YOĞUN BAKIM HASTALARININ AKUT FİZYOLOJİK DURUM DEĞİŞİKLİKLERİNİN HASTA YAKINLARININ PSİKOLOJİLERİ ÜZERİNE ETKİLERİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "YOĞUN BAKIM HASTALARININ AKUT FİZYOLOJİK DURUM DEĞİŞİKLİKLERİNİN HASTA YAKINLARININ PSİKOLOJİLERİ ÜZERİNE ETKİLERİ"

Transkript

1 T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ANESTEZİYOLOJİ VE REANİMASYON ANABİLİM DALI YOĞUN BAKIM HASTALARININ AKUT FİZYOLOJİK DURUM DEĞİŞİKLİKLERİNİN HASTA YAKINLARININ PSİKOLOJİLERİ ÜZERİNE ETKİLERİ Dr. Didem TÜREDİ UZMANLIK TEZİ TEZ DANIŞMANI Prof.Dr. H. Murat GÜNDÜZ ADANA 2011

2 T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ANESTEZİYOLOJİ VE REANİMASYON ANABİLİM DALI YOĞUN BAKIM HASTALARININ AKUT FİZYOLOJİK DURUM DEĞİŞİKLİKLERİNİN HASTA YAKINLARININ PSİKOLOJİLERİ ÜZERİNE ETKİLERİ Dr. Didem TÜREDİ UZMANLIK TEZİ TEZ DANIŞMANI Prof.Dr. H. Murat GÜNDÜZ ADANA 2011

3 TEŞEKKÜR Anesteziyoloji ve Reanimasyon uzmanlığı eğitimim süresince katkılarını esirgemeyen Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. A. Geylan IŞIK' a, asistanlık eğitim sürecindeki emekleri ve uzmanlık tezimin hazırlanmasında verdiği destek için hocam ve tez danışmanım Prof. Dr. H. Murat GÜNDÜZ' e, eğitimim süresince değerli bilgilerinden faydalandığım Anabilim Dalı öğretim üyelerimiz; Prof. Dr. Dilek ÖZCENGİZ, Prof. Dr. H. Tevfik ÖZBEK, Prof. Dr. Hakkı ÜNLÜGENÇ, Prof. Dr. Yasemin GÜNEŞ, Prof. Dr. Mehmet ÖZALEVLİ, Yard. Doç. Dr. Mediha TÜRKTAN, Yard. Doç. Dr. Ersel GÜLEÇ ve Uzm. Dr. Zehra HATİPOĞLU' na teşekkürlerimi borç bilirim. Yoğun asistanlık dönemlerine rağmen çalışmama katkıda bulunan tüm araştırma görevlisi doktor arkadaşlarıma; yoğun bakım ünitesinde görevli hemşire, teknisyen ve personel arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunarım. Tüm öğrenim hayatım boyunca sevgi ve fedakarlıkla yanımda olan anneme, babama ve ablama; asistanlığımın en zor günlerini benimle birlikte paylaşan hayatımın anlamı canım kızım Deniz' e teşekkürlerimi sunarım. II

4 İÇİNDEKİLER 1 GİRİŞ VE AMAÇ GENEL BİLGİLER Yoğun Bakım Yoğun Bakım Nedir? Yoğun Bakıma Hasta Alınma ve Çıkarılma Kriterleri 10, Yoğun Bakımda Skorlama Sistemleri Anksiyete Anksiyete Kavramı ve Anksiyete Bozuklukları Epidemiyoloji Etiyoloji Depresyon Depresyonun Tanımı ve Belirtileri Epidemiyoloji Etiyoloji Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği (STAI) Beck Depresyon Ölçeği GEREÇ VE YÖNTEM İstatistiksel İncelemeler BULGULAR Demografik Verilere Göre Durumluk-Sürekli Kaygı ve Beck Depresyon Ölçeklerinin Gruplar İçinde Karşılaştırılması Durumluk-Sürekli Kaygı Ölçeği, Beck Depresyon Ölçeği ve SAPS II Skorları Arasındaki Korelasyon Ölçümleri Hasta Yakınlarının Demografik Verilerinin Durumluk- Sürekli Kaygı Ölçeği ve Beck Depresyon Ölçeğine Göre Korelasyon Ölçümleri TARTIŞMA SONUÇ EK-1 Durumluk Kaygı Ölçeği EK-2 Sürekli Kaygı Ölçeği III

5 EK-3 Beck Depresyon Ölçeği EK-4 New Simplified Acute Physiology Score II IV

6 TABLO LİSTESİ Tablo No Sayfa No Tablo 1. Hasta Yakınlarının Demografik Özellikleri Tablo 2. Cinsiyete Göre Durumluk Kaygı Ölçeğinin Grup İçinde Değerlendirilmesi Tablo 3. Cinsiyete Göre Sürekli Kaygı ve Beck Depresyon Ölçeklerinin Grup İçinde Değerlendirilmesi Tablo 4. Öğrenim Durumuna Göre Durumluk Kaygı Ölçeğinin Grup İçinde Değerlendirilmesi Tablo 5. Öğrenim Durumuna Göre Sürekli Kaygı ve Beck Depresyon Ölçeklerinin Grup İçinde Değerlendirilmesi Tablo 6. Hasta Yakınının Yakınlık Derecesine Göre Durumluk Kaygı Ölçeğinin Grup İçinde Değerlendirilmesi Tablo 7. Ölçekler Arası Korelasyon Tablo 8. Durumluk Kaygı Ölçeği ile SAPS II Skoru Arasında Günlük Değişime Göre Korelasyon Tablo 9. Cinsiyetin Ölçekler Arası Korelasyona Etkisi Tablo 10. Yakınlık Derecesine Göre Ölçekler Arası Korelasyonu Tablo 11. Hasta Yakınlarının Yaş Gruplarına Göre Ölçekler Arası Korelasyonu Tablo 12. Hasta Yakınlarının Eğitim Düzeyinin Ölçekler Arası Korelasyona Etkisi V

7 ŞEKİL LİSTESİ Şekil No Sayfa No Şekil 1. Durumluk Kaygı Ölçeği ve SAPS II Arasındaki 7. Gün Korelasyon Grafiği Şekil 2.Kadınlarda Ölçekler Arası 7. Gün Korelasyon Grafiği Şekil 3. Erkeklerde Ölçekler Arası 7. Gün Korelasyon Grafiği Şekil 4. Hasta Yakınlarının Yaş Grubuna Göre Durumluk Kaygı Ölçeği ve SAPS II Arasındaki 5. Gün Korelasyon Grafiği Şekil 5. Eğitim Seviyesine Göre Durumluk Kaygı Ölçeği ve SAPS II Arasındaki 7. Gün Korelasyon Grafiği VI

8 KISALTMALAR ACTH : Adrenokortikotropik Hormon APACHE : Acute Physiological and Chronic Health Evaluation Bz : Benzodiazepin CCK : Kolesistokinin CRP : Corticotropin Releasing Factor DSM : Diagnostic and Statistical Manual GABA : Gamma- aminobütirik Asid GH : Growth Hormon GKS : Glasgow Koma Skoru HADS : Hastane Anksiyete Depresyon Ölçeği 5- HİAA : 5- Hidroksiindolasetik Asid 5- HT : 5- Hidroksitriptamin (Seratonin) 5- HTT : 5- Hidroksitriptamin Transporter (Seratonin Taşıyıcısı) ISS : Injury Severity Scoring LC : Locus Ceruleus LODS : Logistic Organ Dysfunction System MHPG : 3- Metoksi 4- Hidroksifenilglikol MODS : Multipl Organ Dysfunction Score MPM : Mortality Prediction Model NE : Norepinefrin NK : Nörokinin NPY : Nöropeptid Y SAPS : Simplified Acute Physiology Score SOFA : Sequential Organ Failure Assessment Score STAI : Stait- Trait Anxiety Inventory TISS : Therapeutic Intervention Scoring System TRH : Tirotiropin Releasing Hormon TSH : Tiroid Stimulan Hormon VMA : Vanilmandelik Asid VII

9 ÖZET Yoğun Bakım Hastalarının Akut Fizyolojik Durum Değişikliklerinin Hasta Yakınlarının Psikolojileri Üzerine Etkileri Amaç: Yoğun bakım hastalarının fizyolojik durumlarındaki değişiklik ile hastaların birinci derece yakınlarında görülen anksiyete ve depresyon semptomları arasındaki ilişkiyi belirlemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Hastaların yoğun bakım ünitesine kabulünden itibaren, 18 yaş ve üzerindeki birinci derece akrabalarından bir kişi çalışmaya dahil edildi. Hastaların yoğun bakım ünitesine yatış nedeni, kronik hastalığı olup olmadığı ve yaşı kaydedildi. Hastalarda sürekli kalp atım hızı ve sistolik arter basıncı izlendi. Her gün Glaskow Koma Skalası' na (GKS) göre bilinç düzeyi kaydedildi. İdrar çıkışı ve vücut ısısı saatlik takip edilip kaydedildi. Hasta mekanik ventilasyon tedavisi görüyorsa arteriyel kan gazına bakılarak parsiyel arteriyel oksijen basıncının inspire edilen oksijen yüzdesine bölünmesiyle elde edilen Harowitz oranı ve bikarbonat ( HCO3) değeri kaydedildi. Her gün kan lökosit, üre, bilirubin, sodyum ve potasyum düzeylerine bakıldı. Hastaların elde edilen bütün değerleri Simplified Acute Physiology Score II ( SAPS II) hesaplamasında kullanıldı. Hastaların SAPS II skoru ile fizyolojik durumu ve hastalığının şiddeti belirlendi. Hasta yakınları, her gün hastalarını ziyaret etmeden önce; hastalarının hastalıklarının şiddeti hakkında yoğun bakım hekimi tarafından bilgilendirildi. Bilgilendirme sonrasında hasta yakınlarına her gün Durumluk Kaygı Ölçeği, 1. ve 7. günlerde Sürekli Kaygı Ölçeği ve Beck Depresyon Ölçeği uygulandı. Hasta yakınlarının hastalarının akut fizyolojik durum değişikliklerinden psikolojik olarak nasıl etkilendikleri saptandı. Bulgular: Hastanın SAPS II skorları ile Durumluk Kaygı ve 7. gün Beck Depresyon ölçümleri arasında cinsiyet açısından bir korelasyon yokken 7. gün Sürekli Kaygı ve SAPS II skorları arasında sadece kadınlarda korelasyon olduğu bulundu. Öğrenim durumuna göre hastaların SAPS II skoru ile Durumluk- Sürekli Kaygı ve Beck Depresyon ölçekleri arasında üniversite eğitimi alan hasta yakınlarında düşük, ilköğretim eğitimi alanlarda ise yüksek seviyede korelasyon saptandı. SAPS II skoru ile hasta yakınına uygulanan Durumluk Kaygı ölçeği arasındaki en yüksek korelasyon anne ve babada saptanmışken, Beck Depresyon ölçeği ve SAPS II arasındaki korelasyon ise babada en yüksek olarak saptandı. SAPS II ve Durumluk Kaygı skorlarının günlük değişimlerinde ise özellikle 3. günden sonra güçlü bir korelasyon bulundu. Sonuç: Kaygılanma özellikle kadınlarda zaman ilerledikçe artmaktadır. Hasta yakınının bilgilendirilmesi sonrasında kaygı ve depresif belirtilerin eğitim düzeyi ile arasındaki ilişki ise eğitim düzeyi yükseldikçe zayıflamaktadır. Aynı zamanda hastadan daha büyük yaş grubunda bilgilenme ile depresif belirtiler ve kaygılanma arasında güçlü bir ilişki varken daha küçük yaşlarda ise bu ilişki zayıflamaktadır. Anahtar Kelimeler: Yoğun bakım, hasta yakını, anksiyete ve depresyon VIII

10 ABSTRACT The Effects of the Acute Physiologic Changes of the Patients Hospitalized In the Intensive Care Unit of the Psycology of the Relatives Purpose: The purpose of this study was to define the relationship between the change in the physiological states of the patients hospitalized in the Intensive Care Unit (ICU) and the symptoms of the anxiety and depression observed on the first degree family members of the patient. Materials and methods: Only one person who is 18 years older among the family members is involved in the study since the admission of the patient to the ICU. The reason of the admission to the ICU, ages of the patients and whether they have a chronic disease or not are all recorded. The heart rates and systolic arterial blood pressures of the patients are followed continuously. The consciousness levels are recorded through the Glaskow Coma Scale every day. Also, Harowitz ratio that is calculated with the proportion of the partial arterial oxygen pressure to the percentage of the inspired oxygen level, and the bicarbonate (HCO3) values are recorded. Blood leukocytes, urea, bilirubine, sodium and potasium levels are measured every day. All measurements about the patients are used in the Simplified Acute Physiology Score II (SAPS II) calculation. We defined the physiologic states of the patients and the severity of the diseases through the SAPS II score. Family members are informed about the states and the severity of the diseases of the patients by the ICU doctor before they have visited their patients. After the daily information, State Anxiety Scale for during seven day, Trait Anxiety Scale and Beck Depression Scale for the first and seventh days are applied to the relatives. Relatives how to be affected physicologically from the acute physiologic changes of the patients are determined. Results: While there was no correlation between the SAPS II Score and State Anxiety and seventh day Beck Depression Scale regarding as sex, only in women the corelation between the seventh day Trait Anxiety and SAPS II Scores is detected. According to the educational situation, there was a significantly great relationship between the SAPS II Scores of the patients and the State - Trait Anxiety and Beck Depression Scales in the primary school educated relatives and there was a low corelation in the university educated relatives. While the greatest corelation was found between the SAPS II Score of the patients and the State Anxiety Scale that was applied to the relatives in the parents, the corelation between the Beck Depression Scale and SAPS II Score is detected greatestly only in fathers. About the daily changes in the SAPS II Score and State Anxiety Scale were found with the significant corelation especially after the third day. Conclusion: Anxiety rises gradually especially in the women while the time passing. The anxiety and the depressional signs regarding as the relationship between the educational level are going to be reduced with the rising of the educational level of the relatives, after the obtaining information. At the same time while the comparing the young ages and the older ages about the relationship between the information and the signs of the depression and anxiety, there is a strong relationship in the older ages and the relationship is getting weak in younger ages. Key Words: Intensive Care Unit, Patient Relative, Anxiety and Depression IX

