Böbrekler Böbrekler Yapısı ve işlevi Böbreklerin aşağıda belirtilen ana işlevleri vardır:

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Böbrekler Böbrekler Yapısı ve işlevi Böbreklerin aşağıda belirtilen ana işlevleri vardır:"

Transkript

1 Böbrekler Yapısı ve işlevi İnsanda bir çift böbrek, omurganın her iki yanında yer alır ve yaklaşık alt kaburgaların hizasında bulunur. Her böbrek insan boyuna doğru orantılı olarak ortalama 9-12 cm uzunluğunda, 4-6 cm eninde ve 3-5 cm kalınlığındadır. İki böbreğin toplam ağırlığı yaklaşık 300 gramdır. Böbreklerin hemen üzerinde böbrek üstü bezleri bulunur. Böbrek üstü bezleri, böbreklerden tamamen farklı bir fonksiyona sahiptir. Böbreklerin etrafı yumuşak fakat sağlam bir koruyucu zarla kuşatılmıştır. Bu organ, insan vücudu için önemli işlevleri yerine getirmesinden dolayı sürekli iyi bir kan dolaşımına sahiptir. Böbrek korteksinde glomerül adı verilen birçok küçük kılcal kan damarı yumağı bulunur. Glomerülü oluşturan kılcal damar duvarı, kandaki çeşitli maddelerin geçişine olanak sağlar. Kırmızı (Alyuvar) ve beyaz (Akyuvar) kan hücreleri ile kanın plazması kılcal damardan süzülemediğinden dolayı sadece glikoz, üre, elektrolitler ve su damar cidarı tarafından emilirler ve süzülmüş sıvı tübülüse gider. Tübülüste toplanan sıvı ilk idrar olarak adlandırılır. Tübülüse dakikada 125 ml, günde yaklaşık 180 litre kadar sıvı süzülebilmektedir. Tübülüsler böbrek orta kısmında korteks-medulla sınırına kadar kıvrımlı bir şekilde seyreder. Bu şekilde süzülmüş sıvının birçok maddesi ve yaklaşık tüm sıvı tekrar geri emilir ve böylece vücutta kalır. Bu olay süzülmüş sıvının konsantre olmasını sağlar ve sonuç olarak esas idrar oluşur. İnsan vücudu günde yaklaşık 1,4 litre suyu idrar yoluyla atar. Bu şekilde vücut idrarda bulunan zararlı madde olarak adlandırılan çeşitli kimyasal maddeleri atmış olur. Bu zararlı maddelerin vücuttan atılmasıyla böbrekler organizmadan zararlı zehirli maddelerin atılması gibi hayati öneme sahip işlevini yerine getirir. Böbreklerin bu görevi yerine getirebilmesi için vücuttaki toplam kan miktarının daima böbreklerden dolaşması gerekir. İdrarın miktarı, sıvı alımına ve terlemeye bağlı olarak doğru orantılıdır. Bunun dışında böbrek kemiklerdeki kan yapımını uyaran bir hormon salgılar. Erythropoetin isimli bu hormon ilikteki kan yapım merkezlerini uyarıp, kırmızı kan hücrelerini üretmesini sağlar. İdrar ile birlikte vücuttan elektrolitler de atılır. Böylece organizmanın asit-baz dengesinin düzenlenmesi sağlanır. Organizmadaki aşırı konsantrenin önlenmesi için vücuttan atılan maddeler, idrarla atılan maddeler olarak adlandırılır. Böbrek fonksiyonlarının göstergesi olarak kandaki üre ve kreatinin seviyesi önemlidir. Böbreklerin aşağıda belirtilen ana işlevleri vardır: Vücuda alınan sıvının ve elektrolit miktarının düzenlenmesi 1 / 7

