Haklı korkuları büyüsün! Çünkü sokaklar bizimdir! fazla esnek ve güvencesiz çalışma! Sayfa 13. Mutki de toplu mezar ve Gerillaya karşı kontrgerilla

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Haklı korkuları büyüsün! Çünkü sokaklar bizimdir! fazla esnek ve güvencesiz çalışma! Sayfa 13. Mutki de toplu mezar ve Gerillaya karşı kontrgerilla"

Transkript

1 özgür gelecek Sayı: Şubat 2011 * Fiyatı: 1.50 TL * ISSN: X Erkek adalet değil, gerçek adalet Muğla nın Fethiye ilçesinde 2007 sayısız kişinin toplu tecavüz ve işkencesine uğrayan ve yargı tarafından da 4 senedir mağdur edilen B.S nin ilk mahkemesi Fethiye de görüldü. Yeni Demokrat Kadın olarak biz de mahkeme önündeydik. Sayfa 12 Gümüşdamla HES istemiyor Antalya nın şirin köyü Gümüşdamla HES e karşı mücadele ediyor. Özgür gelecek olarak köyün eski muhtarına ulaşarak bilgi aldık. Sayfa 6 Parayı veren ıslığını da çaldı! Futbol denilince akla ne yazık ki holiganlık, küfür, ırkçılık gelir. Ancak TT Arena Stadyumu açılışında bu kez protesto vardı. Sayfa 8 Haklı korkuları büyüsün! Çünkü sokaklar bizimdir! Tunus Cezayir Devlet partilerinin seçim politikalarından biri olan, ağız dalaşı işi, genel seçimler yaklaşırken yine revaçta! Birbirini çekemeyen iki kardeş misali AKP ile CHP arasında bitmek bilmeyen ve giderek seviyesini düşüren bu ağız dalaşlarından birinde halkın sokaklara dökülmesi gerektiğini laf arasına sıkıştıran CHP Genel Başkanı K. Kılıçdaroğlu na karşı şöyle diyordu Erdoğan: Halkı eşkıyalığa teşvik ediyorsunuz! Siz nasıl demokratsınız, sokaklara dökülün ne demek? Sandığımız yok mu? Başbakan Erdoğan böylelikle demokratlığın ilkelerini bu kez farklı bir açıdan belirlemiş oldu! Demokratlık, sokaklarda hak istemek değil; yapılan soyguna, talana, asimilasyona, inkâra ses çıkarmamak ve gerekirse sandıkta hesap sormak demekmiş! Bu söylem korkunun ifadesidir aslında. Afrika da domino taşı misali devrilen diktatörlüklerin, sokağa dökülen halkın öfkeli soluğunu hissetmenin verdiği korkudur bu. Bir yandan güvencesiz ve esnek çalışmanın kanunu Torba Yasa ile sömürü cennetini yasal kılıfına uydururken, parasız eğitim mücadelesi veren öğrencilere saldırırken, toplu mezarlar üzerindeki devletin kanlı örtüsü kalkarken bir yandan da halkın sokaklara dökülerek bunların hesabını sormasından duyulan KORKUDUR ve KORKMAK- TA YERDEN GÖĞE KADAR HAKLIDIRLAR! Torba Yasa saldırısı tüm kesimlere yönelik Çalışma yaşamını yeniden düzenlemeyi ve emekçilerin tüm kazanımlarını adım adım gasp etmeyi amaçlayan Torba Yasa, halk gençliği ve emekçi kadın için kapsamlı bir saldırıdır. Kadın için daha fazla esnek ve güvencesiz çalışma! Sayfa 13 Yasadaki af ile paralı eğitim kanunlaşacak! Sayfa 15 Torba Yasa Meclis te! Torba Yasa 29 Kasım günü Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu na sevk edilmişti. Komisyondan ciddiye alınabilecek hiçbir değişikliğe uğramadan geçen yasa, 27 Ocak günü Meclis Genel Kurulu na geldi. Sayfa 16 Ulucanlar: Hapishane müzeleri... Sayfa 30 Mutki de toplu mezar ve Gerillaya karşı kontrgerilla Vicdana gelen bir kepçe operatörünün itirafları sonucu 4 Ocak tan beri Bitlis in Mutki ilçesinde toplu mezar aramaları yapılıyor. Daha önce Kürt halkından katledilen yüzlerce, binlerce çocuğu, kadını, erkeği, yaşlıyı, genci toprağın altına gömen kepçeler, her toprağa daldığında TC nin işkence ve katliam haritasını açığa çıkarıyor. Sayfa 11 Nameya Dawi ya girityê siyasi Husên Xizrî Navê min Husên Xizrî. Sala 1982 an li Rojhilatê Kurdistan li bajarê Urmiyê hatim dinê. Di sala 2008 an de hatim girtin. Roja 18ê Gulana 2009a cara yekê û dawî, li liqê 1ê yê Dadgeha Şoreşê ya Urmiyê, bi amadebûna endamekî îdareya Îtla`ata Urmiyê û nûnerekî dozgeriyê, ez dadgehkirim. Sayfa 11 Ergene den geçiyoruz, nefesinizi tutun! Olanca ihtişamı ile akan Ergene Deresi, Çorlu da bir katliamla yüz yüze. Çorlu, Lüleburgaz ve Çerkezköy de kurulu olan fabrikalardan çıkan atıklarla nehir adeta ölüme terk edilmiş durumda! Konuyla ilgili Özgür gelecek gazetesi olarak Çorlu da yaşayan halktan ve bu fabrikalarda çalışan işçilerden bilgi aldık. Sayfa Özgür gelecek ten Düşleri gerçeği dönüştürmek için... 4 Sayfa 2 Sınıfsal Bakış Gaddarlığın eseri, sisteme de fatihadır firavunların kaderi! Sayfa 3 Emekçinin Gündemi Göğün Yarısı Evrensel Bakış Pusula 2011 in nasıl geçeceği açılışından belli oluyor Sayfa 5 Devlet tecavüzcüleri koruyor Sayfa 12 Tunus ta ateşlenen beden sokaklara... Sayfa 22 Geçmişten kopuş sağlayamayan... 2 Sayfa 26

2 02 Özgür Gelecek ten 4-17 Şubat 2011 Özgür gelecek/02 Düşleri gerçeğe dönüştürmek için... Yeni ismimiz ve boyutumuzla ikinci sayımızda yeniden merhaba. Doğrusu gazetemizde yaptığımız değişiklere gelecek tepkileri merakla ve heyecanla bekledik. Değişik bölgelerden ve illerden aldığımız tepkilerin genel olarak olumlu olduğunu söyleyebiliriz. Gazetemizin bu haliyle daha rahat taşınan, daha okunur bir biçim aldığı konusunda bir hemfikirlik söz konusu. İlk sayımızda birçok ana gündemin değişik alanlarda faaliyet yürüten yoldaşlarımız ve okurlarımız tarafından kaleme alındığını da mutlaka belirtmeliyiz. Daha önce ifade ettiğimiz gibi gazetemizde biçimsel değişiklerle birlikte esas olarak niteliksel bir gelişmeyi önümüze hedef olarak koymaktayız. Bir önceki sayımızda; gündemi yakalayan, politik gelişmeler üzerinden düzeni akıcı bir dille teşhir edebilen, yığınlardan beslenen bir içerikten ve bunun kitlelere yaygın bir şekilde ulaşmasından söz etmiş, bu eksende okurlarımızın belirleyici rolüne vurgu yapmıştık. Gazete-okur ilişkisi üzerinden yürüttüğümüz bu tartışmayı biraz daha genişletmek yararlı olacaktır. Okurlarımızın bu rolüne işaret ederek aslında herkese bir çağrıda bulunuyoruz. Gazetemizin daha yaygın dağıtımı, daha fazla yazı-yorum-haber-fotoğrafla beslenmesini talep ediyoruz. Peki okurlarımızın tüm bunları yerine getirmesinden ne anlıyoruz? Gazeteye yapılacak bu katkılar okurlarımız için ne anlama gelecektir? Bu soruları mevcut faaliyetimizin gerçekliği içinde yanıtlamaya çalışacağız. Her şeyden önce bugün için gazetemizin, faaliyetimizde oldukça önemli bir araç olduğunu dile getirmeliyiz. Gazeteciliği işçi ve emekçilerin kurtuluş mücadelesinin önemli bir bileşeni olarak görüyoruz. Gazeteciliğe; devrimci bir yorum kazandırarak, devrimci gazetecilik yapıyoruz. Gazetecilik mesleğinin tüm öğelerini içinde barındıran ve onu da aşan bu kavramın sınırlarının çok geniş olduğu açık. Gazeteciliği, devrimci faaliyetimizin çok önemli bir parçası olarak algılıyoruz. Kendimizi geliştirebileceğimiz, derdimizi geniş kitlelere daha sistematik olarak anlatabileceğimiz ve sınıf mücadelesinin birçok sorununa doğrudan müdahil olabileceğimiz bir alanı tarif ediyoruz. Öyleyse okurlarımızdan istediklerimizde devrimci gazeteciliğin kapsamı içinde ele alınmalıdır. Devrimcilik bir parçası olduğumuz toplumun sorunlarına karşı duyarlılık göstermek, müdahale etmek ve çözümün bir parçası olmak olduğuna göre kurduğumuz denklemin doğru olduğunu da söyleyebiliriz. Bu yanıyla ele aldığımızda okurlarımız gazetemize daha fazla sahip çıkıp daha geniş kesimlere ulaştırdığında aynı zamanda faaliyetlerini de geliştirmiş olacaktır. Sürece müdahale adına faaliyetlerini gazetemize yansıttığında yürüttükleri ajitasyon-propaganda çalışmasının etki gücü de artacaktır. Bu da örgütlenme çalışması için daha verimli bir zemin yaratacaktır. Örneğin; gazetemizin beslenmesi adına kurulan bir yayın komisyonu bu faaliyet boyunca bileşenlerin kendini daha iyi ifade etmelerine de önemli katkılarda bulunacaktır. Tüm bunlar okurlarımızın ve doğrudan örgütlülüğün ilerlemesine hizmet edecek, devrimciliğin kavranışımı da geliştirecektir. Özetlersek; gazetemizle ilişkisi boyutuyla tüm bu sözünü ettiklerimizi esas olarak daha fazla devrimcileşmek penceresinden ele alıyoruz. Burada değinmeye çalıştığımız gazetemizin bu süreçte oynayacağı roldür. Okurlarımızın gazetemiz üzerinde sözünü ettiğimiz adımları atmaları aynı zamanda devrimci gazetecilik yapmaları anlamına gelecektir. Okurlarımız bu noktadaki gelişimi doğrudan gazetemizin niteliğini ve faaliyetimizi geliştirecektir. Bu çerçevede oldukça zengin ve değerli örneklere de sahibiz. Özgür bir dünyanın harcı olarak toprağa düşenlerimizi andığımız bu anlamlı günlerde şehit yoldaşlarımızdan öğrenmeliyiz. Malatya da yıllarca gazeteci olarak faaliyet yürüten Muharrem Yiğitsoy ve Akıner Çağlar ın köylüler arasında hala saygınlıkla anılmaları oldukça önemlidir. Mersin de kurumumuzun eksiklerini gidermek için geceli gündüzlü yoğun bir emek harcayan Çiğdem Yılmaz yoldaşımızın yaşamı bizim için değerli bir hazinedir. İstanbul da yıllarca gazetemizin yazı işleri müdürlüğü yapan Nergiz Gülmez, Murat Arıcak ve Fehiman Bozgurt un duruşu çok anlamlı mesajlar vermektedir. Birçok şehit yoldaşımızın sokak sokak, kapı kapı gezerek gazetemizi dağıttığını biliyoruz. Bu faaliyetin sonucunda birçok örgütlülüğün yaratıldığını, çok sayıda ilişkinin yakalandığını da. Yoldaşlarımız emekçi halkımıza ulaşmak için tüm olanakları seferber ederek bu uğurda canlarını verdiler. Onlar, zulme ve sömürüye karşı birer meşale olarak aramızdan ayrıldı. Bu meşaleyi daha da harlamalı ve ileri taşımalıyız. İşçi ve emekçilerle daha fazla bütünleşmeliyiz. Şehitlerimizin idealleri için. Düşleri gerçeğe dönüştürmek için Yürekleri ellerinde, tasasız yürüyenlere... Umut Yayımcılık olarak sizlerle bir kitap çalışmasını daha buluşturmanın heyecanı içindeyiz. Esası Tokat ta olmak üzere Amasya, Ordu, Giresun ve Dersim de farklı zamanlarda yaşanan çatışmalarda şehit düşen 44 gerillanın, 19 başlık altında anlatıldığı anı-anlatı türündeki Düşleri gerçeğe dönüştürmek için isimli kitabımız çok yakında sizlere ulaşacak. Kitabın önsözünde de değindiğimiz gibi onları anlatabilmek kadar, onlardan öğrenebilme çabası içerisinde olabilmek de sorumluluklarımızın bir gereğidir. Ancak o zaman gerçek anlamda amacına ulaşabilen bir çalışma olma özelliğine kavuşabilir. Kitabın önsözünden birkaç cümle daha Proletarya Partisi de, 39 yıllık mücadele tarihinde yüzlerce şehidiyle, devrimci savaştaki yerini aldı.( ) Şehitlerle ölümü fetişleştirmek amaç değildir, olmamalıdır da. Aksi takdirde idealleri için dövüşerek düşenlere en büyük haksızlık yapılmış olur. Önemli olan; uğruna ölümü bile yenebilmeyi başarmış ideolojiyi, devrim düşüncesini, düşünceye hayat veren pratik duruşu, devrimci kuşanmışlığı, değerleri, yaşama biçimini, ısrarı, kararlılığı, cesareti, gücü-güçsüzlüğü, başarıları ve başarısızlığın nedenlerini, değişimin-dönüşümün dinamiklerini, çelişkilerle örülü yaşamın içinde devrimcileşebilmenin süreçlerini, sıkıntılarını, yolunu-yöntemini, ideolojiye hayat veren doğru siyasi çizginin kavranmışlığını ve kavranmışlığa denk düşen savaşçı ruhu, kişide güce dönüşen özü görebilmek ve bunlardan öğrenebilmektir. ( ) Yürekleri avuçlarında tasasız yürüyenlere... (Umut Yayımcılık) Uluslararası Sempozyum da Buluşalım! Türkiye de ve Avrupa da emeğe dönük saldırılar ve işçi mücadelesi Tarih: 20 Şubat Pazar Yer: Petrol-İş Sendikası 1) Emperyalist kriz ve emeğe dönük saldırılar 2) Avrupa da işçi hareketlerinin mücadelesi 3) Türkiye de işçi hareketinin mücadelesi a- İşçi hareketinde ve sendikalarda kadınların durumu ve sorunları b- Türkiye de işçi direnişlerinde elde edilen deneyimler. c- Uluslararası dayanışma ile yerel işçi mücadelesi arasındaki bağ d- Sendikal hareketin sorunları ve sendikal bürokrasiye karşı mücadele Devrimci Demokratik Sendikal Birlik-Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu Hozat ta Özgür gelecek korkusu Egemenlerin devrimci, sosyalist basına dönük saldırıları hız kesmeden devam ediyor. Dersim de de bu saldırılar kendini gösteriyor. Okurlarımız her gazete dağıtımında özellikle Hozat, Ovacık ve Pertek ilçelerinde keyfi uygulamalara maruz kalıyorlar. Halkı sindirmek ve korkutmak amacıyla yapılan tüm engelleme girişimlerine rağmen gazetemiz halka ulaşmakta ve halkımız tarafından sahiplenilmektedir. Son olarak 29 Ocak günü Hozat ta Özgür Gelecek dağıtımı sırasında devletin faşist kolluk güçleri tarafından iki dağıtımcımız gözaltına alındı. Dağıtımcılarımızdan birinin üzerinde çıkan İbrahim Kaypakkaya fotoğrafını bahane eden kolluk güçleri Kaypakkaya korkusunu bir kez daha gösterdi. Suçu ve Suçluyu Övmek gerekçesiyle haklarında işlem yapılan dağıtımcılarımız, Hozat halkının sahiplenmesi sonucu serbest bırakıldı. (Dersim Partizan) Sevgili dostlar, Ben sizlerle dağıtım sırasında karşılaştığım ve beni çok etkileyen bir anımı paylaşmak istiyorum. Bizler Özgür gelecek gazetesini dağıtırken bir okurumuzun evinin kapısını çaldık. Gazeteyi kendisine verdik. O sacın üzerinde ekmek pişiriyordu. Gazete parasını içerden getirmek için sacın üzerindeki ekmeği bırakıp eve gitti ve parayı getirdi. O unlu ellerden gazete parasını alırken devrime susamış bir kadın portresi gördüm. Bu beni fazlasıyla etkiledi. Kavgamız büyüyor. Halkımızın bu sıcak yaklaşımı mücadeleye daha da sıkı sarılmamıza vesile oluyor. Şunu pratikten daha iyi çıkartıyoruz. Devrim, kitlelerin içinde, onların yaşamında ve onun bir parçasıdır. (Pertek ten ÖG okuru) Yaygın süreli Umut Yayımcılık ve Basım Sn. Ltd. Şti. Yönetim yeri: Gureba Hüseyin Ağa Mh. İmam Murat Sk. No: 8/1 Aksaray-Fatih/İstanbul Tel: (0212) Faks: (0212) Sahibi ve Yazıişleri Müdürü: Çilem İLASLAN Baskı: Yön Matbaacılık Davutpaşa Cd. Güven San. Sit. B Blok, No: 366 Tel: (0212) e-posta: umutyayimcilik@ttmail.com BÜROLAR Kartal: İstasyon Cd. Dörtler Ap. No: 4/2 Tel: (0216) Ankara: Sağlık 1 Sk. No: 17/19 Çankaya Tel: (0312) İzmir: 856 Sokak, No: 48/203 Kemeraltı Konak, Tel: (0232) Malatya: Dabakhane Mh. Turgut Temelli Cd. Barış İşhanı Kat: 3 No: 95 Erzincan: Ordu Cd. Ordu İşhanı Kat: 3 Tel: (0446) Bursa: Selçuk Hatun Mh. Ünlü Cd. Sönmez İşsarayı Kat: 2 No: 185 Heykel, Tel: (0224) Mersin: Silifke Cd. Çavdaroğlu İşhanı Kat: 3 No: 1/8 Avrupa Büro: Weseler Str Duisburg-Almanya Tel: Faks:

3 Özgür gelecek/ Şubat 2011 Sınıfsal Bakış 03 GADDARLIĞIN ESERİ, SİSTEME DE FATİHADIR FİRAVUNLARIN KADERİ! Tunus ta isyan başladığında diğer Arap ülkelerine yayılma olasılığından bahsediliyor ama buna güçlü bir ihtimal verilmiyordu. Hatta bu isyanın uzun ömürlü olamayacağı, kısa bir süre içinde sistemin bünyesinde eritileceğine hükmediliyordu. Nitekim ABD ve AB emperyalistleri de şaşkınlıklarını gizleyememekle beraber soğukkanlı davranmaya çalışıyor ve bu büyük sürpriz karşısında klasik bir tavırla muhalefet e sempatik mesajlar gönderiyordu: Tunus ta halkın iradesinin bir diktatörün buyruğundan daha güçlü olduğunu gördük. (Obama, 26.01). Ama isyanın Mısır a sıçraması durumu bambaşka bir noktaya getirdi. İşte asıl şimdi kritik bir durum vardı ve nasıl hareket edecekleri konusunda zorlanmaya başladılar: ABD nin sarsılmaz dostu olan Mısır hükümeti istikrarını korumaktadır. (H. Clinton, 26.01) Tunus, model olarak kabul edilen (radikal İslam a da barikat olarak) ve o şekilde tanıtılan bir ülkeydi. G. Kore nin Asya daki rolüne biçilen misyon, İslam dünyasındaki mucize yi Tunus üzerinden pazarlıyordu. Emperyalist mali oligarşinin, turizm yatırımlarıyla palazlandırdığı ülkede hizmet sektörü yüzde 60 ları aşan bir yer işgal eder hale geldi. IMF ve DB nin en gözde oyuncaklarından Tunus un, dünya ölçekli ekonomik krizden en az etkilenen hali, 2009 da bile yüzde 3 büyüme çizgisinde kalmasıyla kendini gösteriyor ama bu, halkın daha azgın bir sömürü cenderesi altına alınması sayesinde gerçekleşiyordu. İşsizlik tavan yapmış, baskın orandaki genç nüfusun gömüldüğü geleceksizlik, büyük bir patlama için bütün şartları elverişli hale getirmişti. Durum elbette bütün Arap dünyası için geçerliydi ama birisi ilk olacak, bu paye ona verilecekti. Tunus, en zayıf halka olmayı, baskı ve debdebenin uçuşa geçmesi ve buna paralel politik atmosferde daha fazla ısınmaya borçlu olacaktı. Durum hiçbir bölge ülkesi açısından farklı mecrada seyretmiyordu ve on yılların birikimi sonucu, patlamaya hazır barut fıçısıydı. Mısır ise Tunus la kıyaslanmayacak özellikleriyle bölgede kilit bir role sahipti ve tarihsel süreçte hep bu konumda kalmıştı. Bu, Süveyş Kanalı başta olmak üzere jeo-politik konumu sayesindeydi ve bu pozisyonun da oynadığı rolle toprakları üzerinde biriken kültürel miras, ona etkin bir yer kazandırmıştı. ABD nin yıllık 1.5 milyar dolar hibeyle beslediği, bölgede İsrail ve Türkiye ile birlikte en büyük görev ve önem atfettiği Mısır, Arap âlemindeki ağabey rolünü en çok da Filistin sorununda gösteriyor, rejim yapısı bakımından çizdiği tabloyla, sultanlar-krallar silsilesine güvence oluşturuyordu. ABD nin BOP (yenilenmiş haliyle GOKAP) projesini kurarken planına aldığı en önemli hususlardan birisi, bölgenin faşist ve gerici devletlerindeki iktidar örgütlenmesinin (idari yapı) elden geçirilmesiydi. Wikileaks belgelerine de yansıyan şekilde, buralardaki keyfiyetin ölçüsüz bir hal alması karşısında kitlelerin tepkisi ölçülmeye çalışılıyor, tehdit ve tehlike den söz ediliyordu. Alternatifin oluşturulması ve yumuşak geçişlerin sağlanması, yeni bir biçim altında sistemin muhafaza yolları tartışılmaktaydı. Laiklik sosuna batırılmış ılımlı İslam modeli ve bu bağlamda AKP örneğinin de gündemde tutulduğu süreç, Irak ve Afganistan işgali üzerinden somut denemeler şansı bulacaktı. Oysa iplerin bir nebze ele alındığı Irak ta yeni tipte bir rejim inşa çabalarının yaşadığı hüsrana tanık olundu. Dünyadaki krizin hızla kısalttığı fitil yalnızca bölgede değil bütün yarı-sömürgelerde durumu daha nazik hale getirdi. Arap ülkelerinin öne geçmesi tesadüf değildi. Zira önceki yıllarda yaşanan gıda krizlerinde, eylem ve direnişlere yansıyan biçimiyle had safhaya varan yoksullaşma, yolsuzluk ve yozlaşmanın ayyuka çıktığı bir zeminin üretebileceği sonuçlar, en hafifinden sistemin görünen yüzüne öfkeydi. Sistemin kendisini hedeflemeyi de arzulayan boyut, içinde barındırdığı proleter unsurlar sayesindedir ama bunun politik yönelimin merkezi kumandasına oturacak bir nitelik taşımama hali de olağan sayılmalıdır. Yemen, Ürdün ve Cezayir e de sıçrayan ve yakın süreçte benzer gelişmelerin yaşanacağı açıkça görülen Tunus ve Mısır daki halk ayaklanmasının itici gücü olan gençlerin işsizlik ve geleceksizlikle yoğrulan gerçekliği, halktaki yoksullaşmanın (sömürünün) ve yoğunlaşan baskı ile zulmün eseridir. Faşist yapının ana unsuru sermaye ile rejimin esaslı kurumları ve sembollerine yönelen öfkenin, hedefi yer yer şaşıran ve kaos taşıyan hali, çeşitli çarpıtma ve yönlendirmelerin aracı kılınmak istenmektedir. Ordu ile polis arasındaki ayrım meselesi, bizde ve pek çok ülkede yaşanan çeşitli süreçlerde de görüldüğü gibi sistemin muhafazasında kullanılan bir algı yanılsamasından kaynaklanmaktadır. Orduyu halkın bir parçası olarak gösterme ve tarafsız konumda tutma çabası, zorunlu haller dışında halkla yüzleştirmekten kaçınmakla kendini ifade etmekte, güven kaybının bu sayede önüne geçilebilmektedir. Devlet/iktidar denilen olgunun bu en önemli parçasının devreye girdiği koşullar, sürekli olarak uçurumun eşiği biçiminde tarif edilmiş, politikadan azade tarif etmenin pratiğinde temiz ve dokunulmaz kalmasına özen gösterilmiştir. Kuruluşlar ya da yeni dönemlere perde aralayışlarda ordunun üstlendiği kurtarıcı rol onu toplum katında hep ayrıcalıklı bir yere taşıdığı için de tasarrufları sorgulanmaz, pozisyonu tartışılmaz kılınmıştır. Hem iç hem de dış boyutuyla düşman kavramı, silahlı kuvvetlerin yegâne teminat olarak kabul görmesinde belirleyici etkendir ve kurtarıcı ve kurucunun yanına korumacı sıfatının eklenmesi bu yüzden anlam kazanmıştır. Nihayet bütün bu vasıflar, lafta ülkenin ama esasta sistemin korunması için kollamacı lığı ge- Özgür geleceğin ordularına, onun ateşini ve bayrağını taşıyanlara, Tunus ve Mısır dan gönderilen isyan mesajlarında; ayaklanmalar yüzyılında tarihe gömülecek egemenler, devrilecek piyonlar ve sırasını bekleyen şahlar için oyun bitti yazmaktadır. Buzu kırmak ve engin denizlere açılmak için indirilen her darbe yolumuzu açmakta, geleceği yakınlaştırmaktadır tirmektedir. Son iki pratikte ordunun farklı bir yere konması (kitleyle karşı karşıya gelmekten kaçınması ve hatta polise ateş açması gibi) ve bu sayede rejimdeki esaslı değişiklik çabalarına ya da ihtimaline rahatlıkla dur demesini bu gerçeklik içerisinde algılamak gerekir. Tunus ve Mısır daki halk ayaklanmaları hiç kuşku yok ki sistemin çeşitli araç ve yöntemleriyle elimine edilecek ve faşist rejimler şimdilik yaşatılacaktır. Kendisini bir sınıf hareketi olarak billurlaştıramayan, doğru bir önderlik barındırmayan ve politik örgütlenme sahibi olmayan bir halk hareketinin kalıcı ve kurumsal sonuçlar elde etme açısından başarılı olma şansı yoktur. Bu durum, onun yol açtığı sonuçlar ve sağladığı kazanımlara rağmen hiçbir başarı elde etmediği ve o kadar da önemli mesajlar taşımadığı şeklinde asla yorumlanamaz. Bu şekilde değerlendirme yapanların emperyalistlerle oluşturduğu dolaylı ya da dolaysız ittifak, ayaklanmaları devrim olarak sunmaya çalışanların yarattığı bilinç bulanıklığından daha kötüdür. Emperyalistler, önüne geçemedikleri halk muhalefetini, özellikle de ayaklanma boyutuna ulaşan isyan ve direnişleri kendi potalarında eritmek için çeşitli yöntemlerle hareket eder, bin bir türlü manipülasyon ve manevra geliştirirler. Tarih boyunca sayısız örneğine tanık olunan bu gerçeklik yine yaşanmakta, reform vaatleri, diktatörleri gözden çıkarma, yeni hükümet oluşturma, kirlenmemiş ya da az lekeli isimleri devreye sokma taktikleri; kitlelerin reaksiyonunu anlar görünme, hatta destekleme ve övme eşliğinde devreye sokulmaktadır. Kral öldü yaşasın yeni kral esprisini destur haline getirmekten gayrı çareleri yoktur. Yeni kral, en nihayetinde üstüne sol, sosyalist elbise giymiş birileri de olabilir, yeter ki sömürü ve zulüm düzeni başka biçimlerde de olsa işlemeye devam etsin. Latin Amerika nın bir dizi ülkesinde yakın yıllarda böyle olmuş, şimdilerde bu maskeler de birer birer cazibesini kaybetmeye, eskimeye başlamıştır Mısır ve Tunus ta olan bitenlerin, (daha da olacaklar) önüne geçme şansı kalmadığı noktada devrim olarak gösterilmesi; tıpkı Sorosçu renkli devrimler ya da Latin Amerika daki devrimsiz devrimler gibi büyük bir yanılsama aracı kılınması için hiç de geç kalınmayan bir faaliyet neredeyse eş zamanlı biçimde başlatılmıştır. Yasemin ve Papirüs adlandırmalarının yapıldığı süreçte, internet devrimi nden bile söz edilir olmuştur. Halkın öfkesi ve eylemini küçültmek, karşıdevrimin yönlendirmesine bağlamak, böylelikle emperyalistleri yine kadir-i mutlaklık mertebesinde göstermek isteyenlerin çabası, süreci gözü kapalı bir popülizm ile algılayanlar (ya da algılamak isteyen) sayesinde daha etkili olabilecektir. Arap dünyasında yaşananlar; talepleri, yönelimi/hedefleri, katılımcıları, çıkış ve gelişme safhaları birlikte değerlendirildiğine, önderlik ve örgütsüzlük zafiyeti, manipüle çabaları ve çeşitli yanlış ve eksiklerine karşın zulme ve sömürüye, zorbalığa ve baskılara karşı ayaklanmalar ve proleter dünya devrimi mücadelesi için ışık saçan isyanlardır. Bu kitle hareketleri, yalnızca firavunların kaçması, acizleşmesi, zavallılaşmasını koşullasa, hükümet değişimleri, sahte reform ve açılımlar ile yetinse bile, zalimlerin alt edileceği, kutsal, erişilmez, dokunulmaz, yıkılmaz saltanatlarının yerle bir edilebileceğini ispatlamış, yoksulluk ve sefaletin kader olmadığı gibi ezilen halk ve ulusların kendi kaderine hükmetme kudretine sahip olduğunu göstermiştir. Bunun kavranmasına hizmet eden, dünya halklarına bunun mesajlarını veren bütün eylemler meşrudur, alkışlanması ve desteklenmesi için yeterince neden ortaya koymuşlar demektir. Özgür geleceğin ordularına, onun ateşini ve bayrağını taşıyanlara, Tunus ve Mısır dan gönderilen isyan mesajlarında; ayaklanmalar yüzyılında tarihe gömülecek egemenler, devrilecek piyonlar ve sırasını bekleyen şahlar için oyun bitti yazmaktadır. Buzu kırmak ve engin denizlere açılmak için indirilen her darbe yolumuzu açmakta, geleceği yakınlaştırmaktadır. Zulmün kalelerine saldıran, sömürü ve zorbalığım sembollerine vuran ve bütün dünyadaki diktatörlere korku salan Arap halkı, hiç kuşku yok ki kendi iktidarını kuracak ve firavunlara dar ettiği topraklarda, zulmün egemenliğine de son verecektir. Sürecin adımları hızlanıp, Tunus halledilemediği gibi Mısır da bütün ihtişamıyla devreye girince televizyonlar aracılığıyla her gün halka konuşan Tayyip in verdiği mesajlar, korku imparatorluğunun boyutlarına delalettir. CHP nin gerçekten de tamamen başka niyetlerle dile getirdiği mahalle ve sokak direnişi sözlerinden de yararlanan Tayyip in tahrik siyaseti vurguları ve halkı uyanık olmaya, kışkırtmalara gelmemeye çağıran ifadeleri dikkat çekicidir. Torba yasa ile emekçilere karşı saldırılarını üst düzeyde yoğunlaştıran, ileri vitesiyle demokratik hak ve özgürlükler alanına saldırılarını dizginsiz hale getiren, Kürt ulusal güçlerine ve halkına yönelik azgın tavrını sürdüren, kendi yandaş ve yaltakçılarının yapıcı eleştiri ve önerilerine dahi tahammülsüz davranan AKP yönetimindeki devletin seçimlere doğru istim üzerindeki yol alışı; hem de içinde bulunulan İslam âlemi bölgesindeki talihsiz gelişmelerle çok daha sıkıntılı bir hal almıştır. Bu durum, ezilenler cephesi için tam aksine olanakları daha elverişli kullanma alanı ve fırsatı demektir ve bu nedenle de yüklenmenin tam zamanıdır. İşçi ve emekçi kitlelerin yeni saldırı yasalarına, bununla birlikte geliştirilmek istenen daha fazla örgütsüzleştirme, köleleştirme, baskı altına alma ve yoksullaştırma çabalarına direnme azmini yükseltmek, gelişen hareketleri büyütmek gerekir. Kürt ulusuna yönelik saldırılar karşısında, ulusal demokratik talepler etrafında örülen mücadelenin güçlendirilmesi, özellikle bu süreçte ihtiyaç olunan dinamizme en büyük katkıyı sunacaktır. Bin Ali ve Mübarek in yerli dostlarına karşı Tunus ve Mısır daki yangını bu topraklara taşıma ve Türkiye Kürdistanı ndaki isyan rüzgârını bütün alanlara yayma borcunun ödenme zamanıdır

