ÂHİRET HAYATININ ŞEKLİ DÜNYAYA BAĞLIDIR. Sayın DALKIRAN

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ÂHİRET HAYATININ ŞEKLİ DÜNYAYA BAĞLIDIR. Sayın DALKIRAN"

Transkript

1 1 ÂHİRET HAYATININ ŞEKLİ DÜNYAYA BAĞLIDIR Sayın DALKIRAN ÖZET Dünya şüphesiz Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesi ile bir misafirhanedir. Bu misafirhanede misafir olanlar ise Âhiret yolcularıdır. Bu yolculuk ruhlar âleminden başlayıp, anne karnına, oradan dünyaya, dünyada ise çocukluktan gençliğe gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar devam etmektedir. Ebedi hayatın ise rengi tamamen dünya hayatına bağlıdır. Hz. Peygamber in tabiriyle Dünya ahiretin bir mezraıdır. Burada ekilecek orada biçilecektir. Kişi burada ne ekerse orada onun karşılığını görecektir. Bunun için de Müslümanın dünya hayatını küçümsemesi, değerlendirmemesi düşünülemez. Zira yine Bediüzzaman ın ayrımı ile dünyanın üç yüzü vardır ve bunlardan sadece biri kötüdür. Bu yüz ise sadece ve sadece dünyaya hasr-ın nazar edip, hayat olarak sadece dünyayı bilmek ve bizzat ona çalışmaktır. Hâlbuki ahiretin mezraı olması nedeni ile ve esmâ-i İlâhiyyenin bir aynası olması hasebiyle dünyaya önem verilmelidir. Bu bildirimizde dünyanın bir misafirhane oluşu, dünya ve ahiret konusunda dengeli olunması gerektiği hususu Mektubat ta geçen mademlerle ortaya konulmaya çalışılacaktır. GİRİŞ Fıtrat dini olan İslam a göre Yüce Allah yarattığı kulların hem dünyada hem de ahirette mutlu olabilmeleri için bir takım emirler ve yasaklar vazeder. Burada ne dünya ne de ahiret görmezlikten gelinmez. Son derece güzel bir denge kurulmuştur. Nitekim âyette: Ahireti kazanmaya çalış, fakat dünyadan nasibini de unutma. (Kasas, 28/77) emrinin yanı sıra, dünyada da ahirette de iyilik, güzellik istememizi (Bakara, 2/201) de tavsiye edilerek, dengeli bir hayata işaret edilmiştir. Resûlullah (s.a.v.) ise, Himmet yönüyle insanların en yücesi hem dünya hem de ahiret işine himmet gösteren mü mindir. (İbn Mâce, Ticaret, 2) buyurarak dengeli olunmasını istemiştir. Bediüzzaman Hazretlerinin dünya ve ahiret hayatı ile ilişkili görüşlerine geçmeden önce onun çok kısa olarak meseleleri ele alış tarzına bakmakta yarar bulunmaktadır. Bediüzzaman, iddialarını, dünyaya gözünü kapamaksızın görülen bilinen şeylerle izah eder. Öncelikle muhataba her akıl sahibinin kabul ettiği hususları şahit gösterir ve sonrasında bir mantık kaidesi ile iddiasını ispata çalışır. Konu ile alakalı Tarihçe-i Hayat ta şu ifadeler yer almaktadır: Gözü kapalı olarak değil; belki İmam-ı Gazalî, Mevlâna Celaleddin ve İmam-ı Rabbanî gibi kalb, ruh, akıl gözleri açık olarak, ehl-i istiğrakın akıl gözünü kapadığı yerlerde, o makamlarda gözü açık olarak gezmiş. Cenab-ı Hakk'a hadsiz şükür olsun ki, Kur'an'ın dersiyle, irşadıyla hakikata bir yol bulmuş. Hattâ و ف ى ك ل ش ي ء ل ھ آی ة ت د ل ع ل ىا ن ھ و اح د hakikatına mazhar olduğunu, Yeni Said'in Risale-i Nur'uyla göstermiş. Âdeta Musa Aleyhisselâm'ın asâsı gibi nereye vurmuş, su çıkarmış. Hem Risale-i Nur, hükema ve ülemanın mesleğinde gitmeyip, Kur'an'ın bir i'caz-ı manevîsiyle, her şeyde bir pencere-i marifet açmış; bir senelik işi bir saatte görür gibi Kur'an'a

2 2 mahsus bir sırrı anlamıştır ki, bu dehşetli zamanda hadsiz ehl-i inadın hücumlarına karşı mağlub olmayıp galebe etmiş (Nursi, 2012:135). İmanla ilgili konuları ele alırken hem aklı hem de kalbi tatmin ve ikna etmeyi hedefleyen Bediüzzaman, dünya ve ahiret hayatını değerlendirirken de aynı usulü tatbik etmiştir. O, hiçbir şekilde dünyaya gözünü kapamamış ve bütün örneklendirmelerini herkesin kabul ettiği görünen ve bilinen ortak şeylerden vermiştir. O, dünya ve ahiret hayatını çeşitli şekillerde ve farklı münasebetlerle ele alırken şüphesiz dünyada kalacak kadar dünyaya, ahirette kalacak kadar da ahirete önem veriniz prensibinde olduğu gibi her meselede ahireti ön planda tutmanın gerekliliğine ve dünyevi amellerin de niyet ile uhrevileştirilebileceğine işaret eder. Dünya ona göre kırılabilecek bir şişe, ahiret ise baki elmas hüviyetindedir. Ancak günümüzde insanlar dünyanın geçiciliğini ahiretin ise sürekliliğini bildikleri halde dünyayı ahirete severek tercih etmektedirler. Bediüzzaman bu konuda okuyucuyu şöyle uyarır: Evet kardeşlerim; bu zamanda öyle dehşetli cereyanlar ve hayatı ve cihanı sarsacak hâdiseler içinde, hadsiz bir ی س ت ح ب ون ال ح ی اة ال دن ی ا ع ل ى ا لا خ ر ة gerektir. metanet ve itidal-i dem ve nihayetsiz bir fedakârlık taşımak âyetinin sırr-ı işarîsiyle, âhireti bildikleri ve iman ettikleri halde, dünyayı âhirete severek tercih etmek ve kırılacak şişeyi bâki bir elmasa, bilerek rıza ve sevinçle tercih etmek ve akibeti görmeyen kör hissiyatın hükmüyle, hazır bir dirhem zehirli lezzeti, ileride bir batman safi lezzete tercih etmek, bu zamanın dehşetli bir marazı, bir musibetidir. O musibet sırrıyla, hakikî mü'minler dahi bazen ehl-i dalalete tarafdar olmak gibi dehşetli hatada bulunuyorlar. Cenab-ı Hak ehl-i imanı ve Risale-i Nur şakirdlerini bu musibetlerin şerrinden muhafaza eylesin, âmîn (Nursi, 2014a:254). İnsanın bir organı rahatsızlandığında nasıl ki diğer organları da bundan etkilenir. Aynı şekilde fıtratta yer alan bir takım duygular da bu zamanda çok nedenlerle yara almış ve diğer duyguları kendisi ile meşgul etmektedir. Dolayısıyla kendi gerçek görevlerini unutmaktadırlar. Bu asırda hayatı korumak ve hayatın zevkini çıkarmak ile insanın fıtratında yerleştirilmiş bir takım cihazlar çok nedenlerle yara almıştır. Bu hal insanda bulunan diğer duyguları esir almış ve hakiki görevlerini unutturmaya çalışmaktadır. Bu nedenledir ki, çekici ve hoş olmayan bir eğlenceye çocuklar ve kendini bilmezlerin yanında büyük makamlarda bulunanlar hatta mesture hanımlar da gerçek vazifelerini bir tarafa bırakarak katılabilmektedirler. İşte bu asırda insan hayatı özellikle de sosyal hayat dehşetli fakat çekici, acı ancak meraklı bir hal aldığından insanın ulvi duygularını, kalp ve aklını, nefs-i emaresinin peşine takıp fitne ateşlerine düşürtmektedir. Dünya hayatının muhafazası için zaruret derecesinde olmak şartıyla, bazı uhrevi işlere geçici surette tercih edilmesine dini ruhsat vardır. Fakat bu durum yalnızca bir ihtiyaca binaendir. Aksi takdirde büyük bir tehlikeye neden olmayan bir zarara göre tercih edilmez ve bu konuda ruhsat yoktur. Hâlbuki bu asır, o insanın bu damarını o derece şırınga etmiş ki; küçük bir ihtiyaç ve normal olan dünyevî bir zarar yüzünden elmas gibi dini işleri terkeder (Nursi, 2012:257). Bediüzzaman ın Risale-i Nur un çeşitli yerlerinde dünyayı nasıl değerlendirdiğini farklı başlıklar altında ele alalım. Ancak şunu ifade edelim ki, onun mütalaaları sadece bu başlıklardan ibaret değildir. Biz sadece önemli gördüğümüz konuları başlık halinde sunmaya çalışacağız. DÜNYA BİR MİSAFİRHANEDİR

3 3 Bediüzzaman dünyayı bir misafirhane olarak kabul eder ve şöyle der: Dünya bir misafirhanedir. İnsan ise onda az duracaktır ve vazifesi çok bir misafirdir ve kısa bir ömürde hayat-ı ebediyeye lâzım olan levazımatı tedarik etmekle mükelleftir (Nursi, 2007a: 266). Dünya sadece insanlar için kurulmuş bir misafirhane değil diğer tüm canlılar için de bir misafirhane olarak kabul edilmektedir. Buna göre her güzde ve her baharda büyük bir âlem vefat eder ve taze bir âlem vücuda gelir. Ölüm ve diriliş, çok muntazam olarak cereyan etmektedir. Gayet intizam ve ölçüyle devam eden nevilerin vefatları ve dirilişleri, dünyanın bir misafirhane oluşunu gösterir. Hayat sahipleri dünyada misafir olurlar ve vazifelerini görürler, giderler (Nursi, 2014b:121). Bediüzzaman insanın hayal dünyasında ebedi var oluşu istediği, faniliği ve yokluğu kabul etmediğini şu sözleri ile dile getirirken de dünyanın bir misafirhane ve âhirete bir bekleme salonu olduğu vurgusunu yapar: Meselâ aklın bir hizmetkârı ve tasvircisi olan kuvve-i hayaliyeye denilse ki: Sana bir milyon sene ömür ile saltanat-ı dünya verilecek, fakat âhirde mutlaka hiç olacaksın. Tevehhüm aldatmamak, nefis karışmamak şartıyla oh yerine âh diyecek ve teessüf edecek. Demek en büyük fâni, en küçük bir âlet ve cihazat-ı insaniyeyi doyuramıyor. İşte bu istidaddandır ki, insanın ebede uzanmış emelleri ve kâinatı ihata etmiş efkârları ve ebedî saadetlerinin enva'ına yayılmış arzuları gösterir ki; bu insan ebed için halkedilmiş ve ebede gidecektir. Bu dünya ona bir misafirhanedir ve âhiretine bir intizar salonudur (Nursi, 2007a:88). Bediüzzaman ın ifade ettiği gibi dünyada insan ne kadar uzun ve mutlu da yaşasa sonunda eğer ölüm var ise o gerçek saadete kavuşamaz. Gerçek mutluluk ebedi hayatta ebedi mutluluktur. Onun temini ise bu geçici dünya hayatında mümkün olacaktır. O da misafirhane sahibini razı etmeye bağlıdır. Üstada göre asıl vatan Cennet tir, dünya ise geçici bir konaklama yeridir. 20. Mektupta ölümü bir yokluk ve hiçlik olarak görmediğini, asıl vatanlarına bir sevkiyat olarak değerlendirdiğini şöyle dile getirir: Sizlere müjde! Mevt i'dam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in'idam değil. Belki bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i Ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksandokuz ahbabın mecma'ı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır (Nursi, 2014b:204). Ona göre dünyanın her yeri birdir. Zira her yerin mahiyeti aynıdır. Madem her yer misafirhanedir; eğer misafirhane sahibinin rahmeti yâr ise, herkes yârdır, her yer yarar. Eğer yâr değilse, her yer kalbe yüktür ve herkes düşmandır (Nursi, 2011:64). Bediüzzaman Hazretleri yukarıda da ifade ettiğimiz üzere asıl vatan olarak ehl-i iman için Cennet i görmektedir. Bu dünyada Allahu Azimüşşan cennetin numunelerini göstermektedir. O insanları öldükten sonra yokluğa ve hiçliğe göndermeyecek ve onların muhasebelerini görmek üzere tekrar diriltecektir. Allah ın buna muktedir olduğunu dünyada gözümüzle görmekteyiz. Ayrıca O, ehl-i iman için vaat etmiştir ve O nun vaadinden dönmesi mümkün değildir. Elbette Allah vaadini yerine getirecek ve saadet-i ebediye kapısını açacak ve sonuçta Âdem babamızın aslî vatanı olan Cennet'e ehl-i imanı dâhil edecektir (Nursi, 2014b). Haşir risalesinde dile getirdiği şu duada, bu dünyadaki nimetlerin ahiret nimetlerinin birer numunesi ve gölgesi olarak nitelendirilmektedir: "Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız! Bize gösterdiğin nümunelerin ve gölgelerin asıllarını, menba'larını göster. Ve bizi makarr-ı saltanatına celbet. Bizi bu çöllerde mahvettirme. Bizi huzuruna al. Bize merhamet et. Burada bize tattırdığın leziz nimetlerini orada yedir. Bizi zeval ve teb'îd ile tazib etme. Sana müştak ve müteşekkir şu muti raiyetini başı boş bırakıp i'dam etme (Nursi, 2007a:52)". Nasıl ki,

