Cenk Pa/o* "Dr. Muzaffer Sencer'in aziz hattrasma" Ekende yok, biçende yok Yernede ortak Osman!t. Halk deyişi. GiRiZGAH

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Cenk Pa/o* "Dr. Muzaffer Sencer'in aziz hattrasma" Ekende yok, biçende yok Yernede ortak Osman!t. Halk deyişi. GiRiZGAH"

Transkript

1 EKONOMIK Y AKLAŞIM 39 OSMANLI imparatorlugu'nda TARIMSAL ÖRGÜTLENME Cenk Pa/o* "Dr. Muzaffer Sencer'in aziz hattrasma" Şalvan şaltak Osman!t Eğeri kaltak Osman!t Ekende yok, biçende yok Yernede ortak Osman!t Halk deyişi GiRiZGAH Günümüz Türkiye'sinin ana ekonomik karakteri ve sosyal yapısını büyük ölçüde Osmanlı dönemi belirlemiştir. Başka bir deyişle, küçük köylü aile işletmelerine dayanan sosyo-ekonomik yapıyı, Osmanlı miri toprak rejimi ve çift-hane sistemine borçluyuz. Gerçekten de 1950'ye kadar Türkiye'nin sosyoekonomik yapısı, Osmanlı dönemindeki geleneksel temel özelliklerini koruyabilmiştir. Bu açıdan, bugünü anlayabilmenin anahtarı olarak geçmişten yararlanmak gerekmektedir. Kısaca, rrıiri rejim, toprakların kamusal statüsünü; çift-hane ise hem bir çift öküzle ekilebilecek büyüklükteki tarımsal işletmeyi hem de vergilerneye esas sayılan köylü ailesinin üretici emek ünitesini nitelemektedil İşte bu yapı Osmanlı ekonomisine damga vuran temel karakteristiktil Esasen Osmanlı İmparatorluğu'nun iktisadi temeli (diğer tüm prekapitalist ekonomilerdeki gibi) tarımsaldı. Teknoloji üretimde öküz ve karasabana; kara ulaşımında at, eşek ve deve kervanlarına; deniz ulaşımında ise kadırga ve kalyaniara dayalıydı. Aslında devletin * Arş. Gör. Gazi Üniversitesi i.i.b.f., iktisat Bölümü **Bir derleme niteliğincieki bu çalışma; Ö. L. Barkan, M. Sencer, H. inalcık ve M.A. Kılıçbay gibi değerli tarihçilerimizin yeniden okunmasına yol açabilirse görevini yerine getirmiş olacaktır. Ekonomik Yaklaşım, Cilt 7, Sayı21, Yaz 1996

2 40 Cenk Po/o (merkezin) temel sorunu, düzene sokmuş olduğu ekonomik artığı denetlernek ve genişletmek; dahası sürekliliğini sağlayabilmekti. Bu durum, bir yandan imparatorluğun denetimi altındaki toprak ve İşgücünü artırmak için düzenli aralıklarla yayılınacı savaşlara; diğer yandan toplumsal çatışmayı en alt düzeye indirecek ve bir bakıma sistemin kendini yeniden üretmesini sağlayacak rasyonel bir toprak - işgücü ilişkisinin kurulmasına yol açmıştır. Osmanlı toplumu belirgin bir biçimde iki ayrı sınıftan oluşmaktaydı: Yönetici sınıf ve reaya. Göçebe topluluklarından, köylülerden, zenaatkarlardan ve tüccarlardan oluşan reaya üretim ve ticareti gerçekleştiriyor ve padişaha vergi ödüyordu. Üretimle uğraşmayan egemen sınıf üyeleri, padişahın temsilcileri sıfatıyla, kendileri ve padişah için vergi toplama yetkisini kullanarak devletin ve askeri örgütlenmenin sürekliliğini sağlıyorlardı. imparatorluk ekonomisi, taşradaki askeri örgütlenme aracılığıyla düzenleniyor ve iktisadi artığa bu örgütlenme aracılığıyla el konuluyordu. Kuramsal olarak tüm topraklar padişahındı. Yönetici sınıfın ayrıcalığı vergi toplama yükümlülüğü ve devlete hizmet (ya da padişaha kulluk) etmekti. Vergi toplama yetkisi, devlete temel olarak askeri hizmet sağlama karşılığında, yönetici sınıf üyelerine tırnar adı altında verilmiştir. İşte Osmanlı' da tarımsal örgütlenmenin (aynı zamanda iktisadi ve mali örgütlenmenin) belkemiğini oluşturan tırnar sistemi ve miri toprak rejimi budur. Osmanlı'da tarımsal örgütlenme demek, doğrudan üretici olan köylünün artı ürününe hangi mekanizmalar aracılığıyla, nasıl ve kim tarafından el konulduğunu belirlemek demektir. Bu nedenle çalışmamızın ilk bölümü tırnar sistemi ve işleyişi' ne ayrılmıştır. Bu bölümde, ilk olarak, özellikle kuruluş devrinde Anadolu Selçukluları ve Bizans'tan arta kalan feodal unsurları ya da merkez-kaç güçleri temizlemeye/içinde eritıneye uğraşan Osmanlı merkezinin bu sırada devraldığı toprak ve mülkiyet ilişkileri incelenecektir. Esasında Osmanlı, bu dönemde karşılaştığı bireyselleşmeye başlamış mülkiyet ilişkilerini kamusal mülkiyete dönüştürmeye çalışmış ve bunun aracı olarak da miri toprak sistemini ya da tırnar sistemim kullanmıştır. Bu bölümün ikinci alt başlığıyla önce tırnar sisteminin merkez açısından önemi, sistemde tımarlı sipahilerin statüsü ve tımarın tanımı ele alınacak; daha sonra doğrudan üretici olan reayanın statüsü ve temel tarımsal işletme olan raiyyet çiftliği ve özellikleri çözümlenecektir. Klasik dönem olarak adlandırdığımız yıllarını kapsayan ilk bölümde, amacımız, tarımsal örgütlenmenin temel özelliklerini kendi özgül yapısı içinde anlayabilmektir. Yoksa hiç bir şekilde Osmanlı üretim tarzını, feodalite ve ATÜB tartışmaianna boğarak ıskalamak değildir. İkinci bölüm, özellikle 16. yüzyılın ikinci yarısından sonra başlayan ve 20. yüzyıl başlarına kadar çeşitli aşamalardan geçerek iyice bozulan miri toprak rejimini inceliyor. İlk alt bölüm daha çok tırnar sistemindeki bozulmayı, Barkan'ın deyimiyle soysuzlaşmayı, çözümlemek amacındadır. Kabaca 16. yüzyıl sonlarından Tanzimat'a (1839) kadar olan dönemi kapsayan bu bölümde; iltizam-mültezim sistemi incelenecektir. Bu usül, sadece tırnar sistemine ve etkinliğine son vermekle kalmayıp, gerek miri rejim gerekse devlet maliyesi i çin büyük handikaplar yaratmıştır. Merkezin karşısında güçlü bir ayan (bey, voyvoda) sınıfı bulduğu bu dönem, aynı zamanda devlet maliyesinin bozulduğu, Osmanlı'nın giderek

3 EKONOMIK Y AKLA~IM 41 Avrupa etkisi altına ve dolayısıyla çevre!eşme sürecine girdiği bir dönemdir. Toprağın bizzat bir spekülasyon aracı haline dönüşmeye başladığı bu dönemde, köylüler giderek yoksullaşmış ya ırgat ya da ortakçı sıfatıyla artan sayıda köylü, yine o dönemde beliren büyük çiftliklerde çalışmak zorunda kalmıştır. Bu süreçte küçük bağımsız aile işletmelerini korumaya gayret eden miri toprak rejimi esaslı darbeler almıştır. Esasında toprakta mülkiyet ilişkilerini değiştiren ve tarımsal örgütlenmeyi temelinden sarsan asıl dönüşümlerin tohumları Tanzimat Fermanı ve 1858 tarihli Arazi Kanunnamesiyle atılmıştır. Bu dönemde kapitalist dünya ile bütünleşmenin de etkisiyle buğday-arpa gibi geleneksel tarım ürünleri yerine; (özellikle Ege' de) daha çok dış pazara dönük pamuk, tütün, incir, üzüm gibi ürünlerin üretimiyle uğraşan büyük çiftlikler kurulmuştur. Toprakta özel mülkiyete geçişin tarihsel durak noktalarını inceleyen bu bölümü değerlendirme bölümü izieyecek ve çalışma böylece noktalanacaktır. 1. OSMANLI TOPRAK REJiMiNiN TEMEL ÖZELLİKLERi Osmanlı ekonomik dokusunun tüm kurumları, kuruluş ile 16. yüzyıl arasında oluşmuş, olgunlaşmış ve özgün bir Osmanlı Üretim Tarzı' ndan sözedilecek düzeyde birbirleriyle adeta eklemleşerek, bütünleşmiştir (Kılıçbay, 1985: 316). Dolayısıyla Osmanlı tarımsal örgütlenmesi ya da tımar sistemının oluşum dinamikleri ve işleyiş mekanizmalarının daha iyi kavranabilmesi açısından; süreç içinde temel rolün toprak tarafından üstlenildiği Osmanlı merkezileştirme hareketinin yok etmeye ya da içinde eritıneye yöneldiği Bizans ve Selçuklu merkez-kaç güçlerinin (feodal güçler) ve bu iki devletten Osmanlı tımar sistemine miras kalan kurumların Osmanlı iktisadi ve toplumsal yapısına etkilerini kısa bir tarihi süzgeçten geçirmek gerekmektedir. Yukarıda değinilen bu işlevi ilk alt bölüm yerine getirmeye çalışacaktır. Açıktır ki, kuruluş devrinin merkeze bağlama (merkezileştirme) sürecinin tüm açılımlarıyla ayrıntılı bir şekilde çözümlenmesi bu çalışmanın sınırlarını aşmaktadır 1. Bu nedenle, böyle bir etkileşimin özellikle Osmanlı toprak rejiminin oluşumuna katkıları ekseninde konuya yaklaşmaya gayret edeceğiz. Bilinen bir sözü uyarlarsak; Osmanlı bir günde yaratılmadı!; yani Osmanlının tüm dokulan tarih içinde birer birer yerine oturtulmuştur. Bunun yanı sıra Osmanlı kuruluş devrinin toprak meseleleri 2 de, öz olarak yansıtılacaktır. İkinci alt başlık a sıl ilgi alanımız olan Osmanlı Klasik Dönem ( ) tırnar sistemine ayrılmıştır. Burada, tımarın esas unsuru sipahi ve reaya 'nın statüsü incelenecek; ayrıca tarımsal işletme birimi olan çiftlik ya da çiftlik-hane ilereayanın tabi olduğu şer'i ve örf'i vergiler sistemi de çözümlenecektir. Ancak tarımsal faaliyetin en önemli unsuru olan reaya ve raiyyet çiftliği ayrı bir bölümde ele alınacaktır. 7. Osman lt Tt mar Sistemini Öneeleyen Koşullar Moğol İlhanlıları'nın Anadolu'yu istila etmelerinin ardından 1308 yılında Anadolu Selçuklu Devleti kesin olarak yıkılmıştır. Bu nedenle merkezi otorite zayıflayınca, bir süredir,,

4 42 Cenk Po/o varlıklarını sürdüren bir takım feodal ögelerin bağımsızlıklarını kazanması gündeme gelmiş ve böylece Anadolu Türk Beylikleri dönemi açılmıştır (Sencer, 1982: 233). Anadolu Türk Beylikleri'nin toplumsal ve ekonomik kurumlarıyla ilgili belgeler sınırlı olmakla birlikte, 15. ve 16. yüzyıllara ilişkin Arazi Tahrir Defterleri'ndeki kayıtlardareaya adını taşıyan köylünün; ikta reayası, vakıf reayası ve mülk reayası şeklinde üzerinde çalıştığı toprağın durumuna göre çeşitli adlar taşıdığı göz önüne alınarak; toprak üzerinde değişik ilişkilerin yürürlükte olduğu ileri sürülmektedir (İnalcık, 1993b: 17-28; Barkan, 1972:292-3). Bu bilgilerden, Beylikler döneminde toprakların ikta, vakıf ve mülk olarak ayrıldığı, ancak ikta toprakların özel mülk ya da vakıf topraklar karşısında önemini yitirdiği sonucuna vanlmaktadır (Sencer, 1982: 233). Bu dönemde Anadolu Beylikleri'nin bir bölümünde askeri mukataa yani tırnar sistemine rastlanmakla birlikte, merkezi otorite boşluğu nedeniyle özünde askeri görevlere bağlı toprak rejiminin giderek değişime uğradığı, malikanelerin yayılmaya başladığı ve Batı Avrupa feodalizmini andıran çeşitli kurumların belirdi ği görülmektedir. (Sencer, 1982: 234). 13. yüzyıl, Anadolu Beylikleri'nin topraklarının büyükçe bir bölümünün malikane'ler ve evlatlık vakıflar durumuna girdiği bir dönemdir. Evlatlık vakıflar, İslam hukukunun toprağı bölücü niteliğini gidermek ve toprak sayiuluğunu sürdürmek amacıyla bulunmuş bir çözüm yoludur. Bu yolla mülklerini vakıf haline getirenler, bazı mirasçıları bu haktan yoksun bırakarak toprağın bütünlüğünü ve ailenin konumunu korumak istemişlerdir (Barkan 1980f: 284-5; Barkan 1980c:209-21). Anadolu Selçuklu devletinin merkez-kaç hareketleri denetleyememesinin neden olduğu bir diğer yapı da; tarımsal işletme birimlerinin artan oranlarda özel mülkiyete geçmesidir. Bu döneme ilişkin toprak satışlarını gösteren belgelerin çokluğu; özel mülkiyete dönüşmüş ve sahiplerinin bizzat işledikleri toprak payının artmış olduğu malikanelerde yarıcılık ve ortakçı kulluk ilişkilerinin yaygınlığına i şaret etmektedir (Barkan 1980h: 594-8; Barkan 1980 a: 132-4)3. Bu noktada, aynı çağda Bizans toprakları üzerinde de feodal ilişkilerin giderek kökleştiğinden söz etmek gerekmektedir. Bizans tarihinde imparatorların, merkezi imparatorluk birliğinin korunması için (Moğol ve Türk baskısı altındaki topraklarda), malikane sahipleriyle giriştikleri uzun soluklu savaşımlar; Osmanlı İmparatorluğu'nun kurulduğu sıralarda feodal ayrılıkçı unsurlar (beyler) lehine sonuçlanmış ve toprakların büyük bir bölümünün mülkiyeti malikane sahiplerinin ve kilisenin eline geçmiştir (Barkan, 1980a: 135; Kılıçbay 1985:319-22; Sencer, 1982: 235). Bizans'ta özel aile mülkü (baştina) niteliğindeki topraklarla, askeri görevlere bağlı dirlik (pronia) biçimindeki tırnarlar birarada bulunmuştur. Barkan (1980a: 135)'a göre, üzerinde kolonların ve ortakçıların çalıştırıldığı mülkler, giderek tırnarlar ve özgür köylü işletmesi aleyhine büyümüş ve toprakların önemlice bir bölümü kilise ile malikane sahiplerinin ellerinde toplanmıştır. Dolayısıyla bunlar, saray ve çevreleriyle (hatta mahkemeleriyle) birlikte yerel birer senyör durumuna dönüşmüşlerdir. Bunun yanı sıra Osmanlı fetihlerini öneeleyen dönemde Balkanlar'da da feodal bir yapıya rastlanmaktadır (Barkan, 1980a:135-7; İnalcık, 1993e: 151-8; Sencer, 1982: 235-6).

5 EKONOMIK YAKLAŞlM 43 Böylece Anadolu ve Balkanların bir feodalleşme sürecine girdiği dönem, Osmanlı devletinin kuruluş dönemi olmuştur. Aslında Selçuklu devletinin kuruluşunda üretim güçlerinin merkezi denetimini sağlayan askeri tırnar rejiminin uygulanmasına yol açan koşulların, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş döneminde daha da belirgin biçimde yürürlükte bulunduğu gözlenmektedir. Bu koşullar altında kurulmaya başlayan Osmanlı Devleti, Anadolu' da, özellikle Moğol baskısı nedeniyle Bizans' a sınır olan uçlarda büyük bir artış/ yığılma göstermiş olan nüfusun yarattığı sorunların (özünde toprağa yerleştirmek, vergi almak ve geçimlerini sağlamak zorunluluğu) çözümü yolunda, üretim güçlerini merkezi bir denetim altına alan bir sistem kurmak durumunda kalmıştır. Bu sistemin temeli tınıar rejimi olmuştur. Üretim güçlerinin kısıtlılığı, nüfusun yol açtığı tüketim gereksiniminin karşılanması için savaş ve fetihleri de gerektirdiğinden; tırnarlar askeri görevlere bağlanmış ve böylece toplumsal yapı merkezi otorite altında bir ordu biçiminde örgütlenmiştir 4. Üretim güçlerinin bu yolla merkezi denetim altına alınması, Osmanlı Devleti'nde mülkiyet ilişkilerini belirleyen, dolayısıyla tarımsal örgütlenmeyi de gerçekleştiren miri (kamusal) toprak rejiminin temelini oluşturmuştur. Başka bir deyişle, merkezi otoritenin merkez-kaç eğilimler gösteren üretim güçlerini denetim altına almasıyla, toprak üzerinde bireyselleşmeye başlayan mülkiyetin önüne set çekilmiş ve kamusal mülkiyet yaygınlaştırılmıştır. Böylece bireyin, toprağın mülkiyetine değil sadece kullanma ve yararlanma hakkına (tasarrufuna) sahip olduğu bir sistem doğmuştur (Sencer, 1982: 239). Bu bakımdan, yukarıda ele aldığımız süreçte, Osmanlı Devleti, karşılaştığı feodalleşme sürecindeki toprak sistemini, merkezi bir yönetirole ya da üretim güçlerini merkezi bir denetim altına alan bir düzenle ortadan kaldırmaya yönelmiştir (Sencer, 1982: 240). Bu merkez-kaç hareketlerin yol açtığı yapıyı, ayrı bir mülkiyet ilişkisine dönüştürmenin aracı olaraksa; bireylere toprağın mülkiyetini değil sadece tasarruf hakkını veren doğrudan kamusal mülkiyet yani nıiri toprak sistemi ya da tınıar sistemi kullanılmıştır. izleyen bölüm tırnar sistemini çözümlernek amacındadır. Burada, Osmanlı iktisadi yapısının tarıma dayalı olduğu göz önüne alınarak, daha çok temel üretici güç reaya'nın statüsü ve artık ürününe el konuluş mekanizmaları ile temel tarımsal işletme birimi olan reaya çiftliği üzerinde durulacaktır. Esasen Klasik Dönem tırnar sisteminin ele alınacağı akılda tutulmalıdır. Sistemdeki çözülmeler (17, 18 ve 19. yüzyıllardaki gelişmeler) bir sonraki bölümde incelenecektir. 2. Osmanlr TrmarSistemi: Tarrmsal Örgütlenmenin Alt-Dokusal Çerçevesi A. Trmarrn Tanrmr, Trmarlr Sipahiler ve Merkezin Tavrr Ünlü iktisat tarihçimiz Barkan, tımarı şöyle tanımlıyor: "Osmanlı imparatorluğu 'nda geçinılerini veya hizmetlerine ait masrafları karşılamak üzere bir kısım asker ve nıenıurlara, nıuayyen bölgelerden kendi

6 44 Cenk Pa/o nam ve hesaplarına tahsil selahiyeti ile birlikte tahsis edilmiş olan vergi kaynaklarına ve bu arada bilhassa defter yazılarındaki senelik geliri akçeye kadar olan askeri dirlikzere verilen isinıdir." (Barkan, 1972:286) Diğer değerli tarihçimiz İnalcık (1993b:27) da aynı doğrultuda, tımarın belirli bir toprağın veya toprağa ait hakların tenılikinden ziyade, birtakım vergilerin bir kimseye havalesi olduğunu yazmaktadır. Tımar, aslında, topraktan doğan vergi gelirlerinin bir kimseye havale edilmesinin ötesinde, herhangi bir hazine gelirinin bir görev karşılığı verilmesi anlamını taşır (Kılıçbay, 1985:361). Barkan (1975:2), yukarıdaki alıntının yanısıra, tımarın, para e konomisinin yeteri kadar gelişmemiş olduğu bir devrenin ürünü olarak, nakdi maaş dağıtmanın güçlüğü karşısında ortaya çıktığını da ileri sürmektedir. Gerçekte, literatürden anlayabildiğimiz kadarıyla, Osmanlı tımarı merkez ile merkez-kaç güçlerin sürekli mücadelelerinin ürünü olarak ve merkezin bu savaşta dayanmak istediği güçlü bir antifeodal araç biçiminde sahneye çıkmıştır. Esasında tımar, özel mülk toprak rejiminden miri toprak rejimine geçişte kullanılan bir araçtır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, fetihlerle birlikte Osmanlı, ekonomik bakımdan çok değişik aşamalarda bulunan toplumlarla ilişkiye geçmiştir. Başlangıçta ele geçen toprakların sistemini (hatta buralardaki mülkiyet ilişkileriyle beraber kadim vergilerini de) koruyan Osmanlı, merkezin iktidarını güçlendirdikçe (II. Murad döneminden itibaren) bunları da miri toprak rejimi içine alarak, tüm ülkede geçerli tek bir sistem oluşturmaya gayret etmiştir. Doruk noktasına ise Fatih'le ulaşılacaktır (Kılıçbay, 1985:362). İnalcık (1993d: 11l)'a göre Osmanlı fethi, her şeyden önce tırnar sisteminin yerleşmesi demektir; çünkü fetbedilen bir ülkede toprakların il yazıcıları tarafından kayda geçirilerek (tahrir olunarak) tımar Iara bölünmesi; fethin son ve kesin aşamasını oluşturmaktır. Böyle olunca fethedilen yerlerde yerel egemenlerin varlığına hemen son verilmemiş; tersine bunların zamanla merkezi yönetim örgütü içine alınması yolu tercih edilmiştir. Bunun yanı sıra kuruluş döneminde temelde Osmanlı merkezinin henüz güçlenınemiş olması nedeniyle toprak açan, arazi şenlendiren Türkmen babaları, dervişler, gaziler gibi kurucu unsurlara da, tam mülkiyet üzere toprak temliki yapılmıştır. Aslında boş toprakların işlenmesi amacına yönelik olarak ve emeğin kıt olduğu bir ortamda yapılan bu temlikierin yanı sıra, bir de toprağın kendisinin yerine sadece vergi gelirinin temlik edilmesi sözkonusu olmuştur (Barkan, 1980e:249-54; Barkan, 1980b: 151-3). Aslında, çoğu zaman sanıldığının aksine, Osmanlı miri rejimi başlangıçtan beri bilinçli olarak uygulanan bir sistem olmayıp, uzun soluklu bir oluşumun ürünüdür. Gerçekten ~e askeri ve parası çok az olan Osman'ın ve ilk Sultanların fethedilen topraklardan çoğunu yerel ve kurucu unsurlara mülk olarak vermesi kaçınılmazdı (Kılıçbay, 1985:327-39). Bu açıdan Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş döneminin belirgin niteliği; Tavaif-i nıülük anarşisi içinde doğan ve onun zararına gelişen merkezi bir devletin, toprak soyluları sınıfıyla uzun bir çatışmaya girişınesi ve bu çatışmanın bir sonucu olarak malikane sisteminden sipahi tımarı'na doğru bir gelişme çizgisi izlemesidir (Barkan, 1980a: 132-4; Bar-

7 EKONOMIK YAKLAŞlM 45 kan, 1980f:281). Bu sürecin ayıncı özelliği, malikane tipi toprakların sürekli olarak miri topraklara katılması olmuştur. Dahası, özellikle imparatorluk aşamasında devlet, aile mülkü olarak korunabilmesi için vakıflaştırılmış olan kişisel nitelikteki toprak mülkiyetini de ortadan kaldırmaya çalışmıştır (Barkan, 1980f: 284-5; Sencer, 1982: 250) Bu süreç içinde, Osmanlı yönetimi, toprağı devletleştirerek (mir'e malederek) belli bir sisteme bağlamış ve toprağın eski sahibini de toprağın başında bir çeşit devlete bağlı memur haline getirmiştir. Böylelikle, Osmanlı fetihlerinden önce feodal nitelikteki beylerin malı sayılan ve toprağı yerine göre değişen koşullarla, sürekli ve kalıtımlı bir kiracı olarak işleyen köylü, bu tip kişisel bağımlılık ilişkilerinden geniş ölçüde kurtarılmıştır (Barkan, 1980a:l34-5; Barkan, 1980j: ; Sencer, 1982: ) Osmanlı sistemine damgasını vuracak olan kul sistemi, tırnar sistemi ve merkeze bağlı kadılık örgütü bu dönemde (yani IL Mehmet' e kadar olan dönemde), özellikle IL Bayezıd zamanında temel ilkeleriyle belirlemeye başlamıştır (Kılıçbay, 1985:340). IL Murad'dan itibaren tüm devlet görevleri, Osmanlı merkezinin en sağlam unsurları olan ilmiye sınıfı ve kapıkullarından oluşan, köksüz ve bu nedenle padişaha çok bağlı devşirmeler eline geçmiştir. Bunun uzantısı olarak devleti artık elinde tutan bu merkez unsurları, toprak kim tarafnıdan fethedilirse fethedilsin, devletin olacağı kuralını koymuşlardır (Kılıçbay 1985:347). Fethedene ise ancak görev süresince geçerli olmak üzere tırnar verilmeye başlanmıştır. Merkezin İslam hukukunu kendine göre yorumlayarak oluşturduğu bu kurallar çerçevesinde; ırsi toprak mülkiyetine dayalı soy asaleti tasfiye olmaya başlamıştır. Bunun sonunda ise Anadolu ve Rumeli tımarlıları, siyasal hayattan giderek dışlanarak kendilerine yalnızca savaşlarda başvurulan eyajet askerleri haline gelmişler ve siyasal etkinliklerini devşirme unsurlara kaptırmışlardır (Kılıç bay, 1985: 341-7). Bu, m iri toprak sisteminin kurulmaya başlandığı dönemdir. Osmanlı tımarı mülk olmamanın ötesinde, tırnar verilen kişiye vergi toplamaktan öteye hiçbir hak vermemektedir. Esasında Osmanlı sisteminde uzun bir oluşum süreci sonrasında sadece padişahın verebildiği tımar, her an hak sahibinin elinden alınabilecek veya yeri değiştirilebilecek bir geçim/ik'ten ibarettir. Kuşkusuz, buradaki temel kaygı, toprağa bağlı yerel bir soy asaletinin önüne geçebilmektir 5. Merkez denetiminin en önemli aracı olan tımar sistemi, aslında sadece tarımsal örgütlenmenin değil bu örgütleurneyi belirleyen devlet maliyesinin de temel dayanağıdır (Cezar, 1986:27-32; Du Velay, 1978:9-16). Bu noktadamiri toprak rejimini biraz daha açmak gerekiyor. Miri toprak rejimi, devlete bütün köylü sınıfını ve tarım ekonomisini kontrol ve düzenleme yetkisi veriyordu. Miri a razi, devletin rakabesini yani mutlak mülkiyet hakkını elinde bulundurduğu arazidir; fakat bütün tarım topraklarını kapsamamaktadır. Esasında miri arazi sadece hububat tarımı yapılan, tarla olarak kullanılan arazidir. Bağlar ve bahçeler bunun dışında kalır. Çünkü, büyük kitlelerin geçimi, geçimlik ekonomi, ordunun ve şehirlerin iaşesi; hububat ekimine ve özel-

8 46 Cenk Pa/o likle de buğday-arpa ekimine dayanmaktadır. Kıtlık ve açlık, hububat ekimindeki eksiklikten kaynaklanır. İşte bu yüzden devlet, tarla ziraatini, hububat ekimini kontrol altında tutmak zorunluluğu duymuştur. Osmanlı kanunnamelerinde kesin bir madde vardı: Tarla, bağ ve bahçe haline getirilemez. Görülüyor ki, tarlaların devamlı işletimi kanunla garanti altına alınmıştır (İnalcık, 1993a:2-3). Raiyyet çiftliğinin kontrol altında tutulmasının temel nedeni budur. Reaya ve çiftlik meselesinin incelendiği bölümde bu konuya tekrar döneceğiz. Fatih'in giriştiği geniş çaplı mirileştirme eylemi, padişahın 1481'deki şüpheli ölümüyle sona ermiş gibi görünmektedir. Babasının yerine geçen II. Bayezıd, özellikle Cem Sultan olayından ötürü oldukça zayıf bir durumda bulunması nedeniyle, mirileştirme faaliyetinde açık el koyma uygulamasından başka bir yol izlemek zorunda kalmıştır (Kılıçbay, 1985:369-70). Bu politikanın ilk aşamasında varlıklarını sürdürmekle olan mülk topraklara, sefere asker yollama zorunluluğu getirilmiştir. Böylece bu mülkler, mülk-tırnar veya eşküncülü mülk adı verilen bir yapıya dönüşmüşlerdir. Daha sonraki aşamalarda, bu mülk tırnarların satışı yasaklanarak tipik Osmanlı tımarına çok yakın hale getirildiklerini ve nihayet genel tahrirlerde (30-40 yılda bir yapılırdı) bu mülk tırnarların ilga edilerek olağan tımara çevrildiklerini saptamak mümkündür (Barkan, 1980m: ). Osmanlı miri toprak rejiminin esası arazi tahriridir. Bir bölge fethedildikten sonra oranın tahririni yapmak üzere tahrir emini veya il yazıcı adı verilen bir görevli bölgeye giderek, o bölgenin toprak ve insan kaynaklarını, eski sahiplerini ve son üç yılın ortalamasını alarak ürün miktarını kaydediyordu. Ayrıca bazı tahrir defterlerinde halkın niteliği (göçebe, kentli, köylü gibi) yanında, eski vergi usulleri ve doğrudan üreticinin işiernekte olduğu toprak miktarı da kaydedilmekteydi (Kılıçbay, 1985:371; İslamoğlu-İnan, 1991:59-79; Beldiceanu, 1985:3-5). Böylece, fethedilen ve miri adına kaydedilen toprakların sipahiler ve devlet arasında dağıtılmasından sonra, sipahilerin tasarrufuna bırakılan toprak parçasına tımar adı verilmekteydi. Tırnar genel adı altında toplanan dirlikler aslında üç büyük kategori halinde idiler. Yıllık gelirleri akçeyi aşmayan ve olağan tırnar olarak anılanlar, savaşta yararlılık gösteren sipahilere veriliyordu. Yıllık ile akçe arasında gelir getirenlere zeamet adı veriliyor ve bunlar İstanbul' daki merkezi yönetirnde yüksek mevkilerde bulunan devlet görevlilerinin yanı sıra, olağandışı cesaret ya da yetenek sergileyen kişilere veriliyordu. Yıllık akçeden fazla geliri olanına ise has deniyor ve genellikle padişah ve ailesi için ayrılıyor (vezir-i azam, vezir, defterdar gibi yüksek devlet görevlilerine de büyük haslar verilmekteydi) ya da eyajet valiliği gibi yüksek makamlara gelir olarak bırakılıyordu6. Bu üç kategoriden her birinin hangi görevlilere verileceği çok sıkı esaslarla saptanmıştı. Bu görevlilerin yanı sıra aslında çoğu u!gfeli, yani nakdi ücretli olan saray görevlileri ile merkez ordusunun elemanları (kapıkulları ve yeniçeriler) da sancağa çıkmak denilen u sule göre; bir tür geçici görevlendirilme (hatta ceza) olarak gördükleri bu yöntemle; tırnar alarak merkez dışı görevlere atanırlardı (Barkan, 1972:314-5). Böyle olunca tımara dev-

9 EKONOMIK YAKLAŞlM 47 şirme çıkarma uygulamasının sonucunda, has ve zeametlerin tamamı; sipahi tımadarının da önemlice bir bölümü merkezden atanan padişah kullarının eline geçmiştir. Açıktır ki bu uygulamanın hedefi, yerli bir toprak asaletinin oluşmasının engellenmesidir (İnalcık, 1993 d: 111-4; Kılıçbay, 1985:373-4). Osmanlı İmparatorluğu'nda toprakların rakabesi devlete kaldığından; askeri yükümlülükleri [yanında donatımlı cebelü(ler) ile sefere eşmek] karşılığında; köylünün (reaya) ö demekle yükümlü olduğu vergileri alma yetkisini elinde bulunduran dirlik (tımar) sahiplerinin; toprak üzerinde mülkiyet hakları bir yana, tasarruf hakları bile çok kısıtlanmıştır. Beldiceanu (1985:34-43); ases, inırahor, hatib, imam, doğancı vb. görevlilere verilen bir sivil tımar' dan da sözediyor ve bunu hizmet tımarının bir cinsi olarak yorum luyor. Taşra örgütlenmesinin belkemiğini tırnar sahipleri oluşturuyordu. Tırnar sahipleri tımarı oluşturan köylerinde (aslında tımarın en büyük köyü, kasabası ya da kentinde) otururlar; topladıkları vergi gelirleriyle hem kendilerinin hem de askeri seferlere katılmaya hazır durumdaki askerlerinin (cebelü) geçimlerini sağlarlardı. Bu askerler Osmanlı ordusunun başlıca kaynağını oluşturuyordu. 1527/28'de kişilik bir tımarlı sipahi ordusu bulunmaktaydı. Yeni fetihler ve yeni tırnar ihdasları sonucu Tımarlı Sipahi Kadrosu; 16. yüzyıl sonunda 'e (cebelüleriyle 'e) yaklaşmıştır (Barkan, 1972:288-90; Barkan, 1975:4). İşte bu sistem sayesinde imparatorluk, büyük miktarda nakit harcama yapmaksızın ya da geniş çaplı sikke transferine gerek kalmaksızın etkin ve büyük bir askeri güç bulundurabiliyordu. Üstelik taşrada kamu düzeni de bu sisteme bağlı olarak sağlanabiliyordu (Kıray, 1993: 47-8). Tırnar heratını merkez (padişah) veriyordu. Tımariara yapılan atamaların sık sık yenilenmesi nedeniyle, buralarda toprak soyluluğuna dayanan ırsi bir sipahi asaletinin doğması engelleniyordu. Çünkü padişah kulları öldüklerinde veya görevden alındıklarında, dirlikleri aynı göreve getirilen bir başkasına veriliyordu (Kılıçbay, 1985:374). Tımarlar, istisna uygulamalar dışında, vakfedilemediği gibi babadan oğula miras olarak bırakılamıyor, yani yaşam boyu süregelen bir nitelik arz etmiyordu. Ancak literatürde bu istisnalada birlikte Osmanlı üre bazı vergi türleri ve toprak kullanımlarını sözkonusu ederek bazı yazarların tim tarzını feodalite ile bir ve eş saydıklarına da rastlamak mümkündür 7. Kanımızca Osmanlı üretim tarzını gerek feodal i te gerekse ATÜB tartışmalarıyla belirli bir küre içine sokmak uğraşı, Osmanlı'nın sui generis yapısının anlaşılması bir yana özünü ıskalamak anlamına gelmektedir. Bu konuda, Barkan'ın çalışınalarının tümü; özelde ise 1972 ve 1975 tarihli makaleleri ile Kılıçbay (1985) ve Sencer (1982) çok aydınlatıcı bilgiler içermektedir. Her eyajetteki İcınal defterlerine göre sefer durumunda beylerbeyi yoklama yapar, sefere gelmeyen ve yükümlü olduğu cebelüyü getirmeyen tırnar sahibi, göreve bağlı olarak verilen bu dirliği elinden alınarak cezalandırılırdı. Ayrıca kendilerine dirlik verilen yerlerde bir tıınar tasarruf edip de başka bir sancakta oturan sipahi azi edilmekteydi (Beldiceanu, 1985:68-9)8. Ayrıca bir tımarın başka bir tımara eklenmesi de kesinlikle yasaklanmıştır.

10 48 Cenk Pa/o Tımarlar, ilden ile değişen değerlerle veriliş biçimlerine göre tezkireli (resmi yazıyla verilen) ve tezkiresiz tırnar olmak üzere ikiye ayrılmaktaydı. Eğer tırnar heratını merkez veriyorsa buna tezkireli tımar; eyaletin beylerbeyi veriyorsa tezkiresiz tırnar denilmektedir. Beylerbeyinin merkez onayı olmadan verebileceği tırnarların azami gelir miktarı eyaletlere göre değişmektedir: Rumeli, Şam, Halep ve Diyarbakır'da akçe olan bu üst sınır; A nadolu' da 5.000; Karaman, Zülkadiriye ve Riim eyaletinde ise akçeye düşmektedir (Kılıçbay, 1985:375; Barkan, 1972:314-5; Beldiceanu, 1985:72-5). Burada hemen belirtilmesi gereken nokta, her tımarın kılıç denilen bir çekirdek bölümünün olmasıdır. Başka bir deyişle, her tımarın asgari bir başlangıç gelir dilimi vardır. Bu da eyaletlere ve tımarın niteliğine göre değişmektedir: Rumeli'de tezkiresiz tırnarların kılıç'ı 3.000, tezkireli tımarlarınki ise akçedir. Anadolu'da ise tezkiresiz tırnarların kılıç miktarı akçe olarak saptanmıştır (Barkan 1975:21-2). Bu şekilde her tımarın mutlaka bir kılıç'ının olması, tezkiresiz denilen tırnarların beylerbeyi tarafından dağıtımını basit bir formalite haline getirmektedir (Kılıçbay, 1985:375). Esasında kimlere ne kadar tırnar verileceği kanunnamelerle saptanmıştır. Irsi toprak mülkiyetinin oluşumu engellenmek için hayatta olan dirlik sahiplerinin oğullarına tırnar verilmediği gibi, dirlik sahibinin ölmesi durumunda kural olmamakla birlikte, saptanmış kesin kurallar çerçevesinde, zaman zaman oğullarından bir veya ikisine tırnar verilmesi halinde bile bu genellikle baba tımanın kılıç miktarını geçmemektedir (Kılıçbay, 1985:376; Barkan, 1972:315-7). Tezkiresiz tırnar uygulaması 1530 yılında Kanuni tarafından kaldırılmıştır. Tırnarlar yönetim açısından da serbest ve serbest olmayan tırnarlar şeklinde ayrılmaktadırlar. Tüm has ve zeametlerle birlikte bazı tırnarlar da serbesttir. Serbest tımarı diğerinden ayıran en önemli fark, resm-i cürüm ve cinayet adı verilen, suç işleyenlerden kadı kararıyla alınan bir resimin, serbest tırnarlarda tırnar sahibine kalması; serbest olmayan tımariarda ise, bunun sancak beyi ve subaşı ile tırnar sahibi arasında bölüşülmesidir. Ayrıca sancak beyleriyle, subaşıların ve adamlarının ne nedenle olursa olsun serbest tımariara girmeleri yasaktır (Barkan, 1975:14-6; Beldiceanu, 1985:31; Kılıçbay, 1985:376-7). Burada belirtilmesi gereken önemli bir nokta, tırnar sisteminde, diriikierin toprak birimi cinsinden değil toprak üzerinde çalışan doğrudan üreticinin devlete yükümlü olduğu yıllık vergi (öşür, avarız vb.) cinsinden ifade edilmesidir. Bu yüzden tımarın toprakların genişliğiyle hiç bir ilgisi bulunmamaktadır. Uygulamada bir tımar, bir veya birden fazla köy toprağı üzerinde kurulabildiği gibi, aynı köy toprağı üzerinde birden fazla tırnar oluşturulabilmektedir. Gerçekten de merkez tarafından çoğunlukla tercih edilen; bütün bir köy toprağının tek bir sipalıiye bırakılmayıp, tımarın bir kaç köyden birer parça olmak üzere, dağınık bir biçimde bulundurulmasıdır (Beldiceanu, 1985:49-58; Kılıçbay, 1985:377-8). Öte yandan kimi yerlerde sipahinin kendi gereksinmeleri için gerekli ürünü doğrudan elde edebilmesi için kendi araçlarıyla işleyebileceği büyüklükte bir çiftliğe (hassa çiftlik), kimi zamanda at beslemek üzere kendisine verilmiş hassa çayıra sahip olduğu görülmektedir

11 EKONOMIK YAKLAŞlM 49 (Barkan, 1980a:134; Beldiceanu, 1985:49-55). Özellikle hassa çiftlikler, Osmanlı sistemi bir bütün olarak kendini tüm ülkeye kabul ettirdiğinde tamamen ortadan kaybolmuştur. Bununla birlikte dirlik topraklarının tasarrufu sürekli bir kiracı statüsünde olan reayaya bırakılmıştır. Dirlik toprakları genelde miri olmakla birlikte; sipahinin tersine reayanın bu tasarrufunun mülkiyete yaklaşan bir yanı vardır: Topraklar reayaya tapu ile verilmektedir. Reaya bu toprağı atadan oğula işlemekte; ölüm halinde ise oğlu, sipahiye tapu resmi ödeyerek aynı toprağı işlemeye devam etmektedir. Burada çıplak mülkiyeti (rakabesi) miriye, tasarruf hakkı reayaya ve bazı vergileri toplama yetkisi sipahiye ait özel bir mülkiyet statüsü karşımıza çıkmaktadır (Barkan, 1980k: 789; Barkan, 1980g: 294-8). Bu özel statü uygulamada şeriat hüküml~riyle çözülmesi mümkün olmayan sorunlar çıkarmıştır. Çünkü şer'i hukukta toprakların tüm mirasçılara intikali söz konusudur. Oysa, miri toprakların intikali tamamen örf'i (töresel) hukuk çerçevesinde gerçekleşmektedir. Bunun sonucu olarak özellikle vergi endişeleriyle reaya çiftliklerinin parçalanmasını istemeyen merkez; bunların bölünmeden ailenin sadece bir tek ferdine geçmesini düzenlemiştir. Burada sipahinin hakkı, toprak tasarrufu olmaktan uzaktır ve sadece belirli bir süre belirli vergileri toplamakla sınırlıdır. İşte bu yüzden sipahinin hakkının intikali mevzu bahis olmamakta; merkez tırnar haline getirdiği vergi gelirlerini istediğine vermektedir. Böyle o lunca reayanın konumu, sipahininkinden çok daha fazla mülkiyete yakın gözükmektedir9. Genelde sipalıiye verilen herhangi bir toprağın mülkiyeti değil, tırnar heratında belirtilen akçe miktarını tutturmak için miktar ve cinsleri açıkça belirtilen bazı vergilerdir. Burada sipahinin suret-i defter'inde yazılan sayıda reayadan fazlasından vergi alması yasaklandığı gibi; bu reayadan heratında yazılı olan vergilerin dışında herhangi bir şey talep etmesi de mümkün değildir. Ayrıca periyodik şekilde yapılan tahrirler sırasında bir sipahiııin elinde heratında yazılandan fazla reaya varsa, bu reaya alınarak bıışka bir sipalıiye verilmektdir (Barkan, 1980j: ). Bunun yanı sıra merkez tarafından tırnar verilirken sipahinin yerli olmamasına çok dikkat edilmekte ve böylece yerli bir soy asaletinin oluşması engellenınektedir (Barkan, 1980j: 786). Buraya kadar ele alınan hususlar Osmanlı tımarının ve sipahisinin genel özelliklerini yansıtmaktadır. Ancak oluşum sürecinde eşküncülü mülkler (veya mülk-tımarlar) gibi daha önce değindiğimiz ve vergi toplama yetkisinin tırnar sahibine kalıtımlı bir mülkiyet olarak bırakıldığı farklı tırnar tiplerine de rastlanmaktadır. Genel Osmanlı tipi tımarın dışına çıkan ve çoğunlukla kuruluş döneminde rastlanan toprak tasarruf biçimlerinden birisi de malikane-divani 'dir. Iki baştan tasarruf da denilen bu sistem aslında, feodalleşmeye karşı Osmanlı'nın getirdiği bir önlemdir. Osmanlı öncesinde tam mülk olarak tasarruf edilen topraklara, Osmanlı vergi yüklemiştir. Böylece, bu topraklardaki doğrudan üretici toprağın sahibine malikane payı adı altında yerel örf ve adete göre ürünün 1110 ila 1/S'i arasında değişen oranda bir pay ödemekte; bunun yanı sıra devlete de divani payı adıyla tüm yasal vergileri ödemekte-

12 50 Cenk Po/o dir. Devlet de bu divani payını tırnar olarak sipahilere vermektedir. Miri rejime gidilirken bir geçiş sistemi olarak kabul edilebilecek malikane-divani sistemi; devletin zamanla divani payını artırması; buna karşılık malikane payını giderek düşürmesi yoluyla yavaş yavaş miriye maledilmiş ve ortadan kaldırılmıştır (Barkan, 1980b: 151-7, 182-9). Osmanlı merkezi, tırnar sistemini mülk toprak rejiminden miri rejime geçişte etkin bir araç olarak kullanmıştır. Merkez, aynı zamanda yerel soy asaletini yok etmek için de sürekli uğraş içinde olmuştur. Bunun en önemli aracı ise tırnar sistemi yoluyla yapılan sürgünlerdir. Esasen bir taraftan toprağın mülkiyetine sahip olması engellenen diğer taraftan yargılama yetkisini de merkezden atanan kadılara kaptıran sipahi; böylece sultanın sayılan reayaya (doğrudan üreticiye) el koyamamakta ve artığın tümünü elde edememektedir. Böylece sadece vergi geliri toplayan bir görevli gibi davranan sipahi, üretimin doğrudan ajanı olmamakta ve tarınısal ekonomiye dışsal bir nitelik kazanmaktadır (Kılıçbay, 1985:380). Bu durum doğrudan üreticilerin statüsünü ayrıca önemli hale getirmektedir. Gerçekten de reaya ve/veya raiyyet çiftliği Osmanlı iktisadi/mali yaşamının can çekirdeğidir. izleyen bölüm reayanın statüsünün saptanmasına ayrılmıştır. B. Osmanft Tanm Ekonomisinin Temeli: Reayanm Statüsü ve Raiyyet Çiftliği Reaya, Osmanlı üretim tarzında, doğrudan üreticinin genel adıdır. Reaya, Batı feodalitesindeki serf gibi hem senyöre hem de toprağa bağlı değil; sadece toprağa bağlıdır. Bu, rea:yanın toprağı terk edememesinin de nedenini oluşturmaktadır. Her ne kadar Osmanlı genişleme döneminde elliciler; ortakçı kullar gibi çeşitli doğrudan üretici statüleri ortaya çıkmışsa da; bunlar hem belirli bir zaman kesitiyle sınırlı kalmışlar (örneğin ortakçı kullara 15. yy.'nın ortalarından 16. yy'nın başlarına kadar rastlanmaktadır); hem demiri rejim gereği sistemli bir şekilde olağan reaya statüsüne geçerek genel Osmanlı doğrudan üretici statüsü içinde erimişlerdir (Barkan, 1980h: ; Kılıçbay, 1985:387-9). Osmanlı sisteminde reaya, özel bir statüsü bulunan ve üretici olan insanları ifade eden bir terimdir. Bu yönüyle yönetici sınıf olan askeri sınıfın zıddında yer almaktadır. Reaya, daha önce belirttiğimiz üzere, ırsi olarak toprağa bağlıdır. Bu durum kanunnamelerde şöyle tespit edilmiştir: Raiyyet oğlu raiyyettir. Ayrıca yine kanunnamelerde reayanın farklı statüsü şu ibareyle dile getirilmektedir: Reaya ata binüb kıltç kuşanmak yoktur (Barkan, 1980j: 773, 783)10. Buna karşılık reaya ülkedeki üretimin tek kaynağı olduğundan, yönetici sınıftan daha güvencelidir. Osmanlı sisteminde padişahtan bir berat alıp, bir göreve atanan herkes askeri sayılmakla birlikte, padişahın kulu da olmaktadır Böyle olunca, bunların, padişahın iradesi karşısında mal ve canlarının herhangi bir güvencesi kalınamaktadır (Serden geçmek yani birinin yoluna kellesini koymak terimi de buradan gelmektedir). Oysa reaya padişaha ait sayılmakla birlikte, onun kulu olmadığından hem mal hem de can güvenliğine sahiptir (Barkan, 1980j: 770-1; Kılıçbay, 1985:390).

13 EKONOMIK YAKLAŞlM 51 Esasen reayanın toprağa bağlanmasının ve askeri sınıfa karışmasının önlenmesinin temel nedeni, devletin vergi gelirlerinin sürekliliğini sağlama kaygısıdır. Nasıl ki sipahinin kanunnameler ve beratlarda belirlenen gelirini artırmasına göz yumulmuyorsa; sipalıiye yazılı reayanın da kaçarak bu miktarı düşürmesine göz yumulmamaktadır. Aynı zamanda reaya, üretim yapıp üzerine düşen şer' i ve örf'i vergilerini ödemek zorundadır. Eğer kendisine düşen toprağı işlemez ve boş bırakırsa sipahinin geliri azalacağından, bu durumdaki reayanın toprağı elinden alınmaktadır (Barkan, 1980g: 294-9). Vergi meselesini raiyyet çiftliğine değinirken ve bu bölüm ün en sonunda kısaca ele alacağız. Reayanın statüsünü belirleyen en önemli kurumlardan birisi çift kavramıdır. Halk arasında bir çift öküzle ekimi ve nadası yapılabilen; bir çiftçi ailesinin geçinmesine elverecek büyüklükte olan yer olarak tanımlanan, ancak Osmanlı kanunnamelerinde bazı vergilerin matrahı kabul edildiğinden, daha kesin bir biçimde tanımlanan çift, değişmez bir birimdir. Kanunnamelerde çift, toprağın verimliliğine göre değişrnek üzere, ala (iyi) yerden 60-80, evsat (orta halli) yerden veedna (kıraç) yerden dönüm (eni ve boyu 40'ar adımlık bir yüzölçümü) olarak açık bir şekilde tanımlanmaktadır. Böyle olunca çiftlik daha doğrusu raiyyet çiftliği, çift sürülen ve tarım yapılan yer anlamına gelmektedir (Barkan 1980k: ). Reaya, genellikle, parçalanmaları ve birleştirilerek daha büyük işletmelerin oluşturulması yasaklanmış olan bu işletme birimlerinden (çiftlik) birisini; devlet adına bu toprakların kiralanması ve yönetimiyle görevli sipahi yada emin' e tapu resmi adı altında bir peşin kira (icarei muaccele) vererek kiralamaktadır (Barkan, 1980k: 790; Barkan, 1980a: 128; Sencer, 1982: 265-6). 1 1 Bu türden bir örtük sözleşme gereğince, çiftçi, kendi araçlarıyla toprağı işleyerek, ü ründen, törelere ve toprağın verim derecesine göre onda birle yarı arasında değişen bir tutarı (öşür) ve ayrıca çift-akçesi adını taşıyan belli bir ödentiyi kira olarak her yıl devlet a dına sipalıiye vermek zorundadır. Reaya, dinlendirme (nadas) vb. gibi işin gerektirdiği makul bir mazeret olmaksızın bu toprağın (çiflik) işlenınesini uzun süre terkedemez. Üç yıl boş bırakılan bir toprak - tapu resmi ve bunun sağladığı kullanma ve yararlanma hakkı ortadan kalktığından- kiracının elinden alınarak başka birine kiralanır (Barkan, 1980a: 128-9; Barkan, 1980j: 767; Barkan, 1980g: 294; Sencer, 1982: 266). olarak yerleştirilen Görüldüğü üzere, devlete ait topraklar üzerinde (miri arazi) kiracı reaya (köylü), tam bir mülkiyet hakkından yoksundur. Esasen kiracılık daimi ve ırsi olsa da reaya, örneğin tarlasını satmak; hibe, vakıf veya vasiyet etmek; toprağı diğer mülkler gibi mirasçılarına aktarmak; tarlasını istediği biçimde kullanmak ve değerlendirmek; istediğini yetiştirmek ya da işleyip işlememek özgürlüğüne sahip değildir (Barkan, 1980a: 128; Barkan, 1980g: 294-5). Bunun yanında reayanınkimi özgürlükleri de kısıtlanmıştır. Bunlar i çinde en dikkat çekeni, raiyet denilen vergi yükümlüsü çiftçinin, devletin kendisine göstereceği yerde oturmak ve topraktan ayrılmamak zorunda oluşudur (Barkan, 1980j: 744-5; Sencer, 1982: 266-7). Kanunnamelerde yer alan bazı hükümlerden, reayanın kayıtlı olduğu tımardan ayrılamadığı, toprağa bağlı olduğu, ancak ayrılışından sonra uzunca bir süre geçmesi halinde

14 52 Cenk Pala göçürülüp geri getirilemediği anlaşılmaktadır. Fakat zaman aşıını da reayayı bağımlılık ve yükümlülükten tam olarak kurtaramamaktadır. Esasen sipahi, raiyetini on yıl geçtikten sonra kaçıp gittiği yerden göçürüp getirememektedir. Ancak, toprağını boş bıraktığı için onu çift bozan vergisi adında bir tazminat ödemekle yükümlü tutabilmektedir (Barkan, 1980j: 745-6; İnalcık, 1993a: 11-2). Aslında bu tazminat sipahinin defterde yazılı gelirinin sabit kalmasını sağlamaya yönelik bir ödentidir (Kılıçbay, 1985: 411-2). Bununla birlikte, çift ve çubuğunu terkedip başka bir yere giden raiyet, orada tarımla uğraşacak olursa, bu kez ürününden - biri toprak sahibine, ötekisi raiyet sahibine olmak ü zere- iki öşür tazminat alınmaktadır (Barkan, 1980j: 746-7). Bu hükümler, reayanın belirli bir tımara değil, genel olarak toprağa bağlı olduğunu; sipahide sahib-i arz ve sahib-i raiyet12 yetkilerinin tekelleşmediğini ortaya koymaktadır (Sencer, 1982: 268-9). Bu noktada İnalcık'tan bir pasaj aktaralım: "Devlet, reaya çifttiğini yani aile emek ünitesini sürekli kontrol altında tutar. Bir çift öküzü olan aile, bir işletme birimi oluşturur. Bir çift öküzün işleyebileceği toprak birimi, iktisadi açıdan en verimli işletme olarak tanınmıştır. Bu raiyyet çiftliği, devlet için tarım ekonomisinin temel ünitesidir. Bu yüzden parçalanması ve/veya yok olmasını engelleyecek bir çok kanuni önlemler almayı da ihmal etmemiştir. Devlet belli bir ekonomik ve sosyal rejimin uygulanması için tarla arazisini kendi mutlak kontrolü altına almak gereğini duymuştur. Buna miri arazi rejimi diyoruz" (inalcık, 1993a: 3-4). Miri topraklar tapulu arazi ve mukataalı arazi olmak üzere iki kategoriye ayrılırlar. Tapulu arazi, niteliklerini yukarıda belirttiğimiz tapu rejimine göre tasarruf edilen arazidir; yani raiyyet çiftlikleridir. Köylü bu araziyi kendisi işlernek zorundadır. Üretimi kendisi düzenler; üretim araçları öküz, saban ve tohumu 13 kendisi sağlar ve bağımsız bir işletme ünitesi olarak toprağı kendisi işler (İnalcık, 1993a:4). Devlet ve sipahiye, kanunların emrettiği bedeni hizmetler yani angaryalar dışında karşılıksız hiç bir hizmet yapmaya mecbur değildir. Üstelik yedi kulluk gibi angaryalardan bazılarını paraya çevirmek de mümkündür. Fatih Kanunnamesi'nde bu yedi hizmet veya kulluk (orak, dögen, kagnı, boyunduruk vb.) i çin biçilen para karşılığı 22 akçedir. Aslında bu, çift-resmi ya da kulluk akçesi veya raiyyet-resmi'nden başka bir şey değildir. Çift-resmi bu 22 akçelik oranını asırlarca muhafaza etmiştir (İnalcık, 1993c: 32-6). Tapu sistemi, köylü ailelerince çiftlik ünitelerinin bağımsız ve devamlı işletilmesini garanti altına alan bir sistemdir. izleyen bölümde de göreceğimiz üzere, sonraki dönemlerde, ö zellikle tımarın soysuzlaştığı yani bozulduğu 17.ve 18. yy.'da, raiyyet çiftliği birimi, köylünün bağımsızlığı ve sistemin diğer unsurları değişikliğe uğrayacaktır. Fakat yine de 20. yy'a kadar küçük köylü aile işletmeleri rejimi ana hatlarıyla korunabiimiştir (İnalcık, 1993a: 4). Mukataa sisteminde ise, devlet, tapuya verilmeyen, bir köylü tasarrufunda bulunmayan araziyi belli bir kira karşılığında şahıslara ihale eder. Bu kişinin köylü olması gerekli değildir (asker, kentli, esnaf olabilir).

15 EKONOMIK Y AKLAŞIM 53 Bir çift öküzü ve onun işleyebileceği kadar toprağı, tapu rejimi çerçevesinde tasarrufu altında bulunduran köylü ailesi, tarımsal örgütlenmenin ana ünitesi olarak miri toprak sisteminin de temelini oluşturmaktadır. Bu ünite, aynı zamanda, merkez içinde bir ana vergi ü nitesidir; bu nedenle çift resmi adı verilen bir vergi sistemine bağlıdır. Alınan çift resmi sadece kişisel bir vergi olmayıp; çift-hane sistemi denilen bir yapıda köylü ailesini temsil eden hane'nin yani tümden bir üretim ünitesinin vergilendirildiği kombine bir vergidir (İnalcık, 1993a: 7-8; İnalcık, 1993c: 37-9). Osmanlı' da bi: çiftlik tasarruf eden ailelerin yanında, toprağını kaybetmiş topraksız ai!eler veya yeterrıce toprağı olmayan aileler de bulunmaktadır. Bu nedenle devlet çift-resmi sistemi içinde t unlara farklı bir statü vererek, ayrı ayrı kalemlerde toplamış ve vergi yükünü de temelde <mnlar için toprak esasına göre değil, emek kapasitesine göre belirlemiştir. Dolayısıyla raiyyet rüsumu sisteminde vergi yönünden şöyle bir sıralama yapmak mümkündür: İlk sırada çiftler yani çiftliğe sahip köylü aileleri yer alır; ardından bu toprakların yarısı kadar bir araziye sahip nim-çiftler; sonra aile emeği esas alınarak belirlenen çiftler yani bennakler (evli raiyyet); en so nda ise evli olmayan, fakat bir gelir kaynağı üreten bekarlar yer alır. Bu sonuncular, mücerred, kara veya caba adıyla anılan köylülerdir. Aynı sistemde en altta hive adıyla kocasının çifdiğini işletebilen dul kadınlar yer alır. Bu rejim, köylü toplumunu böyle bir şematik vergi sistemi içinde toplamıştır (İnalcık, 1993c: 32-46; İnalcık, 1993a: 8-9)14_ Esasında reayadan alınan vergileri dört kategoride toplamak mümkündür 15 : i) Sabit miktarlı toprak vergileri: Osmanlı vergi sisteminde tüm toprak vergileri sabit miktarhdır ve zaman içinde de genellikle sabit kalmışlardır. Bu tür vergilerin en önemlisi olan resm-i çift' i yukarıda ele almıştık. Bunun uzantısı olan bir vergi de resm-i zemin' dir ii) Sabit oran/ı ürün vergileri: Bu tür vergiler, toprak vergilerinin aksine ayni olarak a lınmaktadır. Osmanlı kanunnamelerinde öşür olarak ifade edilen bu oran, aslında sözcük anlamının 1/10 olmasına rağmen bölgelerarası büyük farklılıklar göstererek 1/5 ila 1110 a rasında değişmektedir. Öşür adı altında alınan vergiler (bağ, şıra, bahçe, bostan, kovan, pamuk, balık, odun, harir gibi) sadece reayanın satmak için yetiştirdiği ürünlerden alınır; yoksa kendi gereksinmeleri için ürettiklerinden alınmaz. iii) Sabit miktarlı ürün vergileri: Bunlar genellikle pazarianan hayvan üzerinden alınan adet-i ağnam (koyun), resm-i otlak; resm-i zebiha (kesilen hayvan); resmi-i ağıl; resm-i hınzır (domuz) gibi sabit ve nakdi vergilerdir. iv) Sabit miktarlı ama sürekli olmayan çeşitli vergiler: Bunların başlıcaları resm-i asiyab (değirmen resmi); resm-i tapu; resm-i arüs (gerdek resmi); resm-i mücerred; resm-i çift bozan adlı vergilerdir. Bunların dışında müslüman raiyetin tabi olduğu çift-resmi ve bunun uzantısı olan vergilerin, hıristiyan raiyyete yüklenen vergilerdeki karşılığı ise ispence-resmi olmaktadır.

16 54 Cenk Pa/o Ayrıca hıristiyan reaya, müslüman reayanın ödediği öşürün karşılığı olarak cizye adı verilen bir vergiye bağlanmıştır. Hıristiyan raiyyetin ödemekle yükümlü olduğu diğer vergiler arasında en çok bilinenleri pencik (penc-i yek: beşte bir) ve haraciyedir (İnalcık, 1993c: 56-62; Bar kan, ı 980j: ). Ayrıca tüm reayalardan alınan olağan dışı bir vergi olanavarız' ada rastlıyoruz. Bu vergi savaş vb. nedenlerle halktan toplanan bir geçici vergi gibidir. Fakat özellikle tırnar sistemindeki çözülme döneminde devletin, artan gelir ihtiyacı nedeniyle benzerleri gibi bu vergiyi de daimi bir statüye kavuşturduğunu tespit etmek mümkündür (Kılıçbay, 1985:401). Bu arada belirtilmesi gereken bir nokta daha vardır. Osmanlı devletinin sadece tarla arazisini değil, emeği de kontrol altına alan devletçi karakteri, bir takım köylerin özel bir statü kazanmasına yol açmıştır. Bunun en belirgin örnekleri, derbentçi, küreci (madenci) ve çeltükci köylerinde görülür. Böylece, bu yolla dağ geçitlerinde koruma hizmetine ayrılmış veya maden işçiliği ve pirinç tarımı yapmaya mecbur edilmiş köyler, iktisadi ve sosyal açıdan tamamıyla farklılaşmışlardır (İnalcık, 1993a: 12). Bu tip köylere, verdikleri hizmet karşılığında çeşitli vergilerden muaf olmak hakkı tanınmıştır (Barkan, ı 980j: 740- ı). Öte yandan reaya sipalıiye karşı bir takım angarya hizmetieriyle yükümlüdür. Reayadan, sipahiye vermek zorunda olduğu onda bir ürünü toplayarak en yakın pazara taşıması/ iletmesi ve köyde bu ürünler için sipahisine bir ambar yapması istenmektedir (Sencer, 1982:270). Tüm Osmanlı kanunnameleri içinde angarya ile ilgili başka herhangi bir hükme rastlanmamaktadır. Gerçekten de yedi kulluk gibi angarya hizmetlerinin nakde çevrilebildiğini daha önceden biliyoruz. Kaldı ki, angarya sayılabilecek yükümlülüklerden ambar yapılması bir kereye mahsustur ve yenilenmesi sözkonusu değildir. Sipahinin öşürünün (üründen payının) ambara veya en yakın pazara taşınması ise yılda bir kere olmak üzere bir günü geçmez. Bunların ışığında reayanın Batı feodalitesindekine benzer bir emek-rant ü rettiğini ileri sürmek mümkün gözükmemektedir (Kılıçbay, 1985:415-20). Sipahinin ele a lınan angaryalarda zorlayıcı olması nedeniyle köylü ve sipahi arasında kimi zaman yoğun çatışmalar yaşanmıştır. Fakat köylü, sipahi karşısında tam bir koruma altındadır. Gerçekten de böyle zorlama, yolsuzluk, haksızlık vb. durumlarında köylü, kadı mahkemesine başvurma hakkına sahip olduğu gibi; önemli hallerde doğrudan doğruya padişaha çıkmak/ şikayette bulunmak hakkına da sahiptir. Angarya, Osmanlı merkezinin yok etmeye çalıştığı feodal unsurların başını çekmektedir (İnalcık, 1993a: ı4; Kılıçbay, 1985: 420-5). Özetle Osmanlı köyü, temel sosyo-ekonomik yapısı bakımından, raiyyet çiftlikleri üzerinde bağımsız üretim yapan çift-hanelerden oluşmuş bir köy toplumudur. Bu cemaat yapısı içinde çiftierin ve ailelerin bağımsızlığı esastır. Bunun yanı sıra Osmanlı miri toprak rejimi ve çift-hane sisteminin, Osmanlı köyünde belirli bir sosyo-ekonomik yapıyı sürdürmeye çalıştığını ve çoğu bölgelerde belli özellikler gösteren bir köy tipinin hakim olduğunu söylemek mümkündür. Osmanlı İmparatorluğu'nda köylü, tahrir defterincieki kayıtlarla mali bir statü kazanmaktadır. Bu bölümü İnalcık'tan yaptığımız bir alıntıyla noktalay alım:

17 EKONOMIK Y AKLAŞIM 55 "Osmanlı imparatorluğu'nun ve başka geleneksel imparatorluk/arın, değişime ve gelişmeye, yeni ekonomik sistemlerin ortaya çıkışına direnmesinde; durgun (stagnant) bir sosyo ekonomik yapıya bağlı olmasında, miri arazi rejimi ve çift-hane sistemi başlıca sorumlu görülmektedir. Fakat, unutmayalım ki, bu sistem Türkiye'de günümüzde küçük aile işletmelerine dayanan sosyal yapının da tarihi temelidir" (inalcık, 1993a: 9) ll. MiRi TOPRAK REJiMiNDE ÇÖZÜLMELER 1. Tırnar Sisteminde Bozulma ve iltizam-mültezim Usulünün Yaygın/aşmost Buraya kadar ele alınan süreçte miri toprak rejiminin kırsal kesime yönelik engellemelerinden ötürü, Osmanlı toplumunun, belli bir gelişme aşamasında köylünün feodal anlamda özgür kalmasına olanak sağlayan bir köy toplumsal yapısına sahip olmadığı anlaşılmaktadır. Osmanlı toplumunda toprak mülkiyetinin taşıdığı kamusal nitelik, bu türden bir. çözülmeyi ya da değişim ekonomisinin yaygınlaşmasıyla köylünün topraktan koparak özgürleşmesini engellemiştir. Dolayısıyla bu sistem, iç değişmeyle evrimleşmesi ağır olan bir sistemdir. Bu özellik, üretim güçlerini sürekli bir denetim altında tutarak köklü yapı değişikliklerinin belirmesini önlemiştir. Osmanlı toplum yapısı kendi iç çelişkileriyle/iç evrimiyle kapitalist üretim ilişkileri aşamasına ulaşamamıştır. Bu dönüşüm süreci, 16. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak İmparatorluğun ekonomik bağımlılığını da beraberinde getiren Batı kapitalizminin etkileriyle ortaya çıkmıştır. Osmanlı toplumunun geleneksel yapısını çözüp dağıtan da işte bu etkilerdirı 6. Bu yeni yönelişe katkıda bulunan birçok iç ve dış etken vardı. Bunların arasında İmparatorluğun Avrupa ticaretiyle bağlantılı olan üç değişiklik, hayati bir önem taşıyordu. Bunlardan ilki Avrupalılar'ın Ümit Burnu yoluyla Afrika'yı kıyılarından dolanması nedeniyle, Avrupa'nın Doğu ile lüks mallar (baharat, ipek, kahve) ticaretinde Akdeniz'in öneminin a zalmasıdır. Böyle olunca bu transit ticareti kolaylaştıran devlet konumundaki Osmanlı İmparatorluğu, transit ticaret gelirlerinin (gümrük gelirleri ve ticaret kadarının) önemli bir bölümünü yitirmiştir (Kıray, 1993: 52-3). İkinci olarak keşifler yoluyla Amerika kıtasından Avrupa'ya akan büyük miktardaki İspanyol altın ve gümüşü, sadece Avrupa'dafiyat devrimi olarak bilinen enflasyona yol açmakla kalmayıp; ticaret aracılığıyla Osmanlı fiyatları üzerinde de enflasyonist bir baskıya yol açmıştır. Üçüncü etken ise özünde bu fiyat yükselişinin ve Batı Avrupa ticaretinin değişen çehresinin bir sonucudur. Bu süreçte, fiyatların çok düşük kaldığı İmparatorluktan, başta buğday (tahıl) olmak üzere her türlü gıda maddeleriyle çeşitli dokuma sanayi hammaddelerinin (pamuk, yün, ham ipek ve boya gibi); bu maddelerin fiyatlarının arttığı Avrupa-Atıantik iktisadi bölgesine doğru adeta emilmeye başlaması ve İmparatorluğun özünde bir hammadde kaynağı durumuna dönüşmesi sözkonusu olmuştur. Bu süreci tersine çevir-. rnek için Osmanlı'nın gösterdiği tüm çabalara karşın (fiyatların sabit tutulması, stratejik ta-

18 56 Cenk Pala hıl ihracatının yasaklanması vb.) kaçak ticaret geniş çapta artarken; tarım ürünleri iç fiyatları da hızla yükselmiştir. 16. yüzyılda başlayan bu koşulların etkisiyle bir yandan Osmanlı dış ticaret dengesi bozulmaya başlamış; öte yandan yurt içinde bir hammadde kıtlığı yaşayan ve ucuz Avrupa mallarıyla rekabet edemeyen yerli zenaatlar gerilernek ve yozlaşmak zorunda kalmıştır (Kasaba, 1993: 11-20; Kıray, 1993:54-5). Yukarıda kısaca ele aldığımız bu çözücü etkiler, en belirgin şekilde devlet maliyesi ve buna bağlı olarak Osmanlı tarım ve toprak rejiminde kendisini hissettirmiştir. 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren tehlike sinyalleri veren devlet bütçesinin geniş ölçüde sarsılmasının temel nedeni kamu giderlerinin hızla artmış olmasıdır. Miri toprak rejiminin çözülmesine etki eden faktörler arasında 16. yüzyılda imparatorluk nüfusunun yaklaşık iki kat artmış olması kadar (belki de ondan da önemli ölçüde); Avrupa askeri teknolojisindeki değişimin de payı büyüktür. Osmanlı İmparatorluğu'nun ticaret yollarındaki değişikliğe ilk tepkisi, Avrupa'ya doğru genişleyerek fetih yoluyla bu darboğazı aşmaktır (Kıray, 1993:55). Ancak, başarısız deneyimlerin ardından Osmanlılar, modern savaşın; barut, tüfek, ağır top ve hepsinden önemlisi eğitimli ve disiplinli sürekli ordulara dayalı olduğunu çok geçmeden anlamışlardır. Osmanlı ordusunun geleneksel gücü olan tımarlı sipahiler, bu yeni savaş tarzı karşısında yetersiz kalmaya başlamış ve bu durumda ateşli silahlarla donatılmış, eğitimli meslek ordusunun (İstanbul' daki kapıkulu o cakları nın) asker sayısını ve ödeneğini sürekli olarak artırmak gerekmiştir. Merkez ordusunun giderek artan mali yükünü karşılama ihtiyacı; tımarlı sipahilerin çeşitli nedenlerle tasfiyeye uğramasının ve dirlik gelirlerinin merkezi devlet bütçesine (hazineye) aktarılmasının bir sebebi olmuştur. Dahası savaşlar yenilgiyle sonuçlandıkça, askeri seferler merkezi hazine için ganimet ve gelir kaynağı olmaktan çıkıp, bir yük teşkil etmeye başlamıştır. Böyle olunca modern bir daimi orduyu finanse etmek, esasında tüm toprak sistemini kökünden değiştirmekle aynı anlama gelmiştir (İnalcık, 1993e: 161-2; Barkan, 1972:319-24; Cezar, 1986:27-32). Gerçekten de uzun süre Osmanlı ordusunun ağırlık merkezini, bağlı olduğu sistem gereğince, devleti sürekli ve ücretli (uliifeli) bir ordunun ağır mali yükünden kurtaran tımarlı sipahiler oluşturmuştur. Ancak değindiğimiz elverişsiz koşullar, 16. yüzyıl sonlarından i tibaren bu örgütün bağlı olduğu tırnar rejiminin anlamını yitirmesine ve yeni bir statüye geçmesine yol açmıştır (Barkan, 1972: 321-2). Bu yeni statünün gerekçesini, doğrudan doğruya Hazine-i Amire (Devlet Hazinesi)den üç ayda bir maaş alan (yani uliifeli) kapıkulunun sayıca artmasının hazineye yüklediği büyük mali yükte aramak mantıklı gözükmektedir (Cezar, 1986:28-9). İşte Osmanlı devletinin geleneksel toprak rejiminin temellerini yerinden oyuatan da budur. Devlet, içine düştüğü mali sıkıntından kurtulmak için para değerini düşürme/ayarını bozma (tağşiş) yoluna başvurmaktan da hiç çekinmemiş; bu ise sistemin geleneksel temellerini daha da zorlamıştır. Böyle olunca merkez, kendisine ait olan ya da tırnar sahiplerine bırakılmış bulunan vergi toplama yetkilerini giderek daha büyük bir oranda mültezimlere satmak zorunda kalmıştır (Kıray, 1993: 57-8).

19 EKONOMIK YAKLAŞlM 57 Esasen bir taraftan askeri işlevini yitirmekte olan tımarlı sipahi örgütünün yerini alan ve ücretleri merkezden ödenen bir ordunun yol açtığı harcamalar, diğer taraftan enflasyon nedeniyle devlet giderlerinde gözlenen büyük artışlar, Osmanlı devletini, bu giderleri karşılayacak yeni kaynaklar bulmaya sevketmiş daha doğrusu zorlamıştır. Bu aşamada ilk akla gelen yol ise savaş ve dış ticaret gelirlerinin azalması nedeniyle iç kaynaklara yönelmek, yani reayaya yüklenmek olmuştur. Bu sebeple, vergilerin türü ve miktarı artırılmış ve vergi toplama yö'ntemlerinde (dolayısıyla miri sistemde) köklü değişiklikler yapılmıştır. İşte bu değişiklikler Osmanlı toplum yapısının temel niteliği olan miri toprak ilişkisinin tümüyle çözülüp dağılması ve yeni bir tipe dönüşmesiyle sonuçlanmıştır 17. Enflasyonİst ortamda akçenin sürekli değer kaybetmesi nedeniyle dirlik sahibinin nakdi olarak aldığı bütün vergilerin satın alma gücü giderek azalmıştır. Bu durumda, zaten zorunlu harcamaları (askeri harcamalar) sürekli artan özellikle büyük dirlik sahipleri, vergileri yasal ölçülerinin üzerine çıkarmışlardır. Dahası bu işin çığrıodan çıkmasıyla beylerbeyi ve sancak beylerinin maiyet memurlarının ve hasların başında bulunan voyvodaların halkı zorla soymaya başladıklarıda görülmüştür. Bu durumda bir yandan halk özellikle de iktisadi krizden en fazla zarar gören reaya, eskisine oranla ( 16. yüzyıl sonu 17. yüzyıl başlarında) on kat fazla vergi ödemek zorunda kalmış; öte yandan küçük dirlik sahipleri de dirliklerini bırakmaya başlamışlardır (Sencer, 1982: 300-1). Bu karmaşık ortam içinde miri toprak rejimi ile buna bağlı ilişkileri tümüyle çözüp dağıtan ve yeni bir tipe dönüştüren asıl uygulama ise iltizam-mültezim sisteminin giderek yaygınlaşmasıdır. İltizam, özde, ekonominin parasaliaşması ve ticarileşmesinden yararlanarak devletin geleneksel olarak tırnar sahiplerinin payına düşen gelirleri toplama hakkını ihaleye çıkarınasıdır. Devlet, yükümlülüklerini yerine getirmeyen tırnar sahiplerinin dirliklerine el koymaya, yaşlı tırnar sahiplerinin ölümüyle sahipsiz kalan dirlikleri elinde tutmaya ve diğer bazı dirlikleri de parayla geri almaya başlamıştır. Bu topraklar ile beraber saray haslarının bir çoğundan vergi toplama hakkı; genellikle üç yıl gibi belirli bir süre için en yüksek pey veren mültezime ihale ediliyordu. ihale bedelinin bir kısmı peşin olarak alınıyor; geri kalanı aylık, üç aylık ya da altı aylık taksitiere bağlanıyordu. Bu belirlenmiş toplamı aşan her türlü vergi geliri (kiir olarak) mültezime kalıyordu. Gelirleri giderek azalan tırnar sahiplerinin çoğu da bu yeni vergi toplama biçimini tercih etmiştir. Böylece ı 7. ve ı 8. yüzyıllar içinde hasların yanı sıra zeamet ve olağan tımarlar da birer birer iltizam sistemi içine dahil olmuşlardır. Tırnar sahiplerinin iltizam yönündeki tercihlerinin temel nedeni; hem devlet için asker bulundurma hem de diğer hizmet yükümlülüklerinden kurtulmuş olmalarıydı. Bununla beraber merkezi hazine ise bu yolla, geleneksel olarak tırnar sahibinin gelir kaynaklarını oluştu~an iki önemli gelir kaynağını, öşür (aşar) ile toprak vergisinin bir kısmını almayı umuyordu 18. Daha fazla ayrıntısına girmeden iltizam usulünün konumuz açısından önemli bazı sonuçlarını kısaca şöyle özetleyebiliriz: Bu sistem mültezim, tefeci, tüccar ve giderek güçlenen ayanlardan oluşan bir rantiye kesim yaratmıştır. Dış piyasada tarım ürünlerinin artan

20 58 Cenk Pa/o fiyatı bir yandan bu kesimin servet biriktirmesine yol açıyor; diğer yandan toprağı en verimli yatırım alanı haline getiriyordu. Böylece ağır vergiler ve tefeciler elinde giderek yoksullaşan köylüler ırgqt haline gelmiş; genel olarak ağa denilen sınıf bu sayede büyük çiftlikler kurmayı başarmıştır. Sonuçta merkez korumasının şemsiyesinden mahrum kalan ve mültezimlerin topraklar ve reaya yerine vergileri, dolayısıyla gelirlerini artırınakla ilgilerrmesi nedeniyle toprakları da bakımsızlıktan verimsizleşen reaya, çareyi çift-bozarak ya bey kapısında asker (sekban) ya da medrese öğrencisi (suhte) olmakta bulmuştur. Ayan sınıfının etrafında birleşen topraktan yığınsal olarak kopmuş bu kitle, Anadolu'yu sarsan Celali isyanları'nın ( ) da baş mimarı olmuşturı 9. Önemli bir sonuçta, malikane sisteminin doğmasıdır; bu, toprakları denetim altına almanın bir başka yoludur. Buna göre mukataa (topraklar) gelirleri ömür boyu iltizama veriliyor ve bu topraklar üzerindeki haklar miras yoluyla devredilebiliyordu (Genç, 1975:236-58). Genel olarak bakıldığında, tımar sisteminden iltizam usulüne geçiş, birbirine kenetlenmiş varlıklı ve güçlü bir ayan hiyerarşisinin dağınasına yol açmıştır. Ayanlar, 18. yüzyıl boyunca, özerkliklerini ve topraklarını genişletmeye yönelmişlerdir. Aşırı vergilendirme veya borç dolayısıyla terk edilmiş toprakları işgal ederek; otlakları, ormanları ve geleneksel olarak reayanın kullandığı diğer toprakları gaspederek; arazilerini borç karşılığı ipotekleyen ancak borçlarını ödeyemeyen köylülerin arazilerine el koyar_ak ya da kaba kuvvetle pekçok toprağın denetimini ele geçirmişlerdir. Genellikle yasa dışı yöntemlerle arazilerinin çoğunu vergiden muaf kategorideki vakıflara dönüştürmüşlerdir. İşte ayanların 1808'de padişaha Sened-i,fttifak'ı kabul ettirebilmelerinin kökeni budur (Kıray, 1993: 58-63; İnalcık, 1993g: 343-SO) Miri toprakların giderek özel mülkiyete dönüşmesiyle çiftlik ya da malikane sahibi a yanların ortaya çıkması; toprakların özel mülk olarak birikiminin hızlanması süreci, aslında kapitalist bir dış piyasa için yapılan mal üretimi sürecidir. Bu durum Osmanlı toplumundaki egemen mülkiyet ilişkilerine karşıt bir gelişme olan büyük toprak sahipliği ya da ağalığın dolaylı ve dolaysız bir biçimde Batı kapitalist gelişme sürecinin bir ürünü olarak belirdiğini göstermekterdir (Kasaba, 1993:20-5, Sencer, 1982: 310) Temelde 16. yüzyılın ikinci yarısından Tanzimat' a (1839) kadar evrimleşerek kullanılagelen iltizam sistemi, hazinenin gelir kayıpları yanında önemli bir değişikliğin de tohumlarını atmış ve yeşertmiştir: Bu dönemde merkez giderek otoritesini kaybetmiş ve daha çok adem-i merkeziyetçi, kaotik bir yapı ortaya çıkmıştır. Bunun yansıması olarak miri toprak rejimi temelinden sarsılmış; bizatihi toprak spekülasyon konusu olabilmiş; büyük çiftlikler ve malikanelerin belirmesiyle de toprağın kamusal niteliği yavaş yavaş dönüşmeye başlamıştır. Gerçekte Osmanlı'nın tümüyle Batı ekonomik ve siyasal egemenliği altına girdiği Tanzimat dönemi; miri toprak sisteminin ağır ağır ortadan kaldırılarak özel mülkiyetin yaygınlaşması ve bunun sonucunda hızlanan toprak birikimiyle birlikte pazara yönelik üretim yapan çiftiikierin kurulması süreci olmuştur. izleyen bölümde Tanzimat'ın ane ' '

İktisat Tarihi I

İktisat Tarihi I İktisat Tarihi I 25.10.2017 Toplum, Ekonomi ve Maliye Klasik Dönem olarak da adlandırılan 16. yy Osm. Devleti nin en parlak dönemidir. TOPLUMSAL YAPI: Artığı yaratanlarla artığa el koyanları birbirlerinden

Detaylı

İktisat Tarihi I. 15/16 Aralık 2016

İktisat Tarihi I. 15/16 Aralık 2016 İktisat Tarihi I 15/16 Aralık 2016 16. yüzyılda Osmanlı da para kullanımında büyük bir artış gerçekleşmiştir. Madeni sikkelere dayanan para sistemlerinde tağşiş işlemlerinin değişik amaçları olabiliyordu.

Detaylı

İktisat Tarihi I. 18 Ekim 2017

İktisat Tarihi I. 18 Ekim 2017 İktisat Tarihi I 18 Ekim 2017 Kuruluş döneminin muhafazakar-milliyetçi bir yorumuna göre, İslam ı yaymak Osmanlı toplumunun en önemli esin kaynağını oluşturuyordu. Anadolu'ya göçler İran daki Büyük Selçuklu

Detaylı

İktisat Tarihi I. 3-4 Kasım 2016

İktisat Tarihi I. 3-4 Kasım 2016 İktisat Tarihi I 3-4 Kasım 2016 Osmanlı İktisadi Dünya Görüşünün Temel Değerleri Osmanlı iktisat tarihinin ahlak ve zihniyet dünyası ile ilgili değerler konusunda karşımıza çıkan ilk değer eşitlikçi eğilimin

Detaylı

İktisat Tarihi I. 8/9 Aralık 2016

İktisat Tarihi I. 8/9 Aralık 2016 İktisat Tarihi I 8/9 Aralık 2016 Kredi, Finans ve Servetler İslam dinindeki faiz yasağının kredi ilişkilerinin gelişmesini önlediği sık sık öne sürülür. Osmanlı kredi ve finans kurumları 17. yüzyılın sonlarına

Detaylı

SELÇUKLULARDA TARIM Dr. Osman Orkan Özer

SELÇUKLULARDA TARIM Dr. Osman Orkan Özer Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 5.Hafta SELÇUKLULARDA TARIM Dr. Osman Orkan Özer Selçuklu İmparatorluğu, Türklerin kurduğu dört büyük imparatorluktan (Hun, Göktürk, Selçuklu, Osmanlı) üçüncüsüdür. İslam

Detaylı

İktisat Tarihi II

İktisat Tarihi II İktisat Tarihi II 02.03.2018 Roma şehir devleti, başlangıcında aristokratik bir karakter arz ediyordu. Roma İmparatorluğu nun zirvede olduğu 1. ve 2. yüzyıllarda sınırları İskoçya dan Mısır a kadar uzanıyordu

Detaylı

İktisat Tarihi I

İktisat Tarihi I İktisat Tarihi I 07.12.2017 İltizamın Yaygınlaşması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlayan mali bunalım, 17. ve 18. yüzyıllarda da sürdü. Merkezi devletin taşradaki etkinliğini yitirmesi tarımsal artığı

Detaylı

Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 6.Hafta OSMANLI İMPARATORLUĞU'NDA TARIM. Dr. Osman Orkan Özer

Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 6.Hafta OSMANLI İMPARATORLUĞU'NDA TARIM. Dr. Osman Orkan Özer Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 6.Hafta OSMANLI İMPARATORLUĞU'NDA TARIM Dr. Osman Orkan Özer Osmanlı rejiminin temellerinin atılmak üzere olduğu 13. asrın sonlarında (1299), Uçlar vilayeti ve Batı Anadolu

Detaylı

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Toprak Yapısı Üretim ve Ticaret Flash Anlatım

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Toprak Yapısı Üretim ve Ticaret Flash Anlatım Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Toprak Yapısı Üretim ve Ticaret Flash Anlatım Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Toprak Yapısı Üretim ve Ticaret Ders Notu OSMANLI KÜLTÜR VE MEDENİYETİ

Detaylı

KAY 361 Türk İdare Tarihi. Ders 6: 20 Kasım 2006 Konu: Osmanlı Toprak Sistemi Okuma: Ortaylı, 1979, sf

KAY 361 Türk İdare Tarihi. Ders 6: 20 Kasım 2006 Konu: Osmanlı Toprak Sistemi Okuma: Ortaylı, 1979, sf KAY 361 Türk İdare Tarihi Ders 6: 20 Kasım 2006 Konu: Osmanlı Toprak Sistemi Okuma: Ortaylı, 1979, sf. 81-122. Osmanlı İmparatorluğu: Genel Bir Bakış 1243 Kösedağ Savaşı sonucunda İran İlhanlıları n tabi

Detaylı

İktisat Tarihi I

İktisat Tarihi I İktisat Tarihi I 11.10.2017 12. asrın ikinci yarısından itibaren Anadolu Selçuklu Devleti siyasi ve idari bakımdan pekişmişti. XII. yüzyıl sonlarından itibaren şehirlerin gelişmesi ile Selçuklu ekonomik

Detaylı

5. ÜNİTE: EKONOMİ VE SOSYAL HAYAT

5. ÜNİTE: EKONOMİ VE SOSYAL HAYAT 5. ÜNİTE: EKONOMİ VE SOSYAL HAYAT 1- Osmanlı Devleti nde ekonominin temeli olan tarımdan elde edilen gelirlerle asker beslenir, devlet adamlarının maaşları ödenirdi. Bundan dolayı tarım gelirlerinde bir

Detaylı

ÜNİTE:1. Vergi Hukukuna İlişkin Genel Bilgiler ÜNİTE:2. Vergi Hukukunun Kaynakları ÜNİTE:3. Vergi Kanunlarının Uygulanması ÜNİTE:4

ÜNİTE:1. Vergi Hukukuna İlişkin Genel Bilgiler ÜNİTE:2. Vergi Hukukunun Kaynakları ÜNİTE:3. Vergi Kanunlarının Uygulanması ÜNİTE:4 ÜNİTE:1 Vergi Hukukuna İlişkin Genel Bilgiler ÜNİTE:2 Vergi Hukukunun Kaynakları ÜNİTE:3 Vergi Kanunlarının Uygulanması ÜNİTE:4 Vergi Hukukunda Yorum ÜNİTE:5 1 Vergi Mükellefiyeti ve Sorumluluğu ÜNİTE:6

Detaylı

İŞLETMELERİN EKONOMİDEKİ ÖNEMİ IMPORTANCE OF ENTERPRISES IN THE ECONOMY

İŞLETMELERİN EKONOMİDEKİ ÖNEMİ IMPORTANCE OF ENTERPRISES IN THE ECONOMY IMPORTANCE OF ENTERPRISES IN THE ECONOMY İşletmelerin bir ülke ekonomisi içindeki yeri ve önemini, "ekonomik" ve "sosyal" olmak üzere iki açıdan incelemek gerekir. İşletmelerin Ekonomik Açıdan Yeri ve

Detaylı

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI:

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI: DOĞUBAYAZIT M. M. FAHRETTİN PAŞA ANADOLU İMAM-HATİP LİSESİ 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIFLAR SEÇMELİ TARİH DERSİ 1. DÖNEM 2. ORTAK SINAV SORULARI A GRUBU ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI: SORULAR

Detaylı

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ  Youtube Kanalı: tariheglencesi DURAKLAMA DEVRİ KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi 05.08.2017 OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU XVII.YÜZYILDA OSMANLI- AVUSTRYA VE OSMANLI- İRAN İLİŞKİLERİ a-avusturya ile İlişkiler

Detaylı

TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü 1 Ekonomik düzen nedir? Ekonomik düzen, toplumların çeşitli gereksinimlerini karşılamak üzere yaptıkları

Detaylı

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir? DÜNYA GÜCÜ OSMANLI 1. Anadolu Selçuklu Devleti zamanında ve Osmanlı İmparatorluğu nun Yükselme döneminde Anadolu daki zanaatkarlar lonca denilen zanaat gruplarına ayrılarak yöneticilerini kendileri seçmişlerdir.

Detaylı

AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere,

AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere, COĞRAFİ KEŞİFLER 1)YENİ ÇAĞ AVRUPASI AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere, Türklerden Müslüman

Detaylı

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı Polonya da 400-450 un değirmeni olduğu biliniyor. Bu değirmenlerin yıllık toplam kapasiteleri 6 milyon tonun üzerine. Günde 100 tonun üzerinde üretim gerçekleştirebilen

Detaylı

SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF

SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF

Detaylı

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Perşembe, 12 Kasım :53 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :14

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Perşembe, 12 Kasım :53 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :14 Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Ders Notu OSMANLI KÜLTÜR VE MEDENİYETİ (1300-1453) 1. OSMANLI'DA DEVLET ANLAYIŞI Türkiye Selçuklu Devleti

Detaylı

VAKIFLAR İÇİN FİNANS KAYNAĞI OLARAK İCÂRETEYN. Doç. Dr. Süleyman Kaya

VAKIFLAR İÇİN FİNANS KAYNAĞI OLARAK İCÂRETEYN. Doç. Dr. Süleyman Kaya VAKIFLAR İÇİN FİNANS KAYNAĞI OLARAK İCÂRETEYN Doç. Dr. Süleyman Kaya İCÂRETEYN KAVRAMI Arapça icâre kelimesinin tesniyesi olan icâreteyn kavramı çift kira anlamına gelip kira sözleşmesinde kira bedelinin

Detaylı

Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 2.Hafta. Dr. Osman Orkan Özer

Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 2.Hafta. Dr. Osman Orkan Özer Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 2.Hafta Dr. Osman Orkan Özer https://oorkan.wordpress.com/ Şifre: tarimeko2016 Kaynaklar: Prof. Dr. Ahmet Özçelik TARIM TARİHİ VE DEONTOLOJİSİ, Ankara Üni. Ziraat Fak.

Detaylı

İktisat Tarihi II. 13 Nisan 2018

İktisat Tarihi II. 13 Nisan 2018 İktisat Tarihi II 13 Nisan 2018 Modern Çağ ın Başlangıcında Avrupa Ekonomisi 11 yy başından itibaren Avrupa Rostow'un deyimiyle kalkışa geçmiştir. Bugünün ölçütleriyle baktığımızdaavrupa gelişmemiş bir

Detaylı

Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş evlilik temeline dayanan aile kurumu yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. (Özgüven, 2009, s.25).

Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş evlilik temeline dayanan aile kurumu yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. (Özgüven, 2009, s.25). Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş evlilik temeline dayanan aile kurumu yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. (Özgüven, 2009, s.25). Tarihsel süreç içinde aile kavramının tanımı, yapısı, türleri

Detaylı

1844 te kimlik belgesi vermek amacıyla sayım yapılmıştır. Bu dönemde Anadolu da nüfus yaklaşık 10 milyondur.

1844 te kimlik belgesi vermek amacıyla sayım yapılmıştır. Bu dönemde Anadolu da nüfus yaklaşık 10 milyondur. Türkiye de Nüfusun Tarihsel Gelişimi Türkiye de Nüfus Sayımları Dünya nüfusu gibi Türkiye nüfusu da sürekli bir değişim içindedir. Nüfustaki değişim belirli aralıklarla yapılan genel nüfus sayımlarıyla

Detaylı

YENİ VARLIK BARIŞI KANUNU ÖZET BİLGİLER

YENİ VARLIK BARIŞI KANUNU ÖZET BİLGİLER YENİ VARLIK BARIŞI KANUNU ÖZET BİLGİLER Varlık Barışına ilişkin düzenlemeleri de içeren 21.05.2013 tarih ve 6486 sayılı Kanun 29.05.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun un

Detaylı

ULUSLAR ARASI TARIMSAL İLİŞKİLER. Prof.Dr.Emine Olhan

ULUSLAR ARASI TARIMSAL İLİŞKİLER. Prof.Dr.Emine Olhan ULUSLAR ARASI TARIMSAL İLİŞKİLER Prof.Dr.Emine Olhan olhan@agri.ankara.edu.tr Ulusal Tarım Politikasını Etkileyen Nedenler İçsel Faktörler: doğal koşullar, tarımsal yapı ve uygulanan tarım sistemleri Dışsal

Detaylı

İktisat Tarihi II

İktisat Tarihi II İktisat Tarihi II 09.03.2018 Şimdi bir insanın durumu büyük mülkün çerçevesi içinde çok sayıda kiracıya dağıtılmış toprakla olan ilişkilerine göre belirleniyordu. Katı bir hiyerarşiye sahip olan toplumda

Detaylı

4081 SAYILI ÇİFTÇİ MALLARININ KORUNMASI HAKKINDA KANUN UYGULAMASI

4081 SAYILI ÇİFTÇİ MALLARININ KORUNMASI HAKKINDA KANUN UYGULAMASI 4081 SAYILI ÇİFTÇİ MALLARININ KORUNMASI HAKKINDA KANUN UYGULAMASI 4081 Sayılı Kanun; Çiftçi mallarının korunması esaslarını düzenlemek üzere 10.07.1941 tarihinde yayımlanmıştır. Kanun Hükümleri; -Köy sınırları

Detaylı

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta İktisat Tarihi I 13-14 Ekim II. Hafta Osmanlı Kurumlarının Kökenleri İstanbul un fethinden sonra Osm. İmp nun çeşitli kurumları üzerinde Bizans ın etkileri olduğu kabul edilmektedir. Rambaud, Osm. Dev.

Detaylı

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK? KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK? Dünyada mal ve hizmet hareketlerinin uluslararası dolaşımına ve üretimin uluslararasılaşmasına imkan veren düzenlemeler (Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası

Detaylı

İktisat Tarihi II. IV. Hafta

İktisat Tarihi II. IV. Hafta İktisat Tarihi II IV. Hafta İnsan Bilgisinde Devrim - devam Çağdaş yabanlarda olduğu gibi eski çağlarda tıp kuramının özü büyüydü. II. Devrimden sonra Babil de doktorlar aynı zamanda rahipti. Mısır da

Detaylı

Konu Başlığı: Türk Vergi Sistemindeki Vergilerin Ekonomik Kaynağına Göre Tasnifi

Konu Başlığı: Türk Vergi Sistemindeki Vergilerin Ekonomik Kaynağına Göre Tasnifi GENEL VERGİ TEORİSİ IV Konu Başlığı: Türk Vergi Sistemindeki Vergilerin Ekonomik Kaynağına Göre Tasnifi Kavramlar: Gelirden Alınan Vergiler, Servetten Alınan Vergiler, Harcamalardan Alınan Vergiler Kavramlara

Detaylı

AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI

AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI Avusturya da un üretimi sağlayan 180 civarında değirmen olduğu tahmin edilmektedir. Yüzde 80 kapasiteyle çalışan bu değirmenlerin ürettiği un miktarı 500 bin

Detaylı

KIRSAL YAPIDA SOSYAL TABAKALAŞMA LÜTFİ SUNAR

KIRSAL YAPIDA SOSYAL TABAKALAŞMA LÜTFİ SUNAR KIRSAL YAPIDA SOSYAL TABAKALAŞMA LÜTFİ SUNAR Kırsal Alanda Sosyal Yapı Hanehalkı büyüklüğü fazladır... Geniş aile Kaba doğum oranı fazladır Kadın nüfus erkek nüfustan fazladır Genç erkek nüfus kentlere

Detaylı

2- Anadolu Selçuklu Devleti nin kurulmasından önce Anadolu nun sosyo ekonomik yapısı hakkında bilgi veriniz.

2- Anadolu Selçuklu Devleti nin kurulmasından önce Anadolu nun sosyo ekonomik yapısı hakkında bilgi veriniz. 1 Anadolu Selçuklu Devleti nde göçebe-yerleşik çelişkileri üzerinden gerçekleşen ve Anadolu Selçuklu Devleti ni Moğol İstilası na açık hale getiren olay -------- dır. 2- Anadolu Selçuklu Devleti nin kurulmasından

Detaylı

ÜNİTE:1. Gelir Vergisi: Konu, Gelir Kavramı, Mükellefiyet, Ticari Kazançlar (Bilanço Esası) ÜNİTE:2

ÜNİTE:1. Gelir Vergisi: Konu, Gelir Kavramı, Mükellefiyet, Ticari Kazançlar (Bilanço Esası) ÜNİTE:2 ÜNİTE:1 Gelir Vergisi: Konu, Gelir Kavramı, Mükellefiyet, Ticari Kazançlar (Bilanço Esası) ÜNİTE:2 Ticari Kazançlar (İşletme Hesabı Esası, Basit Usul, Esnaf Muaflığı), Zirai Kazançlar ÜNİTE:3 Ücretler,

Detaylı

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği FİNANSMANA ERİŞİMDE TEMİNAT OLARAK TAŞINIR REHNİ İMKANI

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği FİNANSMANA ERİŞİMDE TEMİNAT OLARAK TAŞINIR REHNİ İMKANI FİNANSMANA ERİŞİMDE TEMİNAT OLARAK TAŞINIR REHNİ İMKANI Ekim 2018 Nedir? Alacağın temini amacıyla borçluya veya üçüncü bir şahsa ait taşınır eşya, alacak veya hak üzerinde kurulan ve alacaklıya borç ödenmediği

Detaylı

KAMU PERSONEL HUKUKU KISA ÖZET HUK303U

KAMU PERSONEL HUKUKU KISA ÖZET HUK303U KAMU PERSONEL HUKUKU KISA ÖZET HUK303U 2 Sayfa 2 1.Ünite Temel Kavramlar ve Anayasal İlkeler KAMU GÖREVLİLERİ Türkiye de Kamu Görevlilerinin Soyağacı Kamu Görevlileri Kamu i Seçilmişler Yükümlüler Gönüllüler

Detaylı

YENİ TÜRK TİCARET KANUNU

YENİ TÜRK TİCARET KANUNU YENİ TÜRK TİCARET KANUNU İsmail YÜCEL İç Ticaret Genel Müdür V. 8 Şubat 2012 Yeni Türk Ticaret Kanunu - Şeffaflık, - Hesap Verebilirlik, - Kurumsallaşma, - Elektronik Ortamda Hukuki İşlem Tesis Edebilme

Detaylı

İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM/KURULUŞ. Hazine Müstaşarlığı Kalkınma Bakanlığı Maliye Bakanlığı Sosyal Taraflar

İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM/KURULUŞ. Hazine Müstaşarlığı Kalkınma Bakanlığı Maliye Bakanlığı Sosyal Taraflar TARIM SEKTÖRÜ 1. Tarım sektöründe istihdam şartları iyileştirilecektir. 1.1 Tarıma yönelik destekler ihtisaslaşmayı ve istihdamı korumayı teşvik edecek biçimde tasarlanacaktır. Hayvancılık Hazine Müstaşarlığı

Detaylı

Türkiye de İslami Finansın Tarihsel Kökenleri. Süleyman Kaya

Türkiye de İslami Finansın Tarihsel Kökenleri. Süleyman Kaya Türkiye de İslami Finansın Tarihsel Kökenleri Süleyman Kaya İslam faizi kesin olarak yasaklamıştır. Osmanlı ulemasının da faizin meşru olmadığına dair açık ve kesin ifadeleri vardır. Ancak ulema muamele-i

Detaylı

Osmanlı Devlet teşkilatında, gerek yönetim alanında,gerekse askeri alanda bazı değişiklikler olmuştur. Bu değişikliklerin bir kısmı merkez

Osmanlı Devlet teşkilatında, gerek yönetim alanında,gerekse askeri alanda bazı değişiklikler olmuştur. Bu değişikliklerin bir kısmı merkez Osmanlı Devlet teşkilatında, gerek yönetim alanında,gerekse askeri alanda bazı değişiklikler olmuştur. Bu değişikliklerin bir kısmı merkez teşkilatında bir kısmı da taşra teşkilatında olmuştur.bilhassa

Detaylı

TAM REKABET PİYASASINDA DENGE FİYATININ OLUŞUMU (KISMÎ DENGE)

TAM REKABET PİYASASINDA DENGE FİYATININ OLUŞUMU (KISMÎ DENGE) Ünite 10: TAM REKABET PİYASASINDA DENGE FİYATININ OLUŞUMU (KISMÎ DENGE) Tam rekabetçi bir piyasada halen çalışmakta olan firmalar kısa dönemde normal kârın üzerinde kâr elde ediyorlarsa piyasaya yeni firmalar

Detaylı

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA)

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA) SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA) Osmanlı devletinde ülke sorunlarının görüşülüp karara bağlandığı bugünkü bakanlar kuruluna benzeyen kurumu: divan-ı hümayun Bugünkü şehir olarak

Detaylı

ARAYIŞ YILLARI (17.YÜZYIL) (DURAKLAMA DÖNEMİ ) ISLAHATLAR AYAKLANMALAR

ARAYIŞ YILLARI (17.YÜZYIL) (DURAKLAMA DÖNEMİ ) ISLAHATLAR AYAKLANMALAR ARAYIŞ YILLARI (17.YÜZYIL) (DURAKLAMA DÖNEMİ ) ISLAHATLAR AYAKLANMALAR 1. Osmanlı Devleti nde Yeniçeri Ocağı nı kaldırmak isteyen ilk padişah II. dır. Osman 2. Genç Osman saray ile halk arasındaki kopukluğu

Detaylı

Osmanlı da Toprak Düzeni

Osmanlı da Toprak Düzeni Tarım tarihi insanlık tarihi ile başlar. Bu nedenle tüm tarihsel kanıtlar üzerinde tarımın izi dolaşır. Ancak, bu izler bize sınırlı da olsa tarımın evrimsel gelişimi hakkında bilgi vermektedir. En yakın

Detaylı

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

Detaylı

TARIM EKONOMİSİ ve İŞLETMECİLİĞİ. Dr. Osman Orkan Özer

TARIM EKONOMİSİ ve İŞLETMECİLİĞİ. Dr. Osman Orkan Özer TARIM EKONOMİSİ ve İŞLETMECİLİĞİ Dr. Osman Orkan Özer osman.ozer@adu.edu.tr Ders İçeriği 1. Tarım Ekonomisinin Kapsamı 2. Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı 3. Tarımsal Üretim Ekonomisi (3. ve 4. hafta)

Detaylı

İŞLETMENİN KURULUŞ ÇALIŞMALARI. Doç. Dr. Mahmut AKBOLAT

İŞLETMENİN KURULUŞ ÇALIŞMALARI. Doç. Dr. Mahmut AKBOLAT İŞLETMENİN KURULUŞ ÇALIŞMALARI Doç. Dr. Mahmut AKBOLAT İŞLETMENİN KURULUŞ ÇALIŞMALARI Bu Dersimizde; Kuruluşla İlgili Bazı Temel Kavramlar Genel Olarak İşletmenin Kuruluş Aşamaları Fizibilite Çalışmalarının

Detaylı

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ 13 1.1.Türkiye Ekonomisine Tarihsel Bakış Açısı ve Nedenleri 14 1.2.Tarım Devriminden Sanayi Devrimine

Detaylı

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi. Orta Asya Türk tarihinde devlet, kağan adı verilen hükümdar tarafından yönetiliyordu. Hükümdarlar kağan unvanının yanı sıra han, hakan, şanyü, idikut gibi unvanları da kullanmışlardır. Kağan kut a göre

Detaylı

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! TEMMUZ 2016 İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! Taşeron işçilere kayıtsız şartsız kadro! Kıdem tazminatıma dokunma! Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi ne hayır! TAŞERON İŞÇİLERE KAYITSIZ ŞARTSIZ KADRO! AKP hükümeti

Detaylı

ĐSTĐHDAM AÇISINDAN ĐLK 250 Prof. Dr. Şükrü Kızılot Gazi Üniversitesi Arş.Gör.Özgür Şahan Gazi Üniversitesi

ĐSTĐHDAM AÇISINDAN ĐLK 250 Prof. Dr. Şükrü Kızılot Gazi Üniversitesi Arş.Gör.Özgür Şahan Gazi Üniversitesi 1 ĐSTĐHDAM AÇISINDAN ĐLK 250 Prof. Dr. Şükrü Kızılot Gazi Üniversitesi Arş.Gör.Özgür Şahan Gazi Üniversitesi 1- Genel Olarak Bir ekonominin başarı ölçütlerinden birisi de istihdam yaratma kapasitesidir.

Detaylı

d. Devlet anlayışında meydana gelen değişmeler e. Savaş ve savunma harcamalarındaki artış b. Sivil toplum örgüt a. Tarafsız maliye b.

d. Devlet anlayışında meydana gelen değişmeler e. Savaş ve savunma harcamalarındaki artış b. Sivil toplum örgüt a. Tarafsız maliye b. Aşağıdakilerden hangisi kamu harcamalarının gerçek artış nedenlerinden biri değildir? a. Nüfus artışı b. Teknik ilerlemeler c. Bütçede safi hasılat yönteminden gayrisafi hasılat yöntemine geçilmesi d.

Detaylı

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders Dr. İsmail BAYTAK HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları Hristiyanlarca kutsal sayılan Hz. İsa nın doğum yeri Kudüs ve dolayları, VII. yüzyıldan beri Müslümanlar ın elinde

Detaylı

NAKLİYE SİGORTALARI DAHİLDE İŞLEME REJİMİ HARİÇTE İŞLEME REJİMİ

NAKLİYE SİGORTALARI DAHİLDE İŞLEME REJİMİ HARİÇTE İŞLEME REJİMİ Öğr. Gör. Fırat GÜLTEKİN İhraç veya ithal edilen eşyanın taşınması esnasında meydana gelebilecek risklerin sigortalanmasına ilişkin esasları içerir. Teslim şekilleri çerçevesinde hangi tarafın sigorta

Detaylı

Bölüm 13.Tarımsal Kooperatifçilik

Bölüm 13.Tarımsal Kooperatifçilik Bölüm 13.Tarımsal Kooperatifçilik Kooperatifçiliğin Tanımı ve Kapsamı Kooperatif ve Diğer Kuruluşlar Kooperatifçilik İlkeleri Türkiye de Kooperatifler Tarım Kooperatiflerinin Yararları Kooperatif sözcüğünün

Detaylı

TOPLUMSAL KURUMLAR VE AİLE ÇIKMIŞ SINAV SORULARI MURAT YILMAZ EGE ANADOLU LİSESİ

TOPLUMSAL KURUMLAR VE AİLE ÇIKMIŞ SINAV SORULARI MURAT YILMAZ EGE ANADOLU LİSESİ TOPLUMSAL KURUMLAR VE AİLE ÇIKMIŞ SINAV SORULARI MURAT YILMAZ EGE ANADOLU LİSESİ 1-) Türkiye de cumhuriyetin ilanından hemen sonra eğitimde, dinde, yönetimde, hukukta, ekonomide, sanatta, aile yapısında

Detaylı

Gümrük Kanunu-Genel Hükümler (Amaç, Kapsam ve Temel Tanımlar) (Md.1-4) 4458 Sayılı GÜMRÜK KANUNU. 4/11/1999 tarihli ve sayılı Resmi Gazete

Gümrük Kanunu-Genel Hükümler (Amaç, Kapsam ve Temel Tanımlar) (Md.1-4) 4458 Sayılı GÜMRÜK KANUNU. 4/11/1999 tarihli ve sayılı Resmi Gazete Gümrük Kanunu-Genel Hükümler (Amaç, Kapsam ve Temel Tanımlar) (Md.1-4) Amaç, Kapsam ve Temel Tanımlar 4458 Sayılı GÜMRÜK KANUNU 4/11/1999 tarihli ve 23866 sayılı Resmi Gazete 4/11/1999 tarihli ve 23866

Detaylı

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI TARİH TEZLİ YÜKSEK LİSANS Tezli yüksek lisans programında eğitim dili Türkçedir. Programın öngörülen süresi 4

Detaylı

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta İktisat Tarihi I 13-14 Ekim II. Hafta Osmanlı Kurumlarının Kökenleri 19. yy da Osmanlı ve Bizans hakkındaki araştırmalar ilerledikçe benzerlikler dikkat çekmeye başladı. Gibbons a göre Osm. Hukuk sahasında

Detaylı

İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM/KURULUŞ. Hazine Müstaşarlığı Kalkınma Bakanlığı Maliye Bakanlığı Sosyal Taraflar

İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM/KURULUŞ. Hazine Müstaşarlığı Kalkınma Bakanlığı Maliye Bakanlığı Sosyal Taraflar TARIM SEKTÖRÜ 1. Tarım sektöründe istihdam şartları iyileştirilecektir. 1.1 Tarıma yönelik destekler ihtisaslaşmayı ve istihdamı korumayı teşvik edecek biçimde tasarlanacaktır. Hayvancılık (Tarım Reformu

Detaylı

Ne kadar 2/B arazisi var?

Ne kadar 2/B arazisi var? 2/B BARIŞ PROJESİ 2 2/B NEDİR? Anayasa nın 169 uncu maddesine göre 31.12.1981 tarihinden önce orman niteliğini kaybetmiş olması nedeniyle 6831 sayılı Orman Kanunu nun 2/B maddesi uyarınca orman sınırları

Detaylı

Doğal Afetler ve Kent Planlama

Doğal Afetler ve Kent Planlama Doğal Afetler ve Kent Planlama Yer Bilimleri ilişkisi TMMOB Şehir Plancıları Odası GİRİŞ Tsunami Türkiye tektonik oluşumu, jeolojik yapısı, topografyası, meteorolojik özellikleri nedeniyle afet tehlike

Detaylı

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II ÇALIŞMA EKONOMİSİ II KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ.

Detaylı

İktisat Tarihi I Ekim

İktisat Tarihi I Ekim İktisat Tarihi I 20-21 Ekim Osmanlı nın Kökenleri Olarak Selçuklular And. Selçuklu devleti II. Süleyman Şah tan itibaren (1192-1205) merkezi ve üniter bir devlet haline gelmiştir. 1262 1277 arasındaki

Detaylı

Madde 2- Türkiye'de serbest bölgelerin yer ve sınırlarını belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Madde 2- Türkiye'de serbest bölgelerin yer ve sınırlarını belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. 15 Haziran 1985 Tarihli Resmi Gazete Sayı: 18785 SERBEST BÖLGELER KANUNU Kanun No: 3218 Kabul Tarihi: 06.06.1985 BİRİNCİ BÖLÜM GENEL HÜKÜMLER Amaç ve Kapsam Madde 1- Bu Kanun, Türkiye'de ihracat için yatırım

Detaylı

Mevcut Durum TARIM ARAZİLERİNİN DAĞILIMI

Mevcut Durum TARIM ARAZİLERİNİN DAĞILIMI TARIM ARAZİLERİNİN DAĞILIMI ALAN (Milyon Ha.) 1. Toplam Tarım Arazisi 23,8 ÇKS ye kayıtlı tarım arazisi 14,8 Kayıt altına alınamayan tarım arazisi 9,0 2. Kayıt dışı arazilerin dağılımı Mevcut Durum Şahıs

Detaylı

Sirküler no: 067 İstanbul, 2 Ağustos 2010

Sirküler no: 067 İstanbul, 2 Ağustos 2010 Sirküler no: 067 İstanbul, 2 Ağustos 2010 Konu: 6009 Sayılı Kanun ile Vergi Usul Kanunu nun özel usulsüzlük cezalarına ilişkin hükümlerinde değişiklikler yapıldı. Özet: 6009 sayılı Gelir Vergisi Kanunu

Detaylı

TOPLUMSAL TABAKALAŞMA ve HAREKETLİLİK

TOPLUMSAL TABAKALAŞMA ve HAREKETLİLİK TOPLUMSAL TABAKALAŞMA ve HAREKETLİLİK TOPLUMSAL TABAKALAŞMA Ü s t S ı n ı f Orta Sınıf Alt Sınıf TOPLUMSAL TABAKALAŞMA Toplumsal tabakalaşma dünya yüzeyindeki jeolojik katmanlara benzetilebilir. Toplumların,

Detaylı

1. Temel Mülkiyet ve Gayrimenkul Kavramları. 2. Tapu İşlemleri. 3. Türkiye de Kat Mülkiyeti Mevzuatı İle Site ve Bina Yönetimi

1. Temel Mülkiyet ve Gayrimenkul Kavramları. 2. Tapu İşlemleri. 3. Türkiye de Kat Mülkiyeti Mevzuatı İle Site ve Bina Yönetimi 1. Temel Mülkiyet ve Gayrimenkul Kavramları 2. Tapu İşlemleri 3. Türkiye de Kat Mülkiyeti Mevzuatı İle Site ve Bina Yönetimi 4. Gayrimenkule İlişkin Diğer Mevzuat 5. İmar Uygulama Süreçleri 1 6. Türkiye

Detaylı

Konut yapı kooperatiflerinde KDV uygulamasında tarih serüveni

Konut yapı kooperatiflerinde KDV uygulamasında tarih serüveni Konut yapı kooperatiflerinde KDV uygulamasında tarih serüveni GİRİŞ: Bilindiği üzere kooperatifler, Kurumlar Vergisi 1.maddesinde Kurumlar Vergisi ne tabi olarak verginin konusuna alınmışlardır. Ancak

Detaylı

3. Emek Piyasası. Grafik-3.1: İşsizlik Oranları (yüzde)

3. Emek Piyasası. Grafik-3.1: İşsizlik Oranları (yüzde) 3. Emek Piyasası Türkiye de işsizlik oranında son dönemde katılık ve bozulmalar dikkat çekmektedir. 2012 yılından itibaren yavaş bir tempoda artan işsizlik oranı 2016 yılı ikinci yarısında belirgin bir

Detaylı

ESNAF VE SANATKAR KAVRAMINDA EMEK VE SERMAYE UNSURLARININ ÖNEMİ

ESNAF VE SANATKAR KAVRAMINDA EMEK VE SERMAYE UNSURLARININ ÖNEMİ ESNAF VE SANATKAR KAVRAMINDA EMEK VE SERMAYE UNSURLARININ ÖNEMİ Ersen Yavuz Esnaf ve Sanatkârlar, genelde küçük işletmeler kategorisinde yer alan ve işveren ana başlığı altında incelenen sosyal bir kesimdir.

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

OSMANLI DEVLETI NDE TAŞRA VE EYALET YÖNETIMI

OSMANLI DEVLETI NDE TAŞRA VE EYALET YÖNETIMI OSMANLI DEVLETI NDE TAŞRA VE EYALET YÖNETIMI OSMANLI DA TAŞRA TEŞKILATI TAŞRA VE EYALET YÖNETIMI İstanbul un merkez kabul edildiği Osmanlı Devleti nde, başkentin dışındaki tüm topraklar için taşra ifadesi

Detaylı

Çaldıran daha önceleri Muradiye İlçesinin bir kazası konumundayken 1987 yılında çıkarılan kanunla ilçe statüsüne yükselmiştir.

Çaldıran daha önceleri Muradiye İlçesinin bir kazası konumundayken 1987 yılında çıkarılan kanunla ilçe statüsüne yükselmiştir. Çaldıran Tarihçesi: İlçe birçok tarihi medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Medler, Bizanslılar, Urartular, İranlılar ve son olarak Osmanlı devleti bu ilçede hâkimiyet sürmüşlerdir. İlçenin tarih içerisindeki

Detaylı

Hayata Destek Derneği 27 Haziran 2014 Gezici ve Geçici Mevsimlik Tarımda Çocuk İşçiliği Toplantısı Politika Önerileri

Hayata Destek Derneği 27 Haziran 2014 Gezici ve Geçici Mevsimlik Tarımda Çocuk İşçiliği Toplantısı Politika Önerileri Hayata Destek Derneği 27 Haziran 2014 Gezici ve Geçici Mevsimlik Tarımda Çocuk İşçiliği Toplantısı Politika Önerileri 1. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından izleme ve önleme mekanizmalarının

Detaylı

TÜRK SANAYİCİLERİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ. 5782 Sayılı Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hakkında TÜSİAD Görüşü

TÜRK SANAYİCİLERİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ. 5782 Sayılı Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hakkında TÜSİAD Görüşü 5782 Sayılı Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hakkında TÜSİAD Görüşü 5782 Sayılı Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun MADDE 2 2644 sayılı Kanunun 36 ncı maddesi aşağıdaki şekilde

Detaylı

İlkçağ Anadolu Uygarlıklarında Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapı Bağlamında Kütüphane/Arşiv Kurumu

İlkçağ Anadolu Uygarlıklarında Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapı Bağlamında Kütüphane/Arşiv Kurumu İlkçağ Anadolu Uygarlıklarında Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapı Bağlamında Kütüphane/Arşiv Kurumu Prof. Dr. Bülent Yılmaz Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü E-posta : byilmaz@hacettepe.edu.tr

Detaylı

İÇİNDEKİLER GİRİŞ BÖLÜM 1 OSMANLI SARAYLARI. 1. Dersin Amacı ve Önemi... 1 2. Kaynaklar-Tetkikler... 2

İÇİNDEKİLER GİRİŞ BÖLÜM 1 OSMANLI SARAYLARI. 1. Dersin Amacı ve Önemi... 1 2. Kaynaklar-Tetkikler... 2 İÇİNDEKİLER GİRİŞ 1. Dersin Amacı ve Önemi... 1 2. Kaynaklar-Tetkikler... 2 BÖLÜM 1 OSMANLI SARAYLARI 1. OSMANLI SARAYLARININ TARİHİ GELİŞİMİ... 7 2. İSTANBUL DAKİ SARAYLAR... 8 2.1. Eski Saray... 8 2.2.

Detaylı

Türkiye'de Tuz. Üretim ve kullanım yerleri yönünden tuz tüketimlerini inceliyerek, Plânlama ile ilgili gelişmeleri inceliyerek.

Türkiye'de Tuz. Üretim ve kullanım yerleri yönünden tuz tüketimlerini inceliyerek, Plânlama ile ilgili gelişmeleri inceliyerek. 8. Türkiye'de Tuz Tuzun dünya ülkeleri için ne önem taşıdığını gördükten sonra sorunu ülkemiz açısından değerlendirmek, geri bıraktırılmış olan ülkemizin tuz alanında ne konumda olduğunu ortaya koymak,

Detaylı

ORMAN KORUMA ORMAN KORUMA YA GİRİŞ

ORMAN KORUMA ORMAN KORUMA YA GİRİŞ ORMAN KORUMA ORMAN KORUMA YA GİRİŞ Prof. Dr. Ertuğrul BİLGİLİ Ekim 2014 Foto: İ.BAYSAL Balıkesir, 2006 Orman Korumanın Tanımı Modern ormancılığın amacı, ormanın devamlılığını sağlayarak en uygun yararlanmayı

Detaylı

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ Dr. Tuğrul BAYKENT Baykent Bilgisayar & Danışmanlık TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ Düzenleyen: Dr.Tuğrul BAYKENT w.ekitapozeti.com 1 1. TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK KONUMU VE ÖNEMİ 2. TÜRKİYE YE YÖNELİK TEHDİTLER

Detaylı

TÜRK PARASI KIYMETİNİ YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

TÜRK PARASI KIYMETİNİ YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER TÜRK PARASI KIYMETİNİ KORUMA HAKKINDA 32 SAYILI KARARDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER 11 TÜRK PARASI KIYMETİNİ KORUMA HAKKINDA 32 SAYILI KARARDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER 30.12.2006 tarihli Resmi Gazetede 32 sayılı

Detaylı

GİRENLERİN SGK DAN SAĞLIK YARDIMI ALIP ALAMAYACAKLARININ AÇIKLANMASI

GİRENLERİN SGK DAN SAĞLIK YARDIMI ALIP ALAMAYACAKLARININ AÇIKLANMASI BAĞ-KUR (4/b) PRİM BORCU VARKEN SSK LI (4/a) İŞE GİRENLERİN SGK DAN SAĞLIK YARDIMI ALIP ALAMAYACAKLARININ AÇIKLANMASI Vakkas DEMİR* I- GİRİŞ 5510 sayılı sosyal güvenlik reform yasasının 87 nci maddesine

Detaylı

-Satış konusunun taşınmaz, iştirak hissesi, kurucu senetleri,intifa senetleri, rüçhan hakkı olması,

-Satış konusunun taşınmaz, iştirak hissesi, kurucu senetleri,intifa senetleri, rüçhan hakkı olması, KURUMLARIN AKTİFİNDE EN AZ İKİ TAM YIL SÜREYLE BULUNAN TAŞINMAZLAR İLE İŞTİRAK HİSSELERİNİN SATIŞLARININ KURUMLAR VERGİSİ VE KATMA DEĞER VERGİSİ YÖNÜNDEN İSTİSNAYA KONU EDİLMESİNİN ŞARTLARI VE MUHASEBELEŞTİRİLMESİ

Detaylı

KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN UYGULAMASINA İLİŞKİN AÇIKLAMALAR

KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN UYGULAMASINA İLİŞKİN AÇIKLAMALAR KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN UYGULAMASINA İLİŞKİN AÇIKLAMALAR 23 Aralık 2017 Tarihli 30279 Sayılı Resmi Gazete de 1 Seri No lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği nde Değişiklik Yapılmasına

Detaylı

KAYITLARINI ELEKTRONİK ORTAMDA OLUŞTURMASI, MUHAFAZA VE İBRAZ ETMESİ GEREKEN MÜKELLEFLER

KAYITLARINI ELEKTRONİK ORTAMDA OLUŞTURMASI, MUHAFAZA VE İBRAZ ETMESİ GEREKEN MÜKELLEFLER KAYITLARINI ELEKTRONİK ORTAMDA OLUŞTURMASI, MUHAFAZA VE İBRAZ ETMESİ GEREKEN MÜKELLEFLER İbrahim ERCAN* 1- GİRİŞ Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu nun(t.c.yasalar, 1961) Mükerrer 242 nci maddesi

Detaylı

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI Uluslararası Arka Plan Uluslararası Arka Plan Birleşmiş Milletler - CEDAW Avrupa Konseyi - Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Detaylı

Siyaset Sosyolojisi Araştırma Konusu Nedir Siyaset Nedir Siyasi Olan Devlet Nedir Devlet türleri Devletsiz siyaset olur mu

Siyaset Sosyolojisi Araştırma Konusu Nedir Siyaset Nedir Siyasi Olan Devlet Nedir Devlet türleri Devletsiz siyaset olur mu Siyaset Sosyolojisi Araştırma Konusu Nedir Siyaset Nedir Siyasi Olan Devlet Nedir Devlet türleri Devletsiz siyaset olur mu Siyaset Sosyolojisi Genel sosyolojinin bir alt dalı. İktisat, din, aile, suç vb

Detaylı

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI. Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü. Sayı : 11395140-019.

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI. Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü. Sayı : 11395140-019. Özelge: SMS yolu ile banka hesabına yatan üyelik bedelleri karşılığında aylık fatura düzenleyip düzenleyemeyeceği ile yabancı ülke internet sitelerinin üyelere kullandırılması durumunda elde edilecek gelirin

Detaylı

Genel Muhasebe - I. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü Muhasebe ve Finansman Anabilim Dalı

Genel Muhasebe - I. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü Muhasebe ve Finansman Anabilim Dalı Genel Muhasebe - I Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü Muhasebe ve Finansman Anabilim Dalı MUHASEBENİN TANIMI VE NİTELİĞİ İşletmeler, insan gereksinmelerini karşılamak için mal

Detaylı

İktisat Tarihi II. I. Hafta

İktisat Tarihi II. I. Hafta İktisat Tarihi II I. Hafta Tarih Öncesi Çağların Bölümlenmesi Taş Çağı Bakır Çağı Tunç veya Bronz Çağı Tarihsel gelişim türün sürdürülmesi ve çoğalmasına katkıda bulunma ölçütüne göre de yargılanabilir.

Detaylı

GERÇEK KİŞİLERE AİT GAYRİMENKULLERİN ELDEN ÇIKARILMASINDA GELİR VERGİSİ

GERÇEK KİŞİLERE AİT GAYRİMENKULLERİN ELDEN ÇIKARILMASINDA GELİR VERGİSİ GERÇEK KİŞİLERE AİT GAYRİMENKULLERİN ELDEN ÇIKARILMASINDA GELİR VERGİSİ 1.Giriş İnşaat sektöründeki gelişmeler ve Türkiye Ekonomisindeki rolü herkesçe malûmdur. Sektörün en önemli girdilerini arsa, arazi

Detaylı

Arazi Varlığının Kullanım Şekilleri Öğrt. Gör.Dr. Rüya Bayar

Arazi Varlığının Kullanım Şekilleri Öğrt. Gör.Dr. Rüya Bayar Arazi Varlığının Kullanım Şekilleri Öğrt. Gör.Dr. Rüya Bayar İşlevi sonlandırılmış olan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü(KHGM) nün 2005 yılı verilerine göre; Türkiye de 78 milyon ha toplam arazinin % 27,3

Detaylı