Deprem Felaketi ve Fethullahçýlar: Fethullah Gülen, Memlekete hoþ Geldin!..

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Deprem Felaketi ve Fethullahçýlar: Fethullah Gülen, Memlekete hoþ Geldin!.."

Transkript

1 Deprem Felaketi ve Fethullahçýlar: Fethullah Gülen, Memlekete hoþ Geldin!.. Türkiye'nin sürekli deðiþen gündeminde þu sýralar Fethullah Gülen yer almýyor. Akýllara gelen ve bazý yayýn organlarýnda dillen soru þu: "Fethullahçýlar dosyasý 1995 ve 1998'de olduðu gibi örtbas mý ediliyor?" Bu sorunun birden fazla cevabý var. En önem son kaset olayý ile birlikte devleti elegeçirme amacý inkâr edilemeyecek biçimde kendi aðzýndan ortaya konulan Fethullah Gülen hakkýndaki soruþturma konusunda "acele" edilmekten kesinlikle kaçýnýlýyor. Þöyle ki: 1. Fethullah Gülen'i A.B.D.'den getirmek pratikte mümkün deðil. Hakkýnda "kýrmýzý bülten" çýkarýlsa da A.B.D.'nin kendisini t etmeyeceði kesin. Ancak kendi isteðiyle gelmesi bekleniyor. Ýhtimal, belki de Azerbaycan, Orta Asya, Irak, Tanzanya, Kenya, Papua Yeni Gine, Tayland, Moldova, Romanya gibi okullarýnýn bulunduðu herhangi bir ülkeye gitmesi durumunda Þemdin Sakýk, Abdullah Öcalan, Cevat Soysal gibi baþýna çuval geçirilerek "Fethullah Gülen, memlekete hoþ geldin!" denilecek Oldukça gurur kýrýcý, dramatik bir son. Diðer taraftan, Türk Devleti, her türlü dýþ odaklý þeriatçý yapýlanmalara karþý kesin ve n koymak zorunda. En popüleri de elbette ki fethullahçýlar. Fethullah Gülen'in paketlenerek yurda getirilmesi, Türkiye'deki diðer þeriatçý yapýlanmalar ve onlara destek veren dýþ destekçiler için de, büyük bir gözdaðý. Türkiye' nin bu kararlýlýðý güç yoluyla s olmazsa olmaz türünden bir gereklilik Fethullah Gülen'in kendi isteði ile Türkiye'ye dönmesi için her türlü ikna giriþimlerinde bulunulmasý, hatta bazý güvencelerin verilmesi þart görünüyor. Örneðin, DGM Savcýlýðý'nýn idam talebinde ýsrarlý olmayacaðý tahmin ediliyor. Kaldý ki, Türkiye idam infaz etmiyor. Ayrýca Fethullah Gülen, bu Meclisten kendisi aleyhine bir idam onama kararý çýkmayacaðýný da çok iyi biliyor. O halde niye gelmiyor, vatanýný mý, milletini mi sevmiyor, hiç mi özlemiyor, diye soranlarýn sayýsý ise giderek artýyor Fethullah Gülen'in yokluðunda, Türkiye'de hiç þüphesiz laik hukuk devletinin geleceði açýsýndan iyi birþeyler oluyor. Örneði kararlarý çerçevesinde Türk Silâhlý Kuvvetleri bünyesine sýzmýþ bazý fethullahçý safralarý attý. Baþbakanlýk, Mülkiye, Vakýflar, Emniyet ve benzeri stratejik önemi haiz kurum ve kuruluþlarda öncü nitelikte tasfiyelere ise henüz baþlandý. Piþmanlýk yasasý b telâffuz edilmeden kimi fethullahçýlar -özellikle danýþmanlar- itirafçýlýða soyundu. Himmet paralarýnda hissedilir bir azalma yaþa fethullahçý suç organizasyonu, ekonomik darboðaza kaçýnýlmaz olarak girdi. A.B.D.'nin de, Fethullah Gülen'i destekleyen yerli politikacýlarýn da bu aþamada çaresizlikleri ortada. Kýsaca, son kaset olayý, Türkiye'de gafletteki politikacýlara raðmen devletin olduðunu ortaya koydu. EN KÖTÜ ÝHTÝMAL NE OLABÝLÝR? En kötü deðil, fethullahçýlarla ilgili az kötü ihtimal bile sözkonusu deðil. D.G.M. Savcýsý Nuh Mete Yüksel, bunca iþ yükünün alt Fethullah Gülen hakkýnda "takipsizlik" kararý verse -ki mümkün görünmemekte- bile hiç önemli deðil. Batý Çalýþma Grubu, Baþb Takip Kurulu ile diðer güvenlik ve istihbaratla ilgili devlet kurumlarý mükemmel çalýþmakta. Asla bilinmeyen bir olgu deðil, M.G.K ve Türk Silahlý Kuvvetleri üst komuta kademesi konuya yakýn takipte. Fethullahçý tehlikeye karþý kamuoyu oluþturulmuþ ve her bilgilendirmeye hazýr durumda. Ülkenin seçkin aydýnlarýnýn yanýsýra geniþ halk kitlelerini temsil eden sivil toplum kuruluþlarýný medyanýn desteði ise ortada. Bir baþka ifadeyle, mevcut soruþturmanýn kapatýlmasý durumunda bile, -þahsým baþta olmak üze yeni soruþturmalarý baþlatacak bilgi ve belgeleri ellerinde tutan, çok sayýda sorumlu ve duyarlý Atatürkçü Türk aydýný var bu ülk Yeter ki Fethullah Gülen Türkiye'ye gelsin ya da getirilsin!.. ÇIRPINIÞLAR: FETHULLAHÇI SALDIRILAR Son geliþmeler çerçevesinde, "Fethullahý sevenler Ýslâmý sevenlerdir; sevmeyenler ise ateisler, komünistler ve bölücülerdir" gi ve sapýk bir mantýk üzerine savunma stratejisini oluþturan fethullahçýlar, "Yeni Hayat"ýn aktif katýlýmý karþýsýnda panikleyerek saldýrýya geçtiler. Örneðin, "Aksiyon" dergisi þu deðerlendirmede (!) bulundu: "Düþman kardeþler barýþtýrýldý - Yine de, Avrasy iki düþman kardeþi bir araya getirdi. Aydýnlýk ve Yeni Hayat dergileri birden kaynaþtýlar. Müþterek paneller düzenlediler, hatta dergiler çýkardýlar. Ýkisinin de arkasýnda istihbaratçý bazý emekli kurmay subaylar vardý. En saðdaki ve en soldaki gruplar ortak hedeflerde birleþti. Dindar kitleler istisnasýz olarak 'düþman' ilân edildi" (1). "Zaman"da ise Nuh Gönültaþ adýnda bir yazar (!) bu asýlsýz isnat kampanyasýna þu cümlelerle destek verdi: "'Bu þahsa dikkat etmek lâzým. Görünüþte milliyetçi görüþler eksenli içe faþizan bir sol-sað platformu oluþturma amaçlý oluþturulmuþ ve hangi kuruluþlar tarafýndan kurulduðu belli olmayan Yeni Hayat yayýn organýnda cemaate karþý yazý yazdý ve hatta bu yüzden tazminata mahkûm edildi' diyordu" (2). Bu ve benzeri saldýrýlar, internette de bir süre devam etti (3). Oysa, Basýn camiasýnda herkesin bildiði gerçek þudur: "Yeni Hayat", tam baðýmsýzlýðý, laik hukuk sistemini, Atatürk'ün kurduð Cumhuriyeti'ni ve Türk Dünyasý'nýn çýkarlarýný savunan baðýmsýz Türkçü-Atatürkçü bir dergidir. Milliyetçiliði, diðer ilkelerden ya devrimcilikten, cumhuriyetçilikten, devletçilikten ve de halkçýlýktan ayrý tutmaz; þarlatan þeyhlerin peþine takýlmaz; çýkar grupla tetikçiliðini yapmaz. Özellikle de dýþ odaklarýn aleti konumuna düþmez. Ancak, konu Cumhuriyetimizin geleceðini ilgilendirdiðind fethullahçýlýk MAÝ imtiyaz sözleþmeleri gibi, asgari müþtereklerde ayný mücadeleyi veren ama fikri düzeyde ayný çizgi ve yapýl içinde yer almayan bu ülkenin kimi aydýnlarý ile de sað-sol ayýrýmý gözetmeksizin dayanýþma içine girmeyi bir yurtseverlik gere sorumluluðu sayar. A.B.D.'nin taþeronluðunu üstlenenlerin; Cumhuriyete karþý nurcular, nakþiler, rufailer, hizbullahçýlar, kaplanc süleymancýlar ve benzeri mürteci yapýlanmalarla omuzomuza dayanýþma gösterenlerin, "Yeni Hayat" dergisini güdümlü bir derg olarak takdimlerini kabul etmek elbette ki mümkün deðildir. Bu arada, "Zaman" ve "Aksiyon"un yanýsýra malûm "Akit" gazetesinde þahsýmla ilgili hakaret ve iftira niteliðindeki haberleri