4 4 mağazaların vitrinlerindeki mevcut olan elbise veya diğerleri sırf teşhir içindir. Teşhir mallarını gören müşteriler, bilirler ki asıl mallar içeridedir, depodadır. Dünyada teşhir edilen malların da asılları şüphesiz ki ahirettedir. Doğru olan dünyadaki numunelere takılmak kalmak değil, asıllarına müşteri olmaktır. Onyedinci Mektubun dördüncü notasında (çocuk taziyenamesi) Bediüzzaman büluğ çağından önce vefat eden çocuğun ailesini teselli babında dünyanın faniliğine dikkat çekerek şu gerçeklere işaret eder: Eğer dünya ebedî olsaydı, insan içinde ebedî kalsaydı ve ayrılık ebedî olsaydı; çok büyük elem ve ızdırap çekip üzülmenin bir anlamı olurdu. Fakat madem dünya bir misafirhanedir; vefat eden çocuk nereye gitmişse, ana babası da, herkes de oraya gidecektir. Hem bu ölüm, vefat eden kişiye mahsus değil, umumî bir caddedir. Hem de ayrılık ebedî değil; ileride hem berzahta, hem Cennet'te görüşülecektir. ا ل ح ك م demeli. Allah verdi, Allah aldı, Elhamdülillahi alâküllihal deyip sabır ile şükretmelidir (Nursi, 2009a:231). Böylesi yapılan bir teselli şüphesiz ki, son derece kişileri rahatlatır. Zira ölüm ebedi bir ayrılık değildir. Herkes vefat eden yakını veya sevdiği kişi ile iman sahibi olmak şartıyla ahirette bir ve beraber olacaktır. Bu inanç kişiyi hem dünyada hem de ahirette mutlu ve huzurlu kılacaktır. Tabii ki, Hz. Peygamber (a.s.v.) gibi kısa ayrılık için gözyaşı dökülebilir. Ancak musibet çok ağır geldiğinde Allah a sığınmalı, asla kullara yaratıcıyı şikâyet edercesine, niye bu musibet bana geldi, geliyor, dememelidir. Hz. Peygamber (a.s.v.) bir hadislerinde "Dünya, mü'mine hapishâne, kâfire ise cennettir." (Müslim, Zühd 1, (2956); Tirmizi, Zühd 16, (2325)) buyurarak dünyanın ve ahiretin mahiyetine dikkat çekmiştir. Bediüzzaman ise, hadiste geçen dünyanın kâfire cennet oluşunu cehenneme nisbeten, mümine cehennem oluşunu ise cennete nisbeten olduğunu ifade eder. Zira ona göre, mümin dünyada da kâfirden yüz kat daha mutludur (Nursi, 2009b). Bir başka vesile ile Bediüzzaman aynı meseleye işaretle şöyle buyurur: Dünya ise, bütün şaşaasıyla âhirete nisbeten bir zindan hükmündedir. Elbette zindan-ı dünyadan bostan-ı cinana çıkmak ve müz'iç dağdağa-i hayat-ı cismaniyeden âlem-i rahata ve meydan-ı tayeran-ı ervaha geçmek ve mahlûkatın sıkıntılı gürültüsünden sıyrılıp huzur-u Rahman'a gitmek; bin can ile arzu edilir bir seyahattir, belki bir saadettir (Nursi, 2007a:204). Madem dünya bir misafirhanedir, o takdirde insan ebedi kalacağı yeri dikkate almalı ve ona göre hazırlık yapmalıdır. Dünyanın geçici olduğunu her gün vefat eden onbinlerce kişi ilan etmektedir. Ona göre bu cenazelerin fiili şahitlikleri inkâr edilemez. Asla ve asla ölüm öldürülemez ve kabir kapısı kapatılamaz. Madem ölüm gerçeği yalanlanamaz ve ölüm Allah Allah dedirtir. Sekeratta Allah Allah yerine; hiçbir top ve tüfek sekerattaki kimsenin önündeki ebedi karanlığı ışıklandıramaz ve mutlak ümitsizliği ümide çeviremez. Madem ölüm vardır, kabre girilecek; bu hayat gidiyor, bâki bir hayat geliyor. Bir defa top tüfek denilse; bin defa Allah Allah demek lâzım gelir. Hem Allah yolunda olsa; tüfek de Allah der, top da Allahü Ekber diye bağırır, Allah ile iftar eder, imsak eder (Nursi, 2011b:324). Burada Üstadın kastı dünyayı ve topu tüfeği bırakmak değil, onları Misafirhane sahibinin razı olacağı şekilde kullanmaktır. O zaman fani hayat şüphesiz ki bakileşecektir. Bediüzzaman aynı hususa çok fazla tahşidat yapar ve insanları ülfet belasından kurtarmaya çalışır. Yukarıda da izah edildiği gibi görünen ve herkes tarafından kabul gören örneklemeler üzerinden iddiasını açıklar. Ona göre bu zemin yüzü, acele hareket eden kafilelerin yollarında bir gecelik konmak ve göçmek için bir handır. Herbir şehri yüz defa mezaristana boşaltan ölüm, elbette hayattan çok daha farklı bir istediği vardır (Nursi, 2014b:6). Hancının dışında handa,

5 5 müebbetlerin dışında hapishanede kimsenin kalmayacağı gibi dünyada da hiç kimse kalmayacaktır. Bizden öncekiler dünyada bir müddet kaldılar ve gittiler, bizden sonrakiler de öyle olacaklar. Peki burada daimi kalacak hal-i hazırda yaşayan bizler miyiz? Şüphe yok ki, biz de bu kanun-u ilahiye tabi olarak, Rabbimizin dilediği zamanda bu dünya misafirhanesinden ayrılacağız. Önemli olan buradan aziz olarak çıkmak, vücudumuzu mucidine feda etmektir. DÜNYAYI ASKERİ BİR MİSAFİRHANE Dünyada ve ahirette mutlu ve bahtiyar olmanın yolunu Bediüzzaman, bu dünyayı askeri bir misafirhane olarak görmek ve ona göre hareket etmek olarak görmektedir. Zira genel anlamda askerlik kanun, nizam ve intizamı gösterir. Her şey kural ve kaidelerle yürütülür. Uyanlar mükâfatlandırılır, uymayanlar cezalandırılır. Bediüzzaman konu ile alakalı şunları söyler: Görüyorum ki: Şu dünya hayatında en bahtiyar odur ki: Dünyayı bir misafirhane-i askerî telakki etsin ve öyle de iz'an etsin ve ona göre hareket etsin. Ve o telakki ile en büyük mertebe olan mertebe-i rızayı çabuk elde edebilir (Nursi, 2011a:24). DÜNYA İLE İLGİLİ FARKLI TANIMLAR Üstad hazretleri dünyayı farklı şekillerde tanımlar. Ona göre dünya samedani bir kitaptır, bir mezradır, ayineler mecmuasıdır, seyyar bir ticarethanedir, geçici bir gezinti yeridir. Bu tanımlamalara bağlı olarak Bediüzzaman şu tavsiyelerde bulunur: Dünya, samadani bir kitap olması dolayısıyla, her şeyden önce yazarının zat, sıfat ve isimlerine delalet etmektedir. Bundan dolayı da manasını anlamaya çalışmalı, nakışları üzerinde durmamalıdır. Madem dünya bir mezraadır, ekmek, mahsulünü almak ve muhafaza etmek gerekir. Çirkin olan atıkları üzerinde durmamalı, önem vermemelidir. Birbiri arkasında sürekli gelen geçen âyineler mecmuası olması dolayısıyla da, onlarda tecelli edeni bilmeli, nurlarını görmeli ve onlarda tezahür eden esmanın tecelliyatını anlamalı ve müsemmalarını sevmelidir. Ayrıca yok olmaya ve kırılmaya mahkûm olan o cam parçalarından ilişkiyi kesmek lazımdır. Seyyar bir ticaretgâh olarak bakıldığında da dünyada alış-verişi yapmalı, insandan kaçıp giden ve iltifat etmeyen kafilelerin arkalarından beyhude koşmamalı ve yorulmamalıdır. Geçici bir seyir yeri olması hasebiyle de dünyaya ibret nazarıyla bakmalı ve zahirî çirkin yüzüne değil; Allah a bakan gizli, güzel yüzüne dikkat etmeli, hoş ve yararlı bir gezinti yapmalıdır. Kesinlikle güzel manzaraları gösteren perdelerin kapanmasıyla ağlayan akılsız çocuk gibi ağlamamalı ve merak etmemelidir. Zira dünya bir misafirhanedir. Misafirhane olması ciheti ile de, onu yapan konut sahibinin izni dairesinde yemeli, içmeli ve şükretmelidir. Onun kanunu dairesinde işlemeli, hareket etmeli ve sonrasında da arkaya bakmadan çıkıp gitmelidir. Saçmalayıp, lüzumsuz bir şekilde karışmamalı, insandan ayrılan ve kendisine ait olmayan şeylerle manasız uğraşmamalı ve geçici işlerine bağlanıp boğulmamalıdır. Dünyayı bu şekilde değerlendiren ve bu tavsiyelere uyan kişi, şüphesiz ki dünyanın içyüzündeki sırları görür ve dünyadan ayrılığı son derece rahat olur. Hatta akıllı ve uyanık olanlar her şeyde rahmetin bir izini bulurlar (Nursi, 2007a:204). Bediüzzaman a göre bu kâinat ve bu Küre-i Arz, daim işler bir büyük fabrika gibidir (Nursi, 2009a). Madem öyledir insana düşen burada çalışmak ve gerçek ücretini Allah tan talep etmektir.

