DOSYA: 01 AĞUSTOS 2011 LİSANSÜSTÜ EĞİTİM. this issue. Söyleşi; Aykut Kansu ile Sosyal Bilimler Üzerine

Transkript

1 Söyleşi; Aykut Kansu ile Sosyal Bilimler Üzerine ve... üniversite Kadir Has tan İşim Kampüste Projesi ile Üniversite Sanayi İşbilirğini Güçlendiren adım. this issue Open Source Revolution P.1 IT Management Tips P.2 Non-Profit Solutions P.3 Trends & New Software P.4 01 AĞUSTOS 2011 DOSYA: İSEP ile anlaşan tek üniversite: Okan Üniversitesi LİSANSÜSTÜ EĞİTİM Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi SUNUM Sabancı Üniversitesi nde açıldı. Kimi öğrenci okuduğu alanda sektörel bir kariyer kararı verirken, kimi öğrenci de akademik kariyer kararı verir. Akademik kariyer planları olanlar için de bu günler son derece önemli. Çünkü lisansüstü eğitim başvurularının yapıldığı tarihlerdeyiz.

2 ve...

3 Merhabalar... Birazdan sayfalarını karıştıracağınız Ve... dergisi üniversite ile toplum arasında eksik olduğunu düşündüğümüz bir boşluğu doldurmak üzere tasarlandı. Hepimizin bildiği üzere üniversitelerimizin faaliyetleri ulusal ve yerel medyada sadece belirli dönemlerde ve ancak sınırlı şeklide yer alıyor. Hem bu sorunu aşmak, hem de üniversitelerin faaliyetlerini kamu ile paylaşmak amacıyla Atılım Üniversitesi çatısı altında yeni bir yayın çıkarmaya karar verdik. Bu yayın kapsamında üniversitelerin faaliyetlerini (kongre, konferans, seminer kültürel-sanatsal etkinlikler, başarılar, yatırımlar, ödüller, sportif faaliyetler, öğrencilere dair haberler vb) kamuoyuna duyurabilmesini için uygun bir zemin hazırladık. Türkiye de farklı bölgelerde yer alan ve farklı yapısal özellikler taşıyan üniversiteler ile ilgili haberleri düzenleyip, akışını sağlayarak yukarıda bahsettiğimiz boşluğu doldurmayı amaçlamaktayız. Adını Ve... olarak belirlediğimiz yayınımızın bu sayısında dosya konusu sosyal bilimler ve lisansüstü eğitim. Çalışma arkadaşlarım adına her türlü katkı ve yoruma açık olduğumuzu belirtir, Ve... ye gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederiz. Yrd. Doç. Dr. Emre TOROS Atılım Üniversitesi Halkla ilişkiler ve Reklamcılık Bölüm Başkanı 1

4 SÖYLEŞİ Aykut Kansu ile Sosyal Bilimler Üzerine VE nin bu sayısında Çankaya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Aykut Kansu ile sosyal bilimleri konuştuk. Sosyal bilimlerin bugününü, geleceğini, alanda uygulanan yayın stratejilerini, fen bilimleri ile sosyal bilimler arasındaki rekabeti Aykut Hoca samimi ifadelerle değerlendirdi. Tuğçe Korucu: Tarihsel süreç içinde Türkiye de sosyal bilimleri genel olarak değerlendirebilir misiniz? Aykut Kansu: Tarihsel süreç derken, bahsetmemiz gereken 19. yüzyılın üçüncü çeyreğinden, 1870 lerden bugüne kadar olan yüz elli yıllık dönemin hikâyesidir Mekteb-i Mülkiye nin açılışıyla iktisat, siyaset bilimi, hukuk dallarında Kara Avrupası- Almanya örneğine yakın şekilde eğitiminin verilmesinden başlayabiliriz. Türkiye için genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, sosyal bilimler dünyada da olduğu gibi devletle çok yakın ilişkisi olan bir alan. Bu da şu anlama geliyor: sosyal bilim dalları, devlet yapısının otoriter veya liberal olmadığı yerlerde, devletin o zamanki ideolojisi doğrultusunda şekilleniyor. Yani sosyal bilimlerdeki gelişmeler, devletin bazen görev vererek bazen destekleyerek belirli araştırılmaların yapılması ve büyük ölçüde kendi Röportaj : Tuğçe KORUCU tercihleri doğrultusunda cevap alması için ve yaptırdığı araştırmalardan oluşuyor. Böyle olduğu zaman sosyal bilimlerde her zaman tartışılan tarafsızlık, objektivite meseleleri çok da gündeme gelmiyor ve devletin üniversiteye müdahale ettiği her durumdan en çok sosyal bilimler etkileniyor. Onun dışında sosyal bilimler hangi dallarla başladı, hangi dallar daha oturmuş sorularına cevap vereceksek, hukuk başı çekiyor. Belki iktisat bunun arkasından gelir, çünkü 1880 lere baktığımızda artık Türkiye de de iktisadi yayınlar çıkarılmış oluyor. Siyaset dalına baktığımızda, alanı daha narin olduğundan, geliştirilmekte en geçe kalınmış olan daldır. Sosyoloji 1910 larda kabul edilmiş bir bilim dalı. Tarih ise bazı açılardan şanslı, bazı açılardan şanssız denilebilir. Şöyle ki, tarihin hem kamuoyu tarafından talep edilir bir konu olması, hem de tarih dalındaki yayınların basımının destek bulması, bu dalı şanslı kılıyor. Diğer yandan, Türkiye de tarihçilik 2

5 SÖYLEŞİ ilk ciddi aşamayı 1990 lardan sonra kaydetti. Tam oturdu mu oturmadı mı emin değilim, ama çok yakın zamana kadar tarih belki de bu sosyal bilim dalları içinde devlet ideolojisi içine en sıkı sıkıya eklemlenmiş daldır. Hukukun birinci olması beklenirken tarih ilk basamaktadır. Sebebi ise eleştirel hukukun Türkiye de henüz yaygın olmamasıdır. Sosyal bilimlerin devlet ideolojisiyle bağımlı olması meselesi, 1960 larda ayrışan ideoloji dışı sosyal bilim araştırmalarının yapıldığı bir dönem olarak dikkat çekiyor. Fakat bunda da bir şanssızlık var ki; 1960 larda başlayan ve her 10 yılda bir nerdeyse düzenli olarak devam eden darbeler ve bunun bir sonucu olarak, her darbede sosyal bilimcilerin, özellikle de eleştirel devlet ideolojisi dışında araştırma yapan sosyal bilimcilerin, ya geçici ya kalıcı olarak üniversiteden uzaklaştırılmış olmasıdır. Bunun en dramatik örneği 1980 darbesi sonunda yaşananlarda gördük. O darbeyle sosyal bilimler aslında olabileceği noktadan çok daha geri bir noktaya gitti ve ancak belki 1990 larla birlikte, yani 10 yıl sonra öbür darbelerdeki toparlanmadan çok daha uzun bir süreçten sonra yeniden kendilerini var edebildiler. Ama tam anlamıyla var edebildiler mi diyecek olursak, cevabım sanmıyorum olur. Ona birazdan değineceğim. T.K.: Sosyal bilimler ve fen bilimleri arasında Türkiye de bilim geleneği açısından ne tür farklılıklar olduğu söylenebilir? Fen bilimlerinin baskınlığı, daha ön plana çıktığı söylenebilir mi? Nedenleri konusundaki düşünceleriniz alabilir miyiz? A.K.: Fen bilimlerini sadece konu ya da değer olarak daha ağır mı derseniz, evet olabilir. Çünkü öncelikle, fen bilimleri eğitimi 19. yy ın hemen başında başlamış oluyor. Yani o III. Selim, II. Mahmut un reform hareketleri içinde teknik eğitime yönelik yeniliklerden bahsedebiliriz. Gerçi buna fen bilimleri demek doğru olmayabilir. Araştırmaya yönelik bir eğitimden bahsetmiyoruz, ama gelişmiş tekniklerin Türkiye de öğretilmeye başlanmasını, İstanbul Teknik Üniversitesinin eğitiminin başlangıcı olarak 19.yy ın başını almamız mümkün. Şimdi fen bilimleri somut ihtiyaçları giderdiği için önemli gözüküyor. Yine burada devlet ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirilmiş bir fen bilimleri eğitiminden bahsediyoruz. Aslında başlangıcından bu yakın zamana kadar, ne kadar devletin öncelikleri dışına çıktığı konusunda şüphem var. Yani sosyal bilimlerde olduğu gibi yine fen bilimlerinde devletin tercih ettiği konularda ve alanlarda gelişme kaydediliyor. Onun dışında geleneksel olarak fen bilimlerinde objektivite sağlanabiliyor. Sosyal bilimlerinde bu daha zor, çünkü ideoloji işin içine giriyor argümanlarına karşı şunu söyleyebilirim, genel olarak her yerde derece derece mevcut ama Türkiye de de fen bilimlerine devlet tercihleri, ideolojileri ciddi anlamda girmiş durumda. Bunun en somut örneğini 1999 depreminde bizzat yaşayınca anladım. Bir bakıyorsunuz, Jeoloji mühendisleri fay hattının nereden geçtiği hakkında anlaşamıyorlar. Bu anlaşmazlık, durumun zorluğundan değil, ideolojik sebeplerden, devletin, toplumun, belediyelerinin tercihleri yüzünden yaşanıyor. Bu gösteriyor ki fen bilimlerinde bile bir objektivite Türkiye de sağlanmış değil. Bu açıdan bakıldığında da Türkiye de fen- sosyal bilimleri arasında kalite, nitelik açısında bir fark göremiyorum ama toplumdaki algı, fen bilimcilerinin darbelerden daha az zarar görmeleri, onları daha oturmuş, daha yerleşmiş ve önemli bir konumda gibi gösteriyor. Fakat baktığımızda Türkiye de fen bilimleri alanında çok özgün çalışmalar maalesef yok. Sosyal bilimlerindekinden farkı yok. Hatta sosyal bilimler bu konuda daha önde bile olabilir, çünkü değişik bakış açılarının bazı durumlarda kamuoyunu oluşturduğu gerçeği var. Fen bilimlerinde böyle, toplum katında büyük tartışma yaratacak ve toplumdaki düşüncelerini algılamalarının değişim sağlayacak bir gelişme göremiyorum ben. T.K.: Sosyal bilimler alanında uygulanan yayın staratejisini nasıl değerlendiriyorsunuz? SSCI yayınlara değer verilirken ulusal yayınların arka planda kalması gibi konularda düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Fen bilimleri somut ihtiyaçları giderdiği için önemli gözüküyor. Yine burada devlet ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirilmiş bir fen bilimleri eğitiminden bahsediyoruz. Aslında başlangıcından bu yakın zamana kadar, ne kadar devletin öncelikleri dışına çıktığı konusunda şüphem var. Yani sosyal bilimlerde olduğu gibi yine fen bilimlerinde devletin tercih ettiği konularda ve alanlarda gelişme kaydediliyor. 3

