Bilge Karasu ya ve bütün iyi adamlara

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Bilge Karasu ya ve bütün iyi adamlara"

Transkript

1

2 Bilge Karasu ya ve bütün iyi adamlara 2

3 U Z U N Ö Y K Ü L E R 3

4 4

5 HİÇAYAK BİNA PROJESİ (KAPICININ OĞLU) Pencere önünde saksı -yorgun- bekliyordu. Arkasında Zehra sokağı seyrediyordu. Sokakta hiçbir şey yoktu... Bakkal vardı. Bakkalın on sekiz yaşında kızıl saçlı bir kızı vardı. Adı Ayşe. Ayşe yi bir mühendis istemiş, söz bile kesilmiş ama mühendisin akrabaları araya girip işi bozmuşlar. Çünkü kendi kızlarını vermek istiyorlarmış. Zehra nın annesinin duyduğuna göre büyü bile yapmışlar. Aslında hoppa bir kızdır Ayşe, ama son birkaç aydır o kadar az konuşur oldu ki tanımayan biri görse dilsiz sanır. Zehra yı çok sever Ayşe, Zehra nın da kızıl saçları vardır ya, belki o yüzden sever ve her seferinde o sarı kurabiyelerden gönderir ona. Zehra bir çok şeyi anlayamayacak kadar küçük yaştadır ama o da Ayşe yi sever. 5

6 Saksı bekliyordu. Zehra, küçük parmaklarıyla saçlarını düzeltiyor, sokağa bakıyordu. Sokakta hiçbir şey yoktu. Berber vardı. Berberin on dört yaşında bir çırağı vardı. Adı Ali. Ali nin babası bir yıl kadar önce asker olarak katıldığı ülkenin doğusundaki savaşta ölmüştü. Aslında Ali nin babası asker değildi, toptancıydı, fabrikadan mal alır, başkalarına satardı. Ama asker olmuştu işte. Zehra nın kafası karışıyordu bazen, aynı anda hem toptancı hem de asker nasıl olunuyordu, anlamıyordu. Ali, Zehra yı severdi. Bazen, havluyu asmak ya da dükkanın önünü süpürmek için çıktığında Zehra yı görürdü pencereden bakarken; her seferinde gülümseyip el sallardı. Zehra utanıp bazen içeri kaçardı, bazen de sadece başını çevirirdi, Ali onun da gülümsediğini görmesin diye. Yorgundu, bekliyordu. Saksı, içine çiçek ekilmesini bekleyen killi toprakla dopdoluydu. Zehra sokağa bakıyordu. Sokakta hiçbir şey yoktu. Tamirci vardı. Bazen, hantal mı hantal bir Anadol, çoklukla Tofaş marka eski otomobiller ve kir pas içinde kamyonetler gelir park ederlerdi. Hep bozuk arabalar gelirdi tamirciye. Tamircinin kirden kararmış mavi bir önlüğü vardı; çırağı da vardı... Adı Halil. 6

7 Halil in annesi yoktu. Bir gün gitmiş, bir daha dönmemişti. Yaşlı bir babası vardı; o, evde gazete okur ve haberleri seyrederdi. Halil on yedi yaşındaydı. Bakkalın kızına âşıktı. (Zehra aşkın ne demek olduğunu bilmiyordu ama yine de Halil i anlıyordu.) Halil, Zehra yı tanımazdı. Belki bazen pencerede görürdü ama hiç dikkat etmezdi. Halil esmerdi... Halil çok esmerdi!.. Saksı vardı, içinde toprak... Zehra saksıya değil, sokağa bakıyordu. Sokakta hiçbir şey yoktu. Ayakkabıcı vardı. Ayakkabıcının çırağı yoktu. Ayakkabıcının hiç kimsesi yoktu. Evi bile yoktu. Bir evi varsa bile, o daracık dükkandan hiç çıkmadığı için bundan kimsenin haberi olmazdı. Dükkanında eski bir somyası vardı, onun üstünde yatardı. Ayakkabıların yırtıklarını dikerdi. Topuk çakardı. Boya yapardı. Şemsiye de tamir ederdi ayakkabıcı. Dükkanının camına, Şemsiye tamir edilir yazmıştı, ama kimse şemsiyesinin tamir ettirmezdi. Ayakkabılarını tamir ettirmek için çok gelen olurdu ama kimse şemsiyesini tamir ettirmezdi. Şemsiye bozulunca onu atarlardı, atar ve yenisini alırlardı. Zehra nın hiç şemsiyesi yoktu. Ayakkabısı vardı ama çok az giyerdi. Hiç tamir ettirmezdi. Ayakkabıcıyı da severdi ama... Ayakkabıcı yalnızdı, dükkanından hiç çıkmazdı, adı yoktu, çırağı da yoktu. Zehra ayakkabıcıyı severdi. 7

8 Saksı vardı... Toprak... Pencere, sokak ve Zehra. Zehra sokağa sokakta hiç yoktu. Vardı. Adam vardı. Zehraların oturduğu apartmanın dördüncü katında oturan bir adam vardı. Zehra onu bilmiyordu. O da Zehra yı... Adam... Zehra... Sokak... ve saksı Kapının zili zırlamadan ne güzel!- çalıyordu. Zehra telaşla perdeyi örtüp içeri döndü. Kanepeden iki hamlede inmeyi başardı. Kapıya doğru koştu ve hop!.. Babası kucağına zıplayan kızına sıkıca sarıldı. Öpücüklerine elinden geldiğince karşılık da verdi. Sonra ikisi birlikte odaya girdiler. Selimeanım kocasının yüzündeki kederli ifadeyi salona girer girmez görmüştü. Yüzüne yansımasına engel olamadığı bu kederli haline karşın kızının neşesine karşılık vermeye çalışmasını, onunla şakalaşıp oynamasını, işte, ancak kapıcıkarılarından beklenebilecek bir saygıyla seyrediyordu. Nihayet Zehra yoruldu babasıyla oynamaktan. Selimeanımın da araya girmesiyle, birkaç zararsız kandırmacanın ardından içerki odaya, oyuncaklarıyla oynamaya gönderilebilmişti. 8

9 Zahir efendi taşınmış! dedi Zehra nın babası. Yani?!.. deyip susakaldı Selimeanım, sanki bunun ne anlama geldiğini bilmediğini, kocasından çok kendine kanıtlamaya çalışıyormuş gibi. Evet, bir tek ben kaldım. Ne yapacağız peki?! Selimeanım korkusunu hiç tereddüt etmeden gösterebiliyordu bakışlarıyla. Kocasıysa bütün tedirginliğine, yüzünden rahatlıkla okunabilen korkuya rağmen kayıtsız görünüyor, ya da, aslında öyle görünmeye çalışıyor, fakat bunu başarıyordu da. Aslında kapıcı felaket sayılabilecek bir haberle girmişti eve, ama yine de kızıyla oynaşıp gülüşebilecek kadar iyi oynuyordu kayıtsız kapıcı rolünü. Selimeanım, eğer kocasını tanımıyor olsaydı, onun bu rahat tavırlarını sorumsuzluğuna yorar, bu yüzden yakınır, dövünür, belki isyan bile ederdi, kader sözcüğüyle nesneleştirmeyi başardığı zayıflığına. Ancak Selimeanım biliyordu ki (ve biz de, biliyorduk ki) kapıcı, sorumsuzluktan ya da gamsızlıktan değil, kendine (ya da kapıcılara) özgü bir tevekkülden ötürü bu denli gevşek ve rahat olabiliyordu. Çünkü bütün bu olup bitenler, her şeyin bir sonu vardır düsturunun doğrulanmasından, insanoğluna bu düsturun anımsatılmasından öte anlam taşımıyordu ki. Elbetteydi, nasıl yaşayan her canlı ölüyorsa, her eşya bir zaman sonra eskiyorsa (tıpkı şemsiyeler gibi) ve bu, bizlerce normal karşılanıyorsa ya da en azından kabul edilebiliyorsa, kapıcının işine her an son verilebilecek olması da aynı tevekkül 9