6 6 Dünya böyle olunca, insan da şüphesiz bu dünyada hem bir misafir ve hem de geçici olarak buraya gönderilen ve sınava tabi tutulan yolcudur. Şimdi de Bediüzzaman ın insanın yolcu oluşuna ilişkin görüşlerini verelim. İNSAN BİR YOLCUDUR Dünya madem ebedi kalacak bir yer değildir; o zaman insanın bu dünyadaki durumu nedir? Peygamberimiz (a.s.v.): "Ben kim, dünya kim. Dünya ile benim misâlim, bir ağacın altında gölgelenip sonra terkedip giden yolcunun misali gibidir." (Tirmizi, Zühd 44, (2378)). Buyurmakla insanın dünyada bir yolcu oluşuna dikkat çekmektedir. Bu husus Risâle-i Nur da çok ince ve çok teferruatlı bir şekilde izah edilmektedir. Üstad, Risale-i Nur un pek çok yerinde insanın yolcu oluşuna dikkat çeker. Mesnevi-i Nuriye adlı eserinde şöyle der: İnsan bir yolcudur. Sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder. Her iki hayatın levazımatı, Mâlik-ül Mülk tarafından verilmiştir. Fakat o levazımatı, cehlinden dolayı tamamen bu hayat-ı fâniyeye sarfediyor. Hâlbuki o levazımattan lâakal onda biri dünyevî hayata, dokuzu hayat-ı bâkiyeye sarfetmek gerektir (Nursi, 2009b:189). Bu ifadeden yola çıkarak, yolcu olan insan dünya misafirhanesinde kendisine verilen kabiliyetlerin onda birini bu fani dünyaya diğer onda dokuzunu ise baki olan ahiret hayatına yönelik olarak sarf etmelidir. Hadislerde de insanın bu dünyada bir yolcu oluşuna vurgu yapılır. Hz. Peygamber (a.s.v.) omuzlarımı yakalayıp Dünyada bir garip yahut bir yolcu gibi ol! dediği İbn Ömer (r.a.) de şöyle derdi: Akşamı ettin mi sabahı bekleme. Sabahı ettin mi, de akşamı bekleme. Sağlığında hastalığın için, hayatında da ölümün için bir şeyler hazırla. (Buhâri, VII, 170, Rikaak 3). Abdullah b. Mes ûd (r.a.) den konu ile ilişkili şöyle bir hadis rivâyet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.v.), bir hasır üzerinde uyumuştu kalktığında hasırın izi yan tarafına çıkmıştı. Bunun üzerine Ey Allah ın Rasûlü! dedik, senin için bir yatak temin etsek. Bunun üzerine buyurdular ki: Benim dünya rahatlığı ile işim yok. Dünyada ben bir ağacın altında gölgelenip sonra oradan ayrılıp giden bir yolcu gibiyim. (Tirmizi, Zühd, 44.) Madem yolculuk devam ediyor ve dünya da ebedi değildir, öyle ise yolcu gideceği asıl yeri düşünmeli ve bu dünyaya kalben aşırı bağlanmamalıdır. DÜNYA BİR MEZRAADIR Bediüzzaman ın dünyanın bir mezraa oluşu ile ilgili görüşlerine geçmeden önce konu ile alakalı bir hadisi zikretmekte yarar bulunmaktadır. Hz. Peygamber (a.s.v.) in dünyaya bakışıyla ilgili sahabeden Ebu Said (r.a.) şunları anlatır: "Resülullah (a.s.) minbere oturdu, biz de etrafında yerlerimizi aldık. Buyurdular ki: "Sizin için korktuğum şeylerden biri, dünyanın süs ve güzelliklerinin sizlere açılmasıdır!" Bir adam (araya girerek söze karıştı ve): "Yani (nâil olacağımız) hayır, şer mi getirecek?" dedi. Resülullah (a.s.v.) bu soru üzerine sustu. (Adama: "Sana ne oluyor da Resülullah'ın sözünü kesip, onunla konuşmaya kalkıyorsun? O sana konuşmuyor ki!.." diye çıkışanlar oldu). Gördük ki, kendisine vahiy gelmekte. Derken vahiy hâli açılmış, yüzündeki terleri silmekte idi. "Şu soru soran nerede?" diye söze başladı. Ve sanki adamı (sorusu sebebiyle) takdir ediyor gibiydi: Sözlerine şöyle devam etti: "Muhakkak ki, hayır, şer

7 7 getirmez. Ancak derenin bitirdikleri arasında, ya çatlatarak öldüren ya da ölüme yaklaştıran bitki de var. Yalnız yeşil ot yiyen hayvanlar müstesna. Zira bunlar yeyip böğürleri şişince güneşe karşı dururlar. (Geviş getirirler), akıtırlar ve rahatça defi hacet yaparlar, sonra tekrar dönüp yayılırlar. Şüphesiz ki, bu mal hoştur, tatlıdır. Ondan fakire, yetime ve yolcuya veren bu malın Müslüman sâhibi en iyi (insan)'dir. Bunu haketmeden alan, yediği halde doymayan kimse gibidir. O mal, kıyamet günü aleyhinde şâhidlik yapacaktır." (Buhâri, Zekât 47, Cum'a 28, Cihâd 37, Rikâk 7; Müslim Zekât 123, (1052); Nesâi, Zekât 81, (5, 90)). Üstad; Dünya bir mezraadır, ek ve mahsulünü al, muhafaza et; müzahrefatını at, ehemmiyet verme (Nursi, 2007a:204) diyerek dünyanın ahiret ile ilişkisine dikkat çeker. Zira ona göre dünya bir mezraadır. Mahşer ise bir beyderdir, harmandır. Cennet, Cehennem ise birer mahzendir (Nursi, 2014b:167). Bu durumda şüphesiz dünya ve ahiret arasında ciddi bir bağ vardır. Ahiretin şekli ve rengi tamamen dünyaya bağlıdır. Konu ile alakalı şu hadis rivayet edilmiştir: Dünya arkasını dönmüş gidiyor, âhiret ise yönelmiş geliyor. Bunlardan her ikisinin de kendine has evlatları var. Sizler âhiretin evlatları olun. Sakın dünyanın evlatları olmayın. Zira bugün amel var hesap yok, yarın ise hesap var amel yok. (Buhâri, (ftikâk 4). Bediüzzaman ilgili hadisi zikretmeden önce güzel bir örnekleme yapar ve şöyle der: Temsilde kusur yoktur: Şu ahval, taklid ve temsil için teşkil ve tertib edilen ahvale benzer. Nasıl büyük masrafla kısa içtimalar, dağılmalar yapılıyor. Tâ suretler alınsın, terkib edilsin, sinemada daim gösterilsin. Onun gibi, bu dünyada kısa bir müddet zarfında hayat-ı şahsiye ve hayat-ı içtimaiye geçirmenin bir gayesi şudur ki; suretler alınıp terkib edilsin, netice-i amelleri alınıp hıfzedilsin. Tâ bir mecma-i ekberde muhasebesi görülsün ve bir meşher-i a'zamda gösterilsin ve bir saadet-i uzmaya istidadı gösterilsin. Demek hadîs-i şerifte "Dünya âhiret mezraasıdır" diye bu hakikatı ifade ediyor (Nursi, 2007a:86). Bu durumda Bediüzzaman ahiretin şeklinin tamamen bu dünyaya bağlı olduğunu, burada ne ekilirse orada onun biçileceğini dile getirir. Bediüzzaman a göre dünya bir destgâh / tezgâh, atölye ve bir mezraadır, âhiret pazarına uygun olan mahsulâtı yetiştirir. Nasılki cinn ve insin amelleri âhiret pazarına gönderiliyor. Öyle de: Dünyanın sair mevcudatı dahi, âhiret hesabına çok vazifeler görüyorlar ve çok mahsulât yetiştiriyorlar (Nursi, 2007b:293). Bediüzzaman Ehl-i Cennet in, dünya maceralarını hatırlamayı ve birbirine nakletmeyi çok arzu edeceklerini hatta o maceraların levhalarını ve misallerini görmeyi çok merak edeceklerini söyler. Nasılki geçmiş zaman sinema vasıtasıyla izlenince zevk alınır, aynı şekilde dünyada da ebedi âlemde seyredilerek zevk alınacak olan ebedi ve sermedi manzaraların kayıtları yapılmaktadır. Dünyadaki güzel mevcudatın bir an görünmesiyle kaybolması ve birbiri arkasından gelip geçmesi, sermedi manzaraları teşkil etmek için, bir fabrika destgâhları hükmünde görünmektedir. Dolayısıyla dünyada az veya çok yaşayan her bir şeyin suretleri alınmakta ve kaydedilmektedir. Bu kayıtlar ahiret âleminde izlenecek ve izletilecektir (Nursi, 2007b: ). Bu durumda dünyada hiçbir şey boşuna yaratılmış değildir. Her şeyin bir vazifesi vardır ve hiçbir şey başıboş bırakılmamıştır. Ebedi ve sermedi manzaralar ahirette seyrettirilmek üzere burada alınmaktadır. Dünya mezraında ekilen her türlü şeyin mahsulatı ahirette karşısına çıkacaktır. Dolayısıyla dünya ve ahiret arasında müthiş bir bağ bulunmakta ve dünya hayatı ahiret hayatı açısından büyük bir öneme sahip olmaktadır.

8 8 Hz. Peygamber (a.s.v.): "Eğer dünya Allah nazarında sivri sineğin kanadı kadar bir değer taşısaydı tek bir kafire ondan bir yudum su içirmezdi." (Tirmizi, Zühd 13, (2321); İbnu Mâce, Zühd 11, (2410)), "Allah bir kulu sevdi mi, onu dünyâdan korur. Tıpkı sizden birinin hastasına suyu yasaklaması gibi." (Tirmizi, Tıbb 1, (2037)), buyurarak fani dünyaya ihtiyatla yaklaşılmasını istemektedir. Hz. Peygamber in sözünü ettiği ve sakındırdığı dünya nasıl bir dünyadır? Bu hususta Bediüzzaman ın dünyayı nasıl kategorize ettiği ve kötü olan hangi yönü olduğuna bakmakta yarar bulunmaktadır. Ona göre dünyanın üç yönü bulunmaktadır. Bunlardan birisi: Âhirete bakar. Çünki onun mezraasıdır. İkincisi: Allah ın güzel isimlerine bakar. Çünki onların mekteb ve tezgâhlarıdır. Üçüncüsü: Kasden ve bizzât kendi kendine bakar. Bu yönü insanların heveslerine, keyiflerine ve bu fâni hayatın bizzat kendine bakar. İmanın nuruyla dünyanın önceki iki yüzüne bakmak, manevî bir cennet gibi olur. Üçüncü yüzü, dünyanın fena yüzüdür. Bu yüzün değerli bir tarafı bulunmamaktadır (Nursi, 2009b:69). Görüldüğü gibi hadiste sözü edilen ve kötülenen dünya bu üçüncü yönü yani dünyanın bizzat kendisine bakan yönüdür. Yoksa ahiretin mezrası olan ve Rabbimizin isim ve sıfatlarına bakan yönü değildir. Üstad dünyanın faniliğine ve ahiretin tarlası oluşuna dikkat çekerek, şu tavsiyelerde bulunur: Dünya fânidir, binler sene yaşamak olsa, bâki olan hayat-ı uhreviyenin yanında, hiç-ender-hiç mesabesindedir. Fakat fâni olmakla beraber, bâki hayatın bâki meyvelerini verecek bir mezraasıdır. Fırtınaların şiddeti, havanın dehşeti sizleri sarsmasın, korkutmasın. Bu mübarek mezraaya en mübarek ve nuranî ve verimli ve bereketli olan Nur tohumlarını ekiniz. Zira Eken biçer, atalarımızdan kalma mübarek bir sözdür (Nursi, 1992:135). DÜNYAYI SEVMEK Hz. Peygamber (a.s.v.) bizzat dünyayı sevme konusunda insanları uyarmaktadır. Zira hadiste: "Dünya sevgisi her çeşit hatalı davranışların başıdır. Bir şeye olan sevgin seni kör ve sağır yapar." (Edep 125, (5150)) denilmektedir. Bediüzzaman a göre dünyayı; âhiretin mezraası ve ilahi isimlerin aynası, Cenab-ı Hakk'ın mektupları ve muvakkat bir misafirhanesi yönüyle nefs-i emmare karışmamak şartıyla sevmek, Allah a ait olur. Dünyayı ve ondaki mahlûkatı mana-yı harfiyle sevmeli, mana-yı ismiyle sevmemelidir. "Ne kadar güzel yapılmış" demeli, "Ne kadar güzeldir" dememelidir. Kalbin bâtınına, başka muhabbetlerin girmesine meydan vermemelidir. Çünki kalbin bâtını, âyine-i Samed'dir ve ona mahsustur (Nursi, 2007a:640). Dünyada, dünyanın âhiret mezraası ve esma-i İlahiye âyinesi olan iki güzel yüzüne karşı mütefekkirane muhabbetin uhrevî sonucunu Üstad şöyle dile getirir: Hem madem dünyanın; her hatanın başı olan mezmum muhabbeti değil, belki esmaya ve âhirete bakan iki yüzünü, esma ve âhiret için sevmiş ve ibadet-i fikriye ile o yüzleri ma'mur etmiş, güya bütün dünyasıyla ibadet etmiş. Elbette dünya kadar bir mükâfat alması, mukteza-yı rahmet ve hikmettir. Hem madem âhiretin muhabbetiyle onun mezraasını sevmiş ve Cenab-ı Hakk'ın muhabbetiyle âyine-i esmasını sevmiş. Elbette dünya gibi bir mahbub ister. O da, dünya kadar bir Cennet'tir (Nursi, 2007a:649). Enes b. Mâlik in rivayet ettiği hadise göre, üç kişi Peygamberin eşlerinin evlerine geldi, Peygamber'in nasıl ibadet ettiği hakkında sorular soruyorlardı. Bunlara Peygamber Efendimizin nasıl ibadet ettiği anlatılınca onlar bu ibadeti azımsadılar ve: "Biz kim, Peygamber kim? Tabi