11 1 GİRİŞ VE AMAÇ Yoğun bakım; kısmen veya tamamen fonksiyonlarını yitirmiş olan organ veya organ sistemlerinin bu fonksiyonlarının yerlerinin geçici olarak doldurulması ve hastalığı oluşturan temel nedenlerin tedavi edilebilmesi için kullanılan yöntemlerin tamamıdır. Yoğun bakıma ihtiyaç duyan hastalar, servis hastane bakım ve tadevisinin yeterli olmadığı ve organizmanın geçirdiği ağır bir hastalık, zehirlenme, travma veya ameliyattan ötürü önceden tahmin edilmesi mümkün olmayan komplikasyonlarla yaşamlarının sınırına gelmiş bulunan hastalardır. Bu alanda deneyimli doktor, hemşire, teknik personel, cihazlarla donatılmış ve hastanelerin ayrılmaz birer parçası haline gelmiş olan bu özel bakım ve tedavi üniteleri, bu düzeylerine yüz yılı aşkın bir zaman içerisinde gelmişlerdir. 1, 2 Yoğun bakım geniş bir hastalık yelpazesindeki hastalara yönelmektedir. Bunlar mevcut hastalığın dikkat çekici alevlenmesi, akut yeni problemler veya hastalıktan ya da tedavisinden doğan ciddi komplikasyonların ortak paydasına sahiptir. Yoğun bakım ünitesi çalışanları organ yetmezliğinin erken bulguları, tedavi komplikasyonları, olası ilaç etkileşimleri ve diğer uyarıcı verilere karşı uyanık olmalıdır. Yoğun bakım ünitesindeki hayatı tehdit eden ciddi hastalığı olan hastalar genellikle hemodinamik olarak bozuk oldukları, organ fonksiyon rezervleri azaldığı ve tedaviye bağlı yan etki görülme olasılığı arttığı için diğer organ yetmezlikleri de gelişebilir. Bu yüzden yoğun bakımda yatan hastaların vital fonksiyonlarını stabil hale getirerek, hastanın yaşama geri döndürülmesini sağlamak, bu arada hastaların yaşam kalitelerini koruyabilmek ve taburculuk sonrası yoğun bakıma gelmeden önceki düzeyine çıkarmak kritik hasta bakımında önemli bir amaçtır. 3 Kritik hasta bakımında önemli bir nokta da hasta yakınlarını hastalarından beklentileri konusunda doğru bilgilendirmek ve onlarla işbirliği içinde olmaktır. Hasta yakınlarının hastaları hakkında verecekleri kararların, yoğun bakımda hastalarına yapılacak girişim ve verilecek tedavilerin hastalarının yaşam süresini ve kalitesini etkileyeceğini bilmek, ailede psikolojik yük oluşturur. Yakın akrabaların psikolojik sağlıkları ise tüm ailenin yaşam kalitesi için önemlidir. 4, 5 1

12 Ancak yoğun bakım hasta yakınlarının psikolojik durumları hakkında yapılmış çalışmalar az sayıdadır. Yogun bakım hasta yakınlarında görülebilen psikolojik bozukluklar anksiyete, depresyon, fiziksel işlev bozukluğu ve sosyal izolasyondur. Yoğun bakımda hastası olan kişilerin bir bölümünde hastalığın süresi ve prognozuna bağlı olarak psikolojik bozukluklar ortaya çıkmaktadır. Hasta yakınlarının psikolojik değerlendirilmesinin içine yanlızca hastalarının sağlığıyla ilgili etmenler değil aynı zamanda kişilerin kendi sağlık durumları, cinsiyetleri, öğrenim düzeyleri gibi yaşamlarının diğer yönleri de girmektedir. Anksiyete ve depresyon ölçekleri hasta yakınlarının özel gereksinimlerini belirlemek, psikososyal sorunlarını ortaya koymak, özellikle kronik hastalıklarda hasta yakınlarının durumundaki gelişmeleri izlemek için kullanılabilir. Bu çalışmamızda Durumluk-Sürekli Kaygı Ölçeği ve Beck Depresyon Ölçeği kullanarak yoğun bakım hastalarının birinci derece yakınlarında görülen anksiyete ve depresyon semptomlarının; hasta yakınlarının yaş, cinsiyet, öğrenim durumu ve hastalarının akut fizyolojik durum değişikliği gibi faktörlerle ilişkisini ve görülme sıklığını belirlemeyi amaçladık. 2

13 2 GENEL BİLGİLER 2.1 Yoğun Bakım Yoğun Bakım Nedir? Yoğun bakım kavramı, doktorların insan yaşamını her türlü koşulda tüm olanakları kullanarak sürdürebilme çabaları ile oluşmuştur. Kimilerine göre yoğun bakım kavramı; 1852 yılında Kırım Savaş' ı sırasında Florence Nightingale' in yoğun bakım gerektiren hastaları özel hemşirelik hizmeti uygulayabilmek için aynı yere toplaması ile oluşmuştur. Yoğun bakım uzmanlığının temelinin atılması ise; Florence Nightingale' den 100 yıl sonra 1952' de Kopenhag' da başlayan poliyomiyelit salgını ile gerçekleşmiştir. Bir anesteziyolog olan Bjorn Ibsen daha önce sadece ameliyathanede uygulanan dikkatli hava yolu bakımını ve pozitif basınçlı ventilasyonu, solunum paralizisi ile gelen bu hastalara da uygulayarak mortalitenin önemli ölçüde azaldığını göstermiştir. 6 Yoğun bakım biliminin, Anesteziyoloji biliminden yaklaşık 40 yıl önce Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri' nde doğduğu bildirilmektedir. Son 15 yıl içerisinde çok önemli gelişmeler kaydeden yoğun bakımlarda, hava yolu korunması ve ventilatör bakımı ön plana geçtiği için, tüm dünyada anesteziyologlar, yoğun bakım ünitelerinin kurulmasına ve böylece yeni bir tıp branşı olan yoğun bakım hekimliği kavramına öncülük etmişlerdir. 6 Yoğun bakım bilimi, her tıp dalının ölümle yaşamı ayıran sınırdaki hastalarına, ilgili bilim dalı ile işbirliği içerisinde hayatı kurtarıcı yöntemleri kullanarak yaklaşan, kritik hastalarda hastalığın sebebinin veya çeşitli durumlarda ortaya çıkan semptomlarının tedavilerine yönelmiş bir bilim dalıdır. Yoğun bakım, bilim kurulu tarafından 'bir hastada kısmen veya tamamen işlevlerini yitirmiş olan organ veya organ sistemlerinin bu işlevlerinin geçici olarak tıbbi 3

14 veya yapay yöntemlerle yerine konması ve hastalığı oluşturan temel nedenlerin tedavisi için kullanılan yöntemlerin tamamıdır' şeklinde tanımlanmıştır. 7 Yoğun bakım üniteleri, genel durumu kötü olan kritik hastaların izlendiği birimlerdir. Yoğun bakım ünitesinde bulunan hasta grubu, hastanedeki en ağır hastalığı olan, invaziv girişimlerin ve monitörizasyon cihazlarının en fazla uygulandığı ve genel olarak hastanede kalış süresi daha uzun olan hastalardır. Yoğun bakımda uygulanan tedavi ve yaklaşım, hastalığın birincil hastalığı ne olursa olsun, prensip olarak aynı olup, alınan önlemler, yaşamı tehdit eden organ yetmezliği hali veya olasılığında yaşamsal işlevleri korumak ve yeniden sağlamak üzerine yoğunlaşır. Bu amaçla oluşturulan, ileri teknolojiye sahip cihazlar, eğitimli ve deneyimli personeller ile 24 saat yaşamsal göstergelerin gözlemlendiği, hastanelerin özel, karmaşık üniteleri yoğun bakım üniteleridir. 3 Yoğun bakım bir ekip işidir.yoğun bakım ekibi bu konuda özel eğitim almış; hekim, hemşire, eczacı, diyetisyen, sosyal hizmet uzmanı gibi çeşitli sağlık disiplini üyelerinden oluşmaktadır. Bu sağlık çalışanları, yaşamı tehdit eden akut durumlarda acil müdahaleyi yapmak, hastanın durumundaki ani değişikliklere karşı hazırlıklı olmak, birçok disiplinin koordinasyonuyla bakım ve tedaviyi sağlamaktan sorumludurlar. Yoğun bakım çalışanları acil durumlara en kısa sürede müdahale edebilmeli, destek sistemlerini kullanabilecek yeteneğe sahip olmalıdır. Yaşamın kurtarılması ve yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesi gibi temel görevlerinin yanı sıra, hastaya ve ailesine destek olmak ve onların başetme mekanizmalarını harekete geçirmelerine yardımcı olmak da yoğun bakım ekibinin önemli görevleri arasındadır. 8, 9 Yoğun bakım servisleri kısaca, hastayı hayatta tutucu ve hayat kurtarıcı tedaviyi tam olarak uygulayabilme yeteneğine, tıbbi ekipmana, fiziksel yapıya sahip, üst düzeyde eğitim almış tıbbi personelin optimal tıbbi imkanları sunabildiği servislerdir şeklinde tanımlanabilir Yoğun Bakıma Hasta Alınma ve Çıkarılma Kriterleri 10, 11 Yoğun bakım sorumlusu hangi hastanın hangi öncelikle servise alınacağını belirler. Bu politikanın belirlenmesinde her yoğun bakım ünitesinin olanakları, kapasitesi ve önceden belirlenen hedef hasta grubunun özellikleri rol oynar. 4

15 Yoğun bakım ünitelerine hasta kabulünde üç farklı model kullanılabilir: 1. Öncelik modeli 2. Tanısal model 3. Objektif parametre modeli Hasta kabulünde bu modellerden biri ya da aynı anda birkaçı kullanılabilir. Öncelik modeline göre yoğun bakıma alınacak hastalar dört gruba ayrılırlar. Öncelik 1 grubuna dahil olan hastalar genel durumları ileri derecede bozulmuş, stabil durumda olmayan, yoğun bakım üniteleri dışında verilemeyecek ileri düzeyde monitörizasyon ve tedavi gereksinimi olan hastalardır. Bu hastaların genellikle vazoaktif ilaç infüzyonları, mekanik ventilatör desteği gibi tedavilere gereksinimleri vardır. Öncelik 2 grubuna dahil olan hastalar yoğun bakım ünitesinin gelişmiş monitörizasyon hizmetine gereksinim duyarlar. Hastalıklarının seyri sırasında acil yoğun tedaviye ihtiyaç duyabilecek ve bu nedenle ağır risk altında olup pulmoner arteriyel kateterizasyon gibi ileri monitörizasyon gerektiren hastalardır. Öncelik 3 grubuna dahil olan hastalar stabil durumda olmayıp daha önceki sağlık durumları, altta yatan hastalıkları veya akut hastalıklarının tek başına veya kombinasyonları nedeni ile iyileşme şansı ve yoğun bakım tedavisinden yararlanma şansı çok az olan olgulardır. Öncelik 4 grubuna dahil olan hastalar ise yoğun bakıma alınması uygun görülmeyen hastalardır. Bu hastalar da yoğun bakım ünitelerinde tedavi edilmelerinden herhangi bir fayda görmeyecek kadar iyi olan, fizyolojik olarak stabil durumdaki hastalar ve terminal veya geri dönüşümsüz hastalıkları nedeni ile yoğun bakımda tedavi olmaktan fayda görmeyecek kadar kötü durumda olan hastalar olarak iki gruba ayrılabilirler. Bu hastalar yoğun bakım ünitesine bir şekilde alındıkları taktirde diğer hastalara imkan yaratmak için yoğun bakım ünitelerinden öncelikle çıkarılmalıdırlar Yoğun Bakımda Skorlama Sistemleri Yoğun bakım ünitelerinde skorlama sistemleri yoğun bakım tedavisi gerektiren hasta gruplarının tanınmasını kolaylaştırmak ve hasta gruplarında standartları sağlamak, 5