10 duygusuyla kabul edilebilmeliydi. Selimeanım ın kabul etmekte güçlük çektiği şey, belki de çalışan bir insanın işten çıkarılması değil de, bir tür fabrikanın kapatılması, sektörün olduğu gibi iflas ediyor olmasıydı. Hani bir bankacı işten çıkarılırsa başka bir bankada iş bulabilirdi; ya da iş bulma umuduyla yaşamaya devam edebilirdi. Fakat bankacılık herhangi bir sebeple topyekûn kaldırılıyorsa artık o bankacının yapabileceği hiçbir şey kalmıyordu. Bunun adı umutsuzluktu ve Selimeanım bu duyguyu bilmiyordu. Korkunun sebebi de buydu işte: Bilinmezlik. İşte bu gerçeklerden ötürü kapıcı, ne yapacağını, ne diyeceğini bilemeden kalakalmıştı, Selimeanım ın kanepeye oturduktan birkaç saniye sonra elleriyle yüzünü kapatıp sarsılarak ağlaması karşısında. İçinde dizginleyemediği bir tiksintiyle, karısının yanına gidip onu teselli etmek ve kapıyı çarpıp evden çıkmak, mesela bir meyhaneye gidip sarhoş olmak arasında gidip geliyordu. Kapıcı korkmuyordu aslında, çünkü nasıl olduysa umutsuzluğu tanımıştı, ama acı çekiyordu. Her şeyin büsbütün tıkandığı bu sahnenin toparlanıp dağılması için küçük bir ses ya da bir hareket yeterliydi. Hocanın dairesinin zili çalmaya başladığında, önceki an a ait olan bütün sesler kesilmiş, sadece kısa bir bakışma olmuştu. Kapıcı kapıyı çarpmadan ve meyhaneye de gitmeyeceğini bilerek evden çıktı. 10

11 2-1 Şehri gürültüye ve kargaşaya boğan insanlar, bu gürültü ve kargaşadan kaçabilmek için, şehrin dışında ve mümkün olduğu kadar uzağında lüks siteler inşa etmeye başlamıştı. Beton caddelere nispet edermiş gibi, adeta birer mesire yeri gibi inşa ediliyordu; yeşillik alanlar, bolca ağaç ve tertemiz havasıyla kısa sürede en gözde yerleşim birimi oluvermişti bu siteler. Başlarda, eski zaman Avrupasındaki şatolar gibi hep şehirden uzakta yapılıyorlardı. Fakat ev ve işyerleri arasında koşturmaktan yorulan insanlara metronun icadı bile yetmemiş, artık şehrin göbeğinde dahi aynı sitelerden kurmaya başlamışlardı. Önce binalar dikiliyor ve etrafları, sanki binaları bir şeyden korumak istermiş gibi yüksek ve kalın duvarlarla çevriliyordu. Daha işin başında, hemence duvarların yapılması, sitelere bir tür sığınak işlevi de kazandırıyordu sanki. Ya da insanlarda yerleşmiş ve artık yadsınamaz boyutlara varmış olan bir güvensizlik duygusunun göstergesiydi, bu duvarlar ve siteler. Duvarlar yapılıp güvenlik sağlandıktan hemen sonra, mutluluk içerisinde yaşanacak olan bu yeri güzelleştirme ve daha da yaşanılır kılma çabaları başlıyordu: çocuk parkları ve yaşlıların yürüyüş yapabilmeleri için yeşillik alanlar mesela. İnsanlar başlarda bu süreçten heyecan ve mutluluk duyuyorlardı, fakat yavaş yavaş, her çağda ve her toplumda olageldiği gibi, estetik 11

12 kaygılı insanlar türemeye ve bunların sesleri yükselmeye, hoşnutsuzluklar artmaya başlamıştı. Şehir karman çorman bir hal almıştı çünkü. Evet, siteler ve binalar olabildiğince lükstü ve insanlar evlerinde çok rahattılar. İşin başında bu onlara güven de veriyordu; benim evim güzel olsun, gerisi önemli değil diyorlardı. Fakat şehir ya da kent denilen bir üst durum ya da bir ortak paydanın da varolduğu gerçeği, içten içe batıyordu insanlara. Keşke her şey o kadar basit olsaydı! Yani insanlar tek başlarına mutlu olduğunda her şey hallolmuş olsaydı! Fakat durum aksiydi. Sitelerde yaşayan insanlar mutluydular mutlu olmasına, ancak her zaman evlerinde kalma şansları olmuyordu. Evet, bunu sağlamak için elden gelen ne varsa yapılmıştı. Her sitenin ortasına büyük alış veriş merkezleri kuruluyor, insanoğlunun ihtiyaç duyabileceği her şey bu merkezlerden sağlanmaya çalışılıyordu. Çalışmayıp, sadece para oyunlarıyla geçimini sağlayanların sayısı da günden güne artıyordu. Ama birey olmaya, hatta yalnız olmaya böylesine alışkın olan bu insanlar, etraflarındaki herkesin de kendileri gibi birer birey olmasına dayanamıyordu. Paylaşılmış bir yalnızlık duygusu veriyordu bu insanlara. Özgürdüler de, ancak gerçekten özgür olduklarını sandıkları anda, aradıkları, arzuladıkları durumun bu olmadığını - hoşnutsuzluklarını birbirlerinden gizlemeye özen göstererek kabul etmeye başlıyorlardı. Aslında sözü geçen şu kaygılı insanlar olmasa, belki de 12

13 bunu kendilerine hiçbir zaman itiraf etmemeyi başarabileceklerdi... Son zamanlarda, yani hiçayak bina modası başlamadan biraz daha önceleri, eski parklara, şehrin tarihi eserlerinin bolca bulunduğu semtlerine, sitelerden olabildiğince uzak olan ve artık sayıları iyice azalmış olan gecekondu mahallelerine, Boğaz manzaralı köhne balık restoranlarına, Beyoğlu na, Üsküdar a, Gülhane ye ve şehrin bu tür site dışında kalmış bölgelerine ilgi gittikçe artmaya başlamıştı; hatta sitelerde yaşayan insanlar, arada bir gezip gördükleri bu yerlerde yaşamanın hayalini bile kurar olmuşlardı. Lüks bir sitenin lüks bir dairesinde ve yerden hep birkaç kat yukarıda yaşamak arzusu, şehrin bu karşı konulmaz çağrısı karşısında git gide ezilmeye başlıyordu. İnsanlar evlerinde, tek başlarına yaşamaktan sıkılıyorlardı artık. Ya da arzuladıkları duruma kavuştuklarında, aslında arzuladıkları durumun kavuştukları, hatta kavuşmayı tasarladıkları durum olmadığını ayırdediyorlardı. Enikonu düşünebiliyor olsalardı ya da gerçekten karamsar ve umutsuz insanlar olsalardı, herhangi bir durumu özlemek ve ona kavuşmak fikrinden soğumaya ve muhtemelen ardından kendilerinden tiksinmeye başlayacaklardı. Bunun yerine insanlar Bunu tam anlamıyla kestirmek güçtü: belki de durum tam da böyle gelişmişti; fakat insanlar bu tiksintilerini kendilerinden bile saklamayı çok iyi becermiş olacaklardı ki, anlatıcı olarak ben bile, 13

