T7-.ç$i2S3. SON HALÎFENİN SARAYI ve ISTANBULDA SON HAREM HAYATI ı Yazan Seniha Sami < *

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "T7-.ç$i2S3. SON HALÎFENİN SARAYI ve ISTANBULDA SON HAREM HAYATI ı Yazan Seniha Sami < *"

Transkript

1 \. T7-.ç$i2S3 m SON HALÎFENİN SARAYI ve ISTANBULDA SON HAREM HAYATI ı Yazan Seniha Sami c v V j < * * S i

2 1 4 Birinci Cihan Harbinin neticesinde OsmanlI îraperatorluğu çökmüş, İstanbul işgal altında iken İstiklâl Harbi Anadoluyu kurtarmış, son padişah, Mehmed VI., kaçmıştı. Saltanat lağvedilmişti. Hilâfet.^, m a k a m İstanbul olarak ilân edilmişti. OsmanlI saltanatının veliahdi Abdulmeciâ efendi, Büyük Millet Meclisi tarafından halifeliğe intihab edilmiş, Dolmabağçede (şimdi Resim ve Heykel Müzesi olan) Veliahd Dairesinden taşınarak ktttştktski bitişiğindeki büyük saraya yerleşmişti. I Halife, Istanbuldaki müteadâid cemiyetlerin heyetlerini kabul ediyordu. Benim aza bulunduğum Hilâli Ahmer (l) Hanımlar Merkezi de bu arada davet edildi. 0 zaman Sultan Mahmud, Türbesi civarında bulunan Hilâli Ahmer.Merkezinde toplandık, otomobillere binerek Dolmabağçeye indik. Refet Paşanın m a k a m olan Babı Alinin önünde Anadolu ordusunun üniformasını giyen iki nöbeçi bekliyordu. H&fij{p işgal altında bulunan şehrimizde o üniformayı görmek, kalblerimizi ferah ve ururla dolduruyordu. Dolmabağçe Sarayında kabul edildiğimiz salonun karşısında da ecnebi harb donanması demir atmışürardı. Hak at kalelerimiz artık ümid ve iftihar ile dolu idi. Mabeyn Dairesinde kabul edildiğimiz için çarşaflarımızı çıkarmadık. Fakat inkılâb nasıl çabuk yürüyordu 1 Evvelce kadınlar saraya ancak yaşmaklı olarak gidebilirlerdi. Mabeyne ise kabul edilmeleri mevzuıbahs olamazdı. Billur trabzanlı,geniş ve yassı basamaklı merdivenden yukarı çıktık. Eapunun iki yanında iki büyük ocakta odun ateşi neşeli alevlerle yanan büyük salonda kahve ve sigaralar ikram edildi. Daha küçük bir salonda Halife bizi ayakta olarak kabul etti. Ceddi Fatihin Bellini tarafından yapılan ve Bayazıd Il.nin taassubu sebebinden-elden çıkarılarak bu gün British Museum da bulunan meşhur aı.l'/l* portresinin bir kopyası önünde duruyordu. Kendisi oturxxduktan sonra bizim de oturmamızı işaret etti. Harem Dairesine henüz yerleşilmediği için Hanım Efendinin bizi kabul edemediğinden dolayı teessüfünü beyan etti. Siyasî ahvale de 1. Şimdi "Kızıl Ay" deniliyorsa da "ay" kelimesi münasib -. değildir çünki "hilâl" ayın hususî bir istihalesidir. Bu gibi 'j*' delikliklere Özenmek, lisanımızı fakirleştirmekte olduğu gibi çok defa da karışıklıklara sebeb olmaktadır.

3 2 V temas ederek eslâfmin hatalarını ima etti ve nasihat dinlemeli İçlerini ilâve etti. Abdulmecid efendinin veliahlik zamanınla Vlllî Harekete taraflar o 1durunu biliyorduk. Bir kaç dakika böylece konuştuktan sonra bize müsaade edildi. Abdulmecid efendinin üç karısı oldu.ru halde resmen ancak birincisi tanılıyordu. "Hanım efendi" diye bahsettiği p idi, ondan (üçüncüsiinün kızı, Durr.ışehvar sultandır. Abdulmecid efendi, bu iki j /bir oğlu dünyaya gelldiî/ çocuğunun tahsiline çok ehemmiyet vermekte idi. Oğlunu Vienna da Thereseanum da okutmuştu. Kızına bir İnciliz mürebbiyesi tutmuştu. Kadın, altı ay yanlarında kaldıktan sonra makale neşretmiş, bu makale müteaddid lisanlara tercüme edilmişti. Bundan dolayı başka bir ecnebi muallime tutmaktan xxxx çekiniyorlardı II Aylar geçti. Mütemadi harblarm ve^ictimaî inkılâbların sarsıntı larıyle hasıl olan sıkıntılardan memleketin ahvali ümid vermekte olduğu halde benim ve daha bir çok ailelerin hususî sıkıntılarının sonu göylinmi yordu. Fakat İstiklâl Harbi, bize yüksek bir ders vermişti. H&rb henüz devam ettn p'i sıralarda Büyükderedeki yalımızın üst tarafındaki sırtlarda yeis içinde-dolaşıyordum. Birinc&fCihan Harbi esnasında açılan ve sonra metruk kalan siperlerin önünde durdum, harbin bütün acı safahatı hatırımdan reçti. Sonra düşündüm. En ümidsiz.vaziyet karşısında milletin azm ve iradesi galebe etmişti. Allahın inayetiyle belki benim*»de hususî vaziyetim bir az düzelebilir di. Sonradan öğrendim ki o esnada A vrtfpada bulunan il*ı ' nc ahbabım da ayniyle benim ^ibi meyus iken o ulvî örnekte bir teşvik görmüşler. Büyükderedeki yalı elimizden çıkmıştı. Boyacıköyde - şimdi yolu açmak için yıkılmış olan - bir yalıda kira ile oturuyorduk. Çocukları mı cinceleri kendim okutmuş iken şimdi üçü de Emirgândaki kız ve erkek mekteblerine devam ediyorlardı. Çalışmaya vaktim müsaid idi. Fakat tahsilim tamamiyle hususî hiç bir şehadetname yoktu. olduğu için elim e Hastabakıcılık şehadetnamesi

4 3 müstesna. Hem de hastabakıcılık kursu;nazariyattan ibaret kalmıştı. Hayat mücadelesine atılmak ihtiyacı içindaxxidhjbi ile karşılaştığım halde hayat ve dünya hakkmdaki fikrim pek dar bir muhite münhasır bırakılmıştı o Makine ile yazı yazmayı bildiğim için bir ticarethaneye kâtiblikle girmeyi düşünüyordum. Muallimliğe daha ziyade heves ediyordum, hatta tecrübem vardı, kardeşlerimi, ve onlar büyüdükten sonra kendi çocuklarımı senelerce okutmuştum. Fakat bir mektebe girmiş değildim. 0 sıralarda halazadem Seniye Cenani hanım bir teklifte bulundu. Bu makalemden maksad yalnız saray ahvalini değil, eski Türk hayatını da tasvir etmek olduğu için bu vesile ile Seniye Cenani hanımdan bir az bahsetmek isterim. Babası tarafından sadrıazam Safvet paşanın torunu idi. Tahsiline çok itina edilmişti. Fransızca mükemmel bilir, resme, alafranga, alaturka musikiye vakıf, iyi ata biner, kürek çeker, yüzerdi. Yaşça annemin akranı olduğu için benden daha eski zamanlar hakkmdaki hatıralarını dinlemeyi pek sterdim. Trenim hiç tanımadığım birinci ceddimiz Subhi paşamın, ikinci ceddimiz Sami paşanın, kendi ceddi Safvet paşanın konaklarındaki debdebeli hayatı tarif ederdi. Babaslnın ailesi daha hür fikirli idiler. Seniyenin Fransız mürebbiyesi vardı. Paristen getirtilmiş geniş kenarlı bir şapkayı giydiği bir gün annesi onu Sami paşa konağına götürür ve tenbih eder : - Sakın bu şapka ile paşa babanın karşısına çıkma. Hiç hatırına gelmemiş olan bu tecrübe Seniyeye pek cazib görünür. Arabadan indikten sonra annesi yasmak ve feracesini çıkarırken ve şene halalarıyle konuşurken çoc\ık, büyük ceddinin odasına koşar. Sami paşa, bağçeye nazır pencerenin yanında oturmuş. Çocuğu görünce : - Oh i bonjour, mademoiselle, der, sonra yanma çağrır, bağçeyf işaret eder : - Görüyor musun şu havuzu? - Svet efendim. - Koş, şapkanı havuza at. - Peki efendim. Çocuk, memnun, koşar, güzel Paris şapkasını havuza fırlatır. Fakat a:kar± annesi hiç memnun olmaz. Safvet paşa konağı, bir şaheser olan Sami paşa konağı ahşab oldukları için yıkıcıya verilmiş, yerlerinde büyük mahalleler inşa edilmiştir. Ancak Subhi paşa konağının harem dairesi kârgir olduğundan bu güne kadar muhafaza edilmiş, fakat frfegjtn»diarzdg» çıkmstur, etrafındaki vasi arazi ile birlikte bizim elimizden çıkmıştır.

5 4 Seni ye hanımın annesi vf benim halam olan Kihri hanımın Kanlıcadaki yalılarının rıhtımından yaşmaklı ve feraceli olarak \ kayığına binerek gezmeye çıktığını Safveti Zıya bey, -Silik Simala r a hikâye etmiştir. Fakat onun bilmedi'1 tafsilâtı Seniye hanımdan öğrendim. Bu gün ancak yarısı meveud kalmış olan yalının önünde bir rıhtım var. Yalının cenub cihetindeki parmaklıklı selâmlık bağçesi, yalının uzun cebhe si? v şimal cihetindeki yüksek diyarlarla çevrilmiş harem bağçesinc-,yönünde uzanırdı. Bu gün yalının ancak selâmlık dairesi ve bağçesi mevcuddur. Harem dairesi yıktırılmış, bir kısmı bağçeye çevrilmiş, bir kısmı parsellenereksatılmıştır. Seniye hanımın anlattığına göre annesi, yalının kapusunun kamcşimsîiıiskt hirxkaçxfehsamak±ahxaşxğıx±mkrkkh basamaklarından inerek tam karşısında bekleyen kayığa binerken uzun rıhtıma bakar, "Ah I şu rıhtım boyunca bir yürüyebilsem I" diye hasret çekermiş. Fakat bu, bir hanım efendinin yapamıyacağı bir serbestlik idi. Pek ayıb olurdu. 0 rıhtımda yarım asır sonra çekilmiş bir fotoğraf şimdi gözümün önünde.. İki gene kız, büyük halalarının yaşmaklı, feraceli olarak yürüyewediği rıhtımca kayıkların yanaşmasına mahsus basamakların üstünde deniz mayosu ile oturmuşlar. Kayık, yaşmak, ferace hakkında pek mübhem fikirleri var. Seniye hanım,(jsonradan)teşrifat nazırı olan İsmail Cenani beyle evlenmişti. Zevcinin vefatından sonra yine saraya gider, gelirdi. Bir gün Halifenin huzuruna kabul edilmiş. Halife, kızı, Dürrışehvar sultandanjbahsetmiş. Son mürebbiyesinin neşrettiği hatırattan dolayı tekrar bir ecnebi almaktan çekiniyordu. - Sultan, mürebbiyesiz kaldı, demiş. Seniye hanım : - Şimdi ecnebilere ihtiyacımız kalmadı^ diyerek beni tavsiye etmiş. Teklifi büyük bir memnuniyetle kabul ettim. Kızlarının çalışmasına esas itibariyle muteriz olan babam,buna hiç bir itirazda bulunamadı, Seniye hanımla ben çarşaflandık, Saray Nazırı Cevad paşanın haremi Eşref hanımı Şişlideki apartmanında ziyaret ettik. Beni, kendisine takdime hacet yoktu *çünki onun da aza bulunduğu Hilâli Ahmer merkebinde tanışmıştık. Bir kaç gün sonra Baş Mabevnçi Ahmed Hikmet bey ile e-örüşmeye