2 içeren bir kampanya baþlatýldý. "Arþiv hýrsýzý", "muhbir", "sahte MÝT ajaný", "Ýþçi Partili provokatör", "Amerikan Patriotu" ve da çok þerefsizce-ahlâksýzca isnatlar... Dayanaktan yoksun bu iddialarýn bazýlarý için sadece iki isim geçti. Biri Nevval Sevindi. "32 Gün" Programýnda onu herkes tanýdý, ayrýca yoruma gerek duymuyorum. Diðeri ise, M.H.P. Elazýð Milletvekili Mustafa Gül. Ha görev yaptýðým Türk Ýnkýlâp Tarihi Enstitüsü'nde usulsüz biçimde doktora diplomasý alan bu þahýs, bu olayý deþifre eden kiþi o duyduðu kinle, Akit gazetesi ile temasa geçmiþ olsa gerek ki, Türk milliyetçiliðinden nefret ile þeriatçýlýðýn sözcülüðüne soyunan iftirasýna dolaylý dayanak olarak kendisini gösterdi. Belki hatýrlayanlar olabilir, yaklaþýk 10 yýl önce, halen içlerinden biri STV Danýþma Kurulu üyesi olan bir öðretim üyesinin dahil olduðu yedi öðretim üyesi, aralarýnda fethullahçýlarýn, süleymancýlarýn, n nurcularýn ve her türlü þeriatçý grup temsilcisinin bulunduðu bir kadrolaþma hareketi çerçevesinde yapýlan usulsüzlüklerle ilgili o Ankara 6. Aðýr Ceza Mahkemesi'nde yýllarca yargýlan-mýþlardý. Bu olay, Türk Basýnýnda "Profesörler Mafyasý" manþetleri altý uzun süre kamuoyuna yansýtýlmýþtý. Bu süre içinde, aleyhlerine tek kamu tanýklýðý yapan þahsýmý ise, Y.Ö.K.'nun o dönemde yöneticilerinin desteði ile tam 3 kez üniversiteden uzaklaþtýrmýþlar, toplam olarak da 38 ceza ve disiplin soruþturmasý açtýrmýþl Sonuçta, Ankara Ýdare Mahkemeleri, -Danýþ-tay onamasý dahil- 3 kez görevime iade ederken; tüm soruþturmalar ve verilen disiplin cezalarýndan 38 ayrý yargý kararýyla þah-sýmý aklamýþtý. Keza, önyargý ile olumsuz verilen sicillerim de olumluya çevri Onanmýþ yargý kararlarý, 38 ceza ve disiplin soruþturmasýnýn sonuçlarýný yok sayarak, 38 ayrý iftiraya uðradýðýmý da tescil et baþka ifadeyle, soruþturmayý açtýranlar, tam 38 kez müfteri durumuna düþmüþlerdi. Bir MHP'li milletvekilinin, sözde milliyetçi ge sýrf kiþisel hýnçla, ayný iftiralarý tekrarla, Türklük düþmaný þeriatçý basýnla içiçe görüntü sergilemesi acýdýr, düþündürücüdür. B döneminde Ýþçi Partili olmadýðýmý da ayrýca belirtmeyi gerekli buluyorum. "32. Gün Programý"nda tüm kamuoyu önünde þahsýma ve diðer katýlýmcýlara düzeysiz hakaret eden Nevval Sevindi baþta olm Zaman, Aksiyon, Akit gibi yayýn organlarýnda sözkonusu iftiralarý yazan sorumlular hakkýnda dava yoluna baþvuracaðým kuþkusuzdur. Ancak, bu iftira kampanyasýnýn bir tek olumlu yönü bulunduðunu da inkâr etmiyorum. O da, fethullahçý-þeriatçý se barýþ, hoþgörü, uzlaþý, hak, adalet gibi yüce söylemlerdeki ikiyüzlülüklerinin ortaya çýkmasýdýr. Maskeleri bu vesileyle bir kere d gerçek iðrenç yüzleri ortaya çýkmýþtýr. Týpký, faize karþý çýkan, faizsiz bankacýlýk altýnda cahil insanlarýmýzý kandýrarak tasa bir zihniyetin þeyhinin, þahsýmdan ve Yeni Hayat sorumlularýndan manevi tazminat olarak faizi ile birlikte (BEÞ MÝLYAR) TL. talep etmesi gibi. VE AZERBAYCAN'DAKÝ TARÝKAT FAALÝYETLERÝ Azerbaycan, 19. Yüzyýlýn sonlarý ile 20. Yüzyýlýn baþlarýnda, Türk Dünyasý'ndaki çaðdaþlaþma ve Türkçülük akýmýnýn odak Þimdilerde ise, Fethullahçýlarýn Orta Asya'ya yayýlmadaki ilk ve en önemli sýçrama tahtasý. Bu itibarla, fethullahçýlarýn sadece Türkiye'de deþifre edilmesi yeterli deðildir.. Türkiye'den gelen þeriatçý kafa yapýsý, Azerbaycan Türklerinin -ulusal birlik ve berab en çok ihtiyaç duyduklarý bir dönemde- mevcut parçalanmýþlýðý daha da arttýran bir rol oynamaya baþlamýþtýr. Fethullahçýlar, nurcular, yeni yeni süleymancýlar, sünni söylemlerle çoðunluðu þii olan Azerbaycan Türkleri arasýnda huzursuzluða neden olurke Ýran'dan þii mollalar, Uzak Doðudan kriþnalar, Batýdan bahailer ve protestan misyonerleri, Suudi Arabistan'dan vahhabiler, Azeri Türklerinin toplumsal ve dinsel hayatýný, ulusal kimliðini kemirmeye -giderek artan ölçülerde- devam etmektedirler. Bir ülke düþününüz ki, yüzyýllar boyu süren beyaz ve kýzýl (Çarlýk ve Sovyet) Rus esaretinden ve de sömürüsünden yeni kur taraftan, dünyanýn en önemli petrol ve doðalgaz rezervlerine sahip bir ülke olma avantajýný elde tutarken, diðer taraftan toplam topraklarýnýn % 20'sinden fazlasýný Ermenistan'a kaptýrmýþ. Ýþgal altýndaki Karabað'da Ermeni vahþetinden canýný kurtarabil milyondan fazla vatandaþý, yoksulluk sýnýrýnýn altýnda çadýrlarda yaþam mücadelesi veriyor. Eðitilmiþ bir orduya henüz kavuþm Yetiþmiþ bir bürokrat kadrolarý da yok. Üstelik, deneyimli bir KGB yöneticisinin, Haydar Aliyev'in Cumhurbaþkaný olduðu bir ülke Mezhepsel ayrýlýklarýn tarihin kökenine inen acý deneyimlerine sahipler. Milliyet bilincinin, milli aidiyet duygusunun oluþumuna öylesine ihtiyaçlarý var ki!.. Üstelik, entellektüeller arasýnda tek ortak payda olan Türkçülük, Azerbaycan'da Türkiye'ye oranla dah ve daha yüksek sesle telâffuz edilirken, birden bu ülke yerli ve yabancý tarikatlarýn iþgali altýna giriyor ve her biri Azerbaycan insanýný bir taraftan çekiþtirmeye baþlýyor. Azerbaycan'da faaliyet gösteren tüm yerli-yabancý tarikatlarýn hedefi devleti ele geçirmek. En çok parayý Vahhabiler harcýyor: K baþýna dolar. Hedef kitlesi ise Azeri köylüler ve esnaf. Ýranlý mollalar ise sadece þii Azerilere yönelik eðitim çalýþmalarý iç Ancak, ciddi bir potansiyel risk oluþturmuyorlar, çünkü Güney Azerbaycan'da yaþayan soydaþlarý üzerindeki Acem faþisti molla rejiminin baskýlarýný tüm Azeriler biliyor. Azerbaycan'da Ýran'a yönelik olarak sadece bu nedenle büyük bir nefret egemen. Misyonerlerin, kriþnalarýn ve de bahailerin baþ-lýca hedefi ise