It isn t easy to bring up children nowadays. Bu günlerde çocuk yetiştirmek kolay değil.

Transkript

1 1 Seperable (Ayrılabilir) Phrasal Verbs Nesne, phrasal verbs den sra gelebilir, veya cümleyi iki kısma ayırabilir. You have to do this paint job over. (Bu boyamayı tekrar yapman gerekir.) You have to do over this paint job. Aşağıdaki Phrasal verbs lerin nesnesi zamir olduğunda, bu iki kısmın ayrılması gerekir Fiil Anlam Örnek blow up Patlamak, havaya uçurmak Bir kudan bring up bahsetmek The terrorists tried to blow up the railroad stati. Teröristler demiryolu istasyunu havaya uçurmaya çalıştılar. My mother brought up that little matter of my pris record again. Annem, o kadar da önemli olmayan sabıka kaydımdan bahsetti. bring up Çocuk yetiştirmek. call off İptal etmek do over Bir işi tekrar etmek fill out fill up Bir formu doldurmak Tamamen-ağzına kadar doldurmak find out öğrenmek It isn t easy to bring up children nowadays. Bu günlerde çocuk yetiştirmek kolay değil. They called off this afterno s meeting Öğleden sraki toplantıyı iptal ettiler. Do this homework over. Bu ödevi tekrar yap. Fill out this applicati form and mail it in. Bu başvuru formunu doldur ve postala. She filled up the grocery cart free food. Sepeti tamamen, bedava yiyecekle doldurdu. My sister found out that her husband had been planning a surprise party for her. Kız kardeşim kocasının un için sürpriz bir parti düzenlediğini öğrendi. give away Birisine bir şeyi bedava vermek The filling stati was giving away free gas. Benzin istasyu bedava gaz veriyordu. give back Bir şeyi geri vermek My brother borrowed my car. I have a feeling he s not about to give it back. Erkek kardeşim arabamı ödünç aldı.arabayı geri vermeyeceğini düşünüyorum. hand in Bir şeyi aylamak (ödev yapmak) The students handed in their papers and left the room. Öğrenciler, ödevlerini tamamladılar ve sınıftan çıktılar. hang up Telefu kapatmak hold up Geciktirmek She hung up the phe before she hung up her clothes. Kıyafetini asmadan önce telefu kapadı. I hate to hold up the meeting, but I have to go to the bathroom. Toplantıyı geciktirmekten hiç hoşlanmıyorum ama lavaboya gitmem gerekiyor.

2 2 hold up (2) leave out soymak Atlamak, çıkarmak, savsaklamak Three masked gunmen held up the Security Bank this afterno. Üç maskeli ve silahlı adam Güvenlik Bankasını bu öğleden sra soydular. You left out the part about the police chase down. (Polisin kovalamasıyla ilgili bölümü atladın.) look over incelemek, ktrol etmek The lawyers looked over the papers carefully before questiing the witness. (Theylooked them over carefully.) Avukatlar tanıkları sorgulamadan önce evrakları dikkatlice incelediler. look up make up make out Bir listenin içinde aramak Bir hikaye veya yalan uydurmak Duymak, algılamak You ve misspelled this word again. You d better look it up. Bu kelimeyi yine yanlış yazdın.doğru yazılımına baksan iyi olacak. She knew she was in trouble, so she made up a story about going to the movies her friends. Başının belada olduğunun farkındaydı bu yüzden arkadaşlarıyla sinemaya gittiğini uydurdu. He was so far away, we really couldn t make out what he was saying. O kadar uzaktaydı ki un ne söylediğini duyamadık. pick out Seçmek pick up Bir şeyi kaldırmak point out put away Dikkat çekmek, belirtmek Saklamak put off Ertelemek There were three men in the line-up. Shepicked out the guy she thought had stolen her purse. Sırada üç adam vardı.cüzdanını çaldığını düşündüğü adamı seçti. The crane picked up the entire house. (Watch them pick it up.) Vinç bütün evi havaya kaldırdı. As we drove through Paris, Francoisepointed out the major historical sites. Paris ten arabayla geçerken, Francoise başlıca tarihi yerlere dikkatimizi çekti. We put away mey for our retirement. Sheput away the cereal boxes. Paramızı emekliliğimiz için saklıyoruz. We asked the boss to put off the meeting until tomorrow. (Please put it off for another day.) Patrdan toplantıyı yarına kadar ertelemesini rica ettik. put Giyinmek I put a sweater and a jacket. (I put them quickly.) Bir süveter ve ceket giydim. put out Söndürmek The firefighters put out the house fire before it could spread. (They put it outquickly.) İtfaiyeciler yangını, bütün evi sarmadan söndürdüler. read over Dikkatli okumak I read over the homework, but couldn t make any sense of it. Ödevi dikkatli okudum ama hiçbir şey anlamadım.

3 3 set up take down Düzenlemek, kurmak Not etmek My wife set up the living room exactly the way she wanted it. She set it up. Karım sofrayı tam istediği gibi hazırladı. These are your instructis. Write themdown before you forget. Unutmadan bu bilgileri bir yere not et. take off Kıyafet çıkarmak It was so hot that I had to take off my shirt. Hava öyle sıcaktı ki tişörtümü çıkartmak zorunda kaldım. talk over throw away tartışmak atmak We have serious problems here. Let s talkthem over like adults. Yaşadığımız ciddi problemleri tıpkı bir yetişkin gibi tartışmalıyız. That s a lot of mey! D t just throw itaway. Pahalı bir şey o! Sakın atma. try Kıyafet denemek She tried fifteen dresses before she found e she liked. Beğendiği elbiseyi bulana kadar beş tane kıyafet denedi. try out denemek I tried out four cars before I could find e that pleased me. İstediğim arabayı bulana kadar dört tane araba denedim. turn down turn down (2) turn up Bir şeyin sesini kısmak Reddetmek, geri çevirmek Bir şeyin sesini yükseltmek Your radio is driving me crazy! Please turn itdown. Radyun yüksek sesi beni rahatsız ediyor.lütfen biraz sesini kıs. He applied for a promoti twice this year, but he was turned down both times. Bu yıl iki kez terfi etmek için talepte bulundu ama her defasında geri çevrildi. Grandpa couldn t hear, so he turned up his hearing aid. Büyük babam duyamadığı için kulaklığının sesini açtı. turn off Elektriği kapamak We turned off the lights before anye could see us. Kimse bizi görmeden ışığı söndürdük. turn off (2) Mide bulandırmak, tiksindirmek It was a disgusting movie. It really turnedme off. O kadar kötü filmdi ki midem bulandı. turn Elektriği açmak use up boşaltmak Turn the CD player so we can dance. CD çaları açta dans edelim. The gang members used up all the mey and went out to rob some more banks. Gangsterler bütün parayı boşalttılar ve birkaç banka daha soymak için gittiler.

4 4 Inseperable (ayrılmaz) Phrasal Verbs Transitive (Geçişli) Aşağıdaki phrasal verbs ler ile asıl eylem cümlede birlikte yer aldığı edatlardan (veya diğer kısımlardan) ayrılamaz : Who will look after my estate when I m ge Ben yokken evime kim bakacak? Fiil Anlam Örnek call call (2) Ezbere okumak Ziyaret etmek The teacher called students in the back row. (Öğretmen arka sıradaki öğrencilerin isimlerini ezbere söyledi.) The old minister ctinued to call his sick parishiers. Eski başkan, hasta kilise cemiyeti üyelerini ziyaret etmeye devam etti. get over go over Bir hastalığı atlatmak veya bir hayal kırıklığının üstesinden gelmek Yeniden incelemek, gözden geçirmek go through tüketmek look after İlgilenmek, bakmak look into Araştırmak, incelemek I got over the flu, but I d t know if I ll ever get over my broken heart. Nezleyi atlattım ama kırılan kalbimi arabilecek miyim, hiç bilmiyorum. The students went over the material before the exam. They should have ge over it twice. Öğrenciler sınavdan önce kuları tekrar gözden geçirdiler. İki kez bakmalıydılar.. They country went through most of its coal reserves in e year. Did hego through all his mey already? Ülkeleri, bir yıl içinde en çok, kömür rezervlerini tüketti. Bütün parasını şimdiden harcadı mı? My mother promised to look aftermy dog while I was ge. Annem ben yokken köpeğime bakacağına söz verdi. The police will look into the possibilities of embezzlement. Polis zimmete para geçirme olasılıklarını araştıracak. run across rastlamak I ran across my old roommate at the college reuni. Eski oda arkadaşımla kolej yemeğinde karşılaştım. run into Karşılaşmak, rast gelmek Carlos ran into his English professor in the hallway. Carlos İngilizce profesörüyle koridorda karşılaştı. take after benzemek My secd s seems to take afterhis mother. Ortanca oğlum annesine benziyor.

5 5 wait Servis yapmak It seemed strange to see my old boss wait tables. Eski patrumu masalara servis yaparken görmek çok tuhaftı. Üç Kelimeden Oluşan Phrasal Verbs (Geçişli) Aşağıdaki phrasal verbs ler de üç kısım göreceksiniz : My brother dropped out of school before he could graduate. Erkek kardeşim mezun olamadan okulu bıraktı. Fiil Anlam Örnek break in catch up check up come up cut down drop out of get alg get away Bir sohbeti bölmek get rid of kurtulmak get through I was talking to Mom the phe when the operator broke in our call. Operatör kuşmamızı kestiği zaman telefda annemle kuşuyordum. After our mth-lg trip, it was time tocatch up the neighbors and the news around town. Yakın olmak Aylar süren yolculuğumuzdan sra, komşulara ve kasaba çevresine yakın olup lardan haber almanın vakti gelmişti. The boys promised to check up the cditi of the summer house from time to İncelemek, ktrol time. etmek Çocuklar yazlığa zaman, zaman bakmak için söz verdiler. After years of giving nothing, the old parishier was able to come up a thousand-dollar dati. Bağışta bulunmak Eski kilise cemiyeti üyesi bin dolarlık bir bağış yaptı. Yıllardır hiçbir bağışta bulunmamıştı. We tried to cut down the mey we were spending entertainment. Kesmek, azaltmak Eğlenceye harcadığımız parayı azaltmaya çalıştık. I hope ne of my students drop out ofschool this semester. Sınıfta kalmak Umarım öğrencilerimin hiç biri bu sömestr sınıfta kalmaz. I found it very hard to get alg my brother when we were young. İyi anlaşmak Erkek kardeşimle anlaşmak, küçükken daha zordu. Janik cheated the exam and then tried to get away it. Bir işten sıyrılmak Janik sınavda kopya çektiği halde bu işten sıyrılmaya çalıştı. The citizens tried to get rid of their corrupt mayor in the recent electi. Vatandaşlar s seçimlerde fırsatçı belediye başkanından kurtulmaya çalıştı. When will you ever get through that bitirmek program?

6 6 keep up look forward to Geri kalmamak Dört gözle beklemek look down Hor görmek, küçümsemek look in look out for Birini ziyaret etmek Önce davranmak, tahmin etmek look up to Saygı göstermek Bu programı ne zaman bitiriceksin? It s hard to keep up the Jeses when you lose your job! I always look forward to the beginning of a new semester. Yeni sömestrin başlamasını her zaman dört gözle beklerim. It s typical of a jingoistic country that the citizens look down their geographical neighbors. Komşularını, tipik ırkçı ülke vatandaşları küçümserler. We were going to look in my brother-inlaw, but he wasn t home. Kayınbiraderimi ziyaret edecektik ama evde yoktu. Good instructors will look out for early signs of failure in their students İyi eğitimciler öğrencilerinin yapacakları hataları önceden görürler. First-graders really look up to their teachers. Eski nesil, öğretmenlerine gerçekten saygı gösterirler. Make sure of the student s identity before you make sure Doğrulamak, emin let him into the classroom. of olmak Öğrencilerinizi sınıfa almadan önce, kimliklerinin doğru olduğundan emin olun. put up Hoşgörü göstermek run out of tükenmek take care of talk back to think back walk out İlgilenmek, sorumlu olmak Kaba bir şekilde cevap vermek Yad etmek, anmak Terk etmek, başından atmak Intransitive (Geçişsiz) Phrasal Verbs The teacher had to put up a great deal of nsense from the new students. Öğretmen yeni öğrencilerin bütün saçmalıklarını hoş görmek zorunda kaldı. The runners ran out of energy before the end of the race. Koşucuların dirençleri, yarışın suna gelmeden tükenmişti. My oldest sister took care of us younger children after Mom died. Ablam, annem öldükten sra bize, daha küçük çocuklara baktı. The star player talked back to the coach and was thrown off the team. I often think back my childhood great pleasure. Çocukluğumu sık, sık büyük bir mutlulukla anarım. Her husband walked out her and their three children. Kocası u ve üç çocuğunu terketti. Aşağıdaki phrasal verbs ler nesne almazlar. Once you leave home, you can never really go back again. Evden bir kez ayrılırsan, bir daha asla geri dönemezsin.

7 7 Fiil Anlam Örnek That old Jeep had a tendency to break down just when I needed it the most. break down bozulmak Eski cipim, a en ihtiyacım olduğu zamanda bozuldu. Popular sgs seem to catch in California first and then spread eastward. catch tutmak Popüler şarkılar önce California da tutar daha sra doğuya doğru yayılır. Father promised that we would never come back to this horrible place. come back Geri dönmek Babam, bu berbat yere bir daha dönmeyeceğimize söz verdi. They tried to come in through the back door, but it was locked. come in girmek Arka kapıdan girmeyi denediler ama kapı kilitliydi. come to come over drop by eat out get by Şuuru yerine gelmek Ziyaret etmek He was hit the head very hard, but after several minutes, he started to come to again. Kafasını çok kötü çarptı ama birkaç dakika sra bilinci yerine gelmeye başladı. The children promised to come over, but they never do. Çocuklar ziyaret edeceklerine söz verdiler ama hiç gelmiyorlar. We used to just drop by, but they were never Habersiz ziyaret home, so we stopped doing that. etmek Eskiden habersiz uğrardık ama ları hiç evde bulamazdık bu yüzden artık gitmiyoruz. Yemek için dışarıya çıkmak Hayatını sürdürmek When we visited Paris, we loved eating outin the sidewalk cafes. Paris e gittiğimizde kaldırım kafelerinde yemek yemeye bayılırdık. Uncle Heine didn t have much mey, but he always seemed to get by out borrowing mey from relatives. Heine amcanın çok fazla parası yoktu ama o, akrabalarından borç almadan da her zaman hayatını sürdürürdü. Grandmother tried to get up, but the couch was too low, and she couldn t make it her own. get up kalkmak Büyükannem ayağa kalkmaya çalıştı ama kanepe çok alçak olduğu için kendi başına kalkamadı. It s hard to imagine that we will ever go back to Lithuania. go back Geri dönmek Litvanya ya bir daha geri dönemeyeceğimizi düşünmek çok zor. He would finish e Dickens novel and then just go to the next. go Devam etmek Dickens romanının birini bitirir, hemen bir srakine devam ederdi. go (2) Olmak, The cops heard all the noise and stopped to

8 8 grow up keep away keep ( gerund) pass out show off show up wake up meydana gelmek büyümek Uzak durmak Devam etmek bayılmak Gösteriş yapmak Varmak, ortaya çıkmak Uyanmak see what was going. Polisler bütün gürültüyü duydu ve neler olduğuna bakmak için durdu. Charles grew up to be a lot like his father. Charles tıpkı babası gibi olmak için büyüdü. The judge warned the stalker to keep awayfrom his victim s home. Yargıç, suçluyu kurbanın evinden uzak durması için ikaz etti. He tried to keep singing lg after his voice was ruined. Sesini iyice kaybetmeye başladıktan sra bile şarkı söylemeye devam etmeye çalıştı. He had drunk too much; he passed out the sidewalk outside the bar. Öyle çok içmişti ki barın önündeki kaldırıma düşüp bayıldı. Whenever he sat down at the piano, we knew he was going to show off. Piyanun başına ne zaman otursa, gösteriş yapacağını bilirdik. Day after day, Efrain showed up for class twenty minutes late. (Efrain ardı ardına derse yirmi dakika geç kalıyordu.) I woke up when the rooster crowed. Horoz öttüğünde uyandım.