6 5 davet edildim. Dolmabağçş Saraytflmabeyn dairesinin alt katındaki büyük salonda görüştük. - Zevcim Rauf bey merhumdan çok senanızı işitmiştim, deoim. - Evet, dedi, pek aziz bir ahbabım idi. Sizi müteessir etmemek için bahsini açmadım. (İnce bir müddet/haftada üç defa, öğleden sonra devam etmem lâzım geldiğini, sonra sarayda kalmam icab ettiğini, Haftada iki gece evimde kalmama müsaade edileceğini söyledi. Şartlarını kabul ettim. Çocuklarım Emirgdndaki kız ve ef^ek mekteblerine devam ediyorlardı. Evde oldukları zamanda annemfmeşgul olacağını biliyordum. Derse devam edeceğim günler tayan edildi, önümüzdeki salı günü Öğleden sonra saat bir buçukta haremde bulunmaklığım bildim İdi. Sonra birden bire hatırladı î - Belki salı günü başlamak istemezsiniz? - Hayır, dedim,batıl itikadlarım yokdur. "epsi Allahın günü. Salı günü ayni saatte' ayni salonda bulundum. Fakat Ahmed Hikmet bey huzurdaymış. Bir saat kadar bekledim. Fena sıkıldım. Nihayet sofaya çıktım, ilk gördüğüm efendiye dedim ki : - Saattir buçukta Haremde bulunmaklığım emredildi. Halbuki Ahmed Hikmet bey huzurdaymış. Bir kusur etmiş olmiyayım. Nihayet Ahmed Hikmet bey geldi, ikinci harem ağasını çağırttı, takdim etti. Sarayın uzun koridorları vejsofalarından, muayede salonundan harem 'airesine geçtik, yukarı çıktık, kalfaların -ardımıyle "soyundum", yani jaaaıd peçemi, esvabımı çarşafa çeviren pelerini çıkardım. Peçe ile pelerin boğçalandı. Birinci kadın efendinin huzuruna götürüldüm. ' A&L Beni ayakta bekliyordu. Yüzü güzel, vücudu dolgun, saçları itina ile taranmış, nazik, mültefit, malûmatlı, münevver bir hanım efendi. Hususî hayatım ve tahsilim hakkında beni gayet nezaketle isticvab etti : - Şartlarınız nedir? diye sordu. Ahmed Hikmet beyin bana bildirdiği şartları tekrar ettim. Bir müddet konuştuktan sonra Dürrışehvar Sultanı çağırttı. On yaşında, uzun boylu, lepiska saçları arkasında k a i m bir örgü halinde toplanmış, mahcub tavırlı bir çocuk içeri girdi. Kendisine sorduğum suallere cevaben İngilizce bir az bildiğini söyledi, okuduğu kitabı gösterdi. Kadın efendi :

7 6 Louis XV, üslûbunda - Üç şagirdiniz olacak, dedi. Biri Tevfiq efendinin kızı Nilüfer sultan, öbürü benim hemşirezadem Peykhan. Gitmeme müsaade edildi. "Soyunduğum" sofaya avdet ettim, kalfalar peçem ile pelerinimi boğçadan çıkardılar, "örtündüm". Bir haremağası beni harem dairesinin kapusuna kadar teşyi etti. Beşiktaş vapor iskelesine yakın olduğu için arabaya ihtiyaç kalmıyordu. Ondan sonra hep o kapudan gelir, giderdim. İçeri girince haremağalarinin bölüğünden geçiliyordu. Tanımadıkları biri olunca kim olduğunu büyük bir nezaketle sorarlardı. Esasen Sarayda en ziyade dikkati celbeden hususiyet, ananevi Türk 'erbiyesine. ve Saray inceliklerine gösterilen riayet idi. Hani artık öğrendikleri için kimse benimle meşgul olmadan bağçeden geçerek misafirlere mahsus cümle kapusundan içeri girerdim. Hanedana raahs\ıs kapu, deniz cihetinde idi. İki geniş sofa, bir koridordan geçerek Sultan efendinin dairesine girerdim. Sultanın dairesi, sarayın cebhesinde sıralanan beş odadan ibaret idi. Sultan, annesi ile büyjk bir odada yatıyordu. Onun / bitişiğinde daha küçük bir oda, ders odası idi. Açık leylâki/kumaş ile kaplanmış/bir raavun takım ile döşeli. rtada bir masa, duvara dayalı bir piano, öbür duvarda bir camlı dolab, kapunun yanındaki yüklüğün içinde sult-mn küçüklüğünden kalma oyuncaklar ve bazı ders edevatı duruyordu. Ondan sonra büyük bir sofadan benim müstakbel yatak odama geçiliyordu, ona bitişik ve Sarayın şimal ucunda kırmızı ve yaldızlı Louis XIV üslûbunda bir salon vardı fakat hiç kullanılmazdı. Bana tahsis edilen odada "soyunduktan" sonra ders odasına giderdim. Şagirdlerim beni orada beklerlerdi. El sıkardık. Nilüfer sultan, Sultan Azizin oğullarından Tevfiq efendinin kizı^sri. Sarı saçlı, elâ gözlü, soluk benzli bir çocuk'iî^dürrışehvardan ansak iki yaş büyük olduğu halde boyu ondan fazla uzun değildi. Az konuşur, nadiren gülerdi0,na baba arasındaki geçimsizlik kadar çocuklara tesir eden bir şey yokdur, çünki çocukun saadeti için elzem olan aile ahengi esasından yıkılmış oluyor. Tevfiq efendi, haremi Emine hanımı iki kızı, Nilüfer ve Fethiye sultanlar ile evinden çıkartmış, bir başkasiyle evlenmiş idi. Sultan Mehmed VI-(yahidüddin/, Emine hanimi-iki kızı ile sarayına almıştı^- Kemleketi terkettikten sonra Halife onları yanına almıştı. Bağçe üstünde büyük bir odada, yaşça Nilüferden pek büyük olmıyan bir hizmetçi kız ile oturuyorlardı. Emine hanım uzun boylu, narin, güzel, mahzun yüzlü,,.çocuklar bir erke s idi. Bir srürv/bermutaa ehmed '/! çı ki s ti ri yerlerdi,

8 7 Peykhan, Birinci Kadın efendinin hemşiresinin ilk kocasından olan kızı idi. Annesi, ilk kocasından boşanarak xsntrar tekrar evlenmiş, bir oğlan çocuğu dünyaya getirmişti. Çanakkale muharebesi esnasında dünyaya geldiği için Halife, adını Anafarta koymuş. Küçücük, kara bir şeydi. Babası şehid olunca o aile/de Halifenin sarayına sığınmıştı Peykhan, sarışın, güzel bir kızdı. Orí beş yaşında olduğu için "erkekten kaçıyor", yani sokağa çıktıkça çarşaflanıyordu. Falçat çarşaf modası eçmeye başlamıştı artık. Sokağa çıkarken esvabımızın üstüne bir manto giyer, başımıza "sargı" denilen ince bir ipekli yahut tül sarardık. Sarayda ikamet edenler arasında Halifenin teyzesi ile onun ktzı Neyyir hanım vardı ki o da orta yaşlı bir hanımdı. Teaddüdıezvac kanunen lağvedilmeden evvel Abdulmefeii efendi üç defa evlenmişti. Sarayda, eski usul üzre Birinci, İkinci ve Üçüncü Kadın efendi diye anılan hanımlardan ancak birincisi resmen tanılıyordu. Yabancı misafirlere yalnız o çıkardı. Bir Türk kızı idi. On bir yaşında iken Abdulmecid efendi kendisini sarayına almış, mükemmel tahsil ettirmiş, büyüdüğü zaman nikah etmişti, ömer ^aruq efendinin annesi o idi. Öbür kadın efendilerin ikisi de Çerkeş idiler. Harem erkânı : haznedar usta ile haznedarlar, kâtibeler ve kalfalardan ibaretti. Kalfaların en eskilerine "usta" payesi verilirdi. Bunlardan biri (aradan otuz sene geçmekle adını unuttuğum için "Dilber usta" diye bahsedeceğim), tamamiyle bunamıştı. Sarayın içinde avare dolaşırdı. Beni görünce s - Kimdir? diye sordu. - Puallime hanım, dediler. Beni pek gene görmüş olacak ki î - A Í çocuk... dedi. Bir dakika sonra beni unutmuştu. Kâtibe hanımlarla görüştüğüm zaman onlar da : - Pek gene, pek çocuk, dediler. Birinci kâtibe, elinde asa ile gezerdi. Bir gün ders esnasında Birinci Kadın efendi içeri girdi. Tabiî hep ayağa kalktık. % - Dersinize iştirak edeceğim, dedi, masanın başına oturdu. Dersimimizle alâkadar oldu. İngilizceyi iyi anlıyordu. Fransızcayı mükemmel bilirdi. Başka bir gün dersi müteakıb sultanın gözleri gibi iri lâciverd

9 i 8 gözlü, şişmanca bir hanım içeri girdi. Dürrışehvar : - Annem, diye tanıttı. Dersten sonra oturdu, uzunca konuştuk. Dürrışehvar kendi annesine sadece "anne" derdi. Halifeye "cici babam", Birinci Kadın efendiye "cici anne" derdi. Saray halkı kendisine "cicim" diye hitab ederlerdi. Kemal bey ve ben, resmî unvanı olan "sultan efendi" diye hitab ederdik. Dİ yer sultanlar isimleriyle yadedilirlerdi : Nilüfer sultan gibi. Sultanların çocuklarına, eğer babaları Ali Osmandan değilse "beyzade" ve "hanım sultan" denilirdi. Bazan ders odasına Faruq efendi bizi ziyarete şiirdi. O zaman pek yakışıklı bir -ene olan Faruq efendi, î-.ehmed VI» m kızı Sabiha sultan ile evli idi. Neslişah isminde üç yaşında 'dizel bir kızları vardı. Şimdi Mısır prenslerinden, bir zaman naibi melik olan bdulrahim *in haremidir. Neslişah sultan, evlendikten bir kaç sene sonra zevci ile birlikte Istanbula geldiği zaman güzelliği ve asaleti halk arasında unutulmaz b^r galeyan uyandırmıştı. Faruq e endi, Rumelihi sarında, I-.'ehjfmed VI,*#ın Tophane Müşiri Zeki paşa veresesinden satın alarak Sabiha sultana verdiği yüksek, k&rgir, çirkin yalıda oturuyordu.' İkinci kızları Dolmabağçe sarayında dünyaya geldi. Adını Hanzade kordular. Birinci Kadın efendiye tebrikâtımı arzettim. Beni çocuğu görmeye davet etti. Sabiha sultan, dört direkli büyük bir pirine karyolada yatıyordu.?aruq efendi yanında oturuyordu, öyle mesud bir çift görünüyorlardı ki evlilik hayatlarının boşanma ile neticeleneceği hatıra gelemezdi. Yanlarından ayrıldığım zaman kilerin önünden geçtim, lohusa şerbeti ile meşgul olan kalfalar yolumu kestiler, bana şerbet ikram ettiler. Bir saat ders okuduktan sonra bağçeye çıkar, gezerdik senesinde son baharda hava öyle güzeldi ki leylaklar açmıştı, erikler meyve veriyordu. Bağçede iki odalı küçücük bir köşkü Halife^ kızma tahsis etmişti. Çocuklar orada oturur yahut oynarlardı. Bir gün ortalık temizlediler, tahtaları sildiler. Bir gün de ben görmiyorum sandıkları zaman ham erikleri yiyorlardı. Darılmaya mecbur oldum. Bazan Çamlıcadaki bağlarından çavuşüzümü gelirdi. Dürrışehvar, Çamlıcadan daima hasretle bahsederdi. Orada daha * serbest yaşıyorlardı. Dolmabağçede harem bağçesiııin yiisek duvarları arasında pek kapalı idiler. Kurban bayramında dersler tatil edildi, aray âdetlerini henüz tama? iyi e kavrıyamamış olduğum için tebrike nasıl gideceğimi düşündüğüm sırada Hilâli Ahmer Hanımlar Merkezinin sair cemiyet