Azerbaycan Ordusu!.. Sadece subaylar arasýnda etkinlik gösteriyorlar. Türkiye'nin askeri eðitmenleri, Azeri subaylarýný ve askerlerini karþýlýksýz eðitirken; örneðin bahailer, din deðiþtire subaylarýna -ailelerinin de din deðiþtirmeleri ve bir daha dönmemeleri koþuluyla- ayda dolar maaþ veriyor. Ortalama maaþýn 50 dolar civarýnda olduðu Azerbaycan'da, Ýslâmiyeti terkederek bahailiðe geçen Azeri subay sayýsý 300'e yaklaþmakta komuta kademesinde yer alan subaylarýn büyük bir bölümü ise etnik açýdan Türk deðil!.. Kadiriler daha çok üniversite çevresinde bürokratlar arasýnda faaliyet gösterirken, nurcular da sahip olduklarý ekonomik potansiyeli deðerlendirerek mümkün olan her kesimde mürit kazanmaya çalýþýyorlar. Süleymancýlarýn ise öðrenci yurdu açma çabalarýndan söz ediliyor. AZERBAYCAN GEZÝSÝ VE ÝZLENÝMLER Azerbaycan Türk Kadýnlar Birliði'nin davetlisi olarak 9-14 Temmuz 1999 tarihleri arasýnda Azerbaycan'a gittim. Birlik Baþkaný Sayýn Tenzile Rüstemhanlý ve "Yeni Hayat" yazarý Sayýn Sevgi Erenerol ile birlikte, "Fethullah Gülen ve Türk Dünyasýn-da Fethullahçý Ýhaneti" konusunda çok sayýda toplantýya katýl-dýk. Siyasi Parti yöneticilerinin, Bakû'da çýkan tüm gazete ve dergil yazar ve muhabirleri ile devlet ve özel televizyonlarýn muhabirlerinin, kadýn ve gençlik dernekleri yöneticilerinin, sanatçýlarýn katýldýklarý bu toplantýlarýn yanýsýra, talep eden medya mensuplarý ve baþta Ebulfeyz Elçibey olmak üzere parti liderleri ile de

3 mekânlarda yüzyüze görüþüp sorunu tüm boyutlarý ile aktarma fýrsatý bulduk. Dikkati çeken bir konu, 12 Temmuz günlü toplantý komünistliðini açýkça ifade eden "Sosyal Demokrat Partisi"nin Baþkan Yardýmcýsýnýn Fethullah Gülen'i savunmasý, destek verm oldu. Týpký, Türkiye'deki "dönek sol" diye tabir edilen II. Cumhuriyetçilerin Fethullah Gülen organizasyonuna -entellektüellik (!) adýna- destek vermeleri gibi. Ayný kiþinin, Türkiye'nin demokratik bir ülke olmadýðýndan sözederek, Atatürk'e de dil uzatmasý is tepkilere yolaçtý. Bu toplantýnýn tartýþma bölümünde, Azerbaycan Gençlik Derneði yöneticilerinden bir genç, Ýstanbul'daki yurt yaþamýndan kesitler anlatarak bizlerin de fazla bilmediði fethullahçý yobazlýk örneklerini sýraladý. Konunun bir baþka ilginç tarafý, Uzak Doðu kökenli "Kriþna" tarikatýnýn misyonerlerine resmi salon, hatta kapalý spor salonu tah eden Azeri yöneticilerin, fethullahçýlýkla ilgili düzenlenen bu toplantýlara salon tahsis etmek istememesiydi. Ancak, Bakan Birinci Yardýmcýlýðý görevini de yürüten Sayýn Tenzile Rüstemhanlý, bu toplantýlarý, eþi ünlü Azeri þairi Sabir Rüstemhanlý'nýn "Vatandaþlýk Hemþeriliði Partisi" Genel Merkezi'nde gerçekleþtirmesi de oldukça anlamlýydý. Toplantýlarýn tüm basýn organlarý haber ya da ropörtaj olarak yayýnlanmasý, televizyonlarýn bu toplantýlara haber bültenlerinde geniþ biçimde yer vermesi üzerine fethullahçý okullarýn bir yetkilisi devlet televizyonuna çýkarak yaklaþýk yarým saat içinde, iddialara cevap vermek yerine Haydar Aliyev'e baðlýlýklarýný, sonsuz hürmetlerini ve sevgilerini ifade etti; Fethullah Gülen'in ulu (!) kiþiliðini mürit huþusu içinde anlattý. Programý izleyen Azeri aydýnlarýnýn deðerlendirmesi, inanýlmaz ölçüde benzeþmekteydi ve sadece iki kelimeyi içermekteydi: "Y molla!"... Bu arada, medyanýn sýnýr tanýmaz gücü kendini gösterdi ve Özbekistan Kadýnlar Cemiyeti'nden yine fethullahçýlýkla i toplantý talebi ve daveti geldi. Halen, tüm Azerbaycan þehirlerinde, Sayýn Erenerol ve Sayýn Rüstemhanlý'nýn konuþmacý olara katýldýklarý "Fethullah Gülen ve Türk Dünyasý'nda Fethullahçý Ýhaneti" konulu toplantýlar devam etmekte. Fethullahçýlarýn Azerbaycan'daki konumu ile ilgili diðer saptamalarý da þöyle sýralamak mümkün: 1. Azerbaycanlý Türk kadýnlarý, gerek Türkiye'den ve gerekse dýþ ülkelerden gelen tarikatçýlarýn faaliyetlerinden fazlasýyla rah ve duyarlýlýk gösteriyorlar. Dinlediðim pekçok Azeri kadýn, gözyaþlarý içinde, fethullahçýlarýn okullarýnda eðitim gören çocuklarý kendilerinden koparýldýðýný, onlarý kaybetmek üzere olduklarýný söylediler. Çocuklarýnýn geleceði için, Azeri okullarýna göre e bir hayli yüksek olan fethullahçý okullarý tercih eden, büyük maddi fedakârlýkta bulunan Azeri kadýnlarý, bir süre sonra çocuklarý ve babalarýnýn inançlarýný sorguladýklarýný, hatta aþaðýladýklarýný, neþe ve canlýlýklarýný, çocukluklarýný kaybettiklerini anla Türkiye'de de ayný taktikten hareketle nasýl çocuklarýn ailelerinden soðutularak koparýldýklarýný, sonra da kiþiliklerinin nasýl tör cemaat kiþiliði içinde yer almalarýnýn saðlandýðýný -örnekleri ile- anlattým ve ýþýkevlerindeki iliþkileri açýkladým. Kýsaca, çocuk bu okullardan almalarýný önerdim. 2. Eðitim kalitesine gelince, sanýrým bu Türk kültürünün ulaþtýrýlmasýna (!), yayýlmasýna (!) iliþkin farklý bir strateji olsa gerek. Asya'da, Afrika'da, Amerika'da, Avustralya'da, kýsaca dünyanýn her tarafýnda "Türkiye'nin kültür misyoneri" olduklarýný iddia ediyorlar. Programlarýnda haftada 3-8 saat Türkçeye yer verirken, 25 saat ingilizce verdikleri için Ýngiltere'den "üstün hizmet ödü alýyorlar (Türkiye'de ise bu çocuklarýn Ýstiklâl Marþýmýzý nasýl Türkçe okuduklarýný yüzlerce kez göstererek kamuoyunu yanýl A.B.D.'den ise "kýrmýzý pasaportlu-cia çýkýþlý" öðretmen takviyesi ve siyasal dokunulmazlýk-ekonomik güç desteði görüyorlar. Türkçü, çaðdaþ, aydýn gençler yetiþtirmek yerine, sadece milli kimliðini bilmeyen, Türklük bilincinden yoksun molla yetiþtiriyorlar. okullardaki Türk olmayanlarý örneðin Rus, Ukraynalý, Moðol, Romen, Moldovan, Taylandlý, Bulgar, Papua Yeni Gineli, Tanzanyalý, Kenyalý vb. öðrencilere hiç ama hiç karýþmýyorlar; dini eðitimden kesinlikle kaçýnýyorlar; ulus bilinçlerini etkilemeye mýyorlar. Özetle söylemek gerekirse, fethullahçýlarýn yurtdýþýn-daki okullarýnda Türk olmayan öðrencilere Türkçe eðitimi sadec veriliyor. Türk kültürü asla öðretilmiyor. Belki þaþýracaksýnýz Ýslâmiyet de anlatýlmýyor, öðretilmiyor. Bu okulllarýn programlarý ya da Ýngiliz kolejlerinden hiçbir farký yok!.. Peki Türkiye ve Türklük için ne veriliyor, sorusuna verilecek cevap, koskoca bir hiç!.. Üstelik Türkiye'nin zaten kýt olan ekonomik kaynaklarý bu yolla heba ediliyor. Türkiye'nin tanýtýmý ise gerçek anlamda yapýlmýy Yapýlan sadece þu: A.B.D., bölgesel hesaplarý gereði haritada nereyi iþaret ediyorsa, fethullahçý maþalar oraya gidiyorlar ve oku açýyorlar. 