ÜNİTE. FİZYOPATOLOJİ Doç. Dr. Mehtap KAÇAR Prof. Dr. Bayram YILMAZ İÇİNDEKİLER HEDEFLER PIHTILAŞMA SİSTEMİ HASTALIKLARI
|
|
- Metin Ahmet Dal
- 7 yıl önce
- İzleme sayısı:
Transkript
1 HEDEFLER İÇİNDEKİLER PIHTILAŞMA SİSTEMİ HASTALIKLARI Giriş Hemostatik Sistem Hemostatik Sistemi Değerlendiren Testler Trombosit Bozuklukları Koagülasyon Sistemi Bozuklukları Antikoagülan ve Fibrinolitik İlaçların Etki Mekanizmaları FİZYOPATOLOJİ Doç. Dr. Mehtap KAÇAR Prof. Dr. Bayram YILMAZ Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Emostatik sistemin fizyolojisini açıklayabilecek, Hemostatik sistemi değerlendirmede kullanılan laboratuvar testlerini sıralayabilecek, Trombosit hastalıklarından bazılarının fizyopatolojisi, kliniği ve tedavisini anlayabilecek, Koagülasyon kaskadı bozukluklarını açıklayabilecek, Hiperkoagülabilite durumlarının sınıflandırması, ve bazılarının fizyopatolojisi, kliniği ve tedavisini anlayabilecek, Kanama bozukluklarının sınıflandırması, ve bazılarının fizyopatolojisi, kliniği ve tedavisini anlayabilecek, Antikoagülan ve fibrinolitik ilaçların etki mekanizmaları hakkında bilgi sahibi olabileceksiniz. ÜNİTE 6
2 GİRİŞ Vücudun, bir damar yaralanmasını takiben kan akımını kontrol altına alabilmesi, hayatı idame ettirmek için büyük öneme sahiptir. Kanın pıhtılaşmasını ve daha sonrasında da pıhtının çözülmesini sağlayan, diğer bir ifadeyle; kanın dolaşımda sıvı hâlde kalmasını sağlayan fizyolojik mekanizma, hemostaz olarak adlandırılır. Hemostazı sağlayan yapılar; vasküler yapı, trombositler, plazma koagülasyon faktörleri ve bu faktörlerin inhibitörleri ile fibrinolitik (pıhtı eritici) sistemden oluşmaktadır. HEMOSTATİK SİSTEM Hemostazı sağlayan yapılar; vasküler yapı, trombositler, plazma koagülasyon faktörleri ve bu faktörlerin inhibitörleri ile fibrinolitik sistemden oluşmaktadır. Normal hemostatik sistem; vasküler yapı, kan trombositleri ve plazma proteinleri arasındaki etkileşimlerle düzenlenerek kan kaybını önler. Bu süreç; primer ve sekonder olarak ikiye ayrılabilir ve travma, cerrahi girişimler ya da hastalıklar nedeniyle vasküler endotel yapısında bozulma olmasıyla ve kanın subendotelyal dokuyla temasından sonra başlar. Vazokonstrüksiyon ilk faz olup, hasar sonucu oluşan kanamayı sınırlandırma amaçlıdır. Primer hemostaz; hasar bölgesinde trombosit plağı oluşumu ile karakterizedir; hasardan sonra saniyeler içinde gerçekleşir ve kapillerler, küçük arteriyoller ve venüllerden kan kaybını durdurmada temel öneme sahiptir. Sekonder hemostaz; fibrin oluşmasına neden olan plazma koagülasyon sisteminin reaksiyonlarından kaynaklanır. Fibrin iplikçikleri primer hemostatik plakları güçlendirir. Bu yapı, büyük damarlarda özellikle önemlidir ve hasardan saatler ya da günler sonra tekrarlayan kanama olmasını önler. Vasküler Yapı Hemostazın en önemli yapılarından biridir. Damar duvarı morfolojik olarak 3 tabakadan oluşmaktadır. Bunlar içten dışa sırasıyla; intima, media ve adventisya tabakalarıdır. İntima tabakası endotel hücrelerinden oluşmuştur. Endotel, oldukça önemli bir yapı olup prokoagülan (pıhtılaşmayı başlatabilen) ve antikoagülan (pıhtılaşmayı durdurabilen veya engelleyebilen) özellikleri vardır. Endotel hücreleri antikoagülan etkileri olan bazı maddeleri üretir ve salgılarlar. Bunlar başlıca prostasiklin (PGI2), trombomodulin ve doku plazminojen aktivatörü (t-pa) dür. Prostasiklin; trombositlerin damar duvarına yapışmasını ve birikmesini engeller. Trombomodulin; trombin ile birleşerek Protein C nin aktivasyonunu sağlar. t-pa ise plazminojeni aktive eder. Diğer yandan endotel hücreleri prokoagülan etkileri olan bazı maddeleri üretir ve salgılarlar. Bunlar; Von-Willebrand faktör (vwf), doku faktörü (Tissue Factor, TF) ve Plazminojen Aktivatör İnhibitör-1 (plazminojen activator inhibitor, PAI-1) dir. vwf; trombositlerin yapışmasını artırır. Doku faktörü pıhtılaşma kaskadını (olaylar zincirini) başlatır. PAI-1 ise fibrinolizisin durmasına neden olur. Sağlam endotel hücreleri pıhtılaşmayı ve trombositlerin yapışmasını engellerken, hasar gören endotel pıhtı oluşumunun başlamasına neden olur. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
3 Trombositler Sağlıklı bir erişkinde /mm 3 trombosit bulunur. Fizyolojik koşullarda dolaşımdaki trombositler endotele yapışmazlar. Trombositlerin yapışmasını normal koşullarda engelleyen nedenler; endotelden PGI2 ve nitrik oksit salgılanmasıdır. Kanama esnasında endotel hasarı olur; endotelin bütünlüğü bozulur ve endotel altındaki doku (subendoteliyum) kan hücreleriyle temas etmeye başlar ve trombositler aktifleşir. Aktif trombositler subendotelyal matrikse fibronektin, laminin ve trombospondin gibi matriks proteinlerini kullanarak yapışır. Yapışan trombositler de bölgeye daha fazla trombosit gelmesi için bazı maddeler üretirler. Bu maddelerin etkisiyle daha fazla trombosit hasarlı bölgeye gelerek birbirlerine de tutunmaya ve birikmeye başlar (trombosit agregasyonu). Trombositlerin yapışması ve agregasyonu sonucu primer hemostatik tıkaç oluşturulur. Etkili bir primer hemostaz 3 kritik olayı gerektirir: trombositlerin yapışması, trombositlerin sitoplazmasındaki granüllerde depolanan maddelerin hücre dışına salgılanması, trombosit agregasyonu. Hasarın ilk birkaç saniyesinde; trombositler subendoteldeki kollagen ipliklerine yapışırlar. Bu yapışma von Willebrand faktörle (vwf) stabilize edilir. vwf, damar lümenindeki akım güçlerine rağmen trombositlerin damar duvarına sıkıca yapışmasını sağlayan bir glikoproteindir. Yapışan trombositler aktive olurlar, hücre içinde çeşitli enzimlerin aktivitesi artar ve hücre çeşitli maddeleri üretmeye başlar. Ardından trombositler bir yandan; adenozin difosfat (ADP), trombositten kaynaklanan büyüme faktörü (PDGF), von Willebrand Faktör (vwf), tromboksan A2(TxA2), faktör Va, trombospondin, fibrinojen, fibronektin, heparinaz salgılarken bir yandan da bu ürünleri yeniden sentezlemeye devam eder. Bu üretim basamaklarında hücre zarı lipidlerinden elde edilen araşidonik asit pek çok maddenin öncülüdür. Araşidonik asitten tromboxan A2 oluşumuna siklooksijenaz enzimi aracılık eder. Bu enzim asetilsalisilik asit (ASA) ve non-steroid antiinflamatuar ilaçlarla inhibe edilir. Bu nedenle ASA veya non-steroid antiinflamatuar ilaç kullanan hastalarda Tromboxan A2 sentezinin durması sonucu trombosit agregasyonu yavaşlar. Ateroskleroz, geçirilmiş kalp krizleri, koroner damar hastalıkları ya da pıhtılaşmaya eğilimin arttığı hastalarda profilaktik olarak ASA kullanılması bu temele dayanır. Klinikte bu hastalarda kanamaya eğilim olduğu gerçeğine dikkat edilmelidir. Buraya kadar olan dönemde primer hemostaz gerçekleştirilir, eğer endotel hasarı çok küçükse bu tıkaç yeterli olacak ve kanamanın durması sağlanacaktır. Klinikte bu dönemi kanama zamanı testi ile değerlendirmek mümkündür. Eğer hasar daha büyükse artık kan pıhtısı da gerekir ve koagülasyon sistemi aktifleşir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
4 Koagülasyon Sistemi Koagülasyon Faktörleri keşfedildikleri sıraya göre numaralandırılmışlardır: F I : Fibrinogen F II: Protrombin F III: Doku Faktörü F IV: Kalsiyum iyonları F V: Proakselerin F VI: Akselerin F VII: Prokonvertin F VIII: Antihemofilik Faktör F IX: Christmas Faktör F X: Stuart-Power faktör F XI: Plazma tromboplastin öncülü F XII: Hageman Faktörü F XIII: Fibrin stabilize edici faktör Fletcher Faktör: Prekallikrein Fitzgerald Faktör: HMWK vwf: Ristocetin Kofaktör Kanda pıhtılaşmayı başlatan ve hızlandıran bazı faktörler vardır, bunlara pıhtılaşma faktörleri denir. Bu faktörler I den XIII e kadar numaralandırılmıştır ve bu şekilde ifade edilirler. Koagülasyon veya diğer bir deyişle pıhtılaşma sıvı haldeki kanın koagülasyon faktörleri etkisiyle gerçekleşen bir dizi reaksiyon sonucunda pıhtı ya da trombus denilen katı bir maddeyi oluşturmasıdır. Tüm bu reaksiyonların sonucunda pıhtının oluşumu aslında kandaki fibrinojenin fibrine yani pıhtıya dönüşmesidir. Fibrinojen karaciğer tarafından üretilen bir protein olup, normal fizyolojik durumlarda kanda belli bir düzeyde bulunur. Klasik koagülasyon mekanizmasında, koagülasyon ekstrensek ve intrensek yollar aracılığıyla aktive olmaktadır. İntrensek yol; FXII, prekallikrein (PK) veya Yüksek Moleküler Ağırlıklı Kininojen (HMWK) ile aktive olur. Ekstrensek yol; doku faktörü (FVII) yolu ile aktive olur. Her iki yol farklı uyarılar ile aktif hale geçse de; pıhtı formasyonu için ortak bir yolda buluşurlar. Doku yaralanması olmaksızın, anormal damar duvarına cevap olarak pıhtının oluşmasını sağlayan yol intrensek yoldur. Doku yaralanmasına cevap olarak pıhtı oluşumu ise ekstrensek yolun sonucudur. Koagülasyon sistemi dört ana reaksiyon üzerine odaklanmıştır: Reaksiyon 1: Koagülasyonun intrinsik ya da kontakt fazında 3 plazma proteini rol alır; Hageman faktör (Faktör XII, FXII), Yüksek Molekül Ağırlıklı Kininojen (HMWK), Prekallikrein (PK). FXII; camla temas, homosistein, kollagen, yağ asitleri, tripsin, kallikrein, HMWK, plazmin ve FXIa tarafından aktive edilir. PK, HMWK ile kompleks hâlinde bulunur. HMWK FXII ye bağlandıktan sonra, FXII yavaşça aktif-fxii ye dönüşür, sonra prekallikreinin kallikreine dönüşümü aktive olur. Kallikreinin fonksiyonu; HMWK, FXII ve plazminojeni aktive etmektir. HMWK; prekallikrein veya Faktör XI ile kompleks halinde bulunur. HMWK, kallikrein tarafından aktive edilince kininojen ve bradikinine ayrışır. Kininojen kallikreinle birlikte FXII nin aktivasyonunu hızlandırır. FXIIa, FXI i aktifleştirir, FXIa FIX u aktifleştirerek koagülasyon reaksiyonlarına katılır. Faktör XI aktivasyonunun alternatif mekanizması olduğu; Faktör XII, HMWK ya da PK eksikliği olan hastalarda hemostazisin normal olmasından dolayı ileri sürülmektedir. Reaksiyon 2: (Ekstrensek Yol): Faktör VII nin aktifleşmesiyle başlar. Bu Doku Faktörü (TF) bağımlı bir yoldur. TF; hücresel hasar durumunda maruz kalınan, hücre membranında yer alan bir lipoproteindir. TF-Faktör VII yolu sürekli aktiftir ve bazal koagülasyona en büyük katkıyı sağlar. Faktör VII, Faktör II (Protrombin), Faktör IX ve Faktör X biyolojik aktiviteleri için Vitamin K ve Ca++ a bağımlıdırlar. Bu vitamin K bağımlı proteinler karaciğerde sentezlenirler ve burada bazı glutamik asit rezidülerine ikinci bir karboksil grubu eklenmesiyle oluşan, posttranslasyonal modifikasyon reaksiyonunu Vitamin K bağımlı bir karboksilaz katalizler. Bu di-γkarboksiglutamik asit rezidülerine kalsiyum bağlanır ve bu bağlanmadan sonra fosfolipid yüzeylerine bağlanmak için protein konformasyonu değişir ve biyolojik aktivitesi başlar. Vitamin K antagonistleriyle (warfarin gibi) bu konformasyon değişikliğinin engellenebilmesi, antikoagülan tedavinin en sık kullanılan temel yollarından biridir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