16 klinik çalışmalara dahil edilecek hasta gruplarının tanımlanmasını kolaylaştırmak, mevcut tedavilerin etkinliğini değerlendirmek, ünitelerin kendi performanslarını önceki yıllarla ve başka merkezlerle karşılaştırmasını sağlamak, değişik zaman dilimleri içerisinde aynı yoğun bakımın performansını değerlendirmek, prognozu önceden tahmin 12, 13, 14, 15 edebilmek ve hastalığın ciddiyetini belirlemek amacı ile kullanılırlar. Yararlı bilgiler sağlayabilmek için bu sistemlerin değişik hasta gruplarında ve gelecekteki hasta gruplarında kullanımının geniş bir şekilde doğruluğunun gösterilmiş olması gereklidir. Skorlar doğru (iyi kalibrasyon ve ayrım yapma) ve genelleştirilebilir (değişik coğrafi bölgelerde, zamanda ve metodolojik sınırlamalarda kullanılabilir) olmalıdır. Son 20 yıl içerisinde neredeyse her yıl yeni bir skorlama sistemi geliştirilmiş olup bunların arasında bazen çok belirgin bazen ise çok ufak farklılıklar bulunmaktadır. Skorlama sistemleri ya belirlenen zamanda hastanın durmunu ele alan ' statik sistemler' ya da zamanla oluşan değişiklikleri de değerlendiren, tekrarlayan ölçümlerde oluşan 'dinamik sistemler' şeklinde kullanılırlar. Akut bir nedenle yoğun bakıma alınan hastada sonucu primer olarak hastalığın tipi, ciddiyeti, hastanın yaşı, hastanın fizyolojik rezervi ve organ fonksiyonlarının 16, 17 yeterliliği belirler. Hastalık ciddiyeti değişik şekillerde tanımlanabilir. Travmalı hastalarda kullanılan Injury Severity Scoring (ISS) sisteminde olduğu gibi hasarın genişliği anatomik olarak belirlenebilir. 18 Vücudun en ağır şekilde yaralanmış anatomik bölgelerine verilen 1-5 arası puanların kareleri ile oluşan ISS' deki artış ciddi hasar ile ilişkilidir. Ciddiyeti tanımlamada başka bir yöntem hastalık veya yaralanmanın fonksiyonlar üzerine etkisini değerlendirmektir. Başta kafa travmalı hastalar olmak üzere, nörolojik ve metabolik sorunları olan hastaları nörolojik durumunun değerlendirilmesinde ve izleminde yaygın olarak kullanılan Glasgow Koma Skoru (GKS) ' nda düşük puan artmış nörolojik hasarı gösterir ve yaralanma sonrası 2 hafta içinde mortaliteyi % 85 oranında tahmin etmeyi sağlar. Göz açma, sözel ve motor yanıt değerlendirilir. Total skor 3-8 arası ise anlamlı nörolojik hasar, 9-12 arası ise orta derecede nörolojik hasar ve ise hafif nörolojik hasar vardır. GKS' na bakılarak resüsitasyon sonrası serebral fonksiyonun düzelme olasılığı hakkında da fikir 19, 20 edinilebilir. Skorlama sistemleri iki ana başlık altında incelenebilir : 6

17 1-Prognostik skorlama sistemleri 2-Organ yetersizliği skorlama sistemlerini Prognostik Skorlama Sistemleri Therapeutic Intervention Scoring System (TISS) / 1983 geliştirilen ilk öncü skorlama sistemidir. Tanı, tedavi ve monitörizasyon için kullanılan 76 işlemi ağırlığına göre 1-4 arasında derecelendiren Cullen ve arkadaşları yılında TISS' i geliştirmişler ve 1983 yılında yeniden yapılandırmışlardır. 22.Hastaya yapılan işlemlerin çokluğu hastalığın ciddiyeti ile her zaman paralellik göstermeyeceğinden ve farklı yoğun bakımlarda değişik uygulamalar nedeni ile standardize edilemeyeceğinden TISS' in tedavinin en yoğun uygulandığı hastaları seçmek ve aynı ünitedeki olguların 23, 24, 25 sonuçlarını karşılaştırmak için kullanılmasının uygun olacağı bildirilmiştir. Acute Physiological and Chronic Health Evaluation (APACHE) hastalığın ciddiyetini değerlendiren ilk skorlama olup Knaus ve arkadaşları tarafından 1981' de geliştirilmiştir. 26 Yedi organ sistemine ait 34 fizyolojik ölçümün her birine belirlenmiş bir skala yardımı ile verilen 0-4 arası puanların toplamı akut fizyolojik skoru oluşturur. Fizyolojik ölçümlerin puanlandırılmasının, yoğun bakımda geçirilen ilk 24 saat içindeki normalden en fazla sapma gösteren değerler üzerinden yapılması esastır. Toplam akut fizyolojik skor hastalığın ciddiyetini gösterir. Orijinal APACHE sisteminin ikinci bölümünü oluşturan kronik sağlık durumu ise harflerle belirlenir. (A, B, C, D). 'A', akut hastalıktan önceki son 6 aylık dönemde sağlıklı bir bireyi gösterirken ; 'D', ciddi, kronik organ sistem yetmezliğini ifade eder. Her hastanın akut fizyolojik skoru rakamla, kronik sağlık durumu harfle ifade edilerek, durumu APACHE skoruna göre belirlenir. Oluşturulan ilk APACHE sistemi 1979 yılında Nisan-Kasım ayları arasında George Washington Üniversitesi Yoğun Bakım Ünitesi' ne yatan 1800 hasta üzerinde uygulanmış ve risk tahmininde güvenilir bir method olarak önerilmiştir. 26 APACHE aynı zamanda yoğun bakım ünitelerinin sonuçlarının değerlendirilmesinde ve farklı 17, 27 tedavi yöntemlerinin başarısının karşılaştırılmasında da faydalı bulunmuştur. APACHE sistemi yine Knaus ve arkadaşları tarafından 1985 yılında düzenlenerek APACHE II oluşturulmuştur. Fizyolojik ölçümlerin sayısı, sonucu belirlemede değer kaybı olmayacak şekilde 34' den 12' ye indirgenmiştir. Azalmış fizyolojik rezervi 7

18 yansıtan kronolojik yaş, akut hastalık durumunda hastalık ciddiyetinden bağımsız olarak mortalite riskini belirleyen önemli bir etken olduğundan 17 bu parametre APACHE II sistemine ağırlık puanlarıyla birlikte eklenmiştir. APACHE II klinik olarak daha kullanışlı olduğu için günümüze kadar en yaygın şekilde kullanılan skorlama sistemidir. Oniki fizyolojik parametre, yaş ve önceki sağlık durumu bilgisine dayalı bir skordur. Olası en yüksek APACHE II skoru 71' dir. Bu skorlama sisteminin mortalite ile iyi bir korelasyon gösterdiği bilinmektedir. 28, 29 Ulus ve arkadaşları APACHE II sistemine göre beklenen mortalite hızı ile benzer nitelikte yoğun bakım mortalitesi gözlemlemişlerdir. 30 APACHE II skorlama sistemi hastalık spesifik değildir. 31 Daha sonra 1991 yılında APACHE III ve 2006 yılında da APACHE IV geliştirilmiş olsa da APACHE II, yoğun bakım ünitesinde en çok kullanılan skorlardan biridir. Bu skorlama sistemleri doktorlar ve ileri hemşirelik uygulamaları için hastanın durumunun şiddetini belirlemek kadar, hastayı ne zaman yoğun bakım ünitesinden transfer edeceğini bilmeye yardımcı olurlar. 32 Simplified Acute Physiology Score (SAPS) 1984 yılında Le Gall ve arkadaşları tarafından geliştirilmiştir. 33 Skor hesaplanmasında 13 fizyolojik ölçümle birlikte yaş kullanılır. Fizyolojik ölçümlerdeki değişiklikler ve yaş 0-4 arasında puanlanır. Mekanik ventilasyon veya CPAP için 3 puan ilave edilir. İlk 24 saatteki mormalden en fazla sapma gösteren değerler alınır. Uygulanması ve hesaplanması kısa süren SAPS' ın dezavantajı kronik sağlık durumunun değerlendirmeye alınmamış olması ve sağkalım olasılığını 34, 35 hesaplayamamasıdır. Le Gall ve arkadaşları 1993 yılında SAPS' nu yeniden değerlendirerek yeniledikleri sistemi SAPS II olarak yayınlamışlardır fizyolojik ölçüm, yaş, yoğun bakıma kabul sebebi ve 3 kronik sağlık durumu ile hastalar değerlendirilmiştir. SAPS II' nin tahmin edilen mortaliteyi sayı olarak verme yeterliliğine sahip olmadığını, bireysel sonucu tahminde yetersiz olduğunu; hasta gruplarında mortaliteyi doğru tahmin edebildiğini açıkça 12, 14, 36 belirtmişlerdir. İspanyol araştırmacılar tarafından Uluslar arası çok merkezli olarak planlanmış olan SAPS III 2006 yılında tamamlanmıştır. 37 Yoğun bakım ünitesine giriş nedeni ve kronik sağlık durumu daha ayrıntılandırılmış; ayrıca önceki lokalizasyonu, süresi, cerrahi geçirip geçirmediği, geçirdi ise yeri, yoğun bakıma girişte enfeksiyon varlığını da içeren yeni parametreler eklenmiştir. Fizyolojik ölçümlerde idrar debisi ve üre yerine kreatinin, HCO3 yerine ph kullanılmış; sodyum ve potasyum değerlendirmeden çıkarılmıştır. 8

19 Mortality Prediction Model (MPM) 1982 yılında hastaların mortalite olasılıklarını hesaplamak amacıyla geliştirilmiştir ve 1988 yılında yeniden gözden geçirilmiştir. Bu sistem 3 modele dayanır; modellerden biri hastanın yoğun bakıma kabul edildiği anda hesaplanırken, diğeri 24. saatteki durumuna göre, üçüncü model ise 48. saatteki durumuna göre yapılan değerlendirmeye göre hesaplanır. 38 Bu sistem 1993 yılında modifiye edilerek 72. saat değerlendirilmesi eklenmiş ve MPM II olarak sunulmuştur Organ Yetersizliği Skorlama Sistemleri Multipl Organ Dysfunction Score (MODS) 1995 yılında Marshall ve arkadaşları tarafından geliştirilmiştir. 40 Altı organ sisteminin (nörolojik, kardiyovasküler, solunum, renal, hepatik ve hematolojik) 0-4 arasında puanlandığı bu sistemde her gün aynı saatte sabah alınan ilk ölçümler skorlanır. Bu sistem organ yetmezlikli hastalarda iyi korelasyon gösterse de mortalite tahmin edici bir indeksten ziyade organ disfonksiyonunda iyileşmeyi ölçmek için planlanmıştır. Logistic Organ Dysfunction System (LODS) 1996 yılında oluşturulmuştur. MODS' undaki gibi altı organ sisteminde 12 değişiklik 0, 1, 3 ve 5 puan üzerinden skorlanır. İlk 24 saatteki en kötü değer alınır. Toplam skor en fazla 22 olur. Organ disfonksiyonunu nitelik ve nicelik olarak tanımlamayı ve iyileşme-kötüleşme takibi yapmayı amaçlar. 41 Sequential Organ Failure Assesment Score (SOFA) 1994 yılında Avrupa Yoğun Bakım Derneğinin septik hastalarda organ yetersizliğinin derecesini objektif olarak tanımlamak amacı ile geliştirdiği bir sistemdir. Solunum, kardiyovasküler, santral sinir sistemi, hepatik, renal ve koagülasyon sistemlerini içeren altı organ sistemi değerlendirilir. Her gün için en kötü değerler alınarak puanlanır. Normal fonksiyon için 0, en kötü fonksiyon durumu için 4 olacak şekilde puanlama yapılır , 13 iyidir. Sensitivitesi kötü, spesivitesi Brüksel Skoru 1997 yılında geliştirilmiştir. Altı organ sistemi 5 ciddiyet derecesinde (normal, ılımlı, orta, ciddi, çok ciddi) değerlendirilir. 43 9