9 9 Allah Peygamberinin geçmiş olan ve gelecek bütün günahlarını bağışlamış" dediler. İçlerinden biri: "Ben geceleri dâima namaz kılacağım" dedi. Diğeri de: "Ben her zaman oruç tutacağım ve oruçsuz olmayacağım" dedi. Üçüncüsü de "Ben de kadınlardan ayrı yaşayacağım, hiç evlenmeyeceğim" dedi. Onlar bu sözleri söylerken Allah'ın Resulü yanlarına çıkageldi: "Sizler şöyle şöyle söyleyen kimselersiniz, değil mi?! Dikkat edin! Allah'a yemin ederim ki, ben aranızda Allah'tan en çok korkan ve O'na en bağlı olanım. Bununla beraber ben oruç tutarım, oruçsuz bulunurum, namazımı kılarım, uykumu da alırım, kadınlarla evlenirim. Her kim benim bu sünnetimden (hayat tarzımdan) yüz çevirirse, o benden değildir" buyurdu. (Buhari, Nikah, 1) Hadiste söz konusu edildiği gibi insan dünya hayatında fıtri ihtiyaçlarını helal dairesinde giderecek, yukarıda söz konusu edildiği gibi dünyayı sevecek ve meşru dairede eğlenecektir. Bediüzzaman konuyla ilgili şöyle uyarıda bulunur: İşte ey hayat-ı dünyeviyenin zevkine mübtela ve endişe-i istikbal ile istikbalini ve hayatını temin için çabalayan bîçareler! Dünyanın lezzetini, zevkini, saadetini, rahatını isterseniz; meşru dairedeki keyfe iktifa ediniz. O, keyfinize kâfidir (Nursi, 2007a:144). Bazı insanlar aşırı bir şekilde dünyayı sevip, ebedi dünyada kalacak gibi hareket ederlerken bazıları da dünyayı sürekli olarak kötülemektedirler. Dünyayı sevmeyip kötüleyenleri Bediüzzaman a göre şu dört sınıftır: Birincisi: Marifettir ehlidir. Bunlar dünyayı Allah ın marifetine, muhabbet ve ibadetine engel olduğu için tahkir eder. İkincisi: Ahiret ehlidir. Bunlar ise ya dünyanın zarurî işleri onları uhrevi işlerden uzaklaştırdığı için veya şuhud derecesinde iman ile Cennet'in kemaline ve güzelliğine kıyasla dünyayı çirkin görür. Hazret-i Yusuf (a.s.) a güzel bir adam nisbet edilse, yine çirkin göründüğü gibi; dünyanın ne kadar kıymetli güzelliği varsa, Cennet'in güzelliğine kıyasla hiç hükmündedir. Üçüncüsü: Dünyayı kötülüyor çünkü eline geçmez. Şu tahkir, dünyanın nefretinden gelmiyor; muhabbetinden ileri geliyor. Dördüncüsü: Dünyayı tahkir eder. Zira dünya, eline geçiyor. Fakat durmuyor, gidiyor. O da kızıyor. Teselli bulmak için kötülüyor. "Pistir" der. Şu tahkir ise; o da, dünyanın muhabbetinden ileri geliyor. Görüldüğü gibi dünyayı tahkir edip kötüleyenlerden son ikisi tamamen bizzat dünya sevgisinden ileri gelmektedir ki, bu tahkir makbul değildir. Ancak ilk ikisinde olduğu gibi asıl makbul olan tahkir, ahiret sevgisinden ve marifetullahın muhabbetinden ileri gelir (Nursi, 2007a:626). Anlaşılan o ki, sevginin olduğu gibi nefretin ve tahkirin de makbul olanı ve olmayanı bulunmaktadır. Dünyayı sevmenin de yermenin de meşru ve nameşru olanı vardır. Hakeza dünyalığı elde etmenin de hayırlısı ve hayırsızı mevcuttur. Hadiste şöyle buyurmuştur: Bu dünya malı çekici ve tatlıdır kim gereği şekilde onu elde etmeye çalışırsa kendisi için bereketli ve hayırlı olur. Kim de Allah ve Peygamber in dağıtacağı ganimet malından değişik yollara başvurarak almaya kalkarsa kıyamette kendisi için sadece ateş vardır. (Tirmizi, Zühd, 41) DÜNYA MAKARR-I EBEDİ DEĞİLDİR Hz. Peygamber in (a.s.v.) dünyayı ve dünya hayatını anlatan pek çok benzetmeleri mevcuttur. Bu benzetmelerden biri Abdullah b. Mesud un rivayet ettiği şu hadiste yer alır: Peygamber (s.a.v.) kum üzerine bir murabba', yânî kare resmi çizdi. Sonra (başlangıcı) karenin ortasından olarak, kare dışına uzanan bir çizgi çizdi. Sonra bu çizginin ortasından i'tibâren bu ortadaki çizgiye dik açıyla dayanan birtakım küçük çizgiler çizdi. Sonra Peygamber (bu çizgileri ta'rîf

10 10 ederek): "Şu (karenin ortasındaki uzun çizgi) insandır. Şu (kare de) eceldir, her tarafından onu kuşatmıştır. Şu kare dışında uzanan çizgi de, insanın emelidir. Şu ufak çizgiler de insana arız olan âfetler, musibetlerdir, îmdi insana şu âfet oku hatâ eder, dokunmazsa, öbür âfet isabet eder, o da hatâ eder dokunmazsa, öbürü isabet eder (en sonu ecel -denilen ölüm- onu yakalar)" (Buhari, Rikâk, 4.) Resûlüllah (s.a.v.) yayla köylerinden birinden şehre girerken pazara uğrar. Yanında başka kimseler de bulunmaktadır. Derken küçük kulaklı ölü bir oğlağın yanından geçerler. Hz. Peygamber oğlağı eline alarak kulağından tutar. Sonra: Hanginiz bunun bir dirheme kendinin olmasını ister? der. Ashâb: -Biz onun bir şey karşılığında bizim olmasını istemeyiz. Onunla ne yapabiliriz ki?, derler. Bunun üzerine Efendimiz: Şimdi vallahi Allah katında dünya sizin yanınızda olan şu hayvandan daha kıymetsizdir. buyurur. (Müslim, Zühd ve Rekâik, 2.) Bir başka hadisinde de Hz. Peygamber (a.s.v.): Eğer dünya Allah katında bir sivrisinek kanadı kadar kıymetli olsaydı Allah bir kafire dünya (suların)dan bir damla (bile) hiç içirmezdi. (İbn Mâce, Zühd, 3). Efendimiz (a.s.v.) in bu iki hadisinde sözünü ettiği ve tahkir ettiği dünya şüphesiz dünyanın bizzat kendisine bakan yönüdür. Üstadın sözünü ettiği ve esama-i İlahiyeye bakan ve ahiretin bir mezrası olan yönü değildir. Rasulullah (s.a.v.): Kul; malım, malım diyor. Hâlbuki malından ona yalnız üç şey vardır: 1- Yiyip bitirdiği, 2- Giyip eskittiği, 3- Verip biriktirdiği. Bunun dışındakiler; kendisi gider, malı insanlara terk eder. buyurarak (Müslim, Zühd ve Rekâik, 4) insanın dünyada gerçek malının hangisi olduğunu dile getirir. Bediüzzaman dünyanın değil ahiretin ve rıza-i İlahinin asıl maksat yapılmasını ister. Dünyada diğer insanların da yararlanacakları konularda çalışan sanatkârların ve keşşafların çalışmalarının da bir ibadet olduğundan söz eder (Nursi, 2007a:266). Dünyanın terkininde büyük mutluluk olduğunu, ancak terk etmenin hiçbir şey yapmamak değil, Allah ın emri dairesinde hareket etmek, onun namına hareket etmek olduğunu şu şiirinde dile getirir: Bil ey hodgâm! Bu dünyada saadet, terk-i dünyada. Hudabîn isen, o kâfidir, bıraksan da bütün eşya lehinde Ger hodbîn isen, helâkettir, ne yaparsan bütün eşya aleyhinde. Demek terki gerektir her iki halde bu dünyada. Terki demek: Huda mülkü, onun izni, onun namıyla bakmakta. Ticaret istiyorsan ger, şu fâni ömrünü bâkiye tebdilde. Eğer nefsine talib isen, çürüktür hem temelsiz de. Eğer âfâkı ister isen, fena damgası üstünde. Demek değmez ki alınsa, çürük maldır hep bu çarşıda. Öyle ise geç, iyi mallar dizilmiş arkasında... (Nursi, 2007a:205). Üstad Hazretleri kısa ve fani dünyanın uzun ve baki kılınması için şöyle seslenir: Ey insanlar! Fâni, kısa, faidesiz ömrünüzü; bâki, uzun, faideli, meyvedar yapmak ister misiniz? Madem istemek insaniyetin iktizasıdır, Bâki-i Hakikî'nin yoluna sarfediniz. Çünki Bâki'ye müteveccih olan şey, bekanın cilvesine mazhar olur. Madem her insan gayet şiddetli bir surette uzun bir ömür ister, bekaya âşıktır ve madem bu fâni ömrü, bâki ömre tebdil eden bir çare var ve manen çok uzun bir ömür hükmüne geçirmek mümkündür. Elbette insaniyeti sukut etmemiş bir insan, o çareyi arayacak ve o imkânı bilfiile çevirmeye çalışacak ve tevfik-i hareket edecek. İşte o çare

11 11 budur: Allah için işleyiniz, Allah için görüşünüz, Allah için çalışınız. "Lillah, livechillah, lieclillah" rızası dairesinde hareket ediniz. O vakit sizin ömrünüzün dakikaları, seneler hükmüne geçer (Nursi, 2009a:62). HAYAT-I UHREVİYEYİ ASIL MAKSAT YAPMAK Bediüzzaman yukarıda da ifade edildiği gibi bu dünyada asıl maksadın Yüce Yaratıcının rızasını elde etmek olduğunu ifade eder. O, insanları ülfet belasından kurtarmak için sürekli ikazlarda bulunur. Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki, bütün vaktini ona sarfediyorsun! (Nursi, 2007a:271) diyerek zamanın sadece dünya hayatını kazanmak için harcanmaması gerektiğini söylerken, şu ifadeler ile de insanın aldanabileceğine vurgu yapar: Eyvah! Aldandık. Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi' ettik. Evet şu güzeran-ı hayat bir uykudur, bir rü'ya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider... (Nursi, 2007a:212). Üstad şu ifadelerinde, madem, madem diyerek öncelikle dünya ve ahiretin şeklini ortaya koyar ve sonrasında da ne yapmak gerektiğine temas eder: Dünya madem fânidir. Hem madem ömür kısadır. Hem madem gayet lüzumlu vazifeler çoktur. Hem madem hayat-ı ebediye burada kazanılacaktır. Hem madem dünya sahipsiz değil. Hem madem şu misafirhane-i dünyanın gayet Hakîm ve Kerim bir Müdebbiri var. Hem madem ne iyilik ve ne fenalık, cezasız kalmayacaktır. Hem madem لا ی ك ل ف الله ن ف س ا ا لا و س ع ھ ا sırrınca teklif-i mâlâyutak yoktur. Hem madem zararsız yol, zararlı yola müreccahtır. Hem madem dünyevî dostlar ve rütbeler, kabir kapısına kadardır. Elbette en bahtiyar odur ki: Dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, malayani şeylerle ömrünü telef etmesin, kendini misafir telakki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin. (Haşiye): Bu mademler içindir ki; şahsıma karşı olan zulümlere, sıkıntılara aldırmıyorum ve ehemmiyet vermiyorum. Meraka değmiyor diyorum ve dünyaya karışmıyorum (Nursi, 2011a:62). Bediüzzaman a göre dünya hayatını gerçek gaye yapanlar, serçe kuşuna benzer. Eğer uhrevi hayat gaye ve maksad yapılsa, dünya hayatı da ona vesile ve mezraa edilse ve ona göre çalışılsa; o zaman hayvanatın büyük bir kumandanı hükmünde ve şu dünyada Cenab-ı Hakk'ın nazlı ve niyazdar bir kulu, mükerrem ve muhterem bir misafiri olunur (Nursi, 2007a:24). Üstad hapiste iken diğer mahbuslara tavsiyelerde bulunurken özellikle onları beş farz namazlarını kılmaları için uyarır. Zira namazlar gündelik meşru işleri de ibadet haline getirmektedir. Yirmiüç saati dünyaya sarfedip bir saati ahiret hayatı için sarf etmemeyi akılla bağdaştırmadığını ifade eder (Nursi, 2014b:5). FARZLARI YERİNE GETİRMEKLE MÜBAH DÜNYEVİ İŞLER DE AHİRETE MALOLUR Bediüzzaman yukarıda da ifade edildiği gibi, özellikle asıl gaye ve maksadın ahiret hayatının olması gerektiğini vurgular ve farzları yerine getirmek şartıyla mübah dünyevi çalışmaların da