5 Koagülasyon kaskadı intrensek veya ekstrensek yolla aktive edildikten sonra reaksiyonlar ortak yolda protrombinden trombin oluşturmak üzere devam eder. Trombinin hemostazdaki esas rolü, fibrinojenden fibrin oluşumunu sağlamaktır. Reaksiyon 3: (Ortak Yol): Faktör X; daha önceki iki reaksiyonun birinden oluşan proteazlarca aktive edilir. Faktör VIII, IX ve X ile kalsiyum ve lipit bağımlı bir kompleks oluşur. Bu kompleksteki Faktör IX, intrinsik yolda oluşan (reaksiyon 1) Faktör XIa ile aktifleşir(faktör IXa). Sonra Faktör X, Faktör VIII-Faktör IXa ile aktive edilir. Diğer yandan hem Faktör IX ve hem de Faktör X, ekstrinsik yolda oluşan Faktör VII tarafından da aktive edilir. Faktör IX ve X un aktivasyonu intrensek ve ekstrensek yolar arasında bir bağlantı olmasını sağlar. Reaksiyon 4: Bu basamakta; Faktör V, kalsiyum ve fosfolipid varlığında protrombinin trombine dönüşmesi gerçekleşir. Protrombin dönüşümü, çeşitli fosfolipidden zengin yüzeylerde olmasına rağmen, aktif trombosit ya da endotel hücresi yüzeyinde birkaç bin kat daha hızlıdır. Trombinin hemostazda pek çok fonksiyonu vardır. Trombin, koagülasyonun daha fazla aktivasyonunu sağlar. Bunu; bir yandan FV,FVIII,FXI ve FXIII ü daha fazla aktive ederek ve diğer yandan trombosit agregasyonunu ve sekresyonunu uyararak yapmaktadır. Bu yolla intrinsik sistemin koagülasyonunu aktive etmesi daha ön planda olmakta ve FXI aracılığıyla yeniden FX aktive olmaktadır. Trombinin hemostazdaki esas rolü, fibrinojenden fibrin oluşumunu sağlamaktır. Fibrinojenin α ve β zincirlerinden fibrinopeptid A ve B nin salınışını takiben oluşan yeni molekül, fibrin monomeri olarak adlandırılır ve bu monomerler daha sonra polimerize olur. Bu polimerizasyon Faktör XIII sayesinde olur ve başlangıçta zayıf bir monomer olan fibrin daha sağlam bir yapıya yani sağlam pıhtıya dönüşür. Fibrin oluştuktan sonra trombin düzeyi giderek artar. Bu süreçlerde trombinin rolü oldukça önemlidir. Trombin; bir taraftan FXIII ü aktive ederek fibrin molekülleri arasındaki çapraz bağların oluşmasını ve böylece fibrinin sağlamlaşmasını sağlarken diğer taraftan da fibrinolizis inhibitörü olan, Trombinle Aktifleşen Fibrinolizis İnhibitör (TAFI) aktivasyonunu sağlar. TAFI; fibrinolitik enzimlerin fibrine bağlanmasına engel olur ve fibrinolitik prosesi geciktirir. Trombin çok fonksiyonlu bir enzim olup; prokoagülan, antikoagülan, inflamatuvar ve mitojenik yanıt oluşturabilmektedir. Bu yanıtlar ile hemostatik dengenin sağlandığı bir gerçektir. Bu özelliği ile trombin hemostaz mekanizmasının orkestra şefidir. Fibrinolitik Sistem Fibrinolizis yani pıhtının eritilmesi koagülasyon sonrasında oluşan fibrinin çözülmesi sürecidir ve organizmayı aşırı fibrin oluşumundan koruyan bir mekanizmadır. Bu sürecin düzenlenmesi, hücresel cevabı, akımı ve protein-protein etkileşimlerini içeren çok çeşitli mekanizmaları içermektedir. Bu sistemin temel basamağı plazminojenden plazminin oluşumudur. Plazminojen plazmada bulunan bir proteindir. Kanama durduktan birkaç gün sonra pıhtının ortadan kaldırılması yani damarların temizlenmesi ve pıhtıların damarları tıkamasının engellenmesi gerekir. Bu amaçla plazminojen aktif formu olan plazmine çevrilir. Plazmin, hem fibrini hem de fibrinojeni eritmektedir. Plazminojenden plazminin oluşmasını temel olarak doku plazminojen aktivatörü (t-pa) sağlar. Pıhtının içindeki fibrin, t- PA nın aktivasyonu için en önemli uyarandır. t-pa nın üretim ve salınım yerinin endotel olduğu gösterilmiştir. Ayrıca böbreklerde ürokinaz tip plazminojen aktivatörü (u-pa) bulunmaktadır, bu enzim sayesinde de plazminojen aktif formu olan plazmine dönüştürülerek böbrek damarlarında oluşan pıhtılar eritilir. Oluşan plazmin proteolitik bir enzim olup fibrin ve fibrinojene karşı aynı derecede affinite gösterir. Plazmin bir yandan fibrini parçalarken diğer yandan pıhtılaşma faktörlerini de hidrolize edip haraplayarak yeni pıhtı oluşumunu da yavaşlatır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
6 Antikoagülan Sistem Antikoagülan sistemin başlıca komponentleri Protein C ve ATII olup; bu sistem pıhtılaşmanın lokalize bir olay olarak fizyolojik sınırlarda tutulmasını sağlarlar. Normal hemostatik sistem daima fibrin oluşumuna doğru ilerlemektedir. Bu nedenle fizyolojik koşullarda bu sistemi inhibe edecek ve pıhtılaşmanın lokalize bir olay olarak kalmasını sağlayacak bir mekanizmaya ihtiyaç vardır. Kan fizyolojik koşullarda damar içinde pıhtılaşmaz. Endotel yüzeyinin yukarıda açıklanan özellikleri, fibrin, antitrombin III ve heparin kanın akıcı halde kalmasını sağlarlar. Endotel yüzeyi normalde pürüzsüz ve düzgündür, böylece hücrelerin kolayca tutunabileceği bir alan bulunmaz. Diğer yandan endoteldeki mukopolisakkaritler trombositleri ve pıhılaşma faktörlerini iterek damara tutunmalarını önler. Endotel hücresinin zarına bağlı olan trombomodulin proteini trombini bağlayarak dolaşımdan uzaklaştırır ve böylece pıhtılaşmanın aktivasyonunu önler. Diğer yandan pıhtı oluştuktan sonra pıhtı içindeki fibrin de trombini tutarak pıhtılaşmayı aktive etmesinin önüne geçer. Bu mekanizmada endotelin özelliklerine ek olarak antikoagülan proteinler de önemli roller oynarlar. Antikoagülan sistemdeki antikoagülan proteinler başlıca 3 grupta incelenebilir: Dinamik İnhibitör Sistem: Bu sistemde; Protein C, Protein S, Protein Z ve trombomodulin rol oynar. Proteinaz İnhibitörleri: Bunlar; α2-makroglobulin ve TFPI (Tissue Factor Pathway Inhibitor, Doku Faktör Yolu İnhibitörü) dır. Serin Proteaz İnhibitör Süperailesi (Serpinler):Serpinlerin başlıcaları; Antitrombin III, Heparin (Leuserpin 2), α1-proteinaz İnhibitör (α1- Antitripsin), C1-Esteraz İnhibitör ve Protein C İnhibitör (Plazminojen Aktivatör İnhibitör 3) dür. Protein C: Protein C; vitamin K bağımlı bir protein olup karaciğerde sentezlenir. Koagülasyon sisteminin önemli bir inhibitörü olan protein C, trombinin trombomoduline bağlanmasıyla aktive olur ve aktive protein C (APC) hâlini alır. APC, gerek trombosit gerekse endotel yüzeyinde protein S ile birleşerek bir kompleks oluşturur APC; FVa ve FVIIIa yı inaktive ederek, koagülasyonu inhibe eder. APC nin FVa ve FVIIIa üzerindeki proteolitik etkisi, diğer bir K vitaminine bağımlı faktör olan protein S varlığında önemli ölçüde artar. Bunun yanı sıra APC, trombin oluşumunu azaltarak fibrinolizisi uyarır. Protein S: Protein S (PS) bir kofaktör olarak çalışır. PS, APC nin FVa ve FVIIIa yı inaktivasyonunu güçlendirir. Protein Z: Vitamin K bağımlı bir protein olan Protein Z (PZ), dolaşımda Protein Z Bağımlı Proteaz İnhibitör (ZPI) ile kompleksler halinde bulunmaktadır. PZ nin invivoda fonksiyonu henüz tam olarak açıklanamamış olmasına rağmen son zamanlarda invitroda FXa yı inhibe ettiği gösterilmiştir. Trombomodulin: Damar endotel hücresinin yüzeyinde bulunan bir transmembran protein olan trombomodulin, trombinin bağlandığı bir reseptörüdür. Trombin trombomodüline bağlandığında koagülasyonu başlatıcı aktivitesi durdurulmuş olur; sonuçta fibrin oluşumu, FV ve trombositlerin aktivasyonu azalır. α2-makroglobulin: Nonspesifik bir proteinaz inhibitörü olup; trombin, kallikrein ve plazmini inhibe eder. TFPI: TFPI; ekstrinsik yol inhibitörü olarak da adlandırılır. TFPI, trombin oluşumunun başlıca düzenleyicisidir. Yüksek seviyelere ulaşan FXa, TFPI ile kompleks oluşturur ve bu kompleks FVIIa-TF kompleksini inaktive eder. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
7 APTT hem intrinsik ve hem de ortak yolu değerlendiren, PT ise hem ekstrensek hem de ortak yolu değerlendiren testlerdir. Antitrombin III: Antitrombin III(ATIII), karaciğerde ve endotelde sentezlenen bir plazma proteinaz inhibitörüdür. Moleküler ağırlığı olan bir glikoproteindir. ATIII, endojen bir antikoagülan olup, trombin i bağlar. ATIII; trombinin ve bunun yanı sıra FVIIa, FXa, FIXa, FXIa, FXIIa, ve kallikrein gibi diğer serin proteazların da biyolojik aktivitesini bloke ederek koagülasyon kaskadının çeşitli aşamalarında antikoagülan etki gösterir. Antitrombin III trombin bağlanması ortamda heparinin bulunmasıyla optimal düzeyde gerçekleşir ve ATIII ün trombin ve FXa üzerindeki etkisi çok şiddetli ve hızlı olur. Damar yaralanmasını takiben antitrombin III bağlanması 1. saatte pik yapar ve 7. güne kadar devam eder. Antitrombin spesifik olarak koagülasyon kaskadında yer alan faktör VIIa, Xa, ve XIIa yı inhibe etmektedir. Heparin: Heparin başlıca damar çevresindeki bağ dokusunda yerleşmiş mast hücrelerinde bulunur. Ancak heparin tek başına etkisizdir. Heparin ATIII ün etkisini artırarak antikoagülan etki gösterir. Heparin-ATIII bağlanmasıyla, ATIII ün trombini inaktive edici etkisi binlerce kat artarken, bir yandan da FIX, FX, FXI ve FXII yi de inaktive eder. Fizyolojik koşullarda heparinin kan seviyeleri oldukça düşüktür ve dolayısıyla antikoagülan etkisi sınırlıdır. Ancak heparin antikoagülan olarak tedavide oldukça yaygın olarak kullanılan bir ajandır. α1-proteinaz İnhibitör: Primer fonksiyonu nötrofil elastazını inhibe etmek olup, FXIa ve FXa yı da inhibe ettiği gösterilmiştir. C1-Esteraz İnhibitör: Klasik kompleman yolunun özellikle C 1r ve C 1s in aktivitesini düzenler. Koagülasyonda ise kallikrein, FXII ve FX nun aktivasyonuyla olan kontakt aktivasyon yolunu inhibe eder. Protein C İnhibitör (PAI-3): Başlıca hedef proteini APC olmasına karşın kallikrein, FXIa, FXa ve trombini de inhibe ederek koagülasyonu engeller. Hemostatik Sistemi Değerlendirmede Kullanılan Başlıca Testler Hemostatik sistemi değerlendirebilmek için trombosit sayısı ve fonksiyonlarını değerlendiren trombosit sayımı, kanama zamanı, trombosit agregasyon testi gibi testler ile koagülasyon kaskadını değerlendiren Aktive Parsiyel Tromboplastin Zamanı (APTT) ve Protrombin Zamanı (PT) testler kullanılmaktadır. Ayrıca faktör düzeyi, fibrin yıkım ürünlerinden D-dimer düzeyi ölçümleri de yapılabilmektedir. APTT: Testin temeli plazmaya kaolin eklenerek intrinsik yolun aktifleştirilmesiyle pıhtılaşma süresinin belirlenmesi esasına dayanır. Hem intrinsik ve hem de ortak yolun birlikte değerlendirildiği bir tarama testidir, özellikle FIX ve FVIII eksikliklerine duyarlıdır. APTT intrinsik ve ortak yolda yer alan faktörlerden herhangi birinin eksikliğinde uzayabilir. PT: Testin temeli rekombinant doku faktörünün plazmaya eklenerek pıhtılaşma süresinin belirlenmesi esasına dayanır. Normalde yaklaşık 12 saniye sonra pıhtılaşma başlar. PT hem ekstrinsik ve hem de ortak yolun birlikte değerlendirildiği bir tarama testidir, özellikle FVII ve FX olmak üzere fibrinojen, protrombin ve FV eksikliklerine duyarlı bir testtir. PT nin uzaması karaciğer hastalıkları, vitamin K eksikliği, yaygın damar içi pıhtılaşma gibi durumlarda görülebilir. Çoğu laboratuvar bu testi standardize edebilmek için INH (International Normalized Ratio) metodunu kullanarak PT sonucunu belirler. INH normal bir grubun PT değeri ile hastanın PT değerinin oranlanmasıyla hesaplanır. Antikoagülan tedavilerin etkinliği ve dozunun takibinde sık olarak kullanılan bir testtir. Fibrin D-dimer düzeyi ölçümleriyle fibrinolitik yol değerlendirilmektedir. Yaygın damar içi pıhtılaşma ya da derin ven trombozu tablolarında fibrin D-dimer düzeyleri artmıştır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