20 2.2 Anksiyete Anksiyete Kavramı ve Anksiyete Bozuklukları Anksiyete kaygı, bunaltı, boğulma hissi, sıkıntılı durum anlamına gelmektedir. Çarpıntı, nefes almada zorluk, hızlı nefes alma, kalp hızının artması, ellerde ve ayaklarda titreme, aşırı terleme gibi fizyolojik belirtilerinin yanında sıkıntı, heyecan, kötü bir şey olacakmış hissi ve korkusu gibi psikolojik belirtileri vardır. Bazı tanımlar amksiyeteyi kaynağı bilinmeyen bir tehlike beklentisi ile sınırlandırarak korkudan ayırteder. 44 Anksiyete ayırtedilebilir bir uyaranla ilişkili veya ilişkisiz olabilen, korku ve endişe ile belirli bir duygusal durumdur. Bireyi, çevresinde olan değişikliklere hazırlayan veya yanıt vermesini sağlayan bir emosyondur. Hemen her psikiyatrik bozukluğa eşlik edebilen ve birçok organik bozuklukta da görülebilen bir semptomdur. 45 Normal anksiyete, organizmanın biyolojik bir korunma sistemi olup organizmayı tehdit eden bir olayın varlığında kaçma veya olay ile savaşmayı sağlamak üzere ortaya çıkar. 46 Ancak anksiyete ortada tehlike oluşturacak bir durum yokken de ortaya çıkıyorsa, uzun sürüyor ve sonlandırılamıyorsa patolojik anksiyeteden bahsedilir. 47 Anksiyete, bunaltı, can sıkıntısı veya hoş olmayan heyecansal bir endişe hali olarak tanımlanabilir. Bu durum hastalar tarafından, aşırı sıkıntı ve kaygı yaşantısı olarak algılanabildiği gibi, saçma korkular, rahatsız edici saplantılar veya zorlantılar, ölüm ve çıldırma korkusu, bedenini yabancı olarak algılama, bedensel işlevlerin yanlış yorumlanması gibi psikolojik semptomlar ile çarpıntı, tansiyon değişiklikleri, soluk renk veya yüzde kızarma, hava açlığı, soluk almada zorluk, hiperventilasyon, yutma güçlüğü, bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı, sık idrara çıkma, ereksiyon- ejakülasyon bozuklukları, terleme, kızarma, soğukluk, tremor, parestezi, anestezi, baş dönmesi, bayılma hissi veya bayılmalar, kas gerginliği, motor huzursuzluk, ağrılar, yorgunluk, uykuya dalmada güçlük, uykusuzluk, boğazında düğümlenme, boğuluyor gibi hissetme duygusu, ellerinde aşırı titreme gibi bedensel semptomlar ile kendini gösterebilir. Belirtiler aniden veya giderek sıklaşan ve yoğunlaşan tarzda başlayabilir. Kişi 10

21 kendisinde oluşan belirtileri genellikle gerçeğe uygun bir şekilde yorumlayabilir. Genellikle, bunlarla kendi bilgi ve becerisiyle başa çıkmaya uğraşır. Sorunu aşmakta zorlandığında, belirtilerin üstesinden gelemediğinde veya sosyal yaşamlarının sınırlanması durumlarında tedavi için başvurabilir. 48 Anksiyete bozuklukları ise anksiyete yada anksiyeteye karşı özel savunma belirtileri ile kendini belli eden, bireyin gerçekle bağlantısının kopmadığı, toplumsal uyumun genellikle fazla bozulmadığı, psikozlara göre bütün işlevlerde bozukluğun daha hafif olduğu rahatsızlıklar grubudur. 49 Anksiyete bozuklukları tanısı altında panik bozukluğu, yaygın anksiyete bozukluğu, obsesif kompülsif bozukluklar, fobiler, akut stres bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, yoksunluk sendromuna bağlı anksiyete bozukluğu yer almaktadır. 50 Anksiyete bozukluğu tüm dünyada görülen en yaygın psikiyatrik bozukluklar arasındadır Epidemiyoloji Anksiyete belirtilerinin toplumda görülme sıklığı %10-30 arasında bildirilmektedir. Anksiyete bozukluğunun genel toplumumuzdaki yaygınlığı % 4 dolayındadır ve kadınlarda erkeklere göre iki kat daha fazla görülmektedir. 49 Ayrıca kadınlarda başlangıç yaşının daha erken ve nüks etme oranının daha yüksek olduğu saptanmıştır. Düşük öğrenim ve gelir düzeyine sahip olmak kadınlarda daha fazla olmak üzere anksiyete bozukluğu görülme riskini arttırmaktadır. 51 Yaygın anksiyete bozukluğu birinci basamakta en sık görülen psikiyatrik hastalıklardan biridir. 52 Anksiyete bozukluğu yaşayan hastaların %10-40' ının saf bir emosyonel hastalık değil de, bir bedensel hastalığın emosyonel dışa vurumunu yaşadıkları ileri sürülmektedir. 53 Anksiyete belirtileri önceden hastaneye yatışı olanlarda, kadınlarda ve erken yaşlarda artmaktadır. Ayrıca kanserli hastalarda diğer hastalara oranla daha fazla anksiyete saptanmıştır

22 2.2.3 Etiyoloji Çoğu mental bozuklukta olduğu gibi anksiyetenin nedeni de tam olarak bilinmektedir. Biyolojik ve psikososyal etkenler muhtemelen birlikte etki gösterirler Biyolojik Modeller Genetik Etkenler: Anksiyete bozukluklarında genetik çalışmalar oldukça sınırlı sayıda ve yetersizdir. İkiz çalışmalarında çelişkili sonuçlar bildirilmiştir. 56 Bir çalışmada; monozigot ve dizogit ikizlerin hastalanma oranları arasında anlamlı bir farklılık bulunmazken 57 ; diğer çalışmada anksiyetenin kız ikizlerdeki genetik geçiş oranının %30 olduğu bildirilmiştir. 58 Anksiyetede moleküler genetik çalışmalar oldukça sınırlı sayıda ve yetersizdir. 56 Bir çalışmada, 17q kromozomunda yerleşen seratonin taşıyıcısı 5- Hidroksitriptamin Transporter (5-HTT) geninin, anksiyete bozukluğu grubunda kontrollerden anlamlı olarak daha yüksek oranda 5- Hidroksitriptamin (5 HT)' nin 2.12 alleli saptanmıştır ancak bu sonucun anksiyete bozukluğuna özgü olmadığı anlaşılmış; obsesif kompulsif bozukluk hastalarında da benzer bir oran elde edilmiştir. 59 Nörobiyoloji: Anksiyete bozukluğunun nörobiyolojik sebeplerine dair yapılan çalışmalarda birçok parametrede değişiklik bulunmasına karşın, bulgulardan hiç biri biyolojik gösterge niteliğinde değildir. Anksiyete durumunda beyin kan akımı ve serebral glikoz metabolizmasında değişiklikler saptanmıştır. Anksiyete bozukluğunun önemli bir ayırt edici özelliği, bu hastaların anksiyeteli olmayan kişilere göre psikolojik stresörlere otonomik yanıtlarının ve esnekliğinin azalmış olmasıdır. 60 Anksiyete ile ilişkili beyin yapıları; korteksin bazı alanları, bazal ganglionlar, limbik sistemin bazı yapıları (amigdal, hipokampus) ve talamustur. 45 Amigdal, korku duyusu ve anksiyete oluşumunda en önemli rolü olan bölgedir.. Amigdal ve amigdal ile nöronal bağlantısı olan lateral hipotalamus, vagusun dorsomedial nükleusu, nükleus ambigius, parabrakial nükleus, ventral tegmental alan, lokus ceruleus (LC), nükleus retikülaris ve hipotalamusun paraventriküler çekirdeği normal strese yanıt olarak ve patolojik anksiyete oluşumunda rolü olan başlıca yapılardır. 61 Talamus ise muhtemelen 12

23 noradrenerjik girdiler yoluyla dikkat işlevinde yer alarak, anksiyete oluşumunda rol oynayan diğer yapılardan birisi olmaktadır. 62 Nörokimyasal Sistemler: Gamma-aminobütirik asit (GABA) beynin en önemli inhibitör nörotransmiteridir. GABA' erjik nöronlar içinde glutamattan sentezlenir. Santral sinir sistemindeki tüm sinapsların yaklaşık %40'ında GABA kullanılmaktadır. 47 GABA sisteminin anksiyete ve panik bozukluğunda önemli rolünün olduğu düşüncesi, bu bozuklukların tedavisinde etkili olduğu bilinen Benzodiazepin' lerin (Bz) etki yerlerinin GABA- A reseptörleri ile ilişkili olduğunun bulunmasıyla ortaya çıkmıştır. GABA- A reseptörleri ile Bz reseptörleri, yakın yapısal ve işlevsel ilişki içindedir. Bz molekülü, GABA- Bz reseptör kompleksindeki kendi bağlanma yerine bağlanınca GABA' nın etkisi artar. 63, 64 Kronik stres oluşturarak yapılan çevresel uygulamalarla beynin frontal korteks, hipokampus ve hipotalamus gibi anksiyete ile ilişkili bölümlerinde GABA- A reseptör sayısında azalma oluşturulabilmekte ve böylece 45, 56 anksiyete artırılabilmektedir. Norepinefrin (NE) sempatik sinir sistemi üzerinden etki gösteren, stres ve anksiyete dönemleri esnasında daha etkin hale gelen bir nörotransmitterdir. Beyindeki ana çekirdeği LC tur. LC ponsun dorsal bölümünde yer alan ve santral sinir sistemindeki toplam NE yaklaşık % 70'ini içeren bir çekirdektir ve LC ' un uyarılması otonomik uyarılma ve anksiyete semptomlarına yol açar. Bu çekirdek anksiyete ile ilgili beyin bölgelerine uzantılar verir ve korku, uyarılma ve stres yanıtları açısından önemlidir. 65 LC ve NE sisteminin aynı zamanda vijilans ve dikkatle ilgili süreçlerde rol oynadığı gösterilmiştir. 66 Bu süreç anksiyetede sempatik hiperaktivitenin söz konusu olduğu düşüncesini desteklemektedir. 60 NE nin metaboliti olan vanilmandelik asit(vma) in idrardaki düzeyinin anksiyete bozukluğu hastalarında artmış olduğu bulunmuştur. 67 Yazarlar, anksiyete hastalarındaki artmış katektolamin düzeylerinin anksiyetenin neden olduğu sempatik etkinleştirmeye işaret ettiğini ve bunun anksiyetenin altta yatan nedeni olmadığını belirtmişlerdir. 56 Anksiyete bozukluğu hastalarında, plazma NE ve NE metaboliti olan 3-metoksi 4 hidroksifenilglikol(mhpg) düzeyi artmış olarak bulunan çalışmalar olmakla beraber 68, bunu doğrulamayan çalışmalarda mevcuttur

24 NE üzerine yapılan çalışmalardan karmaşık 45 ve çelişkili sonuçlar alınmış olsa da, ağırlıklı olan görüş anksiyete bozukluğunun NE deki artmayla ilişkili olduğu yönündedir. Ancak, bu bulgu, anormal NE işlevinin anksiyete bozukluğuna yol açtığının bir göstergesi olmaktan çok, anksiyete bozukluğunun bir sonucu olduğu yönünde yorumlanabilir. 56 Anksiyete bozukluğunun etyolojisinde etkisi olduğu düşünülen bir diğer nörotransmitter ise serotonindir. 56 Potansiyel olarak tehdit edici durumlar sinaptik serotonini yükseltir, kortikal ve limbik bölgeler muhtemelen bu girdiyi durumu değerlendirme ve tepki vermede kullanılır. 70 Birçok pre ve post-sinaptik 5 Hydroxytryptamine (5-HT) (serotonin) reseptörü tanımlanmıştır. 5HT1A ve 5HT1B gibi en azından iki tanesi anksiyete bozukluğu ile ilişkilendirilmiştir. 71 Çeşitli çalışmalarda, düşük serotonin düzeyleri ile anksiyete 72, agresyon ve impulsivite 73 arasında ilişki bulunmuştur. Fakat anksiyete bozukluğunda serotonin anormalliklerini belirlemek için yapılan çalışmalardan çelişkili sonuçlar elde edilmiştir. 56. Başka bir çalışmada ise, anksiyete bozukluğu olan hastaların idrarlarında serotonin metaboliti 5-hidroksiindolasetik asit (5-HİAA) düzeylerinde artış saptanmıştır. Beyin omurilik sıvısındaki 5 HT düzeyleri, normal vakalarla karşılaştırıldığında anksiyete bozukluğunda düşük saptanmıştır. 74 Bu da serotonin metabolizmasında artışı gösterdiğini düşündürmüş ve anksiyetesi daha fazla olan hastalarda serotonin metabolizmasında artış olduğu ileri sürülmüştür. 67 Kolesistokinin (CCK); son zamanlarda insandaki anksiyetede nöral bir substrat olarak gösterilmiş olan, beynin yanı sıra gastrointestinal yolda da bulunan anksiyojenik bir nöropeptidtir. 75 CCK hem normal hem de patolojik anksiyetenin etyolojisinde rol alır. Yüksek CCK reseptör yoğunluğu hipokampus, beyin sapı ve hayvanlardaki korku davranışı ile ilgili bölgeler (limbik sistem, bazal gangliyonlar ve korteks) de bulunur. Birçok farklı CCK peptidleri olmasına karşın, CCK 4 ve CCK 8 en fazla ilgi çekenleridir. 56 Nöropeptit Y (NPY) ve reseptörleri anksiyete ve stresin düzenlenmesinde yer alır. 56 NPY LC tan girdi alan arkuat nükleusta sentezlenir. NPY, Corticotropin- Releasing Factor(CRF) ün oluşturduğu stres yanıtlarını antagonize eder ve beyin sapına enjekte edildiğinde lokus seruleusun ateşlenmesini baskılar. NPY'nin stresin olmadığı 14

