KEYNES DEVRİMİ VE KEYNESYEN İKTİSAT

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "KEYNES DEVRİMİ VE KEYNESYEN İKTİSAT"

Transkript

1 Ekonomik Yaklaşım, Cilt : 20, Sayı : 70, ss KEYNES DEVRİMİ VE KEYNESYEN İKTİSAT Mahir FİSUNOĞLU 1 Bilge KÖKSEL TAN 2 Özet J.M.Keynes, geleneksel iktisadın kendiliğinden tam istihdamda denge kavramına karşı çıkmış ve iktisatta bir devrim yaratmıştır. Keynes in Genel Teori sinin başarısı, bir ölçüde dönemin hem ekonomik ve sosyal şartlarına, hem de öne sürdüğü yeni teorinin bilimsel karakteristiğine bağlıdır. Geleneksel (ortodoks) iktisadın öngörüleri yaşanan gerçeklerle uyuşmuyordu lu yıllarda İngiltere ve batının sanayiileşmiş diğer ülkeleri, ortodoks iktisadın açıklayamadığı endüstriyel durgunlukla birlikte uzun süre devam eden yoğun işsizlik deneyimini yaşıyordu. İşte böyle bir ortamda Keynes, belirsizliğin iktisadi analizlerdeki önemi, paranın ekonomide değişen rolü ve eksik istihdam varsayımı ile Klasik iktisadı temelinden sarsmıştır. Keynes, öne sürdüğü yeni fikirler ile iktisatta gerçek bir devrim yaratmıştır. Bu devrim, karşı devrimlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Keynesyen İktisat, temelde Keynes in argümanlarına dayanmakla birlikte zaman içerisinde Keynesyen İktisatçılar ın Keynes in özgün görüşlerinden uzaklaşarak Neo-Klasik Sentez çatısı altında toplandıkları görülmüştür. Neo- Klasik Sentez, Keynes in devrim niteliği taşıyan görüşlerini geri plana itmiştir. Çalışmada Keynes in İktisadı ile Keynesyen İktisat, paylaştıkları temel argümanlar ve ayrıldıkları temel varsayımlar açısından incelenmeye çalışılacaktır. Anahtar Sözcükler: Keynes in İktisadı, Keynesyen İktisat KEYNES S REVOLUTION AND KEYNESIAN ECONOMICS Absract J.M.Keynes opposed to full employment equilibrium of traditional economics and made a revolution in economics. The success of Keynes s General Theory 1 Prof. Dr., Çukurova Üniversitesi, İ.İ.B.F. İktisat Bölümü, Adana. (fisunogl@cu.edu.tr) 2 Yrd. Doç. Dr., Gaziantep Üniversitesi, İ.İ.B.F. İktisat Bölümü, Gaziantep. (bkoksel@gantep.edu.tr)

2 32 Mahir FİSUNOĞLU-Bilge KÖKSEL TAN partially depends on the economic and social conditions of those period and also depends on the scientific characteristics of the new theory which he has alleged. The foresights of the traditional (orthodox) economics conflicted with experience of reality. U.K. and other industrialized countries of the Western world had faced an experience of massive unemoployment with industrial stagnation which cannot be explained by orthodox economics in the 1930s. Therefore, Keynes had critized the Classical economy with the importance of the uncertainity in economic analysis, the different role of money in economics and underemployment assumptions. Keynes had a real revolution in economics whith his suggestions. This revolution leads to counter revolutions. Although Keynesian economics based on the arguments of Keynes, by the time some Keynesian economists differed from Keynes s original opinions and that they are grouped under Neo- Classical Synthesis. Neo- Classical Synthesis has drawn back the revolutionist suggestions of Keynes. In this study, economics of Keynes and Keynesian economics are tried to investigate with common basic arguments and basic assumptions that they difffer from each other. Key Words: Economics of Keynes, Keynesian Economics, Different Interpretations of Keynes. GİRİŞ İktisadi dalgalanmaların geçici bir olgu olduğu, ekonominin her zaman kendiliğinden tam istihdamda dengede olacağı, dolayısıyla devletin ekonomiye müdahale etmemesi gerektiği varsayımı üzerine kurulu olan Klasik İktisat teorisi, 1929 bunalımını açıklamakta yetersiz kalmıştır bunalımı sonrasında ise Keynesyen Makro İktisat ortaya çıkmıştır. Keynesyen Makro İktisat, temelde J.M.Keynes in argümanlarına dayanmaktadır. Keynes, serbest piyasa ekonomisinin her zaman tam istihdamı sağlayamayacağı ampirik gözleminden yola çıkmıştır. Büyük Bunalım, bu gözlemi teyid etmiştir. Keynes in iktisat teorisine esas katkısı, İstihdam, Faiz ve Paranın Genel Teorisi ya da kısaca Genel Teori ile olmuştur. Keynes in Genel Teori sinin başarısı, bir ölçüde dönemin hem ekonomik ve sosyal şartlarına, hem de öne sürdüğü yeni teorinin bilimsel karakteristiğine bağlıdır. Geleneksel (ortodoks) iktisadın öngörüleri yaşanan gerçeklerle uyuşmuyordu. Aslında Genel Teori, sadece 20 yüzyıl kapitalist ekonomilerinin yapısını incelememekte, ortodoks 19 yüzyıl rekabetçi piyasa varsayımlarından o döneme bir değerlendirme yapmaktadır (Bleaney, 1985:2) lu yıllarda İngiltere ve batının sanayiileşmiş diğer ülkeleri, ortodoks iktisadın

3 Keynes Devrimi ve Keynesyen İktisat 33 açıklayamadığı endüstriyel durgunlukla birlikte uzun süre devam eden yoğun işsizlik deneyimini yaşıyordu. İşte böyle bir ortamda Keynes, belirsizliğin iktisadi analizlerdeki önemi, paranın ekonomide değişen rolü ve eksik istihdam varsayımı ile Klasik iktisadı temelinden sarsmıştır. Keynes, öne sürdüğü yeni fikirler ile iktisatta gerçek bir devrim yaratmıştır. Bu devrim, karşı devrimlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Keynes in Genel Teori si çok değişik yorumlara konu olmuştur. Bu değişik yorumlarda öne sürülen görüşlerin ne ölçüde Keynes e ve Keynesyen iktisatçılara ait olduğu tartışma konusudur. Keynesyen teori, temelde Keynes in argümanlarına dayalı olmasına rağmen Keynes in iktisadı ile Keynesyen iktisat arasında farklılık bulunmaktadır. Ancak bütün Keynesyenler, ekonomik faaliyetlerin dalgalanmalar gösterdiği ve paranın önemli olduğu konusunda aynı görüşe sahip olup, devlet müdahalesinin ekonomik faaliyetlerde istikrarı sağlaması hususunda ortak paydada birleşmektedirler. Keynes in bir çok yorumu bulunmasına rağmen üç tanesi çok önemlidir. Bunlar; Keynesyen Teori, Post Keynesyen Teori ve Neo-Keynesyen Teori kapsamında ele alınmıştır. Neo-Keynesyen Teori nin gelişim sürecinde üç önemli girişimin olduğu görülmektedir. Birincisi, Clower ve Leijonhufvud un Keynes i tekrar yorumlaması kapsamındadır. İkincisi, genel denge teorisinde rekabetçi olmayan (imperfectionist) gelişmelerdir. Neo-Keynesyen Teori nin gelişim sürecindeki üçüncü gelişme ise, makro iktisadın mikro temelleri kapsamındadır. Çalışmanın amacı; Keynes in iktisadı ile Keynesyen İktisat ı, paylaştıkları temel argümanları ve ayrıldıkları temel varsayımlar açısından incelemeye çalışmaktır. Çalışma, iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Keynes in iktisada getirdiği yeni bakış açısının bir değerlendirilmesinin yapılmasına; ikinci bölümde ise Keynesyen iktisadın temel ilkelerinin ve Keynes İktisadının farklı yorumlarının özetlenmesine çalışılacaktır. 1. Keynes Devrimi nin İçeriği 1929 bunalımını açıklamakta yetersiz kalan Klasik İktisat Teorisi; iktisadi dalgalanmaların geçici bir olgu olduğu, ekonominin her zaman kendiliğinden tam istihdamda dengede olacağı, dolayısıyla ekonomiye devletin müdahale etmemesi gerektiği varsayımı üzerine kuruluydu bunalımı sonrasında ise Keynesyen Makro İktisat ortaya çıkmıştır. Keynesyen Makro İktisat, temelde J.M.Keynes in argümanlarına dayanmaktadır. Keynes in başlıca eserleri, Hint Parası ve Maliyesi (Indian Currecy and Finance) (1913), Barışın Ekonomik Sonuçları (The Economic Consequences Of The Peace) (1919), Para Reformu Üzerine (A Tract On

4 34 Mahir FİSUNOĞLU-Bilge KÖKSEL TAN Monetary Reform) (1923), Para Üzerine Bir İnceleme (A Treatise On Money) (1930), Refaha Götüren Yol (The Means To Prosperity) (1933) ve İstihdam, Faiz ve Paranın Genel Teorisi (The General Theory Of Employment, Interest and Money) (1936) olmakla beraber iktisat teorisine esas katkısı, İstihdam, Faiz ve Paranın Genel Teorisi ya da kısaca Genel Teori ile olmuştur. Genel Teori, Büyük Bunalım ın ya da Bunalım ın yarattığı iktisat teorisindeki krizin bir ürünüdür. Keynes in başarısı, pratik fikirlerle pür Neo-Klasik Teori arasındaki uçurumda köprü kurması ve bunu yeni bir ekonomik teoriye- Genel Teori-, yerleştirmesidir. Genel Teori, makro ekonomik teoride devrimcidir (Bleaney, 1985:2). Genel Teori ile birlikte, Neo-Klasik iktisadın unutturduğu makro ekonomik analiz yeniden gündeme gelmiştir. Neo- Klasik Teori, kaynak dağılımı sorunları ile ilgilenirken, Keynes in ilgilendiği alan, istihdam sorunları olmuştur. Böylece de temel sorun, kıt kaynakların alternatif kullanımları değil, kıt kaynakların özellikle de emeğin eksik istihdamı olmuştur (Felderer ve Homburg,1987:17). Dolayısıyla Keynes ile birlikte daha önce irdelenmeyen dengesizlik kavramı, iktisatçıların gündemine girmiş olmaktadır. Keynes, ampirik bir gözlemden yola çıkmıştır. Bu da serbest piyasa ekonomisinin her zaman tam istihdamı sağlayamayacağı gerçeğidir. Büyük Bunalım, bu olguyu ampirik olarak teyid etmiştir (Erol,1997:59). Keynes e göre Klasik Teori, özel bir durumdur. Keynes in sorunu, tam istihdamdan geçici sapmalar değil, aksine tam istihdamın nadir olarak rastlanan ve kısa dönemli bir olgu olduğunu açıklamaktır (Meltzer,1988:121). Genel Teori nin temel konusu, cari ücretlerden çalışmaya razı olduğu halde iş bulamama durumu olarak tanımlayabileceğimiz istek dışı işsizlik kavramını Klasik Teori nin açıklayamamasıdır larda makro teoriyi klasik ortodoksiden ayıran iki görüş vardı. Birincisi; geniş çaplı istek dışı işsizlikti. Birçok kişi, cari ücretten çalışmak istediği halde iş bulamıyordu. İkincisi ise, ekonomik faaliyetlerde kısa dönemli değişmelerin temel kaynağını oluşturan toplam talepteki dalgalanmalardı (Romer,1993:5). Keynes, Genel Teori ye klasik iktisadın iki varsayımına işaret ederek başlamaktadır. Birincisi, Klasik Teori nin ücreti emeğin marjinal verimine eşit varsaymasıdır. Bu, emek piyasası sonuçlarının emek talebi eğrisi üzerinde olduğuna işaret etmektedir. İkincisi ise Klasik Teori nin veri bir istihdam hacminde ücretin faydasını istihdam hacminin marjinal zahmetine eşit olduğunu varsaymasıdır. Bunun anlamı, Keynes in reddettiği emek piyasası sonuçlarının emek arzı eğrisi üzerinde olduğu şeklindedir. Bunun reddi ise, istek dışı işsizlik olasılığını gündeme getireceğidir (Snowdon ve Vane,1997:163).

5 Keynes Devrimi ve Keynesyen İktisat 35 Keynes e göre Klasik Teori, şu varsayımlara dayalıdır (Leijonhufvud, 1968:101). * Reel ücret, istihdamın marjinal zahmetine eşittir. * İstek dışı işsizlik yoktur. * Her arz, kendi talebini yaratır (Say Yasası). Say Yasası, gelirden gömüleme yapılmadığı varsayımı altında çalışan, tam istihdamın sürekli olacağını kabul eden ve bilginin tam olduğunu varsayan bir teoridir. İşsizlik, bireylerin cari ücretlerle çalışmayı istememelerinden kaynaklanmaktadır. Yani işsizlik, isteğe bağlıdır (Tekeoğlu, 1993:93). Keynes, istek dışı işsizliğin tanımı ve özellikle paranın rolüne ilişkin görüşleri dolayısıyla Say Yasası na ve dolayısıyla da Klasik Teori ye şiddetle karşı çıkmaktadır. Say Yasası, mübadele (takas) ekonomisi şartlarında geçerli olup, parasal ekonomi şartlarında geçerliliğini yitirmektedir. Keynes, Say Yasası nın geçerliliğini kabul etmemiş, efektif talebin üretim ve istihdam hacmini belirleyeceğini öne sürmüştür. Klasik analize göre üretim, hane halkının tercihleri ve sermaye stoku ile üretimin diğer teknik belirleyicileri tarafından sınırlandırılmıştır. Emek piyasası üretim hacmini belirlediği için stratejik bir piyasa olarak ele alınmıştır. Yetersiz talep söz konusu değildir. Klasik bakış açısıyla bir yanda bir çok kişinin çalışmak istemesi karşısında evrensel bir aşırı tüketim isteği durumunu anlamak zor olmaktadır. Keynes, işsizlik paradoksunu efektif talep ilkesi ile çözmeye uğraşmıştır. Yetersiz talep, üretim hacmini kısıtlayacak, bu faktör gelirlerinde azalışa yol açacak, böylece de efektif talep düşecektir. Bu bakış açısı Genel Teori nin özü olmuştur. Üretim düzeyi efektif talep tarafından belirlenmektedir. Talep, kendi arzını yaratmaktadır. Eğer Keynes, Say Yasası na karşı çıkmak istiyorsa Klasik iktisadın öncüllerine karşı atağa geçmeli idi. Genel Teori nin Klasik ortodoksiden dört önemli farklılığı şu şekilde belirtilmiştir (Felderer ve Homburg, 1987:72-73). * Cari reel gelir ile cari tüketim harcaması arasında istikrarlı bir ilişkiyi kuran tüketim fonksiyonu. * Sermayenin marjinal etkinliği kavramına dayalı bir yatırım teorisi. * Paranın miktar teorisine alternatif olarak likidite tercihi teorisi. * Muhtemel fiyat ve ücret katılıkları. Keynes, Harrod a yazdığı bir mektupta Klasik mirastan köklü bir dönüşümü sağlayabilmek için şu üç temel sorunun çözümlenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Birincisi, efektif talep teorisidir. İkincisi, likidite tercihi teorisidir. Üçüncüsü ise sermayenin marjinal etkinliği kavramının tanımına ilişkindir (Meltzer,1988:122).

