Necati Zekeriya (Üsküp, 11 Kasım Novi Sad, 10 Haziran 1988)
|
|
- Zeki Özen
- 8 yıl önce
- İzleme sayısı:
Transkript
1 Necati Zekeriya (Üsküp, 11 Kasım Novi Sad, 10 Haziran 1988) Üsküp'te dünyaya geldi. Önce Arap Hoca'dan ders aldı. Öğrenimine, öğretimin Sırpça yapıldığı Krallık Yugoslavya devlet ilkokulunda devanı etti. Araya İkinci Dünya Savaşı'nın girmesi üzerine öğrenimine ara vermek zorunda kaldı. Savaş yıllarını ailesi ile birlikte Üsküp ve çevresinde geçirdi. Öğrenimini savaştan sonra sürdürdü. Türk Öğretmen Kurslan'nı büyük bir başarıyla bitirdi yılında Üsküp'te "İrfan" İlkokulunda öğretmenliğe başladı. Bîr yıl sonra askere alında. Vatan borcu biter bitmez, 1950 yılının sonuna doğru Petrinye'den Üsküp'e döndü. Yeni çıkmaya başlayan 'Tiyoner Gazetesi" adlı çocuk dergisinin yayın yönetmeni oldu. Bir yıl sonra "Sevinç" adıyla yayınına devam eden ve 1957 yılında çıkmaya başlayan "Tomurcuk" çocuk dergilerini uzun yıllar yönetti. O yıllarda Türkçe çocuk kitaplarının yayımlanmasında da büyük emeği geçti. "Sesler" Aylık Toplum Sanat Dergisi'nin yayın hayatına girmesi için uğraşanlar arasında yer aldı. Dergi etrafındaki çalışmalara etkin bir biçimde katıldı, hatta kimi sayılarının yayın yönetmenliğini de yaptı yılında "Birlik" Gazetesi baş ve sorumlu yazarı görevine atandı. Haftalık gazete olan "Birlik" onun döneminde haftada üç kez çıkmaya başladı. Gazete dahilinde "Birlik" Yaymları'nı kurdu yılında, kimilerine göre politik nedenlerle, kimilerine göre de iyi bir yönetici olmadığı için görevinden alındı. 1975'te Priştine'de yayımlanmakta olan haftalık "Tan" gazetesine geçti yılında, yine Priştine'de çıkan "Kuş" Çocuk Dergisi'nin yayın yönetmeni görevine getirildi. Hem gazetenin hem derginin özlü bir değişime uğramasında büyük rol oynadı. 10 Haziran 1988 tarihinde tedavi gördüğü Novi Sad yakınlarındaki Sremska Kamenitsa hastanesinde öldü. Necati Zekeriya savaştan hemen sonraki yıllarda "Birlik" Gazetesi'nin "Pioner Birliği" köşesinde yayımlanan şiir ve öyküleriyle edebiyata başladı yılında yayımlanan "Makedonya Genç Türk Yazarlarının Eserleri" kitabında 14 şiirine yer verildi. 195ö'de "Makedonya Hak Cumhuriyeti Hükümetinin Edebiyat Ödülü"nü kazandı ve ödül alan ilk Makedonya Türk yazan oldu. Aynı yıl içinde "Şiirler" ("Novo Pokolenie" Yayınevi Üsküp) adı allında ilk şiir kitabı basından çıktı. Bunu "Okul Çanı" ("Detska Radost" Çocuk Yayınevi, Üsküp 1952), "Silahşor Tavşan" ("Detska Radost" Çocuk Yayınevi, Üsküp 1953), "Nerde Olsam" ("Koço Raçİn" Kitap Yayınevi, Üsküp 1953), "Gelincik" ("Koço Raçin" Kitap Yayınevi, Üsküp 1954), "Kırmızı Küpeler" ("Detska Radost" Yayınevi, Üsküp 1958), "Ninniler" ("Kultura" Yayınları, Üsküp 1964), "Sevgi" ("Koço Raçin" Yayınevi, Üsküp 1965), "Damlalar" ("Delska Radost" Çocuk Yayınları, Üsküp 1967), "Yeşil Ncrde" ("Kultura" Yayınevi, Üsküp 1975, Türkçe- Makedonca olarak), "Lorka Soyutlaması" ("Tan" Yayınları, Prişline 1977; aynı kitap "Varijacii za
2 Lorka" adıyla Makedonca da yayımlandı), "Ağaçlar Dile Gelse" ("Tan" Yayınları, Priştine 1985), "Harfler Ne Yer ("Birlik" Yayınları, Üsküp 1988), "Çayhane Şiirleri" ("Tan" Yayınları, Priştine 1989) şiir kitapları izledi. Dergilerde yayımlanan soneleri "Otuz Dört Sone" adı altında Makedonca olarak bir kitapta toplandı. "Ablama Sevda Şiirleri" başlıklı bir şür kitabı daha vardır. Necati Zekeriya aslında yazdığı çocuk öyküleriyle üne ulaştı. Çocuk öyküleri birçok dile çevrildi, birçok ülkede kitap olarak yayımlandı, Yazarın öykü kitapları şunlardır: "Bizim Sokağın Çocukları" ("Kultura" Yayınlan, üsküp 1961), "Eski Sokağın Çocukları" ("Detska Radost" Yayınlan, Üsküp 1967), "Yeni Sokağın Çocukları" ("Makedonska Kniga" Yayınevi, Üsküp 1967), "Güzel Nedir Çirkin Nedir" ("Kultura" Yayınlan, Üsküp 1968, Türkçe-Makedonca olarak), "Bizim Sokağın Romeo ve Jülieti" ("Tan" Yayınlan, Priştine 1978), "Eskiler Alırım Yeniler Satarım" ("Tan" Yayınları, Priştine 1981), Bazıları Türkiye'de de yayımlanmış olan bu kitapların çoğunun birkaç baskısı yapılmış, birkaçı bir araya getirilerek de okurlara sunulmuştur. Çocuk öyküleri yanı sıra yetişkinlere de öyküler yazmıştır. Ancak bu öyküleri henüz kitap haline getirilememiştir. Necati Zekeriya şiir ve Öykü dışında, deneme, eleştiri, inceleme yazmakla da uğraştı. Bir ara dil üzerine yazdıığ yazılarla da dikkat çekti. Edebi çalışmalarına paralel olarak Makedonca'dan ve Sırphirvatça'dan Türkçe'ye birçok çeviri de yapb. Eski Yugoslavya sınırları içinde yaşayan ulusların edebiyatlarının Türkiye'ye açılmasında büyük hizmeti geçti. Bu kentte ilk kez. vuruldum memurun kızma, babasından habersiz bu kentte ilk kez öptüm hocanın kızını kalın dudaklarından besmelesiz bu kentte ilk kez anladım ki dünyada körler sakatlar da yaşarmış bu kentte anladım ki babamın anamdan başka kadını da varmış.bu kentte ilk kez yardım başımı yersiz yükselmek istediğim için bu kentte ilk kez kovuldum okuldan yüreğim kaldı yollarda bu kentte akrabamı sürüklediler ağaç gibi yerlerde savaştığı için bu kentte sevdiğim kızın kellesini bombalar attı Hatçe teyzenin bahçesine yüreği kaldı erik dalında ama bu kentte gördüm ilk kez düşmanın da tabanları varmış delik deşik bu kentte ilk kez özgürlük türküsünü söyledim bu kentte ilk şiirimi kömürle yazdım duvarlara sevgi dediler buna bu kentte ilk kez genç kızın gizli anılar defterini su aldı götürdü kızlığını çalan bir ilkyaz gibi içi yeşermeden içi ısınmadan bu kentte küçük bir kızın gülüşü kırıldı kuklasının bir kolu kaldı evin duvarında bu kentte bir günde yüzlerce ölü gördüm tek bir ağıt yazılmadı ŞİİRLER BU KENTE BİR GÖKYÜZÜ DOKUDUM SEVGİDEN ' aynı mezara gömüldü hepsi ben de aralarında olabilirdim şiirlerime nokta vurulabilirdi oysa noktaya karşıyım öteden beri ben çünkü ilk kez hu kentte sevdim bu kentte sevindim güne, günışığına bu kentte kavgayla boy çeken devrimcileri gördüm söğüt dalı gibi boyun bükenleri de bu kentte çok kez kendi kendime bezdim bezdim güne günışığına ama insana hiçbir zaman bezmedim çünkü bu kentte çocukların oyunlarını yel alır götürür çünkü bu kentte yürekleri sevgi oyar götürür çünkü bu kentte her sabah bir sevgi doğar akşam büyür düşlerde bu kentte sevgi sığınır kimi kez hastanenin çöp tenekelerine bu kentte yaşar sevdiğim demirci Mefail mezarcı Üzeir, çiçek satan bir kız, manav Selim hepsi cana yakın hepsi sevdiğim insanlar mevkiden uzak hepsi bu kentte bir sabah taş yürekli kızı attım yüreğimden bu kentte yaşar sevdiğim berber Şemso'mın kızı sevgilim meyve yüklü ağaç gibi taşır göğüslerini mağrur mağrur bu kentte ben varım, benim dostlarım, düşmanlarım benim bu kentin istasyonunda dökülen yaşlardan ağaçlar yükselecek göğe
3 bu kentte yaşar sediğim kadının kıskanç kocası bu kentte güneş içer kaldırımları yanar yürekleri akasyaların bu kentte Türkçemi sevdim sevdim dilimi bu kentte kaybettim bu kentte buldum sevgimi parça parça topladım taşıdım kırk yıl içimde maviyi ve bir gökyüzü dokudum bu kente baştan başa sevgiden ki yağan yağmurlar sevgiyle yağsın ki doğan çocuklar sevgiyle doğsun. ÇOCUKLUĞUM BU SABAH SENİ DÜŞÜNDÜM Çocukluğum bu sabah seni düşündüm uçurtmalı bir çocuk geldi aklıma dolu dizgin çimenler üstünde Çocukluğum bu sabah seni düşündüm Viyetnam çocuğu geldi aklıma gülüşü donmuş, örtmüş yüzünü uçurtması kendisi çimenler allında Çocukluğum bu sabah seni düşündüm savaştan yanan uçurtmam geldi aklıma ağladım sana, ağladım Viyetnam çocuğuna ama bir gün çocukluğumuz bîr yerde buluşacak gülecek çocuklar, uçurtmamızın elleri değecek göklere. SEVGİDEN KALAN 1. Ölümü çok kezler düşündüm, yaşamın devamı olarak düşündüm ölümü. Seni düşünmedim, sense her zaman ılık bir ilkyaz yağmuru gibi başım ucunda yağdın, gözüm önünde ışıdm. Nice yıllar, birlikte baktık gökyüzüne. Sen ilk kez gökyüzünün güzel olduğunu öğrettin bana. Nice yıllar, birlikte baktık başımız üstünden uçan kuşlara. Sen ilk kez kuşların özgürlük olduğunu öğrettin bana. Nice yıllar, birlikte baktık açan çiçeklere. Sen ilk kez çiçeklerin yaşam olduğunu öğrettin bana. Sen hep beni düşündün, sevindin boy çektiğime, sevindin şiirlerime. Ben sende her şeyi görd ünı, değişen mevsimleri, büyüyen çocukları, yürütülen savaşları, Bugün sana baktım, yetmiş yıllık bir ömür var sırtında, buruşuk tatlı yüzünde gene ben varım. Gökle yer gibi bir şeyiz şimdi ikimiz. Farkına varmadım bu değişmeye geçen karışık yaşam yüzünden. Bİr an sana baktın: Çıldırası bir şey: Çorak bir tarlada tohum gibi gömdüm kendimi. Çiçek olsan, ölünceye dek koparmazdım seni. Sen bahçemin en güzel çiçeğiydin çünkü. Sen bahçemin en güzel çiçeği kalacaksın. HASAN DESTANINA GİRİŞ O öldü biz savaşalım diye biz savaşıyoruz o ölmesin diye Bir mezar taşından Doğdu ve doğdu Hasan ve onu götürdüler güneşe doğru ve onu bıraktılar göklerin gözlerinde ve sonra onu yaşattılar gönülde Büyüdü ve büyüdü Hasan ve çalmak İstediler güneşi ufuktan ama Hasan göksüyle kapadı yollan ve düşman eridi Hasan'ın içindeki sıcaklıktan Yürüdü ve yürüdü Hasan Aktaş özgürlük çilesini oydu göklere ve duygularını yüreğinden gerdi Blateç köyüne duysun tüm dünya Yeşerdi ve yeşerdi Koçana ovaları ve pirinç sevgiyi dokudu ve toprak burada okudu Büyük Destanı ve destan bugün gözlerde sarı mor pembe Savaştı ve savaştı Hasan ve yeşil burada yandı, yandı buğdaylar ve kara burada kaybetti oyunu büyüdü al, büyüdü ak, büyüdü yeşil Öldü ve öldü Hasan ve onu götürdüler ormana doğru ve onu götürdüler ağaçların gözlerine ve onu sonra yaşattılar düşlerde.