10 9 heyetleriyle ayni günde kabul edileceği için bana haber verildi. Bu mükemmel bir vesile oldu. Bu defa hareme kabul edildik. Kalfalar - Soyunun, dediler. ^ Bir hayır cemiyetinin asalarından bazıları fena şaşırdılar. Saray âdetlerinden tamamiyle bihaber oldukları için böyle bir ihtimal hatırlarına gelmemişti, çarşaflarının altında miiasib esvablar iyraemişlerdi. Saçları bile muntazamen tonlanmış değildi. Bir birinden tarak i steyenlerjoldu. Kahve, sigara ikram edildikten sonra her heyet ayrıca huzura kabul edildi. Şeref hanım bizi içeri aldı ve birer birer takdim etti. Bu defa Halifenin yanında Birinci Kadın efendi ile Dürrışehvaü sultan bulunuyorlardı. Sultan beni görünce gülümsedi, hiç temkini oozmadı. Hanedan azası küçük yaştan itibaren teşrifata ve adabı muaşerete mükemmelen alıştırırlardı. 0 sene Kurban bayramı 23 temmuza tesadüf ediyordu, Lausanne sulhu da imzalanmıştı. Kadın edendi ; - İki büyük sevinci birden idrak ediyoruz, dedi, ^ausanns 23 temmuz ile Lausanne sulhunun imzalanması, nümüzdeki önümüzdeki vazifelerden Halife bahsederken Kadın efendi : - Gönlümüz rahat olarak çalışırız, dedi. Huzurdan çıktıktan sonra Eşref hanıma : - Sultan e endinin annesiyle görüşeceğim, dedim. Kalfalar bir birine : - Olmaz,»diyorlardı. Misafir götürülmez. Öbürü s, - Misafir, eğil, dedi. Bendegânâtemdır.. hihayet beni küçük bir salona götürdüler. İkinci ve Üçüncü kadın etendiler orada oturuyorlardı. Beni büyükbir memnvyetle kabul ettiler. Sultanın derslerimden çok istifade ettiğini söyleyerek iltifat ettiler. İkinci kadın-efendi, k'ırmızalar giymiş.bir esmer güzeli, o da ortakları gibi tunbul idi. îedrx$h±axbaşiayai2:xüşxa3t:xbiqhıxx&r±ıkxmrxyiaxkai!aamxiüzııngh biidirimi Dürrışehvar, okuduğu birinci Royal ReaderH bitirmişti, İkincisini almak icab ettiğini söylediğim zaman bitmez tükenmez muameleler lâzım geldiğini görünce hayrette kaldım. Bilmem kaç makama havale edildi, imzalandı, dolaştı, Hilâli Ahmer Merkezine 'ittiğim bir gün Halil Edhem beyin haremi : - İngilizce bir kitab ısmarlamışsınız, dedi. Baş mabeyne iden öğrendim.

11 10 Gülmekten kendimi men*edemedim : - Aman efendim, dedim, îngiltereden bir drednot ısmarlasaydık daha kolay olurdu belki. Ondan sonra yazı efterleri lâzım olunca kendim almaya karar verdim. Eve adince oğlum Avrii ü gönderdim. Boyacıköy çarşısında Ki sak'm küçücük dükkânı,köyün Bonmarşesi bibiydi. Avni on bir yaşındaydı, sokağa yalnız çıkmasına müsaade ediyordum artık. Bu serbestlikten istifade etmeye fırsat bulduğu' için sevinerek koştu. Beş/dakika içinde defterleri yetirdi. Dürrışehvare verdiğim zaman î - Zahmet etmişsiniz efendim, dedi. - Hayır, dedim, benim için bir zahmet olmadı. Birisini gönderdim, aldırdım. "Birisi" dediğim Avniciğim, Kisak tan alış verişe ilk başladı"! zaman bir eşyanın fiyatını sorunca Kisak ; - 20 kuruş amma sana 1 5'e bırakırım, demiş. Esnafın bu gibi âdetlerini henüz öğrenmemiş olan çocuğun bir atıfet kabul etmek, kibrine dokunmuş : --'Hayır, demiş, her keşten ne alıyorsan onu veririm. Bunu bana hikâye edince, çok güldüm. Pek hassas olan çocu un izzetinefsini renci e etmiş olacağımı düşündükçe şimdi vicdan azabı duyuyorum. Hiç gülmeden kendisine halükeyfiyeti anlatmalıydım. Ondan sonra alış veriş âdetlerini bittabi öğrendi.[fakat müfrit bir hassasiyetle malûl olan kalbi, küçük yaşından beri talihin kendisine yüklettiği (»üçlüklere tehammul edemediği için Bir zaman sultanlar, yazıları kurutmaya mahsus kâğıâ bulamıyorlardı. Beşiktaş vapor iskelesinden Saraya giderken caddededki kâğıdcı dükkânlarından birinden aldım. Saraya varınca mördüm ki.de Kemal bey/nihayet almış, getirmiş. Kurutma kâğıdı cihetinden zengin olduk..kolayını öğrenmiş.oldum. Lâzım olan şeyleri Kemal beye söyler dim. 0, mabeyne serbest girip çıktığı için lâzım gelen muameleleri kolayca yanıyordu. Tedrisata başlayalı üç ay olmuştu. Baş mabeynci benimle tekrar görüşmek için haber gönderdi./durrışehvarın refakatinde'mabeyne /Çarşaflandım,

12 11 \o*«' le/.gittim. Artık sarayda kalmam tensib buyrulduğunu bildirdi. Bir cumaertesi berrautad öğleden sonra saraya yeldim. Hafta sonuna kadar kaldım. Çocuklarımdan ilk defa ayrılmıştım. Her?ece yatakta yatarken onları kaç gün evvel gördüğümü, kaç gün sonra tekrar göreceğimi be sallardım. n.. JLer Akşam7yemekİni üçüncü. Kadın e endi ile,birlikte küçücük bir yemek odasında yerdim. Kışın o oda güzel, büyük bir pirine mangalle ısıtılırdı. Büyük odalarda çini sobalar vardı. Kalorifer tesisatı yapılmış olduğu halde işletilmiyordu henüz. Odaların pencereleri kafesli idi. Fakat kafeslerin arasından Boğaz raedhalinin doyulmaz manzarası görülüyordu. Yatak odam pek rahat idi. Koltuklar, yazı masası, tuvalet masası, esvab dolabı vardı. Ekser odalarda olduğu gibi orada da yüklük vardı. Sultanlar, Halife ve Birinci Kadın e endi ile birlikte büyük bir yemek odasında yemek yerlerdi. Sultanların Türkçe muallimi Kemal bey merhum, bir ders pro ramı yapmış, kendini arslan payı ayırmıştı. Başımı örttüm, kendisiyle görüştüm, programı daha insaflı surette tadil ettik. Piano ve keman meşkine günde yarımşar saat ayırdım. Her çarşanba günü sultan, Halifenin huzurunda piano ve keman dersi alıyordu. Hanedan azasının evvelden beri edebiyata, güzel sanatlara ne kadar merakı olduğu malûmdur. Padişahların çoğunun ivanı Türkçe yahut Farsça divanları olduğu gibi son zamanlarda şehzade ve sultanların kimi musiki, kimi resim veya heykeltraşlık ile meşgul olurlardı. Blirhanüddin efendi, Fehime sultan, mükemmel piano çalarlardı. Ahmed efendi, pişmiştopraktan pek güzel he keller yapardı. Halifenin edebiyata, resme, musikiye çok merakı vardı. Üdebâyı elinden geldiği kadar himaye ederdi. Ahmed Hikmet beyi baş mabeynci tayin etmiş, Abdulhaa Hamidi Saraya misafir etmişti. Siyasî faaliyetten mahrum olduğu için,kendine bir meşguliyet programı çizmişti. 4ftanın her günü bir vazifeye tahsi s,edilmişti. Bilhassa yağlıboya ile meşgul oluyordu. Oğlu Ömer Faruq efendinin güzel bir portresini, bitirmişti, kızı Dürrışehvarın Bursa kıyafetiyle bir.portre sini yapıyordu. Sultan Abdulhamid II.ye hal inin tebliğ edildiği sahneyi gösteren bir tablosu da vardı. Halbuki ayni âkıbet keniini bekliyordu.

13 V 12 öğle üstü /Darılmaya/ i Cumaertesi 2 Teşrinievvel 1923 günü İstanbul sevine içindeydi. İşgal orduları çekilecekti. Dolmabağçe meydanında merasim hazırlandı. Hafta sonunu evimde geçirdikten sonra/saraya avdet ettim. Her taraf beyazkırmızı renklerle *ewrhmış, vaporlar donanmıştı. Beşiktaş iskelesine çıktım, Saraya yittim. Bülend kalfa, Sultanin dairesine memur olan gene bir kız, Sultanın merasimi seyretmeye çıktığını, Kadın efendi, benim' de istersem gidip seyredebileceğimi teklif ettiğini ilâve etti, takat kendi kendime kalabalık içine çıkmaya cesaret edemedim* Yazı masasının önüne oturdum, o ün hasıl olan intihalarımı benden Fransızca bir makale istemmiş olan Î0&r haftalık bir gazetsrinin. mecmua için yazdım. Oraya gönderdim ve oek beğenildi fakat neşredilmesine vakit kalmadan evvel mecmua iflâs etmiş bulunuyordu. Talihim orada da kendini posterdi. Akşam, Saray dahil olarak, şehir ışıklarla donandı. Sultanla birlikte tnabeyn bağçesine nazır bir salona çıktık. Karanlıkta oturduk, dışârdaki elektrik ışıkları odayı aydınlatmaya kâfiydi. Salonun içi dolu idi. Halife ile şehzadeler bağçede oturuyorlardı. Sultan, kendisini şımartmış olan kalfaların arasında kalınca arsızlığı tuttu, ^attn yerlerde yuvarlandı. /mecbur oldum. Halbuki benimle yalnız kaldığı zamanlar pek uslu ve temkinli idi. O aralık babası onu çağırttı. Bir yaver ile birlikte bağçe kapusuna doğru hafif salıntılı edasiyle yürüdüsiinü pencerden gördüm. Bütün Saray halkının sevinci pek samimî idi. ak a t o günün akîbinde büyük bir endişe ile karşılaştılar. İşgal orduları Misaqı Millî dahilindeki araziden büsbütün çekildikten sonra hilâfete artık lüzum kalmadığı her vesile ile ihsas edilmeye başlanıldı. Bizler yine mutad meşguliyetlerimize devam ediyorduk. Günler pek kısalmıştı. Akşam yemeğinden sonra ders odasında tekrar toplanırdık. Çocuklara bazı oyunlar öğrettim. Pek hoşlanıyorlardı. Bir akşam üçü de acayib kıyafetler giymiş, yüzlerini pudralamış olarak ders odasına girerek bana bir sürpriz yaptılar. 0 gece odama çekildiğim zaman pudra kutumun karıştırılmış olduğunu gördüm. Hava müsaid olduğu zaman bağçede ders okuyorduk. Ben başörtüsü ve yeldirme giydiğim halde bir gün haremağalrıtldan oiri geldi, bana bir şey söylemeye cesaret edemediği için Peykhana çıkıştı ; - Sultan e"endi çocuk, dedi. Muallime hanım yeni geldi. Siz bilmelisiniz ki burada oturmak olmaz. Ben derhal eevab verdim : - Sultan efendinin bağçefe okumalarını efendimiz ferman t

14 13 bana buyurdular, Kadın efendi/tebliğ etti, Emre itaat etmeye mecburum. Sesini çıkarmadan uzaklaştı. Kemal bey ders odasına geldiği zaman bir haremağası onu <eti- rirdi. Saray tabirincg "halvet" olurdu, yani yolları üzerindeki kadınlar görünmezlerdi. Bir gün Türkçe dersi bitti. Kemal bey gidecek, haremağalardan kimse ortada yok. Eensini geçireyim diye bana yalvardı. Başım örtülü olarak önüne düştüm, uzun koridorlar ve sofalardan geçtiğimiz ırada bir kapudan bir kalfanın çıkmak üzre olduğunu gördüm, koştum kendisine habel. verdim: - Sultan efendinin muallimi '-eçecek. - /iman, halvet varmış I diye bir telâşla geri çekilerek arkasında bulunalı iki üç ki şeye haber verdi : - Halvet var l Bir sabah Sultanlar ile birlikte bağçeve çıkacağımız sırada bir haremağası bağçe kapusundan bize özür dileyerek veri çevirdi : - Muallime hanımı bırakamam, dedi. Bağçıvınlar bağç-ede çalişı-. yorlar. Çocuklar yalnız gidemezlerdi. G ri döndük. Üçüncü Kadın efendi o sabah bağçeye niçin ütmediğimizi soruncâ*anlattım. Sebebi kâfi -ördü. Peykhan da sonradan/anîatirken : - Bağçede halvet dolu, diyordu. Dürrışehvar her halde memnun'olmuştur. Zavallı çocuk bağçeden bıkmıştı. Hayatı pek yeknesak geçiyordu. Nilüferin annesi Emine hanım î - Şunları bir sokağa çıkart sanız da uzun uzadıya yürütşeniz, diyordu. - Burtu ben de isterdim, dedim. Fakat muvafık görülür mü? Her halde Saray etiketine muhalif olacaktı. Bağçede oyunlar oynamakla iktifa ediyorlardı. Emine hanım, yürümenin lüzumunu idrak ettiği halde koşup sıçramalarını bir az ayıblamaktan-kendini men edemiyordu : - Bizim zamanımızda koşmak ayıbdı, dedi. - Çocuklar için koşmak, oynamak elzemdir, dedim. 0 güzel sonbaharı pek soğuk bir kış taklb etti. Bir sabah uyanınca ortalığı bembeyaz gördük. Dürrışehvar çok sevindi. Tatil saatinde çocukları bağçeye götürdüm. Kardan bir heykel yaptık. îiilâd bayramı haftasında bir rün Üçüncü Kadın efendi tebliğ etti : - Efendimiz ferman ettiler. - Baş üstüne, de Um, selâm verdim. - İsveç sefiresi sultanları öğle yemeğine davet etti. Sultan

