi Anlamak Mel Thompson. Çeviren: Nevra Yaraç

Felsefeyi Anlamak Mel Thompson. Çeviren: Nevra Yaraç Felsefeyi Anlamak Mel Thompson Çeviren: Nevra Yaraç ISBN 978-605-4538-75-1 Mel Thompson, 2012 Orijinal adı ve yayıncısı: Understand Philosophy, Hodder Teach Yourself Optimist Yay nlar Telefon : 0216 481

Detaylı

SOMUT VE SOYUT NEDİR?

SOMUT VE SOYUT NEDİR? SOMUT VE SOYUT NEDİR? Prof. DR. Rıza FİLİZOK Okul kitaplarımızda isim olan kelimelerin somut ve soyut diye ikiye ayrıldığı bilgisi verilir ve şöyle tanımlanır: Somut : Beş duyu ile kavranan varlıkları

Detaylı

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ 2011-2012 Eğitim-Öğretim Yılı Ders Adı :Varlığın ne olduğu problemi ÇalıĢma Yaprağı 16 Adı Soyadı : No: Sınıf: 11/ VARLIĞIN NE OLDUĞU PROBLEMĠ a) VARLIK OLUġTUR

Detaylı

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi Çocukları günlük bakımcıya veya kreşe gidecek olan vede başlamış olan ebeveynlere Århus Kommune Børn og Unge Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi Tyrkisk, Türkçe 9-14 aylık çocuklar hakkında durum ve

Detaylı

Doç.Dr.Nilüfer.Nilüfer Alçalar

Doç.Dr.Nilüfer.Nilüfer Alçalar İnsanı Tanımak,İnsanı Anlamak (Psikoloji) Prof. Dr. Güler Bahadır Doç.Dr.Nilüfer.Nilüfer Alçalar İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Önce biz tanışalım 2 3 İnsanı Tanımak dersinin amacı

Detaylı

Modern Felsefenin Kısa Tarihi

Modern Felsefenin Kısa Tarihi Roger Scruton Modern Felsefenin Kısa Tarihi Çevirenler Utku Ozmakas - Ümit Hüsrev Yolsal dipnot yayınları İÇİNDEKİLER Birinci Baskıya Önsöz 7 İkinci Baskıya Önsöz 10 GİRİŞ 1 Felsefe Tarihi ve Düşünce Tarihi

Detaylı

ÜNİTE:1. Felsefe Nedir? ÜNİTE:2. Epistemoloji ÜNİTE:3. Metafizik ÜNİTE:4. Bilim Felsefesi ÜNİTE:5. Etik ÜNİTE:6. Siyaset Felsefesi ÜNİTE:7.

ÜNİTE:1. Felsefe Nedir? ÜNİTE:2. Epistemoloji ÜNİTE:3. Metafizik ÜNİTE:4. Bilim Felsefesi ÜNİTE:5. Etik ÜNİTE:6. Siyaset Felsefesi ÜNİTE:7. ÜNİTE:1 Felsefe Nedir? ÜNİTE:2 Epistemoloji ÜNİTE:3 Metafizik ÜNİTE:4 Bilim Felsefesi ÜNİTE:5 Etik 1 ÜNİTE:6 Siyaset Felsefesi ÜNİTE:7 Estetik ÜNİTE:8 Eğitim Felsefesi 0888 228 22 22 WWW.22KASİMYAYİNLARİ.COM

Detaylı

DİNİ GELİŞİM. Bilişsel Yaklaşım Çerçevesinde Tanrı Tasavvuru ve Dinî Yargı Gelişimi

DİNİ GELİŞİM. Bilişsel Yaklaşım Çerçevesinde Tanrı Tasavvuru ve Dinî Yargı Gelişimi DİNİ GELİŞİM Bilişsel Yaklaşım Çerçevesinde Tanrı Tasavvuru ve Dinî Yargı Gelişimi Bilişsel Yaklaşımda Tanrı Tasavvuru 1. Küçük çocuklar Tanrı yı bir ruh olarak düşünürler, gerçek vücudu ve insani duyguları

Detaylı

Economic Policy. Opening Lecture

Economic Policy. Opening Lecture Economic Policy Opening Lecture Neden buradasın? economic policy iktisat üniversite Neden buradasın? iktisat öğrenmek (varsayalım!) geleceğin için üniversite diploma bilgi Neden buradasın? bilgi bilmek

Detaylı

EĞITIM BILIMLERI ÖSYM YE BIREBIR SORULAR

EĞITIM BILIMLERI ÖSYM YE BIREBIR SORULAR ĞTM BM ÖSM BB SOU psikolojinin genel nitelikleri ve gelişim psikolojisine giriş sorular PSKOOJ G TK V GŞM PSKOOJS GŞ SOU 1. nne babanın eğitim seviyesinin çocuğun iletişim becerilerine etkisinin incelendiği

Detaylı

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel;

ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel; TASARIM ve ESTETİK ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel; Plato( İ.Ö. 427-347) her alanda kusursuzu arayan düşünce biçimi içersinde nesnel olan mutlak güzeli aramıştır. Buna karşın, Aristoteles in (İ.Ö.