6 SÖYLEŞİ Yayın politikasının makale olarak değiştirilmesi ve bu makalelerin Türkçe dilinde değil ya da Türkiye de çıkan Türkyabancı dergilerde değil de yurtdışında endekslere girmiş dergilerde çıkması, yüzeysel olarak bakıldığında dünya çapında yayın yapma dediğimizde arzulanan bir şey. Dünyadaki tüm üniversitelerin amacının bu olması ve değilse de bu olması gerektiğini düşünüyorum. A.K.: Bu konuda çok değişik tartışmalar, açıklamalar söz konusu üniversite tercihleri zaman içinde çok değişti. Bu da büyük ölçüde 1980 darbesi sonucu ortaya çıkmış görünüyor li yıllara kadar Türkiye de araştırma yapılmıyor değildi. Bunların kaliteleri hakkında kamuoyu ciddi bir bir şikâyette bulunmuyordu ama bunun sebebi ilgilenmemeleri değildi öncesi üniversitelerde ciddi çalışmalar vardı sonuçta. Bunların bir kısmı yabancı destekli ya da devlet destekli büyük projelerdi. Sonuçları itibariyle de Türkiye de kalkınmanın hem fen hem sosyal alanlarda önemli bir itici gücünü temsil ediyordu. Fakat 1980 darbesiyle çok daha Amerikanvari, geçici ama sayı olarak fazla makale yayınına önem verilmeye başlandı. Bu yıllar içinde çok arttı ve yarış haline getirildi yılında kurulan YÖK ün önemli girişimlerinden bir tanesi olmasına ve başarı olarak algılanmasına rağmen, bence üniversitelerde içerik tartışmalarının boşaltılmasının kılıfı oldu. Yayın politikasının makale olarak değiştirilmesi ve bu makalelerin Türkçe dilinde değil ya da Türkiye de çıkan Türkyabancı dergilerde değil de yurtdışında endekslere girmiş dergilerde çıkması, yüzeysel olarak bakıldığında dünya çapında yayın yapma dediğimizde arzulanan bir şey. Dünyadaki tüm üniversitelerin amacının bu olması ve değilse de bu olması gerektiğini düşünüyorum. Yani sadece bir lisans öğrencilerine eğitim amacı taşıyan üniversitelerden bahsetmiyorum. Sonuçta yaşadığımız devre küresel açıdan katkıda bulunabilecek bir takım işlerin yapılması esas amaç olmalı. Bunun için de yeryüzünde kabul edilmiş bilim dillerinde yayın yapmak, yapıyor olmak bu yayınları takip ediyor olmak son derece önemli. Çünkü dünyanın hiçbir yerinde, içine kapalı bir üniversiteden bahsetmek mümkün değil. Böyle üniversite, üniversite olmuyor.. Fakat burada sadece ve sadece yabancı dilde yapılacak yayınlar makbuldür mantığı Türkiye de çok kısa sürede amacından sapmış bir iş haline dönüyor. Yani bugün baktığımız zaman kalite konusunda ciddi şüpheler var. Sosyal bilimler adına konuşuyorum ama fen bilimci akademisyen arkadaşlarım da bu konuda hem fikir lerden bu güne akademisyen başına yayın sayısı çok arttı, yani bu makalelerinin sayısı arttı, fakat içerik dolgun mu, işe yarıyor mu? Bu işe yaramak işlevsel açıdan da olabilir teorik açıdan da olabilir. İçeriği dolgun makaleler çıkıyor mu dedindiğinde bunun yüzdesinde önemli bir artış olduğunu düşünmüyorum sadece sayıda bir artış var. Ayrıca bu tarz, doğal olmayan YÖK ün zorlaması kaçamak yolların açılmasına sebep oldu. Bunlar gündeme getirilmiyor pek. Sadece Türkiye de olan bir dert değil maalesef bu. Böyle sakat anlayışa sahip başka ülkelerin üniversitelerinin de teşvik ettiği bir şey oluyor. Ama bugün yeryüzünde para karşılığı uluslararası endekslere girmiş dergilerde makaleler var. Bu kontrol edilemez bir kaçak ve namus sınırlarının zorlayan işler dönüyor. Hem Türkiye de ki dergiler açısından hem de uluslararası büyük yatırımcıların yaratmış olduğu bir dergi politikası var ki bunun içinde ahlaki olmayan bilimsel etik açısından son derece sakıncalı yayınlar, makaleler, kitaplar var. Bunlar hakkında çok fazla bir şey yapılmıyor. İstatistiklerde bunlar yabancı yayın olarak yer alıyor. Bu bir, daha fazla yayın fetişizmi bir de yabancı dilde ne çıkarsa çıksın yerli dilde çıkandan daha kalitelidir saplantısı, ahlakı oldukça bozmuş durumda. Fakat buna rağmen yine benim sosyal bilimlerden gözlemlediğim kadarıyla ahlak bozukluğu çok fazla değil. Bu şekilde akademisyenleri ahlaksızlığa teşvik eden sisteme rağmen yine de bu yola giren insanların yüzdesi olabildiğince düşük, yani bu bir şekilde memnun edici gözüküyor herkes bu yola başvurmuyor. Yerli yayınlarda da bu gözüküyor. Elime gelen doçentlik jürilerine baktığımda son derece sayı olarak fazla, içerik olarak son derece boş birbirinin tekrarı ve hiçbir özgünlüğü olmayan makale sayısındaki artış çok ciddi boyutlarda. O yüzden de istatistiklerle kendimizi kandırıyoruz, 4

7 SÖYLEŞİ eğer içeriğe, kaliteye bakmazsak. Bütün bu söylediklerimi de tabii gene yayınların ideolojik içerikli olup olmamasından bağımsız olarak söylüyorum. Yani gene eskilerde olduğu gibi devlet tercihleri doğrultusunda yazılmış fen sosyal bilimleri dalında makale, kitap olabilir ama bunların da kaliteli olması beklenir. O açıdan bakıldığında diyelim 1930 lu 1940 lı 1950 li yıllarda çıkmış sosyal bilim makaleleri her ne kadar o devrin ideolojisi doğrultusunda, bazen sipariş üzerine yazılmış makaleler olsa da onların kaliteleri bugün aynı doğrultuda yazılmış, yazdırılmış makalelerden daha yüksek oluyor genellikle. O zaman genel olarak da kalitede bir gelişmemişlik söz konusu diyebiliriz. T.K.: Türkiye de üniversite sayısı giderek artıyor, bu artış sosyal bilimler alanına ne tür etkilerde bulunacaktır? Gerek akademik insan gücü gerekse öğenciler açısından değerlendirebilir misiniz? A.K.:Üniversite sayısının artması yani yüksek öğrenim gören gençlerin oranın artması memnuniyet verici bir durum. Yani her lise mezununa dilediği dalda eğitim alma şansının verilmesi ve bu şansın değerlendirilmesi hoş. Dolayısıyla üniversite artışı konusunda bir tereddüt belirtmeden önce bunu belirtmek lazım. Fakat şu göz ardı edilmemeli ki, eğer yeni bir üniversitenin açılması sadece bir bina ve bir öğretim kadrosundan ibaret görülüyorsa ki Türkiye de git gide bunun da rekabete binmesi, her şehre, her kasabaya, her köye bir üniversite sloganı gibi ciddi anlamda eğitimin yaygınlaşması değil de, siyasal açıdan propaganda malzemesi olarak kullanılacak devlet eğitim programının çok fazla getirisi olacağına inanmıyorum. Vakıf üniversitelerinde de bir artış var bunların da devlet üniversiteleri kadar olmasa da kaliteleri belki hızlı kurulduklarından ve piyasaya rekabetçi bir şekilde atladıklarından tam arzu edilen düzeyde olmayabiliyor. İşin bu kısmı bir yana, diğer yandan üniversiteler kurulduğunda acaba Türkiye de daha fazla araştırma yapılıyor mu, daha fazla kaliteli akademisyen yetiştiriliyor mu, eğitimin yaygınlaşması acaba potansiyel olarak çok daha yaratıcı eleştirel düşünen işini beceren akademisyenlerin çıkmasına yardımcı olacak mı diye baktığımızda biraz karamsarım. Çünkü lisans, yüksek lisans ve doktora; eğitim kalitesinin git gide artan bu aşırı rekabetçi ortamında olması gereken düzeylerde olmayabiliyor. Ayrıca hem devlet açısından daha önemlisi, vakıf üniversitesi açısından serbest piyasa koşullarının belirlediği eğitim dallarında olanaklar genişliyor ama piyasanın şu anda ihtiyacı olmayan, orta ve uzun vadede ihtiyacı olacak dallarda eğitim belki çok fazla gelişmiyor. Sosyal bilim dalları olarak düşünecek olursak, bir devlet ya da vakıf üniversitesi çok sayıda sosyal bilim dalları açmıyor. Bildiğiniz gibi standart olarak bir işletme dalı açılıyor, iktisat açılıyor, bir psikoloji, bir hukuk bölümü açılıyor ama bir tarih bölümü Türkiye de çok popüler olmasına rağmen maalesef eğitimi çok da ciddiye alınmıyor, ne vakıf ne devlet üniversitelerinde. Sosyoloji de keza öyle. Psikoloji bölümünü geçici bir popülerlik sebebiyle her üniversite açıyor. Ama bir felsefe, bir coğrafya ya da disiplinler arası lisans, yüksek lisans programları talep yokluğu sebebiyle düşünülmüyor, düşünüldüğünde de geç kalınmış olacak. O bakımdan bunlar düşünüldüğünde temel bir takım sosyal bilim dalları geride kalmış oluyor, bu serbest piyasa ortamında. Bu serbest piyasa ortamında üniversite anlayışı, yüksek okul anlayışına dönüşüyor yani bir meslek edindirip öğrencileri mezun etmek. Oysa meslek okullarıyla üniversitelerin farkı var. Meslek okulundan kastım hukuk, tıp değil onlar da meslek okulu sonuçta ve bunlar yetiştiği zaman ne olacağı bilinen bölümler. Bu bölümler de zaman içerisinde değişmeyecek köklü programlara sahip. Bunların dışında üniversite eğitimi çok daha genel bir perspektif veren ve özel bir mesleğe yönelik olmayan bir eğitim verir. Ama Türkiye de eğitim hep meslek gibi algılanıyor. Bazen verilen diplomalardaki Eğer yeni bir üniversitenin açılması sadece bir bina ve bir öğretim kadrosundan ibaret görülüyorsa ki Türkiye de git gide bunun da rekabete binmesi, her şehre, her kasabaya, her köye bir üniversite sloganı gibi ciddi anlamda eğitimin yaygınlaşması değil de, siyasal açıdan propaganda malzemesi olarak kullanılacak devlet eğitim programının çok fazla getirisi olacağına inanmıyorum. 5

8 SÖYLEŞİ 1990 lı 2000 li yıllardan itibaren devletin, devlet üniversitelerine bakış açılarındaki genel değişme, genel bir değersizleştirme projesi, devlet üniversitelerini zayıf bir duruma itti ve devlet üniversitelerinde gerçekten iyi araştırmalar yapan sosyal bilimciler kendilerine vakıf üniversitelerinde yer aramaya başladılar. Vakıf üniversiteleri ilk etapta aslında devlet üniversitesindeki kaliteli sosyal bilimcileri bünyesinde toplayarak kendilerine piyasa içinde yer edinme çabasına düştüler. Bunların bir kısmı da gerçekleşti. Yani öğretim kadro olarak bakıldığında sosyal bilimlerde vakıf üniversitelerinde ciddi anlamda kaliteli ve ciddi araştırmalar yapan hocalar var.. ibareleri de gülümseyerek karşılıyorum. İktisat bölümünden mezun olan iktisatçı ilan ediliyor, siyaset biliminden mezun olan siyaset bilimci, sosyolojiden mezun olan sosyolog Bunlar birer meslek dalı olabilir yani iktisat bölümünden mezun olan iktisatçı olarak algılanmamalı. Nasıl ki hukuk bölümünden mezun olana avukat diyemiyorsak stajını bitirip bu mesleğe tam anlamıyla başlayana kadar, bir iktisat mezunu da o alanda iş yapıyor ve kabul görüyorsa ancak, iktisatçı olarak kabul edilmelidir. Yani diplomalara bu tarz ibareler konulması çok da geçerli olmaz. Çünkü bir iktisat mezununa iktisatçı demek ona verilen daha geniş eğitimi kısıtlamak anlamına geliyor. Ya da daha yeni mezun olan öğrencinin daha ne iş yapacağı belli değilken, ona meslek biçmek çok da gerçekçi gözükmüyor. Bu açıdan bakıldığında mimarlık bölümünden mezun olan birine mimar diploması verilince de bunu yadırgayabiliyorum. Çünkü birçoğu mimarlık mesleğinden farklı işler yapmak zorunda kalıyorlar. Diplomada onu mimar ilan etmek öğrencinin mimarlıktan başka bir alanda çalışamayacağı anlamına geliyor ki, bu üniversite eğitim amacına aykırı bence. Dediğim gibi genel bir yönlendirici eğitim politikasının, orta ve uzun vadede nasıl olması gerektiği toplumun ihtiyaçları doğrultusunda incelemeler yapılmadığı için, çok günübirlik ve darmadağınık şekilde gelişiyor Türkiye de üniversite sistemi. Bu sistemle de çok fazla bir yere varılabileceğini düşünmüyorum, özellikle de işe yarar araştırmalar yapılması açısından. Yani belki herkesin eline bir diploma verilecek, belki her öğrenci hak edecek o diplomayı ve onlara verilen öğrenim de kaliteli olacak fakat Türkiye nin ihtiyacı olan öğrenim verilmiş mi ve dünyadaki değişen pozisyonuna uygun bir ileriye uygun stratejik bir kavrayış var mı? Bunlara göre eğitimin nasıl şekilleneceğine yönelik bir tartışma var mı dediğimizde maalesef yok. Yani Türkiye de en büyük eksiklik yüksek eğitimin ne anlama geldiği, gelmesi gerektiği, nelere önem verilmesi gerektiği konusunda kamuoyunda ve üniversitelerin içinde genel bir tartışmanın olmaması büyük bir eksiklik. T.K: Vakıf Üniversiteleri sosyal bilimler alanında nerede duruyor? A.K: İlginç bir yerde duruyorlar. Baktığımda vakıf üniversitelerinin, sosyal bilimlerde nerdeyse bir öncü pozisyonu varmış gibi gözüküyor. Yani eski devirde sadece devlet üniversitelerinin olduğu zamanlarda diyelim, bir İstanbul Üniversitesi nin sosyal bilimler dalları, İstanbul Hukuk, iktisat eğitiminin, sosyoloji eğitiminin önemli bir yeri ve kalitesi vardı. Ankara da keza Dil Tarih Coğrafya Fakültesi ve Siyasal Bilgiler Fakültesi dendiğinde Türkiye de, en kaliteli sosyal bilimler dalında eğitim veren kurumlar dalında gözüküyordu. ODTÜ bu yarışa geç girmesine rağmen kısa bir sürede, 70 li yıllardan yakın zamana kadar, yine sosyal bilim dallarında önemli araştırmalar yapmış ve yine önemli hocalara sahip üniversiteydi. Boğaziçi Üniversitesi, devlet kontrolüne geçtiği 1970 lerden beri, devlet üniversiteleri içinde sosyal bilimler alanında belki en önde gelen devlet kurumlarından bir tanesi. Fakat 1990 lı 2000 li yıllardan itibaren devletin, devlet üniversitelerine bakış açılarındaki genel değişme, genel bir değersizleştirme projesi, devlet üniversitelerini zayıf bir duruma itti ve devlet üniversitelerinde gerçekten iyi araştırmalar yapan sosyal bilimciler kendilerine vakıf üniversitelerinde yer aramaya başladılar. Vakıf üniversiteleri ilk etapta aslında devlet üniversitesindeki kaliteli sosyal bilimcileri bünyesinde toplayarak kendilerine piyasa içinde yer edinme çabasına düştüler. Bunların bir kısmı da gerçekleşti. Yani öğretim kadro olarak bakıldığında sosyal bilimlerde vakıf üniversitelerinde ciddi anlamda kaliteli ve ciddi araştırmalar yapan hocalar var. Belki de sadece akademik olarak bakmamak lazım. Bu vakıf üniversitelerinin bazılarında, çok ciddi akademik kitaplar çıkaran, 6