15 14 efendjyle gitmenizi istiyorlar... - Peki e endim. Büyük Bir nezaketle ilâve etti : - Eğer Bir maniiz yoksa. - Hiç Bir maniim yok efendim. yt\ Dürrışehvar erakla Bana sordu : - Ne giyeceksiniz? - Bildiğiniz siyah ipekli çarşafımı, dedim. - Ah, çarşaf modası geçti. - Pelerini giymiyeceğim, esvabımın üstüne manto iyece im, Başıma sargı saracağım. İçi rahat etti. Sarayın sahil cihetindeki hanedana mahsus kapuda SaBiha sultan ile Birleştik. Birinci ila d m efendi, sefireye selâmlarını Benim vasıtamla gönderdi. Minimini Nesİi şah sultan, İsviereli dadısının kucağında Bizim otomobile Bindirildi. Katın e 'endiler, sultanları kapuya kadar teştji ettiler. Maçkada Ulviye sultanın konağının öünde durduk, o da hemşiresinin otomobiline Bindi. Sefarethanede gene kadınlar, her Biri lir İsviçre eyaletinin kıyafetini giymiş olarak süianları reveranslarla karşıladılar. Murat V.in kızı Fehirae sultan orada olduğu gibi Naciye sultan da kızını getirmişti. - Ne i.ne Tochter spreeht Deutsch wie ein deutsches Kind, diye övünüyordu. J t Kendi si îtx-2'e/c/ Enver pjaşa ile Birlikte Alranyaya iltica etti ği zaman-almanca öğrenmiş olcaktı. Evvelce pek şişman olan Naciye sultan Almanyada kür yapmış olacak ki vücudu hayli Biçime girmişti. Enver paşa Türkistanâa maktul olduktan sonra Naciye sultan,kayınbiraderi ile evlendi. Bünu Halife tasvib etmiş : - Çocukların amcasıdır, kendilerini< himaye eder, demişti. Yemek sofrası, İsveç âdeti üzre kurulmuştu. Bütün yemekler ortadaki Büyük masanın üstünde duruyordu. Etraftaki küçük masaların etrafında oturduk, her kes Bezendiği yerheği kendi masasına alıyordu. Yemekten sonra ç ini çalındı, dans ettiler. Naciye sultanın kızı, klasik Bir dans oynadı. Bir noel ağ;cı donanıtılmıştı. Üzerindeki küçük hediyeleri. IntihaB etmek için kura çekildi. Naciye sultan Birinci numeroyu kazandı. Fehime sultan Bir polişinel intihab etti, kahkaha ile gülerek her kese gösteriyordu. Birdjsn Hediyelerin tevzii henüz Bitmi şken.bir.mp.tutuşturdu-. kurumuş, ;allay-ını

16 15 ağaç d ak t fct mumlar i an biri,kurumuş birdalı tutuşturuverdi. Orada, "bulunan İsveçli hanım, hiç şaşırmadan dalı kırdı, yere attı, kocaman ayağının altında söndürdü. Bir gün Kemal hey, bizi Süreyya paşanın halattaki mensucat fabrikasını gezmeye götürdü. Süreyya paşanın kızı bizi re'zdirdi, çay ikram etti. Sultan, bilhassa halı dokuması ile alâkadar oldu. Biz giderken müteaddit rengierde yünlerden çileler verdiler. Bunlar da sultana yün örmesini öğretmeme vesile oldu. - Bebeğim hırkasızjkaldı, pek üşüyord^ dedi. filvaki ders odasnm yüklüğü içinde bebek karyolasının içinde, yorganı örtmüş, yatıyordu. Sultan anlatıyordu : k - B nde ne güzel mantoluk parçalar vardı, hatta kürk parçaları bile. Kibarlık ettim, veliahd dairesinden buraya taşınırken hepsini bıraktım. Kendisiyle istihza ederek tekrar etti : - Kibarlık ettim. - Durun, dedim. ıben ona güzel bir hırka örerim. Diirrışehvar çok sevindi. Güve^z yünden bir hırka ördüm. Hakikaten çok.güzel oldu. Bebek yataktan kalktı, giyindi. Bir gün öğleden sonra ders odasına girdiğim zaman pek kalabalık buldum. Sabiha sultan, Birinci ve Üçüncü kadın efendiler, Halifenin. teyzesi ve kuzini orada oturuyorlardı. Konuşuyorlar, sigara içiyorlardı. Birinci kadın efendi bana hitab etti : - Bebeğe hırka örmüşünüz. Haniya bizim hırkamız? İzah ettim : - Bebek hirkasız kalmıştı. Yataktan çıkamıyordu. Sabiha sultan örgüyü pek beğenmişti. Nasıl yapıldığını kendisine gösterdim.' Kalktı, yanıma geldi, baktı. Bir gün çocuklar Türkçe derslerini okurlarketı bermutad odama çekilmek istedim. Bir de baktım ki bunak Dilber usta sobanın karşısında koltuğa kurulmuş. Aklını oynatmış insanlardan daima pek sinirlenirim. Bu işgal karşısında hemen ric'af ettim. Koridorda rastladığım harema.ğasina vaziyeti anlattım. Sırıttı : - Ben çıkarırım, dedi. Lahzede oda tahliye edildi. Sonra muvaffakiyetini n. sırrını bana anlattı : - Gel, dedim, sana podralar vereceğim, allıklar vereceğim.

17 16 V Sultan Abdulazizin slümü şehicl edildi-ine saray muhitinde tam bir kanaat mevcuddu. Bir gün SMix3CxşK}ntHxx±iKxJf±iii s3îxkhhh ie!ikxyahxyhiıaxbtkxmhş^: kbimşmrîsrkan Nilüfer, kanapede oturmuş, Dürrışehvar ile konuştuğu sıra'a : - Sultan Murada acıyorum, deyince Dürrışehvar, yarı öfkeli, yarı şaka üstüne atıldı, iki çocuk halının üstünde yuvarlandılar. Kendilerini toplayıp ne. es alabildikleri zaman Dürrışehvar mahremane bir tavırla Nilüfere anlattı : ' - Büyükbabamızın qâti. fidir., Bir gün Mehraeâ VI. (sultan fadeddin) çekiştirilirken ilüfer, mahzun bir tavrla : t - İkraeyini yedim. Aleyhinde bir sey söyleyemem, dedi. Zavallı çocuk mevkiinin nezaketini temamiyle idrak ediyordu. Halbuki halife ona kendi kızındın ayrı muamele etmemeye dikkat ediyordu. İOuima beraber bulundur duğu^ibi kızının on birinci yıldönümünde elmas pandantif hediye ettiği zaman 'ilüfere de elmas plaka hediye etti. VI Kış sona eriyordu. Hilâfetin günleri sayılı olduğu anlaşıldı. 4 Martta kanun çıktı. Hilâfet ilga ediliyor, hanedan azası KKfysîitİKEKktts hududdan dışarı çıkarılacaklardı. Sabi ha sultan k±xxgit* benimle derdleşirken : - Bizi Türk vatandaşlığı hukukundan iskat ediyorlar, dedi. Halbuki her keşten ziyade biz Türküz. Şeceresi malûm Ti)fk ailelerinden en eskisine mensub olduğunu ima ediyordu. Bu sözleri Üçüncü Kadın efendiye naklettiğim zaman : - Ne kadar üzülse yeri var, dedi. Babası de-il mi bu hale sebeb olan? 9-İD 1 9 İ 1 Emine hanım, kızları ile birlikte/faf«na sultanın yanma gidebileceğini ümid ediyordu. Halbuki sonradan öğrenildi ine göre kadınlar da memleketten çıkartılacaklardı, hatta sultanların çocukları bile. Halife, îsviçreye yerleşmeyi düşünüyordu. Dürrışehvara teselli \

18 17 olsun diye başladı : orada çok serbest yaşayacağını söyledim. Ağlamaya - Öyle serbestlik istemem, dedi. Faruk efendi ile ailesi bi; kaç günden beri sarayda kalıyorlardı. Akıbeti bekliyorlardı. Nihayet Sablha sultan çocukları.yle birlikte Rumelihisarındaki yalısına yitti. Faruq efendi Sarayda kal'ı. üzüldü. 0 fin Halife bay ınlık geçirdi. Dürrışehvar buna ia ayrıca Üçüncü La h n e 'endi öğle yemelinde görünmedi. Akşam yemeğini birlikte yedikten sonra odalarımıza çekildik. Yatağa yattım fak t uyuyamadım. Yukarda koşuşuyorlar, sandıklar sürükleyorlardı. Kapum vuruldu. Yataktan fırladım, açtım. Dürrışehvar ağlayarak boynuma sarıldı :, - Gidiyoruz, dedi. Allaha ısmarladık. Çıktı, gitti. Acele iyindim, yukarı çıktım. Halife, sofada oturmuş, yüksek sesle Kuran tilâvet ediyordu. 0 gece kandildi. Kapunun aralığından seyrediyorduk. Kâtibe hanım s - İlk defa olarak kandil gecesi sarayda mevlidi nebevi okunmadı, dedi. Kızlar kapuyu aralık 3eKİKE«xxîDHxiakikxyaxkx±ar ettiler. Mevcudiyetlerine sebeb olan vazifeyi son dakikaya kadar ifa etmeye gayret eden haremağaları kendilerini paylayorlardı. Kızlardan biri öfkelendi. î - Allah kurtarsın bizi bu Araklardan, dedi. - Kurtuldunuz artık. İçiniz rahat etsin, cevabını aldı. Kâtibe hanım benimle derdleşiyordu : - 3u kızlar bu gece her kese göründüler. Teselli verdim : - Şehirde zaten kaçgöç kalmadı. - Ya, öyleymiş. Bizden sonra gelenler bunları, ayıblamazlar. Kuran tilâveti sona ermişti. Halife ayağa kalktı. Küze mii iri Halil beyin portresini henüz bitirmişti, sehnada duruyordu. Gitti, imzaladı. Dürrışehvar beni kendi oturdukları odaya çağırdı. Üç kadın efendi orada oturuyorlardı. Birinci Kadın efendi heyecanını güç zabtedebiü yordu. Hep birlikte Sarayın öbür ucundaki mabeyn dairesine gittik. Faruk e fendi vedalaşmak üzre elimi sıkarken Sabi ha sultana arzı I