8 TROMBOSİT BOZUKLUKLARI Trombosit sayısı azalınca hastalarda tipik olarak peteşi ve purpuralar görülür. Peteşi, ciltte görülen, noktalar şeklinde basmakla solmayan hemorajilerdir. Purpuralar ise daha geniş alanları kaplayan ciltte veya mukozalarda görülebilen hemorajilerdir. Trombositopeniler Trombosit sayısının 150X10 3 /mm 3 ün altına inmesi durumunda trombosit azlığı yani trombositopeniden söz edilir. Hastada dalak büyümesi, ya da altta yatan karaciğer hastalığına bağlı bulgular da görülebilir. Trombosit sayısının /mm 3 olması mikrosirkülasyonda damar duvarı bütünlüğünün korunabilmesi için yeterlidir. Trombosit sayısı azalınca hastalarda ilk önce venöz basıncın yüksek olduğu ayaklar ve ayak bileklerinde olmak üzere peteşiler görülür. Peteşi, ciltte görülen, noktalar şeklinde basmakla solmayan hemorajilerdir. Purpuralar ise daha geniş alanları kaplayan ciltte ve mukozalarda görülebilen hemorajik odaklardır ve ciddi kanama riski olduğunu gösterir. Kanama zamanı trombosit sayısının 100X10 3 /mm 3 ün altına inmesi durumunda uzamaya başlar. Ancak üremi, vwf eksikliği, aspirin kullanımı gibi bazı durumlarda trombosit sayısı normal olduğu hâlde fonksiyonu bozulduğu için kanama zamanı uzar. Etiyoloji Heparin, bazı ilaçlar (asetaminofen, naproksen, kinin, kemoterapötikler, sülfonamidler), viral veya bakteriyel infeksiyonlar (HIV,gram ( ) bakteriler), otoantikorlar ve genetik faktörler trombositopeniye yol açabilir. En sık görülen klinik tablolar; immun trombositopenik purpura, trombotik trombositopenik purpura ve hemolitik üremik sendromdur. Fizyopatoloji Trombositopeni, etiyolojik neden ne olursa olsun 3 farklı fizyopatolojik mekanizmadan kaynaklanabilir: Kemik iliğinde trombosit üretiminde azalma, Dalak büyümesi (hipersplenizm) nedeniyle trombositlerin dalakta yıkımının artması, Diğer nedenlerle trombosit tüketiminin veya yıkımının artması. İmmun Trombositopenik Purpura (ITP) İdiopatik trombositopenik purpura da denilen bu hastalık, trombosit sayısının azalması ve mukokutanöz kanamaların olmasıyla karakterizedir. Etiyoloji: Genellikle başlatıcı etken bilinmediği idiopatik formu görülmesine rağmen, bazen sistemik lupus eritomatozis, HIV, hepatit C ve bazı otoimmun hastalıkların seyri sırasında da segonder ITP da görülebilir. ITP de vakaların yarısı çocuklardır. Hastalık akut, kronik veya rekürren klinik seyir gösterebilir. Çocukluk çağında genellikle geçirilmiş bir enfeksiyonu takiben ortaya çıkan akut formu görülür. Erişkin de ise genellikle yaş arası bireylerde kronik formu karşımıza çıkar. Fizyopatoloji: ITP nin temel mekanizması; dolaşımda trombositlere karşı oluşmuş otoantikorların varlığı sonucu trombositlerin yıkımının artmasına dayanır. Benign viral ya da çevresel tetikleyiciler olabileceği düşünülmesine rağmen otoantikor oluşumunun gerçek nedeni bilinmemektedir. Trombositlerin sayıca azalması sonucu pıhtı oluşumu fizyolojik düzeylerde gerçekleşemez ve hastalarda kanamaya eğilim artar. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
9 Klinik Bulgular: Başlıca klinik bulguları peteşi ve purpuralardır. Minör travmalar sonrası aşırı kanamalar, spontan ağız ve burun kanamaları, açıklanamayan spontan morluklar, uyku düzensizlikleri, iştah bozuklukları ve depresyon görülebilir. Muayenede splenomegali veya altta yatan hastalık varsa ona ait bulgular tespit edilebilir. Laboratuvar Bulguları: ITP nin karakteristik bulguları; trombositopeni, trombosit yarı ömründe kısalma (4-6 saat), dolaşımda trombositlere karşı otoantikorların varlığı ve kemik iliğinde megakaryositer seride artma olmasıdır. Tam kan sayımı, periferik yaymada trombosit sayısının azlığı tespit edilir. Kanamalardan dolayı anemi görülebilir. Serolojik testlerle otoantikorların tespiti spesifitesi düşük olduğundan pek kullanılmaz. Tedavi: Tedavide amaç; trombosit üretimini artırmak, antikor oluşumunu azaltmak ve antikorla bağlanmış trombositlerin retikuloendotelyal sistem hücreleri tarafından sekestrasyonunu önleyebilmektir. Trombosit sayısı 30000/mm 3 ün altında ise mortalite riski yükselmiştir. Tedavi ciddi trombositopeni ( 5000 mm 3 ), retinal hemorajiler veya oral mukozada geniş purpuraların olduğu durumlarda başlanır. Prednizolon, immunglobulinler, immunsupresif ilaçlar ve TPO (trombopoietin) reseptör agonistleri tedavide kullanılan başlıca ajanlardır. Altta yatan hastalığın tedavisi ve splenektomi de tedavi seçeneklerindendir. Trombotik Trombositopenik Purpura (TTP) Trombotik trombositopenik purpurada; tüketimin artmış olmasına bağlı olarak trombosit sayısı azalır ve trombusler hastalığın tipik bulgularındandır. TTP; mikroanjiyopatiler, trombositopeni ve mikroanjiyopatik hemolitik anemi bulgularıyla kendini gösteren bir hastalıktır. Etiyoloji: Bazı ilaçlar, gebelik, infeksiyonlar ve vaskülitler TTP e neden olabilir. Fizyopatoloji: vwf molekül yapısı olarak oldukça büyük bir protein olup trombositlerin yapışmasında ve birikiminde oldukça önemli rol oynar. Bu ultra büyük vwf multimeri salgılandıktan sonra, pıhtı oluşumunun fizyolojik sınırlarda tutulabilmesi için bir enzimle (ADAMTS13) parçalanır. Hastalarda bu enzimin genetik olarak yokluğu veya idiopatik nedenlerle fonksiyonunu kaybetmesiyle vwf parçalanamaz. Dolayısıyla trombositlerin yapışması ve birikmesi sürekli aktif hâlde kalır. Daha çok küçük çaplı damarlarda trombusler oluşur. Diğer yandan vwf ün bir yandan da damar endotelini sürekli uyarması sonucu damar duvarı lezyonlarıanjiyopatiler oluşur. Hasarlı damar duvarı da pıhtı oluşumunun devam etmesine zemin hazırlar. Sonuçta tüketimin artmış olmasına bağlı olarak trombosit sayısı azalır ve buna ait klinik bulgular görülür. Klinik Bulgular: Hastalık mikroanjiyopatik hemolitik anemi, trombositopeni, böbrek yetmezliği, nörolojik bulgular ve ateş pentadı ile tanımlanan bir kilinik özellik gösterir. Laboratuvar Bulguları: Trombositopeni tespit edilir. PT ve APTT süreleri normaldir. Tedavi: Semptomatik tedavinin yanı sıra; splenektomi, plazmanın değiştirilmesi ve immunmodulatuvar ilaçlar kullanılabilir. Hemolitik Üremik Sendrom (HUS) En sık çocukluk çağında görülen bu hastalık; akut böbrek yetmezliği, mikroanjiyopatik hemolitik anemi ve trombositopeniyle kendini gösterir. Hastalarda genellikle yakın zamanda geçirilmiş diyare öyküsü vardır. E. Coli en sık izole edilen bakteridir. Atipik HUS da kronik kompleman yolu aktivasyonu vardır. Fizyopatolojisinde temel mekanizma aktifleşmiş trombositlerin özellikle böbrek mikrovasküler yapısında trombuslerin oluşumuna neden olmasıdır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
10 Virchow Triadının komponentleri : Vasküler hasar, Staz, Hiperkoagülabilite Böbrek dokusunun beslenmesinin bozulması sonucu böbrek fonksiyonları etkilenir ve hastada üremik durum görülür. Laboratuvarda trombositopeni, böbrek fonksiyon testlerinde bozulma ve anemi bulguları görülür. Tedavisi semptomatiktir. Trombositozlar Trombosit sayısının arttığı durumları ifade etmektedir. Trombositozlar başlıca 3 nedenden kaynaklanabilir: Demir eksikliği İnflamasyon, kanser ya da infeksiyonların seyri sırasında reaktif olarak (reaktif trombozis) Altta yatan miyeloproliferatif proses (esansiyel trombositopeni, polistemia vera gibi). Esansiyel Trombositopeni Gerçek nedeni bilinmeyen ve genellikle yaş aralığında kadınlarda sık görülen bir hastalıktır. Trombosit üretimi normalin 5 katına çıkacak şekilde artmıştır (237 milyon/gün). Trombositlerin ömrü normaldir. Kemik iliğinde megakaryositer seride artma vardır. Hastalarda trombotik komplikasyonlar görülür. KOAGÜLASYON BOZUKLUKLARI Koagülasyon kaskadında çeşitli aşamalardaki faktör eksiklikleri ya bazı anomalilere bağlı olarak pıhtı oluşumunun azaldığı ya da pıhtılaşmanın arttığı durumlar vardır. Pıhtılaşmanın artması diğer bir deyişle pretrombotik durum (hiperkoagülabilite) tromboz oluşumuyla sonuçlanırken, pıhtılaşmadaki yetersizlikler kanama bozuklukları olarak karşımıza çıkarlar. Her iki tablo da kalıtsal ya da kazanılmış olarak görülebilir. Pretrombotik Hastalıklar (Hiperkoagülabiliteler) Hemostatik sistemde protrombotik ve antitrombotik güçler arasında bir denge vardır. Bu denge protrombotik güçler yönünde değiştiğinde tromboz gerçekleşir. Tromboz oluşumunu kolaylaştıran hemostatik sistem bozukluklarına genel olarak trombofili adı da verilir. Trombozun fizyopatolojisindeki başlıca faktörler; kan kompozisyonundaki değişiklikler, kan akımındaki değişiklikler ve damar duvarındaki bozukluklardır. Trombozlar venöz veya arteriyel sistemde oluşabilirler. Trombozun hematolojik temelleri 3 faktöre dayanır; bunlar Virchow Triadı olarak bilinir. Virchow Triadı nın komponentleri şöyledir: Vasküler hasar, Kan akımında yavaşlama (staz), Kan kompozisyonundaki bozukluklar (hiperkoagülabilite). Arteriyel trombozlarda; vasküler hasar ön plandadır. Genellikle; arterioskleroz, homosisteinemi, hipertansiyon, hiperlipidemi, diyabet ve sigara gibi risk faktörlerinin eşlik ettiği bir vasküler hasar vardır. Burada süreç, ya hasarlı damardan kaynaklanan ADP ya da diğer kimyasal mediatörlerle ya da subendotelyal kollajenin açığa çıkmasıyla başlar. Her iki olay da normal hemostatik plak formasyonunda olduğu gibi trombosit yapışması, agregasyonu ve trombus oluşumuyla sonuçlanır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
