ANKSİYETE DUYARLILIĞI İNDEKSİ 3 ÜN TÜRKÇE FORMUNUN GEÇERLİK VE GÜVENİLİRLİK ÇALIŞMASI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ANKSİYETE DUYARLILIĞI İNDEKSİ 3 ÜN TÜRKÇE FORMUNUN GEÇERLİK VE GÜVENİLİRLİK ÇALIŞMASI"

Transkript

1 T.C. DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ ANABİLİM DALI ANKSİYETE DUYARLILIĞI İNDEKSİ 3 ÜN TÜRKÇE FORMUNUN GEÇERLİK VE GÜVENİLİRLİK ÇALIŞMASI DR. ATIL MANTAR UZMANLIK TEZİ İZMİR

2 T.C. DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ ANABİLİM DALI ANKSİYETE DUYARLILIĞI İNDEKSİ 3 ÜN TÜRKÇE FORMUNUN GEÇERLİK VE GÜVENİLİRLİK ÇALIŞMASI UZMANLIK TEZİ DR. ATIL MANTAR TEZ DANIŞMANI DOÇ. DR. BEYAZIT YEMEZ 2

3 İÇİNDEKİLER Sayfa No TABLO LİSTESİ... iii ŞEKİL LİSTESİ... iii GRAFİK LİSTESİ... iii KISALTMALAR...iv TEŞEKKÜR...v ÖZET...1 SUMMARY GİRİŞ AMAÇ GENEL BİLGİLER Tarihçe Anksiyete Duyarlılığı Nedir? Anksiyete Duyarlılığı ve Sürekli Anksiyete Anksiyete Duyarlılığını Etkileyen Faktörler Genetik Faktörler Öğrenme Deneyimleri Klasik Koşullanma Edimsel Koşullanma Gözlemsel Koşullanma Anksiyete Duyarlılığı ve Cinsiyet Anksiyete Duyarlılığı ve Psikiyatrik Bozukluklar Anksiyete Duyarlılığı ve Anksiyete Bozuklukları Panik Bozukluğu Obsesif Kompulsif Bozukluk Yaygın Anksiyete ve Sosyal Anksiyete Bozukluğu Travma Sonrası Stres Bozukluğu Anksiyete Duyarlılığı ve Depresyon Anksiyete Duyarlılığı ve Hipokondriyazis Anksiyete Duyarlılığı ve Alkol Kullanımı Anksiyete Duyarlılığı ve Madde Kullanımı Anksiyete Duyarlılığı Ölçümü Anksiyete Duyarlılığı İndeksi (ADİ) Anksiyete Duyarlılığı İndeksi-Gözden Geçirilmiş Formu (ADİ-GF)...32 i

4 Anksiyete Dıyarlılığı Profili (ADP) Anksiyete Duyarlığı İndeksi 3 (ADİ 3) Çocukluk Çağı Anksiyete Duyarlılığı İndeksi (ÇADİ) GEREÇ VE YÖNTEM Çalışma Deseni Çalışmaya dahil edilme ölçütleri Çalışmadan dışlama ölçütleri Kullanılan Ölçüm Araçları Sosyodemografik veri formu M.I.N.I. (Mini International Neuropsychiatric Interview) Anksiyete Duyarlılığı İndeksi 3 (ADİ 3) Anksiyete Duyarlılığı İndeksi (ADİ) Sürekli Kaygı Envanteri (SKE) Bedensel Duyumları Abartma Ölçeği (BDAÖ) Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ) Beck Depresyon Envanteri (BDE) İstatistiksel Analiz BULGULAR Tanımlayıcı İstatistikler Geçerlik Ölçümleri Ayırt Edici Geçerlik Benzer Ölçek Geçerliği Yapı Geçerliği-Faktör Analizi Güvenirlik Ölçümleri İç Tutarlılık (Cronbach Alfa) Madde Analizi Test-Tekrar Test Güvenirliği TARTIŞMA...53 SONUÇ VE ÖNERİLER...59 KAYNAKLAR...61 EKLER...68 ii

5 TABLO LİSTESİ Sayfa No TABLO 1: Çalışma grubunun klinik özellikleri...42 TABLO 2: Hasta ve kontrol grubunun sosyodemografik özellikleri...43 TABLO 3: Hasta ve kontrol grubunun ölçeklerden aldığı puan ortalamaları...43 TABLO 4: Çalışma grubunda ADİ 3 puanı ortalamaları...44 TABLO 5: Hastalık gruplarıyla sağlıklı grubun ADİ-3 toplam puanı temelinde karşılaştırılması, Bonferroni düzeltmesi...45 TABLO 6: Tüm çalışma grubunda ve hasta grubunda ADİ 3 ve ADİ puan korelasyonu...46 TABLO 7: Ölçekler arası korelasyon katsayısı dağılımı...47 TABLO 8: Ölçeğinin bileşen dağılımı...49 TABLO 9: Faktör Analizi, açıklanan toplam varyans...50 TABLO 10: Madde toplam puan korelasyonu...51 TABLO 11: Test-tekrar test ortalama puanları...52 TABLO 12: ADİ-3 Toplam puanlarının ve maddelerinin test-tekrar test için Pearson korelasyon katsayıları...52 ŞEKİL LİSTESİ Sayfa No ŞEKİL 1: Faktör analizi, Scree test grafiği...48 GRAFİK LİSTESİ Sayfa No GRAFİK 1: Hastalık gruplarına göre ADİ 3 puan ortalamaları...45 iii

6 KISALTMALAR PB: Panik Bozukluğu SAB: Sosyal Anksiyete Bozukluğu YAB: Yaygın Anksiyete Bozukluğu OKB: Obsesif Kompulsif Bozukluk TSSB: Travma Sonrası Stres Bozukluğu ADİ-3: Anksiyete Duyarlılığı İndeksi 3 ASI-3: Anxiety Sensitivity İndex 3 ADİ: Anksiyete Duyarlılığı İndeksi ASI: Anxiety Sensitivity Index ADİ-GF: Anksiyete Duyarlılığı İndeksi-Gözden Geçirilmiş Formu ASI-R: Anxiety Sensitivity Index-Revised ADP: Anksiyete Duyarlılığı Profili ASP: Anxiety Sensitivity Profile ÇADİ: Çocukluk Çağı Anksiyete Duyarlılığı İndeksi CASI: Childhood Anxiety Sensitivity Index SKE: Sürekli Kaygı Envanteri STAİ-T: State-Trait Anxiety İnventory-Trait Form BDAÖ: Bedensel Duyumları Abartma Ölçeği SAS: The Somatosensory Amplification Scale BAÖ: Beck Anksiyete Ölçeği BAI: Beck Anxiety İnventory BDE: Beck Depresyon Envanteri BDI: Beck Depression İnventory M.I.N.I: Mini International Neuropsychiatric Interview-Kısa Uluslararası Nöropsikiyatrik Görüşme DSM: Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders- Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı ICD: International Clasification of Diseases iv

7 TEŞEKKÜR Bu çalışmanın araştırılmasında, planlanmasında, istatistiksel değerlendirme ve yazım aşamasında bilgi ve desteğini hiç bir zaman esirgemeyen sevgili hocam ve tez danışmanım Doç. Dr. Beyazıt Yemez e tez sürecimdeki ve Psikiyatri eğitimimdeki katkılarından dolayı teşekkür ederim. Psikiyatri eğitimim süresince bilgilerini, deneyimlerini benimle paylaşan, hem iyi bir hekim hem de iyi bir araştırmacı olabilmem için her zaman desteklerini gördüğüm sevgili hocalarım Prof. Dr. Zeliha Tunca, Prof. Dr. Tunç Alkın, Prof. Dr. Can Cimilli, Prof. Dr. Köksal Alptekin, Prof. Dr. Ayşegül Özerdem, Doç. Dr. Yıldız Akvardar, Doç. Dr. Ayşegül Yıldız, Doç. Dr. Berna Binnur Kıvırcık Akdede ve Yrd. Doç.Dr. Elif Onur a teşekkür ederim. Tezimin çeviri aşamasındaki yardımlarından dolayı Prof. Dr. Tunç Alkın, Dr. Selçuk Şimşek, Dr. Ceyhun Can ve Psikolog Dr. Neslihan Eminağaoğlu na teşekkür ederim. Asistanlık eğitimime katkılarından dolayı Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı ve Nöroloji Anabilim Dalı öğretim üyeleri ve asistanlarına teşekkür ederim. Asistanlık eğitimim süresince birlikte çalıştığım, iyi ve kötü günlerimde varlıklarını hissettiğim tüm uzman ve asistan arkadaşlarıma ve Psikiyatri Anabilim Dalı çalışanlarıma teşekkür ederim. Asistanlık yaşamımda ve tez sürecimdeki yardımlarından dolayı tüm hastalarıma; araştırmaya katılmayı kabul eden ve soruları içtenlikle yanıtlayan tüm sağlıklı gönüllülere teşekkür ederim. Hiç bir zaman yardımlarını esirgemeyen ve her zaman yanımda olduklarını hissettiğim sevgili aileme teşekkür ederim. Ve son olarak; verilerin toplanması ve bilgisayara girilmesi aşamasında büyük emeği olan, bana her zaman anlayışla ve sevgiyle yaklaşan ve varlığıyla bana güç katan sevgili eşim Özge ye teşekkür ederim. Atıl MANTAR v

8 ÖZET Anksiyete Duyarlılığı İndeksi-3 ün Türkçe Formunun Geçerlik ve Güvenilirlik Çalışması Dr. Atıl Mantar Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Mithatpaşa Cad. Balçova, İzmir, Türkiye Amaç: Anksiyete duyarlılığı kişinin yaşayacağı anksiyete belirtilerinin zararlı sonuçları olacağı inancına dayanan ve bu nedenle anksiyeteye bağlı duyum ve belirtilerden aşırı derecede korku olarak tanımlanmıştır. Anksiyete duyarlılığı anksiyeteyi yükselten bir durum olup kişide anksiyete bozukluğu geliştirme riskini artırmaktadır. İlk kez Reiss ve McNally tarafından 1985 yılında tanımlanmıştır. Anksiyete duyarlılığını ölçmek için Anksiyete Duyarlılığı İndeksi, Anksiyete Duyarlılığı İndeksi Gözden Geçirilmiş Formu ve Anksiyete Duyarlılığı Profili adında ölçekler geliştirilmiştir. Bu çalışmanın amacı S.Taylor ve arkadaşları (2007) tarafından geliştirilen Anksiyete Duyarlılığı İndeksi-3 ün Türkçe ye uyarlanarak hasta ve sağlıklı gönüllü gruplarında geçerlik ve güvenilirlik çalışmasının yapılmasıdır. Yöntem: Çalışma DSM-IV tanı ölçütlerine göre anksiyete bozukluğu ve/veya major depresyon tanısı almış 300 hasta ve herhangi bir psikiyatrik hastalığı olmayan 150 sağlıklı gönüllü grubundan oluşan, toplam 450 kişinin oluşturduğu bir örneklemde yapılmıştır. Çalışmaya katılmayı kabul eden tüm katılımcılara M.I.N.I (Mini International Neuropsychiatric Interview, Kısa Uluslararası Nöropsikiyatrik Görüşme, Klinisyen Değerlendirmesi) yapılandırılmış klinik görüşmesi uygulanarak psikiyatrik hastalığın varlığı ve yokluğu belirlenmiştir. Araştırmaya dahil edilen tüm katılımcılara sosyodemografik veri formu, Anksiyete Duyarlılığı İndeksi-3 (ADİ-3), Anksiyete Duyarlılığı İndeksi (ADİ), Sürekli Kaygı Envanteri (SKE), Bedensel Duyumları Abartma 1

9 Ölçeği (BDAÖ), Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ) ve Beck Depresyon Envanteri (BDE) uygulanmıştır. Bulgular: Geçerlik çalışmalarında ölçeğin, sadece Başka Türlü Adlandırılamayan Anksiyete Bozukluğu (Anksiyete Bozukluğu BTA) hasta grubu dışında (p= 0.289) diğer hasta grupları (panik bozukluğu, yaygın anksiyete bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk, sosyal anksiyete bozukluğu, majör depresyon) ile sağlıklı grubu ayırt ettiği gösterilmiştir. Ölçeğin ADİ ile (r= 0.85, p< 0.001), BAÖ ile (r= 0.71, p< 0.01) yüksek düzeyde ilişkili olduğu SKE ile (r= 0.68, p< 0.01), BDAÖ ile (r= 0.47, p< 0.01) ve BDE ile (r= 0.57, p< 0.01) orta düzeyde ilişkili olduğu ve yapılan faktör analizinde fiziksel, bilişsel ve sosyal olmak üzere 3 faktörlü bir yapıya sahip olduğu saptanmıştır. ADİ-3 ün yüksek bir iç tutarlılık gösterdiği (Cronbach alfa katsayısı= 0.93), ölçeğin tüm maddelerinin ölçeğin tümü ile tutarlılığının yeterli olduğu ve test tekrar test güvenilirliğinin oldukça iyi olduğu gösterilmiştir (r= 0.64, p< 0.001). Sonuç: Bu çalışmayla Türkçe ye kazandırılan ölçeğin geçerli ve güvenilir bir ölçüm aracı olduğu gösterilmiştir. Ölçeğin panik bozukluğu başta olmak üzere diğer anksiyete bozuklukları, majör depresyon gibi hastalıkların bilişsel yapısını daha iyi anlamada ve hem klinik çalışmalarda hem de birinci basamak sağlık araştırmalarında kullanımının yararlı olacağı düşünülmektedir. Anahtar sözcükler: Anksiyete duyarlılığı, Anksiyete Duyarlılığı İndeksi 3, geçerlik, güvenilirlik 2

10 SUMMARY The Validity and Reliability of Turkish Version of Anxiety Sensitivity Index-3 Dr. Atıl Mantar Dokuz Eylül University Faculty of Medicine, Department of Psychiatry, Mithatpaşa Cad. Balçova, İzmir, Turkey Objective: Anxiety sensitivity has been defined as an excessive fear from senses and symptoms of anxiety and arises from a belief that anxiety symptoms that one could experience would cause some hazardous results. As a condition increasing anxiety, anxiety sensitivity also increases the risk of developing an anxiety disorder in an individual; and was first defined by Reiss and McNally in In order to measure anxiety sensitivity, several scales have been developed such as Anxiety Sensitivity Index, Anxiety Sensitivity Index-Revised and Anxiety Sensitivity Profile. The aim of the present study is to investigate validity and reliability of Anxiety Sensitivity Index 3 in patient and healthy volunteer groups, developed by Taylor et al. in 2007, by adapting it into Turkish. Method: The study was carried out in 450 subjects consisting of 150 healthy individuals without any psychiatric disorder and 300 patients with any anxiety disorder and/or major depression according to DSM-IV criteria. All subjects included in the study were evaluated by M.I.N.I. (Mini International Neuropsychiatric Interview) which is a structured interview for determination of psychiatric disorders according to DSM-IV criteria. All subjects included in the study were also given a sociodemographic form, Anxiety Sensitivity Index 3 (ASI - 3), Anxiety Sensitivity Index (ASI), State-Trait Anxiety Inventory-Trait Form (STAI T), The Somatosensory Amplification Scale (SAS), Beck Anxiety Inventory (BAI) and Beck Depression Inventory (BDI) that were all self report tests. Results: The validity part of the study revealed that the scale differentiates the patients from the healthy group in all disease conditions (panic disorder, generalized anxiety 3