6 36 Mahir FİSUNOĞLU-Bilge KÖKSEL TAN Böylece Keynes, Genel Teori nin esas içeriğinin; efektif talep, likidite tercihi ve sermayenin marjinal etkinliği kavramlarından oluştuğunu belirtmiştir. Keynes e göre, kısa dönemde istihdam düzeyi üretim hacmi tarafından belirlenmektedir. Üretim hacmi ise efektif talebe bağlıdır. Efektif talep, satın alma gücüyle desteklenmiş talep demektir. Toplam harcamalar ve toplam satışlar farklı bakış açılarıyla aynı şey demektir. Satışlar da (stok değişiklikleri hariç) üretime eşittir. O halde temel sorun, efektif talebi nelerin belirlediğidir. Keynes, bu soruyu cevaplandırmak için efektif talebi tüketim ve yatırım olmak üzere iki bileşene ayırmıştır. (Stewart,1986,s.68). Keynes in efektif talebe tüketim+yatırım açısından bakan toplam talep teorisi, toplumda talebin yöneldiği iki temel mal grubunu ayrı ayrı göstermekte; bunların talebini belirleyen değişkenlerin farklı olduğunu ortaya koymaktadır. Tüketim malları talebi gelire, yatırım malları talebi de karlılığa bağlıdır. Tüketicilerin psikolojik eğilimleri ve toplumun özellikle firmaların- davranış yapısı öyledir ki, i) Çok düşük düzeylerin üstündeki gelir düzeylerinde, gelirin bir kısmı tasarruf edilmektedir. ii) Reel gelire her net ilavenin bir kısmı tasarrufa gidecektir. Bundan dolayı, toplumun tüketmek istediği ve üretmek gücüne sahip olduğu mal miktarı arsındaki fark, gelir yükseldikçe mutlak olarak büyüyecektir. Öyleyse, toplumun üretmek gücünde olduğu mal miktarı için bulacağı piyasa, tüketim fonksiyonu veri iken yatırım hacmine bağlı olacaktır. Tüketimi ve yatırımı belirleyen etkenler, birbiriyle ilişkili değildir; öyle ki toplam talebin, satış hasılatının daima tam istihdam üretimindeki toplam maliyeti veya arz fiyatını karşılayacak düzeyde olması beklenecek bir durum değildir (Kazgan,1991,s.270). Keynes, tüketimin reel gelirin istikrarlı bir fonksiyonu olduğunu varsaymıştır. Tüketimin reel gelire bağlı olduğunu açık bir biçimde ilk kez ortaya koyan Keynes olmuştur. Keynes tüketim harcamalarının para aldanmasından etkilenmediğini göstermek amacıyla tüketimin reel gelirin bir fonksiyonu olduğunu belirtmiştir. Keynes, tüketimi etkileyen gelir dışındaki, beklentiler, politika değişiklikleri, faiz oranındaki dalgalanmalar gibi değişkenleri sabit varsaymıştır. Keynes, bu değişkenlerin dışsal olduğunu varsaymıştır. Bu değişkenler değiştiği takdirde tüketim fonksiyonu kayacaktır. Keynes, tüketim eğilimini gelirin istikrarlı bir fonksiyonu olarak ele almıştır. Tüketim fonksiyonunun eğiminin (tüketim eğiliminin) istikrarlı olmaması durumunda tüketim fonksiyonunun konumu ve eğimi değişecektir. Tüketici davranışlarını etkileyen gelir dağılımı ve gelir dağılımını belirleyen toplumsal kurumlar ve yerleşik uygulamalar ve psikolojik nitelikteki

7 Keynes Devrimi ve Keynesyen İktisat 37 etkenler gibi tüketim fonksiyonunun konumunu ve eğimini değiştirecek etkenler genellikle kısa dönemde hemen değişmeyecek niteliktedir. Dolayısıyla tüketim fonksiyonunun konumu ve eğimi büyük ölçüde istikrarlıdır (Stewart,1986,s.69-72). Bu varsayımlar, Keynes in temel psikolojik yasa sı kapsamında düşünülebilir. Çünkü Keynes, sermayenin marjinal etkinliği, likidite tercihi ve tüketim eğilimi kavramlarını psikolojik faktörler olarak ele almıştır. Genel Teori nin esas içeriğinin de bu kavramlardan oluştuğunu belirtmiştir. Keynes e göre insan tabiatının psikolojik karakterinin devreye girdiği iktisada ait bu üç motif, iktisadi hayatın işleyişine yön vermektedir. Yatırım kararı alma durumunda olan bir yatırımcının zihinsel durumu, elinde para mı yoksa tahvil mi tutmanın daha rasyonel olacağını düşünen bireylerin zihinsel hali ve yine gelirlerinin hangi oranında tasarruf, ne kadarıyla da tüketim yapacaklarını düşünen tüketici olarak bireylerin davranışları şeklindeki psikolojik faktörler, Keynes in modelinde dışsal kabul edilmiştir (Alada,2000,s.78-79). Keynes in sisteminde yatırımlar önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü Keynes e göre efektif talebin itici unsuru, yatırımlardır. Kahn ın yatırım harcamaları artışının kendinden daha büyük istihdam genişlemesi yarattığını göstermek için kullandığı çoğaltan (çarpan) kavramını, Keynes, yatırım artışlarının gelire etkisini göstermek için kullanmıştır. Çarpan kavramı, Keynes e kadar anlaşılmamış iki noktayı ortaya koymaktadır. Birincisi, para arzındaki genişlemeyle finanse edilen yatırım artışlarının atıl kaynakları olan bir ülkede yatırım harcamasındaki artıştan daha büyük bir gelir artışına yol açacağı düşüncesidir. İkincisi, harcama akımında meydana gelecek sızıntı ile ilgilidir. Buna göre çarpan etkisiyle ortaya çıkacak gelir artışı bir süre sonra harcama akımında meydana gelecek sızıntılar dolayısıyla gittikçe azalacak, bir süre sonra yok olacaktır. Bu konu, Büyük Bunalım döneminde para basarak ekonomiyi canlandırmak isteyenler arasında ilgi çekiyordu. Ancak çarpanın işleyişi nedeniyle gelirde meydana gelecek artışlar belli bir zaman geçmesini gerektirecekti. Keynes, çarpanın bu dinamik yönü üzerinde durmamış, onu statik bir çerçevede ele almıştır. Buna göre, yeni denge gelir seviyesi bir gecikme olmadan gerçekleşiyordu. Keynes, çarpanın statik yorumu ile, gelirin yeni denge seviyesinin çarpana bağlı olacağını varsaymıştır (Kazgan,1991,s ; Savaş,1998,s.762; Niehans,1990,s.351). Keynes e göre tüketim harcamalarındaki artış, gelirdeki bir artışla mümkün olmaktadır. Gelir artışı ise yatırımların artmasına bağlıdır. Yatırım kararlarının verilmesinde ise iki faktör etkili olmaktadır. Faiz ve sermayenin marjinal etkinliği. Keynes te yatırım kararlarının oluşmasında piyasa faiz oranları dikkate alınmakla birlikte yatırımların sonucunu, sermayenin marjinal etkinliği ile ilişkili beklentiler belirlemektedir. Çünkü Keynes, veri bir beklenti seti için yatırımın temel

8 38 Mahir FİSUNOĞLU-Bilge KÖKSEL TAN belirleyicisi olarak faiz oranlarını göstermektedir. Sermayenin marjinal etkinliği ile tanımlanan kar beklentisi ve cari faiz oranları (finansman maliyetleri) arasında fark oluştuğunda ve bu fark girişimci tarafından tatmin edici olarak değerlendirildiğinde yatırım kararı alınmaktadır. Yani girişimcinin yatırıma yönelmesi için sadece kredinin ucuz olması (faizin düşük olması) yeterli olmamaktadır. Kısacası, yatırım kararları, karlılık beklentisi boyutunda belirlenmektedir (Greenwald ve Stiglitz,1987,s.129; Paya,1998,s.232). Keynes in Klasik iktisatçılardan ayrıldığı temel nokta, yatırım kararlarının sadece sermayenin cari marjinal verimliliğine dayalı olmayıp, aynı zamanda sermayenin gelecekteki beklenen getirisine de bağlı olmasıdır (Felderer ve Homburg,1987,s78). Yatırım kararlarının verilmesinde gelecek ile ilgili beklentiler önemli bir rol oynamaktadır. Geleceğin belirsizliği göz önünde bulundurulduğunda Keynes, yatırım kararlarının verilmesinde animal spirits (hayvani güdüler) adını verdiği davranış eğiliminin de rol oynayacağını da belirtmiştir. Belirsizlik, sermayenin marjinal etkinliğinin faiz esnekliğinin düşük olmasına, spekülatif amaçlı para talebinin faiz esnekliğinin ise yüksek olmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, belirsizlik hem sermayenin marjinal etkinliğini, hem de elde bulunduracağımız para miktarının biçimini etkilemektedir. Keynes düşüncesinde belirsizlik 3 olgusu önemli bir yer tutmaktadır. Keynes in endişe, korku ya da güvensizlik dereceleri olarak ifade ettiği, geleceğin bugünden bilinmediği bir ortamda bireylerin para, tahvil, hisse senedine yönelik taleplerinde ve yatırım kararlarındaki sübjektif ve psikolojik durumları, belirsizlik anlayışının özünü oluşturmaktadır (Alada,2000,s,78). Belirsizlik olgusu ile birlikte zaman unsuru da ön plana çıkmıştır. Keynes, Marshall ile birlikte iktisadi analizlere dahil olan zaman kavramını iktisat teorisine geri getirmiştir. Keynes in analizinde zaman, yani tarihsel zaman, önemli bir şekilde girmiştir. Genel Teori nin en önemli mesajı, zaman ve kesin olmayan beklentilerdir (Asimakopulus,1976,s.7-8). Zaman kavramına tarihsel açıdan bakış, ekonomik rasyonalite kavramının anlamını da değiştirmiştir. Keynes, ekonomik kararları gerçek tarihsel zaman içinde ortaya çıktıkları biçimde ele almaktadır. Bu anlayışa göre, geçmişte alınan kararların geri dönülmez bir biçimde geleceği etkiledikleri ve geleceğin tam olarak bilinemeyeceği (belirsizlik) gerçeğinin vurgulanması, ekonomik rasyonalite kavramına geleneksel iktisadın yaptığından çok farklı ve yeni bir anlam yüklemiştir. Başka bir deyişle, ekonomide kişilerin kendi tercih sıralamalarını tam olarak bildikleri durumlarda bile, iktisadın karar alma sürecini basit bir amaç-araç ilişkisine indirgemek imkansızdır. Bu süreç, her şeyden önce kesin olarak bilinemeyen bir 3 Keynes de belirsizlik, sayısal olarak ölçülemeyen olasılığa ya da olası bilginin olmadığı duruma karşılık gelmektedir (Alada,2000,s.11). Yani Keynes de belirsizlik, eksik bilgi kapsamındadır.

9 Keynes Devrimi ve Keynesyen İktisat 39 gelecek hakkında alabildiğince çok bilgi toplamak isteği ile belirli bir süre içerisinde karar alıp harekete geçme gerekliliği arasındaki çelişkiyi içermektedir. Bu konuda Keynes, iktisadı anlamda optimal bir karar almak için gerekli bilgiyi toplamak mantıksal olarak imkan dahilinde olsa bile, bunun için gerekli süre göze alınamayacak kadar büyük maliyetler içereceğinden iktisadi kararların pür rasyonellik ilkesi çerçevesinde alınamayacağını söylemektedir. Dolayısıyla maksimizasyona yönelik bir karar alma sürecinin yerine büyük ölçüde alışkanlıklara, geçmiş tecrübelere ve sezgiye dayalı bir karar süreci söz konusu olacaktır (Tekeoğlu, 1993, s.201). Karar sürecine bu şekilde yaklaşıldığında standart yaklaşım içinde yatırımları belirlediği düşünülen faiz oranı gibi bir değişkenin yatırımcı tarafından nasıl değerlendirileceği, tek yönlü bir faiz oranı-yatırım ilişkisi içinde anlaşılamaz duruma gelmektedir. Yani yüksek bir faiz oranı, bir yandan yatırım maliyetini yükselterek yatırımları olumsuz yönde etkileyebilen bir değişken olarak, bir yandan da kredi talebindeki yani ekonomideki bir canlanmaya, dolayısıyla gelecekteki kar oranında bir yükselmeye işaret ederek yatırımların artırılmasına yol açabilecek bir değişken olarak yorumlanabilmektedir. Sonuçta da iki değişken arasındaki açık bir ilişkiden yola çıkan tahminlerin başarısı konusunda ciddi kuşkuların ortaya çıkması söz konusu olacaktır (Buğra,1995,s.261). Keynes in zaman unsurunun önemini vurgulamasıyla ekonomik rasyonalite kavramında ortaya çıkan diğer değişiklik ise, geçmişte alınan kararların bağlayıcı niteliği ile ilgilidir. Zaman içinde geleceği yeniden yaşayarak alınan kararları düzeltmek mümkün olmadığına göre, karar sürecinde kararların bağlayıcılığını mümkün olduğunca azaltan bir esnekliğin sağlanması önem kazanmaktadır. Bu konuda, para ekonomisi ile takas ekonomisi arasındaki farklılığın Keynes tarafından vurgulanması, iktisat teorisine önemli bir katkı olarak değerlendirilmektedir. Bu alanda Keynes in ayırt ettiği şey, paranın mal ve hizmet alışverişini kolaylaştırma özelliği değil, paranın alışverişlerin ertelenebilmesini, üretimle tüketim, tasarrufla yatırım arasına belirli bir zaman konulabilmesini sağlama özelliği olmuştur. Paranın belirtilen bu fonksiyonu, geleceğin belirsizliğinden doğan maliyetleri düşürme anlamına gelmektedir (Tekeoğlu,1993,s.202). Keynes in yaklaşımında paranın konumu, belirsizlik kavramının önemine bağlıdır. Keynes in yaklaşımında para, hem belirsizliğin bir göstergesi, hem de onu aşmanın bir yolu olarak karşımıza çıkmaktadır. Keynes, gerçek bir para ekonomisinin işleyişini açıklarken, bu tür bir ekonominin, Say Yasası nın geçerli olduğu bir mübadele ekonomisinden ne derece farklı olduğunu ve anlaşılmasının ne derece farklı yöntemler gerektirdiğini göstermiştir. Ancak Keynes, para ekonomisinin hangi davranışlar temelinde işlerlik kazandığı ile yani mikro iktisatla