4 04 İşçi-köylü 4-17 Şubat 2011 Özgür gelecek/02 Hak-İş, Türk-İş in çizgisinden daha düşmandır! İstanbul: Belediye-İş Sendikası İstanbul 1 ve 5 No lu Şube başkanları istifa ederek Hak-İş Sendikasına geçti. İşçilere Hak-İş e geçme çağrısı yapan şube başkanları, patronla birlikte işyerlerinde sendikalaşma çalışması yürütüyor. Demokratik Değişim Hareketi nin bileşenlerinden olan 1 ve 5 No lu Şubenin Hak-İş e neden geçtiğini ve gelişen süreci 2 No lu Bube Başkanı Hasan Gülüm e sorduk. - Şubenizin de bileşeni olduğu Demokratik Değişim Hareketi Genel Merkezi eleştirerek bir program açıkladı ve muhalefet yürüttü. Bugüne nasıl gelindi? - Belediye-İş te kongre öncesi İstanbul şubeleri olarak nasıl bir Belediye-İş istiyoruz? tartışması yürütmüştük. Bir değişimin ihtiyaç olduğu noktasında İstanbul şubeleri olarak ortaklık yakalamıştık. Farklılıklarımız olmakla birlikte bunun üzerinden Demokratik Değişim Hareketini ilan etmiştik. Sendikal bürokrasinin nasıl değiştirilebileceğini ortaya koyduk, neye karşı çıktığımızı söyledik, çözüm önerilerimizi sunduk. Kongre öncesi muhalif şubelere yönelik yaptırım ve tavırlar genel kurul sonrası daha da gelişti. Bizim işçilerle bu anlamda yürüttüğümüz tartışmalar vardı. Temsilcilerimiz bu tartışmalara katıldı, tavır aldı. Bu tartışmaların gelişmesi üzerine ben ve İşçi sınıfına dönük saldırıların ve bu saldırılara karşı direnişlerin yoğunlaştığı bir dönemden geçiyoruz. Gündemdeki Torba Yasa bu saldırıların daha da pervasız bir boyut kazandığının resmi niteliğinde. Komprador patronları sigorta ve kıdem primlerinden kurtarmaya çalışan AKP hükümeti, tabii ki efendilerine hizmet ediyor. Bunda şaşılacak bir durum yok. Ve bundan sonra da emekçilere dair egemen sınıf sözcüleri tarafından gündeme getirilecek her yeni tasarı, yeni saldırıları içerecektir. Daha fazla sömürüyü, daha fazla güvencesiz çalıştırmayı kapsayacaktır. Tüm tarihi tecrübeler bize bu gerçeği gösteriyor. Egemenlerin sınıf içindeki koltuk değnekleri... Her tarihi dönemde olduğu gibi, egemen sınıfların emekçilere dönük saldırı paketlerinin hayat bulması için, tepkisiz-itirazsız bir ortamın yaratılması gerekiyor. Tepkisiz bir ortam örgütsüz, örgütlenme bilincinden yoksun bir sınıf yaratmakla mümkün olur. Egemen sınıflar ise mevcut sendika ağalarını dönen sömürü çarkı için yeterli bir güvence olarak görmüyor. Bundan dolayıdır ki sınıfın örgütlenmesini zorlaştıran yeni düzenlemelere ihtiyaç duyuyor. Aslında tüm bu saldırılar içiçe ve bir paket dahilindedir. Sınıf çalışması içinde başarı elde Sendikal bürokrasi: Sınıfın öldürücü virüsü etmek için yalnız egemenlerin saldırılarına karşı değil, onların sınıf içindeki koltuk değneklerine karşı da amansız bir mücadele içine girmek gerekiyor. Sendika ağalarının, sendikal bürokratların, saldırılara karşı durma, örgütsüz sınıfı örgütleme diye bir dertleri yoktur. Son saldırılar karşısında Türk-İş yöneticileri vb. tüm sınıf düşmanlarının takındığı tutum ortadadır. Sendikal bürokrasiye karşı Belediye-İş Genel Merkez seçiminde tabana dayalı haklı ve meşru bir zeminde ortaya konulan tutum, bir karşı saldırıya maruz kalmıştır. Sendikal bürokratlar, sınıfın çıkarlarını savunan sendika başkanlarından, delegelerinden hesap sormaya kalkmaktadırlar. İşçiler kaderlerini ellerine almalı Bu saldırılar işçi sınıfı içinde süren sınıf mücadelesinin bir parçasıdır. İşçi sınıfı cephesinde direniş mevzileri çoğaldıkça egemen sınıfların sınıf içindeki ideolojik ajanlarının saldırıları da artacaktır. Dolayısıyla bu çatışmadan başarılı bir şekilde çıkmak için öncelikle sınıfsal bir duruşta, sınıfsal bir çizgide derinleşmek gerekiyor. Ve bu çizgi doğrultusunda amansız bir mücadeleye girerken mümkün 1 No lu Şube Başkanı disipline verildik. Bu tutum mücadelenin sertleşen yanıydı aslında. Yavaş yavaş kırılmalar yaşanacaktı taraflar arasında. Genel Merkez sizin söyledikleriniz suçtur diyordu; biz ise söylediklerimizin sendikanın içinde demokratik bir mücadele, tutum olduğunu ifade ediyorduk. İşçilerin o süreçteki tavırları ve yaklaşımları bu disiplinin sonucunu da belirleyecekti. - 1 ve 5 No lu Şubenin Hak-İş e geçme gerekçesi neydi? - 1 ve 5 No lu Şube bunun bir tasfiye olduğunu ve bu sendika içinde artık çalışma olanakları kalmadığını düşünüyorlardı. Buradan hareketle istifayı önlerine koydular. Genel Merkezin baskılarına karşı mücadele ederek sendikada kalmak yerine Hak-İş e geçmeyi tercih ettiler. Bu arkadaşlarımız Değişim Hareketinin programını özümsemediler. - Sizce şubelerin Hak-İş e geçişi sınıfa ne kazandırır? - İşçi sınıfı için Hak-İş, Türk-İş in çizgisinden daha düşmandır. Bu sendika içinde demokrasi yok deyip Hak-İş e gitmek ne kadar anlaşılır? Belediye-İş içinde daha demokratik bir sendikayı tartışırken Hak-İş e gitmek bence ahlaki değil. Sendikacılık yapmayan, sendikacılığı ağzını almayan hükümetin bütün programını harfiyen uygulayan, ona akıl hocalığı yapan Hak-İş tartışılır bir noktada bile değildir. Buradaki devreye giren özel çıkarlardır. - 1 ve 5 No lu Şubeler yakın bir zamana kadar Değişim Hareketi içindeydi. Siz de onlarla beraber yürüyordunuz. Bugün içinse yollarınızı ayırmış durumdasınız - Biz Belediye-İş sendikası içindeki mevcut yönetime ve onun anlayışına karşı bir araya geldik. 2-3 yıldır İstanbul daki süreci beraber örgütledik. Bunu yaparken herkes aynı pencereden bakmıyordu tabii ki. Bizim aramızdaki fark şudur. Biz bir politikanın değişiminden, sendika içi demokrasinin işlemesinden, işçilerin katılımından bahsediyorduk; onlar içinse 5 kişinin değişmesiydi mesele. Mevcut yönetim gittiğinde ben geldiğimde sorun çözülecek diye baktılar. Ortak hareket ettiğimiz süreçte de bu yaklaşımın izleri vardı. Biz onlarla yürüyebileceğimiz noktaya olduğu kadar en geniş kesimlere gitmek, bu hainlere karşı daha geniş ittifaklar oluşturmak oldukça önem kazanıyor. Sözgelimi Belediye-İş Genel Merkezinin İstanbul daki bazı şubelere karşı başlattığı tasfiye girişimine karşı tabana dayalı ve mümkün olduğu kadar en geniş ilerici ve demokrat kesimleri de kapsayacak, desteğini alacak bir mücadele başlatmak önemlidir. Tabii ki burada söz konusu şubelerin tabanına dönük sendikal bürokratların iç yüzünü teşhir edecek faaliyetler de önemli bir yer teşkil etmektedir. Daha sade bir dille ifade edecek olursak; Belediye-İş Genel Merkezinin bu saldırgan tutumuna karşı tavrı tabanla tartışarak, tabanı tartışma sürecine katarak ortak bir hareket kadar yürüyecektik. Değişimin kendisi bilinçle ilgiliydi. İttifak bu değişimin zemini olacaktı. - Şubelerin istifası kamuoyu için biraz şaşırtıcı oldu. Değişim Hareketi içindeki farklılıklar konusunda belli bir bilgi eksikliği yok mu sizce de? - Biz mücadelede ortaklık yanı dışındaki iç yanını çok tartışmadık. Aramızdaki farka daha çok dikkat çekebilirdik. İşçilerin önemli bir kısmı bu gelişmeyi duyduğunda çok şaşırmadı. Ama az da olsa bir kısmının ve kamuoyunun şaşırmış olması bize bu farklılıkların daha fazla vurgulanabileceğini düşündürdü. Sendikamızı teslim alamazsınız! İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi nde işçiler oluşturulan noter odalarında baskı ile Hizmet- İş e üye yapılmaya çalışılıyor. Yaşananları protesto etmek amacıyla 24 Ocak günü biraraya gelen Belediye-İş üyeleri Aksaray da bulunan şube binalarından Büyükşehir Belediyesi önüne kadar bir yürüyüş gerçekleştirdi. İşyerlerimizde var olan sendikamızı saray da teslim alamazsınız yazılı pankart açan işçiler sloganlarla Belediye önüne yürüdüler. Burada sendika adına açıklamayı İsfendiyar Ekşi yaptı. Ekşi, 1 ve 5 No lu şube başkanlarının kendi çıkarları uğruna işçileri terk ettiğini ve Hizmet-İş in çalışmalarının başladığını söyledi. Açıklamanın ardından işçiler Büyükşehir Belediyesi önündeki polis barikatını zorlayarak noteri kovmak istedi. Kısa süreli tartışmaların yaşandığı eylemde sendikanın seçtiği 3 işçi Belediye içinde inceleme yapmaya gitti. Eylemin başlaması ile birlikte noter memurları ofislerini terk ettiler. İnceleme sonrası açıklama yapan Ali Haydar Özcan noterin Belediyenin arka kapısından kaçırıldığını belirtti. planı çıkarmak, kalıcı ve etkili sonuçlar için doğru yöntemdir. Keza sendikal bürokratların bu saldırıları, karşı saldırı için bize bir fırsat ta sunuyor. Şimdi tam da gerçekleri bulunduğumuz her alanda işçi sınıfına anlatmanın, egemenlerin bu ideolojik ajanlarının demokrasiden, işçi sınıfının mücadelesinden, haklarını savunmasından ne anladıklarını işçi ve emekçilere propagandasını yapmanın zamanıdır. Bu mücadelede elde edilecek her başarı işçilerin gerçekleri görmesine, sendikal bürokratlara karşı daha bilinçli bir tutum almasına vesile olabilir. Böylesi pratiklerin eğiticiliğini, gerçeklerin görülmesini sağlayan etki düzeyini asla hafife almamak gerekir. Hiç şüphesiz sendikal bürokratlara karşı mücadelede başarı elde etmek için egemen sınıfların saldırılarına karşı yeni direniş mevzileri yaratmak, direnişin olduğu alanlarda güçleri daha bir yoğunlaştırmak gerekir. Şu açık ki, bir direniş mevzisinde elde edilecek başarı, diğer direniş mevzileri için büyük bir moral ve motivasyon kaynağı olacaktır. Yeni örgütlülükler ve direnişler içinde bir çağrı niteliği taşıyacaktır.

5 Özgür gelecek/ Şubat 2011 İşçi-köylü 05 Emekçinin gündemi 2011 in nasıl geçeceği açılışından belli oluyor Baskıya ve zora dayalı diktatörlüklerin yoksul halkların isyanlarıyla devrildiği ve sarsıldığı bir dönemden geçmekteyiz. İktidarını baskıya ve emperyalizme dayanarak ayakta tutan bu diktatörlüklerin halkın öfkesi karşısında nasıl birkaç günde yerle bir olduğunu, nasıl büyük korkular yaşadıklarını ve her an kaçabilmek için valizlerini nasıl hazırladıklarını canlı yayında izlemekteyiz. Özellikle gıda fiyatlarındaki aşırı artışla ve bunun sonucunda yaşam standartlarının artık çekilemeyecek bir duruma gelmesiyle beraber patlak veren isyanlar küresel ekonomik krizin yarısömürge ülkelerde büyük birikim yarattığını ve nelere gebe olduğunu da bizlere göstermektedir. 21. yüzyılın devrimler ve ayaklanmalar yüzyılı olacağına dair her yıl yeni deliller ortaya çıkmakta, 2011 yılının nasıl geçeceği açılışından belli olmaktadır. Bu gerçeklik içinde ülkemizde de Torba Yasa örneğinde olduğu gibi emeğe dönük büyük saldırılar gündemdeki ağırlığını korumaktadır. Buna karşın işçilerin ve yoksulların artan öfkesinin kontrol altında tutulabilmesi için baskı mekanizması işlemekte, işçi eylem ve grevleri yoğun bir polis ablukası altında gerçekleşmekte, halk hareketini ateşleme niteliğine sahip olan gençliğin öfke ve mücadelesi ise doğrudan baskı ve saldırılarla engellenmeye çalışılmaktadır. Sendikal bürokrasi için bir diğer tutum da fabrikalardan gelen örgütlenme çağrılarına cevap vermemek, bilinçli olarak işçileri örgütlememek, işçiler için uzun zamanlı, kararlı mücadeleler örgütlemeyi göze almamaktadır. En son zafer kazanan UPS işçilerinde olduğu gibi TÜMTİS in, yine birçok fabrikada Deri-İş, Petrol-İş, TEKSİF, Birleşik Metal-İş, Haber-Sen vb. birkaç az sayıdaki sendikanın işçileri örgütleme, direnişleri sürdürme ve baskılara boyun eğmeme çabası uzun süreli mücadeleleri ve genellikle sabırla verilen mücadele sonucu elde edilen büyük kazanımları göstermektedir. Bu uzun süreli mücadelelerin işçilerin siyasallaşmasını da beraberinde getirmesi sistem için ayrı bir tehdit olduğundan bu sendikalar da hedef haline gelmektedir. Böylesi bir gerçeklik içinde kaynayan, öfke duyan, örgütlenmek isteyen ülkemiz işçi sınıfının enternasyonal proletaryanın genel eğilimine uygun bir tutumu vardır ancak hareket alanı dardır, kendisine giydirilen gömlek küçük gelmektedir. Yeni ve güçlü bir devrimci, öncü harekete, yeni mücadele kanallarına, sıkı bir mücadeleye ihtiyacı vardır. DDSB bu konuda anlayışıyla, birikimiyle, tarihiyle, gücüyle ciddi bir alternatiftir. Son dönemde toparlanma, zaaflarının üstüne gitme, daha örgütlü-daha kolektif mücadele etme yönünde attığı adımlar önemlidir ama halen yetersizdir, daha üst düzeyde bir birliğe ve militan bir duruşa ihtiyacı vardır. Bu gerçekliği ileriye taşımak, ülkemizdeki ve dünyadaki işçi hareketinin gelişimini daha yakından anlamak için birçok ildeki DDSB lilerin uzun zamandır talep ettiği uluslararası sempozyum oldukça önemlidir. 20 Şubat ta İstanbul da gerçekleştirilecek olan ve DDSB ile ATİK in ortaklaşa düzenleyeceği sempozyumda ülkemizde ve Avrupa da işçi sınıfına ve emekçilere dönük saldırılarla Avrupa da ve ülkemizde işçi sınıfının mücadelesi üzerine yoğunlaşacağız. Avrupa nın birçok yerinden gelen sendikacı dostlarımızla beraber ülkemizden akademisyenler ve sendikacılarla direnişçi işçiler de görüşleriyle sempozyuma katkı sunacaklar. DDSB de sürece dair görüş ve politikalarını daha detaylıca tartışma olanağına sahip olacak. Bu çalışmanın elbirliği ile güçlü şekilde örgütlenmesi daha ileriki süreçteki çalışmalarımız açısından oldukça değerlidir. İstanbul da düzenlediğimiz DDSB toplantısında da net şekilde gördüğümüz üzere DDSB liler alanlarında ve sendikalarında yoğun bir çalışma içindedir. DDSB liler işçi direnişlerinin örgütlenmesinde, çadırların kurulmasında, güvencesizlerin sendikalarla tanıştırılmasında, sendikal bürokrasiye karşı çıkmada etkin bir yaklaşım sergilemektedir. Bir araya geldiğimizde herkesin paylaşacak çok konusunun olması ve canlı tartışmaların yaşanması buna en net delildir. Ancak çalışmalarımızın koordine edilip kolektif bir yaklaşım sergilemede, deneyimlerimizi paylaşmada ve birbirimize destek olmada, yerelle geneli bütünleştirmede zayıf kaldığımız çok açıktır. Bu zayıflığı elbirliği ile aşacağımıza olan inancımız tamdır. PTT Direnişçisi taşeron işçilerinin seslerine ses olalım! Uzun zamandır direniş seslerinin geleceğini ifade ettiğimiz PTT de bugün üç ayrı yerde işçiler direnişe başlamıştır. PTT de çalışan kamu emekçisi ya da taşeron işçisi bütün çalışanların iş koşullarının çok ağır olduğuna öncelikle değinmek gerekiyor. Egemenler ve PTT yönetimi kölelik düzenini PTT işçi ve emekçilerine dayatıyorlar. Yaşanan sömürüye dayanamayan işçiler, seslerini yükseltmeye başladığı anda da işten çıkartmayla tehdit ediliyorlar. PTT nin özelleştirilmesinde ellerine/ayaklarına dolaşmasını istemedikleri işçileri, önce dağıtmaya daha sonra da direkt işten çıkartmaya başladılar. Sendikal mücadelede daha ileri duran sendika yöneticilerine ise özellikle saldırılar başlamış, nasıl sendikacılık yapılır konulu yazılar tebliğ etmişlerdir. İş yükü her gün biraz daha artarken işçiler kuralsız angarya çalışmaya zorlanıyor. Gişelerde 170 ayrı işlem yapılırken kargoda işçilere buzdolabı taşıttırılıyor. Dağıtıcı kadrosunda olanlardan hem şoför hem dağıtıcı olması isteniyor. Üstelik de işçilere ayrıca bir ücret verilmiyor. Kayıtsız posta dağıtıcılarına günlük taşıması gereken yükten iki kat daha fazla yük taşıtılıyor. Tebligat adli dağıtıcısına koli taşıtmaya çalışılıyor. Üç ayda bir PTT de yeni uygulamalara geçiliyor, işçilerin sık Haklarımız için direniş şart! İstanbul: İş Bankası nın taşımacılıktaki taşeronu Nemtrans A.Ş. de çalışan işçiler Nakliyat-İş sendikasına üye oldukları gerekçesi ile işten atılmıştı. İşyerinde çoğunluğu yakalamalarına rağmen sendikayı kabul etmeyen İş Bankası ve taşeron şirkete karşı direnişe geçen işçilerin kararlı mücadelesi Levent te bulunan İş Bankası Plazaları önünde devam ediyor. Biz de işçileri ziyaret ettik ve Nemtrans ta yaşanan süreç hakkında bilgi aldık. Cengiz Yıldırım: Biz Gemlak limited şirketinde çalışıyorduk. Konveyör işçileri kararlı Tuzla Organize Deri Yan Sanayi Bölgesi nde bulunan Konveyör fabrikasında işçilere yönelik baskılar sürüyor. Günde sadece 2 kere tuvalete gitme gibi aşağılayıcı uygulamalarla karşı karşıya kalan işçiler günde 14 saat çalıştırılıyor. Sözleşme yenileme döneminde işten atılan 30 işçiden 7 si direnişe geçmiş durumda. Direnişteki işçilere yönelik patronun saldırıları ise pervasızca devam ediyor. 21 Ocak ta patron ve korumaları tarafından işçilere yönelik bir saldırı gerçekleştirildi. Tüm saldırılara rağmen iş giriş ve çıkışlarında toplanan işçiler baskılara karşı eylemlerini sürdürüyor. sık cihetleri değişiyor. Her ihale döneminde işçiler işten çıkarılıyor, yerlerine yeni işçi alınmıyor, çalışmaya devam eden işçilere gece nöbet, mesai adı altında hiçbir ücret vermeden 16 saat çalışma dayatılıyor. Kabul etmeyenlere ise kapı gösteriliyor. Bu kapsamda; tarihi ile son bulan ihale sonucu yine işçiler işten çıkarılmıştır. Ama bu dönem diğer dönemler gibi olmamıştır. Daha önce işten çıkarılan işçiler kaderlerine razı olup sessiz sedasız evlerine giderken bugün işten çıkarılan işçiler 3 ayrı yerde direnişe başlamıştır. Direnişlerin bir ayağı olan Ankara da da Recep Güzeler ve Cem Koray Türedi iş yerleri önünde bekleyişe başladılar, her gün işlerine gittiler ve onları iş yerlerine almayan, arkadaşları ile konuşmalarını yasaklayan yönetime korku oldular. İçerideki işçiler dışarı çıkmasın diye çıkış kapılarına asma kilit vuruldu. İşçilere destek olmak için basın açıklaması yapan KESK Haber-Sen yöneticilerine yönelik saldırı gerçekleştirildi. Konuyla ilgili Haber-Sen Ankara 2 No lu Şube yöneticileri PTT yönetimi hakkında suç duyurusunda bulundu. Sendikaların, devrimci, demokrat-ilerici kurumların bu sürece dahil olmakta, direnişi büyütmekte yeteri kadar çaba harcamaması da önemli bir noktadır. Sendikaların bugüne kadar taşeron işçilerini örgütleme noktasında adım atmayışı bizleri bugüne getirdi. İşçilere yönelik saldırılar ardı arkası kesilmeden devam ederken, işçiler ve emekçiler her gün yeni bir çuvala girmeye zorlanırken, sendikal bürokrasi direnişlerin büyümesine engel oluyor. PTT deki işçilere yönelik saldırı sadece o işkolunda yaşanmamaktadır. Bütün çalışma hayatımıza taşeronlaştırma, esnek çalıştırma, güvencesizlik hakim kılınmaya başlanmış, egemenler pervasızlaştıkça pervasızlaşmıştır. Süreç göstermektedir ki işçilerin örgütlenmekten ve mücadele etmekten başka çaresi yoktur. İşçilerin direnişe ve mücadeleye güvenlerini sağlamak direnişe omuz vererek olacaktır. (Ankara DDSB) Ancak son zamanlarda şirket yatırım yaparak büyüdüğünü ve ismini Nemtrans A.Ş. olarak değiştireceğini duyurdu. Şirketin büyümesi ile birlikte hak gaspları da arttı. 200 TL lik mesailerimiz 100 TL olarak ödenmeye başlandı. Yapılan kesintilerle ilgili de şirketin büyümesi için bu şart denildi bize. Bu saldırıya karşı toplandık ve örgütlenmeye karar verdik. Önce 14 işçiyi işten attılar, sonra liman üzerinden taşımacılık yapan arkadaşlarımıza biz Nemtrans ı kapatıyoruz, siz GenPort a geçin dediler. Daha düne kadar büyüyen ve özel araçlar alan Nemtrans nasıl olur da biz sendikalı olduktan sonra batabiliyor, bunu anlamadık. Biz de buna karşı çıktık ve sonuçta da işten atıldık. - İşten atıldıktan sonra başlattığınız direnişe İş Bankası nın yaklaşımı ne oldu? - Birkaç kez görüşme yapıldı ve taleplerimizi değerlendireceklerini söylediler. Bunların derdi iş büyütme ve küçültme değil sadece sendikadır. Bunu bize getirdikleri öneride de gördük. Bize sendikadan istifa edin, GenPort a geçin, o zaman sizi işe alırız dediler. Biz bir kere kararı verdik ve sendikaya üye olduk, direnişe de başladık. Artık geri dönüş yok, meşru biz mücadele veriyoruz ve elbette kazanacağız. UPS de mevsimleri deviren direniş! ABD patentli taşıma şirketi UPS de sendikaya üye oldukları için İzmir, Ankara ve İstanbul da işten atmalar yaşandı. İstanbul harici bölgelerde gerçekleşen mahkemeler işçilerin lehine sonuçlandı. İstanbul da ise mahkeme henüz sonuçlanmadı. İstanbul da direniş bayrağı Mahmutbey ve Kurtköy de 300 lü günlere yaklaşılmasına rağmen tüm iradesiyle dalgalanıyor. Direniş boyunca işçilerdeki heyecan ilk günü aratmıyor. 90 kişiyle başlayan direniş bir kişi bile eksilmeden aynı kararlılıkla sürüyor. Son olarak UPS patronu TÜM- TİS yöneticileri ile masaya oturma noktasına geldi.