11 Venöz trombozda ise; vasküler yapı genellikle normaldir, staz ve hiperkoagülabilite ön plandadır. Hiperkoagülabilite; koagülasyon faktörlerinin düzeyinin artmasından ya da doğal antikoagülanların kan düzeylerinin azalmasından kaynaklanan, kanın pıhtılaşma gücünün artmasıyla tromboza eğilimin ortaya çıkması durumudur. Kalıtsal Pretrombotik Bozukluklar Kalıtsal trombotik hastalıklar klinikte karşımıza derin ven trombozu veya pulmoner emboliyle çıkarlar. Genellikle arteriyel sistem trombozları görülmez. Kalıtsal trombotik hastalıklar klinikte karşımıza derin ven trombozu veya pulmoner emboliyle çıkarlar. Bu bozukluklarda genellikle arteriyel sistem trombozları görülmez. Bacak venöz sisteminde oluşan pıhtılar koparak emboli halini alıp dolaşıma karıştığında bu pıhtılar pulmoner arter sistemine ulaşarak damarlarda tıkanmaya ve sonuçta oldukça ağır bir tablo olan pulmoner tromboemboliye yol açarlar. Başlıca kalıtsal pretrombotik durumlar; ATIII eksikliği, Protein C eksikliği, APC rezistansı, protein S eksikliği, hiperprotrombinemi, hiperhomosisteinemi, hiperlipoproteinemi, t-pa eksikliği, t-pai fazlalığı, FVIII aktivitesinin artması ve trombomodulin eksikliği olarak sayılabilir. Bu bölümde klinikte sık görülenler tartışılacaktır. Antitrombin III Eksikliği Antitrombin III(ATIII), moleküler ağırlığı olan bir glikoprotein olup, karaciğerde ve endotelde sentezlenen bir plazma proteinaz inhibitörüdür. Antitrombin III eksikliğinde genellikle venöz sistemde olmak üzere tekrarlayan trombozlar görülür. En sık olarak bacak damarlarında tromboz görülmesinin yanı sıra, pulmoner tromboembolizm de görülmektedir. Daha nadir olarak; mezenterik venöz oklüzyon, kol venlerinde tromboz da bildirilmiştir. Tromboz genellikle çocukluk döneminde görülmez, ilk atak kadınlarda genellikle gebelikte ya da oral kontraseptif kullanımını takiben ortaya çıkmaktadır. Erkeklerde daha çok cerrahi girişimleri ya da yaralanmaları takiben tromboz gelişmektedir. Asemptomatik bireylerde ise; uzun asemptomatik dönemler karakteristik olmasına rağmen; laboratuar bulguları kalıcı olarak düşük dereceli bir hiperkoagülabiliteyi gösterir. Konjenital Antitrombin III eksikliği olan hastalar genellikle tanı almamaktadır, trombotik bulgular ancak ilerleyen yaşla birlikte daha sık görülmektedir. Akkiz Antitrombin III eksikliği; oral kontraseptif kullanan kadınlarda, trombozun çeşitli formlarının olduğu hastalarda, karaciğer hastalıklarında, eklampside, masif obesitede, kronik renal hastalıklarda ve prematüre infantlarda görülmektedir. Aktif Protein C (APC) Rezistansı APC rezistansı en yaygın kalıtsal hiperkoagülabilite durumudur. Hastaların çoğunda Faktör V i kodlayan gende mutasyon vardır. Bu genin ürünü olan yapısı değişmiş FV e FV Leiden denir. FV Leiden de özellikle APC nin bağlandığı bölge etkilenmiştir, pıhtılaşmayı başlatıcı etkisi sürmektedir. Dolayısıyla pıhtı oluşumunun sonlandırılması gerektiğinde APC FV e bağlanamaz ve inaktivasyonunu sağlayamaz, koagülasyon inhibe edilemez. Hastaların daha az bir kısmında ise kanserler, hamilelik, oral kontraseptif ilaçların kullanımı gibi durumlar APC rezistansına yol açabilir. Sonuçta sebep ne olursa olsun APC rezistansı olan hastalarda antikoagülan aktivite azalmış ve hiperkoagülabilite ortaya çıkmıştır. Hastalarda trombotik hastalıkların riski artmıştır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
12 Protein C Eksikliği Protein C; vitamin K bağımlı bir protein olup pek çok akkiz faktöre bağlı olarak karaciğerde sentezlenir. Akkiz protein C eksikliği; vitamin K eksikliği ile ilişkili hastalıklar, karaciğer fonksiyon bozuklukları, özellikle kumarin grubu antikoagülanlar olmak üzere çeşitli ilaçların kullanımı, kronik renal yetmezlik, diyet ve Dissemine İntravaskuler Koagülasyon (DIC) tablolarında görülmektedir. Protein C nin konjenital eksikliği semptomları, çocuklarda nadiren görülürken, kadınlarda genellikle gebelik döneminde ortaya çıkar. Protein C eksikliği genellikle venöz trombozla ilişkilidir; ama arteriyel trombozla ilişkili olduğu bazı nadir vakalar da tespit edilmiştir. Derin bacak venlerinin tromboflebiti ve superfisiyel tromboflebitler en sık görülen klinik tablolardır. Hiperprotrombinemi Protrombin genindeki bir mutasyon (Protrombin G20210A) sonucu protrombin düzeyleri yükselerek kalıtsal pretrombotik duruma neden olur. Hastalarda venöz tromboemboli riski artmıştır. Özellikle gebelik, oral kontraseptif ilaçların kullanımı gibi kazanılmış risk faktörleri de tabloya eklendiğinde klinik bulgu verirler. Hiperhomosisteinemi Derin ven trombozları çoğunlukla alt ekstremitelerin venlerinden kaynaklanır. Trombus oluşumuyla birlikte venin tıkanmasıyla bacakta şiddetli ağrı, şişlik, kızarıklık gibi bulgular görülür. Homosistein, Vitamin B12 sentezi sırasında açığa çıkan bir aminoasittir. Fizyolojik koşullarda homosistein aminoasidi MTHFR (metilen tetrahidrofolat redüktaz) enzimi ile metionine dönüşür. Bu enzimin genetik mutasyonlar sonucunda eksikliği hastalarda kan homosistein düzeylerinin yükselmesine neden olur. Hiperhomosisteinemi ateroskleroz, koroner arter hastalığı, serebrovasküler hastalıklar açısından risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Artmış homosisteinin endotel hasarına yol açtığı, düşük dansiteli lipoproteinlerin oksidasyonuna neden olduğu ve böylece aterosklerozu başlatabildiği; ayrıca hasarlı endotele trombositlerin yapışmasını ve birikmesini kolaylaştırdığı bilinmektedir. Sonuçta hiperhomosisteinemili hastalarda trombotik hastalıklar açısından risk artmıştır. Tedavisinde hastalara Vitamin B6, Vitamin B12 ve folik asit desteği verilerek homosistein düzeyi azaltılmaya çalışılır. Kazanılmış Pretrombotik Bozukluklar Bazı durumlarda hemostatik sistemde rol alan proteinlerde ya da inhibitörler de kalıtsal bir bozukluk olmamasına rağmen hayatın bir döneminde hiperkoagülan durum ortaya çıkabilir. Oral kontraseptiflerin kullanımı, çeşitli hormon replasman tedavileri, heparin kullanımı, yaşlanma, geçirilmiş cerrahi girişimler, ağır yanıklar, uzun süreli yatak istirahati veya hareketsizlik, kanserler, hiperglisemi, polistemia vera, esansiyel trombositemi ya da orak hücreli anemi hastalıklarının seyrinde hastalarda pıhtılaşmaya eğilim artmıştır. Hastalıkların takibi sırasında tromboz riskleri olduğu göz önüne alınarak gerekli önlemler alınmalıdır. Özellikle sistemik hastalığı olan yaşlı bireylerde hareketsizlik ve dehidratasyon tromboemboli riskini oldukça artırmaktadır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
13 Derin Ven Trombozu Kalıtsal ya da kazanılmış pretrombotik durumların yol açtığı en önemli klinik tablolardan biridir. Tromboz oluşumunun fizyopatolojik mekanizmaları; endotel hasarının oluşması, kan akımının bozulması ve hiperkoagülabilitedir. En önemli risk faktörleri; yatak istirahati,özellikle ortopedik cerrahiler sonrasında immobilizasyon, gebelik, obesite, yaşlanma, alt ekstremite venlerinde yetmezlik ve variköz genişlemeler, travmalar, oral kontraseptiflerin kullanımı, sigara bağımlılığı, östrojen replasman tedavileri, kanserler, kalp yetmezliği şeklinde özetlenebilir. Derin ven trombozları çoğunlukla alt ekstremitelerin venlerinden kaynaklanır. Trombus oluşumuyla birlikte venin tıkanmasıyla bacakta şiddetli ağrı, şişlik, kızarıklık gibi bulgular görülür. Bu nedenle risk faktörü olan hastalarda uzun süreli yatak istirahati, ortopedik cerrahiler uygulanması gibi durumlarda mutlaka heparin profilaksisi yapılmalıdır. Popliteal, femoral ya da iliak venlerden kaynaklanan trombuslerin koparak ana ven sistemine karışmasıyla pıhtı sağ atriuma ve sağ ventriküle ulaşarak oradan da pulmoner arterlere gidebilir. pulmoner arterlerin dallarının tıkanması sonucu sol kalbe dönen oksijenlenmiş kan miktarı azalır. Sonuçta hastada yaygın hipoksemi bulguları ve solunum sıkıntısı görülür. Pulmoner tromboembolilerin %95 i alt ekstremite venlerinden gelen trombuslerle oluşmaktadır. Pulmoner emboliler oldukça ciddi hayatı tehdit edebilen klinik tablolardır. Kanama Bozuklukları Endotel hücrelerinde ve megakaryositlerde üretilen vwf; hem primer hem de segonder hemostazda önemlidir. Hemostatik sistemin bir diğer bozukluğu da kanama eğiliminin arttığı durumlardır. Bu tablolar da kalıtsal veya kazanılmış olabilir. Kalıtsal Kanama Bozuklukları Kalıtsal kanama bozuklukları en çok bazı pıhtılaşma faktörlerinin eksikliği veya aktivite bozukluklarından kaynaklanmaktadır. En sık görülenler; hemofililer, vwf hastalığı olup, daha nadiren afibrinojemi, FXIII eksikliği, FVII eksikliği veya FX eksikliği de görülebilir. Hemofililer Hemofililer X-e bağlı resesif kalıtılan, daha çok erkeklerde görülen ailesel bir kanama bozukluğu hastalığıdır. Hemofili A (Klasik Hemofili) ve Hemofili B (Christmas Hastalığı) olarak iki farklı tipi vardır. Hemofili A daha sık görülen tipidir ve tüm vakaların % 80 inden sorumludur. Hemofili A da FVIII eksikliği, Hemofili B de ise FIX eksikliği vardır. Fizyopatoloji: FVIII ve FIX karaciğerde üretilen zimojenler olup kanda belirli düzeylerde bulunurlar. FVIII kanda vwf e bağlı olarak taşınır, vwf, FVIII nin plazma proteazlarınca parçalanmasını önler. Hem FVIII hem de FIX aktive olduklarında kofaktör olarak pıhtılaşma kaskadındaki reaksiyonları katalizlerler. Pıhtılaşmanın gerekli olduğu durumlarda aktifleşen FVIII ve FIX bir araya gelerek kompleks oluştururlar. FVIII/FIX kompleksi FX u aktifleştirir. Aktif FX ise FV i aktifleştirerek ardından trombin oluşumunu dolayısıyla pıhtı oluşumunu sağlar. FVIII in veya FIX un azlığı ya da yokluğu durumunda, pıhtılaşmanın gerekli olduğu hallerde bu reaksiyonlar gerçekleşemez ya da yetersizdir. Dolayısıyla hastalarda spontan veya travma sonrası durdurulamayan kanamalar görülür. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