10 40 Mahir FİSUNOĞLU-Bilge KÖKSEL TAN fazla ilgilenmemiştir. İşte pek çok tartışmaya konu olan makro iktisadın mikro temelleri sorunu, Keynes in bu alanda bıraktığı boşlukla ilgili olarak ortaya çıkan önemli sorunlardan birisidir (Buğra, 1995,s.256). Keynes in likidite tercihi mikro düzeyde, sıfır opsiyonlu bir yaklaşım niteliğindedir. Yani kişiler, faiz beklentilerine göre, varlıklarını ya tümü ile nakit olarak ya da tümü ile para olarak yutmayı tercih etmektedirler. Gerçek yaşamda ise bireylerin servetlerini çeşitli yatırım araçları arasında bölüştürdükleri bir gerçektir. Bu gerçekliği göz önünde bulunduran Tobin, Keynes in yaklaşımını bu yönü dikkate alarak geliştirmeye çalışmıştır. Tobin e göre bireyler değişik varlık çeşitleri arasında seçim yaparken getirileri yanında risklerini de dikkate almaktadırlar. Böylece bireyler, risk ve getiri hesabı yaparak optimal bir portföy oluşturmaktadırlar (Paya,1998,s.83). Tobin in yaklaşımının temelini belirsizlik oluşturmaktadır. Belirsizlik, faiz getirisi sağlayan aktifler yerine elde nakit tutulmasının nedeni olmaktadır. Böylece Keynes in para talebine önemli katkısı olan spekülatif amaçlı para talebi tekrar karşımıza çıkmaktadır. Ancak burada spekülasyon, gelecekteki faiz oranları üzerindeki belirsizlik bekleyişlerine bağlanmıştır (Parasız,1992,s ). Keynes de spekülatif para talebi rasyonel bir davranış olarak kabul edilmektedir. Çünkü psikolojik bir ihtiyaca cevap vermektedir. Klasikler, faiz getirmediği için bu talebi rasyonel bulmamışlardır. Keynes, bu talebin rasyonel olduğunu bireylerin para talebindeki otonom değişmelerin istikrarı bozabileceğini göstererek açıklamıştır. Keynes, Wicksell in ticari bankalar için ileri sürdüğü olguyu bireylere genelleştirmiştir. Örneğin, para miktarı veri iken bireylerin tutumluluk eğilimindeki bir artış veya yatırım olanaklarındaki bir azalış, faiz oranını düşürmek ve tahvil fiyatlarını yükseltmek eğilimindedir. Eğer bireyler, bu yükselişi geçici olarak görüyor ve ileride tahvil fiyatlarının düşmesini bekliyorlarsa, bugünkü yüksek fiyattan ellerindeki tahvilleri satarak kazanç elde etmeleri, tahvil almayı geciktirerek ellerinde para tutmaları akılcı bir davranıştır. Her ne kadar, elde para tutmak faizden vazgeçmeyi gerektiriyorsa da, bu, tahvil fiyatlarında beklenen değişmelerle fazlasıyla telafi edilebilecektir. Bireylerin akılcı sayılabilecek bu davranışı, tutumluluk eğiliminin yükseldiği veya yatırım imkanlarının azaldığı bir dönemde, tahvil fiyatlarındaki yükselişi veya faiz oranındaki düşüşü önleyecektir. Öyleyse, para miktarı veri iken spekülatif para talebi, faiz oranındaki değişmelerin, tasarrufyatırım eğrilerindeki değişmenin etkisini giderecek bir mekanizma olmasına izin vermeyecektir. Bu açıklama, Keynes de faizin imsak değil de, paradan yani likiditeden vazgeçmenin bedeli olduğunu göstermektedir. Sisteminin özelliği de buradadır: Klasiklerde, tasarruf-yatırım teorisi aynı zamanda faiz oranının

11 Keynes Devrimi ve Keynesyen İktisat 41 belirlenmesi teorisi olduğu halde, Keynes de efektif talep veya çarpan teorisidir; üretim veya istihdam teorisidir (Kazgan,1991,s ). Tasarruf ve yatırımlar arasındaki ayrım, Keynes in önemli öngörülerinden birisidir. Keynes e göre faiz oranındaki değişmelerle yatırım-tasarruf dengesi sağlanamaz. Çünkü tasarruf ve yatırım kararları farklı kişiler tarafından, farklı nedenlere bağlı olarak ele alınmaktadır. Tasarrufları belirleyen unsur, gelir düzeyidir. Yatırım kararlarının verilmesinde ise, daha önce değinildiği gibi faiz ve sermayenin marjinal etkinliği önemli olmaktadır. Keynes, geleneksel faiz teorisini aynı zamanda belirli olmamakla da suçlamaktadır. Çünkü gelir düzeyi bilinmeden tasarruf eğrisini (tasarruf, faiz ile birlikte gelirin de bir fonksiyonudur); yatırım bilinmeden de gelir düzeyini (gelir, yatırıma bağlıdır) bilmek mümkün değildir. Yatırım ise sermaye malının marjdaki verimi ve faiz oranına bağlıdır. Bundan dolayı, yatırım talebi ve tasarruf arzı eğrileri karşısındaki karşılıklı bağımlılık, faiz oranını belirsiz hale getirmektedir (Kazgan,1991,s.266). Para miktarı ve mevcut sermaye donanımının kısa dönemde değişmediği varsayıldığında bireylerin gelecekteki bekleyişlerinin güven dereceleri azalırsa yani bireyler geleceğe kötümser olarak bakarlarsa parayı spekülasyon ve gömüleme eğilimi artacaktır. Girişimcinin yapmayı düşündüğü yatırımın beklenen getirileri nasıl geleceğe dair güven yada güvensizlik derecelerine bağlı ise Keynes in tanımında faiz oranının gelecekteki değerine dair sübjektif güven dereceleri de bireylerin ellerinde ne ölçüde para tutacaklarını belirleyen en önemli unsurdur (Alada,2000,s.79). Keynes e göre faiz parasal bir olgu olup, para arzı ile para talebi tarafından belirlenmektedir. Bu yeni görüşe göre, gelir ve istihdam teorisiyle para teorisini birleştiren teori, Keynes in likidite tercihi teorisi ile efektif talep teorisidir. Likidite tercihi teorisi, faizin parasal bir olgu olduğunu vurgularken, efektif talep teorisi ise gelir ve istihdam teorisini birleştirmektedir. Keynes in geleneksel iktisadı eleştirisi, buraya kadar anlatılanlarla sınırlı değildir. Keynes in teorisinin temelde bir istihdam teorisi olduğu düşünüldüğünde, önemli bir katkısının da geleneksel ücret teorisini eleştirisi bağlamında olduğu söylenebilir. Keynes e göre Neo-Klasik teorinin ücret ve fiyat esnekliği nedeniyle ekonominin kendiliğinden tam istihdama ulaşacağını öne süren görüşü yanlıştır. Neo-Klasik ücret teorisi üç önermeye dayalıdır. Birincisi, emeğin marjinal verimliliğinin istihdam miktarı arttıkça azalacağını ifade eden, azalan marjinal verimlilik ilkesidir. İkincisi, emeğin reel ücreti emeğin marjinal verimliliğine eşit

12 42 Mahir FİSUNOĞLU-Bilge KÖKSEL TAN olma eğilimindedir ve istihdamın psikolojik zahmetini yansıtır diye ifade edilen öneridir. Üçüncü öneri ise, işçi ile işveren arasında yapılan ücret pazarlığının aynı zamanda reel ücretleri de belirleyeceğini öne süren görüştür. Neo-Klasik iktisatçılara göre, işsizliğin sebebi, işçilerin marjinal verimliliklerine eşit bir ücreti kabul etmemeleridir. Dolayısıyla istihdamda bir artış, ancak parasal ücretlerin, emeğin marjinal verimliliğine eşit oluncaya kadar azaltılması ile mümkündür (Savaş,1998, s ). Keynes, Klasik Teoriye ücret pazarlığını yanlış algıladığı için itiraz etmiştir. Geleneksel teoride ücret sözleşmeleri ile reel ücretler belirlenmektedir (Leijonhufvud,1968:97). Keynes in tartışmasının ilk aşaması, parasal ücret ve reel ücret ayrımına ilişkindir (Stewart,1986:110). Keynes, işçilerin marjinal verimliliklerine eşit bir ücreti kabul etmeme düşüncesini reddederek, işsizliğin yetersiz toplam talep nedeniyle ortaya çıkacağını iddia etmiştir. Yetersiz talep, üretim hacmini kısıtlayacak, bu faktör gelirlerinde azalışa yol açacak, böylece de efektif talep düşecektir (Felderer ve Homburg,1987:73). Emeğin marjinal verimliliğini ve reel ücreti belirleyen faktör, istihdam ve üretim seviyesidir. Keynes, reel ücretlerin istihdam seviyesinden ayrı olarak belirlenmesinin mümkün olamayacağını belirtmiştir. Ayrıca parasal ücretlerin azaltılmasının reel ücretleri düşürmede etkili bir yöntem olmadığını iddia etmiştir. Çünkü tüketim mallarına olan talep, büyük ölçüde ücrete bağlıdır. Keynes e göre ücret pazarlığı ile sadece parasal ücretler belirlenmekte, reel ücretler belirlenmemektedir. Neo-Klasik iktisatçılara göre ise parasal ücretler reel ücretlere eşit olma eğilimindedir. Reel ücret, istihdamın marjinal zahmetine eşittir. İşçiler bu ücretten daha düşük parasal ücretlerden çalışmayı kabul etmemektedirler. Dolayısıyla, Neo-Klasik iktisatçılar işsizliğin isteğe bağlı (iradi) olacağını savunmuşlardır (Stewart,1986: ; Gerrad,1995: ). Aslında Keynes ve Klasikler, bir temel noktada aynı görüştedirler. İşsizlikte önemli bir azalma, reel ücretlerde de bir azalmayı gerektirecektir. İstihdam arttığında azalan verimlerin bir sonucu olarak emeğin marjinal ürününde azalma olacaktır. Ancak bu başlangıç önermesi haricinde Klasikler ve Keynes arasında görüş birliği yoktur. Keynes e göre reel ücretler, toplam talep tarafından belirlenmektedir. Reel ücretler, istihdam hacminin nedeni değil, sonucudur. Parasal ücretlerdeki bir düşme, işsizliği daha da şiddetlendirecektir. Çünkü ücret indirimleri, toplam talepte bir azalmaya yol açacaktır. Her şeyden önce böyle bir politika, gelir dağılımında ücret geliri elde edenlerden diğer gelir sahiplerine doğru bir gelir transferine yol açacaktır. Öte yandan ise ücretlerin azaltılması yönündeki bir politika, organize olmuş emeğin direnci ile karşılaşacaktır. Artan sosyal huzursuzluklar, grevler ve belirsizlik ortamının faiz oranları ve yatırımlar üzerinde olumsuz etkileri olacaktır. Ayrıca ücret indirimlerinin gelecekte de süreceği

13 Keynes Devrimi ve Keynesyen İktisat 43 beklentisi, yatırım kararlarının ertelenmesine yol açarak cari yatırım harcamalarında bir azalışa yol açabilecektir (Shaw,1997:65). Neo-Klasikler in, ücret esnekliğinin varlığını kabul etmeleri önemlidir. Çünkü istihdamın artırabilmesi için reel ücretlerin düşmesi gerekecektir. İşçilerin mevcut işleri elde edebilmek için aralarında rekabete girişmesi, parasal ücretlerin düşmesine neden olacaktır. Ekonominin bazı sektörlerinde ücretlerin bu şekilde düşmesi, maliyetin azalmasına ve bazı ürünlerin fiyatının düşmesine neden olacaktır. Oysa Neo-Klasik teoriye egemen olan beklenti, genel fiyat seviyesinin değişmeyeceği yolundadır. Çünkü Neo-Klasik iktisatçılar, genel fiyat seviyesinin para miktarı ile işlem hacmi arasındaki ilişki tarafından belirleneceğini düşünmekteydi. Bu nedenle işsizlik nedeniyle ortaya çıkacak parasal ücretteki azalmalar, reel ücretleri düşürerek ekonomini kendiliğinden tam istihdama gelmesini sağlamada güvenilir bir mekanizma oluşturacaktır. Dolayısıyla ekonomideki işsizlik, isteğe bağlı olacaktır. Oysa Keynes e göre, parasal ücret indirimleri, tam istihdamı sağlayacak güçte değildir (Staley,1993:227). Keynes e göre ise işçiler parasal ücretlerinin azaltılmasına karşı koymalarına rağmen genel fiyat seviyesindeki bir artış nedeniyle reel ücretleri düştüğü halde, mevcut parasal ücretten çalışmayı da sürdürmektedirler. Keynes e göre işsizlik, isteğe bağlı değildir, istek dışıdır. Çünkü bireyler, düşük de olsa cari ücret düzeyinden çalışmalarını sürdürmektedirler. Bu şekildeki bir durum, eksik istihdam durumu olarak tanımlanabilir. Böyle bir dengesizlik halinin temel nedeni, işçilerin para aldanması na kapılmalarıdır (Meltzer,1988:117; Leijonhufvud, 1968:95). Keynes, parasal ücretlerin belirlenmesinde sendikalar, kurumsal ve yasal düzenlemeler ile gelenekler gibi dışsal güçlerin etkili olabileceğini belirtmiştir. Klasik görüş ise bu etkenlerin içsel olduğunu belirtmiş, emek piyasasında emek talebi ve arzı eşitliğinden hareketle parasal ücretlerin belirlediğini öne sürmüştür. Bu nedenle Keynes in parasal ücretlerin dışsal etkenler tarafından belirlendiğini öne sürmesi, geleneksel iktisada karşı çıkmasında önemli olmuştur. Ancak Keynes i izleyen iktisatçılar, istek dışı işsizlik kavramını açıklamakta zorlanmışlar ve Klasik görüşün ileri sürdüğü sendikalar ve asgari ücret düzenlemeleri gibi unsurları kabul etmek durumunda kalmışlardır (Leijonhufvud, 1968:93). Keynes in parasal ücret yapışkanlığı teorisi, sadece para aldanması na dayanmamaktadır. Keynes, hem işgücü hem de mal piyasaları için eksik rekabet veya tekelci rekabet piyasalarını varsaymaktadır. Bu tür piyasalarda normal fiyatlar, satıcılar veya alıcılar için karar değişkenlerdir, ya da aralarındaki görüşmelerle belirlenmektedir (Tobin,1993:48).