3. Sonuçta, Kýrým'da, Azerbaycan'da, Orta Asya'da ve Rusya Federasyonu'nda ya da Türklerin yaþadýklarý diðer ülkelerde, Tü çocuklarýný önce ailelerinden, sonra Türklüklerinden kopararak mollalaþtýrýyorlar. En yeteneklilerini ve baþarýlýlarýný ise daha s Türkiye'ye getirerek yükseköðretim sürecinde beyinlerini yýkamaya devam ediyorlar. Bu gençler, gerçekten güvenilir mürit oldukt sonra tekrar kendi ülkesine gönderilip burada stratejik makamlara getirilmek üzere yetiþtiriliyorlar; Türklüðe hizmet için deðil, fethulllahçý organizasyonun çýkarlarýna hizmet etmek üzere... Kýsaca, fethullahçýlar böylece Türklüðe ihanet ediyorlar!.. Türkiye yetmiyormuþ gibi þimdi bütün Türk Dünyasýna bir yayýlýyorlar ve geleceðimizi kemiriyorlar Fethullahçýlar, Azerbaycan bürokrasisine önemli ölçüde egemenler. Týpký Türkmenistan'da olduðu gibi iki bakan yardýmcýsý fethullahçý olduðu ifade ediliyor. Ticaret, endüstri, eðitim ve gümrükle ilgili birimlerde tüm yetkililerin fethullahçýlar tarafýndan "ma baðlandýðý" iddialar arasýnda. Azerbaycan'da fethullahçýlarýn her fýrsatta, medya önünde, özel toplantýlarda, okul törenlerinde çýkýntýsý Haydar Aliyev'e -çok ucuz, yaðcýlýk derecesinde- övgüler düzmeleri, Azeri Türkçülerini çileden çýkarmaya yetiyor (4). aylýk maaþa baðladýklarý arasýnda Haydar Aliyev'in ve de hükûmet yetkililerinin yanýsýra, iktidar partisinin ve muhalefetteki tüm partilerin de yer almasý, ister istemez "gerçek patron" A.B.D.'nin geleneksel politikasýný çaðrýþtýrýyor: "Ýktidar kadar, yarýn iktid gelebilecek potansiyele sahip muhalefetle de yakýn ve organik iliþki kurmak" Bu noktada, akýllara þu soru da gelmektedir: Azerbaycan ve benzeri daha pek çok ülkede böylesine para sarfeden fethullahçýlarýn bu iþlerde ekonomik çýkar hesaplarý var mý? Elbette var. Hatta, diyebiliriz ki, okullar, bu mafyayý çaðrýþtýran çý sadece kýlýfý. Fethullahçýlar, yerleþtikleri bu tip ülkelerde, yönetimi ve bürokrasiyi elde ettikten sonra ekonomik anlamda kökleþm baþlýyorlar. Yaklaþýk 280'in üzerinde þirket ve holdinge, 25 milyar dolarlýk mal varlýðýna ve yýllýk 600 trilyon liralýk iþ hacmine s olan fethullahçý organizasyon, kârlý gördükleri alanlarda bu ülkelere girmeye baþlýyorlar. Suyun baþý tutulduðu için de rüþvet, ha

4 benzeri bürokratik engellere takýlmýyorlar. Can ve mal-yatýrým güvenlikleri saðlandýðý için de kýsa bir sürede piyasaya hâkim olabiliyorlar. Bakû'nun en merkezi bölgelerinde, bu tip -þeriatçý bilinen- þirketlerin maðaza ve bürolarýný görmek mümkün. Ýðned motosikletten otomobile kadar her þeyi Türkiye'den getirerek satabiliyorlar. Bütün bu þirketler, fethullahçý organizasyona yaklaþý kârlarýnýn en az % 20'si oranýnda "himmet parasý" ödüyorlar (kârlarýnýn yarýsýný "himmet parasý" olarak baðýþlayanlar da var öncelikle % 10'u hemen Ýstanbul'a merkeze gönderiliyor. Ýkincisi ise, bu ülkelerde yatýrým yapmak isteyen Türk giriþimcileri, bürokratik engelleri aþmak, can ve yatýrým güvenliði saðlamak için -yerel mafya ya da bürokratlar yerine- fethullahçýlara her ay a oranlarda "himmet parasý" veriyorlar. Bu bir tür "haraç". Ama rýzayla veriliyor, alýnýyor, baský yok, yani dini açýdan "terminoloji" iyi kullanýlýyor ("Yeni Hayat"ýn gelecek sayýsýnda bu tezgâh önemli bilgi ve belgelerle ayrýca deþifre edilecektir). Hatta o kadar Üzeyir Garih, Fethullah Gülen'e iltifatlarla dolu mektup gönderiyor, davetine icabet ediyor, deðerli hediyeler sunuyor ve fethullahçýlarýn Moskova'daki okulunu karþýlýksýz (!) finanse edebiliyor. Bunlar þaþýrtýcý olduðu kadar, ayný zamanda da düþü Ýþte fethullahçý organizasyon bütün bunlarý yapabiliyor, yaptýrabiliyor. 6. Fethullahçý organizasyon, Türkiye'deki propagandasýnda bu okullara "Allah rýzasý için, Türklük aþkýna" bedelsiz hizmet götür iþlevlerinin çaðdaþ müslüman misyonerliði ve bir sivil toplum örgütü olarak toplumsal olaylara katýlým (özellikle de eðitime) olduð ediyor. Üstelik her türlü duygu sömürüsü de yapýlýyor: "Ýstiklâllerine yeni kavuþan soydaþlarýmýz, dindaþlarýmýz bunlar. Açlar, þeylerini, mallarýný, mülklerini, yer altý servetlerini sömürüp götürmüþler. Din býrakmamýþlar. Onlara Türk dilini, iman etmeyi, Tü yeniden öðreteceðiz, tarihi yeniden yazacaðýz, Allah rýzasý için himmet buyurun, bir okulun finansmanýný sizin þehir-kasaba karþýlasýn!" Ýþte Türkiye'deki çarkýn bir baþka diþlisi de böyle iþliyor ve banknot matbaasý hýzýyla her ay bu okullar için trilyonla toplanýyor. Küçük bir dernek bile valilikten emniyetten izin almaksýzýn, kermes ya da yemek davetiyesi bile satamazken, böyle büyük bir organizasyon bu paralarý nasýl yasallaþtýrýyor? Makbuz? Yok. Valilik izni? Yok. Kayýt? Yok. Para transferi için kayýtlý ekonomi kurallarý içinde banka kullanmak? O da yok. Ama, mülkiye ve adliyedeki kadrolaþma sayesinde dokunulmazlýklarý var. Geçtiðimiz yýl Ýzmir'de Karþýyaka iskelesinde sokak çocuklarýna yardým toplamak için dans eden yaþýn-daki kýz çocuk ç nezarete atan ve mahkemeye çýkaran "güçlü" devlet, fethullahçý soygun düzeni karþýsýnda âcizlik sergiliyor Gelelim yurt dýþýndaki okullarýn ekonomik yönüne. Azeri öðrencilerden para talep ediliyor. Hem de Azerbaycan halkýnýn ekonomik gücüne göre hayli yüksek bir miktar: 960 dolar. Yerel personelin ve öðretmenlerin aylýk maaþlarý dolar arasý. Bizzat Fethullah Gülen'in ifadesiyle, Türkiye'den giden öðretmenler ise -iddia edildiði gibi dolar deðil dolar arasý bir maaþ alýyorlar. A.B.D.'li öðretmenlere maaþ ödenmiyor; belli baþlý ingilizce kitaplar da Ýsrail ile baðlantýlý bir A.B.D. fir olan "Bnai-Brith"in karþýlýksýz desteði kapsamýn-da sýfýr maliyetle temin ediliyor. Kýsaca