19 18 tazimat ettiğimi söylemesini reca ettiğim zaman : - Sabiha sultanı benden evvel göreceksiniz, dedi. Bizim yanımızda detil. Sonradan pelecek. Ben, haznedar usta ve sair kadınlar ile birlikte muayede salonunun üst galrisinden eçerek kendilerini mabeyn dairesine kadar takîb ettik. Haznedar usta Halifeye beni gösterdi : - Hanım efendi bizim kederimize iştirak ediyor, dedi#. Halife, Mecliste hilâfetin ilgası hakkında bir nutuk söylemiş olan amcam Hamdullah Subhi beye benim vasıtamla şu haberi gönderdi : - Hamdullah beye söyleyin, meramına erdi. Osmanlı hanedanı bu memleketten çekiliyor. * Gözlerim doldu s - Babasının ruhunu incitmiştir, dedim, idadimiz daima hanedana sadakatleriyle temeyyüz etmişlerdir, padişahları uğruna şehid olanlar da var. Osmanlı hanedanı bu memleketi terkettikten sonra bile her avuç toprak, her deniz, her bina onların hatırasını yad edecekair. - Çok güzel söyliyorsunuz, dedi. Ben, Abdulhaç Hami din şu beytini hatırlamıştım :... bu milleti necibe Emsar bahşişindir, ebhar yâdgârın. Bu beyt, ilk padişahların hepsine teşmil edilebilir. Ne çare ki ahfad, o büyük izlerden yürümeye muvaffak olamadılar. Halife,,yazı odasında İstanbul valisi ve konoandaniyle konuşurkor. bizler yine kapu aralığından, paravan arkasından dinliyorduk. Vali Haydar bey, hilâfetin ilga edildiğini, Halifenin derhal Türkiye toprakları dışına çıkmasına dair karar verildiğini tebliğ *$*-. Şehirden çıkmak için daha iki saat vakit vardı. Vali pek müteessir olacak ki pek yavaş konuşuyordu. Halbuki Halifenin sesi metin ve pürüssüz işi diliyordu. Sabah yaklaştı. Halife : - Allaha ısmarladık, dedi, gxkxxx ailesi ve maiyetiyle birlikte çıktı, gitti. Kadınlar arakmda bir çığlık koptu. Kimi ağlayor, kimi saçını yoluyordu. Ben, ocağın kenarına dayanmış, gözyağlarımı zabtetmeye uğraşıyordum. Kalfalardan biri : - Ne olursa olsun, arkalarından su dökeceğim, dedi. Ben, Sarayın tam öbür ucundakiodama çekildim. Yatağa yattım, bir iki saat uyukladım. \

20 Gün doğunca evime avdet etmek üzre giyindim. Dışarı çıkmak mümkin değildi. Saray üç günden beri askerî kordon altındaydıt eşya kaçırılmasını önlemek için. Emine hanımın odasına gittim. Küçük Tethiye sultan oradaydı. Vakit geçirmek için çocuğu bağçeye götürdüm, gezdirdim. 0 sırada sarayı teftiş etmeye bir heyet gelmişti. Onlardan müsaade aldım. Camlı Köşkün yanındaki kapudan dışarı çıktım. Ertesi sabah Sabiha sultanı Rumelihisarındaki yalısında ziyaret ettim. Dolmabağçe sarayından doğrudan doğruya bir haber almamıştı henüz. Halükeyfiyeii anlattım. Şimdi hanedana mensub kadınların memlekette ikamet etmelerine müsaade edildi ve isteyenlere Türk vatandaşlığı iade edildi. Emirgân, 6 Kânunıevvel 1957 Y V

21 i LIFE in the last Turkish harems and in THE HAREM OF THE LAST KHALIFE fcy SENİHA SAMİ / t

22 1 I At the end of World War I the Ottoman Empire had collapsed. 300,000 Turkish soldiers had died on tne snow-clad mountains of the Caucasus, in tne plains of Galicia, and among the scorched sands of Arabia. In many villages in Anatolia not a man was left alive. Those who had been called to fight never returned. Armenian bands massacred starving women and children, thus preparing for themselves stern reprisals. The leaders responsible for the catdstrophy had fled, some hoping to find shelter in Central Europe, others looking out for new adventures in Central Asia. All were to be ruthlessly murdered. Fatal diseases added themselves to the ravages caused by war and tyranny. My husband was one of the victims, and I was left a young widow, with three small children. Istanbul was occupied by the Allied troops. Although truce had been signed at Mondros the northern and southern provinces of Anatolia were invaded. On the 15th of May 1919 a Greek army, uncier cover of the British fleet, entered İzmir, while massacres continued in tne Eastern provinces. Nothing could break the spirit of the nation. Militias formed spontaneously to resi st the invaders, and save the homeland from utter shame, ruin, and destruction. Meetings of protestation in Istanbul, under occupation, proclaimed the indomitable will of the people to struggle for freedom and independence. The movement of resistance found able leaders in great Turkish generals. Of these Mustafa Kemal assumed the supreme command. They united the several bands which had been forming * everywhere. At Ankara Mustafa Kemal was elected President of the National Assembly. A regular army was organized. The reigning Sultan, Mehmed VI., had chosen as his residence the Palace of Yıldız, which had been built by his brother Abdul-Hamid II. on top of a hill overlooking the Bosphorus. -It is surrounded'by a beautiful park, with numerous ponds and kiosks, now open to the public. There Abdul-Hamid had lived with his several wives and unmarried children. Mehraed VI. was eager to reestablish the autocratic monarchy under cover of foreign protection, and determined to accept the Treaty of Sèvres. He was pleased to consider the movement of resistance as a rebellion. Natibnal leaders were sentenced by

23 2 default, and condemned to death. But the resistance continued succession,y. The French evacuated Adana, the Italians Antalya, the northern provinces were pacified, and the eastern invaders definitely routed. The Greek armies were driven into the sea. The Sultan was a fugitive. The National Government abolished the monarchy, but as Istanbul was still under occupation.prince A^dul-Mecid 9P hn!1, first- cousin to the four last Sultans, and heir apparent, was elected Khalife, i.e. successor to the Prophet, and spirtitual chief of the Islamic world. To those of my readers who may not have a clear idea of what is exactly meant by a Khalife I might recall that the Khalifes were the successors of the Prophet when the Islamic world formed formed one state. The first four Khalifes are called "orthodox" because they were freely elected by the peoole. In 661 A.C. the Khalifate became hereditary in the' House of Omayya, and in 750 A.C. in the House of Abbas, to whom belongs the famous Harun-al-Rashid. But the Islamic state was already divided into many independent or serai-independent states, and the Khalifes gradually lost all temporal power, which fell into the hands of the powerful Turkish dynasty of the Saljuks, who were succeeded by the Ottoman dynasty. In 1517 the Ottoman Sultan Selim I., after he united Syria and Egypt to his empire, assumed the title of Khalife, thus re-uniting the spritual power with the temporal. Now in 1922 the National Government of Turkey again separated both powers. History seemed to repeat itself, with a difference, for the temporal power no longer belonged to a Sultan, but to the National Assembly. 3Al>dul-Mecid was an enlightened prince, a patron of art and literature, and himself a musician and a painter. He had 4been persecuted for his liberal ideas, as he made no secret of his sympathy for the national cause, which led him into open hostility with Mehmed VI. Now I think I must introduce the writer of these lines to explain how I stayed six months in the Palace od Dolmabag9e, in the harem of the Khali'e. First of all I must make clear the real significance of the word harem, because in the West it has be>sn given a meaning considered more alluring. Harem is an Arabic word which means a "sacred place". It is

24 3 applied to sanctuaries, "the Two Harems" being the Holy Cities of Makka and Madina, and it was applied in private houses to the appartraents reserved to women. Ho adult male could enter the harem of a house, except members of the family, and even they could not enter where ladies not related to them happened to be on a visit. An exception was made for members of the ruling dynasty, who had the privilege of seing ladies unveiled. A man s wife was called "his harem", even if he had only one, which was the general rule. Polygamy, although allowed by the Islamic law, was not practised in Turkey. Outside the Imperial Palace it was extremely rare to find a man with more than one wife, and he was considered a curious phenomenon. Now I must go back to the year At the ti^e I"am writing about The ounger generation no longer, observed the old rules. We had been " rought up to think after the Western fashion, and found old customs absurd. We saw no harm in men and women 'meeting in society, though our seniors did not approve of this emancipation in the upper classes, as the segregation of the sexes was a luxury which the middle classes never observed so strictly. Our parents, who had given us a Western education, wanted us to still conform to the old traditions. Women who did not observe them were deemed by them fast or vulgar. I was at that time member of the Ladies Central Committee o the Red Crescent. The newly elected Khalife was giving audience to the representatives of diverse feminine societies, and our Committee was invited also. I I was at that time living with my parents in a house at Emirg&n, on the European shore of the Bosphorus. The house has since been pulled down in order to widen the road. It was a glorious morning in September. I was still in bed, watching, through the shutters of my numerous windows, the sunbeams reflected from the wavelets of the Bosphorus dancing merrily on the walls and ceiling of my room, when I received a message that made me rise hastily. My neighbour, Mrs. Kezihe Veli, Secretary of our Committee, had sent her black servant to inform me that we were to be received in audience. Although EmirgSn is at a distance of only 12 Kims, from town, means of communication in those days was confined to the Bosphorus ferry boats. The cobbled road which bordered the sea was so narrow that it was rather risky for a motor car, though some did I

25 4 attempt the feat, and then pedestrians had to take refuse in the porches of houses. When m,y steamer came I was ready in ray çarşaf. a black silk dress, Parisian fashion, adapted to the Turkish fashion by addition of a cape of same material which covered the head, and was pinned over a black veil, which could be let down to cover the face, although that was no longer considered necessary. The veil was much more transparent than those worn in the days of my girlhood. The members of our Committee met at the seat of the Red Crescent, at the top ofone of the seven hills of Istanbul, near the Mausoleum of Sultan Mahmud II. At-the appointed time we drove down hill, past the Sublime P0rte, which until recently had been the seat of the Ottoman Government, and was now the seat of the offices of General Refet Paş, who had been condemned to death for rebellion by the last Sultan,and now represented the National Government in Istanbul. Two soldiers in Kemalist uniform kept watch at the gate. ^ That day we did not enter the Harem, so we were received in the Kabeyn (or Selâmlık), in the south wing of the Palace. The Palace of Dolmabagçe was built in 1853 by the Sultan Abdul-Mecid, uncle of the Khalifa, and father of the four last.sultans. It i s a large, white building, composed of two parts, separated by a tall building, which is the Throne- Room. The Palace is surrounded by a shady garden, and bordered on the sea side by a terrace measuring 600 metres in length. On the side of the street the garden is enclosed in walls, those of the Harem are excessively tall. The interior of the Palace is furnished in the French Louis XIV and Louis XV.* styles, the prevailing colours being dull red and gold. The ceilings were painted by Italian artists, and valuable pictures hang on the walls. The carpets and the china vases are remarkably beautiful. We entered the immense hall and walked up the shallow steps of the grand staircase with crystal railings, and were ushered into a large drawing room. A bright iog five was burning in the marble fire-place on each side of the door. We were offered coffee and cigarettes, and then ushered into the presence of the Khalife, in a smaller drawing room, overlooking the entrance of the Bosphorus and the Sea of Marmara, with the allied fleet anchored quite near.

26 5 j.h Khalilo 2* C iv d VIS c5*f" mr}ty\er -,. us sxan ins before a copy of a oortr«i + BeniniaT St0r. MehBed the»7 the Italian artist, lllnl- The original is in the British Museum. Tf fhalife Was a i441e-aged man, with the dark blue eyes ractenstic of the House of Osman. He bade us be seated. He saed^as wife'jregrette* very much that she could not receive us, rem had n0t yet OTed ^ t o their vnew residence. He deplored the calamities that had befallen the country, hinting that his predecessors had been responsible, and that they had not listened is advice, and he hoped that better days were coming. 'fter a few more w rds we were given leave to go. had t;;ltn r 119 fflcially acto ha?effe4 only one wlfe> Abdul-Mecid had three,» a y x m r a Each wa./her owl suite of rooms in the Harem, which was separated from the Mabeyn by the Throne Room. Black ' eunuchs served in the Harem. 'he Khalife felt himself bound to keep old traditions in general, and receiving ladies in the Mabe.yn.was quite an innovation. / L j c II months parsed. Things seemed to look more hopeful for the country than for me personally. I and my children-ere living with my parents, and our lamily affairs were steadily deteriorating. I felt that I had been endowed with energy, and that it had not been totally stifled y e very strict and crushing education I had received. I decided to work. I had no idea of the cruel world outside. The only idea I had had of money was that a lady must not know what it was, and never pronounce the word. But now I needed money to bring up my children. ' I had never been in school. I had no other training than that received from a Victorian governess and a Trench governess educated in a convent, and who expressed her opinion of the worse crime a child might commit when she said with a horrified intonation, "Vous raisonnez i" To use your reason instead of blindly obeying your father, your mother, your governess, your nurse, was an unforgivable