6 06 İşçi-köylü 4-17 Şubat 2011 Özgür gelecek/02 Gümüşdamla da su ve tarım için HES e karşı mücadele! İstanbul: Gümüşdamla, Antalya nın Akseki ilçesine bağlı, yeşil dağlar arasında kalan şirin bir köy. Burada yaklaşık bin 800 kişi yaşamaktadır. Köylülerin geçim kaynağı 2000 li yıllara kadar küçükbaş hayvancılıktı. Ancak AKP hükümetinin köylülerin temel geçim kaynaklarını kurutan tarımı tasfiye politikası bu köyü de derinden etkiler. Bu yıllarda köyde hayvancılık bitme noktasına gelir ve 2-3 aile dışında köyde hayvancılık yapan kalmaz. Hayvancılıktan geçinemeyen köylüler bu kez, sebze-meyve üretimine, bağcılık yapmaya başlarlar. Arıcılık yaparak yörenin en iyi balını burada üretirler. Köyün diğer geçim kaynakları da mütevazı iki un değirmeni ve bir de alabalık üretme tesisi. Bu şirin köyün Ali Hoca adında bir tane de deresi var. Bu dere, Manavgat Çayı nın çıkışı olarak bilinen Ali Hoca Membası (kaynağı) ndan çıkıyor. Ve bu dere Gümüşdamla köyünün tarlalarını suladıktan sonra sırasıyla Üzümdere ve Sinanhoca köylerinin de tarlalarını suluyor. Dere sebze-meyve üretimi ve bağcılık yapan köylüler için hayati önem taşıyor haliyle. Ancak doğaya ve tarıma yalnızca kâr gözlüğüyle bakan devlet, köylülerin hayvancılığını nasıl bitirdiyse, bu dereyi de öyle alacaktı köylünün elinden ve paraya dönüştürecekti. Enerji de enerji denilerek yapılan yasalarla dereler, çaylar, yaylalar satılığa çıkarılıyor ve çevre katliamına davetiye çıkarılıyor. Gümüşdamla Köyü yakınlarındaki dere de bu yasalar kapsamında Erenler Enerji Ür. ve Tic. A.Ş. ye satılır. Şirket de kısa sürede harekete geçerek burada Değirmen Regülatörü ve HES inşaatına başlar. İşi de Ercihan İnş. Ltd. Şti.-BM Holding isimli taşeron şirketine devreder. Siz bu haberi okuduğunuz vakitlerde şirket hala HES inşaatına sürdürüyor olacak. Gümüşdamla Köyü halkı da harekete geçerek, HES e karşı mücadele başlatır. Çünkü HES ile birlikte dere, köyün 300 metre yukarısına taşınacaktır. HES, köydeki 550 dönümlük sulak arazinin kurumasına neden olacak, sulanamayan bin 500 dönümlük arazi de kuraklığa teslim edecektir. Bu da temel geçim kaynağı olan tarımın yok olması anlamına geliyor. Köyün sahip olduğu iki değirmen çalışamaz duruma gelecek, dere üzerinde kurulu olan alabalık üretim tesisi işlevsiz kalacaktır. Arıcılık da yaşanacak iklim değişikliği nedeniyle bitme noktasına gelecektir. En önemlisi, yöre, orman haritalarında bile heyelan bölgesi olarak gösteriliyorken, HES, heyelan riskini artıracaktır. Keza yeni sene başında, 5 Ocak ta köyün yakınlarında bir heyelan gerçekleşmiş ve bu heyelan yüzünden köyün içme suyu irsaliye hattı açıkta kalmıştı. Türkiye nin 1700 deresi HES projeleri nedeniyle özel şirketlere devredilmiş durumda. İşte onlardan birkaçı; Alakır Vadisi: Torosların, göçebeler tarafından en çok tercih edilen yerlerinden olan Alakır Vadisi, 8 HES projesi nedeniyle tehlike altında! Gömbe: Antalya nın Kaş ilçe merkezi ve köyleriyle Demre nin içme suyu ve tarımsal su kaynağı olan Gömbe deki Uçarsu ve Kocaçay a HES yapılması girişiminde bulunulması sonucu bölge köylüleri ayağa kalktı. Şirketler, köylülerin öfkesi geçinceye kadar projelerini rafa kaldırdılar. Sülekler: Antalya nın Korkuteli ilçesine bağlı Sülekler Köyü yakınlarındaki Sülekler Çayı üzerine HES inşa edilmeye çalışılmıştı. Ancak köylülerin tarım arazilerini tehdit ettiğini belirterek başlattıkları hukuksal mücadele sonucu şirket projeyi şimdilik rafa kaldırmak zorunda kaldı. Polyplex te bir utanç duvarı ve onurlu bir direniş İstanbul: Çorlu nun Ulaş beldesine 3 km uzaklıkta, etrafı tel örgülerle çevrili bir bölge olan Avrupa Serbest Bölgesi nde bir utanç duvarı örülmüş durumda. Avrupa iş yasalarına bağlı, kendi içinde gümrüğü bulunan bu bölge işçi sınıfına cehennem sermayeye cennettir. Bu bölge içinde yer alan fabrikalar dünyaca ünlü markalara üretim yapıyor. Bu fabrikalardan biri de son zamanlarda adını direnişlerle duyduğumuz Polyplex. Bu fabrika içinde yaşanan hak ihlalleri hakkında bilgi almak için gittiğimiz Antalya ve İstanbul da Gümüşdamlalılar HES e karşı! Gümüşdamla köylüleri Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Antalya Şubesi ile birlikte HES e karşı hukuksal mücadele başlattılar. Köylüler kendi aralarında toplantılar alarak, HES i istemediklerini duyurmakta kararlılar. Şimdiye kadar birçok yere başvurdular, Mecliste bu konu ile ilgili soru önergesi verdirdiler. Yalnızca şirkete elini hızlandırması söylendi. İstanbul da yaşayan Gümüşdamlalılar da Antalya Isparta Dereleri Özgürce Aksın Platformu öncülüğünde toplantılar alarak mücadeleyi büyüteceklerini ilan ettiler. Biz de Özgür gelecek gazetesi olarak, Gümüşdamla Köyü eski muhtarı ve aktif bir HES karşıtı olan Mehmet Demir e telefonla ulaştık ve bilgi aldık: HES projesini duyduğumuz an dava açtık şirkete. Çünkü dere bizim için hayati bir öneme sahip ve elimizde bilirkişi raporları var, hepsi de şirket aleyhine. Ama şirket bir Ankara ya gitti, eksikliklerini tamamladı, geldi ve mahkeme bu kez şirket lehine karar verdi. İnşaatın olduğu yerde 2-3 bin çam ağacını moloza gömdüler. Devlet Su İşleri ne gittik. Ama oradaki görevliler bize yardımcı olacaklarına, şirket yetkilisi gibi durmadan ya sıkmayın canınızı, uğraşmayın böyle işlerle, biraz yardımcı olun da bitirsinler şu inşaatı. Tüm sorunlarınız çözülecek diyerek geri gönderdiler. Bahçelerimizi kuruttular, neyine yardımcı olacağız!? Bahçelerimiz, tarlalarımız günden güne kötüleşiyor. Ziraat mühendisi çağırıyoruz. Uzman çavuş geliyor, bizi, diğer köylüleri tehdit ediyor. Sakın ola kimseye yanlış bilgi vermeyin, sizin bahçeleriniz inşaat yüzünden değil, sizin bilgisizliğinizden kuruyor deyip duruyor. Şimdi bir tane HES inşaatı var ama yeni bir şirket daha dadandı buraya. O da HES yapacakmış. Kendisini aynı şirket gibi göstermeye, köylüleri aldatmaya çalışıyor. İnşaatı yapılan HES e karşı hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz ama bu ikinci HES e tamamen karşıyız ve fiili olarak da mücadele edeceğiz. Tek isteğimiz, HES e karşı tek vücut olunması Ceylanpınar da Eylem Amed: Urfa nın Ceylanpınar ilçesinde TİGEM in sulama projesi kapsamında işe alacağı kişilerin ilçe dışından alınmasına tepkili olan ilçe halkı, bu sefer de işe alınacaklarda aranan şartların ağır olmasına karşı eylem yaptı. Daha önce yaptıkları eylemde olduğu gibi bu sefer de polis tehdidi ile taleplerine karşılık verildi. Kitle adına açıklama yapan Türkiye Gençlik Konseyi Genel Başkanı Rıdvan Söylemez işçi alımında aranan koşulların ağır olduğunu belirterek, işçilerde Kamu Personeli Seçme Sınavı şartının konulmasının komik olduğuna değindi. Açıklamadan sonra yaklaşık 50 kişilik kitle merkez Dörtyol a gelerek ilçe halkının eyleme yeterince destek vermemesini eleştirdi. Sloganlar eşliğinde Tarım İşletmesi Müdürlüğü ne yürünmek istendi ancak polis engeli ile karşılaşıldı. Eylemciler ile polis arasında arbede yaşandı. Polisin 3 kişiyi gözaltına almak istemesi üzerine kitle araya girdi ve polisin eylemcileri gözaltına almasını engelledi. Bu durum, en yakıcı sorunlardan biri olan işsizliğin Ceylanpınar daki yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Egemenlerin ise halkın temel sorunlarından biri olan bu duruma yaklaşımı yine şiddet, baskı ile tahammülsüzlük çerçevesinde şekilleniyor. Bu zihniyet bizlere, yoksul halkın, işçi ve emekçilerin bu sistemde yaşam hakkı dahi olmadığını gösteriyor. Çorlu da direnişteki işçilerle görüştük. İşçilerden Yıldıray Avcı bize süreci özetledi: - Polyplex dünyaca ünlü markalara üretim yapıyor. Sadece bir yıllık cirosu 1 milyar dolar. Bu parayı sadece 240 işçinin yaptığı üretimden kazanıyor. Dünyanın 3. büyük fabrikalarından biri ve 240 bölgede fabrikası var. Bu fabrikanın patronuna karşı direnmek farklı bir şey. Fabrika içinde aşırı baskı var. Tuvaletlerin haricinde hemen her yerde Mobeseler ve yüksek donanımlı ses kayıt cihazları var. Çalışırken hiçbir güvenliğimiz yok. Her on günde bir kesin bir kaza yaşanır. Bunlara rağmen çalıştırılıyor hem az alıyorduk. Görüşme taleplerimiz ise devamlı iptal ediliyordu. Biz de Petrol-İş e üye olduk. Üyeliğin ardından toplam 21 kişi işten atıldık. Biz de fabrika önünde direnişe geçtik. Şu an içerde çoğunluğu yakalamış durumdayız. Patron da iş koluna itiraz etti. İçerde üye arkadaşlarımıza rüşvet teklif ediyor. Ama şu ana kadar bir yılgınlık yok. Sendikadan istifa edenler olsa da direniş sürecek. Buraya bir utanç duvarı yaptılar, her tarafa mavi branda çektiler. Amaç işçi arkadaşlarımızla görüşmemize engel olmak. Ama arkadaşlar buradan servislerle geçerken bile bize destek olduklarını, yılmamamızı söylüyorlar. Patron bu durumdan çok rahatsız. Polisin de desteğini alarak bize baskı yapıyor. Çadırın kaldırılması, kaldırılmadığı halde yıkılacağını söylüyor. Biz buradayız, gelip yıksınlar. Direnişimiz tüm kararlılığı ile devam edecek.

7 Özgür gelecek/ Şubat 2011 İşçi-köylü 07 Hayvancılıkta yaşananlar, emperyalizme bağımlılığın sonucudur Ocak ayının ortalarında önce Türkiye nin en büyük hayvan çiftliğine sahip Banvit, sonra Koç Harranova ve Saray Çiftlik, yapılan ithalat dolayısıyla artık canlı hayvan almayacaklarını açıkladı. İthal canlı hayvan ve et çok daha ucuza geliyordu. AKP hükümetine yüklenmek isteyenler bu üç büyük firmanın açıklamalarını bahane ederek, ithalata son verilmesini veya gümrük vergilerinin yükseltilmesini istediler. Yaşanan sorunların nedenini ithalat yapmak gibi gösterdiler. Ama ithalat sadece tarımda değil sanayide de çok büyük oranda yapılıyor. Yıllardır cari açığın rekor kırmasının nedeni budur. Tarımda, sanayide, enerjide Türkiye nin emperyalizme bağımlılığı derinleşmektedir. Hayvancılıkta yaşananlar da bu çerçevede ele alınmalıdır. İthalatla birlikte sağlıksız, kalitesiz, etlere kapı açılmıştır! 2008 yılında Güney Kore de halk, ABD den et ithal edilmesini engellemek için sokaklara dökülmüş, günlerce eylem yapmış, en sonunda hükümet istifa etmek zorunda kalmıştı. Dünya genelinde yeterli ve sağlıksız gıdaya erişim gittikçe zorlaşmakta; açlık, 1980 li yıllardan görüntülerini hatırladığımız Afrika dan tüm dünyaya artarak yayılmaktadır. Bunun temel nedeni küresel ısınma falan değil; tarımda Çok Uluslu Şirketlerin (ÇUŞ) hakim olmaları, IMF-DB, AB, DTÖ, BM gibi örgütler eliyle de dünyanın her tarafına girmeleri ve tarımı kendi ihtiyaçlarına göre şekillendirmeye çalışmalarıdır. Türkiye de neo-liberal değişim her ne kadar 1980 lerde başladıysa da, tarım ve hayvancılıkta köklü değişimler 1995 Uruguay Raundundan sonra yaşanmıştır. Devletin her türlü desteğinin kaldırılması, girdilerin elde edilmesinin ve ürünlerin satılmasının tamamen serbest piyasaya bırakılması, gümrük vergilerinin düşürülmesi ve hatta kaldırılması, emperyalist-kapitalist ülkelerle rekabet şansı olmayan yarı-feodal, yarı-sömürge ülkelerde yıkım anlamına gelmiştir. Türkiye de bu süreç yaşanmaktadır yılında 67 milyon 762 bin olan besi ve süt hayvanı varlığı 2009 a gelindiğinde % 56 azalışla 37 milyona düştü. Kırmızı et üretimi 544 bin tondan 412 bin tona geriledi. Bu süreç içerisinde nüfusun sürekli arttığını göz önüne aldığımızda; gerilemenin görünenden çok daha boyutlu olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye, kırmızı et üretiminde uygulanan politikalar sonucunda talep edilen eti dahi karşılayamaz hale gelmiştir. Bir kesimin kullanmayı sevdiği gibi kendine yetersiz hale gelmiştir demiyoruz. Çünkü yoksul halkımız zaten et yiyemiyordu, ayda yılda bir gramlarla mutfağa et girmesini yeterlilik olarak değerlendirmek sınıfsal olarak nereden bakıldığını gösterir sadece. Türkiye de yıkımlara rağmen halen küçük ve orta boy üreticilik hakimdir. Bununla birlikte son 10 yılda büyük çiftliklerin kurulduğunu görüyoruz. Banvit, 21 bin başla en büyük çiftlik durumunda. Saray Halı nın 2006 da sadece 2 bin olan hayvan sayısını 2010 a geldiğimizde 17 bine çıkardığını görüyoruz. Koç Harranova 13 bin 250 başla üçüncü sırada. Dimes, Ata-Sancak, Kaanlar gibi birçok çiftlik de 1000 başlık ve üzeri çiftlikler kurmuşlardır. Son beş yılda hayvancılığa verilen destek, tarımın diğer alanlarına verilenlerden daha fazla oldu. Bu yanıyla Mehdi Eker doğru söylüyor. Ama destek, hayvan başına verilmeye başlandı. Yani ne kadar çok hayvan varsa o kadar çok destek alınabiliyordu. Yani açık bir şekilde destekler bu büyük çiftliklere gitti. Destek büyük başlara Kapitalizm, kâr üzerine kurulu bir sistemdir. Sağlık, çevre, insan... Tüm bunlar kapitalistlerin gözünde, kârını artırmak için istediği gibi kullanabileceği faktörlerdir. Aslında Türkiye de hayvancılıkta ithal olgusu yeni değil yılında AB ülkelerinde deli dana hastalığı (BSE) görülmesinden sonra, özel izinle canlı hayvan ve et getirilmeye devam edildi lerden sonra da Avusturalya, Yeni Zelanda gibi BSE olmayan ülkelerden 100 baş ve üstü hayvan getirmek isteyenlere ithalat izni veriliyordu. Yani büyükler için ne desteklerde ne de ithalatta önemli bir sorun vardı. Ama ithalatta gümrük vergileri çok yüksekti, hem uluslararası sözleşmeler (Uruguay Raundu, Gümrük Birliği) dolayısıyla hem de ithalatçıların baskısıyla hükümet et ithalatında % 225 olan canlı hayvanda % 135 olan gümrük vergilerini besi hayvanında sıfırladı, ette % 30 a düşürdü. Böylece piyasadaki etlerin üçte biri (şimdilik) ithal hale gelmiş oldu. Üstelik yeni yapılan düzenlemelerle ithal ete uygulanan 4 lü sağlık testlerinden BSE (deli dana), IBR (İnfeksiyoz Bronşitis), BR (Brusella), TB (Tüberküloz) vazgeçildi. Yani zaten mevcut olan (aklımıza ilk gelen en yakın tarihli örneklerden biri bebek mamalarındaki kanserojen maddeler, diğeri GDO lu ürünlerdir) gıda güvenliği sorunu giderek büyümüştür. Kapitalizm, kâr üzerine kurulu bir sistemdir. Sağlık, çevre, insan... Tüm bunlar kapitalistlerin gözünde, kârını artırmak için istediği gibi kullanabileceği faktörlerdir. İşte Ocak ayında Almanya da ortaya çıkan tavuklara kanserojen madde içeren yem verilmesi olayı. Biyodizel için üretilmiş yağın sadece teknik amaçlarla kullanılması gerekirken, daha ucuza geldiği için hayvan yemlerinde kullanılıyor. İşte gelişmiş ülke Almanya da bunlar yaşanırken, Türkiye nin yapılması gereken testleri bile yapmaması, zaten atıklarını, hastalıklı, defolu mallarını geri kalmış ülkelere göndermeyi alışkanlık haline getiren emperyalistleri rahatlatmaktadır. İthalat politikası ile amaçlanan, hükümetin iddia ettiği gibi halkın ete rahat ve ucuza ulaşması değil; emperyalist tekeller ve yerli işbirlikçilerine rant sağlamak olduğu, aylardır yapılan ithalata rağmen et fiyatlarının düşmemesiyle ortadadır. Banvit, Koç Harranova, Saray Halı nın et üretimini bırakıp ithalata başlaması aslında sadece bunun kanıtıdır. Banvit Yönetim Kurulu Başkanı nın Bizim açımızdan kayıp yok... Arkadaşlarımız araştırıyor, düzgün ithalat nereden yapılacaksa biz ordan et ithal ederiz ( ) sözleri de bunu göstermektedir. Yani sermaye kendi doğasına uygun olarak, kendini en hızlı şekilde genişletecek olanlara kayıyor, onların önünü açıyor. Burada küçük üreticilerin durumu, halkın sağlıklı, yeterli gıdaya ulaşımı vs. sadece popülist söylemler için gereken birkaç ayrıntı. Tarım ve hayvancılıkta çelişkiler boyutlanıyor Yazımızı bitirmeten önce kısaca 2011 de tarımı ve özelde hayvancılığı ilgilendiren birkaç konuya bakalım. Geçen yıl 5 milyar 869 milyon olarak gerçekleşen tarım bütçesi bu yıl 6 milyar 125 milyon olarak belirlendi. AKP nin 2006 da çıkardığı tarım kanununa göre destekleme bütçesinin GSMH nin % 1 inden az olmaması gerekiyor. Bu oran emperyalist ülkelerde % 10 civarında. Oranın düşüklüğüne rağmen AKP bu kanunu hiç uygulamadı. Kanuna göre 2011 bütçesinden 12.5 milyar liranın ayrılması gerekirdi. Devlet desteği çeşitli şekillerde kısılır, kaldırılırken üreticiler krediye yönlendirilmektedir. Ziraat Bankası dahil tarıma verilen kredilerin toplamı 25 milyar lira dolayındadır. Erdoğan yılbaşından önce hayvancılık kredilerinin faizsiz kullandırılacağını açıkladı. Devlet görevini yapmayarak üreticileri, modern tefecilere (bankalara) yönlendirmektedir. Faizsiz kredilerin esasta büyük çiftlik sahiplerine yaradığı açıktır. Tarım ve hayvancılıkta çelişkiler boyutlanmaktadır. Küçük ve orta üreticilerin örgütlenmesi acil bir ihtiyaçtır. Girdi fiyatlarının düşürülmesi, tarımın her alanda desteklenmesi, ithalatın yasaklanması önemlidir. Tüm bunlar anti-emperyalist, anti-kapitalist hatta örülebilir. Sorunu sadece ithalat gibi gösterilmemeli, ithalatın işin sadece bir yanı olduğu işlenebilmelidir. Tarım alanları azalıyor İstanbul: 2005 yılında çıkarılan Cargill yasasının ardından yapılan araştırmalar yasanın gerçek amacını gözler önüne seriyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Cargill yasasının geçtiği dönemlerde tarım arazilerinin miktarı 27 milyon 856 bin hektardı. Ancak tarım arazilerinin korunması adı altında yürütülen talan 2010 verilerine şöyle yansıdı; tarım arazileri 24 milyon 294 bin hektara geriledi. Anlaşılan o ki 3 milyon 562 tarım arazisi talan edildi. Yine aynı verilere göre ekili alanların büyüklüğünün 18.8 milyon hektardan 16.2 milyon hektara gerilemesi dikkat çekiyor. Nadas alanı ise 5.3 milyon hektardan 4.3 milyon hektara daralmış görünüyor. Köylüler okul boykotu başlattı H. Merkezi: Afyonkarahisar Beyyazı kasabası köylüleri yaşamlarını tehdit eden taş ocaklarına karşı mücadeleyi sürdürüyor. Nöbet tutan köylüler, taş ocağı şirketinin araçlarının kasaba içinden geçişine izin vermiyor. Bölge halkının örgütlü duruşuna karşı, il özel idaresinin şirkete kasaba dışından ikinci bir tali yol açma girişimi de yine köylüler tarafından engellenince Valilik, jandarma ve taş ocağı şirketi ile saldırıda ortaklaştı. Valilik tarafından çıkarılan izinle şirketin talanı güvence atına alındı. Yine valiliğin talimatı ile jandarma, sürekli köylüleri taciz ediyor ve saldırıyor. Valiliğin taş ocağı bölgesinde adeta sıkıyönetimin ilan etmesine karşı köylüler, 22 Ocak günü çocuklarını okula göndermeme ve okulu boykot etme kararı aldı ve saldırılar duruncaya kadar okul boykotunun devam edeceğini söylediler.

8 08 Politika-yorum 4-17 Şubat 2010 Özgür gelecek/02 Yaklaşan seçimler ve Hizbullah tahliyeleri Devletin Hizbullah ın lider kadrosu durumundaki 18 kişiyi hapishaneden çıkarması üzerine tahliyelerin arka planında ne olduğu, nedenleri, sonuçları gibi birçok konu tartışılmaya başlandı. Hükümetin bu tahliyeleri kullanarak yargıyı sindirmeye çalışacağından, yargının bu tahliyelerle hükümeti yıpratmak istediğine, hükümetin genel seçimler öncesi gerçekleşen bu tahliyelerle, Kürt coğrafyasında kendisine oy veren bir kesimin bağımsız Hizbullah adaylarına kayması nedeniyle bölgede oy kaybına uğratılmak istendiğine, hükümetin BDP ye karşı Hizbullah ile işbirliğine gittiğine kadar birçok farklı görüş dillendiriliyor. Peki, devlet, Hizbullahçıların tahliyeleri kutlamak için çektikleri halayın toz bulutunun arkasında neleri gizliyor? Somut olan bir şey var: Hizbullah devlet tarafından bir kez daha serbest bırakılmıştır. (Bir kez daha diyoruz, çünkü daha önce onlarca tetikçisi itirafçılık yaptığı için, pişmanlık yasası marifetiyle serbest bırakılmıştı. Bu sefer farklı olan, lider kadrodan 18 kişinin bırakılması olmuştur.) Böyle bir karar, ne hükümetin ne yargının ne askerin ne devlet içindeki diğer politik aktörlerin tek başına alıp, uygulamaya geçirebilecekleri bir karardır. Devletin neyi amaçladığı tüm boyutları ile bugünden anlaşılıp ortaya çıkmış değil, zamanla ortaya çıkacak bir noktadır. Fakat bugünden kendisini belli eden Hizbullah ın bir kez daha Kürt Ulusal Hareketine karşı ileri sürülmek istendiğidir. Hizbullah tahliyeleri ile devlet bir taşla birçok kuş vurmayı hedeflemektedir. Bir tarafta Haziran genel seçimlerinde bölgede direkt devlet partisi durumunda olan AKP ye açık destek diğer tarafta Kürt Ulusal Hareketine geçmişi anımsatarak bir tehdit, Hizbullahçılara geçmişin diyet borcunun ödenmesi, seçimden sonra geliştirilecek savaşın Hizbul-kontralarının bugünden hazırlanmasının ilk hamlesi vardır. Devlet Hizbullah tahliyelerini medya üzerinden gündeme taşıyıp, tartıştırırken, bir yandan da bu tartışmalar üzerinden Hizbullah ın silah bıraktığı, legalleştiği, BDP gibi Meclise bağımsız adaylarla girebileceği vb. haberlerle hem Hizbullah ı geniş kitleler nezdinde meşrulaştırıyor hem de Hizbullah ı sahip olduğu güçten daha büyük bir kitlesellikte göstererek alttan alta, kendi politikası temelinde, propaganda yapıyor. Devletin Hizbullah ile ilgili süreci bu şekilde yönlendirmesi doğallığında bu tahliyelerin temel nedenlerinden birinin Kürt Ulusal Hareketi olduğunu göstermektedir. Son MGK toplantısının ardından 2010 un son aylarını Diyarbakır da geçiren cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bu ziyareti boyunca Diyarbakır da farklı sesler de duymak istiyoruz demekteydi. Anlaşılan devlet bu beklenti doğrultusunda harekete geçmiştir. Hizbullah ın internet sitesinde yayınlanan bir yazıda Hizbullah doğduğu topraklara geri döndü, bu ülkede yaşayan herkes Hizbullah gerçeği ile yaşamayı öğrenmelidir cümleleri, devletinin farklı ses yaratma girişiminin sonucudur. Devlet, bölgede Kürt Ulusal Hareketine alternatif olacak bir siyasal hareketin bölge halkı üzerinde etkili olabilmesi, istenen sonucu alabilmesi için Din orijinli bir hareket olması gerektiğinin bilincindedir. Devletin bölgedeki imam hatip ve kuran kursu sayılarını artırması, imamların toplumsal yaşama katılımını artırma ve dinin toplumsal yaşamdaki etkisini artırma politikaları, sadaka siyaseti çerçevesinde bölgede devletin tüm imkanlarının AKP nin emrine sunulmasının, bölgedeki cemaatlerle ilişkiler vb. bu bilincin politikadaki ve pratikteki yansımalarıdır. Devlet 12 Eylül referandumunda bölgede Kürt Ulusal Hareketinin etkisinin boyutunu görmüştür. O günden bugüne Kürt Ulusal Hareketi yürüttüğü politikalarla devletin inkar ve asimilasyona dayalı politikalarında bir değişim olmadığı bölge halkı nezdinde etkili bir şekilde teşhir etmiştir. İki dilli yaşam ve demokratik özerklik politikası çerçevesinde kitlelerin katılımı ile birlikte yürütülen politikalar hem uzun süre ülke gündemini belirlemiş hem de devletin ve onun AKP, CHP, asker vb. siyasal aktörlerin gerçekliğinin kitlelerce görülmesinde etkili olmuştur. Tek dil, tek bayrak, tek vatan, tek millet söyleminin Kürt halkı üzerindeki etkisini AKP nin dini karakteri artık engelleyememektedir. Açılım politikası ve içi doldurulamayan güzel söylemlerden dolayı AKP ye kitlelerin verdiği kredi önemli oranda tükenmiştir. Tüm bunlara genel seçimlerde Kürt halkının tüm demokratik talepleri özü itibariyle reddedilmektedir. Devlet böylesi bir sürecin içine Hizbullah ı siyasal bir aktör olarak tekrar yerleştirmek istiyor. AKP nin milliyetçi bir politika ile MHP nin oylarına göz dikip MHP yi % 10 barajının altında bırakıp milletvekili sayısını korumak istemesi yönündeki politikayı ve bu politika nedeniyle daha keskin bir milliyetçi söyleme ihtiyaç duymasını eklersek Hizbullah seçim öncesinde siyaset arenasına devlet tarafından çıkarılması daha iyi anlaşılabilir. AKP nin bölgede zayıflayan etkisi ve seçim döneminde yükseltilmesi muhtemel milliyetçilik söylemleri ile T. Kürdistanı nda kaybedeceği oyların BDP ye kaymasının önüne geçmek, Kürt Ulusal Hareketine alternatif olarak farklı sesler yaratmak Hizbullah tahliyelerini açığa çıkan sebeplerinden birkaçıdır. Yaklaşan genel seçimler nedeniyle 6 Devlet Hizbullah tahliyelerini medya üzerinden gündeme taşıyıp, tartıştırırken, bir yandan da bu tartışmalar üzerinden Hizbullah ın silah bıraktığı, legalleştiği, BDP gibi Meclise bağımsız adaylarla girebileceği vb. haberlerle hem Hizbullah ı geniş kitleler nezdinde meşrulaştırıyor hem de Hizbullah ı sahip olduğu güçten daha büyük bir kitlesellikte göstererek alttan alta, kendi politikası temelinde, propagandasını yapıyor. 6 devletin Hizbullah hamlesini sadece seçime yönelik bir hamle olarak görmek bizi yanılgılı sonuçlara ulaştırır. Seçim süreci olsa olsa bu hamlenin bir ayağını oluşturmaktadır. Devletin seçim öncesinde Kürt Ulusal Hareketinin eylemsizlik sürecinin devam etmesine yönelik en küçük bir adım atmadığı görülmektedir. Diğer bir yandan 50 bin kişilik özel bir ordunun kurulmasına çalışılmaktadır. Kürt halkının tüm demokratik talepleri özü itibariyle reddedilmektedir. Devlet böylesi bir sürecin içine Hizbullah ı siyasal bir aktör olarak tekrar yerleştirmek istiyor. Seçim sürecinde Hizbullah a biçilen rol tahmin edilebilse de seçim sonrası süreç için devletin Hizbullah a nasıl bir görev verdiğini pratikte göreceğiz. Fakat devlet cephesinden atılacak adımlar Kürt halkının demokratik taleplerini fiilen yaşama geçirme politikalarını kanla bastırmaya yönelik bir hazırlığın emarelerini vermektedir. Bu da önümüzdeki genel seçimde Ulusal Hareketin bölgedeki başarısının önemini daha da artırmaktadır. Devlet uygulayacağı politikayı ve şiddetin dozunu Ulusal Hareketin seçimlerde elde edeceği sonuca göre belirlemek durumunda kalacaktır. Kürt halkı her geçen gün büyük kuşatmalarla çevriliyor; dün KCK operasyonu ile binlerce Kürt aydını, siyasetçisi rehin alındı. Yetmedi! Bugün Hizbullah la geçmiş anımsatılarak faili meçhullerle başlayan katliamlarla tehdit ediliyorlar. Sınıf bilinçli proleterlerin bu gelişmeler ışığında hareket etmesi, devletin gerçek yüzünü teşhir ederken Ulusal Hareket ve Kürt halkına karşı devletin katliamcı yönelimine karşı politik ve pratik tavır geliştirmesi bir gerekliliğin ötesinde bir zorunluluktur.