25 durumlarda düşük olduğu, ancak strese bir karşı uyum olarak uyarıldığına dair bazı kanıtlar mevcuttur. 76 Taşikininler, P maddesi, nörokinin (NK)-A ve NK-B'yi içeren bir grup nöropeptitdir. P maddesi, taşikinin 1 reseptörü olarak da bilinen NK 1 reseptörüne bağlanır. Bu reseptörün antagonistleri anksiyolitik ve antidepresan etkiler ortaya çıkartabilmektedir. 76 Anksiyetede amigdaloid kompleksin merkezi bir rolü olduğuna inanılır. Strese yanıtı düzenleyen Merkezi Sinir Sistemi(MSS) döngüsü, esas olarak Glutamaterjik yolaklara bağlıdır. 56 Stresin, hipotalamusta kısmen glukokortikoidlerin etkisiyle glutamat salınımını uyardığı da bildirilmiştir. 77 Amigdala ve onun efferent projeksiyonları merkezi korku sistemini temsil eder. Bu sistem korkunun kazanılıp, yoğunlaşıp, dışavurumu ile ilişkilidir. Glutamat, amigdala ile diğer limbik ve kortikal yapılarda yaygın olarak bulunur. Amigdala üzerinde GABA reseptörleri inhibitör etki, glutamat reseptörleri ise hem uyarıcı hem de inhibitör etki oluşturmaktadır. 78 Endokrin Sistem: Korku ve anksiyete, limbik bölgelerden CRF üreten hipotalamusun paraventriküler çekirdeklerini uyarır. CRF anksiyete ve korku yanıtlarıyla ilişkili olarak çeşitli beyin bölgelerinde amigdala, lokus seruleus, dorsal vagal komplekste bulunur. 79 CRF, Adrenokortikotropik Hormon(ACTH) salınımı için hipofiz bezini uyarır. ACTH da kortizol üretimini uyaracak şekilde adrenal bezi üzerine etki yapar. Kortizol seviyesinde artma, insanda stres yanıtının en önemli işaretidir ve tehdit ve tehlike karşısında kişinin savunmalarını hazırlama ve homeostazisi sürdürme işlevini görür. 80 Anksiyete bozukluklarında CRF'nin rolü olduğunu düşündüren klinik veriler yıllar içinde birikmiştir. Bununla birlikte, CRF' nin bazı durumlarda epizodik olarak aşırı salgılanabileceği ve korku tepkilerine yol açabileceği ileri sürülmektedir. 81 Hipotalamus-hipofiz-adrenal ekseninin uyrılması normal strese cevap mekanizmasının önemli bir bileşenidir. Anksiyete bozukluğu hastalarında CRF seviyeleri gibi plazma kortizol seviyelerinin de normal olduğu gösterilen çalışmada mevcuttur. 82 Tiroid işlev bozuklukları ve anksiyete belirtileri arasında güçlü bir ilişki olduğu bilinse de, çeşitli çalışmalarda anksiyete bozukluğunda tiroid anormallikleri olduğuna dair bir bulgu elde edilememiştir. Anksiyete bozukluğu hastaları ve kontroller arasında toplam serum tiroksin, serum serbest tiroksin endeksi ve tiroid uyarıcı hormon düzeyleri açısından anlamlı bir fark bulunmamıştır

26 Nörofizyoloji: Araştırmacılar, anksiyete bozukluğu hastalarında psikolojik stres sırasında, sempatik inhibisyonu gösterir tarzda deri iletimi ve kalp hızı değişkenliğinde azalma saptamışlardır. 56 Bu hastalarda kontrollere göre, hem dinlenme hem de endişe sırasında düşük vagal tonus, artmış kalp hızı ve düşük kalp hızı değişkenliği bulmuşlardır. 84 Anksiyete bozukluğu hastalarında saptanan stresin daha az güçlü otonomik yanıta neden olması ve bazen düzelme için daha uzunca bir zaman geçmesi, azalmış kalp hızı değişkenliği gibi bulgular, erken mortalite açısından ciddi bir risk olarak değerlendirilmektedir Psikojen Etkenler Anksiyetenin ortaya çıkışı psikanalitik açıdan iç psikolojik dengenin bozulmuş olduğunun bir işareti olarak kabul edilir. Psikanalitik kurama göre, anksiyete, kabul edilemeyen bir dürtü bilinç düzeyinde temsil edilme ve boşalım yolu bulabilmek için çalıştığında, söz konusu durumu karşılama ya da ondan kaçınmak üzere, benliğin emrindeki güçleri harekete geçirmesine hizmet eden bir sinyaldir Bilişsel Davranışçı Kuramlar Her ne kadar korku uyuma yönelik bir işlev görse de, anksiyete bozukluklarında görülen patolojik korku aşırıdır ve gerçekte tehdit edici olmayan durumlara yanıt olarak uyumsuz davranışa yol açar. Klasik öğrenme kuramı açısından, kişi, geçmişte olan olaylar ile tehdit edici olmayan durumların varlığında bir yanıt olarak anksiyete geliştirir. Koşullu uyarandan kaçındıkça da, sönme gerçekleşmez ve öğrenilmiş anksiyete yanıtı sürdürülür. Korkunun klasik koşullanmayla kazanılmasını, koşullu uyaranlara alıştırmanın yokluğuna bağlı olarak ortaya çıkan ve korkunun sürmesi ile sonuçlanan edimsel olarak koşullanmış kaçınma takip eder. Endişe, insana özgü yaygın bir yaşantıdır ve anksiyete bozukluğunun en önemli özelliğidir

27 2.3 Depresyon Depresyonun Tanımı ve Belirtileri Ruhsal bozukluklar alanında depresyon kadar sık ve yaygın görülen, hakkında pek çok araştırma yapılan ve yeni tedavi olanakları yaratılan bir hastalık yoktur. Son araştırmalar, toplum içinde depresyonların toplumun %20 sini etkilediğini göstermektedir. Depresyon sık görülmesi, yüksek kronikleşme eğilimi ve intihar riski nedeniyle ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak değerlendirilmektedir. 86 Bütün kronik hastalıklar arasında yeti yitimi, işlev kaybı, iş görmezliğe yol açan başlıca sebeplerden biridir. Bu nedenle depresyonun tanınması ve etiyolojik faktörlerin belirlenmesi önem taşımaktadır. 87 Depresyon ve benzeri ruhsal rahatsızlıkların tanımlama ve sınıflandırma çabaları eski çağlara kadar uzanır. Sümer ve Mısır kaynaklarında bu konuda bazı bilgilere rastlanılmıştır. Kelimenin kökeni olan depress sözcügü ise, Latince depressus tan gelmektedir. İlk kez eski Yunanda Hipokrat, bu sendromun belirtilerini tanımlamış ve etyolojisi ile ilgili bir açıklama getirmiştir. Hipokrat ekolü, vücutta insanın emosyonları ile ilgili dört sıvının olduğunu (kan, sarı safra, kara safra, lenf olmak üzere) ve bunlardan kara safra ve lenf sıvısının mani, melonkali ve paronaya gelişimine neden olduğunu ileri sürmüştür. Hipokrat ın eğer üzüntü uzun sürerse artık melankolidir sözü, o zamanlarda depresyonun bir rahatsızlık olarak ele alındığına dair iyi bir fikir vermektedir. 88, 89 Depresyon hakkındaki modern düşüncelerin çoğu ise ondokuzuncu yüzyılın ortaları ve sonlarında Fransız ve Alman okullarının çalışmaları ile gelişmiştir. 90 Depresyon tanımı, DSM-IV tanı kriterleri ile son şeklini almıştır. 91 Depresyon, bebeklikten yaşlılığa kadar hayatın her döneminde görülebilir. Hastaneye yatırılan bebekte anne yoksunluğuna bağlı anaklitik depresyon görülebileceği gibi ergenlikte karmaşık belirtilerle seyreden, intihar eğiliminin yüksek olduğu şekilde de görülebilir. 92 Erken yaşlarda gelişen depresyon büyüme/gelişme, okul başarısı, aile ve arkadaş ilişkileri gibi konular üzerinde olumsuz etkiye sahip olur. 93 Erişkin ve yaşlılık döneminin depresif bulguları farklılık gösterir. Özellikle ileri yaşlarda sıklaşan kalp yetmezliği ya da Parkinson gibi nörolojik hastalıklar majör depresyon prevalansını 17

28 arttırmaktadır. 94 Yaşla değişmeyen, hüzünlü mizaç, uyku bozuklukları ve intihar eğilimi gibi temel belirtilerdir. 95 Depresyon, insanın yaşama istek ve zevkinin kaybolduğu, kişinin kendisini derin bir keder içinde hissettiği, geleceğe ilişkin kötümser, karamsar düşünceler, geçmişe ilişkin yoğun, pişmanlık, suçluluk duygu ve düşüncelerinin taşındığı, bazen ölüm düşüncesi, bazen intihar (özkıyım) girişimi ve sonuçta ölümün olabildiği, uyku, iştah, cinsel istek vb. ilgili fizyolojik bozuklukların olduğu bir hastalıktır. Ayrıca depresyonda dünyaya karşı ilginin azalması ve kaybı, diğer insanlara yatırım yapma veya bağlanma kapasitesinin kaybolması; kendini ayıplama, kınama, kendine serzenişte bulunma, sitem etme ve kendini aşağılama, hor görme gibi duygularla birarada olan ciddi benlik saygısı ve kendilik değeri düşmesi saptanır. 96 Depresyon; normal, geçici, anlık bir emosyondan bir hastalığın herhangi bir belirtisi ya da tam anlamıyla bir psikiyatrik bozukluk olarak ele alınmaya kadar birçok şeyi kapsayabilen bir kavram olarak kullanılabilmektedir. Bazen günlük düş kırıklıklarının bir yansıması, doğal yaşantı, bir uyum yanıtı veya insan varlığının ölümle yüzyüze geleceği ontolojik durumuna evrensel bir tepki olarak ortaya çıkabilir. Bazı varoluşsal krizler ağır depresyonu tetikleyebilir. Çoğu afektif dalgalanmalar normaldir, göreceli olarak iyi, geçici ve geri dönüşlüdür. 97 Bir hastalık ya da bozukluk belirtisi olmaksızın günlük yaşamdan kaynaklanan depresyon, hemen herkesin yaşamında birçok kez yaşadığı bir duygudurumdur. Çoğu kez bir yitime tepki olarak ortaya çıkar. Bir yakını ölen, işini yitiren ya da umut ettiği bir şeyi elde edemeyen kişide sıklıkla depresyon ortaya çıkar. Bu tür depresyonun süresi ve şiddeti sınırlıdır, açıkça belirli bir olayla ilişkilidir. 98 Depresyonda rastlanan duygular arasında üzüntü, mutsuzluk, isteksizlik, çaresizlik, cesaretsizlik, elem, keder, umutsuzluk, kendini değersiz görme, kendi değerini küçümseme, suçluluk, kötümserlik ve karamsarlık bulunmaktadır. 99,100 Fakat depresif hastalar çoğu kez yaşadıkları bu duygular ile doktora başvurmazlar. Hastalar genellikle halsizlik/bitkinlik, iştahsızlık, zayıflama, çarpıntı, nefes darlığı gibi somatik yakınmalar ile hekime başvururlar. Hatta hastaların bu duygularından pek söz etmedikleri ve bazen de yadsıdıkları seyrek görülen bir durum değildir. Bunun ülkemizde en önemli nedenlerinden biri de muhtemelen duyguları konuşmaya yatkın bir toplum olmayışımızdır. Bununla birlikte yaşanan duyguların ya da bunların ortaya 18

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD Çalışmalarda birinci basamak sağlık kurumlarına başvuran hastalardaki psikiyatrik hastalık sıklığı, gerek değerlendirme ölçekleri kullanılarak

Detaylı

ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ. Doç.Dr.Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD

ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ. Doç.Dr.Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ Doç.Dr.Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Açıklama 2008 2010 Araştırmacı: Lilly Konuşmacı: Lundbeck Sunum

Detaylı

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi Hangi Böbrek Hastalarına Ruhsal Destek Verilebilir? Çocukluktan yaşlılığa

Detaylı

YOĞUN BAKIM EKİBİNDE HEMŞİRE VE HASTA BAKIMI BURCU AYDINOĞLU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

YOĞUN BAKIM EKİBİNDE HEMŞİRE VE HASTA BAKIMI BURCU AYDINOĞLU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ YOĞUN BAKIM EKİBİNDE HEMŞİRE VE HASTA BAKIMI BURCU AYDINOĞLU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ 2007 Yoğun Bakım Üniteleri Hasta bakımının en karmaşık Masraflı Teknoloji ile içiçe Birden fazla organı ilgilendiren

Detaylı

PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ

PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ Ahmet Zihni SOYATA Selin AKIŞIK Damla İNHANLI Alp ÜÇOK İ.T.F. Psikiyatri

Detaylı

NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ

NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ Doç. Dr. Okan Çalıyurt Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD, Edirne Temel Kavramlar Madde kötüye kullanımı Madde bağımlılığı Yoksunluk Tolerans

Detaylı

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri Zeka Geriliği nedir? Zeka geriliğinin kişinin yaşına ve konumuna uygun işlevselliği gösterememesiyle belirlidir. Bunun yanı sıra motor gelişimi, dili kullanma yeteneği bozuk, anlama ve kavrama yaşıtlarından

Detaylı

Kalp Cerrahisinde Postoperatif Değerlendirme Risk Tayini Skorlama Sistemleri. Dr. Bilge ÇELEBĠOĞLU