14 insanların şehrin eski haline olan bu özlemlerini tiksinti ye bağlamaktan alı koyuyorum kendimi. fakat insanlar, kendilerini Şehrin insanları, karmaşayı ve anlamsızlığı kendi bütünlüklerinde çözmeye çalışmak fikrinden de ölesiye uzaktılar. Ki bahis konusu olan tıkanıklığı, karmaşa ya da anlamsızlık olarak nitelemek bile, ancak bana, yani anlatıcıya kalıyordu. insanlar, kendilerini şehrin o kocaman gözlerine ve Boğaz ın serin ama ılık bir tat bırakan sularına, ya da aslında İstanbul un bilgeliğine bırakmak, bir bakıma, mutlu değil de huzurlu olmak istiyorlardı artık. Elbette ki bu durumdan rahatsız olanlar, insanların mücadeleci ruhunun bu kadar çabuk ölmesine karşı kin duyanlar da vardı aynı şehirde. İşte bunlardan biri, Karadenizli bir inşaat mühendisi, zaten yıllardır sürdürdüğü bir projeyi artık hayata geçirmek için kolları sıvıyordu. Adı Hiçayak Bina Projesi ydi. Bu mühendis, çocukluğun unutulmaz dağ evi anılarından esinlenerek geliştirdiği bu projede, binaların temelsiz inşa edilmesini öngörüyordu. Projeye göre sadece bodrum katlar değil, bazı apartmanlarda birinci, bazılarındaysa zemin kat diye anılan, yerle aynı seviyede olan bölüm de bina haritasında yer almayacaktı. Yani binalar birinci katlardan başlayarak yukarılara doğru yükselecekti. Yerle temasları, asansörleri saymazsak eğer, tamamen 14

15 kesilecekti. Başka bir söylenişle, binaların altından bir otomobil rahatlıkla geçebilecekti. Proje duyulur duyulmaz, önce büyük şehir belediyesi ve ardından da ilgili bakanlık yetkilileri duruma el koydular. Proje ve sahibi özel koruma altına alındı; malum, bu aynı zamanda yepyeni bir keşifti ve kaşifin korunması alınacak ilk önlem olmalıydı. Mühendisler odasında ve iki ayrı üniversitenin konuyla ilgili kürsülerinde yapılan tartışmalar, araştırma ve incelemeler sonunda ortaya konan rapor, projeyi destekler nitelikteydi. Ayrıca projenin trafik sorununa da ciddi bir katkısı olacağı, yayınlanan raporun eklerinden birinde belirtilmişti. Geriye sadece projenin halka duyurulması kalıyordu. Söz konusu olan kalabalıklar olunca, her zaman tedirgin olunması gerekirdi, yönetici ve karar verici kadrolar bunun bilincindeydiler. Ancak kendileri bile heyecan duyuyorlardı bu yeni binaların inşa edilecek olmasından; bu yüzden halkın da destekleyeceğine yürekten inanıyorlardı. Hiçayak Bina Projesi halka duyurulduğunda, beklenildiği gibi, hatta beklenenden biraz daha fazla bir ilgiyle karşılanmıştı. Her yerde bu yeni binalar konuşuluyordu. Kimileri şu veya bu semtte böyle bir binanın yapıldığını gördüğünü iddia ediyor, berikiler binayı onlardan önce başkasının görmesine katlanamadıklarından olsa gerek, buna kesinlikle inanmadıklarını üstüne basarak söylüyorlardı. 15

16 Her şey yolunda gözüküyordu. Ve Mecidiyeköy den başlanarak hızla yeniden yapım lar başladı. Artık siteler artarda yıkılıyor ve yerlerine hiçayak binalar inşa ediliyordu. On yıl bile sürmemişti şehrin üzerinde bir tek bina bile kalmaması. Aslında durum tam tersiydi, bütün binalar şehrin üstündeydiler, ama hiçbiri yerle temas etmiyordu. Şehir sanki çıplak kalmıştı ama kimse bunu görmüyordu. Kısa bir zaman sonra insanlar şehrin bu yeni siluetine de alışmış, artık herkes işine gücüne dönmüştü. İstanbul da bu yeni haline alışmaya başlıyordu sanki... ya da her zaman yaptığı gibi, hep alışmış görünüyordu. 2-2 İstanbul da hiçayak bina ların girmediği bir tek Dr. Şükrü Kunt sokak kalmıştı. Sokağın ayırdedici herhangi bir özelliği yoktu, orada hiçayak binalardan yapılmaması sadece alışılmış bir ihmalin sonucu olsa gerekti. Sokakta bulunan kısa boylu apartmanların sakinlerinin durumdan şikayetçi olmaması da, bu sokağın es geçilmesinde önemli bir rol oynuyordu. (Belki de bütün bunlar yine bir kandırmacadan ibaretti. O sokağa, sadece bir tek kişinin hatırı için dokunulmamıştı.) Sokağın iki ucunda da isminin yazılı olduğu bir tabela bulunmuyordu. Daha doğrusu bir süre önce 16

17 kimliği belirsiz kişilerce bu tabelalar sökülmüştü. Su, elektrik türü harcamalar için fatura da gelmiyordu sokakta yaşayanlara. Öyle sanıyoruz ki, sokağın varoluşunun olabildiğince gayrı resmi hale getirilebilmesi için alınan önlemlerdi bunlar. Hiçayak binaların girmemesi, sokakta bazı eski adetlerin, alışkanlıkların ve de mesleklerin hayatını sürdürmesine de imkan sağlıyordu. Bunların içinde dikkati asıl çeken, kapıcılıktı. Ya da aslında, artık bir tek kapıcıydı Her şeyin büsbütün tıkandığı bu sahnenin toparlanıp dağılması için küçük bir ses ya da bir hareket yeterliydi. Hocanın dairesinin zili çalmaya başladığında, önceki an a ait olan bütün sesler kesilmiş, sadece kısa bir bakışma olmuştu. Kapıcı kapıyı çarpmadan ve meyhaneye de gitmeyeceğini bilerek evden çıktı. İsteksiz adımlarla merdivenleri tırmandı ve dördüncü kata gelince durup soluklandı. Elini zile henüz götürmüştü ki kapı birden açıldı. İlyas Bey gülümseyerek kapıcıya bakıyordu. Buyrun hocam, bir isteğiniz mi vardı? dedi kapıcı. İlyas Bey kendisine hoca diye hitap edilmesinden hoşlanıyordu. Ya da, belki de, sadece kapıcının böyle hitap etmesinden hoşlanıyordu. Zira kapıcıyı, kapıcının da 17