14 44 Mahir FİSUNOĞLU-Bilge KÖKSEL TAN Çalışanların mevcut durumlarının kötüleşmesine direnç göstermeleri ve ücretlerin aşağıya doğru katı (rijit) olması; hem dengenin hem de eksik istihdamın eşanlı olarak gerçekleşmesinin mümkün olmasına neden olmaktadır. Eğer eksik istihdam varken dengede olmak mümkün ise, para arzı arttırılarak efektif talep uyarılabilir ve üretim arttırılabilir; bu nedenle de para teorisi, eksik istihdam varsayımının doğal bir sonucudur (Toprak,1997:27). Keynes in getirdiği yenilik, parasal ücret katılığını varsaymış olması ve para aldanması kavramına dikkat çekmiş olması değildir. Keynes, tam rekabet şartları altındaki bir ekonomide de işsizliğin bulunabileceğini iddia etmiş, piyasaların kendiliğinden tam istihdam dengesini sağlamaya yetemeyeceğine işaret etmiştir. Her ne kadar fiyat ve ücret katılıkları Keynes ve Keynesyen iktisatçılar arasında tartışmalı bir konu olsa da Keynes in sisteminde ücret katılığı, ekonominin eksik istihdamda da dengeye gelmesini açıklayıcı bir unsurdur. 2. Keynes İktisadının Farklı Yorumları Temelde J.M.Keynes in argümanlarına dayalı olan Keynesyen Makro İktisat, Keynes den günümüze uzanan bir süreci kapsamaktadır. Keynesyen başlığı oldukça geniş bir anlam ifade etmektedir. Ekonomik dalgalanmaları Walrasyan paradigma çerçevesinde açıklamaya çalışan makro iktisatçılar karşısında, bir çok iktisatçı da Keynes in Genel Teori de geliştirdiği Walrasyan olmayan yaklaşım çerçevesinde çalışıyordu. Bir yaklaşımın Keynesyen olabilmesi için, herşeyden önce bu yaklaşımın Walrasyan olmayan özellikler taşıması ve klasik dikotomiyi dışlaması gerekir (Greenwald ve Stiglitz,1993:42). Keynesyen iktisatçıları birleştiren tek tema, büyük çaplı piyasa başarısızlıklarıdır. Keynesyen teorilerde sıklıkla tekrarlanan piyasa aksaklıkları, fiyatların ve ücretlerin arz ve talebi eşitleyecek şekilde ayarlanmada başarısız olmalarıdır. Fiyatların ve ücretlerin kısa dönemli yavaş ayarlanmaları, 1960 lardaki uzlaşının temel varsayımı idi (Mankiw,1990:1654). Eski ya da yeni bütün Keynesyenler, şu üç önermede hem fikirdirler (Greenwald ve Stiglitz,1993:23). * Bazı dönemlerde mevcut reel ücretlerden aşırı bir emek arzı söz konusudur. * Kapasite kullanımı, GSYİH veya işsizlikle ölçülen toplam ekonomik faaliyetlerde ciddi dalgalanmalar görülmektedir. * Para politikası, büyük bunalım dönemi gibi dönemlerde etkili olmasa da para çoğunlukla önemlidir. Bu üç öneri ile de şu sonuçlara ulaşmışlardır:

15 Keynes Devrimi ve Keynesyen İktisat 45 Eski ve yeni bütün Keynesyenler, politika önerilerinde anlaşmasalar da, en azından devlet müdahalesinin ekonomik faaliyetlerde istikrar sağlaması için gerekli olduğu konusunda aynı görüştedirler. Keynesyen iktisatçılar, Keynes terminolojisini kullanarak yeni açılımlar yaratma çabasında olan iktisatçılar grubundan oluşmaktadır. Keynes, geleneksel iktisadın kendiliğinden tam istihdamda denge kavramına karşı çıkmış ve iktisatta bir devrim yaratmıştır. Ancak Keynes in Genel Teori sinin başarısı, bir ölçüde dönemin hem ekonomik ve sosyal şartlarına, hem de öne sürdüğü yeni teorinin bilimsel karakteristiğine bağlıdır. Çünkü geleneksel (ortodoks) iktisadın öngörüleri yaşanan gerçeklerle uyuşmuyordu lu yıllarda İngiltere ve batının sanayiileşmiş diğer ülkeleri, ortodoks iktisadın açıklayamadığı endüstriyel durgunlukla birlikte uzun süre devam eden yoğun işsizlik deneyimini yaşıyordu (Johnson,1971:3). İşte böyle bir ortamda Keynes, belirsizliğin iktisadi analizlerdeki önemi, paranın ekonomide değişen rolü ve de en önemlisi eksik istihdam varsayımı ile Klasik iktisadı temelinden sarsmıştır. Keynes, öne sürdüğü yeni fikirler ile iktisatta gerçek bir devrim yaratmıştır. Bu devrim de sonuçta karşı devrimlerin Paracı (Monetarist) Karşı Devrim ortaya çıkmasına yol açmıştır. Keynes in Genel Teori de öne sürdüğü fikirler, 1920 ve 1930 lu yılların somut gerçekleriyle uyuşuyordu. Bu yıllarda ücretlerin ayarlanmasındaki atalet, gözardı edilmişti. Keynes, bu dönemde ücret katılığını işsizliğin bir açıklaması olarak kullanmıştır. Lerner a göre Keynes, ücret esnekliğine iki açıdan karşı çıkmaktadır. Birincisi, parasal ücretlerde bir azalma, orta ya da uzun vadede fiyatları düşürecektir. İkincisi, parasal ücretlerde bir azalma, ücret ve fiyatların gelecekte de düşeceği beklentisini getirecektir. Keynes, Barışın Ekonomik Sonuçları ve Para Reformu Üzerine adlı eserlerinde esnek ücret politikasının, otoriter toplumlar haricinde istikrara bir katkıda bulunamayacağını belirtmiştir (Meltzer,1988: ). Ücret katılığı; Para Üzerine Bir İnceleme de Keynes in sisteminde fiyat istikrarına katkıda bulunan yeterli bir şart olarak gösterilmesine ve Genel Teori de de önemli bir kavram olmasına rağmen, Keynes, parasal ücretlerdeki bir azalmanın istihdamı artırıp artırmayacağından şüphe duymaktadır. P.Howitt (1986), Genel Teori nin temel mesajının üç bölümden oluştuğunu belirtmiştir. Birincisi, piyasa sisteminin işleyişindeki bozukluklar dolayısıyla devlet müdahalesinin gerekliliği hususundadır. İkincisi, katı ya da yapışkan ücretlerin işsizliğin nedeni olarak görülemeyeceğine ilişkindir. Üçüncüsü ise yatırımların toplam talebin en önemli bileşeni olarak istihdamdaki dalgalanmaların sorumlusu sayılabileceği ile ilgilidir (Howitt,1986:631). Keynes, Genel Teori de ilk on sekiz bölüm için yaptığı sabit parasal ücret varsayımını on dokuzuncu bölümden itibaren gevşetmiştir. Keynes in

16 46 Mahir FİSUNOĞLU-Bilge KÖKSEL TAN Genel Teorisi nde ücret katılığı, istek dışı işsizlik için gerekli bir varsayım olarak düşünülmemiştir (Asimakopulus,1978:7). Keynes Genel Teori nin ondokuzuncu bölümünde parasal ücretlerin azaltılarak istihdamın artırılması politikası ile para arzının artırılarak istihdamın artırılmasını karşılaştırmıştır. Keynes e göre parasal ücretlerin azaltılması, ücret birimi ile ifade edilen para miktarını artırarak faiz oranının düşmesine ve yatırımların artmasına yol açacaktır. Keynes, parasal ücretler düşürülmeden para arzının artırılarak da aynı sonuca ulaşılabileceğini göstermiştir. Ayrıca parasal ücretlerdeki düşüş önemli miktarlarda değilse, uzun dönemli faiz oranları üzerinde fazla bir etkisi olmayacaktır. Öte yandan parasal ücretlerdeki düşüş büyük olursa bu durum ekonomik yaşamda güvensizlik ortamı yaratabileceğinden ücretlerdeki düşüşün olası olumlu etkileri ortadan kalkacaktır. Keynes in varmak istediği sonuç, ekonomik sistemin kendi kendisini düzenleyemeyeceği yönündedir. Böylece Keynes, işçilerin düşük parasal ücretlerden çalışma isteğinin işsizlik sorununu çözemeyeceği yönündeki iddiasına teorik bir temel oluşturmuş oluyordu. Genel Teori nin on dokuzuncu bölümünde Keynes, parasal ücretlerin düşürülerek işsizliğin azaltılamayacağını göstermiştir (Meltzer,1988:258). Ücret ve fiyat katılıklarına verilen önem, Keynes in teorisinde zamanla değişerek, olmazsa olmaz bir ön şart olmaktan çıkmıştır. Ancak işsizlik kavramına Keynesyen yaklaşımlarda ise gerekli bir ön şart olarak kabul edilmeye devam edilmiştir. Screpanti ve Zamagni (1995) çalışmalarında fiyat ve ücret katılıklarının Keynesyen sonuçlara ulaşmak için gerekli olduğunu belirtmişlerdir. Niehans (1990) a göre temel Keynesyen önerme, parasal ücret katılığı iken, Tobin e göre efektif talep ilkesidir. Ancak Tobin efektif talep analizinin sadece kısa ya da orta dönemde geçerli olduğuna inanmaktadır. Bu düşünce, Keynes in analizi ile tutarlıdır. Çünkü Keynes in analizi kısa dönemli bir analizdir. Keynesyen görüşe göre, üretimdeki dalgalanmaların kaynağı nominal toplam talepteki dalgalanmalardır. Toplam talebin önemli bileşenlerinden birisi olan yatırım seviyesindeki değişiklikler, bu dalgalanmaların en önemli nedenlerinden birisidir. Toplam talepteki dalgalanmalar da nominal fiyat ve ücret katılıkları dolayısıyla reel etkilere sahiptir (Ball ve Diğerleri,1988:1). Tobin ise Keynesyen makro iktisadın nominal fiyat ve/veya ücret katılığını gerektirmediğini, piyasaların hemen ve sürekli olarak dengelenebileceğini ileri sürmüştür (Tobin,1993:46). Zaten Keynes, Genel Teori de ilk onsekiz bölüm için yaptığı sabit parasal ücret varsayımını on dokuzuncu bölümden itibaren gevşetmiştir. Fiyat ve ücret katılıkları, bir yaklaşımın Keynesyen sayılabilmesi için gerekli, ancak yeterli değildir. Keynes, istek dışı işsizlik ve eksik kapasite kullanımı sorununun nominal fiyat ve ücretlerdeki sürekli esneklikle

17 Keynes Devrimi ve Keynesyen İktisat 47 azaltılabileceğinden kuşku duymaktadır. Keynes in düşüncesi, nominal ücretlerin istikrarlı olması yönündedir. Ancak Keynesyen makro iktisadı eleştirenler, bu argümanı unutmuşlardır. Tobin fiyat katılıklarının öneminin abartıldığını vurgulamaktadır. Tobin e göre temel Keynesyen önerme; fiyat katılığı değil, efektif talep ilkesidir. Parasal ücretler ve fiyatlar esnek olsa hatta aşırı bir emek arzı parasal ücretlerde hızlı düşüşe neden olsa bile ücret ve fiyat esnekliği, işsizliği ne önleyecek ne de tedavi edecektir. Piyasaların çabucak ve tam olarak dengeye gelmesinin yokluğu halinde, üretim ve istihdam, toplam talep tarafından sınırlandırılmıştır (Tobin, 1993:48). Bunun dışında Genel Teori ye atıfta bulunan yorumlara bakıldığında; Hicks, Genel Teori nin temel mesajının likidite tuzağına düşmüş bir ekonominin analizi olduğunu iddia etmiştir. Modigliani de yine likidite tuzağı ve ücret katılığının olduğu özel bir durumunu analiz etmiştir. Schumpeter, Keynes in katılıklara önemli bir rol vermeden temel sonuçları sağlama isteğinde olduğunu, eksik rekabet şartlarının önemli olduğunu belirtmiştir. Brunner, Genel Teori yi uzun dönemli emek ve finansal varlık sözleşmelerini içeren bir teori olarak yorumlamıştır. Johnson, Keynes in eksik istihdam dengesini katı ücretlerin bir sonucu olarak yorumlamıştır. Ancak Patinkin gibi fiyat düşüşlerinin refah üzerindeki etkisinin tam istihdam dengesini sağlayacağının da farkındadır. Coddington, Hicks e atıfta bulunarak ücret katılığına Keynes in yaklaşımını, kısa dönemli işsizlik teorisi olarak ele almıştır. Keynes, 1920 lerde ücret katılığını istek dışı işsizliğin bir açıklaması olarak kullanmıştır (Meltzer,1988:255-56). Katı ücretlerin kısa dönemli sonuçları, basit statik analizlerle uyumludur. Bu duruma Keynes öncesi literatürde de dikkat çekilmiştir (Niehans,1990:355). Ücret katılığı, Thornton ve Pigou gibi Klasik iktisatçılar tarafından da işsizliğin bir açıklaması olarak kullanılmıştır. Samuelson ise yayımlanmasından on yıl sonra Genel Teori yi, Keynes in gerçekte ne söylediği ve ne anlama geldiği hususunda uzlaşma olmadığı için eleştirmiştir. Keynes in bir çok yorumu bulunmasına rağmen üç tanesi çok önemli kabul edilmektedir. Bunlar; Keynesyen Teori, Post Keynesyen Teori ve Neo-Keynesyen Teori kapsamında ele alınabilir (Felderer ve Homburg,1987:70-71). Blinder (1988) e göre Keynesyen yaklaşımlarda altı temel ilke, ortak paydayı oluşturmaktadır. İlk ve en önemli ilke, Keynesyen iktisadın bir toplam talep teorisi olması ve toplam talebin enflasyon ve reel üretim üzerindeki etkileri ile ilgilidir. İlk üç ilke bu konuya açıklama getirmiştir. Bunlar, pozitif unsurlar olarak nitelendirilebilir. Diğer üç ilke ise normatif unsurlarla ilgilidir (Blinder,1988: ).