9 7 çok güzel yayınevleri var. Şu an devlet üniversiteleri içinde akademik yayın yapan bir tek Boğaziçi üniversitesi kaldı. İşin böyle bir boyutu da var. Eskiden gerek akademik dergi, gerek akademik kitap olarak düşündüğümüzde 1980 lere kadar ciddi akademik kitapların önemli bir kısmının üniversiteler tarafından yayınlandığı görülürken 1980 darbesinin getirdikleri de etkili oldu bu yayında. Üniversite yayınları hemen hemen sıfıra düştü. Git gide özel yayıncılık işleri gelişmeye başladı ve Türkiye de bugün üniversite dışında ciddi bir akademik yayıncılık var. Ciddi akademik yayınevleri özellikle 1980 sonrası ve 1990 sonrası gelişmeye başladılar ve şu anda akademik yayın piyasasında öncü roldeler. Mesela bu üniversitelerin elindeki bir akademik potansiyeli de aslında kendilerine devşirmesi anlamına geliyor. Üniversitelerin parlaması değil de üniversitelerin içinde gerek vakıf gerek devlet üniversitelerinin içindeki akademisyenlerin özel yayınevlerini beslemesi ve bu yayıncılıkta ilerlemesi gibi bir durum oldu. Bu da tek tek yayın yapan akademisyenler ve böyle başarılı yayınevleri açısından da gurur verici bir şey ama genel olarak bakıldığında üniversite yayıncılığının ölmüş olması genel anlamda ciddi potansiyel tehlikeler içeriyor ilerde. Çünkü üniversiteler her zaman toplumun talep etmeyeceği işlerle de uğraşabilirler ve yayınlayabilirler. Özel yayın evleri toplumun talep etmediği yayınları yayınlamakla yükümlü değildir. Özel yayınevininin çıkardığı akademik dergi belki ister istemez daha popüler ve satış işini yapabilecek yetenekte olması gereken yayınlar oluyor. Belki gene toplum katında çok popüler olmayan ama ciddi anlamdaki akademik araştırmaların Türkiye içinde yayını belki kısıtlı olmaya başladı. Bu ileride belki daha ciddi bir boyut arz edebilir, şu an olmasa bile ileride olabilir. Yani sosyal bilim dalı alanında şöyle örnekler verebilirim. Görsel malzemeleri olan ve baskı fiyatları SÖYLEŞİ yükselen, doğal olarak özel yayınevleri sosyal bilim kitaplarını basmakta çok nazlı davranıyorlar. Yani diyelim bir mimarlık tarihi ile ilgili, bir sanat tarihi ile ilgili bir kitap. İçinde renkli ve ya siyah beyaz kaliteli resimleri olan bir kitap baskı ücretlerini artırdığı ve kitabın maliyetini arttırdığı için özel yayınevleri bu işlere çok sıcak bakmıyorlar. Diyelim ki ciddi bir üniversite yayınevleri bu işleri çok daha para beklentisi olmadan yapabilecekken böyle bir işe girmedikleri için bu tip yayınlar Türkiye de hep arkadan geliyor ya da böyle yayınları satış kaygısı olmayan büyük bankalar üstleniyor. Yapı Kredi nin yayınları şu an aklıma gelen yayınlardan. Yani bu konumuzla sanki bağlantılı değilmiş gibi gözüküyor ilk anda ama akademisyenlerin yaptığı çalışmaların kamuoyu önünde ne kadar görülmesi demektir YÖK sonrası tamamıyla bir akademik dergi ve yabancı akademik dergi ile endekslendiği için öncelikli olan Türkiye deki akademik olan ya da olmayan okurun sunumuna beğenisine sunulmuş olan yayınlarda ciddi bir şey kısıtlamayı getiriyor. Daha birçok akademisyen kendi akademik pozisyonunu muhafaza edebilmek için kendisine dayatılmış koşulları yerine getirmek zorunda, bugün itibariyle ve yakın gelecek itibariyle. Bu da onları yapmak istedikleri yayınlardan alıkoyabilir. Türkiye içinde yapmak isteseler de belki yayın yapamayacak hale gelmelerine neden olabilir çünkü burada bu istekler ile karşılıkları arasında çok büyük uçurum var. Evrensel açıdan ses getirici sosyal bilimler ve fen bilimleri alanında araştırmalar yapılacak ve yayınlanacaksa, bu gayet güzel ve ideal. Ben bunu ciddi anlamda desteklerim fakat böyle bir idealin arkasında büyük araştırma projeleri, araştırma fonları, akademisyenleri ciddi anlamda besleyecek bütün araç gereçler; laboratuar, kütüphane vs. olmadan dünya çapında bir şey beklemek, Türkiye deki akademisyenlere çok büyük haksızlık oluyor. Dünya içinde rekabete girdiğiniz Evrensel açıdan ses getirici sosyal bilimler ve fen bilimleri alanında araştırmalar yapılacak ve yayınlanacaksa, bu gayet güzel ve ideal. Ben bunu ciddi anlamda desteklerim fakat böyle bir idealin arkasında büyük araştırma projeleri, araştırma fonları, akademisyenleri ciddi anlamda besleyecek bütün araç gereçler; laboratuar, kütüphane vs. olmadan dünya çapında bir şey beklemek, Türkiye deki akademisyenlere çok büyük haksızlık oluyor.

10 SÖYLEŞİ Sosyal bilimlerin geleceği konusunda iyimser olmak için bir neden de tarihçilik! Bu konu ile ilgili olduğum için dikkatli davranıyorum, neler çıktı ve kaliteleri nedir konusunda Eskiye oranla kıyas kabul etmeyecek birçok kaliteli ve çok değişik ve hoş akademik tarih kitapları çıkmaya başladı. Tarih kitaplarının yayını çok çok fazla Onların içinde ciddi bir oran teşkil ediyor mu ya da bu oran artıyor mu o konuda bir şey diyemeyeceğim. Çok hızlı bir tarih yayıncılığı var. bu tip yayınları yapan akademisyenlerin çoğu nerede, hangi kurumlarda çalışıyor denildiği zaman çok ciddi araştırma kütüphaneleri olan, çok ciddi araştırma fonları ile desteklenen üniversiteler olduğunu fark ediyorsunuz. Türkiye de böyle bir durum yok. Böyle olmadan da bu tip kaliteli yayınlar beklemek bence büyük bir hayalperestlik. 30 yıl boyunca da gördüğümüz bu lerden bu günlerle kadar baktığımız sayı olarak artmış yayınlar içerik olarak zayıf yayınlar Türk kamuoyunu çok da fazla ilgilendirmeyen, dünya kamuoyunu hiç ilgilendirmeyen yayınlar çıkıyor. Birbirinin tekrarı yayınlar çıkıyor. O anlamda da kalıcı bir şeyler belki daha az yayınlanıyor. Eskiden bu oran çok çok mu yüksekti de bu hale geldi, onu söylemiyorum ama bu tip politika sadece sayıya önem vermiş oldu ama kalite açısından büyük eksikliklerimiz var. Bu kaliteyi arttıracak yöntemler de tartışılmıyor, eğitime de para verilmiyor. Baktığımız zaman dünya sıralamasında Türkiye devlet olarak eğitime neredeyse en az payı ayırmış olan ülkelerden bir tanesi. Böyle bir ortamda o zaman istediğiniz kadar üniversite sayısını ve üniversiteye giden genç sayısını arttırın, kaliteli bir eğitim ve donanımlı bir bir üniversiteli yaratma işiniz çok hayal olacak çünkü bu iş neresinden bakarsanız bakın çok ciddi paralara mal olan bir şey. T.K.: Türkiye de sosyal bilimlerin geleceği konusunda görüşlerinizi alabilir miyiz? A.K.: Şimdi bütün bu söylediklerimden gelecek hakkında çok da iyimser görüşlere sahip olmadığım ortaya çıkabilir. Genel olarak çok iyimser biri değilim fakat iyimser olmam gerektiği konusunda kararlıyım bir şekilde ve iyimser olmayı hak ettirici bazı göstergeler de yok değil. Türkiye de 40 yıldan beri gözlediğim bir durum olarak, o zamanlar daha az akademik içerikli çeviri veya özgün kitap çıkarken Türkiye de, 40 yıl sonra bugün, hızla artan oranlarda sosyal bilimlerde akademik içerikli kitaplar çıktığını görüyorum. Bu aslında ilerisi için olumlu bir şey. Eskiden çok daha az kitap çevrilirken, Türkiye de bugün o oran çok yükseldi. Piyasada ciddi anlamda kaliteli ciddi çeviri akademik kitaplar var. Bu hemen hemen her dalı kapsıyor. Benim şahsen ilgilendiğim dallar değil, sadece baktığım zaman, piyasada çok ciddi anlamda sosyal bilimler alanında yayın faaliyeti var Türkiye de. Bu çok sevindirici bir şey ilerisi için. Üniversitelerin artışı ve belki ileride buradaki eğitimin kaliteli olması, yine kaliteli sosyal bilim camiasını doğurmuş olacak ki bu da iyi bir şey. Mesela sosyal bilimlerin geleceği konusunda iyimser olmak için bir neden de tarihçilik! Bu konu ile ilgili olduğum için dikkatli davranıyorum, neler çıktı ve kaliteleri nedir konusunda Eskiye oranla kıyas kabul etmeyecek birçok kaliteli ve çok değişik ve hoş akademik tarih kitapları çıkmaya başladı. Tarih kitaplarının yayını çok çok fazla Onların içinde ciddi bir oran teşkil ediyor mu ya da bu oran artıyor mu o konuda bir şey diyemeyeceğim. Çok hızlı bir tarih yayıncılığı var. Epey bir kısmı son derece lüzumsuz, kalıcı olmayan, tekrarlı vs. onları kenara koyuyorum. Ama eskiden olmadığı kadar özgün tarih kitapları, tarih konusunda yayınlar çıkmaya başladı. Tarihçilik o bakımdan çok gelişti. Bu tarihçiliği, bu hale koyan akademisyenlerin de önemli bir kısmı ya Türkiye de doğrudan tarih bölümlerinde okumamış ya da hemen hemen Türkiye de hiç okumamış kesimden oluşuyor. Bu taraftan bakınca karamsarlığı depreştirecek bir şey var çünkü ciddi, güzel araştırma yapan tarihçiler Türk üniversitelerinin ürünü mü dendiğinde bu cevap evet değil ama Türkiye de tarihçiliğin belki son yılda büyük bir atılım yaptığını söyleyebilirim sosyal bilimler açısından. Siyaset bilimi açısından evet ama bir tarihçilik kadar değil. Benim gördüğüm sosyolojide de eskiye oranla büyük bir gelişme var ama tarihçilikle kıyas kabul etmez yine bana sorarsanız. Bu konuda hukukta da ciddi anlamda değişik özgün çalışmalar gözüme çarpıyor. Oranlarının daha yüksek olmasını isterdim, beklerdim. Mesela 8