18 anlayamadığı bir sebepten ötürü, gereğinden fazla seviyordu. Hayır Mehmet Efendi, sadece benimle oturup bir kahve içmeye vaktin var mı diye soracaktım? Valla hocam, vaktim var olmasına da, canım çok sıkkın, sizi de sıkarım diye korkarım. Canın mı sıkkın?! Gel öyleyse, bak bir fincan kahve için daha iyi bir gerekçe bulunabilir miydi? Gel şöyle... Kapıcı ister istemez girmişti eve. Salona geçip oturdular. İlyas Bey kahveleri fincanlara koyarken derdini anlatmasını istedi kapıcıdan. Kapıcı oflayıp puflamaları bittikten sonra konuşuyordu: Biliyorsunuz hocam, buraya da giriyorlar artık. Zahir efendi taşınmış. Ben tek kaldım. Yani artık bu sokakta değil, bütün şehirde bir başıma kaldım. Neyin mücadelesini kime karşı vereceğim de belli değil, hani direnmeye kalksam diyorum. Sanki biri canımı şu parmaklarımdan çekip alıyor da ben ses edemiyorum gibi. Bunu söylerken kalın parmaklarını hocanın gözüne doğru tutuyordu. Hoca birden tedirginleşmişti. Hatta biraz daha dikkat edilirse, hocanın paniğe kapıldığını dahi söylemek olasıydı. Kapıcı, yaptığı el hareketinden ötürü hocadaki bu ani değişikliğe kendisinin sebep olduğunu sanmış, bir an ne yapacağını şaşırıp eli havada, öylece kalakalmıştı. Fakat hocayı sarsan şey kapıcının parmakları değil söyledikleriydi. 18

19 Buraya gireceklerini nerden biliyorsun?! diye sorarken de sesinin titremesine engel olamamıştı. Kapıcı kahvesinden bir yudum almaktaydı ama hocanın birden asabileştiğini ve acele cevap beklediğini hissedince işini yarım bırakıp fincanı sehpaya koydu. E dedim ya, Zahir Efendi de taşınmış işte!.. Yani sokakta hiç kapıcı kalmadı. Bu mu sadece?! Başka bir bilgi yok yani elinde? E be hocam, bu yetmez mi yani?! Meslek bitiyor diyorum, hepimizi sürecekler buradan. Köyüme de dönemem ki, son gelenler ortada köy diye bir şey kalmadığını söylediler. Köy diye bir şey. diye mırıldanarak yineledi İlyas Bey kapıcının sözünü. Sonra dalıp gitti. Kapıcı ses çıkarmadan onu seyrediyordu. Hoca birden rahatladı ve konuşmaya başladı. Korkma Mehmet Efendi, bu sokağa girmezler. Niye ki, bal gibi de girerler. Bütün şehrin içine sıçmadılar mı? Ne anlarlar bilmem, öyle havada uçan evlerden!.. Adamın ayakları yere basmalı bir kere. Hem... Bi defa kapıcı dairesi olmayan bir apartman, kafadan yok demektir. Yok demektir, evet Mehmet Efendi, mesele de bu zaten, ev diye bir şey olmaması lazım artık. İnsanlar bunun farkında değiller henüz. Yaşadıkları yerin ev olmadığının farkında değiller. Bu sokağın özelliği de bu zaten, sığınılacak tek yer burası! Çok kısa bir zaman sonra herkes anlayacak yapılan 19

20 hatayı ve hepsi buraya, benim yanıma geri dönecekler! Hoca gittikçe heyecanlanarak kapıcının kesinlikle anlamadığı bir sürü hikaye anlattı. Kapıcı kahvesi bitene kadar sabırla dinledi hocayı. Fakat adamın tek derdinin binalar ve onun yanına geleceğini sandığı insanlar olduğu aşikardı. Kapıcılığın yok olmasına hiç şaşırmıyordu. Oysa kapıcıya göre tek mesele buydu: kapıcılık mesleği tarihten siliniyordu ve o son kapıcıydı. Mesele evler değil hocam, mesele insanlar da değil, mesele benim! İşsiz kalacağım diyorum! Karımı, minik Zehra mı nasıl geçindireceğim. Sen beni dinlemiyorsun bile. Ben işten çıkarılmıyorum, benim işim işten çıkarılıyor. Varsın evim yok olsun, varsın işten de atılayım. Ama umudumu yıkmasınlar benim! Hoca hiç beklemediği bu tavır karşısında afallamıştı. Kapıcının neden bahsettiğini anlamamış, hatta onu sadece kendini düşünüyor olmakla suçlamıştı. Gelişigüzel birkaç teselli cümlesinden sonra da kapıcıyı uğurlamıştı zaten. 3-1 O akşam, olduğundan daha karanlık başlamıştı benim için. Ve öyle görünüyordu ki, gece de, mehtapsız, kopkoyu bir karanlığa gebeydi. En son ders, altıda bitmişti. Hiçbir şey dinleyemediğim ve 20

21 tartışmalara katılamadığım o dersin bittiğini bile çok geç farketmiştim. Okulda ötekilere göre biraz daha sık konuştuğum bir arkadaşım, Elvan, beni dürterek uyarmıştı. Şşt Selim... Uyan oğlum, eve gidiyoruz. demiş ve bunu söylerken de samimi olduğundan kuşku duyulamayacak kadar sıcak bir gülümsemeyle bana bakmıştı. Elvan tanıdığım en akıllı kızlardan biriydi. Onunla neden daha ciddi meseleleri konuşamadığımı merak ediyor ve bunun için kendimi suçluyordum da. Bana Ne oldu, bir derdin mi var? diye sormasına ramak kalmıştı. Hemen gülümseyerek Kendimden geçmişim. dedim. Toparlanırken beni beklediğini farkettim. Elvan kütüphaneye takılacağım ben, sen bekleme istersen, git. Ne kütüphanesi oğlum, daha var sınavlara? Bir şeye bakacaktım, kısa sürer ama sen yine de bekleme. Tamam, yarın sabah görüşürüz o zaman. Gülümsemeyi ihmal etme ha! Beni merak etme sen, iyi akşamlar. Bu konuşma bittiğinde bile kendimi fazlasıyla yorgun hissediyordum. Milliyet gazetesinin, Necib Mahfuz la ilgili bir makalenin yayınlandığı eski bir sayısına bakacaktım kütüphanede. Bulabileceğimden hiç umutlu değildim aslında ama gene de kütüphaneye gitmek istiyordum. Bu saatte orası tenha olurdu ve benim de bu tenhalığa ihtiyacım vardı. Kafam çok karışıktı. Ama 21

22 neredeyse bir haftadır doğru dürüst bir şey yazmıyordum. Halbuki daha dün kantinde yeni bir derginin lafı geçmiş ve benden yardım istemişlerdi. Yardım demek yazı demekti tabii. Son zamanlarda Necib Mahfuz üzerine çok kafa yormaya başladım. Belki de o kadar da matah bir adam değildir. Bu düşüncelerle fakülteden çıkmış kütüphaneye kadar yürümüştüm. İçerisi tahmin ettiğim gibi bomboştu. Sadece girişe yakın masalardan birinde oturmuş muhtemelen ödev hazırlayan bir kız vardı. En uzak masaya kadar aradaki koridordan yürüdüm. Çantamı ve ceketimi sandalyenin üzerine bırakıp rafların arasına daldım. Gazete ciltlerinin arasında boğulup kalmıştım. İçeriden, masaların olduğu bölümden gelen seslerle irkildim. Birileri daha girmiş olacaktı kütüphaneye. Sesleri dinlerken evi aramadığımı hatırladım. Elimdeki cildi oraya bırakıp kütüphanenin kapısındaki telefona gittim. Telefonu yine kız kardeşim açtı. Annemi sordum ama o beni duymamıştı bile. Evde tuhaf bir şeyler olduğunu, geç kalmamam gerektiğini söyledi. Bu, zaten gergin olan sinirlerimi iyice koparmıştı. Ne tuhaflığı Zehra? diye sordum. Sanırım sesim biraz sert çıkmıştı. Bilmiyorum abi, annemi mutfakta ağlarken gördüm ama o beni görmedi. Babam da yine İlyas Hoca nın yanına gitti. Tamam güzelim, sorun yok, sen merak etme. diyerek teskin etmeye çalıştım kardeşimi. 22