18 48 Mahir FİSUNOĞLU-Bilge KÖKSEL TAN 1) 1970 lerin sonunda, para politikasının etkin olmadığı görüşü ile para talebinin tamamen inelastik (esnek değil) olması dolayısıyla maliye politikasının etkin olmadığı görüşü arasında heyecanlı tartışmalar mevcuttu. Keynesyen Makro İktisat ta fiyat ve ücretler esnek olsa bile ekonominin kendiliğinden tam istihdama ulaşmasını engelleyen durum Likidite Tuzağı olarak adlandırabileceğimiz para talebinin faiz esnekliğinin sonsuz olması halidir. Öte yandan para talebi faize karşı esnek değilse, LM eğrisi dik olacak ve Keynesyen Makro Teori nin öngörülerinden büyük bir kısmı geçersiz olacaktır. Ancak 1980 lerin sonunda artık her iki görüşün de ölü kavramlar olduğu benimsendi. Aslında Keynesyenlerin tümü ve Monetaristlerin çoğunluğu, hem para, hem de maliye politikasının toplam talebi etkilediğine inanmaktadırlar. 2) Keynesyen teoriye göre, toplam talepteki beklenen ya da beklenmeyen değişiklikler, en büyük etkisini fiyatlar üzerinde değil, reel üretim ve istihdam üzerinde göstermektedir. Ball, Mankiw ve Romer (1988) in vurguladığı gibi Keynesyen görüşe göre üretimdeki dalgalanmaların kaynağı, nominal toplam talepteki büyük dalgalanmalardır. Bu dalgalanmaların reel etkileri vardır. Çünkü nominal fiyat ve ücretler katıdır. Hem Keynes, hem de Keynesyen iktisatçılar, gerek beklenen, gerekse beklenmeyen para politikalarının reel etkilerinin olduğunu kabul etmişlerdir (Blinder,1987:133). 3) Keynesyen iktisatçılar, mal piyasalarının özellikle de emek piyasalarının şoklara yavaş cevap verdiğine inanmaktadırlar. Yani fiyat ve ücretler, piyasaları dengeye getirmek (temizlemek) için çabucak hareket etmemektedir. Keynes, sürekli işsizliği, ücretlerin piyasaları dengeye getirmek için yeterince hızlı ayarlanmamasına bağlamaktadır. Yukarıda sayılan ilkeler, pozitif niteliktedir. Pozitif Keynesyen yaklaşım, bilimsel bir yargı sorunudur. Pozitif Keynesyen yaklaşım, hem para hem de maliye politikalarının toplam talebi değiştirebileceğine inanmaktadır. Toplam talepteki dalgalanmalar da fiyat ve ücretlerin piyasaları dengeye getirmede yavaş hareket etmeleri dolayısıyla reel etkilere sahiptir. Blinder a göre aşağıdaki üç ilke normatif niteliktedir. Normatif Keynesyen yaklaşım, yukarıdaki ilkelere değer yargılarını ve politik görüşlerini de ekleyerek bir yaklaşım sergilemiştir. Normatif Keynesyen yaklaşım, iş çevrimlerinin genişliğini kısıtlamak için hükümetin toplam talebi denetleyebilmek için gücünü kullanması gerektiğine inanmakta ve daha çok işsizlik ile mücadele etmeyi amaçlamaktadır. Aşağıdaki bu üç ilke ile normatif Keynesyen yaklaşım, Friedman ve diğer Monetaristler iktisatçılardan ve Keynesyen İktisatçıların çoğunluğundan daha farklı bir yaklaşım sergilemiştir. Normatif nitelikteki önermeleri, şu yargılara dayanmaktadır.

19 Keynes Devrimi ve Keynesyen İktisat 49 a) Makro ekonomik dalgalanmalar, sosyal refahı büyük ölçüde azaltmaktadır. b) Hükümet, serbest piyasa ekonomisinin sonuçlarını iyileştirebilmek için hem yeterli bilgi sahibidir, hem de yeterli güce sahiptir. c) İşsizlik, enflasyondan daha önemli bir sorundur. Keynesyen ve Monetarist iktisatçılar arasındaki görüş ayrılığı, normatif ilkeler üzerinde, özellikle de (b) ve (c) seçeneklerinde yoğunlaşmaktadır. Böylece Blinder a göre Monetarist iktisatçıların görüşlerinin çoğunluğu pozitif Keynesyen yaklaşımla benzerlikler göstermesine rağmen normatif Keynesyen yaklaşımdan farklı bir yapı sergilemektedir (Blinder,1988: ). 4) Keynesyen iktisatçıların üretim ve istihdamın gerçek değerlerinin optimal olması gibi özel bir iddiası bulunmamaktadır. Çünkü işsizlik kısmen toplam talepteki ani ve geçici değişikliklere, kısmen de piyasaların tedrici olarak ayarlanmasına bağlıdır. Keynesyen iktisatçılar, bu durumlar için kesin teorik nedenler bulmanın zor olduğunu bilmelerine rağmen, gerçekte belirgin bir şekilde işsizliği hem ortalama olarak çok yüksek, hem de çok değişken görmektedirler. Bütün bunlar istek dışı işsizlik kavramıyla özetlenmektedir. Bu prensipte Yeni Klasik iktisatçılar, Keynesyen iktisatçılardan belirgin bir şekilde ayrılmakta, Monetarist iktisatçılar ise ikisinin arasında yer almaktadır. 5) Keynesyen yaklaşımlar, önemli ekonomik sorunlar arasında sıraladıkları iş çevrimlerinin genişliğini kısıtlamak için istikrar politikalarının önermektedir. Bu noktada; istikrar politikasının etkinliğinden şüphe eden bazı geleneksel Keynesyen iktisatçılar gibi Monetarist iktisatçılar, Yeni Klasik iktisatçılara katılmaktadır. Monetarist yaklaşım (K.Brunner, A.Meltzer, M.Friedman), 1970 lerde radikal olarak görülüyordu lerde ise Yeni Klasik İktisat ile Keynesyen İktisat arasında bir orta nokta olarak görülmüştür (Stein,1981:139). 6) Keynesyen iktisatçılar için enflasyonla mücadeleden çok işsizlikle mücadele daha önemlidir. Keynesyen iktisat, enflasyonun tam istihdam sınırı aşıldıktan sonra söz konusu olabileceğine inanmıştı. Ancak Keynesyen iktisatçıların bu varsayımları, Keynesyen iktisadın gelişim sürecinde çok etkili olmuştur. Çünkü 1950 li yıllarla birlikte gözlemlenen tam istihdam öncesi enflasyonist gelişmeler, Keynesyen teori açısından sorun oluşturmaya başlamıştır. Keynesyen iktisat, bu sorunu Phillips Eğrisi yardımıyla aşmaya çalışmıştır. Ancak 1970 li yılların başı ile birlikte gözlemlenen enflasyon ve işsizliğin eş anlı hareketi Phillips Eğrisi nin önemini kaybetmesine yol açmış ve sonuçta Keynesyen iktisat, Phillips Eğrisi ne verdiği önem dolayısıyla ciddi eleştirilere maruz kalmıştır. Keynesyen Teori, Keynes in yorumlarının en önemlisidir. Temelinin bir ayağı, Klasik teoride, diğer ayağı ise Genel Teori dedir. Bu nedenle Neo-Klasik

20 50 Mahir FİSUNOĞLU-Bilge KÖKSEL TAN Sentez olarak da adlandırılmaktadır. Başlıca taraftarları arasında A.Hansen, J.Hicks, L.Klein, F.Modigliani, D.Patinkin, P.Samuelson ve J.Tobin sayılabilir (Felderer ve Homburg,1987:71). Genel Teori nin yeniden yorumlanması sonucu ortaya çıkan teoriler, Keynes in teorisinden farklıdır. Keynesyen Makro Teori, esas itibari ile Keynes in Genel Teorisi nden kaynaklanmakla beraber, akademik çevrelerde tanınıp benimsenmesi ve ders kitaplarına yerleşmesi, Hicks in 1937 yılında Econometrica da yayınlanan Mr.Keynes and The Classics başlıklı makalesi ile olmuştur. Bu makalede Hicks, Keynes in görüşlerini Klasik Teori nin temel ilkeleriyle bağdaştırmış, adeta iki teorinin sentezini yapmıştır. Bu nedenle de daha sonraları Neo-Klasik Sentez olarak anılmıştır (Savaş,1984:103). Bu yaklaşım, Samuelson ile birlikte de makro iktisadın temel taşı haline gelmiştir. Keynes, IS-LM analizini başlangıçta onaylamış olmasına rağmen, daha sonraları ise kendi düşüncelerini tam olarak yansıtmadığını da ifade etmekten kaçınmamıştır. Neo-Klasik Sentez, Keynes in teorisini Klasik iktisadın özel bir durumu olarak görmüştür. Ancak Keynes, öne sürdüğü fikirlerin özgün olduğunu savunmuştur. Aslında Neo-Klasik Sentez, Keynes in devrim niteliği taşıyan görüşlerini göz ardı etmiştir. J.Robinson, Neo-Klasik Sentezi bastard (gayrimeşru) bir Keynesyen yaklaşım olarak adlandırmıştır (Screpanti ve Zamagni,1995:297). Literatürde daha çok IS-LM Analizi veya Gelir-Harcama Teorisi olarak da adlandırılan Neo-Klasik Sentez, Keynesyen yorumların en bilinenidir. Coddington tarafından Hidrolik Keynesyenism olarak da adlandırılmaktadır. Böyle bir adlandırma, ekonomiyi bir bütün olarak düşünen temel ders kitaplarındaki Keynesyen akımlara bağlı olarak sade ve açık bir yaklaşımı yansıtmaktadır (Coddington,1976:1264). Yani Hidrolik Keynesyenler, Keynesyen iktisadın zaman, belirsizlik, olasılık, beklentiler gibi temel kavramlarını dışlayarak, Keynesyen iktisadı mekanik ya da hidrolik bir akıma indirgemişlerdir. Hicks tarafından geliştirilen IS-LM modeli, Hidrolik Keynesyenism in gelişiminde başlangıç noktası olmuştur. IS-LM modelinin temelinde, Keynes in Neo-Klasik faiz teorisine itirazı vardır. Neo-Klasik Sentez, hem geleneksel, hem de Keynesyen iktisadın özelliklerini içermekte, ikisinin arasında yer almaktadır. Neo-Klasik Sentez, bir yandan Pigou etkisini içeren Keynesyen bir model, öte yandan ücretlerin sabit olduğunu varsayan Neo-Klasik bir model olarak tanımlanabilir. Pigou etkisi (Reel Balans Etkisi veya Refah Etkisi), fiyatların ve ücretlerin esnek olması halinde ekonominin tekrar tam istihdama dönebileceğini açıklayan bir yaklaşımdır (Paya,1994:207). Pigou etkisi, Keynes in teorisine temel bir itiraz olarak algılanmıştır. Ancak Keynes i izleyen bir kısım iktisatçı, fiyat ve ücretlerin azalma yönünde esnek olması halinde, reel balans

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA Problem 1 (KMS-2001) Kısa dönem toplam arz eğrisinin pozitif eğimli olmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

Detaylı

SORU SETİ 7 IS-LM MODELİ

SORU SETİ 7 IS-LM MODELİ SORU SETİ 7 IS-LM MODELİ Problem 1 (KMS-2001) Marjinal tüketim eğiliminin düşük olması aşağıdakilerden hangisini gösterir? A) LM eğrisinin göreli olarak yatık olduğunu B) LM eğrisinin göreli olarak dik

Detaylı

A İKTİSAT KPSS-AB-PS / 2008 5. Mikroiktisadi analizde, esas olarak reel ücretlerin dikkate alınmasının en önemli nedeni aşağıdakilerden

A İKTİSAT KPSS-AB-PS / 2008 5. Mikroiktisadi analizde, esas olarak reel ücretlerin dikkate alınmasının en önemli nedeni aşağıdakilerden 1. Her arz kendi talebini yaratır. şeklindeki Say Yasasını aşağıdaki iktisatçılardan hangisi kabul etmiştir? A İKTİSAT 5. Mikroiktisadi analizde, esas olarak reel ücretlerin dikkate alınmasının en önemli

Detaylı

Ayrım I. Genel Çerçeve 1

Ayrım I. Genel Çerçeve 1 İçindekiler Önsöz İçindekiler Ayrım I. Genel Çerçeve 1 Bölüm 1. Makro Ekonomiye Giriş 3 1.1. Ekonominin Tanımlanması ve Bir Bilim Olarak Ekonomi 4 1.2. Ekonomi Teorisi ve Politikası 5 1.3. Makro Ekonomi

Detaylı

Makro İktisat II Örnek Sorular. 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120

Makro İktisat II Örnek Sorular. 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120 Makro İktisat II Örnek Sorular 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120 Tüketim harcamaları = 85 İhracat = 6 İthalat = 4 Hükümet harcamaları = 14 Dolaylı vergiler = 12

Detaylı

IS LM MODELİ ÇALIŞMA SORULARI

IS LM MODELİ ÇALIŞMA SORULARI IS LM MODELİ ÇALIŞMA SORULARI Soru KPSS 2001 Otonom tüketim harcamalarının artması aşağıdakilerin hangisine neden olur? a) Denge üretim düzeyinin artmasına, LM eğrisinin sağa doğru kaymasına b) Denge üretim

Detaylı

1. KEYNESÇİ PARA TALEBİ TEORİSİ

1. KEYNESÇİ PARA TALEBİ TEORİSİ DERS NOTU 06 IS/LM EĞRİLERİ VE BAZI ESNEKLİKLER PARA VE MALİYE POLİTİKALARININ ETKİNLİKLERİ TOPLAM TALEP (AD) Bugünki dersin içeriği: 1. KEYNESÇİ PARA TALEBİ TEORİSİ... 1 2. LM EĞRİSİ VE PARA TALEBİNİN