bu okullar, oldukça kârlý kuruluþlar. H kadar ki, toplantýlarýn birine katýlan Ordubad'lý bir Azeri veli, çocuðunun giriþ sýnavlarýnda 3. olmasýna karþýlýk sadece 100 do miktarý denkleþtiremediði için kayýt talebinin geri çevrildiðini; çocuðunun iyi bir okulda eðitim görmesi için tüm varýný-yoðunu orta koyduðunu, bu 100 dolar-lýk bir fark için insafsýzlýk yapýldýðýný önesürüyor. Peki, o halde onca "himmet parasý" ne ve kim için kimse bunun hesabýný sormuyor... Okullarýn listesine gelince: Bakû'da, Agdaþ'da, Mingeçevir'de, Kuba'da ve Lenkeran'da, Þeki'de, Sumgayýt'da Özel Türk Lisesi, Bakû Özel Türk Lisesi Ekonomi Þubesi, yine Sumgayýt'da Bakû Özel Türk Koleji Teknik Þ Bakû'da Kafkas Ýlköðretim Okulu, Kafkas Üniversitesi, Nahcivan Türk Lisesi, Þerur Ekonomi Lisesi ve Ordubad Kýz Lisesi. Tüm öðretim kurumlarý iki þirket (Çað ve Feza) adýna kayýtlý. AZERBAYCAN'DAKÝ TÜRKÝYE Türkiye Cumhuriyeti, kardeþ Azerbaycan'da var da aslýnda yok gibi bir görünüme sahip. Þöyle ki: 1. Türkiye Azerbaycan'da olmasý gereken aðýrlýðýný koyamamýþ bir ülke görünümünde. A.B.D. ve Almanya'nýn sefaretleri ger gerekse ekonomik konularda çok daha fazla etkin çalýþmakta. Azeri Türkçülerin görüþü, Büyükelçimiz K. Ecvet Tezcan, malûm b darbe giriþiminden sonra atanmanýn verdiði tedirginlikten olacak, hiç görünmemeyi yeðliyor. Bu nedenle Türkiye adýna temsil ve inisiyatif kullanma hakkýný fiilen fethullahçýlar üstlenmiþ görünüyor. Dýþ iliþkiler için de yapýlanmýþ bir sivil toplum örgütü (!) oldu ama devlet açýsýndan önemli bir acizlik örneði. Büyükelçimizin oðlunun Bakû'da Gençlik Meydaný'nda bulunan fethullahçýlara ai Lisesi'nin 10. Sýnýfýnda öðrenci olduðunu hatýrlatan Azeri aydýnlarý, Büyükelçinin -Ankara'dan gelen talimat uyarýn-ca- Azerbay resmi makamlarýna fethullahçýlarýn faaliyetleri ile ilgili yazý gönderdiðini ama sonucu takip etmediðinden bu durumun fethullahçý açýsýndan aksine güç kanýtlamasý-gövde gösterisi olarak kullanýldýðýný kaydediyorlar. Büyükelçimizin, Türk-Ýslâm sentezcileri isimlerinden merhum Prof.Dr. Ayhan Songar'ýn damadý olmasý ya da oðlunu belki de seçeneksizlikten fethullahçýlarýn okuluna göndermesi, hiç þüphesiz ve doðal olarak hakkýnda bir önyargýyý gerekli kýlmýyor. Anlatýlan onca vahim ve yüzkýzartýcý örnek çerçevesinde, Sefaret binamýzýn fethullahçý dergâh olarak kullanýlmasýndan sorumlu olan tüm personelin, baþta tüm bu olumsu geliþmeleri seyretme modundaki Büyükelçimiz olmak üzere, özellikle Güvenlik, Basýn, Din Ýþleri, Ýdari, Eðitim müþavir ve ataþe acilen -elbette ki resmi bir soruþturma sonucunda- Türkiye'ye çekilmesi gerekiyor. 2. Özellikle de, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý'ný göndereceði temsilcinin, -halihazýrdakinden þikâyetle- tarikatlara karþý Azeri halkýný bilgilendirecek ehliyet ve cesarette olmasý öneriliyor. Bilindiði gibi, yurtdýþý eðitim müþavir ve atamalarý ile sefaret korumasý için yapýlan atamalarda fethullahçýlarýn tartýüstünlükleri sözkonusu. Gerek Milli Eðitim Bakanlýðý ve gerekse Emniyet Genel Müdürlüðü bünyesinde bu atamalarda yetkili biri tasfiyenin yapýlmasý kaçýnýlmaz bir gereklilik olarak görülüyor. Örneðin, Fethullahçýlara yakýnlýðý ile ilgili olarak Basýnda adýna rastladýðýmýz eski Yurdýþý Eðitimi Genel Müdürü Aysal Aytaç döneminde, M.E.B.'na baðlý olarak Bakû'da açýlan Bakû Türk An Lisesi'nin yönetici ve öðretmen kadrosunun yeni baþtan deðiþtirilmesi gerekiyor. Özellikle Bakû Türk Anadolu Lisesi'nin, önceki m Mehmet Bilici'nin yönetiminde adeta Ýran'ýn medreselerinden farksýz bir görüntü içinde olduðu; fethullahçý okullarda bile rastlanamayacak ölçüde bir dinsel görünüme büründürülen ve yine fethullahçýlar tarafýndan kullanýlan bu okulla ilgili olarak Azer arasýnda güvenin sarsýldýðý; ayný þekilde burslarda rüþvet duyumlarýnýn ortaya çýkmasýyla da talebin azaldýðý kaydediliyor. E ve Ataþesinin de, fethullahçý olmamasýna karþýn fethullahçýlara ve diðer tarikatçýlara karþý seyirci kalmalarý nedeniyle görevde alýnmalarý; yerlerine Azerbaycan'ý yakýndan tanýyan, sorunlarý hakkýnda bilgi sahibi olan laik eðitim taraftarý Türkçülerin gönde

5 talep ediliyor. Ayný talep, fethullahçýlarla organik dayanýþma halinde bulunduðu için yýllardan bu yana Bakû'da kalmayý baþaran Basýn Müþaviri için de yineleniyor. Hiç þüphesiz, bu iddialarýn doðruluðunun ilgili devlet kurumlarýnca ivedilikle soruþturulmasý v gereðinin yerine getirilmesi gerekiyor. Çünkü Türkiye Azerbaycan'da iþte bu nedenlerle sürekli imaj aþýmýna uðruyor, mevzi ve taraftar kaybediyor Türkiye'nin Bakû'da bir tek saygýn eðitim kurumu var, o da "Bakû Türk Dünyasý Atatürk Lisesi". "Türk Dünyasý Araþtýrma Vak tarafýndan kurulan bu lise, sunduðu eðitim kalitesi ve tarikatlarla ilintisizliði açýsýndan Azerbaycanlý Türkçü entellektüeller nazarý büyük bir öneme sahip. Ancak, yine de bu okuldaki bazý öðretmenlerin fethullahçý yapýlanma ile kiþisel düzeydeki iliþkileri rahatsýzlýklara yol açýyor. Yaklaþýk 30 yýldýr bizzat kurduðu ve bugüne kadar da baþýnda bulunduðu vakýfla tüm Türk Dünyasý eden Prof. Dr. Turan Yazgan'ýn, yurtdýþýna gönderdiði öðretmenlere, tarikatlar, özellikle de fethullahçýlar konusunda bir "hizmet eðitim" vermesi kaçýnýlmaz görünüyor... DEPREM FELAKETÝNÝN DÜÞÜNDÜRDÜKLERÝ: Bu makalenin "Sonuç" bölümünü yazamadým, çünkü içimizi acýyla kavuran deprem felâketine rastladý. Sanýyorum, herkes gi de dünyam karardý. Ýþte bu karanlýkta ve acý-çaresizlik içinde görebildiklerimden -makale konusu ile de kýsmen ilgili- bazý tespitlerim: 1. Türkiye, devletin küçülmesinin acý sonuçlarýný gördü: Koþulsuz, teslimiyetçi bir anlayýþla, uluslar arasý tahkimi daha ilk turd edip, uzantýsý imtiyaz sözleþmelerinin yolunu açarak geleceðimize ambargo koyan; devlet varlýðýný özel sektöre ve yabancý sermayeye arsa fiyatýnýn bile altýnda peþkeþ çeken Veli Göçer kimlik ve kalitesindeki -en basit insani yardým organizasyonunda bile beceriksizliklerini ortaya koyan- siyasiler, bu deprem felâketinde, kamuoyu vicdanýnda mahkûm oldular. Onlarý uzun uzadýya eleþtirmek bu makalenin konusu deðil. Ýlk seçimlerde bu mahkûmiyetin ilâmýný alacaklarýna kiþisel açýdan eminim. Ke vergi, sosyal güvenlik, her türlü ekonomik teþvik dahil, çýkarlarýna uyan her konuda istedikleri düzenlemeleri siyasal iktidara dikte ettirip yaptýracak güce sahip olan; devletin küçülmesini isteyen ve de özelleþtirme yaðmasýndan aslan payýný kapan özel sektör gelince, depremzedelere yaptýklarý -bir daire fiyatýna eþdeðer- komik baðýþlarla küçültülmüþ devletin boþluðunu dolduramayaca ortaya koydular. Vahþi kapitalistlerin, çimento ve demirden çalan hýrsýz müteahhitlerden, fay hatlarýný iskâna açan ve denetim görevini yerine getirmeyen rüþvetçi belediyecilerden daha az sorumlu olduðunu kabul etmek elbette ki mümkün deðil. 