9 Özgür gelecek/ Şubat 2011 Zimanê Azadî 09 Her türden asimilayona hayır! Apaçık bir şekilde görünüyor ki Gülen cemaati Dersim e eğitim kurumları (üniversite, dershane, yurt ve özel okullar) yoluyla girmeye çalışıyor ve kısmi oranda bunu başarıyor. Dersim de 22 Ocak tarihinde Dersim, Pertek, Hozat, Ovacık, Pülümür, Mazgirt ve Nazımiye Belediyeleri; Tunceli Barosu, İHD, KESK, DİSK, Türk-İş, Partizan, DHF, BDP, Dersim Yeni Gün Kadın Derneği, DÖKH, Genç- Sen, DEDEF gibi kurumların örgütlediği Her Türden Asimilasyona Hayır! şiarlı bir miting gerçekleştirildi. Mitingin ana şiarları arasında Zorunlu Din Dersi Kaldırılsın, İnançlar Üzerindeki Baskılar Son Bulsun, Anadilde Eğitim Hakkı Tanınsın, Diyanet İşleri Başkanlığı Kaldırılsın, Cemaatçi Örgütlenmelere Son, Asimilasyona Son vardı. Mitingde tertip komitesi adına konuşma yapan Mehmet Ali Şahin Gülen cemaatinin Dersim de kadrolaşmak için devletin her imkanını kullandığını belirtti. Zorunlu din derslerinin askeri faşist cuntanın halkı sindirme, asimile etme, tek tip insan yaratma politikalarından sadece biri olduğunu vurguladı. Ayrıca BDP milletvekili Şerafettin Halis, Dersim Belediye Başkanı Edibe Şahin ve Alevi Birlileri Federasyonu Kemal Bülbül de konuşmalarıyla mitinge katıldı. Mitingin düzenlenmesindeki amaç son zamanlarda Dersim e girmeye çalışan Gülen cemaatine duyulan öfke ile, ilk ve ortaokullarda okutulan zorunlu din dersiydi. Sistem terörüne bir başkaldırı Apaçık bir şekilde görünüyor ki Gülen cemaati Dersim e eğitim kurumları (üniversite, dershane, yurt ve özel okullar) yoluyla girmeye çalışıyor ve kısmi oranda bunu başarıyor. Bunun en çarpıcı örneği, Dersim de Cemaatleşmeye Hayır gündemli mitingin duyurusunu yapan anons aracının, cemaat örgütlülüğü tarafından taşlanmasıdır. Yine Dersim de Cumhuriyet İlköğretim Okulu nun duvarında Yeni Demokrat Gençlik imzalı Zorunlu Din Dersine Hayır yazılaması, din dersi öğretmeninin zoruna gitmiş ve öğrencilere İstediğiniz kadar duvarlara yazın, din dersi iki dünyada da sizi bırakmayacaktır deyip, sınav kâğıdında din dersinin kaldırıp kaldırılmamasıyla ilgili soru sorup öğrencileri baskı altına almıştır. Sistem, bir başkaldırı kenti olan Dersim i çökertmek, sindirmek istemektedir. Eğitim ve inanç kurumlarını kullanarak girmeye çalıştığı Dersim, engellemelere ve baskılara rağmen asi kimliğinden asla vazgeçmemiştir. Yeri gelir toplumsal konularda, yeri gelir doğa katliamları karşısında, yeri gelir yozlaşmaya karşı sokağa dökülür ve yine bu engellere ve baskılara karşı boyun eğmeyip 22 Ocak ta olduğu gibi sisteme dik başını gösterir. Alevilerin farkındalığı örgütlülük Türkiye nin hatırı sayılır bir kesimini oluşturan Aleviler yıllar geçtikçe tepkilerini artırıyor. Cemevlerini resmi statüye kavuşturma girişimleri, ilk ve ortaokullarda zorunlu din dersinin kaldırılması istemi, Madımak ta yaşanan olaylara ithafen utanç müzesi istemleri, diyanet işleri başkanlarının kaldırma istemleri vs. Geçtiğimiz yaz ayında Kadıköy de düzenlenen mitingde açıkça görülmüştür ki, Aleviler artık sokağa çıkmaktan, tepkilerini dile getirmekten ve örgütlenmekten korkmuyorlar. Yine yukarıda bahsettiğimiz devrimci, demokrat, yurtsever kurumların öncülüğünde Dersim de yaklaşık 10 bin kişinin katılımıyla gerçekleşen Her türden asimilasyona hayır! mitingi önemlidir. (Dersim Partizan) Fetullah Dersim de gülemeyecek! İstanbul: Dersim de Fethullah örgütlenmesine, zorunlu din derslerine ve barajlara karşı DEDEF in çağrısıyla kitlesel bir yürüyüş gerçekleştirildi. 22 Ocak günü Taksim Tünel de biraraya gelen kitle Dersim deki barajlara, zorunlu din derslerine ve Gülen Cemaati nin örgütlenmesine hayır yazılı pankart açarak Tramvay Durağı na kadar yürüyüş gerçekleştirdi. Dersim de barajlara geçit vermeyeceğiz, Zorunlu din derslerine hayır, Gülen Munzur da boğulacak gibi dövizlerin açıldığı eylemde kitle sık sık Gülen Dersim de gülemeyecek, Munzur özgür akacak, Susma sustukça sıra sana gelecek vb. sloganlar attı. Eyleme Spor-Sen üyesi taraftarlar da destek verdi. Kitle aynı zamanda Taksim Tramvay Durağı ndan yürüyüşe geçen DESA işçilerine de sloganlarla destek verdi. Yürüyüşün ardından açıklama yapan DEDEF Genel Sekreteri Özer Tekinoğlu, Dersim halkının Türkiye nin birçok yerinde barajlara, zorunlu din dersine ve Fethullah Gülen Cemaati nin asimilasyon politikalarına karşı sokaklara çıktığını belirtti. Saldırılara karşı ortak mücadelenin yükseltilmesinin önemine yapılan vurgunun ardından eylem sona erdi. Silopi 10 yıldır kayıplarını soruyor! H. Merkezi: Ülkemizdeki binlerce faili belli cinayetten biri daha işlendi 10 yıl önce. Silopi İlçe Jandarma Komutanlığı Merkez Karakolu görevlisi Uzman Çavuş Taşkın Akyün tarafından 25 Ocak 2001 de karakola çağrılan Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz den bir daha haber alınamadı. Silopi-Şırnak yabancı değildi devletin bu icraatlarına. Daha önce de yüzlerce insanı ansızın yok etmişti aynı zihniyet. Herkesin gözü önünde yapıyordu bunları üstelik. Serdar ve Ebubekir de bu politikanın bir sonucu olarak çağrıldıkları karakoldan bir daha çıkamadılar. HADEP Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ile İlçe yöneticisi Ebubekir Deniz tehlikeliydi. Tehditlere ve tüm baskılara karşın kimliklerinden ve onurlarında taviz vermiyor, net bir duruş sergileyerek mücadeleyi sürdürüyorlardı. Devlet, buna tahammül edemezdi. Ne ki devlet bu iki yurtsever Kürt emekçiyi kaybederek acizliğini de bir kez daha gözler önüne sermiş oldu. Onca zulme karşın kendi kimliğine sahip çıkanlar karşısında yenildiğini ilan etti onları kaybederek. Kayıp yakınları ve Kürt yurtseverler 10 yıldır her 25 Ocak ta devlete bu yenilgisini hatırlatıyor artık. Bu yıl yine binlerce insan Deniz ve Tanış ın akıbetini sordu. BDP Silopi ilçe örgütünün çağrısı ile biraraya gelen kitle Şehîd namirin sloganlarını haykırarak yürüdü. Savcının suç tespiti valide takıldı! Erzincan: TC tarihinde köy boşaltmaların, yıkımların ve sürgünlerin çokça yaşandığı bilinen bir gerçektir. Bunlardan biri de 1994 yılında Erzincan ın Tercan ilçesine bağlı Yastık (Edebük) köyünde yaşanmıştır. Bölgede, egemenler birçok köylüyü uzun süre işkenceye alıp tutuklamıştır. Köylüler hapishaneden tahliye olduktan sonra onları köylerine bırakmamış ve 1997 yılında boşaltılmış olan köydeki evler yakılmıştır. Bununla da kalmayıp 2003 yılında Erzincan Kadastro Müdürlüğü nce gönderilen görevliler köyün tamamını bir ailenin üzerine tespit etmiştir. Köylülerin itirazı üzerine başmüfettiş görevlendirilmiş ve başmüfettişin raporuna istinaden yapılan tespitin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilip yeniden yapılması yönünde talimat vermiştir. Ancak bölge müdürlüğü gerekeni yapmamıştır. Bunun üzerine cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuş ve savcılık ilgili kişilerin görevi kötüye kullandığını belirterek yargılanması yönünde görüş bildirmiştir. Fakat valilik olayın üstünü örtüp hukuk devletinin gereği görevlilerin yargılanmaması gerektiği kararını vermiştir. Van da alkışlayana biber gazı! H. Merkezi: 24 Aralık 2009 da KCK Operasyonu adı altında gerçekleştirilen baskınlarda gözaltına alınan Kürt siyasetçiler hakkında açılan davanın ikinci duruşması görüldü. 14 ü tutuklu 17 kişinin yargılandığı davanın 25 Ocak günü görülen duruşması, bilinmeyen dil den sonra yeni bir ilke daha tanık oldu. Tutsaklara destek vermek için adliye önünde bekleyen kitle alkış ve ıslıklarla yaşanan hukuksuzluğu protesto etti. Buna sinirlenen polis için, adliye içinde bulunanların da alkışlarla destek vermesi bardağı taşıran son damla oldu. Adliye içinde alkışın tehlikeli olduğuna karar veren polis, adliye koridorunda bulunan insanların üzerine biber gazı sıktı. Polis böylece adliye içinde gelişebilecek büyük bir tehlikeyi de bertaraf etmiş oldu(?)

10 10 Zimanê Azadî 4-17 Şubat 2011 Özgür gelecek/02 Kocaeli nde devlet terörü protestosu Devletin emekçilere yönelik hak gaspları, imha ve inkar politikaları Kocaeli de protesto edildi. 16 Ocak günü İnsan Hakları Parkı nda biraraya gelen kitle, Belediye İş Hanı na kadar yürüyüş gerçekleştirdi. İş hanı önünde yapılan basın açıklamasında Ülkemiz emperyalizmin yeniden yapılandırma süreci içerisinden geçmektedir. Bu süreçle birlikte işçi ve emekçilere, gençlere, Kürt ulusu, Aleviler ve toplumun diğer ezilen kesimleri yaşamın her alanında çeşitli saldırıların hedefi oldu. Son günlerde bu genel saldırılar içerisinde üniversite öğrencilerine ve Kürt ulusuna (KCK adı altında) dönük saldırılar ön plana çıkıyor. Devrimci ve yurtseverlere yönelik bu katliamcı baskıları lanetliyoruz denildi. Açıklama sırasında Katil devlet hesap verecek, Be ziman jiyan nabe, Kahrolsun faşist devlet sloganları atıldı. Eyleme Partizan, BDSP, DGH, DYG, ESP ve SDP katıldı. (Kocaeli ÖG okurları) Dilimiz bedenimizdir İstanbul: DÖKH, KCK Davası kapsamında Kürtçe savunmaya izin verilmemesi ve bilinmeyen, Kürtçe sanılan dil şeklindeki hakaretleri protesto etti. 22 Ocak Cumartesi günü Galatasaray Lisesi önünde biraraya gelen kadınlar Coğrafya bedendir, dil bedendir, kültür bedendir, bedenime dokunma yazılı pankart açtılar. Açıklama öncesi 15 dakikalık Kürtçe ders verildi. Dersin ardından açıklama Kürtçe ve Türkçe yapıldı. DÖKH adına açıklama yapan Ayşe Günay, AKP nin inkâr ve asimilasyonda ısrar ettiğini ve bu saldırıların en çok kadınlara yöneldiğini belirtti. Açıklamanın ardından konuşma yapan BDP Milletvekili Sabahat Tuncel devletin bugün Kürtler ve Kürtçe üzerinde asimilasyon politikasını sürdürdüğünü belirtti. Mutki ve gerillaya karşı kontr-gerilla! Toprak Sen daha neleri gizlersin koynunda Hain/puşt bir gecenin ihaneti olur, gencecik bedenlerin teninde ölümcül bir soluk gibi dolanırken gözü kanlı katiller, sen sessizce koynuna alırsın kafası olmayan bedenleri ama yüreklare yerli yerinde Domuz bağının soğuk yüzü bir insanın daha yüzünü dondururken, sen hıçkırıklarını içine gömen bir Kürt anasının ağıtını sessizce yakarak sarılırsın evladına. Vey lo lo lo! Hawar hawar! Gömülmelerinde bir sakınca yoktur! Vicdana gelen bir kepçe operatörünün itirafları sonucu 4 Ocak tan beri Bitlis in Mutki ilçesinde toplu mezar aramaları yapılıyor. Daha önce Kürt halkından katledilen yüzlerce, binlerce çocuğu, kadını, erkeği, yaşlıyı, genci toprağın altına gömen kepçeler, her toprağa daldığında TC nin işkence/katliam haritasını açığa çıkarıyor. Onlarca insan kemiği, kendilerine yapılan zulmü haykırırcasına çarpıyor katillerinin/kasapların yüzüne ve yeryüzüne fırlıyor. Bitlis, gerici ve hizbul kontranın egemenliğinin olduğu, dolayısıyla işkence ve katliam için oldukça uygun, bilinçli seçilen bir bölgedir. Aynı zamanda herkesin bir kemik öyküsü vardır burada Mutki de hemen jandarma karakolunun yakınındaki çöplükte başlayan kazılarda 5 Ocak günü 12 kişinin kemiklerine ulaşıldı. 20 Ocak ta 8 kişi ve 21 Ocak ta da 2 kişinin daha kemiklerine ulaşıldı. Ve ulaşılan cesetlerden üçünün başı yoktu! Üstelik hepsi çeşitli yerlerinden kurşunlanmış ve bazılarının bedenlerinde mermiler duruyordu! Kazılar devam ettikçe yeni kemikler, kemikler açığa çıktıkça yeni toplu mezar ihbarları yağmaya başladı. İHD Bitlis Şubesi, Bitlis te daha yüzlerce toplu mezar olduğunu açıkladı. Çünkü toplu mezarlar, yargısız infazlar, faili meçhuller bir devlet politikası olarak uygulandı bölgede Yapılan kazılar, toplu mezarların devlet politikası olduğunu gösteren belgelerle dolu aslında. Çünkü kazılarda Devrimciler üzerinde baskılar bitmiyor çeşitli devlet belgeleri kullanılarak yer belirleniyor. Örneğin Bitlis Cumhuriyet Savcılığı ile Mutki Belediyesi arasında yapılan yazışmalarda kimliği belirlenemeyen PKK lıların müsait bir yere gömülmesi isteniyor. Ve katledilen Kürtler, battaniyeye sarılı, kimisi başsız bir şekilde belediyenin çöplüğüne, yani buraya gece yarısı gömülüyor. Kürt halkının kanıyla besili Albay Arif Doğan, göğsünü gere gere JİTEM i ben kurdum diyor; katilliğin/kasaplığın kitabını yazıyor. Diğer yandan Kürt kasabı Hizbul kontralar, yeni görevler için serbest bırakılıyor. Ve öte yandan Ağlayan Kürdistan toprağının yüzündeki kanlı örtü soyuluyor. Altından onlarca insan kemiği, onlarca insanlık utancı fırlıyor. TC nin bölgede uyguladığı politikaların toplamına gerillaya karşı kontrgerilla diyebiliriz aslında. Katliamcı zihniyetli ve katilce hayal gücünde sınır tanımayanları bir araya getiren JİTEM de, yıllarca insanların sokağa çıkamayacak duruma getiren ve tam gözbebeklerinin ortasına ölüm korkusunu acımasızca yerleştiren Hizbul Kontra da bu kontr gerilla nın birer parçasıdır. Bugün Mutki ile birlikte bir kez daha günışığına çıkan da budur! Ve bu zihniyetinin daha fazla açığa çıkmasına tahammül edemeyen eskinin eli satırlısı, bugünün açılım, demokrasi havarileri 24 Ocak günü kepçeleri durdurdular. Toplu mezar mı dediniz! Karşınızda TC Bu coğrafyada toplu mezar ilk olarak 1989 yılında Kasaplar Deresi nde ortaya çıktı. Siirt teki bu askeri çöplük alanında en az 73 kişinin olduğuna dair isimler tespit edildi ancak kayıp aileleri ve insan hakları örgütlerine göre 200 ü aşkın kişi Kasaplar Deresi ne atılmıştı. 28 Mart 1986 tarihinde hayatını kaybeden gerilla komutanı Mahsun Korkmaz ın cenazesinin de Kasaplar Deresi nde olduğu sanılıyor. Bu toplu mezar 20 yılı aşkın bir süredir açılmayı bekliyor. Yakın zamanda Hakkari nin Çukurca ilçesinde foseptik çukuru açmak için yapılan kazıda insan kemiklerine rastlanmıştı. Van Gölü Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (VEDAŞ) İşletme Şefliği ne ait yeni binanın yakınındaki kazının ikinci metresinde kemikler bulundu. İnceleme yapılması için kazı durduruldu. Mutki, bu topraklarda var olan yüzlerce toplu mezardan yalnızca biri Devletin Kürt halkına olan kinini kustuğu ve telaşla nasıl fışkıracağını hesaplayamadığı beden tarlalarından yalnızca biri Çemişgezek Bitlis in Mutki ilçesinde ortaya çıkan toplu mezarın ardından çeşitli yerlerden toplu mezar haberleri gelmeye başladı. Dersim in Çemişgezek ilçesinde 1997 yılında 19 gerillaya ait bir toplu mezarın olduğu belirtildi. Perver Dersim isimli HPG komutanının yaptığı açıklamaya göre, 1997 yılında Çemişgezek kırsalında TC askeri ile 20 kişilik bir gerilla grubuyla çatışmaya girdi ve bu çatışmada şehit düşen 19 gerilla toplu halde gömüldü. Toplu halde gömülen gerillalardan birinin de DHKP/C gerillası Ali Yıldız olduğuna dair şüpheler var. Gerillaların aileleri mezarın açılması ile ilgili başvuru yaptılar, ancak aradan çok kısa bir zaman geçmesinin ardından bölgede ailelerden gizli bir şekilde kazı çalışmaları yapılmaya başlandı. Derecik Hakkari nin Şemdinli ilçesinde, 1994 yılında kaybolan 12 geçici köy korucusunun JİTEM tarafından öldürülerek Derecik İç Güvenlik Taburu bahçesine gömüldüğü iddiası üzerine, Van Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğinin başlattığı soruşturma kapsamında, tabur bahçesinde kazı yapılıyor. Erzincan: Erzincan da keyfi uygulamaların ardı arkası kesilmiyor. Demokrasi havarisi kesilen egemenler, baskı ve tehditle demokrat yüzlerini gösteriyorlar. Erzincan da faşizm devrimci ve demokrat gördüğü bireyleri terörist ilan edip saldırılarına hız kesmeden devam ediyor. Kendince terörist ilan ettiği devrimcileri keyfi bir şekilde durdurup tehdit ediyor. Bu keyfi uygulamalardan biri de 20 Ocak günü gazetemiz Özgür Gelecek okuru olan Çetin Kirsiz e yöneliktir. Kirsiz daha önce de tehdit edildiği 24 EC 285 gri renk Renault-Symbol model araçlı sivil polislerce liseli arkadaşı ile gezerken keyfi bir şekilde durdurulup kendisine birçok soru sorulmuştur. Sorulan sorulara cevap vermeyince tehdit edilmiş ve daha sonra sivil polisler liseden arkadaşımız Özgün Kaya yı lisede yakalayıp Büroya gidiyor musun? Görüntülerin var büroya girerken. Gezdiğin kişi terör örgütü propagandası yapmış biri, onunla bir daha görüşmeyeceksin ve gezmeyeceksin demişlerdir.

11 Özgür gelecek/ Şubat 2011 Zimanê Azadî 11 Ciwanê Kurd û girtiyê siyasî yê Kurd ê ku ji aliy rejîma Komara Îslamî ya îranê hat bi darvekirin, nameyek dawî ji malbata xwe re şand. Navê min Husên Xizrî. Sala 1982 an li Rojhilatê Kurdistan li bajarê Urmiyê hatim dinê. Di sala 2008 an de hatim girtin. Roja 18ê Gulana 2009a cara yekê û dawî, li liqê 1ê yê Dadgeha Şoreşê ya Urmiyê, bi amadebûna endamekî îdareya Îtla`ata Urmiyê û nûnerekî dozgeriyê, ez dadgehkirim Beriya dadgehê karbidestên îdareya Îtla`atê ez tehdîd kirim ku li dadgehê ez behsa êşkenceyên li min bûne nekim. Di encamê de, di dadgehek ji avrûyê û formalîte de, bêyî ku mafê parastinê bidin min, di nava 10 deqîqeyan de cezayê darvekirinê li min birrîn. Dadgeheke bi vî awayî, bi temamî cihê fikar û gumana ne! Di nava 10 deqîqeyan de, min û parêze xwe, me çawa dikarî parastinek baş bikin.pirsek ku her car di serê min re derbas dibû ew bû, ku gelo wan tenê ji bo bêjin; tohmetbar di dadgehê de amade bû û cezayekî bi vî awayî lê hat birrîn, ev şanogerîya komedî pêkanîn? ( ) Wekî mînak, ji ber ku min giliyê wan kiribû ez tehdîd dikirim. Piştre ji min dixwestin ku ez li ber kamerayan nivîsên ku wan amadekirine bixwînim û bêjim ku ti helwestek xerab li hember min nîşan nedane û êşkence li min nekirine. Digotin ku li beramber vê, ew jî wê ji nû ve di dosyaya min de pêdeçûnê bikin û cezayê min daxin. Wekî ku tu bêje, çarenûsa mirovan amûreke û ji bo armancên xwe bikarbînin Botan Vadisi nde barajlara geçit yok! H. Merkezi: İHD Siirt Şubesi nin çağrısı ile bölgede yapımı devam eden barajların doğaya ve ekolojik dengeye verdiği zarara dikkat çekmek ve bu konuda kamuoyu oluşturmak amacıyla yürüyüş gerçekleştirildi. 23 Ocak günü Siirt tin Aydınlar (Tillo) İlçesi ne bağlı Kale mevkiinde biraraya gelen kitle Doğa katliamına dur de, Doğa katliamına yeter diyoruz pankartları açarak sloganlar eşliğinde Kale Piknik Alanı na yürüdü. Botan Nehri üzerinde yapımı tamamlanan Alkumru Barajı ile baraja destek mahiyetinde yapımı devam eden Kirazlık Barajı nı kuş bakışı gören Kale mevkiinde yapılan yürüyüşte vadide yaşamın durma noktasına geldiğine dikkat çekildi. Ji ber ku êşkence û helwestên li hember min bi şêweyekî bûn ku min mirina xwe ji jiyîna xwe baştir didît. helwest nîşanî min didan. Veguhestina min ji dadseraya eskerî ji bo îdareya Îtla`atê, tirs û xofek mezin ji malbata min re çêkiribû. Bavê min ji bo wergirtina agahiyên di derbarê çarenivîsa min de serdana îdareya Îtla`atê ya Urmiye kir. Lê ji ber beriva ne zelal û bi nakok ku danê, wî ji ber tirsa ku ez bidarvekirime, li ber deriyê Îtla`atê sekteya mêjî derbas kir û piştî veguhestina nexweşxaneyê koça dawî kir. Ew jî rûpelek ji sûcên Komara Îslamî ye ku bi helwestek weha û xuliqandina xemê ji malbata mi, derbek weha li min da ku ji sed car darvekirina min girantir bû. Ya balkêş jî ew bû ku, karbidestan li şûna ku serxweiyê li min bikin, bêyî sedem û agahdarkirin ez veguhestim girtîgeha bajarê Qezwînê. Niha tesawir bikin ez di çi rewşê de bûm. Ji wê girîngtir, piştî çend saetan, dest, ling û çavên min girêdayî û ji min re gotin, tiştekî girîng nîne, me tenê tu veguhestiye girtîgehek din. ( ) Ji ber ku di dema binçavkirinê de, ez ne çekdar bûm, min tenê xebatên siyasî Aydın Erdem davası yeniden görülebilir H. Merkezi: Diyarbakır da DTP nin kapatılmasını protesto etmek için 6 Aralık 2009 tarihinde katıldığı gösteride polisin açtığı ateş sonucu şehit düşen Aydın Erdem i katleden polisler hakkında dava açılması ihtimali ortaya çıktı. Daha önce ilk soruşturmayı yürüten Diyarbakır Genel Yetkili Savcılığı öldürme fiilinin polislerce gerçekleştirildiğine dair bir delil bulunmadığından görevsizlik kararı vererek dosyayı Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı na göndermişti. Dosyaya bakan Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı da, 20 Eylül 2010 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdi. Bu karar Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da onandı. Erdem ailesinin avukatı Rehşan Bataray Saman ın itiraz etmesi sonucu Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi, genel yetkili savcılığın yetkili olduğu gerekçesiyle itirazı yerinde bularak önceki kararı kaldırdı. Nameya Dawî ya girityê siyasî Husên Xizrî! û civakî dikirin. Her weha di 8 mehên di hucreyên yekkesî yên sipay NBÎ yên bajarên Kirmaşan, El Medhî ya Urmiyê û îdareya Îtla`ata Urmiyê de di bin êşkenceyên fîzîkî û derûnî û hewaretan yên herî dijwar de hatim ragirtin. Di nava van 8 mehan de, van êşkenceyan bandorek ewqas mezin û giran li min kiribû ku, du caran min hewl da dawî li jiyana xwe bînim. Ji ber ku êşkence û helwestên li hember min bi şêweyekî bûn ku min mirina xwe ji jiyîna xwe baştir didît. ( ) Ji bilî ku niha ne diyare ka ew dê min sibe yan jî du sibe min bidarve bikin, her weha rê nadin ku ez bi awayekî azad, rewşa tenduristiya xwe jî ragihînim. Lewra di bin vê dorpêç û tecrîda giran de ez bang li rêxistinên navneteweyî, rêxsitinên parastina mafê mirov û bi taybetî jî rêxistinên ku mafê girityan diparêzin dikim ku dengê me yê hatiye fetisandin bigihînin guhên hemû mirovahiyê. Ez ji niha ve, hemû wan rêxistin û kesayetiyan wekî parêzerê xwe yê fermî dizanim û ji wan dixwazim ku ji bo van xalan kar bikin: 1- Dadgehek bêalî, dadwerane û adil 2- Ji bo ku di dosyaya min de ji nû ve pêdaçûn were kirin û bêyî ku rastî werin veşartin, bi taybetî mijara êşkencekirina min wer eaşkere kirin Girityê siyasî Husên Xizri Bijî Kurd û Kurdistan! Şehîd Namirin! (Jêgirtin: ANF) Polis tuvaletinden çıkan mermiler, görüntü ve olayın tanıklarına rağmen katillerin yargılamasına yanaşmayan bir yargı pratiğiyle daha karşılaşmak olanak dâhilinde gözüküyor. Zira her ne kadar usulden bozulan bu kararlar sonucunda dava açılması ihtimali olsa da şüpheli pozisyonunda devletin olduğu siyasi cinayetlere yönelik adil bir yargılama şimdiye kadar söz konusu olmamıştır. Posta gazetesi, Kürt halkına saldırıyor H. Merkezi: 27 Ocak tarihli Posta gazetesinde Güneydoğu da çanak anten terörü başlıklı yazısında Kürt halkının açlığa rağmen evlerinde çanak anten bulundurduğunu ve evlerinde porno film izleyerek çocuklarına tecavüz ettiklerini söyleyerek pervasızlığından ödün vermeyen Posta gazetesi yazarı Candaş Tolga Işık a yönelen tepkilerin ardı arkası kesilmiyor. BDP liler, insan hakları örgütleri, gazeteciler derneği ve Şırnak Barosu avukatları Işık hakkında suç duyurunda bulundu. Amed, Xizri nin vasiyetini yerine getirdi! H. Merkezi: İran ın Urmiye kentindeki bir hapishanede idam edilen Hüseyin Xizri nin vasiyeti Diyarbakır da yerine getirildi. Ailesine yazdığı mektupta idam edilmesi durumunda başsağlığı töreninin Amed de yapılmasını isteyen Xizri için Amed de 3 gün boyunca taziye çadırı açıldı. MEYADER Amed Şubesi Ocak tarihleri arasında Kulplular Yas Evi nde taziyeleri kabul etti. Binlerce insanın ziyaret ettiği taziye evinde İran rejimine öfke vardı. Urmiye Hapishanesi Nazi kampı gibi! Adı; işkence, infaz ve kayıp haberleri ile sık sık gündeme gelen İran-Urmiye Hapishanesi nde tutuklu bulunan Kürt siyasi tutsak Qadir Mihemedzade den günlerdir haber alınamıyor. Qadir Mihemedzade nin ailesi son birkaç gündür çocukları ile hiçbir bağlantı kuramadıklarını dile getiriyor. Aile, Mihemedzade nin başka bir hapishaneye sevk edildiğini tahmin ediyor. Daha önce de Nisan 2010 da Urmiye deki hapishaneden alınan tutsaktan haftalarca haber alınamamıştı. Ulusal güvenliğe zarar vermek ve Muharib (Allah a karşı savaş) suçlamasıyla idam cezası verilen Qadir Mihemedzade nin bu cezası Mahabad Devrim Mahkemesi tarafından 23 yıl hapis cezasına çevrilmişti. Mihemedzade üç yılı aşkın bir süredir hapishanede bulunuyor. Urmiye Hapishanesi, son yıllarda özellikle işkence, infaz ve kayıp haberleri ile gündeme geliyor. Geçtiğimiz günlerde de hapishanede gardiyanlar ile İtleat (istihbarat) elamanları koğuşlarda telefon var gerekçesiyle baskın yapmış bunun sonucunda 30 ü aşkın tutsak yaralanmıştı yılı içerisinde 9 tutsak burada gördükleri işkenceden dolayı hayatını kaybetti. Cehangîr Baduzade, Mihemed Emîn Ebdullahî, Cafer Guşware, Qadir Mihemedîzade ve Elî Ehmed Silêman isimli Kürt siyasi tutsakların koşulları ve idamları protesto etmek için yaptıkları açlık grevi ise sürüyor. En son 5 Ocak günü Hüseyin Xizri isimli siyasi tutsak burada gizlice idam edilmişti. Geçen yıl İran İslami Şura Meclisi nde konuşan Urmiye temsilcisi Nadir Qazipur, Urmiye Hapishanesinde tutuklu sayısının ikiye katlandığını söylemişti. (Kaynak ANF)