Detaylı

IS-MP-PC: Kısa Dönem Makroekonomik Model

IS-MP-PC: Kısa Dönem Makroekonomik Model 1 Toplam Talep Toplam Talebin Elde Edilmesi 2 Para Politikası AD Eğrisi 3 4 Eğrisi Toplam Talep Toplam Talebin Elde Edilmesi Keynes (1936), The General Theory of Employment, Interest, and Money Toplam

Detaylı

2.BÖLÜM ÇOKTAN SEÇMELİ

2.BÖLÜM ÇOKTAN SEÇMELİ CEVAP ANAHTARI 1.BÖLÜM ÇOKTAN SEÇMELİ 1.(e) 2.(d) 3.(a) 4.(c) 5.(e) 6.(d) 7.(e) 8.(d) 9.(b) 10.(e) 11.(a) 12.(b) 13.(a) 14.(c) 15.(c) 16.(e) 17.(e) 18.(b) 19.(d) 20.(a) 1.BÖLÜM BOŞLUK DOLDURMA 1. gereksinme

Detaylı

-MAKROEKONOMİ KPSS SORULARI- 1) Nominal faiz oranı artarsa, reel para talebi nasıl değişir?( KPSS 2006)

-MAKROEKONOMİ KPSS SORULARI- 1) Nominal faiz oranı artarsa, reel para talebi nasıl değişir?( KPSS 2006) -MAKROEKONOMİ KPSS SORULARI- 1) Nominal faiz oranı artarsa, reel para talebi nasıl değişir?( KPSS 2006) A) Artar, çünkü bireyler gelirlerinin daha büyük bir kısmını ödünç vermek ister. B) Artar, çünkü

Detaylı

8.1 KLASİK (NEOKLASİK) MODEL Temel Varsayımlar: Rasyonellik; Para hayali yoktur; Piyasalar sürekli temizlenir.

8.1 KLASİK (NEOKLASİK) MODEL Temel Varsayımlar: Rasyonellik; Para hayali yoktur; Piyasalar sürekli temizlenir. 1 BÖLÜM 8: HASILA VE FİYAT DÜZEYİ: ALTERNATİF MAKRO MODELLER Bu bölümde AD ve farklı AS eğrileri birlikte ele alınarak farklı makro modellerde P ve Y düzeylerinin nasıl belirlendiği incelenecektir. 8.1

Detaylı

Ekonomi II. 20.Para Teorisi ve Politikası. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

Ekonomi II. 20.Para Teorisi ve Politikası. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından Ekonomi II 20.Para Teorisi ve Politikası Doç.Dr.Tufan BAL Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından faydalanılmıştır. 20.1.Para Teorisi Para miktarındaki

Detaylı

3. Keynesyen Makro İktisat Teorisi nin Bazı Özellikleri ve Klasik Makro İktisat Teorisi İle Karşılaştırılması

3. Keynesyen Makro İktisat Teorisi nin Bazı Özellikleri ve Klasik Makro İktisat Teorisi İle Karşılaştırılması BOCUTOĞLU 109 yemek pişirirken yağı, salçayı, soğanı, eti, sebzeyi, suyu aynı anda tencereye doldurmaz; birinci adımda yağı ve salçayı hafifçe kızartır, ikinci adımda soğanı ve eti ilave ederek pişirmeye

Detaylı

1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR 13 1.1.İktisadın Konusu ve Kapsamı 14 1.2. İktisadın Bölümleri 15 1.2.1.Mikro ve Makro İktisat 15 1.2.2. Pozitif İktisat ve Normatif İktisat

Detaylı

Tufan Samet ÖZDURAK THEMIS MAKRO İKTİSAT

Tufan Samet ÖZDURAK THEMIS MAKRO İKTİSAT Tufan Samet ÖZDURAK THEMIS MAKRO İKTİSAT İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... VII BİRİNCİ BÖLÜM Makro İktisat 1. MAKRO İKTİSATIN ANLAMI... 1 2. MAKRO İKTİSATTA KARAR BİRİMLERİ (SEKTÖRLER)... 2 3. MAKRO İKTİSATTA PİYASA

Detaylı

PARA TALEBİ VE KURAMLARI

PARA TALEBİ VE KURAMLARI PARA TALEBİ VE KURAMLARI Kişilerin servetlerinin bir kısmını ellerinde para olarak tutmalarına para talebi adı verilir. İktisadi düşünceler anlamında bakıldığında para talebi kuramları paranın fonksiyonlarına

Detaylı

8. DERS: IS/LM MODELİ

8. DERS: IS/LM MODELİ 8. DERS: IS/LM MODELİ 1 Mal Piyasası ve Para Piyasası...2 2. Faiz Oranı, Yatırım ve IS Eğrisi...2 A.IS eğrisi nin özellikleri:...3 B.Maliye Politikası IS Eğrisini Nasıl Kaydırır?...5 3. Para Piyasası ve

Detaylı

BÖLÜM I MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ

BÖLÜM I MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ İÇİNDEKİLER BÖLÜM I MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ Giriş... 1 1. Makroekonomi Kuramı... 1 2. Makroekonomi Politikası... 2 2.1. Makroekonomi Politikasının Amaçları... 2 2.1.1. Yüksek Üretim ve Çalışma Düzeyi...

Detaylı

MAKRO İKTİSAT KONUYA İLİŞKİN SORU ÖRNEKLERİ(KARMA)

MAKRO İKTİSAT KONUYA İLİŞKİN SORU ÖRNEKLERİ(KARMA) MAKRO İKTİSAT KONUYA İLİŞKİN SORU ÖRNEKLERİ(KARMA) 1- Bir ekonomide işsizlik ve istihdamdaki değişimler iktisatta hangi alan içinde incelenmektedir? a) Mikro b) Makro c) Para d) Yatırım e) Milli Gelir

Detaylı

DURGUNLUK VE MALİYE POLİTİKASI

DURGUNLUK VE MALİYE POLİTİKASI 1 DURGUNLUK VE MALİYE POLİTİKASI Durgunluk Tanımı Toplam arz ile toplam talep arasındaki dengesizlik talep eksikliği şeklinde ortaya çıkmakta, toplam talebin uyardığı üretim düzeyinin o ekonominin üretim

Detaylı

İçindekiler kısa tablosu

İçindekiler kısa tablosu İçindekiler kısa tablosu Önsöz x Rehberli Tur xii Kutulanmış Malzeme xiv Yazarlar Hakkında xx BİRİNCİ KISIM Giriş 1 İktisat ve ekonomi 2 2 Ekonomik analiz araçları 22 3 Arz, talep ve piyasa 42 İKİNCİ KISIM

Detaylı

Para talebi teorisi bu yüzden önemlidir. Yunus Emre ERDOĞAN 1

Para talebi teorisi bu yüzden önemlidir. Yunus Emre ERDOĞAN 1 ~PARA TEORİSİ~ Para Talebi Teorileri 1.GRUP : Klasik ve Paracı Yaklaşımlar *Miktar Teorisi (Fisher / Cambridge) *Modern Miktar Teorisi (M. Friedman) 2. GRUP : Keynesyen ve Neo-Keynesyen Yaklaşımlar A.

Detaylı

2009 VS 4200-1. Gayri Safi Yurt içi Hasıla hangi nitelikte bir değişkendir? ) Dışsal değişken B) Stok değişken C) Model değişken D) kım değişken E) içsel değişken iktist TEORisi 5. Kısa dönemde tam rekabet

Detaylı

SORU SETİ 7 IS-LM MODELİ

SORU SETİ 7 IS-LM MODELİ SORU SETİ 7 IS-LM MODELİ Problem 1 (KMS-2001) Marjinal tüketim eğiliminin düşük olması aşağıdakilerden hangisini gösterir? A) LM eğrisinin göreli olarak yatık olduğunu B) LM eğrisinin göreli olarak dik

Detaylı

SERMAYE PİYASASI KURULU BAŞKANI SN. DOÇ. DR. TURAN EROL UN

SERMAYE PİYASASI KURULU BAŞKANI SN. DOÇ. DR. TURAN EROL UN BAŞKANI SN. DOÇ. DR. TURAN EROL UN ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ NAZİLLİ İİBF İKTİSAT BÖLÜMÜ VE AVRUPA ARAŞTIRMALAR MERKEZİ TARAFINDAN DÜZENLENEN GÜNCEL EKONOMİK SORUNLAR KONGRESİ NDE YAPACAĞI Açılış Konuşmasının

Detaylı

ÇALIŞMA SORULARI. S a y f a 1 / 6

ÇALIŞMA SORULARI. S a y f a 1 / 6 1. LM eğrisini oluşturan noktalar neyi ifade etmektedir? LM eğrisinin nasıl elde edildiğini grafik yardımıyla açıklayınız. 2. Para talebinin gelir esnekliği artarsa LM eğrisi nasıl değişir? Grafik yardımıyla

Detaylı

BAHAR DÖNEMİ MAKRO İKTİSAT 2 DERSİ KISA SINAV SORU VE CEVAPLARI

BAHAR DÖNEMİ MAKRO İKTİSAT 2 DERSİ KISA SINAV SORU VE CEVAPLARI 2015-2016 BAHAR DÖNEMİ MAKRO İKTİSAT 2 DERSİ KISA SINAV SORU VE CEVAPLARI 1. Toplam Talep (AD) doğrusunun eğimi hangi faktörler tarafından ve nasıl belirlenmektedir? Açıklayınız. (07.03.2016; 09.00) 2.

Detaylı

IS-LM MODELİNİN UYGULANMASI

IS-LM MODELİNİN UYGULANMASI IS-LM MODELİNİN UYGULANMASI IS ve LM eğrilerinin kesiştiği nokta milli geliri belirliyor. Birinin kayması kısa dönem dengeyi değiştiriyordu. Maliye politikası Hükümet harcamaları artışı IS eğrisi sağa

Detaylı

PARA, FAİZ VE MİLLİ GELİR: IS-LM MODELİ

PARA, FAİZ VE MİLLİ GELİR: IS-LM MODELİ PARA, FAİZ VE MİLLİ GELİR: IS-LM MODELİ Bu bölümde faiz oranlarının belirlenmesi ile faizin denge milli gelir düzeyinin belirlenmesi üzerindeki rolü incelenecektir. IS LM modeli, İngiliz iktisatçılar John

Detaylı

N VE PARA ARZININ ÖZELL

N VE PARA ARZININ ÖZELL PARANIN MAKRO EKONOMİDEKİ ROLÜ 1-PARA TALEBİ, PARA ARZI VE FAİZ HADDİ (KEYNESYEN FAİZ TEORİSİ) Klasik ve neoklasik ekonomistlerce öne sürülen faiz teorisinde, faiz haddi, tasarruf arzı ve yatırım talebinin

Detaylı

FİYAT İSTİKRARI ACI KAHVE

FİYAT İSTİKRARI ACI KAHVE FİYAT İSTİKRARI ACI KAHVE Sevinç Karakoç Raziye Akyıldırım Yasemin Ağdaş Duygu Çırak NELER ANLATILACAK? FİYAT İSTİKRARI NEDİR? FİYAT İSTİKRARININ YARARLARI NELERDİR? TÜRKİYE DE FİYAT İSTİKRARI Bir toplumu

Detaylı

FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME MALİYE POLİTİKASI 1 SORULAR

FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME MALİYE POLİTİKASI 1 SORULAR SORULAR 1- Genişletici maliye politikası uygulanması sonucunda faiz oranının yükselmesine bağlı olarak özel yatırım harcamalarının azalması durumuna ne ad verilir? A) Dışlama etkisi B) Para yanılsaması

Detaylı

ÜNİTE:1. Maliye Politikası: Kavramlar, Etkinliği ve Sınırları ÜNİTE:2. Maliye Politikasının Makroekonomik Temelleri ÜNİTE:3

ÜNİTE:1. Maliye Politikası: Kavramlar, Etkinliği ve Sınırları ÜNİTE:2. Maliye Politikasının Makroekonomik Temelleri ÜNİTE:3 ÜNİTE:1 Maliye Politikası: Kavramlar, Etkinliği ve Sınırları ÜNİTE:2 Maliye Politikasının Makroekonomik Temelleri ÜNİTE:3 Maliye ve Para Politikalarının Nispi Etkinliği ÜNİTE:4 İradi Politikalar ve Otomatik

Detaylı

TOPLAM TALEP I: IS-LM MODELİNİN OLUŞTURULMASI

TOPLAM TALEP I: IS-LM MODELİNİN OLUŞTURULMASI BÖLÜM 10 TOPLAM TALEP I: IS-LM MODELİNİN OLUŞTURULMASI IS-LM Modelinin Oluşturulması Klasik teori 1929 ekonomik krizine çare üretemedi Teoriye göre çıktı, faktör arzına ve teknolojiye bağlıydı Bunlar ise

Detaylı

ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... XI BİRİNCİ BÖLÜM MAKRO İKTİSADA GİRİŞ

ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... XI BİRİNCİ BÖLÜM MAKRO İKTİSADA GİRİŞ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... XI BİRİNCİ BÖLÜM MAKRO İKTİSADA GİRİŞ 1.Makro İktisat Nedir?...1 2. Makro İktisat Ne İle Uğraşır?... 4 3. Başlıca Makro İktisat Okulları...5 3.1.Klasik Makro İktisat

Detaylı

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR...

İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR... İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1: EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER VE TEMEL KAVRAMLAR... 1 1.1. EKONOMİ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER... 3 1.1.1. Romalıların Ekonomik Düşünceleri... 3 1.1.2. Orta Çağ da Ekonomik Düşünceler...

Detaylı

Giriş İktisat Politikası. İktisat Politikası. Bilgin Bari. 28.Eylül.2015

Giriş İktisat Politikası. İktisat Politikası. Bilgin Bari. 28.Eylül.2015 28.Eylül.2015 1 Giriş Temel Kavramlar Politika Etkilerinin Analizi 2 nın Yürütülmesi Tanımlar Giriş Temel Kavramlar Politika Etkilerinin Analizi İktisat kıt kaynakların etkin dağılımı üzerine çalışır.