Kalp Cerrahisinde Postoperatif Değerlendirme Risk Tayini Skorlama Sistemleri. Dr. Bilge ÇELEBĠOĞLU Kalp Cerrahisinde Postoperatif Değerlendirme Risk Tayini Skorlama Sistemleri Dr. Bilge ÇELEBĠOĞLU Skorlama sistemleri Hasta tanımlanması Mortalite ve Morbidite hızı Prognoz tahmini Hasta seçimi Karşılaştırılabilir

Detaylı

SIRS MI? SOFA MI? Dr. Ömer SALT TRAKYA ÜNİVERSİTESİ ACİL TIP AD

SIRS MI? SOFA MI? Dr. Ömer SALT TRAKYA ÜNİVERSİTESİ ACİL TIP AD SIRS MI? SOFA MI? Dr. Ömer SALT TRAKYA ÜNİVERSİTESİ ACİL TIP AD ABD de yıllık 20 milyar dolardan fazla maliyet Neden Yeni Yaklaşım? Yoğun bakımlarda koroner dışı ölüm sebeplerinin %30-50 si %54 ü Acil

Detaylı

ACOG Diyor ki! HER GEBE TAKİP SÜRECİNDE EN AZ BİR KEZ PERİNATAL DEPRESYON AÇISINDAN TARANMALIDIR. Özeti Yapan: Dr. Semir Köse

ACOG Diyor ki! HER GEBE TAKİP SÜRECİNDE EN AZ BİR KEZ PERİNATAL DEPRESYON AÇISINDAN TARANMALIDIR. Özeti Yapan: Dr. Semir Köse ACOG Diyor ki! HER GEBE TAKİP SÜRECİNDE EN AZ BİR KEZ PERİNATAL DEPRESYON AÇISINDAN TARANMALIDIR. Özeti Yapan: Dr. Semir Köse Perinatal Depresyon gebelik süresince veya gebeliği takip eden ilk 12 ay boyunca

Detaylı

İnfertilite ile depresyon ve anksiyete ilişkisi

İnfertilite ile depresyon ve anksiyete ilişkisi İnfertilite ile depresyon ve anksiyete ilişkisi Y R D. D O Ç. D R. M İ N E İ S L İ M Y E TA Ş K I N B A L I K E S İ R Ü N İ V E R S İ T E S I TIP FA K Ü LT E S İ K A D I N H A S TA L I K L A R I V E D

Detaylı

Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi SOSYAL FOBĐ

Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi SOSYAL FOBĐ Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi SOSYAL FOBĐ Sosyal fobi, bireyin sosyal ortamlarda herhangi bir eylem yaparken utanç duyacağı duruma düşeceğini düşünerek nedensiz kızarma,

Detaylı

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. Onkoloji Okulu İstanbul /2014 SAĞLIK NEDİR? Sağlık insan vücudunda; Fiziksel, Ruhsal, Sosyal

Detaylı

Hazırlayan Oya SAĞIR Bahçelievler Aile Hastanesi Eğitim Gelişim Hemşiresi 2014

Hazırlayan Oya SAĞIR Bahçelievler Aile Hastanesi Eğitim Gelişim Hemşiresi 2014 Hazırlayan Oya SAĞIR Bahçelievler Aile Hastanesi Eğitim Gelişim Hemşiresi 2014 Sedasyon Uygulamaları Günübirlik Anestezi Sonrası Derlenme Safhaları Modifiye Aldrete Skoru Nedir ve Nerede Kullanılır? Modifiye

Detaylı

PSİKOFARMAKOLOJİ 7. Anksiyete Bozuklukları Tedavisi Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül. HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar.

PSİKOFARMAKOLOJİ 7. Anksiyete Bozuklukları Tedavisi Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül. HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar. PSİKOFARMAKOLOJİ 7 Anksiyete Bozuklukları Tedavisi Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar www.gunescocuk.com ANKSİYETE Somatik belirtilerin de eşlik ettiği, nedensiz bir tedirginlik

Detaylı

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU TANISI ALAN HASTALARIN ELEKTROKARDİYOGRAFİLERİNDEKİ P-DALGA DİSPERSİYONU VE QT DİSPERSİYONU

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU TANISI ALAN HASTALARIN ELEKTROKARDİYOGRAFİLERİNDEKİ P-DALGA DİSPERSİYONU VE QT DİSPERSİYONU T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI HAYDARPAŞA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ PSİKİYATRİ KLİNİĞİ PSİKİYATRİ KLİNİK ŞEFİ: Dr. Mecit ÇALIŞKAN YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU TANISI ALAN HASTALARIN ELEKTROKARDİYOGRAFİLERİNDEKİ

Detaylı

Yasemin ELİTOK. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi. Pediatrik Hematoloji-Onkoloji BD, Erzurum

Yasemin ELİTOK. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi. Pediatrik Hematoloji-Onkoloji BD, Erzurum Yasemin ELİTOK Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Hematoloji-Onkoloji BD, Erzurum Tanı olanaklarının gelişmesi ve sağlık kuruluşlarından yararlanma olanaklarının artması, Toplumun bilgi seviyesinin

Detaylı

Doğum sonrası anksiyete bozukluğu için riskli dönem. Sıklığı?? Klinik seyir??

Doğum sonrası anksiyete bozukluğu için riskli dönem. Sıklığı?? Klinik seyir?? Doğum sonrası anksiyete bozukluğu için riskli dönem Sıklığı?? Klinik seyir?? Çocuğun ilk travmatik yaşam olayı emzirme bağlanma olumsuz sağlık koşulları yetersiz bakım Doğum Değişim İyi anne olabilecek

Detaylı

İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü

İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü Dr. Fatma Fariha Cengiz, Dr. Gülhan Cengiz, Dr. Sermin Kesebir Erenköy RSHEAH, İstanbul 29 Mayıs Hastanesi,

Detaylı

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR Yetişkin Psikopatolojisi Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR Yetişkin psikopatolojisi içerik: Sınıflandırma sistemleri Duygudurum bozuklukları Anksiyete bozuklukları

Detaylı

T.C. ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HEMŞİRELİK ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMLARI DERS İÇERİKLERİ I. YARIYIL ZORUNLU DERSLER

T.C. ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HEMŞİRELİK ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMLARI DERS İÇERİKLERİ I. YARIYIL ZORUNLU DERSLER T.C. ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HEMŞİRELİK ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMLARI DERS İÇERİKLERİ I. YARIYIL ZORUNLU DERSLER PSH 501 - Ruh Sağlığı ve Psikiyatri Hemşireliği Temelleri

Detaylı

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr.

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr. Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi Dr. Aslı KANTAR GİRİŞ GENEL BİLGİLER Akut böbrek hasarı (ABH) yenidoğan yoğun bakım

Detaylı

GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU)

GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU) Op.Dr. Tuncer GÜNEY Göz Hastalıkları Uzmanı GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU) HASTALIĞINI BİLİYOR MUSUNUZ? Glokom=Göz Tansiyonu Hastalığı : Yüksek göz içi basıncı ile giden,görme hücrelerinin ölümüne

Detaylı

KRONİK SOLUNUM HASTALIKLARINDA PSİKOSOYAL DEĞERLENDİRME VE TEDAVİ

KRONİK SOLUNUM HASTALIKLARINDA PSİKOSOYAL DEĞERLENDİRME VE TEDAVİ KRONİK SOLUNUM HASTALIKLARINDA PSİKOSOYAL DEĞERLENDİRME VE TEDAVİ Prof Dr Behcet Coşar Gazi Üni. Tıp Fak. Psikiyatri AD Konsültasyon Liyezon Psikiyatri Ünitesi İNSAN Biyo Psiko Sosyal 11/6/2009 2 KOAH

Detaylı

OBEZİTE Doç. Dr. Erdal Vardar 46. UPK

OBEZİTE Doç. Dr. Erdal Vardar 46. UPK YAŞAM KALİTESİ VE OBEZİTE Doç. Dr. Erdal Vardar 46. UPK Sağlıkla ilgili yaşam kalitesi Kişinin kendi sağlığını değerlendirmesi için geliştirilmiş bir ölçme metodudur. Sağlıkla ilgili yaşam kalitesi ölçümü

Detaylı

Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres

Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres Öğr. Gör. Hüseyin ARI 1 Stres Nedir? Stres bir insan için baskı, gerginlik, rahatsız edici çevresel faktörler veya duygusal tepkiler anlamında gelmektedir. Kişinin bedensel

Detaylı

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji www.gunescocuk.com Çocuk ve ergen psikiyatrisinde

Detaylı

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI Bilgisayar ve internet kullanımı teknoloji çağı olarak adlandırabileceğimiz bu dönemde, artık hayatın önemli gereçleri haline gelmiştir. Bilgiye kolay, hızlı, ucuz ve güvenli

Detaylı

RATLARDA ANNE YOKSUNLUĞU SENDROMUNA ZENGĠNLEġTĠRĠLMĠġ ÇEVRENĠN ETKĠSĠ. Serap ATA, Hülya İNCE, Ömer Faruk AYDIN, Haydar Ali TAŞDEMİR, Hamit ÖZYÜREK

RATLARDA ANNE YOKSUNLUĞU SENDROMUNA ZENGĠNLEġTĠRĠLMĠġ ÇEVRENĠN ETKĠSĠ. Serap ATA, Hülya İNCE, Ömer Faruk AYDIN, Haydar Ali TAŞDEMİR, Hamit ÖZYÜREK RATLARDA ANNE YOKSUNLUĞU SENDROMUNA ZENGĠNLEġTĠRĠLMĠġ ÇEVRENĠN ETKĠSĠ Serap ATA, Hülya İNCE, Ömer Faruk AYDIN, Haydar Ali TAŞDEMİR, Hamit ÖZYÜREK Hayatın erken döneminde ebeveyn kaybı veya ihmali gibi

Detaylı

YATAN HASTA DEĞERLENDİRME PROSEDÜRÜ

YATAN HASTA DEĞERLENDİRME PROSEDÜRÜ REVİZYON DURUMU Revizyon Tarihi Açıklama Revizyon No Hazırlayan: Onaylayan: Onaylayan: Hasta Değerlendirme Kurulu Adem Aköl Kalite Konseyi Başkanı Sinan Özyavaş Kalite Koordinatörü 1/5 1. AMAÇ Bu prosedürün

Detaylı

Açıklama 2008-2010. Araştırmacı: YOK. Danışman: YOK. Konuşmacı: YOK

Açıklama 2008-2010. Araştırmacı: YOK. Danışman: YOK. Konuşmacı: YOK Açıklama 20082010 Araştırmacı: YOK Danışman: YOK Konuşmacı: YOK TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU VE UYKU Hypnos (Uyku Tanrısı) Nyks (Gece Tanrısı) Hypnos (uyku tanrısı) ve Thanatos (ölüm tanrısı) Morpheus

Detaylı

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği SUNU PLANI Tanım ve Epidemiyoloji Adrenal bez anatomi Etiyoloji Tanı Klinik Tedavi TANIM-EPİDEMİYOLOJİ Adrenal

Detaylı

BASKETBOL OYUNCULARININ DURUMLUK VE SÜREKLİ KAYGI DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ

BASKETBOL OYUNCULARININ DURUMLUK VE SÜREKLİ KAYGI DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ KKTC YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BASKETBOL OYUNCULARININ DURUMLUK VE SÜREKLİ KAYGI DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ Edim MACİLA BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR PROGRAMI YÜKSEK LİSANS TEZİ LEFKOŞA,

Detaylı

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları Doç. Dr. Özen Önen Sertöz Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi Bilim Dalı Ankara,

Detaylı

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak PARKİNSON HASTALIĞI Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND

Detaylı

İS SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

İS SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ İS SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ İŞ HİJYENİ PROF. DR. SARPER ERDOĞAN İş Hijyeni İş Hijyenisti tanımı Psikososyal riskler Yüklenme Yorgunluk Stres Monotoni

Detaylı

YASLANMA ve YASAM KALİTESİ

YASLANMA ve YASAM KALİTESİ YASLANMA ve YASAM KALİTESİ Tufan Çankaya İzmir, 2003 Giriş: Doğal süreç; Doğum, büyüme-gelişme, üreme, ölüm Ölüm, yaşamın hangi döneminde meydana geliyor? Genç ölüm - Geç ölüm Dünya topluluklarına bakıldığında:

Detaylı

Annenin Psikolojisi İle İlgili Distosi

Annenin Psikolojisi İle İlgili Distosi Annenin Psikolojisi İle İlgili Distosi Eylemin psikolojisi Kadının psikolojik olarak eyleme ve doğuma uyumu ile ilgilidir. Bu da doğrudan doğum sürecinin seyrini etkiler. Bu faktörlerden herhangi birinin

Detaylı

Prof.Dr. Hatice ÖZYILDIZ GÜZ Ondokuz Mayıs Üniversitesi Psikiyatri ABD

Prof.Dr. Hatice ÖZYILDIZ GÜZ Ondokuz Mayıs Üniversitesi Psikiyatri ABD Prof.Dr. Hatice ÖZYILDIZ GÜZ Ondokuz Mayıs Üniversitesi Psikiyatri ABD İÇERİK ALT TİPLENDİRMEDEKİ SORUNLAR KLİNİĞE YANSIMASI ÇEKİNGEN KİŞİLİK BOZUKLUĞUNUN ETKİSİ Tanısal bakı Sosyal fobi DSM-I de "Fobik

Detaylı

ERKEN MOBİLİZASYON 27/04/16 YATAK İSTİRAHATİ/HAREKETSİZLİK EPİDEMİYOLOJİ

ERKEN MOBİLİZASYON 27/04/16 YATAK İSTİRAHATİ/HAREKETSİZLİK EPİDEMİYOLOJİ ERKEN MOBİLİZASYON Prof.Dr. Necati GÖKMEN DOKUZ EYLÜL ÜÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ANESTEZİYOLOJİ VE REANİMASYON AD YOĞUN BAKIM BİLİM DALI İZMİR Dinlenme Doğal tedavi mekanizması Yatak istirahati Uyku ile

Detaylı

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D.

