I. BÖLÜM DNA MUCİZESİ VE HAYATIN GERÇEĞİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "I. BÖLÜM DNA MUCİZESİ VE HAYATIN GERÇEĞİ"

Transkript

1 ÖNSÖZ Dünyaya gelen her bir canlı yaşayabilmesi için gerekli olan her organ ve azası ile mükemmel bir uyum ve ahenk içinde yaratılmıştır. Her canlı düşmanlarına karşı savunma silahı, beslenmesi için uygun sindirim sistemi, hareketi, koşması, uçması veya yüzmesi için gerekli olan organlar en verimli ve uygun biçimde hikmetle, lütufla vücuduna takılmıştır. Her bir canlı ayrı bir nakış gibi güzel yaratılmıştır. İnsanın güzelliği, kuşun, kelebeğin güzelliği, atın, aslanın vs. bütün hayvanların ve hatta bitki ve çiçeklerin güzelliği ve faydaları ile adeta bir bütünün parçaları gibi yaratılmışlardır. Bütün hayvanlar yalnız otla veya yalnız etle beslenseydi, hayat çekilmez ve dünya yaşanmaz hale gelirdi. Her şey hikmetle yaratıldığı için, gerek otla beslenen, gerek etle beslenen canlılar birbirini tamamlıyor, dünya yaşanabilir bir dünya olarak kalıyor. Her bir canlının hayat programı, DNA molekülleri üzerinde C,H,O,N,P atomları ile mucizane bir tarzda yazılmıştır. Yani bu atom harfleri (ki hemen bütün yiyeceklerde bulunur) binlerce canlıdan her hangi birinin vücuduna yiyecek olarak girebilir ve yanlışsız işlemeye başlar. Bu atomlar arının bünyesinde arıya göre, kedinin bünyesinde kediye göre, filin bünyesinde ise onun fil olduğunu biliyor gibi file göre vücut planını icra ediyor demektir. Kısaca bu atomlar bütün canlıları en küçük ayrıntılarına varıncaya kadar her şeyini biliyor olmalı ki bu sonuçlar alınabilsin. Bu şuursuz atomların insanları aciz bırakan muazzam bir ilim ve irade sahibi olamayacağından, kalemin ucundan çıkan yazıların mürekkep zerrelerinin değil, kalemi çalıştıran bir ilim ve iradenin eseri olması gibidir. Bu ilim ve fen asrında bir takım insanların bu atomlara her şeyi bilir bir ilim ve irade atfetmesi gerçekten çok garipsenecek bir durumdur. Bu hal ise eski çağlarda bazı insanların taştan veya demirden yaptıkları heykel ve putlardan medet ummaları, yardım beklemeleri gibi bir hurafedir, cehalettir. Mucize molekül DNA ile ilgili bilgileri, değişik kaynaklardan faydalanarak veya alıntı yaparak hakikati ortaya koymaya çalıştık. Hayatın tesadüflere bağlı olarak başladığı ve geliştiği iddiasının bilimsel değil, ideolojik ve felsefi bir görüş olduğunu göstermeye çalıştık. Bilimsellik maskesi altında, bir takım insanların buna inandırıldığı ve neticesinde inançsızlığa düşürüldüğü ve aldatıldığı bir vakıadır. İnsanların bilhassa gençlerin bu tuzağa düşmemeleri ve gerçek ilmin fazileti ile mucize olan bu kâinat kitabını doğru okumaları, maddeten ve manen gelişmeleri en büyük arzumuzdur. Kitap üç bölümden ibarettir. 1. Bölümde DNA ile ilgili bir takım temel bilgilerden bahsedilmektedir. 2. Bölümde Nasıl Bir Yaratıcı? sorusuna cevap verilmektedir. Son bölüm olan 3.bölümde ise kâinattaki sayısız mucize örneklerinden kısa bir demet sunulmaktadır. Faydalı olması dileği ile 1

2 I. BÖLÜM DNA MUCİZESİ VE HAYATIN GERÇEĞİ GENETİK BİLGİ TAŞIYAN MOLEKÜLLER Yaşayan her organizmada bulunan nükleik asitler, canlıların vücut programlarının ve hayati fonksiyonlarının kontrolünde rol oynayan bütün bilgilerin kaydedilmiş olduğu mucizevi moleküllerdir. Nükleik asitlerin DNA ( deoksiribonükleik asit) ve RNA (ribonükleik asit) olmak üzere iki görevli şekli vardır. Büyüme, gelişme, çoğalma vs. gibi hücrede geçen bütün olaylar nükleik asitlerin denetimi altındadır. Kimyasal bilgi ve emirler hücrede bu moleküllereyüklenmiştir.. Proteinlerin sentezi bu asitler vasıtasıyla denetlenir ve yürütülür. Mesela, hücrede sentezlenecek enzimlerin ve çeşitli proteinlerin türü, ve bu moleküllerde yer alacak amino asitlerin sırası DNA dan gelen bilgi ve emirlerle belirlenir. İzn-i İlahi ile bu bilgi ve emirleri RNA alır, taşır ve uygular. Bu moleküller aynı zamanda hücreye alınan besin maddelerinin kullanılmasıyla sentezlenir. Yani vücuda yiyecek olarak giren besin maddeleri bir müddet sonra o canlının yönetiminde rol alacak bilgi ve şifrelere sahip olma durumuna geçerler. Sinekten ineğe, kuzudan kaplana, yılandan balığa, kuştan kurbağaya, arıdan insana kadar bütün canlıların DNA planları ve şifreleri farklıdır. DNA molekülleri virüsten, bakteriden ta en yüksek yapıdaki organizmalara kadar bütün canlılarda, o canlıya ait bütün bilgileri taşırlar. Bu bilgiler DNA molekülü üzerinde şifre halinde bulunur. DNA molekülü bükülmüş bir merdivene benzer. Merdivenin basamakları A.G.C.T. harfleri ile gösterilen nükleotidlerdeki bazlardır. DNA molekülündeki şifre dört çeşit bileşiğin (bazların) farklı tarzlarda sıralanmasıyla teşekkül eder. Bu bileşikler A.G.C.T. harfleri ile gösterilen adenin, guanin, sitozin ve timindir (sekil 6). E. coli (Escherichia coli ) bakterisindeki protein çeşidine bir göz atarsak, canlılarda DNA moleküllerinin ne kadar uzun olabileceğini tahmin edebiliriz. Hakikaten Şekil-1 e baktığımız zaman bu konuda daha iyi bir fikir sahibi oluruz. Burada bir virüs DNA sındaki baz sıralanması gösterilmiştir. Tablonun alt yazısında ise bir E. Coli bakterisine ait DNA baz sıralanmasını ifade edebilmek için 2000 (iki bin) sayfaya ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır. İnsanın hücresindeki kromozomlar için ise yaklaşık bir milyon sayfaya gerek vardır. Bir canlının bütün hücrelerinde o canlıya mahsus aynı sayıda kromozom bulunduğu, kromozomlar üzerindeki genlerin tesbih taneleri gibi dizildiği anlaşılmıştır. 2