Detaylı

Banka Kredileri ve Büyüme İlişkisi

Banka Kredileri ve Büyüme İlişkisi Banka Kredileri ve Büyüme İlişkisi Cahit YILMAZ Kültür Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İstanbul c.yilmaz@iku.edu.tr Key words:kredi,büyüme. Özet Banka kredileri ile ekonomik büyüme arasında

Detaylı

1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR

1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR ÖNSÖZ İÇİNDEKİLER III Bölüm 1 TEMEL İKTİSADİ KAVRAMLAR 11 1.1. İktisat Biliminin Temel Kavramları 12 1.1.1.İhtiyaç, Mal ve Fayda 12 1.1.2.İktisadi Faaliyetler 14 1.1.3.Üretim Faktörleri 18 1.1.4.Bölüşüm

Detaylı

1 MAKRO EKONOMİNİN DOĞUŞU

1 MAKRO EKONOMİNİN DOĞUŞU İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 MAKRO EKONOMİNİN DOĞUŞU ve TEMEL KAVRAMLAR 11 1.1.Makro Ekonominin Doğuşu 12 1.1.1.Makro Ekonominin Doğuş Süreci 12 1.1.2.Mikro ve Makro Ekonomi Ayrımı 15 1.1.3.Makro Analiz

Detaylı

MODERN MAKROEKONOMİNİN KÖKLERİ

MODERN MAKROEKONOMİNİN KÖKLERİ MODERN MAKROEKONOMİNİN KÖKLERİ ANAHTAR KAVRAMLAR 1: EMEK PİYASASI Klasik-Keynesyen-Monoterist- Yeni Klasik Varsayımlar: 1:Rasyonel İktisadi Birimler 2:Reel Değişkenleri Dikkate Alma 3:Esneklik-Denge Reel

Detaylı

İKTİSAT BİLİMİ VE İKTİSATTAKİ TEMEL KAVRAMLAR

İKTİSAT BİLİMİ VE İKTİSATTAKİ TEMEL KAVRAMLAR İÇİNDEKİLER Önsöz BİRİNCİ BÖLÜM İKTİSAT BİLİMİ VE İKTİSATTAKİ TEMEL KAVRAMLAR 1.1.İktisat Bilimi 1.2.İktisadi Kavramlar 1.2.1.İhtiyaçlar 1.2.2.Mal ve Hizmetler 1.2.3.Üretim 1.2.4.Fayda, Değer ve Fiyat

Detaylı

İÇİNDEKİLER III. Önsöz

İÇİNDEKİLER III. Önsöz İÇİNDEKİLER Önsöz BİRİNCİ BÖLÜM PARA, EKONOMİ VE FİNANSAL SİSTEM 1.1.Paranın Doğuşu 1.2.Para ve Ekonomi 1.3. Finansal Sistem 1.3.1. Finansal Sistemin Tanımı Ve Yapısı 1.3.2. Finansal Sistemin Temel Fonksiyonları

Detaylı

Klasik & Keynesyen İktisat Çalışma Soruları.

Klasik & Keynesyen İktisat Çalışma Soruları. Klasik & Keynesyen İktisat Çalışma Soruları. 1-Genel teoriye göre effektif talep ile ilgili hangisi yanlıştır? a)milli Gelir seviyesini effektif talep belirler b)sermayenin marjinal etkinliği artarsa effektif

Detaylı

MALİYE POLİTİKASI KISA ÖZET KOLAYAOF

MALİYE POLİTİKASI KISA ÖZET KOLAYAOF MALİYE POLİTİKASI KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKAT Burada ilk 4 sahife gösterilmektedir. Özetin tamamı için sipariş veriniz www.kolayaof.com 2 Sayfa 2 1. Ünite Maliye Politikası: Kavramlar, Etkinliği ve Sınırları

Detaylı

DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT

DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT 2 1. A malının fiyatındaki bir artış karşısında B malına olan talep azalıyorsa A ve B mallarının özellikleriyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) A ve B

Detaylı

A. IS LM ANALİZİ A.1. IS

A. IS LM ANALİZİ A.1. IS A. ANALZ A.. Analizi (Mal Piyasası) (Investment aving) (atırım Tasarruf) Eğrisi, faiz oranları ile gelir düzeyi arasındaki ilişkiyi gösterir. Analizin bu kısmında yatırımları I = I bi olarak ifade edeceğiz.

Detaylı

2018/1. Dönem Deneme Sınavı.

2018/1. Dönem Deneme Sınavı. 1. Aşağıdakilerden hangisi mikro ekonominin konuları arasında yer almamaktadır? A) Tüketici maksimizasyonu B) Faktör piyasası C) Firma maliyetleri D) İşsizlik E) Üretici dengesi 2. Firmanın üretim miktarı

Detaylı

Ders Notları Dr. Murat ASLAN. Bu notlar; Prof. Dr. ABUZER PINAR ın MALĠYE POLĠTĠKASI ders kitabından faydalanılarak hazırlanmıştır.

Ders Notları Dr. Murat ASLAN. Bu notlar; Prof. Dr. ABUZER PINAR ın MALĠYE POLĠTĠKASI ders kitabından faydalanılarak hazırlanmıştır. Ders Notları Dr. Murat ASLAN Bu notlar; Prof. Dr. ABUZER PINAR ın MALĠYE POLĠTĠKASI ders kitabından faydalanılarak hazırlanmıştır. genişleme trend Daralma Kriz, küçülme 12,00 Reel Büyüme Hızı Oranı 1950-2008

Detaylı

YEDİNCİ BÖLÜM MAKROEKONOMİ: TANIM, KAPSAM VE GELİŞİM

YEDİNCİ BÖLÜM MAKROEKONOMİ: TANIM, KAPSAM VE GELİŞİM YEDİNCİ BÖLÜM MAKROEKONOMİ: TANIM, KAPSAM VE GELİŞİM Neler Öğreneceğiz? Makroekonominin tanımı Makroekonomi ve Mikroekonomi Ayrımı Makroekonominin Gelişim Süreci ve Tarihi Düşünce Okullarının Makroekonomik

Detaylı

GENEL DEĞERLENDİRME TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

GENEL DEĞERLENDİRME TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI GENEL DEĞERLENDİRME Küresel kriz sonrası özellikle gelişmiş ülkelerde iktisadi faaliyeti iyileştirmeye yönelik alınan tedbirler sonucunda küresel iktisadi koşulların bir önceki Rapor dönemine kıyasla olumlu

Detaylı

Merkez Bankası 1998 Yılı İlk Üç Aylık Para Programı Gerçekleşmesi ve İkinci Üç Aylık Para Programı Uygulaması

Merkez Bankası 1998 Yılı İlk Üç Aylık Para Programı Gerçekleşmesi ve İkinci Üç Aylık Para Programı Uygulaması Merkez Bankası 1998 Yılı İlk Üç Aylık Para Programı Gerçekleşmesi ve İkinci Üç Aylık Para Programı Uygulaması Gazi Erçel Başkan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 1 Nisan 1998 Ankara I. Giriş Ocak ayı başında

Detaylı

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ... v İÇİNDEKİLER... vi GENEL EKONOMİ 1. Ekonominin Tanımı ve Kapsamı... 1 1.1. Ekonomide Kıtlık ve Tercih... 1 1.2.

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ... v İÇİNDEKİLER... vi GENEL EKONOMİ 1. Ekonominin Tanımı ve Kapsamı... 1 1.1. Ekonomide Kıtlık ve Tercih... 1 1.2. İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ... v İÇİNDEKİLER... vi GENEL EKONOMİ 1. Ekonominin Tanımı ve Kapsamı... 1 1.1. Ekonomide Kıtlık ve Tercih... 1 1.2. Ekonominin Tanımı... 3 1.3. Ekonomi Biliminde Yöntem... 4 1.4.

Detaylı

Ekonomi II. 23.Uluslararası Finans. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

Ekonomi II. 23.Uluslararası Finans. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından Ekonomi II 23.Uluslararası Finans Doç.Dr.Tufan BAL Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından faydalanılmıştır. 2 23.Uluslararası Finans 23.1.Dış Ödemeler

Detaylı

İKT 207: Mikro iktisat. Faktör Piyasaları

İKT 207: Mikro iktisat. Faktör Piyasaları İKT 207: Mikro iktisat Faktör Piyasaları Tartışılacak Konular Tam Rekabetçi Faktör Piyasaları Tam Rekabetçi Faktör Piyasalarında Denge Monopson Gücünün Olduğu Faktör Piyasaları Monopol Gücünün Olduğu Faktör

Detaylı

ÜNİTE 4: FAİZ ORANLARININ YAPISI

ÜNİTE 4: FAİZ ORANLARININ YAPISI ÜNİTE 4: FAİZ ORANLARININ YAPISI Faiz oranlarının yapısı; Menkul kıymetlerin sahip olduğu risk, Likidite özelliği, Vergilendirme durumu ve Vade farklarının faiz oranlarını nasıl etkilediğidir. FAİZ ORANLARININ

Detaylı

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ 2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ TEPAV EPRI Dış Politika Etütleri AB Çalışma Grubu 9 Kasım 2005 Ankara Zeynep Songülen

Detaylı

Bölüm 5 ARZ VE TALEP UYGULAMALARI

Bölüm 5 ARZ VE TALEP UYGULAMALARI Bölüm 5 ARZ VE TALEP UYGULAMALARI Neler Öğreneceğiz? Hükümet Müdahalelerinin denge Oluşumlarına Etkileri Fiyat Kontrolleri Taban ve Tavan Fiyat Uygulamaları Asgari Ücret Politikası Tarımsal Destekleme

Detaylı

DERS NOTU 09 DIŞLAMA ETKİSİ UYUMLU MALİYE VE PARA POLİTİKALARI PARA ARZI TANIMLARI KLASİK PARA VE FAİZ TEORİLERİ

DERS NOTU 09 DIŞLAMA ETKİSİ UYUMLU MALİYE VE PARA POLİTİKALARI PARA ARZI TANIMLARI KLASİK PARA VE FAİZ TEORİLERİ DERS NOTU 09 DIŞLAMA ETKİSİ UYUMLU MALİYE VE PARA POLİTİKALARI PARA ARZI TANIMLARI KLASİK PARA VE FAİZ TEORİLERİ Bugünki dersin içeriği: 1. MALİYE POLİTİKASI VE DIŞLAMA ETKİSİ... 1 2. UYUMLU MALİYE VE

Detaylı

Orta Vadede (Dönemde) Piyasa Dengesi:

Orta Vadede (Dönemde) Piyasa Dengesi: .E.. Orta Vadede (Dönemde) iyasa Dengesi: S e D n öyle bir dengede denge şartı noktasında gerçekleşmektedir. Üretim kadar piyasa fiyat düzeyi ise seviyesinde gerçekleşmektedir. Olaya S eğrisi açısında

Detaylı

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri 1. Yıl - Güz 1. Yarıyıl Ders Planı Mikroekonomik Analiz I IKT751 1 3 + 0 8 Piyasa, Bütçe, Tercihler, Fayda, Tercih,

Detaylı

DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT. 1. Ekonominin bulunduğu noktanın, üretim olanakları eğrisinin solunda olması aşağıdakilerden hangisini gösterir?

DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT. 1. Ekonominin bulunduğu noktanın, üretim olanakları eğrisinin solunda olması aşağıdakilerden hangisini gösterir? DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT 1 1. Ekonominin bulunduğu noktanın, üretim olanakları eğrisinin solunda olması aşağıdakilerden hangisini gösterir? A) Ekonominin geliştiğini B) Ekonomik büyümenin, kısa

Detaylı

9. DERS : IS LM EĞRİLERİ: MALİYE VE PARA POLİTİKALARI

9. DERS : IS LM EĞRİLERİ: MALİYE VE PARA POLİTİKALARI 9. DERS : IS LM EĞRİLERİ: MALİYE VE PARA POLİTİKALARI 1. Maliye Politikası ve Dışlama Etkisi...2 A. Uyumlu Maliye ve Para Politikaları...4 2. Para Arzı ve Açık Piyasa İşlemleri...5 3. Klasik Para ve Faiz

Detaylı

EK : DIŞSAL TASARRUFLAR ( EKONOMİLER )

EK : DIŞSAL TASARRUFLAR ( EKONOMİLER ) EK : DIŞSAL TASARRUFLAR ( EKONOMİLER ) Genel denge teorisinin sonuçlarının yatırım kararlarında uygulanamamasının iki temel nedeni şunlardır: 1) Genel denge teorisinin tam bölünebilirlik varsayımı her

Detaylı

GENEL EKONOMİ DERS NOTLARI

GENEL EKONOMİ DERS NOTLARI GENEL EKONOMİ DERS NOTLARI 1. BÖLÜM Öğr. Gör. Hakan ERYÜZLÜ İktisadın cevap bulmaya çalıştığı temel amaçlarını aşağıdaki sorular ile özetleyebiliriz; Hangi mallar/hizmetler ne miktarda üretilmelidir? Hangi

Detaylı

1 MAKRO EKONOMİ BİLİMİNE GİRİŞ

1 MAKRO EKONOMİ BİLİMİNE GİRİŞ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 MAKRO EKONOMİ BİLİMİNE GİRİŞ 11 1.1. Makro Ekonomi Biliminde Yöntem 12 1.2. Kavramsal Çerçeve 13 1.3. Makro Ekonomi Bilimi Literatürü 16 1.3. 1. Klasik Makro Ekonomi Bilimi

Detaylı

Ekonomide Uzun Dönem. Bilgin Bari İktisat Politikası 1

Ekonomide Uzun Dönem. Bilgin Bari İktisat Politikası 1 Ekonomide Uzun Dönem Bilgin Bari İktisat Politikası 1 Neden bazı ülkeler zengin bazı ülkeler fakir? Bilgin Bari İktisat Politikası 2 Bilgin Bari İktisat Politikası 3 Bilgin Bari İktisat Politikası 4 Bilgin

Detaylı

SERMAYE VE DOĞAL KAYNAK PİYASALARI 2

SERMAYE VE DOĞAL KAYNAK PİYASALARI 2 SERMAYE VE DOĞAL KAYNAK PİYASALARI 2 1. SERMAYE, YATIRIM VE TASARRUF 2 1.1. SERMAYE VE YATIRIM 2 1.2. TASARRUF VE PORTFÖY TERCİHİ 2 1.3. SERMAYE PİYASASI 3 2. SERMAYE TALEBİ 3 2.1. YATIRIMIN NET BUGÜNKÜ

Detaylı

Finansal Piyasa Dinamikleri. Yekta NAZLI ynazli@yahoo.com

Finansal Piyasa Dinamikleri. Yekta NAZLI ynazli@yahoo.com Finansal Piyasa Dinamikleri Yekta NAZLI ynazli@yahoo.com Neleri İşleyeceğiz? Finansal Sistemin Resmi Makro Göstergeler ve Yorumlanması Para ve Maliye Politikaları Merkez Bankası ve Piyasalar Finansal Piyasalardaki

Detaylı

İktisadi Planlamayı Gerektiren Unsurlar İKTİSADİ PLANLAMA GEREĞİ 2

İktisadi Planlamayı Gerektiren Unsurlar İKTİSADİ PLANLAMA GEREĞİ 2 İktisadi Planlamayı Gerektiren Unsurlar İKTİSADİ PLANLAMA GEREĞİ 2 PLANLAMAYI GEREKTİREN UNSURLAR Sosyalist model-kurumsal tercihler Piyasa başarısızlığı Gelişmekte olan ülkelerin kalkınma sorunları 2

Detaylı

FİYATLAR GENEL DÜZEYİ VE MİLLİ GELİR DENGESİ

FİYATLAR GENEL DÜZEYİ VE MİLLİ GELİR DENGESİ FİYATLAR GENEL DÜZEYİ VE MİLLİ GELİR DENGESİ Bu bölümde Fiyatlar genel düzeyi (Fgd) ile MG dengesi arasındaki ilişkiler incelenecek. Mg dengesi; Toplam talep ile toplam arzın kesiştiği noktada bulunacaktır.