23 Gecikeceğimi anneme söylemesini de tembihledim ve telefonu kapattım. Raflara ve gazete ciltlerine hiç uğramadan direk masama gittim. Çantamdaki fotokopi kağıtlarından bir deste çıkarıp masaya bıraktım. Ceketin cebinden bir tükenmez kalem aldım ve yazmaya başladım. <<Önce tarih atmalı ama hangi yılın hangi ayında olduğum korkarım hiç önemli değil. Necib Mahfuz un nobel aldıktan sonra, ya da dünyaya açıldıktan sonra kendi hakikatinden uzaklaştığını düşünüyorum. Nil i de, onun çocuklarını da öksüz bıraktığını, tıpkı benim doğuştan kör aydınlarımın İstanbul ve bu şehrin çocukları karşısında düştüğü türden bir çıkmaza düştüğünü düşünüyorum. Hayır, yalan söylüyorum, düşündüğüm bunlar değil. Bunları düşünüyor olmamın bir anlamı olamaz. İstanbul u düşünüyorum. Ve o da beni düşünüyor. Boğaz ı Kara Kitap taki haliyle görebiliyorum ancak. İçimden ağlamak geliyor. Neden bildiğimiz şehir lere kent demeye başladılar ki!.. Bu sözcüğün kullanımıyla başladı yok oluş. Kent başka ülkelerdeki şehirlere verilen ad olmalıydı. Burası İstanbul şehriydi. Ve biz de hemşerileriydik İstanbul un. Oysa şimdi kenter ler olduk... Pekala, yavaş yavaş sadede geliyorum. Sevda ile ayrıldık ve bu olaya hâlâ akıl erdirebilmiş değilim. Yani neden ayrıldığımızı anlayamıyorum. En kötüsü Ya, Sevda, biz neden ayrıldık, ya da biz neden ayrılmalıyız? diye soramamış olmak, soramayacak olmak, çaresizce susmak, susup 23

24 beklemek, beklemek zorunda olmak beni çıldırtıyor! Bir fitilin ateşlendiğini ve ateşin bombaya doğru hızla ilerlediğini hissediyorum. Bunu kişisel tarihimde çok yakın bir yerde duyuyorum ama işin en korkunç tarafı, bu duyumum genel tarihte de birebir karşılık bulmakta. Eşoğlueşeğin biri ev kavramına yeni bir boyut katmış, bundan on yıl önce yenilen bu halt sayesinde toprakla bağlarımıza bir son verilmiş ve artık insan hayatı acılardan alabildiğince soyutlanmış. Şimdilerde aynı binaların İstanbul dışında da inşası konuşuluyor. Bu hergelenin yaptıkları dert değil, asıl mesele, onca aydın takımı da ya ses çıkarmayıp susuyor ya da bu adamı destekleyen yazılar yazıyorlar. Neymiş efendim, Hiçayak Binalar özgürlük kavramına yeni bir yaklaşım getirmişler. Neymiş efendim, toprağa bağımlı milletimiz yavaş yavaş hürriyeti öğrenecekmiş. Anadolu ya da bu tür binalar inşa edilmesi çok iyi olurmuş. Biz batılılar özgürlüğe zaten aşina imişiz, önemli olan Anadolu insanının bu coşkuyu yaşamasıymış. Bütün bunları gazetelerden okudum. İçim içimi yemekte. Hiçbir şey yapamıyorum ve kendimden intikamımı Necib Mahfuz a gömülerek alıyorum. Yerin dibine batasıca tezimi veremezsem ne olacak, kimin umurunda olacak bu! Necib Mahfuz daha önce de basıldı ve okundu bu ülkede. Ne oldu?! Ahmet Hamdi yle Mahfuz arasında bağlantı kurmak ne kadar doğru, Orhan Pamuk u kullansaydım daha mı akıllıca olurdu? Edebiyatın ya da sosyolojinin ne 24

25 anlamı olabilir ki, hiçayak binalarda yaşayan kırkayak insanlar için! Zavallı bir üniversite öğrencisi ne yapabilir bu kadar büyük bir felaket karşısında. Zavallı ve Sevda nın terkettiği bir adam!..>> Önce kağıdı buruşturdum. Ödev hazırlayan kızın oturduğu masaya bakıyordum. Kız kalkmıştı. Onun yanındaki başka bir masada oturan üç erkek vardı. Gözlerimin yandığını hissettim. Buruşturduğum kağıdı kötü eserler üreten bir sanatkârın zavallı sorumluluk duygusuyla ve bilinçsizliğiyle çantamın içine sokuşturdum. Gözlüğümü masaya koydum ve yüzümdeki ıslaklığı sildim. Necib Mahfuz u, İstanbul u ya da evdekileri değil, sadece Sevda yı düşünüyordum ve gün bitene kadar da bu böyle sürecekti, biliyorum. Bir haftadır biten ve bittiği anda yok olup giden diğer yedi gün gibi. Hemen toparlanıp kütüphaneden ayrıldım. 3-2 Selim binaya girdiği sırada Zehra büyük odada televizyon seyrediyordu. Baba Mehmet Efendi kahveye gitmişti. Selimeanım ise mutfakta çalışıyordu. Kapıya yine Zehra koşmuştu. Abisine terlik uzatıp hoş geldin demişti. Annesinin babasına uyguladığı bütün jestleri bir bir taklit etmeye 25

26 çalışıyordu. Selim kız kardeşini öpüp kapıyı kapattı. Abi annem mutfakta. Babam da kahveye gitti. Ben de içerde film seyrediyorum. Sen ne yaptın bugün? Zehra bunları söylerken el kol hareketleriyle de rolünü çok iyi beceren bir aktris olduğunu ispatlamaya çalışıyordu. Selim de kardeşinin o anda icat ettiği bu oyuna katılmış ve, Ben de okulda derslere girip bir sürü şey öğrendim. Kütüphaneye gidip biraz çalıştım ve şimdi evime, cici kardeşimin ve ailemin yanına geldim işte! diye karşılık verip gülmeye başlamıştı. Şimdi kardeşim televizyon seyretmeye devam edecek ve abisinin odasına gidip giyinmesine izin verecek. Sonra da abisi onun yanına gelecek ve birlikte seyredecekler televizyonu. Henüz altı yaşında olan Zehra, yaşından çok daha büyük birine aitmiş gibi duran bilgiç gülümsemesiyle abisini onaylayıp büyük odaya gitmişti. Selim de vakit kaybetmeden mutfağa girdi. Selimeanım, oğlu içeri birden girince baskına uğramış bir suçlu gibi önce oturduğu sandalyeden kalkıp aceleyle kendini tezgaha doğru itmiş, sonra Selim i yeni farketmiş gibi yapmıştı: Hoş geldin oğlum, yemek şimdi hazır olur. Selim, rol yapmak konusunda annesinin kız kardeşi kadar yetenekli olmadığını gülümseyerek aklından geçirdi. Sonra, biraz da merakının etkisiyle yüzünde ciddi bir ifade belirdi. 26

