METABOLİK SENDROMLU HASTALARDA TELMİSARTAN VE LOSARTANIN İNSÜLİN DİRENCİ ÜZERİNE ETKİLERİ (UZMANLIK TEZİ) DR. ÖZGÜR BAHADIR

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "METABOLİK SENDROMLU HASTALARDA TELMİSARTAN VE LOSARTANIN İNSÜLİN DİRENCİ ÜZERİNE ETKİLERİ (UZMANLIK TEZİ) DR. ÖZGÜR BAHADIR"

Transkript

1 T.C Sağlık Bakanlığı Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi II. Dahiliye Kliniği Şef: Prof. Dr. Aytekin Oğuz METABOLİK SENDROMLU HASTALARDA TELMİSARTAN VE LOSARTANIN İNSÜLİN DİRENCİ ÜZERİNE ETKİLERİ (UZMANLIK TEZİ) DR. ÖZGÜR BAHADIR İstanbul 2006

2 TEŞEKKÜR Uzmanlık eğitimim süresince değerli bilgi ve deneyimlerini paylaşan ve yetişmemde büyük emeği geçen klinik şefim Sayın Prof. Dr. Aytekin Oğuz a ve klinik şef yardımcımız Sayın Dr. Süleyman Şeker e, Sağladığı olanaklar ile uzmanlık eğitimimi başarıyla sürdürmemi sağlayan hastane başhekimimiz Doç. Dr. Rafet Yiğitbaşı ve bir önceki başhekimimiz Prof. Dr. Hasan Erbil e, Birlikte büyük bir uyum ve zevkle çalıştığımız tüm uzman, asistan, hemşire arkadaşlarıma ve hastane çalışanlarına, Yoğun asistanlık eğitimim süresince desteğini yanımda hissettiğim aileme ve sevgili eşim Dr. Müzeyyen Arslan Bahadır a teşekkür ederim. DR. ÖZGÜR BAHADIR

3 KISALTMALAR ACE : Anjiyotensin dönüştürücü enzim AKŞ : Açlık kan şekeri APO : Apolipoprotein AT 2 : Anjiyotensin 2 ATP III : Adult Treatment Panel III (Üçüncü Erişkin Tedavi Paneli 3) ARB : Anjiyotensin reseptör blokörü BKO : Bel kalça oranı BKİ : Beden kütle indeksi CE : Kolesterol ester CETP : Kolesterol ester transfer protein CRP : C-reaktif protein EDRF : Endotel kaynaklı gevşetici faktör EDHF : Endotel kaynaklı hiperpolarizan faktör ELAM : Endotel lökosit adezyon molekülü ET 1 : Endotelin-1 FGF : Fibroblast büyüme faktörü HDL : Yüksek dansiteli lipoprotein ICAM : İntersellüler adezyon molekülü IGF 1 : İnsülin benzeri büyüme faktörü JNC 7 : Joint National Committee VII (Birleşik Ulusal Komite 7. Raporu) LDL : Düşük dansiteli lipoprotein LCAT : Lesitin kolesterol açil transferaz NCEP : National Cholesterol Education Program (Ulusal Kolesterol Eğitim Programı) NO : Nitrik oksit PAI-1 : Plazminojen aktivatör inhibitör 1 PDGF : Trombosit kökenli büyüme faktörü PGH 2 : Prostoglandin H2, PGI 2 : Prostoglandin I2 TGF : Transforme eden büyüme faktörü t-pa : Doku plazminojen aktivatörü VCAM : Vasküler hücre adezyon molekülü VLDL : Çok düşük dansiteli lipoprotein

4 İÇİNDEKİLER GİRİŞ ve AMAÇ...1 GENEL BİLGİLER...3 Metabolik Sendrom İnsülin Direnci İnsülin Direnci Ölçüm Metodu PPAR MATERYAL ve METOD...32 BULGULAR...36 TARTIŞMA SONUÇ...48 ÖZET...49 KAYNAKLAR...50 EKLER...60

5 GİRİŞ VE AMAÇ Metabolik sendrom, kardiyometabolik hastalıklara yol açan bir risk faktörleri demetidir. Temellerini çevresel ve genetik faktörler oluşturur. İnsülin direnciyle kuvvetli bir birlikteliği vardır. Bazı bireylerde insülin direncine genetik olarak bir yatkınlık bulunur. Bu kişilerde yaşam tarzı bozukluğu, fiziksel inaktivite, dengesiz ve aşırı beslenme insülin direncini aşikar hale getirir ve sonuçta metabolik sendrom oluşur(1,2). Bu sendroma karakteristik özelliğini kazandıran, genel kabul görmüş faktörler şu şekilde özetlenebilir: Abdominal obezite Aterojenik dislipidemi Kan basıncı artışı İnsülin direnci/glukoz intoleransı Protrombotik durum Proinflamatuvar durum. Klinik çalışmalarda, bu risk faktörlerinin etkin şekilde ve erken kontrol altına alınmasının kardiyovasküler hastalık riskini azalttığı gösterilmiştir(3,4). Antihipertansif ilaçların metabolik faktörler ve insülin direnci üzerine farklı etkileri vardır. Beta blokerler ve diüretiklerin bilinen olumsuz etkilerine karşılık kalsiyum kanal blokerlerinin nötral, ACE inhibitörleri ve ARB ler ise nötral veya olumlu etki göstermektedirler. Angiotensin II reseptörü kan basıncı kontrolünde önemli hücre yüzey reseptörlerindendir. Anjiotensin II (Ang II) ateroskleroz ve hipertansiyon patogenezinde önemli bir rol oynar. Ang II vasküler düz kas hücresinde (VDKH) hipertofi, ekstrasellüler matriks üretimi ve değişik bir çok büyüme faktörünün sentezini artırır. Ang II reseptörünün 2 izoformu tanımlanmıştır: Tip 1 (AT1-R) ve tip 2 (AT2-R). VDKH de, AT1-R aterosklerozu artırır. İnsülin rezistansında plazma insülin seviyesi çok yükselmektedir. Yükselmiş olan bu insülin AT1-R gen ekspresyonu ve Angiotensin II nin etkisini artırmaktadır. Öte yandan artmış Ang II endotelde insülinin etkisini birçok yoldan inhibe etmektedir. Bu da insülin seviyesini daha da artırarak kısır bir döngü oluşturmaktadır. Bunun sonucunda hipertansiyon, ateroskleroz ve insülin direnci artmaktadır. PPAR γ karbonhidrat ve lipid metabolizmasında önemli rol oynar. PPAR γ agonistleri insülin duyarlılığını artırır, trigliserid düzeyini düşürür ve ateroskleroz riskini azaltırlar. PPAR γ agonistleri periferik vazodilatasyon yapıcı etkileriyle orta derecede antihipertansif etki gösterirler. PPAR γ agonistleri tip 2 DM tedavisinde kullanılmaktadır. Ancak önemli bir

6 kısmında kalp yetmezliği bulunan tip 2 DM hastalarında sıvı birikimi, kilo alımı ve ödem yapıcı etkileri nedeniyle kullanımı sınırlıdır. Hipertansiyon tedavisinde kullanılan anjiotensin II (Ang II) reseptör blokeri telmisartan ile tip 2 DM tedavisinde kullanılan PPAR γ agonisti pioglitazon arasında yapısal benzerlik bulunmuştur. Telmisartan kan basıncı kontrolünde anahtar hücre yüzey reseptörlerinden olan Ang II reseptör blokajı etkisinin yanında, karbonhidrat ve lipid metabolizmasını düzenleyen intrasellüler hormon reseptörü PPAR γ yı aktive edebilir. Bu ikili etki sayesinde telmisartanın metabolik sendrom da hemodinamik ve biyokimyasal özelliklerinin tedavisinde kullanılabileceği ve böylece aterosklerotik kardiyovasküler hastalıkları önlemede diğer konvansiyonel antihipertansif ajanlardan daha etkili olabileceği düşünülmektedir (5). Bu çalışmada kısmi PPAR γ aktivitesi olan telmisartanın metabolik sendromlu hastalarda insülin direncine olan etkileri bir başka ARB olan losartan ile karşılaştırılmıştır.

7 METABOLİK SENDROM GENEL BİLGİLER Metabolik sendrom, aterosklerotik kardiyovasküler hastalık gelişimini doğrudan başlatıyor gibi görünen metabolik kaynaklı risk faktörlerinin birbiri ile ilişkili bir topluluğudur(6). Metabolik sendromlu hastalar, tip 2 DM gelişimi yönünden de artmış risk altındadırlar. En iyi bilinen metabolik risk faktörleri aterojenik dislipidemi, yükselmiş kan basıncı ve yükselmiş plazma glukozudur. Bu özellikleri taşıyan kişiler sıklıkla, protrombotik ve proinflamatuvar bir durum gösterirler. Aterojenik dislipidemi yükselmiş serum trigliseridi, apolipoprotein B (apob), küçük LDL partikülleri ve azalmış HDL kolesterol düzeyinden oluşur (7). Sendromun altta yatan baskın risk faktörleri abdominal obesite ve insülin direnci gibi görünmektedir. Diğer ilişkili durumlar fiziksel inaktivite, yaşlanma ve hormonal dengesizlik olabilir. Bir teoriye göre, insülin direnci metabolik sendromun asıl nedenidir(8). İnsülin direncinin tip 2 DM de hipergliseminin nedeni olduğu tartışmasızdır. Her ne kadar insülin dirençli kişiler klinik olarak obez olmak zorunda değillerse de, yine de sıklıkla üst vücut yağında baskın olan anormal yağ dağılımına sahiptirler. Üst vücut obesitesi, insülin direnci ile güçlü birliktelik göstermektedir. Aşırı üst vücut yağı intraperitoneal (visseral yağ) veya subkutan olarak birikebilmektedir. Birçok araştırmacı aşırı visseral yağın insülin direnci ile ilişkisinin diğer adipoz doku bölgelerine göre daha güçlü olduğunu iddia etmektedir(9). Üst vücut obesitesinin bir diğer bulgusu adipoz dokudan esterleşmemiş yağ asitlerinin yüksek salınımıdır. Bu durum lipidlerin adipoz doku dışındaki diğer bölgelerde birikmesine katkıda bulunmaktadır. Kasta ve karaciğerde ektopik lipid birikimi insülin direncine ve dislipidemiye yol açmaktadır. Obez kişilerde adipoz doku insüline dirençlidir ve bu durum esterleşmemiş yağ asiti düzeylerini artırmakta, kasta insülin direncini kötüleştirmekte ve hepatik metabolizmayı bozmaktadır. Obesitedeki adipoz doku çeşitli adipokinlerin üretiminde anomalilere yol açmakta ve insülin direncini etkileyebilmektedir. Bunlar arasında inflamatuvar sitokinlerin, plazminojen aktivatör inhibitörü 1 (PAI-1) in ve diğer biyoaktif ürünlerin üretiminde artış bulunmaktadır. Aynı zamanda, potansiyel olarak koruyucu adipokin, adiponektin azalmaktadır(10). Bu değişikliklerin hepsi metabolik risk faktörlerinin nedenleri olarak düşünülmüştür.

8 Metabolik sendromun aynı zamanda kronik, düşük düzeyde inflamasyon ile ilişkili olduğu bildirilmiştir(11). Bu tip inflamasyonun sendromun altında yatan sebep olduğu veya alevlendirdiği düşünülmektedir. Örneğin inflamatuvar sitokinlerin hem adipoz dokuda hem de kasta insülin direncini artırdığı bildirilmiştir. Obesite varlığında adipoz doku gerçekten aşırı sitokin üretmekte, buna karşın adiponektin salınımı azalmaktadır. Diğer yandan insüline dirençli kişiler toplam vücut yağı artışı olmadan bile düşük düzeyde inflamasyon bulguları göstermektedirler(12). Diğer metabolik risk faktörleri de benzer şekilde aterojeniktir. Bunlar arasında hipertansiyon, yükselmiş plazma glukozu, protrombotik ve proinflamatuvar durum bulunmaktadır. Aslında, metabolik risk faktörlerinin üçü yükselmiş apob içeren lipoproteinler, düşük HDL düzeyi ve hipertansiyon iyi bilinen önemli risk faktörleridir. Metabolik sendromda her birinin sınırda yüksek düzeylerin de bile yüksek risk artışı vardır. Dolaşımdaki yüksek protrombotik faktör düzeylerinin trombotik olaylara yatkınlığı artırarak aterosklerotik kardiyovasküler hastalıklara yol açtığı düşünülmektedir(13). Kurumsal olmayan Amerikan popülasyonunu ulusal şekilde temsil eden bir grubun kesitsel sağlık araştırması, NCEP ATP III te tanımlanan metabolik sendromun her 4 bireyden birini etkilediğini, erkek ve kadınlarda benzer oranlarda görüldüğünü göstermiştir (14). Onat ve arkadaşlarının yapmış olduğu TEKHARF çalışmasında yeni NCEP kılavuzunun önerdiği kriterlerin uygulanması yoluyla Türkiye de metabolik sendromun 30 yaş ve üstü nüfusun %37 sinde yani 9.1 milyon yetişkinde bulunduğu tahmin edilmektedir. Aynı çalışmada metabolik sendromun Türkiye deki koroner kalp hastası olgularının yarısından sorumlu olduğu, bu oranın erkeklerde %42, kadınlarda %64 olduğunu da belirtilmiştir(15). METSAR araştırmacıları tarafından 2004 yılında tamamlanan ve 2005 yılında İstanbul da yapılan 2. Metabolik Sendrom Sempozyumunda sonuçları açıklanan 4264 kişinin tarandığı METSAR çalışmasının sonuçlarına göre ülkemizde erişkinlerde metabolik sendrom görülme sıklığı %33,9 olarak tespit edilmiş ve yaşın artmasıyla her iki cinsiyette metabolik sendrom görülme oranının arttığı görülmüştür (16) METABOLİK SENDROM TANI KRİTERLERİ Metabolik sendromun tanısı için çeşitli kuruluşlar basit kriterler geliştirme girişiminde bulunmuşlardır. İlk öneriyi 1998 de Dünya Sağlık Örgütü (WHO, World Health Organization) yapmıştır. WHO insülin direncinin altta yatan başlıca risk faktörü olduğunu vurgulamış ve tanı için insülin direnci bulgusunu gerekli görmüştür. WHO kriterleri ile tanı