11 SÖYLEŞİ benim eksik olarak gördüğüm bu kadar öğrenci talebi olmasına rağmen psikoloji konusunda çok ciddi bir akademik yayının atılımının olmayışı. O konuda bir zayıflık gözüküyor. Felsefe konusunda ciddi bir boşluk var. Eskiye oranla akademik yayınların artış kaydetmesine rağmen. Düşündüğüm zaman aklıma bu tarihçilik ve sosyal bilimlerde önemli atılım yapmış dal olarak geliyor. Bu da benim sosyal bilimler konusunda iyimser olmamı teşvik eden unsurlardan bir tanesi. Ama bu Türkiye de tam anlamıyla kökleştiği anlamına ya da dış kaynak kuruduğunda acaba burada devam edecek bir şey var mı diye bakıldığında o zaman biraz karamsar olabiliyor insan. Sosyal bilimlerin geleceğinin bir şekilde çok ciddi kütüphane reformuyla gerçekleşeceğini düşünüyorum. O konuda iyimser olmak istediğim için belki şunu söyleyeyim. Kütüphanelerin durumu biraz iyileşiyor gibi hizmet açısından. Sosyal bilimlerde diyelim Türkiye de yayınlanmış kitapların ve dergilerin kolay ulaşılması önemli bir şey. Yani her bir şey yabancı yayınlardan takip edilmeyeceği için özellikle tarihsel sosyoloji ya da Türkiye deki bir takım işlerin tarihi konusunda çalışma yapacaksınız. Bu hukuk tarihi olabilir, mimarlık tarihi olabilir vs. arşivlerin ve kütüphanelerin iyi olması ön koşul. Yani aradığınız bir eski gazeteye, bir eski dergiye diyelim mimarlık tarihi ile uğraşıyorsanız, planlara, şehir planlarından tutun, bina planlarına skeçlere arşivlere ulaşabilmeniz gerekli. Türkiye de yakın zamana kadar bu kolay değildi. Kütüphaneler çok köhneydi ve birer kitap deposu dışında bir şey değildiler. Fakat şimdi dijital devrim onları da bir şekilde dönüştürdü ve bir takım kütüphaneler içerik açısından zengin kitap depolar oldu, öyle diyelim, eski kitap depolarındaki bu eski gazeteleri, dergileri dijital ortama aktarmaya başladılar. Bu da yayınların daha kolay erişilebilir ve kullanılabilir olmasını sağladı ki bu sosyal bilimcileri memnun eden bir şey ama bu durumu dışarıdaki benzerleri ile kıyasladığımızda yine çok gerilerdeyiz. Yani örnek veriyim bugün birçok ülkenin gazetelerini eski gazetelerini 100 yıl 150 yıl önceki gazeteleri internet ortamından bakmanız indirmeniz kullanmanız, eski kitapların dijital versiyonlarını çok kolay indirmeniz ve kullanmanız mümkünken bu henüz Türkiye de gerçekleşmedi. Çok kısıtlı sayıda gerçekleşti, bu da yine Türkiye de sosyal bilimlerin bu tip yönlerinde araştırma yapacak olanların önünde büyük bir engel ve bunlar iyi muhafaza edilmediği zamanlarda da ya da hor kullanıldığında yok olabilecek kaynaklar olduğundan bunların bir an önce dijital ortama geçirilmesi ve kullanıcıya sunulması gerekiyor. İyimser olabilecekken mesela beni hep kuşkulandıran işlerden bir tanesi, belki son olarak bunu söyleyeyim, ben yabancı yayınlarla oldukça ilgili olan bir insanım ve öğrencilik yıllarından itibaren yurt dışındaki yayınları posta yoluyla da tedarik etmiş olan biriyim. Türkiye ekonomik açıdan en dar boğazda olduğu yılarda, 70li yıllarda bile, özel şahısların yaptığı kitap ithalatı üzerinde bir vergilendirme ya da bir kısıtlama yoktu ama şimdi belki gümrük duvarlarının kalktığı ortamda bu çok daha kolay diye düşünecekken devletin yurt dışından gelen kitaplara yine vergi koyması gündeme gelmiş oldu. Yani kitaplardan vergi alınıyor. Bir de son uygulamayla ancak iki ayda bir yurt dışından böyle kitap getirtebiliyorsunuz ki bu ciddi anlamda kişisel kütüphanelerin engellenmesi anlamına geliyor. Devlet kütüphanelerinin dışarıdan çok fazla kitap almadığını, üniversite dışı devlet kütüphanelerinin hemen hemen hiç almadığını düşünecek olursanız burada ciddi anlamda yine sıkıntılar baş göstermeye başladı diyebilirsiniz. T.K.: Değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederiz. Bugün birçok ülkenin gazetelerini eski gazetelerini 100 yıl 150 yıl önceki gazeteleri internet ortamından bakmanız indirmeniz kullanmanız, eski kitapların dijital versiyonlarını çok kolay indirmeniz ve kullanmanız mümkünken bu henüz Türkiye de gerçekleşmedi. 9

12 DOSYA Lisansüstü Eğitim Daha konuşmaya yeni başladığımız zamanlarda başlayan bir sorudur Büyüyünce ne olacaksın? Oysa ki hayatımıza dair verdiğimiz en önemli kararlardandır meslek seçimi. Bu soru çeşitli zamanlarda, çeşitli biçimlerde karşımıza çıkar. Üniversite sınavına girdiğimiz anda bu soru bir anda ciddiyet kazanır çünkü artık zamanıdır meslek seçiminin. Sonrasında 3. Sınıftan itibaren bu soru okul bitince ne yapacağım a dönüşür. Kimi öğrenci okuduğu alanda sektörel bir kariyer kararı verirken, kimi öğrenci de akademik kariyer kararı verir. Akademik kariyer planları içinde olanlar için de bugünler son derece önemli; çünkü lisansüstü eğitim başvurularının yapıldığı tarihlerdeyiz. Öncelikle geleceğiniz için akademik dünyanın doğru olduğuna inanıyorsanız, uzmanlaşmak istediğiniz alan ne olursa olsun öncelikle yerine getirmeniz gereken bazı şartlar var. Bunlardan ilki ÖSYM nin yılda iki kez düzenlemiş olduğu ve 3 yıl geçerliliği olan ALES (Akademik Personel ve Lisanüstü Eğitimi Giriş Sınavı). Bu sınav sözel ve sayısal olmak üzere iki bölümden oluşuyor ve toplamda 200 soru. Sınav sonucunda sayısal, eşit ağırlıklı ve sözel olmak üzere üç farklı türde puan hesaplanıyoor. İkinci olarak yapmanız gereken bir dil sınavına girerek İngilizce seviyenizi belgelemek olacaktır. Her okulun kabul ettiği dil sınavı farklı olmakla birlikte, istedikleri puanda farklılık gösterebiliyor. ALES ve dil puanına ek olarak bazı okullar mezuniyet ortalaması içinde bazı şartlar arıyor. Bu şartlara ek olarak bazı üniversiteler başvurularda referans mektubu ve niyet mektubu istemekte. Aşağıdaki koşullar ve tarihler yüksek lisans başvuruları için geçerli olup, başvuru süresi dolan okulları içermiyor. Atılım Üniversitesi Araştırma: Burçe Boyraz Atılım Üniversitesi nin Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri Enstirüleri bulunuyor. Sosyal Bilimler Enstitüsü nde Tezli ve Tezsiz İşletme Yönetimi, Finansman, Uluslararası İlişkiler, Avrupa Birliği, İngiliz Dili ve Edebiyatı, Çeviri Bilimi, Uygulamalı İktisat, Turizm İşletmeciliği, Kamu Hukuku, Bankacılık, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi, Sağlık Kurumları İşletmeciliği, Yerel Yönetimler, İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı, alanlarında yüksek lisans programları 10

13 11 DOSYA - Lisansüstü Eğitim ATILIM ÜNİVERSİTESİ bulunuyor. Atılım Ünivertsitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü nün doktora programları ise Politik Ekonomi, İngiliz Kültürü ve Edebiyatı ile Genel İşletme Doktora Programı. Atılım Ünivesitesi nde Yüksek Lisans Programları için dersler hafta içi 18:30-21:30 saatleri arasında enstitü binasındaki dersliklerde yapılyor Akademik Yılı Güz Dönemi Başvuru ve Kayıt tarihleri ise şöyle: Yeni Kayıt için Başvuru Tarihleri: 01 Ağustos - 08 Eylül 2011 Yüksek Lisans Mülakatı: 12 Eylül 2011 Saat 10:30 Yüksek Lisans Öğrenim Ücreti Ödeme ve Ders Kayıt Tarihleri: Eylül 2011 Yüksek Lisans Derslerin Başlaması: 19 Eylül 2011 Doktora Mülakatı: Eylül 2011 Saat 10:30 Doktora Öğrenim Ücreti Ödeme ve Ders Kayıt Tarihleri: Eylül 2011 Doktora Derslerin Başlaması: 26 Eylül Akademik Yılı Bahar Dönemi Başvuru ve Kayıtları: Yeni Kayıt İçin Başvuru Tarihleri: Ocak 2012 Mülakat Tarihi: 31 Ocak 2012 Saat 10:30 Öğrenim Ücreti Ödeme ve Kayıt Tarihleri: Şubat 2012 Ders Kaydı: Şubat 2012 Derslerin Başlaması: 13 Şubat 2012 Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans ve Doktora Programına başvuru için gerekli belge ve puanlara Atılım Üniversitesi web sayfasından ulaşmak mümkün. Atılım Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü nde açılan Yüksek Lisans Programları ise şöyle: Bilgisayar Mühendisliği, Elektrik - Elektronik Mühendisliği, İnşaat Mühendisliği, Tünelcilik ve Yeraltı Yapıları, Mekatronik Mühendisliği, İmalat (Üretim) Mühendisliği, Yazılım Mühendisliği, Endüstri Mühendisliği, Metalurji ve Malzeme Mühendisliği, Bilişim Sistemleri Mühendisliği, Bilgi Teknolojileri Hizmet Yönetimi. Fen Bilimleri Enstitüsü nün Yüksek Lisans Programları Tezli veya Tezsiz yapılabiliyor. Eğitim dili ise İngilizce. Fen Bilimleri Enstitüsü için öenmli tarihler ise şunlar: Güz Dönemi Başvuruları için; 26 Ağustos 2011 Sonbahar 2011 ( /I) dönemi için lisansüstü başvuruların son günü 06 Eylül :30 Yüksek Lisans Programları için Atılım Üniversitesi İngilizce Yeterlik Sınavı (Hazırlık Okulu) 06 Eylül 2011 Doktora başvurularının Enstitü tarafından MODES EABD Başkanlığına iletilmesi için son gün 07 Eylül 2011 İngilizce Yeterlik Sınav Sonuçlarının İlanı 07 Eylül 2011 Yüksek Lisans başvurularının Enstitü tarafından EABD Başkanlıklarına iletilmesi için son gün

14 12 DOSYA - Lisansüstü Eğitim 07 Eylül :30 Mülakat Doktora Programı (MODES EABD Başkanlığı) 08 Eylül :30 Mülakat Yüksek Lisans Programları (EABD Başkanlıkları) 09 Eylül 2011 Lisansüstü kabul/red sonuçlarının; EABD Başkanlıklarınca aday öğrencilere bildirilerek, sonuçların Enstitüye iletilmesi için son gün Eylül 2011Kesin kayıt için gerekli evrakların Enstitüye iletilmesi için son gün (Ayrıca başvuru sırasında fotokopileri verilen tüm evrakların asılları ya da aslı gibi onaylı kopyaları da teslim edilecektir) 14 Eylül 2011 Enstitünün; lisansüstü kabul/ red sonuçlarını evrakları ile birlikte Öğrenci İşleri Müdürlüğü ne teslimi için son gün Eylül 2011 Etkileşimli kayıtlar ve danışman onayları: Lisansüstü danışmanlarla görüşme, Öğrenim ücretini ödeme, Saptanan öğrenim ücretinin yatırılarak edu.tr/ adresinden ders seçiminin yapılması, Ders kayıt işlemlerinin tamamlanması; seçilen derslerin danışmana onaylatılarak ders kayıt formunun öğrenci ve danışman tarafından imzalanması. Bahar Dönemi başvuruları için; 27 Ocak 2012 İlkbahar 2012 ( / II) dönemi için lisansüstü başvuruların son günü 30 Ocak :30 Yüksek Lisans Programları için Atılım Üniversitesi İngilizce Yeterlik Sınavı (Hazırlık Okulu) 30 Ocak 2012 Doktora başvurularının Enstitü tarafından MODES EABD Başkanlığına iletilmesi için son gün, 31 Ocak :30 Doktora Programı Mülakatı (MODES EABD Başkanlığı) 31 Ocak 2012 İngilizce Yeterlik Sınav Sonuçlarının İlanı 31 Ocak 2012 Yüksek Lisans başvurularının Enstitü tarafından EABD Başkanlıklarına iletilmesi için son gün 01 Şubat :30 Yüksek Lisans Programları Mülakatları (EABD Başkanlıkları) 03 Şubat 2012 Lisansüstü kabul/red sonuçlarının; EABD Başkanlıklarınca aday öğrencilere bildirilerek, sonuçların Enstitüye iletilmesi için son gün Şubat 2012 Kesin kayıt için gerekli evrakların Enstitüye iletilmesi için son gün (Ayrıca başvuru sırasında fotokopileri verilen tüm evrakların asılları ya da aslı gibi onaylı kopyaları da teslim edilecektir) 08 Şubat 2012 Enstitünün; lisansüstü kabul/ red sonuçlarını evrakları ile birlikte Öğrenci İşleri Müdürlüğü ne teslimi için son gün Şubat 2012 Etkileşimli kayıtlar ve danışman onayları; Lisansüstü danışmanlarla görüşme, Öğrenim ücretini ödeme, Saptanan öğrenim ücretinin yatırılarak edu.tr/ adresinden ders seçiminin yapılması, Ders kayıt işlemlerinin tamamlanması; seçilen derslerin danışmana onaylatılarak ders kayıt formunun öğrenci ve danışman tarafından imzalanması. Anadolu Üniversitesi Anadolu Üniversitesi bünyesinde Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Engelliler Araştırma Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü, İletişim Bilimleri Enstitüsü, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Uydu ve Uzay Bilimleri Enstitüsü bulunuyor. Tüm enstitülere yüksek lisans başvurusunda bulunmak için lisans mezuniyet ortalamasının 4.00 üzerinden 2.00, 100 üzerinden 50 olması, ALES ten ilgili puan türünde en az 60 puan almış olmak (Güzel Sanatlar Enstitüsü nde ALES şartı aranmadığından yetenek sınavının %50 si alınacaktır) ve KPDS veya ÜDS den en az 55 puan almış olmak gerekiyor. Adayların değerlendirilmesinde yabancı dil puanı %25, ALES puanı %50, mezuniyet notu %25 etkili oluyor. Ankara Üniversitesi Ankara Üniversitesi bünyesinde Adli Bilimler Enstitüsü, Biyoteknoloji Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü, Hepatoloji Enstitüsü, Hızlandırıcı Teknolojileri Enstitüsü, Kök Hücre Enstitüsü, Nükleer Bilimler Enstitüsü, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Su Yönetimi Enstitüsü ve Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü bulunuyor. Eğitim Bilimleri Enstitüsü ne başvurular 27 Haziran- 1 Temmuz 2011tarihleri arasında yapılacak olup Biyoteknoloji Enstitüsü nün başvuruları 17 Mayıs 2011 tarihinde son buldu. Diğer enstitülerin başvuru tarihleriyle ilgili henüz bir bilgi yoktur. Adli Bilimler Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü ne başvuruda bulunmak için ilgili puan türünde ALES ten en az 55 puan ve