27 Anne, iki dakika oturur musun? dedi. Selimeanım bu teklifi bekliyormuş ama bu beklentisi farkedilsin istemiyormuş gibiydi, şaşırmış gibi yaparak az önce kalktığı sandalyeye yeniden oturdu. Selim de oturmuştu. Annesinin yüzündeki bitkinlik hemen görünüyordu. Bazen, konuşarak, sözlerle anlaşmanın çok zor olduğu konular olurdu ya, işte şimdi anne ve oğul arasında bu tür bir durum söz konusuydu. Bu yüzden ikisi de susuyor, suskunluğun arasında uzun ve içli bir dertleşme başlıyordu. Selim annesinin gözlerine bakarken annesi baş parmaklarıyla havada birbirini takip eden dairecikler çizen ellerine bakıyordu. Dertleşme bitmişti, çünkü Selim sorularına aşağı yukarı karşılıklar alabilmişti. Kesin bitti mi yani? Selimeanım bakışlarını kaçırmaya devam ederek başıyla onayladı oğlunu. İyi de anne, sen neden utanıyorsun böyle, sanki bir cinayet işlemiş gibi mahcup bu duruşun çok saçma! Utanmıyorum Selim, sadece çaresizlik direncimi kırıyor. Bir insan çaresizlikten hırsızlık yapabilir ya da cinayet işleyebilir. İnsan çaresizlikten intihar bile edebilir anne. Ama sen sanki suçluymuş gibi duruyorsun. Birden bu kadar geri çekilmen doğru mu? Bir şekilde sıyrılacağız bu işten. Başka yolu yok. 27

28 Hangi işten?! Görmüyor musun oğlum, bizi yok sayıyorlar, babanı işten çıkarıyorlar ve yapacak hiçbir şeyimiz yok! Ne demek yok ya, kim kimi yok sayıyormuş! Biz de herkes kadar varız anne! Hatta bir çoğundan daha çok varız. Emin ol bir şekilde çıkış yolu bulacağız. Yeter ki böyle suçlu suçlu bakma sen! Ah, akıllı oğlum benim, bilmiyorum ki, doğru söylüyorsun ama elimden gelmiyor, kendimi suçlu hissediyorum, buna engel olamıyorum! Ben biliyorum nedenini, bunun sebebi babam. Böyle hissetmeni o sağlıyor. Hayır, ne alakası var oğlum, baban çok iyi bir adam! Biliyorum anne, zaten bütün sorun da bu, babamın bu kadar iyi biri olması hiç normal değil. O bir kapıcı. Çoğu insanın hor gördüğü bir işi yapıyor. Kimse inanmıyor oğlunu haram para yemeden üniversitede okutuyor olduğuna. Ama sen ve ben biliyoruz bunu başardığını. Babama bu kötülüğü yapıyor olmalarıyla senin hiçbir ilgin yok ki, bu neden sana böyle bir acı versin?! Ben olmasam, yani biz olmasak bu kadar yıkılmazdı baban. Bir şekilde başının çaresine bakardı. Ama şimdi... Ben okulu bırakmak zorunda kalacağım. Bir iş bulup çalışmalıyım. Belki bir süre sıkıntı çekeceğiz. Belki tası tarağı toplayıp köye dönmeyi bile düşüneceğiz. Bu mu yani dert?! Yapma anne, bir 28

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor

Detaylı

ISBN : 978-605-65564-3-2

ISBN : 978-605-65564-3-2 ISBN : 978-605-65564-3-2 1 Baba, Bal Arısı Gibi Olmak İstemiyorum ISBN : 978-605-65564-3-2 Ali Korkmaz samsun1964@hotmail.com Redaksiyon : Pelin GENÇ Dizgi/Baskı Kardeşler Ofset Matbaacılık Muzaffer Ceylandağ

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN TEŞEKKÜR Kısa Film Senaryosu Yazan Bülent GÖZYUMAN Sahne:1 Akşam üstü/dış Issız bir sokak (4 sokak çocuğu olan Ali, Bülent, Ömer ve Muhammed kaldıkları boş inşaata doğru şakalaşarak gitmektedirler.. Aniden

Detaylı

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67) KOCAER 1 Tuğba KOCAER 20902063 KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA... Hepsi için teşekkür ederim hanımefendi. Benden korkmadığınız için de. Biz ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya...

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ BU AY HANGİ KAVRAMLARI ÖĞRENECEĞİZ? Hızlı-Yavaş Ön-Arka Sağ- Sol BEYİN FIRTINASI YAPALIM Büyüdüğünde hangi mesleği seçeceksin ve nasıl bir yerde yaşayacaksın? Bir gemi olsaydın nerelere giderdin? Neler

Detaylı

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN 12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-İROL AŞARAN : Efendim : İyiyim sağol sen nasılsın : Çalışıyorum işte yaramaz birşey yok : Kim yazmış bunu : Kim yazmış bunu Milliyet te : Yani sen sen birşey yollamış mıydın

Detaylı

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer Edwina Howard Çeviri Elif Dinçer 4 Bölüm Bir Herkes aynı şeyi söyler: Jeremy türünün tek örneğidir. Herkes böyle söyler işte. Şey, öğretmenimiz Bay Buttsworth dışında herkes. Ona göre Jeremy başına bela

Detaylı

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ 1- Beni çok iyi tanımlıyor 2- Beni iyi tanımlıyor 3- Beni az çok iyi tanımlıyor 4- Beni pek tanımlamıyor 5- Beni zaman zaman hiç tanımlamıyor 6- Beni hiç tanımlamıyor

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI T105004 ADI SOYADI NOSU UYRUĞU SINAV TARİHİ ÖĞRENCİNİN BÖLÜM Okuma Dinleme Yazma Karşılıklı Konuşma Sözlü Anlatım TOPLAM

Detaylı

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Bir çocuk varmış. Eşyalarını toplamaktan hiç hoşlanmazmış. Bir gün yerlerde atılı duran eşyalar, aralarında konuşuyorlarmış. - Sen neden hala buradasın. Bu saatte

Detaylı

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Herkese Bangkok tan merhabalar, Herkese Bangkok tan merhabalar, Başlangıcı Erasmus stajlarına göre biraz farklı oldu benim yolculuğumun aslında. Dünyada mimarlığın nasıl ilerlediğini öğrenmek için yurtdışında staj yapmak ya da çalışmak

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 3. B A S I M Çocuklarla İlgili Her Türlü Faaliyette, Çocuğun Temel Yararı, Önceliklidir! 2 Süleyman Bulut Anne Ben Yapabilirim 4 Süleyman

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı AÇIKLAMALAR 1. Soruların cevaplarını kitapçıkla birlikte verilecek optik forma işaretleyiniz. 2. Cevaplarınızı koyu siyah ve yumuşak bir kurşun kalemle

Detaylı

AYLA ÇINAROĞLU HOŞ GELDİN ESİN PERİSİ

AYLA ÇINAROĞLU HOŞ GELDİN ESİN PERİSİ AYLA ÇINAROĞLU HOŞ GELDİN ESİN PERİSİ 2003, Uçanbalık Cumhuriyet Bulvarı No: 302/104 35220 Alsancak - İZMİR Yazar: Ayla Çınaroğlu Yayın Yönetmeni: İlke Aykanat Çam Düzelti: Gökçe Uslu Baskı: Ertem Matbaa

Detaylı

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) İmtiyaz Sahibi Adına Ramazan BALCI Okul Müdürü Fatma BAŞA ( Özel Eğitim Öğretmeni ) Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI ( Görsel Sanatlar Öğretmeni

Detaylı

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü Henry Winker İllüstrasyonlar: Scott Garrett Çeviri: Bengü Ayfer 4 GİRİŞ Bu sendeki kitaplar Dyslexie adındaki yazı fontu kullanılarak tasarlandı. Kendi de bir disleksik

Detaylı

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir. SIFATLAR 1.NİTELEME SIFATLARI 2.BELİRTME SIFATLARI a)işaret Sıfatları b)sayı Sıfatları * Asıl Sayı Sıfatları *Sıra Sayı Sıfatları *Üleştirme Sayı Sıfatları *Kesir Sayı Sıfatları c)belgisizsıfatlar d)soru

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama rağmen sık sık geç kalırım... okul BIZIM (Meşelik) yol.. BIZIM ev Üç Kuruş Sokağı Kale Yolu Dükkan iki dak Meşelik ika Percy Sokağı Okula iki dakika

Detaylı

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda Bir gün sormuşlar Ermişlerden birine: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş Ermiş. Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış; Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin

Detaylı

Söyle, üzmesinler onu. Ele güne muhtaç olmasın. Hâlâ sigara. Çünkü gücüm var biraz daha.