11 disorder, obsessive compulsive disorder, social anxiety disorder, major depressive disorder) except for anxiety disorder not otherwise specified (NOS) (p= 0.289). The scale was found to be highly related to ASI (r= 0.85, p< 0.001), and BAI (r= 0.71, p< 0.01) and moderately related to STAI-T (r= 0.68, p< 0.01), BDI (r= 0.57, p< 0.01), and SAS (r=0.47, p< 0.01). In the factor analysis, ASI 3 was found to be composed of 3 factors; physical, cognitive and social. It was also found that ASI-3 had a high internal consistency (Cronbach α coefficient= 0.93), all items of the scale had sufficient consistency with the whole scale, and the scale had a fairly good test retest reliability (r= 0.64, p< 0.001). Conclusion: According to the present study, ASI 3 Turkish version showed to be a valid and a reliable scale. This scale is thought to be useful in understanding the cognitive structure of patients with especially panic disorder, as well as other anxiety disorders and major depressive disorder, in both clinical studies and in primary health care investigations. Keywords: Anxiety sensitivity, Anxiety Sensitivity Index 3, validity, reliability 4

12 1.1. GİRİŞ Anksiyete (bunaltı) içten veya dışardan gelebilecek bir tehlike beklentisinin neden olduğu kaygı ve endişe durumudur. Yaşamın sürdürülmesinde ve karşılaşılabilecek tehlikeleri önleyebilmede temel rol oynayan emosyonlardan biridir. Birçok farklı ruhsal bozuklukta ortaya çıkan, tehdide karşı geliştirilen bir tepki ve evrimsel olarak hayatta kalmaya yönelik bir duygudurumu halidir. Bu duyguya vücutta bir takım duyumlar eşlik edebilir. Bu duyumlara örnek olarak göğüste sıkışma hissi, kalp çarpıntısı, terleme, titreme, başağrısı, bulantı, sersemlik hissi verilebilir. Anksiyetenin klinik görünümleri kişiden kişiye büyük ölçüde değişir. Anksiyetenin ortada somut bir tehlike olmaksızın yaşanması, sık ve şiddetli bir biçimde ortaya çıkması ve kişinin olağan yaşamını etkilemeye başlaması bireyde bir anksiyete bozukluğu olduğunu düşündürür. Anksiyete bozuklukları; Agorafobi olmadan Panik bozukluğu, Agorafobili Panik Bozukluğu, Panik Bozukluğu Olmadan Agorafobi, Özgül Fobi, Sosyal Anksiyete Bozukluğu (SAB), Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB), Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB), Akut Stres Bozukluğu, Genel Tıbbi Duruma Bağlı Anksiyete Bozukluğu ve Madde Kullanımının Yol Açtığı Anksiyete Bozukluklarını içerir (1). Birçok anksiyete bozukluğunun bilişsel modeli son yirmi yıllık sürede geliştirilmiştir. Anksiyete bozukluklarının bilişsel modeli altta yatan inançlar, bilişsel süreçler gibi bir takım bilişsel yapılanmaların bazı bozukluklara özgül olabileceğini öne sürer. Pek çok bilişsel düzeneğin kendilerine özgül olan anksiyete bozukluğunun etiyolojisinde veya sürmesinde rol aldığı öne sürülmektedir. Panik bozukluk için korkudan korkmak ve anksiyete duyarlılığı, yaygın anksiyete bozukluğu için belirsizliğe tahammülsüzlük ve patolojik endişe, sosyal anksiyete bozukluğu için olumsuz değerlendirilmeye karşı korku, kendine odaklanmış dikkatte artış, obsesif kompülsif bozukluk için takıntılı düşünceye sahip olmakla ilgili sorumluluk inançları ve düşünceyi baskılama ve düşüncenin önemine dair inançlar sayılabilir (2). Anksiyete duyarlılığı zararlı fiziksel fizyolojik ve/veya sosyal sonuçları olduğuna inanılan (ölüm, delililik ya da sosyal reddedilme) anksiyeteye bağlı duyum ve belirtilere karşı aşırı düzeyde bir korku olarak tanımlanmıştır. Kişinin yapısında bulunan ve süreklilik 5

13 gösteren temel bir korku biçiminde ve çok çeşitli anksiyete bozukluklarına yatkınlığı değerlendirmek üzere kavramsallaştırılmıştır. Anksiyete duyarlılığı anksiyeteyi yükselten bir durumdur. Anksiyete duyarlılığı yüksek kişiler anksiyete yaşadıklarında hemen korkularına yönelik alarm durumuna geçerler ve bu onların anksiyetesini şiddetlendirmektedir. Normal popülasyona oranla anksiyete duyarlılığı insanlarda anksiyete bozukluğuna sahip olma riskini artırmaktadır. Ve insanların o andaki anksiyete duyarlılığı düzeyi sonraki anksiyete semptomları geliştirme riskini öngörmektedir (3). Anksiyete duyarlılığını değerlendirmede çeşitli ölçekler kullanılmaktadır ve bu amaçla ilk olarak 1986 yılında Reiss ve arkadaşları tarafından geliştirilmiş olan ölçek Anksiyete Duyarlılığı İndeksi (Anxiety Sensitivity Index) dir (4). Ölçek üç temel faktörden (fiziksel, bilişsel ve sosyal) ve toplam 16 maddeden oluşmaktadır. Birçok dile çevrilmiş ve çevrildiği ülkelerde geçerlik ve güvenirlik çalışmaları yapılmıştır. Daha sonra Anksiyete Duyarlılığı İndeksi-Gözden Geçirilmiş Formu (ADİ-GF) ve Anksiyete Duyarlılığı Profili (ADP) adında ölçekler geliştirilmiştir. Anksiyete duyarlılığını psikometrik açıdan çok boyutlu ölçmek için yeni araştırmalar yapılmış ve anksiyete duyarlılığını çok boyutlu olarak değerlendiren Anksiyete Duyarlılığı İndeksi 3 (Anxiety Sensitivity İndex 3) olarak adlandırılan yeni bir ölçek geliştirilmiştir. Ölçek üç alt faktörden (fiziksel, bilişsel ve sosyal) ve toplam 18 maddeden oluşmaktadır (5). Klinikte ve sağlıklı gönüllülerde kullanılması amaçlanmıştır AMAÇ Anksiyete duyarlılığını çok boyutlu olarak ölçmek için S.Taylor ve arkadaşları tarafından geliştirilen Anksiyete Duyarlığı İndeksi 3 ün Türkçe ye kazandırılması; hasta ve sağlıklı gönüllü gruplarında geçerlik ve güvenilirlik çalışmasının yapılarak psikometrik özelliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. 6

14 2. GENEL BİLGİLER 2.1. TARİHÇE Anksiyete her insan tarafından zaman zaman yaşanan, asıl amacı yaşamın sürdürülmesi ve uyum davranışının gelişimini sağlamak olan içten veya dışardan gelebilecek bir tehlike beklentisinin neden olduğu kaygı ve endişe durumudur. Anksiyete (anxiety), darlık ve sıkışma anlamına gelen Hint-German kökenli angh sözcüğünden türetilmiştir. Türkçe de kaygı ya da bunaltı kelimeleri ile anlatılmaya çalışılmıştır. İçsel (intrapsişik) ya da dış dünyadan kaynaklanan bir tehlike veya tehlike olasılığına karşı yaşanan bir duygu durumudur. Yaşamı tehdit eden ya da tehdit şeklinde algılanan bir çeşit alarm duygusudur. İç ve dış tehlikelere karşı koruyucu, uyarıcı, önlem alınmasını sağlayan bir yönü de vardır (6). İlk çağlarda Aristo ve Plato anlık korkulardan bahsetmişlerdir. Çiçero özel anksiyete yaşantısının süresi ve yoğunluğundan söz edip geçici patlama tarzında olan anksiyeteyi tanımlarken angor terimini daha hafif ve süreğen olanı anlatmak için anxietas terimini kullanmıştır. Hipokrat ise anksiyeteyi hastalık boyutunda ele almış, bedensel belirtiler ile öznel anksiyete yaşantısı arasındaki ilişkiden söz ederek, anksiyetenin uyaran bağımlı anlık korkular olduğunu belirtmiş ve süresi ile yoğunluğunun değişebileceğini söylemiştir (7). 17.yy dan itibaren dilbilimciler tarafından paroksismal olarak ortaya çıkan, şiddetli huzursuzluk, yerinde duramama ve endişe durumları için kullanılmış, aralarında bazı anlam farklılıkları olsa da Fransızlar Angoisse, Almanlar Angst, İspanyollar ise Angustia sözcüklerini kullanmışlardır lü yılların ortalarında Heinrich Neumann ın anksiyetenin özellikle cinsel dürtülerin doyurulmaması durumunda ortaya çıktığına ilişkin görüşü psikanalitik dönem açıklamalarını andırmaktadır lerin ortalarında, Otto Domrich, tıbbi psikoloji alanında ilk kez anksiyete nöbetlerinden söz etmiştir. Anksiyete nöbetleri tanısı büyük olasılıkla, kardiyopulmoner belirtilerle seyreden savaş meydanlarındaki terörle tetiklenen tablolar için kullanılmıştır (6). 7

15 Feuchtersleben 1847 yılında ilk kez organik hastalıkların neden olduğu anksiyete belirtilerini gözlemlemiş 1869 da Beard fizyolojik yetersizliklerin psikolojik sorunlara neden olduğu görüşünden yola çıkarak Nevrasteni terimini ortaya atmıştır ve 1890 larda anksiyete belirtilerinin birçok başka hastalıklarda görülmekle birlikte aynı, tek bir klinik durumun unsurları olduğu düşüncesi gelişmeye başlamıştır. Melankoli ve anksiyete atakları arasındaki ilişkiyi ilk kez Maudsley 1879 da tanımlamış ancak Freud a dek bu ataklar nevrasteni kavramı içinde yer almıştır (8). Freud un 1894 yılında anksiyete nevrozunu tanımlaması ile bu semptomların bir kısmı nevrasteniden ayrı bir tablo olarak tanımlanmıştır yılında Stekel rezidüel anksiyete kavramını ortaya koymuştur. Öznel anksiyete yaşantısı olmaksızın somatik anksiyete belirtilerinin ön planda olması durumu olarak tanımlanmış ve bu görüş 20. yüzyılın sonlarında Beltman tarafından korkusuz panik bozukluğu tanımıyla tekrar gündeme getirilmiştir yılında Freud ilk anksiyete teorisini ortaya atmıştır. Freud un anksiyete nevrozu kavramı oldukça kapsamlı bir kavramdır. Seksüel doyumdaki bozukluk üzerinde durulmuş ve anksiyete represyona (bastırmaya) bağlanmıştır lü yılların başında Freud ikinci anksiyete teorisini ileri sürmüş ve burada anksiyeteyi tehlikeyi önlemek için ortaya çıkan bir haberci olarak tarif etmiştir. Yani anksiyete represyonun sonucu değil represyon oluşturucu olarak düşünülmüştür. Yasaklanımış ve bilince çıktığı takdirde kişiyi rahatsız edecek bir dürtünün açığa çıkabileceği konusunda benliği uyaran bilişsel bir fenomen olarak değerlendirmiştir. Freud a göre anksiyete nevrozu dört büyük sendromu içermektedir: Genel irritabilite, kronik anksiyöz beklenti, anksiyete nöbetleri ve sekonder fobik kaçınma. Freud anksiyöz beklentinin anksiyete nevrozunun çekirdek belirtisi olduğuna, sinirlilik, kaygı-endişe ve yüzer-gezer anksiyeteyi kapsadığına inanırdı. Aşırı kaygı durumu anksiyöz beklenti terimi altında ilk kez onun tarafından tanımlanmıştır. Freud gelişimin farklı aşamalarında farklı anksiyetelerden söz eder, doğumda yaşanan ani heyecanın ilk anksiyetenin ve daha sonraki anksiyetelerin modeli olduğunu savunur daha sonra nesne kaybının önem kazandığını savunur. Gelişim sürecinin olgunluk dönemlerinde ise temel tehlike nesne kaybından çok nesneye ait sevginin kaybedilmesidir. Erkek çocuklarda ödipal dönemde temel kaygı kastrasyon anksiyetesiyken, süperego gelişimi ile süperego kaygısı ve suçluluk önem kazanır. Ama tüm bu gelişim evrelerinde doyurulmamış isteklerinin aşırı kışkırtmasıyla karşılaşma tehlikesinin ortak olduğundan 8