15 13 DOSYA - Lisansüstü Eğitim ÜDS den en az 50 puan almış olmak gerekiyor. Adayların değerlendirilmesinde ALES puanının %50si, lisans not ortalamasının %20si ve mülakat sonucunun %30u dikkate alınıyor. Adayın başarılı sayılması için 100 tam puan üzerinden en az 65 puan alması gerekiyor. Çankaya Üniversitesi Çankaya Üniversitesi bünyesinde Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Fen Bilimleri Enstitüsü bulunuyor. 20 Haziran- 8 Temmuz 2011 tarihleri arasında Sosyal Bilimler Enstitüsü ne başvurular kabul edilecek olup Fen Bilimleri Enstitüsü tarihleri duyurulmadı. Enstitülere başvuruda bulunmak için ALES ten ilgili puan türünde en az 55 puan almış olmak, ÜDS den 50 veya KPDS den 70 puan almış olmak gerekiyor. Program ücretleri TL ile TL arasında değişiyor. Bu ücrete ek olarak kayıt sırasında 500 TL yatırılması gerekiyor. Çağ Üniversitesi Çağ Üniversitesi bünyesinde Sosyal Bilimler Enstitüsü bulunuyor. 01 Haziran Ekim 2011 tarihleri arasında kayıtlar yapılacak. Tüm lisansüstü programlara ALES sonucu, mezuniyet not ortalaması ve mülakat sonucu dikkate alınarak öğrenci kabul edilecek. Adayların değerlendirilmesin ALES puanı %50, mülakat %30 ve mezuniyet not ortalaması %20 etkili olmaktadır. %25 ve %50 burslu öğrenci kabulü yapılacak. Dokuz Eylül Üniversitesi Dokuz Eylül Üniversitesi bünyesinde Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Din Bilimleri Araştırma Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Hemodiyaliz-Transplantasyon Enstitüsü, Onkoloji Enstitüsü, Sağlık Bilimleri Enstitüsü ve Sosyal Bilimler Enstitüsü bulunuyor. 27 Haziran-22 Ağustos 2011 tarihleri arasında başvurular kabul edilecek olup başvuruda bulunacak adayların ALES ten ilgili puan türünde en az 55 puan almış olması gerekiyor. Adayların değerlendirilmesinde değerlendirme notlarının %25i, lisans not ortalamasının %25i ve ALES puanının %50si etkili olacak. Ege Üniversitesi Ege Üniversitesi bünyesinde Fen Bilimleri Enstitüsü, Güneş Enerjisi Enstitüsü, Madde Bağımlılığı, Toksikoloji ve İlaç Bilimleri Enstitüsü, Nükleer Bilimler Enstitüsü, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü ve Uluslararası Bilgisayar Enstitüsü bulunuyor. Başvurular yabancı dil muafiyet belgesi olmayanlar için 23 Mayıs Haziran 2011 ve olanlar için 23 Mayıs Haziran 2011 tarihleri arasında yapılacak.

16 14 DOSYA - Lisansüstü Eğitim Enstitülere başvuruda bulunmak için ALES ten ilgili puan türünde en az 55 puan almış olmak, lisans eğitimini yabancı dilde yaptığını gösterir belge veya KPDS veya ÜDS den en az 50 puan veya eşdeğer bir sınavdan yeterli puan almış olmak gerekiyor. Hacettepe Üniversitesi Hacettepe Üniversitesi bünyesinde Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Bilişim Enstitüsü, Çocuk Sağlığı Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Halk Sağlığı Enstitüsü, Nörolojik Bilimler ve Psikiyatri Enstitüsü, Nüfus Etütleri Enstitüsü, Nükleer Bilimler Enstitüsü, Onkoloji Enstitüsü, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü bulunuyor. 20 Haziran Temmuz 2011 tarihleri arasında başvuru kabulü yapılacak. Enstitülere başvuruda bulunmak için ilgili puan türünde ALES ten 55 puan almış olmak (bu puan bazı bölümlerde farklılık göstermektedir), gerekli dil puanını sağlamış olmak ve bazı bölümlerin gerektirdiği mezuniyet not ortalamasına sahip olmak gerekiyor. Bilkent Üniversitesi Bilkent Üniversitesi bünyesinde Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Mühendislik ve Fen Bilimleri Enstitüsü ve Müzik ve Sahne Sanatları Enstitüsü bulunuyor. Vakıf üniversitesi olan Bilkent Üniversitesi nin program ücretleri TL dir. Enstitülere başvuruda bulunmak için mezuniyet not ortalamasının 4.00 üzerinden en az 2.30 olması, ALES ilgili puan türünde en az 55 puan almış olunması ve TOEFL (213 CBT / 82 ibt / 550 PBT ve TWE 4.00) veya IELTS (6.5) veya FCE (C) or ÜDS (87) puan almış olunması gerekiyor. Bilgi Üniversitesi Bilgi Üniversitesi bünyesinde Fen Bilimleri Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Avrupa Birliği Enstitüsü bulunuyor. Enstitülere başvuru tarihleri bölümlere göre farklılık gösteriyor ve koşullar ve ücretler de bölümlere göre değişiyor. İzmir Ekonomi Üniversitesi İzmir Ekonomi Üniversitesi bünyesinde Fen Bilimleri Enstitüsü ve Sosyal Bilimler Enstitüsü bulunuyor. 19 Ağustos 2011 tarihi başvuruların son günü olarak belirlenmiş. Başvuruda bulunmak için en az ilgili puan türünde ALES ten 60 puan almış olmak gerekiyor. Kadir Has Üniversitesi Kadir Has Üniversitesi bünyesinde Sosyal Bilimler Enstitüsü bulunuyor. Program ücretleri TL + KDV dir. Son başvuru tarihi 7 Eylül ve üniversitenin çeşitli burs imkânları mevcut. Adayların başvuruda bulunabilmesi için gerekli koşullar bölümden bölüme farklılık gösteriyor. Maltepe Üniversitesi Maltepe Üniversitesi bünyesinde Fen Bilimleri Enstitüsü, Sağlık Bilimleri Enstitüsü ve Sosyal Bilimler Enstitüsü bulunuyor. Öğrenim ücretleri 5.445,00 TL ile ,00 TL arasında değişiyor. Başvurular 5 Eylül 2011 tarihine kadar devam edecek olup, başvuruda bulunmak için adayların ALES ten ilgili puan türünde en az 55 puan alması, KPDS veya ÜDS den en az 60 puan almış olması gerekiyor. Çeşitli burs imkânları mevcut. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ondokuz Mayıs Üniversitesi bünyesinde Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Güzel Sanatlar Enstitüsü bulunuyor. Başvurular Ağustos 2011 tarihleri arasında yapılacak olup başvuru koşulları programlara göre farklılık gösteriyor. Ufuk Üniversitesi Ufuk Üniversitesi bünyesinde Sosyal Bilimler Enstitüsü bulunuyor ve başvurular Eylül ayı içerisinde yapılacak. Ufuk Üniversitesi nde başvurulan bölüm ne olursa olsun ALES te herhangi bir puan türünde 55 almak gerekiyor ve yanlızca tezli programlar için KPDS ve ÜDS den 50 puan alış olma şartı aranıyor. Eğer KPDS veya ÜDS ye girmediyseniz tezsiz başvuru yapıp 1 yıl sonra tezli programa geçiş yapabiliyorsunuz.

17 ÜNİVERSİTELERİMİZ Bahçeşehir den Araştırma Yöntem Okulu Bahçeşehir Üniversitesi, New York Üniversitesi (NYU) öğretim üyesi Doç. Dr. Selçuk R. Şirin başkanlığında NYU- Bahçeşehir Ortak Araştırma Projesi ni hayata geçiriyor. Artık Türkiye nin araştırmacıları Bahçeşehir Üniversitesi nde yetişecek. Projeyle ilgili çok heyecanlı olduklarını belirterek sözlerine başlayan New York Üniversitesi uygulamalı psikoloji bölüm başkanı Jacqueline Mattis bu proje NYU Uygulamalı Psikoloji Bölümü ve Bahçeşehir Üniversitesi nin ilişkileri derinleştirecektir. Biz bundan büyük mutluluk duyuyoruz dedi. Matis projenin önemini ise şu sözlerle anlattı: Bundan sonra araştırmalar artık daha öncekiler gibi soyut olarak kalmayacak, daha dönüştürücü olacak. Bizim araştırmalarımız öğrencilerin, ailelerin ve toplumların hayatlarını iyi yönde dönüştürmek için yapılacak çalışmalar olacak. Ortak Araştırmalar Projesi nin Başkanı Doç. Dr. Selçuk Şirin bu proje için 3 yıl ön hazırlık yaptıklarını belirterek, tek amacımız Türkiye deki araştırmacı kapasitesini hem nicelik hem de nitelik olarak artırmak; finans sektöründen eğitime, siyasetten pazarlamaya birçok sektörde veri toplamak isteyenlere araştırma Know-How unu kurmak... dedi. Bu projeyle bir yandan dünyanın en önde gelen araştırmacılarından oluşan bir kadroyla Türkiye deki ilk Araştırma Yöntem Okulu açılmış olacak, diğer taraftan da hem akademisyenlerin, hem de araştırmaya meraklı öğrencilerin NYU nun imkânlarından yararlanması sağlanacak. Bahçeşehir Üniversitesi ülkemizde bir ilke imza atarak önemli bir fonu sadece araştırmacı yetiştirmek için yurtdışına gönderiyor. Bütçesinin yüzde 75 i Bahçeşehir Üniversitesi, kalanı ise New York Üniversitesi (NYU) tarafından karşılanacak olan bu projeye NYU dan gelecek akademisyen desteğinin yanı sıra Bahçeşehir öğrenci ve öğretim üyelerine New York şehrindeki kampüsü kullanma imkanı sağlanacak. 15

18 Kadir Has Üniversitesi ve TurAssist, İşim Kampüste projesi ile bir işbirliğine imza attı. Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Aydın ve TurAssist Genel Müdürü Güven Aykaç arasında 18 Temmuz 2011 de bir protokol töreni düzenlendi. Özel sektör ile üniversite işbirliğini güçlendirerek artı değer yaratmak amacıyla planlanan İşim Kampüste projesi, eğitim gören öğrencilerin iş dünyası ile tanışmasını sağlayacak ÜNİVERSİTELERİMİZ İşim Kampüste yenilikçi bir girişim. İpek Yolu Üzerinde Tire Proje kapsamında Kadir Has Üniversitesi öğrencilerine eğitim aldıkları yerde yarızaman lı, dersleri müsaade ettiği sürece tam zamanlı çalışma ortamı sunuluyor. Öğrencilerin iş dünyası ile tanışma ve deneyim kazanma fırsatı tanımalarını hedefleyen proje, meslek yüksek okulu programları öğrencilerine okurken kendi masraflarını karşılamaları için bir imkan sağlıyor. Kadir Has Üniversitesi öğrencilerine, proje kapsamında ders programlarına göre esnetilmiş saatlerde iş fırsatı sunuluyor. Öğrencilere, eğitimleri sürerken iş dünyası ile tanışma fırsatını yaratan proje; özellikle sigortacılık, lojistik bölümünde eğitim alanlar için deneyim kazanma olanağı yaratıyor. TurAssist e ihtiyaç duyduğu insan kaynağını öncelikle öğrencilerden sağlayacak olan İşim Kampüste projesi, Kadir Has Üniversitesi Selimpaşa Kampüsü nde yer alacak çağrı merkezi ile hizmet verecek. Tire tarih ve kültürünü UNESCO ya taşımak üzere, İzmir Üniversitesi ile Tire Kültür, Sanat, Çevre ve Turizm Derneği arasında imzalanan protokolle tarih envanteri ve geleneksel el sanatlarının yaşatılması çalışmalarına başlandı. Geleneksel el sanatları ve tarihi envanterinin web ortamına aktarılması ve 4 farklı dile çevrilmesi çalışmaları ile Tire yi UNESCO nun Dünya Tarih ve Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi ne hem tarihi eserler bakımından hem de geleneksel el sanatları açısından aday yapmayı hedefleyen İzmir Üniversitesi ve Tire Kültür, Sanat, Çevre ve Turizm Derneği çalışmalarına başladı. Proje kapsamında düzenlenen fotoğraf yarışmasının adı, İpek Yolu Üzerinde Tire olarak belirlendi. İpek Yolu nun Rektörleri Roma da Buluşacak İzmir Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Tire Tarihini Koruma Platformu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Meltem Öztürk, son katılım tarihi 26 Eylül 2011 olan yarışma ile fotoğraf sanatçılarının ilgisinin Tire ye çekilmek istendiğini söyledi. Fotoğraf sanatının gücü sayesinde, Tire deki tarihi eserlere dikkat çekmek istiyoruz. Bu eserlerin çoğu mahalle aralarında kalmış. Çarşı içindeki sokaklarda bulunan dükkanların gölgelikleri nedeniyle de çok sayıda han ve hamam büyük bir perdenin arkasında saklı kalmış gibi. Bu yüzden çoğu Tireli bile bu eserleri tanımıyor diyen Öztürk, yarışma için seçilen fotoğrafların oluşturulması düşünülen Tire nin tarihi eserler kataloğunda ve yarışma CD albümünde yer alacağını söyledi. Öztürk, Ekim ayında Roma da yapılması planlanan Uluslararası İpek Yolu Bienali ne, İpek Yolu Üzerindeki Üniversitelerin Rektörleri Sempozyumu nda da yarışma için çekilen fotoğrafların sunumunu gerçekleştirmek istediklerini ifade etti. 16