2 Kan basıncının düzenlenmesi Asit ve baz dengesinin düzenlenmesi Vücudun zararlı maddelerden arındırılması Kırmızı kan hücre (Erythrositler) oluşumunun düzenlenmesi Kemikteki metabolizma doku değişiminin düzenlenmesi Kan şekeri örneğinde böbreğin işlevi Kan şekeri (glikoz) glomerüldeki kılcal kan damarı duvarından sızar ve tübülüse ilk idrar süzülmüş sıvı olarak ulaşır. Tübülüsten hemen sonraki glikoz taşımında hemen hemen tüm glikoz tübülüsten tekrar geri emilir. Kandaki şeker oranı çok yüksek ise glomerülde süzülmüş sıvıya, tübülüsün tekrar geri emebileceğinden daha fazla şeker verilir. Tübülüse tekrar emilemeyen şeker buradan böbrek havuzcuğuna idrar olarak akıtılır ve buradan üreter yoluyla idrar kesesine iletilerek dışarı atılır. Aile doktorunuz çok basit bir test ile idrardaki şeker oranını tespit edebilir ve böylece kandaki şeker oranının arttığı şüphesini dile getirebilir. Glikoz yan etki olarak idrarda suyu bağlar. Bu sebepten, yüksek kan şeker oranına sahip hasta idrar yoluyla sadece şeker kaybetmez, ayrıca çok su da kaybeder. Hastanın idrar yoluyla çok su kaybetmesi ile sürekli su içme gereksinimi doğar. Bu gereksinim, diyabet hastalarında kandaki şeker miktarı kötü ayarlanmış olduğunun tipik belirtisidir. Vücuttaki su miktarı İnsan vücut ağırlığının yaklaşık 2/3'sine denk olan su, miktar olarak insan vücudunun en önemli yapı elemanını oluşturur. Suyun insan vücut ağırlığındaki oranı yaş ve cinsiyet ile bağlantılıdır. Bu oran yeni doğmuş bebeklerde %75, yetişkinlerde yaklaşık % 65 ve yaşlılarda yaklaşık % 55'ini teşkil eder. İnsan yaşının ilerlemesi ile yağ dokusunun artması ve bağ dokusunun insan yaşına orantılı olarak zengin su içerikli tipten az su içerikli tipe değişiklik göstermesi sonucunda vücuttaki su miktarı hızla azalır. Vücuda su alımı, vücuttaki su oluşumu ve boşaltımı arasında normalde bir denge söz konusudur. Buna su bilançosu denir. Vücuda su alımı, susamak, açlık ve iştah gibi dürtüler sonucu sıvı veya katı yiyeceklerden gerçekleşir. Esas sıvı boşaltımı nihayet sıvı dengesini düzenleyen idrar (renal boşaltım, yani böbrek boşaltımı) yoluyla gerçekleşir. Ayrıca nefes alıp verme ile de az miktarda su kaybedilir. Bir diğer böbrek dışı atım terleme yoluyla gerçekleşir. Örneğin ağır bedensel çalışmalarda veya aşırı spor yapılması sonucunda uzun süreli terleme ile su kaybı miktarı yükselir. Bu olay, yetersiz derecedeki su alımında vücuttaki su dengesinin değişmesine neden olabilir ve böylece hayati tehlike söz konusu olabilir. Vücuttaki toplam sıvı miktarı vücudumuzun çeşitli bölgelerine dağılmıştır. Bu miktarının yaklaşık 2/3'si hücre içinde (intrasellüler), 1/3'i kadarı ise hücre dışında (ekstrasellüler) bulunur. Hücre dışı bölge hücre arası saha (interstitiyum), kan plazması ve damar içi (epithelial lumina) 2 / 7