3 Her bir kromozomda uzun çift zincirli bir DNA molekülü vardır. Temel yapısı bir DNA molekülünden ve onu kuşatan protein bir kılıftan meydana gelen kromozomlar hücrelerin genetik bilgi deposudur (Şekil 13). Kromozom sayıları türden türe değişeceği gibi bazen aynı da olabilir. Aynı olsa bile kromozomlardaki DNA genetik bilgisi farklıdır. Bu yüzden her türün karakteri diğerlerinden çok farklıdır. GGGCGGCGACCTCGCGGGTTTTCGCTATTTATGAAAATTTTCCGGTTTAAGGCGTTTCCGTTCTTCTTCGTCATAACTTAATGTTTTTATTTAAAATACCCTCTGAAAAGAAAGGA AACGACAGGTGCTGAAAGCGAGGCTTTTTGGCCTCTGTCGTTTCCTTTCTCTGTTTTTGTCCGTGGAATGAACAATGGAAGTCAACAAAAAGCAGCTGGCTGACATTTTCGGTGCGAGTATCCG TACCATTCAGAACTGGCAGGAACAGGGAATGCCCGTTCTGCGAGGCGGTGGCAAGGGTAATGAGGTGCTTTATGACTCTGCCGCCGTCATAAAATGGTATGCCGAAAGGGATGCTGAAATTGAG AACGAAAAGCTGCGCCGGGAGGTTGAAGAACTGCGGCAGGCCAGCGAGGCAGATCTCCAGCCAGGAACTATTGAGTACGAACGCCATCGACTTACGCGTGCGCAGGCCGACGCACAGGAACTGA AGAATGCCAGAGACTCCGCTGAAGTGGTGGAAACCGCATTCTGTACTTTCGTGCTGTCGCGGATCGCAGGTGAAATTGCCAGTATTCTCGACGGGCTCCCCCTGTCGGTGCAGCGGCGTTTTCC GGAACTGGAAAACCGACATGTTGATTTCCTGAAACGGGATATCATCAAAGCCATGAACAAAGCAGCCGCGCTGGATGAACTGATACCGGGGTTGCTGAGTGAATATATCGAACAGTCAGGTTAA CAGGCTGCGGCATTTTGTCCGCGCCGGGCTTCGCTCACTGTTCAGGCCGGAGCCACAGACCGCCGTTGAATGGGCGGATGCTAATTACTATCTCCCGAAAGAATCCGCATACCAGGAAGGGCGC TGGGAAACACTGCCCTTTCAGCGGGCCATCATGAATGCGATGGGCAGCGACTACATCCGTGAGGTGAATGTGGTGAAGTCTGCCCGTGTCGGTTATTCCAAAATGCTGCTGGGTGTTTATGCCT ACTTTATAGAGCATAAGCAGCGCAACACCCTTATCTGGTTGCCGACGGATGGTGATGCCGAGAACTTTATGAAAACCCACGTTGAGCCGACTATTCGTGATATTCCGTCGCTGCTGGCGCTGGC CCCGTGGTATGGCAAAAAGCACCGGGATAACACGCTCACCATGAAGCGTTTCACTAATGGGCGTGGCTTCTGGTGCCTGGGCGGTAAAGCGGCAAAAAACTACCGTGAAAAGTCGGTGGATGTG GCGGGTTATGATGAACTTGCTGCTTTTGATGATGATATTGAACAGGAAGGCTCTCCGACGTTCCTGGGTGACAAGCGTATTGAAGGCTCGGTCTGGCCAAAGTCCATCCGTGGCTCCACGCCAA AAGTGAGAGGCACCTGTCAGATTGAGCGTGCAGCCAGTGAATCCCCGCATTTTATGCGTTTTCATGTTGCCTGCCCGCATTGCGGGGAGGAGCAGTATCTTAAATTTGGCGACAAAGAGACGCC GTTTGGCCTCAAATGGACGCCGGATGACCCCTCCAGCGTGTTTTATCTCTGCGAGCATAATGCCTGCGTCATCCGCCAGCAGGAGCTGGACTTTACTGATGCCCGTTATATCTGCGAAAAGACC GGGATCTGGACCCGTGATGGCATTCTCTGGTTTTCGTCATCCGGTGAAGAGATTGAGCCACCTGACAGTGTGACCT Şekil 1. Bir Enterobacteria faj DNA sının bir bölümü. Tamamı ~48502 bç civarındadır. Bir E. coli hücresinde ~5 milyon, bir insan hücresinde ise ~3.2 milyar baz çifti bulunmaktadır. Vücut hücrelerimizin her birinin içinde 23 çift, yani 46 tane kromozom vardır. Üreme hücreleri olan sperm ve yumurta hücrelerinde ise eşleşmemiş halde 46 tane değil 23 adet kromozom bulunur. Bu ikisi birleştiklerinde 46 adet olup 23 çift kromozom oluşur. Bu dahi bir hikmet, bir irade ve bir gayeyi gösterir. Üreme hücrelerinde 46 kromozom olsaydı ne olurdu? Mesela insanda 47 kromozomluluk hali olan mongolizm hastalığı vardır. Böyle trizomik doğanlarda damak dar, gözler mongol tipinde, eller kısa ve künt, parmaklar kalın, iskelet sistemi kusurludur. Zekâ geriliği vardır, akciğer ve kalp bozuklukları da gösterdiğinden umumiyetle erken ölürler. İnsanda 69 kromozomluk (normalin 1,5 katı doğar doğmaz öldü.), 92 kromozomluluk (ki bunun yaşaması mümkün değildir.) halleri gözlenmiştir. Bir tavşanın da kromozom sayısı 1,5 kat artırılınca kısırlaştığı görülmüştür. Kromozom sayısı değiştiği halde yeni bir nev (canlı türü) ortaya çıkmamıştır. 1 Bir Arap şairinin dediği gibi Her şeyde Saniin (her şeyi sanatlı ve mükemmel bir şekilde yaratan Allah) birliğine delalet eden bir delil ve bir alamet vardır. Herhangi bir hayvanın yumurta hücreleri, yalnız aynı hayvan türünün sperm hücreleriyle birleşirler. Böylece doğan hayvanda aynı hayvan türüne ait olur. İnsan DNA sındaki GENETİK bilgi 46 ayrı kromozoma paylaştırılmıştır. Değişik bilgi şifrelerini taşıyan genler, kromozomlar üzerinde bir tesbih tanesi gibi dizilmişlerdir. 2 HÜCRENİN KÜÇÜKLÜĞÜ 1 Evrim anaforu ve gerçek 2 Dr. Mustafa Yıldız, Evrim Anaforu ve Gerçek 3

4 Hücrenin brüt hacmi cm 3 civarında olduğundan bir cm 3 lük hacimde yaklaşık 30 milyon hücre bulunur. 3 (bir leblebi veya nohut tanesi kadar hacimde 30 milyon hücre) Çıplak gözle görülemeyen bu zerrecik hücrenin çok daha küçük olan çekirdeğinde yaklaşık 2 metre uzunluğunda DNA molekülü vardır. (Tek bir hücredeki DNA moleküllerini uc uca eklediğimizde yaklaşık 2 metre olur.) DNA molekülünün kalınlığı ise o nispette incedir. Bir dikiş iğnesinin deliğinden aynı anda 4-5 milyon molekül iplikçik geçebilir. İnsanda yaklaşık 100 trilyon hücre bulunmaktadır. Buna göre bir insandaki toplam DNA moleküllerinin uzunluğu 200 trilyon metre veya 200 milyar km dir. Dünyanın çevresinin uzunluğu 40 bin km olduğuna göre, Dünya nın çevresini 5 milyon defa dönecek kadar DNA moleküllerinin bir insanda mevcut olduğu görülür. Veya bu moleküller ile Dünya ve Güneş arasında binlerce defa gidip gelinebilir. DNA moleküllerinin büyüklükleri, bunların alındıkları hücre tipine göre değişir. Riketsia gibi E. coli bakterisinden de küçük mikroorganizmalarda proteinlerin kadar amino asit ihtiva ettiği bilinmektedir. 3 DNA moleküllerinin en önemli ortak özelliği çok büyük olmalarıdır. Mesela E. coli kromozomu tek ve çok büyük bir DNA çift zincirinden ibaret olup molekül ağırlığı 2, Daltondur (1 Dalton nisbi olarak 1 hidrojen atomu ağırlığına eşdeğer ağırlıktır). Şekil 2: Hücrenin genel görünüşü ve önemli organelleri, (Nelson, D.L., ve Cox. M.M., 2005). Leblebi tanesi kadar hacimde otuz milyon hücre. Evet, 30 milyon farklı imalat yapabilen fabrikalar. 3 Evrim anaforu ve gerçek 4