19 ÜNİVERSİTELERİMİZ Hollanda İle Proje Köprüsü Hollanda nın Utrecht Üniversitesi nden İzmir Ekonomi Üniversitesi ne gelen öğrenci ve akademisyen grubu, İşletme Bölümü ile ortak projeye imza atıyor. İşletme Bölümü ile Turkish Challenges: Doing Business in Turkey konulu uluslararası bir proje üzerinde çalışan ekip, 5 günlük programda Türkiye deki değişik sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin yurtdışında yatırım yapma potansiyelleri konularında çalışmalar yaptı. Düzenlenen çalıştaylar kapsamında katılımcılar, Türk yönetim ve işgörme kültürü, Türkiye nin dünya tarihindeki yeri, Türkiye nin dünya ekonomisindeki yeri konulu seminerlere katıldı. İzmir de sektörün önemli isimleri ile görüşen ekip, Türk pazarı ile ilgili bilgi sahibi oldu. Akademisyen ve öğrencilerden oluşan 33 kişilik Utrecht Üniversitesi ekibi, gelecek yıl da İzmir Ekonomi Üniversitesi ni evinde ağırlayacak. İşletme Bölüm Başkanı Prof. Dr. Serdar Özkan ve ekip lideri Yrd. Doç. Dr. Deniz ATİK bu işbirliğinin İzmir Ekonomi Üniversitesi nin uluslararasılaşma stratejisine büyük katkı sağlandığını ifade etti. Yoğun bir çalışma programını tamamlayan ekip, son gün Efes ve Şirince gezisi ile yorgunluk attı. Mevlana Hastanesi Üniversite Hastanesine dönüştürüldü. Konya'ya uzun yıllar hizmet veren Mevlana Hastanesi'nin Mevlana Üniversitesi'ne bağlanması için yapılan başvuru YÖK tarafından onaylandı. Konuyla ilgili açıklama Mevlana Üniversitesi Hastanesi nde yapılan basın toplantısıyla duyuruldu. Toplantıya katılan Mevlana Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bahattin Adam, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman Özen ve Mevlana Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Mehmet Borazan hastanenin, bundan sonra Mevlana Üniversitesi'nin Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi konumunda hizmet vereceğini dile getirdi. Üniversite hastanesi olarak planlanan ve Aydınlık mevkinde inşaatı hızla devam eden, 350 yatak kapasiteli Mevlana Üniversitesi Hastanesi'nin 2 yıl içinde yapımının bitirilmesini hedeflediklerini vurgulayan Adam, "Tıp Fakültesi öğrencilerimizin 3. sınıfa geldiklerinde hastane ihtiyaçları olacak. O zaman da yeni hastanemizde eğitim verilecek. Aynı şekilde Mevlana Hastanesi de öğrencilere uygulama alanı imkanı sağlayacak" dedi yılında ilk öğrencilerini alacak. 17

20 ÜNİVERSİTELERİMİZ Sheffield Üniversitesi-ŞEHİR Ortak MBA Programı İngiltere nin 5 Nobel ödüllü üniversitesi Sheffield, Microsoft, Vodafone, Siemens, Pepsico, Nestle gibi dünya devi firmanın yöneticilerinin eğitim gördüğü MBA programı için İstanbul Şehir Üniversitesi ile anlaştı. Ekim ayında başlayacak olan Executive MBA programının ücreti 16 bin Euro. Programa kariyerinde yükselmek isteyen üst düzey yöneticilerin büyük ilgi göstermesi bekleniyor. Dünyanın en iyi 100 üniversitesinden biri olan İngiliz Sheffield Üniversitesi, Executive MBA Programı eğitiminde Türkiye de partner olarak İstanbul Şehir Üniversitesi ni seçti. Sheffield Üniversitesi nin Selanik teki City College işbirliği ile 1993 yılından beri düzenlediği bu program, Selanik dışında Belgrad, Bükreş ve Kiev deki partner üniversitelerde de veriliyor. Bu yönüyle bölgenin ilk tam uluslararası MBA programı olma özelliği taşıyan bu eğitim halkasına uzun zamandır ortak arayışı içinde olduğu Türkiye de İstanbul Şehir Üniversitesi ni de ekleyen Sheffield Üniversitesi, bugüne kadar aralarında Microsoft, Vodafone, Siemens, Pepsico, Nestle gibi onlarca dünya devi firmanın yöneticilerinin de katıldığı bu programa büyük bir ilgi olmasını bekliyor. Kariyerinde ilerlemek isteyen yöneticiler için özel olarak tasarlanmış yenilikçi bir program olan Executive MBA Programı, Sheffield Üniversitesi nin uluslararası kadrosu ve City College tarafından başlatıldı. Mezunların hem Sheffield Üniversitesi hem de İstanbul Şehir Üniversitesi MBA diplomasına sahip olacağı program Ekim ayında başlayacak. İki yıl sürecek programın ücreti ise 16 bin Euro. Programın başında uluslararası bir kadro var Programın tanıtımı ile ilgili olarak İstanbul Şehir Üniversitesi nde düzenlenen toplantıya Sheffield Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Paul White, City College Dekanı Yannis Ververdis, Bilim ve Sanat Vakfı Başkanı Mustafa Özel, İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya ve İstanbul Şehir Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Melih Bulu katıldı. Toplantıda konuşan Sheffield Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Paul White, bu işbirliğinin modern işletme eğitiminin en iyisini paylaştıkça Türkiye ye büyük yarar sağlayacağına inandığını belirterek, Burada başlatacağımız MBA yüksek kalitede olacak. Eğitim uluslararası bir kadro tarafından yürütülecek. Bu, öğrencilere özgün ve uluslararası perspektifler dengesi ile hem teori hem de iş deneyiminden edinilen bilgileri birleştirme şansı verecek. Ayrıca öğrenciler İngiltere ve Selanik teki derslere katılacak, farklı ülkelerdeki işadamları ile tanışma imkânı bulacak diye konuştu. Hedefimize bir adım daha yaklaştık Uluslararası tecrübeye sahip akademik kadroları ile yurtdışında yaptıkları işbirlikleri sayesinde bölgenin saygın üniversitelerinden biri olma hedefine hızla yaklaştıklarını anlatan İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, Sheffield Üniversitesi ile yaptığımız bu işbirliği de bu anlayışın ürünüdür. dedi. 18

21 İstanbul Şehir Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü, Sensör Ağ Uygulamaları dersi projesi, IBM in Akıllı Gezegen (Smart Planet) girişiminden ödül kazandı. IBM den sağlanacak destekle, İstanbul Şehir Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencileri, IBM Zürih laboratuvarlarında geliştirilmiş olan Mote Runner yazılımını kullanarak bu cihazlar üzerinde çalışan sistemler geliştirebilecek. Çevremizin Sağlığını Nasıl Ölçeriz? IBM den ŞEHİR e ödül Sağlığımız için kalp ritmimizi, vücut ısımızı, kan şekerimizi düzenli olarak ölçtüğümüz gibi çevremizin de sağlığını ölçebiliriz. Ölçümler sonucunda elde edilen şeffaflık ile her bir bireyin çevresine karşı daha sorumlu davranmasını sağlamak mümkün. Son zamanlarda gelişen Mikro-Elektro- Mekanik-Sistemler (MEMS) sayesinde, karbon salımı ve hava kalitesinden nem oranları ve iklim değişikliklerine, trafik sıkışıklığından su kalitesine dünyanın sağlığı birçok açıdan ölçülebiliyor, dolayısıyla iyileştirebilir hale geliyor. ŞEHİR Bilgisayar Mühendisliği Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Bulut un Sensör Ağ Uygulamaları projesi, bir bilgisayarın sadece hafızasını kullanarak bu hızlı akan veri üzerinden bilgi çıkarmak, bunu yaparken mümkün olduğunca az hafıza kullanmaya ve doğru sonuç üretmeye ÜNİVERSİTELERİMİZ odaklanıyor. Bu çalışmaların odak noktasında sensörler var. Çünkü sensörlerin kapasitesi normal bilgisayara oranla kat kat düşük. Bu sebeple geliştirilen teknikler bu cihazlar üzerinde işlem yapabilmeyi mümkün kılıyor. Akıllı Gezegen Nedir? Dünyanın çalışmasını sağlayan sistemlere ve süreçlere, otomobiller, aygıtlar, yollar, enerji şebekeleri, kıyafetler, hatta tarım, su yolları ve benzeri doğal sistemler gibi kimsenin bilgisayar olarak tanımlayamayacağı nesnelere zeka eklenmesi, dünyanın nasıl daha akıllı hale geldiğine ilişkin küresel bir tartışmayı da başlattı. İnternet aracılığıyla birbirine bağlanan trilyonlarca dijital aygıt, çok büyük bir veri okyanusu oluşturuyor. Ve pazar hareketlerinden, toplumların nabzına kadar tüm bu bilgileri, artık sahip olduğumuz bilgi işlem gücünün ve gelişmiş analitik araçların bir anlam katmasıyla bilgi birikimine dönüştürülebiliyor. Teknoloji dünyasının devlerinden olan IBM, bu bilgiyle maliyetleri düşürme, israfı azaltma ve şirketlerden şehirlere kadar her şeyin etkinliğini, verimliliğini ve kalitesini iyileştirme hedefiyle, Akıllı Gezegen girişimini 2010 da başlattı. Turgut Özal Üniversitesi öğrencileri Ayna ile coştu seslendirdi. Geceye üniversite rektörümüz Prof. Dr. Erol ORAL, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muhammet KÖSECİK, Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ahmet BEŞKAYA ile akademik ve idari personel ve aileleri de katıldı. Turgut Özal öğrencileri Ayna Grubu ile coştu. 26 Kasım da Üniversitemiz konferans salonunda gerçekleşen konserde AYNA Grubu bir döneme damga vuran şarkılarını Solist Erhan GÜLERYÜZ ün seslendirdiği parçalara eşlik eden öğrenciler, başlayacak sınavlar öncesi moral depoladılar. 2 saate yakın bir süre sahnede kalan Güleryüz e ilgi oldukça fazlaydı. Konser bitiminde Erhan GÜLERYÜZ e rektörümüz Prof. Dr. Erol ORAL tarafından teşekkür plaketi takdim edildi. 19

22 ÜNİVERSİTELERİMİZ ISEP İle Anlaşan Tek Üniversite: Okan Üniversitesi Okan Üniversitesi 50 ülkeden 300 üniversite ile işbirliği yapan ISEP e (International Student Exchange Programs) imza attı; Okan Üniversitesi ISEP ile işbirliği yapan ilk ve tek Türk üniversitesi oldu. Dünya üniversitesi olma hedefiyle yola çıkan Okan Üniversitesi, Uluslararası Öğrenci Değişim Programı - ISEP ile işbirliği yaptı. ISEP 50 ülkeden 300 üniversitede öğrencilerine yurtdışı eğitim fırsatları ve uluslararası deneyim olanağı sunuyor. Dünyanın en büyük eğitim ortaklığı ISEP e üye ilk ve tek Türk üniversitesi ise Okan Üniversitesi oldu. 50 ülkeden 300 üye üniversiteye sahip ISEP in Amerika Birleşik Devletleri nde 146, Kanada da 4, İngiltere de 12, Fransa da 23, Almanya da 8, İspanya da 9, İtalya da 4, İsveç te 7, Finlandiya da 10, Arjantin de 4, Brezilya da 2, Şili de 3, Japonya da 8, Güney Kore de 5, Çin de 4, Avustralya 14, Yeni Zelanda da 3 üye üniversitesinde Okan Üniversitesi öğrencileri eğitim ücreti ödemeden öğrenim görebiliyor. Öğrenciler, ISEP ile yurtdışında gittikleri üniversitede başarıyla tamamladıkları dersleri Okan Üniversitesi ne transfer ederek zamanında mezun olabilecekler. Ayrıca Okan Üniversitesi nde ödedikleri çok uygun yurt ve yemek ücretleri karşılığında gittikleri üniversitede barınma ve yemek hizmeti alabilecekler. ISEP e üye üniversitelerde öğrenci danışmanları tarafından özel olarak karşılanacak olan Okan Üniversitesi öğrencileri önce yurtlara yerleştirilecekler. Üniversitede derslere başlamadan önce oryantasyon programına katılacak öğrenciler için yurtdışında eğitim deneyimi birçok fırsatı da beraberinde getirecek. Bu sayede yabancı dil bilgilerini en iyi şekilde geliştirme imkanı bulacak Okan öğrencileri, kültürlerarası iletişim becerilerini de zenginleştirecekler. Okan Üniversitesi nin ISEP dışında ERASMUS ile birlikte ikili değişim program anlaşmaları da bulunuyor. Bu öğrenci değişim programlarının dışında ABD, Rusya Federasyonu, Çin gibi ülkelerdeki saygın üniversitelerle de ikili öğrenci değişim programları gerçekleştiriliyor. 20