4 HASTALIKTAN SONRA Uyandım bu sabah birdenbire gözümde kuş gözümde yaprak gözümde al Ölüm korkusunu attım yüreğimden balkondaki çiçekler gene güzel bulutlar gene geçiyor başım üstünden gene karşı balkondaki çocuk el sallıyor bana gene bir uçurtma dalgalanıyor gök boşlıığıında gene her şey eskisi gibi gök mavi yer san yaprak yeşil ben gene seviyorum ne güzel ŞAİR Yalnızlık öldürmek istedi şairi şair yalnızlığa öğretti yaşamayı çekiler öldürmek istedi şairi şair çekilere öğretti yaşamayı Dostlar Öldürmek istedi şairi şair dostlara öğretti yaşamayı Düşmanlar öldürmek istedi şairi şair düşmanlara öğretti yaşamayı şairi hiçbir şey Öldüremedi onu ancak şiirleri öldürecek. HAVVA İLE ADEM'DEN onlara ağıttır Havva'yı acı getirdi dünyaya sevgisini yaşar elinde yeşil yaprak doğum tarihi bilinmez Adem acıyla buldu mutluluğu yengisini yaşar elinde kızıl elma yaşı gözünden silinmez biz onların uğruna doğar ölürüz onlar yaşar Ölümsüzlüklerini hep ÇARŞIMIN İNSANLARI Kapamaz Sokak Kapısın Hatçesi Bir Yerden Gelir Diye İlk kez Sulu Han'da sevdalanmış Salim deyimle orda evlenmiş bir kırk birlerde Meddah avlusunda seyretmiş yıldızları gökyüzüyle örtmüş yüzünü polisler görmesin seyretmiş kenti tepesinden Vodna'nın anası mum yakmış Gazi Baba'ya sevdiği kızı geçirmişler prangalarla yanından ölümü kendisine dilemiş Özgürlüğü ona hâlâ yalnız başına yaşar Hacışeyh Meydanı'nda kapamaz sokak kapısını Hatçesi bir yerden gelir dîye ÇİZGİLER Bu sabah seninle uyandım İzmir'de İzmir güzel, İzmir san ama sen daha güzelsin bir ara bulut olsam dedim geçsem perde perde başın üstünden Bu sabah seninle uyandın Bursa'da Bursa güzel, Bursa yeşil ama sen daha güzelsin bir ara rüzgâr olsam dedim essem ılgıt ılgıt başın üstünden Bu sabah seninle uyandım İstanbul'da İstanbul güzel, İstanbul mavi ama sen daha güzelsin bir ara yağmur olsam dedim yağsam sıcak sıcak başın üstünden O ÖLÜNCE YAŞLANACAĞIM BİRDENBİRE Masamızda sandalyesi boş kalacak Kenar köşelerde yaşmağı mendili; Anımsadıkça onu içimiz dolacak Arayacağız ondaki tatlı dili. Sandığından telli duvağı çıkacak, Altmış yıl gözleri gibi koruduğu, Küçükler onları süs yerine takacak Tellerin şavk, umut, sevi vurduğu. Hepimiz için mutluluk var sözünde Sönmüşse de sevi ışır gözünde, Bizler için duaya oturur habire; Gün olur o dünyada mıdır sorarım, Sararmış fotoğraflarda yüzünü ararım, O ölünce yaşlanacağım birdenbire.
5 VE UMUTTUR EN SON İNSANI TERKEDEN Ağacımın kaçmış yeşili, hasta mı dersin? Bülbül yoksa bana naz mı edersin? Dün akşam tekrar isyanla düşüme girdi, Dudağından gelen devrimateşi bir başka şimdi. Dereler susamış yağmur su bekler ondan, Uyurken upuzun dolunay öper ak boynundan, Eski ozanların hikmeti sezilir sözünde Yaşama hırsı eskisinden çok gözünde. Sebilden su içtim ona sağlık dileyerek, Güneş girer fincanıma Dibek kahvesinde, Yanında yokken de yaşarım onu eskilerde; Dolaşırım çarşıda sevi türkümüzü söyleyerek, Ancak sevda kurtaracak bizi Ölümden, Ve umuttur en son insanı terk eden. ESKİ ANILAR Sırtımı dayarım çifte Hamam duvarına Duyarım taşan sulan kurnalardan Belki orada hâlâ yıkanır bir gelin Kurtulmak mümkün değil anılardan. Devrimciler burdan çıkmış yola. Avuçlarında umut, hayal, sevgi, Duvara bir kalp çizerim ıhlamurla Akşamları en güzel güneşin rengi. Azalır dostlar birer birer burda da Sevgiler şimdi ancak eski anılarda. "Sloğa" Kahvehanesi 3 Mayıs 1986, Üsküp NELER GEÇER AKLIMDAN Bu sabah kentimi seyrettim kaleden Açmış göksünü bir güzel. Ölen dostlarımı düşünürüm Geçen sevgililere sallarım el. Vardar boyunca kavaklar yeşil. Yaşanmıştır aşklar gölgelerinde. Dere bunu gizlese de benden. Okurum Tuzcu'nun dizlerinden. Aşklar yaşanır her yaşta yeniden En sonu belki de en güzel hepsinden. "Kale" Kahvehanesi Üsküp, 23. IV USKUP'E YEŞİLİ OZANLAR VERMİŞ İslahane parkına uzayan yol boyu ağaç Küçük bir evde yaşar bir ozan. Yazar acıyı, yazar sevdayı Ama Üsküp'ü yazar her zaman. Üsküp'e yeşili ozanlar vermiş, Dikmişler her yere kavak, akasya. Şimdi onlar gece ışırlar gökte. Sevişirken gözüm seyreyle doyasıya. Nice ozanlar yetiştirmiş İdadi Mektebi En büyüğü derler İshak Çelebi. "Ezerce" Kahvehanesi 3 Mayıs 1986, Üsküp "LONCA ÇEŞMESİNİN ŞİİRİ Üsküp'te ne güzel çeşmeler vardı. Yaz kış durmaz Oluklardan buzlu sular akardı. Anımsarım Lonca Çeşmesi'ni "Boyalı Han"da çay içen babam bile Uzaktan duyardı ondan gelen su sesini. Ben de o çeşmeden çok su içtim bir vakitler, Seyrederken atları, paytonları yakından. Ama şimdi orada yeller eser. Yeni çeşmeler yapıldı Üsküp'te şimdi. Bu yaşta bile bazen su içerim onlardan. Nedense hiçbiri güzel değil Lonca Çeşmesi gibi. Benim çocukluğum geçti işte o çeşme yanında, Hayrat bırakanın adı okunurdu cümle taşında. "EVLİYA ÇELEBİ SOKAĞI" ŞİİRİ Eski çarşıda bir sokak var Adı: Evliya Çelebi, Her şey burada şimdi de Benim çocukluğumdaki gibi. Anneleriyle, babalarıyla çocuklar Defter, kalem, giysi almak üzere Eylül gelince bu sokağa uğrarlar,
6 Ben de burdan çıktım yola, En azından bir elli yıl önce. Ve o kaygısız çocuk gibi Bu sokağı hâlâ dolaşırım Bazen gündüz, bazen gece, Babamın eli sımsıcak bugün de avucumda, Dükkânlar değişir, değişir resimler burçla. Ancak Evliya Çelebi sokağı değişmez Ve hep aynı biçimde. Ve sanki benim çocukluğum kalmış Baştan başa bu sokağın içinde. YAĞAN YAĞMURLARLA GEL Acıyı unutmak bir sanattır, Ama severek insanı daha da. Seni unutmadığım sürece Çiçekler nur saçacak vahada. Sen varsın duvardaki resimde, İşte yüzün, işte saçın tel tel. Neden bu hasta çağrışım, neden? Yalnızım, yağan yağmurlarla gel. Burda her gece şarapta dirilir Tin "Yanımda olsan bile artar hasretin." ESKİ BİR ŞİİR "Kazalisna Kafana" Zagreb 5 Mayıs 1986 Tutsağıyım bir eski şiirin, Bir meşe büyür içimde. Bilmem yarın beni ne bekler, Sevgi gelir boyutsuz biçimde. Değişmek mümkün değil artık, Bellidir gittiğim, oturduğum yer. Yanık bir türkü gelir içimden, Eski anılar bana ziyafet çeker, Çıkarım şiirimin kabuğundan, Ruhumda çok şey canlanır Karacaoğlan'dan. "Metropol" Kahvesi 4 Mart 1986, Üsküp SEVDİĞİ ÇİÇEKLER AÇAR SAKSILARDA Hâlâ el izleri okunur duvarlarda Bir yığın yaprak gibi yerinde durur, Sevdiği çiçekler açar saksılarda, Yüzünün şavkı tavanlara vurur. Susarak geçirir son yıllarını, Kendi kendine konuşur köşesinde, Açmaz kimseye gizli anılarını, Bilinmez neler gizler sinesinde. Şimdi o bir ışık gibi her yerdedir, Yaşam için bize ilk ve son perdedir, Kır saçları örülmüş sevgilerden; Sessiz sadasız yaşar şu son ömrünü, O yine de evimizde en güzel görünü, Ayak sesleri duyulur tâ ötelerden. LORKA SOYUTLAMASI 1. Sordum Barselona'da küçük bir çocuğa Lorka'nm gömütü nerede yavrum dedi çocukların oyunlarında hep Sordum Sevillada bir genç kıza Lorka'nm gömütü nerede kızım dedi kızların yüreklerinde hep Sordum Medrit'te kor bir yolcuya Lorka'nm gömütü nerede amca dedi körlerin gözlerinde hep. YANDI HALKIMIN ACILARI İÇİMDE TEL TEL Bu güzellikler benden sonra da yaşayacak Ben dostlarıma kavuşacağım bir yerlerde Bir çocuk uçurtması elinde üstümden koşacak Sevinirim bir tek dizem dolanırsa dillerde. En güzel aşkları yaşadım kıyısında mavinin Devrim içimde yandı, kül oldu bir güzel, Çalmadım aşkını, umudunu hiç kimsenin Yandı halkımın acıları içimde tel tel., Çağrışımlar bugün gelir çok uzaktan Bilmem ben hâlâ sevdalı mıyım gülüm Bilirim ancak bir tek aşktan korkar ölüm; Anılar yaşamaya başlar bir eski aşktan, Ama söyleyecek ne var ki artık yeni, Bir acı söz çarçabuk öldürebilir beni.