12 12 Yeni Kadın 4-17 Şubat 2011 Özgür gelecek/02 Göğün yarısı Devlet tecavüzcüleri koruyor! 3 yıldır maruz bırakıldığım tecavüzün suçlularının cezalandırılması için gerçekleştirdiğimiz mücadele bana gösterdi ki tecavüzcüleri bizzat devlet ve hukuk sistemi korumakta. Devletten ve aygıtlarından güç alan tecavüzcüler ise çok daha pervasız biz kadınlara hayatı zehir etmekte. Bu süreci bir de tecavüze maruz kalan kadın açısından ele aldığımızda durum çok acı. Çektiğim tüm acılara göğüs germeye çalışmak Bunun karşılığında tecavüzcülerin ellerini kollarını sallayarak toplumda saygın kişiler olarak dolaşması ve başka kadınlara tecavüz etmeye devam etmesi... Bu durumun değişmesini, tecavüzcülerin bu sefer olsun hapse girmesini istiyorum. Bu sayfada başından geçen tecavüzü ve bununla ilgili mahkeme sürecini okuduğunuz BS nin duygularını ve çağrısını kağıda döktüğü satırlar bunlar. BS de kendisiyle aynı şeyleri paylaşmış olan milyonlarca kadın gibi bu bilgiye deneyimleriyle ulaşmış. Ama kendisi gibi olmayan milyonlarca daha kadın var. Çünkü tam rakam vermek mümkün olmasa da bu saldırıya uğrayan kadınların ortalama yüzde 75 i bunu bırakalım yargı sürecine taşımayı en yakınındaki insana dahi anlatamıyor. Devletin bu konudaki tutumu ise açık ve net iken, bir de toplumsal olarak tecavüz karşısındaki tutum önemli bir yerde duruyor. Çünkü kadının hem tecavüz olayını açıklayamamasında hem de yargı süreçlerinde toplumsal nedenler gayet ön plana çıkıyor. Kendini ilerici olarak adlandıran ve eğitim düzeyi yüksek kesimlerde dahi tecavüze yaklaşım ve algıda ciddi çarpıklıklar mevcut. Bu çarpıklıklar kuşkusuz yüzyıllardır süren ve kapitalist sistemin varlığıyla birlikte çözülmek bir yana daha da kalıplaşan erkek egemen bakış açısının ve bu temeldeki eğitiminin/öğretilmişliğin sonucudur. Bunlardan en yaygın olanlardan ilki ve de diğer çarpıklıklara zemin de hazırlayanı tecavüzün cinsellikle bağının kurulmasıdır. Halbuki uzun yıllar önce ortaya konmuştur ki tecavüz, cinsel yaklaşma değil fiziksel egemenlik ve boyun eğme yani iktidar ilişkisidir. Nitekim saldırganın cinsel tatmin yaşaması oranının sanılandan çok daha az olması da araştırmalarla ortaya konmuş bir gerçekliktir. Tecavüz, cinsellik değilse nedir: erkeğin kadına yönelik en vahşi, en ağır şiddetidir. Tecavüzün cinsellikle bağının kurulması sonuçlarından biri kuşku yok ki, erkeğin cinsel dürtülerinin denetlenemez, kontrol altına alınamaz olduğu ve mutlaka giderilmesi gerektiği yönündeki yargıdır. Bu, çok basit bir yanlış gibi görülebilir ama toplumun çok büyük bir kısmı bu yargıya sahiptir. Nitekim erkeğin kadını aldatması, aile içi ya da dışı tecavüz ve fuhuş sektöründeki yaygın müşteri pozisyonu vs. bu nedenle doğal karşılanmaktadır. Bu yargının da ikili bir sonucu var. Birincisi denetlenemeyen bir davranış biçimi için saldırganı suçlamak mümkün değildir. İkincisi (bunun da sonucu olarak) kadının kendisini koruması gerekir. Bu yükümlülük kadın tarafından örneğin örtünerek, toplum tarafından kabul edilmeyen davranışlara girmeyerek (boşanmadan sokakta sigara içmeye kadar) yerine getirilmelidir. Ve bir doğal sonuç daha; kadın tecavüze uğramışsa kendini yeterince koruyamamıştır!!! Son olarak yine araştırmalarla tersi ortaya konsa da saldırganın hasta olduğu ve eğitimsizlikle ilişkilendirme yönündeki algıya dair birkaç cümle söylemek gerek. Tecavüzcünün normal bir insan olmadığı kesindir ama hasta olarak nitelendirilip suçun masumlaştırılması apayrı bir konudur. Diana Scully nin aktarımıyla, yapılan deneysel araştırmalarda bu suçu işledikleri sırada erkeklerden yalnız yüzde 5 gibi küçük bir bölümünün psikotik olduğu ortaya çıkmıştır. Yine saygınlık/eğitimlilik/meslek sahibi olmak gibi toplumsal statülerin tecavüzün üstünü kapatan olgular olduğuna da vurgu yapmak gerekir. Ortaya çıkma durumu az olsa da bu tür statülerle tecavüzcü olup olmamak arasında dikkate değer bir çizgi bulunmamaktadır. Bu konuya dair daha söylenecek ve öğrenilmesi gereken çok şey var. Devlet ve organlarını suçlamak bizler için işin en kolay yanı. Çünkü onlar iliklerine kadar suçlular, bunu biz biliyoruz ve anlatmakta zorluk çekmiyoruz. Ama hem toplumsal algı ile mücadele etmek, hem de kendi zihnimize dahi yansıyan yanlarını ortaya çıkarmak kesinlikle daha zordur. Ve ne yazık ki bu devlet ortadan kalksa da bu yanlış algılar yaşamaya devam edecek. Bu yüzden bu alandaki mücadeleyi yürütmek için işe öğrenmekle başlamak gerekir. ERKEK ADALET DEĞİL GERÇEK ADALET 2007 yılının Haziran ayında, Muğla nın Fethiye ilçesinde sayısı belirsiz kişilerce genç bir kaın tecavüze ve işkenceye uğradı Adı mı? Önemli değil! O bu topraklarda kadın doğmanın/olmanın cezasını çeken milyonlarca kadından bir tanesi Hem de sadece bir grup erkek tarafından tecavüze uğrayarak değil, sistemli bir biçimde erkek egemenliğinin hakim olduğu toplum, devlet ve yargı tarafından da mağdur edilerek, yüz üstü bırakılarak ödüyor kadın olmanın bedelini! Toplu tecavüz ve işkence olayının ardından genç kadın (B.S) travmaya girerek olayı 6 ay boyunca hatırlayamaz duruma geldi. Ancak tecavüzcülerden birinin 6 ay sonra kadını arayarak olayı anımsatması ve cinsel tacizini sürdürmesi üzerine B.S, tecavüz olayını hatırladı. Bu kişiler içerisinden 8 kişiyi teşhis eden B.S, Savcılığa suç duyurusunda bulundu. Elinde yaşadığı travmayı tanımlayan hastane raporu ve jinekolojik durum raporu ile hukuksal başvurusunu gerçekleştirdi. Bunu yeterli bulmayan Savcılık, kadını İstanbul Adli Tıp 6. İhtisas Kurulu na sevk etti. Genç kadın buradan da mevzu geçen ırza geçme olayı neticesinde travma sonrası stres bozukluğu adı verilen ağır nevroz hali tespit edilmiştir şeklinde tecavüzü belgeleyen bir rapor almasına rağmen Savcılık, kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Genç kadın yılmadı, bu kararın reddi talebinde bulundu, ancak o da reddedildi! Kovuşturmaya yer yoktur! İsterse bu toplu tecavüz olayı bir kadının tüm hayallerini yerle bir etmiş olsun, isterse kadının her günü, olayı her hatırladığında zehir olsun! Önemli değil Sonuçta bu tecavüz çetesi Fethiye nin saygın kişileriydi. Fethiye nin de bir erkeklik onuru vardı. Tüm iç hukuk yıllarını tüketen B.S, AİHM e başvurdu. Dosya burada görüşülmeye başlandı. Aynı zamanda Eğitim-Sen üyesi olan tecavüzcülerden biri için sendikaya şikâyette bulundu. Meclis İnsan Hakları Komisyonu ndan İl İnsan Hakları Komisyonu na, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ne kadar her yere başvurdu ve şikâyette bulundu. Ama hiçbirinden olumlu yanıt alamadı. Erkek egemenliğinin bu sistemin her kurumunda nasıl kökleştiğini gördü. Kadınların yaşamını kâbusa çeviren bu erkek dayanışması karşısında B.S, kadın kurumlarına mektup yazarak kadın dayanışması çağrısında bulundu. Kadın örgütleri bu çağrıyı yanıtsız bırakmadı ve dava sürecine dâhil oldular. İç hukuk yollarını zaman aşımı sürecinden önce işletebilmek için Adalet Bakanlığına olağanüstü bir yol olan Yazılı emir yoluyla bozma başvurusunda bulundular. Kadın örgütlerinin eş zamanlı eylemlilikleri üzerine olayın basına yansıması ile başvuru kabul edildi. Ancak bu kez de B.S nin teşhis ettiği 8 kişiden yalnızca ikisi ki onlar da yaşları 18 den küçük olanlarhakkında dava açılabildi. Kadınlar Fethiye Adliyesi önündeydi İlk duruşmanın gerçekleşeceği 26 Ocak öncesinde Türkiye nin birçok yerinde kampanya başlatan kadın örgütleri, duruşma günü adliye önünde buluştu. Muğla, İstanbul, İzmir, Ankara, Didim, Dalaman, Bodrum, Dikili ve Antalya dan kadınların oluşturduğu Tecavüze Karşı Kadın İnisiyatifi nin eylemine katılarak, Yeni Demokrat Kadın olarak biz de davayı izlemek için Fethiye ye gittik. Duruşmaya sanıklar katılmazken, B.S oradaydı. Erkek devlet şiddetine son, Tecavüzcü çete yargılansın vb. sloganlarıyla hiç susmadan gün boyu adliye önünde nöbet tutulan eylemde, önce B.S nin avukatlarından Cevriye Aydın bir konuşma yaptı. Savcılığın bu olayla ilgili takipsizlik kararı verirken, tecavüzcülerin öğretmen olmasını gerekçe gösterdiğini söyleyen avukat Aydın, Oysa bizler biliyoruz ki tecavüzcü ressam, öğretmen, müfettiş, doktor olabilir. Tecavüzcünün mesleğinin önemi yoktur dedi. Aydın ın ardından çeşitli illerden gelen kadınlar, yaptıkları konuşmalarla kadın dayanışmasının önemine dikkat çekerken, Ankara dan gelen kadınlar, otobüslerinin il çıkışında polis tarafından durdurularak yasadışı eyleme katılmaya gidiyorsunuz denildiğini anlattı. Duruşmaya kadın avukatlar dahil olurken, kadın örgütlerinin müdahillik talebi reddedildi. Yapılan eylemden sanıkların avukatlarının ve mahkeme heyetinin rahatsız olduğu, eylemcilere sık sık sessiz olun haberlerinin gönderilmesi ve açık olan adliye pencerelerinin sıkı sıkıya kapatılmasından belli oluyordu. Eylemin etkisiyle, duruşma sonunda şüpheli olmasına rağmen erkek egemen hukuk dahi çiğnenerek tanık olarak görülen 6 tecavüzcü hakkında da dava açılmasına ve iki davanın aynı gün görülmesine karar verildi. Ayrıca duruşmaya gelmeyen 18 yaşından küçük sanıkların 16 Mart ta görülecek bir sonraki duruşmaya zorla getirilmesine karar verilmesi de kadın dayanışmasının olumlu sonuçlarından biri oldu. Eylem için eyleme! H. Merkezi: Eylem Pesen henüz 17 yaşındayken, okulundan alınarak zorla dayısının oğlu olan Kerem Kaçan la imam nikâhı yoluyla evlendirilmişti. Eylem, eşi tarafından bıçaklanıp, ardından da arabayla üzerinden geçilerek katledildi. Eylem, öldürüldüğünde 3 aylık da hamileydi! 1.5 yıl önce gerçekleşen Eylem Pesen cinayeti davası katilin akli dengesinin yerinde olup olmadığına dair rapor gelmediği için ilerlemiyor. Son olarak 14 Ocak günü yapılan duruşmada da katil yoktu ve duruşma 22 Şubat a ertelendi. Duruşma günü Eylem için eyleme diyerek, adliye önünde bir eylem düzenleyen Van Kadın Derneği, katilini suçu ortada olduğu halde1.5 yıldır cezalandırılmamasını kınadı. Açıklamanın ardından VAKAD lı kadınlar Adalet Bakanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Meclis İnsan Hakları Komisyonu ile Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığına faks çektiler.

13 Özgür gelecek/ Şubat 2011 Yeni Kadın yılında dünyanın en büyük 10. ekonomisi olmayı hedefleyen Türkiye, kadınları kazanmadan bunu başaramaz. Bir kadının ağzından dökülen bu sözler başta kulağa hoş gelse de, söyleyen TÜSİAD Başkanı olunca esas niyetler de açığa çıkıyor. Ümit Boyner Çalışma Hayatında Kadın konulu panelde yaptığı konuşmasında, kadınların kendi ayakları üzerinde duracak, kendi kararlarını alacak bir özgüvenle donatabilmek için çalışma hayatına katılmalarının gerekliliği ve öneminden bahsediyor. Kadınların toplumsal üretim içine girmeleri, güçlenmeleri, tüm karar mekanizmaları içinde yer almaları elbette olması gereken ve arzu edilen bir şeydir. Ama sermaye sahipleri ve onların temsilcilerinin, kadınların toplumsal yaşama etkin katılımlarıyla ilgili bir dertleri yoktur. Planlarını, politikalarını daha fazla kâr hırsıyla kadın emeğini nasıl sömürecekleri üzerinden hazırlarlar. Bunun böyle olduğunu sermaye-hükümet işbirliğiyle hazırlanan ve meclise götürülen Torba Yasanın içerdiği maddelere bakıldığında da görmekte sıkıntı çekmiyoruz. Kadınlar unutulmadı! Tüm ezilen kesimlere yönelik esnek ve güvencesiz çalışma koşullarının öngörüldüğü, kazanılmış hakların geri alınması için tasarlanmış Torba Yasada kadınlar da unutulmamış, yapılan düzenlemelerle yasal bir biçimde daha fazla sömürülmeleri ve ezilmelerinin de önü açılmıştır. Bu yasa uygulamaya konulduktan sonra kadınlar üzerindeki sömürünün katmerli olduğu ifadesi bile yaşadıklarını anlatmakta yetersiz kalacaktır. Torba Yasayla evden, uzaktan ve çağrı üzerine çalışma sisteminin yaygınlaştırılması öngörülüyor. En çok kadınların tercih edileceği bu esnek çalışma sisteminde, kadınlar en ucuza, güvencesiz ve dağınık bir şekilde çalıştırılacaktır. Böylelikle çalışanlar arasında rekabet artacak ve hali hazırda zaten erkeklere oranla örgütlülükte geride olan kadınların örgütlenmeleri daha da zorlaşacaktır. Öte yandan bu çalışma sistemiyle kadınlar evde üzerlerine yıkılan işlerin Torba Yasa emekçi kadınlara yeni saldırılarla geliyor! Tüm ezilen kesimlere yönelik esnek ve güvencesiz çalışma koşullarının öngörüldüğü, kazanılmış hakların geri alınması için tasarlanmış Torba Yasada kadınlar da unutulmamış, yapılan düzenlemelerle yasal bir biçimde daha fazla sömürülmeleri ve ezilmelerinin de önü açılmıştır. yükünü omuzlamaya devam edeceklerdir. Bir taraftan patronun verdiği işi yetiştirmeye çalışan kadın diğer taraftan ev işleri, çocuk, hasta, yaşlı bakımı gibi işlere de gün içinde koşuşturup duracaktır. Yani kadının çalışma hayatına katılması, onun geleneksel rolünden sıyrıldığı anlamına gelmiyor. Yasada yer alan başka bir maddede ise; çalışanların eğer bir ay içinde 30 günden az çalışmışlarsa eksik kalan sigorta primlerini kendi ceplerinden ödemeleri yer alıyor. Bu işyerinde düzenli ve sürekli çalışmanın olmayacağı bu yeni düzenlemeyle emekçilerin eksik primlerini ödemek için elleri ceplerinden çıkmayacağa benziyor. Aksi takdirde sağlık sigortasından ve emeklilik haklarından da mahrum kalmış olacaklar. Yine esnek çalışma koşulları, yasada da yer alan doğum borçlanması, süt izni gibi kazanılmış hakların kullanımı önünde de engel olacaktır. Bir nimetmiş gibi sunulan; ebeveyne eğer isterlerse iki yıl ücretsiz doğum izni kullanma hakkının tanınması da, emekçilerin çoğunluğu tarafından kullanılamayacağı için kâğıt üzerinde kalacak bir göz boyama maddesidir. Aynı yasada bu ücretsiz izni kullanacak olan çalışanların iki yıl boyunca ne yiyip, ne içecekleri, nasıl yaşayacakları belirtilseydi de çalışanlar bu yasal haklarından gönül rahatlığıyla yararlanabilselerdi! Gülümseyin! Kadının çalışma yaşamına katılarak güçlendirilmesi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi adı altında yapılan tüm bu düzenlemeler aldatmacadan başka bir şey değildir. Burada esas olan kadını toplumsal üretime katmanın sermayenin çıkarlarına hizmet edip etmediğidir. Kadın istihdamının teşvik edilmesi gerektiği söylemleriyle, Torba Yasanın aynı zamanda emekçilerin önüne getirilmesi tesadüf değildir. Bilhassa ekonomik krizle birlikte gerek işten çıkarıldıkları için işsiz kalan gerekse daha önce çalışmadığı halde geçim sıkıntısı yüzünden çalışmak için iş arayan büyük bir yedek kadın işçi ordusu vardır. İşsizlik ve yoksulluk içinde kıvranmaya terk edilen bu muazzam işgücü potansiyelinin bütün gün evin içinde çarçur edilmesine seyirci kalmaktansa en ucuz maliyetle en fazla nasıl yararlanılacağının hesabı yapılmıştır. Kadınlar en ucuza, sigortasız, sendikasız, temel haklarından yoksun olarak çalıştırılıp emekleri sömürülürken, dünyanın en büyük 10. ekonomisi olma yolunda hızla ilerlediğimize dair nutuklar atılacaktır. İçine sokuldukları yaşam ve çalışma koşulları ağır geldiğinde yılgınlığa ve umutsuzluğa kapılan kadınlara ise bu sefer reçeteleri Güler Sabancı dan geliyor; Dişinizi sıkın ve gülümseyin! Emekçi kadınlar olarak saldırı paketleriyle emeğimizin, haklarımızın gasp edilmesine karşı sesimizi daha da yükseltmeliyiz. Toplumsal üretimden elde edilen gelirden tüm işçi ve emekçilerle birlikte hakkımız olan payı almak için mücadeleyi büyütmeli, ezilenler cephesinde geniş birliktelikler oluşturmalıyız. Kadınlar için temel önemde olan kreş, doğum-süt izni, çocuk yardımı, erken emeklilik, yıpranma payı gibi haklardan tüm kadınların yararlanabileceği koşulların yaratılması için aralıksız yürütülen eylemler örgütlemeliyiz. Kadınlara yönelik şiddet, taciz, tecavüz gibi saldırılara karşı hukuki alanda düzenlemelerin yapılması ve bunların işlerlik kazandırılması için yaptırım oluşturmalıyız. Sendikalardaki cinsiyetçi bakış açısının değiştirilerek, kadınların sendikal örgütlülüklerden uzak durmalarına neden olan tüm engellerin kaldırılması ve yönetimlerde etkin olabilmeleri için kadın kotası pozitif ayrımcılık gibi düzenlemelerin hayata geçirilmesi için çalışmalıyız. 8 Mart ın ön günlerini yaşadığımız bu süreçte tüm bu taleplerimizi en geniş kitlelere ulaştırmalı, sermayenin emekçiler üzerindeki saldırılarını teşhir etmeliyiz. Dişimizi değil ama yumruklarımızı sıkarak, emeğimiz, bedenimiz, geleceğimiz üzerinde yapılan tüm planları bozacağız! Her olayın bir de kadın yüzü vardır! *Mardin Kızıltepe Belediyesi, temizlik işi için 20 kadın işçiyi işe aldı. Ancak işe başlayan kadın işçilerin bir kısmı, ilk günlerinde sokakta erkeklerin tacizlerine maruz kaldıklarını belirterek işi bıraktı. Geri kalan kadınlar kendilerine destek veren belediye ile birlikte kendilerini eve kapatmaya çalışan erkek egemen zihniyetine karşı sokakta çalışmaya devam edeceklerini belirttiler. * İmece Gündelikçi Kadınlar Birliği ve İmece Kadın Dayanışma Derneği, güvencesiz ve sağlıksız koşullarda çalışan gündelikçi kadınların emeklerinin görünür kılınması ve ev hizmetlerinin iş yasası kapsamına alınması için Ev işçilerine güvenceli iş, insanca yaşam sloganıyla bir imza kampanyası başlattı. İmece, kampanyanın startını 15 Ocak günü İstanbul da, Galatasaray Lisesi önünde yaptığı eylemle verdi. * Bitlis in Tatvan ilçesinde 15 Ocak günü KESK in düzenlediği ve Av. Eren Keskin in katılımıyla Kadına yönelik cinsel şiddet ve organize edilen çocuk istismarı konulu panel düzenlendi. Panelde cinsel işkence, tecavüz ve çocuklara yönelik istismarın sistematik bir şekilde devlet eliyle gerçekleştirildiğini ifade eden Keskin, son zamanlarda okullarda, yurtlarda ve benzeri birçok yerde gerçekleştirilen tecavüzlerde ya polis ya korucu ya da devletin farklı organlarında yer alan memurların olduğunu ve ülkede bilinçli bir tecavüz kültürünün geliştirildiğini kaydetti. * İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi öğretim üyesi ve Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği üyesi Doç Dr. İpek İlkkaracan, Emek Piyasasında Toplumsal Cinsiyete Eşitliğine Doğru: İş ve Aile Yaşamını Uzlaştırma Politikaları isimli sunumunda üniversite mezunu kadının evlenince işgücüne katılımının % 75 azaldığına ve istihdamın çok düşük olduğuna dikkat çekerek, Türkiye, kadınlar için yokluk ülkesi yorumunu yapıyor. * Sosyalist Feminist Kolektif, TÜSİAD ın 14 Ocak günü Çırağan Sarayı nda düzenlediği Çalışma Hayatında Kadın Konferansı öncesinde hükümetin ve TÜSİ- AD ın kadın istihdamına yaklaşımını protesto etti. SFK lı kadınlar, hükümetin TÜSİAD ın görüşlerini de dikkate alarak geliştirdiği istihdam politikalarının cinsiyetçi iş bölümünü pekiştirerek kadınların daha ezilmesine yol açtığını vurguladı.

14 14 Yeni Kadın 4-17 Şubat 2011 Özgür gelecek/02 Y O R U M S U Z 3 Ocak: Erzurum da yaşayan Tükez A. isimli kadın, evini terk ettiği gerekçesiyle eşi tarafından kurşunlanarak öldürüldü. 3 Ocak: Malatya da kimliği belirlenemeyen bir kadının cesedi, Karakaya Barajı nda balık tutan bir balıkçı tarafından bulundu. 6 Ocak: Balıkesir-Bandırma da yaşayan Funda Akbaş isimli kadın, eski sevgilisi tarafından başkasıyla nişanlandığı için vurularak öldürüldü. 14 Ocak: Iğdır da yaşayan Güzel Bulut isimli kadın, sokak ortasında pompalı tüfekle vurularak öldürüldü. 14 Ocak: Antalya da 30 Aralık günü kaybolan ilköğretim 8. sınıf öğrencisi 2 kız çocuğu bulundu. Çocukların 2 haftadır bir evde zorla tutulduğu ve 7 kişi tarafından tecavüze uğradığı öğrenildi. 16 Ocak: Adana da yaşayan Pınar Dilek D. isimli genç kadın, erkek kardeşi tarafından içine cin girmiş denilip 60 yerinden bıçaklanarak öldürüldü. 18 Ocak: Amed-Hazro da yaşayan İpek Tekin isimli kadın, eşi tarafından kendisini aldattığı iddiasıyla kurşunlanarak öldürüldü. 18 Ocak: Van da yaşayan A.Ç isimli kadın, önce tecavüze uğradı ardından da saldırganlar tarafından gasp edildi. 18 Ocak: Van-Muradiye de yaşayan 18 yaşındaki Tuba Öztürk isimli genç kadın, evinde asılı halde bulundu. 20 Ocak: Urfa da yaşayan Medine Taşkın isimli kadın, sokak ortasında kurşunlanarak öldürülmüş halde bulundu. 21 Ocak: Eskişehir de yaşayan Kadriye Karaca isimli kadın, önce bıçaklandı ardından da saldırganlar tarafından gasp edildi. 24 Ocak: İstanbul da yaşayan S.V.A isimli genç kadın, sevgilisi tarafından terk edilince intihar ederek ölmek istedi. 25 Ocak: Antep te yaşayan 4 çocuk annesi Adile Erzurumlu isimli kadın, tartıştığı babası tarafından çocuklarının gözü önünde kurşunlanarak öldürüldü. Kadın olmak, savaşmak için nedendir! KAMİLE ÖZTÜRK PERİHAN ÇOLAK YILDIZ ÇİÇEK LEYLA KARAKOÇ AYFER CELEP ÇİĞDEM YILMAZ Kadın cinayetlerine karşı eylemler sürüyor H. Merkezi: Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak bir araya gelen kadın örgütleri, 28 Ocak Cuma günü Taksim de bir eylem gerçekleştirdiler. Düzenli olarak 2 haftada bir yapılan Benim adım Meral Benim adım Ayfer Benim adım Çiğdem Benim adım; Sırma, Kamile, Nurhayat, Elif, Perihan, Yıldız, Nurgül, Nilüfer, Özlem, Leyla, Münire, Nergiz, Kader, Süheyla, Dilek, Fehiman, Emel, Mehtap, Sevda, Bahar, Besime, Suna, Fecire, Zühre, Hatice, Kumriye, Huriye, Gülseren, Nurgüzel, Gazel, Barbara, Zeynep, Fethiye, Nuray Benim adım devrimci Benim adım savaşçı Benim adım kadın Kadın şehitler, kadın çalışmasının can yeleğidir! Yeni Demokrat Kadın olarak kadın çalışması denizine adımımızı attığımızda, bu konudaki yetersizliklerimiz, eksikliklerimiz, yanlışlarımızla yüzleşmiş ve açıkçası biraz da korkmuştuk. Devrimci kadınlar olarak bizim de içinde olduğumuz milyonlarca, hatta dünya üzerindeki milyarlarca kadın, sırf kadın olduğu için 2 hatta 3 kat daha fazla eziliyor, yaşamın her alanında cinsiyetinden kaynaklı baskı ve zulme uğruyor. Bu baskı, zulüm ve ayrımcılığa karşı mücadele etmek, düzenle kavgaya tutuşmaktan geçer. Ancak gel-gör ki emekçi kadının örgütlenmesi ve düzenle kavgaya tutuşması öyle kolay bir iş değildir. Çünkü emekçi kadın, halkın diğer kesimlerinin yaşadığı sorunlardan daha fazlasını ve daha kökleşmiş ayrımcılığı yaşar. Bu yüzden -eril bakış açımızdan kaynaklı pek başarılı olamadığımız- kadının örgütlenmesinden çıkıp kadın örgütlenmesine gitmek bir ihtiyaç halini almıştı. Belki karamsar bir tablomuz vardı bu konuda ve korkumuza da sebep buydu. Ancak YDK çalışması ile atıldığımız denizde boğulmayacağımızı, örgütlülüğümüze daha da bağlanacağımızı, örgütümüzün bize can yeleği olacağını biliyoruz. Çünkü eksikliklerimiz, yetersizliklerimiz de olsa nice kadın yoldaşımız var, biliyoruz. Ki bunlar kavganın en ön saflarında idi her zaman. Kendilerini sisteme bağlayan zincirlerini ellerini, yüreklerini kanata kanata kırdılar. Eşlerini, çocuklarını bırakarak özgürlüğe, halk için savaşa koştular ve ölümsüzleştiler kavgada. Nice kadın yoldaşımız var biliyoruz. Ki onlar sokaklardan, barikatlardan, dağların doruklarından haykırdılar düşmana, düzene kafa tuttular. Onlar, mücadele ettikleri her alanı canlandıran kadın şehitlerimiz, emekçi kadın örgütlenmesi mücadelesinin önemli bir parçasıdır. Onlar, kadın çalışmamızda örnek aldığımız, arkalarından yürüdüğümüz meşalelerimizdir. Onlar bizim kadın çalışmamızın nedenleridir. eylemde kadınlar, bebeği ile birlikte öldürülen Hacer Alan ın resimlerini taşıyarak Tramvay Durağı ndan Galatasaray a yürüdüler. Burada platform adına açıklama yapan SKM den Tuğba Güneş, devletin haksız tahrik indirimleri ile kadın katillerini koruduğunu ve hükümetin cinsiyetçi politika ve söylemleriyle bu kadın cinayetlerine katkıda bulunduğunu belirtti. Kavganın kadınları onlar, onlar kavganın adı Benim adım Kamile Öztürk Bu kavganın savaşçısıyım. Bu kavganın kadın yüzüyüm ben. Ellerimde işkencede yerde sürüklerken kopan saçlarım var, yanımda taşıyorum onları. İşkencede yaktılar dudaklarımı, tecavüz ettiler yoldaşlarımın gözü önünde. Biliyorum, cinsel işkence, kadını mücadeleden uzaklaştırmak içindir. Ama ben yılmadım, yenilmedim. Benim adım Perihan Çolak Sen kızsın karışma bu işlere dediler. Ama bu kavga benim kavgam, karışmamak olmazdı. Kadın kavgaya karışmalı, kavganın adı olmalıydı. Hep küçümsenen, cahil ilan edilen köylü kadının örgütlenmesi için mücadele ettim. Benim adım Yıldız Çiçek Erkek egemen düzenin kadına biçtiği role inat özgürleşmek için dağları seçtim. Bir kadının kendisine silah doğrultmasını erkeklik onuruna yediremeyen TC komutanı, cansız bedenimi çırılçıplak Şavşat ta dolaştırdı. Sandı ki böyle teşhir etmekle, kadını aşağıladı. Sandı ki bundan sonra kadın, çekinir savaşa girmekten. Ama yanıldı! Bak, hala savaşmakta, mücadele emekte, kavgayı büyütmekte kadınlar! Benim adım Leyla Karakoç Sadece kendi çocuklarımı düşünme bencilliğine düşemezdim. Benim gibi erken yaşta evlendirilen milyonlarca kadın acı çekerken, çocuklar yoksulluk ve sefalet içinde büyürken olmazdı. Çocuklarımı seviyorum, ama onlara güzel ve özgür bir gelecek bırakmak için savaşmak zorundayım. Özgürleşmek ve düzenin omzuma yıktığı kadın rolüne savaş açmak zorundayım. Benim adım Ayfer Celep Ben halk ordusu komutanıyım. Bir kadın Partizan olarak her daim, mücadelenin her alanında önde ben olmalıyım. Kadının edilgenliğine, yoldaşlarımın erkek egemen bakışına en sert vuruşu ben yapmalıyım. Emekçi kadına ulaşmak isterken 8 Mart günü şehit düştüm. İsterim ki, intikamım/intikamımız, emekçi kadınları kavgaya katarak alınsın! Benim adım Çiğdem Yılmaz Küçük yaşlardan itibaren mücadele safında yer aldım. Evlenme kararı aldığımda çok gençtim. Evlilik, toplumun bana biçtiği kadınlık rollerini dayatınca mücadelemi büyüterek, içimdeki ve evliliğimdeki erkek egemen düzene savaş açtım. Artık yürek işçisiydim, her faaliyet alanına koşarak, her görevi sevinçle yaptım. (En son tasfiyeciliğin üst boyutlarda ilerlediği bir dönemde gerillaya katıldım.) Kadın çalışmasının ihtiyacını iliklerimi kadar hissettiğim için tartışmalarına hep dâhil oldum. Yeni Demokrat Kadın