14 Klinik Bulgular: Hastalığa ait ilk bulgular genellikle yaşamın 6. ayında görülmeye başlar. Çocuk hareketlenmeye başladıkça özellikle diz, dirsek, ayak bileği eklemleri içine spontan kanamalar (hemartroz) olmasıyla kendini gösterir. Spontan kanamalar, burun kanamaları, diş eti kanamaları, minör travmalarla oluşan ciddi kanamalar, hematüri, beyin kanamaları ve gastrointestinal kanamalar görülebilir. Hematomların sinire bası yapması sonucunda ağrı hatta sinir felci görülebilir. Laboratuvar Bulguları: Plazmada FVIII veya FIX aktiviteleri azalmıştır. APTT süreleri normalin %50 si kadar uzamıştır. PT, kanama zamanı ve trombosit sayısı ve fonksiyonları normaldir. Tedavi: Spontan ya da travmalar sonrası olan kanamalarda, kan kaybının önlenmsi ve hemostazın sağlanabilmesi için eksik olan faktörün konsantreleri verilerek tedavi sağlanır. Bir vazopressin analoğu olan desmopressin de tedavide kullanılır. Desmopressin FVIII ve vwf ün depolarından salınımını sağlayarak bu faktörlerin plazma seviyelerini artırır. Bunun dışında hastanın klinik tablosuna göre semptomatik tedaviler verilir. Von Willebrand Hastalığı (vwh) En sık görülen kalıtımsal kanama bozukluğudur. Her iki cinste eşit oranda görülür. Genellikle yeni bir mutasyondan kaynaklanan vwh, otozomal dominant kalıtılır. Fizyopatoloji: vwf endotel hücrelerinde ve megakaryositlerde üretilir. vwf hem primer hem de segonder hemostazda önemlidir. Vasküler hasar bölgesine trombositlerin yapışması ve trombosit agregasyonu için vwf gereklidir. Yukarıda açıklandığı gibi FVIII in taşınması ve stabilizasyonu için de gereklidir. vwf olmadığında pıhtılaşma süreci bozulur; primer hemostatik tıkaç oluşumu ve pıhtılaşma kaskadında trombin oluşumu bozulmuştur. Klinik Bulgular: Hastalarda farklı klinik tablolar görülebilir, bazı hastalar asemptomatik olabilir. Başlıca klinik bulgular; kolay morarma, spontan veya hafif travmalarla oluşan burun ve diş eti kanamaları, menstruel kanamalarda artma ve postoperatif kanamalardır. Laboratuvar Bulguları: Hastaların plazmasında vwf düzeyleri ve aktiviteleri azalmıştır. Trombosit agregasyon testlerinde agregasyonun bozulduğu görülür. Tedavi: vwf konsantreleri ve desmopressin tedavide kullanılmaktadır. Kazanılmış Kanama Bozuklukları Kazanılmış kanama bozuklukları kalıtsal olanların aksine birden fazla faktörün etkilenmesiyle ortaya çıkmaktadır. Başlıca nedenleri; K vitamini eksikliği, karaciğer hastalıkları, böbrek yetmezlikleri, koagülasyon faktörlerinin inhibisyonu, pıhtılaşma faktörlerinin tüketiminde artma, masif transfüzyonlar ve bazı ilaçların kullanımıdır. Burada en sık görülen bazı klinik tablolardan söz edilecektir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
15 Yenidoğanın Hemorajik Hastalığı Türkiye de yenidoğanın hemorajik hastalığını önlemek için yenidoğanlara K vitamini profilaksisi uygulanmaktadır. Hemostazın sağlıklı yürütülebilmesi için gerekli pek çok faktörün aktifleşebilmesi K vitamini gerektirir. K vitaminine bağımlı faktörler; FII, VII, IX ile X ve protein C ve protein S dir. K vitamini yağda çözünen, kalın barsak bakterileri tarafından üretilen ve dietle de alınan bir vitamin olup karaciğerde depolanır. Yeni doğanda henüz kolon bakteriyel florası oluşmadığından ve bu vitaminin plasental geçişi çok iyi olmadığından K vitamini yetersizdir. Dolayısıyla yenidoğanın vitamin K bağımlı pıhtılaşma faktörlerinin aktiviteleri de yetersizdir. Türkiye de yenidoğanlara profilaktik olarak 1 mg sentetik vitamin K kas içi uygulanır. Profilaksi uygulanmadığında hastalığın görülme oranı yaklaşık %2 olup; klinik olarak gastrointestinal kanamalar, umblikal kanamalar hatta beyin kanamaları görülebilir. Disemine İntravasküler Koagülasyon (DIK) Diğer bir ifadeyle yaygın damar içi pıhtılaşması denen bu tablo tüm sistemleri ilgilendiren bir klinik durumdur. Altta yatan tetikleyici hastalık sebebiyle pıhtılaşma kaskadının aktivasyonuyla pıhtı üretiminde artma ve daha sonra da faktörlerin tükenmesine bağlı olarak tabloya kanamaların eklenmesi başlıca özelliğidir. Fizyopatoloji: Ağır enfeksiyonlar, sepsis, ciddi travmalar, pankreatit, şok, yaygın metastatik tümörler, yanıklar, zehirlenmeler, geçirilmiş operasyonlar, asidoz, amniyon sıvısı embolisi, abropsiyo plasenta, eklampsi ve ağır hemolitik tablolar DIK e neden olabilir. Tetikleyici mekanizma ne olursa olsun; sonuçta endotel hasarı, trombositlerin ve pıhtılaşma kaskadının aktivasyonu başlar. Pıhtılaşma sisteminin sürekli aktivasyonu sonucu kontrolsüz bir şekilde pıhtı oluşumu başlar. Büyük miktarlarda fibrin birikir. Oluşan pıhtılar damarlarda tıkanıklıklara yol açmaya başlar. Böylece yaygın olarak pek çok organda yetersiz kanlanmaya bağlı olarak organ yetmezlikleri ortaya çıkar. Diğer yandan fibrin birikimlerini ortadan kaldırmak için fibrinolitik sistem ve pıhtılaşmayı durdurabilmek için antikoagülan sistem aşırı çalışmaya başlar. Bir yandan pıhtılaşma faktörleri diğer yandan fibrinolitik sistem proteinleri tükenmeye başlar. Tüm bu olaylar sonucunda bir yandan trombotik olaylar diğer yandan kanamalar görülür. Çoklu organ yetmezlikleriyle tablo giderek ağırlaşır. Klinik Bulgular: Semptomlar doku iskemisine, organ yetmezliklerine ve kanamalara bağlıdır. Ağır kanamalar, hipotansiyon, üremi, solunum sıkıntısı görülür. Laboratuvar Bulguları: Direkt tanı koydurucu bir testi yoktur. Klinik bulgularla beraber PT, APTT, trombosit sayımı, D-dimer düzeyleri tanıya yardımcı olur. Tedavi: Altta yatan hastalığın tedavisi, pıhtılaşma sisteminin aktivasyonunu durdurabilmek için son derce önemlidir. Mortalitesi oldukça yüksektir. Genel olarak semptomatik tedavi uygulanır. Antikoagülan ve Fibrinolitik İlaçların Etki Mekanizmaları Kanaması ya da trombozu olan hastalar çeşitli yöntemlerle tedavi edilir; eksik olan spesifik faktörün verilmesi, eritrosit transfüzyonu, trombosit ve-veya plazma transfüzyonu gibi. Bu bölümde ise klinikte sık olarak kullanılan ilaçlar tartışılacaktır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
16 Vitamin K Antagonistleri FII, VII, IX, X ve protein C ve protein S, Vitamin K bağımlı faktörlerdir. Antikoagülan tedavide Vitamin K antagonistleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Kanın pıhtılaşması için FVII, IX, X ve protrombinin karboksilasyonu yani aktifleşmesi gerekir. Bu aktivasyon için Vitamin K gereklidir. Pıhtılaşmanın arttığı ve önlenmesinin gerektiği durumlarda en sık kullanılan ilaç grubu Vitamin K antagonistleridir. Warfarin bu grubun en sık kullanılan üyesidir. Warfarin kullanan hastalar PT, INR ile takip edilerek hemorajik komplikasyonların riski ve ilacın etkin dozu kontrol altında tutulur. Yetersiz tedavi dozu trombus oluşumunu engelleyemezken, yüksek dozlarda hayatı tehdit edici ciddi kanamalar görülebilir. Heparin ve Heparin Benzeri İlaçlar Yukarıda da anlatıldığı gibi heparin ATIII ün etkisini güçlendirerek antikoagülan etki gösterir. Heparin parenteral olarak uygulanır; ancak hastaların warfarin kullanımında olduğu kadar sık takibi gerekmez. Bazı hastalarda unfraksiyone heparin kullanımı sırasında heparine karşı otoantikorlar gelişebilir. Bu durumda hastalarda trombositopeni görülürken bir yandan da hayatı tehdit eden venöz ya da arteriyel trombusler oluşabilir. Direkt Trombin İnhibitörleri Argatroban yeni geliştirilmiş bir ilaç olup trombini parçalar. Özellikle heparinin kullanılamadığı durumlarda endikedir. Fibrinolitik İlaçlar Damar lumenini tıkayan derin ven trombozu, pulmoner emboli gibi durumlarda pıhtının eritilebilmesi ve organ perfüzyonunun yeniden sağlanabilmesi hayati öneme sahiptir. Bu amaçla fibrinolitik yolu aktive eden ilaçlar kullanılır. Streptokinaz ve ürokinaz bu grubun ilk ilaçları olup günümüzde rekombinant t-pa daha çok tercih edilmektedir. Bu tedaviler esnasında masif kanama riski olduğundan tedavi yakın takip altında ve yoğun bakım şartlarında uygulanmaktadır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
17 Özet Pıhtılaşma Sistemi Hastalıkları Vücudun, bir damar yaralanmasını takiben kan akımını kontrol altına alabilmesi, hayatı idame ettirmek için büyük öneme sahiptir. Kanın pıhtılaşmasını ve daha sonrasında da pıhtının çözülmesini sağlayan, diğer bir ifadeyle; kanın dolaşımda sıvı hâlde kalmasını sağlayan fizyolojik mekanizma, hemostaz olarak isimlendirilmektedir. Hemostazı sağlayan yapılar; vasküler yapı, trombositler, plazma koagülasyon faktörleri ve bu faktörlerin inhibitörleri ile fibrinolitik sistemden oluşmaktadır. hemostatik sistemde yer alan yapıların yapı veya fonksiyon bakımından bozulduğu çeşitli durumlar klinikte karşımıza kanamalar ya da trombozlarla karakterize hastalıklar olarak çıkmaktadır. Bu hastalıkların tanısında trombosit sayısı ve fonksiyonlarını değerlendiren trombosit sayımı, kanama zamanı, trombosit agregasyon testi, Aktive Parsiyel Tromboplastin Zamanı (APTT) ve Protrombin Zamanı (PT), faktör düzeyi ölçümleri, D-dimer düzeyi ölçümleri yapılmaktadır.. Trombosit sayısının 150X10 3 /mm 3 ün altına inmesi trombositopeni olarak adlandırılır. İdiopatik trombositopenik purpura sık görülen formu olup, trombosit sayısının azalması ve mukokutanöz kanamaların olmasıyla karakterizedir. Hemostatik sistemde protrombotik ve antitrombotik güçler arasında bir denge vardır. Bu denge protrombotik güçler yönünde değiştiğinde tromboz, antitrombotik güçler yönünde değiştiğinde ise kanama bozuklukları gerçekleşir. Başlıca pretrombotik durumlar; ATIII eksikliği, Protein C eksikliği, APC rezistansı, protein S eksikliği, hiperprotrombinemi, hiperhomosisteinemi, hiperlipoproteinemi, t-pa eksikliğidir. Hormon tedavileri, heparin kullanımı, yaşlanma, geçirilmiş cerrahi girişimler, ağır yanıklar, uzun süreli yatak istirahati, kanserler, hiperglisemi, polistemia vera, esansiyel trombositemi de pıhtılaşmaya eğilimi artırır. Kanamaya eğilimin arttığı hastalıklardan bazıları ise hemofililer, vwh, yaygın damar içi pıhtılaşma ve yenidoğanın hemorajik hastalığıdır. Hastalıkların tedavisinde eksik olan faktörlerin yerine konulması, antikoagülanlar veya fibrinolitik ilaçlar kullanılabilmektedir. Bunun yanında risk faktörlerinin değerlendirilmesi, profilaktik tedavi yaklaşımları, erken tanı ve tedavi oldukça önemlidir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
ÇOCUKLARDA TROMBOEMBOLİK HASTALIKLAR
ÇOCUKLARDA TROMBOEMBOLİK HASTALIKLAR Dr. Ülker Koçak Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Hematoloji Bilim Dalı HEMOSTAZ Prokoagülan Antifibrinolitik Antikoagülan Profibrinolitik ÇOCUKLARDA HEMOSTAZ
DetaylıKOAGÜLASYON TESTLERİ
KOAGÜLASYON TESTLERİ Koagülasyon nedir? Pıhtı oluşumudur; Örneğin, kanın pıhtılaşması. Koagülasyon; kandaki birçok protein veya koagülasyon faktörünün kimyasal reaksiyonu sonucu fibrin formasyonu ile sonuçlanan
DetaylıEDİNSEL KANAMA BOZUKLUKLARI VE KALITSAL TROMBOFİLİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU I. BÖLÜM TROMBOTİK TROMBOSİTOPENİK PURPURA TANI VE TEDAVİ KILAVUZU...
