MĐGREN HASTALARINDA SERUM ADĐPONEKTĐN DÜZEYLERĐ
|
|
- Özge Deliktaş
- 7 yıl önce
- İzleme sayısı:
Transkript
1 T.C. BAŞKENT ÜNĐVERSĐTESĐ TIP FAKÜLTESĐ NÖROLOJĐ ANABĐLĐM DALI MĐGREN HASTALARINDA SERUM ADĐPONEKTĐN DÜZEYLERĐ UZMANLIK TEZĐ Dr. Rabia Sedef ÜRE Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Münire KILINÇ TOPRAK Ankara, 2010 Bu tez çalışması KA08/137 no lu proje olarak Başkent Üniversitesi Araştırma Fonu tarafından desteklenmiştir.
2 TEŞEKKÜR Asistanlık eğitimim süresince tıbbi bilgi ve tecrübelerinden yararlandığım ve desteklerini gördüğüm değerli hocam Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Sayın Prof. Dr. Turgut ZĐLELĐ ye ve her konuda kendilerinden çok şey öğrendiğim, sevgi ve anlayışlarını bizlerden hiç esirgemeyen Sayın hocalarım Prof. Dr. Ülkü Sibel BENLĐ ve Prof. Dr. Ufuk CAN a; Gerek tez projesinin tasarlanması, yürütülmesi ve yazılmasında, gerekse de eğitimim süresince her konuda yardım, destek ve bilgisini esirgemeyen Sayın Yrd. Doç. Dr. Münire KILINÇ TOPRAK a; Laboratuar çalışmalarını titizlikle yürüten Biyokimya Anabilim Dalı nda görevli Sayın Yrd. Doç. Dr. Nilüfer BAYRAKTAR a; Đstatistiksel değerlendirmedeki destekleri için Sayın Uzm. Dr. Elif DURUKAN a; Eğitimim boyunca yakın ilgi ve hoşgörüsüyle yanımda olan ve desteğini hep hissettiğim Sayın Yrd. Doç. Dr. Yıldız KAYA ya; Çocuk nörolojisi eğitimimde engin bilgilerinden faydalandığım Sayın Prof. Dr. Ayşe SERDAROĞLU ve Prof. Dr. Kıvılcım GÜCÜYENER e; Psikiyatri eğitimimde bilgileriyle bana yol gösteren Sayın Doç. Dr. Nilgün TAŞKINTUNA ve Yrd. Doç. Dr. Gamze ÖZÇÜRÜMEZ e; Nöroloji kliniğinde tüm asistanlığım boyunca yanımda olan Dr. Filiz ÖKTEN ve Dr. Dilek SEZER e, tez verilerinin toplanması aşamasındaki yardımlarıyla Dr. Derya TATLISULUOĞLU na ve birlikte çalıştığım tüm doktor arkadaşlarıma; Desteklerinden dolayı anneme, babama, kardeşime ve sevgili eşime; Sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Saygılarımla; Dr. Rabia Sedef ÜRE iii
3 ÖZET Başağrısı tüm dünyada en sık karşılaşılan sorunlardan biridir. Primer başağrılarının önemli bir kısmını migren başağrısı oluşturmaktadır. Migrende enflamasyona yatkınlık yaratan faktörlerin belirlenebilmesi, hem profilaktik hem de akut atak tedavi stratejileri açısından önem taşımaktadır. Ayrıca migrende kullanılabilecek biyolojik hastalık ve prognoz belirteçleri konusunda da arayış sürmektedir. Bu çalışmada migrenli hastalarla sağlıklı kontrol grubu arasında serum bazal total adiponektin düzeylerinde farklılık olup olmadığı, varsa bu farklılığın hastalığın klinik görünümü ile ilişkisi ve migren hastalarında akut atak döneminde adiponektinin bazal düzeyinden sapmalar gösterip göstermediği incelenmiştir. Amacımız adiponektinin migren hastalarında enflamatuar yolakları aktive ve/veya inhibe edebilecek ve migrene eşlik ettiği gösterilmiş bazı metabolik ve aterojenik süreçlerde rol oynayabilecek ortak bir madde olup olmadığını belirlemekti. Bu şekilde gerek yeni tedavi stratejilerinin geliştirilmesine katkıda bulunmayı, gerekse de migren ayırıcı tanısı ve prognozunun tayinine yardımcı olabilecek biyolojik bir belirteç bulmayı amaçladık. Kliniğimize başvuran ve migren tanısı konulan, profilaksi tedavisi başlanmamış 70 hasta ve sağlıklı kontrol grubundan oluşan 64 kişilik kontrol grubu çalışmaya alındı. Tüm hasta ve sağlıklı bireylerden bilgilendirilmiş onam formu alındıktan sonra bir haftalık baş ağrısız dönemi takiben, bir gecelik açlık sonrası düz biyokimya tüpüne 5 er cc ve hasta grubundan akut atak dönemlerinde 5 er cc daha kan örneği alındı. Örneklerin serumları ayrıştırılarak ELISA yöntemiyle total adiponektin düzeyleri incelendi. Migrenli grupta serum bazal total adiponektin düzeyleri kontrol grubundan anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0,05). Ayrıca bu düzeyler kadın hasta grubunda erkeklere ve sağlıklı kadınlara göre de daha yüksekti (p<0,05). Migren hastalarında serum adiponektin düzeyleri, atak ve atak dışı dönemlerde değişkenlik göstermemekteydi. Hastaların bazı klinik özellikleri ile total adiponektin düzeyleri arasında korelasyon bulunamadı. Sonuç olarak; bu çalışmada bazal serum total adiponektin yüksekliğinin migren patogenezinde pro-enflamatuar etkisiyle rol oynayabileceği bulundu. Bu konuda farklı etnik gruplar ve daha fazla sayıda hastayla total adiponektin ve adiponektin multimerlerinin incelendiği yeni çalışmaların yapılması, hastalık gidişatı ve eşlikçi durumlara bu molekülün etkisinin belirlenmesinde faydalı olabilir. Anahtar sözcükler: migren, adiponektin iv
4 ABSTRACT Serum Adiponectin Levels in Migraineurs Headache is one of the most common symptoms worldwide. Migraine headache has an important place among the primary headache syndromes. To detect the predisposing factors for inflammation helps to develop new strategies for both migraine attack treatment and prophylactic therapy. Additionally, a biological marker for the differential diagnosis and disease prognosis is still necessary. In our study we analyzed if there is a difference between the migraineurs and healthy subjects in terms of serum total adiponectin baseline levels and if there is, whether this difference acts on the clinical presentation of migraine or not. Also we investigated if the adiponectin levels change between ictal and interictal periods. The aims of our study are; exploring if adiponectin would be a mutual substance which can either activate or inhibit the inflammatory pathways and act on the atherogenic and metabolic disorders seen in migraine. Therefore; we can help to find new treatment strategies and a biological marker for differential diagnosis of migraine and disease prognosis. In our study, 70 treatment free migraineurs and 64 healthy control subjects were enrolled. After obtaining written informed consent from all patients and healthy volunteers, 5 cc fasting blood samples were collected from healthy subjects and migraineurs who were attack free for a week. From the patient group another 5 cc blood samples were collected in the ictal period either. Serum levels of total adiponectin were measured by ELISA. The migraineurs represented higher serum baseline total adiponectin levels than healthy controls (p<0,05). The female patients also had higher serum baseline total adiponectin levels than male migraineurs and healthy women (p<0,05). In patient group the total adiponectin levels didn t alter ictally and interictally. There was no correlation between adiponectin levels and certain migraine characteristics of the first group. In conclusion; in this study we found that the serum baseline total adiponectin highness can have a role on migraine through its pro-inflammatory effects. Further prospective studies measuring total adiponectin and its multimers, with more ethnical diversity and larger sample size may be more useful to detect the effect of this molecule on migraine progress and comorbid conditions. Key words: migraine, adiponectin v
5 ĐÇĐNDEKĐLER Sayfa TEŞEKKÜR iii ÖZET iv ABSTRACT v ĐÇĐNDEKĐLER vi KISALTMALAR ve SĐMGELER DĐZĐNĐ viii TABLOLAR DĐZĐNĐ x 1. GĐRĐŞ ve AMAÇ 1 2. GENEL BĐLGĐLER Tanımlama Migrenin Epidemiyolojisi Migrenin Sınıflandırılması ve Tanısı Migrenin Evreleri Prodrom Evresi Aura Evresi Baş Ağrısı Evresi Düzelme Evresi Migren Varyantları Migren Komplikasyonları Migren Patofizyolojisi Migrenin Genetiği Migren Aurası Migrende Beyin Sapı Değişiklikleri Migrende Baş Ağrısının Mekanizması Migren ve Sitokinler Migren, Obezite ve Metabolik Sendrom Đlişkisi Migren ve Hormonlar Migren ve Aterojenik Süreçler Adiponektinin Biyolojik Özellikleri Adiponektinin Đnflamatuar ve Aterosklerotik Süreçlerle Đlişkisi Adiponektinin Baş Ağrısı ile Đlişkisi HASTALAR ve YÖNTEM 27 vi
6 4. BULGULAR TARTIŞMA SONUÇ KAYNAKLAR 44 vii
7 KISALTMALAR VE SĐMGELER DĐZĐNĐ Abd-O: ADE: ADP: BÇ: BMI : BOS: CGRP: CRP: DM: Abdominal obezite Anjiyotensin dönüştürücü enzim Adiponektin Bel çevresi Body mass index Beyin omurilik sıvısı Kalsitonin gen ilişkili peptid C-reaktif protein Diyabet mellit DMA-ADP: Düşük molekül ağırlıklı adiponektin EPH: FHM: gadp: GMP: GTN: HDL: 5-HT: IHS: IL: IL-1RA: inos: KAH: Endotelyal progenitör hücre Familiyal hemiplejik migren Globüler adiponektin Guanozin monofosfat Gliseril trinitrat High density lipoprotein 5-hidroksitriptamin International Headache Society Đnterlökin IL-1 reseptör antagonisti Đndüklenebilen nitrik oksit sentaz Koroner arter hastalığı viii
8 KYD: MMPs: MRG: MTHFR: NF-κB: NO: Kortikal yayılan depresyon Matriks metalloproteinazları Manyetik rezonans görüntüleme Metilen tetrahidrofalat redüktaz Nükleer faktör-κb Nitrik oksit OMA-ADP: Orta molekül ağırlıklı adiponektin PAG: PET: sil-6r: stnf-ri: SVH: Periakuaduktal gri madde Pozitron emisyon tomografi Đnterlökin-6 çözünebilir reseptörü Tümör nekrozis faktör -α antagonistik çözünebilir reseptörü Serebrovasküler hastalığı TNF-α: Tümör nekrozis faktör -α TRH: TVO: VIP: Tirotiropin salgılatıcı hormon Toplam vücut obezitesi Vazoaktif intestinal peptid YMA-ADP: Yüksek molekül ağırlıklı adiponektin ix
9 TABLOLAR DĐZĐNĐ Tablo no Sayfa no 2.1. Migrenin IHS sınıflaması Aurasız migren için tanı kriterleri Auralı migren için IHS tanı kriterleri Çalışma gruplarının cinsiyet özellikleri Çalışma gruplarının yaş ve BMI özellikleri Migren hastalarının atak karakteristikleri Hastaların hastalık süresi ve atak sıklıkları Hastaların migren ataklarının tetiklenme özellikleri Migren hastalarının beyin görüntüleme bulguları Migren hastalarının bazı özellikleri Çalışma gruplarının serum bazal adiponektin düzeyleri ve hasta grubunun ataklı ve bazal ataksız dönem serum adiponektin düzeyleri Hasta grubunda serum bazal adiponektin düzeylerinin yaş ve BMI ile ilişkisi Bazal adiponektin değerlerinin cinsiyet ile olan ilişkisi 36 x
10 1. GĐRĐŞ Đnsanları etkileyen tüm ağrıların içinde baş ağrısı şüphesiz en sık olanıdır. Migren, genetik ve çevresel komponentlerin etkili olduğu birincil bir baş ağrısıdır ve sık görülmektedir. Migren patofizyolojisi, bu konudaki artan çalışmalara rağmen tam olarak aydınlatılamamıştır. Günümüzde migrenin nörovasküler bir hastalık olduğu görüşü yaygındır. Migrende ortaya çıkan ağrının nörojenik bir enflamasyon ve eşlik eden meningeal vazodilatasyonun sonucu olduğu düşünülmektedir. Değişik nöropeptid ve sitokinler nörojenik enflamasyon sürecinde rol oynamaktadır. Adipoz dokunun immünite, enflamasyon ve insülin duyarlılığında rol oynayan kemokin ve sitokinler ürettiği bilinmektedir. Adipositokinler leptin, adiponektin, rezistin gibi molekülleri kapsamaktadır. Adiponektin enerji homeostazında görev almaktadır, insülin direncini ve aterosklerozu engellemekte, ayrıca anti-enflamatuar ve bazen de pro-enflamatuar roller üstlenmektedir. Adiponektinin migrenlilerdeki bazal düzeyinin normal popülasyondan farklılıkları, migren baş ağrısına neden olabilecek enflamatuar kaskadı tetikleme veya engelleme yönünde rol oynuyor olabilir. Migrende insülin duyarlılığı da etkilenmektedir. Yine insülin direnci varlığının, obeziteyle ilişkisi ve obez bireylerde migren hastalığının epizodik formdan kronik forma geçişte kolaylaştırıcı rol oynadığı da bilinmektedir. Adiponektin düzeyindeki farklılıklar, insülin direncinde yol açtığı değişikliklerle, migrenli kişilerde hastalık progresyonunun yavaşlamasına ya da hastalığın kronik baş ağrısıyla seyretmesine neden oluyor olabilir. Yine adiponektin düzey değişiklikleri, enflamatuar kaskad üzerinden migrende akut atağın oluşmasında rol alıyor olabilir. Çalışmamızın birinci amacı, migrenli bireylerde atak dışı dönemlerdeki bazal serum total adiponektin düzeylerinin enflamatuar süreci etkileyecek şekilde sağlıklı kontrol grubundan farklılık gösterip göstermediğini belirlemek ve migrende rastlanan aterosklerotik süreçlere yatkınlığın patofizyolojik temellerinin bazal total adiponektin düzeyiyle bir ilişkisi olup olmadığı konusunda bilgi sahibi olmaktır. Çalışmamızın bir diğer amacı ise migrenlilerde serum adiponektin düzeylerinin atak döneminde, atak dışı döneme göre değişiklik gösterip göstermediğini belirlemek ve varsa bu ani değişikliğin enflamatuar yanıta ve dolayısıyla baş ağrısına etkisini incelemektir. Migren hastalığı ve atak dönemleri ile adiponektin düzeyleri arasında bir ilişki olduğunu saptamak, adiponektinin migrende bir biyolojik belirteç olarak kullanılabilirliğini göstermenin yanı sıra, yeni önleyici tedavilerin ve akut atak tedavilerinin geliştirmesine yol gösterici olabileceği de öngörülmüştür. 1
11 2. GENEL BĐLGĐLER 2.1. Tanımlama Primer nörolojik bir hastalık olarak kabul edilen migren sadece bir baş ağrısı değildir ve belirgin bir iş göremezliğe yol açmaktadır (1). Uluslararası Baş ağrısı Derneği (International Headache Society: IHS) baş ağrılarını birincil başağrıları ve ikincil başağrıları olarak sınıflandırmaktadır. Migren birincil bir baş ağrısıdır ve baş ağrısı ile birlikte nörolojik, gastrointestinal ve otonomik değişikliklerin belirli kombinasyonları görülür. Tanı, baş ağrısının karakteri ve eşlik eden belirtilere dayanılarak konulur (3). Migren, ailesel özellik gösteren bir hastalıktır ve periyodik, sıklıkla tek taraflı, zonklayıcı baş ağrısı ile karakterize olup çocukluk çağında, ergenlikte veya erken erişkin yaşta başlayabilir, ilerleyen yaşlarda azalan sıklıkta tekrarlar (2) Migrenin Epidemiyolojisi Migren toplumda sık görülen bir hastalıktır. Beyaz ırktaki prevalansı erkeklerde %4-8, kadınlarda %13-18 dir (2, 4). Asyalılar arasındaki sıklığı daha azdır. Hastaların %80 inden fazlasında 30 yaşından önce başlar (2). Migren prevalansının düşük gelirlilerde ve beyaz ırkta daha fazla olduğu gösterilmiştir (3). Amerika da yapılan bir çalışma migrenin az tanı aldığını, yetersiz tedavi edildiğini ve önemli derecede engellilikle ilişkili olduğunu göstermiştir (5,6,7) da yapılan 2. Amerikan Migren Çalışması nda migren prevalansının 8-40 yaşları arasında artış gösterdiği, bu yaştan sonra her iki cinsiyette de azaldığı, kadınlarda %18,2, erkeklerde %6,5 olduğu bulunmuştur (8). Genel olarak kadın üstünlüğü, birçok kadında menstruasyon ile ilişkili migrenin olması, genelde gebelikte migrenin hafiflemesi ve doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda auralı migrenin artması, kadınlık hormonlarının migren patofizyolojisinde rolü olduğunu açıkça göstermektedir (3). Daha yakın dönemli çalışmalardan biri 2004 te Almanya da 18 yaş üstü popülasyonda yapılmış ve 1 yıllık migren prevalansı %10,6 bulunmuştur (9) yılında Brezilya da yapılan bir çalışmada da prevalans %15.2 olarak saptanmış ve migrenin kadınlarda, eğitim düzeyi yüksek olanlarda, düşük gelirlilerde ve vücut kitle indeksinden bağımsız olarak düzenli egzersiz yapmayanlarda daha sık görüldüğü saptanmıştır. 2
12 Ülkemizde yapılan bir epidemiyoloji araştırmasında yaş grubunda migren prevalansı %16,4 saptanmış olup bu oran kadınlar için %21,8, erkekler için %10,9 bulunmuştur (10). Ülkemizde Marmara, Orta Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde prevalans %11,4-14,7 arasındayken, Ege, Akdeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde %20,6-%24 gibi değerlere ulaşmaktadır (10) yılında yine Türkiye de yapılan bir çalışmada nöroloji polikliniğine ayaktan başvuran hastaların 1/3 ünün baş ağrısı yakınmasıyla başvurduğu ve polikliniğe başvuran tüm hastalar içindeki migren prevalansının %24,9 olduğu saptanmıştır. Migren şiddeti ne kadar fazlaysa primer başvuru yakınmasının baş ağrısı olma olasılığının o kadar yükseldiği görülmüştür (11). Demirkıran ve arkadaşlarının üniversite öğrencilerinde yaptıkları çalışmada prevalans %12,4 saptanmıştır. Bu yaş grubu için prevalans Đspanya da %20,8, Yunanistan da %12,2 bulunmuştur. Migren yüksek prevalansıyla Avrupa da 41 milyon bireyi etkilemektedir. Tedavi ve migrene bağlı verimliliğin azalması sebebiyle migren, Avrupa da yılda 27 milyar euro maddi kayba neden olmaktadır (13). Özetle; migrenle karşılaşma olasılığı çocukluk döneminde anlamlı bir cinsiyet farklılığı göstermezken puberteden sonra kadınlarda artmakta ve erişkin nüfusta kadın/erkek oranı 2/1 e ulaşmaktadır. Aile bireylerinden birinde migren bulunması o ailenin fertlerinde migrenle karşılaşma olasılığını, ailesinde migren olmayanlara göre 2-4 kat artırmaktadır. Migren prevalansı yaş, cinsiyet, ırk, genetik, çevresel ve sosyokültürel faktörler gibi birçok neden tarafından etkilenmektedir (10) Migrenin Sınıflandırılması ve Tanısı Migren, çok geniş yelpazedeki belirtilerle tekrarlayan bir baş ağrısı sendromudur. Tanısı sadece diğer hastalıklar dışlanarak konulmaz, pozitif tanı koymak mümkündür (3) de migren baş ağrısı 7 başlık altında toplanmış ve 2004 yılında bu sınıflama yeniden düzenlenmiştir. Tablo 2.1 de 2004 yılında yenilenmiş güncel IHS migren sınıflaması yer almaktadır (14). 3
13 Tablo 2.1. Migrenin IHS Sınıflaması 1. Migren 1.1. Aurasız migren 1.2. Auralı migren Migren başağrılı özgün aura Migren dışı başağrılı özgün aura Baş ağrısız özgün aura Ailesel hemiplejik migren Sporadik hemiplejik migren Baziler tip migren 1.3. Sıklıkla migren öncülü olan çocukluk çağı periyodik sendromları Döngüsel kusma Abdominal migren Çocukluk çağının iyi huylu paroksismal vertigosu 1.4. Retinal migren 1.5. Migren komplikasyonları Kronik migren Migren statusu Đnfarktsız ısrarlı aura Migrenöz infarkt Migrenin tetiklediği nöbet 1.6. Olası migren Olası aurasız migren Olası auralı migren Olası kronik migren 4
14 2.4. Migrenin evreleri Migrenin tanımlanmış 4 evresi prodrom, aura, baş ağrısı ve iyileşme evreleridir. Çoğu olguda birden fazla evre görülse de migren tanısı için mutlaka bulunması gereken bir evre yoktur (3,15) Prodrom evresi Hastaların %20-60 ında baş ağrısından önceki saatler veya günler içinde öncü fenomenler görülür. Hastalar genellikle duygu durumlarında veya davranışlarında ani ortaya çıkan ve psikolojik, nörolojik, bünyesel veya otonomik özellikler gösterebilen tipik bir değişiklikten yakınırlar (15,3). Prodrom belirtilerinin frontal loblar, hipotalamus, serebral hemisferler ve lokus seruleustan kaynaklandığı PET (pozitron emisyon tomografisi) çalışmaları ile gösterilmiştir (1) Aura evresi Migren aurası, bir atağın öncesinde, beraberinde ve nadiren sonrasında görülen fokal nörolojik belirtilerin bir karışımıdır. Çoğu 5-20 dakika içinde gelişir ve sıklıkla 60 dakikadan kısa sürer. Görsel, duyusal ve motor fenomenler şeklinde olabilir ve bazen dil ve beyin sapı işlevlerini de etkileyebilir. Baş ağrısı sıklıkla auranın bitiminden sonraki 60 dakika içinde ortaya çıkarsa da bazen birkaç saat gecikebilir veya hiç olmayabilir. Prospektif bir çalışmada baş ağrısının aurayı %80 oranında izlediği gösterilmiştir (16). Görsel aura en sık görülen aura tipidir. Sağa veya sola yayılan ve oluşumunda değişken derecelerde göreceli bir skotom bırakan, odaklanma noktasına yakın yerleşimli kırık çizgiler şeklinde görülür. Diğer olgularda pozitif bulgusuz skotomlar olabilir. Daha az sıklıkta bir kaynaktan yavaş yavaş yayılan iğnelenme şeklinde vücudun ya da yüzün tek bir tarafında duyusal bozukluklar görülür. Konuşma bozuklukları seyrek gözlenir. Aura motor güçsüzlüğü de içeriyorsa bu durum ailesel hemiplejik migren ya da sporadik hemiplejik migren olarak isimlendirilir (3,17,6,7). Aura 40 yaşın üstünde başlamışsa, negatif özellikler baskınsa ya da aura uzamış ya da çok kısa ise migren dışı nedenler dışlanmalıdır (3). 5
15 Baş ağrısı Evresi Migrenin tipik baş ağrısı tek taraflı, zonklayıcı, orta-ağır şiddettedir ve fiziksel aktivite ile şiddetlenir. IHS kriterleri açısından migrenin tanısı için bunların hepsinin bulunması gerekmez (15). IHS 2004 auralı ve aurasız migren tanı kriterleri sırasıyla Tablo 2.2. ve Tablo 2.3 de verilmiştir (3). Tablo 2.2. Aurasız Migren Đçin Tanı Kriterleri A. B-D kriterlerini dolduran en az 5 atak B. Baş ağrısı ataklarının 4-74 saat sürmesi (tedavi edilmemiş veya başarısız tedavi edilmiş) C. Baş ağrısının aşağıdaki özelliklerden en az ikisine sahip olması 1. Tek taraflı yerleşim 2. Zonklayıcı nitelik 3. Orta ya da şiddetli ağrı 4. Günlük fiziksel aktivite ile artması ya da bu aktiviteden kaçınmaya neden olması (örneğin, yürümek, merdiven çıkmak) D. Baş ağrısı sırasında aşağıdakilerden en az biri 1. Bulantı ve/veya kusma 2. Fotofobi ve fonofobi E. Başka bir bozukluğa bağlanamaması Ağrı başlangıçtan itibaren %40 oranında iki yanlı olabilir. En sık sabaha karşı 05:00 ile öğlen 12:00 arasında başlar. Başlangıç genelde kademelidir (15). Başlangıçtan sonra 2-12 saat içerisinde en yüksek düzeye ulaşır. Hastaların %85 inde ağrı zonklayıcı olarak tanımlanır (15, 18). 6
16 Migren ağrısı her zaman başka özellikler ile birlikte görülür. Anoreksi sıktır. Hastaların yaklaşık %90 ında bulantı olur, ancak sadece üçte birinde kusma görülür (15, 19). Duyularda belirgin artış vardır. Diğer sistemik belirtiler arasında bulanık görme, burun tıkanıklığı, iştahsızlık, açlık, tenezm, diyare, karın ağrıları, poliüri, solukluk, terleme bulunur. Kafa derisinde duyarlılık, ensede sertlik ve duyarlılık olabilir. Konsantrasyon bozukluğu sık görülür. Baş dönmesi, bayılacakmış gibi bir his tariflenebilir (15) Düzelme evresi Baş ağrısından sonra hasta kendini yorgun, bitkin, huzursuz hisseder ve konsantrasyonu bozulmuş olabilir. Kafatasında duyarlılık ve ruhsal durum değişiklikleri olabilir. Bazı hastalar öforik hissederken diğerleri depresyon ve yorgunluk hissedebilir (3,15). Tablo 2.3. Auralı Migren Đçin IHS Tanı Kriterleri A. B-D kriterlerini dolduran en az iki atak B. Motor güçsüzlük olmadan auranın aşağıdakilerden en az bir tanesini içermesi 1. Pozitif özellikleri (örn. yanıp sönen ışıklar, noktalar ya da çizgiler) ve/veya negatif özellikleri (görme kaybı) içeren tümüyle geri dönebilen görsel semptomlar 2. Pozitif özellikleri (örn. Đğnelenme) ve/veya negatif özellikleri (uyuşma) içeren tümüyle geri dönebilen duyusal semptomlar 3. Tümüyle geri dönebilen disfazik özellikte konuşma bozukluğu C. Aşağıdakilerden en az ikisi 1. Homonim görsel belirtiler ve/veya tek yanlı duyusal belirtiler 2. En az bir aura semptomu 5 dakika veya daha uzun sürede yavaş yavaş gelişir ve/veya farklı aura belirtileri 5 dakika veya üzerindeki sürede ardı ardına oluşur 3. Her bir belirti 5 dakika veya üzerinde ve 60 dakika veya altında devam eder D. Aurasız migrenin B-D kriterlerini dolduran baş ağrısı, aura sırasında ya da auradan sonra 60 dakika içinde başlaması E. Başka bir bozukluğa bağlanamaması 7
17 2.5. Migren Varyantları IHS sınıflandırmasında yer alan migren varyantlarından ikisi ailesel hemiplejik migren ve sporadik hemiplejik migrendir. Her ikisi de çocuklukta başlar ve sıklıkla erişkin dönemde sonlanır. Hemiplejik migrenin başlangıç yaşı tipik migrenden daha erken olabilir. Ataklar minör kafa travması ile tetiklenebilir. Hemiplejik migrenin, olguların %4-30 unda görüldüğü düşünülmektedir (15). Familiyal hemiplejik migrende (FHM) geçiş otozomal dominanttır ve aura geri dönebilen motor güçsüzlük ile beraberdir (2). Birlikte tamamen geri dönebilen görsel, duyusal semptomlar, disfazik semptomlardan en az biri bulunabilir (3). Her aura semptomu 5 dakikadan uzun, 24 saatten kısa sürer. Tanı için en önemli özellik, en az birinci veya ikinci dereceden bir aile üyesinde atakların olmasıdır. FHM nin genetik alt tipleri tanımlanmıştır (3). Baziler migren bir diğer migren varyantıdır ve hastalar sıklıkla aile öyküsü olan genç kadınlardır. Đlk başta tipik migren olarak gelişir fakat farklı olarak her iki görme alanını kapsar. Beraberinde baş dönmesi, sersemlik, ekstremite koordinasyon bozukluğu, dizartri, her iki el ve bacakta uyuşma olabilir. Bu semptomlar dakika sürer, sonrasında baş ağrısı gelişir. Bazı hastalarda bayılma, bazılarında stupor ve koma gelişebilir (2). Oftalmoplejik migren, tekrarlayan tek taraflı ekstraoküler kas zayıflığı ile ilişkili baş ağrısıdır. Daha çok çocuk yaş grubunda görülür (2,3) Migren Komplikasyonları Bir migren komplikasyonu kabul edilen kronik migren, ilaç aşırı kullanımı olmadığı halde ayda 15 günden fazla, 3 aydan uzun süreli migren ağrısı olarak tanımlanır (3,15). Migren statusu, 72 saatten uzun süren ve hastayı güçsüz bırakan migren ataklarıdır. Aurasız migreni olanlarda görülür. Bu hastalarda ilaç aşırı kullanımı araştırılmalıdır (3). Enfarktsız ısrarlı aura, aura semptomlarının 1 haftadan uzun sürdüğü ve radyolojik olarak serebral enfarkt kanıtı olmayan hastalardır. Bu aura görsel, duyusal ya da motor olabilir. Bu hastalarda görsel aura genellikle iki taraflıdır ve yıllar sürebilir (3). 8
18 Migrenöz enfarkt, auralı migreni olan bir hastada, kalıcı nörolojik bulgular ve enfarkt gelişimi ile karakterizedir. Daha önceki auralı migren atakları ile arasındaki fark aura semptomlarının 60 dakikadan uzun sürmesi ve nörogörüntüleme ile enfarktın gösterilmesidir. Bu hastalarda inmeyi kolaylaştırıcı diğer faktörler dışlanmalıdır (14,3). Nadir görülen bir durum da migrenin tetiklediği epilepsi nöbetleridir (3) Migren Patofizyolojisi Migrenin Genetiği Genetik epidemiyoloji çalışmalarında aurasız migrenli kuşağın birinci dereceden akrabalarında risk 1,9 kat artmışken auralı migrenlilerde riskin 4 kat arttığının bulunması auralı migrende genetik etkinin daha güçlü olduğunu göstermektedir (21). Familiyal hemiplejik migrenle (FHM) ilgili yapılan çalışmalarda ise iki tip FHM tanımlanmıştır. FHM1 de kromozom 19q da CACNA1A geninde anormal mutasyonlar, FHM2 de ise kromozom 1q21-23 te ATP1A2 geninde mutasyon vardır. CACNA1A gen mutasyonu P/Q tip kalsiyum kanalında işlev bozukluğuna neden olmaktadır ve gelecekte bu kanala spesifik antagonistler geliştirilebilmesi olasılığı nedeniyle bu bulguların terapotik önem taşıdığı düşünülmektedir (3, 22, 23, 24). Migrenli olgularda özellikle tromboza yatkınlık yaratan gen mutasyonları olmak üzere bazı genler üzerinde incelemeler yapılmıştır. Anjiyotensin dönüştürücü enzim (ADE) ve metilen tetrahidrofalat redüktaz (MTHFR) polimorfizminin ve mutasyonlarının, migrene yatkınlığı arttırdığı yönünde çeşitli çalışmalar bulunmaktadır (31). Östrojen reseptör 1 G594A polimorfizminin de migrene yatkınlık yarattığı bildirilmiştir (32). Türk populasyonunda migrenlilerde Faktör V Leiden, protrombin G20210A, MTHFR C677T mutasyonları ile ADE insersiyon/delesyon polimorfizmi sıklığının araştırıldığı bir çalışmada, ADE D/D genotipinin migren için bir risk faktörü, ADE I/D genotipinin ise migrenlilerde beyin manyetik rezonans görüntüleme (MRG) de görülen hiperintens lezyonlar açısından risk faktörü olabileceği bulunmuştur (33). Bu çalışmada Faktör V Leiden, protrombin G20210A, MTHFR C677T mutasyonları açısından, migrenlilerle sağlıklı popülasyon arasında ve Beyin MRG daki hiperintens lezyonlarla ilişki açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır. 9
19 Migren Aurası Klinik gözlemler, görüntüleme çalışmaları ve kan akım ölçümleri migren aurasının serebral korteksten kaynaklandığını göstermiştir. Primer vizüel korteks boyunca sabit bir hızda yayılan görsel aura görmenin santralinden uzaklaşıldıkça görme alanının kortikal temsil alanı azaldığı için, karakteristik özelliklere sahiptir. Hareket eden görsel bozukluğun köşesi sabit bir frekansta titreşir, perifere doğru titreşimin frekansı düşer, bunun ardında gelen skotom, önce irritatif bir bozukluğun oluştuğunu ve bunu nöronal fonksiyon kaybının izlediğini gösterir. Duyusal aura da benzer şekilde gelişir. Eksitasyonun yavaş ve devamlı olmasını açıklayabilen tek bozukluk Leao nun kortikal yayılan depresyon (KYD) teorisidir (26, 27). Olesen ve arkadaşları migren atakları sırasında bir ana arter spazmı ile uyumsuz olan ama kortikal yayılan depresyon ile örtüşen, yavaş yayılan kortikal hipoperfüzyonun ilk kanıtlarını göstermişlerdir. Yeni çalışmalar da bu gözlemleri doğrulamıştır (28, 29, 30). Migren atağı esnasında skalp arterlerinin dilatasyonu skalp kan akımında artışa ve geniş amplitüdlü pulsasyonlara neden olmaktadır. Radyoaktif xenon serebral kan akımı çalışmalarında auralı migrenin aura fazında kortekste bölgesel kan akımında azalma olduğu gösterilmiştir. Đlk bakışta bu çalışmalar aura fazında serebral vazokonstriksiyon ve baş ağrısı fazında da eksternal karotid arter akımında artış olduğunu öne süren teorileri destekliyor gibi görünmektedir. Fakat fonksiyonel MRG çalışmalarında migrenin aura dönemindeki oligemi fazı öncesinde, fokal bir hiperemi olduğu saptanmıştır (14, 20). Ayrıca baş ağrısının vazodilatasyonun bir sonucu olduğu düşüncesine ters düşecek şekilde baş ağrısı sırasında kortikal kan akımının hala düşük olduğu bulunmuştur. Birçok olguda serebral hipoperfüzyonu hiperemi izler. Bu durum aura evresinde potent bir vazodilatör olan kalsitonin gen ilişkili peptid (CGRP) salıverilmesi ile açıklanır (25) Migrende Beyin Sapı Değişiklikleri Pozitron emisyon tomografi ile yapılan bir çalışmada, migren atakları sırasında serebral korteks ve beyin sapında kan akımının artmış olduğu gösterilmiştir (34). Asendan ve desendan ağrı yollarının parçaları olan beyin sapı çekirdekleri ve periakuaduktal gri maddenin (PAG) migren patofizyolojisinde görevi olduğu çeşitli kanıtlarla öne sürülmüştür (34-37). PAG alanındaki dorsal raphe çekirdeği, beynin 5-hidroksitriptanının (5-HT) %65 ini içerirken nukleus seruleus beyin norepinefrininin %95 ini içerir. Bir 10
20 çalışmada epizodik migren hastalarında PAG bölgesindeki demir homeostazının ilerleyici şekilde bozulduğu ve bu durumun tekrarlayan migren atakları sebebiyle olduğu öne sürülmüştür (38). Genel ağrı prensipleri PAG in noziseptif girdileri azalttığını düşündürmektedir. Belki de migren hastalarında PAG uygun bir şekilde çalışmayan normal kontrol sisteminin bir parçasıdır (39). Farmakolojik bakış açısıyla antimigren ilaçlar PAG bölgesine ve dorsal raphe çekirdeğine bağlanır (39-43). Trombositler ile 5-HT ilişkisi de saptanmıştır. Migrenlilerde diğer insanlara göre trombositler bazı vazoaktif monoaminlere maruziyet sonrasında daha çabuk agrege olmaktadırlar. Bunlardan bazıları 5-HT, adenozin difosfat, katekolaminler ve tiramindir. Yine trombositlerin kanda bulunan 5-HT in çoğunu taşıdıkları ve migren atağı sırasında plazma seratonin miktarında anlamlı artış olduğu bilinmektedir. Bu salınım için platelet agregasyonu gereklidir. Migrenlilerin trombositleri, normalden daha az monoamin oksidaz bulundurur ve baş ağrısı atağı ile birlikte ikinci bir düşme de olur. Yine de trombositlerin migren patogenezinde doğrudan bir rolü saptanamamıştır (14) Migrende Baş Ağrısının Mekanizması Santral trigeminal sistemin aktivasyonu, migren ağrısının birincil mekanizmasıdır. Kortikal yayılan depresyon sonucunda beyin ekstrasellüler ortamında potasyum ve glutamat seviyesi yükselir ve kalsiyum seviyesi düşer (3). KYD un, pial kan damarlarının kortekse yakın olması nedeniyle trigeminal vasküler aferentleri direkt olarak uyarabileceği öne sürülmüştür (44). Geniş pial kan damar ağının ve perivasküler sinir sonlanmalarının aktivasyonu ve bunu izleyen dural refleks aktivasyon, migren ağrısını açıklayabilir (3, 45). Nörovasküler bileşkede iki değişiklik meydana gelir; dural kan damarlarının vazodilatasyonu ve nörojenik enflamatuar reaksiyon. Genişlemiş kan damarları sinir sonlanmalarını uyararak CGRP, P maddesi ve nörokinin A gibi nöropeptidlerin salınımına yol açar. Bu vazoaktif peptidler plazma ekstravazasyonu ve hızlı bir enflamatuar yanıta neden olurlar (45, 46, 47). Ağrı daha sonra trigeminal sinir ilk sıra nöronları yoluyla beyin sapına iletilir. C-Fos çalışmaları trigeminal sinirin nükleus kaudalisi nin aktive olduğunu göstermiştir. Aktive olmuş ikinci sıra nöronların beyin sapının traktus solitaryus gibi bulantı ve kusmadan sorumlu merkezleri ile fonksiyonel bağlantıları vardır (3, 48). Talamusa gelen ikinci sıra nöronlar üçüncü sıra nöronlar olarak kortekse ulaşır. 11
21 Trigeminal vasküler sistemin aktivasyonu ve sensitizasyonu, fiziksel aktivite ile artan vasküler karakterli ağrı, bulantı, kusma, fotofobi, fonofobi, ozmofobi ve allodini gibi migren semptomlarının çoğundan sorumludur. Atak sırasında görülen konsantrasyon güçlüğü beyin sapının lokus seruleus gibi dikkatten sorumlu merkezlerinin etkilenmesi sonucu olabilir (42). Migren patogenezinde yeri olduğu gösterilmiş nitrik oksit (NO) hem kortikal yayılan depresyondan hemen sonra hem de saatler sürecek ikinci bir dalga olacak şekilde salınır (49, 50). NO migrende guanozin monofosfat (GMP) ı artırarak etki eder. Nitrogliserin gibi NO barındıran ilaç kullanan hastalarda, baş ağrısı bir yan etki olarak görülmektedir. NO sentez inhibitörleri de spontan migren baş ağrılarını geçirebilmektedir. Bir migren hastası gliseril trinitrat (GTN) a maruz kaldığında hafif veya şiddetli bir başağrısı yaşar. Karakteristik bir migren atağına kadar 5-6 saatlik bir dönem geçer. GTN alımı ile atak arasındaki dönem NO in veya NO-cGMP kaskadındaki basamakların aktivasyonunun yavaş ya da dolaylı bir yoldan migren atağına neden olduğuna işaret eder (50). Bir rat meningeal enflamasyon modelinde nitrogliserin infüzyonu, interlökin-1β (IL-1β) ve interlökin-6 (IL-6) ile birlikte gecikmiş inducible nitrik oksit sentaz (inos) ekspresyonuna neden olmuştur. Ayrıca NO-cGMP kaskadında rolü olan sildenafilin orta serebral arter üzerinde saptanabilir etkiler oluşturmadan migreni tetiklediği gösterilmiştir (49). Nöropeptid çalışmalarından elde edilen veriler ise şöyledir. Hem insanlarda hem de kedilerde trigeminal gangliyonun elektriksel olarak uyarılması ekstraserebral kan akımında ve hem CGRP hem de P maddesinin lokal kraniyal salınımında artışa yol açar (51, 52). Kedilerde daha noziseptif bir yapı olan superior sagital sinüsün uyarılması serebral kan akımında trigeminal gangliyon uyarımından daha belirgin artışa neden olur. Trigemino vasküler aktivasyonun bir başka komponenti, superior salivatör nükleustan geçip fasiyal sinirin büyük süperfisiyal petrozal dalı üzerinden etki eden ve vazoaktif intestinal peptid (VIP) salınımına neden olan bir yolak tarafından oluşturulur. Đnsanlarda migrende atak şiddetli ise o esnada CGRP düzeylerinin arttığı gösterilmiştir. CGRP nin tek başına plazma ekstravazasyonuna neden olmadığı fakat CGRP nin önemine işaret edecek şekilde kimi vazoaktif olmayan CGRP antagonistlerinin akut migren tedavisinde etkili olduğu bazı çalışmalar ile gösterilmiştir (45, 53, 54, 55, 56). 12
22 Migren ve Sitokinler Migren ve bazı sitokinlerin akut migren atakları ile ilişkisi son yıllarda çalışmaların üzerinde yoğunlaştığı bir konudur. Empl ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada 27 migren hastasında tümör nekrozis faktör -α (TNF-α), onun antagonistik çözünebilir reseptörü (stnf-ri), interlökin-6 ve onun çözünebilir reseptörü (sil-6r) incelenmiştir. IL-6 ve TNF-α konsantrasyonlarında kontrol grubu ile migrenliler arasında farklılık saptamamıştır. Fakat migren hastalarında daha düşük stnf-ri düzeyleri saptanmıştır. Bu bulgularla yazarlar, TNF-α nın migren patogenezinde rolü olabileceğini düşünmüşlerdir (57). Bu çalışmada bu sitokinlerde serum düzey artışının saptanamamış olması, düşük yarı ömürlerine ve periferik kan örneklerinin dilüsyon etkisine bağlanmıştır. Daha yakın dönemde Sarchielli ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada çözünebilir adezyon molekülleri olan sl-selektinler ve se-selektinler, çözünebilir intersellüler adezyon molekülü (ICAM)-1 ve Vasküler hücre adezyon molekülü (VCAM)-1 molekülülü ile TNFα, IL-1, IL-6 düzeyleri, 7 aurasız migren hastasında atak sırasında periferik damarlardaki dilüsyon faktörünü ortadan kaldırabilmek için juguler venöz kandan çalışılmıştır. TNF-α ve IL-6 düzeylerinde geçici bir artış saptanmıştır. Bu artış kateter yerleştirilmesinden ortalama 1saat sonra pik yapmış ve sonra bazal seviyeye inmiştir. IL-1, 1-4 saat arasında bir yükselme göstermiştir. Yine ICAM-1, 2 saat içinde artış göstermiş, sonra bazal seviyeye inmiştir. VCAM-1 ve selektin düzeylerinde değişiklik izlenmemiştir (58). Munno ve arkadaşları yaptıkları bir çalışma ile 10 migren hastasında IL-4, IL-5 ve IL-10 düzeylerini sumotriptanla tedavi öncesinde ve sonrasında değerlendirmişler; IL-10 plazma düzeyinde tedaviden sonra bir düşüş bulmuşlardır. IL-10 un diğer sitokinlere karşı, antienflamatuar bir sitokin olduğu bilindiğinden yazarlar bu bulguları IL-10 migren atağında diğer sitokinlerin etkilerini yenmek için normalden fazla salınmaktadır ve tedavi sonrasında interiktal dönemdeki normal düzeyine inmektedir şeklinde yorumlamışlardır (59). 13
23 Migren, Obezite ve Metabolik Sendrom Đlişkisi Migren ve diğer baş ağrısı sendromlarının kardiyovasküler hastalıkların belirteçleri ile ilişkileri son yıllarda ilgi çekmektedir. Özellikle obezite veya vücut kitle indeksi (body mass index-bmi-) yoluyla ölçülen toplam vücut obezitesinin (TVO), başağrıları ile ilişkisi olduğu çeşitli klinik ve epidemiyolojik çalışmalar ile gösterilmiştir (60-66). Fakat bu ilişkinin doğası netlik kazanmamıştır. Đki klinik çalışma TVO olanlarda olmayanlara göre migren frekansının yüksek olduğunu göstermiştir (61, 62). Fakat iki genel popülasyon temelli çalışmada ise migrenle total vücut obezitesi arasında herhangi bir ilişki saptanmamıştır (63, 64). Bu çalışmalardan birinde, kadınlarda BMI, migren sıklık ve migren bulgularının özellikleri incelenmiştir. BMI i 23 kg/m 2 altında ve 35 kg/m 2 üstünde olanlarda günlük migren ağrısı yaşama riskinin artmış olduğu bulunmuştur. Yine aktif migreni olanlarda yüksek BMI in fotofobi ve fonofobi varlığı ile anlamlı ilişki gösterdiği bulunmuştur. Fakat 35 kg/m 2 üzerinde BMI değerlerinde tek taraflı baş ağrısı ve aura oranının düştüğü sonucuna varmışlardır (64). Ford ve arkadaşlarının yaptığı bir genel popülasyon araştırmasında total vücut obezitesinin migren veya şiddetli başağrılarının prevalansıyla ilişkili olduğu gösterilmiştir (65). Peterlin ve arkadaşları ise çalışmalarında hastalardan hem TVO nı yansıtan BMI in, hem de kardiyovasküler hastalıklarla daha yakın ilişki gösteren abdominal obezitenin (Abd-O) ölçümü amacıyla bel çevresini (BÇ) kaydetmişlerdir. Migren ve obezite ilişkisinin yaş, cinsiyet ve yağ doku dağılımı ile değiştiğini bulmuşlardır. 55 yaş altı kadın ve erkeklerde migren prevalansının abdominal obeziteden bağımsız olarak total vücut obezitesi ile arttığını, yine aynı hasta grubunda migren prevalansının abdominal obezite ile de arttığını ve kadınlarda bu ilişkinin total vücut obezitesinden bağımsız olduğunu göstermişlerdir. 55 yaş üstü erkeklerde migrenin total vücut obezitesi veya Abd-O ile ilişkisi saptanmamıştır. 55 yaş üstü kadınlarda ise migren prevalansı Abd-O ile düşmektedir ve total vücut obezitesinden bağımsızdır (67). Adipositler hormonlar, sitokinler ve adipositokinler gibi birçok maddeyi salgılarlar. Yaş ve cinsiyete bağlı bu değişiklikler, adipoz dokudan salınan maddelerle migren arasında ilişki olabileceğini düşündürmektedir (67). Obezitenin yanı sıra migrenin diyabet mellitle (DM) de ilişkisi olabileceği düşünülmektedir. Klinik ve popülasyon temelli çalışmaların bazılarında diyabeti olan bireylerde daha düşük migren frekansı saptanırken kimi çalışmalar normal popülasyonla 14
24 benzer, kimi çalışmalar da ise daha yüksek frekanslar saptamıştır (68-71). Đnsülin direnci hipertansiyon, DM, obezite, kardiyovasküler ve serebrovasküler hastalıkların nedenlerinden biri olarak gösterilmektedir. Küçük bir vaka-kontrol çalışmasında da migrenli obez olmayan bireylerde insülin direnci varlığı gösterilmiştir (72). Đnsülin direncinin metabolik sendromla olan ilişkisinden yola çıkarak migrenlilerde metabolik sendrom birlikteliğini araştıran bir başka çalışmada, metabolik sendromlu hastalarda migren sorgulanmıştır. Metabolik sendromlu erkeklerin %11,9 ve kadınların %22,5 inde migren saptanmıştır. Bu da normal popülasyona göre daha yüksek bir orandır. Aynı çalışmada, metabolik sendrom komponentlerinden diyabet, bel çevresi ve BMI yüksekliği, migreni olmayanlara göre migrenlilerde daha sık bulunmuştur. Hipertansiyon ile dislipidemi frekansları arasında fark saptanmamıştır (71) Migren ve Hormonlar Puberteden önce migren, kızlarla erkeklerde eşit sıklıkta görülmektedir. Ergenlik döneminde kızlarda sıklığı hızla artmakta erişkin dönemde de 3 kat sık hale gelmektedir (75). Menstrüasyonla ilişkili migren östrojenin en büyük dalgalanmayı yaptığı dönemde ortaya çıkmaktadır. Menstrüasyonla ilişkili migrenin östrojenin düşme zamanında veya hemen sonrasında oluştuğu ve östrojen desteğinin ağrıyı engelleyebildiği bilinmektedir (73,74). Gebelikte 2. ve 3. üç ayda östrojen düzeyinde dalgalanmalar olmadığı için baş ağrıları azalmaktadır. Östrojen düzeyinin ani olarak düştüğü postpartum dönemde ise ağrı sıklığı artar. Migren atakları oral kontraseptif ilaçlarla artabilir (75). Önceden migreni olan kadınların üçte ikisinde fizyolojik menopozla birlikte düzelme görülür. Cerrahi menopoz ise olguların üçte ikisinde kötüleşmeye neden olur (76). Migren ve prolaktin düzeyleri arasında da bir ilişki mevcuttur. Kadın migrenlilerde menstrüel siklusun tüm dönemlerinde normal prolaktin düzeyleri saptanmaktadır. Fakat bir migren atağı sırasında bu kadınlardaki tirotiropin salgılatıcı hormon a (TRH) verilen prolaktin yanıtı artmaktadır (77, 78). Ayrıca menstrüel migrenli kadınlarda dopamin antagonistleri verildiğinde, artmış bir prolaktin salınımı oluşur. L-Dopa ile Prolaktin salınımının inhibisyonu migrenlilerde daha az olmaktadır (79). 15
25 Tiroid hormon değişiklikleri de baş ağrısına neden olabilmektedir. Kronik migren ve yeni günlük persistan baş ağrısının hipotiroidizm ile ilişkisi olduğu, Bigal ve arkadaşları tarafından belirtilmiştir (80) Migren ve Aterojenik Süreçler Migren ve iskemik vasküler olaylar arasındaki ilişki yıllardır incelenmektedir. Aurasız migren ile kardiyovasküler olaylar arasındaki bağlantı, bulgular tutarlı olmadığından net değildir (81). Auralı migren ise özellikle genç yaştaki kadınlarda beyindeki subklinik iskemik lezyonlar ve iskemik inme için bir risk faktörüdür (82, 83). Bu ilişki erkeklerde de gösterilmiştir (84). Auralı migrenin, koroner arter hastalığını da içeren geniş bir vasküler hastalık yelpazesiyle ilişkili olduğu artık bilinmektedir. Vasküler hastalıkların subklinik belirteçlerinin incelenmesi, migrenin retinopati ve küçük damarlarda arteriyal intima kalınlaşması ile bağlantılı olduğunu göstermiştir (69, 85, 86). Migrenle iskemik vasküler hastalık arasındaki ilişkinin nedeni netlik kazanmamıştır. Kortikal yayılan depresyon kan akımını azaltarak ve bir enflamatuar olaylar zincirine neden olarak beyin lezyonlarını oluşturuyor olabilir. Bazı çalışmalarda auralı migren hastalarında serebral lezyon riskinin atak sayısı ile arttığı bulunmuştur (87). Beyin haricindeki iskemik olayları açıklamak daha zordur. Migrenin kortikal yayılan depresyon mekanizmasında olduğu gibi vasküler olayların sebebi olma teorisinin yanı sıra migren ve kardiyovasküler olayların ortak bir predispozisyonu paylaştığı teorisi de öne sürülmektedir. Auralı migrenlilerde daha yüksek bir kolesterol profili olması, koroner arter hastalığı için artmış bir Framingham risk skoru olması, hipertansiyon veya ortak bir genetik mekanizma bu birliktelikten sorumu olabilir (88). Geçici iskemik atak geçiren hastaların bu bulgularının aura olarak yorumlanması da söz konusu olabilir. Bu ataklar eğer aura değilse artmış inme riski oluşturmaktadırlar. Migren için kullanılan ilaçlar da kardiyovasküler hastalık riskini artırabilir (89). Migrenle iskemik inme arasındaki ilişki vaka-kontrol ve kesitsel çalışmalarla incelenmiştir. 11 vaka-kontrol çalışmasının meta-analizi ve 3 kohort çalışma migrenlilerde inme riskinin 16
26 arttığını ortaya koymuştur (toplam rölatif risk; 2,16; %95 güvenirlik aralığı). Bu risk auralı migrenliler için daha yüksektir (rölatif risk; 2,27). Aurasız migrenliler için de risk mevcuttur (rölatif risk; 1,83) (90). Women s Health Study nin bir parçası olarak elde edilen verilerde auralı migrenlilerde kontrol grubu ile karşılaştırıldığında toplam inme ve iskemik inme oranlarında artış saptanırken hemorajik inme için risk saptanmamıştır. Bu bulgular kardiyovasküler risk faktörleri açısından düzeltildikten sonra da değişmemiştir ve migren olmayan başağrılarında bu ilişki saptanmamıştır (82). Rastlantısal derin beyaz cevher lezyonlarının migrenlilerde daha sık olduğu bilinmekle birlikte birçok çalışmada eş zamanlı kontrol grubu kullanılmamıştır. Kruit ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada 150 migrenli ile 150 sağlıklı kontrol karşılaştırılmıştır. Đnme, geçici iskemik atak öyküsü olanlar ve nörolojik muayenesi anormal olanlar dışlanmıştır. Đki grup arasında klinik olarak belirgin enfarkt açısından fark saptanamamıştır. Fakat auralı migrenlilerde arka sistem dolaşımın serebellar bölgesindeki subklinik enfarktlarda, anlamlı bir artış görülmüştür. Eğer ayda birden fazla atak geçiriliyorsa riskin daha yüksek olduğu bulunmuştur. Buna ek olarak, migrenli kadınlar migreni olmayanlara göre derin beyaz cevher lezyonu açısından 2 kat risk taşımaktadırlar (87, 91). Çoğu çalışmada kardiyovasküler hastalıklarla olan bu birliktelik ya yalnızca auralı migrenle sınırlı bulunmuş ya da bu hastalarda nispeten daha yüksek risk saptanmıştır. Auranın fizyolojik temeli, kendi kendine çoğalan nöronal ve glial bir depolarizasyon dalgası olarak tanımlanan kortikal yayılan depresyondur. Bu esnada membran iyonik gradienti kaybolur, matriks metalloproteinazları (MMPs) aktive olur ve kan-beyin bariyerinin geçirgenliği değişir. Kortikal yayılan depresyon esnasında oksijen serbest radikalleri, nitrik oksit ve proteazlar belirgin olarak artar. MMPs aktivasyonu santral sinir sisteminde vasküler geçirgenliği artırır. Kortikal yayılan depresyon ile intraserebral lezyonlar arasındaki ilişki spekülatifken, kardiyak hastalığı bu mekanizmayla açıklamak çok daha güçtür. Teoride migren ataklarının stresi, koroner arter hastalığını ortaya çıkarıyor olabilir veya çoklu baş ağrısı, atakların seyri sırasında vaskülopati oluşumuna katkı sağlıyor olabilir. Fakat bu teoriler neden auralı migrenin bu süreçlerle daha yakından ilişki gösterdiğini açıklamamaktadır. Proflakside kullanılan ilaçlar da kardiyovasküler 17
27 hastalıklara yatkınlık oluşturabilir, fakat hem auralı hem de aurasız migrende aynı ilaçlar kullanıldığından bu teori geçerliliğini yitirmektedir (89). Migrenle koroner hastalık ilişkisini ise üç popülasyon çalışması desteklemektedir. Atherosclerosis Risk in Communities çalışması kontrollerle karşılaştırıldığında baş ağrısı olan hastaların iki kat fazla anjina öyküsü olduğunu saptamıştır. Aurası olan grupta bu risk daha fazladır (85). Women s Health Study sonuçları, auralı migrenin iskemik inme, miyokard enfarktüsü, koroner revaskülarizasyon işlemleri, anjina ve iskemik kardiyovasküler olaylara bağlı ölüm açısından iki kat fazla risk oluşturduğunu bildirmektedir (69, 82). Physician s Health Study de auralı veya aurasız migrenli erkeklerde majör kardiyovasküler hastalık açısından artmış risk bulunmuştur. Bu verilere göre miyokard enfarktüsü açısından risk %42 oranında artmıştır (84). Obezitenin ve metabolik sendromun migrenle ilişkisinden bahsedilmişti. Migrenlilerde insülin rezistansı varlığının yanı sıra metabolik sendrom komponentlerinden dislipideminin de olduğu gösterilmiştir. Özellikle auralı migrenliler daha yüksek bir kolesterol profiline sahiptirler (92). Auralı migreni olanlarda high density lipoprotein (HDL) düzeyleri daha düşüktür. Bunun önemi HDL nin, anti-enflamatuar etkilerinin olması ve bunun nörodejeneratif süreci ve ağrıyı engelliyor olabilmesidir. Bunun yanında, Women s Health Study migrenin yüksek total kolesterol seviyeleri ile yalnızca zayıf bir ilişkisi olduğunu göstermektedir (93). Aynı çalışmada pro-enflamatuar bir durumla migren ilişkisi de incelenmiştir. Migrenin artmış C-reaktif protein (CRP) düzeyleri ile zayıf bir ilişki gösterdiği bulunmuştur (93). Başka bir grup hastada ise hastalığını şiddetiyle ilişkili olacak şekilde daha yüksek CRP düzeyleri saptanmıştır (94). Bir başka ortak mekanizma, dolaşımdaki endotelyal progenitör hücrelerle (EPH) ilişkili olabilir. Bu hücreler vasküler fonksiyonun biyolojik bir belirtecidir, azalmış EPH oranları ise yüksek kardiyovasküler risk ile ilgilidir. EPH, hasarlanmış endotelyal hücrelerinin yerine geçer ve aterosklerotik plak oluşumunu önler. Bir çalışmada migrenlilerde bu hücrelerin düzeyinde anormallik olup olmadığı araştırılmıştır. Diğer baş ağrısı sendromlarına göre auralı migrende EPH koloni-oluşturucu birimlerin anlamlı olarak düştüğü görülmüştür. Ayrıca migrenlilerdeki EPH ler daha az göç etme yeteneğine sahiptir ve diğer bireylere göre daha yaşlıdırlar (95). 18
28 Lipoprotein (a) ile migrenin ilişkisinin araştırıldığı bir çalışmada migrenli kadınlarda lipoprotein (a) yüksekliği ile migren arasında anlamlı birliktelik saptanırken, bu birliktelik erkeklerde gözlenmemiştir. Auralı ve aurasız migren arasında ve premenopozal ve postmenopozal gruplar arasında fark saptanmamıştır. Yazarlar bu ilişkinin vasküler hastalıklarla migren arasındaki bağlantının nedenlerinden biri olabileceği görüşünü savunmuşlardır (96) Adiponektinin Biyolojik Özellikleri Adiponektin (ADP), plazma proteinin %0,01 ini oluşturan, yakın zamanda keşfedilmiş bir proteindir. Bilinen adipositokinlerin içerisinde adiponektin, dolaşımda en yüksek konsantrasyonda olandır. Yapısal olarak kompleman 1q ailesine aittir ve sitokinlerin TNFα ailesinin de yapısal homoloğudur (97, 98). Primer olarak adipositler tarafından salınmaktadır. Plazma adiponektini tam-boy (full-lenght) ya da küçük fragman yani globüler adiponektin (gadp) şeklinde bulunabilir. Buna rağmen plazmadaki ADP in neredeyse tamamı tam-boy formundadır (97). Çalışmalarda hem insanlarda hem de farelerde trimerler, hekzamerler ve yüksek molekül ağırlıklı multimerleri tanımlanmıştır. Trimer ya da düşük molekül ağırlıklı adiponektin (DMA-ADP), multimerik adiponektinin temel birimidir. Ayrıca, bir hekzamer olan orta molekül ağırlıklı adiponektin (OMA-ADP) ve yine hekzamer olan ve OMA- ADP den oluşan yüksek molekül ağırlıklı adiponektin (YMA-ADP) de mevcuttur (99). Adiponektinin farklı üniteleri farklı yolakları aktive eder ve farklı işlevlere sahiptir. Waki ve arkadaşları YMA-ADP in hepatositlerde protein kinazı aktive ettiğini bildirmişlerdir (99). Başka araştırmacılar ise DMA-ADP in kas dokularında protein kinaz yolaklarını ve YMA ve OMA-ADP in nükleer faktör yolaklarını aktive ettiğini söylemektedirler (100). Sadece YMA-ADP endotelyal hücre apopitozunu baskılar (101). Bu form yine farede kan glukoz düzeylerinde düşmeye neden olan en aktif formdur. Yine bu formun total adiponektine oranının, insan ve rodentlerde insülin sensitivitesini yansıttığı da öne sürülmüştür (102). Adiponektinin farklı formları, farklı reseptörler üzerinden değişik şekillerde etki etmektedir. Adiponektin reseptörleri iskelet kasında, karaciğerde ve yakın zamanda da farelerin beyin endotelinde saptanmıştır. Bunlardan birincisi olan AdipoR1 iskelet kasında 19
MİGREN PATOGENEZİ ve YENİ TEDAVİ SEÇENEKLERİ. Yrd. Doç. Dr. Aysel MİLANLIOĞLU
MİGREN PATOGENEZİ ve YENİ TEDAVİ SEÇENEKLERİ Yrd. Doç. Dr. Aysel MİLANLIOĞLU 11.07.2013 Migren normal duyusal bir stimulusun (somatosensoriyal, visual, odituar ve olifaktör) değişmiş modülasyonu, trigeminal
DetaylıALZHEİMER ve HALK SAĞLIĞI. Doç. Dr. Suphi VEHİD
ALZHEİMER ve HALK SAĞLIĞI Alzheimer hastalığı (AH) ilk kez, yaklaşık 100 yıl önce tanımlanmıştır. İlerleyici zihinsel işlev bozukluğu ve davranış değişikliği yakınmaları ile hastaneye yatırılıp beş yıl
DetaylıFiziksel Aktivite ve Sağlık. Prof. Dr. Bülent Ülkar Spor Hekimliği Anabilim Dalı
Fiziksel Aktivite ve Sağlık Prof. Dr. Bülent Ülkar Spor Hekimliği Anabilim Dalı 1 Fiziksel İnaktivite Nedir? Haftanın en az 5 günü 30 dakika ve üzerinde orta şiddetli veya haftanın en az 3 günü 20 dakika
DetaylıKriyopirin İlişkili Periyodik Sendrom (CAPS)
www.printo.it/pediatric-rheumatology/tr/intro Kriyopirin İlişkili Periyodik Sendrom (CAPS) 2016 un türevi 1. CAPS NEDİR 1.1 Nedir? Kriyopirin İlişkili Periyodik Sendromlar (CAPS), nadir görülen otoenflamatuar
DetaylıPRİMER BAŞAĞRILARI Semptomdan tanıya gidiş Migren ve Gerilim Başağrıları
PRİMER BAŞAĞRILARI Semptomdan tanıya gidiş Migren ve Gerilim Başağrıları Dr. Aksel Siva Nöroloji Anabilim Dalı ve Baş Ağrısı Kliniği İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Istanbul GÜNCEL TIP AKADEMİSİ 17 19 Nisan
DetaylıÖzel Bir Hastanede Diyabet Polikliniğine Başvuran Hastalarda İnsülin Direncini Etkileyen Faktörlerin Araştırılması
Özel Bir Hastanede Diyabet Polikliniğine Başvuran Hastalarda İnsülin Direncini Etkileyen Faktörlerin Araştırılması 20 24 Mayıs 2009 tarihleri arasında Antalya da düzenlenen 45. Ulusal Diyabet Kongresinde
DetaylıKriyopirin İlişkili Periyodik Sendrom (CAPS)
www.printo.it/pediatric-rheumatology/tr/intro Kriyopirin İlişkili Periyodik Sendrom (CAPS) 2016 un türevi 1. CAPS NEDİR 1.1 Nedir? Kriyopirin İlişkili Periyodik Sendromlar (CAPS), nadir görülen otoenflamatuar
DetaylıObez Çocuklarda Kan Basıncı Değişkenliği ve Subklinik Organ Hasarı Arasındaki İlişki
Obez Çocuklarda Kan Basıncı Değişkenliği ve Subklinik Organ Hasarı Arasındaki İlişki Ayşe Ağbaş 1, Emine Sönmez 1, Nur Canpolat 1, Özlem Balcı Ekmekçi 2, Lale Sever 1, Salim Çalışkan 1 1. İstanbul Üniversitesi,
DetaylıLAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER
LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER Varlık Erol, Cengiz Aydın, Levent Uğurlu, Emre Turgut, Hülya Yalçın*, Fatma Demet İnce* T.C.S.B. Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
DetaylıNedenleri tablo halinde sıralayacak olursak: 1. Eksojen şişmanlık (mutad şişmanlık) (Bütün şişmanların %90'ı) - Kalıtsal faktörler:
Obezite alınan enerjinin harcanan enerjiden fazla olmasıyla oluşur. Bunu genetik faktörler, metabolizma hızı, iştah, gıdaya ulaşabilme, davranışsal faktörler, fiziksel aktivite durumu, kültürel faktörler
DetaylıHipertansiyon. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015
Hipertansiyon HT Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015 Bu sunum Arş. Gör. Dr. Neslihan Yukarıkır ve Arş. Gör. Dr. Dilber Deryol Nacar
DetaylıÇOCUKLUK ÇAĞI BAŞ AĞRILARINA YAKLAŞIM. Doç. Dr. Sebahattin VURUCU GATF Çocuk Nörolojisi BD
ÇOCUKLUK ÇAĞI BAŞ AĞRILARINA YAKLAŞIM Doç. Dr. Sebahattin VURUCU GATF Çocuk Nörolojisi BD Tanım Orbitomeatal çizginin üzerinde hissedilen ağrılar baş ağrıları olarak değerlendirilir Epidemiyoloji Çocuklarda
DetaylıBasın bülteni sanofi-aventis
Basın bülteni sanofi-aventis 7 Kasım 2007 ULUSLARARASI DİYABET TEDAVİ PRATİKLERİ KAYIT ÇALIŞMASI NIN (IDMPS) TÜRKİYE SONUÇLARI HEDEF TEDAVİ KALİTESİNİ ARTIRMAK ÇALIŞMANIN AMACI ve YÖNTEMİ Uluslararası
DetaylıMERVE SAYIŞ 04150019305 TUĞBA ÇINAR 04140033048 SEVİM KORKUT 04140033017 MERVE ALTUN 04140019065
MERVE SAYIŞ 04150019305 TUĞBA ÇINAR 04140033048 SEVİM KORKUT 04140033017 MERVE ALTUN 04140019065 TÜRKİYE SAĞLIKLI BESLENME VE HAREKETLİ HAYAT PROGRAMI (2014 2017) TÜRKİYE SAĞLIKLI BESLENME VE HAREKETLİ
DetaylıYAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy
YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR Prof. Dr. Mehmet Ersoy DEMANSA NEDEN OLAN HASTALIKLAR AMAÇ Demansın nedenleri ve gelişim sürecinin öğretmek Yaşlı bireyde demansa bağlı oluşabilecek problemleri öğretmek
DetaylıBaş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen
Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen hemen tüm insanlar değişik nedenlerle baş ağrısından
DetaylıNörolojik Hastalıklarda Depresyon ve Sitokinler
46.ULUSAL PSİKİYATRİ KONGRESİ, 2010 Nörolojik Hastalıklarda Depresyon ve Sitokinler Dr.Canan Yücesan Ankara Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Akış Sitokinler ve depresyon Duygudurum bozukluklarının
DetaylıATRİYAL FİBRİLASYON Atriyal fibrilasyon En sık görülen aritmi Epidemiyoloji Aritmiye bağlı hastaneye yatanların 1/3 ü AF li. ABD de tahmini 2.3 milyon, Avrupa da 4.5 milyon insan AF ye sahip. Sıklığı
DetaylıDoç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri
Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri Hastalıkların tedavisinde kat edilen yol, bulaşıcı hastalıklarla başarılı mücadele, yaşam koşullarında düzelme gibi
DetaylıProf.Dr.Kemal NAS Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD
Prof.Dr.Kemal NAS Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD Kronik enflamatuar hastalıklar, konak doku ve immun hücreleri arasındaki karmaşık etkileşimlerinden
DetaylıKRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIĞI (KOAH) TANIMI SINIFLAMASI RİSK FAKTÖRLERİ PATOFİZYOLOJİSİ EPİDEMİYOLOJİSİ
KRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIĞI (KOAH) TANIMI SINIFLAMASI RİSK FAKTÖRLERİ PATOFİZYOLOJİSİ EPİDEMİYOLOJİSİ ÖĞRENİM HEDEFLERİ KOAH tanımını söyleyebilmeli, KOAH risk faktörlerini sayabilmeli, KOAH patofizyolojisinin
DetaylıTrombofili nin Tekrarlayan Gebelik Kayıplarındaki Rolü. Dr. Ayhan SUCAK
Trombofili nin Tekrarlayan Gebelik Kayıplarındaki Rolü Dr. Ayhan SUCAK www.tmftpkongre2012 Tekrarlayan gebelik kaybı TANIM European Society for Human Reproduction and Embryology 20 haftalık amenoreden
DetaylıBEYĐN MANYETĐK REZONANS GÖRÜNTÜLEMEDE HĐPERĐNTENS ODAĞI OLAN MĐGREN HASTALARINDA TROMBOZA EĞĐLĐM YARATAN GENETĐK FAKTÖRLERĐN ROLÜ
T.C. BAŞKENT ÜNĐVERSĐTESĐ TIP FAKÜLTESĐ NÖROLOJĐ ANABĐLĐM DALI BEYĐN MANYETĐK REZONANS GÖRÜNTÜLEMEDE HĐPERĐNTENS ODAĞI OLAN MĐGREN HASTALARINDA TROMBOZA EĞĐLĐM YARATAN GENETĐK FAKTÖRLERĐN ROLÜ UZMANLIK
DetaylıFibrinolytics
ANTİPLATELET İLAÇLAR Fibrinolytics Adezyon Aktivasyon (agonist bağlanma) Agregasyon Aktivasyon (şekil değişikliği) Antiplatelet İlaçlar Antiplatelet ilaçlar Asetilsalisilik asit (aspirin) P2Y12 antagonistleri
DetaylıVIII. FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU BÖLÜM ULUSAL TANI VE TEDAVİ KILAVUZU 2013
ULUSAL TANI VE TEDAVİ KILAVUZU 2013 FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ VIII. BÖLÜM TANI VE TEDAVİ KILAVUZU KALITSAL FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ Dr. M. Cem Ar ve THD Hemofili Bilimsel
DetaylıRENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ
RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ 20.05.2010 Giriş I Renovasküler hipertansiyon (RVH), renal arter(ler) darlığının neden
DetaylıMULTİPL SKLEROZ(MS) Multipl Skleroz (MS) genç erişkinleri etkileyerek özürlülüğe en sık yolaçan nörolojik hastalık
MULTİPL SKLEROZ(MS) Multipl Skleroz (MS) genç erişkinleri etkileyerek özürlülüğe en sık yolaçan nörolojik hastalık MS Hasta Okulu 28.05.2013 Multipl skleroz (MS) hastalığını basitçe, merkezi sinir sistemine
Detaylı¹GÜTF İç Hastalıkları ABD, ²GÜTF Endokrinoloji Bilim Dalı, ³HÜTF Geriatri Bilim Dalı ⁴GÜTF Biyokimya Bilim Dalı
Dr. Derda GÖKÇE¹, Prof. Dr. İlhan YETKİN², Prof. Dr. Mustafa CANKURTARAN³, Doç. Dr. Özlem GÜLBAHAR⁴, Uzm. Dr. Rana Tuna DOĞRUL³, Uzm. Dr. Cemal KIZILARSLANOĞLU³, Uzm. Dr. Muhittin YALÇIN² ¹GÜTF İç Hastalıkları
DetaylıProf. Dr. Binali MAVİTAŞ Dicle Üniverstiesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi A.D.
Prof. Dr. Binali MAVİTAŞ Dicle Üniverstiesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi A.D. Endotel zedelenmesi ATEROSKLEROZ Monositlerin intimaya göçü Lipid yüklü makrofajlar Sitokinler İntimaya kas h. göçü
DetaylıDAMAR HASTALIKLARINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR
T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI D.P.Ü. KÜTAHYA EVLİYA ÇELEBİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ DAMAR HASTALIKLARINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR PROF. DR. AHMET HAKAN VURAL OP. DR. GÜLEN SEZER ALPTEKİN ERKUL OP. DR. SİNAN ERKUL
DetaylıBöbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi
Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi Hangi Böbrek Hastalarına Ruhsal Destek Verilebilir? Çocukluktan yaşlılığa
DetaylıOBEZİTE VE DEPRESYON. Prof. Dr. Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD.
OBEZİTE VE DEPRESYON Prof. Dr. Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD. Obezite nedir? Obezite BKİ>30 kg/m² Çoğul etyolojili Kronik Tekrarlayıcı Yaşam kalitesini bozan Çeşitli
DetaylıÇOCUKLUK ÇAĞINDA KRONİK KARIN AĞRISI
ÇOCUKLUK ÇAĞINDA KRONİK KARIN AĞRISI Prof. Dr. Aydan Kansu Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Bilim Dalı 7 y, ~ 1 yıldır karın ağrısı Göbek çevresinde Haftada
DetaylıEpilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;
Epilepsi bir kişinin tekrar tekrar epileptik nöbetler geçirmesi ile niteli bir klinik durum yada sendromdur. Epileptik nöbet beyinde zaman zaman ortaya çıkan anormal elektriksel boşalımların sonucu olarak
DetaylıYaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011
Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri Sena Aydın 0341110011 PATOFİZYOLOJİ Fizyoloji, hücre ve organların normal işleyişini incelerken patoloji ise bunların normalden sapmasını
Detaylı20-23 Mayıs 2009 da 45. Ulusal Diyabet Kongresi nde Poster olarak sunuldu.
Özel Bir Hastanede Diyabet Polikliniğine Başvuran Hastalarda İnsülin Direncini Etkileyen Faktörlerin Araştırılması 20-23 Mayıs 2009 da 45. Ulusal Diyabet Kongresi nde Poster olarak sunuldu. Özlem Serenli,
DetaylıTarifname OBEZİTEYİ ÖNLEYİCİ VE TEDAVİ EDİCİ BİR KOMPOZİSYON
1 Tarifname OBEZİTEYİ ÖNLEYİCİ VE TEDAVİ EDİCİ BİR KOMPOZİSYON Teknik Alan Buluş, obeziteyi önleyici ve tedavi edici glukopiranosit türevleri ihtiva eden bir kompozisyon ile ilgilidir. Tekniğin Bilinen
DetaylıEDİNSEL KANAMA BOZUKLUKLARI VE KALITSAL TROMBOFİLİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU I. BÖLÜM TROMBOTİK TROMBOSİTOPENİK PURPURA TANI VE TEDAVİ KILAVUZU...
EDİNSEL KANAMA BOZUKLUKLARI VE KALITSAL TROMBOFİLİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU İÇİNDEKİLER Önsöz...iii Ulusal Tanı ve Tedavi Kılavuzu Çalışma Grupları... iv Kısaltmalar... vii Tablolar Listesi... xv Şekiller
DetaylıKRONİK HEMODİYALİZ HASTALARINDA ENDOTEL PROGENİTÖR HÜCRELERİ, İNFLAMASYON VE ENDOTEL DİSFONKSİYONU
KRONİK HEMODİYALİZ HASTALARINDA ENDOTEL PROGENİTÖR HÜCRELERİ, İNFLAMASYON VE ENDOTEL DİSFONKSİYONU Abdullah Özkök¹, Esin Aktaş², Akar Yılmaz 3, Ayşegül Telci 4, Hüseyin Oflaz 3, Günnur Deniz², Alaattin
DetaylıBAŞAĞRILI HASTANIN DEĞERLENDİRİLMESİ. Prof.Dr.Baki Göksan
BAŞAĞRILI HASTANIN DEĞERLENDİRİLMESİ Prof.Dr.Baki Göksan Tüm hekimlerin toplumda en sık karşılaşılan sağlık sorunlarının ilk sıralarında yer alan başağrısı ile günlük pratikleri sırasında sıklıkla karşılaşmaları
DetaylıJuvenil SPondiloArtrit/Entezit İle İlişkili Artrit (SPA-EİA)
www.printo.it/pediatric-rheumatology/tr/intro Juvenil SPondiloArtrit/Entezit İle İlişkili Artrit (SPA-EİA) 2016 un türevi 1. JUVENİL SPONDİLOARTRİT/ ENTEZİT İLE İLİŞKİLİ ARTRİT (SPA- EİA) NEDİR? 1.1 Nedir?
DetaylıETKİN İLAÇ KULLANIMINDA GENETİK FAKTÖRLER. İlaç Kullanımında Bireyler Arasındaki Genetik Farklılığın Önemi
ETKİN İLAÇ KULLANIMINDA GENETİK FAKTÖRLER İlaç Kullanımında Bireyler Arasındaki Genetik Farklılığın Önemi PLAVİX FİLM TABLET 75 mg KISA ÜRÜN BİLGİSİ 4.2. Pozoloji ve uygulama şekli Farmakogenetik CYP2C19
DetaylıKronik böbrek hastalığı adeta bir salgın halini almıģ olan önemli bir halk sağlığı sorunudur.
Kronik böbrek hastalığı adeta bir salgın halini almıģ olan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Basit ve ucuz bazı testlerle erken saptandığında önlenebilir veya ilerlemesi geciktirilebilir olmasına karģın,
DetaylıPARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak
PARKİNSON HASTALIĞI Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND
DetaylıMS TE BESLENME VE EGZERSİZ. Dr. Özlem Taşkapılıoğlu
MS TE BESLENME VE EGZERSİZ Dr. Özlem Taşkapılıoğlu «Besinler ilacınız, ilacınız besininiz olsun.» MS te beslenme hakkında mitler-gerçekler «Daha fazla fiziksel aktivite ve egzersiz, daha az oturma süresi!»
DetaylıSAĞLIKLI OBEZLERDE FİZYOTERAPİ VE REFLEKSOLOJİ UYGULAMALARININ ZAYIFLAMAYA ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
SAĞLIKLI OBEZLERDE FİZYOTERAPİ VE REFLEKSOLOJİ UYGULAMALARININ ZAYIFLAMAYA ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ HAZIRLAYAN:FZT.MELTEM ERASLAN DANIŞMAN:PROF.DR.İSMET MELEK Obezite (şişmanlık),vücutta aşırı ölçüde
DetaylıRomatizma BR.HLİ.066
Nedir? başta eklemler olmak üzere, birçok organ ve dokunun doğrudan ya da dolaylı olarak zarar görmesine yol açabilen hastalıklar grubudur. Kanda iltihap düzeyinde yükselmeye neden olup olmamasına göre
DetaylıNörovasküler Cerrahi Öğretim Ve Eğitim Grubu Hasta Bilgilendirme Formu
Nörovasküler Cerrahi Öğretim Ve Eğitim Grubu Beyin-Omurilik Arteriovenöz Malformasyonları ve Merkezi Sinir Sisteminin Diğer Damarsal Bozuklukları Hasta Bilgilendirme Formu 5 AVM ler Ne Tip Sağlık Sorunlarına
DetaylıBir Üniversite Kliniğinde Yatan Hastalarda MetabolikSendrom Sıklığı GŞ CAN, B BAĞCI, A TOPUZOĞLU, S ÖZTEKİN, BB AKDEDE
Bir Üniversite Kliniğinde Yatan Hastalarda MetabolikSendrom Sıklığı GŞ CAN, B BAĞCI, A TOPUZOĞLU, S ÖZTEKİN, BB AKDEDE Psikiyatrik hastalığı olan bireylerde MetabolikSendrom (MetS) sıklığı genel popülasyona
DetaylıANKSİYETE BOZUKLUKLARININ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ. Doç.Dr.Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD
ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ Doç.Dr.Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Açıklama 2008 2010 Araştırmacı: Lilly Konuşmacı: Lundbeck Sunum
DetaylıYARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger
YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik ve fonksiyonel bütünlük
DetaylıMelek ŞAHİNOĞLU, Ümmühan AKTÜRK, Lezan KESKİN. SUNAN: Melek ŞAHİNOĞLU. Malatya Devlet Hastanesi Uzman Diyabet Eğitim Hemşiresi
DİYABET HASTALARININ HASTALIK ALGI DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ Melek ŞAHİNOĞLU, Ümmühan AKTÜRK, Lezan KESKİN SUNAN: Melek ŞAHİNOĞLU Malatya Devlet Hastanesi Uzman Diyabet Eğitim Hemşiresi Amaç: TURDEP-2
DetaylıA) Migren Atağının Tanımı:
Migren, nörolojik, gastrointestinal ve otonom değişikliklerin çeşitli şekillerde eşlik ettiği primer epizodik (bölüm) bir baş ağrısı bozukluğudur. Nörolojik muayeneler, görüntüleme ve laboratuvar incelemeleri
DetaylıMultipl Endokrin Neoplaziler. Dr. Tuba T. Duman-2012
Multipl Endokrin Neoplaziler Dr. Tuba T. Duman-2012 Multipl Endokrin Neoplaziler Klinik gözlemlerle, endokrin bezleri içeren neoplastik sendromlar tanımlanmıştır. Paratiroid, hipofiz, adrenal,tiroid ve
DetaylıGÖĞÜS AĞRISI ŞİKAYETİ İLE BAŞVURAN ÇOCUKLARIN KLİNİK İZLEMİ
GÖĞÜS AĞRISI ŞİKAYETİ İLE BAŞVURAN ÇOCUKLARIN KLİNİK İZLEMİ Erhan Çalışıcı, Birgül Varan, Mahmut Gökdemir, Nimet Cındık, Özge Orbay Başkent Üniversitesi Çocuk Sağ.Has.ABD Göğüs ağrısı, çocukluk ve adölesan
DetaylıYaşlılarda düzenli fiziksel aktivite
Düzenli fiziksel aktivite ile kazanılmak istenen yaşam kalitesi artışı özellikle yaşlı nüfusta önemli görülmektedir. Bu kısımda yaşlılar için egzersiz programı oluşturulurken nelere dikkat edilmesi gerektiği
DetaylıDİYABET NEDİR? Özel Klinik ve Merkezler
DİYABET NEDİR? Özel Klinik ve Merkezler Diyabet nedir? Diyabet hastalığı, şekerin vücudumuzda kullanımını düzenleyen insülin olarak adlandırdığımız hormonun salınımındaki eksiklik veya kullanımındaki yetersizlikten
DetaylıYakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu. Yaşlı Bakım-Ebelik. YB 205 Beslenme İkeleri
Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Yaşlı Bakım-Ebelik YB 205 Beslenme İkeleri Uzm. Dyt. Emine Ömerağa emine.omeraga@neu.edu.tr YAŞLANMA Amerika da yaşlı bireyler eskiye göre
DetaylıULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ BESLENME ÜNİTESİ BESLENME DEĞERLENDİRME KILAVUZU
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ BESLENME ÜNİTESİ BESLENME DEĞERLENDİRME KILAVUZU KLK-HAB-BES İlk yayın Tarihi : 15 Mart 2006 Revizyon No : 04 Revizyon Tarihi : 03 Ağustos 2012 İçindekiler A) Malnütrisyon
DetaylıVÜCUT KOMPOSİZYONU 1
1 VÜCUT KOMPOSİZYONU VÜCUT KOMPOSİZYONU Vücuttaki tüm doku, hücre, molekül ve atom bileşenlerinin miktarını ifade eder Tıp, beslenme, egzersiz bilimleri, büyüme ve gelişme, yaşlanma, fiziksel iş kapasitesi,
DetaylıBeslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması
Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması Halil Yazıcı 1, Abdullah Özkök 1, Yaşar Çalışkan 1, Ayşegül Telci 2, Alaattin Yıldız 1 ¹İstanbul
Detaylıwww.printo.it/pediatric-rheumatology/tr/intro
www.printo.it/pediatric-rheumatology/tr/intro CANDLE 2016 un türevi 1. CANDLE NEDİR 1.1 Nedir? Kronik Atipik Nötrofilik Dermatosiz, Lipodistrofi ve Yüksek ateş (CANDLE) sendromu nadir görülen genetik bir
DetaylıKarotis ve Serebrovasküler Girişimlerde Komplikasyonlar ve Önlenmesi. Doç Dr Mehmet Ergelen
Karotis ve Serebrovasküler Girişimlerde Komplikasyonlar ve Önlenmesi Doç Dr Mehmet Ergelen 1-Karotis Girişimleri 2-Akut İskemik İnme de MekanikTrombektomi Karotis Girişimleri Komplikasyonlar 1-Karotid
DetaylıMETABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS
METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS Aerobik Antrenmanlar Sonucu Kasta Oluşan Adaptasyonlar Miyoglobin Miktarında oluşan Değişiklikler Hayvan deneylerinden elde edilen sonuçlar dayanıklılık antrenmanları
Detaylıİskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ
İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar Prof.Dr.Mitat KOZ 1 İskelet Kasının Egzersize Yanıtı Kas kan akımındaki değişim Kas kuvveti ve dayanıklılığındaki
DetaylıEpidermal bazal hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alan malin deri tm
BAZAL HÜCRELİ KARSİNOM Epidermal bazal hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alan malin deri tm Nadiren met. yapar fakat tedavisiz bırakıldığında invazif davranış göstermesi,lokal invazyon,
DetaylıÇALIŞMANIN AMACI: Türkiye de erişkinlerde ( 20 yaş) metabolik sendrom sıklığını tespit etmektir.
ÇALIŞMANIN AMACI: Türkiye de erişkinlerde ( 20 yaş) metabolik sendrom sıklığını tespit etmektir. Metabolik Sendrom Araştırma Grubu Prof.Dr. Ömer Kozan Dokuz Eylül Üniv. Tıp Fak. Kardiyoloji ABD, İzmir
DetaylıOytun Erbaş, Hüseyin Sedar Akseki, Dilek Taşkıran
Yağlı Karaciğer (Metabolik Sendrom) Modeli Geliştirilen Sıçanlarda Psikoz Yatkınlığındaki Artışın Gösterilmesi ve Bu Bulgunun İnflamatuar Sitokinlerle Bağlantısının Açıklanması Oytun Erbaş, Hüseyin Sedar
DetaylıPERİFERİK ARTER HASTALIKLARINDA SEMPTOMLAR. Dr. İhsan Alur Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi AD, Denizli
PERİFERİK ARTER HASTALIKLARINDA SEMPTOMLAR Dr. İhsan Alur Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi AD, Denizli PERİFERİK ARTER HASTALARINA YAKLAŞIM NASIL OLMALIDIR? A) ANAMNEZ (ÖYKÜ,
DetaylıKüçük Damar Hastalığı; Semptomatoloji. Kürşad Kutluk Dokuz Eylül Üniversitesi 27 Mayıs 2017, İzmir
Küçük Damar Hastalığı; Semptomatoloji Kürşad Kutluk Dokuz Eylül Üniversitesi 27 Mayıs 2017, İzmir KÜÇÜK DAMAR HASTALIĞINDA KLİNİK BULGULAR Yok Özel fokal nöroloik semptomlar Sinsi gelişen global nörolojik
DetaylıDERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Dönem T+U Saat Kredi AKTS. Sinir Sistemi TIP 204 2 103+40 9 10. Kurul Dersleri Teorik Pratik Toplam
DERS BİLGİLERİ Ders Kodu Dönem T+U Saat Kredi AKTS Sinir Sistemi TIP 204 2 103+40 9 10 Kurul Dersleri Teorik Pratik Toplam Anatomi 42 16 58 Fizyoloji 39 18 57 Histoloji ve Embriyoloji 12 4 16 Biyofizik
DetaylıKORTİZOL, METABOLİK SENDROM VE KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLAR
KORTİZOL, METABOLİK SENDROM VE KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLAR Prof.Dr. ARZU SEVEN İ.Ü.CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI DİSMETABOLİK SENDROM DİYABESİTİ SENDROM X İNSÜLİN DİRENCİ SENDROMU METABOLİK
Detaylı14 Aralık 2012, Antalya
Hamilelerde Uyku Bozukluğunun Sorgulanması ve Öyküden Tespit Edilen Huzursuz Bacak Sendromunda Sıklık, Klinik Özellikler ve İlişkili Olabilecek Durumların Araştırılması A Neyal, G Benbir, R Aslan, F Bölükbaşı,
DetaylıİNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak
İNME Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND ye aittir. Kaynak
DetaylıMENOPOZ. Menopoz nedir?
MENOPOZ Hayatınızı kabusa çeviren, unutkanlık, uykusuzluk, depresyon, sinirlilik, halsizlik şikayetlerinin en büyük sebeplerinden biri menopozdur. İleri dönemde idrar kaçırma, kemik erimesi, hipertansiyona
DetaylıKalp Krizini Tetikleyen Durumlar ve Tedavisi. Doç. Dr. Bülent Özdemir Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı
Kalp Krizini Tetikleyen Durumlar ve Tedavisi Doç. Dr. Bülent Özdemir Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Kalp Krizini Tetikleyen Durumlar ve Tedavisi KALP KRİZİ Kalp krizi (miyokard
Detaylı8 Merdiven çıkmak, yürümek gibi hareketler baş ağrınızın şiddetini etkiliyor mu? (azaltıyor, etkisiz, arttırıyor)
Baş ağrısı yakınması ile gelen hastalarda şu yol izlenmelidir: Anamnez FM NM Gerekirse tetkikler/primer-sekonder baş ağrısı ayrımı Tanı Tedavi Baş ağrısı anamnezi alırken şu sorular sorulmalıdır: 1 Başınızın
Detaylı%20 En sık neden cilt kuruluğu Gebeliğe özgü cilt hastalıkları İntrahepatik kolestaz İlaç ve diğer allerjik reaksiyonlar Sistemik hastalıklara bağlı
%20 En sık neden cilt kuruluğu Gebeliğe özgü cilt hastalıkları İntrahepatik kolestaz İlaç ve diğer allerjik reaksiyonlar Sistemik hastalıklara bağlı kaşıntılar (kc, bb, troid) Pemfigoid gestasyones Gebeliğin
DetaylıAcil Serviste Hipertansif Hastaya Yaklaşım
Acil Serviste Hipertansif Hastaya Yaklaşım Doç. Dr. Sedat YANTURALI Dokuz Eylul Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı İzmir sedat.yanturali@deu.edu.tr 1 Sunu Planı Hipertansiyona genel bakış
DetaylıResüsitasyonda HİPEROKSEMİ
Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ Prof.Dr.Oktay Demirkıran İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Yoğun Bakım Bilim Dalı Acil Yoğun Bakım Ünitesi Avrupa da yaklaşık 700,000/yıl
DetaylıHipertansiyon ve Kronik Böbrek Hastalığı
Chronic REnal Disease In Turkey CREDIT Hipertansiyon ve Kronik Böbrek Hastalığı Alt Analiz Sonuçları Prof. Dr. Bülent ALTUN Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ünitesi CREDIT: Kilometre Taşları
DetaylıBugün Neredeyiz? Dr. Yunus Erdem Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ünitesi
Hipertansiyon Tedavisi: Bugün Neredeyiz? Dr. Yunus Erdem Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ünitesi Hipertansiyon Sıklık Yolaçtığı sorunlar Nedenler Kan basıncı hedefleri Tedavi Dünyada Mortalite
DetaylıGenellikle 50 yaş üstünde görülür ancak seyrekte olsa gençler de de görülme olasılığı vardır.
Erkek üreme sisteminin önemli bir üyesi olan prostatta görülen malign (kötü huylu)değişikliklerdir.erkeklerde en sık görülen kanser tiplerindendir. Amerika'da her 5 erkekten birinde görüldüğü tespit edilmiştir.yine
DetaylıTemelde akılda tutulması gereken nöbetlerin iki çeşit olduğudur parsiyel (yani beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler jeneralize (beyinde
EPİLEPSİ Basitleştirilmiş şekliyle epilepsi nöbeti kısa süreli beyin fonksiyon bozukluğuna bağlıdır, ve beyin hücrelerinde geçici anormal deşarjlar sonucu ortaya çıkar. Epilepsi nöbetlerinin çok değişik
DetaylıHEMOLİTİK ÜREMİK SENDROM
HEMOLİTİK ÜREMİK SENDROM KOMPLEMAN SİSTEM GENLERİNDE MUTASYON VARLIĞI GENOTİP FENOTİP İLİŞKİSİ VE TEDAVİ Ş. Hacıkara, A. Berdeli, S. Mir HEMOLİTİK ÜREMİK SENDROM (HÜS) Hemolitik anemi (mikroanjiopatik
DetaylıTÜTÜN VE ASTIM. Kısa Ders 2 Modül: Tütünün Solunum Sistemine Etkileri
TÜTÜN VE ASTIM Kısa Ders 2 Modül: Tütünün Solunum Sistemine Etkileri Kısa Dersimizin Hedefleri KISA DERSİMİZİN AMACI: Öğrencileri tütünün astım üzerindeki zararlı etkileri ile astım hastalarına ve ebeveynlerine
DetaylıDr.Özlem Parlak, Dr.İbrahim Öztura, Dr.Barış Baklan
Dr.Özlem Parlak, Dr.İbrahim Öztura, Dr.Barış Baklan Tanı; Dört tanı kriteri Destekleyici tanı kriterleri Eşlik eden özellikler Bu skala; 10 sorudan oluşmaktadır en fazla 40 puan verilmektedir skor sendromun
DetaylıBilindiği üzere beslenme; anne karnında başlayarak yaşamın sonlandığı ana kadar devam eden yaşamın vazgeçilmez bir ihtiyacıdır
OBEZİTE Obezite günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır. Obezite genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu
DetaylıHemodiyaliz Hastalarında Serum Visfatin Düzeyi İle Kardiyovasküler Hastalık Ve Serum Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki İlişki
Hemodiyaliz Hastalarında Serum Visfatin Düzeyi İle Kardiyovasküler Hastalık Ve Serum Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki İlişki Nimet Aktaş*, Mustafa Güllülü, Abdülmecit Yıldız, Ayşegül Oruç, Cuma Bülent
DetaylıADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu
ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu Sağlık Hizmetlerinin Özellikleri Ergenin yaşına, gelişim düzeyine uygun Bireysel, kültürel ve sosyoekonomik farklılıklara
DetaylıEGZERSİZE ENDOKRİN ve METABOLİK YANIT
EGZERSİZE ENDOKRİN ve METABOLİK YANIT Prof.Dr.Fadıl Özyener Fizyoloji Anabilim Dalı Sempatik Sistem Adrenal Medulla Kas kan dolaşımı Kan basıncı Solunum sıklık ve derinliği Kalp kasılma gücü Kalp atım
DetaylıLABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU
LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU Alanin Transaminaz ( ALT = SGPT) : Artmış alanin transaminaz karaciğer hastalıkları ( hepatosit hasarı), hepatit, safra yolu hastalıklarında ve ilaçlara bağlı olarak
DetaylıSantral (merkezi) sinir sistemi
Santral (merkezi) sinir sistemi 1 2 Beyin birçok dokunun kontrollerini üstlenmiştir. Çalışması hakkında hala yeterli veri edinemediğimiz beyin, hafıza ve karar verme organı olarak kabul edilir. Sadece
DetaylıAKUT KORONER SENDROMLARDA OLASILIK SKORLARI VE STRES TESTLERİNİN KULLANIMI
AKUT KORONER SENDROMLARDA OLASILIK SKORLARI VE STRES TESTLERİNİN KULLANIMI Yrd. Doç. Dr. Arif Onur EDEN ERZİNCAN ÜNİVERİSTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI AKUT KORONER SENDROM (AKS) Tanı Kriterleri:
DetaylıPrediyabetik ve Tip 2 Diyabetik Kadınlarda Kardiyovasküler Risk: Gerçekten Erkeklerden Daha Yüksek Mi?
Prediyabetik ve Tip 2 Diyabetik Kadınlarda Kardiyovasküler Risk: Gerçekten Erkeklerden Daha Yüksek Mi? Prof Dr Füsun Saygılı EgeÜTF Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıBD DM Mortalite ve morbiditenin
DetaylıNöroloji alanında güncel gelişmelerin olduğu konularda seminer Nöroloji Uzmanlık Öğrencileri tarafından sunulur.
NÖR 23 NÖROLOJİ Dr. Ali Kemal ERDEMOĞLU /1 Dr. Ersel DAĞ /2 Dr. Yakup TÜRKEL /3 KOD DERS ADI ÖÜ T P KREDİ AKTS NOR 7001 MAKALE SAATİ Nöroloji alanında yabancı dergilerde güncel gelişmelere yönelik yayınlanan
DetaylıFTR 303 Ortopedik Rehabilitasyon
FTR 303 Ortopedik Rehabilitasyon Kompleks Bölgesel Ağrı Sendromu Complex Regional Pain Syndromme yrd. doç. dr. emin ulaş erdem GİRİŞ Genellikle travmalardan sonra ortaya çıkar Belirgin bir sinir hasarı
DetaylıN-ASETİL SİSTEİNİN AÇIK KALP CERRAHİSİ SONRASI NÖROKOGNİTİF FONKSİYONLARA ETKİSİ. Uzm.Dr. Canan ÜNLÜ Dr. Fatma UKİL
N-ASETİL SİSTEİNİN AÇIK KALP CERRAHİSİ SONRASI NÖROKOGNİTİF FONKSİYONLARA ETKİSİ Uzm.Dr. Canan ÜNLÜ Dr. Fatma UKİL N-ASETİL SİSTEİNİN AÇIK KALP CERRAHİSİ SONRASI NÖROKOGNİTİF FONKSİYONLARA ETKİSİ Anestezi
Detaylı