15 Özgür gelecek/ Şubat 2011 Gençlik 15 Para her şeyi affeder mi? Özellikle genel seçimlerin yaklaştığı dönemlerde siyasi partilerin gündeme getirdiği öğrenci affı egemenler cephesinden hep bir rant alanı olarak değerlendirilmiştir. Öyleyse eğitim hakkına duyulan saygıdan doğru af çıkarıldığını düşünmek büyük bir yanılgı olacaktır. Gençler Başbakan ın peşinde Yoğun hak gasplarını içerdiği ayan beyan ortada iken çeşitli süslemelerle, kenarlarına takılmış küçük boncuklarla Torba Yasayı sevimli gösterme aymazlığı hızla devam ediyor. Egemenlerin en sevdiği manevra biçimi olan kötünün yanına azıcık güzel katma aymazlığıyla kafa bulandırma çalışmaları yine sahneleniyor. Çalışanlara getirdiği esnek çalışma dayatmasıyla, güvencesiz çalışma koşullarıyla büyük tepki çekeceği aşikar olan Torba Yasanın içinden öğrenci affı, ama ben de buradayım dercesine gülümsüyor/gülümsettiriliyor. Peki gerçekten öyle mi? Torba Yasa öğrenciye af mı getiriyor? En başta egemenlerin, eğitim hakkına duyduğu derin saygının kırmızı çizgilerini görmekte fayda var. Misal, terör suçlarından hüküm giyen öğrenciler af kapsamının dışında tutuluyor. Ne kadar yoğun güzelleme çalışmaları yapılsa da, mesele gelip faşist devletin damarına dokununca ortada eğitim hakkının da esamesi okunmuyor. Öyle ya, terör suçu işleyerek devlete başkaldırmış kişinin hakkı mı olurmuş!? Hal böyleyken, Torba Yasa tasarısına eklenen düzenlemeye bir bakalım; Söz konusu düzenleme ile 12 Eylül 1980 ve sonrasında ne sebeple olursa olsun (sonradan değiştirilen ibare ile terör suçundan hüküm giyenler kapsam dışı bırakılıyor) atılan ve ayrılanlara geri dönme imkanı getiriliyor. Düzenlemeden 800 bin kişinin yararlanması bekleniyor. Af sistemini taşıyan bu uygulama bir kereye mahsus yapılacak ve öğrencilerin kendi isteği dışında üniversiteler ile ilişiği kesilemeyecek. Özellikle genel seçimlerin yaklaştığı dönemlerde siyasi partilerin gündeme getirdiği öğrenci affı egemenler cephesinden hep bir rant alanı olarak değerlendirilmiştir. Öyleyse eğitim hakkına duyulan saygıdan doğru af çıkarıldığını düşünmek büyük bir yanılgı olacaktır. Durum bu iken, Torba Yasa ve kapsadığı öğrenci affı düzenlemesi görünenin çok da ötesinde geniş bir saldırının habercisi niteliğindedir. Gerçekten de ortada kötüye eklenen bir iyi olmadığını görebilmek için medyum olmaya gerek yok. YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan ın konuyla ilgili açıklamalarını ifade edersek meramları Müdürden öğrenciye diploma tehdidi Daha önce okuldaki direnişimizin ardından kimi adımların atıldığını yazmıştık gazetemize. Örneğin öğrencilerden ve ailelerinden para istenmesinin demokratik kurumların müdürle görüşmesinden sonra kaldırıldığını belirtmiştik. Ancak aradan bir hafta geçmeden müdür sınıf başkanlarını çağırıp yine para talebinde bulunmuş ve bu talebini öğrencilere iletmelerini istemiştir. Eğer getirmeyen olursa da diplomalarını almak istediklerinde bu miktarı 2 hatta 3 katına çıkaracağını söylemiştir. Bizler ise bu duruma cevap niteliğinde para verenler listesini boş haliyle gönderdik müdüre. Bizler tüm tehditlere karşı duruşumuzu koruyor ve isteklerimizden taviz vermiyoruz. Eğitim mücadelemizden dönmeyeceğiz, taleplerimizde kararlıyız ve alacağız. (Pertek ten bir YDG li) daha net anlaşılacak diye düşünüyoruz. Diyor ki Özcan; Üniversite eğitimine süre sınırlamasını kaldırıyoruz. Normal sürede eğitimini tamamlayamayan artık atılmayacak, daha fazla harç kredisi ödeyerek devam edebilecek. Böylece bir daha öğrenci affına ihtiyaç kalmayacak. Daha fazla kredi, daha fazla kâr! Bu açıklamalarla ve bu düzenlemelerle egemenler bir rant kapısı olarak değerlendirdikleri öğrenci affını ortadan kaldırdıklarını müjdeliyorlar. Sakın yanlış anlaşılmasın rantlarından vazgeçmiş falan değiller. Aksine kaz gelecek yerden tavuk esirgememe durumundan başka bir şey yok ortada. Hazır terör suçundan hüküm giyenler de kapsam dışı bırakılmış, devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü garanti altına alınmış, geriye sadece oluk oluk akan paraları saymak kalıyor. Af diye niteleme pişkinliği gösterdikleri müşterilerini artırmak adına bir kampanyaya dönüştürülüyor. Parasız üniversite mi olurmuş demişlerdi ya; şimdi de parasıyla değil mi arkadaşım, istediğin kadar oku, faiziyle harcını yatırdıktan sonra, üniversite kapıları sana ağzına kadar açık diyorlar! Yapmaya kalkıştıkları güzellemeyi bile ellerine yüzlerine bulaştıracak kadar aciz olan egemenler Torba Yasanın dokusuna uygun bir şekilde piyasaya tam hizmet şiarını eğitim alanında da uygulama derdini taşıyorlar. Üniversite için ödenen harçlar, bu harçların gün geçtikçe faizlenmesi, bir çığ gibi büyüyerek eğitimin gün geçtikçe daha fazla paralı hale getirileceğinin nişanlarını taşıdığı ayan beyan ortada. Torba yasa paralı eğitimi daha fazla kanunlaştırıp onu da af salatasıyla soframıza sunacak kadar ikiyüzlü olan egemenlerin son salvolarındandır. Çare ise egemenlerin ağzının bir torba kadar esnek olduğunu bilip, torbayı büzecek kudreti gençliğin cephesinden de alanlara akıtmaktan geçmektedir. (Ankara YDG) Başbakan, sözde öğrencilerin sorunlarını tartışacağı toplantıyı gençlikten korktuğu için Erzurum da yaptı. Ancak gençlik, başbakanın peşinden Erzurum a da gitti. Tüm illerden Ankara da toplanan Genç-Sen liler, Erzurum a gitmek için yola çıktı, ancak polis engeliyle karşılaştılar. Yol boyunca adım başı durdurularak GBT kontrolü yapıldı. En son da Erzincan da Erzurum da Genç- Sen lilerin güvenliklerinin sağlanamayacağı gerekçesiyle gençlerin Erzurum a gitmesi engellendi. Aynı zamanda Öğrenci Kolektifleri de durdurularak gitmeleri engellendi ve ortak bir yol kesme eylemi yapıldı. Aynı gün İstanbul ve Ankara da da polis üniversitelilere azgınca saldırdı. Ankara da yürüyüş yapmak isteyen öğrencilere saldırarak 8 kişiyi gözaltına aldı. İstanbul da da YTÜ den çıkarak Dolmabahçe ye yürümek isteyen öğrencilere yönelik saldırıda 31 öğrenci gözaltına alındı, 10 öğrenci yaralandı. Yapılan saldırıları ve gözaltıları protesto etmek amacıyla DGH, DÖB, Ekim Gençliği, Genç-Sen, Kaldıraç, TÜM- İGD ve YDG ortak bir yürüyüş düzenlendi. Taksim Tramvay Durağı ndan başlayan eylemde sık sık faşist baskılar teşhir edildi. (İstanbul YDG) Çanakkale ye Eskişehir den destek Üniversitelerde yaşanan faşist saldırılar sürerken aynı zamanda mücadele de devam ediyor. Saldırı ve baskılar çirkin gözünü bu kez Çanakkale 18 Mart Üniversitesi ne çevirmiştir. Devrimci, demokrat ve yurtsever öğrenciler sadece faşistlerin sözlü ve fiziki saldırılarına maruz kalmıyor, jandarmadan da işkence ve baskı görüyorlar. Bu baskıların sonucunda 22 arkadaşımız gözaltına alınmış ve işkenceye maruz kalmıştır. Biz de Eskişehir Yeni Demokrat Gençlik olarak çeşitli yapılarla Çanakkale 18 Mart Üniversitesi öğrencilerinin mücadelelerini desteklemek amacıyla bir basın açıklaması yaptık. Sloganlar eşliğinde basın açıklaması okundu. Halka destek çağrısı yapılarak açıklama sonlandırıldı. (Eskişehir YDG)

16 Özgür gelecek/ Şubat 2010 Sentez 16 Torba Yasa Meclis te; Geleceğimiz Torbaya Sığmaz! İşçi sınıfı ve geniş emekçi yığınların geleceğini doğrudan ilgilendiren Torba Yasa artık Meclis te. 29 Kasım günü Meclis e sunulan Torba Yasa, 3 Aralık günü Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu nda oluşturulan alt komisyona sevk edilmişti. Alt komisyondaki görüşmelerin tamamlanmasının ardından 28 Aralık günü, tasarının 7 si geçici toplam 136 maddelik son hali Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu nda görüşülmeye başlanmıştı. Yaklaşık 20 gündür komisyonda tartışılan Torba Yasa Tasarısı ciddiye alınabilecek hiçbir değişikliğe uğramadan komisyondan geçti ve 27 Ocak ta Meclis Genel Kurulu nda tartışılmaya başlandı sayılı İş Kanunu nun 7 maddesi, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu nun 29 maddesi, 4474 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu nun ise 6 maddesinde kapsamlı değişikler öngörülen tasarının yasalaşma sürecini hızlandırmak isteyen düzen partileri, komisyonda gecelerini gündüzlerine katarak yoğun mesai harcadılar. Bu tempoyu genel kurulda da sürdürmeyi planlayan düzen partileri bu kapsamda tasarıyı 9 bölüme ayırarak temel yasa olarak görüşecekler. AKP, tasarının her gün bir bölümünün genel kuruldan geçirilmesini istiyor. Bunun için milletvekilleri Cuma günleri de çalışacak. Tasarının 24 Ocak kararlarının yıldönümünde meclise gelmesi de oldukça manidar. 27 Ocak günü genel kurula gelen tasarının 28 maddeden oluşan birinci bölümünün ilk 12 maddesi görüşülerek kabul edildi. AKP nin görüşmeler sırasında tasarıya yeni maddeler eklemesi de bekleniyor. 9 Şubat a kadar tüm maddelerinin genel kuruldan geçirilerek tasarının yasalaşması hedefleniyor. 24 Ocak Kararları ya da Torba Yasa Çalışma yaşamının baştan aşağı yeniden düzenlenmesini amaçlayan yasa tasarısı, geniş yığınların tüm kazanılmış haklarını adım adım gasp edecek bir içeriğe sahip. Tasarı daha bütünlüklü ve kapsamlı bir çerçevesi olan Ulusal İstihdam Stratejisi ne giriş olarak da değerlendirilebilir. Türkiye yi orta ve ileri teknolojik ürünlerde Avrasya nın üretim üssüne dönüştürmek amacıyla hazırlanan Sanayi Strateji Belgesi ile birlikte örülen bu süreç, ülkemizi adeta bir sömürü cenneti haline getirecek. Sanayi Stratejisi ne paralel olarak tartışılan vergi, eğitim, yargı reformları kamu yönetimi reformu saldırının genişliği konusunda yeterince fikir veriyor. Tasarının 12 Eylül Askeri Faşist Cuntasının hemen akabinde gündeme getirilen 24 Ocak Kararları ile aynı tarihte meclise gelmesi de yapılmak istenen hakkında bir mesaj anlamı taşıyor olmalı. Toplumsal yaşamın yeniden yapılandırılması, sermayenin önündeki her türlü engelin kaldırılması, kamu kuruluşlarının sermayeye peşkeş çekilmesi gibi bütünlüklü bir içeriğe sahip olan 24 Ocak Kararları ile sermayeye yeni bir yol haritası çizilmişti. Bugün Torba Yasa ile yapılmak istenen de tıpkı 30 yıl öncesinde olduğu gibi; üstünde sermaye için dizginsiz sömürü ve büyük kâr olan bir rotanın dizayn edilmesidir. Düzen partileri ve gerçek muhalefet Aralarında çok büyük fark varmış gibi görünen düzen partilerinin gerçek yüzleri, söz konusu işçi ve emekçiler olduğunda net olarak görünmektedir. Birbirleri ile adeta kanlı bıçaklı olan AKP ve CHP nedense hem alt komisyonda hem de genel kurulda büyük bir uyum içinde hareket ediyor. Emekçi yığınların geleceği demek olan bu tasarının altına aynı imza atıldıktan sonra AKP ve CHP arasındaki fark bizim için ne ifade ediyor? Egemenler ve efendileri emperyalistler için büyük ve hayati bir öneme sahip olan bu düzenleme mevzubahis olduğunda ortay çıkan istikrarlı tablo sizin de dikkatinizi çekmedi mi? Düzen partileri varlık gerekçelerine uygun bir pratik süreci büyük bir gayretle yaşama geçirirken işçi sınıfın öz örgütleri de üzerine düşeni yapmalı. Birçok sendikanın doğrudan tasfiyesini içeren bu düzenleme ile sendikalaşmanın önüne adeta Çin Seddi çekilecek. Emekçiler esnek ve kuralsız bir dünyada soluk alıp verecek. Bu durum onların örgütlenmesini, bir araya getirilmesini de zorlaştıracak. Ne yazık ki bu gerçekliğe rağmen sendikalardan, emek ve meslek örgütlerinden çıkan ses ihtiyacı karşılamıyor. Ne ki bu konuda özellikle son günlerde gösterilen tepkiler cılız da olsa belli bir hareketlilik de yaratıyor. Türk-İş in sınıftan gelen tepkilerin zorlaması ile de olsa örgütlediği eylemler önemli bir yerde duruyor. Böylesine kapsamlı bir saldırıya karşı bu tepkiyi büyütmek, geliştirmek ve özellikle de üretim alanlarına yaymak büyük önem taşıyor. Bu çerçevede KESK, DİSK, TMMOB ve TTB tarafından örgütlenecek eylemlerin, direnişlerin içinde yer almak ve büyütmek çok önemli. Torba Yasaya karşı birleşelim örgütlenelim! Ankara: Ankara DDSB olarak yaklaşık 1.5 aydır çalışmalarına başladığımız torba yasaya karşı bir dizi eylem ve etkinlikler gerçekleştirildi. Torba yasanın gündeme gelmesi ile birlikte DDSB nin de örgütleyicisi olduğu bir dizi toplantı alındı. Yaptığımız çağrıya ise sendikalardan sadece Petrol-İş Ankara Şubesi yanıt verdi ve o da imzacı olarak kalmakla yetindi. Sonuç olarak 13 kurum biraraya geldi ve harekete geçti. İlk olarak Torba Yasayı daha iyi anlamak ve bilgilenmek için 23 Ocak Pazar günü Petrol-İş Sendikasında panel/forum düzenlendi. Panelist olarak ÇHD den Saliha Şahin ve Tüm Bel-Sen eğitim uzmanı katıldı. Yapılan sunumların ardından 13 kurumun ortak görüşünü anlatan bir açıklama okunarak forum kısmı başlatıldı. Forum kısmında PTT taşeron işçisi olarak çalışırken işten çıkarılan Cem Koray Türedi ilk sözü aldı ve torba yasa geçtiğinde keyfi işten atmaların daha da artacağını söyledi. Herkesi desteğe çağırdı. Devamında KESK li bir DDSB li arkadaşımız söz alarak PTT işçilerinin direnişi büyütmek için ve genel saldırılara karşı sınıf sendikacılığının bu süreçte sendikalara hâkim kılınması, yasal zeminde mücadeleye bağlı kalınmayıp fiili-meşru mücadele hattının örülmesi gerektiğini ifade etti. Diğer bir eylem ise Torba Yasanın meclise gelmesine üç gün kala Sakarya Caddesi nde Türk-İş şubeleri ile bir basın açıklaması yapılmış, bir gün kala ise KESK tüm kurumlara çağrı yapmış ve devrimci ve demokrat kurumlar bu çağrıyı 12 saat önce öğrenmiştir. KESK in ve diğer sendikaların görev savma bilinciyle göstermelik yaptıkları bu eylemler yasanın geçmemesine yönelik değil protesto etme mantığıyla yapılmıştır. Bu kapsamda KESK in aldığı eylem kararı doğrultusunda Emekli Sandığı önünde toplanan KESK lilerle DDSB nin de içinde yer aldığı bileşen, döviz ve flamaları ile TBMM ye doğru yürüyüşe başladı. Daha 20 metre yürümeden polis barikatı ile karşılandı. Yürümekte ısrar edilmesi üzerine polis biber gazı ile saldırdı. Katılımcılar sloganlarla tekrar barikata yüklendiler. Bu sırada polis sık sık eyleminiz amacını aşmıştır, içinizdeki saldırgan grubu çıkarın diye anons yaptı. Yoğun yağmura rağmen bekleyen kitle bir saatten fazla sloganlarını kesmeden bekledi. Polisle KESK yöneticileri arasında yoğun tartışmalar yaşandı. Ardından basın açıklaması polis barikatı önünde yapıldı. KESK Genel Başkanı Döndü Çınar tartışmalarda Emniyet Müdür Yardımcısı Kenan Kabak hakkında sendikal hakları engellediği ve kendisini tartışmalar sırasında canım diyerek taciz ettiği için suç duyurusunda bulunacağını söyledi. Bu arada görüntü almaktan çok kitleyi taciz eden bir kameraman kitlenin içinden geçerken insanlara sert davranmış, ittirmiştir. Bu kişiye bir DDSB faaliyetçisi kimlik sormuş, soruya sonra görüşürüz şeklinde tehditkar bir yanıt almıştır. Kameraman olaya müdahale eden KESK li bir kadına da küfür etmiş, bunun üzerine kitleden gereken cevabı alarak kaçıp polise sığınmıştır. İSTANBUL 26 Ocak günü İstiklal Caddesi nde biraraya gelen Türk-İş şubeleri yaptıkları eylemle hükümeti ve yasasını protesto etti. KESK, Hava-İş vd. sendikaların da destek verdiği eyleme İGDAŞ ve Karayolları işçileri de katıldı. İstiklal Caddesi nde yapılan yürüyüş Taksim Tramvay Durağındaki basın açıklaması ile sona erdi. DERSİM KESK Şubeler Platformu tarafından 26 Ocak Salı günü saat de Sanat Sokağı nda yapılan eylemle Torba Yasa protesto edildi. Kitle adına açıklama BES Dersim Şube Başkanı Ümit Yıldız tarafından yapıldı. Açıklamada Attığı her adımda halkı daha da yoksullaştıran hükümetin son anayasa değişikliği referandumda olduğu gibi ikiyüzlülüğü ve emekçi düşmanı olduğu bu tasarıyla bir kez daha ortaya çıkmıştır denildi. (Dersim Partizan) ADANA Torba yasa sendikalar tarafından düzenlenen eylemle protesto edildi. 4 Ocak günü AKP İl Başkanlığı önünde biraraya gelen emekçiler adına basın açıklamasını okuyan SES Şube Başkanı Mehmet Antmen, hükümetin emekçiler üzerinde baskı ve otoriter politikalar uygulamaları hayata geçirdiğine vurgu yaptı. İZMİT DİSK in Torba yasasına karşı genel direniş adı altında İzmit te gerçekleştirdiği ve yaklaşık 2 bin kişi katıldığı yürüyüş, Sabri Yalım Parkı nda sonlandırıldı. İşçiler adına açıklama yapan DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, yasayı işçilere yönelik bir saldırı olarak değerlendirdi. Hükümetin attığı her adımla işçilerden haklarını çaldığını söyleyen Çelebi, AKP ne zaman işsizlikle mücadeleden bahsetse altından yeni bir hak gaspı gündeme geliyor dedi. YÜKSEKOVA DİSK ve KESK Yüksekova Temsilcilikleri, Torba Yasa Tasarısı na ilişkin Oslo Oteli önünde bir eylem gerçekleştirdi. 27 Ocak günü yapılan eylemde basın açıklamasını okuyan KESK Yüksekova Dönem Sözcüsü Nurettin Demir, yasanın bir an önce geri çekilmesini istedi.

17 Özgür gelecek/ Şubat 2011 Sentez 17 Düşlerimizi gerçekleştirmek için toprağa düşenler anıldı Çığırından çıkmış bir dünyada umuda sevdalanmak ne yüce bir duygudur. Özgürlüğe, eşitliğe ve kardeşliğe sevdalanmak; iyiye ve güzel olan her şeye sevdalanmak Ve bu sevdanın bedeli kimi zaman işkenceler; kimi zaman zindanlar; kimi zaman ölüm olsa da bu sevdadan asla vazgeçmemek Açlığın, sefaletin, işsizliğin, imha ve inkarın, haksız savaşların kol gezdiği bir dünyada isyan etmek, hakkını aramak elbette en ağır bedelleri de göze almayı gerektirir. Hak aradıkları, özgürlük istedikleri ve hatta düşünü kurdukları için yüzyıllardır halkın devrimci öncüleri düştüler toprağa Bizlere de onları anmak, bıraktıkları kavga bayraklarını daha da ileriye taşımak düşer. Onlar ki engin denizdedirler şimdi, Coşkun bir sel akışında, kavga sularında Kanla yaratılan, kanla ekilen ve kanla büyütülen tohumlarda Karadeniz den Munzurlara savrulan isyan küllerinde Yiğit gerillanın haykıran namlusundadır onlar Bizler, Partizanların aileleri olarak Proletarya Partisi tarafından ilan edilen Parti ve Devrim Şehitlerini Anma Haftası çerçevesinde onları anmak, mücadele deneyimlerinden öğrenmek için her yıl olduğu gibi bu yıl da çeşitli etkinlikler örgütledik/örgütlüyoruz. Başta da her yıl olduğu gibi bu yıl da gücümüz yettiğince şehit düşenlerimizin ailelerine giderek, acılarımızı ve öfkemizi paylaşıyoruz. Her gittiğimiz ailede düşenlerimizin hatıralarıyla acılarımız yeniden tazelense de öfkemiz daha da bileniyor. 39 yıllık tarihimizde yüzlerce yoldaşımızı ölümsüzlüğe uğurladık. Her biri bizler açısından aynı değerde ve önemdedir. Ailelerine gidemediğimiz ya da ulaşamadığımız yoldaşlarımız oldu elbette. Ancak uzun vadede de olsa yoldaşlarımızın ailelerine ulaşmak, onları ailelerinden de dinlemek, onlardan öğrenmek ve ailelerini evlatlarının davasını sahiplenmelerini sağlamak hedefimiz devam etmektedir. Biz büyük ve güçlü bir aileyiz ve biliyoruz ki gücümüzü umudumuzun büyüklüğünden alıyoruz. 12 Eylül den bu yana zindanlarda yaşanan vahşet ve direnişin içiçe yaşandığı, yargısız infazların, kayıpların terörist damgası vurularak meşrulaştırılmaya çalışıldığı bir coğrafyada gerek zindan kapılarında gerekse mezar başlarında ya da sokaklarda, öncelikle gerçeği anlamaya çalıştık. Hangi zihniyetin terörist olduğunu anladığımızda da Arjantinli anaların Önce çocuklarımızı savunuyorduk şimdi onların düşüncelerini sözünü kendimize şiar alarak yakınlarımızın arkasında değil omuzbaşlarında yerimizi aldık. Çünkü yaşadığımız acılar çoğaldıkça ve yaşadıklarımızın nedenlerini kavradıkça bütün bu sorunlarla tek başımıza mücadele edemeyeceğimizi de gördük. Bir ocak ayında yine onları anarken şehit ailelerinin bayrağı yükseklerde dalgalandırarak en önde yürümeleri de doğru yolda ilerlediğimizin göstergelerinden biridir. Onları anmak, yaşamın her alanında örgütlenmektir Bilincimizin kızıl kor damlaları And olsun ki Yüreğimizde püskürttüğünüz volkanla Devrim nehrinin akışını birleştireceğiz Uğruna can verdiğiniz insanlığa Altınçağ ı granitleştirerek Armağan edeceğiz 30 Ocak Pazar günü Sarıgazi de şehit ve tutsak ailelerinin de içinde yer aldığı Partizanlar, Parti ve devrim şehitlerini andı. Merkezde bulunan Bölge Hastanesi önünde toplanan kitle, üzerinde İbrahim Kaypakkaya, Süleyman Cihan, Kazım Çelik ve Mehmet Demirdağ ın resimlerinin yer aldığı Düşleri gerçeğe dönüştürmek için düşenleri anıyoruz yazılı Partizan imzalı pankartın arkasında yürüyüşe geçti. En önde şehit yoldaşlarımızdan Mehmet ve Ali Demirdağ, Polat İyit, Nergiz Gülmez, Hatice Dilek, Erol Özel, Ali Rıza ve Sırma Boyoğlu, Dursun Erkul, Mehmet Düzen, Hasan Gülünay yoldaşların aileleri ellerinde bayraklarıyla yerlerini aldılar. Yol boyunca Gerillalar ölmez yaşasın halk savaşı, Devrim şehitleri ölümsüzdür, İbrahim den Mehmet e selam olsun Partiye, Halk savaşçıları ölümsüzdür, Ovacık şehitleri ölümsüzdür sloganları atılarak ajitasyon konuşmaları yapıldı. Mezar başında tüm devrim ve komünizm şehitleri için yapılan saygı duruşunun ardından Partizan adına bir açıklama yapıldı. Açıklamada Ocak ayının tarihsel önemi vurgulanarak şehitleri anmanın ne anlama geldiğine dikkat çekildi. Onları anmanın bulunduğumuz her alanda mücadeleyi daha büyütmekten geçtiğinin altı bir kez daha çizilerek onlardan boşalan mevzilerin doldurulması görevinin bizlerin omuzlarında olduğu söylendi. Onlar ölmediler şiirinin okunmasının ardından TKP/ML militanları Parti ve ordu bayrağı açarak Merkez Komite Siyasi Büro imzalı Ocak ayı bildirisini okudular. Bildiride Yıldızlara tutunarak yürüyenlerin kahredici öfkesi halkları sömüren emperyalistleri ve her türlü alçaklığı yerle bir edecek. Ve biz asla unutmayacağız bayraklaşan şehitlerimizi. Halkların kurtuluşu uğruna güneşe uğurlanan komünist ve devrimci önderleri, ezilenlerin fedakâr evlatlarını, devrimin gözü pek militanlarını saygıyla anıyoruz. Onlara devrim sözümüz var. Şehit yoldaşlarımız zafere inancın en büyük teminatıdır. Hiçbirinin kanı yerde, özlemi geride kalmayacak. Onlar ki ebediyete kadar yaşayacak mücadelenin teminatı olan şehitlerimiz özgürlük savaşının parıldayan yıldızlarıdır denildi. Bildiri sonrası sık sık Türkçe ve Kürtçe Yaşasın Partimiz TKP/ML, Halk Ordu TİKKO katillerin peşinde, Şan olsun 3. Kongremize sloganları atıldı. Daha sonra müzik dinletisine geçildi. Kitle hep bir ağızdan Yoldaş seni anacağız, İşçi köylü ordusunun erleri, İbo Haydar Zülfikar ve Ordu Marşı nı söyledi. Daha sonra bir yoldaşımız Ali Uçar ın kendisine öğrettiği eski bir marşı onu bir kez daha anarak bizlerle paylaştı. Hep birlikte atılan sloganlar ve Partizan andının ardından anma sona erdi. Şehit yoldaşlarımızın ailelerinin bizzat slogan attırması, yine Hatice Dilek yoldaşımızın babası İbiş Amca nın ayakta zor durmasına rağmen yaklaşık bir saat süren anma boyunca dimdik ayakta durması ve ben buralara kadar gelip bu mezarların başında slogan atıp marş söyledim ya ölsem de gam yemem artık demesi, kızının davasını hala sımsıcak yüreğinde hissetmesi hepimizi duygulandırdı. (Partizan Şehit Ve Tutsak Aileleri)