5 DNA nın yerleşiminde en olağanüstü husus, E. coli hücresinin 1000 misli kadar uzunluktaki bu molekülün, çok küçük bir hacim içinde sıkıştırılmış olmasıdır. 4 milyon kadar baz çifti ihtiva eder. 4. DNA VE RNA YAPISI DNA ve RNA makro moleküller olup nükleotid adı verilen birimlerden meydana gelmişlerdir. Bir nükleotidin yapısında baz, şeker ve fosfat molekülleri bulunur. Riboz ve deoksiriboz, şekerleri; adenin, guanin, sitozin ve timin bazları; fosforik asitte fosfat grubunu teşkil eder. Baz + Şeker + Fosfat === nükleotid Çok sayıda nükleotid === nükleik asit zinciri fosfat şeker baz fosfat şeker baz fosfat şeker baz n tane nükleotidin ilmeklenmesiyle meydana gelen uzun zincirler nükleik asitlerdir. İnsandaki DNA molekülü yaklaşık 3,2 milyar çift nükleotidden yaratılmıştır. DNA (Deoksiribonükleik asit): Bir canlıya ait bütün bilgilerin A.G.C.T. (adenin, guanin, sitozin, timin) nükleotidleriyle şifrelendiğini belirtmiştik. DNA molekülü bükülmüş bir merdiven biçiminde olup merdivenin basamakları birbirine bağlanmış iki ayrı bazdan ibarettir (sekil 4-7-8). Genetik şifre DNA da ki baz sırası ile protein amino asit sırası arasındaki ilişkiyi gösterir. Diğer bir ifadeyle protein tariflerine gen veya genetik şifre denir ki bu genlerde ve şifrelerde amino asitlerin diziliş programı yani her kalıba girebilen proteinlerin biçim ve şekillerini taşıyan bilgi ve manalar bulunmaktadır. 20 çeşit amino asitten her birine yeterli şifrenin verilebilmesi için en az üç nükleotidden meydana gelen gruplar gerekir. Her üç nükleotide kodon denir. 5 Şüphesiz hangi amino asiti, hangi bazın veya nükleotidin şifreleyeceğini ve bunu niçin tercih ettiğini ne o baz ne de nükleotid bilemez, elbette bunu belirleyen ancak ve ancak İlahi irade olabilir. Başka türlü olmasıakla terstir.. Nükleotid Baz Şeker Fosfat Adenin nükleotid A Adenin Deoksiriboz Fosfat Guanin nükleotid G Guanin " " Stozin nükleotid C Stozin " " Timin nükleotid T Timin " " 4 Prof. Dr. Edip Keha, Prof. Dr. İrfan Küfrevioğlu, Biyokimya 5 Musa Özek-Ali Uslu, Biyoloji Lise

6 DNA yı teşkil eden bütün nükleotidlerde şeker ve fosfat molekülleri aynı olup sadece bazları farklıdır. Bu özellik yani bazların sırası her canlıda değişiktir ve o canlıya özeldir. DNA daki bazların bu dizilişinin kalıtım kodu veya genetik şifre olarak ifade edildiğini belirtmiştik. Yani GEN belirli uzunluktaki bir DNA parçasıdır. Yapısında yaklaşık olarak 1500 nükleotid bulunur. Mesela, kırmızı kan hücrelerinin (alyuvar) içinde hemoglobin adı verilen bir protein vardır. Hemoglobinde bulunan hemin maddesiyle vücudumuzun her yerine oksijen taşınır. Hemoglobin geni 46 kromozomdan birinin küçük bir parçasıdır. Hemoglobin geninde bulunan 1350 tane A, T, C, G nükleotidlerini eksiksiz ve hatasız bir biçimde kopyalamak hücrenin yaklaşık bir dakikasını alır. Bir mukayese için şu örneğe dikkat edelim: Proteinli maddeler bir miktar asit çözeltisiyle kaynatılırsa hidrolize uğrayarak amino asitlere parçalanır. Ele geçen amino asitlerle aynı proteini laboratuvarda tekrar yapmaya imkân yoktur. Çünkü atomların uzayda dizilişi sonsuzdur, aynı durumu vermek de elimizde değildir. 6 Laboratuvarda elde edilemeyen bir diziliş, hücrelerde bir dakikada oluyorsa buna rastlantı veya tesadüf denilebilir mi? D.L., ve Cox. M.M., 2005). Şekil 3: DNA nın açılmış hali. (Nelson, 6 Ömer Bayın, Kimya LiseIII 6

7 Şekil 4: Bir DNA bünyesindeki nükleotidlerin yer alış tarzları Şekil 5: Hücre çekirdeğindeki DNA molekülünün ibret verici kesiti 7

8 8

9 Şekil 6: DNA ve RNA nın temel molekülleri DNA ve RNA nın temel maddeleri şekilde görülmektedir. Bunların ana elementleri ise C,H,O,N,P atomlarından ibarettir. Bu atomlardan önce yukarıdaki bileşikler, bu bileşiklerden de DNA ve RNA molekülleri meydana gelir. DNA daki bilgi ise bütün akılları ve bilim adamlarını aciz bırakan ilim deposudur. Bu muazzam bilgi cahil ve cansız olan atom ve moleküllerin mi eseridir? Yoksa her şeyi bilen bir Zat-ı Zülcelal in mi eseridir? DNA nın yapısı çift zincirli sarmal, spiral ( helezon) yapıya sahip olduğu ve bir kule merdivenine benzediği anlaşılmıştır. Bükülü bir merdiven şeklinde olan DNA molekülünü meydana getiren ve karşılıklı olarak birleşen iki zincir iplik, birbiriyle merdiven basamaklarındaki baz molekülleri (A,G,C,T) arasında meydana gelen hidrojen bağlarıyla tutunurlar. Her iki zincir nükleotidden oluşmuş bir dizidir. Hidrojen bağları çok zayıf olduğu için ancak moleküller tam olarak birbirine uyduğu zaman oluşabilirler. Bundan dolayı adenin yalnız timin ile (A-T), guanin de sitozin ile (G-C) çift oluşturabilir. Böylece genetik bilgi yani şifre teşkil edilmiş olur. DNA moleküllerini birbirinden ayıran tek farkın bazların (A,T,C,G) sayısı ve diziliş sırasıdır. İki DNA molekülünde aynı sayıda ve çeşitte nükleotid olsa dahi, nükleotidlerin sıralanışında tek bir fark bulunursa iki molekül birbirinden farklı olur. Bundan dolayı organizmalarda DNA ve RNA çok çeşitlilik gösterirler. Aynen türkçedeki ve kimyadaki örneklerde olduğu gibi. Türkçede insan ve zaman kelimelerinde harflerin yerleri değiştirildiğinde farklı anlama gelen kelimeler ortaya çıkar. Aşağıdaki örnekleri inceleyelim: İnsan Nisan Sinan Zaman Namaz azman 9

10 C 2 H 6 O a) b) H H H H H-C-C-OH Etil alkol H-C-O-C-H Dimetil eter H H H H Olup iki ayrı ve farklı bileşiklerdir Atomların diziliş sırası değiştiği için farklı maddeler ortaya çıkar. Hücrelerimizi teşkil eden proteinler, DNA molekülündeki dizilerde A,T,C,G bazlarının kusursuz biçimde düzenlenmesinden oluşur. Bu kusursuz düzenlemede DNA vücudumuzdaki bütün proteinlerin oluşumu sırasında kullanılan kodlanmış (şifrelenmiş) bilgileri içerir. Bütün hücrelerde bulunan DNA moleküllerinin her birinde hangi genin (şifrenin) açılması gerektiği KADER kalemiyle Cenab-ı Hak tarafından yazılmıştır. Yoksa evrimcilerin dediği gibi DNA moleküllerinin her biri hangi genin açılması gerektiğini bilir. DNA molekülünün zincirdeki hangi genin kullanılacağını biliyor olması gerçekten harika bir durumdur. Eğer DNA bunu bilmeseydi ağzımızın yerinde; kulağımız, bacağımızda, gözümüz, Elimizin yerinde ise dişlerimiz olabilirdi. diyor evrimci. Evet, gözlerimizi, kulaklarımızı, ağız ve burnumuzu, diş ve dilimizi, el ve ayak tırnaklarımızı, saçımızı, kaşımızı, beynimizi, kalbimizi, ciğerlerimizi, iskelet ve bütün bu karmaşık organlarımızın çok hassas ve harika planı genlerimizde mevcut olduğu gibi, saçımızın rengini, dişlerimizin şekil ve büyüklüğünün kodlandığı plan yine genlerimizdir. Sokrates, Aristo ya hitaben şunları söylemişti: Ey Aristo, kâinatın yaratılışındaki hikmeti görmüyor musun? Onun her yarattığı eser, sanat ve intizamı haykırıyor. Sokrates yine Aristo ile olan bir konuşmasında, insan vücudunun mükemmelliğinden hareketle yüce yaratıcıya işaret etmekte ve şöyle demektedir: Ey Aristo, eğer biz sonsuz ilim sahibi bir kudretin eseri olmasaydık, belki de ağzımız besinlerin çıkış noktasına yakın olurdu. Daha önce de ifade edildiği gibi genler uzun DNA zincirindeki belirli uzunluktaki bölgelerdir ve C,H,O,N, P (karbon, hidrojen, oksijen, azot, fosfor) atomlarından ibarettir. Vücudumuzdaki 100 trilyon hücrenin hepsinde aynı DNA molekülü vardır. Her bir gen kendisini diğer genlerden farklı kılacak kusursuz bir kod (şifre) oluşturacak biçimde bir araya gelmiş, dizilmiş binlerce A,T,C,G bazları içerir. Genler, hücrelerdeki ribozomlar üzerinde yapılan proteinlerin çeşitlerini tayinde görevlidirler.. 10