2. Felâket alanýnda yaþanan, yýllar geçse de hafýzalardan silinmeyecek bir tablo vardý. Hemen hemen tüm televizyon kanallarýnda bu tablo -hem de defalarca- gösterildi: Grayderler, kepçelerine konulmuþ battaniyelere sarýlý naaþlarý, hoyratça, kazýlmýþ çukurlara -býrakmýyor- atýyordu. Burasý Bosna deðil, Kosova deðil. Üstelik savaþ hali de yok!.. Hem de felâketin üçün Nerede devlet demiyoruz? Nerede din görevlileri, nerede o Ýslâmiyetle kendilerini özdeþleþtiren þeriat çýðýrtkanlarý, nerede o di tarikat þeyhleri, mollalarý, müritleri? Nerede TBMM'ndeki din istismarcýlarý? Nerede fethullahçýlar, nurcular, nakþibendiler, kadiriler, aczmendiler, süleymancýlar, hizbullahçýlar, ibda-c'ciler, rufailer ve diðerleri?!. Su yokluðu, kefen yokluðu tamam. Ama felâketin kurbanlarýný son yolculuðunda bir toplu cenaze namazý ile uðurlayacak; geride býraktýklarýný hiç olmazsa manen rahatlatacak bir imam nerede? Nerede milyonlarca Ýmam Hatip, Ýlâhiyat, Yüksek Ýslâm Enstitüsü mezunu? Nerede legal ve ille Kur'an kurslarýndan mezun olan milyonlarca vatandaþýmýz? Nerede yaklaþýk kiþilik kadrosu ile Türkiye'nin bütçesinden aslan payý alan Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý? Grayder kepçesinden hoyratça býrakýlan naaþlarýn görüntüsünden hiç mi rahatsýzlý bunlar?!. Atatürk'e, Cumhuriyet'e, laik hukuk düzenine, Türklüðe dil uzatmayý müslümanlýk sayan; dindar saf insanlarýmýzý "zek "fitre", "himmet" adlarý altýnda soyup zenginliklerine zenginlik katan din baronluðuna soyunan þeyhler, hocaefendiler, siyasiler, þýhlar nerede?!.. Nerede, sadece Türkiye'de 800'ün üzerinde yatýlý kur'an kursu ile her yýl yüzbinlerce Türk çocuðunu devletine ve Türklüðe düþman yetiþtiren; yurtdýþýnda 800'ün üzerinde dernekle en büyük irtica örgütünün sahibi olan süleymanc Türkiye'nin en zengin dini organizasyonunun elebaþýsý Fethullah Gülen ve "ýþýkevleri"nde sözde dini eðitim alan fethullahçý þer hempalarý?!. Dünyanýn bir ucuna giderek Tanzanya'da, Tayland'da, Papua Yeni Gine'de okullar açýp oralara hizmet (!) götürmeyi bilecekler ve bunu modern Ýslâm misyonerliði-alperenlik olarak nitelendirecekler; her fýrsatta gösteriþli ödül törenleri, l otellerde Abant Toplantýlarý örneði organizasyonlarý becerecekler; ancak diðer yanda kendi vatanlarýnda bir felâketin kurbaný o vatandaþlarýnýn grayder kepçelerden çukurlara atýlmasýna seyirci kalacaklar!.. Aslýnda bu acý tabloda, sadece çukurlara atýlan naaþlar deðil; þeriatçýlarýn fýrsatçý, riyakâr, sahtekâr yüzleri de var!.. 3. Evet bu tabloda, enkaz altýnda yaþayan insanlarýmýzý kurtarmaya çalýþan "AKUT" üyesi, ODTÜ'lü ve benzeri organizasyonl gönüllü görev yapan gençler var. Onlarý davet eden, zorlayan bir makam yok!.. Her türlü yaþamsal risk altýnda, birikimleri ve týrn ile Türk olmanýn, insan olmanýn gereðini yapýyorlar, insan hayatý kurtarmaya çalýþýyorlar; naaþ çýkarýyorlar!.. Sonra birileri, Ba yer aldýðý biçimde laf atabiliyor, imanýn kimde olduðunu bilmemecesine: "Deprem bölgesinde ortaya çýkan bir baþka ilginç olay din istismarcýlarý. Aþýrý sýcaklarda, Yalova benzeri tatil bölgelerinde kýsa þortlar giyen genç kýzlar ve kadýnlar, bu istismarcýlar tacizine uðruyor. Ýstismarcýlar, 'Siz böyle gezdiðiniz için deprem oldu' türünden saldýrýlarda bulunuyorlar. Bazý din adamlarýnýn þekilde dini istismar ederek, 'Dejenere yaþam bizi bu hale getirdi. Bundan ders alalým' dedikleri gözleniyor" (5). TBMM üyesi bir yazarýn (Nazlý Ilýcak) yazdýklarý ise sözde din adýna ahlâki bir çöküntünün tüm iþaretlerini veriyor: "Son iki yýldýr irtica takip bizi bekleyen baþka tehlikeleri görmedik. Allah'ýn gazabý bu yüzden üzerimize geldi" (6). Þeriatçý basýnda din istismarý, giderek oranlarda yapýlmaya baþlanýyor. Örneðin, depremin 6. gününde bir yazar (!) türbanlý doktor ve hemþireleri deprem bölgesine git çaðýrýyor. Bir baþkasý, ilkel bir kinaye ile Batý Çalýþma Grubu'nu enkaz temizlemeye davet ediyor. Bir diðeri, Atatürkçü Düþünce sivil toplum örgütlerinin nerede olduðunu soruyor ve Prof.Dr. Türkan Saylan, Prof.Dr. Bülent Berkarda gibi aydýnlara dil uzatýyor. Bir baþkasý ise, depremin merkez üssünün Batý Çalýþma Grubunun merkezine, 28 Þubat gizli belgelerinin saklandýðý yere yaký olduðunu önesürerek, depremi ilâhi bir rastlantý olarak nitelendiriyor. Ama deprem bölgelerinin çoðunda Fazilet Partili Belediye Baþkanlarýnýn görevde olduðunu; felâketin fay hattý üzerinde çalýntý malzeme ile inþa edilen çürük yapýlaþmadan kaynaklandý