Detaylı

18.Yüzyıl İngiliz Empirist Filozoflarında Dil ve Anlam Sorunları. Bilgi Anlayışları Üzerinden Bir Okuma

18.Yüzyıl İngiliz Empirist Filozoflarında Dil ve Anlam Sorunları. Bilgi Anlayışları Üzerinden Bir Okuma 1 18.Yüzyıl İngiliz Empirist Filozoflarında Dil ve Anlam Sorunları Bilgi Anlayışları Üzerinden Bir Okuma M i n e K A Y A K E H A 2 1 8. Y ü z y ı l v n g i l i z E m p i r i s t F i l o z o f l a r ı n

Detaylı

İstatistiksel Mekanik I

İstatistiksel Mekanik I MIT Açık Ders Malzemeleri http://ocw.mit.edu 8.333 İstatistiksel Mekanik I: Parçacıkların İstatistiksel Mekaniği 2007 Güz Bu materyallerden alıntı yapmak veya Kullanım Şartları hakkında bilgi almak için

Detaylı

GEBZE TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İNSAN ARAŞTIRMALARI ETİK KURUL YÖNERGESİ. Birinci Bölüm Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Kuruluş

GEBZE TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İNSAN ARAŞTIRMALARI ETİK KURUL YÖNERGESİ. Birinci Bölüm Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Kuruluş GEBZE TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İNSAN ARAŞTIRMALARI ETİK KURUL YÖNERGESİ Amaç Birinci Bölüm Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Kuruluş Madde 1. Bu yönerge, Gebze Teknik Üniversitesi İnsan Araştırmaları Etik

Detaylı

Engellilere Yönelik Tutumların Değiştirilmesi ZEÖ-II 2015

Engellilere Yönelik Tutumların Değiştirilmesi ZEÖ-II 2015 Engellilere Yönelik Tutumların Değiştirilmesi ZEÖ-II 2015 Ön yargı Farklılık Tutumlar Korkular Kaygılar Tabular Hoşgörü Tahammül Farklılıklar Hepimiz birbirimizden farklıyız. Aşağıdakileri kabul ettiğimizde

Detaylı

Nasıl Bir Sosyal Bilim Temel Sorunlar ve Yaklaşımlar-

Nasıl Bir Sosyal Bilim Temel Sorunlar ve Yaklaşımlar- Nasıl Bir Sosyal Bilim Temel Sorunlar ve Yaklaşımlar- Adil Çiftçi, Ankara: Kitabiyat Yayınları, 2003, 158 s. İsmail AKYÜZ 1 Sosyal bilimler alanında yapılan köklü felsefi tartışmalar neticesinde ortaya

Detaylı

Bilişsel Psikoloji I (PSY 311) Ders Detayları

Bilişsel Psikoloji I (PSY 311) Ders Detayları Bilişsel Psikoloji I (PSY 311) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Saati Uygulama Saati Laboratuar Saati Kredi AKTS Bilişsel Psikoloji I PSY 311 Seçmeli 4 0 0 4 8 Ön Koşul Ders(ler)i PSY 305,

Detaylı

Yılmaz Özakpınar İNSAN. İnanan BIr Varlık

Yılmaz Özakpınar İNSAN. İnanan BIr Varlık Yılmaz Özakpınar İNSAN İnanan BIr Varlık Yılmaz Özakpınar; 1934 te Boyabat ta doğdu. 1957 de İs tanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü n den, 1960 ta Cambridge Üniversitesi Biyoloji Fakültesi

Detaylı

PROGRAMLAR. Türk Din Musikisi Lisans Programı

PROGRAMLAR. Türk Din Musikisi Lisans Programı PROGRAMLAR Türk Din Musikisi Lisans Programı Konservatuvarımız Türk Müziği Bölümü kapsamında açılmış olan program genel amacıyla, ülkemiz topraklarındaki tarihsel müzik geleneklerinin inceliklerini kavramış,

Detaylı

İstek Özel Kemal Atatürk Anaokulu. 2015 2016 Eğitim Öğretim Yılı. Ocak Ayı Bülteni ÜNİTE BAŞLIĞI: Kendimizi İfade Etme Yollarımız (PYP) 4A 4B

İstek Özel Kemal Atatürk Anaokulu. 2015 2016 Eğitim Öğretim Yılı. Ocak Ayı Bülteni ÜNİTE BAŞLIĞI: Kendimizi İfade Etme Yollarımız (PYP) 4A 4B İstek Özel Kemal Atatürk Anaokulu 2015 2016 Eğitim Öğretim Yılı Ocak Ayı Bülteni ÜNİTE BAŞLIĞI: Kendimizi İfade Etme Yollarımız (PYP) 4A 4B Martılar-Leylekler Sınıfı İSTEK KEMAL ATATÜRK ANAOKULU Aralık

Detaylı