EDİNSEL KANAMA BOZUKLUKLARI VE KALITSAL TROMBOFİLİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU İÇİNDEKİLER Önsöz...iii Ulusal Tanı ve Tedavi Kılavuzu Çalışma Grupları... iv Kısaltmalar... vii Tablolar Listesi... xv Şekiller
DetaylıDr. Ecz. Murat Şüküroğlu
KAN ve HEMATOPOETİK SİSTEM ÜZERİNE ETKİLİ İLAÇLAR Dr. Ecz. Murat Şüküroğlu Hemostatik İlaçlar Antikoagülan İlaçlar Antiplatelet İlaçlar (Antitrombositik İlaçlar) Trombolitik İlaçlar (Fibrinolitik İlaçlar)
DetaylıKOAGÜLASYON TESTLERİ Dr. Çağatay KUNDAK DÜZEN LABORATUVARLAR GRUBU Hedefler Yaygın olarak kullanılan koagülasyon testlerini tanımak Bu testlerin hasta tanı ve takibinde etkin kullanılmasını sağlamak Koagulasyon
DetaylıKoagulan ve Antikoagulan Proteinlerin Trombozda Yeri
Koagulan ve Antikoagulan Proteinlerin Trombozda Yeri Prof. Dr. A. Emin Kürekçi Özel Lösante Hastanesi Sunum Planı Prokoagülan ve antikoagülanlar Koagülasyon zinciri Doğal antikoagülanların etki mekanizmaları
DetaylıHomeostaz. Pıhtılaşma Sisteminin Fizyolojisi ve Farmakolojik Modülasyonu. Serin proteaz 27.09.2014
Homeostaz Pıhtılaşma Sisteminin Fizyolojisi ve Farmakolojik Modülasyonu Dr. M. Cem Ar İç Hastalıkları Anabilim Dalı Hematoloji Bilim Dalı Yaşamın devamını sağlamak için organizmanın düzenleyici sistemler
DetaylıKANAMA BOZUKLUKLARI. Dr.Mustafa ÇETİN Dedeman Hematoloji Bölümü 2007
KANAMA BOZUKLUKLARI Dr.Mustafa ÇETİN Dedeman Hematoloji Bölümü 2007 Konular I. Kanamanın klinik bulguları II. Kanamaya neden olan hematolojik bozukluklar Platelet bozuklukları Koagulasyon faktör bozuklukları
DetaylıKanamanın durması anlamına gelir. Kanamanın durmasında üç eleman rol alır. Bunlar şunlardır:
Hemofili hastalığı dünyanın her tarafında görülebilen bir çeşit kanama bozukluğudur. Hastadaki ana sorun kanamanın durmasındaki gecikmedir. Bu yüzden pıhtılaşma gecikir ve hasta çok kanar. Ciddi organların
DetaylıVIII. FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU BÖLÜM ULUSAL TANI VE TEDAVİ KILAVUZU 2013
ULUSAL TANI VE TEDAVİ KILAVUZU 2013 FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ VIII. BÖLÜM TANI VE TEDAVİ KILAVUZU KALITSAL FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ Dr. M. Cem Ar ve THD Hemofili Bilimsel
DetaylıKoagülasyon Mekanizması
Koagülasyon Mekanizması Dr Cafer Adıgüzel Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ABD, Hematoloji BD 1 Hemostaz (Hemostasis or haemostasis) (Eski Yunanca: αἱμόστασις haimóstasis "styptic (drug)")
DetaylıKANAMA BOZUKLUKLARI DR ALPARSLAN MUTLU
KANAMA BOZUKLUKLARI DR ALPARSLAN MUTLU GENEL BAKIŞ Kan ve dokularda pıhtılaş ayı etkileyen elliden fazla madde (şi dilik) ulu uştur Bu ları azıları pıhtılaş ayı sağlar(prokoagülan) Diğerleri pıhtılaş ayı
DetaylıHEMOSTAZ. Güher Saruhan-Direskeneli. İ.Ü.İstanbul Tıp Fakültesi Fizyoloji AD
HEMOSTAZ Güher Saruhan-Direskeneli İ.Ü.İstanbul Tıp Fakültesi Fizyoloji AD HEMOSTAZ AŞAMALARI Damar hasarı Trombosit birikimi Fibrin oluşumu Fibrinden pıhtı oluşumu Pıhtının büzüşmesi Guyton & Hall 2006
DetaylıFİBRİN YIKIM ÜRÜNLERİ
FİBRİN YIKIM ÜRÜNLERİ Fibrin degradation products; FDP testi; FDPs; FSPs; Fibrin split products; Fibrin breakdown products; Fibrin yıkım ürünleri bir pıhtının parçalanması sırasında ortaya çıkan maddelerdir.
DetaylıHiperkoagülabilite Trombofili Tarama ve Tedavi DR ERMAN ÖZTÜRK
Hiperkoagülabilite Trombofili Tarama ve Tedavi DR ERMAN ÖZTÜRK Hiperkoagülobilite / Trombofili Nedir? Neden test ediyoruz? Kimlerde test edelim? Neyi test edelim? Tedaviye katkısı? Ne ile tedavi? Ne süre
DetaylıKan hastalıklarının tedavisinde kullanılan ilaçlar. Prof. Dr. Öner Süzer
Kan hastalıklarının tedavisinde kullanılan ilaçlar Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 2 1 Damar hasarına normal yanıt Damar sisteminin delici ve kesici fiziksel yaralanmaları sonucunda trombositler,
Detaylı4/12/2019. Pıhtılaşma Sisteminin Fizyolojisi ve Farmakolojik Modülasyonu. Homeostaz. Serpin (Serin proteaz inhibitörü) Trombin
Homeostaz Pıhtılaşma Sisteminin Fizyolojisi ve Farmakolojik Modülasyonu Dr. M. Cem Ar İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa İç Hastalıkları Hematoloji Yaşamın devamını sağlamak için organizmanın düzenleyici
DetaylıPAROKSİSMAL NOKTÜRNAL HEMOGLOBİNÜRİ VE GÖĞÜS HASTALIKLARI. Dr. Alev GÜRGÜN Ege ÜTF Göğüs Hastalıkları AD. alev.gurgun@ege.edu.tr
PAROKSİSMAL NOKTÜRNAL HEMOGLOBİNÜRİ VE GÖĞÜS HASTALIKLARI Dr. Alev GÜRGÜN Ege ÜTF Göğüs Hastalıkları AD alev.gurgun@ege.edu.tr HİPERKOAGÜLABİLİTE PRİMER 1. Anormal fibrin oluşumuna neden olanlar: AT III
DetaylıDr. Fevzi Altuntaş Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi
Dr. Fevzi Altuntaş Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Trombofili Pıhtılaşmaya eğilim Akkiz veya edinsel Psikiyatri dahil tıbbın tüm dallarını kapsar!!! Koagulasyon-Kanama
DetaylıKOAGÜLOPATİDE YATAKBAŞI TANISAL YÖNTEMLER. Dr Reyhan POLAT Dışkapı Yıldırım Beyazıt EAH Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği
KOAGÜLOPATİDE YATAKBAŞI TANISAL YÖNTEMLER Dr Reyhan POLAT Dışkapı Yıldırım Beyazıt EAH Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği Kış Sempozyumu 6-9 Mart 2014 Sunum Planı Hemostaz Monitörizasyonu Standart Koagülasyon
DetaylıYARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger
YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik ve fonksiyonel bütünlük
DetaylıTedavi. Tedavi hedefleri;
Doç. Dr. Onur POLAT Tedavi DVT tanısı konduktan sonra doğal gidişine bırakılırsa, ölümcül komplikasyonu olan PE ve uzun dönemde sakatlık oranı son derece yüksek olan posttromboflebitik sendrom ve Pulmoner
DetaylıSunumun Amacı. Fizyolojik hemostaz ve bileşenleri
Sunumun Amacı Temel bilgilerle Fizyolojik hemostaz ve bileşenleri Patolojik hemostaz kavramı Kontakt sistem aktivasyonu Hemostazda hücrelerin rolü Başlıklarında farkındalığı arttırma Doğal inhibitör sistem
DetaylıII. BÖLÜM HEMOFİLİDE KANAMA TEDAVİSİ
HEMOFİLİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU Önsöz... IX-X Türk Hematoloji Derneği Yönetim Kurulu... XI Hemofili Bilimsel Alt Komitesi Üyeleri (2014-2018 dönemi)... XI Kısaltmalar... XII I. BÖLÜM HEMOFİLİ TANISI TANIM...
DetaylıHEMOSTAZİS S VE DOÇ.. DR. MEHMET FERAHMAN GENEL CERRAHİ AD.
HEMOSTAZİS S VE TRANSFÜZYON TEDAVİSİ DOÇ.. DR. MEHMET FERAHMAN GENEL CERRAHİ AD. HEMOSTAZ MEKANİZMALARI Damar Cevabı Trombosit aktivitesi Pıhtılaşma mekanizması Fibrinolitik sistem Damar cevabı Kanama
DetaylıKan Liflerinin Biyokimyası
Handan Yavuz Adil Denizli Kan Liflerinin Biyokimyası Kırmızı kan hücreleri fibrin ipliklerinden oluşan bir ağa yakalanmış böylece kan kaybı oluşmamış. Örümcek ipeği çok sert, bir o kadar hafif, olağanüstü
DetaylıFibrinolytics
ANTİPLATELET İLAÇLAR Fibrinolytics Adezyon Aktivasyon (agonist bağlanma) Agregasyon Aktivasyon (şekil değişikliği) Antiplatelet İlaçlar Antiplatelet ilaçlar Asetilsalisilik asit (aspirin) P2Y12 antagonistleri
DetaylıKANAMA BOZUKLUĞU VE TRAVMA KAMİL TÜNAY AKÜ ACİL TIP ABD ATUDER 2013
KANAMA BOZUKLUĞU VE TRAVMA KAMİL TÜNAY AKÜ ACİL TIP ABD ATUDER 2013 Acil serviste görülen kanamalı hastaların çoğu travma sonucu normal hemeostatik mekanizmalı kişilerdir ve spesifik testlere gerek yoktur.
DetaylıTROMBOFİLİ TARAMASI KİME NE ZAMAN NASIL. Doç. Dr. Özgür Yeniel
TROMBOFİLİ TARAMASI KİME NE ZAMAN NASIL Doç. Dr. Özgür Yeniel Hemostaz Kan kaybının önlenmesi Kan ve dokular pıhtılaşma sistemini etkikleyen çok sayıda faktör içermektedir Prokoagülan < Antikoagülan Sınırlandırılmış
DetaylıGebelik ve Trombositopeni
Gebelik ve Trombositopeni Prof.Dr. Sermet Sağol EÜTF Kadın Hast. ve Doğum AD Gebelik ve Trombositopeni Kemik iliğinde megakaryosit hücrelerinde üretilir. Günde 35.000-50.000 /ml üretilir. Yaşam süresi
DetaylıKAN VE KAN ÜRÜNLERİNİN KANITA DAYALI KULLANIMI
KAN VE KAN ÜRÜNLERİNİN KANITA DAYALI KULLANIMI Prof. Dr. Mehmet Sönmez KTÜ Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Trabzon TRANSFÜZYON=TRANSPLANTASYON KAN TRANSFÜZYON REAKSİYONLARI Sıklığı: % 5-10 % 10 % 1
DetaylıKoagülasyon Fizyolojisi
Koagülasyon Fizyolojisi Dr. Tiraje Celkan Pediatrik Hematoloji-Onkoloji Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 26 Mart 2016 Ankara Yan dal okulu 1 kanama Tromboz 2 pıhtılaşma antikoagülanlar Prokoagülanlar kanama Prokoagülanlar
DetaylıTürk Pediatrik Hematoloji Derneği (TPHD) Hemofilide Cerrahi Çalıştayı Uzlaşı Raporu
Türk Pediatrik Hematoloji Derneği (TPHD) Hemofilide Cerrahi Çalıştayı Uzlaşı Raporu Türk Pediatrik Hematoloji Derneği Hemofili/Hemostaz/Tromboz Alt Çalışma grubu tarafından 25 Eylül 2010 tarihinde düzenlenen
DetaylıENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER
ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER Endotel Damar duvarı ve dolaşan kan arasında tek sıra endotel hücresinden oluşan işlevsel bir organdır Endotel en büyük endokrin organdır 70 kg lik bir kişide, kalp kitlesix5
DetaylıİÇİNDEKİLER. Önsöz... iii Ulusal Tanı ve Tedavi Kılavuzu Çalışma Grupları... iv Kısaltmalar... vii Tablolar Listesi... xiii Şekiller Listesi...
HEMOFİLİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU İÇİNDEKİLER Önsöz... iii Ulusal Tanı ve Tedavi Kılavuzu Çalışma Grupları... iv Kısaltmalar... vii Tablolar Listesi... xiii Şekiller Listesi... xiii I. BÖLÜM HEMOFİLİ TANI
DetaylıKAYNAK:Türk hematoloji derneği
KAYNAK:Türk hematoloji derneği HİT, heparinin tetiklediği bir immün yanıt sonucu, trombositlerin antikor aracılı aktivasyonu ve buna bağlı tüketimi ile oluşan, trombositopeni ve tromboz ile karakterize
DetaylıACİL SERVİSTE HEMOFİLİ VE DİĞER KANAMA BOZUKLUKLARI. DOÇ. DR. FİKRET BİLDİK Antalya-2013
ACİL SERVİSTE HEMOFİLİ VE DİĞER KANAMA BOZUKLUKLARI DOÇ. DR. FİKRET BİLDİK Antalya-2013 Sunum Planı Hemostaz Kanama diyatezi Hemofili A ve B Tanım Klinik ve laboratuar Genel yaklaşım Tedavi Von Willbrand
DetaylıHEMATOLOJİYE YOLCULUK
HEMATOLOJİYE YOLCULUK VAKA 1 30 yaşında kadın Düşme sonrası sol bacak ve baldırda kontüzyon ve şişlik Doppler USG de sol bacakta derin vende tromboz Özgeçmiş: 1,5 yıl önce iskemik inme, 5 ay önce gebeliğin
DetaylıNADİR FAKTÖR EKSİKLİKLERİ. Prof. Dr. Özcan Bör Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Bilim Dalı
NADİR FAKTÖR EKSİKLİKLERİ Prof. Dr. Özcan Bör Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Bilim Dalı Nadir Faktör Eksiklikleri Hemofili A, Hemofili B ve von Willebrand hastalığı dışında
DetaylıSEREBRAL TROMBOZLU ÇOCUKLARDA KLİNİK BULGULAR VE TROMBOTİK RİSK FAKTÖRLERİ
SEREBRAL TROMBOZLU ÇOCUKLARDA KLİNİK BULGULAR VE TROMBOTİK RİSK FAKTÖRLERİ Ankara Çocuk Sağlığı Hastalıkları Hemotoloji Onkoloji Eğitim Araştırma Hastanesi 2 Amaç Klinik bulguların özellikleri Kalıtsal
DetaylıNEFROTİK SENDROM. INTERN DR. H.RUMEYSA DAĞ Eylül 2013
NEFROTİK SENDROM INTERN DR. H.RUMEYSA DAĞ Eylül 2013 NEFROTİK SENDROM NEDİR? Nefrotik sendrom ; proteinüri (günde 3.5gr/gün/1.73 m2), hipoalbüminemi (
DetaylıDENİZLİ İLİNDE SAĞLIKLI KİŞİLERDE AKTİVE PROTEİN C DİRENCİ VE FAKTÖR V LEİDEN SIKLIĞI UZMANLIK TEZİ. Dr. SİBEL KABUKÇU HACIOĞLU DENİZLİ 2004
T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI DENİZLİ İLİNDE SAĞLIKLI KİŞİLERDE AKTİVE PROTEİN C DİRENCİ VE FAKTÖR V LEİDEN SIKLIĞI UZMANLIK TEZİ Dr. SİBEL KABUKÇU HACIOĞLU DENİZLİ
DetaylıİNNOHEP 10 000 IU / ml KULLANIMA HAZIR ENJEKTÖR 0.45 ml PROSPEKTÜS
PROSPEKTÜS FORMÜLÜ : 0.45 ml lik enjektör içinde; Tinzaparin sodyum 4 500 IU Anti-Xa Sodyum asetat, 3H2O 2.25 mg Enjeksiyonluk su k.m. 0.45 ml FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİ: Farmakodinamik Özellikler: Tinzaparin
DetaylıHEMOLİTİK ÜREMİK SENDROM ETİYOPATOGENEZ
HEMOLİTİK ÜREMİK SENDROM ETİYOPATOGENEZ Dr. Nurcan Cengiz 1955 de tanımlandı (Gasser) Çocukluk çağında akut böbrek yetmezliğinin en sık nedenlerindendir. Batıda kronik böbrek yetmezliğinin de önemli sebeplerinden
DetaylıHEMATOLOJİK DEĞERLENDİRME. Dr. S. Sami Kartı Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bölümü
HEMATOLOJİK DEĞERLENDİRME Dr. S. Sami Kartı Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bölümü Acil Servis Vaka1 24 yaşında kadın 10 gündür devam eden halsizlik-kırgınlık, baş ağrısı, ateş yakınmalarıyla
Detaylı4 TROMBOZ S B YOK MYASI
4 TROMBOZ S B YOK MYASI Biyokimyas 1-4 Trombozis,çokfaktörlü bir fenomen olup plazmatik, vasküler ve hücresel komponentleri vard r. Patogenezi ise bulundu u bölgeye göre de iflmektedir. (Venöz, arteryel,
DetaylıDAMAR HASTALIKLARINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR
T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI D.P.Ü. KÜTAHYA EVLİYA ÇELEBİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ DAMAR HASTALIKLARINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR PROF. DR. AHMET HAKAN VURAL OP. DR. GÜLEN SEZER ALPTEKİN ERKUL OP. DR. SİNAN ERKUL
DetaylıCerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu
Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Travma ve cerrahiye ilk yanıt Total vücut enerji harcaması artar Üriner nitrojen atılımı azalır Hastanın ilk resüsitasyonundan sonra Artmış
DetaylıTrombofili nin Tekrarlayan Gebelik Kayıplarındaki Rolü. Dr. Ayhan SUCAK
Trombofili nin Tekrarlayan Gebelik Kayıplarındaki Rolü Dr. Ayhan SUCAK www.tmftpkongre2012 Tekrarlayan gebelik kaybı TANIM European Society for Human Reproduction and Embryology 20 haftalık amenoreden
DetaylıDOLAŞIM SİSTEMİ TERİMLERİ. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire
DOLAŞIM SİSTEMİ TERİMLERİ Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire Dokuların oksijen ve besin ihtiyacını karşılayan, kanın vücutta dolaşmasını temin eden, kalp ve kan damarlarının meydana getirdiği sisteme dolaşım
Detaylı4.SINIF HEMATOLOJI DERSLERI
4.SINIF HEMATOLOJI DERSLERI DERS 1: HEMOLİTİK ANEMİLER Bir otoimmun hemolitik aneminin tanısı için aşağıda yazılan bulgulardan hangisi spesifiktir? a. Retikülosit artışı b. Normokrom normositer aneminin
DetaylıANEMİYE YAKLAŞIM. Dr Sim Kutlay
ANEMİYE YAKLAŞIM Dr Sim Kutlay KBH da Demir Eksikliği Nedenleri Gıda ile yetersiz demir alımı Üremiye bağlı anoreksi,düşük proteinli (özellikle hayvansal) diyetler Artmış demir kullanımı Eritropoez stimule
DetaylıVenöz tromboemboli. Akut dönemde pulmoner emboli Kronik dönemde post tromboflebitik sendrom
Doç. Dr. Onur POLAT Venöz tromboemboli Venöz tromboemboli (VTE) öldürebilir olduğu gibi önlenebilir bir hastalıktır. VTE başlığı altında ilk karşımıza çıkan derin ven trombozudur. DVT önemli bir hastalık
DetaylıProf Dr Ayten Bilir Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı
KOAGULASYON Prof Dr Ayten Bilir Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı 14-17 Mart 2013 19. Kış Sempozyumu Uludağ / Bursa 1 Gebelik ve Hematoloji Anemi
DetaylıAnestezi Uygulama II Bahar / Ders:9. Anestezi ve Emboliler
Anestezi Uygulama II 2017-2018 Bahar / Ders:9 Anestezi ve Emboliler Öğr. Gör. Ahmet Emre AZAKLI Emboli Nedir? Damarlarda dolaşan kan içerisine hava ya da yabancı cisim girişine bağlı olarak, dolaşımı engelleyen
Detaylı5.) Aşağıdakilerden hangisi, kan transfüzyonunda kullanılan kan ürünlerinden DEĞİLDİR?
DERS : KONU : MESLEK ESASLARI VE TEKNİĞİ KAN VE KAN ÜRÜNLERİ TRANSFÜZYONU 1.) Kanın en önemli görevini yazın : 2.) Kan transfüzyonunu tanımlayın : 3.) Kanın içinde dolaştığı damar çeşitlerini yazın : 4.)
DetaylıHEREDİTER SFEROSİTOZ. Mayıs 14
HEREDİTER SFEROSİTOZ İNT.DR.DİDAR ŞENOCAK Giriş Herediter sferositoz (HS), hücre zarı proteinlerinin kalıtsal hasarı nedeniyle, eritrositlerin morfolojik olarak bikonkav ve santral solukluğu olan disk
DetaylıAKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015
AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015 Nonkardiyojenik Akciğer Ödemi Şok Akciğeri Travmatik Yaş Akciğer Beyaz Akciğer Sendromu
DetaylıProtrombin kompleks konsantreleri. Trakya Üniv. Tıp Fak. Hematoloji BD mdemir@trakya.edu.tr
Antifibrinolitik tedavi, rfviia ve Protrombin kompleks konsantreleri Trakya Üniv. Tıp Fak. Hematoloji BD mdemir@trakya.edu.tr Sunum Akışı Kanama durdurucularının etki mekanizmaları Rekominant FVIIa nın
DetaylıIV. FAKTÖR VII EKSİKLİĞİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU BÖLÜM ULUSAL TANI VE TEDAVİ KILAVUZU 2013
ULUSAL TANI VE TEDAVİ KILAVUZU 2013 FAKTÖR VII EKSİKLİĞİ IV. BÖLÜM TANI VE TEDAVİ KILAVUZU FAKTÖR VII EKSİKLİĞİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU FAKTÖR VII EKSİKLİĞİ Dr. Tunç FIŞGIN ve THD Hemofili Bilimsel Alt
DetaylıKanamalı Hastaya Yaklaşım. Prof. Dr. Murat Söker
Kanamalı Hastaya Yaklaşım Prof. Dr. Murat Söker Kanamalı hasta Acil hasta Hemostatik Mekanizma Primer Vasküler yapı Trombosit Sekonder Koagülasyon proteinleri Trombosit aktivasyonu Normal trombositler
DetaylıPulmoner Emboli Profilaksisi. Tanım. Giriş. Giriş 12.06.2010. Dr. Mustafa YILDIZ Fırat Üniversitesi Acil Tıp AD. Pulmoneremboli(PE):
Pulmoner Emboli Profilaksisi Dr. Mustafa YILDIZ Fırat Üniversitesi Acil Tıp AD m Pulmoneremboli(PE): Bir pulmonerartere kan pıhtısının yerleşmesi Distaldeki akciğer parankimine kan sağlanaması Giriş Tipik
DetaylıTrombositopenili Hastaya Yaklaşım Çanakkale Devlet Hastanesi. ATU Dr. Kenan ATAÇ
Trombositopenili Hastaya Yaklaşım Çanakkale Devlet Hastanesi ATU Dr. Kenan ATAÇ Trombosit 2-4 µm çapında disk şeklinde hücreler Megakaryositlerden üretilmektedirler 7-10 gün mikrolitrede 150.000-450.000
DetaylıYenidoğanda Kalıtsal Kanama Bozukluklarına Yaklaşım
Yenidoğanda Kalıtsal Kanama Bozukluklarına Yaklaşım Prof. Dr. Can BALKAN Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hematoloji B.D. 24 Kasım 2018, Ankara HEMOSTAZ Etkin bir Hemostaz için Sağlam damarlar Yeterli
DetaylıHemostaz Mekanizmas. Prof. Dr. Burhan Ferhano lu
.Ü. Cerrahpafla T p Fakültesi Sürekli T p E itimi Etkinlikleri Kanama ve Tromboza E ilim Sempozyum Dizisi No: 36 Kas m 2003; s. 9-16 Hemostaz Mekanizmas Prof. Dr. Burhan Ferhano lu Hemostaz, kan n dolafl
DetaylıDalakda uzun süreli konjesyon hemosiderin birkimi ve fibrozise (siderofibrotik odak) yol açar. Bunlara Gamna Gandy cisimciği denir.