16 söz eder. Freud anksiyete belirtilerini, öncelikle somatik belirtiler olarak, ya yüzer-gezer anksiyeteyle ya da ani anksiyete nöbetleri ile birlikte tarif eder. Freud kronik kaygıendişenin basit fobiye, vertigo ve anksiyete nöbetlerinin ise agorafobiye yol açtığına inanmaktaydı. Nevrasteni ve histeri belirtilerinin, ayrıca obsesyonların anksiyete nevrozuna en çok eşlik eden belirtiler olduğunu gözlemlemiştir. Freud yüzer-gezer anksiyeteyi ve kronik endişe halini anksiyete nöbetlerinden ayırmamıştır (6). Öğrenme teorisine göre, anksiyete bozuklukları klasik koşullanmayla öğrenilir. Bu kuramlar açısından değerlendirildiğinde anksiyete öğrenilmiş bir süreçtir; açlık, cinsellik gibi biyolojik kökenli birincil dürtülerin yanında insanı güdüleyici bir güç olarak görev yapan ikincil bir dürtüdür. Pawlow un klasik koşullanma kavramından yola çıkarak Watson ve Morgan 1917 yılında anksiyetenin koşullu bir tepki olduğunu öne sürmüşlerdir. Bu modelde koşullu bir uyaran koşulsuz bir yanıta neden olur. Doğal olarak korkutucu olmayan uyaran doğal olarak korkutucu bir uyaranla eşleştirildiğinde, koşullu uyaran yansız olma özelliğini kaybederek korkutucu bir uyaran olma özelliğini kazanır (9). Önceden nötral olan bir uyaran, kendisiyle bağlantı kurulan diğer uyaranın oluşturduğu tepkiyi ortaya çıkarır. Eysenk bireyleri nevrotik yapan kişilik özellikleri üzerine odaklanarak emosyonel olarak tutarlılık göstermeyen içe dönük kişilerin koşullu anksiyete tepkilerini öğrenmeye daha yatkın olduklarını belirtmiştir. Dışa dönüklerin ise davranış bozuklukları kişilik sorunları ve histeri tabloları göstermeye daha yatkın olduklarını söylemiştir (10). Bilişsel yaklaşımcılara göre anksiyetenin nedeni olayların kendisi değil, kişinin beklentileri, bu olayları nasıl ve ne biçimde algılayıp yorumladığı ile ilgilidir. Bilişsel kuramların ortaya çıkması anksiyetenin daha iyi anlaşılmasına yol açmıştır. Bilişsel modelde iki ayrı düşünce bozukluğu söz konusudur. Bunlardan ilki olumsuz düşünceler dir. Burada kişinin, o anda içinde bulunduğu ortamla ilgili olarak kesin olmayan ancak olumsuz nitelikli düşünceleri vardır. İkincisi ise disfonksiyonel varsayım ya da disfonksiyonel kurallar adı verilen ve kişiyi rahatsız eden kesin düşünce ve inançlardır. Burada olumsuz düşüncenin veya inanışın kesin oluşu önemlidir. 9

17 Bu düşünce bozuklukları kaynağını erken çocukluk dönemlerinden alır. O dönemlerde oluşan negatif şemalar genelde sessiz bir biçimde kalabildikleri gibi özgün bir olay tarafından uyarıldıklarında da işlevsel olabilirler. Bu şemalar kişinin tehlike yi yorumlamasında olumsuz rol oynarlar. Olayların ne biçimde yorumlandığı ve algılandığı, duygularımızı belirler. Duygularımızı tetikleyen olayların kendisinden çok onlara verilen anlam olmaktadır. Bu anlamlandırma, olayın oluştuğu ortamın özellikleri, olayın oluştuğu andaki duygudurum ve bireyin geçmiş deneyimlerine bağlıdır. Sonuç olarak aynı olay farklı kişilerde farklı duygulara neden olabileceği gibi, aynı kişide farklı zamanlarda farklı duygulara neden olabilir (11). Bilişsel kuramlar ister koşullu ister koşulsuz olsun en önemli vurguyu bireyin olayla ilgili yorumlarına yapmaktadırlar. Anksiyete tepkisinin devam etmesi değiştirilmemiş veya ortadan kaldırılmamış çeşitli bilişsel hataların halen devam ediyor olması ile ilgilidir. Günümüzde psikiyatri alanında iki büyük tanısal sınıflama sistemi vardır. Bunlardan ilki Amerikan Psikiyatri Birliğine ait Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders- DSM) diğeri ise Dünya Sağlık Örgütüne ait ICD (International Clasification of Diseases) sınıflama sistemleridir. Bugün her iki sistem birbirine hem tanı kategorileri hem de tanı ölçütleri açısından çok yakınlaşmışlardır. Anksiyete bozukluklarının bu iki tanısal sınıflama sistemi içerisinde yer alış biçimleri son elli yıl içerisindeki anksiyete ve anksiyete bozuklukları kavramının gelişimine de ışık tutmaktadır (6). Gerek 1952 yılında yayımlanan DSM-I ve gerekse 1968 yılında yayımlanan DSM- II, nevroz kavramını anksiyete bozukluklarının yapılandırılmasında organize edici temel kavram olarak ele almıştır. DSM-I ve DSM-II, psikiyatrik bozuklukların sınıflamasında psikoanalitik kuram ve pratiğinden oldukça etkilenmişlerdir lardan sonraki yıllarda özellikle klinik araştırmalarla meşgul olan psikiyatristler DSM-I ve DSM-II nin sağladığı tanı sistematiğinden giderek uzaklaşmaya ve Freud cu gelenekten etkilenerek üretilen tanıları kullanmamaya başlamışlardır. Bu tanıların yerine hastalıkların başlangıç yaşı, belirti örüntüleri gibi daha anlaşılır parametlereleri içeren, ortak bir dil oluşturmaya daha elverişli, güvenilirlikleri yüksek, betimlemelere dayanan tanılar kullanmaya başlamışlardır (6). 10

18 1980 yılında DSM-III ün yayınlanmasıyla Freud un etkisi ortadan kalkmış, entellektüel anlamda Kreapelin den esinlenen St. Louis grubu DSM ye ağırlığını koymuştur. DSM-III ile tanımlayıcı yaklaşım öne çıkmış ve her bozukluk için tek tek tanı ölçütleri tanımlanmıştır. Psikodinamik kavramlar bir yana bırakılarak biyolojik vurgu ön plana çıkartılmaya başlanmış ve hastalıklar parçalanarak güvenirlik, geçerliğin üzerine çıkartılmıştır. Anksiyete bozukluklarını içeren nevrotik reaksiyonlar kategorisi veya nevroz kavramını anımsatan son kalıntılar nihayet DSM-IV de tamamen ortadan kaldırılmıştır (6). Diğer bir tanısal sınıflama sistemi olan Dünya Sağlık Örgütüne ait ICD de anksiyete bozuklukları, nevroz kavramı ile tümleşik bir şekilde 8. basımından (ICD-8) itibaren yer almıştır ve bu kategori DSM sınıflamasında olandan çok da farklı değildir. Nevroz kavramı ile tümleşik bir biçimde yer alan bu tanı ICD-10 da da yerini anksiyete bozuklukları na bırakmıştır. Bugün için anksiyete bozuklukları kategorisinde Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB), Panik Bozukluk (PB), Agorafobi, Fobik Bozukluklar (Özgül Fobiler), Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB), Akut Stres Bozukluğu yer almaktadır. Fobik bozukluklar içerisinde yer alan Sosyal Fobik Bozukluk son yıllarda kendine has bir bozukluk olarak ayrıca incelenmeye başlamıştır (6) ANKSİYETE DUYARLILIĞI NEDİR? Anksiyete duyarlılığı zararlı fiziksel fizyolojik ve/veya sosyal sonuçları olduğuna inanılan anksiyeteye bağlı duyum ve belirtilere karşı aşırı düzeyde bir korku olarak nitelendirilmiştir. İlk kez Reiss ve McNally tarafından 1985 yılında tanımlanmıştır. Korku beklentisi (expectancy of fear) modelinin temelini oluşturmaktadır. Bu modelde insanlarda korku yaratan bir olaydan ya da durumdan kaçınma güdüsünün temelinde anksiyete beklentisi ve anksiyete duyarlılığı olarak adlandırılan süreçler rol oynamaktadır. Anksiyete beklentisi kişinin belirli bir durumda anksiyete ya da korku yaşayacağı beklentisidir (12). Anksiyete duyarlılığı kişinin yapısında bulunan ve süreklilik gösteren temel bir korku biçiminde ve çok çeşitli anksiyete bozukluklarına yatkınlığı değerlendirmek üzere kavramsallaştırılmıştır (3). 11

19 Teorik ve klinik önemi açısından anksiyete duyarlılığı; panik atak, anksiyete ve anksiyete bozukluklarının bilişsel teorilerinin gelişmesinden sonra tanımlanmaya başlamıştır (13). Reiss e göre anksiyete duyarlılığı korkmaktan korkmak ya da anksiyeteden korkmak olarak tanımlanan bir bireysel farklılık değişkenidir. Bu korku, kişinin anksiyete ya da korku yaşantılarının utanmaya, hastalığa, ölüme neden olabileceği inancından kaynaklanmaktadır (12). Bu tanım panik bozukluktaki katastrofik yanlış yorumlama ve beklenti modelini bütünleştirerek yapılmış bir tanımdır (2). Sınıflandırma araştırmalarında anksiyete duyarlılığı için yüksek ve düşük olarak iki kategorili sınıflandırma esas alınmaktadır. Yüksek anksiyete duyarlılığına sahip olanlar toplumun % sini oluşturmaktayken düşük anksiyete duyarlılığına sahip olanlar ise toplumun geri kalan kısmını oluşturmaktadırlar (14). Anksiyete duyarlılığı yüksek olan kişiler, aniden ortaya çıkan görece daha şiddetli olan ve açıklanamayan fiziksel anksiyete belirtilerini yanlış bir şekilde, tehlikeli olarak yorumlamaya yatkın olup sıklıkla kaçınma eğilimindelerken; görece daha düşük anksiyete duyarlılığına sahip olanlar anksiyete belirtilerini hoş olmayan ancak zararsız belirtiler olarak değerlendirmektedirler. Reiss e göre anksiyete duyarlılığı, bireylerin genetik olarak anksiyeteyi ne kadar rahatsız edici olarak algıladıkları ve anksiyete yaşantısının kendi kişisel yaşantıları açısından sonuçlarına ilişkin inançlarına göre farklılık gösterir. Anksiyete duyarlılığı yapısı anksiyete ile ilişkili çeşitli duyum ve belirtileri kapsayan bir anlama sahipse de bazı yazarlar bu kavramın temel olarak çarpıntı, terleme ve baş dönmesi gibi otonomik aktivasyona bağlı duyum ve belirtileri yansıttığını savunmaktadırlar (15). Anksiyete duyarlılığı kavramı beklenti anksiyetesi ile ilişkili gibi görünmekte ve klinik olarak kısmen örtüşmektedir. Fakat beklenti anksiyetesi farklı olarak; panik ataklarından sonra edinilmiş, yeniden ve kaçınılmaz olan bir tehlike oluşacağına dair bir anksiyetedir. Beklenti anksiyetesinin üç öğesi mevcuttur. 1. Bir panik atak geçirmeyle ilişkili olan huzursuz edici ve endişeli yoğun düşünce uğraşları 2. Yine bir panik atağı olacak, bu da tehlike yaratacak inancı ve beklentisi 12

20 3. Süregiden bir korku eğilimi ya da korkuyla oluşan bedensel duyumlardan korkma (16). Reiss ve arkadaşlarına göre anksiyete duyarlılığı anksiyete bozukluklarının özellikle panik atakların ve de alkol ve madde kullanımının ortaya çıkmasında önemli bir faktördür (17). Anksiyete duyarlılığının bir kişilik özelliği olduğu yönünde de yorumlar yapılmaktadır. Ancak anksiyete duyarlılığı ve kişilik boyutlarının ilişkisini araştıran yayınlar kısıtlı olmasına rağmen yapılan az sayıda araştırmada anksiyete duyarlılığının nörotisizmin ya da olumsuz duygulanımın bir alt bileşeni olduğu yönünde bilgiler mevcuttur (18) ANKSİYETE DUYARLILIĞI ve SÜREKLİ ANKSİYETE Anksiyete duyarlılığı ile ilgili araştırmalarda karşılaşılan sorunlardan birisi de sürekli (trait) anksiyeteden farklı bir kavram olup olmadığıdır. Bu iki kavramın birbirlerinden hangi açılardan ayrıldıkları yönünde tartışmalar halen devam etmektedir. Sürekli anksiyete; anksiyete belirtilerinden korkmak değil, stres yaratan uyarıcılara korkuyla tepki verme eğilimi ya da yaygın anksiyete belirtileri yaşamaya yapısal bir yatkınlık olarak tanımlanmaktadır. Anksiyete duyarlılığı ise anksiyete belirtilerinin kendisine korkuyla tepki verme eğilimi olarak tanımlamaktadırlar. Ayrıca sürekli anksiyetenin; bazı insanların kendi anksiyetelerinden ve anksiyete duyumlarından neden bu denli korkulduğunu açıklayamadığı belirtilmektedir (19). Bununla beraber bazı araştırmacılar insanların teorik olarak yüksek sürekli anksiyeteye sahipken düşük anksiyete duyarlılığına sahip olabileceğini ve ayrıca bu durumun tam tersininde geçerli olabileceğini belirtmiştir (20). Sürekli anksiyete ile anksiyete duyarlılığının birer kişilik özelliği oldukları yönünde de görüşler mevcuttur (21). Nitekim her iki kavramı ölçmek için geliştirilen testlerle yapılan çalışmalarda faktöryel yapı açısından birbirlerinden farklı oldukları ancak aralarında orta düzeyde bir korelasyonun (ilişkinin) olduğu ve ayrıca bu özellikleri ölçen iki ölçeğin farklı yapıları değerlendirdikleri belirtilmektedir. Taylor ve Cox un anksiyete duyarlılığını ölçmek için geliştirdikleri Anksiyete Duyarlılığı Profili (ADP) (Anxiety 13

21 Sensitivity Profile-ASP) adlı ölçeğin geçerlik çalışmasında; sürekli anksiyeteyi ölçen Sürekli Kaygı Envanteri (SKE) (State Trait Anxiety Inventory-Trait) ile anksiyete duyarlılığını ölçen ADP arasında oldukça düşük bir ilişki saptamışlardır (r= 0.26) (22). Yazarlar bu durumu iki yapının birbirlerinden oldukça farklı yapılar olduğunun kanıtı olarak göstermişlerdir. Benzer şekilde Sandin ve arkadaşlarının yaptıkları Anksiyete Duyarlılığı İndeksi (ADİ) ve Sürekli Kaygı Envanteri nin (SKE) (STAI-T) faktöryel yapılarını belirlemeye çalıştıkları çalışmalarında sonuç olarak iki faktörlü yapının ortaya çıktığını, bunlardan ilkinin sürekli anksiyete faktörü ikincisinin ise anksiyete duyarlılığı faktörü olduğunu belirtmişlerdir. Bu iki ölçeğin birbirinden farklı yapıları değerlendirdiği hipotezini desteklemişlerdir (23). Ancak bu görüşlere katılmayan yazarlarda mevcuttur. Yapılan eleştirilerin başında anksiyete duyarlılığının sürekli anksiyetenin basit bir formu olduğu görüşü gelmektedir. Anksiyete duyarlılığının sürekli anksiyeteden ayrımlanması için yeterli verinin olmadığını belirtmektedirler. Yüksek anksiyete duyarlılığı olduğu savunulan çeşitli hastalıklarda da bunun sürekli anksiyetenin etkisinden kaynaklanmış olabileceğini iddia etmektedirler. Ayrıca anksiyete duyarlılığında olan anksiyete belirtilerinden korkunun sürekli anksiyetede olan uyarının belirsizliğinin tehdit edici gibi algılanabilmesi nedeniyle olabileceğini ileri sürmektedirler. Bununla beraber anksiyete duyarlılığını araştıran provakasyon çalışmalarının sonuçlarından yola çıkarak yüksek durumluluk anksiyetesine sahip olan kişilerin bu çalışmanın sonucunda daha fazla anksiyete yaşayabileceği ve bununda sürekli anksiyete kavramıyla açıklanabileceğini ileri sürmüşlerdir (24). Bu iki kavramın birbirinden bağımsız kavram olmadığı yönünde görüş bildiren bazı araştırmacılar; sürekli anksiyetenin olumsuz değerlendirilme korkusu, hastalık ve yaralanmaya karşı duyarlılık ve anksiyete duyarlılığı gibi çeşitli alt düzey faktörlerden oluşan bir üst düzey faktör olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ayrıca sürekli anksiyetenin nörotisizimin bir alt faktörü olduğu anksiyete duyarlılığının ise sürekli anksiyetenin bir alt faktörü olduğu aralarında hiyeraşik bir ilişkinin olduğu iddia edilmektedir (25). Günümüzde mevcut çalışmaların sonucunda sürekli anksiyete ile anksiyete duyarlılığının birbirlerinden farklı yapılar olduğu görüşü ön plandadır ve yine bu farka 14

22 yönelik kanıtlar yayınlamaya devam etmektedir. İki yapının birbiriyle ilişkisine yönelik soru işaretleri halen mevcut olmakla beraber anksiyete duyarlılığının sürekli anksiyeteden bağımsız bir kişilik özelliği olduğu konusunda fikir birliği oluşmaya başlamıştır ANKSİYETE DUYARLILIĞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER Genetik Faktörler Anksiyete duyarlılığının kaynakları hakkında yapılan çalışmalar oldukça kısıtlıdır. Beklenti teorisine göre anksiyete duyarlılığı tamamen öğrenilmiş ve/veya genetik faktörlerden etkilenmiş bir yapı olarak değerlendirilmiştir (3). Stein ve arkadaşları anksiyete duyarlılığında kalıtımın etkisini araştırmak için bir ikiz çalışması gerçekleştirmişlerdir. Çalışmalarında anksiyete duyarlılığının güçlü kalıtılan bir yapı olduğunu belirtmişlerdir. Toplam varyansın % 45 i oranında anksiyete duyarlılığının kalıtsal bir yapısı olduğunu, geriye kalan oranında çevresel etkilerden kazanım sonucu oluştuğunu belirtmişlerdir. Çalışmada ayrıca anksiyete duyarlılığının gelişiminde çocukluk döneminde ebeveynin rolünün önemine, genetik ve öğrenilmiş deneyimlerin (çevresel faktörlerin) yüksek ankisyete duyarlılığı oluşturmadaki etkilerine dikkatleri çekmişlerdir (26). Son zamanlarda yayınlanan S.Taylor ın araştırmasında anksiyete duyarlılığının etyolojisine yönelik olarak bir ikiz çalışması planlanmıştır. Monozigot ve dizigot ikizlerin dahil edildiği çalışmada anksiyete duyarlılığının üç faktörlü yapısının her birinin hangi etkenlerden daha fazla etkilendiği araştırılmıştır. Kadınlarda kalıtımın; yüksek düzeydeki duyarlılığın düşük düzeye oranla daha fazla etkisinin olduğu tespit edilmiştir. Kadınlarda anksiyete duyarlılığının her üç faktörde (fiziksel, bilişsel ve sosyal) genetik ve çevresel etkinin önemine vurgu yapılırken, erkeklerde çevresel faktörlerin etkisi olduğu, kalıtımın önemli bir etkisinin olmadığı saptanmıştır (27). Yapılan çalışmalarda sıklıkla anksiyete duyarlılığının panik bozuklukla ilişkisine vurgu yapılmaktadır. Bu noktadan hareketle anksiyete duyarlılığının kalıtımsal bir yönü 15

23 varsa panik bozukluğu olan hastalar ile birinci derece akrabalarında normallere oranla anksiyete duyarlılığının daha yüksek olması beklenebilir. Nitekim yapılan bazı araştırmalar bu bilgiyi destekler niteliktedir. Van Beek ve Griez in 2003 yılında yaptıkları çalışmada panik bozukluğu olan hastaların birinci derece yakınlarında kontrollere oranla daha yüksek, panik bozukluğu olan hastalara göre de daha düşük anksiyete duyarlılığı saptamışlardır (28). Ancak son zamanlarda yapılan bazı çalışmalarda yukarıda bahsedilen bulguların aksi yönünde bilgiler mevcuttur. Van Beek ve arkadaşlarının 2005 yılında gerçekleştirdikleri çalışmada panik bozukluğu olan ve olmayan ebeveynlerin çocuklarında anksiyete duyarlılığını araştırmışlar ve bu iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptamamışlardır. Bununla beraber panik bozukluğu olan ebeveynler ile çocukları arasında anksiyete duyarlılığı düzeyleri açısından bir ilişki bulamamışlardır. Sonuç olarak anksiyete duyarlılığının geç adölesan dönemi ya da erken erişkinlik döneminde ortaya çıktığını belirtmişlerdir (29). Yine buna benzer bir çalışmada Manuza ve arkadaşları panik bozukluğu olan ve olmayan ebeveynlerin çocuklarında anksiyete duyarlılığı açısından fark saptamamışlardır (30). Sonuç olarak yapılan bazı çalışmalarda anksiyete duyarlılığını etkileyen etkenlerden birinin genetik faktörler olabileceğine yönelik kanıtlar olmakla beraber bunun aksini iddaa eden görüşlerde mevcuttur. Kalıtımın anksiyete duyarlılığına etkisinin olup olmadığı; varsa bu etkinin hangi mekanizmalarla gerçekleştiği halen sürmekte olan ve ileride planlanacak olan çalışmaların sonuçlarına göre belirlilik kazanacaktır Öğrenme Deneyimleri Anksiyete duyarlılığının genetik, ailesel bir bileşeni olmakla birlikte çocukluk döneminde karşılaşılan düşmanca ve tehdit edici ebeveyn davranışı ile ilişkili olabileceği gözlemlenmiştir (31). Taylor ve Cox çocukluk çağında öğrenilmiş deneyimlerin yüksek düzeyde anksiyete duyarlılığı gelişimine neden olabileceğini belirtmişlerdir. Çocukluk çağında bir kişinin kardiyak belirtilerin tehlikeli olabileceğini öğrendiğinde, onun ileride bu belirtilerden korkma olasılığının daha fazla olabileceğini söylemişlerdir (22). Bununla 16

24 bereber Taylor bazı özel öğrenme deneyimlerinin farklı anksiyete duyarlılığı boyutlarına etkisi olabileceğini belirtmiştir. Örneğin; çocukluk çağında büyüklerinden somatik belirtilerin tehlikeli olduğu inancı benimsemiş olan bir kişide somatik boyutun, ya da yine büyüklerinin yaşamış olduğu depersonalizasyon ya da derealizasyon olarak adlandırılan durumlara şahit olan bir kişide bilişsel belirtilerden korkunun daha belirgin olabileceği ve yine küçük yaşlarda toplum içerisinde gözlemlenebilir anksiyete bulguları deneyimi yaşayan (yüzünün kızarması veya titremesi nedeniyle alay edilen) birisinin gözlemlenebilir sosyal belirtilerden korkusunun daha belirgin olabileceği hipotezini öne sürmüştür (15). Çocuklar 7 10 yaşlarına geldiklerinde stresli ya da gergin hissettiklerinde kendilerine ne olacağına ilişkin inançlar geliştirmiş olurlar. Reiss in duyarlılık teorisine göre bu inanışlar çocuğun kalıtsal olarak sahip olduğu anksiyete duyarlılığını değiştirir. Yüksek anksiyete duyarlılığı olan çocuklar kalplerinin çarpması ya da bedenlerinin titremesini çok daha fazla korku ile karşılarlar. Bu çocuklar anksiyete duyumlarının hastalığa neden olacağı, utandırıcı olduğu ya da kontrollerini yitirecekleri gibi kaygılara kapılırlar. Tekrar anksiyete hissetttiklerinde vücutlarına ne olduğu konusunda endişelenirler ve bu endişe stres düzeyini arttırır. Sonuçta bir kısır döngü oluşur. Stres, anksiyete duyarlılığı ile ilgili daha fazla strese neden olan inançların ortaya çıkmasına neden olur. Bunun tersine orta ya da düşük düzeyde anksiyete duyarlılığı gösteren çocuklar anksiyete hissettiklerinde daha az korkarlar (32). Araştırmalardan elde edilen sonuçlarla öğrenme deneyimleri anksiyete duyarlılığı gelişimini üç primer öğrenme mekanizması ile gerçekleştirmektedir. 1. Klasik koşullanma 2. Edimsel koşullanma 3. Gözlemsel koşullanma Klasik koşullanma: Kişide doğal olarak herhangi bir etki uyandırmayan bir uyaranın böyle bir etkisi olan başka bir uyaranla (koşulsuz uyaran) eşlendirilmesi sonucunda ortaya çıkan bağlantı kurmaya dayalı öğrenme yöntemidir. Panik bozukluğu olan bir hastada hastalığın başlangıcında nötral bir uyaran olan kalp atışlarında hızlanma 17

25 ataklar sırasında anksiyete ile bir arada ortaya çıktıkça artık kalp atışlarında her hızlanma olduğunda anksiyete tepkisi de çıkmaya başlar (9) Edimsel koşullanma: Bir davranışın sonuçları tarafından şekillendirilmesiyle ortaya çıkan bağlantılandırmaya dayalı bir tür öğrenme yöntemi olarak tanımlanabilir. Davranışın onlarla bağlantılı sonuçlar (pekiştirme veya cezalandırma) aracılığıyla öğrenildiğini savunan davranışçı kuramdır (9). Bu yolla koşullanmada, eğer çocuğun anksiyete belirtileri ebeveynleri tarafından olumlu ya da olumsuz pekiştirilirse ilerleyen süreçte yüksek anksiyete duyarlılığına sahip olma olasılığı daha fazla olabileceği düşünülmektedir. Diğer taraftan çocuğun anksiyete belirtilerinden korkusu aile tarafından engel olunmaya ya da yıldırılmaya çalışılırsa (ceza gibi yöntemlerle) gelecekte çocuk bu belirtileri muhtemelen bastıracak ve düşük düzeyde anksiyete duyarlılığı geliştirecektir (33) Gözlemsel koşullanma: Sadece başkalarını gözlemleyerek olumlu ya da olumsuz pekiştirme olmaksızın, model alma ve başkalarının davranışlarının sonuçlarının gözlemlenmesi yoluyla ortaya çıkan öğrenme yöntemidir. Model alma temel olarak gözlemleme yoluyla öğrenmeyi içerir (9). Çocukların model aldığı kişleri gözlemlemeleri, onların anksiyete belirtilerinden korku deneyimleri, sözel olarak bunları ifade etme şekilleri ve bu belirtilerin zararlılığı konusunda çocuğa sözel olarak aktarılan inançlar yüksek anksiyete duyarlılığı gelişimi için katkısı bulunan durumlar olarak değerlendirlmektedir. Aynı zamanda çocukların ebeveynlerinden gördükleri sarhoşluk durumları ya da madde düşkünlüğü, öfke nedeniyle kontrolsüz davranışlara maruz kalmaları yüksek ankisyete duyarlılığı gelişimi ile ilişkili bulunmuştur (33). Yine yapılan retrospektif bir çalışmada çocukluk çağında ailelerinde kontrolsüz davranışlara maruz kalan kişilerde anksiyete duyarlılığı bileşenlerinin ve erken erişkinlikte anksiyete belirtileri ile ilişkileri araştırılmıştır. İçki nedeniyele, öfke nedeniyle yada diğer negatif emosyonel durumlar nedeniyle yaşanan kontrolsüz davranışların önemli derecede her üç anksiyete duyarlılığı boyutu ile pozitif korelasyon gösterdiği bulunmuştur (34). 18

26 Scher ve Stein şimdiye kadar belirtilen öğrenme teorilerinin aksine Bowlby nin bağlanma teorisinin anksiyete duyarlılığının gelişimini açıklamada iskelet görevi göreceğini belirtmişlerdir (31). Bowlby e göre tüm insanlar genetik olarak bakım veren kişiye bağlanma donanımına sahiptir. Bağlanma çaresiz bebeğin bakım veren yetişkine yakınlığını sağlar ve böylece olası tehlikeleri en aza indiren bir işlem haline gelir. Bowlby e göre bakım veren bebeğin ihtiyaçlarına duyarlı ise güven duygusu daha kolay oluşur. Böylece bebek bakım verenden ayrılmaya daha az tepki verir. Bu ilişki güvenli bağlanma olarak tanımlanır. Ancak ihtiyaçlara duyarsızsa ve reddedici ise güvensizlik duygusu ön plana geçebilir. Bakım verenin ayrıldıktan sonra döneceğine emin olmadığından ayrılığa anksiyete cevabı gelir. Buna anksiyeteli bağlanma adı verilir. Bowlby ye göre bu tip bağlanma anksiyete bozukluklarının temelini oluşturur (32). Scher ve Stein Bowlby nin fikirlerine paralel olarak anne çocuk bağlanma ilişkisinin anksiyete duyarlılığı gelişimini etkileyebileceğini, bakım verenin anksiyete veya depresyona yol açan davranışlarının anksiyete duyarlılığı gelişimine katkıda bulunabileceğini öne sürmüşlerdir. Tehdit edici ebeveyn davranışlarının, reddedici tutumların, hostil davranış paternlerinin anksiyete duyarlılığı gelişimine etkilerini incelemişlerdir. Sonuçta tüm bu davranışların anksiyete duyarlılığını bütün olarak öngördüğünü saptamışlar ancak en güçlü ilişkiyi tehdit edici ebeveyn davranışı ile ilişkilendirmişlerdir. Ayrıca, tehdit edici ebeveyn davranışlarının sosyal olarak gözlemlenebilir anksiyete belirtilerini, hostil ve reddedici tutumların bilişsel kontrol kaybından korkuyu spesifik olarak öngördüğü sonucuna ulaşmışlardır (31). Sonuç olarak şu ana kadar yapılan tüm bu araştırmalar; anksiyete duyarlılığı gelişiminin bir faktörle ilişkili olmadığı, genetk ve öğrenme faktörlerinin her birinin ayrı ayrı ya da birlikte anksiyete duyarlılığı gelişiminde etkisi olabileceğini göstermektedir Anksiyete Duyarlılığı ve Cinsiyet Anksiyete duyarlılığı ve cinsiyeti araştıran çalışmalar da mevcuttur. Ancak bu çalışmalarda tutarsız sonuçlar göze çarpmaktadır. Üniversite öğrencileri üzerinde yapılan araştırmaların bazılarında kadın öğrencilerin erkeklere göre daha yüksek anksiyete duyarlılığı skorlarına sahip olduğu bulunmuştur (4, 35). Fakat ADİ skorları açısından 19

27 cinsiyeti ile anlamlı bir ilişkinin saptanmadığı yayınlar da mevcuttur (12, 20). Cox ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada cinsiyetler arası anlamlı bir fark bulunmamasına rağmen, kadınların panik atak geliştirme olasılıklarının erkeklere oranla daha fazla olduğunu belirtmişlerdir (20). Ayrıca anksiyete duyarlılığı boyutları açısından da cinsiyetler arası farklılık araştırılmıştır yılında Stewart ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada kadınların yalnız erkeklere göre fiziksel skorlarının daha yüksek olduğu, erkeklerin ise sosyal ve psikolojik faktörlerinin fiziksel faktörlere göre daha yüksek olduğu ve toplamda kadınların anksiyete duyarlılığı puanlarının daha yüksek olduğu bulunmuştur. Yazarlar bu durumu sosyal durumlardaki cinsiyetin rolü ile açıklamaktadırlar. Erkeklerin yüksek sosyal ve psikolojik puan almalarının altında sosyal ortamlarda kadınlardan daha erken yaşta bulunmaları ve o ortamlarda yaşayacağı olumsuz deneyimlerin kabul edilemez inancını öğrenmeleri ile ilişkili olabileceğini belirtmektedirler (36). Sonuç olarak kadınların anksiyete duyarlılığı skorlarının erkeklere oranla biraz daha yüksek olduğu söylenebilir. Ancak kesin bir kanıya varmak için daha fazla cinsiyet ve anksiyete duyarlılığı ilişkisini araştıran çalışmalara ihtiyaç vardır ANKSİYETE DUYARLILIĞI ve PSİKİYATRİK BOZUKLUKLAR ANKSİYETE DUYARLILIĞI ve ANKSİYETE BOZUKLUKLARI Panik Bozukluğu Yapılan çalışmalar anksiyete duyarlılığının birden çok boyutu olan bir kişilik özelliği olduğunu göstermektedir. Reiss bu durumun anksiyete bozukluğu gelişimini kolaylaştıran bir faktör olduğunu iddia etmiştir. Reiss in beklenti teorisinden önce anksiyete duyarlılığının panik atakların bir sonucu olduğu yönünde bilgiler mevcuttu. Ancak bu teoriden sonra bunun bir sonuç olmaktan öte, anksiyete bozukluğu ve panik atak geliştirmede bir risk faktörü olabileceği görüşü egemen oldu (37). Buna yönelik bir takım çalışmalarda da kanıtlar ortaya konmuştur. Gerek ileriye dönük gerekse geriye dönük 20

28 yapılan çalışmalarda yüksek anksiyete duyarlılığının panik ve diğer anksiyete bozukluklarını yordadığı gösterilmiştir. Maller ve Reiss üç yıllık bir izlem çalışması sonucunda yüksek anksiyete duyarlılığı olan üniversite öğrencilerinin üç yıl sonra anksiyete bozukluğu gösterme oranını düşük anksiyete duyarlılığı olanlara göre beş kat fazla bulmuşlardır (38). Anksiyete duyarlılığı ile panik bozukluğu arasında; özellikle yüksek anksiyete duyarlılığının ileride baş gösterecek panik bozukluğun habercisi olduğunu düşündüren uzunlamasına bir ilişki bulunmuştur. Schmidt ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada büyük bir genç erişkin sağlıklı grubu beş haftalık temel askerlik eğitimi süresince incelemişlerdir. Yüksek anksiyete duyarlılığına sahip hava harp okulu öğrencilerinin bu stresli dönem süresince daha düşük anksiyete duyarlılığına sahip olanlara göre panik atak yaşama deneyimlerinin daha fazla olduğunu göstermişlerdir. Ayrıca sürekli anksiyeteyi ve panik bozukluğu öyküsü olanları dışladıklarında bile anksiyete duyarlılığının beklenmeyen panik atakları öngördüğünü saptamışlardır (39). Cox ve arkadaşları çalışmalarına son bir yıl içerisinde panik atak geçiren üniversite öğrencilerini dahil etmişlerdir. Son bir yıl içerisinde beklenen ya da beklenmeyen panik atak yaşayan kişilerin % 50 sinin yüksek anksiyete duyarlılığına, % 20 sinin orta ve % 11 inin düşük anksiyete duyarlılığına sahip olduklarını saptamışlardır (40). Ancak bu bulguları desteklemeyen görüşler de mevcuttur. Stewart ve arkadaşlarının yaptıkları bir araştırmada Anksiyete Duyarlılığı İndeksi nin (ADİ) geçmişte panik atak yaşayan ve yaşamayan üniversite öğrencilerini ayırt etmede başarısız olduğunu belirtmişlerdir. Onların görüşleri biyolojik ve psikolojik çeldirme çalışmaları ile araştırılmış olan yüksek anksiyete duyarlılığının panik atak geçirmeye yatkınlığı öngördüğü yönündedir (41). Yüksek anksiyete duyarlılığına sahip olan bireyler düşük olanlar ile karşılaştırıldıklarında isteğe bağlı hiperventilasyon sonrası panik belirtileri daha yoğun yaşadıkları tespit edilmiştir (42). Hastalık gruplarında yapılan çalışmalarda panik bozukluğu olan hastalar; sağlıklılardan ve diğer anksiyete bozukluğu olan hastalardan daha yüksek ADİ skoruna sahip oldukları bulunmuştur. Panik bozukluğu olan hastaların ADİ normlarının iki standart 21

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA NÖROTİSİZM VE OLUMSUZ OTOMATİK DÜŞÜNCELER UZM. DR. GÜLNİHAL GÖKÇE ŞİMŞEK

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA NÖROTİSİZM VE OLUMSUZ OTOMATİK DÜŞÜNCELER UZM. DR. GÜLNİHAL GÖKÇE ŞİMŞEK YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA NÖROTİSİZM VE OLUMSUZ OTOMATİK DÜŞÜNCELER UZM. DR. GÜLNİHAL GÖKÇE ŞİMŞEK GİRİŞ Yaygın anksiyete bozukluğu ( YAB ) birçok konuyla, örneğin parasal, güvenlik, sağlık,

Detaylı

İngilizce Öğretmenlerinin Bilgisayar Beceri, Kullanım ve Pedagojik İçerik Bilgi Özdeğerlendirmeleri: e-inset NET. Betül Arap 1 Fidel Çakmak 2

İngilizce Öğretmenlerinin Bilgisayar Beceri, Kullanım ve Pedagojik İçerik Bilgi Özdeğerlendirmeleri: e-inset NET. Betül Arap 1 Fidel Çakmak 2 İngilizce Öğretmenlerinin Bilgisayar Beceri, Kullanım ve Pedagojik İçerik Bilgi Özdeğerlendirmeleri: e-inset NET DOI= 10.17556/jef.54455 Betül Arap 1 Fidel Çakmak 2 Genişletilmiş Özet Giriş Son yıllarda

Detaylı

Veri Toplama Yöntemleri. Prof.Dr.Besti Üstün

Veri Toplama Yöntemleri. Prof.Dr.Besti Üstün Veri Toplama Yöntemleri Prof.Dr.Besti Üstün 1 VERİ (DATA) Belirli amaçlar için toplanan bilgilere veri denir. Araştırmacının belirlediği probleme en uygun çözümü bulabilmesi uygun veri toplama yöntemi

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Duygusal ve Davranışsal Bozuklukların Tanımı 2

İÇİNDEKİLER. Duygusal ve Davranışsal Bozuklukların Tanımı 2 İÇİNDEKİLER Bölüm 1 Giriş 1 Duygusal ve Davranışsal Bozuklukların Tanımı 2 Normal Dışı Davramışları Belirlemede Öznellik 2 Gelişimsel Değişimlerin Bir Bireyin Davranışsal ve Duygusal Dengesi Üzerindeki

Detaylı

SÜREÇ YÖNETİMİ VE SÜREÇ İYİLEŞTİRME H.Ömer Gülseren > ogulseren@gmail.com

SÜREÇ YÖNETİMİ VE SÜREÇ İYİLEŞTİRME H.Ömer Gülseren > ogulseren@gmail.com SÜREÇ YÖNETİMİ VE SÜREÇ İYİLEŞTİRME H.Ömer Gülseren > ogulseren@gmail.com Giriş Yönetim alanında yaşanan değişim, süreç yönetimi anlayışını ön plana çıkarmıştır. Süreç yönetimi; insan ve madde kaynaklarını

Detaylı

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog KONYA KARAMAN BÖLGESİ BOŞANMA ANALİZİ 22.07.2014 Tarihsel sürece bakıldığında kalkınma,

Detaylı

GEKA NİHAİ RAPOR TEKNİK BÖLÜM. 1. Açıklama

GEKA NİHAİ RAPOR TEKNİK BÖLÜM. 1. Açıklama GEKA NİHAİ RAPOR TEKNİK BÖLÜM 1. Açıklama 1.1.Proje Ortaklarının Adları: Uzman Klinik Psikolog Özge Yaren YAVUZ ERDAN, Uzman Klinik Psikolog Elvan DEMİRBAĞ, Uzman Klinik Psikolog Nilay KONDUZ 1.2.Nihai

Detaylı

1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ

1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ 1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ 1. GİRİŞ Odamızca, 2009 yılında 63 fuara katılan 435 üyemize 423 bin TL yurtiçi fuar teşviki ödenmiştir. Ödenen teşvik rakamı, 2008 yılına

Detaylı

Üniversitelerde Yabancı Dil Öğretimi

Üniversitelerde Yabancı Dil Öğretimi Üniversitelerde Yabancı Dil Öğretimi özcan DEMİREL 1750 Üniversiteler Yasası nın 2. maddesinde üniversiteler, fakülte, bölüm, kürsü ve benzeri kuruluşlarla hizmet birimlerinden oluşan özerkliğe ve kamu

Detaylı

PS K YATR DE KULLANILAN KL N K ÖLÇEKLER

PS K YATR DE KULLANILAN KL N K ÖLÇEKLER PS K YATR DE KULLANILAN KL N K ÖLÇEKLER Editörler Prof. Dr. Ömer Aydemir - Prof. Dr. Ertuğrul Köroğlu in De erli Türk Hekimlerine Arma an d r. HYB Bas m Yay n 226 PS KOLOJ VE PS K YATR D Z S 36 PS K YATR

Detaylı

KİTAP İNCELEMESİ. Matematiksel Kavram Yanılgıları ve Çözüm Önerileri. Tamer KUTLUCA 1. Editörler. Mehmet Fatih ÖZMANTAR Erhan BİNGÖLBALİ Hatice AKKOÇ

KİTAP İNCELEMESİ. Matematiksel Kavram Yanılgıları ve Çözüm Önerileri. Tamer KUTLUCA 1. Editörler. Mehmet Fatih ÖZMANTAR Erhan BİNGÖLBALİ Hatice AKKOÇ Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 18 (2012) 287-291 287 KİTAP İNCELEMESİ Matematiksel Kavram Yanılgıları ve Çözüm Önerileri Editörler Mehmet Fatih ÖZMANTAR Erhan BİNGÖLBALİ Hatice

Detaylı

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Değerlendirme Notu Sayfa1

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Değerlendirme Notu Sayfa1 Sağlık Reformunun Sonuçları İtibariyle Değerlendirilmesi 26-03 - 2009 Tuncay TEKSÖZ Dr. Yalçın KAYA Kerem HELVACIOĞLU Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Türkiye 2004 yılından itibaren sağlık

Detaylı

SOSYAL ŞİDDET. Süheyla Nur ERÇİN

SOSYAL ŞİDDET. Süheyla Nur ERÇİN SOSYAL ŞİDDET Süheyla Nur ERÇİN Özet: Şiddet kavramı, çeşitli düşüncelerden etkilenerek her geçen gün şekillenip gelişiyor. Eskiden şiddet, sadece fiziksel olarak algılanırken günümüzde sözlü şiddet, psikolojik

Detaylı

Tasarım ve Planlama Eğitimi Neden Diğer Bilim Alanlarındaki Eğitime Benzemiyor?

Tasarım ve Planlama Eğitimi Neden Diğer Bilim Alanlarındaki Eğitime Benzemiyor? Tasarım ve Planlama Eğitimi Neden Diğer Bilim Alanlarındaki Eğitime Benzemiyor? Doç.Dr. Nilgün GÖRER TAMER (Şehir Plancısı) Her fakülte içerdiği bölümlerin bilim alanına bağlı olarak farklılaşan öznel

Detaylı

EĞİTİM BİLİMİNE GİRİŞ 1. Ders- Eğitimin Temel Kavramları. Yrd. Doç. Dr. Melike YİĞİT KOYUNKAYA

EĞİTİM BİLİMİNE GİRİŞ 1. Ders- Eğitimin Temel Kavramları. Yrd. Doç. Dr. Melike YİĞİT KOYUNKAYA EĞİTİM BİLİMİNE GİRİŞ 1. Ders- Eğitimin Temel Kavramları Yrd. Doç. Dr. Melike YİĞİT KOYUNKAYA Dersin Amacı Bu dersin amacı, öğrencilerin; Öğretmenlik mesleği ile tanışmalarını, Öğretmenliğin özellikleri

Detaylı

YAZILI YEREL BASININ ÇEVRE KİRLİLİĞİNE TEPKİSİ

YAZILI YEREL BASININ ÇEVRE KİRLİLİĞİNE TEPKİSİ YAZILI YEREL BASININ ÇEVRE KİRLİLİĞİNE TEPKİSİ Savaş AYBERK, Bilge ALYÜZ*, Şenay ÇETİN Kocaeli Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü, Kocaeli *İletişim kurulacak yazar bilge.alyuz@kou.edu.tr, Tel: 262

Detaylı

Ara rma, Dokuz Eylül Üniversitesi Strateji Geli tirme Daire Ba kanl na ba

Ara rma, Dokuz Eylül Üniversitesi Strateji Geli tirme Daire Ba kanl na ba 1.1 Ara rman n Amac Ara rmada, Dokuz Eylül Üniversitesi Strateji Geli tirme Daire Ba kanl na ba olarak hizmet vermekte olan; 1. Bütçe ve Performans Program ube Müdürlü ü 2. Stratejik Yönetim ve Planlama

Detaylı

BEBEK VE ÇOCUK ÖLÜMLÜLÜĞÜ 9

BEBEK VE ÇOCUK ÖLÜMLÜLÜĞÜ 9 BEBEK VE ÇOCUK ÖLÜMLÜLÜĞÜ 9 Attila Hancıoğlu ve İlknur Yüksel Alyanak Sağlık programlarının izlenmesi, değerlendirilmesi ve ileriye yönelik politikaların belirlenmesi açısından neonatal, post-neonatal

Detaylı

BÜRO YÖNETİMİ VE SEKRETERLİK ALANI HIZLI KLAVYE KULLANIMI (F KLAVYE) MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

BÜRO YÖNETİMİ VE SEKRETERLİK ALANI HIZLI KLAVYE KULLANIMI (F KLAVYE) MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI) T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü BÜRO YÖNETİMİ VE SEKRETERLİK ALANI HIZLI KLAVYE KULLANIMI (F KLAVYE) MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI) 2009 ANKARA ÖN SÖZ Günümüzde

Detaylı

İş Sağlığı İş Sağlığı nedir? Çağdaş İş Sağlığı anlayışı nedir?

İş Sağlığı İş Sağlığı nedir?    Çağdaş İş Sağlığı anlayışı nedir? İş Sağlığı İş sağlığı denilince, üretimi ve işyerini içine alan bir kavram düşünülmelidir. İşyerinde sağlıklı bir çalışma ortamı yoksa işçilerin sağlığından söz edilemez. İş Sağlığı nedir? Bütün çalışanların

Detaylı

Güç Artık İnternette! Power is now on the Internet!

Güç Artık İnternette! Power is now on the Internet! ISSN 2148-7286 eissn 2149-1305 DOI 10.15805/addicta.2015.2.2.R036 Copyright 2015 Türkiye Yeşilay Cemiyeti addicta.com.tr Addicta: The Turkish Journal on Addictions Güz 2015 2(2) 149-153 Review Başvuru

Detaylı

ACİL ÇALIŞANLARI İÇİN STRES YÖNETİMİ

ACİL ÇALIŞANLARI İÇİN STRES YÖNETİMİ ACİL ÇALIŞANLARI İÇİN STRES YÖNETİMİ ACİL ÇALIŞANLARININ KARŞILAŞABİLECEĞİ STRES KAYNAKLARI Olaya bağlı stres kaynakları Mesleki stres kaynakları Çevresel stres kaynakları OLAYA BAĞLI STRES KAYNAKLARI-1

Detaylı

Akreditasyon Çal malar nda Temel Problemler ve Organizasyonel Bazda Çözüm Önerileri

Akreditasyon Çal malar nda Temel Problemler ve Organizasyonel Bazda Çözüm Önerileri Akreditasyon Çal malar nda Temel Problemler ve Organizasyonel Bazda Çözüm Önerileri Prof.Dr. Cevat NAL Selçuk Üniversitesi Mühendislik-Mimarl k Fakültesi Dekan Y.Doç.Dr. Esra YEL Fakülte Akreditasyon Koordinatörü

Detaylı

SPOR KULÜBÜ HİZMET PROGRAMI

SPOR KULÜBÜ HİZMET PROGRAMI SPOR KULÜBÜ HİZMET PROGRAMI Sporculara Zihin antrenmanları, tüm çalışanlara ekip ruhu içerisinde sporcu motivasyonuna katkı sağlama, teknik ekibe psikolojik yönetim tarzları konusunda destek olamyı amaçlayan

Detaylı

KİŞİSEL GELİŞİM VE EĞİTİM İŞ GÜVENLİĞİ VE İŞÇİ SAĞLIĞI MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

KİŞİSEL GELİŞİM VE EĞİTİM İŞ GÜVENLİĞİ VE İŞÇİ SAĞLIĞI MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI) T.C. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü KİŞİSEL GELİŞİM VE EĞİTİM İŞ GÜVENLİĞİ VE İŞÇİ SAĞLIĞI MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI) 2010 ANKARA ÖN SÖZ Günümüzde mesleklerin

Detaylı

Analiz aşaması sıralayıcı olurusa proje yapımında daha kolay ilerlemek mümkün olacaktır.

Analiz aşaması sıralayıcı olurusa proje yapımında daha kolay ilerlemek mümkün olacaktır. Analiz Raporu Kısa Özet Her geçen gün eczanecilik sektörü kendi içerisinde daha da yarışır hale geliyor. Teknolojinin getirdiği kolaylık ile eczane otomasyonu artık elinizin altında. Çoğu eczacılar hastalarına

Detaylı

İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ BURS YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ BURS YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ BURS YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç: Madde 1. (1) Bu yönergenin amacı, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesinin önlisans, lisans ve lisansüstü

Detaylı

Doç. Dr. Mehmet Durdu KARSLI Sakarya Üniversitesi E itim fakültesi Doç. Dr. I k ifa ÜSTÜNER Akdeniz Üniversitesi E itim Fakültesi

Doç. Dr. Mehmet Durdu KARSLI Sakarya Üniversitesi E itim fakültesi Doç. Dr. I k ifa ÜSTÜNER Akdeniz Üniversitesi E itim Fakültesi ÜN VERS TEYE G R SINAV S STEM NDEK SON DE KL E L K N Ö RENC LER N ALGILARI Doç. Dr. Mehmet Durdu KARSLI Sakarya Üniversitesi E itim fakültesi Doç. Dr. I k ifa ÜSTÜNER Akdeniz Üniversitesi E itim Fakültesi

Detaylı

KADINLARDA MASTEKTOM N N PS KOSOSYAL ETK LER

KADINLARDA MASTEKTOM N N PS KOSOSYAL ETK LER Uluslararası nsan Bilimleri Dergisi ISSN: 1303-5134 www.insanbilimleri.com 17.09.2004 KADINLARDA MASTEKTOM N N PS KOSOSYAL ETK LER Dr. Ay e Okanlı Özet: Kadının sa lı ını tehdit eden, a rılı vücut de i

Detaylı

GİYİM ÜRETİM TEKNOLOJİSİ ÇOCUK DIŞ GİYSİLERİ DİKİMİ (CEKET- MONT- MANTO) MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

GİYİM ÜRETİM TEKNOLOJİSİ ÇOCUK DIŞ GİYSİLERİ DİKİMİ (CEKET- MONT- MANTO) MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI) T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü GİYİM ÜRETİM TEKNOLOJİSİ ÇOCUK DIŞ GİYSİLERİ DİKİMİ (CEKET- MONT- MANTO) MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI) 2008 ANKARA ÖN SÖZ Günümüzde

Detaylı

Yaşam Dönemleri ve Gelişim Görevleri Havighurst'un çeşitli yaşam dönemleri için belirlediği gelişim görevleri

Yaşam Dönemleri ve Gelişim Görevleri Havighurst'un çeşitli yaşam dönemleri için belirlediği gelişim görevleri Yaşam Dönemleri ve Gelişim Görevleri Havighurst'un çeşitli yaşam dönemleri için belirlediği gelişim görevleri Gelişim psikolojisi, bireylerin yaşam boyunca geçirdiği bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal

Detaylı

TESİSAT TEKNOLOJİSİ VE İKLİMLENDİRME ÇELİK BORU TESİSATÇISI MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

TESİSAT TEKNOLOJİSİ VE İKLİMLENDİRME ÇELİK BORU TESİSATÇISI MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI) T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü TESİSAT TEKNOLOJİSİ VE İKLİMLENDİRME ÇELİK BORU TESİSATÇISI MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI) 2008 ANKARA ÖN SÖZ Günümüzde mesleklerin

Detaylı

Buradaki bilgiler özet olup genel hatları ile tanımlamalar bulunmaktadır. Derste anlatılan örnekler ve analizler bu dokümanda yer almaktadır.

Buradaki bilgiler özet olup genel hatları ile tanımlamalar bulunmaktadır. Derste anlatılan örnekler ve analizler bu dokümanda yer almaktadır. Buradaki bilgiler özet olup genel hatları ile tanımlamalar bulunmaktadır. Derste anlatılan örnekler ve analizler bu dokümanda yer almaktadır. GİRİŞ İnşaat sektörü, barınma ihtiyacı başta olmak üzere insanların

Detaylı

ELLE SÜT SAĞIM FAALİYETİNİN KADINLARIN HAYATINDAKİ YERİ ARAŞTIRMA SONUÇLARI ANALİZ RAPORU

ELLE SÜT SAĞIM FAALİYETİNİN KADINLARIN HAYATINDAKİ YERİ ARAŞTIRMA SONUÇLARI ANALİZ RAPORU ELLE SÜT SAĞIM FAALİYETİNİN KADINLARIN HAYATINDAKİ YERİ ARAŞTIRMA SONUÇLARI ANALİZ RAPORU Hazırlayan Sosyolog Kenan TURAN Veteriner Hekimi Volkan İSKENDER Ağustos-Eylül 2015 İÇİNDEKİLER Araştırma Konusu

Detaylı

HALK EĞİTİMİ MERKEZLERİ ETKİNLİKLERİNİN YÖNETİMİ *

HALK EĞİTİMİ MERKEZLERİ ETKİNLİKLERİNİN YÖNETİMİ * HALK EĞİTİMİ MERKEZLERİ ETKİNLİKLERİNİN YÖNETİMİ * Doç. Dr. Meral TEKİN ** Son yıllarda halk eğitimi, toplumdaki öneminin giderek artmasına koşut olarak, önemli bir araştırma alanı olarak kabul görmeye

Detaylı

ÇOCUK PSİKYATRİSİ KONSÜLTASYON VE STAJ PROGRAMI

ÇOCUK PSİKYATRİSİ KONSÜLTASYON VE STAJ PROGRAMI ÇOCUK PSİKYATRİSİ KONSÜLTASYON VE STAJ PROGRAMI Programın Amacı: Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Konsültasyon ve Staj Programı nın amacı, asli olarak bilimsel bilgi ve mesleki etik kuralları gözeterek ruh

Detaylı

YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ENGELLİLER DANIŞMA VE KOORDİNASYON YÖNETMELİĞİ (1) BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ENGELLİLER DANIŞMA VE KOORDİNASYON YÖNETMELİĞİ (1) BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ENGELLİLER DANIŞMA VE KOORDİNASYON YÖNETMELİĞİ (1) BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 (Değişik:RG-14/2/2014-28913) (1) Bu Yönetmeliğin amacı; yükseköğrenim

Detaylı

OTİZM NEDİR? becerilerinin oluşmasını etkileyen gelişim bozukluğudur.

OTİZM NEDİR? becerilerinin oluşmasını etkileyen gelişim bozukluğudur. OTİZM NEDİR? Otizm, sosyal ve iletişim Otizm, sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen gelişim bozukluğudur. GÖRÜLME SIKLIĞI Son verilere göre 110 çocuktan birini etkilediği kabul edilmektedir

Detaylı

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN. GYODER ZİRVESİ nde YAPTIĞI KONUŞMA METNİ 26 NİSAN 2007 İSTANBUL

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN. GYODER ZİRVESİ nde YAPTIĞI KONUŞMA METNİ 26 NİSAN 2007 İSTANBUL SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN GYODER ZİRVESİ nde YAPTIĞI KONUŞMA METNİ 26 NİSAN 2007 İSTANBUL Sözlerime gayrimenkul ve finans sektörlerinin temsilcilerini bir araya

Detaylı

Araştırma Notu 15/177

Araştırma Notu 15/177 Araştırma Notu 15/177 02 Mart 2015 YOKSUL İLE ZENGİN ARASINDAKİ ENFLASYON FARKI REKOR SEVİYEDE Seyfettin Gürsel *, Ayşenur Acar ** Yönetici özeti Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan enflasyon

Detaylı

KAVRAMLAR. Büyüme ve Gelişme. Büyüme. Büyüme ile Gelişme birbirlerinden farklı kavramlardır.

KAVRAMLAR. Büyüme ve Gelişme. Büyüme. Büyüme ile Gelişme birbirlerinden farklı kavramlardır. KAVRAMLAR Büyüme ve Gelişme Büyüme ile Gelişme birbirlerinden farklı kavramlardır. Büyüme Büyüme, bedende gerçekleşen ve boy uzamasında olduğu gibi sayısal (nicel) değişikliklerle ifade edilebilecek yapısal

Detaylı

HEMŞİRE İNSANGÜCÜNÜN YETİŞTİRİLMESİ VE GELİŞTİRİLMESİ

HEMŞİRE İNSANGÜCÜNÜN YETİŞTİRİLMESİ VE GELİŞTİRİLMESİ HEMŞİRE İNSANGÜCÜNÜN YETİŞTİRİLMESİ VE GELİŞTİRİLMESİ Doç. Dr. Ülkü TATAR BAYKAL İÜ Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi Hemşirelikte Yönetim Anabilim Dalı ve Yönetici Hemşireler Derneği Yönetim Kurulu

Detaylı

BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ ÜÇ BOYUTLU GRAFİK ANİMASYON (3DS MAX) MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ ÜÇ BOYUTLU GRAFİK ANİMASYON (3DS MAX) MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI) T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ ÜÇ BOYUTLU GRAFİK ANİMASYON (3DS MAX) MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI) 2015 ANKARA ÖN SÖZ Günümüzde mesleklerin değişim

Detaylı

ÇALIŞAN SAĞLIĞI BİRİMİ İŞLEYİŞİ Hastanesi

ÇALIŞAN SAĞLIĞI BİRİMİ İŞLEYİŞİ Hastanesi KİHG/İŞL-005 19.08.2009 07.08.2012 2 1/8 GÜNCELLEME BİLGİLERİ Güncelleme Tarihi Güncelleme No Açıklama 11.11.2009 1 Belge içeriğinde ve belge numarasında değişiklik yapılması 07.08.2012 2 Komite, başlık,

Detaylı

SİRKÜLER. 1.5-Adi ortaklığın malları, ortaklığın iştirak halinde mülkiyet konusu varlıklarıdır.

SİRKÜLER. 1.5-Adi ortaklığın malları, ortaklığın iştirak halinde mülkiyet konusu varlıklarıdır. SAYI: 2013/03 KONU: ADİ ORTAKLIK, İŞ ORTAKLIĞI, KONSORSİYUM ANKARA,01.02.2013 SİRKÜLER Gelişen ve büyüyen ekonomilerde şirketler arasındaki ilişkiler de çok boyutlu hale gelmektedir. Bir işin yapılması

Detaylı

BİREYSEL SES EĞİTİMİ ALAN ÖĞRENCİLERİN GELENEKSEL MÜZİKLERİMİZİN DERSTEKİ KULLANIMINA İLİŞKİN GÖRÜŞ VE BEKLENTİLERİ

BİREYSEL SES EĞİTİMİ ALAN ÖĞRENCİLERİN GELENEKSEL MÜZİKLERİMİZİN DERSTEKİ KULLANIMINA İLİŞKİN GÖRÜŞ VE BEKLENTİLERİ BİREYSEL SES EĞİTİMİ ALAN ÖĞRENCİLERİN GELENEKSEL MÜZİKLERİMİZİN DERSTEKİ KULLANIMINA İLİŞKİN GÖRÜŞ VE BEKLENTİLERİ Dr. Ayhan HELVACI Giriş Müzik öğretmeni yetiştiren kurumlarda yapılan eğitim birçok disiplinlerden

Detaylı

KİM OLDUĞUMUZ. Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel, sosyal ve ruhsal sağlık, aileleri,

KİM OLDUĞUMUZ. Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel, sosyal ve ruhsal sağlık, aileleri, 3. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (09 Eylül 2013 25 Ekim 2013 ) Sayın Velimiz, Sizlerle daha önce paylaştığımız gibi okulumuzda PYP çalışmaları yürütülmektedir. Bu kapsamda; PYP disiplinler üstü temaları ile

Detaylı

KULLANILAN MADDE TÜRÜNE GÖRE BAĞIMLILIK PROFİLİ DEĞİŞİKLİK GÖSTERİYOR MU? Kültegin Ögel, Figen Karadağ, Cüneyt Evren, Defne Tamar Gürol

KULLANILAN MADDE TÜRÜNE GÖRE BAĞIMLILIK PROFİLİ DEĞİŞİKLİK GÖSTERİYOR MU? Kültegin Ögel, Figen Karadağ, Cüneyt Evren, Defne Tamar Gürol KULLANILAN MADDE TÜRÜNE GÖRE BAĞIMLILIK PROFİLİ DEĞİŞİKLİK GÖSTERİYOR MU? Kültegin Ögel, Figen Karadağ, Cüneyt Evren, Defne Tamar Gürol 1 Acibadem University Medical Faculty 2 Maltepe University Medical

Detaylı

Tekrar ve Düzeltmenin Erişiye Etkisi Fusun G. Alacapınar

Tekrar ve Düzeltmenin Erişiye Etkisi Fusun G. Alacapınar Journal of Language and Linguistic Studies Vol.2, No.2, October 2006 Tekrar ve Düzeltmenin Erişiye Etkisi Fusun G. Alacapınar Öz Problem durumu:tekrar, düzeltme ile başarı ve erişi arasında anlamlı bir

Detaylı

DÜNYA EKONOMİK FORUMU KÜRESEL CİNSİYET AYRIMI RAPORU, 2012. Hazırlayanlar. Ricardo Hausmann, Harvard Üniversitesi

DÜNYA EKONOMİK FORUMU KÜRESEL CİNSİYET AYRIMI RAPORU, 2012. Hazırlayanlar. Ricardo Hausmann, Harvard Üniversitesi DÜNYA EKONOMİK FORUMU KÜRESEL CİNSİYET AYRIMI RAPORU, 2012 Hazırlayanlar Ricardo Hausmann, Harvard Üniversitesi Laura D. Tyson, Kaliforniya Berkeley Üniversitesi Saadia Zahidi, Dünya Ekonomik Forumu Raporun

Detaylı

10. Performans yönetimi ve bütçeleme bağlantıları

10. Performans yönetimi ve bütçeleme bağlantıları 10. Performans yönetimi ve bütçeleme bağlantıları girdi süreç çıktı etki, sonuç Üretkenlik,verimlilik, etkinlik Kaynaklar Nihai Hedefler 4.10.2006 1 Yönetim anlaşması en azından aşağıdakileri içermelidir

Detaylı

Öğr. Gör. Banu ELMASTAŞ-DİKEÇ Doç. Dr. Orçun YORULMAZ

Öğr. Gör. Banu ELMASTAŞ-DİKEÇ Doç. Dr. Orçun YORULMAZ DERS ÖĞRETİM PLANI TÜRKÇE Dersin Adı: Psikolojiye Giriş II 2 Dersin Kodu: PSY 072 3 Dersin Türü: Zorunlu 4 Dersin Seviyesi: Lisans 5 Dersin Verildiği Yıl: 6 Dersin Verildiği Yarıyıl: Bahar 7 Dersin AKTS

Detaylı

AİLELERİN YAŞADIKLARININ BETİMLENMESİ

AİLELERİN YAŞADIKLARININ BETİMLENMESİ 134 AİLELERİN YAŞADIKLARININ BETİMLENMESİ ÇİZELGE 122 Ailelerin Çocuğunuzda Bazı Sorunlar Olduğunu Nasıl Anladınız? a) Yürümede gecikme olduğunda 8 16 b) Görme bozukluğu fark edildiğinde 1 2 c) Hastanede

Detaylı

GİYİM ÜRETİM TEKNOLOJİSİ. GALOŞ ve BONE DİKİMİ MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

GİYİM ÜRETİM TEKNOLOJİSİ. GALOŞ ve BONE DİKİMİ MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI) T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü GİYİM ÜRETİM TEKNOLOJİSİ GALOŞ ve BONE DİKİMİ MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI) 2015 ANKARA 0 ÖN SÖZ Günümüzde mesleklerin değişim ile karşı

Detaylı

Tasarım Psikolojisi (SEÇ356) Ders Detayları

Tasarım Psikolojisi (SEÇ356) Ders Detayları Tasarım Psikolojisi (SEÇ356) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Uygulama Laboratuar Kredi AKTS Saati Saati Saati Tasarım Psikolojisi SEÇ356 Seçmeli 2 0 0 2 5 Ön Koşul Ders(ler)i Dersin Dili

Detaylı

Anaokulu /aile yuvası anketi 2015

Anaokulu /aile yuvası anketi 2015 Anaokulu /aile yuvası anketi 2015 Araştırma sonucu Göteborg daki anaokulları ve aile yuvaları ( familjedaghem) faaliyetlerinde kalitenin geliştirilmesinde kullanılacaktır. Soruları ebeveyn veya veli olarak

Detaylı

KORELASYON VE REGRESYON ANALİZİ

KORELASYON VE REGRESYON ANALİZİ KORELASON VE REGRESON ANALİZİ rd. Doç. Dr. S. Kenan KÖSE İki ya da daha çok değişken arasında ilişki olup olmadığını, ilişki varsa yönünü ve gücünü inceleyen korelasyon analizi ile değişkenlerden birisi

Detaylı

8. SINIF 4. ÜNİTE İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YORUMLAR 1. Din Ve Din Anlayışı Kazanım :Din ve din anlayışı arasındaki farklılığı ayırt eder.

8. SINIF 4. ÜNİTE İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YORUMLAR 1. Din Ve Din Anlayışı Kazanım :Din ve din anlayışı arasındaki farklılığı ayırt eder. 8. SINIF 4. ÜNİTE İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YORUMLAR 1. Din Ve Din Anlayışı Kazanım :Din ve din anlayışı arasındaki farklılığı ayırt eder. Soru : Din nedir? Din, Allah tarafından gönderilmiştir. Peygamberler

Detaylı

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK (OKB)

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK (OKB) ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK (OKB) Obsesif kompulsif bozukluk, ruh sağlığı çalışanlarının sık karşılaştığı bir hastalıktır ve kaygı bozuklukları içerisinde sınıflandırılır. OKB çocukluk

Detaylı

HAYALi ihracatln BOYUTLARI

HAYALi ihracatln BOYUTLARI HAYALi ihracatln BOYUTLARI 103 Müslüme Bal U lkelerin ekonomi politikaları ile dış politikaları,. son yıllarda birbirinden ayrılmaz bir bütün haline gelmiştir. Tüm dünya ülkelerinin ekonomi politikalarında

Detaylı

SİİRT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar. Amaç

SİİRT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar. Amaç SİİRT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 (1) Bu Yönetmeliğin amacı; Siirt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama

Detaylı

2008 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ ÖN DEĞERLENDİRME NOTU

2008 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ ÖN DEĞERLENDİRME NOTU 2008 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ ÖN DEĞERLENDİRME NOTU I- 2008 Mali Yılı Bütçe Sonuçları: Mali Disiplin Sağlandı mı? Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan 2008 mali yılı geçici bütçe uygulama sonuçlarına

Detaylı

SANAT VE TASARIM GUAJ BOYA RESĠM MODÜLER PROGRAMI (YETERLĠĞE DAYALI)

SANAT VE TASARIM GUAJ BOYA RESĠM MODÜLER PROGRAMI (YETERLĠĞE DAYALI) T.C. MĠLLÎ EĞĠTĠM BAKANLIĞI Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü SANAT VE TASARIM GUAJ BOYA RESĠM MODÜLER PROGRAMI (YETERLĠĞE DAYALI) 2011 ANKARA ÖN SÖZ Günümüzde sanat dallarının değişim ile karşı

Detaylı

YÖNETMELİK. a) Çocuk: Daha erken yaşta ergin olsa bile 18 yaşını doldurmamış kişiyi,

YÖNETMELİK. a) Çocuk: Daha erken yaşta ergin olsa bile 18 yaşını doldurmamış kişiyi, 27 Mart 2012 SALI Resmî Gazete Sayı : 28246 Bingöl Üniversitesinden: YÖNETMELİK BİNGÖL ÜNİVERSİTESİ ÇOCUK ARAŞTIRMA VE REHBERLİK UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak

Detaylı

İçindekiler. 5 BİRİNCİ KISIM Araştırmanın Kavram sal ve Metodolojik Çerçevesi. 13 Çocuğun İyi Olma Hali

İçindekiler. 5 BİRİNCİ KISIM Araştırmanın Kavram sal ve Metodolojik Çerçevesi. 13 Çocuğun İyi Olma Hali İçindekiler x Önsöz ı Giriş 5 BİRİNCİ KISIM Araştırmanın Kavram sal ve Metodolojik Çerçevesi 7 BİR İN C İ B Ö L Ü M Araştırmanın Kavramsal Çerçevesi 7 Çocukluğa Dair Kavramsal Çerçeve ıo Çocukların Mekânsallığı

Detaylı

Geleceğin Dersliğini Tasarlamak

Geleceğin Dersliğini Tasarlamak Geleceğin Dersliğini Tasarlamak Mehmet MUHARREMOĞL Ulusal Koordinatör mmuharremoglu@meb.gov.tr Zehra SAYIN Teknik Koordinatör zehrasayin@meb.gov.tr Projenin yasal çerçevesi itec Projesi 7. ÇP Bilgi ve

Detaylı

MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ STRATEJİK İŞBİRLİĞİ PROJE DANIŞMANLIK EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ STRATEJİK İŞBİRLİĞİ PROJE DANIŞMANLIK EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ STRATEJİK İŞBİRLİĞİ PROJE DANIŞMANLIK EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 (1) Bu Yönetmeliğin amacı,

Detaylı

Türkiye de Dış Ticaret ve Dış Ticaret Finansmanı: İhracattaki Düşüşte Finansman Sıkıntısı Ne Kadar Etkili?

Türkiye de Dış Ticaret ve Dış Ticaret Finansmanı: İhracattaki Düşüşte Finansman Sıkıntısı Ne Kadar Etkili? Türkiye de Dış Ticaret ve Dış Ticaret Finansmanı: İhracattaki Düşüşte Finansman Sıkıntısı Ne Kadar Etkili? Sarp Kalkan Ekonomi Politikaları Analisti Hasan Çağlayan Dündar Araştırmacı Ayşegül Dinççağ Araştırmacı

Detaylı

İZMİR KÂTİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ ENGELSİZ ÜNİVERSİTE KOORDİNATÖRLÜĞÜ VE ENGELLİ ÖĞRENCİ BİRİMİ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI BİRİNCİ BÖLÜM

İZMİR KÂTİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ ENGELSİZ ÜNİVERSİTE KOORDİNATÖRLÜĞÜ VE ENGELLİ ÖĞRENCİ BİRİMİ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI BİRİNCİ BÖLÜM İZMİR KÂTİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ ENGELSİZ ÜNİVERSİTE KOORDİNATÖRLÜĞÜ VE ENGELLİ ÖĞRENCİ BİRİMİ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Genel Esaslar Amaç Madde 1- (1)Bu

Detaylı

Ankara'daki Halk Eğitimi Merkezlerinde Açılan Kurslara Katılanların Özellikleri, Katılmalarını Güdüleyen Etmenler ve Programlara İlişkin Görüşleri

Ankara'daki Halk Eğitimi Merkezlerinde Açılan Kurslara Katılanların Özellikleri, Katılmalarını Güdüleyen Etmenler ve Programlara İlişkin Görüşleri Halk Eğitiminde Katılma: Ankara'daki Halk Eğitimi Merkezlerinde Açılan Kurslara Katılanların Özellikleri, Katılmalarını Güdüleyen Etmenler ve Programlara İlişkin Görüşleri Yrd. Doç. Dr. Serap AYHAN* Bilim

Detaylı

1.3. NİTEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ... 2 1.1. GİRİŞ... 2 1.2. NİTEL ARAŞTIRMALARDA GEÇERLİK VE GÜVENİRLİK SORUNLARI... 2

1.3. NİTEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ... 2 1.1. GİRİŞ... 2 1.2. NİTEL ARAŞTIRMALARDA GEÇERLİK VE GÜVENİRLİK SORUNLARI... 2 İÇİNDEKİLER 1. NİTEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ... 2 1.1. GİRİŞ... 2 1.2. NİTEL ARAŞTIRMALARDA GEÇERLİK VE GÜVENİRLİK SORUNLARI... 2 1.3. NİTEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ... 2 1.3.1. ÖRNEK OLAY (DURUM ÇALIŞMASI) YÖNTEMİ...

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim 2009 05:19 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim 2009 05:22

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim 2009 05:19 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim 2009 05:22 Çocuğumun Sık Sık Başı Ağrıyor Ne Yapabilirim? Başağrısı toplumun büyük kesiminde görülebilen ve insanların büyük çoğunluğunun hayatlarının değişik dönemlerinde karşılaştığı ve çare aradığı bir problemdir.

Detaylı

Parti Program ve Tüzüklerin Feminist Perspektiften Değerlendirilmesi i

Parti Program ve Tüzüklerin Feminist Perspektiften Değerlendirilmesi i Parti Program ve Tüzüklerin Feminist Perspektiften Değerlendirilmesi i Parti içi disiplin mekanizması (cinsel taciz, aile içi şiddet vs. gibi durumlarda işletilen) AKP CHP MHP BBP HDP Parti içi disiplin

Detaylı

ANKARA EMEKLİLİK A.Ş GELİR AMAÇLI ULUSLARARASI BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU ÜÇÜNCÜ 3 AYLIK RAPOR

ANKARA EMEKLİLİK A.Ş GELİR AMAÇLI ULUSLARARASI BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU ÜÇÜNCÜ 3 AYLIK RAPOR ANKARA EMEKLİLİK A.Ş GELİR AMAÇLI ULUSLARARASI BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU ÜÇÜNCÜ 3 AYLIK RAPOR Bu rapor Ankara Emeklilik A.Ş Gelir Amaçlı Uluslararası Borçlanma Araçları Emeklilik Yatırım

Detaylı

TÜİK KULLANICI ANKETİ SONUÇLARI

TÜİK KULLANICI ANKETİ SONUÇLARI TÜİK KULLANICI ANKETİ SONUÇLARI Aralık 1 Giriş Kurumumuz taraf ndan üretilen istatistikler kullan c lara çeşitli kanallar yoluyla sunulmakta, hizmet kalitesini artt rmak ve kullan c ihtiyaçlar n karş lamak

Detaylı

ENFLASYON ORANLARI 03.07.2014

ENFLASYON ORANLARI 03.07.2014 ENFLASYON ORANLARI 03.07.2014 TÜFE Mayıs ayında aylık %0,31 yükselişle ile ortalama piyasa beklentisinin (-%0,10) bir miktar üzerinde geldi. Yıllık olarak ise 12 aylık TÜFE %9,16 olarak gerçekleşti (Beklenti:

Detaylı

2016 Ocak ENFLASYON RAKAMLARI 3 Şubat 2016

2016 Ocak ENFLASYON RAKAMLARI 3 Şubat 2016 2016 Ocak ENFLASYON RAKAMLARI 3 Şubat 2016 Ocak 2016 Tüketici Fiyat Endeksi ne(tüfe) ilişkin veriler Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 3 Şubat 2016 tarihinde yayımlandı. TÜİK tarafından aylık

Detaylı

GENEL BİYOLOJİ UYGULAMALARINDA AKADEMİK BAŞARI VE KALICILIĞA CİNSİYETİN ETKİSİ

GENEL BİYOLOJİ UYGULAMALARINDA AKADEMİK BAŞARI VE KALICILIĞA CİNSİYETİN ETKİSİ Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Yıl:2003 (2) Sayı:14 63 GENEL BİYOLOJİ UYGULAMALARINDA AKADEMİK BAŞARI VE KALICILIĞA CİNSİYETİN ETKİSİ Arş.Gör.Esra ÖZAY* Arş.Gör.Dr.İjlal OCAK* Gürbüz OCAK**

Detaylı

Özet Metin Ekonomik Büyümenin Anlaşılması: Makro Düzeyde, Sektör Düzeyinde ve Firma Düzeyinde Bir Bakış Açısı

Özet Metin Ekonomik Büyümenin Anlaşılması: Makro Düzeyde, Sektör Düzeyinde ve Firma Düzeyinde Bir Bakış Açısı Özet Metin Ekonomik Büyümenin Anlaşılması: Makro Düzeyde, Sektör Düzeyinde ve Firma Düzeyinde Bir Bakış Açısı Overview Understanding Economic Growth: A Macro-level, Industrylevel, and Firm-level Perspective

Detaylı

Amacımız Fark Yaratacak Makine Mühendisleri Yetiştirmek - OAIB Moment Expo

Amacımız Fark Yaratacak Makine Mühendisleri Yetiştirmek - OAIB Moment Expo Sayfa 1 / 6 OCAK 2016 SAYI: 92 Gelişen teknolojiye ayak uydurabilen, teknik bilgi ve becerilere sahip fark yaratacak lider makine mühendisleri yetiştirmek üzere yola çıktıklarını belirten MEF Üniversitesi

Detaylı

Ortaö retim Alan Ö retmenli i Tezsiz Yüksek Lisans Programlar nda Akademik Ba ar n n Çe itli De i kenlere Göre ncelenmesi: Mersin Üniversitesi Örne i

Ortaö retim Alan Ö retmenli i Tezsiz Yüksek Lisans Programlar nda Akademik Ba ar n n Çe itli De i kenlere Göre ncelenmesi: Mersin Üniversitesi Örne i Ortaö retim Alan Ö retmenli i Tezsiz Yüksek Lisans Programlar nda Akademik Ba ar n n Çe itli De i kenlere Göre ncelenmesi: Mersin Üniversitesi Örne i Devrim ÖZDEM R ALICI * Özet Bu ara t rmada 2002-2003

Detaylı

26 Ağustos 2010 tarih ve 27684 sayılı Resmi Gazete de yayınlanmıştır

26 Ağustos 2010 tarih ve 27684 sayılı Resmi Gazete de yayınlanmıştır 26 Ağustos 2010 tarih ve 27684 sayılı Resmi Gazete de yayınlanmıştır TÜRKİYE FİNANSAL RAPORLAMA STANDARTLARININ İLK UYGULAMASINA İLİŞKİN TÜRKİYE FİNANSAL RAPORLAMA STANDARDI (TFRS 1) HAKKINDA TEBLİĞDE

Detaylı

Otizm lilerin eğitim hakkı var mıdır? Nedir ve nasıl olmalıdır?

Otizm lilerin eğitim hakkı var mıdır? Nedir ve nasıl olmalıdır? Nisan, 01.04.2013 OTĠZM, EĞĠTĠM HAKKI VE UYGULAMALARI Nisan ayı otizm farkındalık ayı olarak belirlenmiştir. Gün, ay ve yıl olarak belli amaçlara hasredilen tema lar, toplumda dikkat çekmek, konunun önemini

Detaylı

BÖLÜM 3 FREKANS DAĞILIMLARI VE FREKANS TABLOLARININ HAZIRLANMASI

BÖLÜM 3 FREKANS DAĞILIMLARI VE FREKANS TABLOLARININ HAZIRLANMASI 1 BÖLÜM 3 FREKANS DAĞILIMLARI VE FREKANS TABLOLARININ HAZIRLANMASI Ölçme sonuçları üzerinde yani amaçlanan özelliğe yönelik gözlemlerden elde edilen veriler üzerinde yapılacak istatistiksel işlemler genel

Detaylı

Tematik Ağ Projesi AEHESIS

Tematik Ağ Projesi AEHESIS Tematik Ağ Projesi AEHESIS Aligning a European Higher Education Structure In Sport Science Spor Bilimleri Eğitimini Avrupa Yükseköğretiminde Uyumlaştırma 3. Yıl Proje Raporu - Özet - 2006 PROJE HAKKINDA

Detaylı

MADDE 3 (1) Bu Yönetmelik, 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 14 ve 49 uncu maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.

MADDE 3 (1) Bu Yönetmelik, 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 14 ve 49 uncu maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır. AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ YABANCI DİLLER YÜKSEKOKULU EĞİTİM, ÖĞRETİM VE SINAV YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 (1) Bu Yönetmeliğin amacı Ağrı İbrahim Çeçen

Detaylı

İçindekiler Şekiller Listesi

İçindekiler Şekiller Listesi 1 İçindekiler 1.GĠRĠġ 3 2. Mekânsal Sentez ve Analiz ÇalıĢmaları... 4 3. Konsept....5 4. Stratejiler.....6 5.1/1000 Koruma Amaçlı Ġmar Planı.....7 6.1/500 Vaziyet Planı Sokak Tasarımı....7 7.1/200 Özel

Detaylı

GİYİM ÜRETİM TEKNOLOJİSİ HAZIR GİYİM MODEL MAKİNECİ MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

GİYİM ÜRETİM TEKNOLOJİSİ HAZIR GİYİM MODEL MAKİNECİ MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI) T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü GİYİM ÜRETİM TEKNOLOJİSİ HAZIR GİYİM MODEL MAKİNECİ MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI) 2008 ANKARA ÖN SÖZ Günümüzde mesleklerin değişim

Detaylı

Romatizmal Ateş ve Streptokok Enfeksiyonu Sonrası Gelişen Reaktif Artrit

Romatizmal Ateş ve Streptokok Enfeksiyonu Sonrası Gelişen Reaktif Artrit www.printo.it/pediatric-rheumatology/tr/intro Romatizmal Ateş ve Streptokok Enfeksiyonu Sonrası Gelişen Reaktif Artrit 2016 un türevi 1. ROMATİZMAL ATEŞ NEDİR? 1.1 Nedir? Romatizmal ateş, streptokok adı

Detaylı

SPROGVURDERING OG SPROGSCREENING AF 3-ÅRIGE BØRN

SPROGVURDERING OG SPROGSCREENING AF 3-ÅRIGE BØRN SPROGVURDERING OG SPROGSCREENING AF 3-ÅRIGE BØRN Århus Kommune Børn og Unge Århus Belediyesinde Yaşayan 3 Yaşındaki çocuklar için Dil Durum Değerlendirmesi/Dil Tarama Testi Önsöz Sevgili ebeveynler İyi

Detaylı

I. EIPA Lüksemburg ile İşbirliği Kapsamında 2010 Yılında Gerçekleştirilen Faaliyetler

I. EIPA Lüksemburg ile İşbirliği Kapsamında 2010 Yılında Gerçekleştirilen Faaliyetler I. EIPA Lüksemburg ile İşbirliği Kapsamında 2010 Yılında Gerçekleştirilen Faaliyetler 1. AB Hukuku ve Tercüman ve Çevirmenler için Metotlar Eğitimi (Ankara, 8-9 Haziran 2010) EIPA tarafından çeşitli kamu

Detaylı

İlkadım Birey Tanıma Envanteri

İlkadım Birey Tanıma Envanteri İlkadım Birey Tanıma Envanteri İLKADIM Birey Tanıma Envanteri; Birey tanıma teknikleri kapsamında hazırlanmıştır. İlkokul 3. ve 4. sınıf ve Ortaokul 5.6.7.8.sınıf, ile Lise Haz.9.10.11. ve 12.sınıf aralığındaki

Detaylı

ARAŞTIRMA PROJESİ NEDİR, NASIL HAZIRLANIR, NASIL UYGULANIR? Prof. Dr. Mehmet AY

ARAŞTIRMA PROJESİ NEDİR, NASIL HAZIRLANIR, NASIL UYGULANIR? Prof. Dr. Mehmet AY ARAŞTIRMA PROJESİ NEDİR, NASIL HAZIRLANIR, NASIL UYGULANIR? Prof. Dr. Mehmet AY Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü 29.03.2012 / ÇANAKKALE Fen Lisesi ARAŞTIRMA PROJESİ

Detaylı

YETİŞKİNLER DİN EĞİTİMİ Akdeniz Müftülüğü

YETİŞKİNLER DİN EĞİTİMİ Akdeniz Müftülüğü YETİŞKİNLER DİN EĞİTİMİ Akdeniz Müftülüğü YETİŞKİNLER DİN EĞİTİMİNİN TANIMI Yetişkinler din eğitimi kavramını tanımlayabilmek için önce yetişkinler eğitimini tanımlayalım. En çok kullanılan ifade ile yaygın

Detaylı

B02.8 Bölüm Değerlendirmeleri ve Özet

B02.8 Bölüm Değerlendirmeleri ve Özet B02.8 Bölüm Değerlendirmeleri ve Özet 57 Yrd. Doç. Dr. Yakup EMÜL, Bilgisayar Programlama Ders Notları (B02) Şimdiye kadar C programlama dilinin, verileri ekrana yazdırma, kullanıcıdan verileri alma, işlemler

Detaylı

B E Y K E N T Ü N İ V E R S İ T E S İ S O S Y A L B İ L İ M L E R E N S T İ T Ü S Ü İ Ş L E T M E Y Ö N E T İ M İ D O K T O R A P R O G R A M I

B E Y K E N T Ü N İ V E R S İ T E S İ S O S Y A L B İ L İ M L E R E N S T İ T Ü S Ü İ Ş L E T M E Y Ö N E T İ M İ D O K T O R A P R O G R A M I B E Y K E N T Ü N İ V E R S İ T E S İ S O S Y A L B İ L İ M L E R E N S T İ T Ü S Ü İ Ş L E T M E Y Ö N E T İ M İ D O K T O R A P R O G R A M I İLİŞKİSEL PAZARLAMA 31 MAYIS 2014 K O R A Y K A R A M A N

Detaylı

Milli Gelir Büyümesinin Perde Arkası

Milli Gelir Büyümesinin Perde Arkası 2007 NİSAN EKONOMİ Milli Gelir Büyümesinin Perde Arkası Türkiye ekonomisi dünyadaki konjonktürel büyüme eğilimine paralel gelişme evresini 20 çeyrektir aralıksız devam ettiriyor. Ekonominin 2006 da yüzde

Detaylı

Topoloji değişik ağ teknolojilerinin yapısını ve çalışma şekillerini anlamada başlangıç noktasıdır.

Topoloji değişik ağ teknolojilerinin yapısını ve çalışma şekillerini anlamada başlangıç noktasıdır. Yazıyı PDF Yapan : Seyhan Tekelioğlu seyhan@hotmail.com http://www.seyhan.biz Topolojiler Her bilgisayar ağı verinin sistemler arasında gelip gitmesini sağlayacak bir yola ihtiyaç duyar. Aradaki bu yol

Detaylı

T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu

T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu AKILCI İLAÇ KULLANIMI PROJE YARIŞMASI BAŞVURU FORMU BAŞVURU SAHİBİNİN ADI SOYADI * BAŞVURU SAHİBİNİN MESLEĞİ BAŞVURU SAHİBİNİN YAŞI BAŞVURU SAHİBİNİN MEDENİ : DURUMU BAŞVURU SAHİBİNİN EĞİTİM DURUMU BAŞVURU

Detaylı

Emtia Fiyat Hareketlerine Politika Tepkileri Konferansı. Panel Konuşması

Emtia Fiyat Hareketlerine Politika Tepkileri Konferansı. Panel Konuşması Emtia Fiyat Hareketlerine Politika Tepkileri Konferansı Panel Konuşması Erdem BAŞÇI 7 Nisan 2012, İstanbul Değerli Konuklar, Dünya ekonomisinin son on yılda sergilediği gelişmeler emtia fiyatları üzerinde

Detaylı