23 21 ÜNİVERSİTELERİMİZ SUNUM açıldı Türkiye nin ve bölgenin en gelişmiş Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi SUNUM Sabancı Üniversitesi nde açıldı. Türkiye nin ve bölgenin en gelişmiş Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi SUNUM Sabancı Üniversitesi nde açıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 61. Hükümetin ilk açılış törenini Sabancı Üniversitesi nde gerçekleştirdi. Başbakan Erdoğan; SUNUM, çevreye duyarlı, bilim dünyasında ve coğrafyamızda lider bir merkez olması açısından ilkler arasında yerini almıştır. Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi SUNUM un ülkemizdeki nanoteknoloji alanındaki gelişmelere öncülük edecektir dedi. Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı: Sabancı Üniversitesi olarak genç yaşımıza rağmen çalışmalarımızla bir örnek oluşturmaktayız. Ülkemizin ve bölgemizin en gelişmiş disiplinlerarası nanoteknoloji merkezini üniversitemizde açmaktan mutluyuz. SUNUM dan çıkacak tüm nanoteknoloji araştırma ve uygulamalarının ülkemizin gururu olmasını diliyoruz dedi. Sabancı Vakfı ve DPT desteğiyle 2009 yılında kuruluş çalışmaları başlayan Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi SUNUM un açılışı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün ün katılımıyla gerçekleşti. Sabancı Üniversitesi nin Tuzla daki kampusünde, 9 Temmuz 2011 tarihinde gerçekleşen törenin evsahipliğini Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Rektör Prof. Dr. Nihat Berker ve SUNUM Direktörü Dr. Volkan Özgüz yaptı. SUNUM un açılışı nedeniyle düzenlenen törende Başbakan Erdoğan, Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Rektör Prof. Dr. Nihat Berker

24 ÜNİVERSİTELERİMİZ konuşma yaptılar. Güler Sabancı SUNUM dan çıkacak tüm nanoteknoloji araştırma ve uygulamalarının ülkemizin gururu olmasını diliyoruz. dedi. Güler Sabancı, Sabancı Üniversitesi nin kuruluşundan itibaren disiplinlerarası araştırmaya uygun alt yapısı ile belli boyutlarda nanoteknoloji araştırmaları yapıldığının altını çizdi. Sabancı, üniversitenin elde ettiği birikim ve yetkinliği temel alarak; 2009 yılında üniversitede yapılan bir arama konferansı sonrasında Türkiye nin ve bölgemizin en gelişmiş disiplinlerarası nanoteknoloji araştırma ve uygulama merkezini kurma çalışmalarına başladıklarını belirtti. Bu projenin temel amacının ülkenizin gelişimine katkı sağlamak, yeni değerler üretmek ve küresel rekabet ortamında gücünü artırmak olduğunu belirten Güler Sabancı, SUNUM un iki yıldan daha az bir zamanda açılıyor olmasından mutlu olduğunu vurguladı. Güler Sabancı konuşmasında, projeye, öncelikle DPT tarafından 27 milyon TL. lik destek görmesi ve Sabancı Vakfı nın da katkılarıyla toplam 50 milyon TL yi aşan yatırım yapıldığını belirtti. Prof. Dr. Nihat Berker: SUNUM ile inovasyon kampüsü modeli oluşturma yolundayız. Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat Berker, 21. yüzyıl başının sanayi devrimi olarak değerlendirilen Nanoteknoloji, farklı disiplinlerdeki araştırma ve uygulama alanlarını aynı çatı altında toplamaktadır. Sabancı Üniversitesi, kuruluş felsefesindeki disiplinlerarası yaklaşımla, hali hazırda nanoteknoloji alanında dünyada öncü araştırmalarını devam ettirmektedir. SUNUM sayesinde, Türkiye ve bütün dünyadan araştırmacılar, nanoteknoloji çalışmalarımızı pekiştirecekler, güçlenerek artmasına ve ürüne dönüşmesine katkı sağlayacaklar. dedi. Nihat Berker konuşmasında ayrıca, Araştırmalarımız ilerlerken, bütün Türkiye den ve bütün dünyadan araştırmacılar ve sadece lisansüstü değil, üniversite hayatlarının ilk yıllarından itibaren lisans öğrencilerimiz, beraber çalışacaklar. Günümüzün üniversite eğitimi şartı ve toplumsal beklenti budur. SUNUM ile birlikte, temel bilimler, eğitim, araştırma, üretime geçiş ve teknoloji transferi öğelerini, yeni ve faydalı ürünler için birleştirecek bir inovasyon kampüsü modeli oluşturma yolundayız. dedi. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün; Birçok sektörle ilişkili olarak Nanoteknolojinin hayatımıza yansıması daha hızlı olacak. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün törende yaptığı konuşmada; nanoteknoloji devriminde yeni bir çağa doğru ilerlerken ülkemizde de SUNUM gibi önemli bir araştırma merkezi açılmasını heyecanla karşıladıklarını belirtti. Ergün konuşmasında özellikle SUNUM gibi merkezlerde üretilecek teknolojilerle yapılacak çalışmaların birçok sektörü doğrudan etkileyeceğini ve özellikle nanoteknoloji alanında yapılacak çalışmaların hayatımızdaki değikliklere daha hızlı yansıyacağının altını çizdi. Başbakan Erdoğan; SUNUM çevreye duyarlı, bilim dünyasında ve coğrafyamızda lider bir merkez olması açısından ilkler arasında yerini almıştır. dedi. Aynı anda iki yeşil sertifikalı ilk bina SUNUM hem çevresiyle hem de var olan altyapı ile uyumlu, yüksek yapı teknolojileri ile yapılmış, cevre dostu olarak en az seviyede enerji tüketen, en az seviyede atık salan yenilikçi bir merkez. Bina toplam 7368 metrekare içinde, toplam 1500 metrekarelik 12 adet laboratuar, 800 metre kare civarında bir temiz oda, ve 2400 metre kare ofis ve ortak kullanıma açık alanlardan oluşuyor. Merkez ayrıca yeşil binalarla ilgili Amerika dan LEED ve Avrupa dan BREEAM sertifikalarına aynı anda sahip olan Türkiye deki ilk bina olma özelliğini taşıyor. 22

25 ÜNİVERSİTELERİMİZ Piri Reis Üniversitesi, Doktora Eğitimine Başladı Her gün yeni bir denizcilik fakültesi açılırken, denizci kökenli akademisyen yetiştirme konusunda çabaların son derecede az olduğu bir ortamda Piri Reis Üniversitesi bu gidişi değiştirmek için ilk adımı attı. Piri Reis, doktora eğitimine başladı. Piri Reis Üniversitesi, denizcilik eğitiminde doktora ve yüksek lisans programları başlatıyor. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de denizci kökenli akademisyen sayısının son derecede kısıtlı olduğunu söylemek mümkün. Ancak Piri Reis Üniversitesi bu açığı kapatmak için bir adım attı. Üniversite denizcilik eğitiminin bu çok önemli eksikliğini çok geniş bir rapor halinde Yüksek Öğretim Kurumu na sunarak, başvurdu. YÖK Yasasına göre gerekli her türlü altyapı çalışmasını tamamlayarak 2011/2012 eğitim öğretim yılında denizcilik alanında doktora,yüksek lisans eğitimi başlatabilmek için gerekli izni almıştır. Türkiyenin Denizcilik Eğitimi alanında en geniş Profesör Kadrosunu bünyesinde bulunduran Piri Reis Üniversitesi Prof.Dr.Osman Kamil SAĞ, Prof.Dr.Mahmut Celal BARLA, Prof. Dr.Süleyman Özkaynak, Prof.Dr.Deniz ÜNSALAN, Prof.Dr.Sander ÇALIŞAL, Prof.Dr.Ömer BELİK, Prof.Dr.Zehra AKDENİZ dan oluşturulan Fen Bilimleri Enstitüsü ile bu konuda çalışmalarını hızla sürdürüyor. Fakülte, denizcilik alanında disiplinlerarası doktora ve yüksek lisans eğitimi programlarına Ekim 2011 tarihinde başlayacak. Denizcilik ve benzeri bölümlerde fakültelerin lisans programlarını tamamlamış, denizcilik eğitim kurumlarında, YÖK yasasına göre tam kadrolu öğretim üyesi olabilmek için yüksek lisans ve doktora çalışmaları yapmak isteyen adaylar, Piri Reis Üniversitesi nin bu disiplinlerarası programında Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği, Gemi Makinaları İşletme Mühendisliği, Gemi İnşaatı ve Gemi Makinaları Mühendisliği gibi konularda eğitim alabilcekler. Program çok kısa bir sürede genişletilerek Denizcilik İşletmeciliği, Deniz Hukuku, Denizcilik Tarihi gibi Türkiye de en çok ihtiyaç duyulan denizcilik konularına da hizmet verebilecek duruma getirilecek. Bu konuda Türkiye nin en tanınmış çok sayıda profesörlerinin Piri Reis Üniversitesi bünyesine katılabilme çalışmaları ise sonlandırılma aşamasında yılında kurduğu Türk Deniz Eğitim Vakfı TÜDEV aracılığı ile Türkiye de denizcilik eğitimi yapan her kuruluşa şimdiye kadar ciddi boyutlarda maddi, manevi destek vermiş bulunan ve bu desteğini Türkiye genelinde halen sürdürmekte olan IMEAK Deniz Ticaret Odası, dünya denizcilik eğitiminde bir ilki gerçekleştirerek, bir ülkenin hemen hemen tüm denizcilik kuruluşlarını bir araya getirerek kurduğu Piri Reis Üniversitesi nin bu atılımına da büyük destek veriyor Ekim ayında tamamlanması planlanan ve 23

26 ÜNİVERSİTELERİMİZ inşaatı halen Tuzla, Marmara Denizi sahilinde sürmekte olan Türkiye nin 162 Üniversitesi içindeki ilk ve tek uluslararası akreditasyonlu çevre duyarlı kampusü tamamlanıncaya kadar doktora ve yüksek lisans eğitimleri için Fındıklı daki tesislerini hizmete açmayı düşünüyor. Böylece yeni üniversite mezunlarına paralel olarak uzun yıllar önce denizcilik eğitimi almış, şu anda çeşitli denizcilik şirketlerinde görev yapmakta olan çok sayıda üst düzey denizci kökenli iş adamlarına da bu konularda yüksek lisans ve doktora yapabilme imkanı akşamları, hafta sonlarını da kapsayabilecek şekilde IMEAK-DTO nun gayretleri, destekleri ile Piri Reis Üniversitesi tarafından ayaklarına kadar götürülecek. Piri Reis Üniversitesi, lisans düzeyinde ilk öğrencilerini 2009/2010 eğitim öğretim yılında Denizcilik Yüksek Okulu na alarak eğitime sadece 2 yıl önce başlamasına rağmen; IMEAK DTO ve TÜDEV in destekleri büyük saygınlık kazandı ve süratle daha eğitimde ilk yılı dolmadan denizcilik yüksek okulu, denizcilik fakültesine dönüştürüldü. 2010/2011 eğitim öğretim yılında da Mühendislik Fakültesi nde Türkiye nin ilk ve tek, Small Craft Design Eğitimi ne başladı. 2011/2012 eğitim öğretim yılında denizcilikte disiplinlerarası doktora ve yüksek lisans programları açılması ile devam edilen süratli gelişme 2012/2013 ve takip eden yıllarda çok sayıda, Türkiye nin ihtiyacı bulunan niş alanlarında ön lisans/lisans/ yüksek lisans/doktora programlarının açılması ile yeni kampüste devam edecek. Piri Reis Üniversitesi yeni akademik program başlatma ve geliştirme çalışmalarını uluslararası alanda da adını duyurmaya başladı. Dünyanın en tanınmış, çok sayıda denizcilik üniversitesi Piri Reis Üniversitesi ile akademik işbirliği başlatabilmek için akademik işbirliği protokolleri gönderiyor. Üniversite, yakın bir zamanda da dünya denizcilik eğitim platformlarında da ilk kez yüksek lisans, doktora düzeyinde uluslararası, çift diplomalı, ortak programlı eğitim modelleri başlamayı planlıyor. Çift diplomalı program Çift diplomalı, ortak programlı uluslararası yüksek lisans ve doktora programına katılan aday; eğitiminin ve araştırmasının bir bölümünü Türkiye de Piri Reis Üniversitesi nde gerçekleştirirken, eş danışman yönetiminde diğer bir bölümünü de yurt dışındaki üniversitede gerçekleştirecek ve doktora eğitimi sonunda her iki üniversitenin de diplomasını alabilecek. Benzer uluslararası çift diplomalı, ortak programlı denizcilik eğitimi lisans düzeyinde Türkiye de ilk kez Piri Reis Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Osman Kamil Sağ tarafından, İTÜ Denizcilik Fakültesi Kurucu Dekanlığı görevi sırasında SUNY Programları adı altında 2002 yılında ABD State University of New York ile başladılmıştı. Bu yıl ise benzer programın 9 Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi tarafından yine lisans düzeyinde ABD Maine Denizcilik Akademisi ile devam ettirilecek. Piri Reis Üniversitesi, bu programlardaki uygulanan sistemi yüksek lisans ve doktora düzeyinde ilk defa gerçekleştirirken, eğitim modelini de özellikle Türkiye nin saygınlığı açısından bir adım yukarıya çekerek, yeni bir ilke daha imza atmayı planlıyor. Üniversite uluslararası çift diplomalı ortak yüksek lisans ve doktora programlarında sadece Türk öğrenciler yabancı üniversiteye gönderilmeyecek, yabancı öğrenciler de Piri Reis Üniversitesine gelerek eşit şartlara eğitim alabilecek ve araştırma yapacaktır. Böylece ikili uluslararası eğitimler eşlenilen yabancı üniversiteye sanki bir nevi döviz kazandırma modelinden çıkarılıp, Piri Reis Üniversitesi nin de yabancı öğrenciye eğitim vereceği, araştırma yaptıracağı, Türk denizcilik eğitimine dünyada çok büyük saygınlık kazandırılacağı bir modele dönüştürülecek. Bu uygulama ise sadece bir üniversite ile değil, Piri Reis Üniversitesi ne bu konuda teklif getiren çok sayıda üniversite ile yapılacak. 24