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D. MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D. Multipl Myeloma Nedir? Vücuda bakteri veya virusler girdiğinde bazı B-lenfositler plazma hücrelerine

Detaylı

Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ

Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ Prof.Dr.Oktay Demirkıran İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Yoğun Bakım Bilim Dalı Acil Yoğun Bakım Ünitesi Avrupa da yaklaşık 700,000/yıl

Detaylı

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ BESLENME ÜNİTESİ BESLENME DEĞERLENDİRME KILAVUZU

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ BESLENME ÜNİTESİ BESLENME DEĞERLENDİRME KILAVUZU ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ BESLENME ÜNİTESİ BESLENME DEĞERLENDİRME KILAVUZU KLK-HAB-BES İlk yayın Tarihi : 15 Mart 2006 Revizyon No : 04 Revizyon Tarihi : 03 Ağustos 2012 İçindekiler A) Malnütrisyon

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Ayda ÇELEBİOĞLU Proje Araştırmacısı

Yrd. Doç. Dr. Ayda ÇELEBİOĞLU Proje Araştırmacısı Yrd. Doç. Dr. Ayda ÇELEBİOĞLU Proje Araştırmacısı Proje kapsamında verilerin elde edileceği hastanede onkoloji hastaları ile çalışan tüm hemşireleri içine alan bir program yapılması kararlaştırıldı. Hemşirelerle

Detaylı

Temelde akılda tutulması gereken nöbetlerin iki çeşit olduğudur parsiyel (yani beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler jeneralize (beyinde

Temelde akılda tutulması gereken nöbetlerin iki çeşit olduğudur parsiyel (yani beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler jeneralize (beyinde EPİLEPSİ Basitleştirilmiş şekliyle epilepsi nöbeti kısa süreli beyin fonksiyon bozukluğuna bağlıdır, ve beyin hücrelerinde geçici anormal deşarjlar sonucu ortaya çıkar. Epilepsi nöbetlerinin çok değişik

Detaylı

Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri

Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri Hastalıkların tedavisinde kat edilen yol, bulaşıcı hastalıklarla başarılı mücadele, yaşam koşullarında düzelme gibi

Detaylı

Obezite ve Yeme Alışkanlıklarının Psikolojik Temelleri

Obezite ve Yeme Alışkanlıklarının Psikolojik Temelleri Obezite ve Yeme Alışkanlıklarının Psikolojik Temelleri Prof. Dr. Yıldız Akvardar Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Neden besleniyoruz? Ruhsal gelişimde Oral Dönem (0-1 yaş) Bebeğin doyurulması,

Detaylı

POSTPARTUM BAŞLANGIÇLI DEPRESYONDA GİDİŞ VE SONLANIM

POSTPARTUM BAŞLANGIÇLI DEPRESYONDA GİDİŞ VE SONLANIM POSTPARTUM BAŞLANGIÇLI DEPRESYONDA GİDİŞ VE SONLANIM DR FARUK UĞUZ KONYA N.E.Ü MERAM TIP FAKÜLTESI PSIKIYATRI A.D. ÖĞR. ÜYESI Açıklama Son iki yıl içinde ilaç endüstrisi vd sivil toplum kuruluşları ile

Detaylı

İnsomniada etiyolojik modeller. Dr. Sinan YETKİN

İnsomniada etiyolojik modeller. Dr. Sinan YETKİN İnsomniada etiyolojik modeller Dr. Sinan YETKİN İnsomnia(tanım) Uykunun işlevi ve yapısı dikkate alındığında, kişilerin yeterli süre ve zaman diliminde uyuyamadığı için dinlenemediği, yeni bir güne hazır

Detaylı

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD Meslekte Ruh Sağlığı A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD Çalışan Sağlığı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından sağlık, kişinin bedensel, ruhsal ve sosyal bakımdan tam

Detaylı

Hemşireliğin Kayıtlara Yansıyan Yüzü

Hemşireliğin Kayıtlara Yansıyan Yüzü Hemşireliğin Kayıtlara Yansıyan Yüzü Yaşam başlangıcından ölümüne kadar, sağlık ve hastalık durumunu anlama, uygun girişimleri planlayarak sorunu çözme sorumluluğuna sahip olan hemşirelik; insanı ele alan

Detaylı

GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU

GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU A R A Ş. G Ö R. Z E Y N E P K I R I K K A L E L İ Gebelik dönemi fizyolojik olduğu kadar kalıcı psikolojik değişikliklere de neden olmaktadır. Anne karnında gelişen

Detaylı

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ İnsomni Dr. Selda KORKMAZ Uykuya başlama zorluğu Uykuyu sürdürme zorluğu Çok erken uyanma Kronik şekilde dinlendirici olmayan uyku yakınması Kötü kalitede uyku yakınması Genel populasyonda en sık görülen

Detaylı

Sunu planı. Solunum yetmezliği NON-İNVAZİV MEKANİK VENTİLASYON NIMV

Sunu planı. Solunum yetmezliği NON-İNVAZİV MEKANİK VENTİLASYON NIMV Sunu planı NON-İNVAZİV MEKANİK VENTİLASYON DOÇ. DR. HAKAN TOPAÇOĞLU İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Neden Endikasyonlar Kontrendikasyonlar Hasta seçilmesi Komplikasyonlar Solunum yetmezliği IMV

Detaylı

KURULLAR Türk Kardiyoloji Derneği Yönetim Kurulu Başkan Gelecek Başkan Başkan Yardımcısı Genel Sekreter Genel Sekreter Yardımcısı Sayman Üyeler Prof. Dr. Çetin EROL Prof. Dr. Oktay ERGENE Prof. Dr. Lale

Detaylı

Engraftman Dönemi Komplikasyonlarda Hemşirelik İzlemi. Nevin ÇETİN Hacettepe Üniversitesi Pediatrik KİTÜ

Engraftman Dönemi Komplikasyonlarda Hemşirelik İzlemi. Nevin ÇETİN Hacettepe Üniversitesi Pediatrik KİTÜ Engraftman Dönemi Komplikasyonlarda Hemşirelik İzlemi Nevin ÇETİN Hacettepe Üniversitesi Pediatrik KİTÜ Engraftman Sendromu Veno- Oklüzif Hastalık Engraftman Sendromu Hemşirelik İzlemi Vakamızda: KİT (+14)-

Detaylı

Kanserli Hasta Yönetiminde Danışman Hemşirenin Rolü

Kanserli Hasta Yönetiminde Danışman Hemşirenin Rolü Kanserli Hasta Yönetiminde Danışman Hemşirenin Rolü Yük. Hem. Gül Şav Özaydemir Danışman Hemşire EUKAM E.Ü.T.F. Radyasyon Onkolojisi ABD XIX. Ege Onkoloji Günleri 6-7 Nisan 2015 İzmir «Kanserle mücadele

Detaylı

OBEZİTE VE DEPRESYON. Prof. Dr. Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD.

OBEZİTE VE DEPRESYON. Prof. Dr. Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD. OBEZİTE VE DEPRESYON Prof. Dr. Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD. Obezite nedir? Obezite BKİ>30 kg/m² Çoğul etyolojili Kronik Tekrarlayıcı Yaşam kalitesini bozan Çeşitli

Detaylı

AKUT LENFOBLASTİK LÖSEMİ TANILI ÇOCUKLARIN İDAME TEDAVİSİNDE VE SONRASINDA YAŞAM KALİTELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Dr. Emine Zengin 4 mayıs 2018

AKUT LENFOBLASTİK LÖSEMİ TANILI ÇOCUKLARIN İDAME TEDAVİSİNDE VE SONRASINDA YAŞAM KALİTELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Dr. Emine Zengin 4 mayıs 2018 AKUT LENFOBLASTİK LÖSEMİ TANILI ÇOCUKLARIN İDAME TEDAVİSİNDE VE SONRASINDA YAŞAM KALİTELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Dr. Emine Zengin 4 mayıs 2018 Lösemiye bağlı Psikososyal Geç Etkiler Fiziksel Görünüm (Saç

Detaylı

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır.

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır. Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır. Lohusalık döneminde ruhsal hastalıklar: risk etkenleri ve klinik gidiş Doç.Dr. Leyla Gülseren 25 Eylül 2013 49. Ulusal

Detaylı

Ertenü.M, Timlioğlu İper.S, Boz.E.S, Özgültekin.A, Kabadayı.M, Tay.S, Yekeler.İ

Ertenü.M, Timlioğlu İper.S, Boz.E.S, Özgültekin.A, Kabadayı.M, Tay.S, Yekeler.İ Ertenü.M, Timlioğlu İper.S, Boz.E.S, Özgültekin.A, Kabadayı.M, Tay.S, Yekeler.İ Kalite standartlarına göre bir eğitim araştırma hastanesinde yatak sayısının %5 i oranında 3.düzey yoğun bakım yatağı ve

Detaylı

Kronik Hipotansif Diyabetik Hemodiyaliz Hastalarında Midodrin Tedavisinin Etkinliği

Kronik Hipotansif Diyabetik Hemodiyaliz Hastalarında Midodrin Tedavisinin Etkinliği Kronik Hipotansif Diyabetik Hemodiyaliz Hastalarında Midodrin Tedavisinin Etkinliği M E T I N S A R I K A Y A, F U N D A S A R I, J I N I G Ü N E Ş, M U S T A F A E R E N, A H M E T E D I P K O R K M A

Detaylı

HAREKETLİ ÇOCUK DOÇ. DR.AYLİN ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK PSİKİYATRİSİ AD. ÖĞRETİM ÜYESİ

HAREKETLİ ÇOCUK DOÇ. DR.AYLİN ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK PSİKİYATRİSİ AD. ÖĞRETİM ÜYESİ HAREKETLİ ÇOCUK DOÇ. DR.AYLİN ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK PSİKİYATRİSİ AD. ÖĞRETİM ÜYESİ SUNUM PLANI: Hareketli çocuk kime denir? Klinik ilgi odağı olması gereken çocuklar hangileridir?

Detaylı

Sepsis Hastalarının Yoğun Bakımdan Servise Taburculukta ph, LDH ve Kalp Hızının Sistematik Değerlendirilmesi

Sepsis Hastalarının Yoğun Bakımdan Servise Taburculukta ph, LDH ve Kalp Hızının Sistematik Değerlendirilmesi Sepsis Hastalarının Yoğun Bakımdan Servise Taburculukta ph, LDH ve Kalp Hızının Sistematik Değerlendirilmesi Yrd.Doç.Dr. Kenan Ahmet TÜRKDOĞAN Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisi

Detaylı

Şiddetin Psikolojisi 2015-2016 Bahar Dönemi Adli Psikoloji Doktora Programı. Şiddetin nöropsikolojik, biyolojik ve genetik kökenleri

Şiddetin Psikolojisi 2015-2016 Bahar Dönemi Adli Psikoloji Doktora Programı. Şiddetin nöropsikolojik, biyolojik ve genetik kökenleri Şiddetin Psikolojisi 2015-2016 Bahar Dönemi Adli Psikoloji Doktora Programı Şiddetin nöropsikolojik, biyolojik ve genetik kökenleri Doğum Öncesi Faktörler Nöral gelişimdeki anomalilere ilişkin biyomarker

Detaylı

Bölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri

Bölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri Bölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri Lityum psikiyatri 1950 1980lerde lityum bazı antikonvülzanlara benzer etki Ayrı ayrı ve yineleyen nöbetler şeklinde ortaya çıkan manik depresyon ve epilepsi Böylece

Detaylı

Az sayıda ilaç. Uzun süreli koruyucu kullanım İlaç değişiminin uzun sürede olması. Hastayı bilgilendirme İzleme

Az sayıda ilaç. Uzun süreli koruyucu kullanım İlaç değişiminin uzun sürede olması. Hastayı bilgilendirme İzleme Temel farmakoterapi ilkeleri Az sayıda ilaç Daha önce kullanılan veya ailede kullanılan ilaç Uzun süreli koruyucu kullanım İlaç değişiminin uzun sürede olması Psikolojik desteğin de sağlanması Hastayı

Detaylı

Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi

Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi Dr. Gülcan Güleç, DR. Hikmet Hassa, Dr. Elif Güneş Yalçın, Dr.Çınar Yenilmez, Dr. Didem

Detaylı

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 8 a

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 8 a Fizyoloji PSİ 123 Hafta 8 Sinir Sisteminin Organizasyonu Sinir Sistemi Merkezi Sinir Sistemi Beyin Omurilik Periferik Sinir Sistemi Merkezi Sinir Sistemi (MSS) Oluşturan Hücreler Ara nöronlar ve motor

Detaylı

SEPSİSTE YENİ TANIMLAMALAR NE DEĞİŞTİ? Doç. Dr. Murat Hakan Terekeci

SEPSİSTE YENİ TANIMLAMALAR NE DEĞİŞTİ? Doç. Dr. Murat Hakan Terekeci SEPSİSTE YENİ TANIMLAMALAR NE DEĞİŞTİ? Doç. Dr. Murat Hakan Terekeci Sepsis enfeksiyona bağlı oluşan günümüzde sık karşılaşılan ve ciddi mortalitesi olan bir durum. -Yaşlı nüfus sayısında artma -İmmünbaskılı

Detaylı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Dönem V Psikiyatri Staj Eğitim Programı Eğitim Başkoordinatörü: Dönem Koordinatörü: Koordinatör Yardımcısı: Doç. Dr. Erkan Melih ŞAHİN Yrd. Doç. Dr. Baran GENCER Yrd. Doç. Dr. Oğuz GÜÇLÜ Yrd. Doç. Dr.

