Osman Akçokraklı. (Bahçesaray, )

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Osman Akçokraklı. (Bahçesaray, 1879-1938)"

Transkript

1 Osman Akçokraklı (Bahçesaray, ) Osman Akçokraklı, 1879 yılında Bahçesaray'da doğdu. Babası Akçokrak köyünden olduğu için, Akçokralı soyadını almıştır. Ailenin altı çocuğu olduysa da, Osman Akçokrakli'nın haricindeki bütün çocuklar küçük yaşlarda hastalanarak öldüler. 15 yaşına kadar Bahçesaray'da yaşayan Akçokraklı, ilk ve orta okulu burada okudu. O dönemde Bahçesaray'da yaşayan tanınmış matbaacı İlyas Boraganskiy'den hattatlık dersleri aldı. 1894'te orta okulu bitirdikten sonra, Akmescit'e giderek orada lise öğrenimini tamamladı. 19. Yüzyılın sonu ile 20. Asrın başlarında St.Petersburg'da orduda çalışan Osman Akçokraklı, bölge kâtibi oldu yıllan arasında, İstanbul ve Kahire'de okudu. Birkaç sene boyunca Rusya içlerinde ve komşu ülkelere seyahatler yaptı seneleri arasında, Kredit Bankı'nda idareci ve "Kitaphane Cemiyeti"nin başkanlığı gö revlerini yaptı. Bu dönem içinde îsmail Gaspıralı'mn çıkardığı "Tercüman" gazetesi ile daima ir tibat halinde idi. Osman Akçokraklı 1917 yılından itibaren Zin- cirli Medrese'de, Kırım Üniversitesi'nde ve Kırım Eğitim Enstitüsü'nde öğretmenlik yaptı. Akçokraklı ilmî çalışmalarındaki başarılarından dolayı 1920 yılının sonlarında Ukrayna Akademisi' ne üye seçildi. İlk eserlerini orduda çalışırken yazan Osman Akçokraklı'nin "Nenkecan Xanım Türbesi" isimli romanı, 1899 yılında St. Petersburg'da neşredildi. Daha sonra "Knlovdan On Qise" (1900), "Qırım Gonceleri" (1906) gibi Rus klâsiklerinden yaptığı tercüme eserleri basıldı yılında yazdığı "Bağçasaray Közyaş Çeşmesi" ismli piyesi, Kırım Devlet Tiyatrosu tarafından defalarca çok başarılı bir şekilde sahnede oynandı. Osman Akçokraklı'nın ilmî eserlerinden "Qınm Türk -Tatar Edebiyatının Qısqaca Tarihçesi" (1920), "Qırımnı Küçük Bir Dolaşuv" (1924), "Qart Muallim ve Yazıcılarımızdan İ. Gasprinskiy" (1925), "Qırım'da Tatar Tamğalan" (1926), "Canmuxammednin 'Toğaybey' Poeması" (1930) gibi onlarca önemli ilmî eseri yayımlandı. Osman Akçokraklı 1938 yılında milliyetçilikle suçlanarak kurşuna dizilmek suretiyle öldürüldü. ; Hikâye NENKECAN XANUM TÜRBESİ Çeşmeler çağlap aqalar, mermer taşlar üstüne suv serpintileri sankim köz yaşları kibi töküleler. Lâkin nasıl bir sebeptendir ki, Toqtamış xannıfi dülber qızı böyle qasevetke dalgan, mundir. Arem bağçalarınıfi gönce gülü başını eggen - inci daneleri kibi çıq tamlaları onın xafif yapraqları üzerinde titreyler. Nenkecan xanum ne şarqı (yır) yırlay, ne de tatlı sesi olğan sazını eline almay. Saznıfi kümüş tellerini ve sedef ziynetlerinin üzerlerini xafif toz basqan - divar üstünde unutılıp yata. Nenkecan xanum şimdiden geri saz ile söyleşüvden vazgeçken. Aremnin çeşit tüs pencerelerinden parlaq ay xan qızınıfi köksündeki altınlar ve qıymetli taşlar üzerine ve onın sararıp solğan çeresine çeşit renk ziyalar serpe. Onın aqiq taşına beftzegen eki közü en qaranlıq geceni de öz ışığınen aydınlatır kibi panldaylar... Uyquda bulunğan şu saraynıfî qıymetli kilimleri üzerinde yavaş-yavaş kezine, lâkin koletke desen koletke değil, peri desen peri değil - nedir bu aceba? NENKECAN HANIM TÜRBESİ Çeşmeler çağıldayarak akıyor, mermer taşların üstüne su damlaları sanki göz yaşları gibi dökülüyor. Fakat hangi sebeptendir ki, Toktamış Han 'in güzel kızı böyle bir hüzne dalmış, sıkıntılı.har em bahçelerinin gonca gülü başını eğmiş, inci taneleri gibi çiğ damlaları onun ince yaprakları üzerinde titriyorlar. Nenkecan hanım ne şarkı söylüyor, ne de güzelim sesli sazım eline alıyor. Sazın gümüş tellerinin ve sedef süslemelerinin üstünü hafifçe toz kaplamış, duvarın üstünde unutulmuş. Nenkecan hanım şu andan itibaren sazıyla söyleşmekten vazgeçmiş. Parlak ay, haremin değişik renkteki pencerelerinden han kızının göğsündeki altınlar ve kıymetli taşların üstüne ve onun sararıp solan çehresine değişik renklerde ışıltılar serpiyor. Onun akik taşına benzeyen iki gözü, en karanlık geceyi bile kendi ışığıyla aydınlatır gibi parlıyor... Uykuya dalan sarayın değerli kilimleri üzerinde yavaş yavaş geziniyor, fakat gölge desen gölge değil, peri desen peri değil, bu nedir acaba?

2 ...İşte, o keniş pencerenin öğünde turdı. Saray bağçalarmda gece quşçıqlarının dertli-dertli ötüşüvlerini diqqatnen dinley ve aremnin divarları: 'Ax, Nenkecan! Ax, Nenkecan!'- diye munlı bir inilti eşiteler. Dinleniz - bu pek tesirli bir ikâyedir. Qrım yiğitlerinin ziyneti ve yaraşığı demeğe lâyıq ve boy-postı kelişken Salâxiddin bek adında genç ve batır bir yiğit bar edi ki, xannm qızı onın esir-i aşqma tutqun olğan edi. Nenkecannm qocaman babası Altın Orda xanı Toqtamış onı nasıl olsa da sevmez edi. Amma xannın qızı gece-kündüz tek om tüşüne edi. Büllür kibi tınıq xavuzlarda altın tüslü balıqlarnm oynaması ve mis qoqulı bağçalardaki çeşit tüs çeçeklernifl açması -yoq.. Bularnın birisi ona teselli bermey ve Nenkecan olarnm içbirine aylanıp baqmay edi. Salâxiddin beknifi de iç bir türlü kelmek ixtimalı yoq. Nasıl kele bilsin ki, arem pencerelerinin parmaqlıqları qalm ve arem ağalarının közleri pek açıq ve saray qapılarında tolu-qurallı qaravullar bekleyler! Nenkecan xanum naqışlı ve ziynetli divannm yastıqları üzerine yavaşçıqtan tayandı. Onın sararıp solğan elleri qumaş bezler üzerine bayıldı. Bu esnada birden-birge qapının alqası 'şuv!' etken bir ses berip aşıq-maşuqları gıcırdadı... 'Kim bu, aceba? Yoqsa arem ağası nevbetini bitirgen de, ketemi?' dep bu areketten xavfqa kelgen xan qızı, sankim yuqlamsırağan kibi, uzun ve qara kirpikleri arasından gizlice çevre-çetke baqa edi. Qapı açılğan son içeriğe yavaşçıqtan Yeudiy qızı kirdi ve: "Saraynm yıldızı yuqlay, galiba? Kim bilir şimdi xanum sultan belki Salâxiddinni xayal etedir?' dep turar eken, onın ağzını aman o demde bir el kelip qapattı. Nenkecan xanum: "Alla aqqıçün söyle! Kimsin burada geceleyin?" - değende, aq çarşafqa bürüngen uzun boylu ve dülber qıyafetli yeudiy qızçığı tiz üstüne çökerek: 'Ebet, xanum, cariyenizdir! Senin baxıtlı olman içün canını fida etmeğe azırdır... Ax, o şanlı yiğit Salâxiddin bek barmı! Onm atı rüzgârdan çabiktir ve yarın o atına minerek saray qapısı yaqlarında bulunacaqtır', -değende, Nenkecan xanum eki elini yeudi qızının omuzlarına ataraq, yüzüni onm yüzüne qarşı çevirdi. Gira: 'Xanum! Mende sana maxsus ediyelik kiyim bar', - değende Nenkecan acele-acele: 'Aman! ne deysift ya? Seni Salâxiddin bek yolladımı?' - dep xıtap etti. Gira: 'Ebet! Em o dedi ki, eğer yiğitler nişanlılarını ödek tölep alamasalar o vaqıt alıp qaçmaq adet ve şartlanndandır', - dedi. Nenkecan: 'Gira! Qalq! Men şimdiden sonra xan qızı değilim! Avam xalq qızları kibi men de qaçacağım! Ax!.. Nenkecan Bağçasarayda en garip qız eken! O sevginen tolu yürekten başqa iç bir şeyge malik değil!' - dep el silkkende, Gira onı öperek arem odasından çıqtı....işte, o geniş pencerenin önünde durdu. Saray bahçelerinde gece kuşlarının dertli dertli ötüşlerini dikkatle dinliyor ve haremin duvarları, ah, Nenkecan, ah Nenkecan diye sıkıntılı bir inilti işitiyor. Dinleyin, bu çok tesirli bir hikâyedir. Kırım yiğitlerinin ziyneti ve yakışıklısı demeye lâyık ve boyu boşu gelişmiş Selâhiddin bey adında genç ve cesur bir yiğit vardı ki, hanın kızı onun aşkının esiri olmuştu. Nenkecan'ın büyük babası Altın Orda hanı Toktamış, onu nedense sevmezdi. Fakat hanın kızı gece gündüz sadece onu düşünürdü. Billur gibi sessiz havuzlarda altın reenkli balıkların oynaması ve mis kokulu bahçelerdeki değişik renkteki çiçeklerin açması, hayır.. Bunların hiç biri onu etkilemiyor ve Nenkecan onların hiç birine dönüp bakmıyordu. Selâhiddin beyin de hiçbir şekilde gelme ihtimali yok. Nasıl gelebilsin ki, harem pencerelerinin parmaklıkları kalın ve harem ağalarının gözleri çok açık ve sarayın kapılarında pek çok nöbetçi bekliyor. Nenkecan hanım nakışlı ve süslü divanın üstüne yavaşça yaslandı. O, sararıp solan ellerini kumaşın üstüne bıraktı. Bu sırada birden bire kapının halkası şuv diye bir ses çıkararak kemikleri gıcırdadı. Yoksa harem ağası nöbetini bitirmiş de gidiyor mu, diye bu hareketle korkuya düşen han kızı, sanki uyuyormuş gibi, uzun ve kara kirpiklerinin arasından gizlice etrafa bakıyordu, kapı açıldıktan sonra içeriye yavaşça Yahudi kızı girdi ve "Sarayın yıldızı uyuyor galiba? Kim bilir şimdi hanım sultan belki de Selâhiddin'i hayal ediyordur?" diye dururken, onun ağzını hemen o anda bir el kapattı. Nenkecan hanım, "Allah hakkı için söyle! Kimsin, burada geceleyin?" deyince, ak çarşafa sarılmış uzun boylu ve güzel kıyafetli yahıdi kızı dizinin üstüne çökerek, "Evet, hanımcığım, cariyenizim. Senin mutlu olman için canımı vermeye hazırım.. Ah, o şanlı yiğit Salâhaddin bey yok mu. Onun atı rüzgârdan hızlıdır ve yarın o, atına binerek saray kapısı civarında bulunacaktır. " deyince, Nenkecan hanım iki elini yahudi kızının omuzlarına atarak, yüzünü onun yüzüne doğru çavirdi. Gira "Hanımım, bende size ait bir elbise var." deyince Nenkecan hanım acele acele, "Aman, ne diyorsun? Seni Salâhaddin bey mi yolladı" diye sordu. Gira, "Evet, hem de o dedi ki, eğer yiğitler nişanlılarını bedel ödeyip de alamazlarsa, o zaman alıp kaçma âdet ve şarttır." dedi. Nenkecan: "Gira, kalk. Ben bundan sonra han kızı değilim. Avam halk kızları gibi ben de kaçacağım. Ah... Nenkecan Bahçesaray'ın en garip kızıymış. O sevgi ile dolu yüreğinden başka hiçbir şeye sahip değilmiş." diye el çırpınca, Gira onu öperek harem odasından çıktı. Yahudi kızı kapının arkasında biraz

3 Yeudiy qızı qapımfi artında biraz turdı. Onın iri ve siya közlerinde ve sararğan çeresinde bir xoşnutsızlıq ve açuv eseri körüne edi, dudaqlarmı çirkin-çirkin bürüştirdi ve eşitilmeycek derecede ayaqlannı yerge yavaş-yavaş basıp saraynıfi başqa qapısma doğruldı. Uşbu qapıdan Toqtamış xannm cariyeleri bulunğan odağa ketile edi. Bağçasaraydan başlap, dağlar ve qayalıqlar arasından Salaçıqqa doğru ketken yolnın üzerinde bir atlı kete edi. Bu kün sıcaq bir kün olıp, küneş yolnın eki tarafında uzanıp ketken qayalıqlarnı qızdıra edi. Atlı ileriler eken, arqasından qara kölgesi daxi iyerir, lâkin atlının kendisi kölgesinden daa ziyade qara. Onm üstünde qara çuğadan (sukno) uzun bir qaftan ve başına da qara bir arabiy qalpaq kiygen. İşte, bu atlı karaimlernin 'Qara Arabiy' dedikleri Yexuda Bixim edi ki, şeerden kele edi. Yexuda Bixim corğası ile keter eken, çıplaq qaya üzerine urulğan keskin bir ayaq davuşı eşitti ve şu anda qarşısmda tozlar köterilgenini kördi. Qarşı taraftan daxi bir atlı kele edi. Zamannm ükümine köre o vaqıtnıfi adamları yolda-qırda kettikleri vaqıt kelgen-keçkenlerden üşkünir ve bir fenalıq çıqmasm deye saqınıp davranaraq, er daqiqada azır bulunır ediler. Buna köre Yexuda Bixim daxi kiyimi astında bulunğan qamasını qmından gizlice qurtarıpazırlandı. Qarşıdan kelgen atlı arabiyge yaqmlaşqanda kördi ki, atlının kök çekmeni altından kökregindeki Kafkaz kerevkesi (latı) yıltıray, kümüş sırma qaplı bir eğri qılıç, yigitnifi atı sekirdikçe eki tarafına doğru sallanır, quvurçıq ve sıq saçlarının üstüne yan kiygen Bağçasaray biçim qalpağı da yigitnifi başında pek yaqışıqlı körüne edi. Qırmızı yüzünden ve kestane mıyıqlarının astından ara-sıra közge çarpqan parlaq aq üslerinden ve aybetli cesürane baqışlarmdan Yexuda Bixim bu atlının yerli cesur yiğitlerden biri Salâxiddin bek olğanını; tanıya bildi. Onın bek oldığını tanıya bilmek küç bir şey değil edi. Zira öyle at, öyle kümüş sırmalı taqım ve öyle qural o zamanda yalınız beklerde bulunmaq mümkün edi. Eğer kerek olsa urmaq ve ya dögmek içün sağ qol daa qolay oldığından atlılarnm er biri kendi qolaymı közetip, biri-birinden uzaqlaştılar. Lâkin öyle yuvaş ve qorqaq qabilege mensup karaim arabiysi bir tatar askerini qorquta bilmeyeceği açıq aydın edi. Salâxiddin bek keçer eken arabiyge aylanıp bile baqmadı. Genç yiğit tüşüncege dalgan, kendi yoluna kete ve dudaqları arasından yavaş-yavaş bir sesnen onm dünyada en ziyade sevdiği 'Nenkecan!" adı eşitilir edi. Genç arabiy de yıraqdaki gögercin renkli dağlar ve musaffa köknin yüzünde ufuqqa durdu. Onun iri ve siyah gözlerinde ve sararmış yüzünde hoşnutsuzluk ve kin belirtileri görünüyordu. Dudakları çirkin çirkin buruştu ve işitilmeyecek şekilde ayaklarını yere yavaş yavaş basarak sarayın başka bir kapısına doğruldu. O kapıdan Toktamış hanın cariyelerinin bulunduğu odaya gidiliyordu. * * * Bahçesaray'dan başlayıp, dağlar ve kayalıklar arasından Salaçık'a doğru uzanan yolda bir atlı gidiyordu. Bugün sıcak bir gün olup güneş yolun iki tarafında uzanan kayalıkları kızdırıyordu. Atlı ilerlerken, arkasından kara gölgesi de ilerler, fakat atlının kendisi gölgesinden daha kara. O üstüne kara çuhadan uzun kaftan ve başında da kara bir arabî kalpak giymiş. İşte bu atlı, Karaimlerin "Kara Arabî" dedikleri Yahudi Bihim idi ki, şehirden geliyordu. Yahudi Bihim atı ile giderken, çıplak kayanın üstüne vurulan keskin bir ayak sesi işitti ve o anda karşısında tozların kalktığını gördü. Karşı taraftan da bir atlı geliyordu. Zamanın şartlarına göre o devrin adamları yolda, kırda dolaşırken geçenlerden şüphelenir ve bir kötü bir şey olmasın diye dikkat ederek, her dakika hazır bulunurlardı. Bundan dolayı Yahudi Bihim de kıyafetinin altında bulunan kamasını kınından gizlice sıyırıp hazırlandı. Karşıdan gelen Arabîye yaklaşınca atlının mavi cepkeni altından göğsündeki Kafkas zırhı parladığını, gümüş sırma kaplanmış bir eğri kılıç, yiğidin atı hopladıkça iki tarafına doğru sulandığını, kıvırcık ve sık saçlarının üstüne yan giydiği Bahçesaray kalpağının yiğidin başına çok yakıştığını gördü. Kırmızı yüzünden, kestane renkli bıyıklarının altından ara sıra göze çarpan parlak beyaz dişlerinden ve heybetli cesürane bakışlarından Yehuda Bihim bu atlının cesur yiğitlerden Salâhaddin bey olduğunu anladı. Onun bey olduğunu anlayabilmek güç bir şey değildi. Zira böyle at, böyle gümüş sırmalı takım ve böyle silâh o dönemde yalnız beylerde bulunabilirdi. Eğer gerekirse vurmak veya döğmek için sağ kol daha rahat olduğundan, atlıların her biri kendilerine uygun olacak şekle dikkat ederek, birbirlerinden uzaklaştılar. Fakat bu kadar mülayim ve korkak bir kabileye mensup olan Karaim Arabîsi'nin bir Tatar askerini korkutamayacağı açıkça belliydi. Salâhaddin bey geçerken Arabîye dönüp bakmadı bile. Genç yiğit düşünceye dalmış, kendi yolundan gidiyor ve dudakları arasından hafif bir sesle onun dünyada en çok sevdiği "Nenkecan" ismi işitiliyordu. Genç Arabî de uzaktaki güvercin renkli dağlar ve açık gök yüzünde ufuğa doğru yol alan bir

4 doğru yol tutqan bir bulut parçasına baqaraq:'- Ax, Nenkecan!" - der edi. Lâkin o saatte arabiynifi çırayı türlendi, sıq ve qara qaşlarmı çattı. Onıfi sararğan çeresinde bir keder eseri ve çekişüv alâmetleri körü ndi. Aylançıq ve taşlaq yol ile kettikçe, yuqarğa köterilerek, Yexuda Bixim Çufut-Qalenifi çıplaq qayaları tibine kelip yetti. Kirintili-çıqıntılı işarları ve qulleleri, yüksek dağnıfi uçurımları boyunda qurulğan şu qaleni çoq acaip bir xalq kendine mesken etinmiş edi. Oran ealisi Musaviy karaimler, Qrım xanma itaat ve boysunuv üzre bulunaraq tatar biçimi urba kiyer ve tatar ile söyleşüv eter ediler. îslam tatarlar olarğa toqunmayıp, yalınız alım almaq ile sınırlanır ve olarnın alış-veriş ve sanatlarına qanşmaz ediler. Böyle olsa da, er alda, çufutlarğa iğrenç köz ile baqılır edi ve der ediler ki, uluqat karaimler miskin ve zayıf millet olıp ve ekserisinin başı ilâç qabul etmez çıbanlar ve yaralar ile tolu, yani taz illetine oğrağan emişler. Karaimlernin uluqat eyi sanatları bar edi. Olar kibi san, qırmızı saxtiyan yapqan ustalar siyrek bulunıp, bir de acaip yemiş bağçalanna malik ediler. Er alda yuvaş ve qorqaq qaraimler, Qırım xamnın yağmacı orduları olarğa üçüm ete keldiklerinden sebep, öyle pek te raat yaşamaz ediler. Olar kendilerine başlıca oturaqlıq ettikleri, çıqılması pek qıym Çufut ve Manğup qalelerinifi etrafını yüksek ve qalın xorasan (kireç ve qum qarışması) işarlar ve qulleler ile qoralap alır ediler. Olar içün xususan en muteber turaqlıq yer Çufut qalesi edi ki, Meydan dağı değen ormanlıq ve Yasafut deresi, dersin Quddus şerif (İyerusalim) dağlarını andıra ediler. Ve şu Yasafut deresi içinde, qarma-qarışıq tereklernifi kölgesi altında olarnıft silsile ve ecdadı kömüli yata ediler. İşte burada esirler kibi yaşağan karaimler özlerinden yıraq bulunğan Felcstin toprağının asretini çekip ve olarnı amanlıqqa çıqarğan Musanı (Moiseyni) güya kelecek dep bekler ediler. O vaqıt karaimler kendi aralarından seçdikleri xaxam ve başqa ixtiyarlar idaresinde bulunır ediler. Olarnıft rivayetine köre karaim milleti Çufut-Qalede ta eki bin dört yüz bilmem qaç yıldan beri yaşay emişler. Olarnm kendi aralarında oqumış uleması, yani xaxamları da bulunır edi. İşte andığımız genç Yexuda Bixim de zamanının oqumış ulemasından sayılıp; karaimler arasında din xususmda yazdığı bir taqım kitapları ile adı anılaraq, kendisini tanıtqan ve sevdi rgen edi. Yexuda Bixim aylançıq yoldan kete-kete, qalenin büyük qapılarma kelgende, demir qapmın sürmeleri alınıp ve zmcırları güdürdep açıldı. Taştan oyuhp yasalğan ve eki tarafında alçaq alçaq qobalar, ya da başqa türlü aytqanda, evler tizilgen tar bulut parçasına bakarak "Ah Nenkecan" diyordu. Fakat o anda Arabînin rengi attı, sak ve kara kaşlarını çattı. Onun sararan çehresinde bir keder belirtisi ve kızgınlık alâmetleri göründü. Dolambaşlı ve taşlı yolda gittikçe yukarıya çıkarak, Yahudi Bihim Çufut Kale'nin çıplak kayalarının dibine ulaştı. Girintili çıkıntılı hisarları ve kuleleri, yüksek dağın uçurumları boyunca kurumuş bu kaleyi çok enteresan bir halk kendine mesken edinmişti. Onun ahalisi olan Musevî Karaimler, Kırım hanına tâbi olup itaat ettikleri için Tatarlar gibi giyiniyorlar ve Tatar ile konuşuyorlardı. Müslüman Tatarlar onlara dokunmaz, sadece ticaret yaparlar ve onların alış verişlerine sanatlarına karışmazlardı. Durum böyle olsa bile, Çufutlara iğrenerek bakılırdı ve derlerdi ki, ulukat Karaimler miskin ve zayıf bir millet olup çoğunluğunun başı, ilâçla bile geçmeyecek şekilde çıban ve yara ile kaplıdır, yani kellik hastalığına yakalanmışlardır. Karaimlerin ulukat iyi sanatları vardı. Onlar gibi sarı, kırmızı sahtiyan (serpelenerek işlenmiş deri) işleyen ustalar az bulunurdu ve çok güzel yemiş bahçelerine sahiplerdi. Her durumda pısırık ve korkak Karaimler, Kırım hanının yağmacı ordusu onlara zaaman zaman saldırdığı için, öyle pek rahat bir hayat sürmezlerdi. Onlar kendilerine mesken tuttukları, çıkılması zor Çufut ve Mangup kalelerinin etrafını yüksek ve kalın kireç ve kumla karıştırarak yaptıkları hisarlar ve kuleler ile örmüşlerdi. Onlar için özellikle devamlı kalınacak en muteber yer Çufut kalesi idi ki, Meydan dağı denen ormanlık ve Yasafut deresi, sanki Kudüs-i Şerif dağlarını andırıyordu. Ve bu Yasafut deresi içinde, karma karışık bir şekilde ağaçların gölgesi altında onların silsile ve ecdadı gömülü idi. İşte burada esir gibi yaşayan Karaimler kendilerinden uzakta bulunan Filistin topraklarının hasretini çekiyor ve onları esenliğe çıkaran Musa'nın geleceğine inanarak bekliyorlardı. O zamanlar Karaimler kendi aralarından seçtikleri hahamlar ve diğer ihtiyarların idaresinde yaşıyorlardı. Onların rivayetlerine göre, Karaim milleti Çufut Kale'de ta iki bin dört yüz bilmem kaç yıldan beri yaşıyorlarmış. Onların kendi içlerinde okumuş ulemaları ve hahamları da vardı. İşte bahsettiğimiz genç Yehuda Bihim de zamanın okumuş ulemalarından sayılıyor ve Karaimler arasında dinî konularda yazdığı bir takım kitapları ile adı anılarak, kendini tanıtmış ve sevdirmişti. Yehuda Bihim dönemeçli yoldan gide gide, kalenin büyük kapılarına geldiği zaman, demir kapının sürgüleri alınıp, zincirleri gürültüyle açıldı. Taştan oyularak yapılan ve iki tarafında alçak alçak mağaralar, veya başka bir şekilde söylersek, evlerin dizildiği dar yol-

5 yoldan keçer eken, arabiy atının nalları taşlarğa çarparaq gürültisi eşitile edi. Bazı açıq qapılardan evlernifv tandır ocaqlannda yaqılğan ateş alevleri ve üzerlerine çeşit örnekli basmalardan anterler kiygen, başlan maramalı genç ve yaşlı karaim qadınları ve qızçıqları körünir edi. Qale soqaqlarında uzun boylu ve qara çereli, başlarına beyaz ve qara sarıq sarğan ve üzerlerine qara ve uzun bunuş kiygen genç ve yaşlı karaimler ketip kelmekte ediler. Yexuda Bixim keter eken, kelgen-keçken yol berip ona büküniş ve saygı eter ediler. Qale qapısma kirecekte sol tarafında qalğan ve uzaq zamanlar süresinde qaramtıraq bir tüs alğan taş qullenifi öğünde süngüli qaravul oturğan - gögercin besley edi. Bir üyür gögercinler karaim qaravulının eline, omuzlarına ve süngüsi üzerine üyürşerek, onıfi elinden yem aşay ediler. Yexuda Bixim biraz daa ileri kettikten sonra soqaqnm sol tarafında, büyük kenasenifi (yeudiy camisinin) qomşuhğında bulunğan evnifi qapısına kelgende atını xızmetçisine tuttıraraq, kendisi evine kirdi. *** Yexuda Biximnifi evi eki qat ve taştan yapılğan olıp, Çufut qale qayasmın en uçurım yerinde oldığmdan kendisi ve ayrı bir qalege benzer edi. Onıfi küçüçik pencerelerinden avası açıq olğanda, ve ayrıca - aqşam üzeri kün qonacaq vaqıtta qarşısıdaki dağlar arasından sanki küneş yüzüne bitişken kibi mavi tüs deniz körünir edi. Divarları boyalı ve doğrama tavanlı evnifi içerisi tmçlıq ve Aşağı-Meydan ormanhqtan buraya iç bir türlü ses kelmez edi. Sözün qısqası - şu taş divarlarnm arasında bir sessizlik ve raathq üküm süre edi. Yexuda Bixim, tirsekleri üzerine tayanmış oldığı alda, yılan terisi üstüne yazılmış eski bir Tavrat (Tora) kitabına baqıp tura ve Tavrat kitabı da karaim kenasesinin en qıymetli nesneleriden sayılıp, rivayetke köre o kitap ta Musa aleyxisselâm zamanında yazılmış oldığma inanır ediler. Kürsü üzerinde ve raflarda bu kitaptan başqa 'Yad Xaqzaqu', 'Mitstsus Maymonida' ve 'Sabil Xayruşa' kibi karaimce yazılı qandili Yexuda Bixim yeudiylerni ayırdı etken mutefekkirane közleri nen öğündeki kitapqa baqıp qalğan edi. Kitapnıfî saifesinde 'insan, ösümlikler, çeçekler, denizler, quşlar ve başqa cümle türelmişni yaratqan' dep aytılğan ve buna benzer daa bir çoq ayetlerni oqudıqtan sonra, arbiy kitapnı qapattı ve künnin qondığı vaqıt, etrafına saçdığı ateşin ziyalarnıfi turdığı pencerege qarşı ellerini açaraq duağa başlap, en evvel altın kibi yıldızlar parıldap turğan qoyu mavi kökke daa çoq vaqıt baqıp qaldı. Garip yıldız! Sanki ezeliy bir şeyler tüşünir ve qasevetle içerisi tolmuş da, o sebepten talğm bir alda titreye-titreye ışıq saça. Ve dersin tarif dan geçerken, arabî atının nalları taşlara çarparak çıkardığı gürültü işitiliyordu. Bazı açık kapılardan evlerin tandır ocaklarında yakılmış olan ateşin alevleri ve üstlerine değişik desende basma elbise giymiş, başları namaz örtülü genç ve yaşlı Karaim kadınları ve kızları görünüyordu. Kalenin sokaklarında uzun boylu, kara çehreli, başlarına beyaz ve kara sarık sarmış, üstlerine kara ve uzun kıyafet giymiş genç ve yaşlı Karaimler gidip gelmekteydiler. Yehuda Bihim giderken, gelip geçenler yol verip ona eğilerek saygılarını gösteriyorlardı. Kale kapısından girilirken sol tarafında kalan ve uzun zaman içinde siyahımsı bir renk alan taş güllenin önündeki süngülü nöbetçi oturmuş, güvercin besliyordu. Bir sürü güvercin Karaim nöbetçinin eline, omuzuna ve süngüsünün üzerine üşüşerek onun elinden yem yiyordu. Yehuda Bihim biraz daha ilerledikten sonra sokağın sol tarafındaki büyük kenasenin (yahudi ibadethanesi) komşusu olan evin kapısına gelince atını hizmetçisine tutturarak evine girdi. * * * Yehuda Bihim'in evi iki katlı ve taştan yapılmış olup, Çufut kale kayasının en uçurum yerinde olduğu için ayrı bir kaleye benziyordu. Onun küçücük pencerelerinden -açık havada ve ayrıca akşam üzeri güneş batacağı zaman- karşıdaki dağların arasından sanki güneşin yüzüne bitişmiş gibi mavi renkli deniz görünürdü. Duvarları boyalı ve doğrama tavanlı evin içi sessizdi ve Aşağı Meydan ormanlığından buraya hiçbir şekilde ses gelmezdi. Sözün kısası, bu taş duvarların arasında bir sessizlik ve rahatlık hüküm sürmekteydi. Yehuda Bihim, dirseklerinin üstüne dayanmış bir şekilde, yılan derisi üstüne yazılmış eski bir Tevrat'a bakıyordu. Tevrat, Karaim kenasesinin en kıymetli eserlerindendir ve rivayete göre bu kitabın ta Musa aleyhisselâm zamanında yazılmış olduğuna inanılırdı. Kürsünün üzerinde ve raflarda bu kitaptan başka 'Yad Hakzaku', 'Mitstsus Maymonida' ve 'Sabil Hayruşa' gibi Karaimce yazılmış kandili Yehuda Bihim yahudilari ayıran müteffekirane gözleriyle önündeki kitaba bakıp kalmıştı. Kitabın sayfasındaki "insan, bitkiler, çiçekler, denizler, kuşalar ve başka cümle varlıkları yaratan" diye söylenen ve buna benzer pek çok ayetleri okuduktan sonra harbî kitabı kapattı ve güneşin battığı zaman, etrafına saçtığı ateşin ışıklarının durduğu pencereye karşı ellerini açarak dua etmeye başladı ve altın gibi parlayan ilk yıldız çıkana kadar koyu mavi göğe daha uzun zaman baka kaldı. Garip yıldız! Sanki ezelî bir şeyler düşünüyor ve kasvetle içi dolmuş da, o yüzden dalgın bir halde litreye türeye ışık saçıyor. Ve sanki tarif edilemez ama geçmiş bir baht, saadet ve kıvançtan haber

6 olunmaz, faqat keçmiş bir baxıt, saadet ve quvançtan xaber bermek istey edi. İşte, gece tolusı ile kendi ükümini yürsetip başladı ve uyqunı yollayıp tüşler ve xayalk. nı uyandırdı. Genç arabiynifi gönlü acaip ve köz öğünden ketmegen bir taqım xayalat ile toldı, şu elmaz kibi parlaq yıldızlarnen qaplanmış gecede uyquğa dalmış Yexuda Bixim tüşünde dülber Nenkecannın suretini körmekte edi. Xanumnm başında büyük bir elmaz taş yatar, faqat xan qızmın ayret tolu közleri elmazdan dahi ziyade ışıq saçalar: Mevzun-u, lâtif-u, nazik-u ter Baştan ayağa ziynet-u fer Şirin lebine zilal irişmez Nazik beline xayal irişmez Dendani sefide reşk encüm Xali daxi can közüne merdüm Gönce açılur tebessüm etse Gevxer saçılur tekellüm etse, misalince Nenkecan xanum közlerni qamaştıracaq derecede dülber qıyafetke malik olıp, arabiy onı Xansaraynm gül bağçalan arasında körmekte ve sanki Bağçasaray çeşmelerinin zorlu zorlu püskürip aqması kibi onm yuvaş ve kederli ax ve zarını eşitir edi. Zavallı Yexudanm bütün xayalı yalınız bir 'Nenkecan!' ile toldı, pencereden esken yengil bir yelçikten sanki 'Nenkecan!' sedası kelir edi. Uzaqbir yerden yuqusırağan saznın telleri 'Nenkecan!' - deye çala ediler. Çevre-çet sessizlik içinde... Yexuda Bixim kördigi xayalet ve tüş tesirinden alev içinde qalmış başı ogünde açıq bulunğan Toraran üzerine sarqıp tüşti, maniayı kitapnın kâğıtlarına tiygende közlerini açıp şaşmalayaraq: 'Savaof!.. Yagus!" - deye mırıldanıp turarken Çufutqale kenasesinden gece ibadetine maxsus işaret berilmege başlağan edi....biz kelelim Bağçasaraye. Alemu-llax! Bağçasaray bu qadar yıldızlı ve lâtif bir gece daa körmegendir! Onın bağçaları cennet bağlarını andıralar! Güllemin, melevşelernin, sünbüllernin ve saire güzel çeçeklernin qoquları avam toldırmışlar... Qaranhq gecede çeşit renkli yanğan fenerler tereklernin yeşil yapraqlarını nurlandıraraq yanmaqtalar. Minareler, köşkler ve uyquda bulunğan saraynıfi bölmeleri-bularnın cümlesini tatlı bir xayalet sarmış. Şu sessizlik alında bulunğan xan sarayı ve onm köşkleri ile gül bağçaları 'Elfu leyletin ve leylet' (Bin bir gece) masalının tanf ve tasvir ettiği acaip xayaletke misal ola bilecek bir dereceac edi: vermek istiyordu. İşte gece tamamen keni hükmünü sürmeye başladı ve uykuyu gönderip düşler ve hayalleri uyandırdı. Genç arabînin gönlü tuhaf ve gözünün önünden gitmeyen bir kısım hayallerle doldu. Bu elmas gibi parlak yıldızlarla kaplanmış gecede uykuya dalmış Yehuda Bihim rüyasında güzel Nenkecan'ı görüyordu. Hanımın başında büyük bir elmas taş bulunmaktadır, fakat han kızının hayret dolu gözleri elmastan daha fazla ışık saçıyor: Güzel, latif, nazik ve taze Baştan ayağa parlayan ziynet Şirin dudağına zeliller erişmez Nazik beline hayal erişmez, Sefihin ümidinde kıskanılan yıldız Hali bile can gözüne gözbebeği Gonca açılır tebessüm ederse, Cevher saçılır konuşursa, Misalindeki gibi Nenkecan hanım gözleri kamaştıracak kadar güzel bir görünüşe sahip olup, Arabî onu Hansaray'ın gül bahçeleri içinde görmekte ve sanki Bahçesaray çeşmelerinin kuvvetle fışkşrarak akması gibi onun sakin ve kederli inleyişini işitiyordu. Zavallı Yehuda 'nın bütün hayali sadece Nenkecan ile doldu, pencereden esen hafif bir rüzgârdan sanki "Nenekecan" sedası geliyordu. Uzak bir yerden uykusu gelmiş sazın telleri "Nenkecan" diye çalıyordu. Her yer sessizlik içinde...yehuda Bihim 'in gördüğü hayaller ve rüyanın tesiriyle ateş içinde kalan başı önünde açık bulunan Tevrat'ın üzerine sarktı, alnı kitabın kâğıtlarına deyince gözlerini açıp şaşırarak: "Savaof! Yagus!" diye mırıldanırken Çufut Kale'nin kenasesinden gece ibadeti için hususî işaret, verilmeye başlamıştı * * *...Biz gelelim Bahçesaray'a. Alemu'l-lah! Bahçesaray bu kadar yıldızlı ve lâtif bir gece daha görmemiştir! Onun bahçeleri cennet bağlarını andırıyor. Güllerin, menekşelerin, sünbüllerin ve sair güzel çiçeklerin kokuları havayı doldurmuş... Karanlık gecede çeşitli renklerde yanan fenerler ağaçların yeşil yapraklarını nurlandırarak yanıyorlar. Minareler köşkler ve uyumakta olan sarayın bölümleri, bunların hepsini tatlı bir hayalet sarmış. Bu sessizliğin içinde bulunan han sarayı ve onun köşkleri ile gül bahçeleri "Elfu leyletin ve leylet" (Bin bir gece) masalının tarif ve tasvir ettiği tuhaf hayalete örnek olabilecek bir derecedeydi.

7 Bir bağ-i eremdir ki - gülü xazz ve eladır Elxaq buna, alat buna xoş ab-i avadır. Er bağçesi bir çemenistan-i lâtafet Er köşesi bir meclis-i pürfeyz ve sefadır. Şadırvanlardan dersin tirilik suvları püskürip aqmaqta. Aremde bir sessizlik... Saray xalqı uyquda. Yalınız, aremnin uzaq bir köşesindeki odalarnıfi birinde xan ve genç Selime bulunırlar edi Selimenifi endamı İstanbul selbisi kibi nazik ve közleri aqiq taşı kibi yanar edi. Selime gayet güzel olıp, xanmfi en sevdiği cariyelerinden biri edi. Nenkecan! İşte, şu Nenkecan barmı! O Selimenin birinci kündeşi edi. Öyle ya!.. Ne içün xan kendi qızi Nenkecannı zavallı Selimeden de ziyade seve? En birinci elâ cinis qumaşlarnı ona ala ve er ciyetten sevgisi ona ziyade...? Yoq! Selime bura çekemez, bura iç bir türlü afu etip olamaycaq... Selime külümsirep: "-Menim sultanım! Ne emir ediyorlar? Cümle qulları uyquda. Xan azretlerine nargileyi çubuqnı men cariyesi azırlayacağım", - diyerek süslü nargileni qıymetli töşeme xalının üzerine qoyup, kerbar ağızhqnı xannın eline tutturdı. Nargilenin güzel qoquh ateşinden mavimsi renkli tumanları burum burum çıqıp çevrege dağılmağa başladı. Xan Selimeden: 'Qızım Nenkecan uyudırru, aceba?' - deye soray edi. Selimenin dudaqları titreyerek: - Ne... ne... ke... ke... can, Nenecanmı? - dedi ve xannm boynuna sarılaraq: 'Bu gece Nenkecan xanum Salâxiddin bek ile saraydan furar ediyor (qaçıp keteyata,). İç o padişaxmn iltifat ve muabbetine lâyıqmıdır?' - dep cevaplandı. Bağçasaray soqaqlarında kimse qalmadı, qalabahq bazar dağıldı. Tükânlar, qavexaneler qapandı. Qayalar tibinde bulunğan aqlama divarlı evcikler zor ila seçilir oldular. Minareler birer qara qarartılar kibi kök yüzüne doğru uzanmışlar. Üyürüyür yıldızlar ile bezetilgen tınçlıq bir gece. Yalmız, Xansaraynm eteğini yayqayaraqtan turmay aqmaqta olğan Küçük suv (Çürük suv) yavaş-yavaş şuvuldap aqması ve bazı ara-sıra saray qaravullarının areketleri eşitile. Beri tarafta, arem odasının içinde Nenkecan xanum genç yeudiy qızınm elini kendi avuçma alaraq ve sankim avcı eline tüşmüş bir quşcığaz kibi titreyerek ten: - 'Gira! Ax, men qorqam! Yüreğim çabalana!' - der edi. Gira: - Xanum, nege qorqayırsm? Qorqacaq ne bar? Ortahq çım-çırt... Belki o şimdi kelir' -diyerek etrafına baqmdı ve yavaşçıq arem penceresinin çabağını yuqarığa köterdi. Bu esnada gece quşnm sesi ortalıqnı çınlattı. Gira, tereklernin arasından bir qarartı çıqqanım kördi. Ve kendikendine: 'Bu Salâxiddin bek olmalı', - diyerek xanumğa xaber berdi. Bir bağ-ı iremdir ki, gülü haz ve eladır. Elhak, buna alat buna hoş ab-i havadır. Her bahçesi bir çemenistan-ı letafet Her köşesi bir meclis-i pür-feyz ve sefadır. Şadırvanlardan sanki canlılık suları püskürerek akıyor. Haremde bir sessizlik... saray haalkı uykuda. Yalnız haremin uzak bir köşesindeki odaların birinde han ve genç Selime bulunuyordu. Selimenin endamı İstanbul selvileri gibi nazik ve gözleri akik taşı gibi parlak idi. Selime gayet güzeldi ve hanın en çok sevdiği cariyelerden birydi. Nenkecan! İşte şu Nenkecan yok mu! O Selimenin en çok kıskandığı idi. Öyle ya! Niçin han kendi kız Nenkecan'ı zavallı Selime'den daha çok seviyor? En kaliteli kumaşları ona alıyor ve her cihetten sevgisi ona daha fazla... Yok! Selime bunu çekemez, bunu hiçbir şekilde affedemez. Selime gülümseyerek: "benim sultanım! Ne emrederler? Bütün kullan uyuyor. Han hazretlerine nargileyi, çubuğu ben cariyesi hazırlayacağım.", diye süslü nargileyi kıymetli döşeme halısının üzerine koyup, kehribar ağızlığı hanın eline tutturdu. Nargilenin güzel kokulu ateşinden mavimsi renkteki dumanları buram buram çıkıp çevreye dağılmaya başladı. Han Selime'den: "Kızım Nenkecan uyudu mu acaba?" diye soruyordu. Selime'nin dudakları titreyerek: "Ne...ne...ke...ke... can, Nenecan mı?" dedi ve hanın boynuna sarılarak: "Bu gece Nenkecan hanım Salâhaddin bey ile saraydan kaçıp gidiyor. O hiç padişahın iltifat ve muhabbetine lâyık mı?" diye cevap verdi. Bahçesaray sokaklarında kimse kalmadı, kalabalık pazar dağıldı. Dükkânlar, kahvehaneler kapandı. Kayaların dibinde bulunan beyaza boyanmış duvarları olan evler zorlukla seçilir oldular. Minareler birer birer siyah karartılar gibi gök yüzüne doğru uzanmışlar. Grup grup yıldızlarla bezenmiş olan sakin bir gece. Yalnız Hansaray'ın eteğini çalkalayarak durmadan akan Küçük Su'yun (Çürük Su) yavaş yavaş çağıldayarakakması ve ara sıra saray nöbetçilerinin hareketleri işitiliyor. Beri taraftan, harem odasının içinde Nenkecan hanım genç yahudi kızının elini kendi avcuna alarak ve sanki avcının eline düşmüş kuşcağız gibi titreyerek: "Gira! Ah ben korkuyorum! Yüreğim çarpıyor!" diyordu. Gira: "Hanımcığım, niçin korkuyorsun? Korkacak ne var? Ortalık sakin... belki o şimdi gelir." diyerek etrafına bakındı ve yavaşçacık harem penceresinin kolunu yukarıya kaldırdı. O sırada gece kuşunun sesi ortalığı çınlattı. Gira, ağaçların arasından bir karaltının çıktığını gördü. Ve kendi kendine: "Bu Salâhaddin bey olmalı", diyerek hanımına haber verdi.

8 Xan qızı saraydan tışanğa çıqmış edi. Tizlerine qadar suvğa battığı alda, Salâxiddin bek suvnm kenarında qaltırap turar, Nenkecannı usul ila kendisinin quvvetli elleri üzerine aldı ve bir top çeçek köterir kibi, zavallı Nenkecannı saraynın arqa işarı astından aqqan Küçük suvdan keçirdi. Burada iç bir ses ve şada yoq ve tereklernifi birine bağlı turğan Salâxiddin beknin atı ise sanki bir şeyden qorqqan kibi ne kişney ve ne de tepine edi. Bir eki daqiqa sonra eki sevişmiş vücutlar buradan ğayıp oldılar. Qaçmağa davranğan Gira, arem odasında pencerenin parmaqlığım köterip baqtıqta, yengilçik yüküni eğer üstüne yan oturtqan ve qaranlıqta uçar kibi ketken atlını seçe bildi ve biraz sonra at nalınm davuşı bir tamam kesildi, ortalıq kene tınçlandı. Parmaqhq öğünde ayretle baqıp turğan yeudiy qızı Gira da aman ayaq üzerine qalqtı ve merdiven basamaqlanndan acele-acele enerek xan sarayını terk eyleyüp qaçtı. Bu esnada edi ki, galiba saraynın bir şeyden xaberi oldu, çünki nevbetçi qaravulnm şamatası ortalıqnı ğulğulağa berip saray içinde bir qiyamet qoptı, bir qanşıqhq asıl oldı ki, aremde qadınqızlar ağlaşmağa, qapılar ve sofalar boyunda samlar yanıp, yarıqlıqlar körünip başladı. Beri tarafta Salâxiddin beknin atı sanki yel ve yaki quş kibi uça. Nenkecan xanum saxtiyan terlikler ile mestur nazik ayaqlannı üzengige güzelce yerleştirip, yigitnin boynuna sarılaraq, quçağına yatqan. Faqat, fikri iç bir şey üstünde toqtap olamay, öpüşler berdikçe ona em qorqu, em keder ve em quvanç kele. At rüzgâr kibi uça. Taşlar, qayalar közge ilişmey. Salâxiddin beknin yıldız kibi parlaq közleri qıznın qalbine doğru baqalar. Genç yiğit kendisinin nazik ve lâtif yüküni bağrına basaraq: - 'Ax, menim qozum! Al kirezim!' - deye ilerilemekte edi. Yaqınına keldikleri ormannm içinden birdenbirge sızğırıq sedalan aks etmeğe başladı. Bular ücümge azır bulunğan ve Salâxiddin beknifi ordusına mensup qırq nefer tatar atlısı edi. Olar sağdan ve soldan sızğıraraq kendi seraskerlerini qarşılap çıqtılar; Nenkecan etrafnın terekler misali parlaq süngüler ile sarılmış olduğmı kördi. Atlılar bir taqım qarartılar kibi ardı-sıra dağğa doğru aşıp keteler. Ve genç bek daxi sevgilisinin yüzüne çevrilerek fısıltı ile: - "Qorqma, menim canım! Tan vaqtı biz çölde olacaqmız'- deye yüreği eyecan içinde bulunğan xan qızını avundırmaq istey edi. Dağran aşağısında ve qaranhq dere içinde bir çoq silâ sadalan ve at ayağı patırdıları eşitilmege başladı. Bular xan tarafından Salâxiddin bekni tutmaq içün kele ediler. Salâxiddin bek işni afüayaraq, kendisine tabiy olğan qırq nefer tatar atlılarına bir kere: - 'Aydı! Çufut qalege doğru! - deye bağıraraq ilerige areket etmeğe emir eyledi. Han kızı saraydan dışarıya çıkmıştı. Dizlerine kadar suya batmış bir durumda, Salahaddin bey suyun kenarında titreyip duran 'Nenkecan 'ı kaldırıp usulca kuvvetli ellerinin üzerine aldı ve bir top çiçek kaldırır gibi, zavallı Nenkecan'ı arka hisarın altından akan Küçük Su 'dan geçirdi. Burada hiç ses seda yoktu ve ağaçların birine bağlı duran Salahaddin beyin atı ise sanki bir şeyden korkmuş gibi ne kişniyor, ne tepmiyordu. Bir iki dakika sonra birbirini seven iki beden buradan yok oldular. Kaçmaya davranan Gira, harem odasında pencerenin parmaklığını kaldırıp bakınca, hafifçecik yükünü eğerin üstüne yan oturtmuş, karanlıkta yel gibi giden atlıyı seçebildi. Biraz sonra at nalının sesi tamamen kesildi ve ortalık gene sessizliğe gömüldü. Parmaklığın önünde hayretle bakmakta olan yahudi kızı Gira da hemen ayağa kalktı ve merdivenin basamaklarından acele acele inerek han sarayını terk etti. Bu sırada galiba sarayın bir şeyden haberi oldu ki, nöbetçi askerin şamatası ortalığı gürültüye boğup, saray içinde bir kıyamet koptu. Bir karışıklık hasıl oldu ki, haremdeki kadın ve kızlar ağlaşmaya, kapıların ve sofaların üstünde bulunan mumlar yanıp, ışıklar görünmeye başladı. Beri tarafta Salahaddin beyin atı sanki yel veya kuş gibi uçuyor. Nenkecan hanım sahtiyan terlikleri ile örtülü nazik ayaklarını üzengiye güzelce yerleştirip, delikanlınn boynuna sarılarak, kucağına yatmış. Fakat dikkatini hiçbir şeyin üstünde toplayamıyor, öptükçe hem korku, hem keder hem de mutluluk duyuyor. At rüzgâr gibi uçuyor. Taşlar, kayalar göze ilişmiyor. Salahaddin beyin yıldız gibi parlayan gözleri kızın kalbine doğru bakıyor. Genç yiğit nazik ve lâtif yükünü bağrına basarak: "Ah benim kuzum! Al kirazım!" diye ilerlemekteydi. Yaklaştıkları ormanın içinden birden bire ıslık sesleri aksetmeye başladı. Bunlar hücum etmeye hazır olan ve Salahaddin beyin ordusuna mensup kırk Tatar atlıstydt. Onlar sağdan ve soldan ıslık çalarak kendi seraskerlerini karşılamaya çıktılar; Nenkecan hanım etrafının ağaçlar gibi parlak süngülerle sarılmış olduğunu gördü. Atlılar bir takım karartılar gibi arka arkaya dağa doğru aşıp gidiyorlar. Ve genç bey de sevgilisinin yüzüne dönerek fısıltıyla "Korkma, benim canım! Tan vakti Uz kırda olacağız." diye yüreği heyecan içinde bulunan han kızını avutmak istiyordu. Dağın aşağısında ve karanlık derenin içinde pek çok silâh sesleri işitilmeye başladı. Bunlar han tarafından Salahaddin beyi yakalamak için geliyorlardı. Salahaddin bey durumu anlayınca, kendine tâbi olan kırk Tatar askerine bir kere: "Haydi! Çufut Kale'ye doğru!" diye bağırarak ileriye hareket etmelerini emretti.