6 gözardý ediyor. Bunlarýn müslümanlýðýný sorgulamak elbette bizlere düþmez. Türk olmadýklarý hatta Türk düþmaný olduklarýn yazdýklarý. Akýllara gelen tek soru þu: Acaba bunlar gerçekten insan mý?!. 4. Tarikatlar konusunda cahil insanlarýmýzý uyandýrmaya, bilgilendirmeye yönelik en vasat açýklamalardan bile kaçýnan; anca özel toplantýlarda kapalý kapýlar ardýnda tarikatlarla ilgili gerçekleri söyleyebilen Diyanet Ýþleri Baþkaný, felâketten günler geçtik sonra, o da valiliklerin emriyle bölgeye din görevlileri göndermeye baþladý. Felâketin üzerinden günler geçtikten sonra, naaþlarýn yerine tek beze (kefen) sarýlmasýna, battaniye ya da elbiseleri ile defnedilmesine fetva verilmesi; ölenlerin gýyaplarýnda toplu cenaze namazý kýlýnmasý hiç þüphesiz gerekliydi ama o kadar anlamlý deðildi. Çukurlara fýrlatýlan naaþlarýn, çaresiz ýstýrab iç yakýnlarýn görüntüsünü unutmak mümkün deðil. Ýnsanlarýn en çok duaya ihtiyacý olduðu dönemde, valiliklerin resmi yazýsýný b gerekmiyordu. Bugüne kadar kamuoyunda imaj olarak sadece "alan" konumundaki din görevlileri, -müezzininden Diyanet Ýþleri Baþkanýna kadar- acaba ne zaman "veren" olmayý ve gerçekleri cesaretle ifade etmeyi öðrenecekler?!. Onlar deðiþmediði böyle kaldýðý sürece de sahtekâr þeyhler, þýhlar, hocaefendiler, müslümler, kalkancýlar ortalýkta fink atmaya devam edecekler. Gerçe görevlileri, þarlatanlar kadar cesur olmadýkça da ülkemizde bu kýsýr döngü kimbilir dana nice yýllar böyle sürüp gidecek!.. Ancak döngünün sona erdirilmesi sürecine bir katký olmak üzere -týpký daha önce Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý'nýn nurcularla ilgili görüþl ettiðim gibi- "Yeni Hayat"ýn gelecek sayýlarýnda da, Cumhuriyetimiz için büyük tehlike arzeden bir baþka þeriatçý örgütün, süley yurtdýþý yapýlanmasý ile ilgili bilgileri verirken bu arada da Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý'nca süleymancýlarla ilgili olarak devlete su ama kamuoyuna açýklanmayan rapordan da önemli alýntýlar yapacaðým. 5. Fethullah Gülen'in A.B.D.'den STV kanalýyla Türk halkýna gönderdiði baþsaðlýðý mesajý ile ayný kesimden "Zaman" gazetesinin açmýþ olduðu yardým kampanyasý, kesinlikle ye samimi deðil. Mesaj gönderme ve halktan para toplama kampanyasýný Rum-Ermeni Patrikhaneleri de yaptý, yapýyor. Hatta Yunan Hükûmeti, Kýbrýs Rum Kesimi de yapýyor. Hiç þüphesiz bunlar yetmez. Fethullah Gülen'in ille de Türkiye'ye gelmesi, getirilmeye ikna edilmesi gerekiyor. Keza, bir örnek olarak, fethullahçý organizasyonun bugüne kadar halktan kandýrma yoluyla topladýðý 25 milyar dolarlýk mal varlýðýnýn hiç olmazsa % 2,5'unu, bir baþka ifadeyle 1/40'ýný -zekât olarak- devlete ya da depremzedelere aktarmasý bile yaralarýn sarýlmasýna bir katký. Örneðin, bu para ile Tüpraþ'da eriyen tanklar onarýlabilir ya da tanesi ortalama dolara malolacak prefabrik sosyal konutlardan 'den fazlasý yapýlabilir. Fethullahçýlarýn tüm servetlerini borçlu olduðu Türk halkýndan -dini bir vecibe olan zekât olarak- bu parayý esirgeyeceklerine inanýyorum, çünkü tek y soyguncu-vurguncu yapýlarý ortada. Sadece almayý bilenlerin vermeleri mümkün deðil, onlarýn milliyetçilikleri sahte, toplumsal vicdanlarý ise kendi basýnlarýnda yazdýklarý ile ortada!.. Bu ülkenin aydýn insanlarýnýn, toplumumuzdaki dinsel erozyonun, depremin sorumlularý olan Fethullah Gülenleri, Haydar Baþlarý, Bekir Berkleri, Kemal Kaçarlarý, Metin Kaplanlarý, Esat Coþanla ve daha nicelerinin peþlerinde olmalarýnýn gereðine dikkat çekiyorum. Bu yapýlanmalarý izlemenin ve yakýn gelecekte de gereð en radikal biçimde yerine getirmenin milli bir misyon ve bir sorumluluk olduðunu düþünüyorum. Nedenine gelince, dindýþý-tarikat depreminin, toplumsal hayatýmýzda, milli birlik ve beraberliðimiz üzerinde yol açtýðý tahribatýn onarýmýnýn çok güç ve aðýr oldu tarihçi olarak çok iyi biliyorum. Bu açýdan da, özellikle Fethullah Gülen'i özel biçimde izliyorum... SONUÇ: 21. Yüzyýlda, fay hatlarýnda sadece tarýmsal alanlarýn yeraldýðý; müteahhitlerin hýrsýzlýk yapmadýðý; Türk ulusunu yönetme becerisine ve deneyimine sahip siyasal iktidarlarýn iþbaþýnda bulunduðu; gerçek din görevlilerinin sahte dincilerden dah yürekli olduðu; þeriatçý þarlatanlarýn hiç yaþamadýðý bir Türkiye'de ve de Türk Dünyasý'nda özgürce ve güçlü olarak soluk alma temennisi ile... Dipnotlar 1. Ahmet Ünal, "YÖN'ün Hedefi Devlet", Aksiyon, 239: 3 Temmuz 1999, s Nuh Gönültaþ, "Hablemitoðlu'nun Adresi", Zaman, 30 Haziran Nuh Gönültaþ'ýn Zaman gazetesinde ve internette yayýnlanan makalesine cevap olarak gönderdiðim ve internette (SOTA) yayýnlanan "Fethullahçý Ýftiracýlar" baþlýklý cevabým: "Fethullahçý Suç Organizasyonunun bizzat elebaþýsý Fethullah Gülen'in kendi ifadeleriyle deþifre olmasýndan sonra geliþen olaylarda, bu organizasyonun tetikçi-sözcüleri tarafýndan adeta hedef haline getirildim. Nedeni çok basitti: Savunma stratejilerini "bizi sevenler Ýslâmý da sevenlerdir; karþý çýkanlar ise komünist-ateist ve bölücülerdir" mantýðý üzerine kuran orga bu hesabýnýn tutmamasýndan beni ve de Yeni Hayat dergisini sorumlu tuttu. Daðýlma ve panik sürecini yaþayan bu suç organizasyonunun þahsýma yönelik iftira kampanyasý da iþte böyle bir ruh haletinin ve olgunun sonucu olsa gerek... Bu iftira kampanyasý ile sýnýrlý olmak üzere, Fethullahçýlarýn Ýslâmiyetten, insanlýktan, kiþilik haklarýndan ve hukuktan, dedik ve gýybetten, iftiradan ve hakaretten, hoþgörüden ve demokrasiden ve de Türklükten ne anladýklarýný ortaya koyan birkaç örnek NUH GÖNÜLTAÞ VE ZAMAN Adýgeçen yazar (!) 'da yayýnlanan köþe yazýsýnda, anlaþýlan Fethullah Gülen'in kendisine ahirette þefaat (!) edeceð emin (!) olarak yalan söylemekte bir sakýnca görmedi. Býrakýn yazýnýn tümünü, sadece bir paragrafýndaki gerçekdýþý iddialar v bile bu konuda bir fikir vermeye yeterli: "... SOTA (Research for Turkistan and Azerbaijan) Hollanda merkezli milliyetçi bir kuruluþ... Fakat Hablemitoðlu milliyetçi söylemlerle bu kuruluþla yakýn irtibata geçerek kitaplarýný SOTA yayýnlarý arasýnda çýkartmayý b yayýnevi tarafýndan basýlan son kitabýnda "Dinciler kadýnlarý hareme hapsediyordu, bunlar yüzünden kadýnlarýmýz ezildi, sade