Söyle, üzmesinler onu. Ele güne muhtaç olmasın. Hâlâ sigara. Çünkü gücüm var biraz daha. BULUŞMA Deniz kenarında bir lokantadayız. Görüşmeyeli uzun zaman oldu. İnternetten birkaç fotoğraf. Hepsi bu. Seni buraya çağırmakla iyi mi ettim? Galiba bundan hiçbir zaman emin olamayacağım. Karşımda

Detaylı

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým. Kaybolan Çocuk Çocuklar için öyküler yazmak istiyordum. Yazmayý çok çok sevdiðim için sevinçle oturdum masanýn baþýna. Yazdým, yazdým... Sonra da okudum yazdýklarýmý. Bana göre güzel öykülerdi doðrusu.

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,

Detaylı

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu? AĞIR ÇANTA Fatma o sabah evden çok zor çıktı. Akşam geç yatınca sabah kalkması zor oldu. Daha kahvaltısını yapamadan çıkmak zorunda kaldı evden. Okula geç kalacaktı yoksa. Okul yolunda çantasını taşımakta

Detaylı

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΠΡΟΦΟΡΙΚΟ ΛΟΓΟ (70005Γ) DİNLEME İSTEKLER (9) Metinleri dinleyelim

Detaylı

LanguageCert AÜ TÖMER B2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

LanguageCert AÜ TÖMER B2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1 LanguageCert AÜ TÖMER B2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1 Gözetmen için açıklamalar Sınav süresi : 13 dakika A = Aday G = Gözetmen Birinci Bölüm (3 dakika) KAYIT CİHAZINIZI KONTROL EDİNİZ G: LanguageCert

Detaylı

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı. ÇAYLAK Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı. Alt katta genel tıbbi muayene ve müdahaleleri yapılıyordu. Bekleme salonu ve küçük bir de laboratuar vardı. Orta katta diş kliniği ve ikinci bir muayene

Detaylı

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi : Yazan : Osman Batuhan Pekcan Ülke : FRANSA Şehir: Paris Kuruluş : Vir volt Başlama Tarihi : 4.7.2017 Bitiş Tarihi : 9.8.2017 E-posta : bat.pekcan@gmail.com Herkese Paris ten selamlar. Dün itibariyle 1

Detaylı

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? İşitme Engelliler Milli Hentbol Takımının en genç oyuncusu Mustafa SEMİZ : Planlı çalışarak, disiplinli çalışarak zamanını ve gününü ayarlayarak nerede ve ne zaman is yapacağıma ayarlarım ondan sonra Her

Detaylı

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler. ENGİN VE İKİZLER ALIŞ VERİŞTE Hastane... Dr. Gamze Hanım'ın odası, biraz önce bir ameliyattan çıkmıştır. Elini lavaboda yıkayarak koltuğuna oturur... bu arada telefon çalar... Gamze Hanım telefon açar.

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20 Düğünlerde Takılan Sahte Paralar Yüksek eğitimini tamamlamış, babası ticaretle uğraşan, annesi ise bir bankada görevli bulunan bir ailenin tek kızıydı. Okul arkadaşı ile evlenmeye karar vermişlerdi. Damat

Detaylı

Asuman Beksarı. Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi. Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan. J. Keth Moorhead

Asuman Beksarı. Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi. Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan. J. Keth Moorhead Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi Asuman Beksarı J. Keth Moorhead Hiç kimse başarı merdivenlerini elleri cebinde tırmanmamıştır. sözünü Asuman Beksarı için

Detaylı

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Aşağıda verilen isimleri örnekteki gibi tamamlayınız. Örnek: Ayakkabı--------uç : Ayakkabının ucu İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Kalem sap Çanta renk Araba boya Masa kenar Deniz mavi Rüzgar şiddet

Detaylı

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır:

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır: EDAT-BAĞLAÇ-ÜNLEM EDATLAR Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır: 1-GİBİ Cümleye benzerlik, eşitlik,

Detaylı

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

C A NAVA R I N Ç AGR ISI C A NAVA R I N Ç AGR ISI Canavar, canavarların hep yaptığı gibi, gece yarısından hemen sonra çıktı ortaya. Geldiğinde Conor uyanıktı. Kısa süre önce bir kâbus görmüştü. Herhangi bir kâbus değil- di bu;

Detaylı

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar Samed Behrengi Püsküllü Deve Çeviren: Songül Bakar Samed BEHRENGİ Azeri asıllı İranlı yazar Samed Behrengi, 1939 da Tebriz de doğdu. Öğretmen okullarında öğrenim gördükten sonra Tebriz Üniversitesi İngiliz

Detaylı

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.

Detaylı

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem YALNIZ BİR İNSAN Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem öyle sonunda hep iyilerin kazandığı, kötülerin cezalandırıldığı veya bir suçluyu bulmak için

Detaylı

Emniyet Genel Müdürlüğü Bilgi İşlem Daire Başkanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü Bilgi İşlem Daire Başkanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Bilgi İşlem Daire Başkanlığı Merhaba Sevgili Arkadaşlar Sevgili Genç Arkadaşlar, İnternetten yararlanmak sizin temel hakkınızdır. İnternet sizi istediğiniz yere götüren uçan halı

Detaylı

Esrarengiz Olaylar. Dangg Dongg Dangg

Esrarengiz Olaylar. Dangg Dongg Dangg Esrarengiz Olaylar Saatler gece yarısını çoktan geçmişti. Uzaklarda bir yerlerde, sarkaçlı duvar saatinin iç ürperten sesi yankılandı: Dangg Dongg Dangg Bir köpek uludu. Yarasalar, ince tonlu haykırışlarla,

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

CÜMLE TÜRLERİ YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE. Fiil Cümlesi. *Yüklemi çekimli fiil olan cümlelere denir.

CÜMLE TÜRLERİ YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE. Fiil Cümlesi. *Yüklemi çekimli fiil olan cümlelere denir. CÜMLE TÜRLERİ YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE Fiil Cümlesi *Yüklemi çekimli fiil olan cümlelere denir. İnsan aklın sınırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye erişemez. Seçilmiş birkaç kitaptan güzel ne olabilir. İsim

Detaylı

02/17 Jelinek, Hauschildt, Moritz, Okyay, & Taş HOŞGELDİNİZ. Depresyon Tedavisinde Metakognisyon Eğitimi (D-MCT)

02/17 Jelinek, Hauschildt, Moritz, Okyay, & Taş HOŞGELDİNİZ. Depresyon Tedavisinde Metakognisyon Eğitimi (D-MCT) 02/17 Jelinek, Hauschildt, Moritz, Okyay, & Taş ljelinek@uke.de HOŞGELDİNİZ Depresyon Tedavisinde Metakognisyon Eğitimi (D-MCT) D-MCT: Uzay Pozisyonu Günün Konusu Davranış Hafıza Depresyon Denken Duyguların

Detaylı

Özel gereksinimli çocuklar

Özel gereksinimli çocuklar Özel gereksinimli çocuklar Spor becerileri yolu ile toplumsal yaşama uyum ve katılımlarını sağlamak Mutlu ve üretken bireyler olmalarına yardımcı olmak. Programımıza yaklaşık 70 sporcu devam etmektedir.