9 (Bu arada Han gazaba gelir, Çufut Kale'nin alınamadığı haberi gelince, kendisi askerlerini alarak yürür. Büyük çarpışmalar olur. Sonunda Nenekcan hanıma âşık olan Karaim Yehudası Bihim gizlice kale kapısını Toktamış şhan'ın askerlerine açar.) Bu gece çoq uzun bir gece, onm saat ve daqiqaları pek aqırın keçeler. Kim bilir ne türlü qaza ve belâlar olıp keçedir bu qaranhq gecelerde... Çufut-Qale qayalığına moğul askerleri usul ile yılan kibi sarılmağa başladılar. Qale qapısı açıldı, cenkçiler birer-birer içeriğe dalmağa başladılar. Kimerlerinin beyaz tişleri arasına qapqan yıltırlı xanceri ay ziyası toqunması sebebinden parıldap körüneler. İş bu derecege keldi... Faqat Salâxiddin beknin qaravulı uyquda olmalı... Galiba cesur yiğit yarının quçağında bayılıp qalğan olmalıdır. Lâkin iddetlengen xannm qılıçı olarm iç afu etermi?... tşte, Çufut-Qale üzerini bir qızıllıq qapladı. Biribirine urulğan qılıçlarnm şıqırtıları eşitilip başladı. Bir qıyamet qoptı ki, qale içi qarma-qanşıq oldı. Urgan urğanğa, askerler köküs-köküske dögüşeler. Birinin üstüne eki beşinin üstüne birisi - şöyle ki, qale içi ayqınq ve qıçırıq, inilti ve qan ile toıdı. Soqaqlar içi başsız, qolsız, ayaqsız insan kevdeleri ile toldı. Çufut-.Qalede Toqtamış xannın askeri qarınca yuvası kibi fıqırday edi. *** Nenkecan xanum bayğm bir alda kendikendine: 'Ya rabbim! Senden meded!' - der edi. Qanlarğa bulaşqan eller ve denişken çereler, söz qısqası er bir muarebenifl alâmetlerini közü öğünde köre edi... Salâxiddin bek yaralanğan. Onı buqağullar (xızmetçiler) bir tarafqa alıp keteler. Yaralardan çekişken yiğit qanlı ellerini uzata ve onm artından da Nenkecan xanum kele edi. Xan qızı yüre yüre ta qayanın kenarına qadar keldi... burası kimsesiz bir yer edi. Aşağıda dere içini bir qaranlıq qaplağan. Yalınız ormanlıq içinde bulunğan büyük süyrü qayalarnıfi töpeleri körüne ve derenin üstü parlaq bir tuman ile qaplı. Çufut-Qale qayasınm töpesinde esken rüzgârğa qarşı yayılğan beyaz bir marama içinde Nenkecan buluna. Onm yürek esir etici çeresinde mudxiş bir tüşünccler nümayiş ola. Üstüne taqınğan altınları ışıq saça. Tesirli bir sesnen Nenkecan birisinin adını aytıp çağıra. Zavallı qız bin bir türlü ağlantılardan son turdığı yerden ğayıp oldı. Xan qızınm bu araketini arqa taraftan körip turğan askerlar: 'Alla, Alla! Xan qızını qurtarın!' - sedalarınen deşet ila ayqırıp Nenkecannm bulundığı yerge keldiler. Amma bular kelgende Nenkecan xanum aşağıda cansız yata edi. Qorqqan askerler bu axvalm körgenlerinde: 'Ene lillaxi! (Alla yoluna men ketkeydim) deye teessüf ettiler: Ey ecel! Tiği xunfişanıfile Qıydın - axır türaba attın sen. Badı per, deşeti xazanmle Zulfi zerrini tağıttın sen! (A. Şadiy) *** Bu gece çok uzun bir gece, saat ve dakikalar çok yavaş geçiyor. Kim bilir ne çeşit kazalar ve belâlar yaşanıyordur bu karanlık gecelerde... Çufut kale kayalığına Moğol askerleri usulca yılan gibi sarılmaya başladılar. Kale kapısı açıldı, savaşçılar birer birer içeriye dalmaya başladılar. Bazılarının beyaz dişlerinin arasına aldıkları parıltılı hançerleri, ay ışığı dokunduğu için parlayarak görünüyor. İş bu dereceye geldi. Fakat Salâhaddin beyin nöbetçisi uykuda olmalı... Galiba cesur delikanlı sevdiğinin kucağında bayılıp kalmış. Fakat hiddetlenen hanın kılıcı onları hiç affeder mi? İşte, Çufut Kale'nin üstünü bir kızıllık kapladı. Birbirine vurulan kılıçların şakırtıları işitilmeye başladı. Bir kıyamet koptu ki, kalenin içi karmakarışık oldu. Vuran vurana, askerler göğüs göğüse dövüşüyorlar. Birinin üstüne iki, beşinin üstüne biri... Öyle ki, kalenin içi haykırma, bağrışma, inilti ve kanla doldu. Sokakların içi başsız, kolsuz, ayaksız insan gövdeleri ile doldu. Çufut Kale'de Toktamış hanın askeri karınca yuvası gibi kaynıyordu. Nenkecan hanım baygın bir şekilde kendi kendine: "Yarabbim! Senden meded'" diyordu. Kanlara bulaşmış eller ve değişmiş yüzler, sözün kısası savaşın alâmetleri göz önünde görünüyordu... Salâhaddin bey yaralanmış. Onu hizmetçiler bir tarafa götürüyorlar. Yaralanan, acı çeken yiğit kanlı ellerini uzatıyor ve onun ardından da Nenkecan hanım geliyordu. Han kızı yürüye yürüye ta kayanın kenarına kadar geldi... burası kimsenin olmadığı bir yerdi. Aşağıda derenin içini karanlık kaplamış. Yalnız ormanlığın içinde bulunan büyük sivri kayaların tepeleri görünüyor ve derenin içi parlak bir dumanla kaplı... Çufut Kale kayasının tepesinde esen rüzgâra karşı yayılan beyaz örtüsü içinde Nenkecan bulunuyor. Onun gönülleri esir eden çehresinde müthiş düşünceler nümayiş yapıyor. Üstüne takındığı altınları ışık saçıyor. Tesirli bir sesle Nenkecan birinin adını söyleyip çağırıyor. Zavallı kız çok fazla ağladıktan sonra durduğu yerde kayboldu. Han kızının bu hareketini arka taraftan gören askerler: "Allah, Allah! Han kızını kurtarın!" sedaları ile dehşet içinde haykırarak Nenkecan 'in bulunduğu yere geldiler. Fakat onlar geldikleri zaman Nenkecan aşağıda cansız yatıyordu. Korkan askerler bu durumu görünce: "Ene lillâhi! ( Allah yoluna ben gideydim.)" diye teessüf ettiler: Ey ecel! Kan saçan kılıcınla Kıydın, sonunda toprağa attın sen. Sonbahar rüzgârı nın dehşetiyle Altın zülfünü dağıttın sen! (Sadî)

10 Çufut-Qalenin kenarında, qaya içinde kesilip yapılğan qaranhq bir qoba bardır. Oran içinden iç bir türlü davuş ve ses yer yüzüne eşitilmey. Bu yer evvel zamanlardan beri Çufut-Qalenifi zindanı ve apsxanesi olıp, onın içi ve bir-eki basamaq taş merdivenlerden tüşülir. Bu qoba eki odadan ibarettir. Bulardan birisi yarğu (sud) odasıdır - onın ortasında eki taş direk ve divarlarında -alqalar bar. Ekincisi de yerli xalqnın 'Çinli qoba' ya da 'Qorqulı qoba' deye adlandırdıqları odadır ki, onın içine birinci odadan keçip kirilir ve birinci odadan bir arşın mıqdarı alçaqtadır. Bu odada qabaathlarnın ceza ve idamına (öldürilmesine) maxsus yer eken. Xannın emri ile Salâxiddin bek bu yerge bıraqılğan edi. Vucudı ezilgen ve yaralanğan yiğit bu apsxanenin içinde uyqusız bir alda yata edi. Qobanın kirli divarları ve alçaq tavanı onın mecalsiz vucudmı sıqa edi. Odanın divarında qayadan kesilgen ve pencerege benzer bir delik bar. İşbu delikten küneşnin ziyası yer tübünde lâxad kibi qazılğan qaranlıq taş qobanıft içini aydınlata ve onın taban altında sasımağa başlağan insan başları yata ediler. Salâxiddin bek çabalay-çabalay taştan kesilgen pencerenin öğüne keldi. Pencereden etrafnı seyir ete, aşağıdaki yeşillengen ormanhq ve qarşı yaqlarda kökke uzanıp ketken sarımsı renkli keniş qayalıqlar közü öğünde tura ediler.. Lâciverd köknin iç bir noqtasında bir bulut parçacığı yoq. Salâxiddin beknift yüzüne sıcaq bir rüzgârçıq ese - şu qadar lâtif ve mülayim ki, genç yigitnin sevgilisi onı nasıl oxşağan olsa, rüzgâr daxi onı öylece oxşamaq va avunç bermek istey ve Salâxiddin bek yalnız: 'Ax, Nenkecan! Nenkecan!' - dep tura edi. Vucudmı sarğan arqanlar ve buğavlarnın acısı zametten ziyade onın ruxunı raatsız etip, usandırğan şey ümütsizlik ve tüşkünlik edi. Salâxiddin bek iqtidarsız bir alda oturdığı bir pencere öğündeki keniş taş üzerine yıqıldı. Salâxiddin bek avada vıznen qanatlarını sallayaraq bir qartal quşnın uçıp keteyatqanını köre edi. 'Ax, eğer mümkün olsa da, şu quşnın artından avada uçaraq uzaqlarğa ketsem.. Ebet, erkin çölge çıqsam da, cananımnıfi ax-u zar etip turdığı yerlerge barıp yetsem!.. Ax, menim bülbülim şimdi nerelerde, aceba? Altın qafes içinde çırpına ekenmi? Onm bulundığı yer menim yattığım qaranlıq zindandan raatlı ekenmi, aceba?' - deye kendi-kendine tüşüne edi. Bu esnada qapının demir sürmeleri alınıp, gürülti ile açıldı - qoba içine üç moğul (monğol) kirdiler ve Salâxiddin bekni yaqalap arqaları sıra alıp kettiler. Açılğan qapınm qarşısına kelgende Salâxiddin bek ekinci bir qobanı kördi. Bu qobanıfl tör yerinde kilimler ile töşengen keniş set üzerinde başları sanqlı ve üstlerine alaca xalatlar kiyingen yarğucı ve qadılar sıranen oturğanlar. Olarnınn çevresini, ellerinde baltalar tutqan nevbetçiler quşatqanlar. Çufut Kale'nin kenarında, kaya içinde kesilerek yapılan karanlık bir mağara bulunmaktadır. Onun içinden hiçbir şekilde gürültü ve ses yer yüzüne işitilmez. Burası eskiden beri Çufut Kale 'nin zindanı ve hapishanesi olmuştur ve onun içine bir iki taş basamak ile inilir. Bu mağara iki odadan ibarettir. Bunlardan biri yargı odasıdır, ortasında iki taş direk ve duvarlarında halkalar vardır. İkincisi de yerli halkın "Çinli mağara" veya "Korkulu mağara" diye isimlendirdikleri odadır ki, onun içine birinci odadan geçilerek girilir ve birinci odadan bir arşın alçaktır. Bu oda da suçluların cezalandırıldıkları ve idam edildikleri özel Ur yermiş. Hanın emri ile Salâhaddin bey buraya bırakılmıştı. Vücudu ezilmiş ve yaralanmış yiğit bu hapishanenin içinde uykusuz bir durumda yatıyordu. Mağaranın kirli duvarları ve alçak tavanı onun mecalsiz vücudunu sıkıyordu. Odanın duvarında kayadan oyulmuş pencereye benzer bir delik var. İşte güneşin ışığı bu delikten yerin dibinde lâhid gibi kazılmış karanlık taş mağaranın içini aydınlatıyordu. Burasının tabanında artık kokmaya başlamış insan kafaları yatıyordu. Salâhaddin bey çabalaya çabalaya taştan kesilerek yapılan pencerenin önüne geldi. Pencereden etrafı seyrediyor, aşağıda yeşillenmiş ormanlık ve karşı taraflarda göğe uzanan sarımsı renkteki geniş kayalıklar gözünün önünde duruyordu... Lâcivert göğün hiçbir noktasında bir bulut parçası bile yok. Salâhaddin beyin yüzüne sıcak bir rüzgâr esiyor, o kadar lâtif ve yumşak ki, genç delikanlının sevgilisi onu naasıl okşadıysa, rüzgâr da onu öyle okşamak, avutmak istiyor. Salâhaddin bey yalnız "Ah, Nenkecan! Nenkecan!" diyordu. Vücudunu saran urganlar ve zincirlerin acısısının verdiği zahmetten çok onun ruhunu rahatsız edip usandıran şey, ümitsizlik ve düşkünlüktü. Salâhaddin bey iktidarsız bir şekilde oturduğu pencerenin önündeki geniş taşın üzerine yıkıldı. Salâhaddin bey havada hızla kanatlarını sallayarak bir kartalın uçup gittiğini görüyordu. "Ah, eğer mümkün olsa da, bu kuşun ardından havada uçarak uzaklara gitsem... Evet, hür çöle çıksam da, cananımın ah ü zâr ettiği yerlere ulaşsam. Ah, benim bülbülüm şimdi nerelerde, acaba? Acaba altın kafes içinde çırpınıyor mu? diye kendi kendine düşünüyordu. Bu sırada kapının demir sürgüleri alınıp gürültü ile açıldı, mağaranın içine üç Moğol girdi ve Salâhaddin beyi yakalayıp arkalan sıra alıp gittiler. Açılan kapının karşısına gelince Salâhaddin bey ikinci mağarayı gördü. Bu mağaranın baş köşesinde kilimlerle döşenmiş geniş set üzerinde başları sarıklı ve üstlerine alaca hilatlar giyinmiş yargıç ve kadılar sırayla oturmuşlar. Onların etrafını, ellerinde baltalar bulunan nöbetçiler sarmışlar.