3 bölümlere ayrılır. Hücre arası saha, tüm insan hücrelerini çevreleyen sıvı bölgedir. Kan plazması, kanın sıvısını ve hücre içermeyen kısmını oluşturur. Hücreler arasında yer alan (transsellüler) sıvı, epithelial boşluk olarak adlandırılır. Hücre dışı bölgede sıvının patolojik olarak (hastalık derecesinde) artması, deri yüzeyinde şişme olarak görülen olay, ödem olarak adlandırılır. Vücuttaki su miktarında dengesizlikler çeşitli vücut fonksiyonlarını etkileyebilir ve kimi zaman ölüme yol açabilir. Negatif bir su miktarı dengesi organizmanın su kaybına yani dehidratasyona (su eksikliği, hacim kaybı), buna karşın pozitif bir su dengesi de su fazlalığına yani hiperhidratasyona (hacim artışı) yol açar. Neden susarız? Susama hissi vücudun bir tepkisidir. Susama olayı, vücudumuzun sıvıya ihtiyacı olduğunu gösterir. Susama hissi sıvı ihtiyacında ve yüksek yemek tuzu yoğunluğunda ortaya çıkar. Vücudumuzda %1-2'lik bir su kaybı bile susamamıza neden olur. %20'den fazla su kaybında ise sağlık sorunları kaçınılmaz olur. İnsan haftalar boyunca yemek yemeden durabilmesine karşın su içmeden duramaz. Susama olayı sadece ideal durumlarda sıvı alımını düzenler. İçme alışkanlığını susama hissi ile birlikte öğrenilmiş davranış biçimleri de etkiler. Susama hissi stres gibi belirli durumlarda bastırılabilir veya hissedilmeyebilir. Bu durumlarda vücut susuz kalır. Bu durum özellikle yaşlı insanlarda görülür. Bu insanlarda genelde susama ihtiyacı azaldığı için vücuttaki sıvı kaybı çoğunlukla doğru dürüst önemsenmemektedir. Almanya'da diyaliz Diyaliz kelimesi Yunanca'dan gelir ve 'Çözülme' anlamındadır. () Doğa bilimciler diyaliz kelimesinden yarı geçirgen membranla osmotik farklılık gösteren parçacıkların ayrılması sürecini anlıyorlar. Örneğin diyalizi proteinleri ve tuzları ayırmada kullanıyorlar. Tıp dünyasında diyaliz özellikle kan temizleme süreci olarak kullanılıyor. Almanya'da yaklaşık terminal böbrek yetmezlikli hasta vardır. (Rapor 1999, QuaSi-Niere GmbH). Her yıl kronik böbrek yetmezliğine yakalanan hasta sayısı yaklaşık 'dir (Rapor 1999, QuaSi-Niere GmbH). Tüm terminal böbrek yetmezlikli hastalardan %24'ü aynı zamanda diyabet hastasıdır (Rapor 1999, QuaSi-Niere GmbH). Çocuk yaştaki kilolu insanların artması Tip-II diyabet hastaların çoğalmasına neden olur ve böylece Almanya'daki terminal böbrek yetmezlikli hasta sayısı artmış olur. Almanya'da genel olarak yükselmiş yaşam süresini bu trendi güçlendirebilir. Terminal böbrek yetmezlikli hastaların tıbbi yardım olmaksızın yaşama olasılıkları yoktur. Bu hastaların kanları, sağlıklı insanlarda böbreğin kandan temizlediği tuzlar, zehirli maddeler ve metabolik atıklar ile kısa zamanda zehirlenir. Bu nedenle bu hastaların organizmasındaki kanları diyaliz yardımı ile temizlenir. 3 / 7

4 Bunun için çeşitli yöntemler kullanılır. Hemodiyaliz (Kan temizleme) Hemodiyaliz: Vücut dışında bir makine aracılığıyla kan zararlı maddelerden arındırılır. Hemodiyaliz belirli bir suni kan temizleme yöntemidir. Bu işlem vücutta birikmiş zararlı maddelerin vücuttan uzaklaştırılmasına yarar. Çalışan böbrekler kandan zararlı (toksik) metabolik atıkları (idrarla atılan maddeler) filtre eder ve idrar ile vücuttan atar. Böbreklerin işlevi fazlasıyla kısıtlanması veya işlev kaybında vücuttaki kan suni