7 GEL - Bir köy çocuğunun mektubundan Gel kardeşim, köyümüzde Bahar açtı göresin, Şehrinize bu diyardan Dostluk tacı öresin. Bizde şimdi her şey yeni Okul cadde traktörler, Kooperatif - yeni güneş Şaşakalır görenler. Gel kardeşim, köyümüzde Elektrik de, su da var, Yurdun bugün her yanından Bize gelir insanlar. İLKBAHARI SELAMLAYANLAR Pembe, sarı ve beyaz Açan güzel baharlar, Altınrenkli güneş de İlkbaharı selâmlar. Bize neşe saçarken Bahar açan ağaçlar, Yeşeren her yaprak da İlkbaharı selâmlar. Mavi, sarı sümbüller Papatyalar, şebboylar, Laleler ve güller de İlkbaharı selâmlar. Kelebekler uçarken Kanat açıp arılar, Herbir küçük böcek de İlkbaharı selâmlar. Durmaz öten bülbüller Kırlangıçlar ve kuşlar, Şakrak kanaryalar da İlkbaharı selâmlar. Tane tane su serpen Koyu renkli bulutlar, Toprağı sularken de İlkbaharı selâmlar. ÇOCUK ŞİİRLERİ Kabarmış yatağından Nehir, dere ve çaylar, Her taraftan sular da İlkbaharı selâmlar. Kuzuların yanında Kaval çalan çobanlar, Hep yeşermiş dağlar da İlkbaharı selâmlar, Fabrikada her işçi Okullarda çocuklar, Tarlasında çiftçi de İlkbaharı selâmlar. KIR HASTANESİ - Tavşan kardeş, aç kapıyı Ayağımda çıban var, Hatırım için biraz ilaç- Sür, hem pamuk, bezle sar. - Maalesef, tilki teyze Elimden bu pek gelmez, Hem ben yalnız nöbetçiyim, Zira size iyilik yapmak Kimmiş o ne istemez?! Diş doktoru Ayı dayı İçerdedir çağırayım? - Yooo! Yooo! Ne zorum var? Canım yansın bağırayım. - Kaçma, dur dur, kaçma Tilki Sağaltır dur, dur belki! Ah sen kurnaz, seni aktör Kaçma, kaçma, işte doktor! - Neymiş tavşan, ne bu telâş Hastalanmış kimse mi var? - Yok! Yok! Lâkin bayan Tilki Kurnazlıkla av arar. - Hiçbir zaman Tilki'yi sen Almayasm içeri Hastaneye girerse o Bırakmaz ne et, ne deri, Hastalara ilaç ver sen Gidiyorum yatmağa, Aradan beş ay geçince Çalışırım kalkmağa. - Baş üstüne! Keyfine bak Armut da var orada, Kaldırırım seni doktor Kış geçince, baharda.
8 ABLAMA SEVDA ŞİİRİ,ERİ Yirmi dokuz kardeşiz birlikteyiz özdeşiz ancak bizim G harfi bizden biraz farklıdır yeri onun nedense orta ya sondadır. Onsuz yağmur yazılmaz, onsuz dağa çıkılmaz, onsuz bağa varılmaz. Yumuşak G bazen de Y harfine pek kaçar başımıza dert açar. Oysa sözün başına gün bugün o hiç gelmez övünmeyi hiç sevmez. 38. Ablam bugün kalkmaz masa başından Pek memnun değil kendi yaşından. Diyor birkaç yaş büyük olsaydım Sevgiyi dünyaya bir anlatsaydım. Sevgi her yaşta mümkündür çünkü Ve sevgi dünyada en güzel türkü. Sormayın sevgi acep nerdedir Büyüklerim der o her yerdedir. Annemle babam çok sevişmişler Sevgiyle beni dünyaya getirmişler. Ben de ancak sevgiyle varım Orhan olmasa nasıl yaşarım? Sorarlar bu kızın neler var başında Oysa ablam henüz on bir yaşında. HİKAYE KÖFTE ÇİÇEĞİ Beni hastaneye götür, son bir daha onu görmek istiyorum, dedi annesi. Çoktan seksenini geçmişti. Saçları apaktı, yüzündeki çizgiler belirsizdi. Çökmüş, hayli kamburlaşmışn. Pek konuşmuyor, evde olup bilenlere karışmıyordu. Ancak ayda yılda böyle bir arzusunu söylerdi. Kesin bir sesle yineledi arzusunu: - Taburcu olacağı zaman evinde ziyaret ederiz, diye yumuşaklıkla karşılık verdi oğlu, - Yok, diye diretti annesi, daha bugün has taneye götür beni. Oğlu götürmek istemiyordu. Çünkü hastaları çok zayıflamış, adeta küçülmüştü, Oysa gözlen önünde hep öyle canlı, sağlam, güler yüzlü, şen kalmasını istiyordu. Evlerim ziyaret etmesi bir âlemdi. Onunla sofralarına sağlık gelirdi, muhabbet gelirdi, hayat gelirdi. Savaşlardan söz ederdi, anlatırdı başından geçenleri. Ama şimdi çok hastaydı. Gerçi annesinin her isteğini yerine getirirdi, bir dediğini iki etmezdi. Ölümünü doğal karşılamaya hazır olduğu halde, biliyordu ki onun ölümüyle, annesinin vücudunun da büyük bir parçası da ölecekti. Böyle düşünürken: - Yoksa Öldü de, benden gizliyorsunuz, öyle mi? - Hayır, ölmedi, hasta. Ama sağalacak, dedi oğlu. - Laf! Daha iki ay önce son gördüğüm zaman ölmüştü o. Allah kalanlara ömür versin, Namaza durdu. Dua etti hastasına. Yaşlı kadın sonra da tespih çekerek, elli beş yıl öncesine uzandı anılarıyla. Paytonla Üsküp'e getiriyorlardı onu. Kumanova'dan. Yaşı otuza yakındı. Gelindi. Üstünde gelinlik elbiseleri vardı. Giysileri de duvağı da aktı, apaktı. Başı üstündeki duvağını ziynetlerle süslemişlerdi. Yanında yaşlı bir teyze vardı. İki büklüm. Adım bilmediği, yüzünü daha Önce hiçbir zaman görmediği, Sürekli olarak ona göz kulak oluyordu. Kucağında da henüz bir yaşında bir bebek vardı. Bebeğin saçları simsiyah, lüle lüleydi. Önce onun kız çocuğu olduğunu sanmıştı. Oysa o erkekti. Bir iki kez çocuğun saçlarını okşamışh usulcacık. Yumuşaklığını anlamak için. Yumuşaklığını hissetmek için, bir zaman sonra gelinlik ak eldivenlerini çıkarmış, yanındaki yaşlı kadın görmeden, parmaklarının ucuyla şöyle bir
9 kaç kez okşamış, hatta öpmüştü çocuğun saçlarım. İçinden, kendisinin de böyle bir oğlanı olmasını dilemişti. Namazdan sonra anımsadığı şeyler işte bunlardı. Yüzü, yağmurdan sonra açan hava gibi açmıştı, gülmüştü pek iyi görmeyen gözleri. - Çok mu seviyorsun onu? diye sordu kah vesini yudumlayan oğlu. - Nasıl sevmezmişim? Bir defa olsun beni kır madı, bana acı bir söz söylemedi, diye karşılık verdi annesi. - Gidelim, ama ahlamak vahlamak yok, tamam mı? Yaşlı kadın ellerini yüzüne sürdü, başörtüsünü çıkardı, kalkıp mindere oturdu, kahvesini alıp önce bir yudum içti, sonra da; - Ben yıllar önce onun için ağladım bir defa, bir daha ağlamanı, dedi. Daldı uzaklara. Anımsadı 1942 yılını. Kentte kalamazlardı artık. Tehlikeliydi. Yaşadıkları kenti terk edip bîr köye gideceklerdi. Tam kenti terk edecekleri gün, kocasının haberi olmadan gizli gizli eve almıştı onu. Hapisten, Bulgaristan sürgünlüğü dönüşünden birkaç gün sonra. Sandık odasında ona yemek buyurmuştu. Çok sevdiği dolma vardı. Yoğurt bulmuş, yine çok sevdiği cacık yapmıştı ona. Çay vermişti. Büyük oğlundan başka kimseye anlatmamıştı bu olayı. Bütün gün sandık odasında, elinde tabancasıyla kalmıştı. Ortalık kararmaya başlayınca, peynir, kaşar, patates, ekmek koymuştu heybesine. Komşu kapıcığından ayrılırken alnından öpmüş, tabancasına elini sürmüştü. - Bu seni ölümden kurtarsın, demişti dua eder gibi. O gece, kocası yanma sık sık çağırdığı halde, yatağa girmemiş, bütün gece onu düşünmüştü. Bir ay sonra, Plaçkovitsa dağlarında öldürüldüğü haberini duymuştu. Büyük oğlundan, daha yakın akrabalarından. İşte o zaman ağlamıştı, günlerce ağlamıştı. - Evladın değil ki bu kadar ağlayasm, de mişlerdi yakınları. Evladı değildi gerçi, ama tuhaf, tuhaf olduğu kadar güçlü bir duygu vardı içinde. Kolay anlaşılmaz. Anlatılması güç. Evlat gibi biliyordu onu. Evlattan da öte. Baba evinden yabancı, kocasının evine gelişini onunla anımsıyordu. Gelinlik elbiselerini de. Duvağını da. Kocasının halkından elini hitan ilk insan oydu. Hayatı boyunca sıcaktı, dost eliydi bu eller. Yiğitti, doğruydu, ezilmişlerin koruyan da oydu. Onun ailedeki bütün çocuklara bakıp her şeyi silip süpürmesine, her zaman ekmek yoğurmasına, kap kaçak yıkamasına, avluda çalışmasına karşı geliyordu. Onu kem gözden, kötü sözden koruyan oydu. Davranışlarında isyan vardı. Onun için çok ağlamıştı. Kocasının yatağına da girmez olmuştu. Ancak, ölmeyip salt yaralandığı anlaşıldığı zaman, gece olur olmaz kocasını tekrar ısıtmak üzere yatağına girmişti. Kurtuluştan sonra değişmemişti muhabbetleri. Büyük adam olduğu halde bile unutmamıştı onu. Davranışı, sevgisi hiç değişmemişti. Evlendiği zaman karısını ilk önce ona getirmişti. Karısına da çocuklarına da ona karşı duyduğu sevgiyi aşılamıştı. Bir roman gibi defalarca onun hayatını anlatmıştı onlara. Yeni yeni şeyler ekleyerek. Hastalanmcaya kadar hep böyle sürüp gitmişti bu sevgi. Bayramlarda seyranlarda. Hafta yedi o sekiz gelirdi ve her gelişinde de çiçekler getirirdi ona. Balkondaki çiçeklerin çoğu onun armağanlarıydı, Yaşlı kadın derin uykulardan uyanır gibi: - Hımmm, dedi oğluna. Balkondaki o küpe çiçeğini unutmayalım... O bu çiçeği çok sever. Son gelişinde kendi eliyle su dökmüştü bu çiçeğe. Tam o sırada telefon çaldı. Dünya çökmüştü sanki oğlunun üstüne. Yaşamı ayna gibi kırılmıştı küçük küçücük parçalara. * * * Ertesi gün, birçok çiçek çelengi, binlerce çiçek arasında o küpe çiçeği de vardı. Saksı kabrin baş tarafındaydı. Çiçeğe bağlı, sararmış, dantelli eski bir ak duvak parçası, kâh o yana kâh bu yana, bir bayrak gibi dalgalanıyordu.
10 SUÇLU NASIL BULUNDU? Çocukların anneleri eve döndüğü vakit, odanın duvarına çizilmiş güzel bir tavşan resini gördü. Kızdı, sert sert: - Bunu kim yaptı? diye sordu. - Ben yapmadım! dedi büyük çocuk. - Ben yapmadım! dedi ortanca çocuk. Eline kalem kâğıt geçmesin, her vakit bir şeyler karalayan Orhan da: - Ben de yapmadım! dedi. Anneleri duvardaki resme daha büyük bir dikkatle baktı: Tavşanı kim görse beğenirdi, ger- çekten de güzeldi, hele kulakları! Orhan'a karşı bir şüphe uyandı içinde, huycağızmı biliyordu, fakat onun böyle güzel resim çizeceğine inanamıyordu. Bunun için de büyüklere döndü: - Herhalde bunu ikinizden biriniz yapmıştır, dedi. Çünkü Orhan henüz çok küçük, o hâlâ böyle güzel resim çizemez. Orhan, annesinin resmi çok beğendiğini anlayınca yanına koştu: - Anne, anne, dedi böbürlenerek, inan ki ben çizdim, istersen bir tane daha çizeyim... KÜTÜPHANEDE DOĞAN HİKAYE Bizim sokakta yeni bir kütüphane açıldı. Bizim sokağın çocukları buna çok sevindiler, kütüphanede çalışan teyzeyi çok beğendiler, çok sevdiler. Bir gün konuşurlarken: - O teyze yok nedir bilmiyor be, dedi iç lerinden biri. - Evet, yok nedir bilmiyor, dedi başka biri. An laşılan bütün kitapları okumuş, hangisini istersen buluyor. İstersen içindekileri de anlatıyor, hem tıpkı bîr Öğretmen gibi... Bunları duyan sokağın en küçüğü Orhan, kendi kendine: "Gidip ben de bir göreyim bu teyzeyi!" dedi. En güzel elbiselerini giydi, kütüphaneye gitti. Kütüphanedeki teyze, Orhan'ı güler yüzle karşıladı. - Gel küçük, gel sana da bir kitap verelim, dedi. - Verin! dedi Orhan. - Hangisini? - Hangisini isterseniz, yalnız güzel olsun... - Peki, "Kül Kedisi"ni vereyim mi? - A... onu bilirim, dedi Orhan, başka bir tane verin. - Ya "Kırmızı Şapkalı Kız'"ı? - Onu da bilirim... Hani annesini dinlemeyen kız, değil mi? - Evet, evet. Peki ya, "Pamuk Prenses"i bilir misin? - Hayır 7 onu bilmem... Güzel mi? - Çok güzel, dedi kütüphaneci teyze. - Ne olur anlatsanıza. Kütüphaneci teyze, Orhan'ı çok beğenmiş, geldiğine çok sevinmiş olacak ki, ona kitabı her vakitkinden daha iyi anlattı. O ara pek fazla işi de yoktu. Masal bitince, Orhan teşekkür etti: - Aman ne güzel, koşup anneme de anlatayım, dedi, kapıya doğru koştu. - Ya kitabı, kitabı almayacak mısın? diye sordu kütüphaneci teyze. - Hayır, dedi Orhan, kitap bana ne lazım? Ben okumayı bilmem ki... Kapıda şöyle azıcık durdu, sevimli gözleriyle güldü, kütüphaneci teyzeyi oradan selamladı, masalı anlatmak için eve koştu.
11 ELEŞ T İ R İ : "ŞÜPHELİ ŞAHIS" GENE SAHNEMİZDE Güldürülerin ölümsüzlüğü, ölümsüzlülklerindendir. Yugoslav edebiyatında Branislav Nusiç'in ( ) güldürüleri, bir bakıma bu yargımıza en yakın olanıdır. Tiyatromuzun, yirmi yıl önceleri perdesi ilk kez "Şüpheli Şahıs" güldürüsüyle açılmıştı. Geçen bu süre içinde, yüzlerce yüzlerce yeni oyun oynandı, "Şüpheli Şahıs" gene de tutulanlardan biri olarak kaldı. Dördüncü kez onun sahneye koyulması bunu gösterir. Sahneye koyanlar da, oynayanlar da değişti, değişecek; değişmeyecek olan ancak bu ölümsüz güldürüdür. Çünkü yazarın kimliği, bulunduğu ortamın simgesi var bu güldürüde. Cogol görüşüyle küçük bir memurun (eyalet kaptanı Yerotiye Pantiç'in) kişiliğinde, siyasi olaylara ışık hitan eski Sırbistan'ın durumu, devlet adamlarının siyasi plandaki korkusu yansıtılmıştır. Kişiler zoraki değil, bulundukları ortamda kendi kişiliklerini yaşamakta, güldürüde beliriveren en yeni durum yüzünden çıplaklıklarını ortaya almaktadırlar. Çürümeye başlayan bir ortamın çürük görüşleri, paraya, mevkiye düşkün, halkına sırt çevirmiş kişileri, memurlarıdır bu güldürünün konusunu oluşturanlar, Böyle bir güldürüyü oynamak hem çok güç, hem de çok kolaydır. Birçok tiyatro, bu güldürüyle kendilerine sanat-estetik açısından değer sağladıkları gibi düşüşlere de uğramışlardır. Tiyatromuzda "Şüpheli Şahıs" 1950 yılında ilk kez oynandığı zaman, tiyatromuzun varlığıyla birlikte bu güldürünün de ölümsüzlüğe kavuşacağını muştulamıştı. Son oyunda buna bir daha tanık olduk. Güldürü, bütün güldürü çizgileriyle, toplumu yeren iğnelemeleriyle karşımıza çıktı. Güldürü, Yerotiye Pantiç'ten başlayarak, Yozo hizmetçiye kadar bir sanat çemberi içinde dönüp dolandı, güldürü öğeleri rejisörün sağlam taslağıyla gelişip olgunlaştı, Bu genel provalarda da böyleydi, oynanan son temsilde de. Tiyatronun da, tiyatro seyircilerinin de aradıkları özellik budur. Zaten iyice oturan bir oyun, zamanla asla repertuvardan düşmemeli, aksine değer doruklarına çıkmalı, daha birçok yeni değerlere kavuşmalıdır, "Şüpheli Şahıs" güldürüsünü sahneye koyma sorunu, öteden beri, rejisörleri düşündürmektedir. Klişeleşmiş, gerçekçi sanat tutumundan yola çıkmak mı, görgüden hareket ederek sahneye koymak mı? Örneğin, Petre Prliçko, - Yugoslavya'nın kuşkusuz en güçlü Yerotiye Pantiç'i-, tiyatromuzun misafiri olarak güldürüyü sahneye koyarken, kendi görgü ve tiyatro anlayışına ve gerçekçi sanat tutumuna sadık kalarak işini büyük bir titizlikle görmüş, kişilikleri birer birer bir heykeltıraş gibi oymuşsa da, güldürünün bütününü asla unutmamıştır. Ancak, güldürünün kendisinin de şartlandırdığı gibi, özellikle Yerotiye Pantiç'in kişiliğinde en çok durduğu açıkça ortaya çıkmıştır. Anlaşılan Lüfti Seyfullah (Yerotiye rolünde) ona bu işte, suyu tükenmeyen bir kaynak, istediği biçimde yoğrulabilecek bir hamur gibi görünmüştür; dolayısıyla öteki kişileri de, bunun yanında yoğurmuş, güldürüyü hep belirlediği Yerotiye çemberi içinde oynatmış, güldürünün yergi bölümlerini, zaman ve zemin içinde ustaca meydana çıkarmıştır. Kançılaryada geçen "Avrupa" Oteli'ne baskın sahnesini bodruma taşıması, Petre pırliçko'nun imge ve güldürü, üstelik reji gücünü tümüyle meydana çıkarmıştır. Öyle ki, bundan böyle tiyatromuzda Nusiç'in güldürüleri sahneye koyulacağı zaman, Petre Pırliçko'nun dışında bir rejisör düşünmek doğru değildir. Çünkü onun reji ustalığının büyüklüğü, yarattığı doğal mizansenlerde, güldürünün özünü açığa çıkarmakla canlı bir hava yaratmasında, güldürerek dü-. şündürmesindedir. Oyunu oynayan sanatçılara gelince, sanki geçen bu yirmi yıl içinde, bütün sanatçılar kendilerini, kişilikleriyle bu güldürü için yetiştirmişler. Hiçbir oyun, canlandırılan kişiliklerle sahnemizde bu denli derli toplu, bu denli bir bütün içinde görülmüş değildir. Kaptandan Taso'ya, hatta hizmetçi Yozo'ya kadar hepsi, bir bütün olarak kendi kişiliklerini koruyarak, şaline sanatı alanındaki güçlerini gösterdiler: Yetrotiye'nin, beliriveren kıvanç, korku, kuşku dolu
12 durumlardaki sonsuz güveni; karısı ve kızının, hükümet ile aile arasındaki endişe ve umutla karışık tedirginlikleri; Viço'nun altbilincinden doğan ciddiyeti; jiko'nun bütün bu olaylar dışında kalan vurdumduymaz tavrı; Millisav'm ordudan miras kalan asker kişiliği; Aleksa juniç'in hafiyecilikle ilgili yalana ünü ve acemiliği; çorbacı Miladin'in sinsice paraya düşkünlüğü, Yozo'nun en küçük memurlarda görülen baş döndürücü kabalığı; Taso'mm otuz yıllık çalışma hayatında oluşan Çehovvari küçük memur kişiliği; Coko'nun sevgi temizliği... BÖlye güçlü bir sanatçı topluluğuyla, rejisörün işi de kolaylaşmış, bütün bu öğeler onun yüksek başarı sağlamasına neden olmuştur. Güldürüde kuşkusuz ki en karmaşık kişilik, Yerotiye Pantiç'inkidir. Şimdiye dek bu rolde Lütfü Seyfullah'm başarısına henüz hiç bir sanatçı ulaşmış değildir. Belki Lütfü Seyfullah'm da en güçlü rolü budur. Yer yer, çoğunlukla toplu sahnelerde (memurlarıyla evinde, bodrumda, eczacı yardımcısı sorguya çekilirken, dairede) kendiliğinden beliriveren kaçınılmaz yükseliş ve düşüşler bir yana, bütün oyunda üstün değerde sanatçı gücünü göstermiş, bütün karışık psikolojik durumlarda hep doğal sanat çizgisi etrafında hareket etmiştir. Ama gene de yalnız başına kaldığı sahnelerde, Örneğin, evinde, telgrafla baş başa kaldığı sahnede, hele "mavi balık" bölümünde en yüksek oyunculuk zirvesine çıkmış, olağanüstü bir sahne oyunuyla (kreasyonla) sanat gücünü, sahnede kendine olan güvenini göstermiş, altbilinçie iç duyarlığım açığa vurmuş, yalnız tiyatromuzun değil, bütün sanatçıların özlem çektikleri bir aşamaya ulaşmıştır. Örneğin, elastikiyet ve doğal söyleyişle oyunculuğuna yer yer ortak noktada denge sağlaması, hareket gücü, özel durumlarda özel psikolojik anları yakalayıp yaşaması gibi. Ama Lütfü Seyfullah'ın bu kerteye ulaşmasına, kuşkusuz Rarnadan Mahmut'un (Jika rolünde) verdiği doğal bir hava, oyunculuk gücü, somut kişiliği; C Maksut'un (Viço rolünde) katıksız davranışı, ciddiyeti, özel durumlardaki oyunculuk içgüdüsü; Enver Behçet'in (Taso rolünde) yapmadıktaki doğallığı, ortama körü körüne sadık kalışı, yumuşaklığı; Şerafettin Nebinin (Aleksa juniç rolünde) pantomimle karışık oyunculuk sanat değeri; Ziya Berişa'nın (Yozo rolünde) ölçüdışı hava yaratma gücü, doğalsizlik içindeki doğallığı; karısı (Müşerref Prekiç ve kızının (Süzan Maksut) ailedeki karışıklık havasını doğal sanat değerleriyle yoğurmaları büyük pay sunmuşlardır. Yerotiye için söylenecek bütün büyük sözler, hiç eksiksiz olarak C Maksut'a, Ramadan Mahmut'a, Şerafeltin Nebi'ye, yer yer de Selaettin Emine (Milisav rolünde), Mehdi Bayraktar'a (Coko eczacı yardımcısı rolünde), ana-kız rollerinde oynayanlara da söylenebilir. Başarıma bütününe, oyunda rol alan kişilerin hepsi kendi sanat güçleriyle yardım etmişler, Çorbaci Miladin (Fehmi Grubi) de bunlardan geri kalmamıştır. Ama gene de Ramadan Mahmut'u, oyunun başından sonuna dek sürdürdüğü doğal oyun ve sanat çizgisiyle; C Maksut'u sahnedeki tutumu ve ciddiyetiyle; Şerafeltin Nebi'yi sağlam mizansenleriyle, oyunculuk elastikiyetiyle ayırmak gerekir. Onlar kendi uzun yıllık sahne görgüleriyle en ağır, en çetrefilli sahnelerde bile, hareketleriyle, oyunlarıyla doğal çizgide kalmışlar, Yerotiye ile birlikte son perdede (Müşerref Prekiç de) oyunu başarıyla sırtlarında taşımışlardır. Hizmetçi kız, Çorbacı Spaso da varlıklarını duyurmuşlardır. İşte, "Şüpheli Şahıs" güldürüsünü heryanlı, bütünsel bir başarıya ulaştıran öğeler bunlardır. Rejisör'ün çizdiği dekor ve seçtiği elbiseler de, rejideki görgü ve gerçekçi taslağı tamamlamıştır. Ama "Şüpheli Şahıs" güldürüsünde, oyun, sanat gücünü yer yer azaltan, düşüren bir Öğe var. Güldürünün çevirisi, sanatçıların söyleyiş sorunu örneğin. Tuhaftır ama, bizde tiyatro çevirileri ve söyleyiş üslüne pek çok konuşulmakta, ama pek az yazılmaktadır. Tiyatromuz da bir bakıma bu çok Önemli sorunu bilinçsizlik yüzünden küçümsemektedir. Anlaşılan tiyatro yönetmenliği için bir oyunun sanat yanı ağır çekmelidir. Öyle değil ama. Bir oyun, bilmem ne denli güzel, soylu, değerli olursa olsun, en üstün sanat, oyunculuk gücüyle oynanırsa oynansın, en sağlam rejisörün eliyle, imgesiyle, duyarliğıyla sahneye koyuhırsa koyulsun, eğer o oyun çeviride düşük, söyleyişle Türkçeye yabancı ise, bu basan tam bîr basan sayılamaz. İşte "Şüpheli Şahıs" oyunu böyle iki dünya arasında, zıt çizgilerle oynanmıştır. Oy-
13 nayanlarda oyunculuk sanan ne denli bir bütün gibi görünmüşse de, söyleyiş bu bütünü aynı oranda parçalamış, her sanatçı kendine göre bir söyleyiş, bir vurgu, bir tonlama benimsemiştir. Bu durum, Lütfü Seyfullah'tan başlayarak, kiminde daha az, kiminde daha çok olmak üzere, en küçük rolde oynayan hizmetçi kıza kadar böyle sürüp gitmiştir. "H" harfinin yutulması, "t" harfinin yersiz yumuşatılması, yer yer (Lütfü Seyfullah'da) fiillerin yanlış, Türkçeye yabancı bir söyleyişle vurgulanması, sözcüklerin doğal söylenmeyişi (Müşerref Prekiç ve Mehdi Bayraktar'd a), hecelerin yutulması (Fehmi Crubi ile hizmetçi kızda), cümlelerin mantıksız sıralanması (Enver Behçet'te), sözcüklerin ilk heceye yanlış olarak tonlanması (Süzan ve C Maksut'ta) vb. Hele yerli yersiz kullanılan ay, vay, ya, a, eh, tüh, bre gibi ünlemler, mahalli dilde söylenen cümleler, hayde be, ya sen ne sandın, aman be gibi eklemeler, güldürünün bütününe büyük zararlar getirmiştir. Bu gibi yanlışlıklar, doğrudan doğruya oyunculara yüklenebilir. Zira eseri çeviren (Şevki Vardar) bugünkü dil anlayışımızın, özleşmeye, arılaşmaya başlayan Türkçenin dışındadır. Örneğin, uzun yersiz cümleler, bugün artık kullanılmayan eski sözcükler, yerli yersiz bağlaçlar çevirinin değerini azaltmaktadır. Eğer çevirinin bundan yirmi yıl ön- celeri yapıldığı düşünülürse, bunu anlamak güç değildir. Yirmi yıl içinde Türkçe çok büyük değişikliklere uğradığı gibi, bizdeki çeviri, oyun çevirisi anlayışı da çok değişti, bu anlayış, başka, doğal, devrik cümleye, güzele yöneldi, şaline dilini yaratma tulumu benimsendi. Çeviriye zaman zaman, ayrı ayrı aydınlar tarafından el sürülmesi ne denli yarar getirmişse, o denli zarar da getirmiştir, bir bakıma. Çünkü aynı monologda, hem "vaziyet çok önemli ve ciddidir" hem de "dunun çok ehemmiyetli (bu söz bazen emniyet olarak söylenmekteydi) ve ciddidir" cümleleri yer almaktadır. Durum böyle olunca, çevirinin şimdiki düzeyi, oyunun genel değerinin yer yer düşmesine neden olmuştur. Zira yeni bir çeviriyle bu oyunun değeri daha da artabilir ve bu güldürü tiyatromuzun repertuvarında taç olabilir, tiyatromuzu bizde olduğu gibi başka ülkelerde de en yüksek sanat gücüyle -kuşkusuz güldürü türünde- temsil edebilir. Tiyatromuzun Türkiye'yi ziyaret edeceği bir dönemde, tiyatro yönetmenliğinin bu sorun üzerinde de ısrarla durması, dil, söyleyiş sorununa daha büyük bir Önem vermesi çok doğaldır ve kaçınılmaz bir gerçektir. Bu asla unutmaya gelmez. Çünkü tiyatro parça parça düşünülmüş bir sanat kolu değildir, onun esas felsefesi bütünlüğündedir. DENEME: ŞİİR VE ŞAİR ÜSTÜNE ÇIKMALAR 1. Sanatta şiir dünya işidir. Şiir de resim gibi müzik gibi dünyaya seslenir. Şiirin bir üstünlüğü daha, onun yaşam oluşudur. D. Matiç Şiirin büyük destanım yazacak gibi değiliz. Şiire destan yazılmaz, kentlere, ülkelere yazılır. Ama kentler, ülkeler değil, destan olan şiirdir. Hiçbir kent, lıiçbir ülke, şiir kadar dünyaya seslenemez. Şiir öteden beri, kendi dil sınırlarından çıkmak, dünyanın malı olmak istemiştir. "Benim gözümde şiir yalnızlık içinde tadılacak bir eğlence değildir 1." Tarih boyunca bir gerçek var: Bir şiir, çoğu zaman en güçlü bir duyurudan, en güçlü bir demeçten daha büyük rol oynamış, ulusları, ülkeleri yakınlaşarmıştır. Şiirin güdümlü, toplumsal olması da bundan ileri gelmektedir. Şiir salt bir biçim, bir ahenk, hatta bir deyiş sorunu da değildir, olamaz; o her şeyden önce, içine kişiyi, yaşamı almakta, güzelleştirmeden, olduğu gibi, İyi ve kötü yanlarıyla, kişinin, yaşamın türküsünü söylemektedir. 1. Albert Kami, "Sanatçının Çağı", sayfa 14, Bilgi Yayınevi.
14 Son zamanlarda, şiirin etkisinden, şiirin gücünden kuşkulananlar var. Diyorlar: Şiir artık eski gücünü, eski etkisini yitirdi. Yanlış, çok yanlış bir düşünce bu. Aksine, şiir bugün en parlak çağını yaşamakta, kendine tüm sanatta en güçlü bir yer sağlamaktadır. Çünkü şair bugün, aynı zamanda bir toplum işçisidir de. "Şair, etrafına, insanlara, insanların dünyasına bağlı kalmak zorundadır 2." Şair her yerde bugün. İnsan yüreğinin en derin yerinde o, savaşta o, kavgada o, Viyetnam savaşına karşı o, her türlü saldırıya karşı o, kişinin özgürlüğünü çalmak isteyen her türlü harekete karşı O/ kişinin gülüşlerini, kıvançlarını kül edebilecek atom bombasına da karşı o. Atom diyoruz, çağımıza teknik, uzay çağı diyoruz. Önemli olan aya çıkmaktır diyoruz. Böyle bir dönemde şiirin rolü ne olabilir? diye soruyoruz. Bundan ürken, bundan kuşkulanan şairler bile var. Bu da yanlış bir düşünce... Atom, teknik, aya çıkma çağında da şiir, şiir kalacak ve her yenilik karşısında şiirin rolü daha da büyük olacak. Çünkü "şiirde sanatçı (şair - N.Z.) bir düşünür haline gelir ve sanat eseri, sanat alanında kalmakla birlikte, bilimsel bir nitelik kazamı 3." Öyle ya: şiir ilk insanın ilk gülüşleriyle ilk gözyaşlarıyla gün yüzünü görmüştür, bunun için de tüm hayat boyunca -ayda dahi yaşam varsa yaşayacak, her çağda, her dönemde, kendine yeni bir öz, yeni bir içerik bulacak, kişiden, yaşamdan, özgürlükten yana türkü söyleyecek, yaşamı güzelleştirecek, toplum içinde ayak direyecek, toplumla birlikte, bazen de toplumdan daha ilerde yürüyecek, toplumu bir roket hızıyla ardından çekecektir. Şiir bir bakıma her neni beraberinde sürükleyen en güçlü bir etkendir, yaşam ancak onunla güzeldir, kişi onunla güzelleşir, toplum onunla ilerler, uluslar onunla yakınlaşır, uygarlıklar onunla budaklaşıp aşılanır. Şiir, şairin yüreği demektir. Yürekten daha güçlü, hatta o, birinden ötekine taşınanları da, içinde barındırandır; daha güzel şiirse düşünülemez. Şiir yüceyse, yürek makineleşmez. Makineleşmeyince de, yürek eskisi gibi çarpacak, şairlerin yürekleri hep aynı biçimde vuracak: Sevgiden yana, barıştan yana, özgürlükten yana, en çok da güzellikten yana; çünkü: "güzellik, hiç şüphe yok ki, serbest düşüncenin eseridir 4." 2. En büyük kaygılarımıza derman olan şair, hayat boyunca gerekli ve hayat boyunca en çok saygıya değer kalacaktır. Bodİer Şair bir bakıma en sorumlu kişidir. Cerrahtır o, ama tek kişiyi ameliyat etmez. Tüm İnsanları. Tüm acunu. Tüm acunu içe sığdırmak, sonra da birey olarak bunu tüm acuna duyurmak, kuşkusuz, sanatın en güç bir birleşimidir. Hele bu iş, şiir yoluyla yapıldığı zaman bîr kat daha güçleşir. "Şiir, son anlaşmada, öznel (sübjektif) kavramların önsezi yöntemi olup, dış gerçekleri, onların doğal ilişkileriyle anlayıp yansıtmak demektir 5 ". Homeros'lan miras kalan bir gerçek var: "Şair şiirleriyle yanacak, yanarken hem kendisine hem de toplum yaralarına derman bulacaktır." Şiir, şairin alınyazısı, şairin kişiliği, onun sorumluluğudur. Şiir, şairin kimlik karnesi olacak, öldükten sonra da onu yaşatacak, ölümsüz olan ancak şairin şiirleridir, buna en iyi örnek: Yeşertin, Mayakovski, Branko Milykoviç, Kaim Şaban. Şimdi kendilerini öldüren bu şairlerin ardlarmdan kalan ancak onların şiirleridir. Şair ölebilir, hatta şair kendisini öldürebilir -yalnız onun hakkıdır bu-, ölmeyen, öldürülemeyen ancak onun şiirleridir. Şairin nüfus kâğıdında zaten ölüm köşesi yoktur. O aslında Ölmez. Kentler, örneğin bir Agadir, bir Üsküp yüzyılda, bin yılda yapılır, bir dakikada yok olur; şiirde bu tam terstir: o bir dakikada doğar, yüz yıl, bin yıl yaşar. Şair için iri sözler söylenebilir, çünkü: "Şairin okurlar gözünde, halkın gözünde büyük, çok büyük bir yeri vardır 6 ". Şiir için, iri sözler söylemeye gereksinme duyulmaz. Neden? Şiirin kendisi büyüktür de ondan. Büyüklüğü, kişisel, yaşamsal oluşundandır. Güzeldir de üstelik. Ölümü de güzelleştirdiğinden değil, aksine o da, kişi gibi ölümü yaşamanın bir parçası olarak kabul ettirebilmesindendir. Şiir, şairin belgesidir. Kişisel yaşamı şiirinin dışında düşünülebilir, ama şair, onun şiiri demektir, katıksız, yalansız. Şair, bazen başka birini aldatabilir, başka birine güzellik adına yalan söyleyebilir, ama kendi kendisini asla al- 2. Orhan Veli Kanık, "Şiir ve Cemiyet", "Şiir Sanatı", Varlık Yayınevi. 3. Çernişevski, "Sanatla Gerçeklik Arasındaki Estetik İlişkiler", "De" dergisi, sayfa Siler, "İnsanın Estetik Terbiyesi Üzerine Mektuplar", sayfa 144, Eğitim Bakanlığı kitapları. 5. Marko Ristiç, "İstorija i poezija" (Tarih ve Şiir), sayfa 29, "Prosveta", Belgrad, Nunıllah Ataç, "Sözden Söze - Ararken", sayfa 152, "Varlık".
15 datamaz, kendi kendisine yalan söyleyemez. Şair çalmaz. Aramızda çalanları -konu, mısra hırsızlarını- görünce üzüldüğümüz hep bundandır. Çünkü böyle şairler artık şair değildir. Şairi bulunduğu ortam etkilemeli. Şiir, iyiliğe, güzelliğe götüren bir araç olmalı. Ancak böyle şairlere günümüzde ve gelecekte büyük bir gereksinme olabilir. Şairi saymak, şiirin İçinde yaşayan erdemi, yaşamı saymak demektir. Şairse, hiçbir zaman kişiye, kişinin özgürlüğüne, yaşama, yaşamın karşıtlığına karşı olmamıştır. Olamaz. Çünkü şair, eğer kişiye, yaşama karşı olsaydı, kendi kendisine karşı olacaktı. Böyle şey olmaz. Çünkü bu, kişinin kendi kendisine el kaldırması olurdu. Oysa, şairi anlamak güç değildir. Neden? Şairin iki yüzü yoktur da ondan. Şair açıktır, yüreği dilindedir şairin. Duyduğunu söyler. Çekinmeden, ardına bakmadan, yılmadan. Ona bu özgürlüğü kinişe vermez, o bunu kendisi alır. Her şey onun içinde kümeleşir: "Gerçekte şairin kafası sayısız duyguların, sözlerin, görüntülerin yakalanıp birik (irildiği bir kaptır; bu birikenler, yeni bir birleşimin kurulabilmesi için birleşebilecek bütün parçalar toplanıncaya dek orada beklerler 7 ", Şairin dili başka olabilir, ama şiir hep ayındır. "Hiçbir şairin, hiçbir sanatçının tek başına tam bir anlamı yoktur 8 ". Şair bazen tek bir ulusun malı olabilir, ama şiir tek bir ulusun değil, tüm ulusların ortak malıdır. Şiir kadar birleşmiş erdemler çok azdır, belki de hiç yoktur. Şair lirik olabilir, şair karmsar olabilir, şair toplumcu olabilir, ama şiir hep aynıdır. Bunun için de ulusları, uygarlıkları birleştiren en güçlü bir araçtır o. Mühendisin kurduğu köprü, bir nehri bir yandan öte yana geçmeyi sağlarsa, o en büyük, en uzun olanları, örneğin, denizi, okyanusu da bağlarsa, şiirle kurulan köprü dünyayı bir ucundan öteki ucuna bağlar. Şiirimizi, yerli şiirimizi bu öğe üstüne kurmalıyız. Çünkü: Her şey yok olabilir, her şey kötüye yüz sürebilir. Yok olmayacak, kötülüğe yüz sürmeyecek ancak şiirdir. Dahası: Şair olacaksın, sevgiden, özgürlükten yana türkü söyleyeceksin. Sevineceksin güneşe, gümşığına, samana. Kişioğlu eksenin olacak, onun işinden, varlığından kıvanç duyacaksın. Yaş-. landiğın zaman da çocukluğundan bir parça kalacak içinde: Gözlerin işıyacak, kişinin, toplumun kaygılarında kendini bulacaksın. Sevineceksin şair olduğuna. Yalnız şair olduğuna sevineceksin. Koşacaksın iyinin, güzelin ardından. Şunu asla unutmayacaksın: "Şiir gcrileyemez. Ned'- t? İlerleyemez de ondan 9 ". 7. Tomas S. Eliot, "Denemeler", sayfa 16, "De" Yayuıevi. S. A.g.e., sayfa Viktor Hügo, "Şiirde Gerileme Olmaz", sayfa 42, "Şir Sanatı", "Varlık".
16
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de
DetaylıGünaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk
- Günaydın Günü parlatan gözler. Havayı yumuşatan nefes. Yüzlere gülücük dağıtan dudaklar. Konuşmadan anlatan kaşlar. Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günaydın...
DetaylıOKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Aşağıdaki şiiri okuyunuz. Soruları cevaplayınız. OKULUMUZ Her yerden daha güzel, Bizim için burası. Okul, sevgili okul, Neşe, bilgi yuvası. Güzel kitaplar burda, Birçok arkadaş burda, İnsan nasıl sevinmez,
DetaylıNusret Dişo Ülkü (Prizren, 1938)
Nusret Dişo Ülkü (Prizren, 1938) Türklerin en yoğun yaşadığı Kosova nın Prizren ken tinde doğdu. Doğd uğu kentte öğrenim gördü. Liseden mezun olduktan sonra bir ara öğretmenlik yaptı. 1964 yılında, o zamanlar
DetaylıPİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA
1. HAFTA TARİH : 01 MART 2016 04 MART 2016 KONU : YEŞİLAY 1- Yeşilay nedir? Ne işe yara? Faaliyetleri nelerdir? Nefes akciğer yapalım. Vücudumuzu 2- Sigara ve alkolün zararlarını hep birlikte öğrenelim
DetaylıRamazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat
- şiirler - Yayın Tarihi: 27.03.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.
DetaylıÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ
ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ -Okul nedir? Okulumuzu tanıyoruz.okulumuzun bölümlerini tanıyoruz. -Okulda kimler çalışır ve ne iş yaparlar öğreniyoruz.
DetaylıKURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.
--KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir. Örnek: Mustafa okula erkenden geldi. ( Kurallı cümle ) --KURALSIZ (DEVRİK) CÜMLE: Eylemi cümle sonunda yer almayan
DetaylıEn güzel 'Anneler Günü' şiirleri
On5yirmi5.com En güzel 'Anneler Günü' şiirleri En güzel 'Anneler Günü' şiirlerini sizler için listeledik... Yayın Tarihi : 10 Mayıs 2013 Cuma (oluşturma : 1/17/2017) 12 Mayıs Anneler Günü... Sizin için
DetaylıO sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç
O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek
DetaylıŞiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan 2010 16:15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 4075. 1 / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,
Çemberlitaş taki dedesinin konağında büyüyen şair, Amerikan ve Fransız kolejlerinde başladığı ilk ve lise öğrenimini Deniz Lisesi nde tamamladı. İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü nü 1924 te bitirince
Detaylı25. Aşağıdaki deyimlerle anlamca üçlü bir grup oluşturulduğunda hangisi dışta kalır? A) eli bol B) eli açık C) eli geniş D) eli kulağında
21. Hangi cümlede "mi" farklı anlamda kullanılmıştır? A) O bu resmi gördü mü? B) O buraya geldi mi bayram olur. C) Zil çaldı mı içeri girer. D) Yemeği pişirdi mi ocağı kapat. 22. "Boş boş oturmayı hiç
DetaylıMÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.
Hiçbir müzisyen, bülbülün ötüşünden daha güzel bir şarkı söyleyemez. Bütün bu güzel şeyleri Allah yapar ve yaratır. Allah ın güzel isimlerinden biri de HAMÎD dir. HAMÎD, övülmeye, hamd edilmeye, şükür
Detaylıþimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.
Kaybolan Çocuk Çocuklar için öyküler yazmak istiyordum. Yazmayý çok çok sevdiðim için sevinçle oturdum masanýn baþýna. Yazdým, yazdým... Sonra da okudum yazdýklarýmý. Bana göre güzel öykülerdi doðrusu.
DetaylıYIL DEDE'NİN DÖRT KIZI
Hafta Sonu Ev Çalışması YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Zaman adlı ölümsüz bir dev vardı. Bir gün Zaman, Yıl Dede'yi dört kızıyla birlikte yeryüzüne indirdi. Kızlar, yeryüzünü çok sevdiler. Hepsi bir yana dağılıp
DetaylıYukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?
1. (1) Şair yeni bir şiir kitabı yayınladı.(2) Kitap, şairin geleneksel şiir kalıplarını kullanarak yazdığı şiirlerden oluşuyor.(3) Bu şiirlerde kimi zaman, şairin insanı çok derinden etkileyen sesini
DetaylıMUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN
MUTLU HAFTALAR Emrah&Elvan PEKŞEN ilkok BÜYÜK HARFLERIN KULLANIMI Emir Defne Özel isimlerin ilk harfleri büyük yazılır. Cesur Yumak Nevşehir Japon Azerbaycan Ağrı Dağı Anıtkabir Cümleler her zaman büyük
DetaylıMUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN
MUTLU HAFTALAR Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok BÜYÜK HARFLERIN KULLANIMI Emir Defne Özel isimlerin ilk harfleri
Detaylı&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ
.... CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor
DetaylıALİ AKBAŞ, ŞİİRİ VE BEN
1 2 3 ALİ AKBAŞ, ŞİİRİ VE BEN Mariya Leontik Gotse Delçev Üniversitesi Türk Dil ve Edebiyatı Bölümü marija.leontik@ugd.edu.mk Dalay Lama ya göre: Memnun olma durumu mutluluğun anahtarıdır. Sağlık, varlık
DetaylıEKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?
2017-2018 EKİM AYI 5-6 YAŞ PLANI EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?.HAFTA: EVİMİZ VE AİLEMİZ Evi izi Evi izi eşyaları ı ta ıyalı. Ailemizde kimler var. Çekirdek aile ve ge iş aileyi ta ıyalı. ölü leri i ta
Detaylı1 Anne çocuğuna ne öğütlüyor?
. Sınıfı Hatırlıyorum Türkçe Noktalama İşaretleri 1. Hafta Aşağıdaki şiiri iki defa okuyunuz. Verilen soruları cevaplandırınız. TEMİZ ÇOCUK Temiz çocuk hasta olmaz. Gönlü acı ile dolmaz. Hiçbir vakit benzi
DetaylıÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz
Refik Durbaş BEZ BEBEKLE KUKLASI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Şiir Resimleyen: Burcu Yılmaz 2. basım Refik Durbaş BEZ BEBEKLE KUKLASI Resimleyen: Burcu Yılmaz Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör: Ebru Akkaş
Detaylı5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ
5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ HAZIRLIK SINIFI EKİM AYI ŞARKILARIMIZ OKULUMA BAŞLADIM BİR DÜNYA BIRAKIN SONBAHARIN SESLERİ SEVİMLİDİR HAYVANLAR HOŞ GELİŞLER OLA Her gün erken kalkarım Önce yüzümü
DetaylıÖzel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi
Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU KASIM 2018 EĞİTİM BÜLTENİ 10 KASIM 10 kasım 10 kasım 10 kasım benim en büyük yasım Sen yüreğimde sen damarımda Sonsuzluğa akan kansın Yurdumu
Detaylı5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır?
5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) Öğle üstü bir cip gelip obanın çadırları önünde durdu. Çocuklar hemen çevresinde toplaştılar. Cipten önce veteriner, sonrada kaymakam indi. Obanın yaşlıları hemen
DetaylıEkmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.
1. Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. Sence, farklı insanların, farklı tanımlar yapmasına
DetaylıKÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127
KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127 Düzenleyen Administrator Salý, 15 Haziran 2010 Mersin Gazetesi KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127 YAZIK Abidin GÜNEYLÝ-Mersin Küfürün adýný günah koymuþlar Etsem bana yazýk etmesem
DetaylıDENEYLERLE BÜYÜYORUZ
BU AY HANGİ KAVRAMLARI ÖĞRENECEĞİZ? Hızlı-Yavaş Ön-Arka Sağ- Sol BEYİN FIRTINASI YAPALIM Büyüdüğünde hangi mesleği seçeceksin ve nasıl bir yerde yaşayacaksın? Bir gemi olsaydın nerelere giderdin? Neler
DetaylıMERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!
MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! Sağlıklı olan ne varsa yaparım. Zararlı olan her şeyle savaşırım. Kötülerin düşmanı, iyilerin dostuyum. Zor durumda kaldığınızda İmdaat! diye beni çağırabilirsiniz. Sesinizi
Detaylı2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1
by Mehmet- omeruslu06 1 3. Bayrağımızdaki hangi renk daha fazladır? 1. Sınıfımızdaki arkadaşlarımızın her siyah A. B. kırmızı birinin farklı güçlü yanları var. Mesela, Elif. Çizdiği resimleri Ahmet beyaz
Detaylıİsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali
Aşağıda verilen isimleri örnekteki gibi tamamlayınız. Örnek: Ayakkabı--------uç : Ayakkabının ucu İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Kalem sap Çanta renk Araba boya Masa kenar Deniz mavi Rüzgar şiddet
DetaylıTATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.
TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi
DetaylıDünyayı Değiştiren İnsanlar
Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,
DetaylıALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?
ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.
DetaylıInsanı başa taç yaptım. Ne eğildim, ne de saptım. Acılardan ilaç yaptım. Aşık Şahturna Hayatı ve Şiirleri
1950 Sivas Gürün'de doğdu. 10 yaşlarında saz çalıp, türkü-deyişler okudu. 15 yaşında kendi yapıtı ilk plağıyla büyük üne kavuştu. Konser turneleri, kasetler, plaklar, uzunçalar, long playler ve günümüz
DetaylıEvimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım
Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa
DetaylıMüslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat
- şiirler - Yayın Tarihi: 28.7.2009 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.
Detaylı1. Aşağıdakilerin hangisi eşsesli bir sözcüktür? A) felaket B) deprem C) biz D) bit
1. Aşağıdakilerin hangisi eşsesli bir sözcüktür? A) felaket B) deprem C) biz D) bit 2. Onun...... sana ders olsun. Cümlesinde boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi gelmelidir? A) başına gelen B) baş
DetaylıAdı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?
ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa
DetaylıEğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ DÜŞÜNEN ÇOCUKLAR EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ
2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ DÜŞÜNEN ÇOCUKLAR EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ GÜNLER EYLÜL-2017 EKİM-2017 KASIM-2017 ARALIK-2017 Pazartesi 4 11 18 25 2 9 16 23 30 6 13 20 27 4 11 18
DetaylıGülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!
Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,
Detaylı2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni
2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI Hazırlayan İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni 1 Saçları hangisi tarar? o A) Bıçak o B) Tarak o C) Eldiven o D) Makas 2 Hangisi okul eşyası değil?
DetaylıDersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.
Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan
DetaylıSATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR
CİN ALİ'NİN. HİKAYE. KİTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI l - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor
DetaylıTEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut
Havada bulut Sen bunu unut 8 TEK TEK TEKERLEME Öğrendiğim ilk tekerlemeyi hatırlamıyorum ama; çocukluğuma dönüp, baktığımda onlarca tekerleme arasından ikisinin öne çıktığını çok net görüyorum. Bir tanesi,
DetaylıSevgili dostum, Can dostum,
Sevgili dostum, Her insanı hayatta tek ve yegâne yapan bir öz benliği, insanın kendine has bir kişiliği vardır. Buna edebiyatımızda, günlük yaşantımızda ve dini inançlarımızda çeşitli adlar vermişlerdir.
DetaylıÖzel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi
Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ ARALIK YENİ YIL Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Bizlere kutlu olsun Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Sizlere kutlu olsun Eski yıl sona erdi Bu
DetaylıABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz
ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI Nİsan AYI BÜLTENİ Sevgİ Kİlİmlerİmİz BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR Dünya Kitap Günü (23 Nisan gününü içine alan hafta) Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı (23 Nisan)
DetaylıHafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK
Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve ne yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını
DetaylıSAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu
Bilgin 1 Latife Sena Bilgin 21301075 TURK 102-021 Serbest1 Gönenç Tuzcu 26.09.2014 Tanrı Bin birinci gece şairi yarattı, Bin ikinci gece cemal'i, Bin üçüncü gece şiir okudu tanrı, Başa döndü sonra, Kadını
DetaylıBir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..
BABAN GELİRSE ÇAĞIR BENİ OĞUL.. Çanakkale destanının 99. yıl dönümünü yaşadığımız günlere saatler kala yine bir Çanakkale k ahramanının hikayesiyle karşınızdayım.. Değerli okuyucular; Hak için, Hakikat
DetaylıRafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.
Onaylayan Administrator Pazartesi, 21 Mayýs 2007 Besteciler.org Amerika A memo Burasý New York Amerika Evler karýþtý bulutlara Nasýl bir zaman Nasýl bir yaþam A memo Ýnsanlar simsiyah, kýzýl, beyaz Sokaklar
Detaylı3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?
3 YAŞ AYIN TEMASI Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar? İskelet sistemi nedir? Ne işe yarar? Aile ve aileyi
DetaylıÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun
Resimleyen: Uğur Altun Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü 2. basım Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ Resimleyen: Uğur Altun Yayın Koordinatörü: İpek Şoran
Detaylı.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN
.com Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok benim kahraman dedem Kelimeleri zıt
DetaylıÜNİTE 14 ŞEKİL BİLGİSİ-II YAPIM EKLERİ. TÜRK DİLİ Okt. Aslıhan AYTAÇ İÇİNDEKİLER HEDEFLER. Çekim Ekleri İsim Çekim Ekleri Fiil Çekim Ekleri
ŞEKİL BİLGİSİ-II YAPIM EKLERİ İÇİNDEKİLER BAYBURT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ Çekim Ekleri İsim Çekim Ekleri Fiil Çekim Ekleri HEDEFLER TÜRK DİLİ Okt. Aslıhan AYTAÇ Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
DetaylıCümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir.
ZAMİR (ADIL) Kitapları dolabın diğer rafına koyalım. Bunları dolabın diğer rafına koyalım. Yukarıdaki cümlelerde koyu yazılmış sözcükleri inceleyelim: ilk cümlede "kitap" sözcüğü bir varlığı kar şıladığından
Detaylı1) O, bu işin. Yukarıdaki cümle aşağıdakilerden hangisi ile tamamlanırsa zor bir işi başarmak anlamına gelir?
1) O, bu işin Yukarıdaki cümle aşağıdakilerden hangisi ile tamamlanırsa zor bir işi başarmak anlamına gelir? 1. A. üstüne gider. 2. B. sonunu bilmiyor. 3. C. altından kalkar. 4. D. zor olduğunu anladı.
DetaylıSEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden
Kavrama 1 ECE KAVRAMA 21102516 TURK 101 Ali TURAN GÖRGÜ SEVGİNİN GÜCÜ 1918 yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden biridir. Şiirlerinde genellikle değişim içinde
DetaylıTürkçe. Cümlede Anlam 19.02.2015. Cümlenin Yorumu. Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler
Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler 16-20 MART 3. HAFTA Cümledeki sözcük sayısı, anlatmak istediğimiz duygu ya da düşünceye göre değişir. Cümledeki sözcük sayısı arttıkça, anlatılmak istenen daha
Detaylı1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır?
1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır? 1. A. Şehirde yaşıyanlar bazı kurallara uymak zorunda. 2. B. Suriye, Türkiye nin güney komşusudur. 3. C. Kırlarda benbeyaz papatyalar vardı.
DetaylıSamed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar
Samed Behrengi Sevgi Masalı Çeviren: Songül Bakar Samed BEHRENGİ Azeri asıllı İranlı yazar Samed Behrengi, 1939 da Tebriz de doğdu. Öğretmen okullarında öğrenim gördükten sonra Tebriz Üniversitesi İngiliz
Detaylıedersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları
RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki
DetaylıYýldýz Tilbe 1 ADAM OLSAYDIN. Söz-Müzik: Yýldýz Tilbe. Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar. Kendini arattý, beni bulmadý yar
Yýldýz Tilbe 1 Onaylayan Administrator Pazar, 06 Mayýs 2007 Son Güncelleme Perþembe, 14 Haziran 2007 Besteciler.org ADAM OLSAYDIN Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar Kendini arattý, beni bulmadý yar Düþtüm
DetaylıMurat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: 28.5.2015. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat
- şiirler - Yayın Tarihi: 28.5.2015 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.
DetaylıABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak)
ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak) Enerji Tasarrufu Haftası (Ocak ayının ikinci haftası) GÜNE BAŞLAMA ETKİNLİKLERİ Oyun
DetaylıAĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?
AĞIR ÇANTA Fatma o sabah evden çok zor çıktı. Akşam geç yatınca sabah kalkması zor oldu. Daha kahvaltısını yapamadan çıkmak zorunda kaldı evden. Okula geç kalacaktı yoksa. Okul yolunda çantasını taşımakta
Detaylıkural tanımayan cafer Adı-Soyadı:...
ilkok Adı-Soyadı:... kural tanımayan cafer Cafer evden çıkmayı pek sevmeyen, gürültücü ve hareketli bir çocuktu. Annesini ve babasını sürekli üzüyordu. Kardeşi Elif ile durmadan kavga ediyorlardı. Elif'in
DetaylıÖ. Ç. BİLFEN ANAOKULU 6 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI
03.11.2014 PAZARTESİ Ö. Ç. BİLFEN ANAOKULU 6 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI SERBEST ZAMAN ETKİNLİĞİ: Çocuklarla selamlaşıldı. Müzik eşliğinde öğretmenin yönergelerine uygun ısınma hareketleri yapıldı.
DetaylıAnne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış
Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 3. B A S I M Çocuklarla İlgili Her Türlü Faaliyette, Çocuğun Temel Yararı, Önceliklidir! 2 Süleyman Bulut Anne Ben Yapabilirim 4 Süleyman
DetaylıCümlede Anlam TEST 38
SABEDİN TÜRKER İÖO 5.SINIF TÜRKÇE Cümlede Anlam TEST 38 1) Çocukların öğütten çok, iyi bir. ihtiyaçları vardır. Tümcesinde boş bırakılan yere aşağıdaki sözcüklerden hangisi getirilebilir? A. ilgiye sevgiye
DetaylıMuzaffer Asiltürk. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat
- şiirler - Yayın Tarihi: 05.05.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.
DetaylıEKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?
2017-2018 EKİM AYI 4-5 YAŞ PLANI EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?.HAFTA: EVİMİZ VE AİLEMİZ Evi izi Evi izi eş aları ı ta ı alı. Ailemizde kimler var. Çekirdek aile ve ge iş aile i ta ı alı. ölü leri i ta
Detaylı.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN
.com Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN n ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1 n Problem Avcıları Biz problem avcılarıyız. Benim
Detaylı2. Sınıf Cümle Oluşturma Cümle Bilgisi
Penguenler Güney Kutup Bölgesi'nde yaşayan penguenler çok soğuk ve dondurucu olan kutuplarda rahatlıkla yaşayabilirler. Bunu sağlayan, penguenlerin derisinin altında bulunan kalın yağ tabakasıdır. Bu tabaka,
Detaylı"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."
Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir
DetaylıCümlede Anlam TEST 39. 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur?
SABEDİN TÜRKER İÖO 5.SINIF TÜRKÇE Cümlede Anlam TEST 39 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur? 1. A. Niçin 2. B. Ne
DetaylıYAPACAĞIMIZ SANAT ETKİNLİKLERİ
KONULAR VE FAALİYETLER ATATÜRK VE ATATÜRKÇÜLÜK Bu ünitede ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ün hangi şehirde doğduğunu, evini, annesinin ve babasının adlarını, soyadının neden olmadığını, ilk adının Mustafa
DetaylıHazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan
Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan Mart 2009 Kendi Yaşam Öykünüzü Yazın Diyelim ki edebiyatla uğraşmak, yazı yazmak, bir yazar olmak istiyorsunuz. Bu
DetaylıHAYAT BİLGİSİ HAFTA SONU ÖDEVİ ADI SOYADI:
HAYAT BİLGİSİ HAFTA SONU ÖDEVİ ADI SOYADI: 09.04.2010 1. Vücudumuzdaki şeker oranını aşağıdaki organlarımızdan hangisi ayarlar? A) Kalp B) Böbrek C) Karaciğer 2. Sağlıklı bir yaşam için en önemli seçenek
DetaylıBİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR
ÖTÜKEN Ârif Nihat Asya BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR Şiirler: 1 BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR Servet Asya ya Armağanımdır. DESTAN O zaferler getiren atların Nalları altındanmış; Gidişleri akına, Gelişleri akındanmış.
DetaylıI. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS
I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara
DetaylıMelih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat
- şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.
DetaylıAy Yine Gecikti. Ferhat Şahnacı
Ay Yine Gecikti Ferhat Şahnacı 4 TEŞEKKÜRLER Şiirlerimi okuyarak değerli görüşlerini okuyucuyla paylaşan Sayın Ataol Behramoğlu na, şiirlerimi yönettiği sanat ve edebiyat dergilerinde yayınlayan Sayın
DetaylıANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ
ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ www.armtr.org Yazan: Billur Demiroğulları Çizen: Yasemin Erdem Kontrol: Özlem Küçükfırat Bilgi (Çocuk Gelişim Uzmanı) Bu hikaye kitabının her türlü yayın hakkı Anorektal
DetaylıRukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5
Simbegwire Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire annesi öldüğü zaman çok üzüldü. Simbegwire ın babası, kızıyla ilgilenmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.
DetaylıBir gün insan virgülü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün ise ünlem işaretini kaybetti. Alçak
DetaylıOYUNCAK AYI. Aysel çok mutluydu. Çünkü bugün doğum. Annesi Elvan a oyuncak bir ayı aldı. Elvan. günüydü. Babası Aysel e hediye aldı.
OKUMA ANLAMA ÇALIŞMASI 1 OYUNCAK AYI Annesi Elvan a oyuncak bir ayı aldı. Elvan ayının adını Yumoş koydu. Halasına oturmaya giderken Yumoş uda götürdü. Halasının kızı Songül ile birlikte oynadılar. Sorular:
DetaylıAYLIK BÜLTEN NİSAN 2012 OKUL ÖNCESİ EĞİTİM SINIFI
AYLIK BÜLTEN NİSAN 2012 OKUL ÖNCESİ EĞİTİM SINIFI OKUL KURUCUMUZ : ASİYE ÖZTÜRK OKUL MÜDÜRÜMÜZ : F.BİLGE ÖZALP ANAOKULU BİRİMİ HAZIRLIK SINIFI ÖĞRETMENİ : TÜLAY DÖNMEZ 5 YAŞ SINIFI ÖĞRETMENİ : GÜLAY ÇELİKOK
DetaylıNİŞANTAŞI AKADEMİ MART AYI AYLIK BÜLTENİ YILDIZLAR SINIFI
NİŞANTAŞI AKADEMİ MART AYI AYLIK BÜLTENİ YILDIZLAR SINIFI GÜNLERİMİZ PAZARTESİ (OYUNCAK GÜNÜMÜZ) SALI (KİTAP GÜNÜMÜZ) ÇARŞAMBA (PAYLAŞIM GÜNÜMÜZ) PERŞEMBE (GÖSTER ANLAT GÜNÜMÜZ) CUMA (GEZİ GÜNÜMÜZ) BELIRLI
DetaylıAdım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi
Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi daha çok sevdiğimiz bir dağ köyünde doğup büyüdüm. Uzak
DetaylıYALÇIN ÖZDOĞAN. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat
- şiirler - Yayın Tarihi: 2.1.2005 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin
DetaylıCÜMLE TÜRLERİ YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE. Fiil Cümlesi. *Yüklemi çekimli fiil olan cümlelere denir.
CÜMLE TÜRLERİ YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE Fiil Cümlesi *Yüklemi çekimli fiil olan cümlelere denir. İnsan aklın sınırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye erişemez. Seçilmiş birkaç kitaptan güzel ne olabilir. İsim
DetaylıArapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: 6.7.2006. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat
- şiirler - Yayın Tarihi: 6.7.2006 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin
DetaylıArılar. (Tekerlemeler)
(Tekerlemeler) TEK TEK TEKERLEME Tek tek tekerleme Üstü kaymak şekerleme Dereye düşme çok soğuk Söyle bana çarçabuk ÇARŞIYA GİTME Leblebi alma Kıtır kıtır yeme bir iki üç dört beş altı yedi sana bunu kim
DetaylıOYUNCAK AYI. ayının adını Yumoş koydu. Halasına oturmaya. giderken Yumoş uda götürdü. Halasının kızı. Sorular: 1- Annesi Elvan a hangi hediyeyi aldı?
OKUMA ANLAMA ÇALIŞMASI 1 OYUNCAK AYI Annesi Elvan a oyuncak bir ayı aldı. Elvan ayının adını Yumoş koydu. Halasına oturmaya giderken Yumoş uda götürdü. Halasının kızı Songül ile birlikte oynadılar. Sorular:
DetaylıMehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: 12.5.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat
- şiirler - Yayın Tarihi: 12.5.2007 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.
Detaylı