11 Nice acmıqlı sesler ve tüşkün iniltiler eşitken qobadır bu qoba! Çoq insanlar nice eziyet ve cebrcefalar çektikten sonra kendi qabirlerini burada bulmışlardır. Omfi taş divarlanna bütün qanlar serpilmiş ve toprağı qanlarğa boyanmış... Kim bilir işbu qorqunç qobanm bizge bellisiz nice-nice acayip sırları bardır... İşte, bizim Salâxiddin bek şu qobada Altın Ordanm amansız Toqtamış xanı tarafından idam olunıp işbu cellâtxanede canını teslim eyledi: Kim öldi aşıqlardan böyle ölümnen? Yoqtır xayır aşıqqa ölümden başqa. ' Bundan sonra cesur yigitnin vucudı değil, atta adı bile ortadan qalqıp unutıldı. Ve tek Salâxiddin bekke dostluq etken qırq batımın namlarına bir xa-tire olmaq üzre eali arasında Çufut-Qaleni 'qırq er' Aralbiy Yexuda Bixim doğdığı şeefden ğayıp olaraq bir dcifö nam Ve nişanı eşitilmedi. Karaimler de kendilerinin genç xaxamlarını bir daa körip ola madılar. Zavallı Yexuda Biximge Yasafut deresi içindeki balta tiymez karaim mezarlığında ecdadınan birlikte dem olunmaq qısmet olmadı. Lâkin merxume Nenkecannın Çufut-Qaledeki qabiri üzerine Toqtamış xan büyük bir türbe bina qıldırmışedi. İkâyenifi softu. Raqam ul-xaruf bir kün mezkûr türbeyi ziyaret içün Çufut Qaleye kitmiş edim. Türbe-i mezküre Çufut-Qale xarabatı ortasında tek ve tenxa xal-i sukütte bulunub, mazının surur ve yasından xaber verir bir şaxid kibi turuyor. 'Nenkecan xanum türbesi' arap usul-i mimariysinde yapılmış güzel bir binadır. Amfi qapısınıfv, etrafında xatt-i süls ile ixadisi şerife mexkükdir. Ve türbenin içinde mermerden bir sandıq taş mevcut olub, üzerinde ekseri xurufı murur-i zaman ile silinmiş ve şu satır minuquştır: "Xezixi revzat ulmelike ulazime Nenkecan xanum bint-i Toatamış xan ve aadd tevfiye fi şexri ramazan ulvaaiy. Fi xamm exad ve erbaine ve semen'. Tercimesi: 'Bu cennet bağıdır ulu Toqtamış xannın qızı melike Nenkecan xanumnın ölümi oldı ramazan ayında, sekiz yüz qırq birde'. (Xicriy 841-ci yıl - miladiy 1437-ci yıldır). Şu dört-beş asırdan beri taştan şeernin içinde turan aq türbeyi ziyaretten sonra zaman-i evvelde üküm ve idam maxali olub ve alâ Çinli qoba tebir olunan mağarayı daxi gidüb körmiş edim. Anın acayip manzarası alâ közüm öğünde turuyor: Cem-u camni nüş etti - keçti nece bin Rustem Ol bezmgir- baqiy alem yene bu alem. Nice acı sesler ve düşkün iniltiler işitmiş mağaradır bu mağara! Pek çok insan nice eziyet ve zevr ü cefa çektikten sonra kendi kabirlerini burada bulmuşlardır. Onun taş duvarlarına kanlar serpilmiş ve toprağı kanlara boyanmış... Kim bilir bu bu korkunç mağaranın bilmediğimiz nice sırları vardır... işte bizim Salâhaddin bey bu mağarada Altın Orda'mn zalim Toktamış hanı tarafından idam edilip işe bu cellathanede canını teslim etti. Kim öldü âşıklardan böyle ölümle? Yoktur hayır âşığa ölümden başka. Bundan sonra cesur yiğidin vücudu değil, hatta adı bile ortadan kalktı, unutuldu. Ve sadece Salâhaddin beye dostluk eden kırk kahramanının adlarına bir hatıra olmak üzere ahali arasında Çufut Kale'nin "Kırk Er" diye isimlendirildiği Arabî Yehuda talkımbihim doğduğu şehirden kayboldu ve bir daha namı ve nişanı işitilmedi. Karaimler de genç hahamlarını bir daha göremediler. Zavallı Yehuda Bihim 'e Yasafut deresinin içindeki balta deymez Karaim mezarlığında ecdadı ile birlikte defn olunmak kısmet olmadı. Fakat merhume Nenekecan'ın Çufut Kale'deki kabrinin üzerine Toktamış han büyük bir türbe yaptırmıştı. Hikâyenin sonu. Rakamü 7- huruf bir gün zikredilen türbeyi ziyaret için Çufut Kale'ye gitmiştim. Zikredilen türbe Çufut-Kale harabesinin ortasında tek ve sakin bir şekilde bulunup, mazinin sevinç ve yasından haber veren bir şahit gibi duruyor. "Nenkecan hanım türbesi" Arap mimarî usulünde yapılmış güzel bir binadır. Onun kapısının etrafında hattı sülüs ile bir hadis-i şerifkazınmıştır. Ve türbenin içinde bir mermer sandık taş bulunup, üzerinde eksen harfler zaman aşımı ilesilinmiş veşu satır nakşedilmiştir.: "Hezih-i revzatu'l-melikeu'l-zalime Nenkecan hanım bint-i Toktamış han ve kadd tevfiye fi şexr-i ramazanu'1-vekî. Fi hamm ehad ve erbaine ve semen." Tercümesi: "Bu cennet bağıdır ulu Toktamış hanın kızı melike Nenkecan hanımın ölümü oldu ramazan ayında, sekiz yüz kırk birde." (Hicrî 841. Yıl - milâdî Yıldır.) Bu dört beş asırdan beri taş şehrin içinde duran beyaz türbeyi ziyaret ettikten sonra evvel zamanda hüküm ve idam mahalli olup ve hâlâ çınlı mağara tabir edilen mağarayı da gidip görmüştüm. Onun acayip manzarası hâlâ gözümün önünde duruyor. Çem ü camı nûş etti-geçti nice bin-rustem Olbezmgîr- bakî âlem gen bu 'âlem

12

13

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55 Ramazan Manileri // Ahmet ağa uyursun uyursun Uykularda ne bulursun Kalk al abdest, kıl namaz Sabahleyin cenneti bulursun Akşamdan pilavı pişirdim Gene karnımı şişirdim Çok mani diyecektim ama Defteri

Detaylı

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR 4-10 Nisan: Polis Haftası 7-13 Nisan: Dünya Sağlık Günü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı 23 Nisan'ı içine alan hafta: Dünya Kitap Günü T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ

KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ Mustafa Köz KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ YARATICI OKUMA DİZİSİ Şiir Resimleyen: Yasemin Ezberci Yaratıcı Okuma Dosyası: Mustafa Köz Mustafa Köz KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ Resimleyen: Yasemin Ezberci Yayın Koordinatörü:

Detaylı

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

C A NAVA R I N Ç AGR ISI C A NAVA R I N Ç AGR ISI Canavar, canavarların hep yaptığı gibi, gece yarısından hemen sonra çıktı ortaya. Geldiğinde Conor uyanıktı. Kısa süre önce bir kâbus görmüştü. Herhangi bir kâbus değil- di bu;

Detaylı

Yakup Şakir Ali MEKTEP VE MİLLİ DİL. Parlaq fikir, teren aqıl qazanılır mektepte, Bundan maxrum qalan adam aqir olur elbette.

Yakup Şakir Ali MEKTEP VE MİLLİ DİL. Parlaq fikir, teren aqıl qazanılır mektepte, Bundan maxrum qalan adam aqir olur elbette. Yakup Şakir Ali (Bahçesaray, 1890-1930) Yakup Şakir Ali 1890 yılında Bahçesaray'da doğdu. Babası esnaf olan şâir, bahçesaray'daki orta okulu bitirdikten sonra, 1905 yılında "Tercüman" gazetesinin matbaasında

Detaylı

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR ÖTÜKEN Ârif Nihat Asya BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR Şiirler: 1 BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR Servet Asya ya Armağanımdır. DESTAN O zaferler getiren atların Nalları altındanmış; Gidişleri akına, Gelişleri akındanmış.

Detaylı

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam. Onaylayan Administrator Pazartesi, 21 Mayýs 2007 Besteciler.org Amerika A memo Burasý New York Amerika Evler karýþtý bulutlara Nasýl bir zaman Nasýl bir yaþam A memo Ýnsanlar simsiyah, kýzýl, beyaz Sokaklar

Detaylı

Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri

Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri :١ mı, mi? baba ( ) uzaklaştım uzaklaştırmak uzaklaştırmak evin kapıları babam yetişiyorum eğitim görüyorum ecdadım, atam saygı otur! seviyorum seni seviyorum

Detaylı

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE Ekim 2013 Sayı 1 Yazar; HARUN ŞEN 1 İçindekiler KALDIRIMLAR 1... 3 DİYET... 4 ÇOCUKLARINIZA ZAMAN AYIRIN... 5 2 KALDIRIMLAR I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama

Detaylı

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) ESAS N0:2009/191 03.08.2012 TUTANAK 27.07.2012 tarihli oturumda saat 19.27 sıralarında Mahkeme Başkanı tarafından duruşmanın

Detaylı

BİZE KATILIR MISINIZ?