1) Şiddetli şokta, böbrekte aşağıdakilerden hangisi görülür? (1999 EYLÜL) a.glomerulonefrit b.pyelonefrit c.akut tubuler lezyon d.papiller nekroz e.akut interstisiyel nefrit Hipovolemik şokta böbrekte
DetaylıHEMOLİTİK ÜREMİK SENDROM
HEMOLİTİK ÜREMİK SENDROM KOMPLEMAN SİSTEM GENLERİNDE MUTASYON VARLIĞI GENOTİP FENOTİP İLİŞKİSİ VE TEDAVİ Ş. Hacıkara, A. Berdeli, S. Mir HEMOLİTİK ÜREMİK SENDROM (HÜS) Hemolitik anemi (mikroanjiopatik
DetaylıKan dokusu. Hematokriti hesaplamak için eritrositlerle dolu olan tüpün uzunluğu kanla dolu tüpün uzunluğuna bölünüp, çıkan sonuç 100 ile çarpılır.
Kan dokusu Kan, hücrelerden ve plazma adı verilen bir sıvıdan oluşmuştur. Hücreler eritrositler (kırmızı kan hücreleri), lökositler (beyaz kan hücreleri) ve trombositlerdir. Hücrelerin % 99 undan fazlasını
DetaylıKocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Hematoloji BD Olgu Sunumu 8 Şubat 2018 Perşembe. Dr.
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Hematoloji BD Olgu Sunumu 8 Şubat 2018 Perşembe Dr. Duygu Köse KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI
DetaylıKANAMA HASTALIKLARI. Doç. Dr. Serap Karaman
KANAMA HASTALIKLARI Doç. Dr. Serap Karaman Hemostatik sistem ve hemostaz Vücutta damar hasarı olduğunda kanama olmasını önleyen, kanamanın durmasını sağlayan sisteme hemostatik sistem; Kanamanın kontrolü
DetaylıPediatrik Tromboz. Doç.Dr. Serap Karaman
Pediatrik Tromboz Doç.Dr. Serap Karaman Hemostaz nedir? - Kanamanın durdurulması - Dolaşımın bütünlüğünün korunması Trombofili thrombos.. pıhtı philein.. sevmek trombofili.. tromboza eğilim genellikle
DetaylıHasar Kontrol Cerrahisi yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır.
Doç. Dr. Onur POLAT Hasar Kontrol Cerrahisi 1992 yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır. Hasar Kontrol Cerrahisi İlk aşama; Kanama ve kirlenmenin
DetaylıFİBRİN YIKIM ÜRÜNLERİ
FİBRİN YIKIM ÜRÜNLERİ Fibrin degradation products; FDP testi; FDPs; FSPs; Fibrin split products; Fibrin breakdown products; Fibrin yıkım ürünleri bir pıhtının parçalanması sırasında ortaya çıkan maddelerdir.
DetaylıDamar Hasarı: Travma, cerrahi
Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Sedat Gürkök Göğüs Cerrahisi Pulmoner Tromboemboli Giriş Pulmoner emboli (PE) pulmoner arter dallarının sistemik venler aracılığıyla taşınan
DetaylıYakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu. Yaşlı Bakım-Ebelik. YB 205 Beslenme İkeleri
Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Yaşlı Bakım-Ebelik YB 205 Beslenme İkeleri Uzm. Dyt. Emine Ömerağa emine.omeraga@neu.edu.tr YAŞLANMA Amerika da yaşlı bireyler eskiye göre
DetaylıDAMAR DUVARI VE ENDOTELİN TROMBOZDA YERİ
DAMAR DUVARI VE ENDOTELİN TROMBOZDA YERİ Prof. Dr. Hale Ören Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Hematoloji Bilim Dalı, İzmir 26.03.2016, TPHD OKULU ANKARA Pıhtı olușumu normal olarak çeșitli
DetaylıLABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU
LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU Alanin Transaminaz ( ALT = SGPT) : Artmış alanin transaminaz karaciğer hastalıkları ( hepatosit hasarı), hepatit, safra yolu hastalıklarında ve ilaçlara bağlı olarak
DetaylıTıp Fakültesi. Çocuk Sağlığı Kocaeli ve Hastalıkları Üniversitesi Anabilim Dalı Tıp Fakültesi. Çocuk Hematoloji Bilim Dalı.
Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı Kocaeli ve Hastalıkları Üniversitesi Anabilim Dalı Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı Çocuk Hematoloji ve Hastalıkları Bilim Anabilim Dalı Dalı Olgu Sunumu Çocuk Hematoloji Bilim Dalı
DetaylıKARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE TÜTÜN KULLANIMI: MEKANİZMA. Mini Ders 2 Modül: Tütünün Kalp ve Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi
KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE TÜTÜN KULLANIMI: MEKANİZMA Mini Ders 2 Modül: Tütünün Kalp ve Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi TEMEL SLAYTLAR Kardiyovasküler Hastalıkların Epidemiyolojisi
DetaylıVAKA SUNUMU. Dr. Neslihan Çiçek Deniz. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nefrolojisi Bölümü
VAKA SUNUMU Dr. Neslihan Çiçek Deniz Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nefrolojisi Bölümü N.E.K. 5.5 YAŞ, KIZ 1. Başvuru: Haziran 2011 (2 yaş 4 aylık) Şikayet: idrar renginde koyulaşma Hikaye: 3-4
DetaylıGENEL BİLGİLER. Preterm doğuma neden olan faktörler:
GİRİŞ VE AMAÇ Yenidoğan döneminde, özellikle yaşamın ilk günlerinde birçok sistemde olduğu gibi hemostatik sistemde de bir adaptasyon söz konusudur. Yenidoğanlarda bir çok koagulasyon faktöründeki eksiklikler
DetaylıHEMOSTAZ CERRAHİ KANAMA TRANSFÜZYON. Prof. Dr. Süphan ERTÜRK Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı
HEMOSTAZ CERRAHİ KANAMA TRANSFÜZYON Prof. Dr. Süphan ERTÜRK Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı HEMOSTAZ Hemostaz Vazokonstrüksiyon Trombosit fonksiyonları PRİMER HEMOSTAZ Koagülasyon
DetaylıHEMOSTAZDA LABORATUVAR Hangi test, kime, ne zaman, sonuçları nasıl değerlendireceğim?
HEMOSTAZDA LABORATUVAR Hangi test, kime, ne zaman, sonuçları nasıl değerlendireceğim? TPHD-2013 Hemostaz Yan Dal Okul Programı Prof. Dr. A. Muzaffer Demir Trakya Üniv. Tıp Fak. İç Hastalıkları AD Hematoloji
DetaylıYrd. Doç. Dr. İlyas Yolbaş Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD
Yrd. Doç. Dr. İlyas Yolbaş Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD KOMPLEMAN SİSTEMİ Kompleman sistem, (Compleman system) veya tamamlayıcı sistem, bir canlıdan patojenlerin temizlenmesine yardım eden biyokimyasal
DetaylıDirek Trombin İnhibitörleri. Yrd. Doç. Dr. Şükrü Gürbüz İnönü Üniversitesi Acil Tıp AD
Direk Trombin İnhibitörleri Yrd. Doç. Dr. Şükrü Gürbüz İnönü Üniversitesi Acil Tıp AD Antikoagülan tedavi Tromboembolik olaylar günümüzde en önemli ölüm nedenlerinin başında gelmektedir Risk faktörlerine
DetaylıYENİ ORAL ANTİKOAGÜLANLAR PROF. DR. TUFAN TÜKEK
YENİ ORAL ANTİKOAGÜLANLAR PROF. DR. TUFAN TÜKEK İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ABD Varfarin etkinliğinin kanıtlanmış olmasına rağmen suboptimal ve düşük kullanım oranı nedeniyle yeni oral antikoagülan
DetaylıYaygın Damar İçi Pıhtılaşma Sendromu (YDPS) TANI VE TEDAVİ KLAVUZU
Yaygın Damar İçi Pıhtılaşma Sendromu (YDPS) TANI VE TEDAVİ KLAVUZU TANIM Yaygın damar içi pıhtılaşma sendromu (YDPS) altta yatan primer bir hastalığın varlığında; koagülasyon sisteminin aşırı ve kontrolsüz
DetaylıKRİYOGLOBÜLİN. Cryoglobulins; Soğuk aglutinin;
KRİYOGLOBÜLİN Cryoglobulins; Soğuk aglutinin; Kriyoglobülin kanda bulunan anormal proteinlerdir ve 37 derecede kristalleşirler. Birçok hastalık sırasında ortaya çıkabilirler ancak vakaların %90ı Hepatit
DetaylıADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği
ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği SUNU PLANI Tanım ve Epidemiyoloji Adrenal bez anatomi Etiyoloji Tanı Klinik Tedavi TANIM-EPİDEMİYOLOJİ Adrenal
DetaylıHenoch-Schöenlein Purpurası
www.printo.it/pediatric-rheumatology/tr/intro Henoch-Schöenlein Purpurası 2016 un türevi 1. HENOCH-SCHÖENLEİN PURPURASI NEDİR? 1.1 Nedir? Henoch-Shöenlein purpurası (HSP), küçük kan damarlarının (kapilerlerin)
DetaylıKANAMALI HASTAYA YAKLAŞIM. Dr.Mualla Çetin Hacetepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi Pediatrik Hematoloji Ünitesi
KANAMALI HASTAYA YAKLAŞIM Dr.Mualla Çetin Hacetepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi Pediatrik Hematoloji Ünitesi Hemostatik Sistem Damar duvarı Trombositler Pıhtılaşma faktörleri Hemostaz Primer hemostaz Sekonder
DetaylıKONJENİTAL TROMBOTİK TROMBOSİTOPENİK PURPURA TANILI ÜÇ OLGU
KONJENİTAL TROMBOTİK TROMBOSİTOPENİK PURPURA TANILI ÜÇ OLGU Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ankara Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hematoloji Onkoloji SUAM Dilek Kaçar, Tekin Aksu, Pamir Işık, Özlem Arman
DetaylıCerrahi İşlem Öncesi Koagülasyon Testleri Bozuk Olan Hastada Ne Yapmalıyım?
Cerrahi İşlem Öncesi Koagülasyon Testleri Bozuk Olan Hastada Ne Yapmalıyım? Dr. Mehmet ŞENCAN Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Giriş Cerrahi işlemler sırasında hemostatik sistem
DetaylıEGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ
EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ İçerik Dolaşım sisteminin kısa anatomi ve fizyolojisi Egzersizde periferal dolaşımın düzenlenmesi-etkili mekanizmalar Damar endotelinin ve Nitrik Oksitin (NO) periferal
DetaylıSİSTEMİK HASTALIKLARDA TROMBOZ
SİSTEMİK HASTALIKLARDA TROMBOZ Prof. Dr. Zeynep KARAKAŞ zeynepkar@hotmail.com İ.Ü. İTF. Pediatrik Hematoloji&Onkoloji B.D ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE TROMBOZ THROMBOS (Yunanca) Küme, yığın veya yumru Leucophlegmasia
DetaylıKAN TRANSFÜZYON TEDAVİSİ. Dr. Emre ÇAMCI
KAN TRANSFÜZYON TEDAVİSİ Dr. Emre ÇAMCI Amaç ve Hedefler Kan grupları Kan transfüzyon endikasyonları Kan ve kan ürünlerinin hazırlanması ve saklanması Komponent tedavisi Transfüzyon komplikasyonları Masif
DetaylıII. PROTROMBİN (FAKTÖR II) EKSİKLİĞİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU BÖLÜM ULUSAL TANI VE TEDAVİ KILAVUZU 2013
ULUSAL TANI VE TEDAVİ KILAVUZU 2013 PROTROMBİN (FAKTÖR II) EKSİKLİĞİ II. BÖLÜM TANI VE TEDAVİ KILAVUZU 13 14 FAKTÖR II (PROTROMBİN) EKSİKLİĞİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU PROTROMBİN (FAKTÖR II) EKSİKLİĞİ Dr.
DetaylıTromboz ve tromboz tedavisi komplikasyonları. Prof. Dr. Özcan Bör Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi
Tromboz ve tromboz tedavisi komplikasyonları Prof. Dr. Özcan Bör Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Trombozun komplikasyonları Trombozun kliniği; tromboembolik olayın yerine,
DetaylıIX. BÖLÜM KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011
ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011 KRONİK HASTALIK ANEMİSİ IX. BÖLÜM TANI VE TEDAVİ KILAVUZU KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU GİRİŞ VE TANIM Kronik
DetaylıKoagülasyon bozukluğuna bağlı postpartum hemorajiye yaklaşım. Doç. Dr. Mahmut Öncül İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum AD
Koagülasyon bozukluğuna bağlı postpartum hemorajiye yaklaşım Doç. Dr. Mahmut Öncül İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum AD Ne zaman şüphelenmeli?? Aile öyküsü olanlarda Menoraji öyküsünde
Detaylı