9 bir hastada insülin direncine ilişkin bulgu varsa ve buna ek iki risk faktörüyle konulabilmektedir. Her ne kadar insülin direncini klinik koşullarda doğrudan ölçmek zor olsa da dolaylı kanıtlar, örn. bozulmuş glukoz intoleransı [IGT, impaired glucose tolerance], bozulmuş açlık glukozu [IFG, impaired fasting glucose], tip 2 DM ya da hiperinsülinemik öglisemik koşullarda bozulmuş glukoz kullanımı kabul edilmiştir. Tanı için kullanılan diğer risk faktörleri arasında obesite, hipertansiyon, yüksek trigliseridler, azalmış HDL düzeyi ve mikroalbuminüri yer almıştır. WHO metabolik sendrom teriminin sendrom tanı kriterlerini karşılayan tip 2 DM li hastalar için kullanılmasına izin vermiştir. (Tablo 1) Tablo 1: WHO Metabolik sendrom tanı kriterleri 1. Hiperinsülinemik öglisemik klemp ile ölçümde insülin rezistansı (glukoz kullanımı normalden %25 düşük) 2. OGTT de bozulmuş glukoz intoleransı (2.saatte PG 140 mg/dl) 3. Bozulmuş açlık plazma glukozu (APG 110mg/dl) Bunlardan mutlaka birisi ve altakilerden 2 veya daha fazlası 1. Kan basıncı 140/90 mmhg 2. Trigliserid TG 150 mg/dl 3. HDL-kolesterolü Erkek için <35 mg/dl Kadın için <39 mg/dl 4. Bel/kalça oranı Erkek için >0.90 Kadın için > Mikroalbuminüri >20µg/dk 2001 de Ulusal Kolesterol Eğitim Programı (NCEP, National Cholesterol Education Program) Erişkin Tedavi Paneli III (ATP III, Adult Treatment Panel III) metabolik sendromun tanımlanması için alternatif klinik kriterler sunmuştur(7). Böyle yapmakla, ATP III ün amacı, aterosklerotik kardiyovasküler hastalık için daha yüksek, uzun dönem risk taşıyan ve riskin azaltılması için klinik yaşam tarzı girişimleri yapılması gereken kişilerin ayırt edilmesi olmuştur. ATP III kriterleri, insülin direncinin gösterilmesini gerektirmemiştir. İnsülin direncinin doğrudan ölçümleri zahmetlidir ve iyi standartlaştırılmamıştır. Dahası, glukoz tolerans testleri gibi daha az özgün ölçütler klinik uygulamada rutin şekilde kullanılmamaktadır. Her ne kadar ATP III paneli metabolik risk faktörlerinin gruplanmasını

10 benimsemişse de, patogenez hakkında sonuçlar çıkarmamıştır. Bu nedenle ATP III kriterleri tanı için tek bir faktörü değil, bunun yerine tanı konması için 3 ile 5 faktörün varlığını temel almıştır(tablo 2). Bunlar abdominal obesite, yükselmiş trigliseridler, azalmış HDL, yükselmiş kan basıncı ve yükselmiş açlık glukozudur (bozulmuş açlık glukozu ve ya tip 2 DM). Tablo 2: ATP III Metabolik sendrom tanı kriterleri * 1. Abdominal obezite (bel çevresi) Erkek için >102 cm Kadın için >88 cm 2. Serum trigliseridi 150 mg/dl 3. HDL-kolesterolü Erkek için < 40 mg/dl Kadın için < 50 mg/dl 4. Kan basıncı 130 / 85 mmhg 5. Açlık kan şekeri 110 mg/dl * Tanı için bu 5 kriterden 3 ünün olması yeterlidir.(2) Her ne kadar, ATP III herhangi bir tek risk faktörünü (örn abdominal obesite) tanı için bir zorunluluk gibi görmese de abdominal obesitenin sendrom için önemli bir altta yatan risk faktörü olduğu durumu benimsemiştir. Abdominal obesite için eşik noktaları 1998 de Ulusal Sağlık Enstitüleri obesite klinik kurallarından gelmiştir. Bunlar bel çevresinin erkekler için 102 cm ve kadınlar için 88 cm olmasıdır. Bu eşik noktalarında abdominal obesite, sıklıkla diğer ATP III kriterleri ile ilişkili olduğundan tanı için zorunlu görülmemiştir. Aslında, bazı kişiler ya da etnik gruplar (örn. Asyalılar, özellikle Güney Asyalılar) ATP III eşik noktaları altında bel çevrelerinde metabolik sendrom gelişimine duyarlı görünmektedirler. Bu nedenle ATP III, yalnızca başka 2 metabolik sendrom kriteri taşıyan bazı kişilerin, bel çevreleri yalnızca sınırda genişlediğinde bile örn. Erkeklerde 94 cm.den 101 cm.ye ve kadınlarda 80 cm.den 87 cm.ye- insüline dirençli gibi göründüğünü kaydetmiştir. Eğer böyleyse, bu kişiler bel çevresinde daha geniş artışlar olan (erkeklerde 102 cm ve kadınlarda 88 cm) kişidekilere benzer şekilde klinik girişimlerden yarar görmelidirler. ATP III de, diabetli ve birden çok risk faktörü olan hastalar arasında aterosklerotik kardiyovasküler hastalık riski yüksek bulunduğundan, tip 2 diyabet varlığında metabolik sendrom tanısına izin vermiştir. Tip 2 DM varlığında, birlikte bulunan risk faktörleri, bunlarla ilgili girişimlerin aterosklerotik kardiyovasküler hastalık riskini önemli ölçüde azaltabilmesi nedeni ile gözden kaçırılmamalıdır.

11 2005 de Uluslarası Diyabet vakfı (IDF, International Diabets Foundation) ATP III tanımını değiştiren yeni kriterler yayınlamıştır(17). ATP III tanımını klinik basitliği nedeni ile beğenmişlerdir. Dahası, abdominal obesitenin insülin direnci ile çok iyi korelasyon gösterdiğini ve bu nedenle zahmetli insülin direnci ölçümlerinin gerekli olmadığını düşünmüşlerdir. IDF klinik tanımı, abdominal obesiteyi tanı için gerekli kılmaktadır. Bu olduğunda, ATP III tanımında daha önce sıralanmış olan ek 2 faktör tanı için yeterli olmaktadır. IDF, abdominal obezite ile diğer metabolik sendrom risk faktörleri arasındaki korelasyonda, etnik farklar bulunduğunu vurgulamıştır. Bu nedenle, abdominal obezite kriterleri eldeki en iyi popülasyon tahminlerine dayanarak ulusal ve etnik olarak belirlenmiştir. Avrupa orijinli kişiler için IDF, abdominal obezite eşik değerlerini erkeklerde 94 cm ve kadınlarda 80 cm bel çevresi olarak belirlemiştir. Asyalı popülasyonlarda, Japonlar dışında eşik değerleri erkeklere 90 cm ve kadınlarda 80 cm.dir. Japonlar için bu değerler erkeklerde 85 cm ve kadınlarda 90 cm dir. IDF ayrıca bozulmuş açlık glukozu eşik değerini 110mg/dL den 100 mg/dl ye düşürmektedir. Bu değişiklik yakın zamanda değiştirilmiş olan bozulmuş açlık glukozu için Amerikan Diyabet Topluluğu (ADA) kriterlerine karşılık gelmektedir(18). ATP III kriterlerinin klinik koşullarda kullanımının kolay ve tek bir nedeni vurgulamaktan kaçınma avantajı vardır. Bir değişiklik yapılması için hiçbir zorlayıcı neden bulunmamaktadır. Ayrıca metabolik sendrom için ATP III kriterlerini değerlendirmek üzere çok sayıda çalışma yapılmıştır. Aksi yönde yeni kanıtlar olmadığından orijinal ATP III tanımı metabolik sendrom tanısı için geçerliliğini korumaktadır(7). METABOLİK SENDROM RİSK DEĞERLENDİRMESİ Ateroskleroz Birçok çalışmada metabolik sendromu olan kişilerin aterosklerotik kardiyovasküler hastalık açısından artmış mutlak riske sahip oldukları saptanmıştır. Bu riski azaltmak amacıyla metabolik sendromu olduğu saptanan tüm kişilerde klinik koşullarda uzun süreli tedavi ve izlem gerekmektedir. Birinci amaç altta yatan risk faktörlerini azaltmaktır(6). Ateroskleroz damar duvarının kalınlaşması ve esnekliğinin kaybolması ile karakterize arteryel hastalık grubunun bir parçasıdır. Elastik arterlerin ve büyük, orta büyüklükteki müsküler arterlerin hastalığıdır. Arter yatağını düzenli bir şekilde tutmaz, fokal olmaya eğilimlidir (19). Ateroskleroz, endotel fonksiyonlarında bozulma ile başlar. Son evresi olan plak rüptürü aşamasında, endotel fonksiyonlarındaki bozukluğun önemli katkısı vardır. Başlangıçta endotel altında lipid birikimi, makrofajların köpük hücresi oluşturması, daha sonraki aşamalarda düz

12 kas hücresi migrasyonu ve proliferasyonu, kollajen sentezi, sonunda trombositlerin ve pıhtılaşma faktörlerinin aktivasyonu ile karakterize olan aterogenezin her aşamasında endotel, hem olaya birinci derecede katkıda bulunan ve hem de olaydan birinci derecede etkilenen dokudur. Aterosklerozun hastalık süreci primer olarak arter duvarının intima tabakasına sınırlıdır. Bu tabaka lipidler ve inflamatuvar hücreler tarafından infiltre olur ve değişik derecelerde fibrozis gelişir. Arteryel travma medial düz kas hücrelerinin intima içine göç eden, fibroblasta benzer tamir hücrelerine fenotipik modülasyonunu içeren bir iyileşme reaksiyonu başlatır. Bu hücreler intima içinde prolifere olur ve ekstrasellüler matriksi oluştururlar. Kontraktil tipteki düz kas hücreleri vazoaktif ajanların etkisi ile vazodilatasyon veya vazokonstrüksiyona neden olurlar. Lipoprotein kaynaklı lipidlerin ve özellikle oksidatif olarak modifiye olan lipidlerin birikmesi arteri hasara uğratır ve düz kas hücrelerine bağımlı bir tamir süreci başlar. Bu iyileşme süreci diğer iyileşme reaksiyonlarında görülen skar dokusuna benzeyen intimal plakların oluşmasına yol açar. Skar dokusu çoğunlukla hipertrofiye uğrar. Bu durum aterosklerotik plakların gerilemek yerine büyümeye devam etmesine neden olur. Aterosklerotik süreç belirgin olarak intima tabakasında lokalize olmasına rağmen, arter duvarının diğer tabakaları da hastalıktan etkilenir. Plakların arkasındaki media tabakasında çoğunlukla düz kas hücresi kaybı ile birlikte atrofi görülür. Bu durum media tabakasındaki hücrelere besin desteğinin azalmasına ve medial düz kas hücrelerinin birçoğunun intima tabakasına göç etmiş olmasına bağlıdır. Medial atrofinin sonucu alarak arter dilate olur. Media tabakasında remodelling oluşur ve plakla uyum sağlamak için damar genişler ve böylece lümenin boyutları korunmuş olur. Arter ciddi ateroskleroz gelişmiş olmasına rağmen anjiyografik değerlendirmede normal görünebilir. Ateroskleroz; gelişimi açısından birçok sistemik hastalığın risk faktörü olmasına ve arteryel sistemin tüm bölümlerini benzer şekilde etkileyebilmesine rağmen fokal tutulum gösterir. Bu durum sistemik risk faktörlerinin lokal etkilerle uyum içerisinde etki etmesi gerektiğini gösterir. Aterosklerotik plaklar arteryel sistem içerisinde tesadüfi olarak değil, daha çok lümen yüzeyi ile kandaki partiküller arasında etkileşim süresinin artmış olduğu düşük akım bulunan dallanma bölgelerine yakın yerlerde yerleşir. Bu durum lipoproteinlerin transendotelyal difüzyonunda artışla ve hiperlipidemi varlığında subendotelyal matrikste lipid birikiminde artışla ilişkilidir (20).