BİZE KATILIR MISINIZ? BİZE KATILIR MISINIZ? ŞARKILAR FARECİK Bizim mutfakta bir yuvası var. Ben bilemem ki kaç yavrusu var. Her şeyi kemirdi. Her şeyi dağıttı. Annemi babamı çıldırttı. Farecik farecik, Döktün saçtın farecik,

Detaylı

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama...24 2. Haftanýn Testi...25

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama...24 2. Haftanýn Testi...25 ÝÇÝNDEKÝLER A. BÝRÝNCÝ TEMA: BÝREY VE TOPLUM Küçük Cemil...11 Bilgi Hazinemiz (Hikâye Yazmaya Ýlk Adým)...14 Güzel Dilimiz (Çaðrýþtýran Kelimeler - Karþýlaþtýrma - Þekil, Sembol ve Ýþaretler - Eþ Anlamlý

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

Ağlat Beni Klip Senaryosu - 2006 Harun KOLÇAK

Ağlat Beni Klip Senaryosu - 2006 Harun KOLÇAK Ağlat Beni Klip Senaryosu - 2006 Harun KOLÇAK Yönetmen Ediz GÜLTEN http://www.youtube.com/watch?v=pj7l8_wstae SAHNE: 1 Harun Kolçak, bahçede yastıkların üzerinde oturmuş / YA DA TAROT BAKAR, ÖLÜM KARTI

Detaylı

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir.

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir. Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir. Gemiyle bir yolculuğa çıkmaya hazır mısın? O zaman geminin üzerindeki çiçeklerden 2 tanesini yeşile, bir tanesini pembe renge boyamalısın. Geminin pencereleri açık mavi

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ. HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ. Sorular her ay panolara asılacak ve hafta sonuna kadar panolarda kalacak. Öğrenciler çizgisiz A5 kâğıdına önce

Detaylı

HAYAT BİLGİSİ. Bulutların her birinde özellikler yazmaktadır. İyi bir arkadaşta bulunması gereken özelliklerin olduğu bulutları boyayın.

HAYAT BİLGİSİ. Bulutların her birinde özellikler yazmaktadır. İyi bir arkadaşta bulunması gereken özelliklerin olduğu bulutları boyayın. Adı Soy: 28/09/2012 HAYAT BİLGİSİ Bulutların her birinde özellikler yazmaktr İyi bir arkadaşta bulunması gereken özelliklerin olduğu bulutları boyayın samimi bencil nazik çalışkan yalancı dürüst Cana yakın

Detaylı

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.

Detaylı

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127 KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127 Düzenleyen Administrator Salý, 15 Haziran 2010 Mersin Gazetesi KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127 YAZIK Abidin GÜNEYLÝ-Mersin Küfürün adýný günah koymuþlar Etsem bana yazýk etmesem

Detaylı

- Kurslara, seminerler katılın, farklı mekanlar keşfedin. Kendiniz için bir şeyler yapın. Böylelikle eşinize anlatacağınız farklı şeyler olacaktır.

- Kurslara, seminerler katılın, farklı mekanlar keşfedin. Kendiniz için bir şeyler yapın. Böylelikle eşinize anlatacağınız farklı şeyler olacaktır. Lilay Koradan www.gencgelisim.com - Bir ara sinemaya ya da tiyatroya gidelim mi? demek yerine, iki kişilik bilet alın. Ona Sürpriz, yarın akşam sinemaya gidiyoruz dediğiniz zaman sizinle gelecektir. -

Detaylı

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular hazır olun düşüyoruz diyor. Düşüyoruz ama ben dâhil

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

ŞEKİL KAVRAMI TEMA ÇALIŞMALARIMIZ KAVRAMLAR RENK KAVRAMI SAYI KAVRAMI SES KAVRAMI ÖZEL BİLGİ İLKÖĞRETİM OKULU ANASINIFI

ŞEKİL KAVRAMI TEMA ÇALIŞMALARIMIZ KAVRAMLAR RENK KAVRAMI SAYI KAVRAMI SES KAVRAMI ÖZEL BİLGİ İLKÖĞRETİM OKULU ANASINIFI ÖZEL BİLGİ İLKÖĞRETİM OKULU ANASINIFI 1 31 MART TEMA ÇALIŞMALARIMIZ Merakla ve sabırsızlıkla ilkbaharı bekliyoruz..gelir umuduyla.. Bu ay temamız İlkbahar.. Kışı gördük, iliklerimize kadar yaşadık aylardır..

Detaylı

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi BÝRÝNCÝ BÖLÜM 1 Dünya döndü Son ders zili çalýnca tüm öðrenciler sevinç çýðlýklarý atarak okulu terk etti. Ýkili öðretim yapýlýyordu. Sabahçýlar okulu boþaltýrken, öðleci grup okula girmeye hazýrlanýrdý.

Detaylı

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým. Kaybolan Çocuk Çocuklar için öyküler yazmak istiyordum. Yazmayý çok çok sevdiðim için sevinçle oturdum masanýn baþýna. Yazdým, yazdým... Sonra da okudum yazdýklarýmý. Bana göre güzel öykülerdi doðrusu.

Detaylı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış; Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır?

1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır? 1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır? 1. A. Şehirde yaşıyanlar bazı kurallara uymak zorunda. 2. B. Suriye, Türkiye nin güney komşusudur. 3. C. Kırlarda benbeyaz papatyalar vardı.

Detaylı

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır. Dersin Adı Tema Adı Kazanım Konu Süre : İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi : İnsan Olmak : Y4.1.2. İnsanın doğuştan gelen temel ve vazgeçilmez hakları olduğunu bilir. : Doğuştan Gelen Haklarımız :

Detaylı

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Aşağıda verilen isimleri örnekteki gibi tamamlayınız. Örnek: Ayakkabı--------uç : Ayakkabının ucu İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Kalem sap Çanta renk Araba boya Masa kenar Deniz mavi Rüzgar şiddet

Detaylı

Tuğrul Tanyol. Beyaz at. Sönmüş kentleri dolaştım sessizlikte Boş meydanları, kirli sokakları Herkes kendi yankısının peşinde

Tuğrul Tanyol. Beyaz at. Sönmüş kentleri dolaştım sessizlikte Boş meydanları, kirli sokakları Herkes kendi yankısının peşinde Tuğrul Tanyol Beyaz at Sönmüş kentleri dolaştım sessizlikte Boş meydanları, kirli sokakları Herkes kendi yankısının peşinde Karanlık avlularda oturdum İçimde vahşi tamtamları inlerken ölümün Tüm putların

Detaylı

yaşam boyu bağlanırsanız.

yaşam boyu bağlanırsanız. Size nasıl tarif etsem ki... İlk görüşte âşık olmak gibi bir duygu. " İşte bu benim aradığım kadın," dersiniz ya, işte öyle bir şey. Önce teknenize âşık olacaksınız sonra satın alacaksınız. Eğer sevmeden,

Detaylı

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN .com Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Adı-Soyadı:... Önce kelimeleri tek

Detaylı

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΠΡΟΦΟΡΙΚΟ ΛΟΓΟ (70005Γ) ÖZEL GÜNLER Aşağıdaki önemli günlerden

Detaylı

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli? Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli? EVLENİRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ? Peygamber (sav) Efendimiz den Abdullah ibn-i Ömer RA ın bir hadisini bu münasebetle hatırlayalım, duymuşsunuzdur: (Lâ tenkihun-nisâe

Detaylı

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak)

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak) ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak) Enerji Tasarrufu Haftası (Ocak ayının ikinci haftası) GÜNE BAŞLAMA ETKİNLİKLERİ Oyun

Detaylı

1. SINIF TÜRKÇE. Copyright 2015. YAZAR Ahmet KÜÇÜKAYDIN Hacer KÜÇÜKAYDIN. KAPAK TASARIMI Resul KÖSE. DİZGİ - SAYFA TASARIMI Resul KÖSE

1. SINIF TÜRKÇE. Copyright 2015. YAZAR Ahmet KÜÇÜKAYDIN Hacer KÜÇÜKAYDIN. KAPAK TASARIMI Resul KÖSE. DİZGİ - SAYFA TASARIMI Resul KÖSE 1. SINIF TÜRKÇE Bu kitabın bütün hakları Hacer KÜÇÜKAYDIN a aittir. Yazarın yazılı izni olmaksızın kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright 2015 YAZAR Ahmet KÜÇÜKAYDIN Hacer KÜÇÜKAYDIN

Detaylı

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ BESYO TME-110 TEMEL MÜZİK EĞİTİMİ 1.HAFTA

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ BESYO TME-110 TEMEL MÜZİK EĞİTİMİ 1.HAFTA YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ BESYO TME-110 TEMEL MÜZİK EĞİTİMİ 1.HAFTA Hayatta müzik gerekli değildir. Çünkü hayatın kendisi müziktir. Müzik ile ilgisi olmayan varlıklar insan değildir. Eğer söz konusu olan

Detaylı

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: 12.5.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: 12.5.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 12.5.2007 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. FARE NİN DERS VEREN ÖYKÜSÜ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. FARE NİN DERS VEREN ÖYKÜSÜ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. FRE NİN DERS VEREN ÖYKÜSÜ 8 Evin minik faresi, duvardaki çatlaktan bakarken çiftçi ve eşinin mutfakta bir paketi açtıklarını

Detaylı

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΜΑΘΗΜΑ: ΤΟΥΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: B ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ:

Detaylı

Ö. Ç. BİLFEN ANAOKULU 6 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

Ö. Ç. BİLFEN ANAOKULU 6 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI 03.11.2014 PAZARTESİ Ö. Ç. BİLFEN ANAOKULU 6 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI SERBEST ZAMAN ETKİNLİĞİ: Çocuklarla selamlaşıldı. Müzik eşliğinde öğretmenin yönergelerine uygun ısınma hareketleri yapıldı.

Detaylı

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan 2010 16:15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 4075. 1 / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan 2010 16:15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 4075. 1 / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden, Çemberlitaş taki dedesinin konağında büyüyen şair, Amerikan ve Fransız kolejlerinde başladığı ilk ve lise öğrenimini Deniz Lisesi nde tamamladı. İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü nü 1924 te bitirince

Detaylı

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI DERS İÇİ ÖĞRENME ETKİNLİĞİ ÇALIŞMA FORMU 27/05/2011 Ders : MATEMATİK Sınıf : 8 Hafta İçi Hafta Sonu TEST FR.ZMR.05 / YT:12.03.2010/R.00/R.T:-- Sayfa 1 / 4 FR.ZMR.05 / YT:12.03.2010/R.00/R.T:--

Detaylı

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR İnsan Okur Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 2 Süleyman Bulut İnsan Okur 4 Süleyman Bulut İnsan Okur Süleyman Bulut Ben küçükken, büyükler hep aynı soruyu sorardı: Büyüyünce ne olmak istiyorsun?

Detaylı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή: ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΓΙΔΤΘΤΝΗ ΜΔΗ ΔΚΠΑΙΓΔΤΗ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ ΜΑΘΗΜΑ: ΣΟΤΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: Γ ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011

Detaylı

Ýçindekiler: Folklorýmýznýñ incileri... 47. Geraynýñ (ö. 1748) qabriniñ körüniþi ve baþtaþý ile sanduqasýnýñ üzerindeki kitabelerniñ metinleri.

Ýçindekiler: Folklorýmýznýñ incileri... 47. Geraynýñ (ö. 1748) qabriniñ körüniþi ve baþtaþý ile sanduqasýnýñ üzerindeki kitabelerniñ metinleri. GÜNSEL Ýçindekiler: GÜNSEL NÝÑ OQUYICILARINA MURACAAT!... 2 Hasan Sabri Ayvazov Edebiy, ilmiy tile doðru!... 2 Hasan Sabri Ayvazov Annecigim, nerdesiñ?! Kel!... 5 Osman Murasov Þair Ýsmetiy ve Özü Vaqiasý

Detaylı

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama: Yolun Kenarına Diken Eken Adam Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama: - Bu dikenleri sök, insanları

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

AMET AQAY AQQINDA LÂTİFELER ALLA, ALLA, APAQAY

AMET AQAY AQQINDA LÂTİFELER ALLA, ALLA, APAQAY AMET AQAY AQQINDA LÂTİFELER ALLA, ALLA, APAQAY Özenbaşlı Amet aqay qadını öpke ete: Asıl sen nasıl adamsıñ, bilmeyim, Amet. Qomşumız Ali er kün işten qaytqanda qadınından al-eval soray, bir şeyler ayta,

Detaylı

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu. İÇİNDEKİLER Yine Yeni Komşular 7 Korsanlar Ninjalara Karşı 11 Akari 21 Tükürme Yarışı 31 Mahallede Huzursuzluk 39 Korsanların Yasaları 49 Yemek Çubukları ve Terli Ayaklar 56 Korsan Atlet 68 Titanların

Detaylı

8. Sınıf SBS Deneme-1

8. Sınıf SBS Deneme-1 Sabah ince bir tülü andırıyor. Öteden, adalardan serin, diriltici bir rüzgâr esiyor. Şehrin orta yerinde bir horoz sesi duyuluyor. Rüzgâr, ıhlamur kokularını ince ince dağıtıyor. Çocuklar, anneler uyuyor.

Detaylı

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΠΡΟΦΟΡΙΚΟ ΛΟΓΟ (70005Γ) DİNLEME İSTEKLER (9) Metinleri dinleyelim

Detaylı

Sezen Aksu 2. Çok Ayýp. Söz - Müzik: Sezen Aksu. Kulaðýma geliyor, atýp tutuyorsun, ileri geri konuþuyorsun aleyhimde. Çok ayýp, çok ayýp.