18 18 Halkın gündemi 4-17 Şubat 2011 Özgür gelecek/02 Pınar Sağ ve Mehmet Özcan a hapis cezası İstanbul: Halk müziği sanatçısı Pınar Sağ hakkında açılan davanın son duruşması görüldü. Dersim de bir etkinlikte önder İbrahim Kaypakkaya yı övdüğü gerekçesiyle hakkında, Terörle Mücadele Kanunu nun 7. Maddesi uyarınca örgüt propagandası yapmaktan dava açılan Pınar Sağ ve Mehmet Özcan ın 26 Ocak günü Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi nde görülen duruşmasında mahkeme heyeti Sağ ve Özcan hakkında 10 ar ay hapis cezası verdi. Avukatlar bu kararı temyize götürmeye hazırlanıyor. Diğer yandan 29 Ocak günü İstanbul Barosunda gerçekleştirilen basın toplantısıyla verilen cezalar protesto edildi. Pınar Sağ ve Mehmet Özcan, Kaypakkaya yı anmanın suç olmadığını söylediler. Açıklamanın ardından aralarında Partizan, ESP, DHF, Kaldıraç vd. kurumların da desteğiyle bir yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüş sonrası açıklamayı Temel Demirer yaptı. Akaryakıt zammı tüm halkımızı etkileyecek Dersim: Akaryakıta yapılan zam Dersim de Şoförler ve Otomobilciler Odası tarafından protesto edildi. Ticari araç sahipleri şehir merkezinde biraraya gelerek oluşturdukları konvoyla Hükümet Konağı önüne geldi. Burada yolu trafiğe kapatarak basın açıklaması gerçekleştirildi. Kadir Ulaş tarafından yapılan açıklamada Akaryakıt fiyatlarındaki artış inanılmaz boyutlara vardı. AKP hükümeti öncesi litresi 1.56 TL ye alınan 95 oktan benzin, bugün % 200 zam yapılarak 4 TL yi geçmiş durumda. Bu eğitim, sağlık, beslenme, barınma, ısınma ve ulaşım gibi hayatın en temel gereksinimlerine ve her zerresine işlenmiş korkunç bir zam furyası demektir denildi. Açıklama alkışlarla sona erdi. Partizan, Arızlı depremzedelerini ziyaret etti Partizan olarak, Arızlı depremzedelerini çadırlarında ziyaret ettik ve sohbet ettik: - Ülkü Karahan: Bundan sonra düzen partilerine oy vermeyeceğiz diye pankart asacağız. Kimse seçim sürecinde gelip bizden oy istemesin. - Huriye Özdemir: Durmak yok, direnmeye devam edeceğiz. Mücadelemizi sonuna kadar götüreceğiz. Onurumuz ve şerefimiz için mücadeleyi asla bırakmayacağız. - Şemsettin Azak: Siyasilerden bir beklentimiz yok. Siyasi partilerin seçim sürecinde gelip bizleri kandırmasına izin vermeyeceğiz. (ÖG okurları) Ne vardı şaşıracak? Parayı veren ıslığını da çaldı? Ne oldu pek haşmetli başbakan ve sayın vezirleri ve de bilumum soytarıları? Övgü dolu sloganlar, çok yaşa nidaları duymayı bekliyordunuz değil mi TT Arena Stadyumunun açılışında? Sen onca yıl bunu planla, o kadar emek ver, bütün imkânları seferber et, sonra ıslıklı protestolara maruz kal! Bunu hiç beklemiyordun herhalde ki apar topar kaçıverdin stadyumdan! Sana da hükümetine de devletine de olan öfkenin büyümesi ve sizi her yerde bulması çok mu zorunuza gitti? Çok mu şaşırdınız? Öyleyse daha çok şaşıracaksınız! Aslında biz de bir miktar şaşırmadık değil elbet! Hani Çarşı grubuna alışılmıştı da Galatasaray tribünlerinden böyle bir protesto pek de beklenmiyordu. Taraftarların böylesine bir ıslık senfonisi dinleteceklerine pek ihtimal verilmiyordu. Ne de olsa futbol denilince artık akla gelen ne yazık ki holiganlık, milliyetçilik, ırkçılık, kavga ve küfür oluyor. Yoksullukla boğuşan, sosyal yaşam diye bir şeyi aklına dahi getiremeyen halkın bir futbol takımıyla kendini özdeşleştirmesi, onunla sevinip onunla ağlaması, tüm öfkesini tribün koltuklarında bırakıp çıkması egemenlerin her daim işine gelmesinden öte egemenler tarafından bizzat ortaya çıkartılır, medyasıyla daha bir fanatikleştirilir, kulüplerle de sermayenin önemli pazarı haline getirilir ve de üç F nin en önemli ayaklarından biri olarak sömürünün dayanağı yapılır. Büyük kulüplerin yıllık gelirinin kaç asgari ücretlinin bir yıllık geliri olduğunu hiç düşündünüz mü? Üstelik bu kulüplerin en büyük gelir kaynağını da bu kesimler oluştururken! Durum hemen hemen istisnasız buyken, taraftardan beklenen bir davranış olmayacaktı tabi ki TT Arena nın açılışında başbakan ve TOKİ başkanının ıslıklanması! Hemen ardından yapılan açıklamalara bakılırsa tüm hükümet ve yalakalarının bundan duydukları öfke ve teessüf son derece kulak tırmalayıcı. Ne diyorlar bakalım. Camian sana ihanet etti. Tribünlere hâkim olamıyor musun? (Devlet Bakanı TC uşaklıkta sınır tanımıyor Amed: ABD nin gizli belgelerini bir bir yayımlayacağını duyuran Wikileaks, yeni belgelerle gündemdeki yerini koruyor. Wikileaks in açıkladığı son belgeler ABD nin ve uşaklarının dünya halklarına yönelik gerçekleştirdiği terörü belgeler bir nitelik taşıyor. CIA in işkence uçaklarının Türkiye den geçtiğini açıklayan belgelerde TC nin ve ABD emperyalizminin çirkin yüzü bir kere daha itiraf edilmiş oluyor. Wikileaks tarafından açıklanan ve Alman Die Welt gazetesinde yayımlanan ve ABD nin eski Türkiye Büyükelçisi Ross Wilson ın bugün ABD Hava Kuvvetleri Komutanı olan Norton A. Schwartz a 8 Haziran 2006 da gönderdiği raporda, Türkiye nin söz konusu uçuşlara izin verdiği detaylarıyla anlatılıyor. Konuya dair ilk iddialar ortaya çıktığında (2006) AB, üyelerinin de bu operasyonlarda kullanıldığını belgeleyen iki Egemen Bağış, GS Başkanı Adnan Polat a) Tabii bütün Galatasaraylılara mal etmek istemeyiz ama bu anlayışın mutlaka statlardan uzaklaştırılması lazım. (Faruk Özak) Böyle bir Başbakan a sahipken maalesef onu son derece üzdük. Bunu kabullenmek kesinlikle mümkün değil. (Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener) Başbakanı TT Arena da yuhalayanların babaları belli değildir buna eminim. Şerefsizler yuhalayan kahpe GS taraftarı. (Gençlik ve Spor Genel Müdür Yardımcısı Salim Terzi) Tepki koyanlar orada maç da izlemesinler bakalım... Sefillik ve acizlik bu olsa gerek! 100 lerce trilyon harcandı o stadyum için, rüya bir proje gerçekleşti Başbakan sayesinde. İdraktan mahrum sefillere yazıklar olsun! (AKP Grup Başkanvekili Suat Kılıç) Bu sözlerin hiçbiri birbirine küfreden, bıçaklayan, çirkin tezahüratlarda bulunan taraftarlara söylenmedi. Bu sözlerin hiçbiri etrafa zarar veren, kör şiddetle etrafına saldıran holiganlara yönelik değil. Bu sözler, başbakanlarını ve onun TOKİ başkanını protesto eden taraftarlara söylendi. Başbakan ise apar topar stadyumu terk ettikten sonra yaptı açıklamasını: Kimse övünmesin.. Galatasaray ın bu stadyumda tek Allah kuruşu yoktur... dedi, peşine de artık 8 senedir alışkın olduğumuz tehditlerinden birini daha savurdu: Daha anlaşmayı yapmadık! Bir nankörlük tartışması var ortada AKP li başbakan ve diğerleri açısından. Herkes Erdoğan a minnet duyguları duymalı. Sanki kendi ceplerinden harcamışlar, oğullarının gemiciklerinden birini feda etmişler de çalınan ıslıklara nankörlük diye feveran ediyorlar. Halkımızın nefret ettiği özelliklerdendir nankörlük. Yediğin kaba tükürmemek erdem değil, herkesten beklenendir. İyi de burada yediğin kap kimin, nankör kim? Halkın (orada ıslık korosunu oluşturan her bir birey de dâhil) vergileri, paraları ile yapılmış olan dev stadyum kimin? Peki, onların parasını ben verdim, ıslığımı da çalarım demeye hakları yok mu? Halkımız nankörlükten nefret eder de yalanı çok mu sever? Galatasaray a karşılıksız verilmiş bir hediye midir bu TT Arena? Peki, Galatasaray, Mecidiyeköy gibi İstanbul un en önemli semtlerinden birindeki arazilerinden ve Ali Sami Yen Stadı üzerindeki haklarından vazgeçerek anlaşma yapmamışlar mıdır? Başbakan ve TOKİ sinin başkanı neden bunları söylemiyor da, yalana sığınıyor? Yalanı ortaya çıkıncaya kadar kendine inanan inanmıştır, kimi etkilesem kârdır diye bakıyor. Başbakanının stadyumdan kaçmasının ardından bu kez TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar alıyor sazı eline: Galatasaray Yönetimi, Ali Sami Yen ile ilgili kiracılık yükümlülüklerini yerine getiremezken bize geldi. Hem Ali Sami Yen de hem de burada yükümlülüklerini yerine getiremedi. Özhan Canaydın ın karşımıza gelip naif ve sessiz sedasız duruşu dün gibi aklımda. Biri İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı diğeri de büyükşehir ve Eminönü belediyelerinde meclis üyesiyken yolları kesişmiş olan bu iki Erdoğan, 8 yıldır da biri başbakan diğeri TOKİ başkanı olarak koltuklarına yapışmış olarak TT Arena da işte bu şekilde esip gürlediler. Sanki bu aşağılamalar kendilerine yönelik değilmiş gibi ıslık çalanları tespit ettirip isimlerini Emniyete veren Galatasaray yönetimi ise tükürülen suratlarını Ya rabbi şükür edasıyla silmekle meşguller. Taraftarlar mı? Taraftarlardan her zaman küfür duyacak değiliz ya, zaman zaman da olsa böyle güzel sesler duymak hoş oluyor. Onlar da tribünleri izlemeye devam edin diyor... ayrı rapor düzenlemişti. Bu rapora göre Türkiye dahil 14 devlet bu operasyonlarda CIA tarafından geçiş amaçlı ve yakıt ikmali için kullanıldı. Bu iddialara Türkiye tarafından yapılan ilk açıklama, yalanlama şeklinde olmuştu. Ancak Wikileaks tarafından yayınlanan belgeler TC nin ve AKP hükümetinin müslümanlığını ve Erdoğan ın gözyaşlarının timsah gözyaşı olduğunu gözler önüne serdi. CIA tarafından çeşitli ülkelerden gayrı resmi bir şekilde alınan binlerce kişi, Guantanamo başta olmak üzere çeşitli ülkelerdeki işkence tezgâhlarına götürüldü. Bu yapılırken de emperyalizme göbekten bağlı ülkeler başta olmak üzere birçok devlet, aracı olarak kullanıldı. Türkiye de İncirlik Üssü nün kullanıldığı belgelerle kanıtlandı. Daha öncesinde konuya ilişkin söylenen yalanlara ek olarak ne gibi yalanların bizleri beklediği ise merak konusu(!)

19 Özgür gelecek/ Şubat 2011 Halkın gündemi 19 Ermeni gazeteci yazar Hrant Dink in katledilişinin 4. yılına girerken davaya ilişkin devletin aymaz tutumu istikrarını koruyor. Şimdiye kadar 4 yıl boyunca 15 duruşması yapılan davanın 16. duruşması 7 Şubat 2011 de görülecek. Geçen dört yıl boyunca davaya ilişkin deliller ortadan kaldırılmaya çalışıldı, kamera kayıtları silindi, resmi kurumlara yazılan yazılara ya hiç karşılık verilmedi ya da yıllar sonra karşılık verildi. Devletin derin unsurlarına bulaşmaktan özenle kaçınıldı ve eni sonu devlet denilen çete her fırsatta aklanmaya çalışıldı. Davanın ilerlemesi ve devletin davaya karşı lakayt, aymaz yaklaşımı aslında 4 yıl boyunca halka verilen bir mesajdı. Hem de Ogün Samast denilen tetikçi Hrant ı öldürdükten sonra, yakalandığında polislerin Türk bayrağının önünde birlikte fotoğraf çektirdiklerinde verdikleri mesajla aynı idi. Devrimciler, komünistler, yurtseverler başta olmak üzere halkın tamamına yönelik bir gözdağı idi. Tehditlere eklenen bir yenisi idi. Devlet bu cinayetle ileri demokrasisini tasdiklemişti. Bugün de gözümüzün içine baka baka aydınlara, demokratlara yönelik Hesap sormak için katliamların devam edeceği haykırılmaktadır. Bu mesaj ayağını denk al tehdididir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine giden davada Türkiye ye mahkûmiyet verildi. Böylece Türkiye bir kez daha AİHM de mahkum olmuş ve tazminat ödemek zorunda bırakılmıştır. Peki, adalet bu mudur? Piyonların yargılanması ve göstermelik cezalar almaları mıdır? Dink ailesinin avukatlarından Fethiye Çetin ve birçok aydın, cinayette kamu kuruluşlarının korunduğunu ifade etmekteler. Hrant ın katledilmesinden sonraki gelişmeler, ona yapılan tehditler, tetikçilerin bile korunması bu katliamın arkasında kimler olduğunu bizlere en açık haliyle göstermektedir. Hrant ın katledilmesinin üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen bir arpa boyu yol alınamaması cinayetin arkasında kimler olduğunu çok açık gösteriyor. Öldürülüşünün 4. yılında AGOS Gazetesi önüne toplanan on binlerce kişi Hrant ın katilini sloganlarıyla haykırmaktaydı: Katil devlet hesap verecek sloganı, bu 4 yılı ve öncesini en iyi şekilde açıklar nitelikte. Hrant ın katili devlettir ve bizler adaleti devletten beklemiyoruz. Hrant ın ve binlerce, on binlerce faili devlet olan cinayetin hesabının sorulmasıyla adalet beklentimiz gerçekleşecektir. Adalet beklentimiz yeni katliamları, zulümleri gerçekleştirebilecek olan devletin ortadan kalkmasıyla karşılanabilir. Yoksa Cumhurbaşkanı Gül ün açıklamaları bu halkı tatmin etmez ve bu halk Cumhurbaşkanınca yapılan açıklamalara kanmaz. 7 Şubat ta Beşiktaş ta İstanbul Adliyesi nde gerçekleşecek olan Hrant Dink davasının 16. duruşmasında Hrant ın katilinin devlet olduğunu ve katillerden bir gün mutlaka hesap soracağımızı haykırmaya devam edelim. (Amed den bir ÖG ukuru) Faşizme inat meydanlarda binlerce Hrant vardı Binlerce kişinin meydanlarda haykırdığı bir gün oldu 19 Ocak Ermeni halkına karşı yürütülen jenosidin son kurbanı olarak belleklere kazındı Hrant Dink. O, her şeyin bir bedelinin olduğunun farkındaydı ve bu bedeli cesaretinden ödün vermeyerek karşıladı. İstanbul * Katledilişinin 4. yılında Hrant, Genel Yayın Yönetmeni olduğu Agos Gazetesi önünde binlerce kişi tarafından anıldı. Faşizme inat kardeşimsin Hrant, Katil devlet hesap verecek sloganları sürekli atıldı. Dink in düştüğü yere karanfiller bırakılan eylemde Dört yıldır yüzleri yok, yürekleri yok yazılı dövizler taşındı ve kitle Ergenekon Caddesi yazısını Hrant Dink Caddesi olarak değiştirdi. İlk olarak Hrant Dink in bir konuşmadaki ses kaydı dinletildi. Ardından siyasi cinayetlere kurban gidenlerin isimleri okundu. Burada bir açıklama yapan Bülent Aydın, 4 yıldır adaletin daha da körleştiğine değindi. Anma programı Kürtçe, Türkçe ve Ermenice söylenen türkülerle son buldu. * Agos önünden gruplar halinde Taksim meydanına doğru dağılan kitle akşam saatlerinde tekrar biraraya gelerek bir anma daha yaptı. Nor Zartonk, Partizan, YDG, DHF, Alınteri, Kaldıraç, BDP vd. kurumlar Hrant ın hesabını soracağız yazılı ortak pankart arkasında Galatasaray Lisesi ne kadar bir yürüyüş gerçekleştirdi. Binlerin katıldığı eylemde İstiklal Caddesi sloganlarla inledi. Yürüyüşün ardından açıklamayı Ermenice olarak Mihran Thomasyan; Türkçe olarak şair Ruhan Mavruk yaptı. Açıklamanın ardından eylem Grup Emeğe Ezgi ve Grup Bandista nın ezgileri ile son buldu. Mersin Dink katledilişinin 4. yıldönümünde Mersin Emek ve Demokrasi Platformu nun düzenlediği eylemle anıldı. Saat da Eğitim-Sen önünden Taş Bina ya yürünen anmada kitle öfkeliydi. Kenan Hazar platform adına okuduğu basın metninde Ogün Samast, Erhan Tuncel gibi 18 sanığın yargılanarak bu olayın kapatılamayacağına vurgu yaptı. Anma Sarı Gelin türküsünün söylenmesinin ardından sonlandırıldı. Amed Hrant Dink; Amed, Van, Hakkâri başta olmak üzere birçok Kürt ilinde basın açıklamalarıyla anıldı. * Amed de Diyarbakır İHD Şubesi tarafından gerçekleştirilen basın açıklamasında; Maalesef bu ülkede hala güvercinler vurulmakta, tutuklanmakta, yaşadıkları yerlerden sürülmekte ve linç edilmektedir denildi. * Bir diğer anma ise Van da İHD, KESK, Mazlum-Der, TİHV, TMMOB, Van Barosu, Genel-İş Sendikası ve EDP tarafından gerçekleştirildi. Feqeyi Teyran Parkı nda yapılan basın açıklamasında konuşan İHD Van Şube Başkanı Av. Mehmet Ali Şen, Hrant Dink in mahkemesinin sürece yayılarak unutturulmak istendiğini belirtti. * Hakkari de gerçekleştirilen basın açıklaması İHD şubesinde yapıldı. Açıklamayı okuyan Şube Başkanı İsmail Akbulut, Hrant Dink davasında yaşanan gelişmelere ve hukuki sürece değinerek, Türkiye de hala insanların mezhep ve din ayrımından dolayı öldürüldüğünü ve tutuklandığını belirtti. Malatya Malatya Kız Meslek Lisesi önünde toplanan kitle Hrant Dink in doğduğu mahalle olan Çavuşoğlu Mahallesi ndeki eski kiliseye kadar meşaleli bir yürüyüş yaptı. Hrant ı unutmadık, unutmayacağız pankartıyla yürüyen kitle adına okunan açıklamada Hrant a sıkılan kurşun Türkiye de eşit ve özgürce yaşamak isteyen, tek tip olmayı reddeden ve buna karşı mücadele eden bütün insanlara sıkılmıştır. Ne yazık ki aradan dört yıl geçmesine rağmen gerçek katiller yakalanamadığı gibi CMK 102. maddesi uyarınca Ogün Samast ın da bir sene sonra tahliyesine olanak sağlanmıştır denildi. Eyleme İHD, KESK, PSAKD, Haçovalılar Derneği, ÖDP, ESP, BDP, Halk Cephesi, DHF ve Partizan katıldı. Ankara Aralarında Partizan ın da bulunduğu devrimci ve ilerici kurumlar Yüksel Caddesi nde toplanarak Adalet Bakanlığı na doğru yürüyüşe geçtiler. Ancak kitlenin önü Karanfil Sokak ta polis barikatı ile kesildi. Polis barikatının önünde Ermenice ezgiler söylenerek, sloganlar atılarak uzunca bir süre beklendi. Kitlenin kararlılığını gören polis geri adım atmak zorunda kaldı. Barikatın kalkması ile kitle sloganlar eşliğinde Adalet Bakanlığı na doğru yürüyüşe geçti. Bakanlığa gelindiğinde kapısına Hrant ı temsilen yırtık bir ayakkabı ve siyah çelenk bırakıldı. Saygı duruşunun ardından (Ermenice, Kürtçe ve Türkçe) üç dilde basın metni okundu. Kaybedenler Kaybedecek! 304. Hafta İstanbul: Cumartesi anneleri bu hafta Ahmet Kaya nın kızı Emine Kaya, İsmail Şahin in eşi Kiraz Şahin, Nurettin Yedigül ün kardeşi Muzzaffer Yedigül, Tolga Baykal Ceylan ın annesi Kadriye Ceylan ve BDP İstanbul Miletvekili Sabahat Tuncel kayıp akıbetlerinin açıklamasını talep eden konuşmalar yaptılar. Yapılan açıklamada Mutki de bulunan toplu mezarlarda yapılan çalışmaların diğer bölgelerde de yapılması ve kayıpların faillerinin yargılanmasını istendi Hafta 29 Ocak günü Mustafa Suphi nin katledilişinin 90. yılında adalet istendi. Eylemde ilk sözü alan Fehmi Tosun un eşi Hanım Tosun Başbakan a Kör müsün, sağır mısın? diye seslendi. Eylemde söz alan kayıp yakınlarının seslerine kulak verilmesini istedi.

20 20 Hapishane 4-17 Şubat 2011 Özgür gelecek/02 Sürgün Sevkte Sınır Yok! H. Merkezi: Sincan dan Muğla E Tipi Hapishane ye oradan da Alanya L Tipi Hapishane ye sürgün sevk edilen Fadime Özkan a, Alanya ya sevk edildiği 19 Aralık 2010 dan bugüne henüz bir ay geçmiş olmasına rağmen bir ay ziyaret 8 ay da iletişim cezası verildi. Diğer hapishanelerde sorun olmayan birçok eşyanın, orada yasak olduğu gerekçesiyle kendilerine verilmediğini ve bu yasakların mantık sınırlarını zorladığını belirten Özkan; Kurşun kalem kantinde satılıyor ama kalem açacağı yasak şeklinde örneklendirmiş bunları. Bunların dışında tedavilerin engellenmesi, ayakta ve mutfakta sayım dayatma (sayımın kendi görevleri olduğu ve tutsakların bulunduğu yerde alınacağı yönündeki tutsakların ısrarlı duruşları sonucu bir süre sonra bu sorun çözülmüş), bardak, kaşık, çatal, bıçak başta olmak üzere her şeyin plastik olması vb. sorunlar devam ediyor. İşçi köylü hapishaneler için tehdit unsuru! H. Merkezi: Tekirdağ 2 No lu F Tipi Hapishane den gazetemize yazan Tutsak Partizanlar İşçi köylü gazetesinin 79. sayısının kendilerine neden verilmediğini kamuoyu ile paylaştılar. Eğitim Kurulu nun kararı aynen şöyle: Bahse konu ( ) gazetenin 79. sayısı incelendiğinde ceza infaz kurumları personelini isim vererek hedef gösterdiği tespit edildiğinden, 5275 sayılı kanunun 62. Maddesinin 3. Bendinde belirtilen kamu güvenliğini tehlikeye düşüren veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayın hükümlüye verilmeyeceği belirtildiğinden, anılan gazetenin ilgililere verilmemesine ( ) oy birliği ile karar verilmiştir Tutsaklar bir yılda 6 ay görüşe çıkamadı Ankara: Gazetemize Sincan 1 No lu F Tipi Hapishane den mektup gönderen Tutsak Partizanlar, son bir yılda yaşadıkları hak ihlallerinin özetini yaptılar. Sağlığı gittikçe kötüleşen Yaşar İnce nin son durumuyla ilgili;...her an yeni bir rahatsızlık çıkma potansiyeli var. Son olarak böbrek üstü bezlerindeki büyüme ile ilgili hastaneye gitmeye başladı... diyerek endişelerini dile getiren tutsaklar; 2010 hak ihlalleri bilançosunu; işkence kötü muamele, sağlık ve haberleşme hakkının gaspı, kitap ve yayınların engellenmesi, sohbet hakkının gaspı ve son olarak da verilen disiplin cezaları şeklinde başlıklar altında sıralamışlar. Tutsakların özellikle dışarıyla iletişimlerini keserek tecriti daha da ağırlaştırmanın bir aracı olarak en sık başvurulan ziyaret yasaklarıyla ilgili bir yıllık bilanço yapan tutsaklar şunları belirtmektedirler; Böylece tüm siyasi tutsaklara 1 yıl içinde 6 aylık ziyaret yasağı verilmiş oluyor. Ayrıca tarihinde 17 kişiye anma programı düzenlediklerinden kapı dövme/slogan atma gerekçesiyle 1aylık iletişim cezası verilmiş fakat kaldırılmamış cezaları olduğu için bu ceza da ziyaret cezasına dönüşmüştür. Tekirdağ 1 No lu F Tipi nde yaşananlara bak! İstanbul: Hapishanelerde hasta tutsakların tedavi hakları engellenirken en meşru hakları ve değerleri de ayaklar altına alınmaya çalışılıyor. Bu saldırıların en yoğun olduğu F tipi hapishanelerde siyasi tutsaklara yapılan saldırılar TUYAB, TUAD ve İHD tarafından protesto edildi. 29 Aralık günü Galatasaray Lisesi önünde biraraya gelen kitle Hapishanelerde tecrit, işkence, baskı ve ölümler sürüyor! Susma sahip çık yazılı pankart açarak Taksim Tramvay Durağı na kadar H. Merkezi: Tekirdağ 1 Nolu dan gazetemize ulaşan tutsaklar geçtiğimiz aylarda yaşadıklarını özetlediler. İşte yaşananlardan bir özet: * Hüseyin Uzundağ tarihinde hücresinden zorla alınarak, süngerli hücreye konulmuştur. Ve öğlene kadar orada tutulduktan sonra tekrar eski hücresine geri getirilmiştir. Bu sırada yaşanan bu olaya tepki gösteren hücrelere girilerek havalandırma kapıları kapatılmıştır. * 22 Kasım 2010 günü B-1-42 numaralı hücrede kalan Fikret Akar, Barış Cengiz, Rıza Yıldırım ın havalandırma kapısı kapatılmak istendi. Barış Cengiz ve Rıza Yıldırım havalandırmaya, Fikret Akar ise içeriye kilitlendi. * C-Teklerde kalan Muzaffer Öztürk e slogan atmaktan ve kendi isteği ile içeri girmediğinden soruşturma açılmış, 1 ay ziyaret, 1 ay iletişim men cezaları verilmiş. * C-Teklerde kalan Gökhan Oruç tarihindeki sabah sayımında ikinci müdürlerden Haydar Ali Ak ı, protesto etmek amaçlı İşkencecilerden hesap sorduk soracağız sloganını atması üzerine havalandırma kapısı gün boyu kapalı tutulmuş, hakkında soruşturma açılıp sözlü savunma hakkı gasp edilmiştir. Bu yaşananlar sonucu 1 ay ziyaret, 3 gün hücre cezası verilmiştir. * 1 Aralık 2010 tarihinde sabah sayımında, A-33 nolu hücrede kısmi arama gerekçesiyle talan edilmesi ve arkadaşların darp edilmesini protesto etmek için slogan atılıp kapılara vurulmuştur. Buna karşılık da A-B ve C blokta kimi hücrelerin havalandırma kapıları zorla kapatılmıştır. Bektaş Karaman ın olduğu A- 25 nolu hücrenin havalandırma kapısı da kapatılmak istenmiş. Karaman kendi isteği ile içeriye girmemiş, bunu gerekçe yaparak arkadaşımıza saldırıp, darp etmişlerdir. Müdürün emriyle havalandırmadan alınıp süngerli odaya (hücre) kapatılmıştır. Oraya kadar yol boyunca darp edilmiştir. Daha sonra arama bahanesiyle hücreye girilir ve arkadaşımızın elbiseleri zorla çıkartılıp hayalarına tekme atılır. İşkence seansı sonrası elbiselerini üstüne atarak giderler. Yapılanlar sonrası sağ elde sıyrıklar ve sağ kulakta ağrılar, hayalarda ağrılar, idrar yapmakta zorlanma, aşırı yanma hissi yaşar. Arkadaşımızın bütün ısrarına rağmen revire çıkartılmaz. * tarihinde sabah sayımı sonrası Coşkun Akdeniz, Fatih Ergin Arpaç ve Cihan Karaman ın kaldığı B nolu hücreye baskın yapıp kapılara vuruyorsunuz gerekçesi ile arkadaşlarımızı havalandırmadan içeri zorla içeri alırlar. O esnada Coşkun Akdeniz in eline çekpas sopayla vurarak yaralarlar. Havalandırma kapıları kapatılarak, havalandırma hakları gasp edilir. Yaşanan bu saldırılar sonucu arkadaşlarımıza soruşturma açılmış, slogan atmaları nedeniyle 1 ay mektup (iletişim) cezası verilmiştir. * Nihat Konak, Ayhan Güngör ve Cemil Erdem in kaldığı C-79 nolu hücreye tarihinde sabah sayımında 2. Müdürün talimatıyla çekpas sopası alınmış bu durumu protesto eden arkadaşlarımıza İşkencecilerden hesap sorduk soracağız sloganını atması nedeniyle ayrı ayrı 3 er günlük hücre cezası verilmiştir. F Tiplerinde işkence baskı ve ölümlere karşı mücadeledeyiz! yürüyüş gerçekleştirdi. Partizan, ESP, BDP ve daha birçok kurum da yürüyüşe destek verdi. Yürüyüşün ardından açıklamayı İHD İstanbul Şube Başkanı Abdulkadir Boğa yaptı. Boğa yaptığı açıklamada 1 ve 2 No lu F tiplerinde tutsaklara yönelik yapılan saldırılara değindi. Yetkililerin beş yıldızlı otel olarak sundukları hapishanelerde yaşananları kamuoyuna anlatan Boğa, tüm demokratik kitle örgütlerini zindan gerçekliğini teşhir etmeye çağırdı. Sürgün sevkler direnişimizi parçalayamayacak! H. Merkezi: Gazetemize mektupla ulaşan Tekirdağ 1 No ludaki Tutsak Partizanlar 2010 yılının bulundukları hapishanede aralıksız bir biçimde tutsakların haklarının gaspedildiği, saldırıların artarak, işkencelerin yaşandığı bir yıl olduğuna değinerek Aralıksız bu hak gasplarına, saldırılara yılın son günü arkadaşlarımızın iradeleri dışında, önceden haber verilmeksizin gerçekleştirilen sürgün sevk saldırısı da eklenmiştir. 31 Aralık Cuma günü sabah sayımından dakika sonra başlarında 2. müdürler ve baş gardiyanların bulunduğu ekipler önceden belirlenmiş olan hücrelere baskın şeklinde girerek Turgut Kaya, Ulvi Yalçın, İsmail Yılmaz, M. Ali Bozok, Hüseyin Karaoğlan, Hüseyin Erdemir, Hasan Özcan, Bektaş Karaman ve Murat Aktaş isimli arkadaşlarımıza sevklerinin çıktığını söylemiştir. Arkadaşlarımızın eşyalarını almasına, vedalaşmamıza dahi fırsat verilmeden hücrelerden kaçırılarak zorla sürgün sevk gerçekleştirilmiştir. Sürgün sevk nereden bakılırsa bakılsın mantık dışı bir uygulamadır. Tutsakların herhangi bir eşyaymışçasına görüldüğünün pratikteki yansımalarından biridir. (...) En son arkadaşlarımızın maruz kaldığı saldırı devrimci direnişin, özel olarak ağırlaştırılmış müebbetlik tutsak olan arkadaşlarımızın yaşam koşullarının insani ölçülere kavuşturulması talepleriyle gerçekleştirilen demokratik hak arama eyleminin altını boşatmayı, parçalamayı ve zayıflatmayı amaçlamaktadır. Bu saldırı, sürdürmekte olduğumuz demokratik hak arama biçimindeki eylemlilik sürecimize olduğu kadar koşullar ne olursa olsun zindanların devrimin parıldayan siperleri biçimine sokan örgüt ve örgütlü mücadelemize de bir saldırıdır. Temelinde bu vardır. Fakat bilinmelidir ki, sadece bir kişi kalsak dahi örgüt ve örgütlü mücadelenin içeriği o kişide vücut bulduğu ve pratikleştiği gerçeği kendisini defalarca kanıtlamıştır dediler. Hasta tutsaklar ölümün eşiğinde! İstanbul: Hasta tutsaklara özgürlük talebi ile gerçekleştirilen eylemler sürüyor. 28 Ocak günü Taksim Tramvay Durağı nda biraraya gelen kitle buradan sloganlarla Galatasaray Lisesi önüne kadar yürüdü. Açıklamayı Ragıp Zarakolu okudu. Açıklamada hasta tutsakların serbest bırakılması gerektiği dile getirildi ve Antalya L Tipi Hapishane de kanser hastası olan adli tutsak Gülay Çetin in durumuna dikkat çekildi.