12 12 ahirete mal olacağından söz eder. Özellikle dinin direği olarak ifade edilen namaz üzerinde büyük tahşidatta bulunur. Mesela şu ifadelerinde bazı kıyaslarla işin önemine dikkat çeker: Acaba yirmiüç saatini şu kısacık hayat-ı dünyeviyeye sarfeden ve o uzun hayat-ı ebediyeye birtek saatini sarfetmeyen; ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder, ne kadar hilaf-ı akıl hareket eder. Zira bin adamın iştirak ettiği bir piyango kumarına yarı malını vermek, akıl kabul ederse; halbuki kazanç ihtimali binde birdir. Sonra yirmidörtten bir malını, yüzde doksandokuz ihtimal ile kazancı musaddak bir hazine-i ebediyeye vermemek; ne kadar hilaf-ı akıl ve hikmet hareket ettiğini, ne kadar akıldan uzak düştüğünü, kendini âkıl zanneden adam anlamaz mı? Halbuki namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır. Hem cisme de o kadar ağır bir iş değildir. Hem namaz kılanın diğer mubah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibadet hükmünü alır. Bu surette bütün sermaye-i ömrünü, âhirete mal edebilir. Fâni ömrünü, bir cihette ibka eder (Nursi, 2007a:21). Ona göre Hz. Peygamber in sünnetine uyanların da normal işlerinin ibadet olup, ebedi hayata mal olacaktır (Nursi, 2009a:51). Namaz ile ilgili 21. Söz de güzel tahliller yapar. Namaz kılanla kılmayan arasında kar ve zarar hesabını ebedi hayatı baz alarak şöyle bir tahlil yapar: Buna göre kişi eğer farz namazı terketse, bütün çalışmasının meyvesi, yalnız dünyevî bir nafakaya özgü kalır. Eğer kişi istirahat ve teneffüs vaktini, ruhun rahatına, kalbin teneffüsüne medar olan namaza sarfetse; o zaman, bereketli dünyevi nafakayla birlikte, uhrevi nafakasına ve ahiret azığına iki önemli kaynak bulur. Birinci kaynak: Bağında yetiştirdiği -çiçekli olsun, meyveli olsun- bütün bitkilerin ve ağaçların tesbihatından, güzel bir niyet ile bir hisse alır. İkinci kaynak: Yetiştirdiği bağdan çıkan mahsulâttan kim yese -hayvan olsun, insan olsun; inek olsun, sinek olsun; müşteri olsun, hırsız olsun- kişiye bir sadaka hükmüne geçer. Fakat o şart ile ki: Kişi, Rezzak-ı Hakikî namına ve izni dairesinde tasarruf etse ve onun malını, onun mahlûkatına veren bir tevziat memuru nazarıyla kendine baksa (Nursi, 2007a:272). Namazı terk eden kimse bu faydaları kaybettiği gibi yaşlandıkça bahçecilikten usanır. "Neme lâzım" der. "Ben zâten dünyadan gidiyorum. Bu kadar zahmeti ne için çekeceğim?" der ve kendisini tenbelliğe atar. Fakat evvelki adam der: "Daha ziyade ibadetle beraber helal rızk elde etmeye çalışacağım. Tâ, kabrime daha fazla ışık göndereceğim, âhiretime daha çok zahîre tedarik edeceğim." (Nursi, 2007a:272). Görüldüğü gibi inançlı bir çiftçi sürekli olarak ibadetinin yanında dünyada helal rızk elde etmeğe çaba sarf eder. Gençliğinde böyle olduğu gibi yaşlılığında da aynı hassasiyeti gösteriyor. Dolayısıyla ahiret için çalışması onun dünya işlerini aksatmasına neden olmuyor, bilakis daha fazla şevk ile çalışmasına devam ediyor. DÜNYA AHİRET MUKAYESESİ Bediüzzaman, 20. Mektup ta dünya, cennet ve rüyet-i ilahi arasında kişiye verdiği lezzet açısından bir mukayese yapar. Bu mukayesesi ile adeta ölümü ve kabri sevdirir ve kabre ağlayarak değil gülerek gidilmesi gerektiğinden söz eder. Buna göre dünyanın bin sene mutlu bir tarzdaki yaşayışı, Cennet hayatının bir saatine karşılık gelmez. Cennet hayatının da bin senesi,

13 13 bir saat Allah ın cemalini görmeye mukabil gelmez. İşte yolcu olan insan Allah ın rahmet dairesine ve huzuruna gitmektedir. Konuyu şu müjde ile tamamlar: Ey insan! Fenaya, ademe, hiçliğe, zulümata, nisyana, çürümeye, dağılmaya ve kesrette boğulmaya gittiğinizi tevehhüm edip düşünmeyiniz! Siz fenaya değil, bekaya gidiyorsunuz. Ademe değil, vücud-u daimîye sevk olunuyorsunuz. Zulümata değil, âlem-i nura giriyorsunuz. Sahib ve Mâlik-i Hakikî'nin tarafına gidiyorsunuz ve Sultan-ı Ezelî'nin payitahtına dönüyorsunuz. Kesrette boğulmaya değil, vahdet dairesinde teneffüs edeceksiniz. Firaka değil, visale müteveccihsiniz (Nursi, 2014b:206). DÜNYADA AHİRETE SERMEDİ MANZARALAR HAZIRLANIYOR Bediüzzaman dünyayı asla dışlamıyor, kötülemiyor ve önemsiz görmüyor. Zira yukarıda da ifade edildiği gibi ahiretin şekli dünyaya bağlı olması ve sevilmesi gereken iki yönünün bulunması nedeni ile makbuldür. Bediüzzaman ın işin bir başka yönüne dikkat çeker. Bu da dünyada görülen sürekli değişikliğin ebedi ve sermedi manzaraların hazırlanması için yapılmasıdır. Ayrıca bir fabrika gibi çalışan dünyada ahirete ait mahsulat üretilmektedir. O, şöyle der: İşte bu güzel mevcudatın bir an görünmesiyle kaybolması ve birbiri arkasından gelip geçmesi, menazır-ı sermediyeyi teşkil etmek için, bir fabrika destgâhları hükmünde görünüyor. Meselâ: Nasılki ehl-i medeniyet, fâni vaziyetlere bir nevi beka vermek ve ehl-i istikbale yadigâr bırakmak için; güzel veya garib vaziyetlerin suretlerini alıp, sinema perdeleriyle istikbale hediye ediyor, zaman-ı maziyi zaman-ı halde ve istikbalde gösteriyor ve dercediyorlar. Aynen öyle de: Şu mevcudat-ı bahariye ve dünyeviyede kısa bir hayat geçirdikten sonra, onların Sâni'-i Hakîm'i âlem-i bekaya ait gayelerini o âleme kaydetmekle beraber âlem-i ebedîde, sermedî manzaralarda onların etvar-ı hayatlarında gördükleri vezaif-i hayatiyeyi ve mu'cizat-ı Sübhaniyeyi, menazır-ı sermediyede kaydetmek, mukteza-yı ism-i Hakîm ve Rahîm ve Vedud'dur (Nursi, 2007b:294). DÜNYADA MADDETEN TERAKKİ Bediüzzaman a göre bu zamanda Allah ın dinine hizmet ancak maddeten ilerlemeye bağlıdır. Ayrıca gerçek medeniyete sahip olmakla mümkündür (Nursi, 2012:68). Öyle ise bir Müslüman maddi olarak da güçlü olmak, bir lokma bir hırka anlayışından uzak durmak zorundadır. Tabii ki, İslam a hizmet için madde gerekirken, maddeyi asıl maksat gibi telakki edip, oraya takılıp kalmak da son derece yanlıştır. Bediüzzaman, meslek sahibi olmayı, helal dairesinde çalışmayı farzları yerine getirmek şartıyla ibadet olarak nitelemektedir. Tarihçe-i Hayat adlı eserde zikredilen şu örnekler onun dünya ahiret anlayışını ortaya koymakta güzel bir misaldir: Bediüzzaman kırlarda ve yollarda rastladığı memur ve işçilerin her birisine uygun ders verir, namaz kılmalarının ehemmiyetini söyler ve o zaman dünyevî meşguliyetlerinin âhiret hesabına geçeceğini telkin ederdi. O, özellikle bu tür dersleri, "Din, terakkiye mani'dir" diyenlerin

14 14 fikirlerinin ancak birer hezeyan olduğunu göstermek için yapardı. Bilakis hem o insan için, hem vatan ve millet için iman nuruna mazhar olmak, maddî-manevî saadet ve terakkiyi temin eder. Namazını kılıp istikametle hareket ettiği takdirde, dünyevî çalışma ve gayretinin, âhiret hesabına geçip ebedî saadet ve nurları netice vermesi düşüncesi, ne kadar o vazifeyi iştiyakla severek yapmayı temin edeceği malûmdur. İşte bu hakikatı, bütün memurlar, san'atkârlar ve esnaf, rehber ittihaz etmeli ve bu ders, umuma telkin edilmelidir. Bu zikredilen bahis, deryadan bir katre nev'inden Üstad'ın saymakla bitmeyen millete menfaatdar hizmetinden bir cüz'dür. İslâmiyete irtica', mü'minlere mürteci' diyenlere yazıklar olsun!.. (Nursi, 2012: ). Üstadın daimî hizmetinde bulunan talebeleri tarafından dinî farzlarını yerine getirmek şartıyla dünyevî çalışmaların da bir ibadet hükmüne geçtiğine dair Üstadın yanına gelenlere verdiği derslerden tespit edilen bazı numuneler şunlardır: 1-Bediüzzaman, bir gün Eskişehir'deki Yıldız Oteli'nde iken Şeker Fabrikasından yanına gelen birkaç işçi ve ustabaşına kısaca şöyle der: "Siz farz namazlarınızı kılsanız, o zaman fabrikadaki bütün çalışmalarınız ibadet hükmüne geçer. Çünki milletin zarurî ihtiyacını temin eden mübarek bir hizmette bulunuyorsunuz." 2- Eğirdir de Tren yolunda çalışan biri yanına geldiğinde ona da aynı şekilde şunları dile getirir: Farzları yerine getirip, büyük günahlardan kaçınmak şartıyla bütün çalışmalarının ibadet olduğunu, çünki on saatlik bir yolu bir saatte kestirmeğe vesile olan tren yolunda çalıştığından mü'minlere, insanlara olan bu hizmetin boşa gitmeyeceğini, ebedî hayatında sevincine medar olacağını ifade etmiştir. 3- Eskişehir'de, pilotlar, subaylar ve askerlere şöyle der: "Bu uçaklar, bir gün İslâmiyet e büyük hizmet edecekler. Farz namazlarınızı kılsanız, kılamadığınız zaman kaza etseniz, asker olduğunuz için her bir saatiniz on saat ibadet, özellikle hava askeri olanların bir saati otuz saat ibadet sevabını kazandırır. Yeter ki kalbinde iman nuru bulunsun ve imanın lâzımı olan namazı îfa etsin. 4- Barla, Isparta, hem Emirdağ'da çobanlara şöyle seslenir: "Bu hayvanlara bakmak, büyük bir ibadettir. Hattâ bazı Peygamberler de çobanlık yapmışlar. Yalnız siz farz namazınızı kılınız, tâ hizmetiniz Allah için olsun." 5- Eğirdir'de elektrik santralının inşasında çalışan amele ve ustalara da; elektriğin bütün millete büyük yararının olduğundan söz ederek, onların genel menfaattan hissedar olabilmeleri için, farzlarını kılmalarını ister. O zaman onların bütün çalışmalarının, uhrevî bir ticaret ve ibadet hükmüne geçeceğini söyler (Nursi, 2012:405). Özetle Bediüzzaman Hazretleri insanlığa yararlı olan her türlü sanatın icrasını teşvik etmekte ve o alanda çalışmanın farzları yerine getirmek ve büyük günahlardan kaçınmak şartıyla da ahrete mal edilebileceğini ifade etmektedir. Bu tarzda düşünmenin dünyada kişinin daha verimli çalışmasında teşvik unsuru olduğunun altını çizmektedir. Bugün İslam Dünyasının içinde bulunduğu fakirlik ve muhtaçlığın İslam dan değil Müslümanların kendilerinden kaynaklandığını söylemek mümkündür. Bediüzzaman Eskiden İslâmlar zengin, onlar fakir idiler. Şimdi her yerde kaziye bilakistir. Hikmeti nedir? şeklindeki soruya verdiği cevapta Bediüzzaman, bunun nedenini özetle şöyle açıklar:

15 15 olan Nebevî fermanın emrettiği ا ل ك اس ب ح ب یب الله olan Rabbani ferman ile ل ی س ل لا ن س ان ا لا م ا س ع ى çalışma aşk ve şevkinin sönmesinin neden olduğu buna da i'lâ-yı kelimetullahın şu zamanda maddeten terakkiye mütevakkıf olduğunu bilmeyen; ve dünya م ن ح ی ث ھ ى م ز ر ع ة ا لا خ ر ة cihetiyle kıymetini takdir etmeyen; ve orta çağ ile yeni çağın gereklerini ayıramayan; ve birbirinden gayet uzak, biri kötülenen ve biri methedilen tahsil ve kesbde olan kanaatı ile, mahsul ve ücretteki kanaatı temyiz etmeyen; ve birbirinden nihayet derecede uzak, hattâ biri tenbelliğin ünvanı, diğeri hakikî ihlasın sadefi olan iki tevekkülü birbiriyle karıştıran ve "Ümmetî! Ümmetî!" sırrını teferrüs etmeyen ve خ ی ر الن اس م ن ی ن ف ع الن اس hikmetini anlamayan bazı adamlar ve bilmeyen bir kısım vaizlerdir ki, o meyelanı kırdılar; o şevki de söndürdüler (Nursi, 2011b: ). SONUÇ Rabbimizin Kuran-ı Kerim de Allah ın sana verdiği servet ile ahiret yurdunu ara; dünyadan da nasibini unutma; Allah sana nasıl iyilik ettiyse sen de öyle iyilik et. (Kasas, 28/77) emri ve Efendimiz in hadislerinde Kendini hiç ölmeyecek zanneden kişinin çalışması gibi (dünya için) çalış, yarın öleceğini zanneden kişinin korkması gibi (günahlardan) kork." (Münavi. Feyzü l-kadir, II/12; Kenzü l-ummal, III/40, hn: 5379) Sizin hayırlınız dünyası için ahiretini, ahireti için dünyasını terk etmeyendir. (Kenzü l-ummal, III/238, hn: 6336) buyurduklarından, İslam'ın dünya ve ahiret arasında denge kurduğu görülmektedir. İslam ne Hristiyanların ruhbanlık anlayışı gibi tamamen dünyayı terk etmeyi, ne de Yahudilerin tapacak derecede hırsla dünyaya saldırmalarını kabul etmemektedir. İslam, insanlara hem dünya için, hem de ahiret için çalışmalarını tavsiye etmektedir. Aynı hakikate işaretle Üstad Bediüzzaman şöyle der: Âhiret ve dünya dengesini korumak ve her vakit ümitle korku arasında bulunmak maslahatı gerektirir ki; her dakika hem ölmek, hem yaşamak mümkün olsun (Nursi, 2007a:343). Bediüzzaman özetle başta rıza-i İlahinin ve ahiretin asıl maksat yapılmasını ve dünyanın da onu kazanmak için bir vasıta olması hasebiyle çok önemli olduğunun ifade eder. Dünya fanidir, ahiret ise bakidir. Baki âlem bu fani dünyada elde edilecektir. İslam a hizmet maddeten terakkiye bağlıdır. Dolayısıyla dünyayı asıl maksat yapmaksızın dünyada da maddeten ilerlemeye çalışmak gerekmektedir. Dünya kalben terk edilecek ancak asla kesben terk edilmeyecektir. Farzları yerine getirmek ve özellikle büyük günahları terk etmek şartıyla mübah dünyevi işlerde çalışmak, rızkını elde etmek de ibadettir. KAYNAKÇA Nursi, B. S. (1992). Emirdağ Lahikası. İstanbul. Envar Neşriyat. Nursi, B. S. (2007a). Sözler. İstanbul. Envar Neşriyat. Nursi, B. S. (2007b). Mektubat. İstanbul. Söz Basım Yayın. Nursi, B. S. (2009a). Lem'alar Mecmuası. İstanbul. Altınbaşak Neşriyat. Nursi, B. S. (2009b). Mesnevi-i Nuriye ve İşaratül İcaz. İstanbul. Yeni Asya Neşriyat. Nursi, B. S. (2011a). Mektubat Mecmuası Birinci Kısım. İstanbul. Altınbaşak Neşriyat. Nursi, B. S. (2011b). Mektubat Mecmuası Ikinci Kısım. İstanbul. Altınbaşak Neşriyat. Nursi, B. S. (2012). Tarihçe-i Hayat. İstanbul. Yeni Asya Neşriyat.

16 Nursi, B. S. (2014a). Kastamonu Lahikası. İstanbul. Altınbaşak Neşriyat. Nursi, B. S. (2014b). Asa-yı Musa. İstanbul. Altınbaşak Neşriyat. Buhari, Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail Buhari, 256/870, Sahihü'l-Buhari: el-camiu lmüsnedü s-sahih, Beyrut; Kahire: Darü t-te sil, 2012/1433. Müslim, Ebü'l-Hüseyin el-kuşeyri en-nisaburi Müslim b. el-haccac, 261/875, Sahih-i Müslim, naşir Muhammed Fuad Abdülbaki, Kahire: Dâru İhyai'l-Kütübi'l-Arabiyye, 1955/ /1375. İbn Mace, Ebû Abdullah Muhammed b. Yezid er-rebei el-kazvini İbn Mace, 273/887, Sünenu İbn Mace, y.y., 1905, Delhi: el-matbaü'n-nizami. Münavi, Zeynüddin Muhammed Abdürrauf b. Tacilarifin b. Ali Münavi, 1031/1622, Feyzü'lkadir şerhi'l-câmii's-sagir, thk. Hamdi ed-demirdaş Muhammed, Mekke: Mektebetü Nizâr Mustafa el-bâz, 1998/1418. Hindi, Alauddin Ali b. Abdülmelik b. Kadı Han Müttaki el-hindi, 975/1567, Kenzü'l-ummal fî süneni'l-akval ve'l-ef'al, neşr. Bekri Hayyani, Saffet Sakka, Beyrut: Müessesetü'r-Risâle, 1985/1405. Tirmizi, Ebû İsa Muhamed b. İsa b. Sevre es_sülemi Tirmizi, 279/892, el-câmiü l-kebir / Camiü s-sahih / Sünenü t-tirmizi, thk. Beşşar Avvad Ma ruf. Beyrut: Dârü l-garbi l-islâmî,

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. BÜYÜKLERİN HİKMETLİDEN SÖZLERİ Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. Buyruldu ki; Faziletli kimseler için (hiçbir yer) gurbet sayılmaz. Cahilin ise

Detaylı

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016 EN GÜZEL İSİMLER O NUNDUR Aziz Müminler! Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah tır. Güzel isimler O nundur.

Detaylı

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205) Zikir, hatırlayıp yâd etmek demektir. İbâdet olan zikir de Yüce Allah ı çok hatırlamaktan ibârettir. Kul, Rabbini diliyle, kalbiyle ve bedeniyle hatırlar ve zikreder. Diliyle Kur ân-ı Kerim okur, duâ eder,

Detaylı

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Anlamı. Temel Bilgiler 1 Âmentü Haydi Bulalım Arkadaşlar aşağıda Âmentü duası ve Türkçe anlamı yazlı, ancak biraz karışmış. Siz doğru şekilde eşleştirebilir misiniz? 1 2 Allah a 2 Kadere Anlamı Ben; Allah a, meleklerine, kitaplarına,

Detaylı

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): - Yavrum ne oldu, niye acele acele camiye koşuyorsun? der. Çocuk da: - Efendim, namaza gidiyorum.

Detaylı

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 1.VE EN YÜCESİ: Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 2.SEVİYE: Allah ın rızasını ve sevgisi kazanmak için 3.SEVİYE: Allah ın verdiği nimetlere(yaşam-akıl-yiyecekler

Detaylı

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Kur ân-ı Kerim de Oruç Ey müminler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günler içinde Oruç tutmanız farz kılındı. Umulur ki, bu sayede, takva mertebesine

Detaylı

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler 3. ÜNİTE: EN GÜZEL ÖRNEK HZ. MUHAMMED İN İBADETLERİ 3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler KAZANIMLARIMIZ O Bu ünitenin sonunda öğrenciler Hz. Muhammed'in: O 1. Öncelikle bir kul olarak davrandığını kavrar.

Detaylı

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli? Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli? EVLENİRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ? Peygamber (sav) Efendimiz den Abdullah ibn-i Ömer RA ın bir hadisini bu münasebetle hatırlayalım, duymuşsunuzdur: (Lâ tenkihun-nisâe

Detaylı

Siz, Kimi Seviyorsunuz? Perşembe, 07 Ekim 2010 07:38

Siz, Kimi Seviyorsunuz? Perşembe, 07 Ekim 2010 07:38 Bütün mesele tam bir sevgi meselesidir. Sevgi kalpte başlar kalpte biter. Sevgi gönlün, kalbin eylemidir. Allah ın bir ismi de Vedud dur. Allah yarattıklarını sever ve bu dünya sevgi ile ayakta durur.

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak   dersek h 6. olarak sadaka verme. M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI lar aha beteri dir... 1. -3-5 veya 7 2. Y 3. : me sem. 1 (B bir olmaz) 4. a bakarak " " 5. sek, dersek h 6. olarak sadaka verme. 2 3 k, iyilik yapmak, anaya -

Detaylı

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır. İnsanın toplumsal bir varlık olarak başkaları ile iyi ilişkiler kurabilmesi, birlik, barış ve huzur içinde yaşayabilmesi için birtakım kurallara uymak zorundadır. Kur an bununla ilgili ne gibi ilkeler

Detaylı

Risale-i Nuru Samsat-ta Lise öğrencisi iken Teyzem oğlu vasıtasıyla tanıdım.

Risale-i Nuru Samsat-ta Lise öğrencisi iken Teyzem oğlu vasıtasıyla tanıdım. ABUZER KARA 1.Kendinizi tanıtırımsınız. Ben Abuzer Kara 1961 Samsat doğumluyum.ilk ve orta öğrenimimi Samsat ta bitirdim.19 82 yılında evlendim.1983-1984 Yılları arasında askerlik görevimi ifa ettim.1987

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com amaz Memduh ÇELMELİ NAMAZ: AYET ve HADİSLER «Namazı kılın; zekâtı verin ve Allah a sımsıkı sarılın...» (Hac, 78) Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber e itaat edin ki merhamet göresiniz. (Nûr, 56) «Muhakkak

Detaylı

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır. Ciddi olarak Allah a isyan etmekten kaçın. O nun rahmet kapısına devam et. Bütün gücünü ve kuvvetini Allah için harca. Taatında sarfet. Yalvar, ihtiyaçlarını O na arz et. Başını önüne eğ, kork, Hak kın

Detaylı

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti Mektub-u Attar Muhammed İlyas Kadiri Razavi tarafından tüm İslami Erkek Kardeşlerine ve İslami Kız Kardeşlerine, Medaris El Medine ve Camiat El Medine nin erkek öğretmenler, erkek öğrenciler, kadın öğretmenler

Detaylı

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): da: - Yavrum ne oldu niye acele acele camiye koşuyorsun? der. Bu soruya karşılık çocuk - Efendim,

Detaylı

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI DEĞERLER EĞİTİMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Bir milletin ve topluluğun oluşumunda maddi

Detaylı

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55 Ramazan Manileri // Ahmet ağa uyursun uyursun Uykularda ne bulursun Kalk al abdest, kıl namaz Sabahleyin cenneti bulursun Akşamdan pilavı pişirdim Gene karnımı şişirdim Çok mani diyecektim ama Defteri

Detaylı

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23) Dedikodu (Gıybet) Gıybet Dedikodu (gıybet), birisinin yüzüne söylenmesinden hoşlanmadığı şeyleri arkasından söylemektir. O kimse söylenen şeyi gerçekten yapmış ise bu gıybet, yapmamış ise iftira olur (Hadis,

Detaylı

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma KURAN'I KERİM TÜRKÇE MEALİ (DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI) 50-KAF SURESİ Mekke'de inmiştir. 45 (kırkbeş) âyettir. "Kaf" harfi ile başladığı için bu adı almıştır. Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla. 1.

Detaylı

KASTAMONU LÂHİKASI NDA SOSYOLOJİK ARKA PLAN

KASTAMONU LÂHİKASI NDA SOSYOLOJİK ARKA PLAN Serdar BİLGİN KASTAMONU LÂHİKASI NDA SOSYOLOJİK ARKA PLAN Anahtar Kelimeler: heyet-i içtimaiye, hayat-i içtimaiye, şahs-ı manevi, iştirâk-i amâli uhrevî, ekser-ahkâm 1-BİREY NEDİR? Birey, sınırlı bir bedende

Detaylı

BYK & ŞYK DERSLERİ. Yaptıklarına karşılık olmak üzere kendilerine nice sevindirici ve göz aydınlatıcı nimetler saklandığını hiç kimse bilemez.