13 Lipoproteinlerin birikimi ve şekillenmesi 1) Yağ Çizgisi Oluşumu Aterosklerozun bu erken lezyonlarının oluşumu intima içinde bölgesel lipoprotein içeriğinin artması ile oluşmaktadır. Lipoproteinler arter duvarı içindeki hücre dışı yapılara, ekstrasellüler matrikse tutunarak, lipidlerden zengin yapılar oluşturup arterlerin intiması içinde birikmektedirler. Lipoproteinler genellikle arterin ekstrasellüler matriksinin proteoglikan molekülleri ile intimanın ekstrasellüler boşluğunda birleşmektedirler. İntima içindeki boşlukta bulunan lipoprotein partikülleri özellikle matriks makromoleküllerine bağlı bulunanlar kimyasal bir modifikasyona uğrarlar. Bu modifikasyon iki şekilde uyarılır: Lipoprotein Oksidasyonu: Lipoproteinlerin plazmadan antioksidanlar tarafından intimada ekstrasellüler boşluğa taşınması oksidatif modifikasyon için önemli bir basamaktır. Hem lipid hem protein partikülleri oksidatif modifikasyona katılabilmektedir. Hidroperoksidazlar, lizofosfolipidler, oksiteroller ve yağ asitlerinin yıkım ürünleri lipidlerin modifikasyon ürünleri içinde yer almaktadır. Apoprotein partiküllerinin modifikasyonu aminoasit artıklarının türevi gibi peptid yapısının parçalanmış kısımlarını içermektedir. Lizinin amino grubu okside lipidler ile yoğun temas içindedir. Plak içerisinde inflamatuvar hücrelerde üretilen ürünler lipidlerin modifikasyonunda rol oynarlar. Nonenzimatik Glikasyon: Diyabetik hastalarda hiperglisemi durumunda vücuttaki tüm proteinler geri dönüşümsüz olarak nonenzimatik yol ile birleşirler. Glikozilasyona uğramış proteinler zamanla denatüre olurlar ve glikozile son ürünler artar. Bu durum apolipoproteinlerin ve diğer arter proteinlerinin fonksiyonlarını değiştirmekte ve aterogenezisi hızlandırmaktadır. 2) İnflamatuvar Hücrelerin Toplanması Ateroskleroz patogenezinde ekstrasellüler lipid birikimi ile yağ çizgisi oluşumunun ardından meydana gelen ikinci aşama lökositlerin girişidir. Monosit ve lenfositler oluşmakta olan aterom plağında yer alan tipik beyaz küre hücreleridir. Lökositlerin yeni oluşmakta olan yağ çizgisine girişini sağlayan endotel hücrelerin yüzeyinden salgılanan adezyon molekülleri bulunmaktadır. Damar hücresi adezyon molekülü (VCAM), İntersellüler adezyon molekülü (ICAM) ve P selektin bunlar içinde en özgün olanlarıdır. Bu moleküller adezyon molekülleri olarak adlandırılır ve inflamatuvar yanıtta yer alan hücreleri alana çekmede ve bağlamada fonksiyon görürler. LDL nin oksidasyonu lizofosfatidilkolin gibi modifiye lipoproteinlerin salınımına yol açar. Bu lipidler endotelyum hücrelerini aktive eden sinyal molekülleri olarak rol oynarlar ve VCAM ın ekspresyonuna yol açarlar. VCAM monositler ve T lenfositleri için

14 bir reseptördür. Diğer adezyon moleküllerinin etkileşimleri ile uyumlu olarak monositlerin ve T hücrelerinin lipid birikim ve modifikasyon bölgelerinde endotelyal yüzeye yapışmasına yol açar (21). Modifiye lipoproteinler damar duvarı hücrelerinden monosit kemotaktik protein-1 gibi kemotaktik sitokinlerin üretimini sağlamaktadır. Modifiye lipoproteinlerin üretimine ilave olarak sitokinler adezyon moleküllerinin salgılanmasını etkileyerek lökosit girişini düzenler. İnterlökin 1 ve tümör nekrozis faktör alfa endotelyal hücrelerden VCAM ve ICAM salgılanmasını arttırmaktadır. 3) Köpük Hücre Oluşumu Aterosklerotik lezyonun oluşmasında makrofajlar çok önemli bir rol oynamaktadır. İntima içine giren mononükleer fagositler makrofajlara ve lipidle yüklü köpük hücrelerine dönüşmektedir. Mononükleer fagositlerin köpük hücrelerine dönüşebilmesi için endositoz reseptör aracılığı ile lipoproteinlerin hücre içine alınması gereklidir. Bu reseptörlerden en iyi LDL kolesterol için tanımlanmıştır. Okside LDL lizozomların içine alınarak parçalanır. Okside LDL de bulunan kolesterol esterleri hidrolize olur ve serbest kolesterol sitoplazma içine kaçar. Sitozolik enzimler tarafından yeniden esterifiye edilir ve kolesterol ester havuzu makrofaj içinde intraselüler damlacık oluşturmaya başlar. Okside LDL nin alımının devam etmesi ile makrofaj lipid yüklü köpük hücresine dönüşene kadar bu lipid damlacıkları birikir. 4) Fibröz Plak Gelişimi Mononükleer fagositlerce salgılanan sitokinler ve büyüme faktörleri gelişen aterosklerotik plak içinde düz kas hücre proliferasyonu ve ekstraselüler matriks üretimini uyarırlar. Düz kas hücreleri subendotelyal aralığa göç ederler, bölünürler ve ekstraselüler matriksi sentezlerler. Sonuçta lezyonun lipid dolu çekirdeğini endotel yüzeyinden ayıran fibröz bir şapka oluşur. Bu fibröz plak oluşumunun başlaması anlamına gelmektedir. Trombosit kaynaklı büyüme faktörü (PDGF), fibroblast büyüme faktörü (FGF), interlökin I (IL-1) ve tümör nekrozis faktör alfa (TNF-alfa) plak gelişim ve komplikasyonunda rol oynayan lokal büyüme faktörlerinin üretimini arttıran sitokinlerdir. PDGF nin arteryel düz kas hücrelerinin proliferasyonunu uyarabildiği, düz kas hücreleri için kemotaktik bir faktör olduğu bilinmektedir. Hematopoetik hücreler, özellikle trombositler ve makrofajlar PDGF üretimi için önemli kaynaklardır. Yağlı çizgilenmeden fibröz plağa dönüşüm sürecinde hemodinamik stresin ve inflamatuvar aktivasyonun trombositler ve makrofajlardan PDGF salınımına neden olması, böylece düz kas hücrelerinin göç etmesi, bölünmesi ve fibröz şapkayı oluşturması önemlidir. Lipid çekirdek fiziksel olarak endotel yüzeyinden ayrılmıştır ve plak stabilize olmuştur ve sonuçta arter lümeni daralması söz konusu olacaktır. 5) Komplike Lezyon Gelişimi

15 Aterosklerotik plak bir yandan dıştan mekanik stres ve risk faktörlerinin devam etmesi ile yıpranırken, öte yandan fibröz çatıda yapım ve yıkım dengesi bozulmaya başlar. Plağın inflamatuvar hücreleri proinflamatuvar lipidler, sitokinler, antijenler tarafından aktive edilir. Ortaya çıkan immün-inflamatuvar aktivasyon makrofaj aktivasyonu ile sonuçlanır. Makrofajlar fibröz şapkanın kollojenini sindiren matriks metalloproteinazları salgılar. İnflamatuvar bölgede bulunan proinflamatuvar sitokinler kollojen gen ekspresyonunu baskılayarak kollojen liflerinin yeniden yapılmasını önlerler. Bu sitokinlerden özellikle interferon gama ve TNF alfa, fibröz şapkanın tamir mekanizmalarını yok edecek şekilde düz kas proliferasyonunu ve aktin ekspresyonunu baskılarlar. Makrofajlar tarafından fazla miktarda salınan sitotoksik oksijen ve nitrik oksit radikalleri apopitotik hücre ölümüne neden olarak sürece katkıda bulunurlar. Bu süreç fibröz şapkanın gerilim kuvvetini kan akımının mekanik stresine yenilecek derecede azaltır. Plağın fissüre veya rüptüre olması ile klinik olaylar ortaya çıkar. Plağın üstündeki endotel ayrılınca subendotelyal doku kan ile temasa geçer. Kan komponentleri subendotelyuma maruz kaldıkları zaman trombositler hemen aktive olur, yüzeye yapışır ve kümelenmeye başlar. Trombositler ve doku arasındaki bağlanmayı düzenleyen yüzey reseptörleri vardır. Bu reseptörlerden fibrinojeni bağlayan glikoprotein IIb/IIIa ve von Willebrand faktörünü bağlayan glikoprotein Ib nin aktivasyonu ve trombositlerden salınan ADP ve diğer faktörler humoral pıhtılaşma kaskadının aktivasyonunu başlatır. Böylece inflamatuvar, immün aktivasyon plak yırtılmasını sağlayarak ve doku faktörü ekspresyonunu aktive ederek trombozun başlamasına neden olur. Tip 2 DM Diabetli kişilerde diğer metabolik sendrom faktörlerinin bir arada bulunması gelecekte aterosklerotik kardiyovasküler hastalık gelişimi için daha yüksek bir risk ifade etmektedir(22). Diğer metabolik risk faktörleri ile karşılaştırıldığında, bozulmuş açlık glukozu (açlık glukozu 100 ile 125 mg/dl) diyabet açısından en yüksek prediktif gücü taşımaktadır. Yakın ilişkili bir ölçüt bozulmuş glukoz toleransı olup standart oral glukoz tolerans testi (OGTT) sırasında gözlenen 2. saat plazma glukozunun 140 mg/dl ve <200 mg/dl olarak tanımlanmaktadır. ADA, bozulmuş açlık glukozu ya da bozulmuş glukoz toleransı olan kişilere uygulanmak üzere prediabet terimini kullanıma sunmuştur. Bazı araştırmacılar OGTT yi, bozulmuş glukoz toleransını ya da gizli diyabeti saptamak için metabolik sendromu bulunan normoglisemik kişiler için önermektedir. Rutin uygulamada OGTT gereksinimini kısmen azaltmak üzere ADA son zamanlarda bozulmuş açlık glukozu eşik değerini 110 mg/dl den 100 mg/dl ye düşürmüştür. Açlık glukoz değeri 100 ile 110 mg/dl aralığında olan kişilerde

16 artık bozulmuş açlık glukozu bulunduğu söylenmektedir. Bu durumda ki kişiler OGTT ile incelenirse bozulmuş glukoz toleransı bulunduğu görülecektir. Yine de OGTT diabet gelişimi için yükselmiş risk taşıyor gibi görünen normoglisemik kişilerde bir seçenek gibi görünmektedir. Aslında, bozulmuş açlık glukozu olan kişilerde OGTT yapılması tip 2 DM olan bazı kişileri erken ayırt edecektir. Bozulmuş açlık glukozu bulunan kişilerde yoğun yaşam tarzı değişiklikleri tip 2 DM gelişimini geciktirecektir(6). Abdominal obezite Kilo verilmesi abdominal obesitesi ve metabolik sendromu olan kişilerde birinci öncelik olmalıdır. Hem kilo verilmesi hem de düşük kilonun korunması en iyi şekilde, azalmış kalori alımı ve artmış fiziksel aktivitenin birlikteliyle elde edilebilir. Kilo kaybının ilk amacı 6 ile 12 aylık bir sürede başlangıçtaki total vücut ağırlığına göre %7 ile %10 kadar bir düşüşe erişmektir. Bu, günde 500 ile 1000 kalori kadar az bir kalori alınımını gerektirir. Daha fazla fiziksel aktivite kalori açığının artmasına yardımcı olmaktadır. Önerilen kilo kaybına erişilmesi metabolik risk faktörlerinin şiddetini azaltacaktır. Daha düşük kilonun korunması da eşit derecede önemlidir. Bu uzun süreli izlem ve monitorizasyon gerektirmektedir. Günümüzde varolan kilo kaybettirici ilaçlar obesite tedavisi yönünden sınırlı yarara sahiptirler. Yine de, bazı hastalarda yararlı olabilirler. Cerrahi ciddi obesite için artarak kullanılmaktadır. Obesite komplikasyonları için yüksek risk taşıyan kişiler yarar görebilmektedirler. Yine de, kilo kaybettirici cerrahi risksiz değildir. Hasta seçimi, bu yaklaşımın artı ve eksileri için uygun klinik değerlendirmeler yapabilecek donanıma sahip merkezlerde yapılmalıdır. Fiziksel inaktivite Artan fiziksel aktivite kilo kaybına yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda metabolik risk faktörleri üzerinde yararlı etkiler taşımakta ve aterosklerotik kardiyovasküler hastalık riskini azaltmaktadır. Halka yapılan güncel önerilerde, haftanın çoğu ve tercihen tüm günlerinde 30 dakika süreyle sıkı yürüyüş gibi orta-yoğun egzersiz istenmektedir. Daha fazla egzersiz daha fazla yarar getirmektedir. Bu nedenle güncel önerilerin ötesine geçmek metabolik sendromlu kişiler için daha da iyi olacaktır. Tercihen her gün yapılan 60 dakika ya da daha fazla sürekli ya da aralıklı aerobik aktivite, kilo kaybını ya da kilo kaybının korunmasını sağlayacaktır. Her ne kadar bu konu tartışmalı olsada, orta yoğunlukta egzersiz programına başlayan tüm kişilerin bir egzersiz stres testinden geçmesi gerekli değildir(6).