Sezen Aksu 2. Çok Ayýp. Söz - Müzik: Sezen Aksu. Kulaðýma geliyor, atýp tutuyorsun, ileri geri konuþuyorsun aleyhimde. Çok ayýp, çok ayýp. Sezen Aksu 2 Onaylayan Administrator Pazar, 20 Mayýs 2007 Son Güncelleme Perþembe, 14 Haziran 2007 Besteciler.org Çok Ayýp Söz - Müzik: Sezen Aksu Kulaðýma geliyor, atýp tutuyorsun, ileri geri konuþuyorsun

Detaylı

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ ADALET ve CESARET ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 24 3 Sertifika no: 14452 Uğurböceği

Detaylı

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Aşağıdaki şiiri okuyunuz. Soruları cevaplayınız. OKULUMUZ Her yerden daha güzel, Bizim için burası. Okul, sevgili okul, Neşe, bilgi yuvası. Güzel kitaplar burda, Birçok arkadaş burda, İnsan nasıl sevinmez,

Detaylı

4 YAŞ EKİM AYI TEMASI

4 YAŞ EKİM AYI TEMASI 4 YAŞ EKİM AYI TEMASI Mevsimlerden sonbaharı öğreniyoruz. Sonbahar mevsiminde havadaki değişiklikler nelerdir? Çiftlikte hangi hayvanlar yaşar? Çiftlik hayvanlarının bize faydaları nelerdir? Sebze ve meyvelerin

Detaylı

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI 13 NİSAN PAZARTESİ Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI 13-17 NİSAN 2015 SERBEST ZAMAN ETKİNLİĞİ: Çocuklarla selamlaşıldı ve istedikleri ilgi köşelerinde evden getirdikleri oyuncaklarla

Detaylı

İLK OK UMA KİT APLARI

İLK OK UMA KİT APLARI İLK OKUMA KİTAPLARI Bu kitabın sahibi:... Altı yaşındaki Ugo bir sabah uyanmış ve bir de bakmış ki karnının üzerinde yeşil bir aslan oturuyor! Aslan şişman değilmiş ama pek ufak tefek de sayılmazmış.

Detaylı

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar. Edatlar (ilgeçler) Tek başına bir anlam taşımayan, ancak kendinden önceki sözcükle birlikte kullanıldığında belirli bir anlamı olan sözcüklerdir.edatlar çekim eki alırsa adlaşırlar. En çok kullanılan edatlar

Detaylı

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar Samed Behrengi Sevgi Masalı Çeviren: Songül Bakar Samed BEHRENGİ Azeri asıllı İranlı yazar Samed Behrengi, 1939 da Tebriz de doğdu. Öğretmen okullarında öğrenim gördükten sonra Tebriz Üniversitesi İngiliz

Detaylı

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 13.5.2006 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

KALIPLAŞMIŞ KELİME ÖBEKLERİNDE ANLAM

KALIPLAŞMIŞ KELİME ÖBEKLERİNDE ANLAM KALIPLAŞMIŞ KELİME ÖBEKLERİNDE ANLAM . İKİLEMELER Bir sözün etkisini artır ak a a ıyla iki söz üğü kalıplaş ası yoluyla oluşa sözlerdir. İlk akışta güçlü kuvvetli iri gözüküyor. Yaptığı ı ya lış olduğu

Detaylı

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam VARLIKLARIN ÖZELLİKLERİNİ BELİRTEN KELİMELER yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam şu otobüs birkaç portakal Yuvarlak masa : Yuvarlak sözcüğü varlığın biçimini bildiriyor. Yeşil erik : Yeşil sözcüğü

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK YENİ YIL Bizlere kutlu olsun. Sizlere kutlu olsun. Eski yıl sona erdi, Yepyeni bir yıl geldi. Bu yıl olsun mutlu bir yıl, Bu yıl

Detaylı

PHOSPHORUS. ( Phos. ) Ana fikir ; çabuk parlar, çabuk yanar ama çabuk söner.

PHOSPHORUS. ( Phos. ) Ana fikir ; çabuk parlar, çabuk yanar ama çabuk söner. PHOSPHORUS ( Phos. ) Remedinin ruhu isminde gizli. Işık taşıyıcı demektir. Kibrit ucunda kullanılan maddedir. Ana fikir ; çabuk parlar, çabuk yanar ama çabuk söner. Kibrit ucu gibi çabuk tükenir. Çabuk

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU 23 MART PAZARTESİ GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI 23-27 MART 2015 SERBEST ZAMAN ETKİNLİĞİ: Çocuklarla selamlaşıldı ve istedikleri ilgi köşelerinde evden getirdikleri oyuncaklarla

Detaylı

25. Aşağıdaki deyimlerle anlamca üçlü bir grup oluşturulduğunda hangisi dışta kalır? A) eli bol B) eli açık C) eli geniş D) eli kulağında

25. Aşağıdaki deyimlerle anlamca üçlü bir grup oluşturulduğunda hangisi dışta kalır? A) eli bol B) eli açık C) eli geniş D) eli kulağında 21. Hangi cümlede "mi" farklı anlamda kullanılmıştır? A) O bu resmi gördü mü? B) O buraya geldi mi bayram olur. C) Zil çaldı mı içeri girer. D) Yemeği pişirdi mi ocağı kapat. 22. "Boş boş oturmayı hiç

Detaylı

Bir sözcüğün zihinde uyandırdığı ilk anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir.

Bir sözcüğün zihinde uyandırdığı ilk anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir. A.SÖZCÜKTE ANLAM GERÇEK (TEMEL) ANLAM Bir sözcüğün zihinde uyandırdığı ilk anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir.

Detaylı

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma KURAN'I KERİM TÜRKÇE MEALİ (DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI) 50-KAF SURESİ Mekke'de inmiştir. 45 (kırkbeş) âyettir. "Kaf" harfi ile başladığı için bu adı almıştır. Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla. 1.

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ ARALIK YENİ YIL Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Bizlere kutlu olsun Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Sizlere kutlu olsun Eski yıl sona erdi Bu

Detaylı

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$ ilk yar'larımızın değerli dostları, çoktandır ekteki yazıyı tutuyordum, yeni gönüllülerimizin kaçırmaması gereken bir yazı... Sevgili İbrahim'i daha önceki yazılarından tanıyanlar ekteki coşkuyu çok güzel

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

Söyleyiniz. 1- Çağdaş caddeye neden koştu? 2- Kazadan sonra Çağdaş a kim yardım etti? Sözcük Sayısı : 56

Söyleyiniz. 1- Çağdaş caddeye neden koştu? 2- Kazadan sonra Çağdaş a kim yardım etti? Sözcük Sayısı : 56 SAAT TUTARAK METİN OKUMA-1 KAZA Çağdaş ile Cevat cadde kenarında top oynuyordu. Top caddeye kaçtı. Çağdaş topun arkasından koştu. O sırada caddeden geçen minibüs Çağdaş a çarptı. Çağdaş yere düştü. Cevat

Detaylı

Yusuf Bolat. (Aluşta, 1909-1986)

Yusuf Bolat. (Aluşta, 1909-1986) Yusuf Bolat (Aluşta, 1909-1986) Ünlü Kırım yazarı Yusuf Bolat, Aluşta şehrinde, fukara bir ailede doğdu. Yusuf Bolat, köy okulunu bitirdikten sonra, Yalta'daki öğretmenler okulunda okudu. Kırım pedagoji

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günü parlatan gözler. Havayı yumuşatan nefes. Yüzlere gülücük dağıtan dudaklar. Konuşmadan anlatan kaşlar. Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günaydın...

Detaylı

Okutunuz ve defterlerine yazdırınız 1 abla abdest kablo Sabri tablo tablet tabla kablo baba bakır kaba soba bayrak kabak badem bakkal Banu bal balık

Okutunuz ve defterlerine yazdırınız 1 abla abdest kablo Sabri tablo tablet tabla kablo baba bakır kaba soba bayrak kabak badem bakkal Banu bal balık Okutunuz ve defterlerine yazdırınız 1 abla abdest kablo Sabri tablo tablet tabla kablo baba bakır kaba soba bayrak kabak badem bakkal Banu bal balık bakla bardak balkon ebe Ebru tebrik bebek Sibel Belma

Detaylı

5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır?

5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır? 5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) Öğle üstü bir cip gelip obanın çadırları önünde durdu. Çocuklar hemen çevresinde toplaştılar. Cipten önce veteriner, sonrada kaymakam indi. Obanın yaşlıları hemen

Detaylı

5. Et et içinde, et fit içinde Dünya dümeni, onun içinde.

5. Et et içinde, et fit içinde Dünya dümeni, onun içinde. 1. a) Bende yapışık, sende yapışık Çam ağacı çamda yapışık. b) Sende de var, bende de var Bir kuru çöpte de var. c) Arifsiniz, zarifsiniz Kendinizi neden bilirsiniz? 2. a) Ağzı var, dili yok Canı var,

Detaylı

-Mutlu/üzgün-kızgın/korkmuş/şaşkın-canlı/cansız-düz/eğri-hızlı/yavaş-sabah/öğlen/akşam-gün-haftaay-yıl

-Mutlu/üzgün-kızgın/korkmuş/şaşkın-canlı/cansız-düz/eğri-hızlı/yavaş-sabah/öğlen/akşam-gün-haftaay-yıl GÜLEN YÜZLER SINIFI ARALIK AYI BÜLTENİ KONULAR 1-)KIŞ MEVSİMİ -Kış mevsiminin özelliklerini öğreneceğiz. -Kış mevsiminde yetişen sebze-meyveleri tanıyacağız. -Kış mevsiminde nasıl kıyafetler giymeliyiz

Detaylı

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR!.. SERIS.INDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

ÜRÜNÜN GÖRSELİ ÜRÜN ADI-KODU ÜRÜNÜN TANIMI. Ütü Masası. ÇELIK YT-011 38x119 cm. Ütü Masası. ESTETiK YT-012 38x119 cm. Ütü Masası

ÜRÜNÜN GÖRSELİ ÜRÜN ADI-KODU ÜRÜNÜN TANIMI. Ütü Masası. ÇELIK YT-011 38x119 cm. Ütü Masası. ESTETiK YT-012 38x119 cm. Ütü Masası YIL-TEM METAL VE PLASTİK EV GEREÇLERİ SANAYİ Mahmutbey Mahallesi, Deve Kaldırımı Caddesi, Mürşit Sokak No:4 Bağcılar- Istanbul TURKEY 0 212 446 83 94 www.yil-tem.com.tr ÜRÜNÜN GÖRSELİ ÜRÜN ADI-KODU ÜRÜNÜN

Detaylı

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. Çeviri Deniz Hüsrev Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. 5 6 BİRİNCİ BÖLÜM Hayatınızı elinizden alınıp klozete atılmış, ardından da üzerine

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU YENİ YIL Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Bizlere kutlu olsun Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Sizlere kutlu olsun Eski yıl sona erdi Bu yıl olsun

Detaylı

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı. ÇAYLAK Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı. Alt katta genel tıbbi muayene ve müdahaleleri yapılıyordu. Bekleme salonu ve küçük bir de laboratuar vardı. Orta katta diş kliniği ve ikinci bir muayene

Detaylı

ÄEKİM EKLERİ. Kardeşine kitabın yerini sor. (Senin) kardeşin: Tamlama (iyelik) eki. Kardeşin-e: Kime?: YÅnelme durum eki

ÄEKİM EKLERİ. Kardeşine kitabın yerini sor. (Senin) kardeşin: Tamlama (iyelik) eki. Kardeşin-e: Kime?: YÅnelme durum eki ÄEKİM EKLERİ Kardeşine kitabın yerini sor. (Senin) kardeşin: Tamlama (iyelik) eki Kardeşin-e: Kime?: YÅnelme durum eki Kitab-ın yer-i: Tamlama ekleri Yeri-n-i: Neyi?: Belirtme durum eki Kardeşimden kitapların

Detaylı

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem YALNIZ BİR İNSAN Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem öyle sonunda hep iyilerin kazandığı, kötülerin cezalandırıldığı veya bir suçluyu bulmak için

Detaylı

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5 SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5 BAKİ SARISAKAL SELANİK Selanik 26 Mayıs: Selanik Limanında Padişahın Gelişini Bekleyen Selanik Valisi İbrahim Bey ve Hükümet Erkânı Selanik Limanında Padişahı Bekleyen

Detaylı

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ? 2017-2018 EKİM AYI 3-4 YAŞ PLANI EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?.HAFTA: EVİMİZ VE AİLEMİZ Evi izi Evi izi eşyaları ı ta ıyalı. Ailemizde kimler var. Çekirdek aile ve ge iş aileyi ta ıyalı. ölü leri i ta

Detaylı