BYK & ŞYK DERSLERİ. Yaptıklarına karşılık olmak üzere kendilerine nice sevindirici ve göz aydınlatıcı nimetler saklandığını hiç kimse bilemez. Ders : 8 Konu : SALiH AMEL Amel kelimesi, sevap veya günahla karşılık bulan her türlü iş, çalışma ve fiil demektir. Kur ân-ı Kerim ve hadisi Şeriflerde daha çok emir, yasak ve tavsiyeler anlamında olup,

Detaylı

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1. Güzel ahlâk 2. Kötü ahlâk 2 Güzel ahlâk neye denir? Allah ın ve Resulü nün emir ve tavsiye ettiği, diğer

Detaylı

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti Hz. Ali (kv) bildiriyor: Resulullah (sav) bir gün beni huzuruna çağırdı: "Ya Ali! Senin bana yakınlığın, Harun Peygamberin Musa Aleyhisselama olan yakınlığı gibidir.

Detaylı

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP:

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP: SORU : Yediemin deposu açmak için karar aldım. Lakin bu işin içinde olan birilerinden bu hususta fikir almak isterim. Bana bu konuda vereceğiniz değerli bilgiler için şimdiden teşekkür ederim. Öncelikle

Detaylı

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun. Ahmet: Otur, hanım otur. Allah aşkına bir otur. Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun. Ahmet: Allah aşkına bir otur hanım. Sabahtan beri dolaşmaktan ayaklarımın

Detaylı

Ramazan ve Bayram Ramazan Ramazan Allah a yakınlaşmak için yegane bir zaman. Allah dünyada kendisi ve insanlar arasına perdeler koymuş. Bu perdeleri açmak ve aşmak, Allah a yakınlaşmak, onu hissetmek için

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ KURBAN: AYET ve HADİSLER Biz, her ümmet için Allah ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerlerine onun adını anarak kurban kesmeyi meşru kıldık. İlahınız,

Detaylı

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi. Marifetli Çocuk Üç kadın ellerinde sepetleriyle pazardan dönüyorlardı. Dinlenmek için yolun kenarındaki kanepeye oturdular. Çocukları hakkında sohbet etmeye başladılar. Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli

Detaylı

AYRILMAMAK ÜZERE İNKIYAD ETMEK.

AYRILMAMAK ÜZERE İNKIYAD ETMEK. VE İMTİSALİN HÜLASASI BASİRET TESLİM OLUP İTAAT ETMEK. ANLAYIŞ İMTİSAL: AYRILMAMAK ÜZERE İNKIYAD ETMEK. UYMAK. MUVAFAKAT VE MUTABAKAT ETME.KENDİ KANUNİYETİNİ ORTADAN KALDIRARAK ONUN SURETİNE GİRMEK.YANİ:

Detaylı

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız 4. SINIFLAR (PROJE ÖDEVLERİ) Öğrenci No 1- Dinimize göre Helal, Haram, Sevap ve Günah kavramlarını açıklayarak ilgili Ayet ve Hadis meallerinden örnekler veriniz. 2- Günlük yaşamda dini ifadeler nelerdir

Detaylı

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran 2015 19:17

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran 2015 19:17 Ramazan ayı İslam inancının kendisine yüklediği önem sebebiyle halk arasında On bir ayın sultanı ve Şehr-i Mübârek (Mübârek Ay) olarak kabul edilmiştir. Ramazan ayı Müslümanların değerlendirmek için adeta

Detaylı

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN KUR AN KARANLIKLARDAN AYIDINLIĞA ÇIKARIR Peygamber de (şikayetle): Ya Rabbi! Benim kavmim bu Kur an ı (okumayı ve hükümlerine uymayı bırakıp hatta menedip onu) terkettiler. dedi. (Furkân /30) Elif, Lâm,

Detaylı

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir. 1- Ramazan ayının birinci gecesi kılınacak namaz: Bu gecede bir kimse 2 rekat namaz kılsa, her rekatta da KADİR SÜRESİNİ okursa; ALLAHÜ Teâlâ ( cc ) o kişiye 3 türlü kolaylık verir. Bu ay içinde orucu

Detaylı

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular.

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular. Müminlerin annesi... İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular. Hazret-i Meymune, Hazret-i Abbas ın hanımı Ümm-i Fadl ın kızkardeşi idi. İlk

Detaylı

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir. Hastalık ve Yolculukta: Eğer bir insan hasta ise ve yolcu ise onun için oruç tutmak Kur an-ı Kerim de yasaktır. Bazı insanlar ben hastayım ama oruç tutabilirim diyor veya yolcuyum ama tutabilirim diyor.

Detaylı

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler GÜNAH ve İSTİĞFAR Israr etmek kişiyi nasıl etkiler Peygamber (s.a.v) Efendimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Hiçbir küçük günah yoktur ki, ısrarla işlenilmeye devam edildiği halde büyümesin. Ve

Detaylı

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ Bu Beldede İlim Ölmüştür Rivayet edildiğine göre Süfyan es-sevrî (k.s) Askalan şehrine gelir, orada üç gün ikamet ettiği halde, kendisine hiç kimse gelip de ilmî bir mesele hakkında

Detaylı

Üç kişi vardır ki, Allah kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne onlara nazar eder, ne de onları günahlarından arındırır, onlara elim bir azap vardır:

Üç kişi vardır ki, Allah kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne onlara nazar eder, ne de onları günahlarından arındırır, onlara elim bir azap vardır: Hayatımız başlangıçtan ölüm anına kadar seyr halindedir. Ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler seyir halindeki arabamıza yön veren işaret levhaları gibidir. Bazı işaretleri algılama, refleks haline dönüşmüşken

Detaylı

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar ICERIK Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar Salih amel nedir? Salih: dogru yolda olan, fesat icinde olmayan, faydalı ve yarayışlı

Detaylı

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm: Hatim-i Esam hazretleri, hocası Şakik-i Belhi hazretlerinin yanında 33 sene kalır, ilim tahsil eder. Hocası, bu zaman içinde ne öğrendiğini sorduğu zaman, sekiz şey öğrendiğini söyler ve bunları hocasına

Detaylı

www.arapcayarismalari.org TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler YUSUF HARUN MURAT

www.arapcayarismalari.org TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler YUSUF HARUN MURAT TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler YUSUF HARUN MURAT 1 1. PERDE Haydi Harun! Acele edelim. Ama, Murad bizden çok geride... Murad, bize katılmak istemiyor Sanki, özellikle ağırdan

Detaylı

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI TEOG SINAV SORUSU-1 1. Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşı sebebiyle ikramda bulunursa Allah yaşlılığında ona ikram edecek kimseleri mutlaka takdir eder. Bu hadiste verilen mesaj aşağıdaki ayetlerin hangisinde

Detaylı

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir? Kurban sözlükte yaklaşmak, yakınlaşmak gibi anlamlara gelmektedir. Kurban, Allah a yaklaşmak ve onun hoşnutluğunu kazanmak amacıyla belirli bir zamanda uygun nitelikteki bir hayvanı kesmektir. Kesilen

Detaylı

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. İBADET 1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. 2 İslam ın şartı kaçtır? İslam ın şartı beştir.

Detaylı

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin? Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin? - Mutasarrıf demiş adam kabara kabara. - Sonra ne olacaksın? diye

Detaylı

HADDİNİ BİLMEMEK YA DA İSTİDRAC

HADDİNİ BİLMEMEK YA DA İSTİDRAC Niyeti temiz olan ve haddini bilen bir Müslüman, başarıya, nîmete karşı şükrünü edâ edemez ise, Allah (CC) o kişiyi bir mahrûmiyete, bir sıkıntıya mâruz bırakır. Meselâ, dikkat ediniz, bir başarıya imzâ

Detaylı

Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri

Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri :١ mı, mi? baba ( ) uzaklaştım uzaklaştırmak uzaklaştırmak evin kapıları babam yetişiyorum eğitim görüyorum ecdadım, atam saygı otur! seviyorum seni seviyorum

Detaylı

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 8 Ey insanlar! Rabbiniz birdir, atanız (Âdem) da birdir. Hepiniz Âdem densiniz, Âdem ise topraktan yaratılmıştır. Allah katında en değerli olanınız, O na karşı gelmekten

Detaylı

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Aynı kökün kesmek, kısaltmak anlamı da vardır. Kıssa, bir haberi nakletme, bir olayı anlatma hikâye etmek. Bu Arapça'da kassa kelimesiyle ifade edilir. Anlatılan hikâye ve olaya da "kıssa" denilir. Buhâri, bab başlıklarında "kıssa"yı "olay" anlamında

Detaylı

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı On5yirmi5.com Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı Türkiye ve İstanbul çapında verilecek olan Yaz Kur an Kursu eğitimlerini İstanbul Müftü Yardımcısı Mehmet Yaman ile konuştuk Yayın Tarihi : 15

Detaylı

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Kur an ın Bazı Hikmetleri Kur an ın Bazı Hikmetleri Allah Teala kıble hususunda derin tartışmalara giren insanların görüşünü: İyilik, yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz değildir. ayetiyle reddetmiştir. Ki onların bir kısmı,

Detaylı

Peygamberimizin (sav) Ramazan Ayı nı İhya Edişleri

Peygamberimizin (sav) Ramazan Ayı nı İhya Edişleri Peygamberimizin (sav) Ramazan Ayı nı İhya Edişleri http://yenidunyadergisi.com// 2015 HAZİRAN sayısında yayınlanmıştır Ebû Hüreyre (ra) den Rasûlullâh In (sav) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Kim inanarak

Detaylı

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar Dualar Beddualar Çocuklara gösterilen sevgi, dua ile birlikte beden diliyle de gösterilmesi onların okul başarısını artıracaktır. Çocuklar okula giderken sarılarak ve dua ile yollanmalıdır. Bu, çocukların

Detaylı

Fakat bazı şeyleri yeyip içmek, insanlara zararlı, hikmet ve ihtiyaca aykırı olduğu için İslam dininde haramdır.

Fakat bazı şeyleri yeyip içmek, insanlara zararlı, hikmet ve ihtiyaca aykırı olduğu için İslam dininde haramdır. Eşyada yenip içilme bakımından asıl olan mubah olmaktır. Bütün eşya, aslında insanların yararlanmaları için yaratılmıştır. Onun için aslında temiz olan, akla ve sağlığa zararlı olmayan bir kısım hayvan

Detaylı

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali Marifet nefsi silmek değil, bilmektir. Hacı Bektaş-ı Veli Nefsin, azgın bir binek atından daha çok şiddetle gemlenmeye muhtaçtır. Hasan Basri Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa,

Detaylı

İnsanın çalışmaktaki gayesi ne olmalıdır? Neye ne kadar çalışmalıdır? Bu konuda önceliklerini belirlerken nelere dikkat etmelidir?

İnsanın çalışmaktaki gayesi ne olmalıdır? Neye ne kadar çalışmalıdır? Bu konuda önceliklerini belirlerken nelere dikkat etmelidir? İlim dünyasına kırkın üzerinde kıymetli eser kazandıran değerli hocamız Ümit Şimşek Bey ile Müslümanların para ile ilişkisini ve dinin zenginliğe bakışını konuştuk. Türkiye nin yetiştirdiği en önemli düşünürlerden

Detaylı

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla (Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise o, (tutamadığı) günler sayısınca başka günlerde

Detaylı

1)Verilen bilgiler, Hz. Muhammed'in (SAV) özellikleri ile aşağıdaki seçeneklerin hangisinde doğru olarak eşleştirilmiştir?

1)Verilen bilgiler, Hz. Muhammed'in (SAV) özellikleri ile aşağıdaki seçeneklerin hangisinde doğru olarak eşleştirilmiştir? I. İnsanların rahatını kendi rahatına tercih ederdi. II. Yapılacak olan bir işte arkadaşlarının görüşünü alırdı. III. Hristiyanlık ve Musevilik dinlerinde ahir zamanda geleceği müjdelenen bir kişidir.

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

İbadetin Manası ve Çeşitleri

İbadetin Manası ve Çeşitleri İbadetin Manası ve Çeşitleri Muhammed ibni Abd'il Vehhab (rahimehullah) www.at-tawhid.org 1 İbadetin Aslı Allah a ibadetin aslı; Allah ın emirlerine uymak nehyettiklerinden kaçınmak suretiyle ona itaat

Detaylı

AVCILIK. İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir.