membranlar yardımıyla zararlı maddelerden temizlenmelidir. Hemodiyalizde vücudun dışındaki membranlı (suni böbrek) makine kullanılır. Kanın temizlenmesi, hayati önem taşır. Diğer kan temizleme yöntemi periton diyalizidir. Karın boşluğunda bulunan organların etrafındaki periton zarı Periton diyalizinde membran olarak kullanılır. Almanya'da 1999 yılında diyaliz tedavisi gören yaklaşık hasta vardı. Hemodiyali z tedavisi genellikle ilgili uzman personel ve doktor ekibi gözetiminde hemodiyaliz ünitesinde uygulanır. Bununla birlikte hastanın sıkı bir tedavi planını uygulaması gerekir ve genelde haftada 3 kez 4-5 saat süre ile tedavi merkezine gitmelidir. Hemodiyaliz tedavisi tüm kısıtlamalar ile birlikte zaman alıcıdır. Bu da mesleki ve normal yaşamda kısıtlamalara yolaçar. Hemodiyaliz tedavisi nasıl gerçekleşir? Hemodiyalizde vücutta birikmiş zararlı maddeler bir membran aracılığı ile vücuttan uzaklaştırılır. Bu membran bir filtre işlevine sahip olduğu için maddelerin sadece bir kısmını süzer. Membranın bir tarafındaki maddeler, diğer taraftaki maddelere oranla daha yoğun olması durumunda madde yoğunluğı dengelenene kadar bu maddeler daha yoğun olan taraftan, az yoğun olan tarafa membran aracılığıyla geçer (difüzyon veya osmoz). Hemodiyalizde difüzyonun fiziksel prensibinden yararlanılır. Kan, diyaliz sıvısına karşın daha farklı metabolik atıklar yoğunluğuna ve kan tuzuna sahiptir. Bu nedenle bu maddeler kandan diyaliz makinesine geçer. Buna karşın ilgili maddeler ile zenginleşmiş diyaliz sıvısı karışımı hastanın kanına pompalanır. Yani kandan zararlı maddeler uzaklaştırılır ve gerekli maddeler kana ilave edilir. Hemodiyaliz tedavisi ne zaman uygulanır? Akut böbrek yetmezliğinde veya zehirlenmelerde birkaç gün uygulanır. İlerlemiş safhadaki kronik böbrek yetmezliğinde (kronik böbrek kifayetsizliği) terapi sürekli uygulanır. Hemodiyaliz tedavisi nasıl yapılır? Genelde kan vücuttan koldaki bir atardamarda takılan bir hortum ile alınır. Hemodiyaliz için yeterli kan akımınının sağlanması için bir cerrah, hastanın atar ve toplar damarı arasında bir bağlantı (şant) oluşturur. Bu bağlantı diyaliz makinesine sık sık bağlanılmasını kolaylaştırır. Hortum sistemiyle kan diyaliz makinesine ulaşır. Kandan metabolik atıklar ve kandaki fazla miktardaki su arındırılır ve kan tuzu (elektrolit) dengelenir. Ardından Shunt (okunuşu şant) bağlantısı yoluyla kan tekrar vücuda ulaşır. Hemodiyaliz tedavisi normalde haftada üç kez uygulanır ve her tedavi yaklaşık 4-5 saat sürer. Diyaliz tedavisi genelde diyaliz merkezlerinde veya ünitelerinde uygulanır. Hemodiyaliz tedavisi, hasta bu hususta özel bir eğitim aldıktan sonra evde de uygulanabilir. Ancak hemodiyaliz tedavisinde her zaman bir doktora ulaşabilmek şarttır. 4 / 7