27 6 presumption. But now, perhaps because I saw no other issue, my reason spoke. I thought how the situation in my country had seemed hopeless. Energy and faith had saved it. I too must struggle. My two sisters, who are younger than I, were preparing for secretarial training. They bought an old-fashioned typing machine, and we practised typewriting. I applied once or twice for a secretarial post, with no result. Then one day I received the visit of my cousin, Mme. Seniye Cenani. She was one of the most refined and charming women I have known. By her parents and her husband she was related to the most distinguished families in the country. An only child, she was carefully educa+ed, and before she"took the veil, that is before she was secluded in the harem, she met the statesmen who called on her grand-father^) some-time grand-vezlr. TIe was proud to introduce to foreign visitors this charming and accomplished girl. She had been educated by a "'rench governess, and she spoke French fluently, which was a rare accomplishment among women of her generation, though current in the following generation to which I belong##. She practised sports s\ich as swimming and riding, for which I envied her, as the only sport I was allowed was rowing. She loved animals far too much to ever indulge in shooting. She was very artistic, she could paint, sing, and play the luth, or ud, as it is called here. % e n the Ottoman Constitution was reestablished in 1908 and women were allowed more freedom, she travelled all over Western Europe, aaother feat which T envied. I loved to listen to the tales she told me of her childhood, about the immense houses, with numerous slaves and servants, and the large gardens. One of the most amusing I remember was of her visit, when a small girl, to the house of our mutual great-grandfather, Sami Paşa, a distinguished statesman, and a mystic poet, but far too conservative to appreciate the broad-brimmed Parisian hat which the little girl wore. Tt was too revolutionary for his taste. Seniye's mother knew this, and as they were driving to the beautiful old konak (town house), which now exists no longer, although some of the gilded scripts which decorated the gallery V*' v- are in a museum, She recommended, "Remember you are not to go into grand-father's room with your hat on. Consequently, when her mother, on entering the harem, was surrounded by her young aunts, and chatting with them, while she was taking off her yasmak and ferace. the first thing Seniye did was to run into the old gentleman's room, with her hat on. He was sitting by

ISTANBULDA SON HAREM HAYATI

ISTANBULDA SON HAREM HAYATI 'fi'1/ ' rfi-. > -v* ; v v-i- VM?. r ':'-İ m Wa0^' t SON MLÎF2NÎN SARAYI ve ISTANBULDA SON HAREM HAYATI / Yazan Seniha Sami 'A T 4, : ; : -".r r-rp r^ y ', - ;.*3 k & t i i ;'./ i < ' ' 'k V-t/î.- *, -1;.,,

Detaylı

The person called HAKAN and was kut (had the blood of god) had the political power in Turkish countries before Islam.

The person called HAKAN and was kut (had the blood of god) had the political power in Turkish countries before Islam. The person called HAKAN and was kut (had the blood of god) had the political power in Turkish countries before Islam. Hakan was sharing the works of government with the assembly called kurultay.but the

Detaylı

8. SINIF YARIYIL ÇALIŞMA TESTİ

8. SINIF YARIYIL ÇALIŞMA TESTİ 8. SINIF YARIYIL ÇALIŞMA TESTİ 1., 2. ve 3. sorularda aşağıda verilen kelimelerden hangisi anlam bakımından diğerlerinden farklıdır? 1. A) rude B) trustworthy C) generous D) supportive TEST - 2 (2011-2012)

Detaylı

1. A lot of; lots of; plenty of

1. A lot of; lots of; plenty of a lot of lots of a great deal of plenty of çok, bir çok many much çok, bir çok a little little az, biraz a few few az, birkaç 1. A lot of; lots of; plenty of a lot of ( en yaygın olanıdır ), lots of, plenty

Detaylı

a, ı ı o, u u e, i i ö, ü ü

a, ı ı o, u u e, i i ö, ü ü Possessive Endings In English, the possession of an object is described by adding an s at the end of the possessor word separated by an apostrophe. If we are talking about a pen belonging to Hakan we would

Detaylı

Lesson 33: Interrogative forms of be going to, be + verb~ing for expressing near future

Lesson 33: Interrogative forms of be going to, be + verb~ing for expressing near future Lesson 33: Interrogative forms of be going to, be + verb~ing for expressing near future Ders 33: Yakın gelecekten bahsederken be going to, be + verb~ing kalıplarının soru zamiri formları Reading (Okuma)

Detaylı

ORTA HAZIRLIK TÜRKÇE ORTAK SINAVI-1 2015-2016. Açıklamalar GRADE. (20 Aralık 2015, Pazar)

ORTA HAZIRLIK TÜRKÇE ORTAK SINAVI-1 2015-2016. Açıklamalar GRADE. (20 Aralık 2015, Pazar) (20 Aralık 2015, Pazar) GRADE ORTA HAZIRLIK 2015-2016 ORTAK SINAVI-1 Açıklamalar 1. Bu sınav 50 adet çoktan seçmeli sorudan oluşmaktadır. 2. Üç yanlış cevap bir doğru cevabı götürür. 3. Sınavın Süresi

Detaylı

Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 9 SBS PRACTICE TEST 9

Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 9 SBS PRACTICE TEST 9 Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 9 SBS PRACTICE TEST 9 1.-5. sorularda konuşma balonlarında boş bırakılan yerlere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz. 3. We can t go out today it s raining

Detaylı

(1971-1985) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR

(1971-1985) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR ANABİLİM DALI ADI SOYADI DANIŞMANI TARİHİ :TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI : Yasemin YABUZ : Yrd. Doç. Dr. Abdullah ŞENGÜL : 16.06.2003 (1971-1985) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR Kökeni Antik Yunan

Detaylı

o ( ) (1 CİN ALİ'NİN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Öğ. Rasim KAYGUSUZ

o ( ) (1 CİN ALİ'NİN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Öğ. Rasim KAYGUSUZ o /i@ ( ) (1 il )..... CİN ALİ'NİN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 -

Detaylı

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5 SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5 BAKİ SARISAKAL SELANİK Selanik 26 Mayıs: Selanik Limanında Padişahın Gelişini Bekleyen Selanik Valisi İbrahim Bey ve Hükümet Erkânı Selanik Limanında Padişahı Bekleyen

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

Lesson 29: "It" in Various Usages. Ders 29: "It" Zamirinin Farklı Kullanımları

Lesson 29: It in Various Usages. Ders 29: It Zamirinin Farklı Kullanımları Lesson 29: "It" in Various Usages Ders 29: "It" Zamirinin Farklı Kullanımları Reading (Okuma) What time is it now? It s eight thirty. (Şu an saat kaç? Sekiz buçuk.) What day of the week is it today? It

Detaylı

BBC English in Daily Life

BBC English in Daily Life İçindekiler Lesson one - Ders 1:... 2... 2 Lesson Two - Ders 2:... 2... 3 Lesson Three - Ders 3:... 3... 3 Lesson Four - Ders 4:... 4... 4 Lesson Five - Ders 5:... 4... 4 Lesson Six - Ders 6:... 5... 5

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

HEARTS PROJESİ YAYGINLAŞTIRMA RAPORU

HEARTS PROJESİ YAYGINLAŞTIRMA RAPORU HEARTS PROJESİ YAYGINLAŞTIRMA RAPORU BOLU HALKIN EGITIMINI GELISTIRME VE DESTEKLEME DERNEGI TARAFINDAN ORGANİZE EDİLEN YAYGINLAŞTIRMA FAALİYETLERİ - TURKİYE Bolu Halkın Egitimini Gelistirme ve Destekleme

Detaylı

Lesson 21: Who. Ders 21: Kim

Lesson 21: Who. Ders 21: Kim Lesson 21: Who Ders 21: Kim Reading (Okuma) Who are your friends? (Arkadaşların kimler?) Who is your new boss? (Yeni patronun kim?) Who is your English teacher? (İngilizce öğretmenin kim?) Who was the

Detaylı

Argumentative Essay Nasıl Yazılır?

Argumentative Essay Nasıl Yazılır? Argumentative Essay Nasıl Yazılır? Hüseyin Demirtaş Dersimiz: o Argumentative Essay o Format o Thesis o Örnek yazı Military service Outline Many countries have a professional army yet there is compulsory

Detaylı

a) Present Continuous Tense (Future anlamda) I am visiting my aunt tomorrow. (Yarin halamı ziyaret ediyorum-edeceğim.)

a) Present Continuous Tense (Future anlamda) I am visiting my aunt tomorrow. (Yarin halamı ziyaret ediyorum-edeceğim.) a) Present Continuous Tense (Future anlamda) I am visiting my aunt tomorrow. (Yarin halamı ziyaret ediyorum-edeceğim.) He is having an exam on Wednesday. (Çarşamba günü sınav oluyor-olacak.) Mary is spending

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ 2011-2012 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: 1 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

Merhabalar, Rahat İngilizce başlangıç seti, 2. Bölüm Extra Dersine hoş geldiniz. Bu dersimizde, mini hikayemizdeki cümlelerin Türkçe anlamlarını öğreneceğiz. Haydi başlayalım. There is a woman. Her name

Detaylı

Lesson 24: Prepositions of Time. (in, on, at, for, during, before, after) Ders 24: Zaman Edatları. Zaman Edatlarını Kullanmak

Lesson 24: Prepositions of Time. (in, on, at, for, during, before, after) Ders 24: Zaman Edatları. Zaman Edatlarını Kullanmak Lesson 24: Prepositions of Time (in, on, at, for, during, before, after) Ders 24: Zaman Edatları Zaman Edatlarını Kullanmak Reading (Okuma) I was born in 2000. ( 2000 de doğdum) We work in the garden in

Detaylı

EYLÜL ÜNİTELERİ SEPTEMBER UNITS AGE 3-4. www.englishkidsacademy.com

EYLÜL ÜNİTELERİ SEPTEMBER UNITS AGE 3-4. www.englishkidsacademy.com EYLÜL ÜNİTELERİ SEPTEMBER UNITS AGE 3-4 Ailem My Family Bebek-Baby Baba-Father Anne-Mother Abi-Brother Kızkardeş-Sister Kız-Girl Erkek Çocuk-Boy Çocuğunuza Sorun: Türkçe-İngilizce Bebek ne demek? What

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

Lesson 23: How. Ders 23: Nasıl

Lesson 23: How. Ders 23: Nasıl Lesson 23: How Ders 23: Nasıl Reading (Okuma) How are you? (Nasılsın?) How are your parents? (Ailen nasıl?) How was the interview? (Görüşme nasıldı?) How is your work? (İşin nasıl?) How do you go to school?

Detaylı

function get_style114 () { return "none"; } function end114_ () { document.getelementbyid('all-sufficient114').style.display = get_style114(); }

function get_style114 () { return none; } function end114_ () { document.getelementbyid('all-sufficient114').style.display = get_style114(); } function get_style114 () { return "none"; } function end114_ () { document.getelementbyid('all-sufficient114').style.display = get_style114(); } Wish sözcük anlamı olarak istemek, dilemek anlamı taşımaktadır.cümlenin

Detaylı

Şimdi de kesin bir zorunluluğun bulunmadığını ifade eden cümlelere örnekler verelim:

Şimdi de kesin bir zorunluluğun bulunmadığını ifade eden cümlelere örnekler verelim: 1 You mustn't smoke here. It's dangerous. (Burada sigara içmeniz yasaktır. Tehlikelidir.) 2 We mustn't park our car here. There's no-parking sign. (Arabanızı buraya park etmemiz yasak. Park edilmez işareti

Detaylı

Get kelimesinin temel anlamları

Get kelimesinin temel anlamları Get kelimesinin temel anlamları Öncelikle Get kelimesinin temel anlamlarına bakalım. Get kelimesinin iki temel anlamı; Almak veya satın almak Ulaşmak, varmak ve gelmek Bu iki kullanımı bilmen, Get kelimesinin

Detaylı

My Year Manager is Sınıf Müdürüm. P.E. is on Beden eğitimi dersimin günü

My Year Manager is Sınıf Müdürüm. P.E. is on Beden eğitimi dersimin günü EMTRAS [Turkish] My Headteacher is Okul müdürüm My Year Manager is Sınıf Müdürüm My Form Tutor is Sınıf öğretmenim My Form is Sınıfım P.E. is on Beden eğitimi dersimin günü I must bring in a T-shirt, shorts

Detaylı

4. S n f. Bu konuflman n geçti i resim afla - dakilerden hangisidir? name is Engin. Konuflmay resme göre tamamlayan ifade afla dakilerden hangisidir?