7 Türkiye'de deðil tüm Türk Dünyasýnda hep sorun din olmuþtu" gibi ifadeler kullanýyor. Kitabýn tamamýný okumadým ancak Hablemitoðlu hak-kýnda bilgi gönderen okurum, kitabýn hedefinin "Türk Dünyasý'nýn diðer gruplarýna da ayný bakýþý taþýmaya oradaki milliyetçi intelijansiyayý, özellikle de kadýnlarý manipule etmeyi hedef almýþ" bir çalýþma olduðunu yazýyor". Yazar (!), "kitabýn tamamýný okumadým" demekle en azýn-dan bir kýsmýný okuduðunu imaen söyleyerek yalana tevessül ediyo Þayet býrakýn okumayý, eline bile almýþ olsaydý, kitabýn -ve de diðerinin- SOTA yayýný deðil, Kýrým Dergisi Yayýný olduðunu g "Þefika Gaspýralý ve Rusya'da Türk Kadýn Hareketi ( )" adlý kitabýn toplam 682 sayfasýnýn hiçbir yerinde, týrnak içind yaparak verdiði cümle bulunmamaktadýr. Eski deyimle külliyen yalandýr. Yine kitabýn hiçbir yerinde "dincilerin kadýnlarý hareme hapsetmesi" cümlesi geçmediði gibi, bunun dýþýnda yazýlan, kadýnlarýn döneme iliþkin içinde bulunduklarý koþullar açýsýndan sorumlu olarak din gösterilmemektedir. Aksine, tezini güçlendirmek için yüzünü kýzartmadan alýntý biçiminde cümle uyduran yaz þayet kitabýn giriþ bölümünü bile okumuþ olsaydý, 5. sayfada þu yargý cümlesi ile karþýlaþýrdý: " Tüm bu olumsuzluklar, dindýþ uygulamalar hiç þüphesiz ki tek baþýna Ýslâmiyetin özünden kaynaklanmýyordu. Ýnsanlara, aklýn, mantýðýn ve bilimin üstünlüð söylemde deðil- gerçek anlamda sevgiyi, saygýyý, eþitliði, barýþý, adaleti öngören; 'kul hakký'na en büyük önemi veren Ýslâmiye gericiliði ve yobazlýðý da reddettiði muhakkaktý. Ama tüm bunlara raðmen, sýrf çýkarlarýna uygun olduðu için yüzlerce yýl önces birtakým köhnemiþ gelenek ve görenekleri, âdetleri, sapkýnlýk ve sapýk-lýklarý nesilden nesile "þeriat" adý altýnda dayatan anlay sahipleri, kadýný hem toplum ve hem de aile içinde köleleþtiren statükonun -dinin öngörülerine raðmen- devamýndan yanaydýlar Uygulamadaki çeliþkiler bununla da kalmýyordu: Rus egemenliði altýnda ezilen, aþaðýlanan, dinine hakaret edilen ve hatta din deðiþtirmeye zorlanan, topraklarý ellerinden alýnan, sürülen, cahil býrakýlan, temel hak ve özgürlüklerden mahrum býrakýlan, ký türlü baský, iþkence ve sindirme yöntemlerine karþý "erkekçe (!) bir direniþ sergileyemeyen ve de misyonerlerin tahribatýný yutkunarak sey reden gerici kadimciler, konu kadýnlara gelince, 'dinden asla ödün vermeyen kahramanlarý' oynamaktaydý. Demek ki, güçleri sadece kadýnlara yetmekteydi..." Belli ki yazar (!), kitabý eline bile almadan ahkâm kesiyor. Ama bunu yaparken, eþim Doç.Dr. Þengül Hablemitoðlu ile birlikte bu kitabý yazmak için harcadýðýmýz dört yýla yakýn bir emeði de yok sayýyor. Kaldý ki, yazarýn (!) kitabý kýsmen okusa da anlayac ciddi kuþkularým sözkonusudur. Kýz çocuklar ile erkek çocuklarýna -güvenemedikleri için- ayrý eðitim verdiren; kadýna sadece c öngörerek bu dünyada onu sadece çocuk doðuran, kocasýna hizmet eden bir cinsel obje olarak deðerlendiren ve toplumsal hayattan, çalýþma hayatýndan soyutlayan; namus ve iffet gibi kavramlarý sadece kadýný türban, çarþaf ve benzeri örtü altýna sokmakla, tokalaþmamakla, kalbi tesettürü yok saymakla özdeþleþtiren; ancak sýkýþýnca da medyadaki tartýþma programlarýnd erkekçe (!) çýkýp kendilerini savunmak yerine Nevval Sevindi'nin arkasýna sýðýnan fethullah-çýlarýn takýyye denilen ikiyüzlü sahtekârlýklarýndan iðrenmem de herhalde normaldir. Elbette ki, kitabýmýz Türk Dünyasýnýn milliyetçi entellektüellerinin anlayac deðerlendireceði bir kitaptýr; düþük IQ'lu, cahil, ruhban heveslisi sahtekâr mürtecilerin anlayacaðý gibi deðil. Milliyetçi entellektüe þeyden önce bireydir. Þeyhlerinin arkasýndan takýlýp gitmezler. Þeyhlerinin tek parmaðý ile gazoz açmasýndan, yüz mimiklerind gözyaþlarýndan keramet çýkarmazlar. Onun için de tarafýmýzdan manipüle edilmeleri sözkonusu deðildir. Zaman ceridesinin yazarlarýnýn seviye açýsýndan hiç de birbirlerinden aþaðý kalmadýklarý görülüyor. Yaklaþýk 10 ay önce, Gas Beye yapýlan saldýrýlar sýrasýnda, Hekim-oðlu Ýsmail müstearýyla yazan emekli astsubay Ömer Okçu, olaðanüstü bir kültür (!) kütüphanesindeki kitaplarýn adedi ya da deðeri yerine ilginç bir saptamayla "onbir ton" tuttuðunu ifade ederken, Allah ile kul arasýndaki ruhbanlýðý reddeden sözlerime de þu çok parlak savunmayý getiriyordu: "Allah'la kul arasýna aracý girmemeliymiþ... Elbette, fakat Allah' la kul arasýna din düþmanlarý girerse, Müslümanlarý Ýslâmiyetten uzaklaþtýrýrsa Necip Bey buna ne diyece Sanki Ýslâmiyet çok zayýf, güvenilmez bir din de, ille araya birilerinin -konumuzla ilgili olduðu için Fethullah Gülen'in- girmesi gerek!.. Yazýk, çok yazýk!.. BÝR BAÞKA YALAN Nuh Gönültaþ makalesinde SOTA'ya göndermede bulunarak benim bu kuruluþu yönlendirme çabasý içinde bulunduðumu iftiraen yazýyor: "Tabii SOTA listesini izleyenler için Necip Hablemitoðlu ismi pek itici geliyordu. Çünkü onun bu gibi yazýlarla ani çýkýþla planlý saldýrýlarý milliyetçi eðilimleri olan bu kuruluþu manipüle etme çabalarý, birçok liste üyesini tedirgin etmiþti. Hatta bir üye 'B dikkat etmek lâzým. Görünüþte milliyetçi görüþler eksenli içe kapanýk, faþizan bir sol-sað platformu oluþturma amaçlý oluþturulm kuruluþlar tarafýndan kurulduðu belli olmayan Yeni Hayat adlý yayýn organýnda cemaate karþý yazý yazdý ve hatta bu yüzden tazminata mahkûm edildi' diyordu". Yazar (!), nedense gerçekdýþý iddialarýný, adýný bir türlü vermediði, belki hayali, belki de gerçek okuyucularýna dayan-dýrmak sorumlu, ahlâklý bir gazetecilik anlayýþý, mutlaka gelen bilginin doðruluðunun tahkikini gerektirir. Örneðin, yazarýn (!) SOTA'da d yayýnlanan bu yazýsýnýn ardýndan, gerek kendisi ve gerekse uðruna yalan söylemeyi, iftira atmayý göze aldýðý þeyhi için -cinse eðilimleri dahil- pekçok bilgi geldi. Doðrulanmasý kesinlikle mümkün olmayan, doðrulansa bile kiþilik haklarýna duyduðum saygý nedeniyle bu bilgileri "bilgi" diye kullanmam elbette sözkonusu deðildi ve kullanmadým da. Bu açýdan þeriatçýlarýn takýyye adý a kullandýklarý "çamur at izi kalýr" mantýðý yazara (!) kesinlikle yakýþmamaktadýr. Ayrýca, YENÝ HAYAT, söylendiði gibi, hatta iftira edildiði gibi kimler tarafýndan kurulduðu belli olmayan, faþizan amaçlý sað-sol platformu oluþturmak üzere ortaya çýkan karanlýk bir dergi deðildir -nitekim, YENÝ HAYAT dergisine malûm AKSÝYON dergisini 239 No.lu sayýsýnda benzeri iðrenç isnat aynen tekrarlanmaktadýr-. YENÝ HAYAT, ilk sayýsý Kasým 1994'de çýkarýlan ve o tar itibaren de, Av. Hanifi Altaþ ve Av. Hasan Gürbüz' ün yönetiminde yayýn hayatýný Ýstanbul'da sürdüren TÜRKÇÜ-ATATÜRKÇÜ Necip Hablemitoðlu

8