5 Hemodiyaliz tedavisi gören hastalar nelere dikkat etmelidir? Hemodiyaliz tedavisi sürekli uygulanamadığında kanda düzenli olarak su ve zehirli maddeler birikir. Yeme ve içme yoluyla vücuda alınan birçok madde vücuttan atılamadığı için bu maddeler sadece diyaliz tedavisi ile uzaklaştırılır. Bu nedenle hemodiyaliz hastası bir diyet uygulamalıdır. Hasta bir gün içerisinde vücut ağırlığını bir kg artıracak en fazla 1 litre sıvı alabilir. Vücutta potasyum birikmesi ciddi ve kısmen hayati tehlike taşıyan kalp ritim bozukluklarına yol açar. Aşağıda belirtilen gıdalar özellikle potasyum bakımından çok zengindir: Meyve, meyve suyu, şarap, şampanya veya şıra gibi meyve suları, çikolata, fındık, badem ezmesi, çorba ve sebzenin haşlandığı su. Hasta bu besin maddelerini hiç almıyor veya kısmen alıyor ise, genelde bundan başka diyet kısıtlamalarını uygulamak zorunluluğu yoktur. Yüksek kalori içeren ve özellikle proteinli besin maddelerinin alınması önerilir. Kısıtlı fosfat atılımı nedeniyle vücutta bu tuzun birikmesi söz konusudur. Bu durumda paratiroid bezler fazla çalışabilir, kemikte hasarlar meydana gelebilir ve damar tıkanıklığı (arteriyoskleroz) görülebilir. Hastalar her öğünde fosfatı bağlayıcı tabletler almalıdır. Kandaki kalsiyum miktarı bakımından gerekli ise, D vitaminin alınması da gerekir. Diyaliz tedavisi sırasında suda eriyen vitaminlerin kaybı söz konusudur. Bu kayıp uygun ilaçlar ile dengelenmelidir. Prognoz Diyaliz tedavisi böbreğin işlevini tam olarak gerçekleştiremez. Hemodiyaliz vücudu yorar. Kronik hemodiyaliz hastalarında yıllar sonra damar kireçlenmeleri, kalp hastalıkları, kemik ve eklem hasarları gibi hastalıklar ortaya çıkar. Kusursuz bir hemodiyaliz tedavisi ve buna ek olarak uygulanan yüksek kan basıncı, yağ madde değişim bozukluğu ve anemi gibi hassas terapiler, yıllar sonra doğacak hastalıkları belirgin bir şekilde indirger veya bunların ortaya çıkmasını geciktirir. Hemodiyaliz tedavisinde şu ana prensip geçerlidir: Hasta ne kadar süre (haftada bağlandıkları saat) ile ve sıklıkla diyaliz makinesine bağlanırsa, o kadar komplikasyonlardan korunur ve daha uzun yaşar. Almanya'daki diyaliz hastalarının yarısından fazlası bugün 10 yıldan fazla, yaklaşık dörtte biri de 20 veya daha fazla yıl hayatta kalırlar. Diyaliz tedavisinin yapılma sıklığına (haftada bağlandıkları saat) bağlı olarak hastanın hayatta kalma süresi uzar. Ayrıca bununla birlikte diyaliz tedavisi başlangıcında hastanın yaşı, kooperasyonu ve sahip olduğu diğer hastalıklar da hayatta kalma süresi için önemli etkenlerdir. Periton diyalizi (karın zarı diyalizi) Periton diyalizi nedir? Periton diyalizi: Periton boşluğunda kanın temizlenmesi 5 / 7

6 (Resim: NetDoktor/Shahin) Periton diyalizi, diğer bir tabiriyle karın zarı diyalizi, suni olarak kan temizleme işleminin diğer bir yöntemidir. Sağlıklı insanlarda böbrekler kandan idrar yoluyla atılan maddeleri süzerler. Böbrekler metabolizma atıklarını atamayacakları durumda olduklarında, kan suni bir yöntemle temizlenmelidir. 