17 Diyet Kilo kontrolü ve toplam kalorilerin azaltılması ötesinde, diyet, az miktarda doymuş yağlar, trans yağlar, kolesterol, sodyum ve basit şekerler içermelidir. Ek olarak, meyve, sebze ve tam tahıllar bol alınmalıdır; balık alımı bazı balıklardaki civa içeriği dikkate alınarak önerilmelidir. Çok yüksek karbonhidrat alımları metabolik sendromda dislipidemiyi alevlendirebilmektedir. ATP III, kolesterol düşürücü tedaviye başlanan kişilerde günlük kalorilerinin %25 ile %35 inin yağdan gelecek şekilde olmasını önermiştir. Eğer yağ içeriği %35 i geçerse, düşük LDL yi korumak için gereken düşük doymuş yağ alımını sürdürmek zor olmaktadır. Diğer taraftan, eğer yağ içeriği %25 in altına düşerse, trigliseridler yükselebilmekte ve HDL düzeyleri düşebilmektedir. Bu nedenle, çok düşük yağ içeren diyetler metabolik sendromlu hastalarda aterojenik dislipidemiyi alevlendirebilmektedir. Metabolik sendromlu hastalarda aterojenik dislipidemideki kötüleşmeyi önlemek için, bazı araştırmacılar yağ alımlarının %30-%35 aralığında olmasını tercih etmektedirler; ancak diğerleri uzun süre yüksek yağ alımlarından kaynaklanan olası kilo artışı hakkında kaygı duymaktadırlar ve bu nedenle %25-%30 aralığı tercih etmektedirler. Diyetin makro-besin içeriğinin değiştirilmesinin kilo verilmesinin sağlayıp sağlamayacağı sorusu uzun zamandır ilgi çekmektedir. Yıllar boyunca, yüksek kalori yağın obesite olasılığını artırabilmesi nedeniyle düşük yağlı bir diyet savunulmuştur. Yakın zamanda, yüksek proteinli düşük karbonhidratlı diyetlerin kilo verilmesini hızlandıracağı olasılığına görülmüştür. Mantıksal gerekçe yağ ve proteinin karbonhidratlarda olmayan bir tokluk sağlıyor gibi olmasıdır. Yağ ve proteinin tokluk üzerindeki bu etkisinin, diyeti kilo kaybı sağlamak yönünden daha etkin kılmak için kullanılması tartışılan bir hipotezdir. Dahası, yüksek yağ/yüksek protein/düşük kalorili diyetlerin uzun dönemde daha düşük bir vücut ağırlığını korumayı sağladığını gösteren araştırmalar bulunmamaktadır. Aslında, 1 yıl süreyle düşük karbonhidratlı diyetler aldıktan sonra ciddi şekilde obez hastalar, geleneksel kilo kaybettirici diyetler alanlara göre daha fazla kilo azalması göstermemektedirler(23). Yüksek yağlı diyetler yalnızca daha yüksek doymuş yağ içerme eğilimde olmayıp aynı zamanda sıklıkla meyvelerden, sebzelerden ve tam tahıllardan yoksundurlar. Bunların tümü günümüzde önerilen diyetlerin önemli öğeleridir. Herhangi bir tipteki yüksek proteinli diyetler, belirgin düzeyde azalmış glomerüler filtrasyon hızı bulunan kronik renal hastalığı olan kişiler tarafından iyi tolere edilememektedirler. Aşırı protein fosfor yükünü artırmakta ve bu da asidoz yapmakta ve insülin direncini kötüleştirmektedir. Efektif kilo kaybı kalori sınırlaması, fiziksel aktivite ve motivasyonun birlikte varlığını gerektirmektedir. Yaşam boyu kilo

18 kaybının etkin şekilde sürdürülmesi, esas olarak, kalori alımı ile fiziksel aktivite arasında bir dengeyle sağlanabilir. METABOLİK SENDROM RİSK FAKTÖRLERİNİN TEDAVİSİ Aterojenik dislipidemi Daha önce kaydedildiği gibi bu durum anormal trigliserid ve apob düzeyleri, küçük LDL partikülleri ve düşük HDL den oluşmaktadır. ATP III e göre aterojenik dislipidemi, normal LDL hedefine erişildikten sonra lipid düşürücü tedavi için bir hedef haline gelebilmektedir. Diğer bir deyişle, yüksek LDL metabolik sendromda tedavinin birinci hedefidir. Diğer lipid risk faktörleri tedavinin sonraki hedefidir. Serum trigliserid düzeylerinin 200 mg/dl olduğu aterojenik dislipidemi, LDL hedefine erişildikten sonra tedavinin yeni hedefi olmaktadır. Diğer hedef yükselmiş toplam apob dir. ApoB nin, apo B-100 ve apo B-48 olarak iki formu önemlidir. Apo B-100 ün sentez yeri esas olarak karaciğerdir. LDL deki proteinin %95 ini oluşturur. VLDL ve IDL deki proteinlerin yapısında da önemli miktarda bulunur. LDL nin hücreler tarafından alınmasında rol oynar. LDL nin hücrelerdeki reseptörlere bağlanması için apo B-100 gereklidir. Apo B-48 barsaklarda sentezlenir. Sadece şilomikronlarda ve şilomikron artıklarında bulunur. Bu proteini taşıyan büyük lipoprotein partikülleri monosit, makrofaj ve endotel hücresi yüzeyinde tanımlanmış olan apo B-48 reseptörüne bağlanarak bu hücrelerin köpük hücre şeklinde değişmesi sebep olabilir. LDL reseptörüyle ilişkiye girebilir. Lipid düşürücü tedavi hedefi olarak apob nin HDL dışındakilere (non-hdl) göre daha üstün olduğunu düşünmektedir. ATP III, ikincil hedef olarak apob den daha çok LDL den sonra HDL dışındakilerin (non-hdl) üzerinde durmaktadır. Çünkü HDL dışındakilerin (non-hdl) hassas şekilde ölçümü klinik uygulamada daha kolay yapılabilmektedir. Trigliseridler 500 mg/dl olduğunda trigliserid düşürücü ilaçlar akut pankreatit gelişimini önlemek için dikkate alınmalıdır. HDL dışı(non-hdl) hedeflere ulaşmak için 500 mg/dl değerinden düşük trigliserid düzeylerinde, trigliserid düşürücü ilaçlar LDL düşürücü tedavi ile birlikte yararlı olabilmektedir. HDL dışındakileri(non-hdl) düşürmek dışında, aterojenik dislipidemili hastalarda üçüncü hedef, düşük seviyelerdeki HDL yi yükseltmektir. Düşük HDL için hiçbir özgün tedavi hedefi önerilmemektedir. Eğer HDL dışındakiler(non-hdl), LDL hedefine ulaşıldıktan sonra yüksek kalırsa en az 2 terapötik seçenek bulunmaktadır. Birincisi, LDL düşürülmesine yoğunlaşılması sıklıkla HDL dışındakileri (non-hdl) de azaltmaktadır. Örneğin statinler hem LDL hem de HDL dışındakileri(non-hdl) benzer bir oranda azaltmaktadırlar. Dahası, statinler metabolik sendromlu hastalarda aterosklerotik kardiyovasküler hastalık için riski azaltmaktadırlar.

19 İkincisi, trigliserid düşürücü bir ilaç LDL düşürücü tedaviye eklenebilmektedir. Hem fibratlar hem de nikotinik asit HDL dışındakileri (non-hdl) azaltmaktadır. Bu ilaçların metabolik sendrom ve tip 2 DM hastaların da aterosklerotik kardiyovasküler hastalık riskini azalttığı bildirilmiştir. Bu nedenle, bir fibrat ya da nikotinik asitin LDL düşürücü tedavi ile birlikte kullanılması uygun bir seçenektir(24). Hem fibratlar hem de nikotinik asit HDL nin yanısıra trigliseridleri ve küçük LDL partiküllerini azaltmaktadır. Eğer LDL düşürülmesi için bir statin kullanılmışsa fenofibrat, gemfibrozile göre tercih edilebilir gibi görünmektedir. Çünkü ciddi miyopati riski statinler ile kombinasyon halindeki fenofibrat için daha düşüktür. Nikotinik asit ile tedavi edilen bozulmuş açlık glukozu, bozulmuş glukoz toleransı ya da diabeti bulunan hastalar hipergliseminin kötüleşmesi açısından dikkatli izlenmelidir(25). Düşük dozlarda nikotinik asit bu riski azaltmaktadır. Statin tedavisine bir fibrat ya da nikotinik asit eklenmesinin kardiyovasküler olayları tek başına statinlere göre daha fazla azaltıp azaltmayacağı randomize klinik çalışmalarda yeterince değerlendirilmemiştir. Sonuçta bu kombinasyonun kullanımı muhtemelen en büyük kazancı elde edecek olan yüksek riskli kişilere sınırlı olmalıdır. Eğer bir fibrat ya da nikotinik asit statin ile kullanılmışsa, miyopati ya da hepatik etkiler açısından riski en aza indirmek üzere daha yüksek statin dozlarından genel olarak kaçınılmalıdır(6). Hipertansiyon Diabet ya da kronik böbrek hastalığı olmaksızın açık hipertansiyon bulunduğunda, antihipertansif tedavinin hedefi <140/90 mmhg kan basıncı elde etmektir. Diyabet ya da kronik böbrek hastalığı varlığında kan basıncı hedefi <130/80 mmhg dır(26). Bu özgün tedavi hedefleri dışında metabolik sendromu olan kişilerde yaşam tarzı değişikliklerine özellikle dikkat edilmelidir. Buradaki hedefler kan basıncını aşikar hipertansiyon yokken bile olabildiğince düşürmek ve yaşam tarzı değişikliklerinin diğer metabolik yararlarını elde etmektir. Kan basıncındaki hafif yükselmeler, yaşam tarzı değişiklikleri ile sıklıkla etkin şekilde kontrol edilebilmektedir. Kilo kontrolü, artmış fiziksel aktivite, alkolde aşırıya kaçmamak, sodyumun azaltılması ve Hipertansiyonu Durdurmak için Diyet Yaklaşımları (DASH, Dietary Approaches to Stop Hypertension) diyeti ile uyumlu şekilde artmış taze meyve ve sebze ve düşük yağlı günlük ürünler alınması bunu sağlamaktadır. Eğer hipertansiyon yaşam tarzı terapileri ile yeterince kontrol edilemezse uzun dönemdeki miyokard infarktüsü, felç ve kronik böbrek hastalığını önlemek için antihipertansif ilaçlar kullanılmalıdır. Tedavinin yararları, kan basıncı düzeyleri hedef düzeyin üstünde olan tip 2 diabetlilerde ve metabolik sendromlu hipertansif hastalarda görülmektedir. Bazı araştırmacılar, metabolik sendromda, özellikle tip 2 diabetes mellitus ya da kronik renal

20 hastalık varlığında, hipertansiyonda birinci basamak tedavi olarak anjiyotensin dönüştürücü enzim (ACE) inhibitörlerini önermektedir. Aslında, renin-anjiyotensin sisteminin ACE inhibitörleri ya da anjiyotensin reseptör blokerleri (ARB) ile inhibisyonu diabetin ortaya çıkış riskini düşürebilir. ARB ler ACE inhibitörlerini tolere edemeyenlerde alternatif olarak kullanılabilmektedir. Bu yaklaşım hakkında tartışmalar sürmektedir(6). ALLHAT çalışmasının sonuçları, her ne kadar diüretikler kardiyovasküler olayların riskini düşürseler de, bozulmuş açlık glukozu ya da bozulmuş glukoz toleransı bulunan hastalarda diüretiklerin kullanılmasının tip 2 DM gelişimi riskini artırabileceği olasılığını ortaya koymuştur(27). Hipertansiyon alanındaki birçok araştırmacı düşük doz diüretiklerin olası yararlarının, artırdığı bu riskten daha fazla olduğuna inanmaktadır(6). Açlık kan şekeri yüksekliği Metabolik sendrom tanısında yükselmiş açlık glukozu ( 100 mg/dl) hem bozulmuş açlık glukozu hem de tip 2 DM yi içermektedir. Bozulmuş açlık glukozu (ya da eğer değerlendirilmişse bozulmuş glukoz toleransı) bulunan metabolik sendrom hastalarında, kilo verilmesi ve artmış fiziksel aktivite tip 2 DM nin ortaya çıkmasını geciktirecek veya önleyecektir(28). Metformin, thiazolidinediyonlar ve akarboz bozulmuş açlık glukozu ve bozulmuş glukoz toleransı bulunan kişilerde tip 2 DM riskini azaltmaktadır. Akarbozla yapılan bir öncü çalışma dışında şu ana kadar oral hipoglisemik ajanların kardiyovasküler olayların riskini azaltacağını gösteren hiçbir klinik çalışma bulgusu yoktur(6,29). Dahası, ne metformin ne de thiazolidinediyonlar yalnızca diabetin önlenmesi amacıyla önerilmemektedirler. Çünkü maliyet yönünden etkinlikleri ve uzun dönemdeki güvenilirlikleri ortaya konmamıştır(6). Aşikar tip 2 diabetes mellitusu olan hastalarda, klinik çalışmalar etkin dislipidemi ve hipertansiyon tedavileri ile kardiyovasküler riskte azalmayı göstermiştir. Hemoglobin A1C de <%7 düzeyinde glisemik kontrol, mikrovasküler komplikasyonları azaltmakta ve buna ek olarak makrovasküler hastalık riskini de hafifletebilmektedir(6). Protrombotik durum Metabolik sendromlu kişilerde fibrinojen, plazminojen aktivatör inhibitörü-1(pai-1) ve diğer koagulasyon faktörleri yükselmektedir. Koroner aterosklerozlu hastalarda fibrinolitik aktivitenin azaldığı birçok araştırmacı tarafından bildirilmiştir. Fibrinolitik aktivitenin azalması plazminojen aktivatör inhibitör-1 (PAI-1) düzeylerinin yükselmesine bağlı olabilir. Genç yaşta miyokard infarktüsü geçirmiş olan kişilerde plazma PAI-1 düzeylerinin sağlıklı kişilere göre daha yüksek olduğu ve PAI-1 düzeylerinin plazma trigliserid düzeyi ile ilişkili olduğu saptanmıştır (30). Ancak bu anormallikler, klinik uygulamada rutin olarak

21 saptanmamaktadır. Birincil korunma için, eldeki tek uzun dönem yaklaşım, bunların arteriyel tromboza katkısını düşük dozda aspirin ya da diğer antitrombosit ajanlar ile dengelemektedir. Özellikle kontraindike olmadığı durumda aspirin, belirgin aterosklerotik kardiyovasküler hastalığı bulunan hastalarda önerilmektedir. Aterosklerotik kardiyovasküler hastalığı bulunmayan Tip 2 DM li kişilerde etkinlikleri, her ne kadar bu tür kişilerde de yaygın olarak önerilseler de, klinik çalışmalarla yeterince ortaya konamamıştır. Aterosklerotik kardiyovasküler hastalık açısından orta düzeyde risk altında olan metabolik sendrom hastalarında, aspirin proflaksisi vasküler olayların azaltılması için kullanılabilinir(6). Proinflamatuvar durum Metabolik sendromlu kişilerde, sıklıkla, yükselmiş sitokinler (örn. tümör nekroz faktör-α ve interlökin-6) ve akut faz reaktanları (örn. CRP, fibrinojen) ile gösterilen proinflamatuvar bir durum bulunmaktadır. Hassas C-reaktif protein (CRP) ölçümleri serumda bir akut faz reaktanı olarak bulunan CRP ile koroner arter hastalığı arasında bir ilişki olduğunu göstermiştir (31). CRP hasara uğramış hücrelerin plazma membranlarına bağlanır, plazmadaki LDL ve VLDL kolesterol ile kompleks oluşturur. Kompleks haline gelen CRP klasik kompleman yolunu aktifleştirerek proinflamatuvar etki gösterir. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda CRP nin in vitro olarak makrofajların doku faktörü üretimini güçlü bir şekilde uyardığı saptanmıştır. Henüz CRP nin bir marker mi yoksa bir risk faktörü mü olduğunu söyleyebilmek için erkendir. Bugünkü klinik uygulamada serum hassas CRP ölçümleri risk belirleme ve tedavi etkinliğinin takibinde kullanılmaktadır. CRP ölçümü klinik uygulamada proinflamatuvar bir durumu ayırt etmenin en basit yoludur. CRP düzeyleri >3 mg/l, başka saptanabilen nedenleri olmayan bir kişide bu tür bir durumun tanımlanması için kullanılabilmektedir. CRP düzeyi yükselmiş kişilere yaşam tarzı değişiklikleri önerilmelidir. Özellikle kilo verilmesi, CRP düzeylerini düşürecek ve tahminen altta yatan inflamatuvar uyaranı hafifletecektir. Kardiyovasküler riskin azaltılması için yalnızca bu mekanizma ile etki eden hiçbir ilaç bulunmamaktadır. Ancak, diğer metabolik risk faktörlerini tedavi etmek için kullanılan çeşitli ilaçların (örn. statinler, nikotinik asit, fibratlar, ACE inhibitörleri, tiyazolidinediyonlar) CRP düzeylerini düşürdüğü bildirilmiştir. Şimdilik, bu ilaçlar, diğer risk faktörleri ile ilgili indikasyonlarından bağımsız olarak, özellikle proinflamatuvar bir durumu hafifletmek amacıyla önerilmemektedirler(6).