Detaylı

ÜNİTE 8: PARA VE FİYATLAR

ÜNİTE 8: PARA VE FİYATLAR ÜNİTE 8: PARA VE FİYATLAR Temel ekonomi politikası amaçlarından biri, fiyat istikrarının sağlanmasıdır. Ekonomi politikası yapıcıları, politik kararlarını şekillendirirken ortalama fiyatların düzeyini

Detaylı

gerçekleşen harcamanın mal ve hizmet çıktısına eşit olmasının gerekmemesidir

gerçekleşen harcamanın mal ve hizmet çıktısına eşit olmasının gerekmemesidir BÖLÜM 5 Açık Ekonomi Açık Ekonomi Önceki bölümlerde kapalı ekonomi varsayımı yaptık Bu varsayımı terk ediyoruz çünkü ekonomilerin çoğu dışa açıktır. Kapalı ve açık ekonomiler arasındaki fark açık ekonomide

Detaylı

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ www.tisk.org.tr

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ www.tisk.org.tr TİSK AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ- MART 2016 (SAYI: 85) GENEL DEĞERLENDİRME 31.03.2016 Ekonomi ve İşgücü Piyasası Reformlarına Öncelik Verilmeli Gelişmiş ülkelerin çoğunda ve yükselen ekonomilerde büyüme sorunu

Detaylı

FİNANSAL YÖNETİME İLİŞKİN GENEL İLKELER. Prof. Dr. Ramazan AKTAŞ

FİNANSAL YÖNETİME İLİŞKİN GENEL İLKELER. Prof. Dr. Ramazan AKTAŞ FİNANSAL YÖNETİME İLİŞKİN GENEL İLKELER Prof. Dr. Ramazan AKTAŞ 1 İçerik Finansal Yönetim, Amaç ve İşlevleri Piyasalar, Yatırımlar ve Finansal Yönetim Arasındaki İlişkiler İşletmelerde Vekalet Sorunu (Asil

Detaylı

ÇALIŞMA SORULARI TOPLAM TALEP I: MAL-HİZMET (IS) VE PARA (LM) PİYASALARI

ÇALIŞMA SORULARI TOPLAM TALEP I: MAL-HİZMET (IS) VE PARA (LM) PİYASALARI ÇALIŞMA SORULARI TOPLAM TALEP I: MAL-HİZMET (IS) VE PARA (LM) PİYASALARI 1. John Maynard Keynes e göre, konjonktürün daralma dönemlerinde görülen düşük gelir ve yüksek işsizliğin nedeni aşağıdakilerden

Detaylı

DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT

DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT DENEME SINAVI A GRUBU / İKTİSAT 2 1. Tamamlayıcı mallardan birinin (otomobil-benzin) fiyatındaki artış diğer malın talebini azaltacak, talep eğrisini sola kaydıracaktır. Örneğin benzin fiyatındaki artış

Detaylı

iktisaoa GiRiş 7. Ürettiği mala ilişkin talebin fiyat esnekliği değeri bire eşit olan bir firma, söz konusu

iktisaoa GiRiş 7. Ürettiği mala ilişkin talebin fiyat esnekliği değeri bire eşit olan bir firma, söz konusu 2009 BS 3204-1. şağıdakilerden hangisi dayanıksız mal veya hizmet grubu içerisinde ~ almaz? iktiso GiRiş 5. Gelirdeki bir artış karşısında talebi azalan mallara ne ad verili r? ) Benzin B) Mum C) Ekmek

Detaylı

1. Yatırımın Faiz Esnekliği

1. Yatırımın Faiz Esnekliği DERS NOTU 08 YATIRIMIN FAİZ ESNEKLİĞİ, PARA VE MALİYE POLİTİKALARININ ETKİNLİKLERİ, TOPLAM TALEP (AD) EĞRİSİNİN ELDE EDİLİŞİ Bugünki dersin içeriği: 1. YATIRIMIN FAİZ ESNEKLİĞİ... 1 2. PARA VE MALİYE POLİTİKALARININ

Detaylı

BÖLÜM 9. Ekonomik Dalgalanmalara Giriş

BÖLÜM 9. Ekonomik Dalgalanmalara Giriş BÖLÜM 9 Ekonomik Dalgalanmalara Giriş Çıktı ve istihdamdaki kısa dönemli dalgalanmalara iş çevrimleri diyoruz Bu bölümde ekonomik dalgalanmaları açıklamaya çalışıyoruz ve nasıl kontrol edilebileceklerini

Detaylı

1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 İKTİSAT İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR 9 1.1.İktisadın Konusu ve Kapsamı 10 1.2. İktisadın Bölümleri 11 1.2.1.Mikro ve Makro İktisat 11 1.2.2. Pozitif İktisat ve Normatif İktisat

Detaylı

Modern Konjonktür Teorileri ve İktisat Politikası

Modern Konjonktür Teorileri ve İktisat Politikası Modern Konjonktür Teorileri ve İktisat Politikası Giriş Modern konjonktür teorileri : - Reel iş ÇevrimleriTeorisi - Yeni Keynesyen Model Modern konjonktür teorileri iktisat politikası analizlerine neler

Detaylı

BÖLÜM FAİZ ORANI-MİLLİ GELİR DENGESİ. Bu bölümde, milli gelir ile faiz oranı arasındaki ilişkiler incelenecektir.

BÖLÜM FAİZ ORANI-MİLLİ GELİR DENGESİ. Bu bölümde, milli gelir ile faiz oranı arasındaki ilişkiler incelenecektir. BÖLÜM FAİZ ORANI-MİLLİ GELİR DENGESİ Bu bölümde, milli gelir ile faiz oranı arasındaki ilişkiler incelenecektir. IS-LM modeli ; J.M.KEYNES tarafından ortaya atılmıştır. Buna göre ekonomide; 1. MAL PİYASASI

Detaylı

M2 Para Tanımı: M1+Vadeli ticari ve tasarruf mevduatları (resmi mevduatlar hariç)

M2 Para Tanımı: M1+Vadeli ticari ve tasarruf mevduatları (resmi mevduatlar hariç) PARA ARZI Dar tanımlı para arzı dolaşımdaki nakit ile bankacılık sisteminde vadesiz mevduatların toplamından oluşmakta, geniş tanımlı para arzı ise bu toplama bankacılık sistemindeki vadeli mevduatların

Detaylı

PARA, FAİZ VE MİLLİ GELİR: IS-LM MODELİ

PARA, FAİZ VE MİLLİ GELİR: IS-LM MODELİ PARA, FAİZ VE MİLLİ GELİR: IS-LM MODELİ Bu ünite tamamlandığında; Alternatif yöntemleri kullanarak IS eğrisini elde edebileceğiz IS eğrisinin eğiminin hangi faktörlere bağlı olduğunu ifade edebileceğiz

Detaylı

Ödemeler Bilançosunda Denge: BP Eğrisi

Ödemeler Bilançosunda Denge: BP Eğrisi Ödemeler Bilançosunda Denge: BP Eğrisi Dışa açık bir ekonomide ekonomi politikalarını ve çeşitli şokların etkilerini inceleyebilmek için IS-LM modelinin kapalı ekonomi için geliştirilen versiyonu yeterli

Detaylı

TOPLAM TALEP VE TOPLAM ARZ: AD-AS MODELİ

TOPLAM TALEP VE TOPLAM ARZ: AD-AS MODELİ TOLAM TALE VE TOLAM ARZ: AD-AS MODELİ AD-AS IS LM ve IS LM B modellerinde fiyatlar genel düzeyinin sabit olduğu varsayılırken, bu analizde fiyatlar genel düzeyi () ile reel milli gelir (Y) arasındaki ilişkiler

Detaylı

Sayı: 2006-34 26 Mayıs 2006. Toplantı Tarihi: 25 Mayıs 2006

Sayı: 2006-34 26 Mayıs 2006. Toplantı Tarihi: 25 Mayıs 2006 Sayı: 2006-34 26 Mayıs 2006 PARA POLİTİKASI KURULU DEĞERLENDİRMELERİ ÖZETİ Toplantı Tarihi: 25 Mayıs 2006 1. Para Politikası Kurulu (Kurul), kararlarını enflasyonun orta vadeli hedeflerle uyumlu olmasını

Detaylı

İktisada Giriş I. 17 Ekim 2016 II. Hafta

İktisada Giriş I. 17 Ekim 2016 II. Hafta İktisada Giriş I 17 Ekim 2016 II. Hafta Ekonomilerdeki Temel Sorunlar İktisat Biliminin ortaya çıkış nedeni kıtlıkla savaştır. Tam kullanım sorunu: Tam istihdam Eksik İstihdam Etkin kullanım sorunu: Hangi

Detaylı

MİLLİ GELİRİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER: TÜKETİM, TASARRUF VE YATIRIM FONKSİYONLARI

MİLLİ GELİRİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER: TÜKETİM, TASARRUF VE YATIRIM FONKSİYONLARI MİLLİ GELİRİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER: TÜKETİM, TASARRUF VE YATIRIM FONKSİYONLARI Harcama yöntemine göre yapılan GSYİH hesaplaması GSYİH = C + I + G şeklinde idi. Biz burada GSYİH ile MG arasındaki farkı bir

Detaylı

Plan Ödemeler Dengesi, tanım, kapsamı Ana Hesap Grupları Cari Denge, Sermaye Hesabı Dengesi Farklı Ödemeler Dengesi Tanımları Otonom ve Denkleştirici

Plan Ödemeler Dengesi, tanım, kapsamı Ana Hesap Grupları Cari Denge, Sermaye Hesabı Dengesi Farklı Ödemeler Dengesi Tanımları Otonom ve Denkleştirici Ödemeler Dengesi Doç. Dr. Dilek Seymen Araş. Gör. Aslı Seda Bilman 1 Plan Ödemeler Dengesi, tanım, kapsamı Ana Hesap Grupları Cari Denge, Sermaye Hesabı Dengesi Farklı Ödemeler Dengesi Tanımları Otonom

Detaylı

Tufan Samet ÖZDURAK THEMIS MAKRO İKTİSAT

Tufan Samet ÖZDURAK THEMIS MAKRO İKTİSAT Tufan Samet ÖZDURAK THEMIS MAKRO İKTİSAT İÇİNDEKİLER İKİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ... VII BİRİNCİ BÖLÜM MAKRO İKTISAT 1. MAKRO İKTİSATIN ANLAMI... 1 2. MAKRO İKTİSATTA KARAR BİRİMLERİ (SEKTÖRLER)... 2 3. MAKRO

Detaylı

1. Giriş Giriş...19

1. Giriş Giriş...19 İÇİNDEKİLER ikinci baskıya önsöz...v birinci baskıya önsöz...vıı İÇİNDEKİLER... Xı BİRİNCİ KİTAP ANALİZİN ÇERÇEVESİ I. YÖNTEM SORUNLARI...3 1. Giriş...3 2. Neden yöntem tartışıyoruz?...4 3. Mantıki Bilimler

Detaylı

SAY 203 MİKRO İKTİSAT

SAY 203 MİKRO İKTİSAT SAY 203 MİKRO İKTİSAT YRD. DOÇ. DR. EMRE ATILGAN 1 Ders Planı Kıtlık, Tercih ve Piyasa Sistemi Arz Talep Analizi Tüketici Dengesi Üretici Dengesi Maliyet Teorisi Piyasalar Tam Rekabet Piyasası Tekel Piyasası

Detaylı

AD AS MODELİ. Bilgin Bari İktisat Politikası 1

AD AS MODELİ. Bilgin Bari İktisat Politikası 1 AD AS MODELİ Bilgin Bari İktisat Politikası 1 Toplam talep ve toplam arz analizi ekonomide kısa dönemde ortaya çıkan dalgalanmaları anlamak toplam çıktı ve enflasyonun nasıl belirlendiğini anlamak için

Detaylı

Editörler Yrd.Doç.Dr. Bülent Altay & Yrd.Doç.Dr. Temur Kurtaslan GENEL EKONOMİ

Editörler Yrd.Doç.Dr. Bülent Altay & Yrd.Doç.Dr. Temur Kurtaslan GENEL EKONOMİ Editörler Yrd.Doç.Dr. Bülent Altay & Yrd.Doç.Dr. Temur Kurtaslan GENEL EKONOMİ Yazarlar Yrd.Doç.Dr. Bülent Altay Yrd.Doç.Dr. Gülay Hız Yrd.Doç.Dr. Musa Türkoğlu Yrd.Doç.Dr. Oktay Aktürk Yrd.Doç.Dr. Temur

Detaylı

Ödemeler Dengesi Doç. Dr. Dilek Seymen Araş. Gör. Aslı Seda Bilman 1 Plan Ödemeler Dengesi, tanım, kapsamı Ana Hesap Grupları Cari Denge, Sermaye Hesabı Dengesi Farklı Ödemeler Dengesi Tanımları Otonom

Detaylı

ONBĠRĠNCĠ BÖLÜM BÜYÜME, KALKINMA VE YOKSULLUKLA MÜCADELE

ONBĠRĠNCĠ BÖLÜM BÜYÜME, KALKINMA VE YOKSULLUKLA MÜCADELE ONBĠRĠNCĠ BÖLÜM BÜYÜME, KALKINMA VE YOKSULLUKLA MÜCADELE Bu ünite tamamlandığında; Büyümenin kaynaklarının neler olduğunu belirtebileceğiz Büyüme teorilerini açıklayabileceğiz Hızlı büyüme için nelerin

Detaylı