AVCILIK. İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir. AVCILIK İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir. Avcılık İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen Avcılık eskiden; İnsanın kendisini korumak, Karnını doyurmak, Hayvan ehlileştirmek,

Detaylı

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu Question Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu belirtir misiniz? Kur an ın lafızdan soyut olduğu bir merhale var mıdır? Answer: Her şeyin lâfzî

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller yayın no: 117 PEYGAMBERİMİZİN DİLİNDEN HİKMETLİ ÖYKÜLER Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi

Detaylı

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti)

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti) KURAN YOLU- DERS 3 (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti) DERSTE GEÇEN KAVRAMLAR 1) Mübin : Açık ve Açıklayan. Kur an ın sıfatlarındandır. Kur an sadece

Detaylı

www.arapcayarismalari.org TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI (Bayan Versiyonu) Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler ZÜLEYHA HATİCE MERYEM

www.arapcayarismalari.org TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI (Bayan Versiyonu) Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler ZÜLEYHA HATİCE MERYEM TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI (Bayan Versiyonu) Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler ZÜLEYHA HATİCE MERYEM 1 1. PERDE Haydi Hatice! Acele edelim. Ama, Meryem bizden çok geride... Meryem, bize katılmak istemiyor

Detaylı

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!.. BABAN GELİRSE ÇAĞIR BENİ OĞUL.. Çanakkale destanının 99. yıl dönümünü yaşadığımız günlere saatler kala yine bir Çanakkale k ahramanının hikayesiyle karşınızdayım.. Değerli okuyucular; Hak için, Hakikat

Detaylı

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar 1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar İÇİNDEKİLER KUR AN NEDİR? KUR AN-IN AMACI? İNANÇ NEDİR İBADET NEDİR AHLAK NEDİR KISSALAR AYETLER KUR AN NEDİR? Kur an-ı Hakîm, alemlerin Rabbi olan Allah ın kelamıdır.

Detaylı

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır. 4.MEKTUP MEVZUU : a) Mübarek ramazan ayının faziletleri. b) Hakikat-ı Muhammediye'nin (kabiliyet-i ulâ) beyanı.. Ona ve âline salât, selâm ve saygılar.. c) Kutbiyet makamı, ferdiyet mertebesi.. NOT : İMAM-I

Detaylı

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6] K U R B A N Şartlarını hâiz olub,allah a yaklaşmak amacıyla kesilen kurban;hz. Âdem in çocuklarıyla başlayıp [1],Hz. İbrahim-in oğlu İsmail-in kurban edilmesinin emredilmesi[2],daha sonra onun yerine koç

Detaylı

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL Ey İnsanlık! Sizi bir tek canlı varlıktan yaratan, ondan da eşini var eden ve her ikisinden de bir çok erkek ve kadın üreten Rabbınıza karşı sorumluluğunuzun

Detaylı

ZEKÂT IN KELİME OLARAK; ARTMA ÇOĞALMA ARINMA BEREKET Bu anlamlara gelmektedir.

ZEKÂT IN KELİME OLARAK; ARTMA ÇOĞALMA ARINMA BEREKET Bu anlamlara gelmektedir. ZEKÂT IN KELİME OLARAK; ARTMA ÇOĞALMA ARINMA BEREKET Bu anlamlara gelmektedir. Zekât Terim Olarak İse; Dinen zengin sayılan Müslümanların yılda bir kez malının ya da parasının belli bir miktarını Allah

Detaylı

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama: Yolun Kenarına Diken Eken Adam Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama: - Bu dikenleri sök, insanları

Detaylı

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım. TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 Rabbin kim? Rabbim Allah. 2 Dinin ne? Dinim İslam. 3 Kitabın ne? Kitabım Kur ân-ı Kerim. 4 Kimin kulusun? Allah ın kuluyum. 5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu

Detaylı

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün URL: Kültürümüzden Dua Örnekleri Güzel İş ve Davranış: Salih Amel İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 Kültürümüzde birçok dua örneği

Detaylı

Kelime anlamı itibarıyla kudsi,mukaddes,bütün kusur ve noksanlıklardan uzak,pâk ve temiz olan anlamınadır.

Kelime anlamı itibarıyla kudsi,mukaddes,bütün kusur ve noksanlıklardan uzak,pâk ve temiz olan anlamınadır. KUDDÜS Kelime anlamı itibarıyla kudsi,mukaddes,bütün kusur ve noksanlıklardan uzak,pâk ve temiz olan anlamınadır. Hz.Ali-nin kullandığı altı isimden biridir. Sabah ve akşam namazından sonra 33 defa okunmasının

Detaylı

Üstadımızın mezkûr beyanında, Kur'an ın her ayetinin üç hükmü içine aldığı belirtilmiştir. Bu hükümler şunlardır:

Üstadımızın mezkûr beyanında, Kur'an ın her ayetinin üç hükmü içine aldığı belirtilmiştir. Bu hükümler şunlardır: Sorularlarisale.com "Kur'an ın her kelamı üç kaziyeyi müştemildir. Birincisi, bu Allah ın kelamıdır. İkincisi, Allah ca murad olan mana budur. Üçüncüsü, mana-yı murad budur..." İzah eder misiniz? "Kur'an

Detaylı

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir. İlmi olmayan kimsenin dünyada da ahirette de hiç kıymeti yoktur. Ahmed-i Bedevî İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir. Abdülvehhab-ı Müttekî İnsanlar, ilmi büyüklerinden

Detaylı

Dua Dua, insan ile Allah arasında iletişim kurma yollarından biridir. İnsan, dua ederken Allah ın kendisini işittiğinin bilincindedir. İnsan dua ile dileklerini aracısız olarak Allah a iletmekte ondan

Detaylı

Bilmeceli-Bulmacalı-Oyunlu. Namaz Kitabım. Bilal Yorulmaz

Bilmeceli-Bulmacalı-Oyunlu. Namaz Kitabım. Bilal Yorulmaz Bilmeceli-Bulmacalı-Oyunlu Namaz Kitabım Bilal Yorulmaz İstanbul 2012 DEĞERLER EĞİTİMİ MERKEZİ YAYINLARI Eserin Her Türlü Basım Hakkı Anlaşmalı Olarak Değerler Eğitimi Merkezi Yayınlarına aittir. ISBN

Detaylı

Wessalatu wesselamu ala Rasuluna Muhammedin we ala alihi we sahbihi ecmain. Allahumme Rabbena ya Rabbena takabbel minna inneke entessemiul alim.

Wessalatu wesselamu ala Rasuluna Muhammedin we ala alihi we sahbihi ecmain. Allahumme Rabbena ya Rabbena takabbel minna inneke entessemiul alim. DUA Eudhu Billahi Minessaytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdulillahi Rabil-alemin Wessalatu wesselamu ala Rasuluna Muhammedin we ala alihi we sahbihi ecmain. Allahumme Rabbena ya Rabbena takabbel

Detaylı

ZEKÂTIN FARZ KILINMASININ HİKMETİ

ZEKÂTIN FARZ KILINMASININ HİKMETİ ZEKÂTIN FARZ KILINMASININ HİKMETİ [ Türkçe ] الحكمة من تشريع الزكاة [باللغة التركية [ Muhammed b.salih el-useymin محمد بن صالح العثيمين Terceme eden : Muhammed Şahin ترجمة: محمد بن مسلم شاهين Tetkik eden:

Detaylı

Batıda yayılan milliyetçilik akımı bizde olduğu gibi İslâm dünyasını da etkisi altına almıştır.

Batıda yayılan milliyetçilik akımı bizde olduğu gibi İslâm dünyasını da etkisi altına almıştır. ASRIN ÜÇ HASTALIĞI *1789 Fransız ihtilali kebiri batıdaki Katolikliğin katılığını kırmak ve özgürlüklere kapı açarak dünyayı değiştirmekle beraber,geriye ırkçılık gibi eskilerin seretan dediği bir kanser

Detaylı

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86) 1) Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86) 2) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: Müslüman ın Müslüman üzerindeki hakkı

Detaylı

Prof. Dr. Faris KAYA İstanbul İlim ve Kültür Vakfı (Sempozyum Başkan Yardımcısı)

Prof. Dr. Faris KAYA İstanbul İlim ve Kültür Vakfı (Sempozyum Başkan Yardımcısı) Prof. Dr. Faris KAYA İstanbul İlim ve Kültür Vakfı (Sempozyum Başkan Yardımcısı) Pek m uhterem Bediüzzaman Hazretlerinin talebeleri, Saym bakanım, Dicle Üniversitesinin değerli rektörü, Pek kıymetli akademisyenler,

Detaylı

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz?

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz? DEĞERLER EĞİTİMİ SELAMLAŞMA Selam ne demektir? Selâm, kelime olarak; huzur, barış, sağlık ve iyi dileklerini sunma anlamlarına gelir. Selamlaşmak; insanların karşılıklı olarak birbirlerine sağlık, huzur,

Detaylı

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Yusuf Yeşilkaya www.yusufyesilkaya.com yusufyesilkaya@gmail.com 26 Mayıs 1904 tarihinde İstanbul Çemberlitaş ta dünyaya gelen Necip Fazıl, hem kültürlü hem de varlıklı bir ailenin çocuğudur. Dört-beş yaşında

Detaylı

a. Daire-i meşruada kalmayan gençliğin; dünyada, kabirde ve ahirette başlarına gelecek belalar ve elemler neler olabilir?

a. Daire-i meşruada kalmayan gençliğin; dünyada, kabirde ve ahirette başlarına gelecek belalar ve elemler neler olabilir? Sorularlarisale.com "Sizdeki gençlik katiyen gidecek. Eğer siz daire-i meşrûada kalmazsanız, o gençlik zâyi olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem âhirette kendi lezzetinden çok ziyâde belâlar ve

Detaylı

NAFAKA. Nafakasının yiyecek sınıfları ekmek veya un, tuz, yağ, sabun, odun ve her ihtiyaçta kullanılmak üzere laz

NAFAKA. Nafakasının yiyecek sınıfları ekmek veya un, tuz, yağ, sabun, odun ve her ihtiyaçta kullanılmak üzere laz NAFAKA 1 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Hind, kendisini boşayan kocasından hamile olduğunu ifade edip, gebelik Açıklama: Kadın ister fakir isterse zengin olsun, ister Müslüman isterse ehl-i kitaptan bulunsun,

Detaylı

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır.

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır. Necip Fazık Kısakürek in gençliğe hitabındaki aynı manadır yazımın başlığında ki kim var? 'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim

Detaylı

3 Her çocuk Müslüman do ar.

3 Her çocuk Müslüman do ar. TAHR C * 1 Sözlerin en güzeli Allah ın kitabı, yolların en güzeli Muhammed in yoludur. Buhari, Edeb, 70; tisam, 2. z Müslim, Cuma, 43. z Nesai, Iydeyn, 22. z bn Mace, Mukaddime, 7. z Darimî, Mukaddime,

Detaylı

ÇAĞIN VEBASI: DÜNYEVİLEŞME(FANİYİ BAKİYE TERCİH) - Uzman Cemil Paslı Kişisel Sitesi Çarşamba, 28 Haziran :05

ÇAĞIN VEBASI: DÜNYEVİLEŞME(FANİYİ BAKİYE TERCİH) - Uzman Cemil Paslı Kişisel Sitesi Çarşamba, 28 Haziran :05 Rabbim Adem babamız ve Havva annemizi cennette, ona layık, oraya uygun yaratıktan sonra hikmete binaen imtihan için kısa süreliğine cennetten daha aşağı(deni) olan dünyaya indirdi. İmtihanı kurallara uygun

Detaylı

CİHADA DENKTİR Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki hac ve umredir Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hac ve umredir.

CİHADA DENKTİR Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki hac ve umredir Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hac ve umredir. UMRE DİNİ SUNUM UMRENİN FAZİLETİ CİHADA DENKTİR Hz. Aişe (r.a) Efendimiz e (s.a.v) sorar: Ey Allah ın Resulü, kadınlara da cihad var mıdır? Efendimiz (s.a.v): Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki

Detaylı

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108. Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108. Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108 Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4 Fakrnâme Vîrânî Abdal Yayına Hazırlayan Fatih Usluer ISBN: 978-605-64527-9-6 1. Baskı:

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister. Yalan Söylemeyen Çocuk Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister. Annesi: Ey benim gözümün nûru ve gönlümün tâcı evladım, Abdülkâdir

Detaylı

ÇOCUĞUMUZU NASIL TAKDİR EDELİM!

ÇOCUĞUMUZU NASIL TAKDİR EDELİM! 1 Hazırlayan : Okul Eğitim Kurulu Rehberlik Servisi ÇOCUĞUMUZU NASIL TAKDİR EDELİM! Çocuğunuzun olumsuz davranışlarını değiştirmekte zorlanıyor musunuz? Onu eleştirmekten ve yanlışlarını göstermekten bıktınız

Detaylı