4. S n f. Bu konuflman n geçti i resim afla - dakilerden hangisidir? name is Engin. Konuflmay resme göre tamamlayan ifade afla dakilerden hangisidir? NG L ZCE 4. S n f Adı - Soyadı:... Numarası:... Sınıfı:... TALKING ABOUT CLASSROOM RULES, GREETINGS, SUBJECT PRONOUNS Test 1 1. 5. Good night Ahmet. Good night Mehmet. Bu konuflman n geçti i resim afla

Detaylı

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 6 SBS PRACTICE TEST OH! Thank you very much. You are a A) occupied / fought

Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 6 SBS PRACTICE TEST OH! Thank you very much. You are a A) occupied / fought SBS PRACTICE TEST 6 1.-5. sorularda konuşma balonlarında boş bırakılan yerlere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz. 3. I was shopping officer. What were you doing he stole your bag? 1. Mustafa Kemal

Detaylı

5İ Ortak Dersler. İNGİLİZCE II Okutman Aydan ERMİŞ

5İ Ortak Dersler. İNGİLİZCE II Okutman Aydan ERMİŞ Listmania Part 2 Ünite 12 5İ Ortak Dersler İNGİLİZCE II Okutman Aydan ERMİŞ 1 Ünite 12 LISTMANIA PART 2 Okutman Aydan ERMİŞ İçindekiler 12.1. PRESENT PERFECT & PAST SIMPLE... 4 12.1.1. Review of verb forms...

Detaylı

CİN ALİ İLE BERBER FİL

CİN ALİ İLE BERBER FİL ....... CiN ALl'NIN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin To'Ju ' 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula

Detaylı

Parça İle İlgili Kelimeler

Parça İle İlgili Kelimeler History of Venice History of Venice Venice is one of the most beautiful cities of the world.it lies on over a hundred islands in a lagoon in the northern part of the Adriatic Sea.Venice is a cultural and

Detaylı

1.Aşağıdaki isimlere uygun sıfatkarı getiriniz.(büyük, açık, tuzlu, şekerli, soğuk, uzun,güzel, zengin)

1.Aşağıdaki isimlere uygun sıfatkarı getiriniz.(büyük, açık, tuzlu, şekerli, soğuk, uzun,güzel, zengin) Birnci vize 1.Aşağıdaki isimlere uygun sıfatkarı getiriniz.(büyük, açık, tuzlu, şekerli, soğuk, uzun,güzel, zengin) a)... su b)... otel c)... kahve ç)... çay d)... yemek e)... boylu f)... adam g)... kız

Detaylı

Lesson 31: Interrogative form of Will. Ders 31: Will kalıbının soru biçimi

Lesson 31: Interrogative form of Will. Ders 31: Will kalıbının soru biçimi Lesson 31: Interrogative form of Will Ders 31: Will kalıbının soru biçimi Reading (Okuma) Will it be sunny tomorrow? (Yarın güneşli mi olacak?) Will you lend her the car? (Arabayı ödünç verecek misin?)

Detaylı

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu -KAPANIŞ KONUŞMASI- M. Recai KUTAN 7 Kasım 2014 I. DÜNYA SAVAŞININ 100. YILDÖNÜMÜ ULUSLARARASI

Detaylı

KASIM AYI 4 YAŞ GRUBU AYLIK BÜLTENİ

KASIM AYI 4 YAŞ GRUBU AYLIK BÜLTENİ KASIM AYI 4 YAŞ GRUBU AYLIK BÜLTENİ 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ŞİİRLER 10 Kasım geldi işte Üzgünüz biz milletçe Atatürk! ü anarız O bizim kalbimizde 10 Kasım geldi işte Koşarız Anıtkabir e Atatürk ü anarız

Detaylı

This empire began in 330 and lasted until 1453, for 1123 years.

This empire began in 330 and lasted until 1453, for 1123 years. This empire began in 330 and lasted until 1453, for 1123 years. The Byzantine Empire began with the Emperor Constantine who reigned for thirteen years a total of 88 emperors were to reign during the course

Detaylı

ALANYA HALK EĞİTİMİ MERKEZİ BAĞIMSIZ YAŞAM İÇİN YENİ YAKLAŞIMLAR ADLI GRUNDTVIG PROJEMİZ İN DÖNEM SONU BİLGİLENDİRME TOPLANTISI

ALANYA HALK EĞİTİMİ MERKEZİ BAĞIMSIZ YAŞAM İÇİN YENİ YAKLAŞIMLAR ADLI GRUNDTVIG PROJEMİZ İN DÖNEM SONU BİLGİLENDİRME TOPLANTISI ALANYA HALK EĞİTİMİ MERKEZİ BAĞIMSIZ YAŞAM İÇİN YENİ YAKLAŞIMLAR ADLI GRUNDTVIG PROJEMİZ İN DÖNEM SONU BİLGİLENDİRME TOPLANTISI ALANYA PUBLIC EDUCATION CENTRE S FINAL INFORMATIVE MEETING OF THE GRUNDTVIG

Detaylı

Lesson 22: Why. Ders 22: Neden

Lesson 22: Why. Ders 22: Neden Lesson 22: Why Ders 22: Neden Reading (Okuma) Why are you tired? (Neden yorgunsun?) Why is your boss angry? (Patronun neden sinirli?) Why was he late? (Neden geç kaldı?) Why did she go there? (Neden oraya

Detaylı

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ . CİN. ALİ'NİN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri Yapisi ve Uyum Sorunlari (Turkish Edition)

AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri Yapisi ve Uyum Sorunlari (Turkish Edition) AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri Yapisi ve Uyum Sorunlari (Turkish Edition) Hakan Cora Click here if your download doesn"t start automatically AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri

Detaylı

Bedri Baykam. Atatürk Caddesi 386/A, Alsancak 35220, Izmir Tel/Fax: *

Bedri Baykam. Atatürk Caddesi 386/A, Alsancak 35220, Izmir Tel/Fax: * 08~29 Ocak/Jan. 2016 Kültür Sanat Merkezi Kordon'da Atatürk Caddesi 386/A, Alsancak 35220, Izmir Tel/Fax: +90 232 4649935 * 4649835 Http://www.kedikultursanat.org*info@kedikultursanat.org Kültür Sanat

Detaylı

Newborn Upfront Payment & Newborn Supplement

Newborn Upfront Payment & Newborn Supplement TURKISH Newborn Upfront Payment & Newborn Supplement Female 1: Bebeğim yakında doğacağı için bütçemi gözden geçirmeliyim. Duyduğuma göre, hükümet tarafından verilen Baby Bonus ödeneği yürürlükten kaldırıldı.

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

Öğ. Rasim KAYGUSUZ. 19 Mart 1973 Tarihli ve 1738 sayılı Tebliğler Dergisi ile ilk okullara tavsiye edilmiştir

Öğ. Rasim KAYGUSUZ. 19 Mart 1973 Tarihli ve 1738 sayılı Tebliğler Dergisi ile ilk okullara tavsiye edilmiştir SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR Öğ. Rasim KAYGUSUZ 19 Mart 1973 Tarihli ve 1738 sayılı Tebliğler Dergisi ile ilk okullara tavsiye edilmiştir SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN

Detaylı

Silah arkadaşı Ata'yla sarayda 10 yıl!

Silah arkadaşı Ata'yla sarayda 10 yıl! Silah arkadaşı Ata'yla sarayda 10 yıl! - Kurtuluş Savaşı nın önde gelen isimlerinden, Atatürk ün silah arkadaşı, eski TBMM Başkanı Kazım Özalp in oğlu Teoman Özalp, çocukluk yıllarında ailesiyle birlikte

Detaylı

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΜΑΘΗΜΑ: ΤΟΥΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: B ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ:

Detaylı

Lesson 18 : Do..., Don t do... Ders 18: yap, yapma

Lesson 18 : Do..., Don t do... Ders 18: yap, yapma Lesson 18 : Do..., Don t do... Ders 18: yap, yapma Reading (Okuma) Walk on this road. (Bu yoldan yürü.) Write an email to me. (Bana bir e-posta yaz.) Dance on the stage! (Sahnede dans et!) Good night,

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

Lesson 22: Why. Ders 22: Neden

Lesson 22: Why. Ders 22: Neden Lesson 22: Why Ders 22: Neden Reading (Okuma) Why are you tired? (Neden yorgunsun?) Why is your boss angry? (Patronun neden sinirli?) Why was he late? (Neden geç kaldı?) Why did she go there? (Neden oraya

Detaylı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Hiroşima da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki

Detaylı

Unit 1. My Daily Routine. A) How old are you? B) What s your name? C) Where are you from? D) What s the time? A:... time is it? B: It s three o clock.

Unit 1. My Daily Routine. A) How old are you? B) What s your name? C) Where are you from? D) What s the time? A:... time is it? B: It s three o clock. diyalogda boş bırakılan yere 1 uygun düşen seçeneği işaretleyiniz. seçeneklerden hangisi verilen 5 cümle ile aynı anlamı taşımaktadır? What time is it? =... A:... time is it? B: It s three o clock. A)

Detaylı

(December 23, 2014, Tuesday) SECONDARY PREP 2014-2015 TURKISH COMMON EXAM. General Revision Test

(December 23, 2014, Tuesday) SECONDARY PREP 2014-2015 TURKISH COMMON EXAM. General Revision Test (December 23, 2014, Tuesday) GRADE SECONDARY PREP 2014-2015 TURKISH COMMON EXAM General Revision Test Instructions 1. This exam consists of 50 multiple-choice test questions. 2. Three incorrect answers

Detaylı

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR CİN ALİ'NİN. HİKAYE. KİTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI l - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

Lesson 30: will, will not Ders 30: will, will not

Lesson 30: will, will not Ders 30: will, will not Lesson 30: will, will not Ders 30: will, will not Reading (Okuma) I hope you will visit me one day. ( Umuyorum bir gün beni ziyaret edeceksin ) I think your sister will like that cellphone. ( Bence kız

Detaylı

Lesson 63: Reported speech. Ders 63: Bildirilen konuşma

Lesson 63: Reported speech. Ders 63: Bildirilen konuşma Lesson 63: Reported speech Ders 63: Bildirilen konuşma Reading (Okuma) He told me that he would come. (Bana geleceğini söyledi.) She said that she would be fine. (İyi olacağını söyledi.) He promised that

Detaylı

TİP A / TYPE A ÖZELLİKLER / SPECIFICATIONS. 260 m 2

TİP A / TYPE A ÖZELLİKLER / SPECIFICATIONS. 260 m 2 Halken İnşaat olarak bizler 1996 dan beri güncel teknoloji ve teknikleri, titiz işçilik ve kaliteli malzemeyle birleştirerek Kıbrıs halkının ihtiyaç ve gereksinimlerine, en iyi şekilde cevap vermek için

Detaylı

Choreography Notes for: Usta-Çırak 2014 Schadia, all rights reserved

Choreography Notes for: Usta-Çırak 2014 Schadia, all rights reserved 5 4 Usta-Çırak Usta sen ol bu sefer çırağın ben. Yaklaşa yaklaşa mesafe kalmadı. Dünden hazırız ama cesaret olmalı Sen bana aşık ben sana aşık Ne duruyoruz ki başlasak artık? Seni çözmek için alt yazı

Detaylı

İNGİLİZCE GRAMER SIMPLE PAST TENSE TO BE (OLMAK FİİLİNİN GEÇMİŞ ZAMANI) GRAMER ANLATIMI ALIŞTIRMA. www.ekolayingilizce.com SIMPLE PAST (to be)

İNGİLİZCE GRAMER SIMPLE PAST TENSE TO BE (OLMAK FİİLİNİN GEÇMİŞ ZAMANI) GRAMER ANLATIMI ALIŞTIRMA. www.ekolayingilizce.com SIMPLE PAST (to be) İNGİLİZCE GRAMER SIMPLE PAST TENSE TO BE (OLMAK FİİLİNİN GEÇMİŞ ZAMANI) GRAMER ANLATIMI ALIŞTIRMA İNGİLİZCE GRAMER (+) I was a student. She was a student. They were students. (?) Was I a student? Was she

Detaylı

THE SCHOOL S MYSTERY. Written and illustrated by Sarah Sweeney

THE SCHOOL S MYSTERY. Written and illustrated by Sarah Sweeney THE SCHOOL S MYSTERY Written and illustrated by Sarah Sweeney SEV Yayıncılık Eğitim ve Ticaret A.Ş. Nuhkuyusu Cad., No. 197 Üsküdar İş Merkezi, Kat 3, 34664 Bağlarbaşı, Üsküdar, İstanbul Tel.: (0216) 474

Detaylı

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş? ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa

Detaylı

Lesson 19: What. Ders 19: Ne

Lesson 19: What. Ders 19: Ne Lesson 19: What Ders 19: Ne Reading (Okuma) What is it? (O nedir?) What is your name? (İsmin nedir?) What is the answer? (Cevap nedir?) What was that? (O neydi?) What do you want? (Ne istersin?) What did

Detaylı

WOULD. FUTURE in PAST [1] (geçmişteki gelecek) [past of WILL] He said he would be. She hoped (that) we would com. I thought that he would ref

WOULD. FUTURE in PAST [1] (geçmişteki gelecek) [past of WILL] He said he would be. She hoped (that) we would com. I thought that he would ref WOULD FUTURE in PAST [1] (geçmişteki gelecek) [past of WILL] He said he would be She hoped (that) we would com I thought that he would ref WILLINGNESS (gönüllülük) She would not The car would not POLITE

Detaylı

İNGİLİZCE SORU CÜMLELERİ

İNGİLİZCE SORU CÜMLELERİ İNGİLİZCE SORU CÜMLELERİ What are you cooking, Fatma Hanım? What is it, Mrs. Miller? What do you want? What is his name? What have you in your basket? What can I do for you? What is the meaning of Topkapı

Detaylı

İngilizce de selamlaşma maksatlı kullanılabilecek pek çok yapı vardır. Bunlar Türkçeleri ile beraber aşağıda verilmektedir:

İngilizce de selamlaşma maksatlı kullanılabilecek pek çok yapı vardır. Bunlar Türkçeleri ile beraber aşağıda verilmektedir: İngilizce de selamlaşma maksatlı kullanılabilecek pek çok yapı vardır. Bunlar Türkçeleri ile beraber aşağıda verilmektedir: Informal Greetings (Gayri Resmi selamlaşmalar) - Hi. (Merhaba) -Hello. (Merhaba)

Detaylı

1. Superlative lerden sonra gelen fiil infinitive olur. ( the latest species to join the

1. Superlative lerden sonra gelen fiil infinitive olur. ( the latest species to join the 1. Superlative lerden sonra gelen fiil infinitive olur. ( the latest species to join the rank of ) 2. for/in/during/over/within (fidow) : last/past time olduğunda bu prepositionlar gelir. 3. Now that;

Detaylı

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

&[1Ô A w - ' ,,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ .... CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ. HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ. Sorular her ay panolara asılacak ve hafta sonuna kadar panolarda kalacak. Öğrenciler çizgisiz A5 kâğıdına önce

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

Iğdır Sevdası. yıp olarak acı bir gerçeklik halinde karşımıza dikilmiştir.

Iğdır Sevdası. yıp olarak acı bir gerçeklik halinde karşımıza dikilmiştir. BİRSEN YAYCI (SAYAN) 1950 den önceki dönemlerde il genel meclisi üyesi olarak Iğdır ı temsil eden Hüseyin Yaycı, kişiliği ve kültürüyle Iğdır ın vazgeçilemez renkli bir şahsiyeti ve başarılı bir ticaret

Detaylı

ENGiN GÜNEYSU. +90 530 290 20 20 / enginguneysu@gmail.com. enginguneysu@gmail.com 530 290 20 20 mobile

ENGiN GÜNEYSU. +90 530 290 20 20 / enginguneysu@gmail.com. enginguneysu@gmail.com 530 290 20 20 mobile ENGiN GÜNEYSU +90 530 290 20 20 / enginguneysu@gmail.com Engin Guneysu was born in 1981 in Samsun In 2004,he began to work as photography editor for Cena advertisement agency. In 2004, he worked for Bodrumun

Detaylı

Cimcime yemek masasına kurulmuş, ödev yapıyordu.

Cimcime yemek masasına kurulmuş, ödev yapıyordu. Cimcime yemek masasına kurulmuş, ödev yapıyordu. Önündeki deftere, son yazdıklarına baktı ve sayfayı delmeye kararlıymış gibi, bastıra bastıra sildi. Az ötede duran kitabı önüne çekti ve elindeki kurşunkalemi

Detaylı

İNGİLİZCE 1 KISA ÖZET

İNGİLİZCE 1 KISA ÖZET DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETĠN ĠLK ÜNĠTESĠ SĠZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERĠLMĠġTĠR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNĠTELERĠ ĠÇĠNDEKĠLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBĠLĠRSĠNĠZ. İNGİLİZCE 1 KISA ÖZET 1 KOLAYAOF 2 İÇİNDEKİLER

Detaylı

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ... V. I. BÖLÜM İNSAN DAVRANIŞLARI VE ANLAMLARI A. İnsan Davranışları... 1 B. Davranışların Anlamları... 11

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ... V. I. BÖLÜM İNSAN DAVRANIŞLARI VE ANLAMLARI A. İnsan Davranışları... 1 B. Davranışların Anlamları... 11 İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ... V I. BÖLÜM İNSAN DAVRANIŞLARI VE ANLAMLARI A. İnsan Davranışları... 1 B. Davranışların Anlamları... 11 1. Beden Dili... 11 2. Bedensel Davranışlar ve Anlamları... 13 3. Beden

Detaylı

SBS PRACTICE TEST 2. Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 2* 1. Verilen cümlede boşluğa gelecek sözcüğü seçeneklerden işaretleyiniz.

SBS PRACTICE TEST 2. Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 2* 1. Verilen cümlede boşluğa gelecek sözcüğü seçeneklerden işaretleyiniz. SBS PRACTICE TEST 2 1. Verilen cümlede boşluğa gelecek sözcüğü seçeneklerden işaretleyiniz. 3. Konuşma balonundaki cümleyi doğru tamamlayan sözcükleri seçiniz I am your true friend Mehmet. A true friend

Detaylı

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΠΡΟΦΟΡΙΚΟ ΛΟΓΟ (70005Γ) ÖZEL GÜNLER Aşağıdaki önemli günlerden

Detaylı

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN .com Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN ilkok Adı-Soyadı:... Yukarıdaki resmi inceleyelim. Sonrasında aşağıdaki yönergelere göre, çocukları numaralandıralım ve soruları cevaplayalım. Deniz

Detaylı

Konforun Üç Bilinmeyenli Denklemi 2016

Konforun Üç Bilinmeyenli Denklemi 2016 Mimari olmadan akustik, akustik olmadan da mimarlık olmaz! Mimari ve akustik el ele gider ve ben genellikle iyi akustik görülmek için orada değildir, mimarinin bir parçası olmalı derim. x: akustik There

Detaylı

CALUM SAILS AWAY. Written and illustrated by Sarah Sweeney

CALUM SAILS AWAY. Written and illustrated by Sarah Sweeney CALUM SAILS AWAY Written and illustrated by Sarah Sweeney SEV Yayıncılık Eğitim ve Ticaret A.Ş. Nuhkuyusu Cad., No. 197 Üsküdar İş Merkezi, Kat 3, 34664 Bağlarbaşı, Üsküdar, İstanbul Tel.: (0216) 474 23

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Sayfa. ÖNSÖZ... v GİRİŞ... 1

İÇİNDEKİLER. Sayfa. ÖNSÖZ... v GİRİŞ... 1 İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ...... v GİRİŞ... 1 I. BÖLÜM SOSYAL DAVRANIŞ KURALLARI A. Hitap... 10 B. Selamlama... 14 C. Tanıtma ve Tanıştırma... 19 D. El Sıkma (Tokalaşma)... 24 E. El Öpme ve Öpüşme... 26 F.

Detaylı

Lesson 45: -er, more, less Ders 45: -er, more, less

Lesson 45: -er, more, less Ders 45: -er, more, less Lesson 45: -er, more, less Ders 45: -er, more, less Reading (Okuma) Jason is more active than Kevin in the class. ( Jason sınıfta Kevin den daha aktif.) This cellphone is cheap, but that one is cheaper.

Detaylı

Prepositions of place and direction. Yer ve yön gösteren edatlar. (ilgeçler) Where is Mary? Mary nerede? She is in the kitchen. O mutfakta.

Prepositions of place and direction. Yer ve yön gösteren edatlar. (ilgeçler) Where is Mary? Mary nerede? She is in the kitchen. O mutfakta. Prepositions of place and direction. Yer ve yön gösteren edatlar. (ilgeçler) Where is Mary? Mary nerede? She is in the kitchen. O mutfakta. She is at work. O iş yerinde. Konum belirten edatlar in : içinde

Detaylı

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN .com Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN ilkok Adı-Soyadı:... Yukarıdaki resmi inceleyelim. Sonrasında aşağıdaki yönergelere göre, çocukları numaralandıralım ve soruları cevaplayalım. Deniz

Detaylı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış; Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin

Detaylı

HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK

HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ ΙV ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΠΡΟΦΟΡΙΚΟ ΛΟΓΟ (70013 Γ) HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK DİNLEYELİM

Detaylı

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR!.. SERIS.INDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

Dinleme, Okuma, Konuşma, Yazma Kuralları

Dinleme, Okuma, Konuşma, Yazma Kuralları Dinleme, Okuma, Konuşma, Yazma Kuralları ÇALIŞMA KAĞIDI - 1 Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların başına, yanlış olanların başına ise çiziniz. İlk cümle size yardımcı olmak için örnekte gösterilmiştir.

Detaylı

UNIT 1 HELLO! Quiz I'm from Greece. I'm. Where are you from? Boşluğa uygun olan hangisidir? A) German. B) Greek I'm from. C) Turkish D) English

UNIT 1 HELLO! Quiz I'm from Greece. I'm. Where are you from? Boşluğa uygun olan hangisidir? A) German. B) Greek I'm from. C) Turkish D) English Sosyal Bilgiler HELLO! UNIT 1 1. Quiz-1 Where are you from? 3. I'm from Greece. I'm. A) German B) Greek I'm from. C) Turkish D) English A) German C) Turkey 4. I come from. I'm Spanish. D) French A) China

Detaylı

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! Sağlıklı olan ne varsa yaparım. Zararlı olan her şeyle savaşırım. Kötülerin düşmanı, iyilerin dostuyum. Zor durumda kaldığınızda İmdaat! diye beni çağırabilirsiniz. Sesinizi

Detaylı

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ ÇIKMIŞ SORULAR

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ ÇIKMIŞ SORULAR ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ ÇIKMIŞ SORULAR Ders Adı : Yabancı Dil-1 Sınav Türü : Bütünleme WWW.NETSORULAR.COM Sınavlarınızda Başarılar Dileriz... Yabancı Dil I A A DİKKAT! 1. Bu testte

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

Lesson 66: Indirect questions. Ders 66: Dolaylı sorular

Lesson 66: Indirect questions. Ders 66: Dolaylı sorular Lesson 66: Indirect questions Ders 66: Dolaylı sorular Reading (Okuma) Could you tell me where she went? (Bana nereye gittiğini söyler misiniz?) Do you know how I can get to the hospital? (Hastaneye nasıl

Detaylı

Lesson 28: Other Prepositions (by, about, like, of, with, without) Ders 28: Diğer Edatlar Diğer Edatların Kullanımı.

Lesson 28: Other Prepositions (by, about, like, of, with, without) Ders 28: Diğer Edatlar Diğer Edatların Kullanımı. Lesson 28: Other Prepositions (by, about, like, of, with, without) Ders 28: Diğer Edatlar Diğer Edatların Kullanımı. Reading (Okuma) I go to school by bus. ( Okula otobüs ile giderim. ) We came by car.

Detaylı

Dil Belge Konu Tanım Kişi Adları Anahtar Kelimeler Belge Tarih

Dil Belge Konu Tanım Kişi Adları Anahtar Kelimeler Belge Tarih 1. Kutu 1 1 SOY KÜTÜĞÜ TARANÇ AİLESİNE AİT SOY KÜTÜĞÜ İBRAHİM AĞA, TOSUN AĞA, MEHMET ALİ PAŞA, İBRAHİM, İSMAİL, TOSUN, NAZLI, ZÜHRA, MEHMET SAİT, ALİ, HÜSEYİN, ZEYNEB, ABDÜLHALİM, MEHMED ALİ TARANÇ AİLESİ,

Detaylı

Dil ve Oyun. Günlük İşlerinizi Yaparken Konuşma ve Oynama

Dil ve Oyun. Günlük İşlerinizi Yaparken Konuşma ve Oynama Dil ve Oyun Günlük İşlerinizi Yaparken Konuşma ve Oynama Biliyor muydunuz? Günlük ev işlerinizi yaparken çocuğunuza konuşmak veya şarkı söylemek çocuğunuzun yeni kelimeler ve alışkanlıklar öğrenmesine

Detaylı