Detaylı

BİYOİSTATİSTİK Sağlık Alanına Özel İstatistiksel Yöntemler Dr. Öğr. Üyesi Aslı SUNER KARAKÜLAH

BİYOİSTATİSTİK Sağlık Alanına Özel İstatistiksel Yöntemler Dr. Öğr. Üyesi Aslı SUNER KARAKÜLAH BİYOİSTATİSTİK Sağlık Alanına Özel İstatistiksel Yöntemler Dr. Öğr. Üyesi Aslı SUNER KARAKÜLAH Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Biyoistatistik ve Tıbbi Bilişim AD. Web: www.biyoistatistik.med.ege.edu.tr

Detaylı

Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD

Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD 1 Psikiyatride İlaç Etkisinin Hastalık merkezli Modeli 2 Alternatif İlaç merkezli İlaç Modeli 3 Fiziksel Tedaviler Ve Hastalık merkezli Model 1 Psikiyatride

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ 20.05.2010 Giriş I Renovasküler hipertansiyon (RVH), renal arter(ler) darlığının neden

Detaylı

AFET PSİKOLOJİSİ. GEA Acil Durum Yönetimi Eğitimleri

AFET PSİKOLOJİSİ. GEA Acil Durum Yönetimi Eğitimleri AFET PSİKOLOJİSİ GEA Acil Durum Yönetimi Eğitimleri Afet Sonrası Risk Altındaki Gruplar Doğrudan Etkilenenler Tanık olanlar İzleyiciler AFET SONRASI DUYGUSAL AŞAMALAR İLK VURMA AŞAMASI ACİL DURUM AŞAMASI

Detaylı

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR. PSİ154 - PSİ162 Doç.Dr. Hacer HARLAK

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR. PSİ154 - PSİ162 Doç.Dr. Hacer HARLAK PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR BU DERSTE ŞUNLARı KONUŞACAĞıZ: Anormal davranışı normalden nasıl ayırırız? Ruh sağlığı uzmanları tarafından kullanılan belli başlı anormal davranış modelleri nelerdir? Anormal davranışı

Detaylı

HEMŞİRELİK YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

HEMŞİRELİK YÜKSEK LİSANS PROGRAMI HEMŞİRELİK YÜKSEK LİSANS PROGRAMI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI NA GİRİŞ KOŞULLARI : Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık veya Hemşirelik Yüksekokulları, Hemşirelik, Sağlık Memurluğu ve Ebelik Programları mezunu

Detaylı

FİZİKSEL ETKİNLİĞİN OLUŞTURDUĞU KISA VE UZUN SONUCU VÜCUTTA ORTAYA ÇIKAN YANITLARI İNCELER.

FİZİKSEL ETKİNLİĞİN OLUŞTURDUĞU KISA VE UZUN SONUCU VÜCUTTA ORTAYA ÇIKAN YANITLARI İNCELER. EGZERSİZ FİZYOLOJİSİ Prof. Dr. Fadıl ÖZYENER FİZYOLOJİ BİLİM DALI NIN BİR ALT DİSİPLİNİDİR. FİZİKSEL ETKİNLİĞİN OLUŞTURDUĞU KISA VE UZUN (ANTRENMAN) DÖNEMDEKİ STRES SONUCU VÜCUTTA ORTAYA ÇIKAN YANITLARI

Detaylı

Bilişsel Kaynaşma ve Yaşantısal Kaçınmayla Aleksitimi İlişkisi: Kabullenme ve Kararlılık Penceresinden Bakış

Bilişsel Kaynaşma ve Yaşantısal Kaçınmayla Aleksitimi İlişkisi: Kabullenme ve Kararlılık Penceresinden Bakış Bilişsel Kaynaşma ve Yaşantısal Kaçınmayla Aleksitimi İlişkisi: Kabullenme ve Kararlılık Penceresinden Bakış Sedat Batmaz 1, Emrah Songur 1, Mesut Yıldız 2, Zekiye Çelikbaş 1, Nurgül Yeşilyaprak 1, Hanife

Detaylı

YOĞUN BAKIM ÜNİTELERİ TEKNİK ÖZELLİKLERİ

YOĞUN BAKIM ÜNİTELERİ TEKNİK ÖZELLİKLERİ YOĞUN BAKIM ÜNİTELERİ TEKNİK ÖZELLİKLERİ Yoğun Bakım Bir ya da daha fazla organ veya organ sistemlerinde oluşan, ciddi işlev bozuklukları veya yetmezliklerinin ve altta yatan nedenlerin izlem, tanı ve

Detaylı

YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ

YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ A.D. Madde deyince ne anlıyoruz? Alkol Amfetamin gibi uyarıcılar Kafein Esrar ve sentetik kannabinoidler

Detaylı

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite Düzenli fiziksel aktivite ile kazanılmak istenen yaşam kalitesi artışı özellikle yaşlı nüfusta önemli görülmektedir. Bu kısımda yaşlılar için egzersiz programı oluşturulurken nelere dikkat edilmesi gerektiği

Detaylı

Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler. Osman SEZGİN

Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler. Osman SEZGİN Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler Osman SEZGİN 1 0 Psikiyatrik hastalıklar kalp, şeker gibi gerçek tıbbi hastalık değildir! Ruh hastalığı olanlar olsa olsa deli dirler.

Detaylı

Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımın belirtileri ve etkileri Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımı önlemek için yapmamız gerekenler

Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımın belirtileri ve etkileri Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımı önlemek için yapmamız gerekenler Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımın belirtileri ve etkileri Çocuk ve ergenlerde cinsel kötüye kullanımı önlemek için yapmamız gerekenler Çocuk ve ergenin kötüye kullanımını üç ana başlıkta ele

Detaylı

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HASTALIK ALGISI ÖLÇEĞİNİN KLİNİK SONUÇLAR İLE İLİŞKİSİ

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HASTALIK ALGISI ÖLÇEĞİNİN KLİNİK SONUÇLAR İLE İLİŞKİSİ HEMODİYALİZ HASTALARINDA HASTALIK ALGISI ÖLÇEĞİNİN KLİNİK SONUÇLAR İLE İLİŞKİSİ DERYA DUMAN EMRE ERDEM Prof.Dr. TEVFİK ECDER DİAVERUM GENEL MERKEZ ÖZEL MERZİFON DİYALİZ MERKEZİ GİRİŞ Son yıllarda önem

Detaylı

GERİATRİ DR. HÜSEYİN DORUK

GERİATRİ DR. HÜSEYİN DORUK GERİATRİ DR. HÜSEYİN DORUK Master Yoda: 900 yıl 546 yıl Jean Louise Calment 122 yaş Tanrılar yaşlandıkça hayatı daha mutsuz ve hoş olmayan bir hale getirerek ne kadar merhametli olduklarını gösteriyor.

Detaylı

ÇOCUK VE AİLENİN SERVİSE KABULU

ÇOCUK VE AİLENİN SERVİSE KABULU ÇOCUK VE AİLENİN SERVİSE KABULU Hemşire Deniz YALÇIN Gazi Üniversitesi Sağlık Araştırma Ve Uygulama Merkezi Pediatri Hematoloji Onkoloji Kliniği Servis Sorumlu Hemşiresi Sunum Planı Hastanın servise kabulü

Detaylı

Diyabetik Ayak Yarası ve İnfeksiyonunun Tanısı, Tedavisi ve Önlenmesi: Ulusal Uzlaşı Raporu

Diyabetik Ayak Yarası ve İnfeksiyonunun Tanısı, Tedavisi ve Önlenmesi: Ulusal Uzlaşı Raporu Diyabetik Ayak Yarası ve İnfeksiyonunun Tanısı, Tedavisi ve Önlenmesi: Ulusal Uzlaşı Raporu Diyb. Hemş. Dr. Selda ÇELİK İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi, İç Hastalıkları Anabilim

Detaylı

Yaşlılarda Dirençli Anksiyete Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi

Yaşlılarda Dirençli Anksiyete Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi Yaşlılarda Dirençli Anksiyete Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi Dr. Berker Duman Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Psikiyatri AD, Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi BD Ankara Üniversitesi Beyin Araştırmaları

Detaylı

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR Prof. Dr. Mehmet Ersoy DEMANSA NEDEN OLAN HASTALIKLAR AMAÇ Demansın nedenleri ve gelişim sürecinin öğretmek Yaşlı bireyde demansa bağlı oluşabilecek problemleri öğretmek

Detaylı

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu Sağlık Hizmetlerinin Özellikleri Ergenin yaşına, gelişim düzeyine uygun Bireysel, kültürel ve sosyoekonomik farklılıklara

Detaylı

TEŞHİS İLİŞKİLİ GRUPLAR VERİLERİNİN İSTATİSTİKSEL ANALİZİ

TEŞHİS İLİŞKİLİ GRUPLAR VERİLERİNİN İSTATİSTİKSEL ANALİZİ TEŞHİS İLİŞKİLİ GRUPLAR VERİLERİNİN İSTATİSTİKSEL ANALİZİ Bilindiği üzere, Teşhis İlişkili Gruplar (İngilizce DRG) hastaların klinik ve maliyet verilerinin kullanılarak gruplandırılmasını ve benzer hastalıkların

Detaylı

Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji

Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji Şizofreni, çocuklarda ender görülen bir bozukluktur. On sekiz yaşından önce başlayan şizofreni erken başlangıçlı şizofreni (EBŞ), 13 yaşından

Detaylı

MENOPOZ. Menopoz nedir?

MENOPOZ. Menopoz nedir? MENOPOZ Hayatınızı kabusa çeviren, unutkanlık, uykusuzluk, depresyon, sinirlilik, halsizlik şikayetlerinin en büyük sebeplerinden biri menopozdur. İleri dönemde idrar kaçırma, kemik erimesi, hipertansiyona

Detaylı

GERİATRİK HASTAYA YAKLAŞIM

GERİATRİK HASTAYA YAKLAŞIM GERİATRİK HASTAYA YAKLAŞIM Demografik anlamda yaşlılığın sınırı 65 yaş olarak benimsenmektedir. 65-74 arası erken yaşlılık, 75-84 yaş arası yaşlılık, 85 yaş ve üzerindekiler ileri yaşlılık dönemidir. Yaşlanma

Detaylı

MADDE BAĞIMLILIĞINDAN KORUNMA

MADDE BAĞIMLILIĞINDAN KORUNMA MADDE BAĞIMLILIĞINDAN KORUNMA Mersin Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Sunum İçeriği Madde Bağımlılığı Nedir? Madde Bağımlılığının Nedenleri Madde Bağımlılığında Risk Faktörleri Bağımlılık Nasıl Gelişir?

Detaylı

Genel Tıpta Anksiyete Bozuklukları. Dr. Selim Polat

Genel Tıpta Anksiyete Bozuklukları. Dr. Selim Polat Genel Tıpta Anksiyete Bozuklukları Dr. Selim Polat Bunaltı, bungunluk, iç sıkıntısı, kaygı, endişe Biyolojik bir korunma sistemi Tehdit koşulları altında emosyon Savaş ya da kaç tepkisinin bir parçası

Detaylı

Sizofrenide Yasam Kalitesi. Prof. Dr. Köksal Alptekin, Dokuz Eylül Univ. Tip Fak. Izmir-TURKEY (SAYKAD 2004)

Sizofrenide Yasam Kalitesi. Prof. Dr. Köksal Alptekin, Dokuz Eylül Univ. Tip Fak. Izmir-TURKEY (SAYKAD 2004) Sizofrenide Yasam Kalitesi Prof. Dr. Köksal Alptekin, Dokuz Eylül Univ. Tip Fak. Izmir-TURKEY (SAYKAD 2004) Sizofreni: Temel Belirti Kümeleri Pozitif Sanri Varsani Dezorganize konusma Katatoni Sosyal/Mesleksel

Detaylı

ACİL SERVİS TRİYAJ TALİMATI

ACİL SERVİS TRİYAJ TALİMATI REVİZYON DURUMU Revizyon Tarihi Açıklama Revizyon No 07.11.2012 Renk kodlaması yerine (Kırmızı, Sarı, Yeşil) numaratik 01 (1-2-3) triyaj kodlaması olarak belirlendi. Hazırlayan: Onaylayan: Onaylayan: Yrd.

Detaylı