Detaylı

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır.

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır. ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır. (Şapkasını takar.) Nasıl oldu Mimiciğim? Ay çok hoş! (Saçlarına taktığı çiçekleri gösterir.) Ne

Detaylı

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN MUTLU HAFTALAR Emrah&Elvan PEKŞEN ilkok BÜYÜK HARFLERIN KULLANIMI Emir Defne Özel isimlerin ilk harfleri büyük yazılır. Cesur Yumak Nevşehir Japon Azerbaycan Ağrı Dağı Anıtkabir Cümleler her zaman büyük

Detaylı

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın? 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.

Detaylı

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN MUTLU HAFTALAR Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok BÜYÜK HARFLERIN KULLANIMI Emir Defne Özel isimlerin ilk harfleri

Detaylı

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. ANKET SONUÇLARI Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. Bu anket, çoğunluğu Ankara Kemal Yurtbilir İşitme Engelliler Meslek Lisesi öğrencisi olmak üzere toplam 130 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya

Detaylı

LanguageCert AÜ TÖMER A1 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

LanguageCert AÜ TÖMER A1 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1 LanguageCert AÜ TÖMER A1 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1 Gözetmen için açıklamalar Sınav süresi : 6 dakika A = Aday G = Gözetmen Birinci Bölüm (1 dakika 30 saniye) KAYIT CİHAZINIZI KONTROL EDİNİZ G: LanguageCert

Detaylı

ALTIN KALPLİ ÖĞRETMENİM

ALTIN KALPLİ ÖĞRETMENİM ALTIN KALPLİ ÖĞRETMENİM Bu zamana kadarki okul hayatım boyunca birçok öğretmenim oldu. Şu an düşündüğüm zaman, aslında her birinden bir şeyler öğrendiğimi ve her birinin hayatımın şekillenmesinde azımsanmayacak

Detaylı

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE Ekim 2013 Sayı 1 Yazar; HARUN ŞEN 1 İçindekiler KALDIRIMLAR 1... 3 DİYET... 4 ÇOCUKLARINIZA ZAMAN AYIRIN... 5 2 KALDIRIMLAR I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama

Detaylı

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire annesi öldüğü zaman çok üzüldü. Simbegwire ın babası, kızıyla ilgilenmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.

Detaylı

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5 Magozwe Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5 Kalabalık bir şehir olan Nairobi de, sıcak bir yuvası olmayan bir grup evsiz çocuk yaşıyormuş. Her gün onlar için yeni ve bilinmeyen bir

Detaylı

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş? ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa

Detaylı

1. Bölüm. Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu.

1. Bölüm. Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu. 1. Bölüm Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu. Tim ayağa kalktı. İpi çekti. Grk ayağa kalktı, JFK Uluslararası Havaalanı

Detaylı

Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com

Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com Emrah & Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Adı-Soyadı:... yalancı

Detaylı

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi. Marifetli Çocuk Üç kadın ellerinde sepetleriyle pazardan dönüyorlardı. Dinlenmek için yolun kenarındaki kanepeye oturdular. Çocukları hakkında sohbet etmeye başladılar. Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli

Detaylı

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz ve Özellikle Canım Annem 1 Üniversite tercihlerini yaptığımız zaman,

Detaylı

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın Irmak Tank Tank 1 Vedat Yazıcı TURK 101-40 21302283 AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA Yalnız, huzurlu bir akşamda; şiire susadığınızda huzurunuzu zorlayacak bir derleme Üstü Kalsın. Mutsuz etmeye

Detaylı

Kızım, evde köpek. bu köpeği eve? dedi. annesi. Zaten hep beni suçlarsın! dedi Cimcime. Mıyk! diye sızlandı köpek. Hemen gidecek bu köpek!

Kızım, evde köpek. bu köpeği eve? dedi. annesi. Zaten hep beni suçlarsın! dedi Cimcime. Mıyk! diye sızlandı köpek. Hemen gidecek bu köpek! Kızlar, ben geldim, dedi Gönül Hanım. Hav! Cimcime! Bu köpek nereden geldi? Sen zaten hiç köpek sevmiyorsun! dedi Cimcime. Evde köpeğin ne işi var? Miyav! Miyav! Miyav! diye ağladı kedi Köfte dığı odadan.

Detaylı

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan Karganın Rengi Siyah! Siyah mı? Evet Emre, siyah. Kara değil mi? Ha kara, ha siyah Cenk, bence kara ile siyah arasında fark var. Arkadaşım Cenk le hâlâ aynı şeyi, kargaların rengini tartışıyoruz. Galiba

Detaylı

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR!.. SERIS.INDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

Otistik Çocuklar. Berkay AKYÜREK 7-B 2464

Otistik Çocuklar. Berkay AKYÜREK 7-B 2464 Otistik Çocuklar Otistik olmak normal insan olmaktan çok farklı değildir aslında, sadece günlük ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar. Yani bizim kendi başımıza yapabildiğimiz (yemek yeme, kıyafet giyme, oyun

Detaylı

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın!

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! Kendini Tanıma Testi Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! İnsanlar sizin hakkınızda sandığınızdan farklı izlenimlere sahip olabilir. Gerçekten nasıl algılandığınızı siz de bilmek istemez misiniz? Bu teste

Detaylı

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR İnsan Okur Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 2 Süleyman Bulut İnsan Okur 4 Süleyman Bulut İnsan Okur Süleyman Bulut Ben küçükken, büyükler hep aynı soruyu sorardı: Büyüyünce ne olmak istiyorsun?

Detaylı

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır Berk Yaman Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır / /20 YAZI ARKASINDA SİZİN FOTOĞRAFINIZ KULLANILMAKTADIR Evveel zaman içinde yaşayan iki âşık varmış. Kara sevdaları

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΕΛΙΚΕ ΕΝΙΑΙΕ ΓΡΑΠΣΕ ΕΞΕΣΑΕΙ ΥΟΛΙΚΗ ΥΡΟΝΙΑ: 2012-2013 Μάθημα: Σοσρκικά

Detaylı

Benimle Evlenir misin?

Benimle Evlenir misin? Benimle Evlenir misin? Bodrum sokakları ilginç bir evlenme teklifine daha sahne oldu. Bodrumlu genç kaptan Ali Özbaylan 9 yıl önce tanıştığı kız arkadaşı Tuba Cihat a, Milta Marina da bulunan bir kafede

Detaylı

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası Kelime bilgimin büyük bir miktarını düzenli olarak İngilizce okumaya borçluyum ve biliyorsun ki kelime bilmek akıcı İngilizce konuşma yolundaki en büyük engellerden biri =) O yüzden eğer İngilizce okumuyorsan,

Detaylı

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N.

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N. New York ta bugün kar yağıyor. 59. Cadde deki evimin penceresinden, yönetmekte olduğum dans okuluna bakıyorum. Bale kıyafetlerinin içindeki öğrenciler, camlı kapının ardında, puante * ve entrechats **

Detaylı

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: 28.5.2015. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: 28.5.2015. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 28.5.2015 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı