TC BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ. ORTOPEDİ ve TRAVMATOLOJİ ANABİLİM DALI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "TC BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ. ORTOPEDİ ve TRAVMATOLOJİ ANABİLİM DALI"

Transkript

1 TC BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ORTOPEDİ ve TRAVMATOLOJİ ANABİLİM DALI TURNİKE UYGULANAN ORTOPEDİ HASTALARINDA İSKEMİ-REPERFÜZYON HASARI SONUCU OLUŞAN OKSİDATİF HASARA KARŞI C VE E VİTAMİNİNİN KORUYUCU ETKİNLİĞİNİN ARAŞTIRILMASI UZMANLIK TEZİ Dr. Mehmet KIRAL ANKARA / 2012

2 TC BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ORTOPEDİ ve TRAVMATOLOJİ ANABİLİM DALI TURNİKE UYGULANAN ORTOPEDİ HASTALARINDA İSKEMİ-REPERFÜZYON HASARI SONUCU OLUŞAN OKSİDATİF HASARA KARŞI C VE E VİTAMİNİNİN KORUYUCU ETKİNLİĞİNİN ARAŞTIRILMASI UZMANLIK TEZİ Dr. Mehmet KIRAL Danışman Prof. Dr. İlhami KURU ANKARA / 2012

3 İnsanın içine bir istek verildiğinde ; Onu elde etmesi için gerekenler de beraberinde verilir, Ama başarması için çok çalışması gerekebilir... Mavitüy den

4 Asistanlığım boyunca yalnız bıraktığım biricik oğlum Onur Alp e ve sevgili eşim Funda ya...

5 ÖZET Bu çalışmanın amacı: uzun süreli turnike uygulamasını gerektiren cerrahi işlemlerden önce hastalara alfa D tokoferol (E vitamini) ve C vitamini uygulaması yaparak bu vitaminlerin bilinen antioksidan etkilerinin yararlılık düzeyini istatistiki olarak ortaya koymak ve anlamlı bulunursa operasyon öncesi kullanımını önermektir. Çalışmaya, Başkent Üniversitesi Tıp fakültesi hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalına başvuran diz artroplastisi planlanan hastalar dahil edildi ve her grupta oniki hasta olacak şekilde, üç grup oluşturuldu. Kontrol grubundaki hastalara vitamin uygulaması yapılmazken diğer gruplara sırasıyla, C vitamini, E vitamini verildi. Vitamin C uygulaması, (C-plan 500 mg tb) hastalara ameliyattan bir önceki gün iki doz halinde oral olarak, Vitamin E uygulaması (Evicap 400 mg cap) ise ameliyattan önceki bir hafta boyunca günde iki doz halinde oral olarak uygulandı. Bu hastalardan, operasyon başlangıcında turnike öncesi ve turnike çözülmesinden sonra meydana gelen reperfüzyon sonrası (15.dakikada), venöz kanlar alınarak plazmaları ayrıldı. Tüm hastalardan alınan plazma örneklerinde lipid peroksidasyonunun göstergesi olan malondialdehit düzeyleri spektrofotometrik yöntemle ölçüldü. Deneylerin sonunda analiz sonuçlarına göre kontrol grubunda ve Vitamin C uygulanan grupta turnike sonrası plazma malondialdehit değerleri istatistiksel olarak incelendiğinde öncesi değerlere göre anlamlı olarak yüksek bulundu (p<0.01, p<0.05). Plazma MDA düzeylerinde Vitamin E uygulanan grupta ise turnike sonrası istatistiksel olarak incelendiğinde öncesi değerlere göre anlamlı bir fark bulunmadı (p>0.05). Sonuç olarak, çalısmada turnike uygulanarak alt ekstremite operasyonu geçiren hastalarda iskemi-reperfüzyonun neden olabileceği düşünülen oksidatif hasar tespit edildi. Vitamin E uygulamasının MDA oluşumunu baskıladığı, antioksidan kapasiteyi arttırdığı ve doku hasarında anlamlı düşme meydana getirdiği ortaya konmuş olup bu bulguların yapılan çalışmalar ile uyumlu olduğu görüldü. Böylece reperfüzyonun neden olduğu lokal ve sistemik komplikasyonları sınırlandırarak ekstremite dokusunda fonksiyonel iyileşmeyi hızlandırabileceği sonucuna varıldı. ANAHTAR KELİMELER: Artroplasti, Turnike, İskemi-reperfüzyon, Vitamin E, Vitamin C, Malondialdehit.

6 ABSTRACT Objective of this study is; to statistically present the effectiveness level of the known antioxidant effects of Vitamin E and Vitamin C vitamins by giving them to the patients before the surgical procedures necessitating long-term tourniquet application and if their effectiveness levels are found significant, to recommend their preoperative use. Patients who applied to the Orthopedics and Traumatology Department of Başkent University, Research and Application Hospital, by treatment of knee arthroplasty or knee arthroscophy are included in the study and three groups are formed by twelve patients in each group. As no vitamin application is performed on the patients in the control group, Vitamin C and Vitamin E is given respectively to other groups. Vitamin C application (C-plan 500 mg tb) is performed on the patients one day before the operation orally in 2 doses and Vitamin E application (Evicap 400 mg cap) is performed on the patients for one week before the operation orally in 2 doses a day. Venous bloods are taken from these patients at the beginning of the operation before the tourniquet and after the reperfusion following the resolve of the tourniquet (in minute 15) and their plasmas are seperated. In the plasma samples taken from all patients, malondialdehyde levels indicating lipide peroxidation are measured by the spectrophotometric method. As a result of the experiments; the malondialdehyde values after the tourniquet are found significantly higher in the control group and in the group on which Vitamin C is applied, in comparison to the previous values (p<0.01, p<0.05). On the other hand, in plasma MDA levels, there has been no significant difference found (p>0.05) between before and after application of Vitamin E. As a result of the study, oxidative damage thought to be resulting from ischemia-reperfusion is detected in patients undergoing lower extremity operations by the application of tourniquet. It is presented that application of Vitamin E represses MDA formation, increases antioxydant capacity and significant reduction in tissue damage and it is seen that these findings are compatible with the studies conducted. Thus it is concluded that can accelerate functional amelioration in the extremity tissue limiting local and systemic complications caused by the reperfusion. KEY WORDS: Arthroplasty, Tourniquet, Ischemia-reperfusion, Vitamin E, Vitamin C, Malondialdehyde

7 İÇİNDEKİLER Sayfa no Özet... I İngilizce özet... II İçindekiler... III Önsöz... IV Teşekkür... V Simge ve Kısaltmalar... VI Şekiller Dizini... VII Tablolar Dizini... VIII 1. GİRİŞ GENEL BİLGİLER MATERYAL VE YÖNTEM BULGULAR TARTIŞMA KAYNAKLAR... 38

8 ÖNSÖZ Tarih boyunca Ortopedi ve Travmatoloji müdahalelerinde kansız bir cerrahi saha her zaman ideal olmuştur.1904 yılında Harvey Cushing in tanımladığı ve 1960 lı yıllarda Klenerman ın ekstremite cerrahisinde kullanıma uygun hale getirdiği turnike, bizi cerrahi kansız saha idealine ulaştırmıştır. Beraberinde bir takım komplikasyonlarla... Ekstremite cerrahisinde turnike uygulaması iyatrojenik olarak oluşturulan bir iskemik ve perfüzyon sürecidir.cerrahi uygulamalarda turnikenin açılmasıyla birlikte iskemik kalmış olan dokunun reperfüze edilmesiyle iskemik ve perfüzyon hasarı kaçınılmaz hale gelmektedir. Bu hasarı minimalize etmek için bir takım arayışlar sürmektedir. En başta turnikenin kısa süreli uygulanması bir çözüm olmakla beraber turnikenin sağladığı avantajları da kısıtlamaktadır. İskemik ve perfüzyon hasarına sekonder oluşan oksijen radikal türevleri; zar lipleri, proteinler, nükleik asitler ve en önemlisi de deoksiribonükleik asit gibi hücresel yapılar üzerinde çoğu zaman geri dönüşümsüz hasarlara neden olmaktadır. Ve bu hasarlar malingnite gibi hayatı tehdit edebilecek boyutlara ulaşabilmektedir.temiz bir cerrahi saha için turnike uygulama isteği, aynı zamanda turnikeye sekonder yan etkilerin ortadan kaldırılma ihtiyacı, bir takım araştırmaları yönlendirmiştir. Okuyacağınız çalışma suda ve yağda eriyen antioksidan özellikleri bilinen iki vitaminin ( E ve D vitaminleri ) iskemik reperfüzyon hasarı üzerinde profilaktik etkilerinin insan üzerinde araştırılmasına yönelik bir çalışmadır. Bu çalışmanın iskemik reperfüzyon hasarına karşı dikkate değer katkı sağlayacağı inancındayım.

9 TEŞEKKÜR Hayatımızda bize destek olmuş insanlar, o desteklerini vermemiş olsalardı şu an olduğumuz yerde olamazdık şüphesiz. Çok daha fazlasını hak edenlere küçük bir teşekkürün zamanıdır. Onlardan birkaçı; Cerrahi başarıda dokuya saygının önemini öğreten Bölüm Başkanımız Prof.Dr. İsmail Cengiz TUNCAY a Travma cerrahisinin aslında ne kadar keyifli olduğunu gösteren Prof.Dr.Hüseyin DEMİRÖRS e Detaylara dikkatin cerrahi başarıdaki yerini vurgulayan Prof.Dr. İlhami KURU ya Cerrahi başarıda hasta ile iletişimin önemini gösteren Doç. Dr. Rahmi Can AKGÜN e Bulunduğu ortama kattığı pozitif enerji ile Uzm. Dr. Orçun ŞAHİN e Konya Hastanemizdeki hocalarımızdan, eğitimime büyük katkıda bulunan Doç. Dr. Salim ERSÖZLÜ ye, YRD. Doç. Dr. A.Fevzi ÖZGÜR e, YRD. Doç. Dr. Mehmet TÜKENMEZ e Her zaman çalışmaktan keyif aldığım asistan arkadaşlarıma, Ve tabiki ; En başta varlık sebebim anneme, babama... Ve yine ; Hayatıma girdiği ilk günden beri desteği ve güleryüzü eksilmeyen sevgili eşime, Sonsuz teşekkürlerimle

10 SİMGE VE KISALTMALAR İ/R: MDA: ROS: SOR: KDH: KO: NO: O -. 2 : OH. : H 2 O 2 : LOOH : TBA: SPSS: İskemi-reperfüzyon Malondialdehit Reaktif oksijen türleri Serbest oksijen radikali Ksantin dehidrogenaz Ksantin oksidaz Nitrik oksit Süperoksit radikali Hidroksil radikali Hidrojen peroksit Lipit hidroperoksit Tiyobarbütirik asit Sosyal bilimler için istatistiki paket

11 ŞEKİLLER DİZİNİ Sayfa no Şekil 2.1. Süperoksit radikali oluşumu... 6 Şekil 2.2.Serbest oksijen radikallerinin kaynakları... 9 Şekil 2.3. Serbest oksijen radikallerinin lipitlere etkileri Şekil 2.4. Oksidatif stresle ilişkili klinik durumlar Şekil 2.5. Lipid peroksidasyonunun oluşum şeması Şekil 2.6. Malondialdehit Şekil 2.7. Reaktif oksijen ürünleri metabolizması Şekil 2.8. Antioksidan-serbest radikal dengesi Şekil 2.9. Serbest radikallerin oluşumu ve enzimatik detoksifikasyonu Şekil E vitamininin formları Şekil Antioksidan mekanizmada vitamin E ve vitamin C arasındaki ilişki Şekil Askorbik asit in kimyasal yapısı Şekil 4.1. Ameliyat öncesi ve sonrası kontrol gruplarının plazma MDA düzeyi Şekil 4.2. Ameliyat öncesi ve sonrası vitamin C gruplarının plazma MDA düzeyi Şekil 4.3. Ameliyat öncesi ve sonrası vitamin E gruplarının plazma MDA düzeyi... 33

12 TABLOLAR DİZİNİ Sayfa no Tablo 2.1. Önemli bazı serbest radikal çeşitleri, simgeleri ve özellikleri... 8 Tablo 2.2. Önemli bazı antioksidanlar, reaksiyonları ve özelikleri Tablo 2.3. Ameliyat öncesi ve sonrası Paired Samples T Testi ile kontrol vitamin C ve vitamin E gruplarının plazma MDA düzeyi ortalamaları ve standart hata değerleri

13 1. GİRİŞ Ekstremite ameliyatlarının birçoğunda ameliyat esnasındaki görüş kalitesini artırmak ve kan kaybını azaltmak amacıyla turnike kullanılmaktadır. Günümüzde turnike kullanımının yararı ve gerekliliği ile ilgili bir şüphe bulunmamakla birlikte, bu ameliyatlarda turnikenin gevşetilme zamanı ile ilgili değişik uygulamalar sürmektedir. Bazı cerrahlar cerrahi işlemin bitiminde turnikeyi gevşeterek kanarna kontrolü yapmakta, bunu takiben yarayı kapatarak kompresif bandaj uygulamaktadır. Bir diğer grup cerrah ise öncelikle yarayı kapamakta, kompresif bandaj uygulamasını yapmakta ve turnikeyi daha sonra gevşetmektedir Birinci grup; yani yarayı kapamadan turnikeyi açan ve kanama kontrolü yapanlar böylelikle ameliyat sonrası dönemdeki kanama miktarının dolayısıyla da hematoma, sekonder yara enfeksiyonu ve cilt problemleri risklerinin azalacağını savunmaktadırlar. Bu grup, turnikenin açılmasının postoperatif ödem oluşumuna önemli bir katkısı olmadığını savunmaktadır. Diğer grup, yani turnikeyi açmadan yarayı kapayarak kompresif bandaj uygulayan ve daha sonra turnikeyi gevşetenler, böylelikle hemostazla uğraşarak ameliyat süresini gereksiz yere uzatmadıklarını ve ayrıca kompresif bir bandaj uygulaması yapılmadan önce turnikenin açılmasıyla ortaya çıkabilecek olan ödem oluşumunun da önüne geçtiklerini savunmaktadırlar. Vasküler, ortopedik ve rekonstrüktif cerrahide intraoperatif kanamayı azaltması ve cerrahi işlemi kolaylaştırması nedeniyle yaygın olarak kullanılan turnike uygulaması aynı zamanda istemli oluşturulan bir İ/R modelidir. Açığa çıkan toksik oksidanlar hem turnike uygulanan organlarda hem de dolaşıma geçerek uzak organlarda hasara yol açmaktadır. Yapılan literatür taramalarında C ve E vitamininin turnike uygulamalarında operasyon öncesi kullanımına dair insanlar üzerinde yapılmış bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu çalışmadaki amaç uzun süreli turnike uygulamasını gerektiren cerrahi işlemlerden önce hastalara alfa D tokoferol (E vitamini) ve C vitamini uygulaması yaparak bu vitaminlerin bilinen antioksidan etkilerinin yararlılık düzeyini istatistiki olarak ortaya koymak ve anlamlı bulunursa operasyon öncesi kullanımını önermektir 1

14 2. GENEL BİLGİLER 2.1.Turnike Turnike günümüzde ortopedik cerrahide sık kullanılan bir yöntemdir. Turnike 1904 yılında Harvey Cushing tarafından tanımlanmıştır. Ekstremite cerrahisinde yaygın kullanımı ise Klenerman ın 1960 lı yıllardaki çalışmalarıyla olmuştur(1,2,3,4) Turnike uygulaması ile oluşan hemodinamik ve metabolik değişiklikler; turnike fazına (inflasyon-deflasyon), turnike inflasyon süresine, iskemik alanın büyüklüğüne, anestezi yöntemine ve hastanın kardiyovasküler durumuna göre değişir (5). Hemodinamik değişiklikler sağlıklı kişilerde minimal olmakla birlikte, zayıf kardiyak rezervi olan hastalar turnike inflasyonu veya deflasyonunu tolere edemeyebilirler (6). İnflasyondan sonra periferik vasküler rezistans ve venöz kan volümü artışına bağlı olarak sistemik arter basıncı ve kardiyak debi hafif yükselir. Santral venöz basınç ve sistolik kan basıncındaki bu geçici artış yavaş yavaş turnike öncesi düzeye geri döner. Ancak, zayıf ventriküler kompliyansı veya yaygın variköz venleri olan hastalarda pulmoner arter basıncında önemli artış izlenebilir. Uyluğa bilateral turnike uygulanan hastalarda, dolaşım yüklenmesi ve kardiyak arrest bildirilmiştir (5,6,7). Deflasyon ile iskemik ekstremitenin reperfüzyonu başlar. Postiskemik reaktif hiperemi ile birlikte periferik vasküler rezistansın azalması ve ekstremitenin reperfüzyonu sonucu büyük volümde kanın ekstremiteye geri dönmesi, pulmoner 2

15 vasküler rezistans, santral venöz basınç ve arteriyel kan basıncında azalmaya neden olur (5,6,7). Turnike deflasyonu ile iskemik alandan hiperkapnik venöz kanın sistemik dolaşıma geçmesi ve kardiyak debinin artması end tidal karbondioksit (ETCO 2 ) de geçici artışa neden olur. Bu artış alt ekstremite turnike deflasyonlarından sonra daha fazla görülmektedir (5). Turnikeden sonra ekstremitenin reperfüzyonu, pulmoner mikrovasküler zedelenmeye neden olur; pulmoner kapiller membran permeabilitesi artar ve ödem oluşur. Akciğerlerde nötrofil sekestrasyon artışı da gösterilmiştir (8). Turnikenin oluşturduğu metabolik değişiklikler, basınçtan çok turnike süresinin uzunluğu ile ilişkilidir (5). Bir, iki saatlik iskemiden sonra turnike deflasyonu ile arteriyel plazma K+ ve laktat konsantrasyonlarında orta dereceli bir artış izlenir. Laktat anaerobik metabolizma son ürünüdür. Doku hipoksisi, hematolojik, solunumsal ve hücresel disfonksiyon laktat üretimini arttırır (5,6). Deflasyonun 2. dk sinde oksijen tüketimi, CO 2 üretimi artar. Sekiz dk içinde deflasyon öncesi değerine döner. Karbondioksit üretimindeki artış, O 2 tüketiminin 3 katıdır. İskemik ekstremitede laktat ve CO 2 artışı, maksimum 4. dk de olmak üzere arteriyel ph de geçici azalmaya neden olur. Tüm bu metabolik değişiklikler dk de normale döner. Venöz O 2 saturasyonu %20 oranında düşerken, pulmoner şant oluşmadıkça arteriyel O 2 saturasyonunda azalma nadir görülür (5,6,7,9). İskemi sırasında oluşan süperoksit radikallerin endotelyal zedelenmeye neden olması ve kompresyonun oluşturduğu direkt mikrovasküler zedelenme, turnike deflasyonunun ardından mikrovasküler permeabilite artışına yol açar. İskemi, ödem ve mikrovasküler konjesyonun oluşturduğu etkiler post-turnike sendromu olarak 3

16 adlandırılır. Bu sendrom, ekstremitede paralizi olmaksızın katılık, solukluk, güçsüzlük ve hissizlik ile karakterlidir (6) Turnikenin uygulanışı Turnikeye bağlı komplikasyonların önlenmesi için operasyon esnasında bazı kurallara uyulması gerekmektedir. Örneğin manşonun ciltle temasını önlemek için en az 2 kat yumuşak pamuk sarılır. Şişman hastalarda kaymayı önlemek icin cilt ve cilt altı dokusu olabildiğince distale çekilip, sonra turnike manşonu şişirilmelidir (10). Her kullanımdan önce basınç ölçen kısmı, mutlaka kontrol edilmelidir. Manşon sarıldıktan sonra pamuklu bir elastik bandajla parmak uçlarından bağlanıp, turnike seviyesine kadar tüm kan, ekstremiteden boşaltılır. Enfeksiyon veya tümör cerrahisinde mutlaka turnike kullanılmak isteniyorsa bu tür bir boşaltma yerine, ekstremite 5 dakika yükseltilerek turnike şişirilir (10,11). Turnike basıncının ne olması gerektiği halen tartışmalıdır. Elde edilen bulgular, bugüne kadar gerekenden daha büyük basınçlar kullanıldığı yolundadır. Doğru basınç hastanın yaşı, kan basıncı ve ekstremitenin boyutuyla ilgilidir (12) Klenerman alt ekstremitede, koldan ölçülen sistolik basıncın iki katını kullanmayı önermektedir (13). Turnikenin şişirildiği saat mutlaka not edilmelidir. Basınç göstergesi anestezistin görebileceği bir yere konmalı ve en küçük basınç oynamaları, cerraha iletilmelidir. Elli yaşın altındaki sağlıklı yetişkinlerde tercih edilen turnike süresi kolda maksimum 1 saat, uylukta ise 1,5 saat olmalıdır. Eğer daha fazla süre gerekliyse 10 dakikalık reperfüzyondan sonra operasyona devam etmelidir. Ancak toplam sure kesinlikle 2 saati gecirilmemelidir. Ancak bazı ciddi komplikasyonlarda 2 saatlik limit aşılabilmektedir (11,14,15). 4

17 2.2. İskemi ve Reperfüzyon Hasarı İskemi, organ veya doku kan akımındaki yetersizliğe bağlı olarak gelişen geriye dönüşümlü veya dönüşümsüz hücre/doku zedelenmesine neden olmaktadır. Geri dönüşsüz hücre hasarını önleyebilmek için organ veya dokuya yeniden kan akımının sağlanması gerekmektedir. Ancak reperfüzyonun gerçekleşmesi, iskemik dokularda iskeminin organ veya dokuda oluşturduğu hasardan daha fazla hasara yol açabilmektedir. Buna reperfüzyon hasarı denir (16). Arteriyel ya da venöz kan akımı azalmasına bağlı organ ve dokunun yetersiz perfüzyonu sonucu bu doku veya organların oksijenden yoksun kalması şeklinde tanımlanan iskemi, hücresel enerji depolarının boşalması ve toksik metabolitlerin birikmesi sonucunda hücre ölümüne yol açmaktadır. İskemik dokuya hem hücrenin rejenerasyonu, hem de toksik metabolitlerin temizlenmesi için yeniden kan akımı gerekir. Ancak, iskemik dokunun reperfüzyonu dokuda paradoksal olarak sadece iskemi ile oluşan hasara göre çok daha ciddi bir hasara yol açar(17). Reperfüzyon döneminde gözlenen hasarda, hücre içine moleküler oksijen girişi ile hızla oluşan serbest oksijen radikal (SOR) türevleri başta olmak üzere birçok mekanizma rol oynamaktadır. Reperfüzyon hasarına en fazla duyarlı olan hücresel yapılar, zar lipitleri, proteinler, nükleik asitler ve deoksiribonükleik asit molekülleridir.(18). İskemik dönemde hücrede metabolik ve yapısal değişiklikler meydana gelir. Dokuya gelen kan akımının kesilmesi ile hücresel oksidatif fosforilasyon azalır ve adenozin 5 -trifosfat ve fosfokreatin gibi yüksek enerjili fosfat sentezi azalır(19). Hücrede enerji depolarının boşalması ile hücre zarında bulunan Na +,K + -ATP az pompası inhibe olur. Sonuçta hücre içinde Na + ve Ca +2 iyon konsantrasyonları artar(20). 5

18 Hücre içinde Ca +2 iyon konsantrasyonunun artışı hücre için sitotoksiktir(21). Nitekim yine bu dönemde hücrede iyon konsantrasyonunun değişimi ile proinflamatuar sitokinlerin lökosit adhezyon moleküllerinin yapımında artış, buna karşılık antioksidan enzimlerin oluşumunda azalma olur. Bu durum hücreyi reperfüzyon dönemindeki hasara karşı dayanıksız kılar. İskemi döneminde ATP üretimi durduğu halde kullanımı devam ettiği için ATP den AMP ve adenozin oluşur. Adenozin, hızla hücre dışına difüze olur ve inozin ve hipoksantine parçalanır. Dolayısıyla, iskemi sonucu yüksek enerjili fosfat bileşiklerinin (ATP) yıkımı, dokuda ksantin ve hipoksantin gibi pürin metabolitlerinin birikimine ve ksantin dehidrojenazın (KDH) ksantin oksidaza (KO) dönüşümüne yol açar. Normal şartlarda hipoksantin ürik asite metabolize olur ve bu reaksiyonda elektron alıcı NAD+ (nikotinamid adenin dinükleotidin okside formu) dir. Ancak hipoksi ya da iskemi nedeniyle KDH KO a dönüştüğünden hipoksantinin ürik asite dönüşümü KO tarafından gerçekleşir ve bu reaksiyonda ise elektron alıcı olarak moleküler oksijen kullanılır(22). Şekil 2.1. Süperoksit radikali oluşumu. İskemi-reperfüzyon (İ/R) hasarının fizyopatolojisi ile ilgili çeşitli faktörler ileri sürülmüştür. Bunlar birbiriyle ilişkileri karmaşık, hücresel ve humoral olaylar serisidir(24, 25). 6

19 Özellikle; 1-Serbest oksijen radikalleri 2-Polimorf nüveli lökositler (PMNL) 3-Kompleman sistemi 4-Endotel hücreleri olmak üzere başlıca dört faktör hasarın nedenleri arasında yer almaktadır Serbest Oksijen Radikalleri Serbest radikal, eşlenmemiş elektron içeren atom veya moleküldür. Genelde elektronlar atom veya molekülde eşlenik olarak bulunmaları nedeniyle molekül stabildir ve reaktif değildir. Ancak, moleküle bir elektron ilavesi ya da bir elektron kaybı onu reaktif hale getirir (26). Organizma sürekli olarak serbest radikal ataklarıyla karşı karşıyadır. Atmosferin % 21 ini teşkil eden oksijenin aerobik organizmanın yaşamı için gerekliliği kaçınılmazdır. Serbest radikaller fizyolojik şartlarda ve dış etkenlere karşı organizmanın savunmasında da belirli oranda oluşur ve içsel mekanizmalarla organizmaya olabilecek zararlı etkileri önlenir. Biyolojik sistemlerde oluşan serbest radikallerin endojen kaynakları oksijen, nitrik oksit (NO), uyarılmış nötrofil, mitokondriyel elektron transport sistemi, endoplazmik retikulum, peroksizom ve plazma membranı olarak sayılabilir. Solunan oksijenin % 95 inden fazlası mitokondrilerde ATP şeklinde enerji oluşumunda kullanılırken, yaklaşık % 5 i de son yörüngelerinde ortaklanmamış elektron içeren ve bu özellikleri nedeniyle de toksik serbest radikallere dönüşmektedir (Şekil 1). İnsanda her yıl 2 kg O 2 oluştuğu bildirilmiştir (27). 7

20 Süperoksit radikali, oksijen molekülüne bir elektron ilavesi ile oluşur ve serbest radikal hasarına karşı koruyucu antioksidan bir enzim olan ve oksidan hasar oluşumu ile birlikte artan süperoksit dismutaz (SOD) aracılığı ile hidrojen peroksit (H 2 O 2 ) e indirgenir. Hidrojen peroksit eşlenmemiş elektron içermediği için tek başına radikal değildir ve katalaz ve glutatyon peroksidaz ile H 2 O ve O 2 ye indirgenir. Alternatif olarak Fenton Reaksiyonu ile hidroksil radikali (OH. ) üretilir. Hidroksil radikali oldukça reaktif ve toksik bir radikaldir; ilk karşılaştığı molekül ile 10-6 sn içinde, 14 A mesafesinde reaksiyona girer. Hidroksil radikali büyük molekül yapısı ve elektronegativitesi nedeni ile DNA, protein, karbonhidrat ve lipitler gibi makromoleküllerle reaksiyona girerek bu yapılarda oksidatif hasara neden olur (Şekil 1). Makromoleküller hücrelerde kısıtlı miktarlarda bulunduklarından bu yapılarda oluşan hasar oldukça önemlidir. İn vivo herhangi bir OH. radikal süpürücüsünün etkili olabilmesi için mevcut hedef moleküllerin önemli bir bölümünü kapsayacak kadar yüksek konsantrasyonda bulunması gerekir. Bu nedenle OH. radikalinin oluşumunun önlenmesi, bu radikalin süpürülmesinden daha etkilidir(28). Tablo 2.1. Önemli bazı serbest radikal çeşitleri, simgeleri ve özellikleri (28). Serbest radikaller Simge Özellikleri Alkoksil RO Organik peroksitlerin yıkımı sonucu üretilen oksijen metabolitidir Azot dioksit NO 2 Nitrit oksitin oksijen ile olan reaksiyonundan üretilir Hidrojen H Basit, bilinen radikaldir Hidrojenperoksit H 2 O 2 Reaktivitesi ve moleküler hasar düzeyi zayıftır Hidroksil OH En reaktif oksijen metabolitidir Hidroperoksil HO 2 Lipidlerde çözünür ve lipid peroksidasyonu artırır Hipoklorik asit HOCl Myeloperoksidaz reaksiyonu ile oluşan protein oksidasyon ürünüdür Nitrik oksit NO L-arginin amino asitinden in vivo olarak üretilir Nitröz oksit HNO 2 Nitrit oksitin reaksiyonundan üretilir Peroksil ROO Lipidlerde lokalize olur ve perhidroksile oranla zayıf etkilidir Peroksinitrit ONOO NO ile süperoksit hızlı bir reaksiyon sonucu üretilir Singlet oksijen O 2 Oksidatif oksijen formu güçlü, yarılanma ömrü kısadır Süperoksit O 2 Oksijen metabolizmasının ilk ara ürünü Tiyol radikal RS Sürfürlü ve çiftlenmemiş elektron içeren türlerdir Trikloro metil CCl 3 Karaciğerde üretilen CCl 4 ürünü metabolit 8

21 Serbest Oksijen Radikallerinin Kaynakları Organizmaya ani ve aşırı miktarda oksijen girişinin artması, epinefrin ve diğer katekolaminlerin artışı, laktik asit, laktat dehidrogenaz, kreatinin fosfokinaz gibi litik (eritici) enzim aktivitelerinin yükselmesi, egzersiz, gebelik, yaslılık gibi fizyolojik koşullar, kimyasal çevre kirliliğinin yoğun olduğu ortamlarda uzun süre yaşam, yoğun stres, sigara ve alkol kullanımı, diyette çoklu doymamıs yağ asitlerince zengin, yüksek kalorili beslenme ve az miktarda sebze meyve tüketimi, antioksidan savunma sistemi yetmezlikleri veya savunma duvarının aşılması gibi durumlarda hassas olan oksidanantioksidan denge, oksidanlar lehine bozulabilir ki, bu da oksidatif stres oluşumuna neden olur. Bu durum, serbest radikallerin oluşumunun artışından ya da antioksidan aktivitesinin yetersizliğinden ileri gelebilir(29,30, 31). Şekil 2.2.Serbest oksijen radikallerinin kaynakları 9

22 Serbest Oksijen Radikallerinin Etkileri Reaktif oksijen türlerinin (ROS) oluşumu enflamasyon, radyasyon, yaşlanma, normalden yüksek parsiyel oksijen basıncı (po 2 ), ozon (O 3 ) ve azot dioksit (NO. 2 ), kimyasal maddeler ve ilaçlar gibi bazı uyarıların etkisiyle artar. Serbest radikaller hücrelerin lipid, protein, DNA, karbonhidrat ve enzim gibi tüm önemli bileşiklerine etki ederler (28,32,33). Süperoksit radikali (O -. 2 ) ve hidroksil radikali (OH. ) sitoplazma, mitokondri, nükleus ve endoplazmik retikulum membranlarında lipid peroksidasyonunu başlatır. Membranlarda lipid peroksidasyonu meydana gelmesi sonucu membran permeabilitesi artar. Serbest radikallerin etkisiyle proteinlerdeki sistein sülfhidril grupları ve diğer aminoasit kalıntıları okside olarak yıkılır, nükleer ve mitokondriyel DNA okside olur (33,34). Serbest oksijen radikallerinin tüm bu etkilerinin sonucunda hücre hasarı olur. Hücrede reaktif oksijen türlerinin ve serbest radikallerin artışı hücre hasarının önemli bir nedenidir. İskemi sonrasında reperfüzyon da reaktif oksijen türlerinin artışına bağlı olarak iskeminin oluşturduğu hücre hasarını artırır. 10

23 Şekil 2.3. Serbest oksijen radikallerinin etkileri Serbest oksijen radikallerinin neden olduğu hücre hasarının birçok kronik hastalığın komplikasyonlarına katkıda bulunduğu düşünülmektedir. Aterogenez, amfizem/bronşit, Parkinson hastalığı, Duchenne tipi musküler distrofi, gebelik preeklampsisi, serviks kanseri, alkolik karaciğer hastalığı, hemodiyaliz hastaları, diabetes mellitus, akut renal yetmezlik, Down sendromu, yaşlanma, retrolental fibroplazi, serebrovasküler bozukluklar, iskemi/reperfüzyon hasarı gibi durumlarda serbest oksijen radikallerinin neden olduğu hücre hasarı söz konusudur (28,35,36). 11

24 Şekil 2.4. Oksidatif stresle ilişkili klinik durumlar Serbest radikallerin lipidlere etkileri Lipidler serbest radikallerin etkilerine karşı en hassas olan biyomoleküllerdir. Hücre membranlarındaki kolesterol ve yağ asitlerinin doymamış bağları, serbest radikallerle kolayca reaksiyona girerek peroksidasyon ürünleri oluştururlar (37). Lipid peroksidasyonu membran fosfolipidlerindeki doymamış yağ asitlerinin oksidasyonlarına neden olan böylece membran lipid yapısını değiştirerek hücre yapı ve fonksiyonlarını bozan bir olaydır (28). Hücre membranlarının oksijen radikallerine maruz kalması lipid peroksidasyon reaksiyonlarını uyarır. Doymamış yağ asitleri peroksidasyona özellikle hassastır. Lipid peroksidasyon organizmada oluşan kuvvetli bir radikal etkisiyle, doymamış yağ asidi 12

25 zincirindeki α-metilen karbonundan bir hidrojen atomunun uzaklaşması ile başlar. Hidrojenin molekülüne ayrılması, ayrıldığı yağ asidi zincirinin radikalleşmesine neden olur. Oluşan lipid radikali dayanıksız bir yapıya sahip olduğu için spontan değişikliğe uğramaktadır. Lipid radikallinin moleküler oksijen ile reaksiyona girmesi sonucu bir lipid peroksit radikali(loo) meydana gelir. Bu radikallerde membran yapısındaki diğer doymamış yağ asitlerini etkileyerek yeni lipid radikallerinin oluşmasına sebep olur ve açığa çıkan hidrojen atomlarını alarak lipid hidroperoksitlerinin aldehit(malondialdehit), aklenler, lipit epoksit ile etan ve pentan gibi uçucu gazlara dönüşmesi ile sona erer(28). Nonenzimatik lipid peroksidasyonu çok zararlı bir zincir reaksiyonudur. Direkt olarak membran yapısına ve ürettiği reaktif aldehitlerle indirekt olarak diğer hücre bileşenlerine zarar verir. Böylece doku hasarına ve birçok hastalığa neden olur (28). Şekil 2.5. Lipid peroksidasyonunun oluşum şeması 13

26 Aldehitler en toksik ürünlerdir. Malondialdehit(MDA) ve lipid peroksidasyonun diğer son ürünleri nisbeten stabil olmaları nedeniyle hücrelerin daha uzak bölümlerine ya da diğer hücrelere ulaşabilirler. Böylece lipid peroksidasyonu direkt olarak peroksidatif hasara maruz kalmayan dokulara da zarar verebilir (31). Üç veya daha fazla çift bağ içeren yağ asitlerinin peroksidasyonunda malondialdehit (MDA) meydana gelir (31). Şekil 2.6. Malondialdehit Malondialdehit (MDA) kanda ve idrarda ortaya çıkar, yağ asidi oksidasyonunun spesifik ya da kantitatif bir indikatörü olmamakla beraber lipid peroksidasyonunun derecesiyle iyi korelasyon gösterir. Bu nedenle biyolojik materyalde malondialdehit (MDA) ölçülmesi lipid peroksit seviyelerinin indikatörü olarak kullanılır (28,31,37,38) Serbest radikallerin proteinlere etkileri Proteinler serbest radikallere karşı poliansatüre yağ asitlerinden daha az hassastırlar. Proteinlerin serbest radikal harabiyetinden etkilenme derecesi amino asit kompozisyonlarına bağlıdır. Doymamış bağ ve kükürt içeren triptofan, tirozin, fenilalanin, histidin, metiyonin, sistein gibi amino asitlere sahip proteinler serbest radikallerden kolaylıkla etkilenirler. Bu etki sonucunda özellikle sülfür radikalleri ve karbon merkezli organik radikaller oluşur (35). 14

27 Serbest radikallerin etkileri sonunda, yapılarında fazla sayıda disülfit bağı bulunan immünoglobülin G (IgG) ve albümin gibi proteinlerin tersiyer yapıları bozulur, normal fonksiyonlarını yerine getiremezler. Prolin ve lizin reaktif oksijen türleri (ROS) üreten reaksiyonlara maruz kaldıklarında nonenzimatik hidroksilasyona uğrayabilirler. Hemoglobin gibi hem proteinleri de serbest radikallerden önemli oranda zarar görürler. Özellikle oksihemoglobinin süperoksit radikali (O 2 ) veya hidrojen peroksitle (H 2 O 2 ) reaksiyonu methemoglobin oluşumuna neden olur (28,35) Serbest radikallerin nükleik asitler ve DNA'ya etkileri İyonize edici radyasyonla oluşan serbest radikaller DNA'yı etkileyerek hücrede mutasyona ve ölüme yol açarlar. Hidroksil radikali (OH ) deoksiriboz ve bazlarla kolayca reaksiyona girer ve değişikliklere yol açar. Aktive olmuş nötrofillerden kaynaklanan hidrojen peroksit (H 2 O 2 ) membranlardan kolayca geçerek ve hücre çekirdeğine ulaşarak DNA hasarına, hücre disfonksiyonuna ve hatta hücre ölümüne yol açabilir. Süperokside (O 2 ) maruz kalan DNA molekülleri hayvanlara enjekte edildiklerinde daha fazla antijenik özellik gösterirler ki bu oldukça önemli bir etkidir, çünkü otoimmün bir hastalık olan sistemik lupus eritematozusta (SLE) ve romatoit artritte (RA) dolaşımda anti-dna antikorlar bulunur (39). Şekil 2.7. Reaktif oksijen ürünleri metabolizması (40) 15

28 Serbest radikallerin karbonhidratlara etkileri Monosakkaritlerin otooksidasyonu sonucu peroksitler ve okzoaldehitler meydana gelir. Açığa çıkan okzoaldehitler proteinlere bağlanabilme özelliklerinden dolayı antimitotik etki göstererek etki ederler. Bu olaylar kanser ve yaşlanmaya neden olabilir (41) Antioksidanlar Organizmanın pro-oksidan/antioksidan dengesi sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için çok önemlidir. SOR ların oluşumunu ve meydana getirdikleri hasarları önlemek ve detoksifikasyonu sağlamak üzere organizmayı koruyan antioksidan savunma sistemi dört yolla etki göstermektedir: 1. Serbest oksijen radikallerini etkileyerek onları tutma, yok etme, süpürücü etki. Antioksidan enzimler, küçük moleküller bu yolla etki gösterirler (42,43). 2. Serbest oksijen radikalleriyle etkileşip onlara bir hidrojen aktararak aktivitelerini azaltma veya inaktif şekle dönüştürücü etki. Vitaminler, flavanoidler bu tarz bir etkiye sahiptirler (44). 3. Serbest oksijen radikallerini bağlayarak zincirlerini kırıp fonksiyonlarını engelleyici etki zincir kırıcı etkidir. Hemoglobin, seruloplazmin ve mineraller zincir kırıcı etki gösterirler(45). 16

29 4. Serbest radikallerin oluşturdukları hasarın onarılması şeklinde onarıcı etki gösterirler(46). Şekil 2.8. Antioksidan-serbest radikal dengesi Antioksidan savunma sisteminde görev yapan moleküller; yapı ve işleyiş mekanizmalarına göre enzimatik veya enzimatik olmayan antioksidanlar olarak gruplandırılabildiği gibi, görev aldıkları yapılara göre intrasellüler (SOD, CAT, GPx, sitokrom oksidaz gibi), ekstrasellüler (albümin, transferrin, serüloplazmin, laktoferrin gibi) ve membran (vitamin E, koenzim Q, β-karoten gibi) antioksidanları olarak da sınıflandırılabilmektedirler (Tablo 2) (35,37,38,47,48,49,50,51,52,53,54). 17

30 Tablo 2.2. Önemli bazı antioksidanlar, reaksiyonları ve özelikleri. Antioksidan İntraselüler Glutatyon (GSH) Glutatyon peroksidaz (GSH-Px) Glutatyon redüktaz (GSSG-R) Glutatyon S-transferaz (GST) Katalaz (CAT) Stokrom oksidaz Süperoksit dismutaz (SOD) Ekstraselüler Albumin Askorbat (Vit C) Bilirubin Ferritin Glikoz Haptoglobinler Hemopeksin Laktoferrin Mukus Serüloplazmin Sistein Transferrin Ürat Membran Koenzim Q10 α-tokoferol (Vit E) β-karoten (Vit A) Ubiquinol Reaksiyonu veya Özelliği GSH redoks substratı H 2 O 2 nin düşük konsantrasyonunun giderilmesinde katalizör Okside glutatyonun redükte glutatyona dönüşümünde katalizör Glutatyonun konjugasyonunu sağlayan katalizör H 2 O 2 nin yüksek konsantrasyonunun giderilmesinde katalizör O 2 nin indirgenme basamaklarında toksik madde oluşumu önleyicisi Süperoksidin giderilmesi reaksiyonunda katalizör HOCl radikal topalyıcısı, hem proteini ve bakır iyonları bağlayıcısı Hidroksil radikal giderici ve tokoferolü indirgeyici antioksidan Peroksil radikal toplayıcısı Doku demir bağlayıcısı Hidroksil radikallerini giderici antioksidan molekülü Hemoglobini bağlayarak hem in salınımını önler Serbest hem proteinlerini bağlayarak oksidasyonunu inhibe eder Düşük ph da demir iyonları bağlayıcısı Hidroksil radikal toplayıcısı Süperoksit radikalini nötralize eder ve bakır iyonları bağlayıcısı Organik bileşik indirgeyicisi Serbest demir iyonlarını fenton tepkimesi ile inhibe eder Metal bağlayıcısı ve değişik radikal toplayıcısı Enerji metabolizmasında antioksidan Lipidlerde çözünerek peroksidasyon zincir kırıcısı Singlet oksijen oluşumunu inhibe eder ve çeşitli radikal toplayıcısı Lipoproteinlerin otooksidasyon önleyicisi Enzimatik antioksidanlar Aerobik organizmalar oksijen toksisitesinden başlıca antioksidan enzimler yardımıyla korunurlar. Bunlar; süperoksit dismutaz, katalaz ve glutatyonla ilişkili glutatyon peroksidaz, glutatyon redüktaz ve glutatyon S-transferazdır (34,55). 18

31 Şekil 2.9. Serbest radikallerin oluşumu ve enzimatik detoksifikasyonu (36) Süperoksit dismutaz (SOD) Süperoksiti hidrojen peroksit ve moleküler oksijene çeviren reaksiyonu katalizleyen bir metalloenzimdir (34). 2O H+ H 2O 2 + O 2 Bu reaksiyon oksidatif strese karşı ilk savunma olarak da isimlendirilir. Çünkü, süperoksit zincirleme radikal reaksiyonlarının güçlü bir başlatıcısıdır. Bu sistem sayesinde hücresel kompartmanlardaki O2 - düzeyleri kontrol altında tutulur (56). 19

32 Katalaz (CAT) Katalaz, peroksizomlarda lokalize ve yapısında 4 hem grubu bulunan bir hemoproteindir. Karaciğer ve eritrositlerde en yüksek aktiviteye sahiptir. SOD aracılığı ile oluşan hidrojen peroksit bir radikal olmamasına karşın en reaktif tür olan HO. radikalinin öncüsü olması nedeniyle en fazla oksidatif hasara sebep olur (56). Katalaz hidrojen peroksiti su ve oksijene parçalar: 2H 2O 2 2H 2O + O Glutatyon peroksidaz (GSH-px) Glutatyon peroksidaz, hidrojen peroksit ve büyük moleküllü lipid hidroperoksitlerinin indirgenmesinden sorumludur(56). GPx, aşırı hidrojen peroksit varlığında glutatyonun (GSH) okside glutatyona (GSSG, glutatyon disülfür) oksidasyonunu katalize ederken, hidrojen peroksiti de suya dönüştürür (53,54,56). H 2 O 2 + 2GSH GSSG + 2H 2 O Glutatyon redüktaz (GR) GPx tarafından H 2 O 2 ve diğer lipid peroksitlerin indirgenmesi esnasında glutatyon okside glutatyona dönüşmektedir. Bu okside halin tekrar redükte GSH a dönüştürülmesi gereklidir. Çünkü organizmanın glutatyon deposu sınırlıdır (43,53,54). GR, NADPH varlığında glutatyon disülfiti (GSSG) tekrar redükte glutatyona (GSH) çevirir: GSSG + NADPH + H + 2GSH + NADP + 20

33 Glutatyon-S-transferaz (GST) Lipid hidroperoksitlere (ROOH) karşı GST lar Se-bağımsız glutatyon peroksidaz aktivitesi gösterirler (28): ROOH + 2GSH GSSG + ROH + H 2 O Enzimatik olmayan antioksidanlar Enzimatik olmayan antioksidanlardan glutatyon dışında farklı mekanizmalarla oksidatif hasarı önleyen α-lipoik asit, bakır, çinko, selenyum gibi elementler ile folik asit, ürik asit, albumin gibi kofaktörler ve E, A, C, B 1, B 2, B 6, B 12 gibi vitaminler yanında melatonin, albümin, sistein, bilirubin, seruloplazmin, ferritin, transfferin, laktoferrin, haptoglobülin, hemopeksin, mannitol, oksipurinol, probukol, deferoksamin, flavonoitler, fitoaleksinler ve araştırma aşamasında olan birçok madde vardır (28,32,36,49,54,57). Çalışmanın değerlendirilmesi dikkate alındığından bu bölümde sadece vitamin E ve vitamin C hakkında aşağıda bilgi sunulmuş, diğer enzimatik olmayan antioksidanlar hakkında ise yukarıda belirtildiği gibi grup içindeki yeri belirtilerek sadece isim olarak verilmiştir (Tablo 2) E vitamini 1922 yılında Evans ve Bishop tarafından keşfedilen bu maddeye 1924 yılında Sure tarafından E vitamini ismi verilmiştir (58). E vitamini terimi, yapısal olarak birbiriyle bağlantılı bir grup bileşiği kapsar. Bunlar temelde 2-metil-6-kroman çekirdeği içerirler ve 2. karbona bağlı 16 karbonlu fitil yan zincir kapsarlar. Vitamin E benzeri 21

34 bileşikler iki grupta toplanırlar. Birinci grup tokoferoller, ikinci grup tokotrienoller olarak adlandırılır. Tokoferollerdeki yan zincir doymuş, tokotrienollerdeki ise doymamıştır (59). (Şekil 10). Şekil E vitamininin formları Tokoferoller hepsi aynı biyolojik aktivite ve aynı antioksidan etkide olmakla birlikte, tesir kuvveti bakımından birbirinden farklıdır; mesela biyolojik aktivite yönünden α > β > γ > δ sırasında olmaktayken antioksidan etki yönünden δ < γ < β < α sırasını takip eder (59). E-vitamini bağırsaklardan önce lenf sistemine sonra da kan yoluyla karaciğere gelir. Kullanılmayan miktarın fazlası genellikle dışkı ile atılır. Depo edilebilen kısmın çoğu yağ dokusu ve karaciğerdedir. Daha az miktarda da kalp, kas dokusu, testis, rahim, böbrek üstü bezi, beyin ve kanda depo edilir. Ayrıca deriden de emilebilme özelliği vardır (60). E vitaminin biyolojik aktif formuna tokoferol denir. Doğal olarak mevcut olan 8 tane tokoferol vardır ve bunlardan en aktif olanı α-tokoferoldür. α-tokoferol plazmadaki E vitamininin % ını oluşturmaktadır ve dokudaki major E vitamini formudur. Bunun sebebi α-tokoferolün LDL içinde öncelikle reinkorporasyonuna tokoferol 22

35 bağlayıcı protein (TBP) yoluyla ve γ-tokoferolün karaciğerde çabuk yıkılmasına bağlıdır. Bu yüzden α-tokoferol üstüne daha çok odaklanılmıştır ve E vitamini suplemantasyonun major formudur. α-tokoferol kanda γ-tokoferolden 4-10 kat fazladır (59). Yağda çözünen bir vitamin olan tokoferolün dokularda iki farklı etkisi vardır (58): 1. Antioksidan özelliği sayesinde hücrelerin radikallerden korunması 2. Vitamin özelliği nedeniyle vücuttaki fizyolojik etkileri E vitamininin antioksidan özelliği E vitamininin önemli bir özelliği; antioksidan etkinliğinin olması nedeniyle peroksitleri ve oksijen radikallerini nötralize etmesidir (61). Yani oksijeni bağlayarak, oksijen etkisi ile oluşabilecek istenmeyen etkilerin önüne geçer. Hücrelerde doymamış yağ asitleri (linoleik asit ve araşidonik asit gibi) kendiliğinden veya oksidan metabolitlerin etkisi sonucu kolayca oksitlenebilirler. Böylece lipit peroksidasyonuna veya protein ve yağlara kovalent bağlanarak membran hasarına neden olurlar (61,62). Serbest oksijen radikalleri oluşmasının eşlik ettiği bu olay zincirini membranda önleyen ve oluştuğunda nötralize eden en güçlü antioksidan E vitaminidir. Diğer antioksidan sistemleri (C vitamini, glutatyon, peroksidaz ve beta karoten gibi) E vitamini kadar etkili değildir. Bütün hücre membranlarının lipitleri serbest radikaller tarafından oksidasyona maruz kalarak yıkılırlar. Alfa tokoferol bu yıkım reaksiyon zincirini engeller ve serbest radikalleri durdurur. E vitamini, hücre ve organellerin membran lipitleri üzerindeki bu etkisi nedeniyle membranları oksidatif zedelenmeye karşı korur. Böylece genel olarak membran stabilitesini sağlar. E vitamini lipit peroksil 23

36 radikallerini etkisiz hale getirmek için, kendisinin bir fenolik hidrojen atomunu peroksil radikaline (ROO*) transfer etmek suretiyle aşağıdaki şekilde, gerçekleştirir (62). ROO* + Vitamin E ROOH + vitamin E* E vitamini radikali nispeten stabil: reaktivitesi az olan bir radikaldir. Serbest radikallerle birleşen tokoferol kinona dönüşen α-tokoferol bu şekilde radikal temizleyici işlevini gerçekleştirmektedir (58). C vitamini (askorbik asit); sıvı fazdaki tüm peroksil radikallerini plazma lipitlerine difüze olmadan tutar. Membranda oluşan tokoferoksil radikali askorbik asitle reaksiyonlaşarak tokoferol ve semidehidroaskorbil radikali meydana gelir. Siklüs semidehidroaskorbil radikalinin redüktaz enzimi ile indirgenmesi ile tamamlanır. Amaç tokoferolü rejenere ederek radikal tutma potansiyelini artırmak ve membranları peroksidasyondan korumaktır (58). Şekil Antioksidan mekanizmada vitamin E ve vitamin C arasındaki ilişki. E vitamininin bir diğer işlevi de A vitamininin barsaktan absorbsiyonunu ve dokulardaki düzeyini arttırmasıdır. Bu durum büyük bir olasılıkla, A vitamininin oksidasyonla kaybının azalmasına bağlıdır (59,63). 24

37 C vitamini Vitamin C (L-askorbik asit) 1921 yılında izole edilmiş, 1933 yılında da tanımlanmış ve sentez edilmiştir. Vitamin C nin araştırılmaya başlamasına skorbüt hastalığı önderlik etmiştir. Kobaylarında insanlar gibi skorbüte hassasiyetlerinin olduğu ve hastalığın deneysel olarak oluşturulabileceği gösterilmiştir (64). Askorbik asit (L-askorbik asit, L-ksilo askorbik asit, L-treo-heks-2-enoik asit- - lakton) vitamin C nin biyokimyasal isimlendirilmesidir (Sekil 3). L-askorbik asit bitkilerde ve hayvanlarda geniş dağılım göstermektedir (65). Şekil Askorbik asit in kimyasal yapısı İnsanların karaciğerinde askorbik asit sentezinde kullanılan L-gulono- -lakton oksidaz enzimi yoktur ve bu nedenle C vitamini sentezleyemezler (59,66). 25

38 L-askorbik asitin en önemli kimyasal özelliği dehidro-l-askorbik asite oksitlenmesidir. L-askorbik asit ısığa karsı hassastır. Oksijen ve ısı varlığında sıcaklık artışı ile orantılı olarak okside olur. Dehidro-L-askorbik asit, 2,3-diokso-L-gulonik aside hidrolize olur ve sonra okzalik asite ve L-treonik asite dönüsür (67, 68). Askorbik asit metabolizması, alım yoluna, alınan miktara ve beslenme gibi çeşitli faktörlere bağlıdır. İnsanda askorbik asit gastrointestinal sistemde enerji gerektiren sodyum bağımlı aktif transport mekanizması ile absorbe edilir. Aktif transport sistemi doygunluğa ulasabilir ve alımı arttıkça absorbsiyon azalabilir. İnsanlarda bu transport sisteminin aktivitesi en yüksek jejenumdadır. Ayrıca ince bagırsak duodenal ve proksimal duvarı da kobaylarda absorbsiyon bölgesi olarak bildirilmistir (59,63). Askorbat iyonu küçüktür ve renal glomerular filtrelerin porlarından rahatlıkla geçer. Serum konsantrasyonu 1.6 mg/dl ye ulaşınca tubuler reabsorbsiyon doyuma ulaşır ve bu değer bireysel farklılıklar göstermekle birlikte 2.5 mg/dl ye ulastığında askorbik asit idrarla atılmaya baslar. Lökosit ve dokulardaki vitamin C konsantrasyonu serum konsantrasyonuna bağlı olarak artıs gösterir (68) C vitamininin antioksidan özelliği Askorbik asit kuvvetli bir indirgeyici ajandır; 280 mv'lik düşük bir redoks potansiyeline sahip olması onun hemen tüm diğer okside olan serbest radikallerle reaksiyona girme termodinamik potansiyelinin varolduğu anlamına gelir (66). Bazı biyolojik sistemlerde lipozomal metillinoat misellerinin oksidasyonunu baskılayan antioksidan aktivitenin de vitamin C'den oluştuğu söylenmektedir (57). 26

39 Askorbik asit tipik peroksil radikallerle suda tepkimeye girer; daha aktif triklorometilperoksil radikaliyle 100 kat daha hızlı tepkimeye girer. Askorbat molü başına yakalanan peroksil radikallerinin sayısı, düşük askorbat yoğunluklarında 2'den, yüksek askorbat yoğunluklarında sıfıra kadar değişiklik gösterir. Bunun nedeni yüksek askorbat seviyelerinde radikal yakalamayla rekabet eden kendi kendini sonlandıran reaksiyonlardır. Çok güçlü bir indirgeyici ajan olan askorbik asit semidehidroaskorbat radikal ara ürünü üzerinden kolaylıkla dehidroaskorbik aside okside olur. Güçlü indirgeyici aktivitesinden dolayı aynı zamanda güçlü bir antioksidandır. Süperoksit ve hidroksil radikali ile kolayca reaksiyona girerek onları temizler (69). Semidehidroaskorbat da antioksidan etki gösterir. C vitamini ayrıca antiproteazların oksidan maddeler ile inaktive olmasını engeller, tokoferoksil radikalinin, a- tokoferole redüklenmesini sağlar. C vitamininin bitkisel ve hayvansal yağları, balık, margarin ve süt gibi yağ ihtiva eden yiyecekleri oksidatif bozulmaya karşı koruduğu bilinmektedir (28). C vitaminin diğer bir özelliği, antioksidan etkisi yanında oksidan etki de göstermesidir. Çünkü C vitamini, ferri demiri ferro demire indirgeyen, süperoksit radikali dışındaki tek sellüler ajandır (69). Bu yolla askorbat, proteine bağlı ferri demiri uzaklaştırarak ya da doğrudan ferri demiri indirgeyerek Fenton reaksiyonunda hidrojen peroksit ile etkileşmeye uygun olan ferrodemire dönüştürür. Yani süperoksid üretimine katkıda bulunur. Bu özelliğinden dolayı C vitamini, serbest radikal reaksiyonlarının önemli bir katalisti veya bir prooksidan olarak değerlendirilir (28). 27

40 2.5. Serbest Radikallerin Ölçümü Oksidatif stres çalışmalarında, organizmada serbest radikal üretimi artışının belirlenmesi için çeşitli biyolojik materyalde lipid peroksidasyonunun çeşitli ürünlerinin konsantrasyonları sıklıkla ölçülmektedir. Serbest oksijen radikallerin başlattığı lipid peroksidasyon zincir reaksiyonu sonucunda lipid hidroperoksitleri (LOOH) ve konjuge dienler oluşur. Lipid hidroperoksitleri (LOOH) ve konjuge dienler de daha sonra alkan aldehitler, alken aldehitler, hidroksialken aldehitler, malondialdehit (MDA) ve uçucu hidrokarbonlar oluşturmak üzere parçalanırlar (28, 70). Serbest radikal üretimi artışının belirlenmesi için lipid hidroperoksitlerinin (LOOH) ölçümü, konjuge dienlerin ölçümü, MDA dışındaki aldehitlerin ölçümü, uçucu hidrokarbonların ölçümü, lipid peroksidasyonu fluoresan ürünlerinin ölçümü ve malondialdehit (MDA) ölçümü yapılabilir. Her bir tekniğin kendine göre zorlukları vardır ve hiçbir metodun lipid peroksidasyonunu tam bir doğrulukta ölçtüğü söylenemez. Ayrıca, oluşan ürünlerin miktarı çeşitli faktörlerden etkilenebildiğinden bir tek ürün yerine birden fazla ürünü ölçmek idealdir (28,70,71,72). Lipid hidroperoksitlerinin (LOOH) ölçümü çeşitli tekniklerle plazmada yapılır. Bu tekniklerden biri, hassas olmakla birlikte pahalı bir teknik olan gaz kromatografisikütle spektrometrisi (GC-MS) tekniğidir. Plazma lipid hidroperoksitlerinin (LOOH) ölçümü ticari olarak mevcut kitlerle de yapılabilir. Ancak bu ölçümlerin sonuçları diğer metotların sonuçlarıyla iyi bir korelasyon göstermemektedir. Konjuge dienlerin ölçümü biyolojik materyallerde hem proteinleri gibi bazı maddelerin varlığından dolayı zordur. Ayrıca normalde insan plazmasında mevcut olan düşük düzeylerdeki konjuge dienler de ölçümü zorlaştırırlar. 28

41 MDA dışındaki aldehitlerin ölçümü genellikle zaman alıcı, pahalı ve rutin olarak kullanılmaya uygun olmayan metotları gerektirir. Uçucu hidrokarbonların ölçümü flame iyonizasyon dedektörlü gaz kromatografisi yöntemiyle, dışarı verilen solunum havasında yapılır. Yöntem oldukça hassastır ve olgulardan tekrar tekrar numune alınabilme avantajı vardır, fakat zaman alıcı ve pahalıdır. Ayrıca sigara dumanı ve egzoz gazı gibi eksojen kaynaklardan hidrokarbon kontaminasyonu riski vardır. Lipid peroksidasyonu fluoresan ürünlerinin ölçümü peroksidasyonun geç aşamasını yansıtır ve her laboratuvarda uygulanması zordur. Malondialdehit (MDA) ölçümü lipid peroksidasyonunun derecesinin belirlenmesi için en sık başvurulan testtir. MDA ölçümü en yaygın olarak tiyobarbitürik asit (TBA) yöntemiyle yapılır (73). Bazı deneysel sistemlerde TBA yönteminin esas olarak MDA'nın kendisini ölçtüğü gösterilmiştir. Ancak çoğu sistemde bu test MDA için spesifik olmadığından tiyobarbitürik asit ile reaksiyon veren maddelerin (TBARS) ölçümü şeklinde ifade edilir. Saf lipidlerle yapılan çalışmalar ve hayvanlar üzerinde yapılan denemeler, TBARS ölçümü ile lipid peroksidasyonunu ölçen diğer metotlar arasında iyi bir korelasyon olduğunu göstermiştir (28). Serbest MDA'nın direkt tayini en güvenilir şekilde yüksek performans likit kromatografisi (HPLC) yöntemiyle yapılır. HPLC çok hassas ve hızlı bir metottur ve az numune gerektirir. Fakat teknik çok dikkatli numune hazırlığı gerektirir (73). 29

42 3. MATERYAL ve YÖNTEM 3.1. Materyal Çalışmaya, Başkent Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalına başvuran diz artroplastisi ya da artroskopisi planlanan hastalar dahil edildi. Çalışmaya dahil edilen bu hastalarda, sistemik hastalıklarının olmaması ve son altı aylık dönemde herhangi bir ilaç tedavisi görmemiş olması, temel ölçüt olarak kabul edildi. Böylece ilaç etkileşimlerinin önüne geçilmesi ve sistemik hastalıkların çalışmaya etkisi önlenmeye çalışıldı. Periferik vasküler hastalığı olan bireyler ve vitamin alerjisi olanlar çalışmaya dahil edilmedi. Çalışmaya dahil edilen hastaların, demografik özellikleri kaydedildi. Çalışma, her grupta oniki hasta olacak şekilde, üç gruptan oluşturuldu. Grupları oluşturan hastalar, çalışma ölçütlerine uydukları takdirde, rastlantısal olarak gruplara yerleştirildi. Kontrol grubundaki hastalara vitamin uygulaması yapılmazken diğer gruplara sırasıyla, C vitamini, E vitamini verildi. Vitamin C uygulaması, (C-plan 500 mg tb) hastalara ameliyattan bir önceki gün iki doz halinde oral olarak, Vitamin E uygulaması (Evicap 400 mg cap) ise ameliyattan önceki bir hafta boyunca günde iki doz halinde oral olarak uygulandı. Bu hastalardan, operasyon başlangıcında turnike öncesi ve turnike çözülmesinden sonra meydana gelen reperfüzyon sonrası (15.dakikada), venöz kanlar alınarak plazmaları ayrıldı. Tüm hastalardan alınan plazma örneklerinde lipid peroksidasyonunun göstergesi olan malondialdehit düzeyleri spektrofotometrik yöntemle ölçüldü. Tüm çalışma grupları sadece spinal anestezi alan bireylerden oluşturuldu ve böylece, genel anestezinin olası antioksidan etkilerinden kaçınılmış oldu. Uygulama öncesi bireyler detaylı olarak bilgilendirildi ve bilgilendirilmiş onam formları alındı. 30

OKSİDAN- ANTİOKSİDAN SİSTEM PROF.DR.GÜLER BUĞDAYCI

OKSİDAN- ANTİOKSİDAN SİSTEM PROF.DR.GÜLER BUĞDAYCI 1 OKSİDAN- ANTİOKSİDAN SİSTEM PROF.DR.GÜLER BUĞDAYCI Amaç 2 SR oluşturdukları hasar ve ilişkili hastalıklar Vücuttaki oksijen kaynakları Radikal hasara karşı koruyular; antioksidan sistem GİRİŞ Aerobik

Detaylı

SERBEST OKSİJEN RADİKALLERİ VE ANTİOKSİDANLAR

SERBEST OKSİJEN RADİKALLERİ VE ANTİOKSİDANLAR SERBEST OKSİJEN RADİKALLERİ VE ANTİOKSİDANLAR Yard.Doç.Dr Doç.Dr.. Mustafa ALTINIŞIK ADÜ Tıp Fakültesi Biyokimya AD AYDIN-2000 1 Sunum Planı Oksijen, reaktif oksijen türleri (ROS) ve serbest radikaller

Detaylı

SERBEST RADİKALLER, OKSİDATİF STRES VE ANTİOKSİDAN SİSTEMLER

SERBEST RADİKALLER, OKSİDATİF STRES VE ANTİOKSİDAN SİSTEMLER SERBEST RADİKALLER, OKSİDATİF STRES VE ANTİOKSİDAN SİSTEMLER SERBEST RADİKALLER Serbest radikaller dış yörüngelerinde eşlenmemiş elektron bulundurmaları nedeniyle diğer bileşiklerden farklı kimyasal bileşiklerdir.

Detaylı

Serbest radikal. yörüngelerinde) eşleşmemiş tek. gösteren, nötr ya da iyonize tüm atom veya moleküllere denir.

Serbest radikal. yörüngelerinde) eşleşmemiş tek. gösteren, nötr ya da iyonize tüm atom veya moleküllere denir. Superoxide Dismutase Hazırlayanlar: Funda İLHAN (050559017) Ebru KORKMAZ (050559021) Mehtap BİRKAN (050559008) Nihan BAŞARAN (050559007) Prof. Dr. Figen ERKOÇ Gazi Eğitim Fakültesi GAZİ İ ÜNİVERSİTESİİ

Detaylı

Hücre zedelenmesi etkenleri. Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015

Hücre zedelenmesi etkenleri. Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015 Hücre zedelenmesi etkenleri Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015 Homeostaz Homeostaz = hücre içindeki denge Hücrenin aktif olarak hayatını sürdürebilmesi için homeostaz korunmalıdır Hücre zedelenirse ne olur? Hücre

Detaylı

Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları

Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları Serbest radikallerin yapısında, çoğunlukla oksijen yer almaktadır. (reaktif oksijen türleri=ros) ROS oksijen içeren, küçük ve oldukça reaktif moleküllerdir.

Detaylı

III-Hayatın Oluşturan Kimyasal Birimler

III-Hayatın Oluşturan Kimyasal Birimler III-Hayatın Oluşturan Kimyasal Birimler MBG 111 BİYOLOJİ I 3.1.Karbon:Biyolojik Moleküllerin İskeleti *Karbon bütün biyolojik moleküllerin omurgasıdır, çünkü dört kovalent bağ yapabilir ve uzun zincirler

Detaylı

Suyun Radyasyon Kimyası

Suyun Radyasyon Kimyası Suyun Radyasyon Kimyası Radyobiyolojide ve reaktör teknolojisinde kimyasal işlemlerde su ve sulu çözeltilerin önemi nedeniyle suyun radyasyon kimyası deneysel ve teorik çalışmalarda esas konu olmuştur.

Detaylı

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS Aerobik Antrenmanlar Sonucu Kasta Oluşan Adaptasyonlar Miyoglobin Miktarında oluşan Değişiklikler Hayvan deneylerinden elde edilen sonuçlar dayanıklılık antrenmanları

Detaylı

Dr. Hülya ÇAKMAK Gıda Mühendisliği Bölümü ANTİOKSİDANLAR

Dr. Hülya ÇAKMAK Gıda Mühendisliği Bölümü ANTİOKSİDANLAR Dr. Hülya ÇAKMAK Gıda Mühendisliği Bölümü ANTİOKSİDANLAR ANTİOKSİDANLAR Aktif oksijen türevleri (ROS) normal metabolizma sırasında vücudumuzun ürettiği yan ürünlerdir. Ancak bazı dış kaynaklardan da serbest

Detaylı

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik ve fonksiyonel bütünlük

Detaylı

OKSİDATİF STRES VE ANTİOKSİDANLAR

OKSİDATİF STRES VE ANTİOKSİDANLAR OKSİDATİF STRES VE ANTİOKSİDANLAR Oksidatif Stres Analiz Parametreleri ve Oksantest Oksante Ar-Ge Laboratuvarı 2012 OKSİDATİF STRES VE ANTİOKSİDANLAR Serbest radikaller, besinlerin oksijen kullanılarak

Detaylı

Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ

Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ Prof.Dr.Oktay Demirkıran İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Yoğun Bakım Bilim Dalı Acil Yoğun Bakım Ünitesi Avrupa da yaklaşık 700,000/yıl

Detaylı

6. glikolizde enerji kazanım hesaplamalarında; Substrat düzeyinde -ATP üretimi yaklaşık yüzde kaç hesaplanır? a. % 0 b. % 2 c. % 10 d. % 38 e.

6. glikolizde enerji kazanım hesaplamalarında; Substrat düzeyinde -ATP üretimi yaklaşık yüzde kaç hesaplanır? a. % 0 b. % 2 c. % 10 d. % 38 e. www.lisebiyoloji.com ayxmaz/biyoloji Test Çoktan Seçmeli 1. Hangi terim moleküllerin parçalanması ile açığa çıkan enerjinin depolandığı metabolik yolları ifade eder? a. anabolik yollar b. Katabolik yollar

Detaylı

Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur..

Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.. Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.. 1 BESLENME BİLİMİ 2 Yaşamımız süresince yaklaşık 60 ton besin tüketiyoruz. Besinler sağlığımız ve canlılığımızın devamını sağlar. Sağlıklı bir

Detaylı

İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof. Dr. Filiz Aydın

İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof. Dr. Filiz Aydın İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof. Dr. Filiz Aydın Mitokondri, ökaryotik organizmanın farklı bir organeli Şekilleri küremsi veya uzun silindirik Çapları 0.5-1 μm uzunlukları 2-6 μm Sayıları

Detaylı

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ İdrar oluşturmak... Üriner sistemin ana görevi vücutta oluşan metabolik artıkları idrar yoluyla vücuttan uzaklaştırmak ve sıvı elektrolit dengesini korumaktır. Üriner

Detaylı

21.11.2008. I. Koenzim A nedir? II. Tarihsel Bakış III. Koenzim A nın yapısı IV. Asetil-CoA nedir? V. Koenzim A nın katıldığı reaksiyonlar VI.

21.11.2008. I. Koenzim A nedir? II. Tarihsel Bakış III. Koenzim A nın yapısı IV. Asetil-CoA nedir? V. Koenzim A nın katıldığı reaksiyonlar VI. Hazırlayan: Sibel ÖCAL 0501150027 I. Koenzim A nedir? II. Tarihsel Bakış III. Koenzim A nın yapısı IV. Asetil-CoA nedir? V. Koenzim A nın katıldığı reaksiyonlar VI. Eksikliği 1 2 Pantotenik asit (Vitamin

Detaylı

Minavit Enjeksiyonluk Çözelti

Minavit Enjeksiyonluk Çözelti Prospektüs ; berrak sarı renkli çözelti olup her ml'si 500.000 IU Vitamin A, 75.000 IU Vitamin D 3 ve 50 mg Vitamin E içerir. FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİ uygun farmasötik şekli, içerdiği A, D 3 ve E vitamin

Detaylı

ÖZEL EGE LİSESİ AĞIR METALLERİN SEBZELER ÜZERİNDE YARATTIĞI LİPİD PEROKSİDASYON DÜZEYİNİN BELİRLENMESİ

ÖZEL EGE LİSESİ AĞIR METALLERİN SEBZELER ÜZERİNDE YARATTIĞI LİPİD PEROKSİDASYON DÜZEYİNİN BELİRLENMESİ AĞIR METALLERİN SEBZELER ÜZERİNDE YARATTIĞI LİPİD PEROKSİDASYON DÜZEYİNİN BELİRLENMESİ HAZIRLAYAN ÖĞRENCİ:Umutcan YAĞAN 9-B DANIŞMAN ÖĞRETMEN:Rüçhan ÖZDAMAR 2005 İZMİR İÇİNDEKİLER Serbest Radikal-Hidroksil

Detaylı

Yeni Tanı Hipertansiyon Hastalarında Tiyol Disülfid Dengesi

Yeni Tanı Hipertansiyon Hastalarında Tiyol Disülfid Dengesi Yeni Tanı Hipertansiyon Hastalarında Tiyol Disülfid Dengesi İhsan Ateş 1, Nihal Özkayar 2,Bayram İnan 1, F. Meriç Yılmaz 3, Canan Topçuoğlu 3, Özcan Erel 4, Fatih Dede 2, Nisbet Yılmaz 1 1 Ankara Numune

Detaylı

SERBEST OKSİJEN RADİKALLERİ VE ANTİOKSİDANLAR

SERBEST OKSİJEN RADİKALLERİ VE ANTİOKSİDANLAR SERBEST OKSİJEN RADİKALLERİ VE ANTİOKSİDANLAR Yaşam için oksijen (O 2 ) Havasız yerde yaşayamayız. Yaşamımızı sürdürmek için havanın moleküler oksijenini (O 2 ) tükettiğimizi biliyoruz. Total oksijen tüketimimizin

Detaylı

BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI

BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI SAĞLIK BİLİMLERİ ENSİTÜSÜ İ Yüksek Lisans Programı SZR 101 Bilimsel Araştırma Ders (T+ U) 2+2 3 6 AD SZR 103 Akılcı İlaç Kullanımı 2+0 2 5 Enstitünün Belirlediği

Detaylı

KİMYA-IV. Yrd. Doç. Dr. Yakup Güneş

KİMYA-IV. Yrd. Doç. Dr. Yakup Güneş KİMYA-IV Yrd. Doç. Dr. Yakup Güneş Organik Kimyaya Giriş Kimyasal bileşikler, eski zamanlarda, elde edildikleri kaynaklara bağlı olarak Anorganik ve Organik olmak üzere, iki sınıf altında toplanmışlardır.

Detaylı

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı. EGZERSİZ Fizyolojisi. Dr. Sinan Canan sinancanan@gmail.com

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı. EGZERSİZ Fizyolojisi. Dr. Sinan Canan sinancanan@gmail.com Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı EGZERSİZ Fizyolojisi Dr. Sinan Canan sinancanan@gmail.com Kaslarda güç, kuvvet ve dayanıklılık Maksimum kasılma kuvveti 3-4 kg/cm2 kesit alanı

Detaylı

9- RADYASYONUN ETKİ MEKANİZMALARI 9.1- RADYASYONUN İNDİREKT (DOLAYLI) ETKİSİ

9- RADYASYONUN ETKİ MEKANİZMALARI 9.1- RADYASYONUN İNDİREKT (DOLAYLI) ETKİSİ 9- RADYASYONUN ETKİ MEKANİZMALARI 9.1- RADYASYONUN İNDİREKT (DOLAYLI) ETKİSİ Radyasyonun indirekt etkisi iyonlaştırdığı su moleküllerinin oluşturdukları serbest radikaller aracılığıyla olmaktadır. Çünkü

Detaylı

LİPOPROTEİNLER. Lipoproteinler; Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı. stabilize edilmeleri gerekir. kanda lipidleri taşıyan özel

LİPOPROTEİNLER. Lipoproteinler; Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı. stabilize edilmeleri gerekir. kanda lipidleri taşıyan özel LİPOPROTEİNLER LİPOPROTEİNLER Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı olarak çözündüklerinden, taşınmaları için stabilize edilmeleri gerekir. Lipoproteinler; komplekslerdir. kanda lipidleri taşıyan

Detaylı

ĐÇERĐK. Vitamin B6 Formları. LOGO www.themegallery.com. Tarihsel Bakış. Yapısal Formüller. 4 Piridoksin Piridoksal Piridoksamin Piridoksal-fosfat

ĐÇERĐK. Vitamin B6 Formları. LOGO www.themegallery.com. Tarihsel Bakış. Yapısal Formüller. 4 Piridoksin Piridoksal Piridoksamin Piridoksal-fosfat LOGO ĐÇERĐK Tarihsel Bakış B6 Vitamininin Genel Özellikleri Kimyasal Ve Biyolojik Fonksiyonları Biyokimyasal Fonksiyonları YRD. DOÇ. DR. BEKİR ÇÖL SUNAN: DUYGU BAHÇE Emilim, Transport ve Metabolizma İmmün

Detaylı

TEST 1. Hücre Solunumu. 4. Aşağıda verilen moleküllerden hangisi oksijenli solunumda substrat olarak kullanılamaz? A) Glikoz B) Mineral C) Yağ asidi

TEST 1. Hücre Solunumu. 4. Aşağıda verilen moleküllerden hangisi oksijenli solunumda substrat olarak kullanılamaz? A) Glikoz B) Mineral C) Yağ asidi 1. Termometre Çimlenen bezelye tohumlar Termos Çimlenen bezelye tohumları oksijenli solunum yaptığına göre yukarıdaki düzenekle ilgili, I. Termostaki oksijen miktarı azalır. II. Termometredeki sıcaklık

Detaylı

Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi

Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi İhsan Ateş 1, Mustafa Altay 1, Nihal Özkayar 2, F. Meriç Yılmaz 3, Canan Topçuoğlu 3, Murat Alışık 4, Özcan Erel 4, Fatih Dede 2 1 Ankara Numune Eğitim

Detaylı

Vitamin C. Elif AKMAN Yrd.Doç.Bekir ÇÖL. Kollagen Biyosentezi

Vitamin C. Elif AKMAN Yrd.Doç.Bekir ÇÖL. Kollagen Biyosentezi Vitamin C Elif AKMAN Yrd.Doç.Bekir ÇÖL Biyokimyasal Fonksiyonları Kollojen biyosentezi Karnitin biyosentezi Nöradrenalin biyosentezi Antioksidan Etkisi Vitamin C ve Kardiyovasküler Hastalıklar BİYOKİMYASAL

Detaylı

RATLARDA ALT EKSTREMİTE

RATLARDA ALT EKSTREMİTE T.C. ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI RATLARDA ALT EKSTREMİTE İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINA KARNOZİNİN ETKİSİ UZMANLIK TEZİ DR. BİLGE ALAÇAM DANIŞMAN Yrd. Doç. Dr. Sadun

Detaylı

EBRU ERDOĞAN ASKORBİK ASİT METABOLİZMASI. Absorbsiyon,transport ve metabolizma Askorbik asit ve demir N-nitroso bileşik oluşumunun inhibisyonu

EBRU ERDOĞAN ASKORBİK ASİT METABOLİZMASI. Absorbsiyon,transport ve metabolizma Askorbik asit ve demir N-nitroso bileşik oluşumunun inhibisyonu EBRU ERDOĞAN ASKORBİK ASİT Absorbsiyon,transport ve metabolizma Askorbik asit ve demir N-nitroso bileşik oluşumunun inhibisyonu ASKORBİK ASİT METABOLİZMASI Askorbik asitin L-askorbik asit ve D- askorbik

Detaylı

OKSİJENLİ SOLUNUM

OKSİJENLİ SOLUNUM 1 ----------------------- OKSİJENLİ SOLUNUM ----------------------- **Oksijenli solunum (aerobik): Besinlerin, oksijen yardımıyla parçalanarak, ATP sentezlenmesine oksijenli solunum denir. Enzim C 6 H

Detaylı

Alkoller, Eterler ve Tiyoller

Alkoller, Eterler ve Tiyoller Alkoller, Eterler ve Tiyoller Alkoller (R- OH) Alkoller, OH (hidroksil) fonksiyonel grubu taşıyan organik bileşiklerdir (alkil veya aril grubuna bağlı hidroksil) Metanol (CH 3 OH) en basit alkoldür Chemistry,

Detaylı

Prof.Dr. Yeşim ÖZKAN G.Ü. Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı

Prof.Dr. Yeşim ÖZKAN G.Ü. Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı YAĞ ASİTLERİNİN OKSİDASYONU Prof.Dr. Yeşim ÖZKAN G.Ü. Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı YAĞ ASİTLERİNİN ADİPOSİTLERDEN MOBİLİZASYONU ATGL; adiposit triaçilgliserol lipaz, HSL; hormona duyarlı

Detaylı

Biochemistry Chapter 4: Biomolecules. Hikmet Geçkil, Professor Department of Molecular Biology and Genetics Inonu University

Biochemistry Chapter 4: Biomolecules. Hikmet Geçkil, Professor Department of Molecular Biology and Genetics Inonu University Biochemistry Chapter 4: Biomolecules, Professor Department of Molecular Biology and Genetics Inonu University Biochemistry/Hikmet Geckil Chapter 4: Biomolecules 2 BİYOMOLEKÜLLER Bilim adamları hücreyi

Detaylı

ALFA LİPOİK ASİDİN RAT KARACİĞER HOMOJENATLARINDA İNDÜKLENMİŞ LİPİD PEROKSİDASYONUNA ETKİSİ

ALFA LİPOİK ASİDİN RAT KARACİĞER HOMOJENATLARINDA İNDÜKLENMİŞ LİPİD PEROKSİDASYONUNA ETKİSİ T.C. TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI Tez Yöneticisi Yrd. Doç. Dr. Sevgi ESKİOCAK ALFA LİPOİK ASİDİN RAT KARACİĞER HOMOJENATLARINDA İNDÜKLENMİŞ LİPİD PEROKSİDASYONUNA ETKİSİ (Uzmanlık

Detaylı

ALFA LİPOİK ASİT (ALA)

ALFA LİPOİK ASİT (ALA) ALFA LİPOİK ASİT (ALA) Bitki ve hayvan dokularında doğal olarak bulunan ditiyol türevi bir bileşiktir. Endojen olarak mitokondride oktanoik asitten sentezlenir. ALA mitokondrideki enerji üretiminden sorumlu

Detaylı

Kloroform, eter ve benzen gibi organik çözücülerde çözünen bunun yanı sıra suda çözünmeyen veya çok az çözünen organik molekül grubudur.

Kloroform, eter ve benzen gibi organik çözücülerde çözünen bunun yanı sıra suda çözünmeyen veya çok az çözünen organik molekül grubudur. Kloroform, eter ve benzen gibi organik çözücülerde çözünen bunun yanı sıra suda çözünmeyen veya çok az çözünen organik molekül grubudur. Yağların suda çözünmemesi canlılığın devamı içi önemlidir. Çünkü

Detaylı

MİNERALLER. Dr. Diyetisyen Hülya YARDIMCI

MİNERALLER. Dr. Diyetisyen Hülya YARDIMCI MİNERALLER Dr. Diyetisyen Hülya YARDIMCI MİNERALLER İnsan vücudunun yaklaşık %4-5 i minareldir.bununda yarıya yakını Ca, ¼ ü fosfordur. Mg, Na, Cl, S diğer makro minerallerdir. Bunların dışında kalanlar

Detaylı

T. C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI MÜFREDATI

T. C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI MÜFREDATI I. YARIYILI T. C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI 2016-2017 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI MÜFREDATI B 601 Temel Biyokimya I Zorunlu 3 0 3 4 B

Detaylı

Yağ Asitlerinin Metabolizması- I Yağ Asitlerinin Yıkılması (Oksidasyonu)

Yağ Asitlerinin Metabolizması- I Yağ Asitlerinin Yıkılması (Oksidasyonu) Yağ Asitlerinin Metabolizması- I Yağ Asitlerinin Yıkılması (Oksidasyonu) Yrd. Doç. Dr. Bekir Engin Eser Zirve Üniversitesi EBN Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya A.B.D. Yağ Asitleri Uzun karbon zincirine sahip

Detaylı

I. YARIYIL TEMEL BİYOKİMYA I (B 601 TEORİK 3, 3 KREDİ)

I. YARIYIL TEMEL BİYOKİMYA I (B 601 TEORİK 3, 3 KREDİ) T.C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI 2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS İÇERİKLERİ I. YARIYIL TEMEL BİYOKİMYA I (B 601 TEORİK 3, 3

Detaylı

EGZERSİZ FİZYOLOJİSİNDE TEMEL KAVRAMLAR

EGZERSİZ FİZYOLOJİSİNDE TEMEL KAVRAMLAR EGZERSİZ FİZYOLOJİSİNDE TEMEL KAVRAMLAR FİZYOLOJİ İNSAN VÜCUDUNU OLUŞTURAN SİSTEMLER NASIL ÇALIŞIYOR? ANATOMİ MOLEKÜLER BİYOLOJİ BİYOFİZİK BİYOKİMYA EGZERSİZ FİZYOLOJİSİ EGZERSİZ ESNASINDA SİSTEMLER NASIL

Detaylı

FAZ II Enzimlerine bağlı genetik polimorfizmler - 1

FAZ II Enzimlerine bağlı genetik polimorfizmler - 1 FAZ II Enzimlerine bağlı genetik polimorfizmler - 1 1 İlaçların,öncelikle yararlı etkileri için kullanılmaktadır. Ancak bazen ilaç kullanımı yan etkiler gösterebilmektedir. Bazı hastalarda aynı ilaç için

Detaylı

Yağ Asitlerinin β Oksidayonu. Prof. Dr. Fidancı

Yağ Asitlerinin β Oksidayonu. Prof. Dr. Fidancı Yağ Asitlerinin β Oksidayonu Prof. Dr. Fidancı Yağ Asitlerinin Beta Oksidasyonu Yağ asitlerinin enerji üretimi amacı ile yıkımında (yükseltgenme) en önemli yol β oksidasyon yoldudur. β oksidasyon yolu

Detaylı

Redoks Kimyasını Gözden Geçirme

Redoks Kimyasını Gözden Geçirme Redoks Kimyasını Gözden Geçirme I. Yükseltgenme Durumu ya da Sayısı Bir bileşiğin yükseltgenme durumu ya da sayısı, ne derece yükseltgenmiş (elektronca fakir) ya da indirgenmiş (elektronca zengin) bir

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU Alanin Transaminaz ( ALT = SGPT) : Artmış alanin transaminaz karaciğer hastalıkları ( hepatosit hasarı), hepatit, safra yolu hastalıklarında ve ilaçlara bağlı olarak

Detaylı

İlaçların Etkilerini Değiştiren Faktörler, ve İlaç Etkileşimleri

İlaçların Etkilerini Değiştiren Faktörler, ve İlaç Etkileşimleri İlaçların Etkilerini Değiştiren Faktörler, ve İlaç Etkileşimleri Prof. Dr. Öner Süzer Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı www.onersuzer.com Son güncelleme: 10.03.2009

Detaylı

Lourdes. Serbest Radikallerle Savaşan SAĞLIK ve GENÇLİK DOLU SU

Lourdes. Serbest Radikallerle Savaşan SAĞLIK ve GENÇLİK DOLU SU Lourdes Serbest Radikallerle Savaşan SAĞLIK ve GENÇLİK DOLU SU Serbest Radikaller Yaşlanma sürecinin en önemli unsurlarından biri serbest radikallerin hücrelerimiz ve DNA mıza verdiği zararlardır. Serbest

Detaylı

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Travma ve cerrahiye ilk yanıt Total vücut enerji harcaması artar Üriner nitrojen atılımı azalır Hastanın ilk resüsitasyonundan sonra Artmış

Detaylı

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler EGZERSİZ VE KAN Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler Akciğerden dokulara O2 taşınımı, Dokudan akciğere CO2 taşınımı, Sindirim organlarından hücrelere besin maddeleri taşınımı, Hücreden atık maddelerin

Detaylı

ayxmaz/biyoloji Adı: 1.Aşağıda verilen atomların bağ yapma sayılarını (H) ekleyerek gösterin. C N O H

ayxmaz/biyoloji Adı: 1.Aşağıda verilen atomların bağ yapma sayılarını (H) ekleyerek gösterin. C N O H Adı: 1.Aşağıda verilen atomların bağ yapma sayılarını (H) ekleyerek gösterin. C N O H 2.Radyoaktif izotoplar biyologları için önemlidir? Aşağıda radyoakif maddelerin kullanıldığı alanlar sıralanmıştır.bunlarla

Detaylı

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir.

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir. METABOLİZMA ve ENZİMLER METABOLİZMA Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir. A. ÖZÜMLEME (ANABOLİZMA) Metabolizmanın yapım reaksiyonlarıdır. Bu tür olaylara

Detaylı

6. BÖLÜM MİKROBİYAL METABOLİZMA

6. BÖLÜM MİKROBİYAL METABOLİZMA 6. BÖLÜM MİKROBİYAL METABOLİZMA 1 METABOLİZMA Hücrede meydana gelen tüm reaksiyonlara denir Anabolizma: Basit moleküllerden kompleks moleküllerin sentezlendiği enerji gerektiren reaksiyonlardır X+Y+ENERJİ

Detaylı

5.111 Ders Özeti #12. Konular: I. Oktet kuralından sapmalar

5.111 Ders Özeti #12. Konular: I. Oktet kuralından sapmalar 5.111 Ders Özeti #12 Bugün için okuma: Bölüm 2.9 (3. Baskıda 2.10), Bölüm 2.10 (3. Baskıda 2.11), Bölüm 2.11 (3. Baskıda 2.12), Bölüm 2.3 (3. Baskıda 2.1), Bölüm 2.12 (3. Baskıda 2.13). Ders #13 için okuma:

Detaylı

EGZERSİZDE VE SONRASINDA ATP - CP

EGZERSİZDE VE SONRASINDA ATP - CP EGZERSİZDE VE SONRASINDA ATP - CP Tüm vücut hücrelerinde enerji oluşumu adenozin trifosfat (ATP) molekülü vasıtasıyla gerçekleşir. Hücre içinde ATP depo halde bulunur ve sınırlı miktardadır. Ancak, yapılan

Detaylı

Canlıların yapısına en fazla oranda katılan organik molekül çeşididir. Deri, saç, tırnak, boynuz gibi oluşumların temel maddesi proteinlerdir.

Canlıların yapısına en fazla oranda katılan organik molekül çeşididir. Deri, saç, tırnak, boynuz gibi oluşumların temel maddesi proteinlerdir. Canlıların yapısına en fazla oranda katılan organik molekül çeşididir. Deri, saç, tırnak, boynuz gibi oluşumların temel maddesi proteinlerdir. Proteinlerin yapısında; Karbon ( C ) Hidrojen ( H ) Oksijen

Detaylı

SEVELAMER HEMODİYALİZ HASTALARINDA SERUM ELEKTROLİT DÜZEYİ, METABOLİK VE KARDİOVASKÜLER RİSKLERİ VE SAĞKALIMI ETKİLER

SEVELAMER HEMODİYALİZ HASTALARINDA SERUM ELEKTROLİT DÜZEYİ, METABOLİK VE KARDİOVASKÜLER RİSKLERİ VE SAĞKALIMI ETKİLER SEVELAMER HEMODİYALİZ HASTALARINDA SERUM ELEKTROLİT DÜZEYİ, METABOLİK VE KARDİOVASKÜLER RİSKLERİ VE SAĞKALIMI ETKİLER Siren SEZER, Şebnem KARAKAN, Nurhan ÖZDEMİR ACAR. Başkent Üniversitesi Nefroloji Bilim

Detaylı

BİYOİNORGANİK KİMYA 5. HAFTA

BİYOİNORGANİK KİMYA 5. HAFTA BİYOİNORGANİK KİMYA 5. HAFTA ESER ELEMENTLER İnsan vücudunda en yüksek oranda bulunan element oksijendir. İkincisi ise karbondur. İnsan vücudunun kütlesinin %99 u sadece 6 elementten meydana gelir. Bunlar:

Detaylı

TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ

TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ CEMRE URAL 1, ZAHİDE ÇAVDAR 1, ASLI ÇELİK 2, ŞEVKİ ARSLAN 3, GÜLSÜM TERZİOĞLU 3, SEDA ÖZBAL 5, BEKİR

Detaylı

00220 Gıda Biyokimyası

00220 Gıda Biyokimyası 00220 Gıda Biyokimyası Hazırlayan: Doç.Gökhan DURMAZ 00220 Gıda Biyokimyası-Şubat 2013 1 Bu notların hazırlanmasında aşağıdaki eserlerden yararlanılmıştır; Biyokimya, Engin Gözükara, Nobel Tip Kitabevi,

Detaylı

PROSPEKTÜS DECAVİT YUMUŞAK KAPSÜL

PROSPEKTÜS DECAVİT YUMUŞAK KAPSÜL Multivitamin ve Mineral Kombinasyonu FORMÜLÜ : PROSPEKTÜS DECAVİT YUMUŞAK KAPSÜL 11 Vitamin Vitamin A 10.000 I.U Vitamin B 1 20 mg Vitamin B 2 5 mg Vitamin B 6 10 mg Vitamin B 12 0.005 mg Vitamin C 150

Detaylı

EGZERSİZ ENERJİ KAYNAKLARI DOÇ.DR.MİTAT KOZ

EGZERSİZ ENERJİ KAYNAKLARI DOÇ.DR.MİTAT KOZ EGZERSİZ ENERJİ KAYNAKLARI DOÇ.DR.MİTAT KOZ 3 farklı enerji sistemi Acil enerji sistemi Kısa süreli enerji sistemi Uzun süreli enerji sistemi Acil enerji ATP -------------> ADP Creatine + ADP ------------>

Detaylı

EGZERSİZ ENERJİ KAYNAKLARI DOÇ.DR.MİTAT KOZ

EGZERSİZ ENERJİ KAYNAKLARI DOÇ.DR.MİTAT KOZ EGZERSİZ ENERJİ KAYNAKLARI DOÇ.DR.MİTAT KOZ 3 farklı enerji sistemi Acil enerji sistemi Kısa süreli enerji sistemi Uzun süreli enerji sistemi Acil enerji ATP -------------> ADP Creatine + ADP ------------>

Detaylı

Hipertansiyon. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015

Hipertansiyon. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015 Hipertansiyon HT Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015 Bu sunum Arş. Gör. Dr. Neslihan Yukarıkır ve Arş. Gör. Dr. Dilber Deryol Nacar

Detaylı

TIBBİ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI

TIBBİ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI TIBBİ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI SAĞLIK BİLİMLERİ ENSİTÜSÜ İ Yüksek Lisans Programı SZR 101 Bilimsel Araştırma Yöntemleri Ders (T+ U) 2+2 3 6 AD SZR 103 Akılcı İlaç Kullanımı 2+0

Detaylı

Hd 50. Hidrojen Molekülleri. Hidrojen bakımından zengin alkali su. Gerekli mineral takviyeleri. Üstün antioksidan etkisi

Hd 50. Hidrojen Molekülleri. Hidrojen bakımından zengin alkali su. Gerekli mineral takviyeleri. Üstün antioksidan etkisi Hd 50 Hidrojen Molekülleri Hidrojen bakımından zengin alkali su Üstün antioksidan etkisi Gerekli mineral takviyeleri Dayanıklı ve mükemmel performans Hidrojen molekülleri doğal ortamda bulunur, basit yapıdadır

Detaylı

Solunum. Solunum ve odunsu bitkilerin büyümesi arasında yüksek bir korelasyon bulunmaktadır (Kozlowski ve Pallardy, 1997).

Solunum. Solunum ve odunsu bitkilerin büyümesi arasında yüksek bir korelasyon bulunmaktadır (Kozlowski ve Pallardy, 1997). SOLUNUM Solunum Solunum, canlı hücrelerdeki organik maddelerin oksidasyonuyla, enerjinin açığa çıkarılması olayı olarak tanımlanır. Açığa çıkan enerji, kimyasal enerji (ATP) olarak depolanır. Solunum ürünleri,

Detaylı

VİTAMİN NEDİR? Vitaminler organik besinler grubunda bulunup

VİTAMİN NEDİR? Vitaminler organik besinler grubunda bulunup VİTAMİN NEDİR? Vitaminler organik besinler grubunda bulunup normal yaşamın sürdürülmesi için gerekli olan, yiyecekler içerisinde doğal olarak bulunan basit yapılı bileşiklerdir. VİTAMİNLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ=)

Detaylı

KORONER ARTER EKTAZİ

KORONER ARTER EKTAZİ KORONER ARTER EKTAZİ HASTALARDA DNA HASARI, LİPİD PEROKSİDASYONU VE BAZI ANTİOKSİDANT ENZİMLER HAZIRLAYAN :Prof.Dr.Halit Demir GİRİŞ TANIM: Koroner ektazi koroner arterin bir bölümünün anormal olarak,

Detaylı

2) Kolekalsiferol (D 3)

2) Kolekalsiferol (D 3) Sunum İçeriği Öğretim Görevlisi :Yrd.Doç.Dr.Bekir ÇÖL Hazırlayan ve Sunan : Fulya ÇELEBİ Konu : D Vitamini 31/10/2008 D vitamini formları kaynaklarına genel bakış Deride ve vücutta D vitamini sentezi İnce

Detaylı

E vitamininin kimyasal adı Tokoferol dur E vitamini etkinliği gösteren alfa, beta ve gama tokoferoller ve tokotrienoller denilen moleküller vardır En

E vitamininin kimyasal adı Tokoferol dur E vitamini etkinliği gösteren alfa, beta ve gama tokoferoller ve tokotrienoller denilen moleküller vardır En E vitamininin kimyasal adı Tokoferol dur E vitamini etkinliği gösteren alfa, beta ve gama tokoferoller ve tokotrienoller denilen moleküller vardır En etkin olanı alfa tokoferoldür Tokoferoller antioksidan

Detaylı

Bornova Vet.Kont.Arst.Enst.

Bornova Vet.Kont.Arst.Enst. Yemlerde Amino asitler ve B Grubu Vitaminlerinin Önemi ve Test Metotları Süreyya ÖZCAN Besin Öğeleri Canlının yaşamını devam ettirmesi için gerekli olan kimyasal element veya bileşiklerdir. Hücrelerin

Detaylı

Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu

Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Yaşlı Bakım-Ebelik 2. Ders YB 205 Beslenme İkeleri 2015 Uzm. Dyt. Emine Ömerağa emine.omeraga@neu.edu.tr BESLENME Dünya Sağlık Örgütü (WHO-DSÖ)

Detaylı

BİYOLOJİK OKSİDASYON. Doç.Dr.Remisa GELİŞGEN

BİYOLOJİK OKSİDASYON. Doç.Dr.Remisa GELİŞGEN BİYOLOJİK OKSİDASYON Doç.Dr.Remisa GELİŞGEN OKSİDASYON-REDÜKSİYON REAKSİYONLARI Elektronların bir atom veya molekülden bir diğerine geçişleri redoks reaksiyonu olarak adlandırılmaktadır. Redoks : e-transferi

Detaylı

Yemlerde Amino asitler ve B Grubu Vitaminlerinin Önemi ve Test Metotları. Süreyya ÖZCAN

Yemlerde Amino asitler ve B Grubu Vitaminlerinin Önemi ve Test Metotları. Süreyya ÖZCAN Yemlerde Amino asitler ve B Grubu Vitaminlerinin Önemi ve Test Metotları Süreyya ÖZCAN Besin Öğeleri Canlının yaşamını devam ettirmesi için gerekli olan kimyasal element veya bileşiklerdir. Hücrelerin

Detaylı

Beslenmeden hemen sonra, artan kan glikoz seviyesi ile birlikte insülin hormon seviyesi de artar. Buna zıt olarak glukagon hormon düzeyi azalır.

Beslenmeden hemen sonra, artan kan glikoz seviyesi ile birlikte insülin hormon seviyesi de artar. Buna zıt olarak glukagon hormon düzeyi azalır. Seçmeli Ders: Dokular ve Organlar Arası Metabolik İlişkiler 1.HAFTA Normal metabolizmada aktif olan günlük akış; Yaşamak için gerekli olan enerji akışı, dışardan alınan gıdalardan elde edilir. Kullanılan

Detaylı

Toksisiteye Etki Eden Faktörler

Toksisiteye Etki Eden Faktörler Toksisiteye Etki Eden Faktörler Toksik etki (toksisite) Tüm ksenobiyotiklerin biyolojik sistemlerde oluşturdukları zararlı etki. 2 Kimyasal Madde ile İlgili Faktörler Bir kimyasal maddenin metabolizmasında

Detaylı

1-GİRİ 1.1- BİYOKİMYANIN TANIMI VE KONUSU.-

1-GİRİ 1.1- BİYOKİMYANIN TANIMI VE KONUSU.- 1-GİRİ 1.1- BİYOKİMYANIN TANIMI VE KONUSU.- Biyokimya sözcüğü biyolojik kimya (=yaşam kimyası) teriminin kısaltılmış şeklidir. Daha eskilerde, fizyolojik kimya terimi kullanılmıştır. Gerçekten de Biyokimya

Detaylı

Çizelge 2.6. Farklı ph ve su sıcaklığı değerlerinde amonyak düzeyi (toplam amonyağın yüzdesi olarak) (Boyd 2008a)

Çizelge 2.6. Farklı ph ve su sıcaklığı değerlerinde amonyak düzeyi (toplam amonyağın yüzdesi olarak) (Boyd 2008a) - Azotlu bileşikler Su ürünleri yetiştiricilik sistemlerinde oksijen gereksinimi karşılandığı takdirde üretimi sınırlayan ikinci faktör azotlu bileşiklerin birikimidir. Ana azotlu bileşikler; azot gazı

Detaylı

ÖNFORMÜLASYON 5. hafta

ÖNFORMÜLASYON 5. hafta ÖNFORMÜLASYON 5. hafta Partisyon katsayısı (P y/s ): Bir etkin maddenin yağ/su bölümlerindeki dağılımıdır. Lipofilik/hidrofilik özelliklerinin tayin edilmesidir. Oktanol içinde tayin edilir Partisyon katsayısının

Detaylı

T.C. KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KİMYA ANABİLİM DALI

T.C. KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KİMYA ANABİLİM DALI T.C. KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KİMYA ANABİLİM DALI STREPTOZOTOSİN İLE DİABET OLUŞTURULMUŞ FARELERDE ASPİRİN VE E VİTAMİNİN DOKULARDA LİPİD PEROKSİDASYONU VE ANTİOKSİDAN

Detaylı

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ 05-06 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 0: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ Ders Kurulu Başkanı: / Başkan Yardımcıları: / Histoloji Embriyoloji Yrd. Doç. Dr. Bahadır Murat Demirel / Üyeler: / Tıbbi / Dersin AKTS

Detaylı

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar Prof.Dr.Mitat KOZ 1 İskelet Kasının Egzersize Yanıtı Kas kan akımındaki değişim Kas kuvveti ve dayanıklılığındaki

Detaylı

EGZERSİZ SONRASI TOPARLAMA

EGZERSİZ SONRASI TOPARLAMA EGZERSİZ SONRASI TOPARLAMA Normale dönüş-performans ilişkisi Ne kadar hızlı? Egzersiz sonu toparlanmanın amacı... Tüm vücudu ve kasları dinlendirmek, egzersiz öncesi şartları yeniden hazırlamaktır. Kısa

Detaylı

Karaciğer Sirozunda Dinamik Tiyol-Disülfid Dengesinin Araştırılması

Karaciğer Sirozunda Dinamik Tiyol-Disülfid Dengesinin Araştırılması Karaciğer Sirozunda Dinamik Tiyol-Disülfid Dengesinin Araştırılması Aktaş B, Sapmaz F, Uzman M, Erdoğan S, Yeniova A NİSAN 2016 GİRİŞ Tiyoller reaktif oksijen ürünlerinin neden olduğu doku ve hücre hasarlarına

Detaylı

M. (arpa şekeri) +su S (çay şekeri) + su L.. (süt şekeri)+ su

M. (arpa şekeri) +su S (çay şekeri) + su L.. (süt şekeri)+ su KARBONHİDRATLAR Karbonhidratlar yapılarında.. (C),.. (H) ve. (O) atomu bulunduran organik bileşiklerdir. Karbonhidratların formülü ( ) ile gösterilir. Nükleik asitlerin, ATP nin, hücre, bitkilerde yapısına

Detaylı

15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ

15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ 15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ İyonlaştırıcı radyasyonların biyomoleküllere örneğin nükleik asitler ve proteinlere olan etkisi hakkında yeterli bilgi yoktur. Ancak, nükleik asitlerden

Detaylı

BİYOKİMYAYA GİRİŞ: ATOM, MOLEKÜL, ORGANİK BİLEŞİKLER

BİYOKİMYAYA GİRİŞ: ATOM, MOLEKÜL, ORGANİK BİLEŞİKLER BİYOKİMYAYA GİRİŞ: ATOM, MOLEKÜL, ORGANİK BİLEŞİKLER Biyokimyanın tanımı yaşamın temel kimyası ile ilgilenen bilim dalı (Bios, Yunancada yaşam demektir.) canlı sistemin yapısını ve fonksiyonlarını kimyasal

Detaylı

ÖĞRENME ALANI: Canlılar ve Hayat 6.ÜNİTE: Canlılar ve Enerji ilişkileri

ÖĞRENME ALANI: Canlılar ve Hayat 6.ÜNİTE: Canlılar ve Enerji ilişkileri ÖĞRENME ALANI: Canlılar ve Hayat 6.ÜNİTE: Canlılar ve Enerji ilişkileri Ayrıca bitkilerin yapraklarına yeşil rengi de klorofil adı verilen bu yapılar verir. Besin Zinciri: - Aynı ekosistemde yaşayan canlıların

Detaylı

TÜM VÜCUT RADYOTERAPİSİNİN FARKLI YAŞ GRUPLARINDAKİ RATLARDA BEYİN DOKUSU LİPİD PEROKSİDASYONU VE ANTİOKSİDAN SİSTEM PARAMETRELERİ ÜZERİNE ETKİLERİ.

TÜM VÜCUT RADYOTERAPİSİNİN FARKLI YAŞ GRUPLARINDAKİ RATLARDA BEYİN DOKUSU LİPİD PEROKSİDASYONU VE ANTİOKSİDAN SİSTEM PARAMETRELERİ ÜZERİNE ETKİLERİ. T.C. İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ TÜM VÜCUT RADYOTERAPİSİNİN FARKLI YAŞ GRUPLARINDAKİ RATLARDA BEYİN DOKUSU LİPİD PEROKSİDASYONU VE ANTİOKSİDAN SİSTEM PARAMETRELERİ ÜZERİNE ETKİLERİ. YÜKSEK

Detaylı

Dr. M. Emin KAFKAS İnönü Üniversitesi Antrenörlük Eğitimi Bölümü 2015/Malatya

Dr. M. Emin KAFKAS İnönü Üniversitesi Antrenörlük Eğitimi Bölümü 2015/Malatya Dr. M. Emin KAFKAS İnönü Üniversitesi Antrenörlük Eğitimi Bölümü 2015/Malatya Outline (İzlence) 1. Hafta Biyokimya Nedir? Organizmadaki Organik Bileşiklerin Yapısı. 2. Hafta Enerji Sistemleri 3. Hafta

Detaylı

Solunum Fizyolojisi ve PAP Uygulaması. Dr. Ahmet U. Demir

Solunum Fizyolojisi ve PAP Uygulaması. Dr. Ahmet U. Demir Solunum Fizyolojisi ve PAP Uygulaması Dr. Ahmet U. Demir Solunum fizyolojisi Bronş Ağacı Bronş sistemi İleti havayolları: trakea (1) bronşlar (2-7) non respiratuar bronşioller (8-19) Gaz değişimi: respiratuar

Detaylı

YAZILIYA HAZIRLIK SORULARI. 9. Sınıf 2 KARBONHİDRAT LİPİT (YAĞ)

YAZILIYA HAZIRLIK SORULARI. 9. Sınıf 2 KARBONHİDRAT LİPİT (YAĞ) YAZILIYA HAZIRLIK SORULARI 9. Sınıf 2 KARBONHİDRAT LİPİT (YAĞ) DOĞRU YANLIŞ SORULARI Depo yağlar iç organları basınç ve darbelerden korur. Steroitler hücre zarının yapısına katılır ve geçirgenliğini artırır.

Detaylı

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem Prof.Dr.Mitat KOZ Mikrodolaşım? Besin maddelerinin dokulara taşınması ve hücresel atıkların uzaklaştırılması. Küçük arteriyoller her bir doku

Detaylı

HÜCRE ZARINDA TAŞINIM

HÜCRE ZARINDA TAŞINIM HÜCRE ZARINDA TAŞINIM Yrd. Doç. Dr. Aslı AYKAÇ YDÜ TIP FAKÜLTESİ BİYOFİZİK AD Küçük moleküllerin zardan geçişi Lipid çift tabaka Polar moleküller için geçirgen olmayan bir bariyerdir Hücre içindeki suda

Detaylı

Referans:e-TUS İpucu Serisi Biyokimya Ders Notları Sayfa:368

Referans:e-TUS İpucu Serisi Biyokimya Ders Notları Sayfa:368 21. Aşağıdakilerden hangisinin fizyolojik ph'de tamponlama etkisi vardır? A) CH3COC- / CH3COOH (pka = 4.76) B) HPO24- / H2PO-4 (pka = 6.86) C) NH3/NH+4(pKa =9.25) D) H2PO-4 / H3PO4 (pka =2.14) E) PO34-/

Detaylı