22 İNSÜLİN DİRENCİ İnsülin direnci, abdominal obesite ile birlikte metabolik sendromun altta yatan baskın risk faktörüdür(6). İnsülin karaciğerde glikoneogenezi ve glikojenolizi inhibe ederek, hepatik glukoz üretimini baskılar. Ayrıca glukozu kas ve yağ dokusu gibi, periferik dokulara taşıyarak, glikojen olarak depolanmasını ya da enerji üretmek üzere, okside olmasını sağlar. İnsülin direnci, insülinin glukozu hücre içine gönderme etkisinin azalması veya kaybolması olayıdır. Bu olay sonunda kanda artan glikoz, insülin salgılama mekanizmasını uyarır. Böylece hiperglisemi ve hiperinsülinemi birlikte oluşur. Bu özellik insülin direncinin en göze çarpan tablosudur. İnsülinin karaciğer, kas ve yağ dokusundaki etkilerine karşı direnç oluşarak, karaciğer kaynakli glukoz yapimi artar. Kas ve yağ dokusuna insülin aracılığıyla olan glukoz alımı azalır. İnsülin direnci kavramını ilk kez 1936 da Himsworth insüline duyarlı ve insüline duyarlı olmayan iki diyabetik hastanın bulunduğunu ileri sürerek gündeme getirmiştir. Reaven 1988 de obesite, diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi ve aterosklerotik kalp hastalıklarının aynı hastada bulunmalarını gözlemleyerek bunların aynı metabolik bozukluktan kaynaklandığını ileri sürmüştür. Daha sonra Reaven insülin direnci, hiperinsülinemi, obezite, glukoz tolerans bozukluğu, hipertrigliseridemi, azalmış HDL kolesterol konsantrasyonu, hipertansiyon ve koroner arter hastalığından oluşan insülin direnci sendromunu (sendrom X i) tarif etmiştir(1). İnsulin direnci olan bireylerde ancak fazla miktarda insülin ile normal karbonhidrat metabolizması idame ettirebilmektedir. Pankreasta bir bozukluk olmadığı sürece kompensatuar hiperinsülinemi ile normal karbonhidrat metabolizması idame ettirilir. Beta hücresinde programlanmış bir defekt var ise, bir süre sonra beta hücresi kompensatuar hiperinsülinemiyi sağlayamaz. Bozulmuş glukoz toleransı veya Tip 2 diabetes mellitus gelişir. Hiperinsülineminin aterosklerozu uyardığı endotel ve intima kalınlaşmasını arttırdığı söylenirse de, ateroskleroza yolaçan neden hiperinsülinemi değil, hiperinsülinemi tablosu gösteren insülin direncidir. Çünkü UKPDS (United Kingdom Prostective Diabetes Study) çalışmasında dışardan verilen ve sıkı diyabet kontrolü sağlayan hiperinsülinemi değerindeki insülinin kardiovasküler komplikasyonlara yol açmadığı aksine komplikasyonların azaldığı gözlenmiştir. İnsülin tedavisi hiperinsülinemi oluşturmasına karşın glisemik kontrolü sağlayarak ve lipoprotein lipazı aktive ederek anti aterojen etki gösterir. Yoğun insülin tedavisi küçük yoğun LDL miktarınını ve lipoproteinlerin glikolizasyonunu ve oksidasyonunu azaltarak, olumlu etkiler gösterir. Ancak glisemik kontrol ile lipid düzeylerindeki iyileşme hiçbir zaman tamamen normale dönüşü sağlayamaz(32).

23 Normal insülineminin vasküler direnç üzerine olumlu etkisi vardır. Obez olmayan, insülin direnci bulunmayan normoglisemik bireylere insülin infüzyonu ekstremite kan akımını, kalp debisini arttırır. Obez ve insülin direnci bulunanlarda insülin, iskelet kasının vasküler direncini azaltamaz dolayısı ile kan akımını artıramaz, böylece kalp debisini de arttıramaz. Bu kişilerde ve tip 2 diyabetiklerde insülinin endotel hücresinden nitrik oksit (NO) üretimini uyaran fosfatidilinozitol-3 kinaz (PI-3 kinaz) yolunda defektler olduğu gözlenmiştir. Kısaca insülin direnci insülinin vazodilatasyon etkisinin gelişmesini engeller. Bu da hipertansiyonun gelişmesinde önemli rol oynar. Quebec çalışması açlık insülin düzeyleri ile iskemik kalp hastalığı arasında ilişki olduğunu göstermiştir. MRFIT (Multiple Risk Factor İntervention Trial) çalışmasında ise açlık hiperinsülinemisinin yalnızca apolipoprotein E3/2 fenotipindeki erkeklerde bir koroner arter hastalığı risk faktörü olduğu, daha sık rastlanan apolipoprotein E3/3 fenotipinde böyle bir etkinin olmadığı görülmüştür. Yaşlılarda insülin düzeyi ile ateroskleroz arasında bir korelasyon bulunamamıştır(33). Cinsiyetin insülin düzeyi ile ateroskleroz arasındaki ilişkide rolü belirgin değildir. Jinoid obezitesi olan kadınlarda da insülin ile koroner arter hastalığı arasında bir korelasyon bulunanamıştır. IRAS (Insulin Resistance Atherosclerosis Study) çalışmasında insülin direnci ile karotis intima-media kalınlığı arasında korelasyon bulunması insülin direncinin aterosklerozda bağımsız etken olduğunun işareti olarak kabul edilmiştir. Ancak bu ilişki ancak beyazlarda bulunabilmiştir(33). İnsülin direnci hücresel olarak prereseptör, reseptör ve postreseptör olmak üzere üç düzeyde sınıflandırılmaktadır. İnsülin direncinin oluşmasında reseptör ve özellikle postreseptör düzeyindeki defektler daha önemli olup, prereseptör düzeyindeki defektler daha az rol oynar. İnsülin direnci anotomo-patolojik olarak da iskelet kasında, yağ dokusunda ve karaciğerde olmak üzere sınıflandırılmaktadır(34). İnsülin direncinin hücresel sınıflaması A. Prereseptör düzeyde insülin direnci: 1. Anormal beta hücre salgı ürünleri : İnsülin geninde yapısal mutasyonlar sonucu, anormal defektif insülin molekülleri oluşur. Ayrıca proinsülin molekülünde proteolitik parçalanma bölgesindeki yapısal anormaliye bağlı olarak, proinsülin-insülin dönüşümü tam olmaz. Tüm bu nedenlerle endojen insüline karşı doku yanıtı azalarak direnç oluşur. 2. Dolaşan insülin antagonistleri : Bunlar kortizol, büyüme hormonu, glukagon, katekolamin gibi hormonal antagonistler, serbest yağ asitleri, anti insülin antikorları ve insülin reseptör antikorları gibi hormonal olmayan insülin antagonistleridir. 3. İskelet kası kan akımında ve kapiler endotel hücrelerde bozukluklar

Metabolik Sendrom Tanı Tedavi Dr. Abdullah Okyay

Metabolik Sendrom Tanı Tedavi Dr. Abdullah Okyay Metabolik Sendrom Tanı Tedavi Dr. Abdullah Okyay Metabolik Sendrom İnsülin direnci (İR) zemininde ortaya çıkan Abdominal obesite Bozulmuş glukoz toleransı (BGT) veya DM HT Dislipidemi Enflamasyon, endotel

Detaylı

NORMAL LDL KOLESTEROL DÜZEYLERİNE SAHİP BİREYLERDE APOLİPOPROTEİN DÜZEYLERİ VE METABOLİK SENDROM VARLIĞININ SERUM LİPOPROTEİN DÜZEYLERİ İLE İLİŞKİSİ

NORMAL LDL KOLESTEROL DÜZEYLERİNE SAHİP BİREYLERDE APOLİPOPROTEİN DÜZEYLERİ VE METABOLİK SENDROM VARLIĞININ SERUM LİPOPROTEİN DÜZEYLERİ İLE İLİŞKİSİ T.C Sağlık Bakanlığı Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi II. Dahiliye Kliniği Şef: Prof. Dr. Aytekin Oğuz NORMAL LDL KOLESTEROL DÜZEYLERİNE SAHİP BİREYLERDE APOLİPOPROTEİN DÜZEYLERİ VE METABOLİK SENDROM

Detaylı

LİPOPROTEİNLER. Lipoproteinler; Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı. stabilize edilmeleri gerekir. kanda lipidleri taşıyan özel

LİPOPROTEİNLER. Lipoproteinler; Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı. stabilize edilmeleri gerekir. kanda lipidleri taşıyan özel LİPOPROTEİNLER LİPOPROTEİNLER Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı olarak çözündüklerinden, taşınmaları için stabilize edilmeleri gerekir. Lipoproteinler; komplekslerdir. kanda lipidleri taşıyan

Detaylı

KORTİZOL, METABOLİK SENDROM VE KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLAR

KORTİZOL, METABOLİK SENDROM VE KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLAR KORTİZOL, METABOLİK SENDROM VE KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLAR Prof.Dr. ARZU SEVEN İ.Ü.CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI DİSMETABOLİK SENDROM DİYABESİTİ SENDROM X İNSÜLİN DİRENCİ SENDROMU METABOLİK

Detaylı

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik ve fonksiyonel bütünlük

Detaylı

ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER

ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER Endotel Damar duvarı ve dolaşan kan arasında tek sıra endotel hücresinden oluşan işlevsel bir organdır Endotel en büyük endokrin organdır 70 kg lik bir kişide, kalp kitlesix5

Detaylı

LİPOPROTEİN METABOLİZMASI. Prof.Dr. Yeşim ÖZKAN Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı

LİPOPROTEİN METABOLİZMASI. Prof.Dr. Yeşim ÖZKAN Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı LİPOPROTEİN METABOLİZMASI Prof.Dr. Yeşim ÖZKAN Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Lipoprotein Nedir? 1- Lipidler Hidrofobik lipidler çekirdekte (Trigliserit, Kolesterol esterleri)

Detaylı

LİPOPROTEİN METABOLİZMASI. Prof.Dr. Yeşim ÖZKAN Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı

LİPOPROTEİN METABOLİZMASI. Prof.Dr. Yeşim ÖZKAN Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı LİPOPROTEİN METABOLİZMASI Prof.Dr. Yeşim ÖZKAN Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Lipoprotein Nedir? 1- Lipidler Hidrofobik lipidler çekirdekte (Trigliserit, Kolesterol esterleri)

Detaylı

Prof.Dr. Oktay Ergene. Kardiyoloji Kliniği

Prof.Dr. Oktay Ergene. Kardiyoloji Kliniği Hipertrigliseridemii id i Tedavisi i Prof.Dr. Oktay Ergene İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Kliniği Hipertrigliseridemi Gelişimiş VLDL Chylomicron Liver Defective Lipolysis Remnants

Detaylı

Özel Bir Hastanede Diyabet Polikliniğine Başvuran Hastalarda İnsülin Direncini Etkileyen Faktörlerin Araştırılması

Özel Bir Hastanede Diyabet Polikliniğine Başvuran Hastalarda İnsülin Direncini Etkileyen Faktörlerin Araştırılması Özel Bir Hastanede Diyabet Polikliniğine Başvuran Hastalarda İnsülin Direncini Etkileyen Faktörlerin Araştırılması 20 24 Mayıs 2009 tarihleri arasında Antalya da düzenlenen 45. Ulusal Diyabet Kongresinde

Detaylı

METABOLİK SENDROM ve ANA KOMPONENTLERİ. Prof.Dr.M.Ferit GÜRSU

METABOLİK SENDROM ve ANA KOMPONENTLERİ. Prof.Dr.M.Ferit GÜRSU METABOLİK SENDROM ve ANA KOMPONENTLERİ Prof.Dr.M.Ferit GÜRSU 1 55 y. da erkek hastanın son birkaç aydır TA i :140-150/90-100 mmhg ölçülüyor, hasta ileri tetkik ve tedavi amacı ile doktora başvuruyor Öz

Detaylı

Hiperlipidemiye Güncel Yaklaşım

Hiperlipidemiye Güncel Yaklaşım İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Sık Görülen Kardiyolojik Sorunlarda Güncelleme Sempozyum Dizisi No: 40 Haziran 2004; s. 69-74 Hiperlipidemiye Güncel Yaklaşım Prof. Dr. Hakan

Detaylı

Hipertansiyon. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015

Hipertansiyon. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015 Hipertansiyon HT Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015 Bu sunum Arş. Gör. Dr. Neslihan Yukarıkır ve Arş. Gör. Dr. Dilber Deryol Nacar