27 ÜNİVERSİTELERİMİZ Özyeğin Üniversitesi Girişim Fabrikası Açıldı! Özyeğin Üniversitesi ve Turkcell Girişim Fabrikası ile girişimci yetiştirecek Fikir ve teknolojilerin ticarileşmesini hızlandırmak ve girişimciliğe destek vermek amacıyla Özyeğin Üniversitesi (ÖzÜ) ve Turkcell stratejik ortaklığında kurulan Girişim Fabrikası, 4 Mayıs 2011 Çarşamba günü kapılarını girişimcilere açtı. Açılışını Özyeğin Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Hüsnü Özyeğin, Rektör Prof. Erhan Erkut, Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv ve Özyeğin Üniversitesi Girişimcilik Merkezi Direktörü İhsan Elgin in birlikte yaptığı Girişim Fabrikası, 300 metrekarelik alan içerisinde yılda 8 ila 16 arasındaki yeni firmaya ev sahipliği yapacak. 6 Projeye yeşil ışık yakıldı Şu ana kadar yaklaşık 90 başvuru alan Girişim Fabrikası nın ilk yönetim kurulu toplantısı 29 Mart 2011 de yapıldı, 6 girişimin Girişim Fabrikası na girişi onaylandı. Şu anda Girişim Fabrikası nda yer alan projeler ebrandvalue, Antropi, Neoses, KogniGo, MystIC ve Turkcell TeknoFikir Yarışması finalistleri arasında yer alan SiS. Temel iş ortamı imkanlarından yatırımcılarla buluşmaya, tam kapsamlı bir destek programı İş hızlandırma merkezi formatında kurulan Girişim Fabrikası nın kuluçka merkezleri gibi oluşumlardan en önemli farkı, ÖzÜ akademisyenleri ve tecrübeli seri girişimcilerin birlikte pratik ve teorik koçluğu/mentorluğuyla hedefe odaklı stratejiler geliştirilmesi, girişimcilerin Türkiye deki tüm melek yatırımcı ağları ile buluşturulması ve profesyonel servis desteklerinin verilmesi. Girişimcilerin, 12 ay içinde yatırımcı desteği de alarak mezun olmaları hedefleniyor. Mobil odaklı girişimcilerden başarılı olanlar ayrıca Türkiye nin en büyük iş ortaklığı ekosistemi Turkcell Partner Program a katılma şansına da sahip olabilecek. Türkiye gibi girişimciliğin hızlı ama yeni gelişmeye başladığı ülkelerde görülen en önemli eksik mentorluk ve profesyonel hizmetler alamayan girişimcinin bu yolda yalnız bırakılması. Ofis alanından telefon, internet ve sekretarya gibi temel ihtiyaçlara; hukuki danışmanlık ve muhasebeden, insan kaynakları ve medya iletişimine; hatta ÖzÜ MBA derslerine katılım, koçluk desteği ve yatırımcılarla buluşturma gibi ileri seviye hizmetlere kadar girişimcilere geniş bir çerçevede destek sunulan Girişim Fabrikası, ülkemizin girişimcilik ekosistemindeki en önemli boşluğu dolduruyor olacak. Girişim Fabrikası, TÜBİTAK, KOSGEB gibi devlet kurumlarından Endeavor, Etohum ve TOBB Genç Girişimciler Kurulu gibi sivil toplum kuruluşlarına; Galata Business Angels, LabX, 212 VC, Young Turk Ventures, Inventram ve Inovent gibi yatırımcı ağlarına, girişimcilik ekosisteminin tüm önemli paydaşları ile işbirliği halinde olacak. 25

28 ÜNİVERSİTELERİMİZ Girişim Fabrikası, TÜBİTAK, KOSGEB gibi devlet kurumlarından Endeavor, Etohum ve TOBB Genç Girişimciler Kurulu gibi sivil toplum kuruluşlarına; Galata Business Angels, LabX, 212 VC, Young Turk Ventures, Inventram ve Inovent gibi yatırımcı ağlarına, girişimcilik ekosisteminin tüm önemli paydaşları ile işbirliği halinde olacak. Özyeğin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Erkut Türkiye de girişimcilik ekosisteminin güçlenmesi konusunda en önemli sorumluluğun üniversitelerde olduğunu belirterek şunları söyledi: Dünyada olduğu gibi Türkiye de de üniversitelerin yaratıcı insanları bir araya getirerek inovasyon ve girişimcilik ekosisteminin kurulmasına öncülük etmeleri gerekiyor. Özyeğin Üniversitesi - Turkcell ortaklığının ve Girişim Fabrikası nın Türkiye için yeni bir vizyon sunduğunu ve örnek alınması gereken bir model olduğunu düşünüyorum. Özyeğin: Büyük girişim fikirleri üniversite işbirliklerinden çıkar Girişim Fabrikası nın açılışında bir konuşma yapan Özyeğin Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Hüsnü Özyeğin dünya geneline bakıldığında büyük etki yaratan teknolojilerin her zaman üniversitelerle birlikte yapılan işbirliklerinden ortaya çıktığını belirterek, bu fikirlerin akademisyen, yüksek lisans ve lisans öğrencilerinin projeleri ya da onların destekledikleri fikirlerden doğduğunu vurgulayarak şunları söyledi: Üniversite dışından gelen projelerin ise akademik bilgi birikimi ve imkanlarıyla birleştiğinde çok daha büyük sonuçlar veren ürün veya hizmetlere dönüştüğünü görüyoruz. Bu nedenle Türkiye nin en büyük ihtiyacı olduğuna inandığımız başarılı girişim ve girişimcileri desteklemek hedefiyle Girişim Fabrikası na Turkcell ile birlikte imza attık. Büyük bir heyecanla gerçekleştirdiğimiz Girişim Fabrikası nın zaman içinde dünya çapında başarıya ulaşmış onlarca şirketin doğumuna ev sahipliği yapacağına hiç şüphem yok. Ciliv: Geleceğin Bill Gates lerinin Türkiye den çıkmasını sağlayacak altyapı ve girişimci ruha sahibiz Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv de açılışta yaptığı konuşmada şunları söyledi:"dünyanın en iyi internet altyapısına sahibiz. 3G ile yeni bir dünyanın kapıları açmakla kalmadık, fiber internette dünya 5'incisi olduk. Türkiye de olmak artık bir dezavantaj değil, tam tersi avantaj. Teknolojinin girişimciliği beslediği gerçeğini unutmamalıyız. Geçtiğimiz günlerde bana bir soru soruldu; Bill Gates 1950'li yıllarda Türkiye'de doğsaydı aynı Bill Gates olur muydu? Bill Gates 1950 li yıllarda Türkiye de doğmuş olsaydı yanıtım açıkça Hayır olurdu. Ama bugün geleceğin Bill Gates lerinin Türkiye den çıkmasının önünde hiçbir engel görmüyorum. Bugün bu girimcilik dalgasını Türkiye de yakalıyoruz. Türkiye nin gelmiş geçmiş en büyük, en kısa sürede en çok başarı elde eden isimlerinden birisi olan Hüsnü Özyeğin'in hamisi olduğu Özyeğin Üniversitesi ile Girişimci Fabrikası'nı Türkiye'nin geleceği için büyük bir fırsat olarak görüyorum." Kimler, nasıl ve nereye başvurabilir? Girişim Fabrikası na net bir iş planına ve en az iki kişilik girişimci ekibine sahip girişimciler zamanlarının tamamını projede geçirme şartıyla, okul veya sektör kriteri gözetilmeksizin ücretsiz başvurabiliyor. Adayların öncelikle com/basvuru adresinden online başvuruda bulunması gerekiyor. Online başvuru ardından, uygun görülen adaylar, projelerini sunmak için davet ediliyor. Girişim Fabrikası Direktörü ve ilgili proje konusunda uzman akademisyene yapılan sunumun sonrasında ise uygun bulunan projelerin girişimcilerine iş planı eğitimi ve yönetim koçluğu hizmeti veriliyor. Girişimcilerin, eğitimin ardından okulun geniş olanaklara sahip kütüphanesinden yararlanarak ve ilgili akademisyenlere danışarak, 15 gün içinde iş planı hazırlayıp bunu Fabrika Yürütme Kurulu'na sunması bekleniyor. Bu aşamayı da geçen girişimci iki günlük yoğun temel ders eğitimlerini alarak Girişim Fabrikası nda çalışmaya başlayabiliyor. 26

29 TOBB ETÜ, KOSGEB in düzenlediği İş Planı Ödülü Yarışması na göndereceği ve öğrencileri tarafından geliştirilen 7 projeyi belirledi. KOSGEB, eğitim programında öğrencilere yönelik girişimcilik dersi bulunduran üniversiteleri İş Planı Ödülü Yarışması na kabul ediyor. KOSGEB, yaptığı değerlendirme sonucunda üniversiteden gelen 6 veya 7 proje içinden ilk üçe girenlere para ödülü veriyor. KOSGEB, iş fikrini hayata geçirmeleri için öğrencilerin birinci seçilen projesine 15 bin, ikinci projeye 10 bin ve üçüncü projeye 5 bin TL ödül desteği sağlıyor. TOBB ETÜ nün İş Planı Ödülü Yarışması na göndereceği projeleri belirlemek için düzenlediği ön eleme, 12 Temmuz 2011-Salı günü gerçekleştirildi. TOBB ETÜ öğrencileri, geliştirdikleri 11 ayrı projeyi jüri üyelerine tek tek sundu ve kendilerine yöneltilen soruları cevaplandırdı. Jüri üyeleri TOBB ETÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) İşletme Bölümü ÜNİVERSİTELERİMİZ TOBB ETÜ den İş Planı Ödülü Yarışması na 7 Proje Başkanı Prof. Dr. Ramazan AKTAŞ, Başkent Üniversitesi Ticari Bilimler Fakültesi Yönetim Bilişim Sistemleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali HALICI, TOBB ETÜ İİBF Uluslararası Girişimcilik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hakkı Arda TOKAT, Makine Mühendisi Köksal ÖZDEMİR, Girişimcilik Merkezi ortaklarından Adnan ŞAHSUVAR ile I-conomy Grup ortaklarından Murat KASIMOĞLU ndan oluştu. Jüri üyeleri projeleri özgünlük, teknik uygulanabilirlik, uygun maliyetlerle elde edilebilirlik, pazarlanabilirlik gibi unsurları ele alarak değerlendirdi. Jüri nin KOSGEB e gönderilmek için seçtiği 7 proje şunlar: H.G. Yazılım, CAGA Ayakkabıcılık, Hürrem Kâğıtçılık, Motor Performans Arttırıcı Sistem, Sun- Yacht Ltd. Şti., Game, Sleepsoon KOSGEB e gönderilen 7 proje arasından, KOSGEB ve TOBB ETÜ tarafından oluşturulacak jürinin değerlendirmesiyle ilk 3 proje seçilecek. TOBB Endüstri Mühendisliği Birinciliği aldı Her sene geleneksel olarak gerçekleştirilen Yöneylem Araştırması/ Endüstri Mühendisliği (YAEM) Konferansı nın 31 incisi bu sene 5-7 Temmuz tarihlerinde Sakarya Üniversitesi nde gerçekleştirilmiştir. Bu konferansın gelenekselleşen bir unsuru olan Öğrenci Proje Yarışması na ise Türkiye nin en seçkin üniversitelerinden toplam 55 proje katılmış ve yapılan ön elemeler sonucunda 12 proje finale kalmıştır. Final sunumları, konferans sırasında 5 kişiden oluşan bir akademik jüri ve diğer dinleyiciler önünde yapılmıştır. TOBB ETÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü nden 4 takımın finallere kaldığı yarışma sonucunda, İstanbul Atatürk Havalimanı nın işletmesini yürüten TAV firması için öğrencilerimizin yapmış olduğu, Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali nde Kontuar Atamaları için Karar Destek Sistemi Geliştirilmesi başlıklı proje 1 inci olarak 2000 TL lik bir ödülün sahibi olmuştur. Onur Babat, Erkin Bayrakçı, Özden Onur Dalgıç, Abdullah Taşkıncan ve Selim Yüksel den oluşan proje takımımızı tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyoruz. Yarışmada ikinciliği ODTÜ Türk Kızılay için yaptığı proje ile, Uludağ Üniversitesi ise üçüncülüğü Bosch firması için yaptığı proje ile kazanmıştır. Yarışmada TOBB Endüstri Mühendisliği Bölümü nden 12 finalist arasına girmeyi başaran diğer projeler ise şu şekildedir: TÜRK KIZILAYI - Acil Durum Lojistik Karar Destek Sistemi TÜRK TRAKTÖR - Depo Yönetim Optimizasyonu ANADOLUJET - Gelir Maksimizasyonunun Sağlanması için Karar Destek Sistemi ile Koltuk Atamalarının Yapılması 27

30 Bize Ulaşın KÜNYE Atılım Üniversitesi adına sahibi: Prof. Dr. Abdurrahim Özgenoğlu Yazı İşleri Müdürü : Emre Toros Yayın Koordinatörü: Özge Ercebe Çamursoy Editörler : Tuğçe Korucu Burçe Boyraz Haydar Özaydın Tasarım : Bahar Gönenç Üniversitenizin kongre, konferans, seminer kültürel-sanatsal etkinlikleri, başarılarını, yatırımlarını, ödüllerini, sportif faaliyetlerini, öğrencilere dair haberlerini Ve... de yayınlayalım. ve@atilim.edu.tr web: tel: