hat ~ndi Doç. Dr. Fazlı ARSLAN İlim ve Fennin Reis-i Mütefekkiri Editör {Vefatının 100. Yılı Armağanı) Erciyes Üniversitesi Yayınları No: 186

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "hat ~ndi Doç. Dr. Fazlı ARSLAN İlim ve Fennin Reis-i Mütefekkiri Editör {Vefatının 100. Yılı Armağanı) Erciyes Üniversitesi Yayınları No: 186"

Transkript

1 İlim ve Fennin Reis-i Mütefekkiri mt ı hat ~ndi {Vefatının 100. Yılı Armağanı) Editör Doç. Dr. Fazlı ARSLAN Erciyes Üniversitesi Yayınları No: 186 KAYSERİ -2013

2 Yayın Hakları 2013 Erciyes Üniversitesi ISBN: İLİMVE FENNİN REİS-İ MÜTEFEKKİRİ AHMET MİDHAT EFENDi Editör Doç. Dı:. Fazlı ARSLAN Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi YAZARLAR M. Orhan OKAY, İnci ENGİNÜN, NüketESEN, Emel KEFELİ, Mustafa ARGUNŞAH, Ali UTKU, Erdoğan ERBAY, HülyaARGUNŞAH, Hasan KAVRUK, MehmetAkifÇEÇEN, Sezai COŞKUN, İbrahim Ş İRİN, Fazlı ARSLAN, Ülkü ELİUZ, Esranur KARA ÇENGEL, Erol ÜLGEN, Melike GÖKCAN TÜRKDOGAN,.Ali YILDIZ, Cafer GARİPER, Dilek ÇETİNDAŞ, Ali ÖZTÜRK, Beyhan UYGUN AYTEMİZ Fatih ERKOÇOGLU, Nebahar YUSOGLU, Nazan KUL, Arzu PALA, Barış Berhem ACAR, Mehmet DOGAN, Kemal COŞKUN, Duygu OYLUBAŞ, Ahmet ALTAY Bu kitap Erciyes Üniversitesi Basın Ytıyın ve Halkla İlişkiler Miidürliiğü _ "'tarafindan hazırlanarak bastırılmıştır. : ı;''. ;! ~"""' t -' ~ i Adres '..,,,... ı. Ertiyffs.l!IJive_r.sjt[si Basın Ytıyın ve Halkla Ilişkiler Miidiirlüğii -Tel: (0352).'2, Tel (0352) ı Faks: (0352) Giajik - Dizgi ve Kapak Tasarımı MügeYEGEN Baskı Önder OfSet Matbaacılık Organize Sanayi Bölgesi 22. Cadde No: 27 1 KAYSERİ Tel: Faks:

3 Ahmet Mithat Efendi' pin Romanlarının Dünyasında Fert ve Toplum Ahlakı Melike GÖKCAN TÜRKDOGAN3ı 4 dönemi yazarlarının pek çoğu gibi Ahmet Mithat Efendi de yetişmiş bir Osmanlı aydını olarak kendini topluma karşı borçlu hissetmektedir. Karakter özelliği de böyle bir misyonu taşımaya C/anzimat uygundur. Ahmet Mithat Efendi, bir edebiyat eserini estetik zevkterin veya hoş vakit geçirmelerin vasıtası olarak almaz. Onun için edebiyat, insanı yetiştirip yükselten ve manen yücelten bir fonksiyona sahip olmalıdır. Bu sebeple de yazarımız, edebi eseri o kurun sıkılmadan eğitim göreceği bir okul olarak görür. Bir. kitap okurun bilgi seviyesini yükseltmeli, ahiakım yiiceltmeli, kötüyü ve yaniışı göstermek suretiyle iyiyi ve doğruyu benimsetmelidir. "Hace-i Evvel' dizisinden itibaren, "hoca" vasfını ve yetkinliğini kendisinde gören ve eğitimci misyonunu samirniyetle benimseyen Ahmet Mithat Efendi, bütürı hayatını ve kalemini buna adarnıştır. Roman yazmak, okurunu bi_r öğrenci, hatta zaman zaman bir çocuk gibi gören yazar için amacına giden en verimli yoldur. Bu amacı uğruna yazarın gözüne, romanın akışına müdahale etmemek gibi estetik kuralları dikkate almak yersiz görünür. 314 Yrd. Doç. Dr. Erzurum Teknik Üniversitesi

4 İli m ve Femıiıı Reis-i Miit<fokkiri Abm et Midbnt Efindi "Sadet-i asliden biraz tebaüd eyledik ise de ziyanlı mı çıktık? Roman okumaktan maksat yalnız masal mı dinlemektiı: Biz her romanda karilerimizin dikkatini malumatını tevsi edecek birkaç lakıı dı söylemezsek içimiz rahat etmez. " (Taaj]Uf 50-51) İ. H. Sevük de onun daima eleştirilen "sadet-i asli"ye müdahalelerinin "muallim" sıfatının gereği olduğu düşüncesindedir. Mithat Efendi, hiçbir zaman sanatkir olma iddiasını taşımamıştır. O geniş kitlelerin ilk öğretmenidir. Talebeleri ise, Sevük'ün nitelendirmesiyle "yaş itibarıyla çok çeşitli, baş itibarıyla çocuk gibi, saçlı sakallı adamla1; ev hark sahibi kadınlar..." seviye itibarıyla ise okuma eylemiyle yeni tanışmış geniş bir okuyucu kitlesidir. A. Mithat Efendi bu kitleyi yakından tanır ve onları nasıl yönlendireceğini gayet iyi bilir. Bu, onu "kubbesi vatan semasından örülmüş, talebeleri yer yer, ya bir sarayın koridorıına, ya bir ahşap kulübenin sofasına, ya bir köy kahvehanesinin çınarının gölgesine çömelmiş" (Sevük, 1940: 233) bir okulun elli yıllık tecrübeli hocası olmak payesine eriştirir. Öğrencilerinin hem bilgi seviyesinden hem ahlak ve edep seviyelerinden kendisini sorumlu hissetmektedir. "Lakin muallimin vazifesi talebelerini yalnız malumatla teçhiz etmekten de ibaret değildir. O, öğretmekten ziyade yetiştirecektir. Tedristen çok terbiye edecektiı: Muallim, hele ilk muallim, dimağları doldurmaktan çok fazla ruhları işleyecek, ruhlara iyi seeiyeler aşılayacaktıı: Onun için ilk mektep muallimi daha ziyade mürebbidir. Ahmet Mithat Efendi de, deruhte ettiği vazifedeki bu mühim noktayı hiçbir zaman unutmadı. Terbiye ve ahldkla mükellef olduğunu her an gözünün önünde bulıındurdu': (Sevük, 1940: 233) Ahmet Mithat'ın benim_sediği kitle eğitim programın önemli bir kısmını kaçınılmaz olarak "Batılılaşma'' oluşturmaktadır. Çünkü Avrupa, Osmanlı toplum{ı için bir sıkıntı kaynağıdır. Üstün bir teknik medeniyerin baskısı, Osmanlıyı "küffar" diye hakir gördüğü Avrupa'nın teknik üstünlüğünü kabul etmeye zorlamakta ve Batılılaşma mecburiyeri yeni bir medeniyet dalresinin karşısında hocalayarı toplumu ve bilhassa aydın kesimi zorlamaktadır. Zira, Batılılaşma süreci Osmanlı'da gözle görülür bir yükselrneğe sebep olmadığı gibi, Batılılaşmanın giriş kapısı olan elit kesimde belirgin bir manevi düşüşe sebep olmuştur. Mithat Efendi, ahlaki ve manevi değerler açısından "Müslüman Osmanlı" profilini dünyaya örnek teşkil edecek kadar olumlu ve tutarlı görmektedir. Osmanlı'nın teknik ve maddi medeniyet yönünden tadilata ihtiyaç duyduğu gibi, Avrupa'nın da ahlaki yönden tadilata ihtiyacı olduğu düşüncesindedir. Bu sebeple tercüme "' -.esr'!) 226 (j~k:.j- 1(3 05'-

5 ettiği romanlannda Osmanlı ahlakını kirletmesinden korktuğu yerleri değiştirmekten çekinmez. Bir eğitimci ve bir ahlakçı olarak, Ahmet Mithat'ın kendisine tayin ettiği yol, okuyucusuna belli bir hayat programını empoze etmektir. Devrinde, tüm aydınların ideali olan toplumsal kalkınma başarısını bu hedefe kiliclemiş tir. '\_ ':.. Fakat bunca yıldır hizmet-i tahrirlerinde artık emektarlık şerefini ihraz etmiş olduğum karilerim mutad-ı acizanemi bilirler ki, tercüme suretiyle Avrupa'dan aldığım romanlar üi:erinde daima bir çok tadilat icra ederim de badehu onları ahlak-ı umumiye-yi Osmaniyemize tavsiye ederim. ÇünküAvrupa'dan gelen şeylerin çürüğü sağlamından, kötüsü iyisinden pek çok ziyade olduğumt_tecrübe etmişimdir. " (Okay,l989:356). Ahmet Mithat Efendi'nin bütün romanlarında sosyal meselderin daima Avrupa ile layaslandığı görülür. Bunu bir kriter olarak kullandığı aşikardır. Kişisel olarak, hem teknolojik açıdan hem de bazı muaşeret kuralları ve sosyal yapılanma açısından Batı'nın üstünlüğünü kabul eden Ahmet Mithat, gerekli tadilatın yapılması şartıyla Batılılaşma programının halka da indirgenmesi gerektiği düşüncesindedir. Avrupa' nın terakkisini ve bu terakkinin hangi yollardan geçtiğini halka öğretmenin şart olduğuna inanır. İşte, Ahmet Mithat'ın asıl mücadelesi burada başlar. Zira, Avrupalılaşmak programı, bedeli yine millete malolan bir dejenerasyonu da getirmektedir. Batılılaşrİıayı tam benimseyen "alafranga'' kesim, toplumunun bütün değerleriyle çatışmış, yozlaşmış, ahlaken alçalmış bir insan modeli teşkil etmektedir. Bu örnekler, yanlış model teşkil ederek toplumda ahlaki ve manevi erozyona sebep olurken, toplurnun muhafazakar kesimini de sırf bu sebeple Batılılaşmaya karşı koymağa zorlamaktadır. Bu durum Ahmet Mithat Efendi gibi toplurnun ve devletin geleceği adına endişe duyan sorumlu aydınları çıkış arayışına sevk etmektedir. Ahmet Mithat pragmatisttir. Meseleye bakış tarzı sadece Doğulu kalmak ya da sadece Batılılaşmak değildir. O, en faydalıyı. aramaktadır. Sentezci ve eklektiktir. Aradığı doğruyu nerede bulsa kabullenecektir. Bu sebeple her iki kültürü kucaklamağa çalışır. En iyilerin buluştuğu bir orta nokta oluşturmak amacındadır. Keşfettiği en pratik bileşim Batı'nın ilmi, çalışması ve disiplini, Doğu'nun ahlak.ı, fazileti ve dinidir. Hedeflediği insan modeli İslam' ın ve Osmanlı geleneğinin bütün erdemlerini taşıyan fakat Batılı gibi yaşayan bir insandır. Yazar kafasındaki bu modele uygurı olarak adeta bir ahlak metodolojisi kurgulamış ve bunu eserlerinde adım adım şekillendirmiştir. ' - >:::ÇQ?27 6~~-, ~,r~ - ~-, ~

6 İli m ve FemıiiJ Reis-i lviiitefek k iri Alımet Midlıat Eje11di BiREYSEL VE TOPLUMSAL AHLAKIN BiLEşENLERİ l.din Geleneksel değerler sisteminde ahlak dinden doğar. Dinin belirlediği güzel ahlak modeli, toplum için geçerli değer yargılarını oluşturur. Osmarılı toplumu açısındarı da, XIX. yüzyılın sonlarına kadar din merkezli ahlak sistemi toplum değerlerini oluşturmada geçerliğini korumuştur. Ancak, Avrupa medeniyeri XVIII. Yüzyıldarı itibaren kökleşen din dışı felsefi sisternlerle şekillenmekte, aklın ve bilimin üstünlüğünü esas aları rasyonalizmden modernizme doğru yol almaktadır. Rönesarıs'la başlayarı bir süreçte bilim ve din ters orarıtılı gelişmiş, birinin ilerlemesi diğerinin zayıflamasına yol açmıştır. Sonuçta XIX. Yüzyıla gelindiğinde materyalist ve pozitivist düşünce zirvelere tırmanırken, yeni dünya düzeninde din, bilimi ve ilerlemeyi durdurarı ve belli bir sınıf içinde lokalize edilmesi gereken bir yapılarımaya itilmiştir. Böylece Avrupa'da "insarı" merkezli evrensel değerler ve buna bağlı ahlak sistemi oluşmuş ve teokra-' tik /skolastik dünya görüşü dışlarımıştır. Avrupa'yı bilim noktasında yakalamak isteyen Osmarılılar için merkezini akıl ve bilimin oluşturduğu felsefi sistemleri ithal etmek de kaçınılmazdır. Dolayısıyla marıevi değerlerinden ve öz kimliğinden ayrılmak istemeyen ve Batı medeniyetine inarıarı aydınlar için üçüncü bir yol belirmiştir: Orarıları makul bir sentez. Pek çok Tarızimat aydını gibi Ahmet Mithat da bilimsel ilerlemeyi hararetle savunurken, dinin sosyal hayattarı ve ahlak sisteminden dışlarımasını kabullenmemektedir. Ahmet Mithat'a göre dinsizlik Avrupa ahlakını perişarı etmiş, nesilleri aileyi ve toplumu tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Marıevi değerlerini yitiren nesiller toplumun bütün sosyal değerlerinden, hatta ailelerinden bile kopmaya başeınııştır. Ahmet Mithat Efendi, dini değerleri ve Allaha bağlılığı insarıın marıevi yapısı için vaz geçilmez şart olarak kabul edip, bunun aksi oları dinsizliği her kötülüğün ve ahlaki düşüşün sebebi olarak görür. "Tevekkeli bu Avnpalılar hemen hal-i vahşete tekarrüp etmemiş ler.! Tevekkeli bunlarda mürüvvet, mertlik, merhamet falan kalmamış! Ömründe Mabud-ı mutlak hazrederine boyun eğmeyen, aman demeyen, onun azamet-i ceberntisine mukabil kendi acz-i beşerisini hüsn-i itiraf etmeyen adamın azgınlığını kim tadil edecek" (Okay,l989:260)