'Suni böbrek', yani hemodiyalizde kanın vücut dışında özel bir filtre ile temizlenmesine karşın periton diyalizinde hastanın iyi kanlanmış periton zarı vücudun kendine özgü filtre membranı olarak kullanılır. Periton zarı tüm periton boşluğunu kapsar. Periton diyalizinde günde birkaç kez periton boşluğuna metabolik atıklarını temizleyen diyaliz sıvısı akıtılır. Periton diyalizinin uygulanması bazen sadece belli bir zaman, bazen de sürekli yapılmalıdır. Her zaman için kanın temizlenmesi hayati öneme sahiptir. Diyaliz ve Böbrek Nakli Kuratoryumu konsey verilerine göre Almanya'da yaklaşık hasta diyaliz tedavisine mecburdur. Periton diyalizi hasta tarafından tek başına evde yapılabilir ve diyaliz zamanlarını günlük hayatına göre esnek bir şekilde düzenleyebilir. Periton diyalizi tedavisi gören hastalar, hemodiyaliz tedavisi gören hastalara karşın gıda ve sıvı alımında daha az sınırlandırılırlar. Ama periton boşluğuna yerleştirilen kalıcı kateterin bağlantı yerinin veya periton boşluğunun iltihaplanma riski vardır. Periton diyalizi tedavisinin eğitimi genelde 1-2 hafta sürer. Periton diyalizi hemodiyaliz tedavi sürecine eşdeğerdir. Tedavi sırasında ilgili uygulama yöntemlerinin dikkatlice yerine getirilmesi durumunda normal ve sorunsuz bir hayat sürdürülür. Periton diyalizi nasıl gerçekleşir? Hemodiyalizde (suni böbrek) vücuttaki kan membran aracılığıyla kanın zararlı maddelerden temizlenmesi için diyaliz makinesine gönderilir. Bu membran filtre işlevini görür ve difüzyonun prensibinden yararlanır. Membranın bir tarafındaki maddeler, diğer taraftaki maddelere oranla daha yoğun olması durumunda madde yoğunluğu dengelenene kadar bu maddeler daha yoğun olan taraftan, az yoğun olan tarafa membran aracılığıyla geçer. Periton diyalizinde ise, periton zarı kan filtresi olarak kullanılır. Periton boşluğunu kapsayan ve birçok organı saran periton zarı yani karın zarı (Peritoneum) iyi bir şekilde kanlanmış ve yarı geçirgen bir membrandır. Kateter aracılığıyla periton boşluğu diyaliz sıvısı ile doldurulur. Bu diyaliz sıvısında kanda bulunan maddelerin yoğunluğuna karşın daha farklı madde yoğunlukları mevcuttur. Difüzyonun prensibine göre bunlar kandan emilir ve periton boşluğuna ulaşır. Diyaliz sıvısı birkaç saat sonra idrar ile birlikte periton boşluğundan boşaltılır. Periton diyalizi tedavisi ne zaman uygulanır? İlerlemiş safhadaki kronik böbrek yetmezliğinde (kronik böbrek kifayetsizliği), yani böbrek kanı temizlemede ve suyu atmada yetersiz kaldığında böbrek değerlerin aşırı yükselmesi halinde periton diyalizi tedavisi terapi olarak sürekli uygulanır. Periton diyalizi tedavisi nasıl yapılır? Periton diyalizinde hastanın kendisi kateter aracılığıyla periton boşluğuna, periton zarını temizleyen 2-3 litre sterilize diyaliz sıvısı doldurur. Atılması gereken maddeler kandan periton zarını aşarak diyaliz sıvısına geçer. Diyalizin bir diğer görevi ise, vücutta bulunan fazla miktardaki suyu atmaktır. Bu işleme tıp dilinde ultrafiltrasyon denir. Bu nedenle diyaliz sıvısı glikoz (şeker) içerir. Periton diyalizinde basit bir osmotik geçirgenlik yani difüzyon olayı ile su da diyaliz sıvısına geçer ve böylece atılır. Yaklaşık dört beş saat sonra diyaliz sıvısı zararlı maddeler ile doymuş olur. Bu sıvı karın boşluğundan kateter aracılığıyla boşaltılır ve yeni temiz bir diyaliz sıvısı ile değiştirilir. 6 / 7

7 Periton diyalizi tedavisi değişik şekillerde uygulanabilir: Sürekli ayaktan periton diyalizinde (CAPD) hastanın kendisi günde yaklaşık dört beş kez diyaliz sıvısını değiştirir. Otomatik periton diyalizinde (APD) diyaliz makinesi (Cycler) gece boyunca torba değişimini yapar ve böylece hasta gün boyunca tedavi engeli ile karşılaşmadan rahat olur ve kendisini daha özgür hisseder. Periton diyalizi tedavisinde nelere dikkat edilmelidir? Periton diyalizi vücuttaki kanı sürekli ve düzenli olarak temizler ve kandan su atarak böbreğin doğal işlevini yerine getirir. Böylece hasta genelde olası yan etkileri daha az hesaplamak zorundadır. Diyaliz sırasında hasta serbest ve bağımsız olarak günlük alışılmış işlerini yerine getirme veya mesleğini sürdürme imkanına sahiptir. Periton diyalizine karar veren hastalar, diyaliz tedavisinin fazlasıyla kendi sorumlulukları çerçevesinde gerçekleşeceği bilincinde olmalıdır. Bu nedenle periton diyalizi tedavisinden önce hasta sıkı bir eğitimden geçer. Hasta hijyene önem vermeli ve diyaliz sıvısı ile kateter bağlantı yerini sürekli kontrol etmelidir. Kolay bir şekilde iltihaplanabilecek ve periton zarının iltihaplanmasına (Peritonitis) yol açabilecek kateter bağlantı yeri doktorların özellikle endişe duydukları husustur. Olası bir iltihaplanma hemen tedavi edilmelidir. Her hasta düzenli olarak belirlenen kan basıncı, vücut ağırlığı ve sıvı boşaltımı değerlerini bir diyaliz tutanağına aktarmalıdır. Hasta her sekiz - on iki haftada bir kontrol için diyaliz ünitesine gitmelidir. Periton diyalizi esnasında, vücut vitamin ve protein kaybetmesine karşın diyaliz sıvısı şeker içerdiği için kalori alır. Bu nedenle dengelenmiş bir beslenmeye dikkat edilmelidir. Renal Anemi ve Erythropoetin Kronik böbrek yetmezliği olan hastalar daha hastalıklarının ilk safhalarında renal anemi geliştirirler. Bununla ne anlaşılıyor? S ağlıklı bir organizma böbrekte Erythropoetin hormonunu üretir. Bu hormonun oluşumu böbrekteki uyarıcı aracılıyla ölçülen kandaki oksijen miktarına bağlıdır. Erythropoetin isimli bu hormon kırmızı kemik iliklerini uyarıp, kırmızı kan hücrelerin üretimini sağlar. Böbrek sınırlı işlevi sonucunda yetersiz Erythropoetin üretir ve böylece organizmanın oksijen temini için yetersiz Erythrositler oluşur. Erythrositlerin canlı kalma süresi yaklaşık 120 gün (terminal böbrek kifayetsizliği hastalığı olan hastalarda bu süre sadece 90 gündür) ile sınırlı olması ve sürekli yenilenmeleri gerekmeleri nedeniyle yetersiz Erythrositlerin oluşumu uygun değildir. Buna bağlı olarak organizma, aneminin tipik belirtileri olan yorgunluk veya kısıtlı fiziksel ve ruhsal performans gösterir. Tıp dilinde buna 'renal anemi' denilir. İşlevini yerine getirmekten aciz böbrekler (latince Ren= böbrek) kansızlığa (=Anemi) yol açar. 7 / 7