Detaylı

KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE TÜTÜN KULLANIMI: MEKANİZMA. Mini Ders 2 Modül: Tütünün Kalp ve Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi

KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE TÜTÜN KULLANIMI: MEKANİZMA. Mini Ders 2 Modül: Tütünün Kalp ve Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE TÜTÜN KULLANIMI: MEKANİZMA Mini Ders 2 Modül: Tütünün Kalp ve Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi TEMEL SLAYTLAR Kardiyovasküler Hastalıkların Epidemiyolojisi

Detaylı

EGZERSİZE ENDOKRİN ve METABOLİK YANIT

EGZERSİZE ENDOKRİN ve METABOLİK YANIT EGZERSİZE ENDOKRİN ve METABOLİK YANIT Prof.Dr.Fadıl Özyener Fizyoloji Anabilim Dalı Sempatik Sistem Adrenal Medulla Kas kan dolaşımı Kan basıncı Solunum sıklık ve derinliği Kalp kasılma gücü Kalp atım

Detaylı

MERVE SAYIŞ 04150019305 TUĞBA ÇINAR 04140033048 SEVİM KORKUT 04140033017 MERVE ALTUN 04140019065

MERVE SAYIŞ 04150019305 TUĞBA ÇINAR 04140033048 SEVİM KORKUT 04140033017 MERVE ALTUN 04140019065 MERVE SAYIŞ 04150019305 TUĞBA ÇINAR 04140033048 SEVİM KORKUT 04140033017 MERVE ALTUN 04140019065 TÜRKİYE SAĞLIKLI BESLENME VE HAREKETLİ HAYAT PROGRAMI (2014 2017) TÜRKİYE SAĞLIKLI BESLENME VE HAREKETLİ

Detaylı

Tarifname OBEZİTEYİ ÖNLEYİCİ VE TEDAVİ EDİCİ BİR KOMPOZİSYON

Tarifname OBEZİTEYİ ÖNLEYİCİ VE TEDAVİ EDİCİ BİR KOMPOZİSYON 1 Tarifname OBEZİTEYİ ÖNLEYİCİ VE TEDAVİ EDİCİ BİR KOMPOZİSYON Teknik Alan Buluş, obeziteyi önleyici ve tedavi edici glukopiranosit türevleri ihtiva eden bir kompozisyon ile ilgilidir. Tekniğin Bilinen

Detaylı

20-23 Mayıs 2009 da 45. Ulusal Diyabet Kongresi nde Poster olarak sunuldu.

20-23 Mayıs 2009 da 45. Ulusal Diyabet Kongresi nde Poster olarak sunuldu. Özel Bir Hastanede Diyabet Polikliniğine Başvuran Hastalarda İnsülin Direncini Etkileyen Faktörlerin Araştırılması 20-23 Mayıs 2009 da 45. Ulusal Diyabet Kongresi nde Poster olarak sunuldu. Özlem Serenli,

Detaylı

POSTTRANSPLANT DİABETES MELLİTUS DR. ÜLKEM YAKUPOĞLU ACIBADEM ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ INTERNATIONAL HOSPITAL ORGAN NAKLİ MERKEZİ

POSTTRANSPLANT DİABETES MELLİTUS DR. ÜLKEM YAKUPOĞLU ACIBADEM ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ INTERNATIONAL HOSPITAL ORGAN NAKLİ MERKEZİ POSTTRANSPLANT DİABETES MELLİTUS DR. ÜLKEM YAKUPOĞLU ACIBADEM ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ INTERNATIONAL HOSPITAL ORGAN NAKLİ MERKEZİ Transplant İlişkili Hiperglisemi (TAH) Posttransplant Diabetes Mellitus

Detaylı

Hemodiyaliz hastalarında resistin ile oksidatif stres arasındaki ilişkinin araştırılması

Hemodiyaliz hastalarında resistin ile oksidatif stres arasındaki ilişkinin araştırılması Hemodiyaliz hastalarında resistin ile oksidatif stres arasındaki ilişkinin araştırılması Osman Yüksekyayla, Hasan Bilinç, Nurten Aksoy, Mehmet Nuri Turan Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nefroloji Bilim

Detaylı

Bugün Neredeyiz? Dr. Yunus Erdem Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ünitesi

Bugün Neredeyiz? Dr. Yunus Erdem Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ünitesi Hipertansiyon Tedavisi: Bugün Neredeyiz? Dr. Yunus Erdem Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ünitesi Hipertansiyon Sıklık Yolaçtığı sorunlar Nedenler Kan basıncı hedefleri Tedavi Dünyada Mortalite

Detaylı

ADEZYON MOLEKÜLLERĐ ve SĐTOKĐNLER. Dr. Sabri DEMĐRCAN

ADEZYON MOLEKÜLLERĐ ve SĐTOKĐNLER. Dr. Sabri DEMĐRCAN ADEZYON MOLEKÜLLERĐ ve SĐTOKĐNLER Dr. Sabri DEMĐRCAN Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji ABD 2 ŞUBAT 2002 ÇARŞAMBA KARDĐYOLOJĐ SEMĐNERĐ GĐRĐŞ - 1 Tüm dünyada KAH, MI, stroke ve periferik

Detaylı

BİY 471 Lipid Metabolizması-I. Yrd. Doç. Dr. Ebru SAATÇİ Güz Yarı Dönemi

BİY 471 Lipid Metabolizması-I. Yrd. Doç. Dr. Ebru SAATÇİ Güz Yarı Dönemi BİY 471 Lipid Metabolizması-I Yrd. Doç. Dr. Ebru SAATÇİ 2008-2009 Güz Yarı Dönemi Lipoproteinler Türev lipidler: Glikolipidler Lipoproteinler Lipoproteinler, lipidlerin proteinlerle oluşturdukları komplekslerdir.

Detaylı

DİABETES MELLİTUS DİYABET (Şeker )HASTALIĞI. ATASAM HASTANESİ Kalite Yönetim Birimi

DİABETES MELLİTUS DİYABET (Şeker )HASTALIĞI. ATASAM HASTANESİ Kalite Yönetim Birimi DİABETES MELLİTUS DİYABET (Şeker )HASTALIĞI ATASAM HASTANESİ Kalite Yönetim Birimi BU EĞİTİMDE NELER PAYLAŞACAĞIZ? DİYABET(ŞEKER HASTALIĞI) NEDİR? Diyabet vücutta yeterince insülin üretilememesi veya etkili

Detaylı

Metabolik Sendrom ve Diyabette Akılcı İlaç Kullanımı. Dr Miraç Vural Keskinler

Metabolik Sendrom ve Diyabette Akılcı İlaç Kullanımı. Dr Miraç Vural Keskinler Metabolik Sendrom ve Diyabette Akılcı İlaç Kullanımı Dr Miraç Vural Keskinler Önce sentez DM ve MS Akılcı İlaç Kullanımı Oral antidiyabetik ajanlar İnsülin Glp-1 analogları Antihipertansif ilaçlar Hipolipidemik

Detaylı

DİABETİK DİSLİPİDEMİ TEDAVİSİNDE DİET VE EGZERSİZİN ROLU. Dr Banu Aktaş Yılmaz

DİABETİK DİSLİPİDEMİ TEDAVİSİNDE DİET VE EGZERSİZİN ROLU. Dr Banu Aktaş Yılmaz DİABETİK DİSLİPİDEMİ TEDAVİSİNDE DİET VE EGZERSİZİN ROLU Dr Banu Aktaş Yılmaz T2DM KVH FHS: Diyabetik hastalarda klinik ateroskleroz riski 2-3 kat artmıştr. Haffner ve ark: MI öyküsü olmayan T2DM lu hastalarda,

Detaylı

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS Aerobik Antrenmanlar Sonucu Kasta Oluşan Adaptasyonlar Miyoglobin Miktarında oluşan Değişiklikler Hayvan deneylerinden elde edilen sonuçlar dayanıklılık antrenmanları

Detaylı

Prediyabetik ve Tip 2 Diyabetik Kadınlarda Kardiyovasküler Risk: Gerçekten Erkeklerden Daha Yüksek Mi?

Prediyabetik ve Tip 2 Diyabetik Kadınlarda Kardiyovasküler Risk: Gerçekten Erkeklerden Daha Yüksek Mi? Prediyabetik ve Tip 2 Diyabetik Kadınlarda Kardiyovasküler Risk: Gerçekten Erkeklerden Daha Yüksek Mi? Prof Dr Füsun Saygılı EgeÜTF Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıBD DM Mortalite ve morbiditenin

Detaylı

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU Alanin Transaminaz ( ALT = SGPT) : Artmış alanin transaminaz karaciğer hastalıkları ( hepatosit hasarı), hepatit, safra yolu hastalıklarında ve ilaçlara bağlı olarak

Detaylı

Diyabetik Hasta Takibi. Dr. Hasan Onat PHD Diyabet Çalışma Grubu İnece ASM, Kırklareli

Diyabetik Hasta Takibi. Dr. Hasan Onat PHD Diyabet Çalışma Grubu İnece ASM, Kırklareli Diyabetik Hasta Takibi Dr. Hasan Onat PHD Diyabet Çalışma Grubu İnece ASM, Kırklareli Amaç Bu oturum sonunda katılımıcı hekimler birinci basamakta Diyabet hastalığının yönetimi konusunda bilgi sahibi olacaklardır.

Detaylı

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ 20.05.2010 Giriş I Renovasküler hipertansiyon (RVH), renal arter(ler) darlığının neden

Detaylı

İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı

İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı HASTA BİLGİLENDİRME FORMU HİPERLİPİDEMİ Hiperlipidemi; kanda çeşitli yağların yüksekliğini

Detaylı

Fiziksel Aktivite ve Sağlık. Prof. Dr. Bülent Ülkar Spor Hekimliği Anabilim Dalı

Fiziksel Aktivite ve Sağlık. Prof. Dr. Bülent Ülkar Spor Hekimliği Anabilim Dalı Fiziksel Aktivite ve Sağlık Prof. Dr. Bülent Ülkar Spor Hekimliği Anabilim Dalı 1 Fiziksel İnaktivite Nedir? Haftanın en az 5 günü 30 dakika ve üzerinde orta şiddetli veya haftanın en az 3 günü 20 dakika

Detaylı

Hipertansiyon (sistolik kan basıncı >130, diyastolik kan basıncı >85 mmhg veya antihipertansif kullanıyor olmak)

Hipertansiyon (sistolik kan basıncı >130, diyastolik kan basıncı >85 mmhg veya antihipertansif kullanıyor olmak) Metabolik Sendrom Tanım Metabolik sendrom, insulin direnciyle başlayan abdominal obezite, glukoz intoleransı veya diabetes mellitus, dislipidemi, hipertansiyon ve koroner arter hastalığı (KAH) gibi sistemik

Detaylı

PCOS nun Uzun Dönem Sağlık Etkileri

PCOS nun Uzun Dönem Sağlık Etkileri PCOS nun Uzun Dönem Sağlık Etkileri Prof. Dr. Cavidan Gülerman Zekai Tahir Burak Kadın Hastalıkları EAH - Ankara PCOS un Uzun Dönem Sağlık Etkileri PCOS, reprodüktif çağın ötesinde; " İnsülin rezistansı

Detaylı

Gebelikte yeni gelişen Proteinüri ve Böbrek fonksiyon bozukluğu

Gebelikte yeni gelişen Proteinüri ve Böbrek fonksiyon bozukluğu Gebelikte yeni gelişen Proteinüri ve Böbrek fonksiyon bozukluğu Dr.Meltem Pekpak İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 34.Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon 18-22 Ekim,Antalya

Detaylı

DİYABET NEDİR? Özel Klinik ve Merkezler

DİYABET NEDİR? Özel Klinik ve Merkezler DİYABET NEDİR? Özel Klinik ve Merkezler Diyabet nedir? Diyabet hastalığı, şekerin vücudumuzda kullanımını düzenleyen insülin olarak adlandırdığımız hormonun salınımındaki eksiklik veya kullanımındaki yetersizlikten

Detaylı

Hastalarda insulin direncini ölçmek klinik pratiğimizde tanı koymak ve tedaviyi yönlendirmek açısından yararlı ve önemlidir.

Hastalarda insulin direncini ölçmek klinik pratiğimizde tanı koymak ve tedaviyi yönlendirmek açısından yararlı ve önemlidir. Hastalarda insulin direncini ölçmek klinik pratiğimizde tanı koymak ve tedaviyi yönlendirmek açısından yararlı ve önemlidir. Dr. Sibel Güldiken Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma

Detaylı

KARDİYAK REHABİLİTASYON ÖĞR. GÖR. CİHAN CİCİK

KARDİYAK REHABİLİTASYON ÖĞR. GÖR. CİHAN CİCİK KARDİYAK REHABİLİTASYON ÖĞR. GÖR. CİHAN CİCİK Uzun süreli immobilizasyon sonucu: - Nitrojen ve protein dengesi bozulur. - İskelet kasının kitlesi, kasılma kuvveti ve etkinliği azalır. - İskelet kaslarında

Detaylı

Kronik böbrek hastalığı adeta bir salgın halini almıģ olan önemli bir halk sağlığı sorunudur.