7 ~ " _.._. j.~fi"r, ~~) - '.:,J~/- Y<'~~...{r-:"' u ~-OJ ~Gf'ltu'i-~ - ( _ Ar):_:: 5:;J~ Alımet Midlıat Efendi'nin Rommı/arıımı DiinyMmda Fert ve Toplımı Ablakı Gl' J~~ Manevi boşluk sadece toplumsal ahlakı tehdit etmekle kalmayıp ferderi ümit- sizliğe hatta intiharlara sürüklemektedir. "Avrupa gazetelerinde hergün birkaç intihar havadisi okunmaktadır. Bunlar hep dinsizliğin netayic-i mukteziyatmdandır. Kendi canına hayatına kalmayan canavarların artık göze aldırmayacak/arı hangi cinayet kalır? Bu dinsizler meyanında şimdilerde cinayetierin bu türlüleri de giirülmeğe başlamı[tır ki Avrupa gazetelerinde bunlara dair olan havadisi okurken insanın iğrenerek ettiği teessürden gözleri kararıyor içi bu/anıyor." (jön Türk:121) Ahmet Mithat Efendi, iman eksenli dünya görüşüne rağmen, geleneksel dindar ahlak modelini de benimsemiş değildir tarihli.felatun Bey ile Rakım Efendi romanının ideal kahramanırakım ile 1910 tarihli son romanı Jön Türk'ün Nurullah Bey' i arasında karakter ve ahlak yönünden pek fazla fark yoktur. İdealize edilen bu karakterler; içki, zina, kumar, sefahat gibi İslam ahlakında yeri olmayan "kötü alışkanlıkları" "itidal dairesinde istimal ederler." İslami ahlakın bazı kriterlerini kabullenmezler. ".. Bizde ahlak denilen şey henüz muayyen değildir. Bu hüsn-i ahlaktan maksat beş vakit namaza beş daha katmak, bilcümle menhiyattan tevakki ve mücanebet etmek isenurullah bunlardan değildir': Uön Türk: 34) İdealize edilen karakterlerden biri olan Nurullah, dinin emirleri ve yasaklarıyla belirlediği ideal insan tarifinin dışındadır. Fakat, dini tamamen dışanda bırakan bir insanlık modelini de benimsemiş göninmemektedir. O."... Eli değerse namaz da kılar ramazan-ı şerifte camiilere devam eder, hatta halk saim iken kendisi müftır bulunmayı vicdanına yediremediğinden oruç dahi tutar. "O ön Türk: 34) D inin yasaklarına karşı tavrı da benzerdir. "İşret etmez ise de lüzum görülür ise birkaç konyak ve mastika ve b ira falan için hiç de tevahhuş göstermez." (Jön Türk: 34) Bireysel özgürlüğü sınırlayan emir ve yasak çizgisinde ortalama bir yol tutturan ideal insanın, toplum ahlakını kapsayan kurallara karşı tavrı "karda yürüyüp izini belli ettirmemek'', "saman altından su yürütmek'' tir. Bu, mesela cinsel ahlak konusunda, kişisel tercihini kullanmak ama toplumun değerleriyle de zıdaşmamak manasma gelir. "Gençlik aleminin mukteziyat-ı tabiyyesinden de mütevahhiş değil. Binat-ı hevaya meyli mükemmeldir. Ama öyle umumhaneler müdavimi değil. Karda yürüyüp de ızını belli etmejen pişkin delikanlılardandır. Malum a bu pişkin delikanlılar bir )))\ ( ;.'?:. l

8 İlim ve Fennin Reis-i Miitifekkiri Alımet Midlıat Efendi muhaddereyi iğfalden mücanebet ederler. Onların alış verişi kendi çeki düzenlerine zaten alışmış olanlar i/edir." (Jön Türk: 35) Dinin ve geleneğin sınırlan içinde tavrı belirgin olmayan, bazen muhafazakar, bazen değişimden yana olan "ideal insan", evrensel değerler üzerinde tavrını netleştirir. "Ama hiç yalan söylemez. Kimsenin hakkını yemez re'yinde riya ve müdahaneye kap ılmaz. Ahbabına karşı yüreği açık lisanı azadedir. Kimseyi incittiği kimseye fena/ık ettiği işitilmemiştir. (Jön Türk: 35) 2.BAZI FELSEFi SİSTEMLER VE MODERN AHLAKIN OLUŞUMUNA ETKİSİ Pozitivist - Natüralist Ekol Natüralistler tabiat olaylarının determinizmi gibi insan hayatının da bir determinizmi olduğuna inanırlar. Aynı şartlar altında aynı etkenler aynı neticeleri doğururlar. Bu durumda bir sanatkarın görevi insan hayatında işleyen bu determinizmi ortaya koymaktır. Pozitif ilimlerde olduğu gibi hayatın içinde ve insanın varoluşunda da tesadüfe yer yoktur. Natüralist-pozitivist ekolün insan ahlakıyla ilgili tezi büyük ölçüde genetik ilmine dayandırılır. İnsanı çözmenin ilk adımı genetik faktörleri ortaya koymaktır. Emil Zola için bir fahişenin, bir caninin, bir zavallının kaderi atalarından tevarüs ettiği genlerde saklıdır. Irsiyet insan karakterinin ve ahlakının şekillenmesinde en önemli faktörlerin başında gelir. Ahmet Mithat da terbiyenin önemine inanınakla beraber genetik faktörlerin etki11liğini kabul eder. Paris'te bir Türk romanındaki "Katrin'' bu teze örnek teşkil etmesi için sunulmuştur. Ahmet Mithat Efendi burada uzun uzun tıpta genetik ilminin rolünü izah eder. İnsan sadece dış görünüş özelliklerini değil fizyolojik pek çok unsuru da genler yoluyla tevarüs eder. Tıp ilmi hastalıkların büyük ölçüde genetik olduğunu ispatlamıştır. Bundan hareketle insanların psikolojik özelliklerinin ve ahlakının genetik faktörlere bağlı olduğu düşünülür. Katrin huzursuz, hırçın, aşırı derecede hodgam ve kibirlidir. Herkese kendini fazilet timsali olarak gösterir, halbuki kendi sınıfina mensup olmadığı için birlikteliğinden urandığı bir işçi ile gizli ilişkisi vardır. Nasuh, Katrin'in neden bu kadar kötü ol-

9 .~ "- "": y-o;o'"" ~ \..-. /~ı(. LJC...-'\; - :.:.a.:j""c~rc;)<ij -- ~-?--~f;;~cf\z~ (,.. (!_ '< Almıet Midlıat Efimdi'uiu Romaıılaı-mm Dünyasmda Fert ve Toplum Alıl!ılu -( -?.. J;.Q) duğunu anlamak için incelemelerde bulunur. Nihayet genetik özelliklerini keşfederek karakterinin analizini yapar. Katrin'in bütün sırrı ailesinin hilclyesindedir. Katrin'in annesi kendisini sokaklarda sürünrnekten kurtarıp gayet mükellef ve müreffeh bir hayat sunan, bir bakıma velinimeti sayılacak aşığına ihanet etmiş, kıyınet bilmez, kaprisli, hodgam bir kadındır. Onun bu özellikleri Katrin' e de geçmiştir. Babası olan İngiliz ise milletin tipik özelliklerini yansıtan kibirli vee azamerli bir centilmendir. Katcin'in insanları aşağılamak derecesine varan kibri buradan kaynaklanmaktadır. Bu kızın bu kadar habis,olması bir yerde elinde değildir. (Paris'te Bir Türk) Jön Türk'te Ceylan' ın davranışları ve bütün hayatı bu şablon içerisine yerleştirilmiştir. Ceylan' ın eğitiminde dinin yeri yoktur. O bütünüyle ana babasının ' ve içinde yaşadığı alafranga muhitin eseridir. Tıpkı Katrin gibi Ceylan da başka türlü olması mümkün olmayan bir karaktere hapsedilmiştir. toplumuna uymayacak kadar "alafranga" bir adam. Bu teze göre Ceylan'ın "şuh"," çalmadan oynar" "hafifmeşrep" bir kız olması adeta alın yazısıdır. Ceylan'ın annesi Sezayıdil Hanım eski bir "çengi" dir. Babası da Osmanlı Ahmet Mithat'a Natüralizm'i tanıtan ilk Türk pozitivisti Beşir Fuat'tır. İntiharından evvel Ahmet Mithat Efendi'ye yazdığı ve "Mezardan Bir Sada'' başlığı ile Tercüman-ı Hakikatte yayınlanan veda mektubunda, annesinin "delire de persecution" denilen bir hastalıkla "teccenp.ün etmiş" olmasını intiharının sebeplerinden biri olarak gösterir. İrsi geçişe inandığı için aynı hastalığın kendisinde de ortaya çıkmasından kaygı duymaktadır. (Okay, 1969: 80) Beşir Fuat, Pozitivist metotla önce genetik, sonra fiziki şartlar, çevresel etkiler kanunu çerçevesinde kendi kaderini açıklar. Nitekim, mektubunda önce annesinin akıl hastalığını ve onun doğurduğu sıkıntıları izah eder, arkasından içinde yaşadığı maddi şartların olurnsuzluğundan yakınır, irsiyet teorisiyle kaderini bağdaştırır. Mektubunun bir yerinde parasını düzgün idare edemeyip maddi sıkıntıya düşüşünü genetikle açıklar : "Pederim pek sahi, validem haysiyet ve vakarını muhafaza etmek için paraya bakmamak lazımdırjikrinde olduğu ve ben onların sulhünden gelip onların terbiyesini gördüğüm cihetle hem jitraten, hem terbiyeten cömertliğe meyyal idim" (O kay, 1969: 82) Ahiakın soyaçekim prensiplerine göre bu tarz izahını bütünleyen bir de çevresel faktörler vardır: Pozitivist ahlak teorisine göre, insan şahsiyetinin oluşmasında r1'l '("~_

10 0.~~ İlim ve Femıiıı Reis-i lv!iitejekkiri Abmet lv!idbat Efo11di birinci faktör olarak kabul edilen genetik yapının etkinliğini tamamlayan unsur, çevre faktörüdür. Buna göre insan, genlerinin ve muhitinin toplamıdır. Bunların tamamlayıcısı olan eğitim unsuru da, çevresel faktörler içinde ele alınır. Eğitim, insanın ahlaki yapısının oluşmasında etkinliği ikinci sırada ve çevresel faktörler içinde düşünülecek bir unsur mudur yoksa insan karakterini şekillendiren temel unsur mudur? Ahmet Mithat Efendi, ı 881 yılında kaleme aldığı iki eserinde terbiyenin mi yoksa genetik faktörlerin mi insan ahlakını daha etkin bir şekilde yönlendirdiği hususunda birbirlerine zıt iki ayrı görüşü savunur. Aynı yıl içinde gösterdiği bu tutarsızlık onun Avrupa'dan gelen, Beşir Fuar'la olan münasebetiyle güçlenen bu tarz felsefi görüşler karşısında tavrını necleştirmediğini gösterir. Karnaval romanında terbiye bir yağınura benzetuir. Nebatı büyütür. Ancak tohum lale ise lale, dikense diken yetişir. "Filhakika kafi-i nebatat için medar-ı feyz ve bereket olan yağmur hep o yağmurdur. Ancak!ale ve sünbül tohumunu havi olan bir bağda!ale ve sünbül bitirip, diken ve çalı kökleri müessis olan yerde dahi bunları in bat eyler. Cibiliyetinde tohum-ı fasit olan Şehnaz için okuduğu romanlar kendisinin dahi o romanlardaki eşhas ve vakadan birisi olması istidatlarına inbisat verip, Hasna cibiliyetinde zaten salah olmakla okuduğu romanlarda ahvali beğenilmeyecek olan aza ve vakanın her birini i b ret numunesi olarak te!ak ki eylem iş... " (Karnaval, 5 ı) Ahmet Mithat, burada terbiyenin etkisini yüzeye indirgeyerek, yağmur örneğiyle açıkladığı gibi asiolanın tohum, yani genler olduğunu iddia eder. Aynı yıl basılan "Henüz Onyedi Yaşında'' romanında ise, aksine, asıl yaratılışın etkinliği sınırlı kabul ederek, terbiyenin insanı yönlendirdiğini savunur. "Kalyopi'nin aslında temiz yürekli bir kız olduğuna şüphe yoktu ama insanda asılyaratılışın hükmünden çok ikinci tabiatın hükmünü kabul etmek zaruridir. Filozoflardan bazı ince gijrüşfülere rast geldik ki iyi ahlak yaratılış neticesi olmadığından başka terbiyenin de hiçbir rolü olamayacağını iddia etmekte ayak diretiyorlar. " (Henüz Onyedi Yaşında,ı23) İyi ahlak nasıl oluşur sorusuna " filozoflardan bazı ince görüşlülerin" verdiği cevap Kalyapinin macerası söz konusu olunca Ahmet Mithat'ı tatmin etmez. Kalyopi, ki aslında Ahmet Mithat Efendinin ikinci eşi Vasiliski'dir, yaratılış olarak temiz ve asudir. Fakat, aldığı terbiye ve yaşadığı hayat onu yarılış yola sevk etmiş, kendi iradesiyle bir fuhuş yuvasında çalışmayı hayatın gereklerinden ola-

11 ,_ ---r?'r~,, \ -.:~""~JJj~n\'.../_! ':".c(\c;,~v """ : -.'-.. r;;cr.ı Ahmet Jvfidbtit Efendi'ızin Romanlarmm Düııyasmda Fert ve Toplum Ablakı '. -/A!P"'; j~~) rak kabullenmesini sağlamıştır. Böylece fuhuşu normal kabul eden çevresinin kazandırdığı bir alışkanlık onun asıl yaratılışına baskın çıkmıştır. "Tütün içmek beşerin asıl tabiatında bulunmadığı halde insan bunu bir ikinci tabiat edince bir daha bırakmamak derecesinde hükmü altına düşüyor. Zati ikinci tabiat asıl tabiattan kuvvetli olmasa asıl tabiata galebe çalar mıydı? İnsanın aldığı terbiye aslındaki iyilikleri kötülüğe çevirmekte pek büyükatesir gösterir. "(Henüz Onyedi Yaşında, 124) Bu örnekte olduğu gibi Ahmet Mithat'ın Natüralizme karşı tavrı her zaman net değildir. Bir eğitimci olarak gerçek olgusuna değer verdiği ve gerçeklerin olduğu gibi ortaya konmasını ibret verici, dolayısıyla eğitici bulduğu için natüralizmin temel ilkelerini kabullenmiştir. "Binaenaleyh iyiliklerden ziyade fenalıkları meydana konur ise onlardan tevakki için ziyade mucib-i istifade olacağı şu asırdaki herkesten evvel Emi! Zola'nm nazar-ı hikmetini açmıştır da naaşı Panteon'a, o kubbe-i vatanperverana naklolunmak derecesinde mazhar-ı hürmet-i millet olan o büyük muharrir kalemini bu tasvir-i meayibe vakfeylemiştir. "(Okay, 1988: 354) Zola'nın çağdaşlarınca bu kadar beğenilmesini onun toplumda var olan çirkirılikleri teşrih ederek insanlığa ibret dersi vermesi şeklinde yorumlayan Ahmet Mithat Efendi noktada Zola'yla ayru görüştedir. O da kötülüğü kapatıp yok saymanın insanlık için tehlikeli olduğunu düşünmektedir. "... Bir murdarlığı örtrnek ile onun levsinden tevakki edilmiş olamaz. Onu açmalı, aleme göstermeli, alem onu görme/i sıhhat-i ahlakiye için ne kadar muzır olduğunu anlamalı da ona göre ondan tevakki ve mücanebet eyleme/i..... Sıhhat-i bedeniye hususunda muzırı müjidi bilmek ne kadar lazımsa s'ıhhat-i ahlakiyece dahi tehlike ve selamet cihetlerini bilmek o kadar lazımdır. Bir sokakta açılan müzahrefot çukurunun üstüne fener asmak gibi. O çukuru yok farzederek oraya fener asmaz isek, onu aleme gösterij; nazar-ı dikkat ve ihtirazlarını davet celbeylemez isek erbab-ı gajletten birçoklarını o mühlikeye düşürmüş oluruz." (O kay, 1988) Sırf bu amaçla kaleme aldığı Müşahedat ve ardından diğer eserleri Natüralizm ekolünde Zola'nın takip ettiği deneycilikten, sosyal faydacılığa uzanan seyri benimsediğini gösterir. Zaten "Sosyal fayda'' ilkesi Ahmet Mithat'ta başlangıçtan beri hep vardır. Zola'run romanlarının deneysellikten sosyal gerçekçiliğe doğru geçirdiği değişim, onun için geçerli değildir. \.!9. )})\ I.G--.. i ~:--, ''~ '-

12 İli m lle Fennin Reis-i Miitefekkiri Almıet Midbat Efeııdi Pozitivizm ve Din Arasmda Sentez Arayışları Ahmet Mithat, natüralizmi ahlaka ve dine uymadığı, üstelik sadece kötü, adi, iğrenç ne varsa onları seçip dünya üzerinde iyilik, ahlak, namus gibi değerleri yok saydığı için benimsemez. Zola'yı bu noktada reddetmektedir. "Fransa'da hı/sn-i ahlak üzerine roman bina etmek modası çoktan kalkmış ve mahut Emi! Zola en başta olduğu halde tabii roman yazıyor diye bütün fevahiş-i nev-i beşeri bir çok mübalağalar ile, ifrat!ar ile donatıp ziynetleyerek meydana koymağı hüner addetmekte bulunmuşln;rdır. Güya haseniyat denilen şey tabiat-ı beşerden bütün bütün silinmiş kaldırılmış gibi bir hal ki asıl tabiyattan madud olmayacak olan hüküm işte bu değil midir?' (Okay,l988:355) Pozitivizmin insana yaklaşımı tamamen materyalisttir. Ruhun fonksiyonlarını da, ilahi esasları da yok sayan Pozitivist-Naruralist anlayışın karşısında Ahmet Mithat Efendi her zamanki gibi sentezcidir. Beşir Fuat'ı materyalist ve ateist inancından vazgeçmeye ikna edemeyen Ahmet Mithat, muhtelif yazılarında ve "Zola'yı Niçin Okumuyorum" başlıklı yazısında Zola'yı gayridini ve gayri ahlaki bulduğunu ve sadece çirkin ve adi şeyleri benimsernesinin onu bütün dünya nezdinde "beğenilmez" kıldığını ifade eder. (Okay, 1969:203) Pozitivizm karşısında çok tutarlı bir görüşü olmamakla, hatta Pozitivizm'in görüşlerini dinsizlik noktasında asla kabııllenmemekle beraber Ahmet Mithat Efendi, gerek kendi görüşlerini, gerekse İslam orijinli ahlak tezlerini pozitivizrnin esaslarıyla destekler. Pozitivizmin soyaçekim prensibini İslam'ın evlilikte" küfüv" aranmasını tavsiye eden yaklaşımıyla birleştirir. Bu şekilde insan, ideal ahlak sahibi bir nesili meydana getirir. "imdi ilimler arasındaki şu münasebet dahi mevcut olduğu halde acaba tezevvüç edeceği karının kendisiyle kiifüv olmasını emreden ilm-i din ile şu tıbb-ı ruhani dediğimiz ilmin arasında bir münasebet bulunamaz mı? Zira madem ki eviada emraz ve hatta sima bile tevarüs etmektedir, ahiakın da tevarüs edeceğine hiç şüphe etmemelidir." (Paris'te Bir Türk: 289) İnsan ana babasının ahlakını tevarüs ediyorsa modern ilirnlerin bu iddiası İslam'ın klasik "küfüv" prensibini kabul ediyor demektir. Ahmet Mithat'ın burada insan yetiştirme konusunda pratik bir metot önerir. Her insan kendi tabiatını beğendiğine göre aynı terbiyeyi evladına da vermek istiyorsa, eşini kendi

13 Alımet Midlıat Efeııdi'ııiıı Rommı/arıımı Diiııyasmda Fert ve Top lı mı Alıl!ıkı >-,,~-~ - ', 1.,~.;.(<.,~~) '.- -,, ~... ~~- ' r?vu ~-'-../ "'.-.:-~ ~ mizacına benzer olarak seçmelidir. Kendi kusurlarını bilen olgun bir insan ise, eşini "melez" kanununu düşünerek seçer. Bu yolla olumlu olmayan huylarının eviadına aynen geçmesine engel olabilir. "Ama iman pek hakim imiş kendi ahlakında olan noksanı takdir ey/emiş imiş de evladımn kendisi gibi olmayıp kendi noksanından musahhih olmasını arzu ey/emiş imiş. Bu halde o zat emeline nail olabilir. Bir zenci ile Gir beyazdan kahverenginde çocuk tevellüd ey/ediği gibi bir hırçın ile bir hi/m human erbabından dahi hilm-i mütevasıt sahibi bir çocuk tevellüd edebileceği o hakimin hesabına tevafuk eder' (Paris'te Bir Türk: 289) Ahmet Mithat, "küfüv" meselesine getirdiği bu bilimsel desteği bazı sosyal meselderin savunmasında da kullanır. Onun bir "Osmanlı" tezi vardır. Avrupalı müsteşriklerin aleyhte propagandalarına da "alafranga'' dediği zümrenin faaliyetlerine de bu tezle karşı koyar. Revaçta olan bir takım ilmi ve felsefi görüşlerin bu tezin savunulmasında kalkan olarak kullanıldığı görülür. Kadın erkek ilişkilerinde kısıtlayıcı ve himayeci Osmanlı davranışını eleştiren, "eşini kıskanma'' denilen Osmanlı toplumundaki yaygın davranış modelini aşağılayan Avrupalı tezine, yine Avrupa'dan gelme bir tezle karşı durur: Pozitivizm "Eğer terakkiyat-ı medeniye tabiat-ı beşeriyeyi tegayyür ediyor ise alemde herşey mümkündür diye hiç bir bahse girişmemeli. Her bahis için bir metin esas lazım ise bu kıskanmak bahsinde dahi tabiat-ı beşeriyeyi esas ittihaz etme/i. İmdi evvela nazar-ı dikkate almalıdır ki iman adeta hayvandır. Hayvanat meyanında muaşakaları hususunda eşini kıskanmayan adeta hiçbir hayvan tanımıyorum. Horozlar tavuklar gibi bazı hayvanlarda zevcatın taaddüdünü gördüğüm halde kıskanmak vardn: Köpekler, kediler gibi bazı hayvanlarda izdivacın taaddüdünü gördüğüm halde kıskanmak vardır. Tab-ı beşerde dahi kıskançlık var olduğu Avrupa'dan maada bütün cihanın milletleri ahvaline nazarla malum ve sabit olur. "(Karnaval: 67) İslam'da bir izin, bir ruhsat olarak sunulan, ancak Batılıların daima eleştirdiği "Ta'addüd-i zevcaf' meselesini de pozitivizmin tabiat tezleriyle birleştirmek istediği görülür. "Ben bir vakitler bir tiyatro yazdım. Bu tiyatroda bir adama iki kadın sevdirdim ve aldırdım. Birden fazla kadın almanın medeniyete sığmayacağı hakkında Avrupalılardan bir fikir almış olan bazı zatlar aldıkları bu fikrin tabiat kanımuna uygun olduğunu sanarak bizim tiyatro oyununa itiraz eyledi/er. Halbuki tabiat kanımunu karıştıracak o/sak birden çok kadın almanın uygunluğu hakkında fetva bulabiliriz." (Denizci Hasan: 410) : \_=i~{)~ '<@ _.: hq,."> ~l (fl ' X

14 İli m lle Femıin Reis-i Miitefekkiri Ahmet Midhat Eje11di Paris'te Bir. Türk'de ilim meclislerinde ve aristokrat salonlarında bilgisi ve şahsiyeriyle Avrupalıları hayran bırakan Nasuh, Avrupa'da genel kabul gören Pozitivizm'in İslarnla ne kadar uyumlu olduğunu Paris'lilere de kabul ettirir. "- Yaşasın hikmet-i hukuk!. Yaşasın hürriyet-i İslamiye! Her hükmü pozitivizm (müspeti kafiye), her fıkrası realizm (hakikiye) mezhep hükümleri üzerine kurulmuş. Biz Avrupalılar ise idealizm (hayali) mezhebi içinde dolaşıp ne ucunu bulabilmişiz ne ortasını, "(Paris'te Bir Türk: ı 62) Bununla beraber, Ahmet Mithat'ın İslami görüşlerle pozitivizm arasında kurmaya çalıştığı bağlantılarda bir takım tutarsızlıklara saplandığı da açıktır. Materyalist- pozitivist düşüncede varlık, oluşum gibi ilimler ilahi orifnli değildir. Oysa dinde ilirnin de varlığın da orijininde Allah vardır. Her şey ondan neşet eder. Paris'te Bir Türk'te Nasuh "fikr-i beşer nasıl tekamül etti?" sorusunu materyalist bir yaklaşımla açıklar. " Hiç bir şey görmediği hiçbir şey takdir etmediği halde fikrinin kendi kendine takdir etmiş olduğu hakikatiere diyecek yoktur. Şimdi inandım ki bu kadar terakkiyatı insanoğlu kendi kendisine yapmıştır. Evet bunda şüphem var idi. Merkez-i arza kadar tamik-i vukuf etmek imkanı değil bu lüzumu insanoğluna kim haber vermiş olduğunu bile zihnime sığdıramazdım. Lakin ortada Aleksandr gibi ham halat bir heriften bu kadar hakikatler diniersenz fikr-i beşerin merkez-i arza ve arş-ı semaya kadar inip çıkabilrneğe muktedir olacağını teslimden başka çarem kalmadı. " (Paris'te Bir Türk: 4 ı 6) 3.EGİTİM Eğitimde Cinsiyet Ayırımı: J\-fımet Mithat Efendinin ideal eğitimi öncelikli olarak erkekler içindir, kadının eğitimi meselesini de göz ardı etmemekle beraber erkek yetişmesinde olduğu gibi kesin ve somut bir teklif sunamarnıştır. Manevi kızı olarak kabul ettiği ilk kadın yazar Fatına Aliye Hanım'la olan ünsiyetinin ilerlemesi kafasında bir ideal kadın modeli oluşturmasında etkili olmuştur. Ancak, ideal kadın, ideal erkeğin taşıdığı vasıflara da, sahip olduğu haklara da sahip değildir. Ahmet Mithat Efendi' nin romanlarının dünyasında, erkeğin eğitiminde tahsil faktörü çok büyük yer tutar, kadın eğitimi için de aşağı yukarı öyledir. Özel dersler ve kendi kendini yetiştirme her iki cins için de geçerli eğitim metodudur. Ahmet Mithat Efendi bu meselede pek çok çağdaşından bir adım ilerdedir. Me-

15 Ahmet MidlıatEfeııdi'ııin Romaıılarııım Diiııyasmda Fert ve Top/ımı Alıl!tkı sela, "kızlara okuma yazma öğretilmesi gerekli midir değil midir" meselesinin ciddi olarak tartışıldığı bir ortamda bu konuyu geride bırakarak "ne şekilde eğitim vermeli" ve "neleri okutmalı" sorularına cevap aramıştır. Kızların yabancı dil öğrenmeleri meselesi devrinde kabul görmediği halde Ahmet Mithat, "ideal kadın''ı temsil eden kahramanlarına Fransızca öğretmiştir. ~ Yalnız en son romanı "Jön Türk'' de kızların yabancı dil öğrenmesi meselesinde bir tavır değişikliğine gider. Ahmet Mithat Efendi'nin ideal kadın tiplemesinin modeli olan Fatma Aliye Hanım, kültürü, bilgisiyle olduğu kadar Fransızca bilgisiyle de üstün bir kadın örneğidir. Fakat bu modelin toplumsaliaşması her zaman olumlu sonuçlar doğurmamaktadır. Yabancı dil, yabancı kültürü beraberinde getirmekte, kadının maruz kaldığı kültür dejenerasyonu erkekte olduğundan çok daha ağır kişisel, ailesel ve toplumsal sorunlara sebep olmaktadır. Jön Türk romanında Ceylan, gerek eğitimi gerek zekası itibarıyla devrinin erkeklerinden ileridedir. Çok şey okumuş, yabancı dil öğrenmiş popüler ilimierin hepsini şöyle ya da böyle tanımıştır. Ahmet Mithat Efendi Ceylan' ın kültürel ve zihinsel donanımlarının çağdaşı olan erkekleri gölgede bırakacak kuvvette olduğunun defalarca altını çizer. Bu vasıflar bir erkek için idealdir. Eserin idealize edilen kahramanı Nurullah da aynı donanıma sahiptir; fakat yazık ki, erkek için büyük bir avantaj olan söz konusu eğitim modeli, kadını sadece felakete sürüklemiştir. Zira Ceylan, Osmanlı kadınının konumuna ve sınırlarına dayanamamakta, Avrupalı hemcinslerinin konumunda olmayı arzulamaktadır. Hatta daha marjinal bir çizgiye, feminizme kaymaktadır ki, söz konusu düşünce tarzı, o çağda Avrupa'da bile kabul görmemektedir. Kültürel yabancılaşmanın bu boyutu bir Osmarılı kadını için cinnet demektir, nitekim Ceylan'ın da akıbeti cinnet ve intihar olmuştur. Ceylan' ı bu noktaya getiren ilk aşama yabancı dil öğrenmesi ve yabancı mürebbiyelerdir. Ceylan' ı yakından tanıyana kadar kadının eğitiminde en ileri noktalara varmasını hayal eden Nurullah burada duraklarnıştır. İdeal Osmanlı kadınının profili nasıl olmalıdır? "-İdealin yani hayalinde tasavvur eylediğin kız nasıl olacak bakalım? Mutlaka efkar-ı atika içinde uyuşmuş kalmış çüriiklerden birisi olmayacak değil mi? -Ha, bak sana fikrimin doğrusunu söyleyeyim. Öyie ejkar-ı cedide içinde zıp diye sivri/ip firlamış olanını da tahayyül etmiyorum

16 İlim ve Fennin Reis-i Miiteftkkiri Ahmet Midhat Efendi -Orta hal/i bir şey ha? -Gerek terbiye-yi medeniyece ve gerek maişet-i beldece orta ha/li bir şey. " -Anladım anladım. Şöyle okumuş yazmış olsun biraz da müzikaya aşina bulunsun. Ejkar-ı atikadan çıkmış ise de ejkar-ı cedideye henüz girmemiş bulumım. Biraz da Fransızca bilsin değil mi? -Buna yakın bir şey hatta Fransızca'yı tarh ve tenzileder isen isabet etmiş olursım." (Jön Türk: 74) Ahmet Mithat Efendi için Ceylan'ın ahlakı ve hateker tarzı kadın olması sebebiyle kabul edilemez bulunmuştur. Oysa, aynı davranışlat genç bir erkeğin hayatının olmazsa olmaz deneyirnleridir. Deneyerek ve yaşayatak yetişme prensibi kadınlat için hiçbir şekilde kabul edilmediğinden bir erkek gibi yetişen Ceylan, iflah olmaz toplum dışı bir vatlıktır. Ceylan'ın sık sık "serbaz", "işvebaz", "iffetsiz", "cür' eclci.r" sıfarlatıyla tanımlanmasına ve mahkum edilmesine katşılık, onunla aynı vasıflan taşıyan ideal erkek, sadece tecrübeli, pişkin ve olgun olatak tanımlanır. Cinsi ahlak ve namus sadece kadınlatı koruma altına almış gibidir. Erkekler için yuva yıkrnarnak ve bir de genel toplum huzurunu bozmamak, yani "katda yürüyüp de izini belli etmemek'' yeterlidir. "Karda yürüyüp de izini belli etmemek erkeklere bile müyesser olmadığı halde kadınlara mı müyesser olur? Acaba muhadderat-ı pak damenimiz bu ahvale vakıf mıdırlar? Değil iseler vukufta pek ziyade teahhur etmiş sayılırlaı: Onlar matmah-ı enzar-ı rica/dir/er. Her hal ve tavır/arına dikkat olunur. Bakışlarından ayak atışlarından manalar istihraç olunur. Bu manaların bazıları gönül eğlendirmekten başka hiç bir daiyede bulunmayan beyefendileri hoş/andırır/ar ise de teehhül hevesinde olanları ürkütür/er korkuturlar. Kendilerini bir bela imiş gibi telakki ederek o belayı göze ıddırrnakta cesaretlerini kırarlar." (Jön Türk: 75) Bu görüşe göre, erkek eğitiminin temel prensibi olan rüştünü ispat ettikten sonra hayata atılıp hür iradesi ve aklıyla hayatını yönlendirecek kapasiteye ulaşmak fikri kadın söz konusu olduğunda ciddi bir handikaptır. Kadın Eğitimi Tanzimat'tan itibaten hız kazanan reformist hatekerler kadın eğitimi meselesini de ele almıştır. Geleneksel değerler içinde kadın ve genç kız eğitimi hassas bir noktadır. Kadının ahlaki dejenerasyonunun toplum ve ailedeağır yatalat açacağı düşünüldüğünden bu konudaki yenilikçi hatekerler daima ihtiyarla karşılanmıştır.

17 . -~ '-. '- rl0 /~' ~,-. J~-if\~:j'... u ~~.~ıg'j\:..e) -;--,\-'!..jl'.:;:: Ahmet Midhat Efeııdi'nin Rommılarmııı Dünyasmda Fert ve Toplum Ahilıkı. ~)c Ahmet Mithat Efendi "hace-yi evvel" sıfatıyla eğitimin bütün unsurlarıyla yakından ilgilendiği gibi genç kız terbiyesiyle ilgili meseleleri de daima göz önünde bulundurmuştur.,';))" ',.. l \{:" Geleneksel Osmanlı toplumunda kadının neyi ne kadar bilmesi gerektiği düşünülmüş, kadının ev işleri ve ona yetecek kadar bir din bilgisinden başka bilgiye ihtiyaç duymayacağı ortak görüş haline gelmiştir. Ancak, zamanla,, bilhassa Sultan II Abdulhamid dönemi ile başlayan o kitle eğitim seferberliği ile genç kızlar için örgün eğitim irnlclnı da yaygınlaşmaya başlamıştır. 'Zira terbiye-yi nisvan hakkında bugün bizce taammuma yaklaşmış olan fikir ve gayret bundan otuz sene mukaddem bu kadar umumi değildi. Kızların yazıp okumaları onların mesturiyet ve mahcubiyete mecbur olmaları kaziyesiyle henüz tevfik edi/emiyor idi. ''Dostıma name mi yazacak?" itirazı henüz pek kuvvetli olup, buna mukabil "hayır kocasına mektup yazacak" sözü bir zaaf ı miskineden kurtanlamıyor idi." (Jön Türk: 75) Jön Türk'de Gazanfer Bey'in şahsında kadın eğitimi ile ilgili geleneksel değerlerin sorgulandığı görülür. Erkan-ı harpten Gazanfer Bey kadının tahsilini erkeğe meydan okuma gibi değerlendirir. "Ezkiya-yı erkan-ı harpten olmasıyla beraber Gazanfer Bey'in dahi talim-i binat gayretini beğenemeyenlerden olmasına isterseniz taaccüp ediniz. Bey Her halde kızlara dinlerini mezheplerini adab-ı İslamiye ve insaniyelerini öğretmek lüzumuna kanaat/e beraber, öyle eline kalemi aldığı gibi karşısındaki erkekleri durduracak mertebelerde talim-i nisvanı bir türlü zihnine sığdıramıyor idi." (Jön Türk: 5) Fakat, zaman içinde okuma yazması olmayan eşinin ihtiyaç duyduğunda bir mektupla halini anlatmaktan acziyeti, Gazanfer Beyi derinden düşündürür. Nihayet Allah huzurunda yemin ve ahd eder ki, kızını okur yazar yetiştirecektir. Sırf bu sebeple kızın adını '~diye" koyar. Kadının tahsilinin yadırganmasından kaynaklanan bir alışkanlıkladır ki, Ahmet Mithat Efendi, belli sahalarda yetkinliği olan kadınları hep aynı sözlerle tasvir eder:" Fa tma Aliye Hanım'ın Fransızeast olur olmaz erkeğin bile konuşamayacağı kadar", "Ferdane'nin okuması, bilgisi olur olmaz erkeğe bile nasip değil' (Vtıh) "Neofori'nin tahsi/işöyle benim diyen erkeğin bile ulaşamayacağı cinsten... " (Ahmet Metin ve Şirzat) vs. 239

18 İ/im ve Fennin Reis~i Miitefekkiri Almıet Midlıat Efendi Dönemin, okuyup yetişmiş ideal Osmanlı kadını prototipi Ahmet Cevdet Paşa' nın kızı Fa tma Aliye Hanım' dır. İlk kadın yazar sıfatını taşıyan ve Avrupa basınının dahi dikkatini çeken FatmaAliye Hanım, okullarda eğitim görerek değil, özel derslerle ve bir de devrinin önemli kültür merkezlerinden biri olan babası Ahmet Cevdet Paşa konağının sunduğu ilim ortamında kendi heves ve gayretiyle yetişmiştir. Ahmet Mithat Efendi, öğrencisi ve manevi kızı Fatma Aliye Hanım için hazırladığı monogrande bizzat FatmaAliye Hanım'ın mektupları vasıtasıyla ideal bir Osmanlı kadınının yetişme serüvenini anlatır. Monogrande ayrıntılarıyla anlatıldığı üzere Fatma Aliye Hanım' a sadece bazal bir eğitim verilmiştir. Fatma Hanım eğitimini daha çok elverişli bir ortamın sunduğu tesadüflere, bir de kendi içinden gelen kuvvetli arzu veazme borçludur. Ahmet Cevdet Paşa, uzun yıllar sonra Ahmet Mithat Efendi'ye, kızına düzenli bir tahsil yaptırmış olsaydı sonucun çok daha parlak olacağını itiraf etmiştir. Ağabeyi Sedat Bey' e tanınan düzenli eğitim Fatma Hanım' a sunulmamıştır. Osmanlı yüksek tabakasında FatmaAliye Hanım modelinde olduğu gibi kadın eğitimi özel derslerle ve belli bir sahada sınırlı tutularak verilmiştir. Halbuki aynı yıllarda Avrupa 'da kadın ve erkeğe eşit eğitim hakları sunulmaktadır. "Zira elyevm Avrupa'da evlad-ı inasın dahi evlad-ı zekur gibi talim ve terbiyeleri için maarif -i ibtidaiyeden maarif-i intihaiye kadar müessesat-ı tedrisiyenin kafesi ikmal edilmiş ve kadınlara da tabib ve avukat vs dip/omaları verilrneğe başlamış olduğıt halde... " (Fatma Aliye Hanım Yahut Bir Muharrire-i Osmaninin Neş'eti: 6) Ahmet Mithat Efendi, Osmanlı toplumunda kadının cahil kalmasına sebep olan diğer bir önemli faktörün ağır, belagacli ve süse boğulmuş yazı dili olduğu düşüncesindedir. XIX. yüzyılın sonlarına doğru İstanbul'da kızlar arasında okur yazarjik oranı hızla yükselmekte fakat okur-yazar olma seviyesinde kalmaktadırlar. İlmi sahada ilerlemek şöyle dursun, büyük çoğunluğu dünya görüşü kazandıracak, ufuklarım açacak kadar da bilgi kazanamazlar. Zira Osmanlıca her hangi bir ilmi eseri okuyup anlayabilmek bayağı ihtisas isteyen iştir. Ahmet Mithat Efendi'nin dikkatini bu noktaya çeken FatmaAliye Hanım olmuştur. Bir mektubunda, kendini yetiştirmede karşılaştığı.en büyük zorluğun yazı dilinin belagad olduğunu yazmıştır. Sırf bu sebeple Fransızca kitapların her seviyede okuyucuya hitap eden dilini daha eğitici bulduğunu ifade etmiştir. (Fatma Aliye Hanım Yahut Bir Muharrire-i Osmaninin Neş'eti: 19)

19 - -~ '-.-.,.-~:\,~ \... "---~~-(:\~C'\\..., -~~ ı,..--.v-~ - ~ F GY _:_w_?: CY_ı\--.9 ( '1" C...J' Alımet Midlıiıt Ejeııdi'ııiu Romaıılarmm Diiıı)'ftsmda Fert ve Toplum Ahlôkı -~(ğ~. - Ahmet Mithat Efendi de zaten üzerinde durduğu "sade lisan" meselesini kadın eğitimi vesilesiyle bir kez daha gündeme getirmiş, bu hususta makaleler kaleme almıştır. Kadının düşünce dünyasını daraltan bir faktör ilmi llsanın ağırlığı ise bir diğeri edebi eserlerin bile aileler tarafından sıkı bir takibe uğramasıdır. En sevilen edebi tür olan "roman " o yıllarda sadece Osmanlı top1umunda değil, Avrupa'da bile kadın ve kızlar için okunınası sakıncalı görülen bir şeydir. Üst sınıf Avrupa aileleri kızlarının roman okumasını, "kadınlarda 'histeri' hastalığına sebep olur" kaygısıyla istemezler. Elir Osmanlı aileleri de kızların roman okumalarını hoş görmez. Zira, romanlar kızların ahlakını bozacak fena şeyler aşılar diye endişe duymaktadırlar. Ahmet Mithat Efendi, romana karşı duyulan bu tepkiye, bu infiale karşı mücadele eder. Zira, romanı yasaklamak onun gizlice okunmasına engel olamamaktadır, üstelik de bu yasağın manası yoktur. İyi seçilmiş bir roman bir genç kız için en iyi bir hayat dersi olabilir. "Malumdur ki alafrangada kızlara roman akutmak memnudur. Bu memnuiyetin hükmünü kızlara heva ve heves ne olduğuna dair misaller göstermernek kaziyesi olacak ise de memnuiyet-i mezkureden hiçbir memleketçe fevaid-i muntazıra istihsal olunamamaktadır. Zira bu hal-i memnuiyet bilakis kızların romanlar için daha ziyade hırs ve inhimaklerini mucip' olduğundan meydan-ı tedavülde gezen romanları kamilen okumağa kızlar yol bulduktan ma'da meydan-ı tedavülde kadınlar hatta erkekler için bile memnu olan bir takım kütüb-i muzırayı da ele geçirip tamamiyyen hırs ve h_evesle o kurlar. " (Karnaval: 51) Ahmet Mithat Efendi'ye göre, el altından gizlice edinilen çoğu uygunsuz ve değersiz romanlar yerine, ailenin de izniyle seçilen edebi değeri yüksek, hayat ve ibret dersleriyle dolu bir roman, sırasında en iyi bir okul niteliğindedir. Ahmet Mithat Efendi'nin ahlak anlayışında, dönemin etkin görüşü pozitivizmin etkisiyle, hayatı bizzat yaşayarak, tecrübe ederek tanımak görüşü hakimdir. Osmanlı kadınları için hayatın maceralarına atılıp doğrulardan ve yanlışlardan ibret alma gibi tecrübeler kabul edilemez olduğurıa göre kızlara hayat için gerekli dersleri kim verebilir? Tabii ki realist hayat hikayeleriyle dolu faydalı romanlar. Romanlarında- idealize edilen uyanık ve zeki hanımlar romanlar sayesinde hayatı tanırlar. Dürdane Hanım romanında Aliye, l&h'da Ferdane, Karnava!da.. )-?.' '. ~ -,-,; ' ),' },-1rt_ \._-" r:

20 İli m ve Femıin Reis-i Mıltefekkiri Almzet Midhat Efendi Madam Arslangözyan, Müşahedat'ta Siranuş, hep romanlar sayesinde hayatın ttizaklarını öğrenirler. Gerçekten değerli ve iyi niyetli bir erkekle usta çapkınları birbirinden ayırır, saf kızlar gibi kandırılmazlar. "... Roman okumuş idi demedik mi ya? Hem de pekçok roman okumuş idi. Okuduk/arım da bir dikkat-i mahsusa ile okumuş idi. Her birinden kendi felsefesince bir netice-i ibret istintaç ve istihsal ederek okumuş idi. Artık böyle bir kızın kolay kolay kanıp emniyet edebilmesi kabil mi olur?" (Müşahedat: ı 07) FatmaAliye Hanım da Ahmet Mithat Efendi'ye yazdığı mektubunda roman okuyarak aşk- fl.ört meselelerine heves etmek şöyle dursun, evlilik fikrinden bile uzaklaştığını söyler. Buna karşın, okumayan kızlar bilgisiz, saf ve tecrübesiz olduklarından ailelerinin korumasından bir an mahrum kalsalar hatalara düşer, karşılarına çıkan fırsat avcılarına mağlup olurlar. Zira kulaktan do lma hurafelerle ve masallarla yetişmişlerdir. "Koca karı masallarında ve eski romanlarda aşıklar o suret-i sajiyanede tasvir olunurlar ki sevdazedeganı o nazarla telakki eden masumat-ı nisvan diğer cihetten nice hune-i melainin ne kadar ev yıktık/arından haberdar bile olmazlar. Her gördükleri erkeği _va peri padişahının oğlu yahut Aşık Garip zannederler... Ahval-i beşeriyenin iyisini de fenasını da romanlar şerh eder/e;: Romanları okuyanlar pek çok felaketler işitmiş her birinden i b ret almış olurlar." (Müşahedat: 2 ı 5-2 ı 6) Çocuk Eğitimi Ahmet Mithat Efendi çocuk egıtımıne daima önem vermıştır. Hace-yi Evvel'den itibaren Terbiye/i Çocuk, Çocuk Melekat-ı Uzviye ve Ruhiyesi, Ana Babanın Çocuk Üzerindeki Hukuk ve Vezaifi ve Peder Olmak Sanatı gibi çocuk eğitimjne dair yazdığı kitaplar haricinde romanlarında da çocuk eğitimi meselesiyle yakından ilgilenrniştir. Fatma Aliye Hanım monografisi kadın eğitimi meselesi için olduğu kadar çocuk eğitimi için de ilginç yaklaşımlar içeren bir çalışmadır. Ahmet Mithat Efendi, çağı aşan bir harika olarak kabul ettiği Fatma Aliye Hanım'ın monografisini bir psikoloji ve pedagoji kitabı olarak takdim eder. Bu eser bir Fatma Aliye olmak hevesincieki kızlarla bir FatmaAliye yetiştirmek isteyen babalara model teşkil etsin diye kaleme alınmıştır. (Fatma Aliye Hanım Yahut Bir Muharrire-i Osmaninin Neş'eti:ı09)

21 Alnnet Jvfidbat Efoııdi'ııiıı Rommılamıııı DiiııyflSmda Fert ve Toplum Abiiıkı Ahmet Cevdet Paşa konağında çocuk eğitimi, diğer üst sınıf Osmanlı ailelerinde de görüldüğü gibi, ebeveyn tarafından değil, bu işle görevlendirilmiş dadı ve mürebbiyeler tarafından yürütülmektedir. Bu nedenle Aliye Hanım'ın erken çocukluk hamalarında ebeveyni değil, halayıkları vardır. Zira yüksek zümreye ait Osmanlı konaklarında kadınlar konağın idaresiyle meşguldür. Çocuk bakımı konak sahibesi oları hanımların asli işi kabul edilmez. Burada Ahmet Mithat, fa- ~ kir aile kadınlarının ve çocuklarının bir bakıma daha şanslı sayılabileceğini ifade eder. Çocuğunu kuc.ağında dolaştırmak, ninni söylemek, emzirmek ve eğitimiyle bizzat meşgul olmak orta halli ailelerin harcıdır. Zengin ailelerde yaygın davranış, annenin ancak günün belirli zamanlarında çocuğurıu görebilmesidir. ' :.. hademat-ı mezkureyi çocuğun hizmetine müvekkil olanlar ifa ederek gayeti yavrucuğun keyfi yerinde olup gül benzi handan, güzel gözleri lem'an olduğu zamanlar validesinin dahi hali vakti müsait ise mahsul-i Jevaidini görsün, sevsin, öpsün, koklasın safolansın diye validesinin ağuşuna isa! ederler. Ve valideler dahi ciğer paresini ancak bu zamanlar görebilir/er': (Fatma Aliye Hanım Ytıhut Bir Muharrire-i Osmaninin Neş'eti:I9) Babaların çocuklarına ayırabildiği zaman daha da sınırlıdır. Çocuğurıun terbiyesiyle bizzat meşgul olabilen orta halli ailelerde bile çocuk eğitimi babanın asli görevi kabul edilemez. Fatma Aliye Hanım örneğinde ise Cevdet Paşa "küla-yı feham-ı Devlet-i Aliye'den olmaktan fazla bir de rical-i ilmiye ve edebiyeden " olmasıyla zaten çok sınırlı olan boş vaktini çocuğuna ayıramaz. Ona böyle bir ihtiyacı duyuracak gelenek de oluşmuş değildir. Sonuçta, kızının yeteneklerini Fatma Aliye'nin evliliğinin onurıcu yılında kaleme aldığı "Volonte" tercümesi sayesinde keşfetıniştir. Cevdet Paşayı kızından bu derece habersiz kılan faktörlerin birisi Paşa'nın yoğun tempolu işi ise diğeri de konaklarda adet olan hiyerarşi ve muaşeret usulüdür. Çocuklar babalardan uzak büyütülür. Belli vesilelerle ve babanın belirlediği bir zamanda huzura getirilirler. Erkek çocuklarının eğitim aşamaları babaya rapor edilir ama kızlar için düzenli bir eğitim ve meslek edindirmek gibi bir beklenti yoktur. Genç kızların ayrı dünyası ve hele evlilik baba kız ilişkisini biraz daha resmileştirir. FatmaAliye Hanım'ın sürpriz yükselişinin Cevdet Paşa'yı şaşırtıp sarstığı, çocuk eğitimi konusunda bir kez dahadüşündürdüğü Ahmet Mithat Efendiye itiraflarından anlaşılmaktadır. Osmanlı yüksek zümresinin çocuk eğitiminde yaşadığı bir diğer sorun, anababa ilgisinden ve eğitiminden mahrum kalan bu çocukların nasıl bir mürebbiyeye teslim edileceğidir. İstanbul'da elit zümre, çoğu Fransız olan yabancı mü-,-- -. f,-e~;0_.., ~0--,- -c::, \LL 24:; '\::_ll''-'' 'rc; ;ı

22 İli m ve Fennin Reis-i Miitefekkiri Ahmet Midlıat Efendi rebbiyelere rağbet etmektedir. Yabancı mürebbiyeler çocuklara küçük yaşta işlek bir lisan kazandırırlar. Gerçekten dip lo malı ve işinin ehli olan Avrupalı eğitimciler ise modern metotlarla iyi bir eğitim sunarlar. ':Avrupa'nın enstitütris denilen muallimeleri ne kadar müstait olurlar. Çocukların damarına girmeği ne güzel bilirler. Bunlar "eti benim kemikleri babası ve anasının" diye terbiye-i eifali deruhte etmezler. Ders zamanım çocuklara bir işkence edip bırakmazlar. Belki çocuklara hem kendilerini, hem tahsi/i sevdirerek, muayyen olan zamanlarda dahi çocuklaıla oynayarak hiç bir zaman yanlarından ayırmazlar." (Bahtiyarlık: ı 06) Buna karşın, klasik Osmanlı eğitimin disiplin anlayışı sert ve kuralcıdır. "... hergün çocukların iki saat kadar zamanı Türkçe ve Arapça tedris edecek olan hoca efendiye mahsus olmakla, hoca efendinin düşman üzerine kılıç salfareasma değnek saliayarak çocukları tehdid ve ihafesi bunları kendisinden ne kadar soğutursa, muallime Madam Terniye'nin nazikane ve muhibbane muameleleri çocukları kendisine o nispette ısındırarak gerek Mansur Bey, gerek Nusret Hanım hoca efendinin yanına sanki asılmağa giden mahkum yahut, 'e ma turin"in ila/ini yapmağa giden softa gibi gittikleri halde Madam Terniye'nin yanma bilakis bir dost, bir penah nezdine giden biçareler gibi sığınırlardı." (Bahtiyarlık: ı 06) Çocuklara iki farklı yaklaşırnın neticesi de farklı olur. Mansur ve Nusret üç yıllık bir eğitimle Fransızcalarını bir hayli ilerlettikleri ve Avrupa kültürüne dair pek çok şey öğrendikleri halde, klasik eğitimle istenilen mesafeyi bir türlü alamaz, dini ve milli eserleri anlayamazlar. "Fransızca cihetinde adeta bir Fransız çocuğu kadar behrement oldukları halde maarif-i milliyemizce henüz risale-yi ahl!tkı okuyup anlayamamak menzilesinde kaldığından hele Madam Terniye bunların zihinlerini kendi istediği yola bir güzelce sevketmiş olduğundan çocuklar risaleyi ahl!tkı ellerine alarak "Bu ne? Dahi sirkat bir kimsenin eşyasını çalmak demektir ne demek" diye istihzalara başlamışlardı. " (Bahtiyarlık: 113) Burada bir meselenin daha altı çizilmiş olur. Yabancı mürebbiyeler elinde yetişen çocuklar kendi kültürlerine, dinlerine ve geleneklerine yabancılaşmış olmaktadırlar. Ahmet Metin ve Şirzalta Neofari, ]iin Türk romanında Ceylan tipiyle nihai noktasına varan yabancılaşma ve yozlaşmanın eri kalıcı temelleri küçük yaşta verilen yabancı eğitimi ile atılır.

23 ~ '- ((":\ -~ ~- -. J~&~(:':i -'-J ~~-J.~a. -~. \\,9. ' '\~.i~ Alımet Midlıat Eftndi'niıı Romaıılarmm Dünyasmda Fert ve Toplum Alıl!i!u -G:;:.,.l"",, );'.~) (»!\ -~ Çocukların kendi toplumlarıyla kopuk, hatta kavgalı olmasına sebep olan ' yabancı eğitimcilerle ilgili bir diğer hata, onları seçen ailelerin meseleyi sadece yabancı dil eğitimi cephesiyle görmeleridir. Asıl mesleği öğretmenlik olmayan ve çoğu kez Avrupa'da maceradan maceraya koşarak yıpranan insanlar olan mürebbiyeler, çocukları Ceylan örneğinde görüldüğü gibi manen ve ruhen dejenere ederler. "Dost/ara nasihat ederim ki, hanelerine muallime alacakları zaman Fransa maarif nezaretinin mudl!imeliğe mahsus olan şahadetnamesini arasınlar, hatta böyle bir şahadetname ibraz olunduğu zaman bile sahte bir şey olmasından emin olmak için Frama komülatosuna müracaat külfetinden kaçınmasın/ar. 1/eo illa muallime diye eski kokot yahut mütekait bir aktrisi hanelerine almak ihtimali hiç de istib'ad olunmaz" (Mesai!-i Mulaka: 150) Yüksek zümre çocuklarını bekleyen bir diğer mesele, dadılar, mürebbiyeler ve hizmetçiler elinde büyüyen çocukların şımarık, sorumsuz ve bencil insanlar olarak yetişmeleri ve hayatın zorluklarına karşı hazırlıksız olmalarıdır. Bu tip çocuklar iki kategoride ele anınır. Birincisi, toplum genelinde azınlık olan alafranga zümreye mensup olanlar ki, bunlar küçük yaşta yabancı eğitim alan ve ana babaları tarımdan bir yabancı mürebbiyeye kayıtsız şartsız teslim ediliveren, kendi toplum değerleriyle uyuşamayan çocuklar ve gençlerdir; di$er grup ise geleneksel ve muhafazakar ailelerin aşırı ihtimarrıla nazlı yetişmiş evlaclarıdır. Bu tip gençler, alafranga zümre gibi düşük ahlaklı ve dejenere değildir ama iş bilmez, cahil, nazlı ve tembeldir. "Tamam işte bu kadar cahil kalmak için dahi öyle anasının babasının bir taneciği olmak ve atsız, arabasız, lalasız dışan çıkmamak lazım gelir ya! Eviadım yorulmasın üzülmesin denildiği için pek çok çocuklar cahil kalır ya!" (Vah:61) Böyle yetişen gençler dünyada rahat ve eğlenceden başka şey tanımaz, çalışmaya ve disipline gelemez. Pek çoğu babalarının konumu sayesinde "Kalem''lere yerleşse de mesai disiplinine riayet edemez, devamsız ve tembel memurlar olarak kalırlar. Bu sebeple, sıkı bir disiplinle yetişseler yüksek başarılara ulaşacak yetenekli gençler bile ana babaların aşırı korumacı tavrı yüzünden atıl kalırlar. "Bizde valideler çocuklarını henüz gözleri önünden ayıramazlar. Öyle beş altı yaşında yavrucaklanm değil a, daha büyüklerini de Öyle kolay kolay gözleri önünden ayıramazlar. İkmal-i tahsil için Avrupa mekteplerine gönderilme/eri lazım gelen kocaman delikanlı/an, şakirdandan birçoklarını mahza validelerin şefkatleri bu nimetten mahrıtm bırakır." (Vtıh:62). \..

24 ~ İlim ve Fennin Reis-i.Miitefel<kiri Alımet Midlıat Efeııdi Bu tarz eğitim hatalarma rağmen, Osmanlı ailesi mazbut, akraba ve aile bağları kuvvetli, çocuk sahibi olmaya ve onları yetiştirmeye son derece değer veren rabıtalı bir yapıya sahiptir. Gelenekler, dini ve manevi değerler bu kuvvetli ve mazbut yapı içinde hassasiyetle muhafaza edilir. Avrupaileşmenin uç noktasında bulunan "alafranga'' zihniyet ise Osmanlı toplumu için bir azınlık zihniyetidir. Bu tip ailelerde dahi Avrupa'da sıkça görülen parçalanmalara, çözülmelere pek rastlanmaz. Fanatik denecek seviyede Avrupa hayranı olan Felatun Bey (Felatım Bey'le Rakım Efendi) ve Zekai (Karnaval) dahi babalarının otoritesine teslim olmuş, ailelerinden kopmamış gençlerdir. Zekai' nin babasının karşısında söz söyleyemediği, bazı aşırı davranışlarını babasından korkarak gizlediği, Felatun'un hiç sevmediği memuriyeti ancak babasının ölümünden sonra terkettiği görülür ki, bu ailevf otoriteye bağlılık demektir. Avrupa'da ise durum çok farklıdır. Akraba ve aile ilişkilerinin son derece çözüldüğü Paris'te çocukların önemli bir kısmı gayr-i meşru olarak dünyaya gelir. Ahmet Mithat bir kaç eserinde bunu vurgulayarak Paris nüfusunun üçte birini gayr-ı meşru çocukların oluşturduğunu söyler. Bu çocuklar aile nedir bilerneden yetişirler. Nesilden nesile aktarılan kültürel değerler bu şekilde yok olmağa yüz tutar. Aile huzuru genişleyerek toplum huzurunu oluşturduğuna göre aile yapısı dağılmış toplumlarda huzur ve mutlulıık yok olmağa yüz tutmuş demektir. "Mesken denilen şey insanın tek başına yapyalnız ikameti için olursa onun mahpesten pek az farkı olur. Meskendeki bahtiyarlık evlad ü ıyal ile hasıldır. Halbuki Paris'te vuku bulan tevellüdat-ı yevmiyenin tamam yüzde otuz üçü evlad-ı gayr-ı meşruadan olduğunu her Pazartesi günü devair-i belediyeden gazetelere tebliğ olunan tevellüdat ve vejiyat ve ahval-i umumiye-i sıhhiye istatistikleri mevki-i sübuta koymaktadır/ar. Bundan istidlal ile diyelim ki, işte içinde bahtiyarlık aradığımız memieketin bir sülüs nüfusu validiyet ve mevludiyet bahtiyarlığından mahrum biçaregandır."(okay, 1989: 242) Avrupa'lı ailelerin çocuk yetiştirme usulü de Ahmet Mithat Efendi'ye göre yadırganacak şeydir. Bilhassa Paris'te, ailelerin büyük çoğunluğu çocuklarını şehir dışında sütannderin yanında büyütürler. Bebeklik çağını böyle geçiren çocuklar daha sonraki yıllarda bakımevlerinde (pansiyon) ve yarılı okullarda yetişirler. Bu usul orta sınıf ve dar gelirli sınıf için de geçerlidir. Zira böyle ailelerde kadın da çalışmak mecburiyetindedir. Bu uygulama ve "çalışan kadın'' sınıfının aileye ve çocuğa yansıyan problemleri Osmanlı toplumu için çok garip görünmektedir.

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Türk toplumlarında ilk kez medrese denen eğitim

Detaylı

MehMet Kaan Çalen, 07.04.1981 tarihinde Edirne nin Keşan ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Keşan da tamamladı. 2004 yılında Trakya

MehMet Kaan Çalen, 07.04.1981 tarihinde Edirne nin Keşan ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Keşan da tamamladı. 2004 yılında Trakya ÖTÜKEN MehMet Kaan Çalen, 07.04.1981 tarihinde Edirne nin Keşan ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Keşan da tamamladı. 2004 yılında Trakya Üniversitesi, Tarih Bölümü nden mezun oldu. 2008 yılında

Detaylı

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : 00004003 Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim

Detaylı

TLL Uygulama. Aşağıdaki seçeneklerin hangisinde Hüseyin Rahmi Gürpınar a ilişkin bilgi doğru değildir?

TLL Uygulama. Aşağıdaki seçeneklerin hangisinde Hüseyin Rahmi Gürpınar a ilişkin bilgi doğru değildir? TLL1004 4. Uygulama 38. Aşağıdakilerden hangisinin türü ötekilerden farklıdır? D. Ötelerin Çocuğu Aşağıdaki seçeneklerin hangisinde Hüseyin Rahmi Gürpınar a ilişkin bilgi doğru değildir? E) Tekniği kusursuz

Detaylı

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar Ahlâk Kavramı Yrd. Doç. Dr. Rıza DEMİR İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İnsan Yönetimine Etik Yaklaşım Dersi Etik Türleri Mesleki Etik Türleri 2017 Ruhumu kudret altında tutan Allah'a yemin ederim

Detaylı

TEMEİ, ESER II II II

TEMEİ, ESER II II II 1000 TEMEİ, ESER II II II v r 6n ıztj BEHÇET K E M A L Ç A Ğ L A R MALAZGİRT ZAFERİNDEN İSTANBUL FETHİNE (Dört destan) BİRİNCİ BASILIŞ DEVLET KİTAPLARI MİLLİ EĞİTİM BASIMEVİ _ İSTANBUL 1971 1000 TEM EL

Detaylı

İBRAHİM ŞİNASİ 1826-1871

İBRAHİM ŞİNASİ 1826-1871 İBRAHİM ŞİNASİ 1826-1871 Hayatı ve Edebi Kişiliği İbrahim Şinasi 5 Ağustos 1826 da İstanbulda doğdu. 13 Eylül 1871 de aynı kentte öldü. Topçu yüzbaşısı olan babası Mehmed Ağa 1829 da Osmanlı Rus savaşı

Detaylı

Hazırlayan: «Benim ayrı odam olduğu gibi, yazı masam, kitap dolabım bile var idi.» Fatma ALİYE. Enes PALA

Hazırlayan: «Benim ayrı odam olduğu gibi, yazı masam, kitap dolabım bile var idi.» Fatma ALİYE. Enes PALA Hazırlayan: «Benim ayrı odam olduğu gibi, yazı masam, kitap dolabım bile var idi.» Fatma ALİYE Enes PALA Tam adı Fatma Aliye Topuz dur. 1862 yılında İstanbul da doğmuştur. Ahmet Cevdet Paşa nın kızıdır.

Detaylı

Sevgili dostum, Can dostum,

Sevgili dostum, Can dostum, Sevgili dostum, Her insanı hayatta tek ve yegâne yapan bir öz benliği, insanın kendine has bir kişiliği vardır. Buna edebiyatımızda, günlük yaşantımızda ve dini inançlarımızda çeşitli adlar vermişlerdir.

Detaylı

Gençler, "İrade, Erdem ve Hürriyet" Temasıyla Buluştu

Gençler, İrade, Erdem ve Hürriyet Temasıyla Buluştu Gençler, "İrade, Erdem ve Hürriyet" Temasıyla Buluştu Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, "İnsana düşen, iradesini kontrol altında tutarak, onu her daim iyilik ile erdem yolunda kullanmaktır. Diyanet İşleri

Detaylı

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine "asif philosopy/mış gibi felsefe" deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar var"mış gibi" hareket edeceksin.

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine asif philosopy/mış gibi felsefe deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar varmış gibi hareket edeceksin. Diğer yazımızda belirttiğimiz gibi İmmaunel Kant ahlak delili ile Allah'a ulaşmak değil bilakis O'ndan uzaklaşmak istiyor. Ne yazık ki birçok felsefeci ve hatta ilahiyatçı Allah'ın varlığının delilleri

Detaylı

Türk Kadın Romancımız Fatma Aliye Hanım

Türk Kadın Romancımız Fatma Aliye Hanım On5yirmi5.com Türk Kadın Romancımız Fatma Aliye Hanım Fatma Aliye Hanım, İlk Türk kadın romancımızdır. Yayın Tarihi : 13 Temmuz 2011 Çarşamba (oluşturma : 2/22/2017) Fatma Aliye Topuz İlk Türk kadın romancı

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : KELAM TARİHİ Ders No : 0070040093 Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim

Detaylı

Kültür Nedir? Dil - Kültür İlişkisi

Kültür Nedir? Dil - Kültür İlişkisi Dil - Kültür İlişkisi Kültür Nedir? 2 Bir milletin fertlerini ortak bir çatı altında toplayan maddi ve manevi değerler bütünüdür. Örf, âdet, gelenek ve inançlar kültürün manevi kısmına; giyim kuşam, yemek,

Detaylı

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Yusuf Yeşilkaya www.yusufyesilkaya.com yusufyesilkaya@gmail.com 26 Mayıs 1904 tarihinde İstanbul Çemberlitaş ta dünyaya gelen Necip Fazıl, hem kültürlü hem de varlıklı bir ailenin çocuğudur. Dört-beş yaşında

Detaylı

10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK

10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK 10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK İnsanoğlu yaşam boyu farklı gelişme dönemleri yaşar. Çocukları daha iyi tanımak için onların içinde bulundukları gelişme döneminin özelliklerinin bilinmesi aileyi rahatlatır,

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR?

NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR? Asiye Türkan NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR? İNSAN NEDEN EVLENİR? İlim ilim bilmektir İlim kendin bilmektir Sen kendini bilmezsen Bu nice okumaktır.

Detaylı

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP:

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP: SORU : Yediemin deposu açmak için karar aldım. Lakin bu işin içinde olan birilerinden bu hususta fikir almak isterim. Bana bu konuda vereceğiniz değerli bilgiler için şimdiden teşekkür ederim. Öncelikle

Detaylı

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü Selman DEVECİOĞLU Gönül Gözü SİVAS CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ ENGELLİLER BİRİMİ YAYINLARI Yayın No: 4 Editör Prof. Dr. Recep Toparlı Baskı Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Matbaası Kapak ve İç Düzen Sivas Cumhuriyet

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır Tevafuk birbirine denk gelmek, birbiriyle uygun vaziyet almak demektir. Tevafuklu Kur anda tam 2806 Allah lafzı pek az müstesnalar

Detaylı

snevi den ( Me 8şirli) r H i k â y ele

snevi den ( Me 8şirli) r H i k â y ele 8 Mesnevi den (şiirli) H i k â e y r l e ÖNSÖZ Cömertlik ve Yardım Etmede Akarsu Gibi Ol Mevlânâ Celâleddîn Sevgili Çocuklar, Şehrimizde büyük, güçlü ve kalıcı bir proje başlattık. Projemiz şehrimizden

Detaylı

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır. 4.MEKTUP MEVZUU : a) Mübarek ramazan ayının faziletleri. b) Hakikat-ı Muhammediye'nin (kabiliyet-i ulâ) beyanı.. Ona ve âline salât, selâm ve saygılar.. c) Kutbiyet makamı, ferdiyet mertebesi.. NOT : İMAM-I

Detaylı

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ, Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ Ders No : 0070040072 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 4 Ders Bilgileri Ders Türü

Detaylı

Murabaha Nedir? Murabahalı Satış Ne Demek?

Murabaha Nedir? Murabahalı Satış Ne Demek? Murabaha Nedir? Murabahalı Satış Ne Demek? Murabaha Nedir sorusuna lügâvi manasında cevap çok kısa olabilir ama burada daha çok günümüzdeki fiilî durumunu ele almak faydalı olacak. Bahse konu yöntemden,

Detaylı

İslâm Hukukunda Kadının Boşa(n)ma Hakkı

İslâm Hukukunda Kadının Boşa(n)ma Hakkı İslâm Hukukunda Kadının Boşa(n)ma Hakkı Yazar Dr. Öğr. Üyesi Suat Erdoğan ISBN: 978-605-2233-15-3 1. Baskı Eylül, 2018 / Ankara 100 Adet Yayınları Yayın No: 281 Web: grafikeryayin.com Kapak, Sayfa Tasarımı,

Detaylı

MEHMET RAUF - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ( )

MEHMET RAUF - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ( ) (1874-1931) Servet-i Fünun akımının önemli romancılarından biri olan Mehmet Rauf, 1875 de İstanbul da doğdu. Babası Hacı Ahmet Efendi, bir sağlık kurumunda çalışan bir memurdu. Önce Balat ta ki Defterdar

Detaylı

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ 215 DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nun 25 Kasım 1981 tarihli ve 36/55 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.

Detaylı

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler Hani, Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd

Detaylı

EŞLER ARASI SAĞLIKLI. İLETİŞİM Asiye Türkan

EŞLER ARASI SAĞLIKLI. İLETİŞİM Asiye Türkan EŞLER ARASI SAĞLIKLI İLETİŞİM Asiye Türkan Bilinçli ve sağlıklı iletişim; Anlamlı hayat, anlamlı hayat da sakin ve mutmain ruh halinin gelişmesine yol açar. Bunun içinde özgür ortam şarttır. Özgür ortam

Detaylı

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1. Güzel ahlâk 2. Kötü ahlâk 2 Güzel ahlâk neye denir? Allah ın ve Resulü nün emir ve tavsiye ettiği, diğer

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURÂN A ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLAR ILH333 5 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Seçmeli

Detaylı

Patronun hizmetini yapıyor Çalışan kadından bahsediyorum. Ben kocama muhtaç değilim diye evvela ailesini dağıtıyor.

Patronun hizmetini yapıyor Çalışan kadından bahsediyorum. Ben kocama muhtaç değilim diye evvela ailesini dağıtıyor. Babalarını Yola Getiren Kızlar! Prof. Dr. Hasan Şimşek İstanbul Kültür Üniversitesi (www.hasansimsek.net) 28 Aralık 2014 Yakın geçmişte Cübbeli Ahmet Hoca hakkında bir yazı yazdım. Özellikle dindar geçinen

Detaylı

Akıl Fikir yayınlarından yeni kitaplar

Akıl Fikir yayınlarından yeni kitaplar On5yirmi5.com Akıl Fikir yayınlarından yeni kitaplar Akıl Fikir Yayınlarından çocuk kitapları ve hikaye kitapları. Yayın Tarihi : 24 Şubat 2016 Çarşamba (oluşturma : 1/5/2017) Akıl Fikir yayınları yeni

Detaylı

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır. İnsanın toplumsal bir varlık olarak başkaları ile iyi ilişkiler kurabilmesi, birlik, barış ve huzur içinde yaşayabilmesi için birtakım kurallara uymak zorundadır. Kur an bununla ilgili ne gibi ilkeler

Detaylı

ÇOCUK, GENÇ, AİLE PSİKOLOJİSİ VE DİN

ÇOCUK, GENÇ, AİLE PSİKOLOJİSİ VE DİN ÇOCUK, GENÇ, AİLE PSİKOLOJİSİ VE DİN DEĞERLER EĞİTİMİ MERKEZİ YAYINLARI 55 Eserin Her Türlü Basım Hakkı Anlaşmalı Olarak Değerler Eğitimi Merkezi Yayınlarına aittir. ISBN: 978-605-4036-15-8 Sertifika No:

Detaylı

DBY Ajans. This book has been supported by the Office of Scientific Research Projects of Istanbul Medeniyet University Istanbul, Turkey - March 2014.

DBY Ajans. This book has been supported by the Office of Scientific Research Projects of Istanbul Medeniyet University Istanbul, Turkey - March 2014. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimince desteklenmiştir. Proje Numarası: 458 Kitabın Adı: Büyük Doğu Kapaklarında Portreler, Toplum ve Gençlik Yazarlar: Ahmet

Detaylı

Fotobiyografi AHMET MİTHAT EFENDİ. AHMET MİTHAT (İstanbul, 1844-28 Aralık 1912)

Fotobiyografi AHMET MİTHAT EFENDİ. AHMET MİTHAT (İstanbul, 1844-28 Aralık 1912) AHMET MİTHAT (İstanbul, 1844-28 Aralık 1912) Coşkun ve Mehmet Cevdet imzalarını da kullandı. Annesi Nefise Hanım 1829'da Kafkasya'dan göç etmek zorunda kalmış bir Çerkez ailenin kızıdır. Babası Anadolu'dan

Detaylı

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17 İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ... 15 MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17 SAFAHAT TA DEĞERLERİMİZ... 41 Adâlet... 43 Adamlık... 47 Ahlâk... 50 Azim... 42 Birleştiricilik...

Detaylı

EDEBİYAT SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN 12 EYLÜL ŞİİRİ Nesîme CEYHAN AKÇA, Kurgan Edebiyat, Ankara 2013, 334 s.,isbn Sabahattin GÜLTEKİN 1

EDEBİYAT SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN 12 EYLÜL ŞİİRİ Nesîme CEYHAN AKÇA, Kurgan Edebiyat, Ankara 2013, 334 s.,isbn Sabahattin GÜLTEKİN 1 Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 4(2): 245-249 EDEBİYAT SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN 12 EYLÜL ŞİİRİ Nesîme CEYHAN AKÇA, Kurgan Edebiyat, Ankara 2013, 334 s.,isbn978-975-267-891-0.

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : TÜRK KÜLTÜRÜNDE HADİS (SEÇMELİ) Ders No : 0070040192 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 2 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim

Detaylı

DİN EĞİTİMİ - 7. Yrd. Doç. Dr. M. İsmail BAĞDATLI.

DİN EĞİTİMİ - 7. Yrd. Doç. Dr. M. İsmail BAĞDATLI. DİN EĞİTİMİ - 7 Yrd. Doç. Dr. M. İsmail BAĞDATLI mismailbagdatli@yahoo.com Öğretim Yöntemleri Eğitim tarihimiz boyunca klasik yöntemler başarı ile uygulanmıştır. Günümüzde de uygulanmaya devam edecektir.

Detaylı

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): da: - Yavrum ne oldu niye acele acele camiye koşuyorsun? der. Bu soruya karşılık çocuk - Efendim,

Detaylı

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Aynı kökün kesmek, kısaltmak anlamı da vardır. Kıssa, bir haberi nakletme, bir olayı anlatma hikâye etmek. Bu Arapça'da kassa kelimesiyle ifade edilir. Anlatılan hikâye ve olaya da "kıssa" denilir. Buhâri, bab başlıklarında "kıssa"yı "olay" anlamında

Detaylı

Mesleki Sorumluluk ve Etik-Ders 5 Çalışma ve Meslek Ahlakı

Mesleki Sorumluluk ve Etik-Ders 5 Çalışma ve Meslek Ahlakı Mesleki Sorumluluk ve Etik-Ders 5 Çalışma ve Meslek Ahlakı Öğr. Gör. Hüseyin ARI 1 İş Ahlakı Çalışma Ahlakı Meslek Ahlakı 2 Çalışma Ahlakı Çalışma ahlakı, bir toplumda işe ve çalışma karşı geliştirilen

Detaylı

TANZİMAT I. DÖNEM: ŞAİR VE YAZARLAR. * Şinasi *Ziya Paşa *Namık Kemal. * Ahmet Mithat Efendi *Şemsettin Sami

TANZİMAT I. DÖNEM: ŞAİR VE YAZARLAR. * Şinasi *Ziya Paşa *Namık Kemal. * Ahmet Mithat Efendi *Şemsettin Sami TANZİMAT I. DÖNEM: ŞAİR VE YAZARLAR * Şinasi *Ziya Paşa *Namık Kemal * Ahmet Mithat Efendi *Şemsettin Sami İBRAHİM ŞİNASİ 1826-1871 İBRAHİM ŞİNASİ İstanbul da doğdu. Arapça, Fransızca, Farsça dersleri

Detaylı

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Giriş Ana hatlarıyla İslam dini programı, temel sayılan programlardan sonra daha ileri düzeylere yönelik olarak hazırlanmıştır. Bu programı takip edecek ders

Detaylı

ÜMMETİN GELECEK NESLİ ÇOCUKLARIMIZA NAMAZ EĞİTİMİ NASIL VERİLEBİLİR? Gelecek Nesle Doğru

ÜMMETİN GELECEK NESLİ ÇOCUKLARIMIZA NAMAZ EĞİTİMİ NASIL VERİLEBİLİR? Gelecek Nesle Doğru ÜMMETİN GELECEK NESLİ ÇOCUKLARIMIZA NAMAZ EĞİTİMİ NASIL VERİLEBİLİR? Gelecek Nesle Doğru TAKDİM Rahmân ve Rahîm olan Allah ın adıyla Sevgili anne ve babalar; Çocuklarım henüz daha küçük, ergenlik yaşına

Detaylı

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır. Ciddi olarak Allah a isyan etmekten kaçın. O nun rahmet kapısına devam et. Bütün gücünü ve kuvvetini Allah için harca. Taatında sarfet. Yalvar, ihtiyaçlarını O na arz et. Başını önüne eğ, kork, Hak kın

Detaylı

Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulu Öğrencilerinin Sorularına cevaplarımız

Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulu Öğrencilerinin Sorularına cevaplarımız Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulu Öğrencilerinin Sorularına cevaplarımız 51. Kütüphane Haftası dolayısı ile 1. Nisan.2015 tarihinde Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulunda Kitap Okumanın Kişisel Gelişim deki

Detaylı

EK: Mucize Avcısı nı yayına hazırlarken, çok

EK: Mucize Avcısı nı yayına hazırlarken, çok EK: Mucize Avcısı nı yayına hazırlarken, çok uzun yıllar önce yazdığım bir yazıyı hatırladım. Onaltı yaşında, lisede iken yazdığım bir yazıyı. Cesaret edip, bir gazetenin araştırma merkezine göndermiştim.

Detaylı

Azrail in Bir Adama Bakması

Azrail in Bir Adama Bakması Mevlâna (1207 1273) Güçlü bir bellek, çağrışım yeteneği, üretkenlik, olağanüstü görüş ve anlatım gücü, derin duygusallık ve hüzün, her yönüyle İslam kültürüne hâkimiyet... İşte Mevlâna deyince akla gelen

Detaylı

Bu metin Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunca 10 Mayıs 1933 tarih ve 101 sayılı karar ile öğrenci andı olarak uygulamaya başlanmıştır.

Bu metin Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunca 10 Mayıs 1933 tarih ve 101 sayılı karar ile öğrenci andı olarak uygulamaya başlanmıştır. Bir vatandaşımız tarafından okullarda Öğrenci Andı nın okutulmaması için Milli Eğitim Bakanlığı aleyhine Danıştay 8. Dairesi 2009/1614 Esas Sayı ile dava açılmıştır. Dava dosyasına konulmak üzere, Bakanı

Detaylı

WILHELM SCHMID Arkadaşlıktaki Saadete Dair

WILHELM SCHMID Arkadaşlıktaki Saadete Dair WILHELM SCHMID Arkadaşlıktaki Saadete Dair WILHELM SCHMID 1953 te Almanya da Bavyera-Süebya (Schwaben) bölgesinde doğdu. Berlin, Paris ve Tübingen de felsefe eğitimi aldı. Çeşitli Alman üniversitelerinde

Detaylı

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 8 Ey insanlar! Rabbiniz birdir, atanız (Âdem) da birdir. Hepiniz Âdem densiniz, Âdem ise topraktan yaratılmıştır. Allah katında en değerli olanınız, O na karşı gelmekten

Detaylı

TİD ÖĞRETİCİ VE TERCÜMAN EĞİTİMİ TERCÜMANLIĞI. Berhan L. Bıyıkoğlu

TİD ÖĞRETİCİ VE TERCÜMAN EĞİTİMİ TERCÜMANLIĞI. Berhan L. Bıyıkoğlu TİD ÖĞRETİCİ VE TERCÜMAN EĞİTİMİ TERCÜMANLIĞI Berhan L. Bıyıkoğlu TÜRK İŞARET DİLİ ÖĞRETİCİ VE TERCÜMANLIK İŞARET VE BEDEN DİLİ İLİŞKİSİ TERCÜMANLIĞI Berhan L. BIYIKOĞLU Berhan L. BIYIKOĞLU TİD ÖĞRETİCİ

Detaylı

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti Mektub-u Attar Muhammed İlyas Kadiri Razavi tarafından tüm İslami Erkek Kardeşlerine ve İslami Kız Kardeşlerine, Medaris El Medine ve Camiat El Medine nin erkek öğretmenler, erkek öğrenciler, kadın öğretmenler

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS SİYER II İLH 114 2 2+0 2 2 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

Orhan KAYA KPSS ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME PROGRAM GELİŞTİRME

Orhan KAYA KPSS ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME PROGRAM GELİŞTİRME T A K K İ D ÖSYM nin Vazgeçemedigi Orhan KAYA KPSS ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME PROGRAM GELİŞTİRME Soru Tipleri Güzel ülkemin güzel insanı... Eser Adı Dikkat Çıkabilir Ölçme ve Değerlendirme & Program Geliştirme

Detaylı

Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik duygusunu artırır.

Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik duygusunu artırır. MUSTAFA KARAŞAHİN İLKOKULU 4. SINIFLAR DEĞERLER EĞİTİMİ ÇALIŞMASI MART 2016 SINIFI DEĞER ADI.-. BARIŞ VE VATANSEVERLİK Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik

Detaylı

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Maruf Vakfı Genel Merkezinin Açılışına Katıldı. Maruf Vakfı Genel Merkez açılışı, Vakfımızın Zeytinburnu ndaki merkezinde

Detaylı

Program. AÇILIŞ 15 EKİM 2014 10:00-12:00 İstanbul Üniversitesi Cemil Bilsel Konferans Salonu

Program. AÇILIŞ 15 EKİM 2014 10:00-12:00 İstanbul Üniversitesi Cemil Bilsel Konferans Salonu Program AÇILIŞ 15 EKİM 2014 10:00-12:00 İstanbul Üniversitesi Cemil Bilsel Konferans Salonu TEBLİĞLER 15-17 EKİM 2014 İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Konferans Salonları KAPANIŞ OTURUMU 17 Ekim

Detaylı

D. Kodu Ders Adı Ders Saati Kredi Z/S TDE 501 AğızAraştırmaları 3 3 S TDE 503 Arapça I 3 3 S TDE 505 Âşık Edebiyatı 3 3 S TDE 507

D. Kodu Ders Adı Ders Saati Kredi Z/S TDE 501 AğızAraştırmaları 3 3 S TDE 503 Arapça I 3 3 S TDE 505 Âşık Edebiyatı 3 3 S TDE 507 YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ABD LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI YÜKSEK LİSANS PROGRAMLARI Türk Dili ve Edebiyatı Tezli Yüksek Lisans Programı Programın öngörülen

Detaylı

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Bugün her şeyi sorgulayan genç beyinlere ikna edici cevaplar

Detaylı

TANZİMAT EDEBİYATI ( ) HAZIRLAYAN: Döndü DERELİ D GRUBU-105

TANZİMAT EDEBİYATI ( ) HAZIRLAYAN: Döndü DERELİ D GRUBU-105 TANZİMAT EDEBİYATI (1860 1896) HAZIRLAYAN: Döndü DERELİ D GRUBU-105 TANZİMAT EDEBİYATI 1860'da Tercüman-ı Ahval Gazetesinin çıkmasıyla başlayan, Divan edebiyatı geleneklerini bir yana bırakarak Batı kültürüne

Detaylı

DAVACILARIN VARLIKLI OLMALARI DESTEK TAZMİNATI İSTEMELERİNE ENGEL DEĞİLDİR.

DAVACILARIN VARLIKLI OLMALARI DESTEK TAZMİNATI İSTEMELERİNE ENGEL DEĞİLDİR. DAVACILARIN VARLIKLI OLMALARI DESTEK TAZMİNATI İSTEMELERİNE ENGEL DEĞİLDİR. (1) Ana babanın parasal durumları iyi olsa bile, ilerde birgün yardıma muhtaç olmayacaklarını önceden kestirmek olanaksız bulunmasına

Detaylı

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ARAP DİLİ VE EDEBİYATI I İLH 103 1 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu

Detaylı

Genezinli Eliçin Ailesi

Genezinli Eliçin Ailesi Genezinli Eliçin Ailesi Yazar Dr. Mehmet Kılıç Yazar ile İletişim mhtkilic20@gmail.com ISBN: 978-605-9247-98-6 Kapak Resmi Nuh Hoca ve Oğulları Emin Türk ile Bekir 1. Baskı Eylül 2018 /Ankara Yayınları

Detaylı

Bacıyân-ı Rum. (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları)

Bacıyân-ı Rum. (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları) Bacıyân-ı Rum (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları) Varlığı Neredeyse İmkânsız Görülen Kadın Örgütü Âşık Paşazade nin Hacıyan-ı Rum diye adlandırdığı bu topluluk üzerinde ilk defa Alman doğu

Detaylı

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Anlamı. Temel Bilgiler 1 Âmentü Haydi Bulalım Arkadaşlar aşağıda Âmentü duası ve Türkçe anlamı yazlı, ancak biraz karışmış. Siz doğru şekilde eşleştirebilir misiniz? 1 2 Allah a 2 Kadere Anlamı Ben; Allah a, meleklerine, kitaplarına,

Detaylı

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): - Yavrum ne oldu, niye acele acele camiye koşuyorsun? der. Çocuk da: - Efendim, namaza gidiyorum.

Detaylı

İZMİR İL MÜFTÜLÜĞÜ BAYAN VAAZ ÇİZELGESİ ( 2014 YILI 1. DÖNEM )

İZMİR İL MÜFTÜLÜĞÜ BAYAN VAAZ ÇİZELGESİ ( 2014 YILI 1. DÖNEM ) İZMİR İL MÜFTÜLÜĞÜ BAYAN VAAZ ÇİZELGESİ ( 2014 YILI 1. DÖNEM ) TARİH GÜN SAAT İLÇE YER VAİZE ADI/SOYADI 01.01.2014 Çarşamba 10:30 Bornova Debre Camii Fatma Özmen ERGEN Ölüm ve Ömür Muhasebesi 01.01.2014

Detaylı

İÇİNDEKİLER. 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım...

İÇİNDEKİLER. 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım... İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...5 GİRİŞ...9 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım...38 3 2. BÖLÜM ÖNCÜLER Necip Fazıl Kısakürek ve

Detaylı

Taliban Esaretinden İslam a

Taliban Esaretinden İslam a Taliban Esaretinden İslam a 1958 doğumlu İngiliz gazeteci ve savaş muhabiri Yvonne Ridley, İslam a giriş serüvenini şöyle anlatıyor: Eylül 2001 de, yani Birleşik Devletler e yapılan terörist saldırıdan

Detaylı

penceremi ışığa açıyorum PARMAKLIKLAR ARKASINDAKİ YÜREKLERİ IŞIKLA BULUŞTURUYORUZ

penceremi ışığa açıyorum PARMAKLIKLAR ARKASINDAKİ YÜREKLERİ IŞIKLA BULUŞTURUYORUZ penceremi ışığa açıyorum PARMAKLIKLAR ARKASINDAKİ YÜREKLERİ IŞIKLA BULUŞTURUYORUZ Sosyal birer varlık olmaları itibarıyla insanlar, yeryüzünde var oldukları günden bu yana toplu halde yaşamakta ve birbirleriyle

Detaylı

2.SINIF (2013 Müfredatlar) 3. YARIYIL 4. YARIYIL

2.SINIF (2013 Müfredatlar) 3. YARIYIL 4. YARIYIL ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ 2014-2015 Eğitim Öğretim Yılı 1.ve 2.Öğretim (2010 ve Sonrası) Eğitim Planları HAZIRLIK SINIFI (YILLIK) KODU DERSİN ADI T U Kredi AKTS İLH001 ARAPÇA 26 0 26 26 Konu

Detaylı

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Eğitim Öğretim Yılı 1.ve 2.Öğretim (2010 ve Sonrası) Eğitim Planları HAZIRLIK SINIFI (YILLIK)

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Eğitim Öğretim Yılı 1.ve 2.Öğretim (2010 ve Sonrası) Eğitim Planları HAZIRLIK SINIFI (YILLIK) ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ 01-014 Eğitim Öğretim Yılı 1.ve.Öğretim (010 ve Sonrası) Eğitim Planları HAZIRLIK SINIFI (YILLIK) KODU DERSİN ADI İLH001 ARAPÇA 0 Konu Başlıkları (Yıllık) T Sözlü

Detaylı

NECİP FAZIL KISAKÜREK

NECİP FAZIL KISAKÜREK NECİP FAZIL KISAKÜREK NECİP FAZIL KISAKÜREK kimdir? Necip fazıl kısakürekin ailesi ve çocukluk yılları. 1934e kadar yaşamı 1934-1943 yılları hayatı Büyük doğu cemiyeti 1960tan sonra yaşamı Siyasi fikirleri

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi-I Ders No : 069030020 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 2 Ders Bilgileri Ders Türü

Detaylı

OSMANLILAR. 23.03.2015 Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu. İstanbul Ticaret Üniversitesi

OSMANLILAR. 23.03.2015 Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu. İstanbul Ticaret Üniversitesi OSMANLILAR 1 2 3 Osmanlılarda Eğitimin Genel Özellikleri Medreseler çok yaygın ve güçlü örgün eğitim kurumları haline gelmiş, toplumun derinden etkilemişlerdir. Azınlıkların çocuklarını üst düzey yönetici

Detaylı

Üç kişi vardır ki, Allah kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne onlara nazar eder, ne de onları günahlarından arındırır, onlara elim bir azap vardır:

Üç kişi vardır ki, Allah kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne onlara nazar eder, ne de onları günahlarından arındırır, onlara elim bir azap vardır: Hayatımız başlangıçtan ölüm anına kadar seyr halindedir. Ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler seyir halindeki arabamıza yön veren işaret levhaları gibidir. Bazı işaretleri algılama, refleks haline dönüşmüşken

Detaylı

SOSYAL DUVARLARI YIKALIM DOĞRU SÖZLÜK. #dogrusozluk

SOSYAL DUVARLARI YIKALIM DOĞRU SÖZLÜK. #dogrusozluk SOSYAL DUVARLARI YIKALIM DOĞRU SÖZLÜK Merhaba, Neredeyse her gün gazete ve TV lerde karşılaştığımız manşetler, haberler, diziler ve sinema filmleri bizi bu kitapçığı hazırlamaya yönlendirdi. Türkiye de

Detaylı

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI DEĞERLER EĞİTİMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Bir milletin ve topluluğun oluşumunda maddi

Detaylı

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz?

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz? DEĞERLER EĞİTİMİ SELAMLAŞMA Selam ne demektir? Selâm, kelime olarak; huzur, barış, sağlık ve iyi dileklerini sunma anlamlarına gelir. Selamlaşmak; insanların karşılıklı olarak birbirlerine sağlık, huzur,

Detaylı

DÜNYA MÜSLÜMAN KADINLAR ZİRVESİ VE FUARI (BİLGE 2017)

DÜNYA MÜSLÜMAN KADINLAR ZİRVESİ VE FUARI (BİLGE 2017) - TEBLİĞ ÇAĞRISI - DÜNYA MÜSLÜMAN KADINLAR ZİRVESİ VE FUARI (BİLGE 2017) Bir Kadın - Bir Dünya Güç ve Adalet İnşası İçin Politikalar ( 23-26 Kasım 2017, İstanbul - Türkiye ) İslam inancına göre kadın ve

Detaylı

ECE ERDOĞUŞ Tuhaf Hikâyeleri Sever misiniz?

ECE ERDOĞUŞ Tuhaf Hikâyeleri Sever misiniz? ECE ERDOĞUŞ Tuhaf Hikâyeleri Sever misiniz? ECE ERDOĞUŞ 1982 de Bursa da doğdu. Tiyatro okudu. Yüksek lisansını Karşılaştırmalı Edebiyat üzerine yaptı. İlk romanı Kolpa 2009 yılında, Bulgarca ve Makedoncaya

Detaylı

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası Kelime bilgimin büyük bir miktarını düzenli olarak İngilizce okumaya borçluyum ve biliyorsun ki kelime bilmek akıcı İngilizce konuşma yolundaki en büyük engellerden biri =) O yüzden eğer İngilizce okumuyorsan,

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DİNLER TARİHİ I İLH Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DİNLER TARİHİ I İLH Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DİNLER TARİHİ I İLH 313 5 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli

Detaylı

Oyunlar ve Etkinlikler

Oyunlar ve Etkinlikler Kur an-ı Kerim Öğretiminde Oyunlar ve Etkinlikler Harfi Tanıma Harfin Sesini Fark Ettirme 62 Etkinlik 108 Oyun Harfi ve Kelimeleri Eğlenerek Okuma Yüzünden Okuma Ezber Tecvid Kur an-ı Kerim Öğretiminde

Detaylı

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ 5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Allah İnancı Ünite/Öğrenme Konu Kazanım Adı KOD Hafta Tarih KD1 KD2 KD3 KD4 KD5 KD6 Allah Vardır ve Birdir Evrendeki mükemmel düzen ile Allahın (c.c.) varlığı ve birliği

Detaylı

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL Ey İnsanlık! Sizi bir tek canlı varlıktan yaratan, ondan da eşini var eden ve her ikisinden de bir çok erkek ve kadın üreten Rabbınıza karşı sorumluluğunuzun

Detaylı

Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım

Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız Ünsal bey?

Detaylı

IGMG Gençlik Teşkilatı

IGMG Gençlik Teşkilatı IGMG Gençlik Teşkilatı Sosyal Hizmetler Birimi Okul Çantası Kampanyası Gençlerden gençlere, eğitimle geleceğe... Biz kimiz? IGMG Gençlik Teşkilatı (GT), Müslüman gençlerin islami bir kimlik ve toplumsal

Detaylı

BAYRAM DALKILIÇ, HÜSAMETTİN ERDEM,

BAYRAM DALKILIÇ, HÜSAMETTİN ERDEM, Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : MANTIK Ders No : 0070040047 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim Tipi Ön

Detaylı

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum. Sayın Kaymakam, Sayın Belediye Başkanı, Sayın Milli Eğitim Müdürü, Darüşşafaka Cemiyeti nin Sayın Başkanı ve Yöneticileri, Saygıdeğer Öğretmenlerimiz, Darüşşafaka daki temel öğrenimlerini başarıyla tamamlayıp,

Detaylı

[Kudemâ-i hukemâdan aktaran, Tûsî, AN, s. 58/78(58)]

[Kudemâ-i hukemâdan aktaran, Tûsî, AN, s. 58/78(58)] Kişinin behimî, sebuî ve melekî nefs karşısındaki durumu, güçlü bir at ve köpekle ava çıkan bir insanın durumu gibidir. Eğer hüküm insanda olursa, hem atı hem de köpeği dengelilikle kullanır, ihtiyaç olduğu

Detaylı

Hayırların babası olarak anılan,

Hayırların babası olarak anılan, Rukiye ÖZ Koruyucu Aile Bu Çocuklar Bizim Değerlerimiz Hayırların babası olarak anılan, kimsesizlere sahip çıkan 2. Murat ın Döneminde Halka hizmet, Hakk a hizmettir anlayışı ile güzel hayırların yapıldığı

Detaylı

MİLLETLERARASI İLİŞKİLER VE GÜVENLİK AÇISINDAN MEDENİYET SÖYLEMİNİN PSİKOLOJİK ANALİZİ

MİLLETLERARASI İLİŞKİLER VE GÜVENLİK AÇISINDAN MEDENİYET SÖYLEMİNİN PSİKOLOJİK ANALİZİ MİLLETLERARASI İLİŞKİLER VE GÜVENLİK AÇISINDAN MEDENİYET SÖYLEMİNİN PSİKOLOJİK ANALİZİ Prof. Dr. Abdülkadir ÇEVİK Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı 1 Medeniyet veya uygarlık, bir

Detaylı

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız? Reşadiye Öğrenci Meclisi Başkanı Yücel Bolat: Asla kin tutamam bana yapılan kötülüğü unutur geleceğe bakarım geçmişe takılmam. Bu davranışlarım da bana çok dost kazandırdı iletişimimi geliştirdi. SORU-

Detaylı