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012 15 Mart 2012 Perşembe günü işlerinden atılan Asilçelik işçileri Bursa nın Orhangazi ilçesi cumhuriyet meydanında basın açıklamasıyla İşimizi İstiyoruz talebini dile getirdikleri ve işlerine geri dönene

Detaylı

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ 19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI 19.09.2014 Bugün 19 Eylül. Bugün bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü TMMOB nin mücadele dolu tarihi açısından

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık Sendikamız Yapı-Yol Sen 12 Nisan 2012 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğü önünde ve eşzamanlı olarak tüm şube binaları önünde, Otoyol ve Köprülerin özelleştirilmesi, görevde yükselme ve unvan değişikliği

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 SÖZCÜ / AKP de bir kişi konuşur, diğerleri asker gibi bekler! Tarih : 06.01.2012 CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu hem AKP deki tek adamlığı hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın üslubunu ve liderliğini

Detaylı

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI Bodrum İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Özcan ın kurum değişikliği ile Ankara Gölbaşı belediye başkan yardıcılığı görevine

Detaylı

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz İstanbul YDK: 1 Mayıs itibariyle başlamış olan Eme(K)adın kampanyamız kapsamında güvencesiz, görünmeyen ve yok sayılan kadın emeği üzerine araştırmalar yapmaya devam ediyoruz. Bu kez bu konuda sendikal

Detaylı

6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı

6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı 6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK) ve Uluslararası Sosyal Güvenlik Teşkilatı(ISSA) işbirliği ile Stratejik İnsan Kaynakları Politikaları ve İyi Yönetişim

Detaylı

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ BASINA VE KAMUOYUNA Erkek egemen kapitalist sistemde kadınların en önemli sorunu 2011 yılında da kadına yönelik şiddet olarak yerini korudu. Toplumsal cinsiyetçi rolleri yeniden üreten kapitalist erkek

Detaylı

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması 8 Aralık öğlen saat 12 de Mecidiyeköy de toplanan DİSK yönetimi ve işçiler asgari değil insanca yaşam, asgari ücret, bin dokuz yüz net taleplerini dile

Detaylı

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et! ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme Mücadele Et! Boyun Eğme Mücadele Et! Patronlar meslek lisesi öğrencilerini sömürülecek işçi olarak görüyorlar!

Detaylı

Teröre karşı mücadele cephesi!

Teröre karşı mücadele cephesi! Teröre karşı mücadele cephesi! Türkiye, teröre karşı mücadele adı altında, birlik ve beraberlik içinde emekçilere yönelik bir terör rejimine sürüklenmek isteniyor. Bu nedenle milli seferberlik dahi ilan

Detaylı

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? Toplu İş Sözleşmesi (TİS), çok genel anlamı ile emekçilerin temsilcisi sendika ile işveren temsilcilerinin, ekonomik, özlük ve çalışma koşullarını birlikte belirlemeleridir.

Detaylı

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız! Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız! Havacılık sektörüne grev yasağı getiren yasa tasarısı mecliste onaylandı. Hava-İş Sendikası, yasa mecliste görüşülmeye başlanmadan

Detaylı

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

Koç Üniversitesi nde neler oluyor? Koç Üniversitesi nde neler oluyor? 27 Mart 2015 tarihinde, Koç Üniversitesi temizlik işçileri, öğrencileri, öğretim görevlileri, asistanları ve büro emekçileri bir araya geldiler ve bir forum gerçekleştirdiler.

Detaylı

OTEL SATIN ALMA MÜDÜRLERİ BULUŞTU

OTEL SATIN ALMA MÜDÜRLERİ BULUŞTU OTEL SATIN ALMA MÜDÜRLERİ BULUŞTU OSMED, BODRUM DA SEKTÖRÜ BULUŞTURDU Merkezi Antalya da bulunan Otel Satın Alma Müdürleri ve Eğitimi Derneği (OSMED), Bodrum da sektör temsilcilerini bir araya getirdi.

Detaylı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı Çalışma hayatında barış egemen olmalı Ocak 19, 2012-3:31:16 olduğunu belirtti. olduğunu belirterek, ''Bu bakış açısı çerçevesinde diyalog merkezli çalışmalarımızı özellikle son 7 aydır yoğun bir şekilde

Detaylı

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00 Türkiye de siyaset yalnızca oy kaygısı ile yapılıyor Siyasete popülizm hakimdir. Bunun adı ucuz politika dır ve toplumun geleceğine maliyet yüklemektedir. Siyaset Demokrasilerde yapılır. Totaliter rejimler

Detaylı

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

Ýstanbul hastanelerinde GREV! Ýstanbul hastanelerinde GREV! Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Doktorlar, hemþireler, eczacýlar, diþ hekimleri, hastabakýcýlar, týp fakültesi öðrencileri ve taþeron

Detaylı

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler Geçtiğimiz ay Suriye de Irak Şam İslam Devleti ve diğer muhalif güçler arasında yaşanan çatışmaya ilişkin, Suriye Devrimci Sol

Detaylı

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi 24. Toplu İş Sözleşmesi sürecinde işverenle sendika arasında anlaşma sağlanamaması üzerine Şişecam işçileri 10 fabrikada 5800 işçiyle greve gitme kararı almıştı.

Detaylı

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız 1 MAYIS Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Bayramı 1 Mayıs nedeniyle yayınladığı mesaj şöyle: İşçilerin birlik ve dayanışma günü olan, 1 Mayıs ın, tüm dünya ve ülkemiz

Detaylı

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. BASIN ÇALIġMALARI

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. BASIN ÇALIġMALARI BASIN ÇALIġMALARI BASIN AÇIKLAMALARIMIZ 5 Mayıs 2010 Özelleştirme Karşıtı Platform İstanbul Bileşenleri nin Taksim BEDAŞ önünde gerçekleştiği basın açıklaması yoğun bir katılımla yapıldı. Şubemiz üye ve

Detaylı

ŞUBAT 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

ŞUBAT 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili ŞUBAT 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Mezitli CHP İlçe Örgütü ve Belediye Başkan

Detaylı

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri, 3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ 9.11.2017 Sayın Bakanım, STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri, 1 İş Dünyamızın Değerli Temsilcileri, Kıymetli Basın Mensupları, Global

Detaylı

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Mezitli CHP İlçe örgütünün düzenlediği Yenimahalle

Detaylı

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu.. 28 Nisan 2014 Basın Toplantısı Metni ; (Konuşmaya esas metin) Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu.. -- Silahlı Kuvvetlerimizde 3-4 yıldan bu yana Hava Kuvvetleri

Detaylı

MUĞLA GAZETECİLER CEMİYETİNDE GÖREV GENÇLERİN

MUĞLA GAZETECİLER CEMİYETİNDE GÖREV GENÇLERİN MUĞLA GAZETECİLER CEMİYETİNDE GÖREV GENÇLERİN Muğla Gazeteciler Cemiyeti 12. Seçimli Genel Kurulu Konakaltı İskender Alper Kültür Merkezinde gerçekleşti. 23 yıldır cemiyet başkanlığını yürüten duayen gazeteci

Detaylı

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY CHP Bodrum İlçe Başkanı Recai Seymen, 29 Kasım Pazar günü yapılacak olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İlçe Kongresinde ilçe başkanlığına tekrar aday olduğunu

Detaylı

MUĞLA DA ÇEVRE TALANINA TEPKİ

MUĞLA DA ÇEVRE TALANINA TEPKİ MUĞLA DA ÇEVRE TALANINA TEPKİ Muğla Çevre Platformu nun (MUÇEP) Milas buluşmasına damgayı; arka arkaya gelen çevre, imar, tarım alanları konularında çıkarılan kararlar ve Okluk Koyu nda yıkılan Cumhurbaşkanlığı

Detaylı

TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Anamur CHP İlçe Örgütünü ziyaret ederek ilçe yöneticilerinden

Detaylı

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER 9TOPLUMSAL ETKİNLİKLER 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER 11111 260 01 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 11111 262 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR

Detaylı

Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin / Mezitli Belediye Başkanı nı ziyaret ederek

Detaylı

Şahsım ve Öz Taşıma İş Sendikası adına sizleri saygıyla selamlıyorum.

Şahsım ve Öz Taşıma İş Sendikası adına sizleri saygıyla selamlıyorum. Mustafa TORUNTAY Genel Başkan 13 Eylül 2015 Ankara /Latanya Otel Öz Taşıma İş Sendikası 2. OLAĞAN GENEL KURUL Sayın TBMM İdare Amiri ve Değerli Eski Genel Başkanım, Sayın Milletvekillerim, Sayın Büyükşehir

Detaylı

HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin CHP İl Kongresine katılarak bir konuşma

Detaylı

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığında Basın Açıklaması Gerçekleştirdik!

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığında Basın Açıklaması Gerçekleştirdik! Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2014 yılı bütçesinin görüşülecek olması nedeniyle görüş ve taleplerimizi paylaşmak üzere KESK'e bağlı YAPI-YOL SEN, BTS ve HABER SEN olarak bugün (12 Aralık

Detaylı

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI KEMAL KILIÇDAROĞLU NUN KONUK KONUŞMACI OLDUĞU TOPLANTI YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI 1 ARALIK 2014 İZMİR Cumhuriyet Halk Partisi nin çok değerli Genel Başkanı ve çalışma arkadaşları,

Detaylı

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Maruf Vakfı Genel Merkezinin Açılışına Katıldı. Maruf Vakfı Genel Merkez açılışı, Vakfımızın Zeytinburnu ndaki merkezinde

Detaylı

SENDİKALAR VE DİĞER DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİLER EYLEM VE ETKİNLİKLER

SENDİKALAR VE DİĞER DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİLER EYLEM VE ETKİNLİKLER SENDİKALAR VE DİĞER DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİLER EYLEM VE ETKİNLİKLER Yaşanası güzel bir dünya için, emeğe, eşitliğe, özgürlüğe, barışa kardeşliğe, paylaşmaya ve dayanışmaya önem veren bir Oda

Detaylı

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! TEMMUZ 2016 İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! Taşeron işçilere kayıtsız şartsız kadro! Kıdem tazminatıma dokunma! Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi ne hayır! TAŞERON İŞÇİLERE KAYITSIZ ŞARTSIZ KADRO! AKP hükümeti

Detaylı

Hasankeyf ve Dicle Vadisi Sempozyumu Sonuç Bildirgesi

Hasankeyf ve Dicle Vadisi Sempozyumu Sonuç Bildirgesi Hasankeyf ve Dicle Vadisi Sempozyumu Sonuç Bildirgesi 07-08 Mayıs 2016, Batman ve Hasankeyf En az 12 bin yıllık sürekliliği olan, doğa, kültür ve insanın bütünleştiği, dünyada eşi benzeri olmayan bir kültürel

Detaylı

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Yeni Seçilen Tarsus CHP İlçe Yönetimini ziyaret ederek

Detaylı

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'de 1990'lı yıllardaki duvar yazıları, İslamcılığın yükseldiği döneme yönelik yakın bir tanıklık niteliğinde. 10.07.2017 / 18:00 Doksanlı

Detaylı

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU Sayfası :1-7. Syf Sayfası :5. Syf Sayfası :7. Syf Sayfası :4. Syf Sayfası :6. Syf Son Dakika KARABAĞLAR BELEDİYE BAŞKANI MUHİTTİN SELVİTOPU: Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu, belediye tarafından

Detaylı

Nöbet Görevi Öğretmenliğin Parçasıdır Fakat... Fakat...!

Nöbet Görevi Öğretmenliğin Parçasıdır Fakat... Fakat...! Nöbet Görevi Öğretmenliğin Parçasıdır Fakat... Fakat...! Eğitim Sen Yayınları Eylül 2015 EĞİTİM SEN (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası) Adına Sahibi: Kamuran Karaca Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Hanım

Detaylı

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 1 Av.Dr. M. SEZGİN TANRIKULU İSTANBUL MİLLETVEKİLİ GİRİŞ 2015 yılı Ağustos ayından itibaren tekrar başlayan çatışmalar Türkiye tarihinde eşi az görülmüş bir yıkıma, sayısız

Detaylı

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Bashar al-assad ın Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ve Bayan Hayrünnisa Gül onuruna verilen Akşam Yemeği nde yapacakları konuşma 15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye

Detaylı

KASIM 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

KASIM 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili KASIM 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Akdeniz Karaduvar Mahallesinde muhtarları

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA! 1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA! İşçilerin burjuvaziye ve egemen sınıfa karşı mücadelesi sürdükçe, bütün talepleri karşılanana dek 1 Mayıs, bu taleplerin her yıl dile getirildiği gün olacaktır.

Detaylı

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB 2010-2012 ISBN 978-605-01-0372-4 Baskı Mattek Basın Yayın Tanıtım Tic. San. Ltd. Şti Adakale Sokak 32/27 Kızılay/ANKARA Tel: (312)

Detaylı

KAYITDIŞI ĐSTĐHDAMLA MÜCADELE

KAYITDIŞI ĐSTĐHDAMLA MÜCADELE Türkiye Đşçi Sendikaları Konfederasyonu KAYITDIŞI ĐSTĐHDAMLA MÜCADELE Ankara Amaç Türkiye de kayıt dışı istihdam önemli bir sorun olarak gündemdedir. Ülkede son verilere göre istihdam edilenlerin yüzde

Detaylı

Siyaset ile medya savaşa hazırlanıyor

Siyaset ile medya savaşa hazırlanıyor Siyaset ile medya savaşa hazırlanıyor Medya neden savaşları veya çatışmaları sever? 01 Eylül 2013 Yrd. Doç. Dr. Metin Ersoy Havadis Gazetesi-Poli Takvim yaprakları sonbaharın gelişini müjdelerken tarih

Detaylı

MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE ZAM

MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE ZAM MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE 10-16 ZAM Milas Belediyesi ile DİSK arasında devam eden toplu iş sözleşmesi sonuçlandı. Buna göre işçilere yüzde 10 ila 16 arasında zam verildi. Milas Belediyesi ile

Detaylı

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak AK PARTİ İSTANBUL İL BAŞKANLIĞI TEŞKİLAT İÇİ HAFTALIK BÜLTENİ YIL: 2013 SAYI : 198 22-29-TEMMUZ 2013 İstanbul, geleneksel iftarımızda buluştu Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak anlamına gelmez Ülkedeki

Detaylı

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ 2013. Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ 2013. Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2 ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ 2013 Başkent Pekin Yönetim Şekli Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2 Nüfus 1,35 milyar GSYH 8,2 trilyon $ Kişi Başına Milli Gelir 9.300 $ Resmi

Detaylı

CESUR ÖNCEL CESUR SİYASET VERDİĞİNİZ SÖZLERİ TUTARSANIZ

CESUR ÖNCEL CESUR SİYASET VERDİĞİNİZ SÖZLERİ TUTARSANIZ CESUR ÖNCEL CESUR SİYASET VERDİĞİNİZ SÖZLERİ TUTARSANIZ OLUR Cesur Öncel, Bodrum CHP İlçe Başkanlığının Çarşı binasında kalabalık bir katılımcı grubun karşısında CHP Bodrum İlçe Başkan adaylığını açıkladı.

Detaylı

KOBİ ler Nefes alacak / Ankara. TOBB, Ziraat Bankası, Denizbank ve Kredi Garanti Fonu (KGF) ortaklığında hayata

KOBİ ler Nefes alacak / Ankara. TOBB, Ziraat Bankası, Denizbank ve Kredi Garanti Fonu (KGF) ortaklığında hayata 02.12.2016 / Ankara TOBB, Ziraat Bankası, Denizbank ve Kredi Garanti Fonu (KGF) ortaklığında hayata 1/6 geçirilecek olan KOBİ lere Nefes Kredisi için imzalar, Başbakanlık Çankaya Köşkü nde düzenlenen lansman

Detaylı

EMEK ARAŞTIRMA RAPORU-2

EMEK ARAŞTIRMA RAPORU-2 EMEK ARAŞTIRMA RAPORU-2 KAMU İSTİHDAM RAPORU (Aralık, 2015) Ø KAMU SEKTÖRÜNDE İSTİHDAM EDİLEN İŞÇİ SAYISI YÜZDE 3,4! GERİLEDİ. KADROLU İŞÇİ SAYISI İSE YÜZDE 4,6 DÜŞTÜ! Ø BELEDİYELERDE KADROLU İŞÇİ SAYISI

Detaylı

İŞ GÜVENCEMİZE VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ!

İŞ GÜVENCEMİZE VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ! İŞ GÜVENCEMİZE VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ! 1 KAMUNUN DÖNÜŞÜMÜ Kamunun ve kamu hizmetlerinin önceden belirlenmiş ekonomik, toplumsal, siyasal hedefler doğrultusunda; amaç ve işlevleri bakımından yeniden

Detaylı

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim 1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim Türkiye de 2007 genel milletvekili seçimlerine ilişkin değerlendirme yaparken seçim sistemine değinmeden bir çözümleme yapmak pek olanaklı değil. Türkiye nin

Detaylı

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI Uluslararası Arka Plan Uluslararası Arka Plan Birleşmiş Milletler - CEDAW Avrupa Konseyi - Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Detaylı

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ Bismillairrahmanirrahim 1. Suriye de 20 ayı aşkın bir süredir devam eden kriz ortamı, ülkedeki diğer topluluklar gibi

Detaylı

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ Mehmet Uçum 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri a. Tartışmanın Arka Planı Ülkemizde, hükümet biçimi olarak başkanlık sistemi tartışması yeni

Detaylı

"Kentsel Dönüşümün Anahtarı Kooperatiflerde"

Kentsel Dönüşümün Anahtarı Kooperatiflerde "Kentsel Dönüşümün Anahtarı Kooperatiflerde" 16 Ağustos 2014 Haber Linki: http://www.egemetropolgazetesi.com/haber/kentsel-donusumun-anahtari-kooperatiflerde-17554.html S.S. Batı Anadolu Konut Yapı Kooperatifleri

Detaylı

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum. Sayın Kaymakam, Sayın Belediye Başkanı, Sayın Milli Eğitim Müdürü, Darüşşafaka Cemiyeti nin Sayın Başkanı ve Yöneticileri, Saygıdeğer Öğretmenlerimiz, Darüşşafaka daki temel öğrenimlerini başarıyla tamamlayıp,

Detaylı

MART 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

MART 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili MART 2016 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Akdeniz/Karaduvar Mahallesinde saha çalışması

Detaylı

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI 16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI Değerli Arkadaşlar, Türkiye zor günlerden geçiyor. Ajan filmlerini aratmayan olaylar gün geçmiyor ki gündeme

Detaylı

Haziran 25. Medya ve Güven. Gündem. Tüm hakları gizlidir.

Haziran 25. Medya ve Güven. Gündem. Tüm hakları gizlidir. Haziran 25 Medya ve Güven 2013 Tüm hakları gizlidir. Gündem 1. Yöntem Bu araştırma Xsights Araştırma ve Danışmanlık, bu konu hakkında online araştırma yöntemiyle, toplamda 741 kişi ile bir araştırma gerçekleştirmiştir.

Detaylı

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014 Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye ile Kürdistan arasındaki ekonomik ilişkiler son yılların en önemli rakamlarına ulaşmış bulunuyor. Bugünlerde petrol anlaşmaları ön plana

Detaylı

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE Bodrum da sağlık çalışanları iş bıraktı. Bodrum Devlet Hastanesi önünde buluşan sağlık meslek örgütü temsilcileri, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, emeklilik hakları

Detaylı

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47 Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığında, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneğinin girişimleriyle Yunanistan'dan gelen Batı Trakyalı öğrencilerle

Detaylı

MART 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

MART 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili MART 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. CHP Mersin Büyükşehir ve ilçe belediye başkan adaylarının

Detaylı

KANLI PAZAR'DAN MECLİS BAŞKANLIĞI'NA

KANLI PAZAR'DAN MECLİS BAŞKANLIĞI'NA TBMM 27. Dönem Başkanı İsmail Kahraman'ın "Laiklik anayasada olmamalıdır" sözleri, Kahraman'ın ülkedeki en büyük gerici ayaklanmalardan biri olan ve tarihe Kanlı Pazar olarak geçen saldırının faillerinden

Detaylı

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA 2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ün 1928 yılında Ankara

Detaylı

Ocak 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Ocak 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Ocak 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. CHP Silifke Belediye Başkan Adayı ile birlikte esnaf

Detaylı

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR BALIKESİR - 30.09.2014 HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR Balıkesir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Hüseyin Gündoğdu, Ankara ve Hatay Tabip odaları üyelerinin Gezi Parkı olayları sürecinde hukuka aykırı

Detaylı

İşyeri Temsilcileri Rehberi

İşyeri Temsilcileri Rehberi İşyeri Temsilcileri Rehberi Bir sendika için en önemli kadrolardan birisi işyeri temsilcisidir. İşyeri düzeyinde ise işyeri temsilcisi sendika örgütlenmenin olmazsa olmazıdır. Bir işyerinde işyeri temsilcisinin

Detaylı

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı İş ve aş için, Demokrasi ve özgürlük için, barış sürecinin ilerlemesi için, 7 Haziran seçimlerinde HDP yi desteklemek için, Haydin

Detaylı

Mevsimlik İşçiliğe Hayır Dedik

Mevsimlik İşçiliğe Hayır Dedik 12006 Mevsimlik İşçiliğe Hayır Dedik 2006 yılından beri Bütün öğretmenler kadrolu olmalıdır diyerek mücadelemizi, sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesi yönünde yoğunlaştırdık. 2 22008 Bakan Hüseyin

Detaylı

OCAK 2012 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

OCAK 2012 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili OCAK 2012 FAALİYET RAPORU Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Yenice Belde Belediye Başkanı Ali Kuru yu makamında ziyaret

Detaylı

HAZİRAN 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

HAZİRAN 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili HAZİRAN 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Mezitli CHP İlçe Danışma Kurulu Toplantısına

Detaylı

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU Sayfası :8. Syf Sayfası :11. Syf Sayfası :4. Syf Sayfası :İnternet Sitesi Meslekdaşlardan Selvitopu na Ziyaret Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İzmir Şubesi yönetimi, Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin

Detaylı

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI 26 Kasım 2014 İstanbul, Sabancı Center TÜSİAD İş Dünyası Bakış Açısıyla Türkiye de

Detaylı

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ!

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ! MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ! İşçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs; tüm yurtta olduğu gibi İstanbul da da coşkuyla kutlandı.1978 1 Mayıs ın ardından ilk kez izin verilen

Detaylı

Gezi Parkı Araştırması. GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar?

Gezi Parkı Araştırması. GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar? GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar? ARAŞTIRMA Araştırmayı nasıl yaptık? 6 7 Haziran Perşembe ve Cuma günleri Her 2 saatlik zaman diliminde 400 kişiyle görüşerek Gezi Parkı alanına

Detaylı

MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım,

MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım, MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım, İş Dünyası, STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri, Değerli

Detaylı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Örgütü Yalıkavak Mahalle Temsilciliği tarafından geniş katılımlı birlik ve dayanışma

Detaylı

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI TMMOB Danýþma Kurulu 38. Dönem 2. Toplantýsý 16 Nisan 2005'te Ankara'da TMMOB çalýþmalarý üzerine bilgilendirme ve TMMOB çalýþmalarýnýn deðerlendirilmesi gündemi

Detaylı

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI EMRE KÖROĞLU CHP BODRUM İLÇE BAŞKANLIĞINA YENİLİKÇİ VE BAŞARI ODAKLI BİR SİYASET İÇİN ADAY OLDUĞUNU AÇIKLADI Emre Köroğlu 29 Kasım 2015 Pazar günü yapılacak

Detaylı

BODRUM, RES LERE KARŞI BİRLİK

BODRUM, RES LERE KARŞI BİRLİK BODRUM, RES LERE KARŞI BİRLİK OLDU KOCADON: HALKIN İSTEMEDİĞİ PROJE, BODRUM DA OLMAZ BODRUM BELEDİYE BAŞKANI KOCADON, RES KONUSUNDAKİ TAVRINI KOYDU: MÜCADELEYE DEVAM KOCADON, ŞİRKETİN BELEDİYE BİZİ BAĞLAMAZ

Detaylı

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256) T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256) 12. Hafta Ders Notları - 03/05/2017 Arş. Gör. Dr. Görkem

Detaylı

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNE AZERBAYCAN DAN BAKIŞ

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNE AZERBAYCAN DAN BAKIŞ 15 TEMMUZ DARBE GIRIŞIMININ İSLAM COĞRAFYASINDA YANSIMALARI KONFERANSI 24-26 Ağustos 2016 Kütahya gesam.dpu.edu.tr 15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNE AZERBAYCAN DAN BAKIŞ Araz ASLANLI 1 Türkiye Cumhuriyeti 15-16

Detaylı

Devrim Öncesinde Yemen

Devrim Öncesinde Yemen Yemen Devrimi Devrim Öncesinde Yemen Kuzey de Zeydiliğe mensup Husiler hiçbir zaman Yemen içinde entegre olamaması Yemen bütünlüğü için ciddi bir sorun olmuştur. Buna ilaveten 2009 yılında El-Kaide örgütünün

Detaylı

Yaşam Boyu Öğrenme, Araştırma ve Uygulama Merkezi nin ilk şubesi Bodrum da

Yaşam Boyu Öğrenme, Araştırma ve Uygulama Merkezi nin ilk şubesi Bodrum da Yaşam Boyu Öğrenme, Araştırma ve Uygulama Merkezi nin ilk şubesi Bodrum da Muğla Sıtkı Koçma Üniversitesi, Bodrum Ticarete Odası ve Bodrum Belediyesinin katkıları ile tamamlanan Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi

Detaylı

MÜSİAD 2 EXPO BY QATAR DOHA Exhibition and Convention Center. Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Sektör Kurulu Başkanlarım,

MÜSİAD 2 EXPO BY QATAR DOHA Exhibition and Convention Center. Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Sektör Kurulu Başkanlarım, MÜSİAD 2 EXPO BY QATAR 17-19.01.2018 DOHA Exhibition and Convention Center Sayın Büyükelçim (Fikret Özer), Sayın TOBB Başkanım, Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Sektör Kurulu Başkanlarım, İş Dünyasının

Detaylı

Şebinkarahisar lı bir baba ve Rumeli göçmeni bir annenin oğlu, İlk, orta ve lise öğrenimini Özel Tarhan Koleji'nde tamamladı,

Şebinkarahisar lı bir baba ve Rumeli göçmeni bir annenin oğlu, İlk, orta ve lise öğrenimini Özel Tarhan Koleji'nde tamamladı, AHMET BAHA ÖĞÜTKEN 24.DÖNEM İSTANBUL MİLLETVEKİLİ TEŞKİLAT BAŞKAN YARDIMCISI 1961'de İstanbul, Fatih te doğdu, Şebinkarahisar lı bir baba ve Rumeli göçmeni bir annenin oğlu, İlk, orta ve lise öğrenimini

Detaylı

Sivil Toplum Geliştirme Merkezi KATILIMCI DEMOKRASİDE YEREL YÖNETİM-STK İŞBİRLİĞİ 1. TOPLANTI

Sivil Toplum Geliştirme Merkezi KATILIMCI DEMOKRASİDE YEREL YÖNETİM-STK İŞBİRLİĞİ 1. TOPLANTI Sivil Toplum Geliştirme Merkezi KATILIMCI DEMOKRASİDE YEREL YÖNETİM-STK İŞBİRLİĞİ 1. TOPLANTI 25-26 Kasım 2005, İstanbul Sivil Toplumun Geliştirilmesi İçin Örgütlenme Özgürlüğünün Güçlendirilmesi Projesi,

Detaylı

BURSA KENT KONSEYİ BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ NİN KATKILARIYLA

BURSA KENT KONSEYİ BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ NİN KATKILARIYLA BURSA KENT KONSEYİ BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ NİN KATKILARIYLA KENT KONSEYİ MEVZUATI YASA 5393 SAYILI BELEDİYE KANUNU (TC Resmi Gazete Tarih: 13 Temmuz 2005, Sayı 25874) Kent Konseyi MADDE 76 Kent Konseyi

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com Günlük Haber Bülteni 13.03.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com Tarih:12.03.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi: www.sabah.com.tr Tarih:12.03.2015 İNTERNET HABERLERİ

Detaylı