11 Hücrelerimizde günün her saatinde, her dakikasında, her saniyesinde ihtiyaç duyulan proteinlerin sentezi için gerekli genetik şifreler kullanılır.. Tırnak, deri, boynuz, kıllar gibi; canlılarda koruyuculuk görevi yapan dokuların da protein yapısında olduğunu daha önce belirtmiştik. Zamanımızın hücre âlimleri insan vücudundaki birtek hücrede bulunan DNA moleküllerini her biri 20 bin sayfa ihtiva eden 46 ciltlik dev bir ansiklopediye benzetmektedirler. İnsan vücudunun kalbi, beyni, karaciğeri, midesi, salgı bezleri ile hülasa en ince teferruatına kadar tamamının modeli bu dev ansiklopedide kader kalemiyle yazılmıştır. Bugün dünyanın en büyük ansiklopedisi olan Encyclopedia Britanica nın en son 1978 baskısının tamamı 40 bin sayfadan azdır ve bu ansiklopedide okuyucu hemen hemen her ilim sahasında kendisine lazım olan bilgiyi ana hatlarıyla bulabilmektedir. Sadece tek bir hücremizde bulunan DNA molekülleri ise, bizim kendi vücudumuz ile ilgili yaklaşık bir milyon büyük ansiklopedi sayfasını dolduracak kadar bilgiyi ihtiva eder. Bu bilgilerin rastgele, tesadüfler sonucu veya kendi kendine DNA moleküllerine kodlanmış olması Britanica ansiklopedisinin kendi kendine yazılıp vücut bulmasından çok daha uzak bir ihtimaldir. 7 DNA molekülü insan vücudunun bilgi bankasıdır. Evet çıplak gözle görülemeyen zerrecik hücrenin daha da küçük olan çekirdeğinde vücutta meydana gelen binlerce farklı olay ve sistemin kusursuz biçimde kontrolünde görevli olan DNA molekülünde tam bir milyon ansiklopedi sayfası veya 1000 kitap kadar bilgi doğru biçimde depolanmıştır. Bu ise benzeri olmayan dev bir ansiklopedi demektir. Nohut tanesi kadar hacimde yaklaşık 30 milyon hücre bulunduğunu hatırlayalım. Yani bir DNA molekülü insanın tek bir saç telinden binlerce kere daha ince olduğu halde bir ansiklopedinin tüm ciltlerinden on kat daha fazla bilgi içermektedir. Bu muazzam bilgiyi bütün canlılarda hem de atom ve moleküller üzerinde kaydedip muhafaza eden ve o bilgileri hayata geçiren elbette sonsuz ilim, kudret ve irade sahibi olan Rabb-i Zülcelal dır, Hâkim-i Zülkemal dır, yoksa tesadüf ve tabiat değildir. İnsandaki 100 trilyon hücrenin her birinde 50 bin gen yapısı olmasına rağmen, hepsi her hücrede aktif değildir. Örnek olarak göz hücrelerinde sadece gözden sorumlu genler aktif iken diğerleri baskı altındadır ve bunların şifrelenmelerine izin verilmemektedir. Böylece her organ veya dokuya has olan genler aktiftir. Yani insanın yaratılışı esnasında vücudunun her yerinde her türlü organ çıkma ihtimali varken sadece en uygun organ yaratılmaktadır. 8 Mesela gözümüz ayağımızda, ağzımız bacağımızda, burnumuz sırtımızda olması gibi. Örnekleri çoğaltabiliriz. Aslında her hücremizde hem beyin, hem karaciğer, hem mide, hem bağırsak hem de diğer bütün hücrelerin görevlerini yapabilecek genetik program, cihaz ve kabiliyetler bulunmasına rağmen, beyin hücresi sadece kendisine düşeni, mide hücresi sadece kendisine ait fonksiyonları, bağırsak hücresi de sadece kendisine düşen görevleri yapmaktadır. Diğer bütün görevler DNA lardaki şifrelerin kapalı olması sebebiyle engellenmektedir. 7 Şemsettin Akbulut, Darwin ve Evrim Teorisi 8 Prof. Dr. İrfan Küfrevioğlu, Genler Tesadüfü reddediyorlar 11

12 Yine insan vücudu yaratıldıktan sonra her organ için sadece gerekli olan genler aktifleştirilmekte, diğerleri baskılanmakta ve yanlış bir organizasyona izin verilmemektedir. Bu olay insan için geçerli olduğu gibi, bugün ilmin tespit ettiği 1,600,000 (bir milyon altıyüz bin) hayvan ve bitki türü için de geçerlidir. Bu durum kâinatta tesadüfün olmadığına ve her şeyin sonsuz bir ilim, kudret ve irade ile idare edildiğine çok açık bir delildir. Bu gerçek birçok ilim adamı tarafından da ifade edilmektedir. Meşhur fizikçi Max Planck: İlim mabedine girdiğiniz zaman karşınıza bir levha çıkar İman Et Newton ve Kepler gibi büyük ilim adamlarının da ifade ettikleri gibi: Allah ın sonsuz ilmini eserlerinden tefekkür etmeye çalışmak insan olan insana düşen bir görevdir. Bediüzzaman dan bir ikaz: Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku. Yoksa hayvan ve camid hükmünde insan olmak ihtimali var. Bu apaçık gerçekleri bu harika ve mucizevî olayları, tabiat ve tesadüfle açıklamaya çalışmak ne kadar basit, ne kadar cahilane bir inanç, bir hurafedir. Aynen şu misaldeki adam gibi: Eskiden köyünden başka yerde bulunmamış birisi, İstanbul a gidip geldikten sonra arkadaşlarına denizi anlatıyor: Deniz öyle çok bir sudur ki dayımların kazanla kırk mı desem, kırk bir mi? Evet, koca deniz için kırk veya kırk bir kazan su! Demek ne kadar hılaf-ı hakikattir. Üstelik şimdiki evrimciler öncekilere nispeten gerek canlıları, gerek hücreyi çok daha iyi biliyorlar. Onlardaki akılları hayrette bırakan olayları ve bütün kâinattaki kusursuz dengeyi gördükleri ve bildikleri halde, hala tesadüflerle izah için çırpınıyorlarsa, bu adamlar koca okyanus için kırk kazan su demiş olmak gibi hakikat nazarında gülünç bir duruma düşmüş olmazlar mı? SINIRLARIN TESPİTİ Proteinlerin sentezinde üç safha vardır. 1-Başlangıç, 2-Uzama, 3- Sonlanma. Dolayısıyla DNA kalıbı üzerinde yine belirli baz sıralanmasından oluşan stop ve başlama sinyalleri vardır. Bu bölgeler yaklaşık 40 baz çiftinden ibarettir. 9 Başka bir ifade şöyle: Bazı şifreler sadece amino asitleri belirtmek için değil, başka manaları da belirmek için kullanılırlar. Mesela bir protein sentezini başlatırken ilk amino asitten evvel bir başlama işareti, son amino asitten sonra bir sonlama işareti gerekir ki bu iş için hususi kodonlar (kod=şifre) vardır. 10 Yani; başla, devam et, dur, hudut burası gibi yönlendirmeler yapılmaktadır. Bu şekilde her bir şifre (sinyal) ve bu şifrelerin dizilişi DNA üzerinde genetik bilgiyi meydana getirmektedir. Böylece protein moleküllerinin miktarı ile alakalı olarak genler faaliyetlerini durdururlar veya sürdürürler. Eğer bu başla, devam et, durdur gibi şifreler olmasaydı veya mutasyon sonunda bu şifreler bozulsaydı; mesela dilimiz kolumuz kadar, dişimiz parmağımız kadar, her bir organımız çok garip ve tuhaf şekillerde olabilirdi. 9 Prof. Edip Keha- Prof. İrfan Küfrevioğlu, Biyokimya9 10 Mustafa Yıldız, Evrim Anaforu ve Gerçek 12

13 Mesela balinanın dili, filin dili,, timsahın dili, boğanın dili, insanın dili, kedinin dili ve bütün hayvanların dilleri birbirinden çok farklıdır. Boğaya kedinin dilini, aslana insanın dilini, insana zürafanın dilini hayalen koyalım, ne kadar anlamsız, abes ve işe yaramaz hatta o hayvan için hayatı çekilmez ve yaşanmaz hale getirecek bir durum olacağı aşikârdır. (Zürafanın dili 53 cm uzunluğunda olup kulağını diliyle kaşıyabilir.) Her hayvanın bütün organları arasındaki uyum ve tenasüp; şuursuz, hissiz, kör ve cahil olan DNA moleküllerindeki atomların (C,H,O,N,P) işi ve marifeti olabilir mi? Bu hurafeye evet dersek her bir atom ve molekülün, içinde bulunduğu canlıyı her yönü ile tanıyacak, bilecek ona uygun azaları verebilecek bir ilim, irade ve kudrete sahip olmasını kabul etmek zorunda kalırız. Böylece her bir atom ve molekülde yüzlerce âlim ve deha sahibi insanların akıl, ilim ve iradesinin binler katını vehmetmek, ancak gerçek akıldan istifa etmekle mümkün olur. Demek o zerreler (atom ve moleküller) bir Kadir-i mutlakın memuru olmazsa ve nisbeti (bağı) o kadir-i mutlaktan kesilse, o vakit her zerreye her şeyi görür bir göz, her şeye muhit bir şuur vermek lazımdır. 11 Kâinatta bütün zihayat (canlılar) taifelerinin, her biri ve her bir ferdi, her tarafı mucizeli birer harika makinedir ki; ustasının: her şeyin her şeyle münasebetini gören ve her şeyin hayatına lazım bütün şeyleri görüp tam yerinde ona yetiştiren ihatalı ilminin derin ve ince cilveleriyle kendini tanıttıran Sani-i Zülcelali. 12 Akıl gözüyle görüp kabul etmemek (tasdik etmemek) hiç mümkün olur mu? Meğerki bilimsel hurafelere aldanmak veya inat ve cehalet çukurunda ısrar eder olmak. İSRAF YOK İKTİSAT VAR Amino asitlerden meydana gelen proteinler stoplazmada rastgele üretilen moleküller değildirler. Gereğinden fazla protein üretilmesi enerji kaybı ve daha fazla amino asidin gereksiz yere kullanılmasına sebep olur. Proteinler hücrenin ihtiyacına göre gerektiği zaman gerektiği kadar üretilir. 13 Bu kadar açık, şuurlu ve faydalı davranış neyi gösterir? Bu şuuru atomların cansız ve cahil eline mi vermeli? Yoksa kâinatın sahibine mi? DNA NIN KENDİNİ EŞLEMESİ DNA moleküllerinin bütün canlılarda o canlıya ait bütün bilgileri, kalıtım özelliklerini taşıdığını belirtmiştik. Dolayısıyla hücre bölündüğü zaman bu kalıtım özelliklerinin hiçbir değişikliğe uğramadan yavru hücreye geçmesi gerekir. DNA molekülü bükülmüş bir merdiven biçiminde olup merdivenin basamakları adenin (A), timin (T), sitozin (C), guanin (G) adı verilen bazlardan meydana gelmiştir. DNA nın kendini kopyalama safhasında molekülü teşkil eden ve karşılıklı olarak hidrojen bağları ile birleşen iki zincir ayrılır. Yani merdivenin basamaklarındaki baz çiftleri birbirinden ayrılır. Bu safha açılmakta olan bir fermuara benzer. Daha sonra dizideki eşleşmemiş halde kalan bazlara ortamda serbest 11 Nursi, B.S Sözler 12 Nursi, B.S Şualar 13 Musa Özek-Ali Uslu, Biyoloji I,II,III 13

14 halde bulunan A,T,C,G nükleotidler, diziye uygun biçimde katılır. Yani T, A ile veya A,T ile, C,G ile veya G,C ile eşleşir. Böylece dizideki bazların her biri uygun nükleotid ile eşlenerek DNA nın mükemmel bir kopyası meydana gelmiş olur. DNA kendini kopyaladığı zaman hücre de ikiye bölünüyor. Önceleri bir tane olan hücre aynı özellikte iki tane hücreye dönüşmüş oluyor. Bu olay bir grup enzimin ortak çalışması sonucu gerçekleşir. (şekil 10) PROTEİN SENTEZİ Proteinler bütün canlı organizmaları meydana getiren temel maddelerdir. Çok sayıda amino asit moleküllerinin birbirine bağlanmasıyla ( peptidleşme) meydana gelen büyük moleküllerdir. Yirmi çeşit amino asit vardır. DNA molekülü hücre çekirdeğinde bulunur, proteinler ise çekirdeğin dışında bulunan stoplazma adı verilen bölgedeki ribozomlarda oluşturulur. DNA daki şifrelerin protein olarak sonuçlanması birçok ara basamaklardan sonra gerçekleşir. Bunun için hem RNA molekülleri, hem de çeşitli enzimler görev alırlar. Protein sentezinde genetik bilginin akışı; Transkripsiyon translasyon DNA RNA PROTEİN (yazılım) (çeviri=okuma) Yönündedir. Transkripsiyon (yazılım) proteini şifreleyecek olan mrna zincirinin DNA dan sentezlenmesi olayıdır. Translansyon (çeviri) ise DNA nın genetik şifresini ribozomlara getiren mrna daki şifrenin (kodon) okunmasıdır. Kısaca çekirdekten gelen şifreye göre proteinin sentezlenmesidir. (şekil 9-12) Bir hücrede aynı anda çok çeşitli protein sentezlenebilir. Tam bir protein sentezi için saniye ile 1-2 dakika yeterlidir. 14 Evet. Dilediği her şeyi tam bir sürat içinde en mükemmel şekilde ve kolayca yaratabilen ve kâinattaki her şeyi sonsuz kudreti altında tutan Kadir-i Zülcelâl. Sen ne büyüksün ve sana sonsuz şükürler olsun. Bu proteinlerden bazıları enzim, bazıları hormon, bazıları da yapı proteini olarak vazife görürler. Bilindiği gibi enzimler hücrelerdeki bütün hayat olaylarını başlatan ve hızlandıran biyolojik katalizörlerdir. Hormonlar ise metabolizma ve gelişim üzerinde etkili olan kimyasal habercilerdir. Veya hücrelere çeşitli talimatları iletmede vazifeli kimyasal maddelerdir. Hücrelere şekillerini ve renklerini veren proteinlerdir. Proteinler çok sayıda amino asit moleküllerinin birbirine eklenmesiyle meydana gelen büyük moleküllerdir. DNA planında yaklaşık 50 bin farklı tipte protein yapılabilmesini sağlayan tarifler bulunur. Her bir protein tarifi daha önce de ifade edildiği gibi DNA iplikçikleri içindeki adenin, timin, sitozin, guanin (A,T,C,G) kimyasal maddelerinden (nükleotidlerden) oluşan bir dizi biçiminde yer alır. DNA moleküllerinden proteinler, her çeşit kalıba giren proteinlerden ise hücreler, hücrelerden de canlı bir organizma oluşturulur. Kendi kendine mi? Elbette hayır. 14 Musa Özek-Ali Uslu Biyolojo ı, ıı, ııı 14

15 Akıl, ilim ve iradeden yoksun olan bu cansız moleküllerin Yüce Yaradanın emrinde vazifeli birer memur olmaları akla daha yakındır. Şekil 7: DNA molekülünden küçük bir kesit (daima Adenin Timin ile Guanin Sitozin ile birleşir) 15

16 Şekil 8: DNA molekülünü meydana getiren nükleotidlerin dizilişi Her biri bir baz, bir şeker bir fosfattan oluşan bir çok nükleotit DNA molekülünü teşkil eder. Nükleotidlerin karşılıklı gelen iplikleri, bazlar (A,G,T,C) ile birbirine bağlanır. İplik boyunca şeker v e fosfat bağları dizilir. 16

17 Şekil 10: DNA'nın kendini eşlemesi Şekil 11: GEN belirli uzunluktaki DNA parçasıdır. Ortalama 1500 nükleotit bulunur. 17

18 Şekil 12: Resimde bir hücrede; çekirdek, kromozom, DNA (gen) görülmektedir. Şekil 13: İnsandaki 46 kromozomdan bir kaçı Kromozomlar pelikula denilen ince bir protein kılıfla sarılmıştır. Her bir kromozomda uzun çift zincirli bir DNA molekülü vardır. SAYILI HARFLERDEN SAYISIZ MANALAR Nasıl ki 29 harfle binlerce kitap yazılarak değişik manalar ifade ediliyorsa, aynı şekilde yirmi çeşit amino asitten de milyonlarca farklı özellik gösteren dev moleküller teşkil edilmektedir. Bütün bitki, hayvan ve bakterilerde bulunan proteinleri bir arada mütalaa ettiğimizde, aşağıdaki hayati fonksiyonların yerine getirilmesinde proteinlerin görevli olduğuna şahit oluyoruz: 18

19 1- Hücre içindeki bütün kimyevi fonksiyonlar enzim adı verilen ve temel yapısı protein olan biyokatalizörler vasıtasıyla gerçekleşir. Enzimler kullanılarak canlının ihtiyacı olan her şey, aynen gaz pedalıyla arabanın hızının ayarlanması gibi, en uygun hız ve miktardaüretilir.. 2- Tırnak, deri, boynuz ve kıllar gibi canlıda koruyuculuk görevi yapan dokular protein yapısındadır. 3- Bağışıklıkta rol oynayan ve antikor adını verdiğimiz ve canlıyı dışarıdan gelen mikroplara ve virüslere karşı koruyan bileşikler yine protein yapısındadırlar. protein Bunlar, antijen denilen ve o canlının kendisine ait olmayan şeyleri tanıyarak bertaraf ederler. 4- Kanda oksijen taşımakla vazifeli alyuvarların yapısındaki hemoglobin molekülü de bir proteindir. 5- Hücre içi ve dışı arasındaki giriş çıkış trafiğinin düzenlenmesinde de hücre zarlarında yer alan bazı proteinler birer trafik polisi gibi bazıları da gümrük memuru gibi vazife yaparlar. Yani, hücreye lazım olan içeri alınmakta, artık ve fazlalıklar dışarıya tam bir ahenkle çıkarılmaktadır. 6- Sinirlerdeki uyartıların teşekkülü ve iletimi de yine bazı özel proteinlerce sağlanmaktadır. 7- Canlı vücudunun bir orkestra ahengiyle çalışmasında çok önemli roller oynayan hormonlardan bazıları da protein yapısındadır. 15 Orkestra şefi olmadan bir orkestranın ahenkli çalışması mümkün müdür? ÜÇ BOYUTLU UZUN MOLEKÜLLER En az yüz aminoasidin birleşmesiyle meydana gelen dev protein zincirleri, hücre içindeki zincir yapılarını muhafaza edemezler ve birbirinin üzerine kıvrılarak üç boyutlu bir şekilde katlanırlar. İşte canlıdaki vazifesini, bir protein, üç boyutlu haliyle yerine getirebilir. Proteinlerin sahip olabileceği milyarlarca farklı üç boyutlu yapılardan yalnız birkaç tanesi fonksiyon görebilmektedir. Mesela 100 amino asitlik bir proteinin farklı şekilde üç boyutlu yapısı olabilir. Bunlardan iş görecek olanı önceden kestirebilmek imkânsızdır. Dolayısıyla belirli bir fonksiyonu yerine getirebilecek bir proteinde amino asit sıralanışının nasıl olması gerektiğini önceden söylemek mümkün değildir. 16 ENZİMLER VE ÖNEMİ Enzimler canlı hücrelerde genlerde yazılmış olan şifreye göre sentez edilen protein yapısındaki büyük moleküllerdir. Yüzlerce amino asitten meydana gelmektedirler. Enzimlerin yokluğunda canlıların hayatı için önemli ve gerekli olan reaksiyonlar son derece yavaşlar. Bu ise sağlıklı yaşamaya imkân tanımaz. Enzimlerin varlığı ile reaksiyonların hızı milyonlarca kere artırılabilir. Zaten enzimler canlı organizmalardaki reaksiyonların hızını artıran maddelerdir. Mesela demir taşıyan bir katalaz enzim molekülü ( beş milyon) hidrojen peroksit molekülünü sıfır derecede ve bir dakikada bileşenlerine ayırır. Bu gün 2000 civarında enzim tespit edilmiştir. Belki de tespit edilmeyen enzim sayısı bundan da fazladır. Her enzim çok özel kimyasal reaksiyonları katalizlemek (hızlandırmak) için vücuttaki hücrelerde 15 Doç. Dr. Edip Keha, Merak Ettiklerimiz 16 Doç Dr. Edip Keha, Merak Ettiklerimiz 19

20 yapılmaktadır. Tek bir proteinin bir hücre içerisinde inşa edilmesi için yaklaşık atmış spesifik (özel) proteinin enzim olarak çalışması gerekmektedir. Bu atmış enzimin hücrenin genetik makineleri olan DNA sı ile uyumlu çalışması gerekir. Protein sentezi için gerekli olan bu enzimlerden biri bile eksik olsa hücre protein sentezini meydana getiremeyecektir. Bu yüzden protein sentezinde görevli enzimler canlılık açısından vazgeçilmez ve yeri doldurulamaz moleküllerdir. Hücrenin protein yapan makinelerindeki mükemmel iş bölümü, proteinlerin hayatın olmadığı ilk şartlarda evrimleşmesi (!) probleminin büyüklüğünün altını çizmektedir. Canlılar için tamamen vazgeçilmez olan protein sentezi, bu son derece özel enzimleri gerekli kılar. Ayrıca bu mecburen gerekli 60 enzimin aynı anda mevcut olması da yetmez, hücrenin içinde aynı küçük bölgede bir arada olmaları gerekir. Diğer bir deyişle bu enzimler hücre içinde doğru bir yere hedeflenmiştir ve koordineli olmalıdır. Böyle bir koordinasyon için son derece kompleks iletişim, taşınma ve kontrol sistemleri proteinlerle birlikte olmalıdır. Bu 60 enzimin hepsini bir araya getirmek ve doğru bir sırada, doğru bir yerde hepsinin doğru şekilde çalışmasını sağlamak problemin büyüklüğünü kavramak için yeterli değildir. Bu proteinler için hücre içindeki şartlar, bu enzimlerin koordineli fonksiyonların yerine getirilmesine elverişli olmalıdır. Bu da hücrenin bütün temel fonksiyonlarının daha ilk başından beri mevcut olduğunu peşin olarak varsaymak demektir. 17 Üstelik bu protein zincirleri çeşitli bükülme ve düğümlenmeler yaparak vazife görebilecekleri şekillere girmelidirler. Üç boyutlu bu yapı çok hassastır. Zincirin hiçbir kimyasal bağı rastgele değildir. Milyarlarca farklı üç boyutlu yapıdan ancak birkaç tanesi fonksiyon görebilmektedir. 18 Netice olarak: Enzimler organizmada takım halinde çalışırlar. Hücrede, her enzim işini tam zamanında ve tam yerinde yapar. Enzimlerin noksanlığı veya çalışmaması, organizmada kimyasal olayların meydana gelmemesine ve buna bağlı olarak da sağlıklı yaşayamamasına sebep olacaktır. Hulasa Evrim, kanun değil sadece bir teori, belki de birtakım hayali varsayımlarla, hatta yalanlarla beslenmeye çalışılan bir hipotezdir. BİR GEN BİR ENZİM HİPOTEZİ Her enzimin sentezi özel bir gen tarafından kontrol edilir. Genlerle enzimler arasındaki bu ilişkiye; Bir gen-bir enzim hipotezi denir. Bazı özel durumlarda farklılıklar görülebilir; yani bir genin birden çok yapıyı kodladığı bilinmektedir. Enzimler, hücrede molekülleri birleştirir veya ayrıştırırlar. Hücrede bir molekülün oluşabilmesi için bazen birçok enzime ihtiyaç duyulur. Her enzim işin küçük bir kısmını görür, kendisine sıra gelince hemen reaksiyona katılır, yani enzimler takım halinde çalışırlar. Gen-I Gen-II Gen-III mrna-i mrna-ii mrna-iii Ön madde Ornitin Sitrülin Arjinin 17 Prof.Dr. Ali Sarsılmaz, Sızıntı, Kasım Doç. Dr. Edip Keha, Merak ettiklerimiz 20

21 Şemaya göre bir ön maddeden arjinin amino asiti yapılmak isteniyor. Bunun için ön maddenin önce ornitine dönüşmesi gerekir. Dönüşüm işi ise bir enzimle olmaktadır. Bu enzimin sentezi bir gen üzerinden olur. Ornitinin sitrüline dönmesi için bir enzim, yine sitrülinin arjinine dönme işini de başka bir enzim gerçekleştirir. Eğer bu enzimleri sentezleyen genlerden bir tanesi mutasyona uğrarsa, o zaman reaksiyon o gene ait reaksiyonun işe katıldığı yerde duracaktır. Örneğin, gen-ii mutasyona uğramışsa, sentezlediği enzim olmayacağından reaksiyon ornitin basamağında duracaktır. Yani ornitin sitrüline çevrilemeyecektir. Şayet bu ortama enzim-ii ilave edilirse reaksiyonlar devam eder. Eğer ortama en son sentezlenecek madde eklenirse, genlerden enzim sentezlenmez. Çünkü sentezi yapılacak maddeler ortama hazır olarak verilmiştir.. Her organizmanın belirli hücrelerinde belirli proteinler üretilir. Örneğin hemoglobin kas hücrelerinde, sindirim enzimleri (pepsin, tripsin) belirli bezlerde üretilir. Bu özellik bütün canlılarda görülür. Bu durum canlılarda madde ve enerjinin ekonomik bir şekilde kullanılmasını sağlar. 19 DNA MOLEKÜLÜNÜN SENTEZLENME İHTİMALİ Canlı sistemleri son derece karışık bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla basit bir protein molekülü veya buna benzer herhangi bir sistemin kendi kendine çoğalması asla mümkün olamaz. Bilindiği gibi, canlı organizmaların üreme ve kalıtım olaylarında DNA molekülleri görevlidir. Evrim modeline göre canlıların evriminde ilk DNA molekülü her nasılsa tesadüfen sentezlenmiştir..(!) Tanınmış bir biyolog olan Salisbury bu muamma ile alakalı olarak şunları söyler: Şimdi biz hücrenin hayal ettiğimizden çok daha kompleks olduğunu biliyoruz. Hücrede iş gören binlerce enzim vardır. Bu enzimlerin her birisi kendi içinde kompleks bir makine gibidir. Ayrıca her bir enzim DNA ipliğindeki bir gene karşılık sentezlenir. Bir genin ihtiva ettiği bilgi de (yani kompleksliği de) buna göre sentezlenen enziminki kadar büyüktür. Orta büyüklükte bir protein molekülü yaklaşık 300 amino asit ihtiva edebilir. Bunun kodlarını taşıyan DNA zincirinde ise takriben 1000 nükleotid bulunacaktır. Bir DNA zincirinde dört çeşit nükleotid (A,T,C,G) bulunduğu hatırlanırsa 1000 nükleotidlik bir dizi farklı şekilde olabilecektir. Küçük bir logaritma hesabıyla bunun = yani birin önünde 600 sıfır bulunan bir sayı olduğu bulunur. Bu rakam ise aklın kavrama sınırının çok ötesindedir = adet DNA gibi büyük kompleks sistemlerin şans eseri meydana gelmesine ne kainatın büyüklüğü ne de ömrü yeterli değildir. Kısaca bir DNA molekülünün tesadüfen teşekkülü imkânsızdır. 20 YAVAŞ YAVAŞ EKLENMELERLE SENTEZLENME İHTİMALİ Bazı evrimciler, kompleks moleküllerin bir anda değil de, tedricen meydana gelebileceğini ileri sürerler. Yani sistem bir parçalı halden iki parçalı hale daha sonra iki parçalı halden üç parçalı hale gelmiş 19 Musa Özek-Ali Uslu- Osman Apaçık, Biyoloji I,II,III 20 Yaratılış Modeli, Çev. Doç. Dr. A. Tatlı- Doç. Dr. E. Keha-Doç. Dr. İ. Hasenekoğlu-Doç. Dr. K. Solak 21

22 olabilir. Her basamakta çevresine uygunluk gösterenler yaşamaya devam edecek ve yeni bir basamağa geçmeye hazır hale gelecektir. Bu farazi olayda her değişim basamağı için iyimser bir tahmin ½ dir. Aslında başarının gerçek ihtimali bundan çok azdır. Sonunda bir canlı sistemin oluşumunu netice verecek bir olayın ihtimali her basamağın ihtimallerinin çarpımıyla elde edilir. Eğer istenen n kadar basamak varsa, ihtimal (1/2) n yani 2 n de bir şans vardır. İnformasyon teorisi alanında tanınmış bir bilim adamı olan Frank B.Salisbury konuyu şöyle analiz eder: Öyle bir makine yapmak istediğimizi farzediyoruz ki bu makine, parçalarının bulunduğu yere kendisi gidebilsin; sonra da bütün bu parçaları biraraya getirerek tıpkı kendisi gibi ikinci bir makineyi de yapabilsin. Birinci makine için ihtiyaç duyulacak minimum yapı veya bilgi miktarı nedir? Diyelim ki, makine 1500 parçadan ibaret olsun. Bu makinenin karar vermesi gereken alternatifler arasından 1500 seçim yapabilmesi demektir. Bu cevap çok kabaca bir değerlendirmedir. Çünkü büyük protein moleküllerinin en basitinde bile 1500 parça vardır. Besin maddeleri dolu bir çözeltiye bu protein bırakıldığında bu protein molekülünün aynı zamanda 1500 parçayı bu ortamdan toplayarak bir başka büyük proteini yapabilmesi ve kendisini de bundan ayırabilmesi lazımdır. Bu incelemelere göre (son yıllarda yapılan çalışmalarda yaklaşık aynı sonucu vermiştir) şansa bağlı olarak birinci makinenin (veya protein molekülü) yapılması için 1500 basamak gerekmektedir. Bu makinenin ortaya çıkma ihtimali ise (1/2) 1500 yani başarı şansı de de 1 dir. Bu sayıda hesaplanmayacak kadar büyüktür. 21 Saniyenin milyonda biri kadar bir sürede bir deneme yapıldığını ve bu denemeyi gerçekleştiren tane sistem olduğunu (10 80 kâinattaki toplam parçacık sayısıdır.) ve bu denemelerin 30 milyar yıldır (10 18 saniye ) devam ettiğini farzetsek bile, böyle kendisini eşleyebilen bir molekülü elde edebilmek için bütün kâinatta ve bütün zaman içinde yapılan denemelerin toplam sayısı x x 10 9 = yi ancak bulur. Bu sayı ise den son derece küçüktür. Böylece kendini eşleyebilen bir molekül şifresinin zamana bağlı bir hadise ile elde edilmesi imkânsız görülmektedir. Böyle bir canlı sisteminin tesadüfe bağlı olarak çıktığına, doktriner bir evrimci hariç kimse inanmaz. Bütün bu gerçeklere rağmen evrim modeline göre, canlıların evriminde bu ilk DNA molekülü her nasılsa tesadüfen sentezlenmiştir? 22 Deniliyor (!) Ey evrimci, ne zorun var ki böyle çıkmaz sokaklara giriyorsun ve yıldızlara taş atmakla bir yıldızı düşürmeğe çalışan akılsız çocuklara benziyorsun. 21 Yaratılış Modeli, Çev. Doç. Dr. A. Tatlı- Doç. Dr. E. Keha-Doç. Dr. İ. Hasenekoğlu-Doç. Dr. K. Solak 22 A.G.E. 22

23 Bir hücre içindeki 46 kromozomda, her biri yirmi bin sayfa ihtiva eden kırk altı ciltlik dev bir ansiklopediyi doldurabilecek kadar bilgi depolanmıştır. Bu bilgileri satır satır okumak veya yazmak için kaç sene gerekir? Acaba buna kaç insanın ömrü yeter? Hem de bir gramın bilmem kaç milyarda biri kadar olan bir yerde Ana maddeleri C,H,O,N,P olan bu atomlar, kömürde C, havada 4N 2 + O 2, suda H 2 O ve bazı 23

24 bileşiklerde (P) bulunduğu gibi, yediğimiz gıdalarda da (ekmek, peynir, zeytin vs.) bulunur. Bir kıldan milyonlarca daha ince olan ve (C,H,O,N,P) dan ibaret olan DNA moleküllerinde, bütün canlıların planı, programı, her türlü bilgisi, büyüklüğü, biçimi, şekli, rengi, sertliği, yumuşaklığı, her organına ait vazife taksimi, bu organların çalışma nizamları, hücreler içinde imal edilecek maddelerin (enzimlerin, hormonların, proteinlerin vs.) imalat formülleri, yapılacak imalatın kalite ve miktar kontrolleri, dışardan gelecek zararlara karşı alınacak müdafaa tedbirleri vs. Bütün vücudu dolaşarak besleyecek olan kan için, kıldan elli defa daha ince olan kılcal damarların döşenmesi, oksijeni bütün hücrelere götürecek alyuvarlar, vücudun askerleri olan akyuvarlar, pıhtılaşmaya sebep olan trombositlerin her türlü bilgi, özellik ve yeterli sayılarının hassas planları. Ayrıca vücutta 206 kemiğin, 600 kasın, 100 milyar sinir hücresinin, 100 trilyon hücrenin planları tek bir hücrenin DNA sında mevcuttur. Kısaca canlı için gerekli olan her şeyin ve A dan Z ye kadar her türlü bilginin, mananın, yapılacak tüm işlemlerin kusursuz biçimde, doğru olarak atom harfleriyle yazıldığı belirtilmektedir. Şimdi düşünelim: Ya bu atom ve moleküller her şeyi bilen, sınırsız bir akla, insanları aciz bırakan bir ilme ve bildiğini uygulayabilecek bir iradeye sahiptir. Ya da bu atom ve moleküller sonsuz bir ilim ve kudret sahibinin emirber neferleridir. Birinci şık muhal olduğuna göre, ikinci şıkkın aşikâr olan hakikatini, her şey lisan-ı haliyle haykırıyor ve insan olan her insana duyuruyor. Evet, adi bir muntazam makine, intizam ve mizanlı heyetiyle, şeksiz, bir mahir ve dikkatli ustayı gösterdiği gibi, kâinatı dolduran hadsiz zihayat (canlı) makinelerde, her birisi binbir mucizat-ı ilmiyeyi gösteriyorlar. Elbette yıldız böceğinin ışığına nispeten güneşin ziyası derecesinde ilmin civeleriyle o zihayatlar, usta ve sermedi sanatkârlarının vucub-u vucuduna ve mabudiyetine pek parlak şehadet ederler. (Şualar Bediüzzaman) Vucub-u vucud: Allah ın varlığının zorunlu oluşu, var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması. Vacib-ül vücud: Varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah. 24

25 Şekil 14: Bazı kompleks bileşiklerin formülleri 25

26 Tek hücreli mikroorganizmalar tarafından sentezlenen B12 vitamini suni olarak sentezlenmesi 1972 yılında başarılmıştır. Ancak bu iş için 100 (yüz) kişilik ekip 10 yıldan fazla çalışmıştır. Bu sentez yaklaşık 90 kademeli bir reaksiyonla elde edilebilmiştir. 23 Hâlbuki karaciğer, et, süt, yumurta ve balıkta bulunan karmaşık formülü olan bu vitamin zerrecik bakteriler tarafından her an süratle ve çoklukla sentezleniyorsa bu iş Allah tan başka kimin işi olabilir? KLOROFİL A- HEMİN- NAD- OKSİTOSİN- VİTAMİN B12 Yandaki şekillerde birtakım kompleks ve karmaşık bileşik formülleri görülmektedir. Elementlerinden başlayarak bu karmaşık bileşiklerin labaratuvarda elde edilmesi ya birçok ara basamaklardan sonra uzun ve hassas bir çalışmayla belki sağlanabilir, ya da bir kısmının elde edilmesi zaten mümkün olmayabilir. Hatta bu kompleks bileşiklerin yapılarının aydınlatılmasının bile büyük bir deney ve bilgi işi olduğu haklı olarak belirtilmektedir. Bir kısmı canlı organizmalarda noktadan çok daha küçük fabrikalarda yani hücrelerde, bir kısmı ise bitkilerde her an yaratılıyor. Her bir canlı veya bitkide bu ve benzeri birçok kompleks ve karmaşık bileşiklerden milyarlarcası kusursuzca meydana getiriliyor. Vücudumuzda bizim hiç haberimiz olmadan binlercesi eksiksiz ve kusursuz olarak yaratılıyor. Bu karmaşık kompleks molekülleri ihtiyaç anında, ihtiyaç nispetinde, yerli yerinde kim yaratıyor? Kim onları canlıların imdadına koşturuyor? Mesela havadan aldığımız oksijeni bütün hücrelerimize taşıyan hemoglobinin bir kısmı olan hemin molekülü, evet, bu kompleks molekül insan vücudunda her saniye trilyonlarca üretilir. Bu miktar ile ancak bütün hücrelere oksijen taşınabilir. Bitkilerde özümleme için gerekli olan klorofil-a, kompleks molekülünün her an yaratılan sayısız miktarını tahmin etmek bile zor. Metabolizmada çok etkili bir Ko-enzim olan nikotinamit-adenindinükleotid (NAD) solunumda görev yapar Bir hormon olan oksitosin düz kaslarda, özellikle rahim kaslarında kasılmaya sebep olur. Aynı zamanda sütün meme bezlerinden akmasını kolaylaştırır. En çok karaciğer, et ve yumurtada vs. bulunan B12 vitamini gibi bazı maddelerin karışık yapılı formülleri görülmektedir. Canlı organizmalarda meydana gelen binlerce örnekten sadece birkaçı bunlar. Bunların yokluğu veya yeterli sayıda olmayıp azlığı veya çokluğu çeşitli hastalıklara, hatta ölüme sebep olur. Canlılarda görülen sanatın hayret verici nakışlarını, hikmetin parıltılarını, Kadir-i mutlak olan Zat-ı Zülcelal e vermeyip tabiat ve tesadüfe bağlayanlar. Hatta bu harika eserlerin tesadüfen oluşması her ne kadar imkânsız ise de, sırf 23 Dr. Yaşar Çil Zafer Dergisi Haziran

27 Allah yapıyor dememek için göz göre göre ve bilerek inat edenler için Bediüzzaman şöyle diyor: Batılı hak, muhali mümkün gösteren gaflet ve dalalet ve safsata (uydurma) ve inat ve muğalata (karşıdakini yanıltma) ve mükabere (büyüklük taslayarak doğruyu kabul etmeme) ve iğfal (aldatma) ve görenek gibi şeytani desiselerle (hile, aldatma) çok muhalatı (imkânsızı) intaç eden (sonuç veren) inkâr ve küfrü, o bedbaht insan suretindeki hayvanlara yutturmuşsun. 24 CANLILARIN ORTAYA ÇIKIŞI Canlıların ilk ortaya çıkışı ancak ve ancak özel bir yaradılışla mümkündür ve sonsuz bir ilim ve kudret sahibinin eseri olabilir. Aksi düşünce ise çaresizlikler içinde bocalamaktır. İlk canlının ortaya çıktığı zaman, üreme planlarının, çevreden madde ve enerji sağlamanın, büyüme sırasının ve bilgileri büyümeye çevirecek mekanizmaların tamamına ait talimatnamelerin o anda bir arada bulunmaları icabetmektedir. Dolayısıyla bütün bunların yapılabilmesi ancak ilahi bir güçle mümkündür. Homer Jacobson, American Scientist(Yaratılış Modeli) Son yıllarda, bu konuda çıkan bazı makalelerde de aynı çaresizlik dile getirilmektedir: Biyokimyevi genetik seviyesinde evrimle ilgili birçok önemli sorular hala cevaplanamamıştır. Bütün canlılarda, hem DNA eşleşmesi, hem üzerindeki şifrelerin proteinlere çevrilmesi, oldukça spesifik ve uygun enzimler sayesinde olmaktadır. Aynı zamanda bu enzim moleküllerinin yapıları da tam olarak bizzat DNA da yazılmış olan şifreye göre belirlenmektedir. İşte bu gerçek evrimde çok esrarlı bir problemi ortaya çıkarmaktadır. Acaba, evrim olayında, şifrenin kendisi ve şifrelenen proteinlerin sentezinde gerekli olan diğer enzimler beraber mi ortaya çıkmıştır? Bu bileşiklerin olağanüstü karmaşıklığı ve sentezlenmeleri için aralarında hiç aksamayan bir koordinasyonun olma zorunluluğu göz önüne alındığında, söz konusu zaman çakışmasından bahsetmek çok saçma olmaktadır. Bu soruya Darwin in görüşleri dışında cevap aramalıyız. Çünkü söz konusu durum özel yaradılışı öngören çok güçlü bir delil oluşturmaktadır. CarylP. Haskings AmericanScientist 25 Özetle, üremede DNA ya duyulan ihtiyaç bu üreme içinde bazı proteinlerin mevcut olma zorunluluğu ve proteinlerinde DNA daki bilgilere göre yapılma mecburiyeti evrimciler için, aşılması imkânsız bir engeldir. Purdue üniversitesinde biyokimya profesörü Dr. Larry Butter talebelerini ve meslektaşlarını aşağıdaki ifadesiyle bu konuda bir yarışmaya davet etmektedir: Enzimler, nükleik asitler, şekerlerde dâhil, canlı olmayan ne isteniyorsa seçilerek hazırlanmış bir organik bileşikler çorbası düşünelim. Bu karışım bakteri kirlenmesinin önlenmesi için şüphesiz steril olmalıdır. Aynı zamanda güneş sisteminin herhangi bir yerinde bulunduğu bilinen bütün bileşiklerin ve istediğiniz çeşitte bir atmosferin emrinizde olduğunu farzedin. Sonra elektrik kıvılcımı, ısı, ultraviyole ışığı veya bilinen herhangi bir enerji şekli gibi bir enerji 24 Nursi, B.S, Sözler 25 Yaratılış Modeli 27