Kronik böbrek hastalığı adeta bir salgın halini almıģ olan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Kronik böbrek hastalığı adeta bir salgın halini almıģ olan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Basit ve ucuz bazı testlerle erken saptandığında önlenebilir veya ilerlemesi geciktirilebilir olmasına karģın,

Detaylı

Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması

Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması Halil Yazıcı 1, Abdullah Özkök 1, Yaşar Çalışkan 1, Ayşegül Telci 2, Alaattin Yıldız 1 ¹İstanbul

Detaylı

Obez Çocuklarda Kan Basıncı Değişkenliği ve Subklinik Organ Hasarı Arasındaki İlişki

Obez Çocuklarda Kan Basıncı Değişkenliği ve Subklinik Organ Hasarı Arasındaki İlişki Obez Çocuklarda Kan Basıncı Değişkenliği ve Subklinik Organ Hasarı Arasındaki İlişki Ayşe Ağbaş 1, Emine Sönmez 1, Nur Canpolat 1, Özlem Balcı Ekmekçi 2, Lale Sever 1, Salim Çalışkan 1 1. İstanbul Üniversitesi,

Detaylı

Tip 2 Diyabetlilerde Kardiyovasküler Hastalık Riskini Azaltma: Eğitimin Etkinliği

Tip 2 Diyabetlilerde Kardiyovasküler Hastalık Riskini Azaltma: Eğitimin Etkinliği Tip 2 Diyabetlilerde Kardiyovasküler Hastalık Riskini Azaltma: Eğitimin Etkinliği Ayfer Bayındır Şeyda Özcan İlhan Satman Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Koç Üniversitesi Hemşirelik

Detaylı

Diyabetin bir komplikasyonu : Yağlı karaciğer hastalığı. Prof. Dr. Kürşad Ünlühızarcı Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalı

Diyabetin bir komplikasyonu : Yağlı karaciğer hastalığı. Prof. Dr. Kürşad Ünlühızarcı Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalı Diyabetin bir komplikasyonu : Yağlı karaciğer hastalığı Prof. Dr. Kürşad Ünlühızarcı Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalı Yağlı karaciğer Karaciğer ağırlığının %5 i veya hepatositlerin

Detaylı

DİYABETES MELLİTUS. Uz. Fzt. Nazmi ŞEKERC

DİYABETES MELLİTUS. Uz. Fzt. Nazmi ŞEKERC DİYABETES MELLİTUS Uz. Fzt. Nazmi ŞEKERC İ NORMAL FİZYOLOJİ İnsan vücudu enerji olarak GLUKOZ kullanır Alınan her besin vücudumuzda glukoza parçalanır ve kana verilir Kandaki glukozun enerji kaynağı olarak

Detaylı

Farklı Psikiyatrik Tanılı Hastalarda Glisemik Kontrol ile Serum Lipid Profili Arasındaki İlişki: HbA1c, dislipidemi'yi mi öngörüyor?

Farklı Psikiyatrik Tanılı Hastalarda Glisemik Kontrol ile Serum Lipid Profili Arasındaki İlişki: HbA1c, dislipidemi'yi mi öngörüyor? Farklı Psikiyatrik Tanılı Hastalarda Glisemik Kontrol ile Serum Lipid Profili Arasındaki İlişki: HbA1c, dislipidemi'yi mi öngörüyor? Hasan Mervan AYTAÇ, Sinem ACAR, Nazan AYDIN Bakırköy Prof. Dr. Mazhar

Detaylı

Diyabetik dislipidemi tedavisinde yenilikler

Diyabetik dislipidemi tedavisinde yenilikler Diyabetik dislipidemi tedavisinde yenilikler Dr. Alper Sönmez Gülhane Askeri Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı İçerik.. Diyabetik dislipidemi hakkında bir iki söz Nedir?

Detaylı

Diyabetlilerin sadece %37 sinde hedef glikoz değerine ulaşılabiliyor

Diyabetlilerin sadece %37 sinde hedef glikoz değerine ulaşılabiliyor 37 yılda (1980-2017) Her 11 kişiden 1 i diyabet İki diyabetliden biri tanı almamış Diyabetlilerin sadece %37 sinde hedef glikoz değerine ulaşılabiliyor Komplikasyonlar önlemiyor Diyabetli kişilerin üçte

Detaylı

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI TİP 2 DİYABETES MELLİTUS LU HASTALARDA LİPOPROTEİN BAĞIMLI FOSFOLİPAZ A2 NİN ATEROSKLEROZ GELİŞİMİNDEKİ ROLÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ

Detaylı

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Travma ve cerrahiye ilk yanıt Total vücut enerji harcaması artar Üriner nitrojen atılımı azalır Hastanın ilk resüsitasyonundan sonra Artmış

Detaylı

Hemodiyaliz Hastalarında Serum Visfatin Düzeyi İle Kardiyovasküler Hastalık Ve Serum Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki İlişki

Hemodiyaliz Hastalarında Serum Visfatin Düzeyi İle Kardiyovasküler Hastalık Ve Serum Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki İlişki Hemodiyaliz Hastalarında Serum Visfatin Düzeyi İle Kardiyovasküler Hastalık Ve Serum Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki İlişki Nimet Aktaş*, Mustafa Güllülü, Abdülmecit Yıldız, Ayşegül Oruç, Cuma Bülent

Detaylı

KRONİK HEMODİYALİZ HASTALARINDA ENDOTEL PROGENİTÖR HÜCRELERİ, İNFLAMASYON VE ENDOTEL DİSFONKSİYONU

KRONİK HEMODİYALİZ HASTALARINDA ENDOTEL PROGENİTÖR HÜCRELERİ, İNFLAMASYON VE ENDOTEL DİSFONKSİYONU KRONİK HEMODİYALİZ HASTALARINDA ENDOTEL PROGENİTÖR HÜCRELERİ, İNFLAMASYON VE ENDOTEL DİSFONKSİYONU Abdullah Özkök¹, Esin Aktaş², Akar Yılmaz 3, Ayşegül Telci 4, Hüseyin Oflaz 3, Günnur Deniz², Alaattin

Detaylı

Diyabetik Ayak Yarası ve İnfeksiyonunun Tanısı, Tedavisi ve Önlenmesi: Ulusal Uzlaşı Raporu

Diyabetik Ayak Yarası ve İnfeksiyonunun Tanısı, Tedavisi ve Önlenmesi: Ulusal Uzlaşı Raporu Diyabetik Ayak Yarası ve İnfeksiyonunun Tanısı, Tedavisi ve Önlenmesi: Ulusal Uzlaşı Raporu Diyb. Hemş. Dr. Selda ÇELİK İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi, İç Hastalıkları Anabilim

Detaylı

FİZİKSEL ETKİNLİĞİN SAĞLIK ÜZERİNE YARARLARI Doç. Dr. Ferda GÜRSEL

FİZİKSEL ETKİNLİĞİN SAĞLIK ÜZERİNE YARARLARI Doç. Dr. Ferda GÜRSEL FİZİKSEL ETKİNLİĞİN SAĞLIK ÜZERİNE YARARLARI Doç. Dr. Ferda GÜRSEL 1 MESAJLAR! Fiziksel etkinlik (FE) ve iyi bir fiziksel uygunluk, hastalık riskini azaltır uygun sağlık ve iyi olma haline katkıda bulunur.!

Detaylı

Prof. Dr. Lale TOKGÖZOĞLU

Prof. Dr. Lale TOKGÖZOĞLU Yazar Ad 61 Prof. Dr. Lale TOKGÖZOĞLU Ülkemizde kalp damar hastalıkları erişkinlerde en önemli ölüm ve hastalık nedeni olup kanser veya trafik kazalarına bağlı ölümlerden daha sık görülmektedir. Halkımızda

Detaylı

Tip 1 diyabete giriş. Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü

Tip 1 diyabete giriş. Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü Tip 1 diyabete giriş Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü ENTERNASYONAL EKSPER KOMİTE TARAFINDAN HAZIRLANAN DİABETİN YENİ SINIFLAMASI 1 - Tip 1 Diabetes

Detaylı

¹GÜTF İç Hastalıkları ABD, ²GÜTF Endokrinoloji Bilim Dalı, ³HÜTF Geriatri Bilim Dalı ⁴GÜTF Biyokimya Bilim Dalı

¹GÜTF İç Hastalıkları ABD, ²GÜTF Endokrinoloji Bilim Dalı, ³HÜTF Geriatri Bilim Dalı ⁴GÜTF Biyokimya Bilim Dalı Dr. Derda GÖKÇE¹, Prof. Dr. İlhan YETKİN², Prof. Dr. Mustafa CANKURTARAN³, Doç. Dr. Özlem GÜLBAHAR⁴, Uzm. Dr. Rana Tuna DOĞRUL³, Uzm. Dr. Cemal KIZILARSLANOĞLU³, Uzm. Dr. Muhittin YALÇIN² ¹GÜTF İç Hastalıkları

Detaylı

KARACIGERINI KORU SIGORTAYI ATTIRMA!

KARACIGERINI KORU SIGORTAYI ATTIRMA! KARACIGERINI KORU SIGORTAYI ATTIRMA! Portal : www.takvim.com.tr İçeriği : Gündem Tarih : 09.03.2017 Adres : http://www.takvim.com.tr/yasam/2017/03/09/karacigerini-koru-sigortayi-attirma Karaciğerini koru

Detaylı

BİYOKİMYADA METABOLİK YOLLAR DERSİ VİZE SINAV SORULARI ( ) (Toplam 4 sayfa olup 25 soru içerir) (DERSİN KODU: 217)

BİYOKİMYADA METABOLİK YOLLAR DERSİ VİZE SINAV SORULARI ( ) (Toplam 4 sayfa olup 25 soru içerir) (DERSİN KODU: 217) BİYOKİMYADA METABOLİK YOLLAR DERSİ VİZE SINAV SORULARI (05.11.2012) (Toplam 4 sayfa olup 25 soru içerir) (DERSİN KODU: 217) Adı Soyadı: A Fakülte No: 1- Asetil KoA, birçok amaçla kullanılabilir. Aşağıdakilerden

Detaylı

Lipoproteinler. Dr. Suat Erdoğan

Lipoproteinler. Dr. Suat Erdoğan Lipoproteinler Dr. Suat Erdoğan Lipoproteinler Kan plazmasında dolaşan yağlar lipoprotein adı verilen yapılar ile paketlenerek taşınırlar. Lipoproteinler yağların taşıt araçlarıdır. Lipoproteinlerin yapıları

Detaylı

Klavuzlar ve Tip 2 Diyabet Tedavisi. Prof. Dr. Mustafa Kemal BALCI Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi

Klavuzlar ve Tip 2 Diyabet Tedavisi. Prof. Dr. Mustafa Kemal BALCI Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Klavuzlar ve Tip 2 Diyabet Tedavisi Prof. Dr. Mustafa Kemal BALCI Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çıkar Çatışması Danışma Kurulu Üyelikleri Novo Nordisk, Sanofi, Lily, MSD, Astra Zeneca, Sponsor Destekli

Detaylı

VÜCUT KOMPOSİZYONU 1

VÜCUT KOMPOSİZYONU 1 1 VÜCUT KOMPOSİZYONU VÜCUT KOMPOSİZYONU Vücuttaki tüm doku, hücre, molekül ve atom bileşenlerinin miktarını ifade eder Tıp, beslenme, egzersiz bilimleri, büyüme ve gelişme, yaşlanma, fiziksel iş kapasitesi,

Detaylı

Diyabette Akılcı İlaç Kullanımı. Dr. Ahmet KAYA TRABZON

Diyabette Akılcı İlaç Kullanımı. Dr. Ahmet KAYA TRABZON Diyabette Akılcı İlaç Kullanımı Dr. Ahmet KAYA 06.10.2016 TRABZON AKILCI İLAÇ KULLANIMI Akılcı İlaç Kullanımı tanımı ilk defa 1985 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılmıştır. Kişilerin klinik bulgularına

Detaylı

Basın bülteni sanofi-aventis

Basın bülteni sanofi-aventis Basın bülteni sanofi-aventis 7 Kasım 2007 ULUSLARARASI DİYABET TEDAVİ PRATİKLERİ KAYIT ÇALIŞMASI NIN (IDMPS) TÜRKİYE SONUÇLARI HEDEF TEDAVİ KALİTESİNİ ARTIRMAK ÇALIŞMANIN AMACI ve YÖNTEMİ Uluslararası

Detaylı

Diyabet Nedir? Diyabetin iki tipi vardır:

Diyabet Nedir? Diyabetin iki tipi vardır: Diyabet Nedir? Kan şekeri, glukoz vücut için gerekli olan enerjiyi sağlar. İhtiyaçtan fazla şeker, gerektiğinde kullanılmak üzere karaciğer ve yağ hücrelerinde depolanır. Şekerin vücutta enerji olarak

Detaylı

NEFROTİK SENDROM. INTERN DR. H.RUMEYSA DAĞ Eylül 2013

NEFROTİK SENDROM. INTERN DR. H.RUMEYSA DAĞ Eylül 2013 NEFROTİK SENDROM INTERN DR. H.RUMEYSA DAĞ Eylül 2013 NEFROTİK SENDROM NEDİR? Nefrotik sendrom ; proteinüri (günde 3.5gr/gün/1.73 m2), hipoalbüminemi (

Detaylı

YÜKSEK KOLESTEROL. Hiperkolesterolemi; Yüksek kolesterol sebepleri nelerdir?

YÜKSEK KOLESTEROL. Hiperkolesterolemi; Yüksek kolesterol sebepleri nelerdir? YÜKSEK KOLESTEROL Hiperkolesterolemi; Kolesterol ve kolesterole bağlı kalp damar hastalıklar en büyük ölüm sebebidir. Hiperkolesterolemi kan yağlarından biri olan kolesterolün yüksek olmasıdır. Kan yağları

Detaylı

Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri

Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri Hastalıkların tedavisinde kat edilen yol, bulaşıcı hastalıklarla başarılı mücadele, yaşam koşullarında düzelme gibi

Detaylı

Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi

Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi İhsan Ateş 1, Mustafa Altay 1, Nihal Özkayar 2, F. Meriç Yılmaz 3, Canan Topçuoğlu 3, Murat Alışık 4, Özcan Erel 4, Fatih Dede 2 1 Ankara Numune Eğitim

Detaylı

Chapter 10. Summary (Turkish)-Özet

Chapter 10. Summary (Turkish)-Özet Chapter 10 Summary (Turkish)-Özet Özet Vücuda alınan enerjinin harcanandan fazla olması durumunda ortaya çıkan obezite, günümüzde tüm dünyada araştırılan sağlık sorunlarından birisidir. Obezitenin görülme

Detaylı

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ İçerik Dolaşım sisteminin kısa anatomi ve fizyolojisi Egzersizde periferal dolaşımın düzenlenmesi-etkili mekanizmalar Damar endotelinin ve Nitrik Oksitin (NO) periferal

Detaylı

Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur..

Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.. Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.. 1 BESLENME BİLİMİ 2 Yaşamımız süresince yaklaşık 60 ton besin tüketiyoruz. Besinler sağlığımız ve canlılığımızın devamını sağlar. Sağlıklı bir

Detaylı

Gestasyonel Diyabet (GDM)

Gestasyonel Diyabet (GDM) Gestasyonel Diyabet (GDM) Tanım, Sıklık Gebelikte ortaya çıkan veya ilk defa tespit edilen glikoz intoleransı olarak tanımlanmaktadır (WHO 2012; ACOG, 2013). Aşikar diyabet kriterlerini içermeyen ve gebeliğin

Detaylı

Aterojenik Dislipidemi. Prof. Dr. Alper Sönmez Gülhane Tıp Fakültesi Endokrin ve Metab. Hast. BD

Aterojenik Dislipidemi. Prof. Dr. Alper Sönmez Gülhane Tıp Fakültesi Endokrin ve Metab. Hast. BD Aterojenik Dislipidemi Prof. Dr. Alper Sönmez Gülhane Tıp Fakültesi Endokrin ve Metab. Hast. BD Sıradan bir poliklinik günü, sıradaki hasta.. Sıradan bir poliklinik günü, sıradaki hasta.. 55 yaşında Erkek

Detaylı

Prof. Dr. Binali MAVİTAŞ Dicle Üniverstiesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi A.D.

Prof. Dr. Binali MAVİTAŞ Dicle Üniverstiesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi A.D. Prof. Dr. Binali MAVİTAŞ Dicle Üniverstiesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi A.D. Endotel zedelenmesi ATEROSKLEROZ Monositlerin intimaya göçü Lipid yüklü makrofajlar Sitokinler İntimaya kas h. göçü

Detaylı

FOSFOR DENGESİ ve HİPERFOSFATEMİNİN KLİNİK SONUÇLARI

FOSFOR DENGESİ ve HİPERFOSFATEMİNİN KLİNİK SONUÇLARI FOSFOR DENGESİ ve HİPERFOSFATEMİNİN KLİNİK SONUÇLARI Dr. Dilek TORUN Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı 13-17 Kasım 2013 30. Ulusal Nefroloji Hipertansiyon Diyaliz ve Transplantasyon

Detaylı

Kalp Hastalıklarından Korunma

Kalp Hastalıklarından Korunma Kalp Hastalıklarından Korunma AsılRezzan Dr alt başlık Deniz stilini Acardüzenlemek için tıklatın Kalp- Damar hastalıkları (KDH) birçok Avrupa ülkesinde ve Türkiye de orta ve ileri yaş grubunda en önemli

Detaylı

Koroner Check Up; Coronary risk profile; Koroner kalp hastalıkları risk testi; Lipid profili;

Koroner Check Up; Coronary risk profile; Koroner kalp hastalıkları risk testi; Lipid profili; KORONER RİSK TESTİ Koroner Check Up; Coronary risk profile; Koroner kalp hastalıkları risk testi; Lipid profili; Koroner kalp hastalıklarına yol açan kolesterol ve lipit testleridir. Koroner risk testleri

Detaylı

Dt. İSMAİL SERDAROĞLU SAĞLIK HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ SOSYAL GÜVENLİK UYGULAMALARI DAİRE BAŞKANI

Dt. İSMAİL SERDAROĞLU SAĞLIK HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ SOSYAL GÜVENLİK UYGULAMALARI DAİRE BAŞKANI Dt. İSMAİL SERDAROĞLU SAĞLIK HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ SOSYAL GÜVENLİK UYGULAMALARI DAİRE BAŞKANI Sağlık Bakanlığı Yaklaşımı ve Son Ulusal Veriler A-Rakamlarla Diyabet B-Sağlık Bakanlığınca Yapılanlar

Detaylı

Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Kanser Hastalığına Eşlik Eden Kronik Hastalıklar-I Hipertansiyon

Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Kanser Hastalığına Eşlik Eden Kronik Hastalıklar-I Hipertansiyon Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kanser Hastalığına Eşlik Eden Kronik Hastalıklar-I Hipertansiyon HİPERTANSİYON Dr. Hatice ODABAŞ Yüksek Kan Basıncının Nasıl Bir Tehlikesi Vardır?

Detaylı

YRD.DOÇ.DR. AYCAN FAHRİ ERKAN UFUK ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KARDİYOLOJİ A.D.

YRD.DOÇ.DR. AYCAN FAHRİ ERKAN UFUK ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KARDİYOLOJİ A.D. YRD.DOÇ.DR. AYCAN FAHRİ ERKAN UFUK ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KARDİYOLOJİ A.D. Metabolik sendrom, risk faktörlerinin bir arada kümelendiği, tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalık ve inme riskinin arttığı,

Detaylı

Endotel disfonksiyonuna genel bir bakış

Endotel disfonksiyonuna genel bir bakış Endotel disfonksiyonuna genel bir bakış Prof. Dr. A. Tuncay Demiryürek Gaziantep Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Farmakoloji Anabilim Dalı TFD-Trabzon Ekim 2007 Endotel Endotel tabakası, - fiziksel bariyer

Detaylı

LİPİD METABOLİZMASI TESTLERİ

LİPİD METABOLİZMASI TESTLERİ LİPİD METABOLİZMASI TESTLERİ Lipid bozuklukları-frederickson Sınıflandırması 1) Tip1: Hiperşilomikronemi Lipoprotein lipaz ya da ApoCII eksikliği 2) Tip 2: a Hipertrigliseridemi olmaksızın hiperkolesterolemi

Detaylı

ĐNFLAMASYON ĐNFEKSĐYON ve ATEROSKLEROZ. Dr. Sabri DEMĐRCAN

ĐNFLAMASYON ĐNFEKSĐYON ve ATEROSKLEROZ. Dr. Sabri DEMĐRCAN ĐNFLAMASYON ĐNFEKSĐYON ve ATEROSKLEROZ Dr. Sabri DEMĐRCAN Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji ABD 2 ŞUBAT 2002 ÇARŞAMBA KARDĐYOLOJĐ SEMĐNERĐ GĐRĐŞ - 1 Tüm dünyada KAH, MI, stroke ve periferik

Detaylı

İkili Oral Antidiyabetik Kombinasyonları

İkili Oral Antidiyabetik Kombinasyonları İkili Oral Antidiyabetik Kombinasyonları Prof.Dr.Mustafa ARAZ Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji BD 51.Ulusal Diyabet Kongresi, Antalya Kime İkili Kombinasyon? Kime İkili Kombinasyon? Klavuz

Detaylı

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar Prof.Dr.Mitat KOZ 1 İskelet Kasının Egzersize Yanıtı Kas kan akımındaki değişim Kas kuvveti ve dayanıklılığındaki

Detaylı

PREDİYABET EPİDEMİYOLOJİ VE TANISI. Prof. Dr. Engin GÜNEY

PREDİYABET EPİDEMİYOLOJİ VE TANISI. Prof. Dr. Engin GÜNEY PREDİYABET EPİDEMİYOLOJİ VE TANISI Prof. Dr. Engin GÜNEY Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı DİABETES MELLİTUS 415 milyon erişkinde diyabet var.

Detaylı

RATLARDA FRUKTOZ İLE OLUŞTURULMUŞ METABOLİK SENDROM MODELİNDE ALLOPURİNOLUN BÖBREK FONKSİYONLARI ÜZERİNE KORUYUCU ETKİSİ

RATLARDA FRUKTOZ İLE OLUŞTURULMUŞ METABOLİK SENDROM MODELİNDE ALLOPURİNOLUN BÖBREK FONKSİYONLARI ÜZERİNE KORUYUCU ETKİSİ RATLARDA FRUKTOZ İLE OLUŞTURULMUŞ METABOLİK SENDROM MODELİNDE ALLOPURİNOLUN BÖBREK FONKSİYONLARI ÜZERİNE KORUYUCU ETKİSİ Kadriye YILDIRIM 1, Mustafa DEMİR 2, Özlem ÜÇER 3, Mehmet TUZCU 4, Necip İLHAN 5,

Detaylı

DİYABETES MELLİTUS. Dr. Aslıhan Güven Mert

DİYABETES MELLİTUS. Dr. Aslıhan Güven Mert DİYABETES MELLİTUS Dr. Aslıhan Güven Mert DİYABET YÖNETİMİ Kan şekeri ayarını sağlamaktır. Diyabet tedavisinde hedef glukoz değerleri NORMAL HEDEF AKŞ (mg/dl)

Detaylı

Pazardan Sofraya:Pazarlama ve Tüketim Beslenmede Balığın Yeri ve Önemi

Pazardan Sofraya:Pazarlama ve Tüketim Beslenmede Balığın Yeri ve Önemi Pazardan Sofraya:Pazarlama ve Tüketim Beslenmede Balığın Yeri ve Önemi Prof. Dr. Yasemen YANAR Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Avlama ve İşleme Teknolojisi Bölüm Başkanı Tarih boyunca medeniyetler

Detaylı

DIABETES MELLITUS NEDİR? NEDENLERİ VE SONUÇLARI. Mümkün olduğunca normal bir yaşam. Lilly Deutschland GmbH Werner-Reimers-Straße 2 4 61352 Bad Homburg

DIABETES MELLITUS NEDİR? NEDENLERİ VE SONUÇLARI. Mümkün olduğunca normal bir yaşam. Lilly Deutschland GmbH Werner-Reimers-Straße 2 4 61352 Bad Homburg DIABETES MELLITUS NEDİR? NEDENLERİ VE SONUÇLARI DEDBT01944 Lilly Deutschland GmbH Werner-Reimers-Straße 2 4 61352 Bad Homburg Mümkün olduğunca normal bir yaşam www.lilly-pharma.de www.lilly-diabetes.de

Detaylı

Hipertansiyon Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar-2014. Dr. Mehmet KANBAY Nefroloji B.D. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi

Hipertansiyon Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar-2014. Dr. Mehmet KANBAY Nefroloji B.D. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Hipertansiyon Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar-2014 Dr. Mehmet KANBAY Nefroloji B.D. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Kontrolsüz Hipertansiyonun Bedeli SVO geçiren hastaların.. J Rendon et al.,

Detaylı

VÜCUT KOMPOSİZYONU VE EGZERSİZ PROGRAMLAMA

VÜCUT KOMPOSİZYONU VE EGZERSİZ PROGRAMLAMA 1 VÜCUT KOMPOSİZYONU VE EGZERSİZ PROGRAMLAMA 2 VÜCUT KOMPOSİZYONU Vücuttaki tüm doku, hücre, molekül ve atom bileşenlerinin miktarını ifade eder Tıp, beslenme, egzersiz bilimleri, büyüme ve gelişme, yaşlanma,

Detaylı

ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ. Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli

ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ. Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli Endotel, dolaşım sistemini döşeyen tek katlı yassı epiteldir. Endotel hücreleri, kan damarlarını kan akımı yönünde uzunlamasına döşeyen yassı,

Detaylı

KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ HASTALARINDA KONİSİTE İNDEKS ÖLÇÜMLERİNİN LİPİD PROFİLİ İLE İLİŞKİSİ

KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ HASTALARINDA KONİSİTE İNDEKS ÖLÇÜMLERİNİN LİPİD PROFİLİ İLE İLİŞKİSİ KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ HASTALARINDA KONİSİTE İNDEKS ÖLÇÜMLERİNİN LİPİD PROFİLİ İLE İLİŞKİSİ Siren SEZER, Şebnem KARAKAN, Nurhan ÖZDEMİR ACAR. Başkent Üniversitesi Nefroloji Bilim Dalı GİRİŞ Dislipidemi

Detaylı

ESANSİYEL HİPERTANSİYONLU HASTALARDA PLAZMA APELİN ve ADMA DÜZEYLERİ

ESANSİYEL HİPERTANSİYONLU HASTALARDA PLAZMA APELİN ve ADMA DÜZEYLERİ ESANSİYEL HİPERTANSİYONLU HASTALARDA PLAZMA APELİN ve ADMA DÜZEYLERİ Çelebi G., 1 Sönmez A., 2 Erdem G., 1 Tapan S., 3 Taşçı İ., 1 Erçin C.N., 4 Doğru T., 4 Kılıç S., 5 Üçkaya G., 2 Yılmaz Mİ., 6 Kutlu

Detaylı

YENİ DİYABET CHECK UP

YENİ DİYABET CHECK UP YENİ DİYABET CHECK UP Toplumda giderek artan sıklıkta görülmeye başlanan ve başlangıç yaşı genç yaşlara doğru kayan şeker hastalığının erken teşhisi için bir Check Up programı hazırladık. Diyabet Check

Detaylı

SON DÖNEM BÖBREK YETMEZLİKLİ HASTALARDA VASKÜLER SERTLİK İLE VASKÜLER HİSTOMORFOMETRİK BULGULARIN KORELASYONU

SON DÖNEM BÖBREK YETMEZLİKLİ HASTALARDA VASKÜLER SERTLİK İLE VASKÜLER HİSTOMORFOMETRİK BULGULARIN KORELASYONU SON DÖNEM BÖBREK YETMEZLİKLİ HASTALARDA VASKÜLER SERTLİK İLE VASKÜLER HİSTOMORFOMETRİK BULGULARIN KORELASYONU Müge Özcan 1, Kenan Keven 1, Şule Şengül 1, Arzu Ensari 2, Selçuk Hazinedaroğlu 3, Acar Tüzüner

Detaylı

Diyabetes Mellitus. Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı

Diyabetes Mellitus. Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Diyabetes Mellitus Komplikasyonları Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Diyabetes mellitus komplikasyonlar Mikrovasküler Makrovasküler Diyabetik retinopati Diyabetik

Detaylı

Travma Hastalarında Beslenme

Travma Hastalarında Beslenme Doç. Dr. Onur POLAT Travma Hastalarında Beslenme Normal ve sağlıklı organizma travma veya strese maruz kaldığında kendisini korumaya yönelik bazı fizyolojik mekanizmaları harekete geçirir. Genel amaç organ

Detaylı